Şimdiki Zaman Olumlu Cümle Soru Cümlesi Olumsuz Soru Cümlesi Soru Sözcüklü Soru Cümlesi Olumsuz Cümle ÖZNE + BE + FİİL (ing) + NESNE + ZARFLAR BE + ÖZNE + FİİL (ing) + ZARFLAR BE (NOT) + ÖZNE + FİİL (ing) + ZARFLAR SORU SÖZCÜĞÜ + BE + ÖZNE + FİİL (ing) + ZARFLAR ÖZNE + BE (NOT) + FİİL (ing) + ZARFLAR We are waiting the bus. They are listening the music. He is waiting at home now. I am going to theater early tonight. These tourists are leaving from İstanbul next week. They are thinking about the examination now. I am answering the telephone. My mother is talking at the telephone. We are watching an interesting program. The baby is sleeping. You are getting fat. It is raining, I had to take a taxi. I am looking for my glasses. She is looking for her child. I am looking for my dog. I am making a chair. The old man and his son are going across the street. The boat is going across the river. We are walking across the park. The woman is walking across the street. There are women sitting round the tree. The tourists are walking round the town. The children are sitting round the old woman. They are writing the letter now. The women are drinking coffee. The children are looking at the teacher. We are learning a lot of words. I am learning English. I am telling English. He is going to Ankara by train. Biz, otobüsü bekliyoruz. Onlar, müziği dinliyor. O, şimdi evde bekliyor. Ben, bu gece tiyatroya erken gidiyorum. Bu turistler, gelecek hafta İstanbul'dan ayrılıyor. Onlar, şimdi sınavın hakkında düşünüyor. Ben, telefonu cevaplıyorum. Benim annem, telefonda konuşuyor. Biz, ilginç bir programı izliyoruz. Bebek uyuyor. Sen, şişman oluyorsun. O yağıyor, ben, bir taksiyi almak zorundaydım. Ben, benim gözlüklerimi arıyorum. Onun çocuğunu arıyor. Ben benim köpeğimi arıyorum. Ben bir sandalyeyi yapıyorum. Yaşlı adam ve onun oğlu gidiyor. Bot nehirin karşısına gidiyor. Biz parkın karşısını yürüyoruz. Kadın caddenin karşısına yürüyor. Orada kadınlar ağacın etrafında oturuyor. Turistler şehirin etrafında yürüyor. Çocuklar yaşlı kadının etrafında oturuyor. Onlar, şimdi mektubu yazıyor. Kadınlar, kahveyi içiyor. Çocuklar, öğretmene bakıyor. Biz, birçok sözcüğü öğreniyoruz. Ben, İngilizce'yi öğreniyorum. Ben, İngilizce söylüyorum. O, trenle Ankara'ya gidiyor.
