Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-17

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-17"

Transkript

1 Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s Emel KOÇ 1 GABRIEL MARCEL'İN ''KİŞİ'' NOSYONU Özet G. Marcel felsefesinde gezgin bir varlık olarak kişi fikri, merkezi bir yer işgal etmektedir. Onun kişi hakkındaki düşüncelerini ayrıntılarıyla irdelemeksizin, felsefesinin bütünü hakkında net bir fikir sahibi olabilmek neredeyse imkânsızdır. Marcel e göre, insan ne olacağı önceden belirlenmemiş olan, kendi istenciyle yaşamak ve varolmak arasında karar vererek, varolmayı seçmek suretiyle kendini gerçekleştirmeye çalışan bir varlıktır. Bu suretle kişi için varolmak, kendini, kendi dışına açarak ve kendini aşarak kendini yaratmak anlamına gelir. Yani varlık tecrübesi, komünyonda ortaya çıkar. Varolmak, varlığa katılmaktır. Dolayısıyla kişi, kendi imkân ve sınırlarını tanımak isterken ontolojik bir bütünlüğü kavrayarak, doğayla, başka benlerle ve nihai noktada da Mutlak Sen (Tanrı) ile uyumlu ilişkiler kurma girişiminde bulunan özgür bir varlıktır. Anahtar Kelimeler: Kişi, bedene bürünme, bağlanma, sadakat, katılım, özgürlük. GABRIEL MARCEL'S NOTION OF PERSON Abstract In G. Marcel s philosophy, the notion of person as a homo viator occupies a central place. Without discussing his view of person in detail, it is nearly impossible to have a clear understanding of his whole philosophy. According to Marcel, human is a being who tries to realize himself through selecting to exist, deciding between to live with his own will, which has not been determined what to happen before, and to exist. In this way, existence for person means to create himself by opening himself to out of himself and exceeding himself. In other words, the experience of being arises in communion. To be is to participate in being. Therefore, person is a free being who attempts to establish conformable 1 Prof.Dr., Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Felsefe Grubu Eğitimi A.B.D.,emelkoc20@yahoo.com

2 Emel Koç relations with the nature, otherselves and the Absolute Thou (God) at the ultimate point, apprehending an ontological integrity while asking to recognize his opportunities and limits. Key Words: Person, incarnation, commitment, fidelity, participation, freedom. Fransızcada 'personne' ile karşılanan 'kişi' ya da 'şahıs' terimi etimolojik açıdan çeşitli değişimlere uğramıştır. Önce Etrüks kaynaklı 'phersu' kelimesinden, Latincedeki 'personna' şeklini almış, daha sonra bugünkü 'personne'e dönüşmüştür. Latincedeki 'persona' uzun bir süre 'maske' anlamında, Cicero'dan itibaren ise maske giymiş bir tiyatro kahramanının sahnede oynadığı rol anlamında (Lahbabi, 1972:22; Dindar, 1988:25) kullanıldıktan sonra, zamanla insanın öz niteliği, öz çizgileri anlamında kullanılmaya başlamıştır. (Akarsu, 1979: ). Şahıs terimi Arapçada yükselmek, görünmek, ortaya çıkmak; zuhur etmek, birine sabit şekilde bakmak; temsil etmek, açıklamak anlamlarına gelen 'şahasa'dan türetilmiş, Türkçeye de bu şekliyle girmiştir. (Dindar, 1988:25) Bu suretle Batılı 'personne' ve anlamdaşı 'şahıs' ya da 'kişi' terimi günümüze ulaşıncaya değin uzun bir tasfiye süreci geçirmiştir. 