/ 15 Nisan 2018 / Yıl 6 / Sayı 57

Transkript

1 / 15 Nisan 2018 / Yıl 6 / Sayı 57

2 윀䄀一䄀䬀匀䤀娀吀嘀 ᠠ 搀攀渀 夀䔀一 吀䔀䬀一伀䰀伀䨀 䠀䄀刀 䬀䄀匀䤀 吀 ي ج 爀欀 攀 Ⰰ 䬀 ي ج 爀琀 攀 Ⰰ 䄀氀洀愀渀挀愀 Ⰰ 䘀爀愀渀猀稀挀愀 Ⰰ 琀愀氀礀愀渀挀愀瘀攀搀愀栀愀戀椀爀 漀欀搀椀氀搀攀渀欀愀渀愀氀氀愀爀 㤀㤀 ⴀ䌀䠀䘀 䈀甀 ي ج 爀 ي ج 渀礀愀猀愀氀搀爀 䈀椀爀礀氀欀愀戀漀渀攀氀椀欀瘀攀琀攀氀椀昀栀愀欀氀愀爀 ǻ 礀愀琀愀搀愀栀椀氀搀椀爀 윀愀渀愀欀猀稀吀嘀椀氀攀欀愀 爀搀 ἁ 渀稀瀀爀漀最爀愀洀氀愀爀㜀最 ي ج 渀戀漀礀甀渀挀愀最攀爀椀椀稀氀攀礀椀渀 唀礀搀甀愀渀琀攀渀猀椀稀欀甀爀甀氀甀洀 渀琀攀爀渀攀琀攀戀愀 ἁ 氀愀渀渀 윀攀弁椀琀氀椀甀礀最甀氀愀洀愀氀愀爀欀甀氀氀愀渀渀 䘀愀挀攀戀漀漀欀 ᠠ 愀戀愀 ἁ 氀愀渀渀 夀漀甀吀甀戀攀瘀椀搀攀漀氀愀爀渀愀攀爀椀弁椀渀 眀眀眀 挀愀渀愀欀猀椀稀 琀瘀 吀攀氀㨀㘀㔀 㜀 圀栀愀琀猀䄀瀀瀀㨀㜀㠀㠀㜀㐀㔀㠀アハ ート㠀

3

4 ABONE OL, DERGiN HER AY İsviçre gündemini bizimle takip edin! ADRESiNE GELSiN! 1 yıllık Abonelik ücreti sadece 75 Sfr. İsim: Soyisim: Firma: Faaliyet alanı: Dergi teslim Adresi: Posta Kodu/ Şehir: Telefon: Meslek: Doğum tarihi: İmza 75 Sfr. ödeyerek 1 yıllık abone olmak istiyorum. Gerekli bedeli ödemem için bana makbuz yollayın. BANKA HESAP NUMARAMIZ: KONTO IBAN: CH ArgeMedia-HaberPodium Bollstrasse 15 Postfach Winterthur-CH +41 (0) (0) /haber.podium Dergimize web sitesinden de abone olabilirsiniz. /haberpodium

5 Aydın YILDIRIM Günümüz dünyası, özellikle son 10 yıldır her alanda hissedilen bir kriz döneminden geçiyor. Endekslere göre, dünyadaki demokrasiler de bu küresel krizle birlikte çöküşler yaşıyor. Bu dönemde savaşlar, çatışmalar, göçler ve istikrarsızlıklar daha da yoğunlaşırken, basın da kendi payına düşeni alıyor. Basın alanı da, demokrasiler gibi önemli gerilemeler yaşıyor. Denetleme takıntısı ve kaynakların gizlilik hakkı ihlalleri gibi etmenler, önceden özgürlükçü kabul edilen ülkelerdeki düşüşü bile hızlandırdı. Bu ülkelerden bazıları; ABD, İngiltere, Yeni Zelenda ve İskandinav ülkeleri şeklinde sıralanabilir. Özellikle de otoriter yöneticilerin galip geldiği ülkelerde basın özgürlüğü önemli oranda geriledi. Vladimir Putin in Rusya sı, Jaroslaw Kaczynski nin Polonya sı, Viktor Orbán in Macaristan ı, John Magufuli nin Tanzanya sı, Donald Trump ın Amerika sı, Recep Tayyip Erdoğan ın Türkiye si, Nicolás Maduro nun Venezuela sı buna örnek olarak sıralanabilir. Basın özgürlüğünün kısıtlandığı ülkelerde gazeteciler, hapse girme, kötü muameleye maruz kalma hatta öldürülme gibi risklerle karşı karşıya kalabiliyorlar. Uluslararası basın kuruluşları, dünya genelinde basın özgürlüğünün hiç bu kadar tehdit edilmediğini ve basına yönelik kısıtlamaların ve ihlallerin son beş yılda %14 oranında arttığını vurguluyorlar. Medya üzerindeki kontrolün daha da arttığı bu yeni düzende, dünya basını artık post-gerçeklik, dezenformasyon ve asparagas haber yoğunluğu dönemine giriyor. Böylesi ortamlarda bağımsız gazetecilik yapmak iyice zorlaştı. Bir insan hakkı olarak basın, hem bilgiye ulaşmanın hem de ulaşılan bilginin yayılmasının en önemli araçlarından biri. Bağımsız gazeteciler tüm zorluklara rağmen baskılara göğüs germek zorundalar. 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü kutlu olsun... İsviçre de 10 Haziran da iki ayrı halk inisiyatifi oylanacak. Kumar Oyunları Federal Yasası ve Güvenli Para Sadece Ulusal Banka Tarafından Verilsin isimli bu oylamalara dair detayları gelecek sayımızda okuyabilirsiniz. Künye / Impressium HaberPodium ist eine Monatliche Zeitschrift, das Schweizerische Nachrichten auf Türkisch anbietet und für die türkischsprachige Bevölkerung der Schweiz zur Verfügung stellt. Zielsetzung ist die Förderung und die soziale Integration der türkischsprachigen Bevölkerung in ihre Umgebung und ein besseres gegenseitiges Verständnis. ArgeMedia HaberPodium Bollstrasse 15 Postfach Winterthur-CH Tel +41 (0) info@haberpodium.com Web Inserate marketing@haberpodium.com Bankverbindung KONTO IBAN CH Sahibi / Herausgeber ArgeMedia Genel Yayın Yönetmeni / Chefredaktor Aydın Yıldırım Haber Müdürü / Nachrichtenchef Derya Özgül Redaksiyon / Redaktion Reyhan Alhas Yazarlar / Autoren Ayhan Demirden Berna Çoban B. Nazan Walpoth Bülent Kaya Cavit Akbuğa Edibe Gölgeli Fikret Zengin Gamze Hacipasaoglu Gülter Locher Haşim Sancar Mehmet Meral Meral Acar Özgür Tamcan Sibel Arslan Savaş Şengül Şener Arslan Yasemin Schreiber Pekin Fransız kantonları sorumlusu / Leiter französischen Kantone Savas Kulug Hukuk Danışmanı / Rechtsberaterin Derya Özgül LL.M Grafik Tasarım/Baskı / Grafische Design/ Druck ArgeMedia Türkiye Sorumlusu Kurtuluş Karaşın Online / Internet Sadık Bagadur Yayın Periyodu / Periode Yılda 11 Adet, her ayın 15'i 11 Mal Jährlich, jeder 15. des Monats Die Verwendung von Texten, Fotos und Inhalten von haberpodium.com ist nur mit Quellenangabe ( com) gestattet. Jede Verwendung oder Reproduktion ohne Genehmigung von haberpodium.com ist untersagt und verletzt die Autorenrechte. Die Redaktion behält sich das Recht vor, erhaltene Artikel, Fotos oder andere Arten von Dokumenten nicht zu publizieren. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlara aittir ve reklamların içeriğinden reklam verenler sorumludur. Doğacak hukuki sorumluluk hiçbir şekilde dergimizi ve sitemizi bağlamaz. Dergi ve sitemizde yer alan yazı, resim, ilan ve reklamlar ismimiz belirtilmek suretiyle ya da izin alınarak kullanılabilir. HaberPodium basın yayın ilkelerine uymayı taahhüt eder. Redaksiyon kapanış: Her ayın 3`ü. Dergimizde yayınlanmasını istediğiniz haber, duyuru ve reklamlarınızı her ayın 3`üne kadar göndermeniz gerekmektedir. Verdikleri ilanlarla sponsor desteği sunan firmalarımıza teşekkür ediyoruz. facebook/haber.podium twitter/haberpodium instagram/haberpodium

6 STAV Kuruluşunun 24. Yılını ve Tıp Bayramını Kutladı 9 Podium Professionals Network Buluşması Yapıldı "Göçmen Kadınım ama Ne Kadar Özgürleşiyorum?" Çipli Kimlik Kartları için Başvurular Başladı Bentour CEO'su Deniz Uğur 12

7 NEVADER 10. Yılını Kutladı Etkinlik Takvimi Yemek Tarifleri Bal Arıları ile Eşek Arıları Masalı Bulmaca Ayın Kitapları

8 Gündem Seçilemeyen diğer Türkiyeli adaylar Kanton Bern Meclisi ne aday olan B.Nazan Walpoth (SP), Emine Şeker-Güzel (SP), Timur Akcasayar (SP), Fuat Köçer (SP), Mehmet Özdemir (SP), Sevim Ejder (PdA/POP) gerekli çoğunluğa erişemedikleri için Kanton Parlamentosu na giremediler. B.Nazan Walpoth Emine Şeker-Güzel Timur Akcasayar Fuat Köçer Mehmet Özdemir Sevim Ejder Haşim Sancar Yeşiller Partisi Adayların aldıkları oy oranları şöyle oldu; HAŞİM SANCAR YENİDEN BERN KANTON MECLİSİ NDE 25 seçimler Mart ta Bern Kantonu nda yapıldı. Bu seçimlerle 7 kişilik Kanton yönetimi ile 160 sandalyeli Kanton Parlamentosu belirlendi. Bern Kanton Parlamentosu na Yeşiller Partisi nden Haşim Sancar da seçildi. Seçim çalışmalarında yer alan diğer Türkiyeli adaylar seçilmeyi başaramadılar. Toplamda 6500 oy toplayan ve bir önceki dönemde de Bern Kanton Meclisi nde yer alan Haşim Sancar çalışmalarına kaldığı yerden devam edecek. Haşim Sancar kimdir? 1982 yılında İsviçre ye gelen Haşim Sancar, sekiz yıldan bu yana engellileri bilgilendirme ve yardım kurumu olan Pro Infirmis in Bern Şubesi yöneticiliğini yapıyor yılları arasında Yeşiller Partisi nin ve Genç Alternatif lerin Grup Eş Başkanlığı görevini üstlen Sancar, 2013 ten bu yana Bern Kanton Parlamentosu Milletvekilliği görevini yürütüyor. 10 yıl boyunca İsviçre Yeşiller Partisi nin Merkez Yönetim Kurulu Üyesi olan Haşim Sancar ın Parlamento çalışmalarındaki temel konuları; "Göçmenlik ve iltica hakları, sosyal adalet ve sosyal yardım konuları, temel hakların yasalar çerçevesinde herkese eşit uygulanması, polis yasası ve uygulamaları, engellilerin toplumla kaynaşması ve engellerin kaldırılması, vergi adaleti ve sosyal adalet, demokratik, dayanışmacı ve ekolojik bir toplum" şeklinde. SP VE FDP GÜÇLÜ ÇIKTI 7 kişilik Kanton Hükümet dağılımında herhangi bir değişiklik olmazken, SP 2, Yeşiller 1, SVP, FDP ve BDP den oluşan sağ blok 4 sandalyesini korumayı başardı. Kanton Meclisi seçimlerinde SP nin ve FDP nin başarısı arttı. SP ek olarak 5 sandalye daha kazanırken FDP 3 sandalye daha kazandı. SVP ise 3 koltuk kaybetti Nisan 2018 / Sayı 57 facebook/haber.podium

9 Türkiye Hekimler ve Akademisyenler Derneği STAV, Tıp Bayramı vesilesiyle bir gala yemeği verdi. İsviçre güvenlik yetkilileri, daha önce kabul edilen Veri Koruma Yasası ile veri tabanı uygulamasını daha da sıkılaştırdılar. İsviçre polisinin veri tabanına göre, ülke genelinde yaşayan en az 3 bin kişi tehlikeli olarak nitelendiriliyor. Bazı kantonların polis birimleri veri tabanına dair bilgileri paylaşmazlarken, bu rakamın daha da yüksek olduğu tahmin ediliyor. Güvenlik yetkililerinin veri tabanına giren kişiler çok uzun süre sistemde çıkamıyorlar. Kayda geçen kişinin bilgileri, genel olarak 10 yıl bu veri tabanında kalıyor. Bern de bulunan Bellevue Otel de verilen yemek öncesinde STAV ın genel kurul toplantısı yapıldı. Kuruluşunun 24 üncü yılını da kutlayan STAV ın başkanlığına Doç. Dr. B. Nazan Walpoth seçildi. Nazan Walpoth böylece beşinci kez STAV ın başkanlığını üstlenmiş oldu. Yapılan genel kurul da, kurumun ikinci başkanı olan Dr. Ayşe Turgul görevini Doç. Dr. Hakan Sarıkaya`ya devretti. Galaya, İsviçre nin farklı bölgelerinde hizmet sunan birçok hekim katılırken, Lombardis isimli bir müzik grubu, seslendirdikleri parçalarla ortama romatik bir hava kattı. Davette T.C. Bern Büyükelçisi İlhan Saygılı ve eşi Bengü Hun Saygılı da yer aldı. Herkes potansiyel tehdit olabilir Bu veri tabanına girenler, mevcut otoriteyi ya da yetkiliyi tehdit edenlerden, evinde çok ses yapıp da komşusu tarafından polise bildirilenlere kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Uygulama, kişinin ileriki zamanlarda suç işleme ihtimali olabileceği düşüncesinden yola çıkılarak yapılıyor. İsviçre polisi genel olarak tehlike potansiyeli olan kişilerle görüşmeler gerçekleştiriyor ve gözetim altında tutulduğunu o kişilerle paylaşıyor. Bu kapsamda, İsviçre genelinde geçen yıl yaklaşık 850 kişi ile görüşme yapıldığı ifade ediliyor. BİZE YAZIN! İsviçre gündemine dair önemli gördüğünüz gelişmeleri ve çevrenizde olup bitenleri geniş okuyucu kitlesine aktarmak, insanları haberdar etmek istemez misiniz? O halde bize yazın, haberlerinizi sizin imzanızla yayınlayalım. info@haberpodium.com facebook/haber.podium 9

10 Derya Özgül LL.M. Hukukçu 2016 yılının Ekim ayında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İsviçre aleyhine bir karar verip, İsviçre nin hukuki temel olmadan insanları izlediğine vurgu yapmıştı. AİHM in bu kararı ile birlikte, SUVA, Emeklilik Sigortası IV ve belediyelerin sosyal yardım kurumları, insanları takiple görevlendirilen sosyal dedektiflerin çalışmalarını durdurmuşlardı. AİHM in bu kararından hemen sonra, uygulamanın yeniden ve daha kapsamlı bir şekilde yürürlüğe geçirilmesi için yeni çalışmalara başlanmıştı. Konu kısa bir süre önce Federal Parlamento nun gündemine geldi. Sigortaların yürüttüğü lobi çalışmaları ve baskı ile, öncekilerden daha sıkı olan düzenlenmeler Parlamento da yasalaştırıldı. Söz konusu yasal düzenleme, neredeyse İsviçre Federal Parlamento tarihinin en hızlı düzenlemesi oldu. Kabul edilen yeni düzenlemeye göre, bir birey herhangi bir yardım aldığında ev halkının tamamı izlenebilecek. Bu takip kapsamına AHV, sağlık sigortası ve işsizlik sigortası alanlar da dahil edildi. Ayrıca açık alanlar dışında, açık alanlarda görünür olan balkon gibi mekanlarda da görüntü ve ses kaydı yapılabilecek. Mahkeme kararı olduğu sürece, bunlara ek olarak bir de GPS takibi ile arabaların güzergahı takip edilebilecek. Gerekli görüldüğünde bu takiplerde Drohne da kullanabilecek. Yani gizli istihbaratların kullandığı metotlar sosyal yardımlar- la geçinmek zorunda kalanlar için de kullanılacak. Bu yasa insanlık dışı olmakla birlikte, herkesi potansiyel şüpheli durumuna düşürecek uygulamalara sebep olacaktır. Bu nedenle bu yasaya karşı bir imza kampanyası başlatıldı. Konunun referanduma sunulacağına kesin gözüyle bakılıyor. Ancak bu referandum için imza toplayanlar ne SP, ne Yeşiller ne de sendikalar. Bağımsız bireylerin bu referanduma destekleri oldukça yüksek. SP, Yeşiller ve sendikaların korkusu, seçimin yaklaşması ile birlikte her ne kadar SVP ye pay bırakmamak olsa da, bu kadar önemli ve insanların hayatının içine giren bir düzenlemede seçim kaygısının güdülmesi oldukça düşündürücü. İşin diğer bir boyutu ise şu; İsviçre de şu an yaklaşık 220 bin kişi malulen emeklilik maaş alıyor. Bu rakam içerisinden 650 kişinin durumu kötüye kullandığı tespit edilmiş. Yani küçük bir rakam için büyük bir mağduriyet grubu oluşturuluyor. Vergiden milyonlar kaçıranlara yaptırım uygulanmazken, kıt kanaat geçinenlerin sıkboğaz edilmesi kabul edilemez. Sigortaların ve sigorta lobilerinin güçlü olduğu bu ülkede, mağdurlara sahip çıkmak adına; referandum için imza atma, daha sonra da oyunuzu kullanma çağrısında bulunuyorum. Gelişmeleri takip etmeye ve sizlere aktarmaya devam edeceğiz. Not: İsviçre de, hukuki konularda danışmanlık hizmetinden faydalanmak isteyenler yukardaki mail adresimden bana ulaşabilirler. Ayrıca Türkiye ile, tanıma/tenfiz davaları, tapu dava işlemleri, tebligat, vekâlet işlemi vs. türünden herhangi bir hukuki süreç içerisine giren ya da Türkiye de hukuki takip yaptırmak isteyen okuyucularımız da iletişime geçebilirler Nisan 2018 / Sayı 57

11 Pro Juvente yetkililerinin açıklamalarına göre, geçen yıl 147 no lu telefon hattını arayanların %30 u ciddi kişisel sorunlar nedeniyle aramış. Eskiden gençler yardım hatlarını aşk veya cinsellik sorunları için ararlarken, günümüzde intihar duygusu veya kendine güvensizlik gibi nedenlerden dolayı arıyorlar. Gençler için danışmanlık hizmeti sunan Pro Juvente nin 147 no lu telefon yardım hattı günde ortalama 350 çocuk ve genç ta- rafından aranıyor. Bu aramalarda yöneltilen sorular, genel olarak kriz, korku ve intihar düşünceleri üzerine oluyor. Verilere göre, günde ortalama 3 kişi telefon hattı üzerinden intihar düşüncesini paylaşmış. Pro Juvente yetkililerinin açıklamalarına göre, geçen yıl 147 no lu telefon hattını arayanların %30 u ciddi kişisel sorunlar nedeniyle aramış. Yetkililer, 2009 yılında bu oranın %10 civarında olduğunu ifade ediyorlar. Bu durumun nedenini, çocuklarda sürekli artan beklenti baskısına bağlayan Pro Juvente yetkilileri, ebeveynlerin çocuklarına en iyi koşulları yaratmak istediklerini, ancak bununla birlikte çocuklarını büyük bir baskı altında tuttuklarını söylüyorlar. Bu baskı sonucunda çocuklar eğitimlerine katkı sunmayan hobilere sahip olamazlarken, kendi uğraşları için onlara boş zaman imkanı bırakılmıyor. Açıklanamayan acı lar Çocuk hekimleri, psikologlar, öğretmenler ve sosyal pedagoglar, tıbbi olarak açıklayamadıkları acı ların çocuk ve gençlerde daha çok görüldüğünü söylüyorlar. Birçok uzman bu durumu üç faktörle açıklıyor; okul stresi, ailevi yük ve açık kuralları olmayan toplum. Gençlerden gençlere destek projesi Bu sorunlardan yola çıkan Pro Juvente, yaşları 17 ile 21 arasında değişen gençler için 9 Nisan itibariyle yeni bir proje başlattı. Bu proje dahilinde bire bir Chat sohbeti yöntemi kullanılırken, Pro Juvente yi arayan gençlere yardımcı olunmaya çalışılacak. Chat ın diğer ucunda yine bir genç bulunurken, bu etkileşim ile sorunların çözümü için daha etkili öneriler sunulacak. 11