They are making a wall. The children are coming in. All the women are going for a walk. The tourists are looking at the mosque. The tourists are listening to the music. The two men are walking along the coast. The old woman is looking for her dress. He is looking for his bag. The men are looking at the church. The driver is waiting for the children. The teacher is waiting for her children. The girls are laughing at the comic actor. My friends are laughing the comic events. I am writing on the blackboard. They are eating the apples. They aren't drinking the coffee. I am going with my father. He is learning English with her friends. They are walking in the garden with their teacher. They are running to the garden with Ahmet. Everyone is carrying a bag. The man is setting in the room. The young man is talking with his friend. I am coming from Ankara. The girl is walking from the door to the window. I am cutting the bread with a knife. I am going to the cinema. The man is looking at the girl. The man is looking at her. Everyone is coming. It is getting cold. They are going to the train. He is looking at Zeynep with empty eyes. He is now looking at the sandwiches in Zeynep's hands. I am thinking thanking for help. He is smiling and is begining to walk. He is smoking a cigarette. Ahmet is standing near the table. Ahmet is sitting near the window. Onlar, bir duvarı yapıyor. Çocuklar geliyor. Bütün kadınlar, bir yürüyüş için gidiyor. Turistler, camiye bakıyor. Turistler, müziği dinliyor. İki adam, kıyı boyunca yürüyor. Yaşlı kadın, onun giysisini arıyor. O, onun çantasını arıyor. Adamlar, kiliseye bakıyor. Sürücü, çocukları bekliyor. Öğretmen, onun çocuklarını bekliyor. Kızlar, komedyene gülüyor. Benim arkadaşlarım, komik olaylara gülüyor. Ben, karatahtada yazıyorum. Onlar, elmaları yiyor. Onlar, kahveyi içmiyor. Ben, benim babamla gidiyorum. O, onun arkadaşlarıyla İngilizce'yi öğreniyor. Onlar, onların öğretmeniyle bahçede yürüyor. Onlar Ahmet'le bahçeye koşuyor. Herkes, bir çantayı taşıyor. Adam odada oturuyor. Genç, onun arkadaşıyla konuşuyor. Ben, Ankara'dan geliyorum. Kız, pencereye kapıdan yürüyor. Ben, bir bıçakla ekmeği kesiyorum. Ben, sinemaya gidiyorum. Adam, kıza bakıyor. Adam, ona bakıyor. Herkes geliyor. O, soğuk oluyor. Onlar, trene gidiyor. O, boş gözlerle Zeynep'e bakıyor. O şimdi, Zeynep'in ellerinde sandeviçlere bakıyor. Ben yardım için teşekkür etmeyi düşünüyorum. O gülümsüyor ve yürümeye başlıyor. O bir sigara içiyor. Ahmet masanın yanında duruyor. Ahmet pencerenin yanında oturuyor.
Her cat is sleeping under the chair. The rabbit is sleeping on the carpet. This train is coming from Ankara. Hasan Bey is sitting on a chair. He is reading a newspaper. She is reading a magazine. Ahmet is writing a letter to Zeynep. Fatma is putting soup in the soup plates. He is eating my soup. Zeynep is filling the glasses with water. Ahmet is looking at his wife's face. He is saying our event. Hasan is looking and laughing. All the humans are waiting in the stop. He is drawing a map on the blackboard. The teacher is drawing a map of Turkey. A boy is opening his bag and taking a book from it. A lazy girl is reading a magazine. A lazy girl is reading a magazine and drawing pictures on it. We are making "börek" at the table. They are all drinking tea at the restaurant. Zeynep is drinking lemonade. A lot of people are coming in and going out. He is looking at the sports page. They are all laughing. Ahmet and Zeynep are coming by train. Ahmet is buying a newspaper from a newspaper boy. You is bring your friend to our school again. You is going to the market. My father is teaching English at a school. I am trying to teach Zeynep English. He is beginning to say a few English words. I am doing my homework. Everybody are standing under a big tree. I am going shopping alone. I like music and painting very much. He is leaving our country at the end of this month. Onun kedisi sandalyenin altında uyuyor. Tavşan halının üstünde uyuyor. Bu tren, Ankara'dan geliyor. Hasan bey bir sandalyede oturuyor. O bir gazete okuyor. O bir dergi okuyor. Ahmet, Zeynep'e bir mektup yazıyor. Fatma çorba tabaklarına çorba koyuyor. O, benim çorbamı yiyor. Zeynep, bardakları suyla dolduruyor. Ahmet, onun karısının yüzüne bakıyor. O, bizim olayı diyor. Hasan bakıyor, ve gülüyor. Bütün insanlar durakda bekliyor. O, karatahtada bir harita çiziyor. Öğretmen, Türkiye'nin bir haritasını çiziyor. Bir oğlan, onun çantasını açıyor, ve, ondan bir kitabı alıyor. Tembel bir kız bir dergi okuyor. Tembel bir kız dergi okuyor ve onun üzerine resimler çiziyor. Biz, masada börek yapıyoruz. Hepsi lokantada çay içiyorlar. Zeynep, limonata içiyor. Birçok insanlar giriyor ve çıkıyorlar. O, spor sayfasına bakıyor. Hepsi gülüyorlar. Ahmet ve Zeynep trenle geliyor. Ahmet gazeteci çocuktan bir gazete alıyor. Sen bizim okulumuza senin arkadaşını tekrar getirirsin. Sen, pazara gidiyorsun. Babam bir okulda ingilizceyi öğretiyor. Ben Zeynep'e İngilizce öğretmeyi deniyorum. O birkaç İngilizce kelime söylemeye başlıyor. Ben, benim ödevimi yapıyorum. Herkes bir büyük ağacın altında duruyor. Ben yalnız alışverişe gidiyorum. Ben, müzik ve resimden çok hoşlanırım. O, bu ayın sonunda bizim ülkemizden ayrılıyor.