'Kişi' ya da 'şahıs' düşüncesi başlangıçtan itibaren farklı din ve kültürlerin ilgi alanını oluşturmasının yanı sıra felsefenin de temel ilgi alanlarından birini oluşturmuştur. Kişi düşüncesinin felsefenin gündemine girmesinde şüphesiz filozofların birey ile kişiyi/insan varlığını ayırma, daha açık bir ifadeyle, herhangi bir türün bir üyesi olan 'birey' ile insan türünün yetkin ve bilinçli bir üyesi olan 'kişi' arasında bir ayrım yapma ihtiyacının olduğu söylenebilir. Bu sebeple bir filozofun kişi hakkındaki düşüncelerini anlamaya çalışmak nihai noktada onun insan anlayışını incelemek, ona göre 'insanın ne anlama geldiğini sorgulamak' olacaktır. (O'Malley, 1984:275) Kişi düşüncesi pek çok düşünür gibi Fransız filozof Gabriel Marcel ( ) felsefesinin de başlıca konularından birini oluşturmuştur. Marcel'in kişiye/insan varlığına yönelik ilgisi ''sürekli, kapsamlı ve kuşatıcı'' (O'Malley, 1984:275) olmuştur. Onun kişi hakkındaki düşüncelerini ayrıntılarıyla irdelemeksizin felsefesinin bütünü hakkında net bir fikir sahibi olabilmek imkansızdır. O her düşünceyi, her aktı, her konuşmayı 'kişisel bağlam'a referansla anlamaya,bu bağlamın temel özelliklerinin neler olduğunu gözden kaçırmaksızın kavramaya çalışmış, bunu yaparken de felsefi düşüncelerini daha anlaşılır hale getirebilmek ve soyut bir düşünce olmaktan kurtarmak amacıyla dramaya yönelmiştir. Felsefe ve müziğin yanı sıra yaratıcılığını sergilediği bir diğer alan olan drama yoluyla Marcel sevgi nefret; sadakat ihanet gibi kişisel tecrübelerin temel çelişkilerini örneklendirebilme imkanı bulmuştur. ''...tiyatro, somut varoluşsal yaklaşımıyla Marcel'e yaşamın anlamı ve değeri konusundaki kişisel sorunları derinden inceleme...''(hanley,1998:24) felsefi düşüncelerine ilişkin ilk doğrulamayı yapma fırsatı vermiştir. Felsefi anlamda ulaşmış olduğu belli sonuçları çoğu kez dramalarının öncelediğini ifade eden Marcel'in tiyatro eserleri ve felsefi düşünceleri tam bir anlam bütünlüğü içermiştir. Biz bu çalışmamızda G. Marcel'in 'kişi' düşüncesini ayrıntılarıyla ele alıp irdelemeyi arzuluyoruz. Gabrıel Marcel'in Felsefi Eğilimi Gabriel Marcel varoluş felsefesinin teist kanadının öncü bir ismidir. Felsefi kariyerine F.H.Bradley ve J.Royce gibi düşünürlerin etkisiyle idealist bir perspektifden başlayan Marcel, 2 Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-17

3 Gabrıel Marcel'in ''Kişi'' Nosyonu yaşamındaki bazı yıpratıcı deneyimler sonrasında-4 yaşında küçük bir çocukken annesini kaybetmesi; babasının katı bir mizaca sahip teyzesi ile evlenmesi; bu evlilik sonucunda Marcel'in farklı kişilik özelliklerine sahip teyzesi ve annesi, 'görülen' ve 'görülmese de mevcudiyeti sürekli bir biçimde hissedilen' arasında yaşadığı ikilemler; hassas bir yapı ve sağlık problemlerinden kaynaklanan sıkıntılar; ailenin akademik beklentileri; I.Dünya Savaşı'nda Kızıl Haç Örgütünde kayıp askerlerin kayıt fişlerini tutma ve onların ailelerini bilgilendirme görevi v.b.-idealizmin insan varoluşunun somut yönlerini yansıtamadığı, ''insan ve dünyayı yapaylaştırdığı'' (Blackham, 2005:72) düşüncesiyle felsefi bir dönüşüm yaşamıştır. Özel yaşamındaki ilişkiler, onun dikkatini 'açıklık', 'sevgi', 'bağlanma', 'sadakat', 'sorumluluk' v.b. tecrübeler çerçevesinde şekillenen kişisel ilişkilere odaklaştırmasına neden olmuş ve zaman içerisinde düşüncesini tüm idealist ögelerden arındırmıştır. Bu doğrultuda o, dünya içindeki insanı ve onun somut tecrübelerini temel alan, kendi ifadesiyle, 'somut'(konkre) felsefesini biçimlendirmiştir. Marcel'in somut varoluşsal felsefesi 'bilgi' karşısında 'varlık'ın önceliğini vurgulayarak işe başlamış, hareket noktası olarak tecrübenin incelenmesini esas almıştır. Felsefenin ''kendini tanıma tecrübesinin belirli bir biçimi'' (Gallagher, 1962:123) olduğunu düşünen Marcel, bireyin kendi öz tecrübesinin gerçekten somut bir algısına ulaştığı ölçüde başkalarının tecrübesine ilişkin gerçek bir kavrayışa da ulaşabileceğini düşünmüştür. (Marcel, 