12 Bentour CEO'su Deniz Uğur Merkezi İsviçre de bulunan ve Almanya, Avusturya, Hollanda, İngiltere gibi ülkelerde de faaliyetler yürüten Bentour, Avrupa nın sayılı turizm şirketlerinden biri haline geldi. İsviçre genelinde 600, Avrupa genelinde ise 6000 acente ile çalışan Bentour, bu kapsamda Türk Hava Yolları, Edelweiss, Sunexpress, Germania ve Pegasus gibi hava yolu şirketleri ile de bağlantılara sahip. Tatil dönemi yaklaşırken, erken rezervasyonlar dahilinde tatil planları da yapılmaya başlandı. HaberPodium olarak, bu dönemde Türkiye ye yönelik turizm potansiyelini ve bu alandaki gelişmeleri Bentour Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Uğur ile konuştuk. Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini babası Kadir Uğur dan devralan ve yaklaşık 2 yıldır bu koltukta oturan Deniz Uğur, konuşmasına 2018 yılında Türkiye ye olan ilginin arttığını belirterek başlıyor. Bentour olarak Türkiye ye önceki yıl İsviçre den 80 bin turist gönderdiklerini söyleyen Uğur, bu rakamın bu yıl 120 bin olacağını ifade ediyor. "Satış Fiyatlarımızı Arttırdık" Satışlarının ağırlıklı olarak Türkiye ye yönelik olduğunu dile getiren Deniz Uğur, Yunanistan ve İspanya satışları da yaptıklarını, 2018 yılında bu ülkelere 40 bin turist göndereceklerini aktarıyor ve konuşmasını şöyle sürdürüyor: "Geçen seneye göre bu yıl çok daha fazla ilgi var Türkiye ye. Buna paralel olarak satış fiyatlarımızı arttırdık. Daha dengeli bir fiyat politikası çıktı ortaya. Türkiye de tatil yapmak çok çok ucuz olmaktan çıktı artık. Ucuzluk hem bizim için hem acente için hem de otel için zarar anlamına geliyordu. Ayrıca çok ucuz olmak kötü bir imaj da yaratmıştı." Turizm sektörü olarak ne tür zorluklar yaşıyorsunuz? İsviçre küçük bir piyasa. Burada iyi bir savaş vermemiz gerekiyor. Türkiye de ve diğer ülkelerde belli otelleri ve odaları sürekli olarak elimizde tutmamız gerekiyor. Diğer türlü pek fazla bir pay kalmaz. Zorluklarımız çok. Bu nedenle sıkı çalışıp ilişkilerimizi iyi tutmamız gerekiyor. Siz 2 yıl önce şirketi babanızdan devraldınız. Sizinle birlikte değişen bir şey oldu mu Bentour da? Bunu babama sormanız daha iyi olurdu (gülüyor). Günümüz dünyasında artık herşey elektronik ortamda halledilir oldu. 6 yıldan bu yana online alanına ciddi yatırımlar yapıyoruz. Yeni Nisan 2018 / Sayı 57

13 bağlantılar ve yatırımlar için her yıl 1,5 milyon franklık bir bütçe oluşturuyoruz. Kurduğumuz sistemle, cep telefonu endeksli yapılan satışlarımızda artışlar oldu mesela. Diğer yandan Türk Hava Yolları, Edelweiss gibi hava yolu şirketleri ile direk bağlantılar kurduk. Bunlar çok önemli. Bu tür bağlantılar olmazsa yeni dünyada yerimiz olmaz pek. Şu anda İsviçreli firmalar olan Tui ye veya Kuoni ye göre oldukça önde gidiyoruz. Kendi alanımızda örnek gösterilir hale geldik artık. "İstanbul Turizmini Büyütmek İstiyoruz" Önümüzdeki iki yıl için İstanbul turizmini büyütmek gibi bir hedefimiz de var. Burada biraz zorluk çekeceğiz. Bu daha çok kültür turizmi ağırlıklı olacak. Türkiye ye tatile gidenler İstanbul u da bir şekilde görmeliler. İstanbul bunu hak ediyor. Bunları yaparken, kaliteyi özellikle ön planda tutmaya gayret ediyoruz. Kalite bizim için çok önemli. İsviçre de kalitesiz bir ürün hiçbir yere gelemez. Birlikte çalıştığımız uçak firması Sunexpress de bu konuda oldukça önemli ilerlemeler kaydetti. "Yatırımlarımız Onlıne alanına" 5 yıl sonrası için hedefinizde ne var? Online alanı ile ilgili yatırımlarımız devam edecek. Bağlantılarımız her yere; hem uçak firmalarına, hem otellere hem de satış noktalarına ulaşılabilecek şekilde olacak. Burada acentelerimizle birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Online sistemi kurduğunuzda acenteler ne olacak peki? Onlar açısından sıkıntılar olabilir mi? Aslında sıkıntı olmaz pek. Onların da kendilerini günümüz koşullarına uyarlamaları gerekiyor. Yeni sistemler kurulabilir. Mesela anlık hizmet sunan web sayfaları oluşturabilirler. Günümüzde öyle sistemler var ki, bir müşteri için anında web sayfasından bir tatil yeri sunulabilir. Burada, tüketicilerin onların kurduğu sistemi kullanmaları gerekiyor. Kişi bilet ya da tatil alıyorsa, bu satış bir şekilde acentenin kurduğu sistem üzerinden gerçekleşmeli. O zaman pek sorun olmaz. Siz bu sistemin kurulumunda acentelere destek olabilir misiniz? Olabiliriz evet. Acentelerimizle ilişkilerimiz çok iyi. Onlara gerekli desteği sunabiliriz. Son olarak size her yıl yaptığınız Comedy Night etkinliğini soralım. Comedy Night, kış döneminde Antalya da yaptığımız geleneksel bir buluşma. Buraya Avrupa genelinden 700 acente temsilcisi geliyor. Turizm alanında Avrupa daki podyumların en büyüğü denebilir. Bu etkinlikle hem acentelerimize teşekkür ediyoruz hem de yeni dönemde onlara hazırlıklarımızı anlatıyoruz. Buradaki asıl amacımız ilişkilerimizi daha da güçlendirmek. İsviçre de posta yolu ile gönderilen mektupların sayısı sürekli düşüyor. Geçtiğimiz yıllarda bu nedenle 4500 postacı işini kaybetti. Hacmi gün geçtikçe azalan Die Post, bünyesindeki postacıya farklı görevler arıyor. Yaratıcılıkta sınır tanımayan Die Post, ilk etapta kimi çalışanlarını farklı görevlerde konumlandırdı. Bunlar arasında erzak taşıma ve elektrik sayacı okuma gibi işler de bulunuyor. Die Post un asgari bir personel sayısına ihtiyacı var. Bu ihtiyacın nedeni ise, temel hizmetlerin verilmesinin zorunlu olması. Die Post sözcüsü Lea Wertheimer: Posta kutularına mecburen gitmeliyiz. Postacılarımız posta kutusuna kimi zaman 1, kimi zamansa 10 mektup bırakıyor olsa da, sabit maliyetlerimiz değişmiyor. Bu nedenle çalışanlarımızı daha iyi bir şekilde görevlendirmemiz gerekiyor. Bu, meyve, sebze, yumurta gibi ürünlerin taşımacılığı da olabilir, elektrik sayaç okuyuculuğu da... diyor. Postacıların farklı alanlarda çalıştırılması örneği Finlandiya ve Fransa da da mevcut. Finlandiya daki postacılar, posta dağıtım görevi dışında müşterilerinin bahçe çimlerini de biçiyorlar. Fransız postacılar ise yaşlılar evi ziyareti yapabiliyorlar. 13

14 Bülent Kaya Siyaset Bilimci ve Araştırmacı Göçmen kadın algısı uzun yıllar sadece eşlerine kavuşan bir eş veya anne şeklindeydi. 60 lı ve 70 li yılların göç hareketlerinden miras kalan bu algı, günümüzde göçmen kadın gerçekliğini pek yansıtmıyor. Göçmenlerin yaklaşık yarısını artık kadınlar oluşturmakta. İsviçre de erkek göçmenlerin kadın göçmenlere göre yüzdelik oranı 3-4 nokta daha fazla da olsa, bu oranın her yıl gittikçe biraz daha azaldığı gözlenmektedir. Birçok kadın ya tek başına ya da eşiyle birlikte, başka bir ülkeye sosyo-ekonomik durumlarını iyileştirmek için göç ediyorlar. Bulgular, göç hareketlerinin ve sonuçlarının artık ciddi bir şekilde "cinsiyet" karakteri kazandığına işaret etmekte. İster kadın ister erkek için göç olgusunu, sadece bir "travma", "sosyal acı" veya "kültürel farklılıklar arasına sıkışıp kalmak" olarak algılayan sosyo-psikolojik negatif yaklaşımla açıklamak elbette çok eksik kalacaktır. Göç ortamında özgürleşmenin göçmen kadınlar için ne ifade ettiği göç araştırmacılarının -özellikle feministlerin- uzun süreden beri ilgi alanını oluşturmaktadır. Özgürleşmenin tanımı üzerine elbette çok tartışılır. Burada vurgulanmak istenen, her bireyin kendi yaşantısının yönünü kendisinin belirlemesi olanağına ve yetisine sahip olup olmama olgusudur. Cevabı aranan soru somut olarak şu; göç, göçmen kadınların sosyo-ekonomik durumlarında somut bir iyileşme neden oluyor mu? Nisan 2018 / Sayı 57

15 Göç ve kadın özgürleşmesi Göçün kadın özgürleşmesine etkisini bilimsel çalışmaların gündemine getiren ilk araştırmacı Türkiye den Avrupa ya göç üzerine yaptığı çalışmaları ile uluslararası boyutta üne kavuşan Nermin Abadan-Unat tır yılında yayımlanan "Göçün Türk Kadınlarının Özgürleşmesi veya Sözde-Özgürleşmesi üzerine etkileri" başlıklı makalesinde Abadan-Unat, göç araştırmacılarını hala meşgul eden göçün dinamiği, devingenliğin cinsler üzerine etkileri ve özgürleşme kavramının göç ortamında anlamı gibi konulara kafa yormaktadır. Göçmen kadının göç ortamında özgürleşme olayını Abadan-Unat, 1970 li yılların modernlik algısı üzerine kurduğu verilerle açıklamaya çalışıyordu. Bu yüzden ataerkil geniş aile yapısından çekirdek aile yapısına geçiş, kadının iş dünyasına katılımı, aile içinde daha eşitlikçi bir paylaşım rolüne sahip olup olmama, tüketim eksenli davranış, dinsel ve geleneksel pratiklerden uzaklaşıp uzaklaşmama gibi değişkenleri ölçü olarak almıştı. Abadan-Unat araştırmasında, 1960 lı ve 70 li yıllarda Anadolu dan gelip Alman fabrikalarında çalışan göçmen kadınların özgürleşme süreçlerinde ekonomik bağımsızlık, aile içi rolün yeniden tanımlanması ve oy verme davranışında erkekten bağımsız hareket etme anlamında- göreceli bir ilerlemenin sağlandığını belirtmekte. Abadan-Unat makalesinin sonuç bölümünde, sanayi islerinde çalışan eğitim düzeyi düşük kadınların genellikle tekrara dayalı monoton işleri yapıyor olmaları onların "gerçekten" özgürleşmeleri için yeterli koşulları sağlamadığına vurgu yapıyor ve bu durumda olan kadınların "sözde özgürleşme"lerinden söz ediyor. Türkiyeli göçmen kadınların özgürleşmesi Mirdal ve Küçükyıldız, Abadan-Unat ın bu makalesinde kullandığı sekiz değişkeni Danimarka da toplam 64 Türkiyeli Kadınla 1980, 2000 ve 2010 yıllarında yapılan görüşmelerle karşılattırarak test ediyorlar. Aşağıdaki tablodan da anlaşılacağı gibi sonuçlar dini faaliyetlerde azalma kriteri hariç diğer bütün kriterler konusunda belli bir özgürleşmenin yaşandığını göstermektedir. Ayrıca, araştırmaya katılan kadınlar küçümsenemeyecek bir şekilde daha yüksek bir sosyoekonomik konuma ve daha iyi yaşam koşullarına sahip oldukları düşüncesindeler. Değişen modernlik algısı ve empowerment 2000 li yılların başında özellikle Anglosakson feminist araştırmacılar, "göç, göçmen kadınların özgürleşmesine mi yoksa onların "hükmedilmiş" pozisyonlarında tutulmasına mı hizmet ediyor?" sorusunu sorarak özgürleşme konusuna yeniden eğiliyorlar. Soruyu formüle ediş biçimleri, yani göç ortamında göçmen kadının "hükmedilmiş" pozisyonun devam edebileceği veya oluşabileceği olasılığını da hesaba katıyor olmaları, Graeme nin "göç, kadın özgürleşmesinin hem bir sebebi hem de bir sonucu olabilir" tespitine ilginç ve yeni bir boyut katıyor. Ayrıca feminist teorisyenlerin yaptığı teorik tartışmalar, 2000 li yıllarda ki modernlik algısı ile 70 li yıllardaki modernlik algısı arasında belli bir farklılaşmanın olduğunun ve bu yüzden göç ortamında kadının özgürleşme kriterlerinin de değişebileceğine vurgu yapmaktadırlar li yıllardan sonra yapılan uygulamalı çalışmalar konuya özgürleşme konseptinden çok, kapasite güçlendirme veya yetilendirme anlamına gelen empowerment kavramı çerçevesinde yaklaşıyorlar. Empowerment kavramını kullanan bilimsel çalışmalar göçmen kadının sosyo-ekonomik durumuna odaklanıyor ve iyi-oluş empowermenti için sağlık hali, sosyal empowerment için eğitim ve ekonomik empowerment için de kadınların mesleki-iş konumlarını dikkate alıyor. İsviçre de göçmen kadınların durumu İsviçre de ne genel olarak göçmen kadınların ne de özel olarak Türkiyeli kadınların empowermentini ele alan Tablo 1. Abadan-Unat kriterlerine göre Danimarka da Türkiyeli göçmen kadınların özgürleşmesi Geniş aile modelinin zayıflaması Çekirdek aile modelinin benimsenmesi Aile yapısının bölünmesi Kazanç eksenli üretim sürecine katılım Basın yayın ürünlerini tüketmekte artış Dini faaliyetlerin önemini kayıp etmesi Erkek ve kız çocuklar konusunda daha eşitlikçi bir yaklaşımın benimsenmesi Tüketim eksenli davranışların gelişmesi N=24 % N=64 % N=44 % N=42 % N=44 % N=44 % N=64 % N=64 % Evet Hayır ? Kaynak: Mirdal ve Küçükyıldız (2015) 15

16 ayrıntılı bir çalışma şu ana kadar maalesef yapılmış değil. Konunun herhangi bir boyutuyla meşgul olan çalışmalar ise kalkış noktasını tanımlanması hayli güç, kullanandan kullanana göre değişen entegrasyon perspektifi oluşturuyor. Bilimsel çalışmaların bu eğiliminde entegrasyon kavramına odaklanmış politik söylemin rolü ebetteki çok büyük. Bu yüzden göçmenlerin göç ortamında özgürleşme veya empowerment teması, siyasi aktörlerin sık sık dillendirildiği, onların ne kadar "entegrasyon kapasitesi"ne (Integration fähig) sahip olduklarına indirgeniyor. Yani göç toplumunun özgürleşme önündeki yapısal engeller (ayrımcılık, diplomaların tanınmaması vb.) bir kenara bırakılarak dikkatler, her göçmenin kendi entegrasyonu için ne kadar bireysel bir çaba içerisinde olup olmadığına çevriliyor. Empowerment konusunu inceleyen sistematik çalışmaların olmadığı bir durumda, İsviçre de göçmen kadınların empowermenti konusunda genel bir kanı oluşturmak çok zor. Aşağıdaki bilgiler belki bir eğilim göstergesi olarak anlam ifade edebilir. İsviçre de yapılan sağlık anketleri göçmen kadınların kendi sağlık durumlarının subjektif algılamaları İsviçreli kadınların sağlık durumlarını algılamalarına göre daha negatif. Genel sağlık durumunuz nasıl?" sorusuna, 2010 yılında Göç Sağlık Monitoring (GMM II) anketine katılan göçmen kadınların sağlık durumları göçmen erkeklere göre daha kötü. İsviçreli kadınların sadece yüzde 11,5 i sağlık durumlarını "kötü" ya da "çok kötü" olarak değerlendirirken, bu oran Türkiyeli göçmen kadınlarda yüzde 26,3, Sırp kadınlarda yüzde 19,3 ve Kosovalı kadınlarda ise yüzde 15.7dir. Görüldüğü gibi Türkiyeli göçmen kadınlarda kendisini sağlıklı hissetmeyenlerin oranı diğer göçmen kadınlara göre daha fazla. Aşırı kilo durumunda da ayni durum söz konusu; Somalili göçmen kadınlardan sonra (yüzde 34) kendini kilolu gören ikinci kadın grubu Türkiyeli kadınlar. Her üç Türkiyeli kadından biri kendisini kilolu görmekte (yüzde 32). Bu oran İsviçreli kadınlarda yüzde19,7 dir. Bu sonuçlar bazında istatistiklere konu olan göçmen kadınlardaki -bunlar arasında Türkiyeliler de var- iyi-oluş, kendini iyi hissetme anlamında belli bir kapasiteye eriştikleri maalesef söylenemez. Cenevre ve Neuchâtel üniversitelerinin "On the Move" projesi çerçevesinde 2017 yılında yaptıkları bir çalışmanın sonuçları, göçmenlerin ekonomik özgürleşmesi konusu açısından birkaç yeni veri sunmakta. Araştırmaya katılan göçmenlerden yüzde 70 i (kadın erkek ayrımı yapılmadan) İsviçre deki mesleki konumları İsviçre ye göç etmeden önceki mesleki durumlarına göre daha ilerde ve daha iyi bir durumda olduklarını ifade ediyorlar. Bu sonucu, İsviçre göç ortamının göçmenlerin büyük çoğunluğunun ekonomik özgürleşmesine ciddi bir katkı sağladığı şeklinde yorumlayabiliriz. Tabiki bu durumun tersi de mümkün. Nitekim ankete katılanların yüzde 12 si İsviçre deki mesleki durumlarının göç etmeden önceki mesleki durumlarına göre daha da kötüleştiğini söylüyor. Bu durumdan kadınlar (yüzde 15) erkeklere göre (yüzde 10) daha fazla etkilenmekte. Örneğin Hindistan kökenli göçmenlerde mesleki iyileşmeden en fazla yararlananlar daha çok erkekler, mesleklerinde iyileşme olduğunu söyleyen kadınların oranı yüzde 45 i geçmemekte. Bu oranlar küçümsenmemeli, tam tersi genellikle kalifiyeli ya da yüksek kalifiyeli göçmenleri ilgilendiriyor olmasından dolayı da son derece ciddiye alınmalıdır. Bu bağlamda, Guggisberg in 2010 yıllarında malulen emeklilikle ilgili yaptığı araştırmanın bir bulgusunu bu çerçevede değerlendirmek yeridir. Guggisberg, aktif yaşamadan uzaklaştıktan 8 yıl sonra malulen emekli olma oranının göçmenlerde İsviçrelilere göre çok daha fazla olduğunu gözlemliyor. Örneğin İsviçrelilerde yüzde 20 olan bu oran Türkiyeli göçmenlerde (erkek-kadın) yüzde 60 lar düzeyinde. Başka bir deyimle belli nedenlerden dolayı sekiz yıl gibi bir süre işsiz kalan her on Türkiyeli göçmenden altısı malulen emekli oluyor. Bu "belli nedenler" arasında, kalifiyeli veya kalifiyesiz çalışan farkı gözetmeden, fiziki sağlık nedenleri ebetteki önemli bir yer tutuyor. Ne var ki, uzun süre işsiz kalma ya da iş piyasasında kendi kapasitesinin çok altında işlerde çalışmak zorunda kalan kalifiyeli göçmenin mutsuzluğunun doğurduğu psikolojik nedenleri de malulen emekliliğe neden olan faktörler arasında saymak gerekir. Sonuç olarak, kalifiyeli olsun ya da olmasın göçmen kadınların, göç ortamından kaynaklanan birçok faktörün (ayrımcılık, köken ülkeden alınan diplomaların tanınmaması, mesleki eğitime erişmede karşılaştıkları özel engeller vb.) negatif sonuçlarından etkilenme olasılıkları göçmen erkeklere göre çok daha fazla yılında yaptığımız bir çalışmada da (Kaya ve Efionayi-Mäder) gözlemlediğimiz gibi, karşılaşılan bu riske karşı koyacak kaynaklara sahip olamama veya var olan kaynakları yeterince değerlendiremeyecek bir durumda olmak göçmen kadınların dezavantajlı duruma düşme olasılığını ciddi bir şekilde artırmaktadır. Bu da ekonomik alandaki kapasite geliştirmelerinin önünde ciddi engel teşkil etmektedir. Kaynakça Abadan-Unat, Nermin (1977). "Implication of Migration on Emancipation and Pseudo-Emancipation of Turkish Women". International Migration Review, 11, Graeme, Hugo (2000). "Migration and Women Empowerment." In Women Empowerment and Demographic Process: Moving Beyond Cairo, ed. Harriet B. Presser and Gita Sen, Oxford, U.K.: Oxford University Press. Guggisberg, Jürg (2010). Personnes issues des immigrations turque et ex-yougoslave dans l assurance-invalidité. Bureau BASS: Bern. Kaya Bülent ve Denise Efionayi-Mäder (2007). Grundlagendokument.Migration und Gesundheit. Entwicklung von Grundlagen zur Berücksichtigung der Migrationsdimension in der Prävention und Gesundheitsförderung. Neuchâtel: SFM. Mirdal Gretty ve Fatma Küçükyıldız (2015). Fragmented Emancipations - Recomposed identities, içinde Unat-Abadan, Nermin ve Gretty Mirdal, Emancipation in Exile, Bilgi University Press: Istanbul Nisan 2018 / Sayı 57

17 ROYAL DÖNER AG HOLZWINGERTSTRASSE WINTERTHUR

18 Yollar; riskler, birçoğu ölümle sonlanan trajediler ve dolandırıcılarla doluydu Mültecilik sorunu insanlığın kanayan yarası hala. Daha güvenli bir yaşam için yaşadıkları toprakları terk etmek zorunda kalan mültecilerin dramı bir türlü bitmek bilmiyor. Zaman zaman ele aldığımız mülteciler, uzun badireler sonucunda İsviçre ye ulaştıklarını söylüyorlar. Bunlardan biri de Musa Atak. Politik nedenlerle Türkiye yi terk eden Musa Atak, bir süre Erbil de yaşamak zorunda kalıyor. Orada iken İsviçre ye gelme kararı alan Musa Atak, eşi ve 4 yaşındaki kızı ile birlikte umut yolculuğuna çıkıyor. Yaşam tehlikesi ile dolu yollardan geçen aile, uzun ve zorlu bir yolculuktan sonra İsviçre ye ulaşmayı başarıyor. Musa Atak ile, İsviçre ye gelmeden önce yollarda neler yaşadıklarını ve nelerle karşılaştıklarını konuştuk. Musa Atak, mülteciliğe uzanan yolculuk sürecini şöye anlatıyor; Mustafa Atak ve Ailesi Nisan 2018 / Sayı 57