Ahmet are going with her. The young men of the village are dancing. The old men of the village under the trees are drinking sherbet. A white horse is waiting in front of the bride's house. It is bringing you good luck. Everybody are trying to get a coin. They all are talking and laughing. Ahmet and Zeynep are going to England after. Zeynep and they are now staying at Hasan Bey's sister's house. They are drinking tea on the balcony, The guide is telling them very interesting stories. I am watching the dresses in the shop. I am going to give these to my friends. There are a big crowd waiting at the customs. You is bringing me the beautiful bag. The small girls are selling books about Ankara. They are walking at a garden. You is working the today good. You is speaking good the English always. You are nearly touching the car. The children are hearing the music. The waiter is bringing you more bread. The waiter is bringing more toast. The children are laughing the monkeys. The children are smiling the girls. A keeper is putting meat into the cages of the lions and tigers. The parrots are making a lot of noise. It is broadcasting all declarations. A guide is speaking about the pictures. He is crossing river by ship. Everybody are visiting the Anıtkabir. I am going to Turkey from England. I am not working today. They are coming the hill. The ducks are swiming on the small lake. The bus is going to the city. He is cooking the vegetables. Ahmet, onunla gidiyor. Köyün gençleri dans ediyor Köyün yaşlı adamları, ağaçların altında serbet içiyor. Beyaz bir at, gelinin evinin önünde bekliyor. O, sana iyi şans getiriyor. Herkes bir madeni parayı almayı deniyor. Onların hepsi konuşuyor, ve gülüyor. Ahmet ve Zeynep, daha sonra İngiltere'ye gidiyor. Zeynep ve onlar şimdi Hasan Bey'in kızkardeşinin evinde kalıyorlar. Onlar, balkonda çay içiyor Rehber, onları çok ilginç hikayeler söylüyor. Ben, mağazada elbiseleri seyrediyorum. Ben, benim arkadaşlarıma bunlara vereceğim. Orada büyük bir kalabalık, gümrükte bekliyor. Sen, güzel çantayı bana getiriyorsun. Küçük kızlar, Ankara hakkında kitaplar satıyor. Onlar, bir bahçede yürüyor. Sen, bugün iyi çalışıyorsun. Siz İngilizceyi daima iyi konuşuyorsunuz. Sen neredeyse, arabaya dokunuyorsun. The children are hearing the music. Garson, sana daha çok ekmek getiriyor. Garson, daha çok kızarmış ekmek getiriyor. Çocuklar, maymunlara gülüyor. Çocuklar kızlara gülümsüyor. Bir bakıcı, aslanların ve kaplanların kafeslerin içine et koyuyor. Papağanlar, çok gürültü yapıyor. O, bütün bildirileri yayınlıyor. Bir rehber resimler hakkında konuşuyor. O nehiri gemiyle geçiyor. Herkes, Anıtkabir'i ziyaret ediyor. Ben, İngiltere'den Türkiye'ye gidiyorum. Ben, bugün çalışmıyorum. Onlar, tepeye geliyor. Ördekler küçük gölde yüzüyor. Otobüs şehire gidiyor. O, sebzeleri pişiriyor.