2001:6-7) Bu doğrultuda somut felsefede akıl değil, tecrübe üzerine odaklanılarak dünyanın yalnızca rasyonel gereklilik formuyla düşünülebileceği, ancak yalnızca, kaçınılmaz bir biçimde 'olumsallığa' yer açan bir tecrübeyle tanınabileceği, çünkü olumsallığın gerçekte bireyselliğin bir ifadesi olduğu vurgulanmıştır. Hal böyle olunca Marcel'e göre felsefi araştırma pür düşüncenin formülasyonları ya da kesinlikleriyle değil, kişinin bir duruma ilişkin yaşanmış tecrübelerinin incelenmesiyle başlamak durumundadır. Zira ''otantik felsefe, düşünceye dönüşmüş tecrübedir.'' (Marcel,1964:26) O spesifik bir tecrübe olmaksızın olamayacağı gibi, düşünceden yalıtlanmış tecrübe de değildir. Marcel sevgi, sadakat, iman, umut, yalnızlık gibi insanın kendi biricikliği içinde yaşadığı varoluşsal tecrübelerin önemini kavrayıp kendi tecrübelerine yönelik incelemeler yapmasının ardından rasyonel bir sistem ile 'burada ve şimdi' (hic et nunc) nitelikleriyle ön plana çıkan kişisel tecrübeleri bütünleştirebilmenin imkansızlığını; subjektif tecrübelerin bir sistemin tamamlanmışlığı ve soyutluğu içerisinde gereği gibi sunulmasının mümkün olamayacağını fark etmiş ve bu doğrultuda sistematik bir araştırma yapma ve rasyonel bir sistem kurma eğilimi sergilememiştir. Bu durumda Marcel'e göre somut felsefe yapmak öncelikle belli bir akademizm türünü içeren 'izm'lerin ilke itibarıyla reddedilmesi anlamına gelmiştir. (Marcel, 1964:60) 'İzm'ler en kapsayıcı anlamıyla düşünülen tecrübeyi kuşatamama riskini beraberinde getirdikleri için, sistematik tarzda felsefe yapmanın somut varoluşsal felsefeye ihanet etmekle eşdeğer olduğunu düşünen filozof, dogmatik teorilere karşıt bir biçimde Sokratik bir tavır sergilemiştir. Felsefenin kesin kanıtlar aramaktan çok araştırmaya, keşfetmeye, bulgulamaya yardımcı olması gerektiğini düşünen filozof, Sokratik metodun sürekli araştırma, dikkatle irdeleme ve diyalog esasına dayanan niteliği ile kendisinin 'bir kereliğine başarılmış, olmuş bitmiş sonuçlarla yetinmeyen' düşünme biçimine çok uygun olduğunu belirtmiştir. Hatta kendi 3 Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:10, Mart 2017, s. 1-17

4 Emel Koç düşünme biçimi için etiketlerden hiç hoşlanmasa da-buna rağmen bugün ilk Fransız varoluşçu filozofu ve ilk Fransız fenomenologu etiketiyle anılmaktadır-en az yanıltıcı olduğunu düşündüğü 'neo-sokratizm' ifadesini kabul etmiştir. Marcel'in yaşam boyu sürecek arama, sorgulama ve keşfetme tutkusu, metodolojisinde kendisini bir yandan Sokratik bir ruhla gelişen araştırma biçimi olarak, diğer yandan metafor yöntemi olarak göstermiştir. Pek çok metaforun yanı sıra özellikle yol metaforları onun keşif ve dinamizm tutkusunu yansıtmıştır. Bu bakış açısı doğrultusunda Marcel somut felsefenin bir seri mantıksal, epistemolojik, metafizik argüman sunmaktan çok, somut varoluşsal tecrübelerin özgün betimlemelerini yapmak suretiyle şekillendirilebileceğini düşünmüş; tamamlanmış bir ürün olmayıp kendini gerçekleştirme yolunda bir varlık olan insana dair bir keşif yolculuğuna çıkmak amacını gütmüştür. Bu durumda Marcel felsefesinde kişi/insan varlığı, kişi olmanın ne anlama geldiğine dair spesifik bilimsel incelemelere dayanan genellemelerden değil, varoluşsal tecrübelerimizden hareketle ve insan olmanın asli anlamının keşfedilmesi suretiyle anlaşılabilecektir. Varlık'ın Temel Modusları: Durum İçinde Olmak; Hareket Halinde Olmak Marcel'e göre felsefi araştırmanın ilk adımı bir başlangıç noktası bulabilmektir. O bu başlangıç noktasını Descartesçı anlamda 'varlığı temellendiren düşüncenin kesinliğinde' değil, bir 'durum içindeki varlıktan kaynaklanan kesinlikte' bulmuştur. Daha net bir ifadeyle somut varoluşsal felsefenin hareket noktası ''durum içerisinde olmaktır.'' (Marcel, 1967a:22) Marcel insanın özünün (essence) durum içinde olmak olduğunu ifade etmiştir. Durum yalnızca fiziksel ve zamansal konum olarak anlaşılamaz. 