19 2015 yılında Avrupa ya çıkış kararı aldık. Bunun icin en makul mantıklı ve risksiz olan yolu kullanmaya özen göstermemiz gerekiyordu. Yollar; riskler, birçoğu ölümle sonlanan trajediler ve dolandırıcılarla doluydu. Bize yapılan evraklar ile Türkiye ye geçtik. Bir süre sonra İstanbul daydık. Yunanistan a götürecek kişi yarı yolda bırakmıştı bizi. Başka alternatif yollar aradık bu kez. Avrupa ya çok yoğun mülteci göçünün yaşandığı dönem olmasından dolayı, karadan sınır yolları sıkılaşmış, deniz yolu haricinde hiç bir alternatif kalmamıştı. Var olan diğer yollar ise maddi açıdan çok masraflıydı. Bu masrafları karşılayacak maddi durumumuz yoktu. Ne yapmamızı gerektiğini bilemez hale gelmiştik. Mecbur kalıp İzmir e geldik ve deniz yoluyla geçmek için birileriyle anlaştık. 70 i aşkın insan ite kaka 9 metrelik bota binmeye çalışıyordu. Büyük bir tekne ile götürecekti bizi. Tekneye binmek için gece yarısı yürüyerek sessiz, soğuk ve kuytu bir sahil ormanına gelmiştik. Bizim gibi yüzlerce insan vardı. Gece yarısına kadar sessiz bir şekilde üşüyerek bekledik. O gece sahile indiğimizde gördüğümüz karşısında şok olmuştuk. 70 i aşkın insan ite kaka 9 metrelik deniz bota binmeye çalışıyordu. Bu durum 5 aylık hamile eşimin ve 4 yaşındaki kızımın üzerinde olumsuz etkilere sebep olmuştu. Bu bota zorla bindirildik. Botu kullanacak kişinin en son 10 dakika önce botu nasıl kullanacağını öğrenmesi ve yaşının 14 olması kaygılarımızı daha da arttırdı. Zaten çok geçmeden, kendi etrafında birkaç tur attıktan sonra motor bozuldu. Korkmuştuk. Bottan indik ve soğuk suda metre yürüyerek tekrar karaya çıktık. O akşam o botla gitmedik. Botunda gidip gitmediğini de bilmiyoruz. Ama bir şekilde kızıma anlamsız gelen bu durumları nasıl anlatabileceğimi bulmalıydım. Çünkü üşümek, aç kalmak, sürekli bir yerden bir yerlere gitmek, giderken konuşmaması gerektiğini söylemek, gece yarıları bağırışlarla kaçmak anlamsız geliyordu kızıma. Başka bir gün tekrar denedik. Herşey geçen seferki gibi aynıydı. Bota erken binmek için botun sorumlusunun eline biraz para yerleştirip, eşimin hamile olduğunu söylemek zorunda kaldım. Ve de öyle oldu. Bota 14 kişi binmiştik ki, tekrar polis baskını oldu. Ortalık savaş alanı gibi, bağırışlarla ve silah sesleriyle yankılanıyordu. Botun sahibine motoru çalıştırıp gitmesini söyledim. Oradan uzaklaşmayı başarmıştık. Ancak, o sıra botun içinde eğilmiş vaziyette olan kızımın, korkudan ağlamaklı, titrek sesini hiç unutmayacağım. Korku dolu gecenin ardından yeni yaşam umutlarının yeşereceği sınırlara yetiştik. Bu rahatlık hissi, bu sevinç geride bıraktığımız kaygıları, korkuları bastırmış, yerini umut dolu duygulara bırakmıştı. Prosedürler tamamlandıktan sonra binlerce mültecinin biriktiği Makedonya sınırında olan Yunanistan ın İdomeni kasabasına gelmiştik. Sınırlar kapanmış geçişler hiçbir şekilde olmuyordu. Herkes umutla beklemekteydi. Biz de öyle yaptık. Yunanistan da iki ayı çift kişilik bir çadırda çok zor koşullarda geçirdik. Burada, iki ayı çift kişilik bir çadırda çok zor koşullarda geçirdik. Temel ihtiyaçlarımızı bile çok zor karşılıyorduk. Orada biriken topluluğun kozmopolit olmasından hassasiyetin, kaygıların, gerginliğin, agresif tavırların oluşmasında temel sorunlardan biriydi. Özellikle sağlık açısından koşullar doğuma az kalmış eşim, kızım ve benim için çok zorlaşmıştı. Orada kaldığımız süre içinde çıkmak için farklı ve zorlu yollar denesek de başaramamıştık. Sınırlar açılmadı. Buradan çıkmalıydık. Zorlu koşullara rağmen kaçak yollarla sarp arazilerde saatlerce yürüdük, sular geçtik, aç kaldık, üşüdük. Ama bir türlü başaramadık. 1,5 yıl aradan sonra İsviçre Atina ya döndük sonra. Burada bir erkek çocuğumuz oldu. 1,5 yıl aradan sonra önce ailem, bir süre sonrada ben İsviçre ye gelmeyi başardık. İsviçre ye ne zaman geldiniz? Ailem 2017 nin dokuzuncu ayında, ben ise 2018 in birinci ayında geldim. Şu an nerede kalıyorsunuz? Adliswil yakınlarında bulunan bir kampta kalıyoruz şu an. Bu kampın yaşam koşulları nasıl peki? Kamp süreçleri herzaman belli sorunları içinde barındırıyor. Çünkü herkes bir şeyler ister, herkes farklı bir ortam bekler. Buradaki kamp koşullarında, temel yaşam ihtiyaçlarımızın bir çoğu karşılanıyor. Buradaki ortam çok kozmopolit. Farklı din, dil, kültür ve dünya bakışına sahip insanlar var burada. Dolayısı ile herkes için hassas, gergin, ve kırılgan durumlar olabiliyor. İltica süreçlerinde, bekleyişten kaynaklı psikolojik sorunlar da ortaya çıkabiliyor. Biz 4 kişilik bir aile olarak tek göz bir odada kalıyoruz. Mutfak, banyo ve tuvalet ortak kullanım alanımız. Burada birçok yaşamsal aktiviteden yoksun durumdayız. Gündelik yaşamın büyük bölümü kurallara endeksli. Bu yaşam koşulları uzun süreli psikolojik sorunlar yaratabilir. Kamp koşullarında, adaptasyon ve herhangi bir topluluğa aidiyetlik hissinin oluşmaması sorunuyla karşılaşmamak mümkün değil. Bu durum kişiyi yalnızlaştırıyor ve monoton bir hayata sürükleyebiliyor. Ancak önceliklerimiz eğitim ve sağlık. Kızım okula başladı, biz kısıtlı da olsa dil kurslarına gidiyoruz. Sağlık açısından her türlü hizmeti gördüğümüzü söyleyebilirim. Musa C. ve ailesi yaşadıkları kampta, iltica prosedülerinin biran önce sonuçlandırılmasını bekliyor. 19

20 Beslenme Çocuklar 1 ve 6 yaş arasında büyüme ve gelişimlerini tamamlarlar. Sağlıklı fiziksel ve zihinsel gelişim için besin değerleri çocukların en büyük destekçisidir. Bu süreçte giderek daha hareketli ve aktif hale gelen çocuklar, yemek konusunda da seçici davranabilirler. Çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimleri ve güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olmaları için besin değeri yönünden yeterli ve dengeli beslenmeleri ise oldukça dikkat edilmesi gereken bir konu. Çocukların her yönden sağlıklı bir gelişim süreci yaşamaları için ihtiyaç duydukları ve düzenli olarak almaları gereken besin değerleri şöyle; Vitaminler Çocukların hem fiziksel gelişimi hem de zihinsel fonksiyonlarının gelişimi için vitaminler olmazsa olmazdır. Özellikle çocuklarınızı enfeksiyonlara karşı koruyan bağışıklık sisteminin güçlenmesi için yeterli miktarda vitamin alıyor olmaları gerekmektedir. C Vitamini Çocuklarda alyuvarların, dokuların ve kemiklerin güçlü ve sağlıklı kalması için çok önemlidir. C vitamini, diş etlerini ve bağışıklık sistemini de güçlendirir. Besinlerden alınan demirin vücut tarafından emilimi ve kullanımı için de yardımcıdır. B12 Vitamini Çocukların vitamin ihtiyacı anne karnındayken başlar. Bu vitaminler arasında en önemlilerinden biri de B12 dir. B12 vitamini öncelikle kırmızı kan üretimini sağlar ve kansızlığın yaşanmasını önler. Besinlerin vücut tarafından emilimine yardımcı da olan B12 vitamini, merkezi sinir sistemini korur, hafızayı geliştirir, rahat uyku için yardımcı olur. Hem fiziksel olarak büyümelerinde hem de zeka gelişimlerinde B12 büyük rol oynar Nisan 2018 / Sayı 57

21 D Vitamini Bu vitamin vücudun kalsiyumu absorbe etmesine yardımcı olur. Bu yüzden kemiklerin ve dişlerin güçlenmesinde önemli rol oynar. Ayrıca çocuklarda bağışıklık ve sinir sistemlerini de desteklemektedir. E Vitamini Gelişim çağındaki çocuklar için bir diğer önemli besin değeri Vitamin E dir. Bağışıklık sistemi ve DNA yapısı için oldukça önemli olan bu vitamin, oksijenin hücrelere verdiği zararı da azaltır. A Vitamini A vitamini özellikle göz ve kemik gelişimi için çok önemli bir vitamindir. Vücudu enfeksiyonlara karşı korur, doku ve hücrelerin oluşmasına ve büyümesine yardımcı olur. Bunun yanı sıra saç, cilt ve tırnakları da güçlendirir. B6 Vitamini B6 vitamini; hormonlar, kırmızı kan hücreleri, sinir hücreleri ve enzimlerin oluşumunda rol oynarlar. Ayrıca iştahımızı, ağrıya karşı duyarlılığımızı, uyku düzenimizi ve ruh halimizi etkileyen serotonin yapımında da etkilidir. Kalsiyum Belki birçoğumuz bu bilgiyi bilerek büyüdük: güçlü kemikler ve dişler için kalsiyum olmazsa olmaz! Kalsiyum, kemiklerimizi ve dişlerimizi güçlendirmenin yanı sıra, sinir ve kas fonksiyonlarını da destekler, kanın pıhtılaşmasına yardım eder ve vücuda alınan besinlerin enerjiye çevrilmesinde rol oynar. Demir Demir, kan içinde oksijen taşımakla görevli olan hemoglobin maddesinin yapımı için gereklidir. Demir eksikliği hem yetişkinlerde hem de çocuklarda kansızlığa ve buna bağlı olarak da yorgunluk, zayıflık ve huysuzluğa sebep olur. Çinko Çinko, sindirim ve metabolizma için çalışan 70 den fazla enzim için gerekli bir mineraldir. Özellikle çocukların gelişiminde büyük rol oynar. Çünkü tüm hücrelerin büyümesi ve çoğalabilmesi için gereklidir. Özellikle bağışıklık sistemi, kemik iliği, kan hücreleri ve sindirim sistemi, çinko eksikliği belirtilerini çok erken gösterir. Çocukların bu besin değerlerini düzenli olarak alması nasıl sağlanır? Folik Asit Folik asit, suda eriyen ve özellikle yeşil yapraklı bitkilerde, anne sütü ve inek sütünde bulunan bir vitamindir. Vücut için temel bir madde olan folik asit önemli fonksiyonlara sahiptir. Büyüme ve gelişme, DNA sentez ve tamiri, normal sinir gelişimi ve beyin fonksiyonlarının sağlanması folik asitin başlıca fonksiyonları arasındadır. Potasyum Sodyumla birlikte vücudun su dengesini kontrol eden potasyum, kan basıncının düzenlenmesine yardımcı olur. Potasyum kalp ritmi ve fonksiyonlarına da yardımcı olur. Çocuklar için, ilerleyen yaşlarda oluşabilecek böbrek taşlarına ve kemik erimesine karşı koruma sağlayan potasyum, bu nedenle de oldukça önemlidir. Magnezyum Magnezyum kemikleri güçlendirir, kalp ritmini düzenler, bağışıklık sistemini destekleyicidir. Ayrıca sinir sisteminin düzgün çalışmasına yardımcıdır. Tüm bu destekleyici besin maddeleri seb- ze, meyve ve süt ürün- lerinde yeter- li miktar- da bulunmaktadır. Sağlıklı bir gelişim için, çocukların bu besin maddelerini düzenli ve dengeli bir şekilde tüketmesi büyük önem taşır. Çocuklar zaman zaman beslenme konusunda seçici davranabildikleri için, ebeveynlerin çocuklarının günlük beslenmesi konusunda ekstra özen ve dikkat göstermesi gerekebilir. Bunun için yemekleri hazırlarken ya da alışveriş yaparken çocuğunuzun size eşlik etmesine izin verebilir ve bu sayede tüketmesi gereken besinlere olumlu bir bakış açısı kazanmalarına yardımcı olabilirsiniz. 21

22 Gündem 17 Mart 2018 tarihinde, engellileri ve ailelerini temsil eden 36 kurumun çatı örgütü olan AGILE.ch tarafından bir miting organize edilmişti. Bern Bundesplatz ta gerçekleşen miting ne yazık ki, beklenen ekodan uzaktı ve sönük geçti. Mitinge takriben 300 kişi katıldı. Bundan 20 yıl önce yapılan aynı özellikteki mitinge katılım oranı 8 bin kişiydi. İsviçre nin 2254 belediyesine birer mektup yazılarak, şimdiye kadar belediyelerinde gerek fiziksel gerekse psikolojik engellilerin önündeki engellerin kaldırılmasına yönelik ne tür şeyler yaptıkları sorulmuştu. Ne yazık ki belediyelerin ilgisi de oldukça düşük oldu. Belediyelerin sadece %6 sından geri dönüş olmuş, ki bu sayı çok düşük. Mitingin yapıldığı gün oldukça soğuk ve yağışlı bir gündü. Ancak ilginin ve katılımın zayıf olmasını, sadece hava Haşim Sancar Pro Infirmis Bern Şehri Şöneticisi Bern Çevresi Engelliler Konferansı Yönetim Kurulu Üyesi hasim.sancars@proinfirmis.ch muhalefetine bağlamak yanlış bir sonuç çıkarmak anlamına gelir. Mitinge hem engelliler hem engelli aileleri hem de engelliler alanında çalışanlardan az bir katılım vardı. Bunun nedeni herhalde organizasyondaki birtakım eksiklikler olsa gerek. Ayrıca, sadece engelliler ve ailelerini temsil eden kurumlar tarafından yapılan bir mitinge demek ki geniş bir katılım sağlanamıyor. Engelliler alında, Engelliler Yasası (Behindertengleichstellungsgesetz, BehiG), Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi ( UNO-Behindertenrechtskonvention) gibi önemli yasaların yürürlüğe girmesi, şimdiye kadar alınan yol ve elde edilen başarılardan dolayı "nasıl olsa iyi yolda gidiyoruz" şeklinde bir düşüncenin de katılımın çok düşük olmasında bir rol oynadı mı bilemiyorum, ama bu düşüncenin de bir payı olduğu kanısındayım. Kendisi de engelli ve sandalye kullanıcısı, Ulusal Parlamenter ve Pro Infirmis in Dernek Başkan Yardımcısı Christian Lohr mitingde bir konuşma yaptı. Lohr un konuşmasının en ilginç ve en dikkati çeken bir bölümü, engellilerin sorunlarını gidermede ve çözmede bizzat engellilerin kendilerinin politikaya yönelmesi gerekliliğini vurgulaması idi. "Beklemek ve istemek yerine, çözüm için kendiniz bir girişimde bulunun" diyor Lohr. Kuşkusuz bu ifade yoğun ve yorgun bir yolu gösterse de, işin nasıl olması gerektiğini de vurguluyor. Engellilerin önündeki engellerin kaldırıldığı, engelliler için mücadele edilmesine gerek kalmayan gelecek günlerin yakın olması umudu ile. Pro Infirmis hizmetleri hakkında ayrıntılı bilgi ve bulunduğunuz bölgenin büro adresleri için: Bağışlar için: PC Nisan 2018 / Sayı 57

23 Mahkeme ve Makamlarda vekâleten dava temsili Hukuk Danışmanlığı Arabuluculuk İşlem yardımı (Başvuru, dilekçe, şikâyet, itiraz) Derya Özgül, LL.M. Uzmanlık Alanları Avrupa Hukuku İdari Hukuk İltica ve Yabancılar Hukuku Genel iltica davaları, Dublin Anlaşması, İnterpol soruşturma Vize işlemleri Aile birleşimi Nikâh işlemleri Çalışma izni Ülkeye giriş yasağının kaldırılması Vatandaşlık haklarının kazanılması Arabuluculuk Mahkeme dışı çözüm işlemleri Konsolosluk onaylı yeminli tercüme işlemleri Türkiye de emeklilik işlemleri Türkiye de tanıma ve tenfiz davaları takibi Ve daha birçok farklı konuda danışmanlıklar. Tösstalstrasse Winterthur T: F:

24 Sağlık Bahar Yıldırım Sağlık Uzmanı İlkbaharın gelmesiyle birlikte doğa da uyanmaya başladı. Bu dönemde en çok polenlerden ve polenlerin sebep oldukları alerjik hastalıklardan yakınırız. Son yıllarda iklimsel değişiklikler yaşıyoruz. Yağan yağmurların uzaması ile birlikte alerjik hastalıklar Ağusos ayında bile görülmeye başlandı. Bilim insanlarının tespitine göre, tabiattaki geç yeşermeye bağlı olarak, polenlerle birlikte küf denilen mantar alerjik hastalıklar da yaygınlaşmaya başladı. Polen alerjisi nedir? Polen, bitkilerden ya da ağaçlardan havaya salınan ve rüzgarla etrafa yayılan döllenmedir. Bunlardan bazıları kızıl meşe, fındık ağacı, hus ağacı, çimen ve meyve ağaçlarıdır. Hayvan tüyünün de buna dahil olduğunu söyleyebiliriz. Polenler solunum yollarımıza, cilt ve saçlarımıza yerleşir. Alerjisi olan kişilerde bağışıklık sistemi harekete geçerken, burunda ve gözlerde iltihaplanmalar ortaya çıkar. Vücudumuz polendeki proteinlere tepki gösterirken, rahatsızlıkla ilgili; hapşırma, burun akıntısı, gözlerde kaşıntı ve yanma gibi belirtiler görülür. Bunlarla birlikte, vücut iltihaba sebep olan maddeler salgılamaya başlar. Polen alerjisi olan kişi kendini yorgun ve halsiz hissederken, konsantre olmada ve öğrenme kabiliyetinde azalmalar görülür. Sonuç olarak alerji, iş ve okul ortamlarında kişinin yaşamını olumsuz etkiler. İsviçre de polen değerleri İsviçre nin bir çok bölgesinde ağır polen değerleri bulunuyor. Özellikle Orta ve Kuzeydoğu İsviçre, Jura, Wallis, Zürichsee bölgesi, Basel ve Tessin polenlerin en çok görüldüğü yerler. Bu bölgelerde yaşayanlar şimdiden alerji etkisini hissetmeye başladılar bile. İsviçre de Polen değerlerinin en düşük olduğu bölge ise Graubünden. İstatistiklere göre İsviçre de yaşayanların yaklaşık yüzde 20 si polenlerden etkileniyor. Uzmanlar özellikle Mayıs ayı için önlem alınması tavsiyesinde bulunuyorlar. Çünkü alerji etkisinin en yoğun görüldüğü zaman dilimi Mayıs ayı. Polen alerji teşhisi nasıl yapılır? Halk arasında "Saman Nezlesi" olarak da bilinen polen alerjisi, yapılan araştırmalara göre daha çok 5-40 yaş grubu arasında görülüyor Nisan 2018 / Sayı 57

25 Polen alerjisi ile karşı karşıya iseniz eğer, ev doktorunuz cildinize iğne testi uygular. Bu testle, sizin hangi polen, toz, küf mantar ya da hayvansal tüylere karşı alerjiniz olduğunuz ortaya çıkar. Uygulama dahilinde, polen çözeltisi içeren test maddesi, küçük bir damla halinde cildinize damlatlır. Bu damla ile cildinizde küçük bir delik açılır. Sonuçta, damlatılan yerde kızarıklık, kaşınıtı ya da ciltte kabarma olması alerjiniz olduğunun işaretidir. Alerji durumu kan testi ile de belirlenebilmektedir. Alerjiye karşı önlem Alerjiden korunmanın püf noktalarını şöyle sıralayabiliriz; - Evinizin havalandırmasını doğru zamanlarda yapın. En ideal zamanlar akşam ve sabah saatleridir. Şehir merkezinde oturanlar için ideal havalandırma saati, sabah saat 6.00 ile 8.00 arasıdır. Bu saatler polenlerin en az olduğu zamanlardır. Şehir merkezinden uzak oturanlar için, akşam ile arası en ideal havalandırma saatleridir. - Mümkünse çok az parfüm kullanın. Doktorlar alerjisi olanlara genel olarak parfüm kullanmamalarını tavsiye ediyorlar. - Kullandığınız kremlerde parfüm olmamasına dikkat edin. - Sigara içmeyin ve içilen ortamlarda bulunmayın. - Araba kullanırken aracınızın penceresini kapalı tutun. - Gün ortasında çamaşırlarınızı dışarıya asmayın. Polenler çamaşırlarınıza çok kolay yapışırlar. - Güneş gözlüğü kullanın. Gözlük, polenlerin gözünüze ulaşmasını engelleyebilir. - Burnunuzun dış kısmına ve göz çevresine ince bir tabaka vazelin sürün. Böylece polenler vazeline yapışır. - Yatmadan önce ılık bir duş alın. Polenler çoğunlukla saçlarda yer edinirler. - Günlük giydiğiniz kıyafetinizi yatak odanızda bulundurmayın. - Aşırı derecede etkileniyorsanız, dışarı çıktığınız zamanlarda maske kullanın. Polen tedavisi Polen tedavisinde genel olarak burun ilaçları, göz damlaları, alerji hapları (antihistamin), yüz ve vücut kremleri kullanılıyor. Bu konuda doktorunuzun tavsiyenizi göz önünde bulundurmanızda fayda var. Doktorunuz, en yararlı olacak olan ilaçların seçiminde size yardımcı olacaktır. İlaçların tüm mevsim boyunca kulanılması önemlidir. İlaçların önleyici özellik taşıdıklarını, etkilerini göstermeleri için aradan 1-2 haftanın geçebileceğini unutmayın. Sigarayı bırakma yöntemleri hakkında bilgilendirilmek ve sigara içme alışkanlıklarınızı değiştirmek ÜCRETSİZ Ücretsiz danışmanlık ve bilgi hizmetlerimizden faydalanmak için Tel: Dernekler bünyesinde ya da dernekler dışında oluşturulacak olan 6 kişilik gruplarla ücretsiz sigara bırakma kurslarına başlanabilir. Bu Proje, Bundesamt für Gesundheit - Tabakpräventionsfonds, Institut für Sucht- und Gesundheitsforschung ISGF, Public Health Services ve HaberPodium tarafından desteklenmektedir.