Everyone are studying in the office. People are going there. Ahmet is not singing. I am talking by your father. You is listening me. Zeynep is making a cake. It is raining now. We are waiting for the bus. I am studying French this year. They are thinking about the examination now. I am catching the fly. I am cleaning my computer. I am talking for you. I am correcting my mistake. I am counting the children. I am crying for the ill brother. I am cuting the watermelon. I am dancing by my baby. I am dieing from cold. I am telling every time. The man is driving the big bus. You are droping eggs. We are eating the vegetables. I am enjoying your dresses. We are entering the garage now. The waters are falling from high. I am feeling happy already. I am not fighting with your father. I am filling the tea the cups. You are finding me at the Ankara. The tap is flowing always. I am forgeting your name. We are gaining always. We are getting the fruits. I am giving my book to my teacher. I am going the cinema with my girl friend. Zeynep is hearing this noise. We are helping our friend. You are hurrying my friends. Herkes ofisde çalışıyor. Halk oraya gidiyor. Ahmet şarkı söylemiyor. Ben babanızla konuşuyorum. Siz beni dinliyorsunuz. Zeynep bir pasta yapıyor. Şimdi yağmur yağıyor. Biz, otobüsü bekliyoruz. Bu yıl ben Fransızca çalışıyorum. Onlar, şimdi sınav hakkında düşünüyor. Ben, sineği yakalıyorum. Ben, benim bilgisayarımı temizliyorum. Ben, senin için konuşuyorum. Ben, benim hatamı düzeltiyorum. Ben, çocukları sayıyorum. Ben, hasta erkek kardeş için ağlıyorum. Ben, karpuzu kesiyorum. Ben, benim bebeğimle dans ediyorum. Ben, soğuktan ölüyorum. Ben, her zaman söylüyorum. Adam, büyük otobüsü sürüyor. Sen, yumurtaları düşürüyorsun. Biz, sebzeleri yiyoruz. Ben, senin giysilerini beğeniyorum. Biz, şimdi garaja giriyoruz. Sular, yüksekten düşüyor. Ben, şimdiden mutlu hissediyorum. Ben, senin babanla kavga etmiyorum. Ben, çayı fincanlara dolduruyorum. Sen, Ankara'da beni buluyorsun. Musluk, her zaman akıyor. Ben, senin ismini unutuyorum. Biz, her zaman kazanıyoruz. Biz, meyveleri alıyoruz. Ben, benim öğretmenime benim kitabımı veriyorum. Ben, benim kız arkadaşımla sinemaya gidiyorum. Zeynep, bu gürültüyü duyuyor. Biz, bizim arkadaşımıza yardım ediyoruz. Sen, benim arkadaşlarımı telaşlandırıyorsun.