'Durum içinde olmak' spesifik ve somut olarak nitelendirilen bir biçimde, soyut terimlere indirgenemeyecek içsel ve dinamik yaşamsal ilişkiler bağlamında yer almak anlamına gelir, yani durum basit bir konum meselesi olmanın ötesinde değer, ilgi, bağlılık, incinebilirlik v.b. tecrübe meselesidir. Bizler yalnızca 'orada' ya da 'burada' değil, daha da önemlisi ''...nın arasında-orada'', ''...ile birlikte-oradayız'' (Cain,1963:77) O halde 'durum'u salt mekansal belirlemeler olarak anlamak yanıltıcıdır. Marcel insanın hiçbir zaman 'durum' özelliğini üzerinden atamayacağını, kendini tek başına yeterli hissedemeyeceğini ve mükemmel bir dünyaya sırtını dayayamayacağını ifade eder. Ona göre insan kendi ontolojik anlamına uygun istikrarlı bir düzen oluşturabilme; içsel birliğini fonksiyonlaşma ve bürokratikleşme v.b. sonucu yitiren bir dünyayı yeniden inşa edebilme ve kendini gerçekleştirebilme amacıyla somut bir durumdan diğerine geçecek surette sürekli seyir halindeki 'gezgin bir varlık' (homo viator)tır. Bu perspektiften bakıldığında insanın bu dünyadaki durumu ''...bir nehrin...kaynağını bulmaya kalkışan bir kaşifin'' (Marcel, 1967b:95-96) maceracı bir gezginin durumundan farksızdır. Bu sebeple somut felsefede 'durum içinde olmak' ve 'hareket halinde olmak' varlığın birbirini tamamlayan iki modusudur ve bu iki modus Marcel felsefesinin temel problemlerinden olan ve kişi olabilmenin esasını oluşturan 'bedene bürünme' (incarnation) ile birlikte düşünülmek durumundadır. Marcel'e göre 'ben varım' demek öncelikle, ben bir durum/bağlam içindeyim, yani benim bir dünyam var anlamına geldiği için (Ritter, 1954:24) 'durum içerisinde olmak', 'dünyada kökleşebilmek', öncelikle bedene bürünmenin sonucu olarak değerlendirilmek durumundadır. Bu, somut felsefenin bir gereği olarak ideal olan karşısında ''varoluşsal olanın 4 Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-17

5 Gabrıel Marcel'in ''Kişi'' Nosyonu önceliğinin vurgulanması'' (Marcel, 1964:21) ve 'ben'in cisimleşmeme durumunda dünyada varolamayacağı anlamına gelir. Daha net bir ifadeyle 'ben'in gerek dünya ile gerekse diğer bilinçli varlıklarla fiziksel ve tinsel bağlantısının temelinde bedene bürünme vardır. Bedene bürünme beden olarak, bu özel beden olarak, onunla özdeşleşmeksizin, ondan ayrılmaksızın görülmektir. Bedenimin dışında veya ötesinde yerleşebileceğim makul bir yer yoktur. (Marcel, 1964:20) Marcel'e göre farklı düşünme düzeylerinin bedene yüklediği anlam farklıdır. Tümel, soyut ve objektif bir bilgiye yönelen ve analiz esasına dayanan bir düşünme biçimi olan 'birinci refleksiyon' (primary reflection) 'ben'im (self) ve 'beden'im arasındaki hassas bağı çözmeye çalışıp beni evrensel bir bilinç ve objektif mahiyetli bir beden haline dönüştürme eğilimindedir. Bedeni objektifleştiren, onu 'ben'den ayıran böyle bir düşünme biçimi Marcel'e göre Kartezyen bir nitelik taşır. Oysaki daha derin bir düşünce düzeyi olan ve somut felsefi araştırmanın özel ve yüksek bir enstrümanı olarak düşünülen 'ikinci refleksiyon' (secondary reflection) açısından durum farklıdır. Marcel'in bir ''konsantrasyon aktı'' (Gabriel,1984:301)olarak söz ettiği ikinci refleksiyon ''onarıcı'', ''telafi edici'' (Marcel, 2001:83) bir özelliğe sahiptir. O, birinci refleksiyonun aksine ''parçalara ayırmaktan, bölmekten değil,...ihtiyatsız bir analizin parçalara ayırdığı yaşayan dokuyu tüm sürekliliğiyle yeniden inşa etmekten ibarettir.'' (Marcel, 1952:334) Sevgi, sadakat, iman gibi tecrübelere yönelerek insan tecrübesinin anlamına ilişkin zengin bir kavrayış sunmaya çalışan ikinci refleksiyon, varoluşa ilişkin bilinçli bir farkındalığa imkan veren, 'ontolojik sırrı' muhafaza etmeye çalışan bir düşünme biçimidir. Bu özellikleriyle ikinci refleksiyon 'ben'im ve 'beden'im arasındaki hassas birliği kavratarak,benim varlığımı, özel ve biricik kendim olarak yaşadığım bir bedenle birleştirilmiş bir varlık olarak açığa çıkarır. Marcel'e göre 'benimki' olan bu bedenin nihai noktada bir obje düzeyine indirgenemeyeceğini kavramayı başardığım ölçüde ''ben bedenim'im'' (Marcel, 2001:101) diyerek 'ben'im ve 'beden'im arasındaki 'içsel birliği' vurgulama imkanım vardır. Marcel 'ben bedenimim' diyerek 'ben'im ve 'beden'im arasındaki içsel birliği kavrayışımda 'duyum' (sensation) ve 'hisleri' (feeling) olan bir varlık olmamın önemine değinir. Ona göre duyum bir varlık modusudur ve her iletişimin her yorumlamanın temelinde bulunur. Duyum pasif bir alım değil, varlığa doğrudan bir katılımdır.daha net bir ifadeyle hissetmek, duyumsamak dışsal bir eyleme pasif bir biçimde maruz kalmaktan çok, dışsal bir eyleme kendini vermek, ona kendini açmak anlamına gelir. (Marcel, 1964:90-91) Hissetmek katılmaktır. Dolayısıyla his ya da duyum pasif değil, aktiftir. Marcel'e göre 'ben'in his ve duyumları olan bir varlık olması bedene bürünmesi ve dünya ile olan ilişkileri açısından büyük önem taşır. Zira his, 'benim hissim', gerçekten yalnızca bana ait olan şeydir ve ben bedenimi benim olarak ancak hislerim yoluyla duyumsayabilirim. ''His yoluyla bedenim benimkidir.'' (Gallagher, 1962:20-21) Benim hissettiğim şey bedenimin diğerleri arasında herhangi bir beden olmayıp, benim bedenim olduğu ve bedenimin tüm kişisel tecrübelerim için temel oluşturan bir kesinlik olduğudur. Bedenimin bu özelliği yalnızca biyolojik ya da araçsal anlamda değil, fakat benim sadece bedenimle hissedebilmeme ya da edimlerde bulunabilmeme bağlı olarak dünyanın benim için varolması anlamında da geçerlidir. Böylece Marcel bedenin, zihin ve dünya arsındaki 'araçsal aracılığını' önceleyen daha temel bir anlamına dikkat çeker: Bu, benim kendimin kendi bedenime ilişkin asli ve doğrudan hissimdir. Kendimin/benliğimin bedenime bu doğrudan katılımı benim dünya ile ilişkilerim için bir model oluşturur. Diğer bir deyişle bedenime katıldığım ölçüde bedenim aracılığıyla dünyaya ait 5 Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:10, Mart 2017, s. 1-17

6 Emel Koç olurum, tecrübe etme imkanım doğar. Bedenime ilişkin farkındalığım ve tasdikim varoluşa dair tüm farkındalıklarımı önceler. ''... Beni bedenimle ve bedenim aracılığıyla dünyanın kendisiyle birleştiren temel duyum aracılığıyla dünyaya katılırım." (Zaner, 1984:326) Böylece Marcel'e göre beden hissi -benimki olarak bu beden hissi- prerefleksiften refleksife kadar varoluş alanındaki bir katılımın, dünyada cisimleşmiş haldeki benliğin katılımının devamlı bir sürekliliğidir. (Straus,1984:128) Görüleceği üzere Marcel felsefesinde bedenim hem ayırıcı hem de bağlayıcı bir role sahiptir. O beni diğer bedenler ve benlerden 'benim bedenim' olması itibarıyla ayırırken, varoluşu itibarıyla kendi kendine yetebilen bir 'monad' olmadığım için beni diğer bedene bürünmüş benlere bağlamaktadır da. Dolayısıyla insan bedeni, kişinin zaman ve mekânda yer aldığını, diğer cisimleşmiş varlıklarla ilişki kurduğunu, tecrübe eden bir