26 Fotoğraflar: Meryel Alhas Podium Professionals Network HaberPodium ile birlikte çalışan işverenler, politikacılar, akademisyenler, yazarlar ve kurum temsilcileri "Podium Professionals Network (PPN) Buluşması" adı altında 9 Mart ta bir araya geldiler. Autoteile Wettingen ve Autoteile Winterthur un sponsor olduğu Podium Professionals Network Buluşması, Winterthur da bulunan Hotel Töss dahilindeki Eiger Saal da düzenlendi. PPN Buluşması na katılan davetliler, program boyunca birbirleri ile tanışma-kaynaşma imkanı yakaladılar. Saat da başlayan PPN programı oldukça yoğun geçti. Açılış konuşması Derya Özgül tarafından yapılan programda ilk olarak tek tek katılımcılar tanıtıldı. Konuşmasında PPN in amaçlarından ve hedeflerinden söz eden Derya Özgül, çalışmalarının çok yönlü olacağını söyleyerek PPN hedeflerini şu şekilde özetledi: Nisan 2018 / Sayı 57

27 "PPN in temel hedefi, İsviçre de var olan potansiyeli bir araya getirerek, firmaların ve bireylerin birlikte iş yapma olanaklarını güçlendirmek. Bu kapsamda İsviçre de yaşayan Türkiye kökenlileri; eğitsel, mesleksel, sağlıksal, hukuksal, sosyal, politik ve ekonomik alanlarda bilgilendirme ve destekleme çalışmaları yürüteceğiz. Bu çalışmalarımızla hedefimiz buradaki toplumsal dokumuzu daha da güçlendirmek. Bu yönü ile elimizde birçok olanak var. Bizler bu olanaklarımızı harekete geçirmek istiyoruz. Bu vesile ile bu tarz buluşmaları ara ara yapmaya devam edeceğiz." Sandık Konuşması Programın devamı HaberPodium Genel Yayın Yönetmeni Aydın Yıldırım ın moderatörlüğüde yapıldı. İlk olarak HaberPodium un çalışmalarından ve öneminden bahseden Aydın Yıldırım, sözü "Sandık Konuşması" dahilinde, Autoteile Wettingen ve Autoteile Winterthur işletmeleri yetkilisi Ahmet Yılmaz a bıraktı. Podium Professionals Network Buluşması na sponsor olan Ahmet Yılmaz, konuşmasında şunları dile getirdi: "Bu akşamı organize eden HaberPodium yetkililerinden Derya yı ve Aydın ı tebrik ediyorum. İsviçre de sesimizi duyuran böyle bir platforma ihtiyacımız vardı. Şu anda İsviçre de, Autoteile Wettingen ve Autoteile Winterthur isimli 2 şubemiz bulunuyor. Bizler daha çok otomobil sektörü için yedek parçalar satıyoruz metre kare üzerine kurulu olan firmalarımızda yaklaşık 10 bin çeşit ürün mevcut. Biz, başta özel firmalar, taksi şirketleri olmak üzere otomobil sektöründe faaliyet gösteren herkesle çalışmak istiyoruz. Otomobil piyasası çok dinamik bir sektör. Benzin ve dizelden elektrik ya da çevre dostu araçlara geçişler var. Şirket olarak kendimizi şimdiden 10 yıl sonrasına hazırlıyoruz. Bu kapsamda bu yılın Eylül ayında St. Gallen Üniversitesi ile bir proje başlatacağız. Bu 1,5 yıllık bir çalışma olacak. Bu çalışma, İsviçre deki Türkiyeli firmalar açısında bir ilk olma özelliği taşıyor. St-Gallen Üniversitesi ndeki akademisyenler daha önce Lindt und Sprüngli isimli çikolata fabrikaları ile bir çalışma düşünmüşlerdi. Akademisyenlerle yaptığımız görüşmeler ve tekliflerden sonra bizimle çalışmaya karar verdiler. Şu anda kullandığımız otomobiller 10 yıl sonra çağdışı kalacak. Elektro mobilitet özellikteki araçlar kapıda. İsviçre de kullanılan 4,6 milyon aracın u, yani %3 ü elektrik ile çalışıyor. Fransa 2040 yılından sonra benzin ve dizel yakıtlı araçları yasaklamak istiyor. Toplam araç sayısı 190 milyon olan Çin de 2040 yılı için bu yönlü bir karar aldı. Benzin ve dizel motorlu araçlarda bulunan parça sayısı 1400 iken, elektrikli araçlarda bulunan parça sayısı sadece 200. Bu, gelecekte bu sektörde işsizlik olacağı anlamına da geliyor. Otomobil sektörü akıllı araçlarla fark yaratıyor. Bunların hepsi yeni arabaların satış nedeni. Örneğin Tesla nın borsadaki piyasa değeri Ford u geçti. Ford un geçmişi 100 yıl iken Tesla nın geçmişi sedece yıl. Zor bir sektörde yer alıyoruz. Dijitalleşme kapıda. "Kar payını nasıl arttırabilirim?" diyorsanız eğer öncelikle araştırmacı bir ruha sahip olmanız gerekiyor. Başarının bir diğer sırrı ise iyi ilişkiler kurmak. Ayrıca, bir girişimci olarak insan kaynağının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Mentorlük ve sosyal destek de önemli. Başarılı bir pazarlama için marka olmanız gerekiyor. Burada reklam vermenin önemi büyük." 27

28 İsviçre de Meslek Eğitimi; Firmalarımız gençlerimize ne tür olanaklar yaratabilir? Program, Sandık Konuşması ndan sonra İsviçre de Meslek Eğitimi konulu bir sunumla devam etti. Meslek ve Eğitim Danışmanı Emine Braun- Varlı ile Meslek Danışmanı ve Sosyal Eğitimci Savaş Şengül ün yer aldığı programın bu bölümünde; gençlere meslek olanakları nasıl yaratılabilir? Firmalar bu konuda ne yapmalılar? gibi sorulara cevaplar arandı. Forumlar-Firma tanıtımları; Nasıl birlikte calışılabilir? Daha sonra programın ikinci bölümüne geçildi. Bu bölümde programa katılan firma temsilcileri söz alarak, firmalarından ve çalışmalarından bahsettiler. Royal Döner AG yi temsilen Zeynel Demir, Aupack firmasını temsilen Hüseyin Usta, Vegatarian Quality firmasını temsilen İbrahim Gültutan, Gamma Treuhand AG firmasını temsilen Ekin Kırmızıkaya, Halk Pazarı firmasını temsilen Abbas Doldur, Kaya Klimatceh Firmasını temsilen Umut Kaya, YAKO Reisen firmasını temsilen Kemal Yanardöner in yer edindikleri bu bölümde, firmaların birbirleri ile nasıl çalışabilecekleri, birbirlerini nasıl destekleyebilecekleri gibi konular gündeme geldi. Politikacılarımız ne diyor? Programın bir başka bölümü ise "Politikacılarımız ne diyor?" başlığı altında yapıldı. İsviçre Federal Milletvekili Sibel Arslan, Kanton Basel Milletvekili Mustafa Atıcı, Zürich Şehir Parlamento üyesi Muammer Kurtulmuş, Winterthur Şehir Meclisi üyeleri Elif Kaylan ve Deniz Çetin in katıldığı bu bölümde, politik ve ekonomik dayanışma üzerine konuşuldu. Politik ve ekonomik yaşamda, genelde medyanın, özelde ise HaberPodium un önemi üzerine yapılan konuşmalarda, HaberPodium türü medya kurumlarının yüklendiği misyonlara da değinildi. Konuşmalarda, İsviçre de yaşayan göçmenlerin politik yaşama dahil olmaları için daha fazla çaba harcanması gerektiği de vurgulandı. Apero Daha sonra da Apero bölümüne geçildi. Karaca Kombo grubunun sahne aldığı Apero bölümünde katılımcılar Gürkan Karacan ın seslendirdiği hareketli parçalarla neşelenirken, Anadolu mutfağından sergilenen lezzetli yemekler de tattılar. Oldukça eğlenceli geçen Apero da katılımcılar birbirleri ile tanışma, kaynaşma ve bilgi alışverişi yapma imkanı yakaladılar. HaberPodium yazarlarından Yasemin Schreiber Pekin, Meral Acar, Haydar Bitnel ile İsviçre Alevi Birlikleri Federasyonu Başkanı Cem Bitnel in de katıldığı program da sona erdi Nisan 2018 / Sayı 57

29 T.C. Zürich Başkonsolosluğu ndan yapılan bir açıklamaya göre, 2 Nisan 2018 tarihi itibariyle tüm yurtdışı temsilciliklerinde çipli T. C. kimlik kartları için başvurular başladı. Başkonsolosluklarda yapılan yeni kimlik kartı başvuruları dahilinde, pasaport başvurularında olduğu gibi Türkiye ye bildirilecek. Türkiye de hazırlanan yeni kimlik kartları başkonsolosluklara ulaştıktan sonra başvuru sahiplerine teslim edilecek ya da posta yolu ile adreslerine gönderilecek. Yeni kimlik edinmek isteyenlerin tr sitesinden randevu almaları ya da konsolosluklara şahsen giderek başvuru yapmaları gerekiyor. Yeni kimlik kartı alıncaya kadar, mevcut nüfus cüzdanları geçerli olacak. İsviçre Ekonomi Müsteşarlığı SECO nun yayınladığı son verilere göre, ülke genelinde işsizlik oranı %2,9 a geriledi. Yeni kimlik kartı başvurusu için neler gerekiyor? SECO verilerinde, bölgesel işsizlik kurumlarına (RAV) kayıtları olan kişilerin ülke genelindeki sayısının 130 bin 413 kişi olduğu yer aldı. Kimlik kartı başvurusu için; nüfus cüzdanı, nüfus cüzdanı bulunmaması halinde,t.c. makamlarınca düzenlenmiş uluslararası aile cüzdanı, pasaport veya sürücü belgesinden herhangi biri ile bir adet biyometrik fotoğraf gerekiyor. On beş yaşından küçük olan çocukların kimlik kartlarında fotoğrafın yer alması zorunlu görülmüyor. Ancak başvuru sahibi tarafından talep edilmesi halinde, on beş yaşındaki küçük çocukların kimlik kartı fotoğraflı olarak düzenlenebecek. Bu nedenle, kimlik kartını aynı zamanda seyahat belgesi olarak kullanacak çocukların fotoğraflı kimlik kartı almaları öneriliyor. Randevu alınması zorunlu Konsolosluktaki her işlem başvurusu için randevu alınması zorunlu. 18 yaşından küçük çocukların randevuları anneleri veya babaları adına alınabilir. Çipli kimlik kartları vizesiz dolaşım olan ülkelerde pasaport yerine de geçebilecek. Verilerde, ülke genelinde işsizlik kurumuna kayıtlı bulunan kesimler hakkında detaylı bilgiler sunuluyor. Buna göre yaş arasındaki gençlerde görülen işsizlik oranlarında azalmalar var. Şu an itibarı ile İsviçre deki genç işsizlerin sayısı 13 bin 551. Yaşı 50 veya 50 nin üzerinde olan kesimlerin işsizlik oranında da düşüş var. Güncel işsizlik oranı 36,639 olan bu grupta görülen işsizlik oranı, geçen yıla göre 3310 kişi daha az. İşsizlik sayılarında görülen bu düşüşlerin nedeni, tarım ve inşaat gibi alanlarda görülen sezonluk iş artışına bağlanıyor. 29

30 Aslında bu yazının bașlığı șiddetsizlik veya kendini sevmek olacaktı. Geçenlerde katıldığım yoga dersinin konusu buydu. Fakat, yaz tatili, sonbahar depresyonu, kıș uykusu, bahar yorgunluğu derken, uzun bir süreden sonra yogaya katıldıysanız, ders sırasında, șiddetsizlikten çok uzak düșünceleriniz de çıkıveriyor gün ıșığına. Fırsat bulmușken bunları da paylașalım. Dr. med. Yasemin Schreiber-Pekin Kadın Doğum Uzmanı, Psikoterapist Nisan 2018 / Sayı 57

31 iddetsizlik, yoga ilminde "ahimsa" diye adlandırılır. Felsefenin bașlıca prensibi, hiçbir canlıya fiziksel, ruhsal ya da duygusal olarak zarar vermemek, düșünceler, sözler ve hareketlerde șiddetten kaçınmak. Hiçbir canlı deyince, kendimizi de dahil etmemiz gerekiyor zarar verilmeyeceklere. Șiddetsizliğin ilk adımı kendini sevmek. Gözlerimiz kapalı, bașparmaklarla orta parmaklar birbirine bitișik, eller dizde, oturuyoruz yoga matlarında. Becerebilenler lotus pozisyonunda, bacaklarını yeteri kadar kıvıramayanlar da, bağdaș kurma pozisyonunda, hocanın "ahimsa" konusuna yönelik öyküsünü dinlemeye bașlıyoruz; Bir grup sporcu parașütle atlarlar. Yere sağ salim indikten sonra, herkes parașütünü katlar, iplerini, bantlarını kontrol eder, toplar, parașütü bir dahaki atlayıșa hazır hale getirir. Bu, çok dikkatle yapılması gereken bir iștir. Ufak bir hata, parașütün düzgün açılmayıp, parașütçünün yaralanmasına, hatta ölümüne neden olabilir. Derken bir kamyon gelir, tüm parașütleri yükleyip depoya götürür. O anda herkes, kendisi için değil, bir bașkasının ilerde kullanması için parașütü hazırlamıș olduğunu fark eder. Gruptakiler birbirlerine emanet etmișlerdir yașamlarını. "Bunu bașından bilseydim bașka türlü mü davranırdım ya da aynı özeni gösterir miydim?" diye sorar parașütçüler kendilerine. Bu sorunun cevabı kolay aslında. Hayati önemi olan konularda, aynı özeni gösteririz, sen, ben diye ayırt etmeden. En azından, normal düșünen insanlar, sizin, benim gibiler böyle yapar. Gruptaki bütün parașütçülerin vicdanı rahattır. Ben, parașüt katlama sınavını geçtiğim için kendimden memnun, tam uyușmaya bașlayan bacaklarımı açacakken, "Peki, șimdi de bașka bir durum düșünün. Parașütçülük gibi ölüm kalım meselesi olmayan, her günlük bir durum," diye sözlerine devam ediyor yoga hocası. "Misafirler için yemek yapıyorsunuz. Özenle hazırladığınız leziz yemekleri, dekoratif tabaklarda, iștah açıcı düzenliyor, peçeteler, çiçekler, mumlarla süslüyorsunuz sofrayı. Saatlerce uğraștım ama, misafirlerim için değer tüm emeklerime, diye düșünüyorsunuz. Gerçekten de, keyifle, hep beraber tadı çıkarılıyor yemeklerin. Ertesi gün oluyor. Evde yalnızsınız. Dünkü șölen sofrasından yemek artıkları kalmıș. Masa süslemeyi bırakın, tabak kirletmeye bile deymez bir tek kendim için diyerek, tencere tava diplerinden kașıklayarak yiyiyorsunuz artanları." Kısa bir sessizlikten sonra, "Ben hiç böyle bir șey yapmam diyenler șimdi dıșarı çıksın, onlara bu ders gerekmiyor," diyor hocamız. Birkaç kıkırdama dıșında bir kıpırtı yok sınıfta, kimse kalkıp gitmiyor. Bir az sonra yoga hareketlerine geçiyoruz. Hem kas gücü, hem de esneklik gerektiren pozisyonlar peșpeșe birbirini kovalamaya bașlıyor. Arada bir gözüm sağa sola kayıyor, bașkalarıyla karșılaștırıyorum kendimi ister istemez. Yoga yaptığımız yer, Zürich Üniversitesi nin spor salonu. Ben zamanında burada okuduğum için, spor imkanlarından yararlanabiliyorum. İșin kötüsü, etraftakilerin hemen hepsi gencecik üniversite öğrencileri. Sanki, esnek bedenleriyle doğduklarından beri yoga yapıyorlar sanırsınız. Anlașılan bu ders zor olacak. Kendine karșı merhamet göstermek zor bir sanat olabiliyor. Kendimizden bașka kimseye karșı söylemeyeceğimiz ne acımasız sözlerimiz, katı yürekli yargılarımız vardır bazan. İçinizdeki eleștiricinin sizi așağılamasına izin vermeyin. Kendini sevmek, yașam boyu sürecek bir așk hikayesinin bașlangıcıdır demiș Oscar Wilde. Yine bir bașka bilge kiși de, "Sen, dünyanın en tatlı, en lezzetli, en olgun șeftalisi olabilirsin ama, șeftali sevmeyen bir insanla karșılașırsın birgün," demiș. Budistlerin, "ikinci ok" diye tanımladığı bir olay var. Bir kișinin attığı bir ok gelip sizi vuruyor. Bir an önce iyileșmeye bakacağınıza, kafanızda olayı sürekli evirip çevirerek acınızı kat kat arttırıyor, yani ikinci oku da siz atıyorsunuz kendinize. Bir çocuk düșünün, saatlerce çalıșıp ezberlediği bir șiiri, heyecandan sınıf karșısında okuyamamıș, öğretmeninden azar ișitmiș, kırık not almıș. Ağlayarak eve gelen çocuk, aldığı notu gören babasından bir tokat yiyiyor. Çocuğunuza yapmayacağınız gibi, kendinize de tokatlar, oklar atmayın, özellikle yașam sizi zaten sınamıșsa. Kendini sevmekle bencilliği karıștırmamak gerek. Ruh bilimine insancıl yaklașımlı psikoanalist ve filozof Erich Fromm, bencilliğin, kendini sevmenin tam tersi olduğunu söyler. "Bencil kişi kendini çok fazla değil, çok az sever. Kendisine bilinç dışı engeller koyarak, ulaşamadığı doygunlukları öfkeyle, yaşamdan kopartıp almaya çabalar," der. Bu arada, ben bu derin düșüncelere dalmıșken, bir taraftan da hep birlikte eğilip kalkıyor, az veya çok zarif hareketler yapıyoruz. Omurgalar suyu sıkılan çamașır gibi buruluyor, zorlanan kaslar ateș gibi yanmaya, titremeye bașlıyor. Derken, fazlaca iddialı bir pozisyon sırasında, bir katılımcı pat diye poposunun üstüne düșüveriyor. İlk șașkınlığı geçince gülmeye bașlıyor arkadaș. Hep birlikte gülüyoruz. Kendisiyle sabırlı olmak, yașamı öyle çok ciddiye almamak da kendini sevmenin bir yolu. Dersin sonuna geldik. Ben haftaya yine gideceğim yogaya, çok iyi geldi. Sizi de beklerim. 31

32 Beslenme Dyt. Berna Danacı elenyum insan sağlığı için oldukça önemli ve az miktarda bile dışarıdan alınması gerekli bir mineraldir. Yüksek antioksidan kapasitesi ile hücrenin zarar görmesini engelleyen ve dokuların korunmasını sağlar. Vücutta dalak, böbrek, karaciğer, pankreas ve testislerde bulunur. Pek çok fonksiyonel göreve sahip olan selenyuma yaşlanma karşıtı mineralde diyebiliriz. Glutatyon peroksidaz enziminin yapısında rol alarak serbest radikallerin vücutta oluşturduğu oksidadif stresini azaltır. Selenyum, E vitamini ile birlikte antioksidan işlevini arttır. Bu nedenle selenyum kansere karşı tam bir kalkan görevi görür. Özellikle kolon, karaciğer, akciğer, rahim ve prostat kanserlerine karşı koruyucu etkisi yüksektir. Ancak suplemantasyon kullanımının kanser riskini azalttığı bilinse de çok miktarda alımının negatif etkilerinin tam olarak bilinmediği unutulmamalıdır. Antioksidan kapasitesinin yüksek olması beyin hücreleri içinde Alzheimer riskini düşüren bir faktördür. Bağışıklık sistemini güçlendiren bir mineraldir. Metabolizma üzerinde direkt etkili olan tiroid bezinin çalışmasında selenyumun katkıları yadsınamaz. Araştırmalar, seleyumun yavaş çalışan tiroid bezinin işlevini arttırdığını da söylemektedir. Yani doktor denetiminde selenyum takviyesi almak bozulmaya başlamış bir tiroid için destek olabilmektedir. En önemli görevlerinden biri de kalp hastalıkları üzerindeki işlevidir. Keshan hastalığı olarak bilinen bir kalp hastalığına karşı etkilidir. Kötü huylu kolesterolü ( LDL) düşürür, iyi huylu kolesterolü (HDL) arttırır. Kalp krizi riskini azaltır ve kalp- damar sağlığını korur. Fertilite üzerinde kadınlar ve erkekleri için de olumlu etkileri vardır. Spermlerin üretimini ve kalitesini arttırır. E vitamini ile desteklenirse bu etki daha da artar. Seleyumun eksikliği kas zayıflığına, kalp hastalıkları riskinin artmasına tiroid hastalıkları ve kanser riskinin artmasına, bağışıklık sisteminde zayıflamaya neden olabilir. Selenyumun fazlalığı ise toksik etki gösterebilir. Görme fonksiyonları ile ilgili sorunlar, diş çürümeleri, ağız kokusu, saç dökülmesi, tırnak kırılması gibi problemler ortaya çıkabilir. Özellikle takviye alımlarında kan tahlillerine istinaden uzman önerisiyle almakta yarar vardır. Günlük selenyum gereksinimi yetişkin erkekler için 70 mcg, kadınlar için 55 mcg. dır. Selenyumun en iyi besinsel kaynakları ise şöyledir: Balık ve diğer deniz ürünleri Hindi ve tavuk. Kırmızı et Brezilya fındığı Ceviz, badem gibi kuruyemişler Yumurta Tam tahıllar Nisan 2018 / Sayı 57