My mother is inviting you the dinner. The fishermans is killing the whales. The actress is kissing the young man. My father is knowing everything. We are laughing everything. I am learning your telephone number. We are leaving from Ankara now. Your father is leting go to cafe. I am liking the your homeworks. Ahmet is not listening this lesson. They are living in the cold countries. He is looking the mountaines. I am losing my everything. I am loving my girl friend. We are making the dinner. I am meeting you in the cafe now. I am not missing nothing. I am opening the train's windows now. We are passing the Keban barrage. My monkeys are playing in the circus. I am promising for to learn. My daughters are putting this table the flowers. We are reading every book in English. I am receiveing the presents today. I am remembering your friends' name. Ahmet is repairing that house. We are resting in the park. We are runing in the open area now. I am saying the telephone numbers. We are seeing a ship on the horizon. They are selling the very nice toys. We are sending a small box. I am not shaking the eggs. They are shouting with high sound. I am showing my photos my girl friend. We are shuting the doors always. They are sleeping in the tent. We are smileing always. They are not smoking a cigarette never. They are not spending the money very much. Benim annem, seni yemeğe davet ediyor. Balıkçılar, balinaları öldürüyor. Aktris, genci öpüyor. Benim babam, her şeyi biliyor. Biz, her şeye gülüyoruz. Ben, senin telefon numaranı öğreniyorum. Biz, şimdi Ankara'dan ayrılıyoruz. Senin baban kafeye gitmeye izin veriyor. Ben, senin ödevlerini beğeniyorum. Ahmet, bu dersi dinlemiyor. Onlar, soğuk ülkelerde yaşıyor. O, dağlara bakıyor. Ben, benim her şeyimi kaybediyorum. Ben, benim kız arkadaşımı seviyorum. Biz, yemeği yapıyoruz. Ben, şimdi kafede seni karşılıyorum. Ben, hiçbir şeyi kaçırmıyorum. Ben, şimdi trenin pencerelerini açıyorum. Biz Keban barajını geçiyoruz. Benim maymunlarım sirkde oynuyor. Ben söz veriyorum öğrenmek için. Benim kızlarım çiçekleri bu masaya koyuyor. Biz, ingilizcede her kitapı okuyoruz. Ben bugün hediyeler alıyorum. Ben senin arkadaşlarının ismini hatırlıyorum. Ahmet, şu evi tamir ediyor. Biz parkda dinleniyoruz. Biz şimdi açık alanda koşuyoruz. Ben, telefon numaralarını söylüyorum. Biz ufukda bir gemi görüyoruz. Onlar çok hoş oyuncaklar satıyorlar. Biz bir küçük kutu yolluyoruz. Ben yumurtaları sallamıyorum. Onlar yüksek ses ile bağırıyorlar. Ben kız arkadaşıma fotoğraflarımı gösteriyorum.. Biz daima kapıları kapayoruz. Onlar çadırda uyuyorlar. Biz daima gülümseyoruz. Onlar asla bir sigara içmiyorlar. Onlar parayı çok harcamıyorlar.
You are standing near my teacher. She is staying in the hotel. It is stoping in the station always. We are surrounding the postman. We are swimming on the pond. We are takeing a lot of thing. He is talking in the library. We are teaching the chemistry. You is telling the names of friends. I am thanking my friends always. I am thinking about the museum tour. They are throwing their bags. I am touching the snake. Ahmet is translateing from Turkish into English. We are traveling on the sea. I am trying you. We are turning to car. I am understanding you. I am useing the computer every time. We are visiting the Topkapı. I am not waiting my girl friend. We are walking from the coast. I am wanting to buy everything. We are washing the grapes. They are watching the fossils in the museum. They are working this week. I am writeing a note always. I am washing my hands always. Siz benim öğretmenimin yanında duruyorsunuz. O otelde kalıyor. O daima istasyonda duruyor. Biz postacıyı kuşatıyoruz. Biz havuzda yüzüyoruz. Biz, birçok şey alıyoruz. O, kütüphanede konuşuyor. Biz, kimya öğretiyoruz. Sen, arkadaşların isimlerini söylüyorsun. Ben, her zaman benim arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Ben, müze turu hakkında düşünüyorum. Onlar, onların çantalarını atıyor. Ben, yılana dokunuyorum. Ahmet, İngilizce'ye Türkçe'den çeviriyor. Biz denizde seyahat ediyoruz. Ben, seni deniyorum. Biz, arabaya döndürüyoruz. Ben, seni anlıyorum. Ben, her zaman bilgisayarı kullanıyorum. Biz, Topkapı'yı ziyaret ediyoruz. Ben, benim kız arkadaşımı beklemiyorum. Biz, kıyıdan yürüyoruz. Ben her şeyi satın almayı istiyorum. Biz, üzümleri yıkıyoruz. Onlar, müzede fosilleri izliyor. Onlar, bu hafta çalışıyor. Ben, her zaman bir not yazıyorum. Ben, her zaman benim ellerimi yıkıyorum.