varlık olduğunu dolayısıyla onun bir 'seyirci' ya da 'gözlemci' değil, 'katılımcı' ya da 'tanık' olduğunu göstermesi açısından önemlidir. O halde somut felsefede 'ben varım'(i exist) iddiasında bulunduğumda sadece kendi başıma varolmadığımı aynı zamanda ortaya çıktığımı, görüldüğümü, ilişki kurabilen bir varlık olduğumu ifade etmek isterim. Ben varımdaki (I exist) 'ex' öneki dış dünyaya doğru bir hareket, merkezkaç bir eğilim anlamına geldiği için asli bir öneme sahiptir. (Marcel, 1964: 17) Benim kendi dışıma doğru başkalarıyla temasa geçme olanağımın yolunu açan ise 'bedenimin bulunduğu' olgusudur. Bu sebeple somut felsefede ''bedensel varoluşumun dünyadaki hayata...katılımı'' (Blackham, 2005:73) öncelikli bir önem arzeder ve Marcel felsefesinde 'varoluş' ve 'bedene bürünmüş varlık' birbirinden ayrılamaz. Böylece Marcel'in somut felsefesinde Varlığın temel moduslarından olan 'durum içinde olmak' ve bunun bir gereği olarak 'bedene bürünmüş olmak' varoluşun bir yalıtlanma değil, daima 'birlikte varoluş' olduğunu benim ise bir 'seyirci' değil 'katılımcı' olduğumu gösterir; yani insan varlığı esas itibarıyla 'intersubjektif' ve 'iletişimsel' bir platformda anlaşılmak durumundadır. Varlık'ın temel moduslarından ikincisi olan 'hareket halinde olmak' ise insanın, bir varlık durumu, bir varoluş olarak 'kendini gerçekleştirme yolunda' fiziksel ve metafiziksel bir seyir halinde olan 'gezgin bir varlık' (homo viator) olduğuna dikkat çeker. O halde Marcel felsefesinde kişi/insan varlığı birbirlerine sıkı sıkıya bağlı olan 'katılımcı olmak' ve 'gezgin olmak' hususiyetleri gözönünde bulundurularak anlaşılmak durumundadır. 6 Varoluş'tan Varlık'a Marcel'in somut felsefesinde ben'in keşfedilmesi ya da insanın tanınması Varlık probleminden ayrı düşünülemez. Zira Marcel felsefesinin temel prensibi bireysel varlığı kendi varoluşsal derinliği içinde ne denli tanıma imkanı bulabilirsek, ''o denli...varlık olarak varlığa dair bir kavrayışın...'' (Marcel, 1964:14) mümkün olabileceği biçimindedir. Bu sebeple Marcel ilk bakışta birbirine karşıt gibi görünebilen 'varoluşsal olan' ile 'metafizik olan'ı birleştirebilen bir yol bulunduğunu ve bunun da kendi varoluşsal derinliklerimizden geçtiğini ifade ederek kişisel tecrübenin ''metafizik bir değere'' (Reneaux, 1994:79) ve derinliğe sahip olduğuna dikkat çekmiştir. Zira Marcel felsefesinde tecrübe kişinin 'gerçekliğe katılım aktı' dır. Kişisel tecrübenin metafizik derinliği yani 'Varlık'a ait olma' anlamındaki 'somut katılım' Marcel felsefesinde izole edilmiş bir bireyselliğin sadece bir soyutlama olduğunu açıkça gösterir.varlık'a ilişkin soyut bir metafizikle değil, 'Varlık'a yönelen sevgi, bağlanma, sadakat, umut, iman gibi somut tecrübeler' ile ilgilenen Marcel'e göre somut metafizik açısından temel ayrım 'bir' ya da 'çok' ayrımından ziyade 'dolu' ya da 'boş' ayrımıdır; yani modern dünyanın getiri ve götürüleri doğrultusunda saçmalık, yabancılaşma, yalnızlık, tedirginlik, bulantı v.b. Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-17

7 Gabrıel Marcel'in ''Kişi'' Nosyonu belirtilerle kendisini gösteren 'anlamsal boşluk' duygusu ve beraberinde gelen bir anlam arayışıdır.mevcut koşullardan memnuniyetsizlik duyarak bilimsel, felsefi sanatsal ürünler ortaya koymaya çalışma, tinsel bir tecrübe yaşama ya da soyut objektivite dünyasını aşma eğilimi gibi farklı şekillerde görülebilen anlam arayışı Marcel'e göre ontolojik gerekliliğin bir görünümüdür. 