33 Mehmet Göktaş TİSAB Başkanı AtlasGlobal Hava Yolları İsviçre ve Hamburg uçuşlarına son verdiğini duyurdu. İsviçre deki seyehat acentalarına yolladığı birer ile, 4 Mayıs 2018 tarihi itibarı ile uçuşlarını iptal ettiğini duyuran şirket, uçuşlarla ile ilgili iptal gerekçesinin "operasyonel sebepler" olduğunu bildirdi. Açıklamanın devamında, bilet alan yolcuların ödedikleri ücretlerin iade edileceği, ancak yolculara yeni uçuş imkanı sunulmayacağı belirtildi. AtlasGlobal, İsviçre deki seferlerine 1 Temmuz 2016 yılında baslamıştı. Konu Türkiye İsviçre seyahat Acentalar Birliği TİSAB ın gündemine de girdi. TİSAB Başkanı Mehmet Göktaş konu ile ilgilendiklerini, bu çerçevede AtlasGlobal yetkililerine yolcuların mağduriyetlerinin giderilmesi talebinde bulunduklarını açıkladı. Göktaş, açıklamasında yolcuların mağduriyetlerinin giderilmesi için her türlü çabayı sarf edeceklerini söyledi. Seyahat acentalarından bilet alanlara alternatif bir çözüm sunulacağının altını çizen Mehmet Göktaş, ancak internetten alınan biletler için birşey yapamayacaklarını, bu durumun AtlasGlobal tarafından düzenlenmesi gerektiğini dile getirdi. TİSAB Başkanı Mehmet Göktaş, AtlasGlobal Hava Yolları ndan bilet alan ve uçamayacak durumda olan yolcuların haklarını korumak için hukuki olarak da harekete geçeceklerini vurguladı. 33

34 Fotoğraflar: Süleyman Karaaslan Haber: Jasmin Okur On yıldır sürdürdüğü çalışmalarıyla, İsviçre den Türkiye deki Nesin Vakfı na destek olan İsviçre Nesin Vakfı Dayanışma Derneği NEVADER, 17 Mart Cumartesi akşamı Bern Ökumenisches Zentrum da olağan genel kurulunu ve 10 uncu yıl geleneksel gecesini yaptı. Gece, Saat da sunucu Elif Çalışkan ın açılış konuşması ile başladı. Ardından Türkiye deki Nesin Vakfı nı tanıtan kısa film ve Nevader in İsviçre deki çalışma ve etkinliklerine ait fotoğraf karelerinden oluşan bir slayt gösterimine yer verildi. Nesin Vakfı kurucusu Aziz Nesin in de anıldığı gecede sözü daha sonra NEVADER Başkanı Özgür Türk aldı. Özgür Türk, yaptığı konuşmada çocukların yoksulluğa terkedildiği, okula gitmek yerine çalışmak zorunda kaldığı, tacize, tecavüze uğradığı, zorla evlendirildiği, beyinlerinin gerici ve bağnaz fikirlerle doldurulduğu Türkiye koşullarında Nesin Vakfı nın çölde bir vaha gibi olduğuna ve çocuklara gülerek yetiştikleri özgür bir ortam sağladığına değinerek, böylesi alternatif projelerin desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Özgür Türk, NEVADER olarak İsviçre de göçmen çocuklar, gençler ve aileleri için başlatılan projeye de dikkat çekti. "Yüzümüzün kendi ülkemize dönük olması anlaşılır ancak burada yaşayan çocukarımızın da geleceğini düşünmek gerekiyor" diyen Türk, Nesin Vakfı ortamını buradaki çocuklar için de oluşturmak istediklerini anlattı. Özgür Türk, NEVADER i daha da büyütmek ve daha başarılı çalışmalar yapabilmek için herkesi kurumlarına üye olmaya da çağırdı. Gece, NEVADER çocuklarının Fransızca ve Türkçe sergiledikleri bir tiyatro oyunu ile devam etti.tiyatro oyunu yüzleri güldürürken, küçüklerin performansları alkış topladı. İlerkeyen saatlerde NEVADER çocuklarına farklı alanlarda eğitim veren gönüllü öğretmenler ve tüm etkinliklerin gönüllü çalışanları tek tek sahneye davet edilerek küçük sembolik hediyeler verildi. Etkinlikte, müzisyenler İnan Akıncı, Samet Karakuyu, Mustafa Göçmen ve Barış Yavuz da sahne alırken, sanatçılar müzikleri ile NEVADER üye ve dostlarından oluşan 300 e yakın kişiye eğlenceli bir gece yaşattılar. NEVADER çocuklarından Sezen Köse nin piyano ile çaldığı "Uzun İnce Bir Yoldayım" türküsü de beğeni ile dinlendi Nisan 2018 / Sayı 57

35 Fuat Köçer Eğitimci Artık "bilmek" yeni müfredat ile başarı için sadece bir ön koşul. Hedef, yetkin bireyler... İsviçre de farklı dilleri konuşan 26 Kanton mevcut. Bu kantonlarda, ilkokul ve ortaokullarda verilen eğitimlerde çok büyük farklılıklar bulunuyor. İsviçre genelinde, bu farklılıkları ortadan kaldırma adına, Müfredat 21 (Lehrplan 21) ismi ile tek tip eğitim sistemine ve ders müfredatına geçilmesi hedefleniyor. Yeni müfredata geçişi kabul eden kantonlar; Schaffhausen, Zürich, Thurgau, St. Gallen, Appenzell Ausserhoden, Appenzell İnnerhoden, Graubünden, Glarus, Schwyz, Zug, Aargau, Solothurn, Bern, Luzern, Basel Landschaft, Obwalden, Nidwalden, Uri ve Wallis oldu. Bu kantonların yanı sıra Fürstentum Lichtenstein da yeni müfredat ile eğitim vermeyi arzuluyor. Yeni müfredata hangi eğitim yılında geçileceğine kantonların kendileri karar verecek. Çoğu kanton 2017/2018 eğitim yılında yeni müfredata geçiş yaptı. En geç 2020/2021 eğitim yılında, Almanca konuşan kantonların tümü yeni müfredat ile eğitim vermeye başlayacak. Müfredat 21 in avantajları ne? Müfredat 21 ile, örneğin Zürich te ikamet eden bir aile, Bern Kantonu na taşınsa bile, çocukları aynı eğitim sistemi ile okullarına devam edebilecekler. Müfredat 21 içerik olarak; ekonomi, iş hayatı ve ev işleri, mesleki seçim, bilişim, sürdürlebilir kalkınma gibi yenilikler de getiriyor. Yeni müfredatın eğitim sistemindeki iki temel değişikliğinden bir diğeri ise, konuların belli derslere bağlı kalmaması. Örneğin Geometri, Matematiğin yanı sıra Bilişim derslerinde de ele alınabilecek. Bir ülkenin tarihi anlatılırken içerik, coğrafya dersinin bir parçası da olabilir. Buradaki temel değişiklik, artık birşeyi tek başına bilmenin yetmeyeceği konusu. Yeni müfredat, sadece bilgi (Wissen) sahibi bireyler yerine, ellerindeki bilgiyi kullanabilen, yetkin (Kompetenzorientiert) bireyler yetiştirmeyi hedefliyor. Bu zamana dek bilgi sahibi olmak, sınavlarda başarı sağlayabilmek için yeterli bir unsurdu. Artık bilgi, ana hedef olan "yetkin kişilik" sahibi bireyler için sadece bir ön koşul. Örneğin günümüzdeki bilgi ağırlıklı müfredatlarda, yabancı dil derslerinde dil bilgisi konularına hakim ancak o dili gerçekten konuşamayan bireyler ezber yaparak başarılı olabiliyordu. Yeni sistemde dil bilgisine sahip olmanız yeterli olmayacak. Yetkin kişilik özelliği, bu dil bilgisini gündelik hayatta da kullanma, o dilde kendini ifade edebilme ve anlayabilme gibi unsurları da içeriyor. Kısacası artık bilgi, çocuklarımızın başarıları için tek başına yeterli olmayacak. Bilgi, yetkin kişilikler ve bireylerin yetişebilmesi için sadece bir ön koşul. Eğitim sistemindeki bütün bu değişime rağmen, ders programları ve not verme gibi ana temalar, yeni müfredat ile birlikte kantonlar tarafından belirlenmeye devam edecek. 35

36 Psikoloji Son günlerde hem İsviçre hem de Türkiye gündemini yoğun bir şekilde etkileyen bir konu pedoseksüellik yılında Rupperswil de yaşanan katliam ile ilgili bir dava mart ayı ortasında başlarken, katliamın arkasındaki motif İsviçre kamuoyunda yoğun olarak tartışıldı; pedoseksüellik nedir, tedavisi mümkün müdür? Benzer yoğunlukta tartışmalar birkaç yıl önce Ensar Vakfı nda ortaya çıkan çocuk istismarı ile Türkiye de de olmuştu. Maalesef, olaylar medyatik özelliklerini kaybedince zihinlerimizden de kaybolup gidiyor. Oysa çocuklara yönelik cinsel istismar, günlük yaşamda sürekli karşımıza çıkan ve sonuçları ile insan yaşamında derin ve silinemez izler bırakan olayların başında gelmektedir. Bunun için pedoseksüelliği anlamak, onu doğru tartışmak ve her şeyden önemlisi çocukları korumanın doğru yollarını öğrenmek gerekmektedir. Pedoseksüellik: Pedofil Hastalığı Bizde sübyancılık olarak bilinen pedofil köken olarak Yunancadır. Çocuk anlamına gelen pais ve sevgi, yakınlık anlamına gelen philia kelimelerinin birleştirmesi ile oluşur. Basit bir çeviri ile çocuk seven anlamına gelse de klinik psikolojik anlamı ile ergenlik öncesi çocuklara duyulan cinsel düşkünlüğü ifade eder. Dr. phil. Özgür Tamcan Nisan 2018 / Sayı 57

37 Yetişkin bir erkeğin 16 yaşı ve altındaki bir çocuğa sapkınlık derecedeki cinsel ilgisi pedofili olarak tanımlanır. Bilimsel araştırmalara göre her 100 erkekten birinde bu eğilim vardır. Pedofil kelimesinin çocuklara duyulan cinsel sapkınlığı tanımlaması 18. yüzyıla dayanır. Bu kelimeyi Viyanalı psikiyatrist von Krafft-Ebing 1886 yılında ilk defa kullanmıştır. Von Krafft-Ebing pedofili, uzun bir dönem içerisinde cinsel isteğin tamamen ya da çok büyük oranda cinsel gelişim öncesi (ergenlik öncesi) çocuklara duyulması olarak tanımlamıştır. Bu tanımlama yaş sınırı tartışmalı olsa da bugün geçerli bir tanımlamadır. Yetişkin bir erkeğin 16 yaşı ve altındaki bir çocuğa sapkınlık derecedeki cinsel ilgisi pedofili olarak tanımlanır. Bilimsel araştırmalara göre her 100 erkekten birinde bu eğilim vardır. Dünya sağlık teşkilatı teşhis kitabı ICD-10 nin kriterlerine göre patolojik derecede pedofili ise her 1000 erkekte bir defa görülmektedir. Ama pedofil eğiliminin daha yaygın olduğu tahmin edilmektedir. Bilimsel çalışmalar buna yanıt bulmak için, birebir görüşmeler sonucunda elde edilen teşhis bilgilerinin yanı sıra, fizyolojik gözlemlere baş vurmuşlardır. Yine Viyanalı bir psikiyatrist olan Wolfgang Berner, bir grup erkeğe, içerisinde ergenlik öncesi çocukların olduğu cinsel içerikli uyarıcılar göstermiş ve bu arada bu erkeklerin cinsel tepkilerini fizyolojik olarak ölçmüştür. Bu araştırma erkeklerin %25 inde, yani her dört erkekten birinde, ergenlik öncesi çocuklara ait cinsel uyarıcılara fizyolojik cinsel tepki verdiklerini tespit etmiştir. Bunun anlamı pedofil eğilimi hastalık derecesinde olmasa da erkeklerde oldukça yaygındır. Pedoseksüellik mi Pedofil mi? Çocuklara yönelik cinsel isteği ifade eden pedofil kelimesi yerine son dönemlerde pedoseksüellik terimi tercih edilmektedir. Bunun iki önemli nedeni vardır. Bunlardan birincisi, kurbanların pedofil teriminin yaşadıkları dramı zararsızlaştırdığına inanmalarıdır. Philia (sevgi) kelimesinin yaşanan istismarı neredeyse karşılıklı bir sevgiye dayandırma izlenimi, kurbanların pedoseksüellik kelimesini tercih etmelerine neden olmuştur. İkinci neden ise eğilim ve eylem arasındaki farkı koymaktan gelmektedir. Pedofil daha çok bir eğilimi ifade ederken pedoseksüellik eyleme geçmiş bir sapkınlık ve düşkünlüğü ifade eder. Bu anlamı ile yazının ilerleyen bölümlerinde pedoseksüellik terimi kullanılacaktır. Pedoseksüelliğin nedenleri Pedofil hastalığının nedenleri tam olarak bilinmemektedir. Bugüne kadar yapılan araştırmalar, bu eğilimin ana nedeninin genetiksel olduğunu göstermektedir. Pedofil eğilimli insanların %95 inin beyin yapılarında pedofil olmayanlara oranla farklılıklar gözlemlenmiştir. Ama bunlar genetiksel olarak yani doğuştan gelen bir farklılaşma mı yoksa pedofil saplantı ile ontogenetik süreçte ortaya çıkan farklılıklar mı bilinmemektedir. Yine hastalığın gelişmesinde psikososyal etkenlerin önemli bir rol oynadığı düşünülmektedir. Bu konuda dünyaca ünlü uzmanlardan Volkmar Sigusch, hastalığın ortaya çıkmasını çocuklukta yaşanılan korkular, çatışmalar ve travmatik olayların cinsel saplantı olarak şekillenmesi ile oluştuğunu savunur. Travmatik olaylarla ortaya çıkan nefret, düşmanlık duygusu ve içsel derin kaygılar cinsellik ile rahatlatılır ve cinsel saplantılara yöneltilir. Bu hastalık ile bilinen diğer bir gerçeklik, bu eğilim ve hastalığın her türden sosyo-ekonomik tabakada aynı oranda var olduğudur. Pedoseksüelliğin en ünlü örneklerini Michael Jackson, BBC sunucusu Jimmy Savile ya da ünlü yönetmen Roman Polanski oluşturmaktadır. Çocuğu cinsel istismardan korumanın yolları Özellikle Türkiye de süren tartışmalar bu hastalığı anlama çabalarından daha çok, toplumun değişik kesimleri arasında bir hesaplaşmayı andırıyor. Her toplum ve tabakada ortaya çıkan bu klinik patolojik durumu, sıklıkla dile getirilen ama başka bir travmatik durum olan çocuk evlilikleri ile karıştırmamak gerekir. Tarihsel olarak batıdan doğuya her toplumda ortaya çıkmış çocuk evlilikleri ile bağlantısının bir neden mi yoksa bir sonuç mu olduğu tartışılmalıdır mutlaka. Ama eğer çocuklarımızı korumak istiyorsak, öncelikle pedoseksüelliği bilimsel verilerin 37

38 Çocuklara yönelik cinsel istismar suçu çok büyük bir oranda, çocuğa yabancı birileri tarafından değil, aile içinden, çocukları yakından tanıyan, onların güvenini kazanmış tanıdık ve akrabalar tarafından işlenektedir. Eğer bir yetişkin çocuğa cinsel yolla yaklaşabiliyorsa bunun genelde iki nedeni vardır: çocuk ya sosyal çevre (anne-baba, akraba) tarafından korunmaz durumdadır ya da pedoseksüel çocuğu istediği gibi kullanabileceği empati ve becerilere sahiptir. Araştırmalar cinsel istismara uğrayan çocukların genelde yalnız kalmış, korunmasız, yeteri kadar sevgi ve ilgi görmeyen çocuklar olduğunu göstermiştir. Buna ek olarak kurban çocukların otoriteye çabuk boyun eğdikleri bilinmektedir. Sevgi ve ilgi yoksunu olan çocuklara failler, ihtiyaç duydukları sevgi ve ilgiyi göstererek yaklaşıryardımı doğru anlamamız ve çocukları korumanın yollarını öğrenmemiz gerekir. Bu noktada bilinmesi gereken en önemli gerçeklik, çocuklara yönelik cinsel istismar suçunun çok büyük bir oranda, çocuğa yabancı birileri tarafından değil, aile içinden, çocukları yakından tanıyan, onların güvenini kazanmış tanıdık ve akrabalar tarafından işlendiğidir. Bunun anlamı; çocuklara dışarda kötü insanlar olduğu anlatmak yerine, kendi bedeni ve ruhu hakkında söz söylemeye, istemediklerine hayır demeye, bedenini korumaya hakkı olduğunu öğretmektir. Çocukların hakları olduğunu unutmayın ve bunu çocuğunuza söyleyin. Çocuklara bunları sadece öğretmekle kalmayın bunu kendi günlük yaşamınızda uygulayın ve uygulatın. Onu vücudu konusunda bilgilendirin. Bunun yanı sıra cinselliği tabu olmaktan çıkartın. Çocuğun ve gencin cinselliğinin olduğu kabul edilip, üzerinde konuşulmalıdır. Yetişkinin cinselliği hangi biçimi ile olursa olsun çocuk için iğrenç ve çekilmezdir. lar. Bu kişiler aynı zamanda genel olarak sosyal rolleri gereği çocuğa yakın ve otorite sahipleridir (yakın akraba, ebeveyn, öğretmen, antrenör vs). Çocuğa gösterilecek samimi ilgi ve sevgi, onun özgüven/özdeğer duygusunu güçlendirip, pedoseksüellerin ona yaklaşmasının önüne de bir set çekecektir. Bunlara ek olarak bilinen başka bir gerçeklik de gelişim bozukluğu, zekâ geriliği gibi sorunları olan çocukların kendilerini koruyamadıkları için risk grupları arasında olmasıdır. Bu anlamda sadece kendi çocuklarımıza değil, çevremizde yalnızlaştırılmış, sevgi ve ilgiden yoksun ve kendini koruma şansı olmayan çocukları yakından takip edip, onlara gerektiğinde sahip çıkmak sosyal bir sorumluluktur. Genellikle yapılan yanlışlardan biri de çocuğa inanmamaktır. Yakınında olan birisinin bunu yapabileceğine inanamayan ya da onlarla çatışmadan korkan ebeveynler çocuğun söylediklerini ya da davranışlarını görmezden gelmeyi tercih ederler. Çocuk böyle bir yalanı uyduruyor olsa dahi bu dünyasında bir şeylerin yolunda gitmediğinin işaretidir. Bu yüzden ne olursa olsun, çocuğun söylediklerini ve değişen davranışlarını dikkate alın. Faillerle ilgili bilinmesi gereken önemli bir ayrıntı ise yaş ve cinsiyettir. Bir çoğumuzun kafasında cinsel istismar faili olarak yetişkin erkekler canlanır. Oysa kadın failler azımsanmayacak orandadır. Bazı araştırmalara göre faillerin %10 ya da %20 ye varan oranını kadınlar oluşturmaktadır. Yine faillerin tamamı yetişkin değildir. Faillerin yaklaşık %30 unu çocuklar ve gençler oluşturmaktadır. Son olarak, sert ve otoriter bir ortamda yetişen çocukların hem çabuk kurban olabildikleri hem de korktuklarından yaşadıklarını paylaşmaktan kaçındıklarının bilinmesi gerekir. Bu yüzden her şeyden önemlisi çocuğunuzun size yaşadıklarını anlatabileceği güvenli ortamı oluşturmanızdır. Onunla günlük duygularını ve yaşadıklarını paylaşın. Yaptıkları hataları cezalandırmak, ayıplamak, suçlamak yerine beraberce üstesinden gelmenin yollarını arayın. Çocuk size kendini ancak size güvendiği zaman açacaktır Nisan 2018 / Sayı 57