'Varlık için ihtiyaç' ya da 'varolma ihtiyacı' olarak ifade edilebilen 'ontolojik gereklilik' (ontological exigence) bir tür 'varlığa susamışlık' halidir. Marcel ontolojik gereklilikten söz edildiğinde ihtiyaç ya da gereksinim sözcüklerinin arzu edilen bir şeyle ilgili olmaları sebebiyle 'gereklilik' terimini tam olarak karşılamadıklarını belirterek, ontolojik gerekliliğin bir objeye duyulan arzu olmadığını vurgular. Ontolojik gereklilik talep edilen bir şey ile ilgilidir. Talep edilen şey ise Varlıktır. Varlık bu gereklilikle tanımlanmak durumundadır.bu sebeple Marcel'e göre Varlık'ı inkar eden bir doktrin açısından ''Her şey beyhudedir.'' (Marcel, 1952:179) Zira varlık, doluluktur. Varlık tecrübesi bütünlük tecrübesinden, bütündeki mananın kavranmasından ayrılamaz. Varlığın inkar edildiği bir dünyada insan anlamsızlığa ve umutsuzluğa mahkum olur. Dolayısıyla varoluşun temel doğasının 'boşluk' ya da 'yabancılaşma' değil, 'umut' olduğunu düşünen Marcel'e göre, insanın dünyadaki anlam boşluğunun temel sebebi Mutlak olana duyduğu içsel bir istekten, Varlık talebinden kaynaklanır. Zira insan bir 'varlık durumu', bir 'varoluş' olarak eksikliklerini giderme kendini gerçekleştirme yolundadır. Dolayısıyla varoluş olmanın gereği kendi varlık temelini kendi dışına açılarak bulmakta gizlidir. ''...Varoluşum ne denli başkalarını kapsayan bir karakter kazanırsa, onu Varlıktan ayıran yarık o denli kapanır; başka bir deyişle, ben o denli varolurum.'' (Marcel, 2001:33) O halde Marcel'e göre kişisel varoluşu Varlıktan kopuk olarak kavramak mümkün değildir. Varoluş, birliktevaroluştur.'kişi için varolmak kendini kendi içine hapsederek değil, 'başkasına' ve nihai noktada 'Mutlak Varlık'a doğru açarak ve kendini aşarak kendini gerçekleştirmektir. Zira kişisel tecrübe kendi üzerine odaklanan yalıtlanmış bir 'ben 'in tecrübesi olmayıp, 'başkası'na açılan ve onun tarafından zenginleştirilen bir 'ben 'in tecrübesi olmak durumundadır. Görüleceği üzere Marcel'e göre insani değerlere dayalı insan ilişkileri çerçevesinde şekillenen ortak bir yaşam ve gerçek bir iletişim olmaksızın kişi olabilmek ve derin bir insanlık tecrübesinden söz edebilmek mümkün değildir. İnsanlar, kendi imkan ve sınırlarını fark etmeleri doğrultusunda, kişisel tecrübelerinin derinliği ölçüsünce 'Varlık'a kozmik açılım' yolundaki çabalarının yoğunluğu bakımından birbirlerinden ayrılırlar. Bu sebeple Marcel felsefesinde ''...kişi, hem araştırma konteksi hem de analiz edilmesi gereken epistemolojik bir modelden çok, nihai noktada gerçekleştirilmesi gereken bir görev'' (O'Malley, 1984:276) olarak karşımıza çıkar. Bu görev ilk bakışta gerek düşünce gerekse aksiyon bağlamında bireysel yönüyle ön plana çıkma zaruretinde olsa da, onun insanın ontolojik anlamı itibarıyla nihai noktada katılım (participation) yani Varlık ile doğrudan bütünleşme esasına dayalı olan evrensel bir görev olduğu anlaşılmaktadır. Varlık Sırrı Marcel'e göre 'ben kimim?' sorusu şu ya da bu biçimde tüm problemlerin kendine bağlandığı ''biricik metafizik problem'' dir. (Marcel, 1967a:24) İnsan ancak Sokratesvari bir 'ben kimim?' sorusunun izlerini sürerek kendi imkan ve sınırlarını tanımak suretiyle doğrudan tecrübesine dönebilir ve bu suretle insan olmanın gerçek anlamını fark edebilir. Bu sebeple Marcel'in temel çabası kendi somut biricikliği içerisinde kavranan ve kendisini etkin bir biçimde gerçekleştirmeye çalışan insan varoluşu ile onu kuşatan Varlık'ın mevcudiyeti arasındaki 'sırlı' 7 Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:10, Mart 2017, s. 1-17