39 Uzun yıllardır İsviçre de yaşayan Karikatürist-Ressam Mehmet Karaman, 43 çalışmasından oluşan bir sergiye imza attı. Sergide, akrilik tabloların yanısıra, karikatür ve illustrasyon çalışmalarına da yer verildi. 6-8 Nisan tarihleri arasında yapılan sergi Horgen de bulunan Alte Schule`de yapıldı. Nazım Hikmet`in "En güzel deniz henüz gidilmemiş olanıdır" dizesi ile adlandırılan serginin ana konusunu, denize duyulan özlemle yapılan resimler oluşturdu. Mehmet Karaman ın sergilediği eserleri arasında, yaşadığı Horgen e kıyısı bulunan Zürich Gölü manzaralı resimler de yer aldı. Mehmet Karaman resime olan tutkusunu ve resim yaratısını şu sözlerle ifade ediyor; "Yılların birikimiyle hem fırçanın hem de renklerin dilini öğreniyorsun. Duyguların izleri; tutulan günlüktür tuvallerdeki renkler ve lekeler. Bir şekliyle doldurmak, anlamlandırmak gerekiyor şu kısacık ömrün içini. Belki de gönül huzurunu duyduğum bir başka evrene kaçış bu. İyi ki sanat var. İnsanlar, resimlerden, heykellerden kaçmasın, korkmasın. Kendi hikayeleridir anlatılan. Şiirin hasını bulup okusunlar, türkülere yer açsınlar hayatlarında. Sanatın önemi, duyguların dışa vurumudur! Bir resim resmedilmeden önce hissedilir. Atölye merdivenlerini hızla ve heyecanla çıkarken içimde iyi bir resim müjdelenmiştir sanki. Hızla yaparım resmi. Boyalar birdenbire akmaya başlar. Her şey tuval üzerinde bir çırpıda olur biter. Yanımda getirdiğim eskizlerin de fotoğrafların da pek değeri kalmaz. Apayrı birşey çıkıverir ortaya." Resimlerin büyük bölümü, Horgen de bulunan Mediothek`te uzun bir süre sergilenmeye devam edecek. 39

40 Nurten Avcı (Maharaa) Güzel, ekonomik ve lezzetli bir restorana mı gitmek istiyorsunuz? Bu özelliklere sahip bir yeri Boğa burcu olanlardan öğrenebilirsiniz. Boğalar lezzetli yemekleri ya da en iyi restoranları çok iyi bilirler. Yalnız restoranlar konusunda değil; nerede, nasıl keyifli bir zaman geçirebileceğiniz gibi konularda da yardım alabilirsiniz onlardan. Bu burç özelliğini taşıyanlar ev hayatını çok severler ve dostluklara çok önem verirler. Eğer Boğa burcuna bir söz verdiyseniz, bu sözü muhakkak tutun. Onlar için sözlerin tutulması çok önemlidir. Aksi takdirde size olan güvenlerini kaybedersiniz. Kıymet bilen insanlardır. Sevdiklerine ve onların olan her şeye sahip çıkarlar. Boğa burcundaki insanlar genellikle güvenilirdirler. Düzenli ve derli-toplu yaşamayı çok severler. Düşünmeden konuşan insanlardan fazla hoşlanmazlarken, kibar ve nazik insanları severler. Bazı insanlar Boğa burcundaki insanları sıkıcı bulabilir fakat yine de kendilerini onların yanında güvende hissederler. Çünkü bu burçtaki insanlar çevrelerine aşırı güven verirler ve sahip çıktıkları insanları ya da değer verdiklerini çok nadir kaybederler. Hele kafalarına bir şey koymasınlar... Bir şey mi istiyorlar? O istediklerine sahip olana kadar büyük bir sabırla beklerler ve sonunda sahip olurlar. Boğalar hem iş hayatlarında ve hem de özel hayatlarında başarılı insanlardır. Keyifli ve güzel olan hiçbir şeye hayır diyemezler. Nerede nasıl davranılması gerektiğini çok iyi bilirler ve özgüvenleriyle insanları kendilerine bağlarlar. Çok kararlı ve güçlüdürler. Bazı konularda karar vermek onlar için çok zordur, ancak bir kere bir yola karar vermişlerse o yolda muhakkak başarılı olurlar ve hiçbir engel onları durduramaz. Boğa burcundakiler, sevdiklerine nasıl sahip çıkıyorlarsa, kızdıklarında da o derece öfkeli olurlar. Öfkelendiklerinde gözleri hiçbir şey görmez. Boğa burcu bütün burçlar arasında en çalışkan, en katı ve en inatçı olan burçtur. Bu yüzden kendinize bir iyilik yapın ve onlarla inatlaşmayın, çünkü bu sizin için zaman kaybı olur. Doğduğu Ev Yıldız haritasında Boğa nın evi ikinci ev oluyor. Sahip olduklarınızı ve paranızı nasıl kazandığınızı ikinci evde görebilirsiniz. İkinci ev sadece para evi değil, aynı zamanda güven evidir de. Bu ev Venüs gezegeni tarafından yönetiliyor. Aşk Hayatı Boğa burçları için aşk ve sevgi çok önemlidir. Çoğu kez duygularını fazla göstermeyebilirler. Ancak duygularını çok içten ve derinden yaşayan kişilerdir bunlar. Geçici ilişkilerden fazla hoşlanmazlarken, daha çok kalıcı ilişkiler için çaba gösteriler. Hayat arkadaşlarını mutlu etmek için her şeyin en iyisine ve en kalitelisine yönelirler. Fakat küçük bir kusurları vardır; birazcık kıskançlık İş hayatı Boğalar finans ya da bankacılık gibi alanlarda çalışmayı çok severler. Tutumlu oldukları için buralarda kendilerini evlerinde gibi hissederler. Genellikle büyük firmalarda çalışıp yükselmeyi isterler. Çünkü iyi ve organize bir firmada çalışmakla, daha çabuk para kazanıp iyi yerlere gelebileceklerini düşünürler. Boğalar kendilerini hep güvende hissetmek istedikleri için, "Kendime ait bir iş yerim olsun" düşüncesinden uzaktırlar yılında boğalar 2018 yılı boğalar için çok yoğun bir yıl olacak. Sanırım yılın başlarında beklemedikleri bazı sorunlarla karşılaşacaklar. Sevgili boğalar, devletle olan kağıt işlerinizi ihmal etmeyin, yoksa ceza yiyebilirsiniz. Bu sene birçok Boğa yeni bir şeyler yapmak isteyecektir. Bu yeni bir hobi ya da uzun bir tatil yapma duygusu da olabilir. Günlük hayatın yoğunluğu içinde eşinizi, arkadaşınızı ihmal etmeyin. Diğer türlü yıl boyunca zorluklar yaşayabilirsiniz. Bir yere ait olmak isteyen kimi bekar boğalar yılın sonuna kadar evlilik kararı alabilirler. Yılın başlangıcı zor olsa da, yılın sonuna doğru kendilerini daha rahat hissedecek boğalar. Not: Aktarılanlar genel bilgidir ve her Boğa burcu için geçerli olacağı anlamına gelmiyor. Her insanın kendine ait bir yıldız haritası vardır. Sizin için önemli ve geçerli olan bu haritadır. Sevgiyle kalın Nisan 2018 / Sayı 57

41 Hepimiz çocukluğumuzdan itibaren bir şeyleri başarmak için uğraşırız. Okulda, televizyonda, gazetelerde, aile içinde durmadan söylenen şey şudur; "Hayatta rahat olmak istiyorsan başaracaksın." Savaş Şengül GENÇLERE SÜREKLİ BAŞARIDAN BAHSETMEK İLK ETAPTA YANLIŞTIR. MUTLU OLMAK BAŞARMAKTIR. SİZLERİ NE MUTLU EDİYORSA ONU YAPIN. Başarmak derken; bol para kazanmak, yüksekokul diploması almak, zengin olmak, iş yerinde yüksek bir pozisyonda olmak gibi şeylerden bahsediliyor. Ancak bu durum gençler için iyi bir gösterge değil. Normalde, zevkle, severek bir mesleği ya da bir işi başarabiliriz. Bunu anlamayan sadece para kazanır ve zevkli bir hayat yaşayamaz li ve 1980 li yıllarda Avrupa ya gelen ilk kuşağın sadece bir hedefi vardı; para kazanmak ve ülkeye geri dönmek... O dönemlerde meslek sahibi olmayan çoğu insanımız iki ayrı işte çalışıyordu. Çünkü Avrupa dan Türkiye ye dönünce, birlikte para getirmemek, ekonomik olarak iyi bir durumda olmamak yadırganıyordu. Bundan dolayı tatile gidenlerin büyük bir çoğunluğu kendilerini burada her şeyin üstesinden gelmiş, çok paralar kazanmış gibi gösteriyorlardı. Ancak o dönemler bitti artık. Günümüzde diplomasız, mesleksiz bir yerlere varılamıyor. Bundan yola çıkarak gençlerimizi iyi yönlendirmemiz gerekiyor. Ancak gençlere sürekli başarıdan bahsetmek ilk etapta yanlıştır. Bir örnek vereyim; Fransız bir ailede dede ve baba başta olmak üzere bütün sülale doktor. Ve tabi ki son kuşak gençler de doktor olmalı. O gençlerden biri üniversite okuyor ve doktor oluyor. Daha sonra da Pyrene dağlarına gidip doktorluk yerine çobanlık yapıyor. Çünkü onun için başarmak, sevdiği bir işi yapıp istediği gibi yaşamaktır. Bir örnek daha vereyim; Djibril Bodian isimli Senegalli bir genç, 2010 yılında Fransa nın en iyi fırıncılardan biri oldu ve bakanlar hep ondan ekmek alıyorlardı. Biliyorum ki insanlarımız fırıncılık, tamircilik, satıcılık, berberlik türü meslekleri meslek olarak görmüyorlar. Bir dakikalığına parayı unutup ne iş yapmak istediğinizi düşünün bir. İstediğiniz, sevdiğiniz bir işi zevkle yaptığınızda neden para kazanamayasınız ki? Genç fırıncı gibi mesela... Tanıdığım biri su tesisatçılığı mesleğini yapmıştı. Herkes ona gülüyordu. O kişi şu an yanında 7 işçi çalıştırıyor. Bir iş zevkle ve sevgi ile yapılırsa, insan yaşamında kalite ve mutluluk dolu rahat bir yaşam da olur. "EBEVEYNLER KENDİ YAPA- MADIKLARINI ÇOCUKLARINA YAPTIRMAK İSTİYORLAR." Burada yaşayan birçok veli küçükken yapmak istediğini başaramadı, hayalini kurdukları yaşama ve hedeflere ulaşamadı. Dolayısı ile kendi yapamadıklarını çocuklarına yaptırmak istiyorlar. Aslında çocuklarına dayattıkları, kendilerinin isteyip de yapamadıkları. Çocukların onların istediği yöne gitmeleri ve başarmaları aslında kendi başarıları ve mutluluklarıydı. O velilere şunu söylemek istiyorum; o sizin hayatınızdı. Bugün çocuklarınızın hayatı, yaşamları ve bulundukları ülkenin koşulları çok farklı. Sizin yapacağınız en iyi şey, korkularını yenmesi için çocuklarınıza el uzatmak, onlara destek olmaktır. Onlar mutlu olursa, emin olun siz de mutlu olacaksınız. Gençlere de şunu söylemek istiyorum; mutlu olmak başarmaktır. Sizleri ne mutlu ediyorsa onu yapın. Çünkü bu hayat sizin! 41

42 Psikoloji Mehmet Meral lic. phil. Psychologe FSP Systemischer Therapeut Resilienz kavram olarak latince resilire, ruhsal direncin güçlülüğü anlamına gelmektedir. koşullarda yetişmiş birisi hayata karşı hem fiziksel hem de duygusal olarak daha dayanıklı ve metanetli olabiliyor. Peki bugünkü yazımız açısından resilienz kavramını neden irdeleme ihtiyacı duymaktayım? uhranlı dönemlerin üstesinden gelmiş birisinin kırılgan olmaması, direnç geliştirmesi ve zor koşulların üste- sinden gelmede belli bir becerinin gelişmesine ve donanıma sahip olmasına neden olabilmektedir. Bir yetimhanede büyüyen her insan evladı, yaşadığı koşullardan dolayı başarısız, silik olacak diye bir kural yok zaten bu hayatta. Bilakis bu Bu kavramın özellikle göçmenler ve göç koşullarında büyümüş insanlar için önemli olduğunu vurgulamak istiyorum. Zor koşullardan bahsedilecekse, yerinden yurdundan edilmiş insanların çektiği zorluklar, hem duygusal hem de fiziksel açıdan bu koşulları yaşamamış insanlara nazaran daha fazladır ve hayata tutunmak adına türlü türlü çareler üretmektedirler. Bir çoğumuzun tarihten bildiğimiz ünlü simalar vardır. Mesela ünlü piyanist Johann Beethoven ( ). Beethoven ın annesi frengi hastası. Yedi kardeş daha var ve Nisan 2018 / Sayı 57

43 kendisi son evlat. Bu çocukların üçü sağır, ikisi kör, birisi de zeka engelli. Ya da Fjodor Dostoyevski ( ). Sarhoş bir baba, yatılı okullarda geçen bir çocukluk, bitmeyen depresyon ve sara hastalığıyla mücedele eden bir dahi. Ya Franz Kafka ( )... Altı çocuktan ilki, iki erkek kardeşi bebekken ölüyor. Üç kız kardeşi Nazi zulmünde ölüyor. Baskıcı ve geçimsiz bir baba. O ise hep yalnız ve hüzünlü. 13 yaşında iken annesi ölüyor ve okula gidemiyor. Hayatı boyunca ruhsal hastalığının tekrarlayan ataklarından muzdarip. Kendisi bir kitap kurdu. Bu kadın, Virginia Woolf ( ). Bu liste böyle uzayıp gider... Son yıllarda resilienz kavramı psikoterapide bizlerinde kullandığı bir tanımlama ya da izah yöntemi olarak da önemli yer işgal etmektedir. Çoğunlukla yapılan gözlemlerde özellikle fakirlik içinde büyüyen çocukların 3 te 2 sinde yetişkin yaşlarda sadece ekonomik sıkıntılarla boğuşan değil aynı zamanda ciddi sosyal ve psikolojik sıkıntılar geliştirdikleri dikkatleri çekmektedir. Emmi E. Werner, Elder, Haan, Moriatz ve Toussing (1971) gibi araştırmacılar yaptıkları çalışmalarda fakirlik içinde büyüyen çocukların 3 te 1 inde ise yetişkin hayatlarında oldukça başarılı oldukları gözlenmiştir. Bu başarı durumunu araştıran yazarlar resilienz olarak tanımlamışlar. "Her kim zaafiyetleriyle yüzleşirse ancak güçlü olabilir" kuralı psikoterapide kaçınılmaz bir süreç olarak işlenir. Sıkıntılardan bunalmış insanlar çıkış yolu yaratmada bir çok yönteme başvurarak çözüm üretmeye çalışır. Terapideki amaç hastanın resilienz durumlarının açığa çıkarılması ve olumlu yönlerinin vurgulanması ile harekte geçirilerek kişinin lehine dönüşecek tutum, davranış ve düşünceleri güçlendirerek değişimine sebep olmaktır. Böylelikle kişiler sürekli tekrarladıkları olumsuz düşünce ve davranışlara mesafe alırlar ve çözüm odaklı tutumlar geliştirirler. Resilienz konsepinde kişinin kendinde olan ait öz kaynaklarından (ressourcen) beslenir anlayışıyla, mesela onun karakteristik özellikleri olmakla beraber öz becerisi ve yeteneği dikkate alınır. Herkes bohçasındakini önce dökmelidir kuralıdır bu. Dış faktörler olarak içinde büyüdüğü kültür, yetiştiği ortamda kendine örnek olmuş rol modelleri sorgulanır. Kişinin çocukluğunda beslendiği dış kaynaklar onun aynı zamanda kendi kaynaklarınında temelidir. Mesela bir babanın baba olarak maddi yönden çocuklarına verebileceği çok şeyleri olmasa bile, geçmişinden almış olduğu ve verebileceği manevi değerleri onu ilişkisinde anlamlı hale getirebilir. Kendi çocukluğunda yardımlarına kimlerin en çok geldiğini kimlerden daha çok destek aldıklarını ve bunun karşısında nelerin sunulduğu sorgulandığında beceriler ve yeteneklerde ortaya çıkmaya başlar. Buralardan edinilmiş donanımlar ileride karşılaşabilecek risiko faktörlerine karşı nasıl dayanılabileceği ve metanetli olunabileceği üzerine ip uçları verecektir. İki aşamalı olan resilienz farkındalığı bir taraftan teşvik amaçlı uygulanır ya da hedeflenirken, diğer taraftanda varolan öz donanımın ya da deneyimin nasıl kullanılacağı üzerinedir. Teşvik boyutunda daha çok bir insanın güçlenmesinde kişinin nasıl donanımlı bir hale gelebileceği üzerine çalışılırken, diğer boyutuylada var olan donanımın ya da deneyimin etkin bir şekilde nasıl kullanılacağı üzerine kurulur. Bazı insanlar ömürlerini sahip oldukları becerileri ve yetenekleri maalesef unutararak ya da farkında olmayarak geçirmektedirler. Bu kişilere sahip oldukları değerleri ve becerileri hatırlatmak ya da göstermek bazen inanılmaz olumlu etkileşime sebep olabilmektedir. Zorlukların pişirdiği insanlar dayanıklı ve metanetlidirler, ama bazen de bir o kadar yorulmuşlarıdır. Yorgun olduklarını onlara hatırlatmak ya da söylemek bile onlara bazen o kadar iyi gelmektedir ki, dinlenmeleri için kendilerine zaman ayırmalarına sebep olmak onlara yapılmış güzel bir iyiliktir. Terapide yaptığımız iyliklerden biride budur. Her anlamda insanlar daima yaşadıkları zorluklarla nasıl baş edebilecekleri üzerine daima içini dökecek birilerini arar ya da birilerine danışırlar. İnsanın etrafında bu tür ilişkilerin olması bir kazanımdır. Önemli olan bu tür kazanılmış ilişkilerin kıymetini bilip korumaktır. Aynı zamanda kişinin kendisi de bir başkasına uzanan bir ele dönüşebilir. Bundan dolayı, etrafınızdaki her insanı iyi inceleyerek, çıkar gözetmeden yaşantınızda sizlere çare olabilecek ya da sizlerinde çare olabileceğiniz birisi olduğunuzu unutmamanızı tavsiye ederim. Meseleyi toparlarsam, göçmenler açısından bakıldığında, bazılarının tüm zorluklara rağmen geldikleri Avrupa ülklerinde belli bir başarıya ulaşabilmişlerse, bu bir tarftan kendi donanımlarıyla olmakta diğer taraftan da disiplinli çalışıp başarıya giden yolda yılmadan ilerleme arzularındandır. Göçmen çocukları gittikleri ülkede akranlarına göre daha başarılı olmak istiyorlarsa iki ya da üç katı daha fazla çalışmak zorundalar. İçine girdikleri bu sistem insanları acımasız bir yarışa sokmakta. Çocuklar çocukluğunu yaşamdan itildikleri bu sistemden şikayetçiler. Sorun ve sıkıntılar şikâyet ederek ortadan kalkmıyor maalesef. Sisteme girenler sistemin parçası oluyorlarsa ve yaşadıkları sıkıntıları unutuyorlarsa, bunun sebebi bir yerde bir şeyleri iyi hesaplamamamızdandır. Daha insani, daha merhametli ve adaletli bir dünya yaratmak herkesin ortak arzusu ise, o halde bu unutulmayacak bir şekilde bir yerlere yazılmalıdır derim. 43

44 Spor İsviçre Süper Ligi tüm hızı ile devam ediyor. Şampiyonluk yarışında BSC Young Boys, en yakın rakibi FC Basel in önünde, 16 puan farkla lider durumda. Geriye kalan 8 haftada bu farkın kapanması imkansız gibi görünüyor. Bundan dolayı matematiksel olmasa bile, BSC Young Boys u şimdiden şampiyon ilan edebiliriz. Bundan sonraki haftalarda, üst sıradaki takımlar arasında şampiyonlar ligi için ikincilik mücadelesi ile UEFA kupasına katılma yarışı gündeme gelecek. İsviçre şampiyonu olan takım bir eleme turunu oynayıp kazanırsa, şampiyonlar ligi gruplarına katılabiliyor. Ligi ikinci sırada tamamlayan takım iki eleme turunu da geçmek zorunda iken, üçüncü ve dördüncü sıradaki takımlar da UEFA ligi elemelerine katılmaya hak kazanıyorlar. Şu anki tabloya göre, FC Basel ligi ikinci sırada bitiriyor. Üçüncü ve dördüncü sıralama yarışı ise, FC St. Gallen, FC Luzern ve FC Zürich takımları arasında geçecek. Benim öngörüm, çok büyük süprizler yaşanmadığı taktirde lig bitiminde sıralama; BSC Young Boys şampiyon, FC Basel ikinci, FC St. Gallen üçüncü, FC Zürich dördüncü olur şeklinde. Diğer taraftan ligin dibi, tabiri caiz ise tam bir cadı kazanı. İsviçre Süper Ligi nde bir takım düşecek. Ligin onuncu ve sonuncu sırasında FC Sion takımı bulunuyor. En yakın rakibi FC Thun, dokuzuncu sırada yer alıyor. Ligin sekizinci sırasında FC Lugano, yedinci sırada FC Lausanne, altıncı sırada Teknik Direktörü Murat Yakın olan FC Grasshopper yer alıyor. Bu takımları sezon içinde defalarca izlemiş biri olarak öngörüm, FC Thun un işinin hiç de kolay olmayacağı yönünde. Çünkü ikinci yarı itibarı ile FC Sion toparlandı ve üst üste iyi sonuçlar aldı. Takım kalitesi olarak daha iyi durumda. Takımın lig sonuna kadar temposunu daha da arttıracağını düşünüyorum. Mustafa Aktaş Eski Futbolcu Murat Yakın büyük ihtimalle yeni sezonda ( ) FC Grasshopper takımında olmayacak. Hocanın hedefleri ile takımın hedefleri birbiri ile örtüşmedi pek. Murat Yakın daha hedefli bir takım yaratmak istiyor. Bunun için de daha iyi bütçeler gerekiyor. Bu sağlanamadığı takdirde, Murat Yakın ın yeni sezonda takımla devam etmeyeceğini düşünüyorum. Yakın a İsviçre içinden, Avrupa ülkelerinden ve Türkiye den çok ciddi teklifler olduğunu bizzat biliyorum. Şartlar oluştuğunda Murat yakın ı Türkiye Süper Ligi nde de görebiliriz Nisan 2018 / Sayı 57

45 Haydar Bitnel Eski Hakem Tunahan Çiçek, Challeng Lig takımlarından biri olan FC Schaffhausen da top koşturan futbolculardan biri yılında İsviçre nin Arbon kentinde dünyaya gelen Tunahan, ailenin ikinci çocuğu. Futbola FC Arbon takımı ile başlayan Tunahan 12 yaşına kadar Arbon da oynadı. 12 yaşında da FC St Gallen kulübüne transfer oldu. U18 e kadar gençler takımında oynayan Tunahan, daha sonra da St Gallen birinci takımında profesyonel futbolcu olarak yer aldı. FC St. Gallen de 3 yıl oynadıktan sonra, sırası ile FC Winterthur ve Boluspor takımlarında yer aldı. Tunahan, şu anki profesyonel futbol hayatını FC Schaffhausen da sürdürüyor. Tunahan Çiçek ile futbol yaşamı üzerine konuştuk. Boluspor da da oynadın. Bu takıma transferin nasıl oldu? Fuat Çapa hocanın beni beğenmesi ile Boluspor a transfer oldum. Ancak burada sadece 6 ay gibi kısa bir dönem oynadım maalesef. İsviçre deki futbol anlayışı ile Türkiye deki futbol anlayışı arasında fark var mı? Çok fark var tabii ki. Sadece bir örnek vereyim. İsviçre de, yedekte kalan bir futbolcu neden yedek kulübesinde kaldığını iyi bilir ve arkadaşlarının kendisinden daha iyi oynadığını kabul eder. Ancak Türkiye de yedekteki futbolcular bunu pek kabul etmezler ve mutlu olmazlar. Takımınız FC Schaffhausen in daha önceki teknik direktörü Murat Yakın dı. Yakın ın antrenörlüğünde lige iyi başlamıştınız. Şimdi ise takım geriye gidiyor. Son 5 hafta üst üste mağlubiyetler aldınız. Bunun sebebi nedir sence? Kulüp başkanımızın bir hedefi vardı. Bu hedef 36 puan alarak ligde kalmak... Üst lige çıkmamız istenmiyordu. Diğer önemli bir etken ise devre arasında yapılan transferler. Bu dönemde takımda bir kaç iyi oyuncu başka takımlara satıldı. Birkaç hafta boyunca, İsviçre liglerinin en iyi 10 oyuncusundan biri olarak gündeme geldin. Diğer yandan FC Schaffhausen tarihinde en çok gol atan santrafor oyuncularından biri oldun. Bu dönemde herhangi bir transfer teklifi geldi mi sana? Evet, kendi liglerimizdeki kulüpler ve FC Grasshoppers beni almayı çok arzuladı. Murat Yakın beni takımına çok istedi mesela. Ancak kulüpler transferle ilgili anlaşamadılar. İsviçre liglerinde çok az Türkiye kökenli futbolcunun olmasının sebebi nedir sence? Türkiye kökenli futbolcular, karakterleri nedeni ile fazla disipline gelemiyorlar maalesef. Henüz alt takımlardayken fut- bolu bırakıyorlar. Ailelerin çocuklarına olan desteği de önemli burada. Çoğu çocuk bu aile desteğinden yoksun. İsviçre mili takımının büyük bir çoğunluğu göçmen kökenli futbolculardan oluşuyor. Burada bir engel yok pek. İsviçre de futbol oynayan göçmen veya yerli futbolcular alt yapılarda düzenli ve disiplinli eğitim almanın avantajlarını yaşıyorlar. İsviçre liginde bu yılın şampiyonu kim olur sence? Bence bu yılın şampiyonu hemen hemen beli oldu. Çok büyük bir sürpriz olmazsa FC Young Boys şampiyon olur. FC Basel son dönemde çok geriledi. Bunun sebebi ne olabilir sence? Antrenör ve futbolcu seçimi FC Basel in gerilemesindeki en önemli nedenler. FC Young Boys un başarılı olmasındaki en büyük etken, takımın başında iyi bir antrenörün olması ve birbirini tamamlayan iyi bir futbolcu ekibinden kurulu olması mesela futbol sezonunda seni nerede göreceğiz? Belli bir hedefin var mı? Bir aksilik olmazsa Murat Yakın hocam beni takımında, FC Grasshoppers da görmek istiyor. Bunu başarmak için tüm gücümle çalışıyorum. Dünya kupasında İsviçre nin şansı nedir sence? Kabul etmek gerekir ki, Brezilya nın olduğu grupta sadece ikinci olmak için hesap yapılır. İsviçre için durum çok zor bence. Son olarak, dünya kupası maçlarında favorin olan ülkeyi soralım. Brezilya 45

46 Moda Bahar ile birlikte moda dünyası hareketlenmeye, cıvıl cıvıl renkler de piyasaya çıkmaya başladı. Renkler tasarımlarla başka bir hale bürünecek. Trend olan bazı tasarım özelliklerini sizler için derledik; Nisan 2018 / Sayı 57

47 Parlak Yağmurluk Yağmurluklar geri döndü. Hemde en parlak olanından... Çizgi Modası Hemen hemen tüm defilelerde rengarenk paralel çizgiler dikkat çekiyor. Tasarımlarda geometrik özellikler önplanda. Bu, 2018 baharında paralel çizgili elbiseler, gömlekler ve pantolonlar göreceğimizin işareti. Dikine çizgilerin ince ve uzun göstermesi önemli bir avantaj. Bu bahar her renk, desenli yağmurlukları daha çok göreceğiz. Hatta şeffaflarını bile... Artık şantiye yağmurluğunuzla sokağa çıkabilirsiniz. Karışık Baskılar Az olsun öz olsun mantığını benimsememiş bir başka trend ise karma karışık rengarenk baskılar. Önceki sene Dolce&Gabbana karışık baskılarıyla bu modanın habercisi olmuştu. Yaz koleksiyonunda rengarenk çiçek, geometrik desenleri birbirine karıştırmış ve capcanlı bir koleksiyon yaratmışlardı.karma karışık modası bu yıl da devam ediyor. Fancy Jean Jeanlerin moda olmadığı bir sezon var mı acaba? Sokak modasının vazgeçilmezleri moda haftalarında oldukça ön planda. Hatta fancy jeans başlığı altında jeanler yine star oldu. Evdeki eski jeanlerinizi işleyerek moda öncülerinden olabilirsiniz. Doygun Neonlar Karanlıkta da tüm gözler üzerimde olsun, ben heryerde parlamalıyım diyorsanız işte bu trend tam sizlik. Günlük kombinlerinizde de bu trendi yumuşatarak uygulayabilirsiniz. Üstünüze neon bir bluz giydiyseniz altınıza düz siyah etek, tayt, pantolon giyerek modadan geri kalmamış olursunuz. Püskül Etek, kot, ceket, pantolon, elbise, t-shirt... Püskül modası bitmiyor. Püsküle alternatif ise abiyelerde kullanılan peluş tüyler. İki modayı da çok sevdik ve benimsedik. 47

48 Otomobil 88. Uluslararası Cenevre Otomobil Fuarı 8-18 Mart tarihleri arasında gerçekleştirildi. 77 bin 323 metrekarelik bir alan kullanılan bu yılki fuara 30 ülkeden 200 firma katıldı. Birçok araç markası teknolojik lükslerini ve özel sportif dizaynlarını önplana çıktıgı fuarda, 120 den fazla yeni araç ilk kez otomobil tutkunlarıyla buluşup dünya prömiyerini gerçekleştirdi. Palexpo salonlarında düzenlenen fuarda çevre dostu otomobiller ve fütüristik özellikteki araçlar dikkat çekti. 90 farklı ülkeden 10 binden fazla basın mensubunun katıldığı fuarda, basın mensuplarına özel 2 günlük bir program yapıldı. Bu iki günde "Car of the Year" olarak bilinen yılın otomobili belirlendi. Daha önce yapılan elemelerde 29 ayrı model içinden 7 ayrı model finale kalmayı başarırken, yılın otomobili unvanını Volvo XC40 aldı. "Car of the Year" için finale kalan diğer otomobil markaları; Alfa Romeo Stelvio, Audi A8, BMW 5er, Citroën C3 Aircross, Kia Stinger ve Seat Ibiza oldu Nisan 2018 / Sayı 57

49 Organizasyon yetkilileri, 10 gün süren fuara yaklaşık 660 bin ziyaretçi katıldığını belirttiler. Geçen yılki fuara yaklaşık 700 bin kişi katılırken, bu yılki ziyaretçi sayısında %4.5 oranında azalma yaşandı. İlk kez 1905 yılında düzenlenen ve 1924 yılında uluslararası bir nitelik kazanan Cenevre otomobil Fuarı, Detroit, Paris ve Frankfurt otomobil fuarlarıyla birlikte dünyanın en prestijli otomobil fuarları arasında yer alıyor Cenevre Otomobil Fuarı nda fütüristik araçlar 2018 Cenevre Otomobil Fuarı nda birçok fütüristik araç konsepti de sunuldu. Fuarda yer alan en fütüristik konsept araçlar şöyleydi; Icona Nucleus Otonom oturma odası olarak tanımlanan sürücüsüz Icona Nucleus, geleceğin ulaşımını örnekliyor. Bu konsept arabanın tasarımı, yolcu odağının artık yolda değil varış noktasında olduğunu gösteriyor. In der Au 5 CH-8406 Winterthur Tel : 0041(0) Fax : 0041(0) WhatsApp : 0041(0) verkauf@autoteile-winterthur.ch Märzengasse 3 CH-5430 Wettingen Tel : 0041(0) Fax : 0041(0) WhatsApp : 0041(0) verkauf@autoteile-wettingen.ch 49

50 AUDI, Italdesign ve Airbus ın Pop.up Next AUDI, Italdesign ve Airbus, Pop.Up Next konsept aracını fuarda sundu. Pop.Up Next, otonom araba ve şehirlerdeki trafik sorununu çözmeyi amaçlayan yolcu drone unu aynı potada eriten bir hibrit araç. Tamamen elektrikli olan konsept, yatay ve dikey hareketlilik sağlıyor. Ultra hafif, iki koltuklu yolcu kabini arabaya ya da uçak modülüne yerleştirilebiliyor. Bu konsept araç ileride yolcuların hem yollarda hem de havada hızlı ve rahat şekilde seyahat etmesini sağlayabilir. Pininfarina HK GT Hong Kong da yer alan yüksek teknoloji markası Hybrid Kinetic Group ile iş birliği yapan Pininfarina nın HK GT konsept arabası, gran turismo nun (uzun mesafe sürüşleri için tasarlanmış yüksek performanslı otomobil) modern bir tercümesi niteliğinde. Renault EZ-GO Paylaşımlı, elektrikli, sürücüsüz konsept araç EZ-GO, en fazla altı yolcu taşıyabilen bir robot taksi olarak tanımlanıyor. Hem bir hizmet (Uber gibi) hem de gerçek bir araç olarak EZ-GO, akıllı şehir ekosisteminin bir parçası olacak. Lagonda Vision Lagonda Vision konsepti, hem zarif hem cesur bir tasarıma sahip. Aracın yumuşatılmış yüzeyi ve keskin kenarları dış kısmını şekillendirirken ön taraftan arkaya kadar kesilmeden devam eden bir cam görüyoruz. Bu mütevazı lüks hissi, konseptin lüks bir yata benzeyen iç tasarımında da kendini belli ediyor Nisan 2018 / Sayı 57

51 Volkswagen I.D.VIZZION Orijinal I.D., I.D. Crozz ve I.D. Buzz ile birlikte Wolkswagen I.D. VIZZION, 2020 yılı itibariyle üretime girmesi planlanan elektrikli konsept araç serisi I.D ailesini tamamlıyor. Bu otonom araç, ses ve hareket kontrolüyle idare ediliyor. Aracın ferah iç tasarımı yolculuklarda daha fazla kişisel özgürlük sunmayı amaçlıyor. BMW Concept M8 Gran Coupe Sportiflik ve lüks için yeni ve zıt bir tanım oluşturan BMW Concept M8 Gran Coupe, Concept 8 Series in dört kapılı versiyonu. Ancak bu araç, M harfinden de anlaşılacağı üzere, çok daha fazlasını sunuyor. Dinamikliğini vurgulayan dış yüzeyiyle, aracın tasarımı çarpıcı ön kısmıyla kendini belli ediyor; kaput altın çerçeveli çift böbrek ızgarasıyla buluşuyor. Arabanın arka kısmı sportif silueti tamamlıyor. Hyundai Le Fil Rouge Hyundai nin Le Fil Rouge adlı yeni tasarım konseptinde orantı, mimari, tasarım ve teknoloji bir ahenk oluşturuyor. Zenvo TSR-S Yeni Zenvo TSR-S, yüksek performanslı yol otomobillerine bir adım daha yaklaşmamızı sağlıyor. Çift süperşarjlı V8 motoruna sahip modelden yılda sadece beş adet üretilecek. Çarpıcı biçimde yontulmuş dış tasarımın bütün detayları aracın aerodinamiğine katkıda sağlayacak şekilde düşünüldü. 51

52 BATI GİRİŞİ DOĞU GİRİŞİ Nisan 2018 / Sayı 57 Baş döndürücü Aareschlucht Kanyonu, Bern Kantonu nda, Meiringen ve Berner Oberland bölgesinde bulunuyor. Aare nehri sularının geçtiği 1400 metre uzunluğundaki bu kanyon, zaman zaman delice akan sulara ev sahipliği yapıyor. Kanyonda gezi yolları mevcut. Söz konusu gezi yolları 1888 yılında yapılmaya başlanmış. Yer yer daralıp genişleyen kayalıklar barındıran bu doğa harikası mekan, gezmek için oldukça hoş bir yer. Ancak Aareschlucht u ziyaret etmek biraz cesaret istiyor. Kaya duvarları boyunca kükreyen suların üzerinde bulunan dar bir iskele oldukça etkileyici. Kanyonun en dar kısmı 1 metre iken, en geniş yeri ise 40 metreyi buluyor. Gökyüzüne doğru yükselen düz kaya duvarları 100 ile 180 metre arasında değişiyor.duvarlar kimi zaman ziyaretçilerinin başlarının üstünde bir çatı oluştururken gökyüzünü yok ediyor. Yolun en dar olduğu nokta devasa büyüklükte iki yüzü anımsatıyor. 1 Batı girişinde bilgi panosu 2 Su kayalığı/ Buzul kayalığı 3 Küçük darlığın yanında heybetli buzul mağaraları 4 Köprü inşaatı. Eskiden yapılan inşaat 5 Büyük darlığın arasında geçen Aare 6 Schräybach 7 Kimyasal erozyon 8 Big Runds da büyük çakıl ve kum bankları 9 Parçalanmış kireçten dev bir kaya çıkıntısı 10 Hasli Kartalı 11 II. Dünya savaşından ( ) kalan mağara 12 Kuru Kuzu 13 Buzul mağaraları 14 Eski ağaçların altında bozulmamış bir mekan "Ahornifad" 15 Doğu girişinde bilgi panosu 16 Yayalar için asma köprü

53 Buzul tüneller Burada buzullarla kaplı tüneller bulunuyor. Buzullarda güzel bir yürüyüş yapmak isteyen ya da suların çılgın akışına tanık olmak isteyen maceraperestler burayı ziyaret edebilirler. Yürüyüş boyunca oluşumu milyonlarca yıl öncesine dayanan buzul kayaları göreceksiniz. Kanyon yolu her ne kadar güvenli olsa da, buraya gelen ziyaretçiler birçok kez baş döndürücü bir hisse kapılıyorlar. Sabah yürüyüşüne çıkanlar, kanyon tekrar genişlemeye başladığında, güneş ışıkları ile birlikte büyüleyici gökkuşağını da görebilirler. Akşamki ışık gösterisi de aynı derece keyifli. Kanyon yaklaşık 100 lamba ile aydınlatılıyor. Burada savaş zamanında kullanılmış olan sığınaklar da var. Kanyonun sonuna yaklaştıkça kıvrıla kıvrıla yükselen merdivenlerden yukarı çıkacaksınız. Bölgenin diğer tarafında ormanlık alanlar bulunuyor. Dileyenler yürüyüşlerine buradan devam edebilirler. Kanyona batı girişinden girildiğinde, 1,4 km sonra, doğu tarafında bulunan küçük bir restoranda kahvenizi yudumlayıp dinlenebilirsiniz. Ejderha efsanesi Kanyonda, ejderha türünden bir sürüngen yaratığın yaşadığına dair bir efsane var. Efsaneye göre bu ejderha çok nadir görünürmüş. Bölgede yaşayanlardan kimisi ejderhanın çoktan yok olduğunu savunurken, kimisi ise ejderhanın hiç var olmadığını söylüyor. Ancak ejderhayı gördüğünü iddia edenler de var. Örneğin bir Alman gazeteci, 1934 yılında bu yaratığın fotoğrafını çektiğini söylüyor. Kısa bacaklı ve korkunç gözlü olan bu sürüngen yaratık çevrede heyecan yaratırken, araştırmacılar ve zoologlar yaratığı armaya başladılar. Ancak uzun süre devam eden bu arama çalışmaları başarısızlıkla sonuçlandı. Nasıl gidilir? Meiringer in batı ve doğu taraflarında birer tren istasyonu bulunuyor. Buraya gitmek için treni kullanabilirsiniz. Bazı yerler çok dar olduğu için araba ile gitmemeniz iyi olur. Son olarak, burayı ziyaret etmek isteyenlere, nemden korunmak için bir ceket ve sağlam bir dağ ayakkabısı edinmelerini tavsiye ederiz 53

54 Sinema Ayhan Demirden Sinema eleştirmeni The Post Fragman Yönetmen : Steven Spielberg Yapım Yılı : 2018 Ülke : ABD Türü : Dram, Gerilim Süre : 130 dakika Oyuncular : Meryl Streep, Tom Hanks, Sarah Paulson, Bob Odenkirk Bu filmi seyretmenizi istememin nedeni, Türkiye'deki basın özgürlüğünün şimdiki durumunu kavramımız için, başa dönerek basının kime karşı sorumlu olduğunu hatırlatması. Sadece bu da değil aslında; basın patronlarının ülkemizden farklı olarak ülkelerinin kaderlerinde olumlu rol oynayabileceklerini de göstermesi. Hürriyet in sahibi Aydın Doğan ile birlikte iş adamlarının gazetecilik dışındaki işlerini ellerindeki basın silahını tehdit aracı olarak kullanarak gerçekleştirmeye, geliştirmeye başlamalarıyla tersi de siyasi iktidarlar için geçerli olmaya başladı. Bu ihaleyi almak istiyorsan bize desteğini göster, beğenmediğimiz gazetecileri işten at vs. Özgür basın bu anlamda ülkemizde maalesef uzun zamandır yoktu. Şimdi ise göstermelik muhalefet yapan basına bile tahammül edemiyorlar ve gazeteleri ellerinden alınıp kendine yakın iş adamlarına verilerek tamamen iktidarın borazanı haline getiriyorlar. Oysa yıllar önce Vietnam savaşı gereğinden fazla uzamışken, halk yavaşça homurdanmaya başladığında Vietnam daki durumu rapor etmesi için Vietnam'a gönderilen Daniel Ellsberg (Matthew Rhys) savaşın kazanılma ihtimali olmadığını belirtmesine karşın, durumun Bakan Robert Mc Namara tarafından tamamen aksi yönde kamuoyuna aksettirilmesi sonucunda, çalıştığı kurumdaki bütün gizli yazışmaları alan Ellsberg bir kısmını New York Times gazetesine yollar. NYT'de çıkan haberler sonucunda tekrar gündemin gerisine düşen The Washington Post yazı işleri şefi Ben Bradlee (Tom Hanks) belgelerin peşine düşmeleri için arkadaşlarını motive etmeye çalışır. Bu arada babasının ardından kocasının ölmesiyle gazetenin yönetimini üstlenmek zorunda kalan Kay Graham (Merly Streep) gazetenin borsaya açılmasının eşiğindedir. Hippie bir kadının The Washington Post muhabirinin önüne belgelerin bir kısmını bırakmasıyla, kaybettikleri zannettikleri haber yarışında tekrar kendilerini kulvarda bulan Ben Bradlee ve ekibi belgeleri yayınlamak istemektedir. Ancak bu arada hükümette boş durmamış New York Times'a belgeler için geçici yayın yasağı getirmiştir. Ele geçen belgelerin yayınlanması halinde bazı yatırımcıların hisse alımından vazgeçebileceği, şef redaktör ile Bayan Graham'ın kendisi de hapsi boylayabileceği tehdidi altında kararının Pentagon Papers yayınlanmasından yana olunca, daha önce ciddiye alınmayan Kay Graham gerçekten saygın bir konuma ulaşır. Merly Streep'in yine çok başarılı canlandırdığı rolde, filmin basının görevlerini hatırlatmasının yanında kadın problemlerini de işlemesi, en başta ağzını açamaz ve sesi neredeyse çıkmazken kadının giderek kendine güvenir hale gelmesini, erkeklerin dünyasında kendine yer açmasını öyle güzel oynuyor ki Merly Streep, onu büyük bir keyifle izliyorsunuz. Ben Bradlee rolü ile Tom Hanks de parlıyor. Yönetmen Spielberg filmde tempoyu çok iyi ayarladığı gibi, aynı zamanda gerilimi sürekli kılarak seyri zevkli yeni bir yapıta imza atıyor Nisan 2018 / Sayı 57

55 Uğur Böceği Lady Bird Greta Gerwig'in ilk kez yönetmenliği denediği film daha önce başrolünü oynadığı Francis Ha'nın gençlik hali gibi. İlk sahnede annesi ile birlikte Gazap Üzümleri nin sesli versiyonunu dinleyip beraberce ağlıyorlar ama sonra hemen müzik dinlemek istiyor Christine McPherson -Uğur Böceği- (Saoirse Ronau). Annesi Marion (Laurie Metcalf) izin vermiyor. bediyor ama yeni tanıştığı zengin ve güzel arkadaşına sevgilisinin ninesinin evinde yaşadıkları yalanını söyleyerek hava atmaya çalışıyor. Ve bu yalan tabii ki ortaya çıkıyor. Hepimizin ergenliğimizde yaptığımız hataları ve kimsenin bilmesini hatırlatmasını dahi istemediğimiz olayların hepsini tek tek bize yeniden yaşatıyor bu film. Gerwig bu ilk filminde kahra- Birden sinirlenen Christine kendini arabadan atıyor. Evet bu bir gençlik filmi. Kız Katolik Lisesinde son sınıfa giden Christine, kendine göre hiçbir şeye izin vermeyen annesi ile sürekli tartışıyor. California nın kasabası Sacremento'dan bir an önce kurtulup kendini New York'a atmanın planlarıyla meşgul olan kafaya sahip. Ancak oradan bir üniversiteye gidebilmesi için iyi notlara ihtiyacı var. İyi bir öğrenci değil anlaşıldığı kadarıyla. Sanatçı bir yapısı var ama okulun tiyatro grubunda da o kadar parlak değil. Sadece güzel yazı yazabiliyor herhalde. Christine nin ailesi fakir ve kötü bir evde yaşıyor. Babası işini kaymanlarının sıcaklığı ile gönlümüzü çeliyor. Özellikle Christine'nin annesi ile birlikte en çok severek yaptıkları şey, yani pazar günleri satılık evleri alıcı gibi dolaşarak kendilerine ayrı hayatlar düşlemeleri, genç kızın ve annesinin arayışını çok güzel sahneliyor. Nihayet New York'tan bir üniversite tarafından kabul edilince bu kez terk ettiği güzel Sacremento'yu özlemeye başlıyor. Ancak artık önünde yeni bir dönem var ve kendi bacaklarının üzerinde dikilmesi gerekiyor. Evet, annesini şimdi daha iyi anlıyor, ama bağımsız bir kadın olmak için bazı şeylerden vaz geçmesi gerektiğini de öğreniyor. Yönetmen : Greta Gerwig Yapım Yılı : 2018 Ülke : ABD Türü : Dram, Komedi Süre : 93 dakika Oyuncular : Saoirse Ronan, Laurie Metcalf, Tracy Letts, Lucas Hedges, Timothée Chalamet, Odeya Rush Fragman 55

56 16 Nisan FESTİVAL 17 Nisan Pazartesi Salı KİTAP SUNUMU Etkinlik Takvimi (15 Nisan - 15 Mayıs) Sechseläuten Bahar Festivali Bu geleneksel bahar festivalinde Zürich in içinden neşeli bir geçit töreni düzenleniyor. Geçit töreni 15:00 de başlıyor. Katılım ücretsiz. Sechseläutenplatz 23 Nisan Perşembe Aile Sırları Üzerine Tiyatro "Liebe Grüsse oder Wohin das Leben fällt" oyununda baş karakter Moritz ailesinde her geçen gün daha fazla sırları keşfeder. Bazı sırlar oldukça eğlencelidir, diğerlerini ise tekrar unutmak ister. Saat: 16:00. MAPS bürosu 2 2 ücretsiz bilet veriyor. Sadece numaralı telefonu aramanız veya maps@aoz.ch e-posta adresine yazmanız yeterli. Junges Schauspielhaus, Matchbox Schiffbaustr. 4, Zürich 27 Nisan Perşembe Break Dans Atölye Çalışması GZ Seebach. Hertensteinstr. 20, Zürich TİYATRO KİTAP SUNUMU Break dans öğrenmek ister misiniz? Bugün profesyonel bir break dansçının yer aldığı bir atölye çalışmasına katılabilirsiniz. Saat: 19:00-21:00. Katılım ücretsiz Nisan Perşembe-Pazar Bir Evin Duvarını Boyamak 10 yaşından itibaren çocuklar bahar tatili süresince GZ Hirzenbach binasının cephesinin bir kısmını grafiti spreyleri ile boyayabilirler. Saat: 09:30-16:00. Kayıt tarihine kadar: annette.sutter@gz-zh.ch, Katılım ücretsiz, bağış yapılabilir. GZ Hirzenbach, Helen Keller-Str. 55, Zürich 26 Nisan Perşembe Zürich polisi 1976 da politik sloganları, yasadışı yapılanmaları ve sprey yazıları fotoğraflamaya başlamış ve bu fotoğrafları da toplamıştır. O zamanlar Zürich te kadın hareketleri veya nükleer enerji karşıtlığı gibi birçok politik hareket yer almaktaydı. "Schmieren / Kleben" kitabı bu fotoğraflardan 700 ünü göstermektedir. Bugün bu kitabın sunumu yapılacak. Saat: 20:00. Giriş ücretsiz. Kosmos, Klub. Lagerstr. 104 Zürich, 30 Nisan Pazartesi KİTAP SUNUMU Zürich in Tarihi Üzerine Sergi GRAFİTİ SERGİ "Zürich 1218 Auftakt zur Selbstständigkeit" sergisi, artık var olmayan, şehir kalesi ve diğer binaların resimlerini sergiliyor. Burada konu hakkında bir poster sergisi de yer alacak. Pt-Cu 08:00-18:00, Ct 10:00-16: Mayıs tarihine kadar. Giriş ücretsiz. Robotlarla Geleceğimiz "Robots& Machines" kitabının sunumunun yapılacağı bu etkinlite uzman bir kişi robotlarla birlikte geleceğimiz hakkında konuşma yapıyor. 18:00. Giriş ücretsiz. Kosmos. Lagerstr. 102, Zürich 25 Nisan Çarşamba Dans Festivali Ziyaretçiler dans gösterilerini izleyip, KONSER deneme kurslarında tüm dünyadan değişik dansları deneyebilirler. Bazı etkinlikler ve kurslar ücretsiz. Günlük kart 25.- CHF, hafta sonu kartı 45.- CHF, 16 yaşına kadar olan çocuklar için ücretsiz. MAPS bürosu Cumartesi için 5 2 ücretsiz günlük bilet veriyor maps@aoz.ch 29 Nisan Cumartesi - Pazar FESTİVAL BAYRAM Botanik Bahçede Bahar Bayramı Bugün baharı "Botanischen Garten"da kutlayın. Bahçelerin arasında rehberli turlar yer alıyor ve uzmanlar en yeni botanik buluşlar hakkında bulguları paylaşıyorlar. Saat: 11:00-17:00. Giriş ücretsiz. Botanischer Garten. Zollikerstr. 107, Zürich Baugeschichtliches Archiv, Neumarkt 4, Zürich

57 AVANTAJLARINIZ Hedef kitleye doğrudan erişim Firma imajı yaratma Marka değerini yükseltme özelliği Düşük maliyet Farklı formatlarda sabit tanıtım İlanlar için Tel: Firmanıza, HaberPodium sayfalarında yer vermek icin hemen arayın! /haber.podium

58 Yemek Tarfleri Aya Çorbası Malzemeler: 200 gram çift çekilmiş dana eti, 1 su bardağı pirinç, 3 yemek kaşığı domates salçası, 1 yemek kaşığı nar ekşisi, 1 yemek kaşığı tereyağı, yarım demet maydanoz, tuz, karabiber, nane Hazırlanışı: Pirincinizi yıkayın. Üzerine iki su bardağı su ve tuz ekleyin. Pirinçler yumuşayıp şişene kadar pişirin. Daha sonra domates salçasını ekleyin ve karıştırın. Eğer kıvamı çok koyu olursa su ekleyerek kıvamını istediğiniz koyuluğa ayarlayabilirsiniz. Kıvamınız kaynayınca ateşten alın. Şimdi sıra köfteleri yapmaya geldi. Bunun için çekilmiş dana etinizi tuz ve karabiberi de içine ekleyerek iyice yoğurun. Ayrı bir yerde salça ve nar ekşisini karıştırı ve avcunuzun içine sürün. Kıymadan fındık büyüklüğünde parçalar koparın ve köfteleri salça ve nar ekşisi sürdüğünüz avcunuzda yuvarlayın. Yuvarlama işlemi sona erince köfteleri tereyağını erittiğiniz tavaya atın ve kızartın. Ardından çorbanızın altını tekrar açın ve bir taşım daha kaynatın. Kızarttığınız köfteleri yağıyla birlikte çorbanıza ekleyin. 3-4 dakika daha kaynatıp ateşten alın. Karabiber, nane ve maydanozla süsleyerek servis edebilirsiniz.

59 Saray Sarması Pirinçli Tavuk Sarma Malzemeler: 1 su bardağı pilavlık pirinç, 4 parça tavuk göğüs eti, 2 su bardağı su, yarım soğan, 40 gr kaju fıstığı, 2 yemek kaşığı ince doğranmış taze fesleğen, yarım çay kaşığı zerdeçal, yarım çay kaşığı taze rendelenmiş muskat, taze çekilmiş karabiber, tuz, 1 yemek kaşığı zeytinyağı, yarım tatlı kaşığı tereyağı Hazırlanışı: Tavuk etlerini bıçakla açtıktan sonra et döveceği ile inceltin. Daha sonra da üzerine tuz ve karabiber serpiştirin. Pirinçleri bol suyla yıkayıp süzün. 1 yemek kaşığı yemeklik zeytinyağı ile yarım yemek kaşığı tereyağını eritin. Yemeklik doğranmış soğan ile kaju fıstıklarını 2-3 dakika kavurun. Pirinci ilave ederek karıştırmaya devam edin. Fesleğen hariç tüm baharatları, tuz ve suyu ekleyin. Kapağı kapalı olarak pilav suyunu çekinceye kadar pişirin. Pilav tamamen suyunu çekince, ateşi kapatıp fesleğenleri ekleyin ve soğumaya bırakın. İnceltilmiş tavuk etlerinin içlerine pilav doldurup alüminyum folyo ile sıkıca sarın ve uçlarını kapatın. Daha sonra da fırın kabına dizip, yarısına gelecek kadar sıcak su ilave edin ve 200 derece fırında 30 dakika kadar pişirin. Fırından çıkarttığınız tavukları folyodan çıkartın ve az tereyağı eklediğiniz yapışmaz tavada birkaç dakika daha kızartın. Sonra da dilimleyerek sıcak sıcak servis edin. Malzemeler: 1 litre süt, 1 su bardağı un, 1 su bardağı toz şeker, 3 dolu dolu yemek kaşığı kakao, 1 paket vanilya, 1 yemek kaşığı tereyağ veya margarin İç Dolgusu için: 1 paket krem şanti, 1 çay bardağı soğuk süt (koyu kıvam istemeyenler 1 su bardağı soğuk süt kullanabilir) Dış Katmanı için: 2 su bardağı hindistan cevizi Hazırlanışı: İlk olarak derin bir tencereye süt ve şeker koyun. Üzerine elekten geçirilen unu ve kakaoyu ekleyerek iyice karıştırın. Un ve kakaonun elenmesi muhallebinin kıvamının pürüzsüz olmasına yardımcı olacaktır. Kısık ateşte sürekli karıştırıp pişirin. Dibinin tutmaması ve kıvamın düzgün olması için sürekli karıştırmak önemli. Koyulaşıp muhallebi kıvamına gelen karışımı 2 dakika kaynatarak ocaktan alın. İçerisine tereyağ ve vanilya ekleyin. Böylece kıvama aroma katılmış olur. Ocaktan alınan muhallebinin daha pürüzsüz bir kıvamda olması için 5 dakika mikser ile çırpın. Daha sonra büyük boy bir fırın tepsisine 2 bardak hindistan cevizi serpin. Tepside açık kalmayacak şekilde tüm tabana yayın. Üzerine sıcak muhallebi döküp yayın. Her yeri eşit olacak şekilde spatula yardımıyla düzleştirin. Tepsiye yayılan muhallebiyi soğumaya bırakın. Muhallebi 1 saat kadar dolapta bekletilirse daha güzel bir kıvam alır. Daha sonra da 1 çay bardağı soğuk süt ile çırpılan krem şantiyi, dinlendirilen muhallebinin üzerine, her yerine eşit şekilde döküp yayın. Sonra da buzdolabına kaldırılarak 2-3 saat kadar dinlendirin. İyice dinlendikten sonra uzunlamasına ortadan 2 ye kesin. Kalan bölümleri enine dilimlere ayırın. Üzerine hindisatn cevizini de dökün. Daha sonra rulo şeklinde sarıp, servis tabağına alın.

60 Masal Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok uzak diyarların birinde, büyük bir orman varmış. Bu orman türlü türlü çiçeklerin, kocaman ve yemyeşil ağaçların, birbirinden güzel hayvanların barındığı güzeller güzeli kocaman bir ormanmış. Bu orman herkesin gezdiği, dolaştığı, dinlendiği, temiz hava aldığı ve huzur bulduğu bir alanmış. Günlerden bir gün ormanın içerisinde sahipsiz bir petek bal bulunmuş. Ormanın içerisinde kimsenin sahip olmadığı bu bal peteği kiminmiş? Yaban arıları toplanmış bal peteğinin yanına. "Bu balı biz yaptık," demişler. Ancak o sırada peteğin etrafına toplanan bal arıları duruma karşı çıkmış. "Olur mu öyle şey? O bal peteği bizim!" Yaban arıları biz yaptık demiş, bal arıları hayır, biz yaptık diye itiraz etmiş. Arıların arasında çıkmış mı büyük bir tartışma! Ormanın içerisinde yaşayan büyük bir bilgiç kirpi varmış. Ormanda çıkan tartışmalarda bu bilgiç kirpi girermiş araya, tarafları barıştırırmış. Kirpi iki tarafı da dinlemiş: Kirpi: Arı kardeşler, kavgayla çözemezsiniz siz bu işi. Ben sizin konularınızda bilgi sahibi değilim, siz en iyisi eşek arısına gidin demiş. Eşek arısı arılar içerisinde en bilgili, en adil ve herkesin saygı ile sözünü dinlediği bir arıymış. Aynı zamanda adil bir yargıç gibi arılar arasında çıkan bütün tartışma ve problemlerde karar veren kişi imiş. Bal arıları ile yaban arıları o petek bizim hayır o petek bizim diye diye eşek arısının evine doğru yol almışlar. Eşek arısı öbek öbek uçan ve evine doğru gelen arıları görünce bir sorun olduğunu anlamış. Hemen evden dışarı çıkmış. O sırada arılar da eşek arısının yanına gelmiş zaten. Eşek arısı kalabalık olduklarını görünce hemen sormuş: Eşek Arısı: Hayrola arı kardeşler, sorun nedir? Önce bal arıları sonra da yaban arıları sorunu sırayla anlatmışlar. Eşek arısı doğru bir karar verebilmek için ormandan tanıkları da çağırmış. Onlar da gördükleri kadar anlatmış. Eşek arısı tanıklarını da dinledikten sonra oturmuş, uzun süre düşünmüş. Bu peteği hangi arıların yaptığını nasıl anlayacakmış? Eşek arısı düşünmüş, taşınmış, doğru bir karar verebilmek için çok çabalamış. Sonunda aklına çok güzel bir fikir gelmiş. Hemen tüm arıları etrafına toplamış: Eşek Arısı: Arı kardeşler, bu işi çözmenin tek bir yolu var. Bence test yapalım ve her iki taraf kendi balını, peteğini yapsın. Bakalım bu peteğe en yakın peteği ve balı kim yapacak demiş. Eşek arısının sözleri bittiği gibi yaban arıları paniklemişler. Çünkü yaban arıları petek yapamazmış. Bu çözüme hemen karşı çıkmışlar. Bu isyan üzerine gerçek anlaşılmış ve petek bal arılarına verilmiş Nisan 2018 / Sayı 57

61 Resimdeki şarkıcı Serbest, geniş Şeker depolayan organ Büyük tren istasyonu 7 Bebek, küçük çocuk Fransa'nın başkenti Gösterişli gece kıyafeti 1 Çamaşırın iki yanını birbirine sürtmek Ramazan'da kılınan namaz Yürümeye uygun yer Ensiz Danslı, içkili eğlence yeri Sık gözlü ağ Ören,kalıntı Erkekte saygı sözü Yükselme, yücelme Kısa gezinti, dolaşma 9 Telli bir saz Ölümden sonra yapılması istenen şeyler Seryum simgesi Bir tahıl ölçeği İzlenen yol, metod Tuzlanıp ise tutulmuş domuz budu TV'de yönetme Sanayide kullanılan sıvı Eski dilde ay Çayın istenilen durumu Haysiyet Japonyada liman kenti Milliyet 5 Okul Bir işaret zamırı Kötümser, bedbin 2 Ege'de antik çağ Sıklık Zerzevat 4 Mezopotamya gök tanrısı Yazma yemeni Maddesel Edirne ilçesi Davul Roma'nın eski adı Manalar Bulmaya çalışmak Bir kümes hayvanı 6 Olasılık 8 Kayın ağacından yapılan ok Hatırlatma yazısı Benzer Neodimyum imi Hafif yel Onay, tasdik Hatıra Su koymaya yarayan kulplu, emzikli kap ANAHTAR SÖZCÜK Yapılacak olan çekilişte anahtar sözcüğünü bulan 3 abonemize Özgür Kitapevi nden Ayın Kitapları sayfasında tanıtımları yapılan kitaplardan hediye edilecektir. Çekilişe katılmak için anahtar kelime ile kendi adres bilgilerinizi info@haberpodium.com adresine yollayin. Geçen ayki bulmacamızın anahtar kelimesi: MESLEK ARAMAK / Geçen Ayın Kazananları: Sami Gülen, Leyla Dereli, Dilek Karayel

62 Feldbergstrasse Basel Celili nin Leyla vü Mecnun Mesnevisi Şevkiye Kazan Nas Hâmidî-zâde Celîlî nin Leylâ vü Mecnûn u, Türk edebiyatında yazılmış aşk konulu mesnevilerden birisidir. Celîlî, Husrev ü Şîrîn mesnevisini nazm ettikten bir yıl sonra, ikinci mesnevisi olan Leylâ vü Mecnûn unu Edirne de, H.919/M.1514 yılının Zilhicce/ Ocak ayında tamamlamıştır. Şair, makam veya maddi karşılık umarak önce Husrev ü Şîrîn ini, daha sonra Leylâ vü Mecnûn unu Yavuz Sultan Selim Han a arz etmiş; ancak padişahtan ilgiyi görememiştir. Celîlî, "Penc Genc"e el atmak isteğiyle, Husrev ü Şîrîn mesnevisini nazm ettikten bir yıl sonra, ikinci mesnevisi olan Leylâ vü Mecnûn unu H.919 / M.1514 yılının Zilhicce/Ocak ayında tamamlamıştır "İslâmî edebiyatın en tanınmış ve sevilmiş hikâyelerinden olan Leylâ vü Mecnûn, esasen Arap kaynaklarına dayanır. Çöl hayatı içinde doğmuş bir aşk hikâyesi görünümündeki bu eser, Fars ve Türk edebiyatlarında da işlenmiştir. İlk defa Nizamî tarafından mesnevi nazım şekliyle kaleme alınan bu hikâye, Türk şairleri tarafından da çok sevilmiş ve ona nazireler yazılmıştır. Celîlî, Leylâ vü Mecnûn unu yazarken esas olarak Nizamî yi örnek almış ama Hatifî den de faydalanmıştır. Onda Husrev ile Câmî nin yanı sıra Türk şairlerinden Ali Şir Nevâyî nin de etkisi görülür." Cadı Tohumu Margaret Atwood William Shakespeare in ölümünün 400. yılı dolayısıyla başlatılan "Shakespeare Yeniden" serisi kapsamındaki Cadı Tohumu, Margaret Atwood un, sanat-hayat ilişkisi; taklit ve yeniden yaratım; Shakespeare in ve sanatın çağları aşan yorum gücü üzerine hınzır bir ironiyle kurduğu olağanüstü bir roman. Shakespeare in Fırtına adlı oyununu sahnelemeye hazırlanan tiyatro yönetmeni Felix in işi, yardımcısı Tony nin bir kumpasıyla elinden alınır. Yıllar sonra Felix, çoktan ölmüş kızı Miranda nın hayaliyle bir köşeye çekilmişken, beklediği "Fırtına" bir iş ilanıyla gelir. Fletcher Cezaevi nde mahkûmlar için düzenlenen "Edebiyat Yoluyla Okuryazarlık Kazandırma Programı"na eğitmen olarak başvurur Felix. Hırsızlardan, dolandırıcılardan oluşan cezaevi tiyatrosu, aralarında kumpasçı Tony nin de bulunduğu bürokratları karşılamaya hazırdır artık. İntikam saati tiyatro yönetmeni Felix ve demir parmaklıklar ardındaki ayaktakımı için de gelip çatmıştır. Aforizmalar Stephen Hawking Bu sözlerin altında, yaşadığımız zaman dilimine buluşlarıyla damga vurmuş bir biliminsanının kibirli dışavurumunu aramak manasız olurdu. Sayfaları çevirmeye başladığınız an göreceksiniz ki o aslında kendini "nasıl ve neden diye sormaktan asla bıkmamış bir çocuk" olarak tanımlıyor. Yetişkinlik çağının tamamını başka insanların yardımına muhtaç geçirmiş olmasına rağmen umudunu, yaşama arzusunu ve hatta adı yıkımla yan yana yazılı olan insanoğluna dair inancını koruyor. Fakat Schrödinger in kedisinden bahsedildiğini duyunca eli tabancasına gitmiyor da değil UFO gördüğünü rapor edenleri hafife alıyor olabilir ancak uzaydaki akıllı yaşam formlarının er ya da geç gezegenimizi ziyaret edeceğine inandığını söyleyip şunları ekliyor: "Uzaylıların bizi ziyareti, az çok Kolomb un Amerika ya ayak basmasına benzeyecektir ki bu durum Kızılderililer açısından pek de iyi sonuçlanmamıştı." facebook/haber.podium

63

64