8 Emel Koç ilişkiyi kavramaktır. Marcel Varlık'ı kavramanın yolunun soyut bir biçimde 'Varlık var mıdır yok mudur?' gibi sorular sormak değil varoluşsal bir tecrübe ile Varlık'a katılmak olduğunu ifade eder. Varlık bir obje olmadığı, ben de kendini gerçekleştirme yolunda bir varoluş olduğum için 'Varlık nedir?' sorusu, 'Ben kimim?' 'Varlık hakkında soru soran ben kimim?' sorusundan ayrılamaz. Zira ben Varlık'ın kendisini,ancak kendi varlığımı inşa etmeye çalışırken, ben'i ben yapan 'Varlık'a katılımım' durumunda kavrayabilirim. Bu sebeple ''Varlık yaşanacak ve kendi içinde tecrübe edilecek bir sır ile ilgilidir.'' (Gürsoy, 1988:45) Varlık'ı dışarıdan bir 'problem' (problem)olarak düşünmek imkansızdır.problemin bana göre dışsal olduğu bir durumda sır (mystery), bizzat kendimi bağlanmış bulduğum, içine dahil olduğum katıldığım bir gerçekliktir. Sır, 'ben' ile 'benim karşım' arasındaki ayrımın anlamını kaybettiği beni saran ve kuşatan bizzat kendimin de içinde yer aldığım bir şeydir. Marcel'e göre somut olan sırlı olandır ve her sır örneği temel olan 'Varlık sırrı'nın (Ontolojik sır) tekil bir görünümüdür. Bu sebeple sır, 'problem-ötesi' (meta- problematik) veya 'teknik-ötesi' diye isimlendirilebilen 'aşkın' bir alana aittir. Bir problem en azından ilke itibarıyla çözümü mümkün olan epistemolojik bir esasa dayanırken bir sır ise 'çözülebilirlik' kategorisini kendisine uygulamanın mümkün olmadığı ontolojik bir temele dayanır. Dolayısıyla sırrı karakterize eden şey 'kişisel olması' sebebiyle objektifleştirilememesidir. Sır, ne bilimsel bilginin kriterleri doğrultusunda düşünülebilir ne tasavvur edilebilir ne de ispat edilebilir.objektif düşünceyle ulaşabildiklerimiz yalnızca problemlerdir. Sırlar varoluşumuzla ilintili olduğu için, sırrı ispat etmeye kalkışmak onu nesnelleştirir, değerini indirger.bu münasebetle Marcel sırrın kendiliğinden anlaşılamayan, özgürlüğe bağlı ve imana benzeyen bir tür 'somut sezgi' ile bilinebileceğini ifade eder.(reneaux, 1994:81) Bu perspektiften bakıldığında Marcel felsefesinde 'Varlık olmak' kategorisinin,'sahip olma' kategorisinin aksine, dıştan çok, içten ilişkilerle belirlendiği görülür. İnsan kendi dışındaki obje ve keyfiyetlere sahip olurken, Varlık'a canlı bir etkinlikle katılımda bulunur ve tanıklık eder. O halde ''ne zaman varlıkla ilgili bir araştırma halindeysem dile getirdiğim bir tasdik/evetlemeden daha çok, varolduğum bir evetleme dahilindeki'' (Marcel,1967c:18) bir keşif söz konusu olmaktadır. Kısacası Varlık'ın evetlenmesi samimi bir katılım yoluyladır. O halde katılıma imkan veren ve Varlık'ın bir sır halinde kavranmasını sağlayacak olan doğrudan ve yaşantısal tecrübe nedir? Marcel'e göre bu tecrübe ontolojik düzeyde bir bağlanma (commitment) ve sadakat (fidelity)tir. Katılım Marcel felsefesi ''herşeyden önce bir katılım (participation) felsefesidir.'' (Marcel, 1967:18) Marcel farklı derecelerde katılımlardan söz etse de üç temel katılım düzeyinin altını çizer: Bedenin 'benimki' olarak tecrübesi ve duyum yoluyla gerçekleşen 'bedene bürünme düzeyi'; sevgi, sadakat, umut yoluyla gerçekleşen 'komünyon düzeyi'; dua, koşulsuz sadakat ile umut ve yaratıcılık yoluyla insanın kendisini Varlık'ın huzur ve saadetine açtığı 'aşkınlık düzeyi'. Böylece Marcel felsefesinde insan üç katlı bir diyalektik yoluyla Varlık'a yükselebilmekte, 'kendini Varlık'a açmakta olan' (Gürsoy, 1988:45) şeklinde görerek ontolojik bir platforma yerleşebilmektedir. Katılımın ilk düzeyi,daha önce de söz edildiği üzere, 'bedene bürünme' düzeyi, yani bana ikinci refleksiyon seviyesinde 'ben bedenimim' deme imkanı veren, bedenim ile benliğimin sırlı birliğidir. İnsan, ancak cisimleşme yoluyla başkalarıyla ilişki kurabileceği için bedene bürünme, katılımın ve kişi olabilmenin temelini oluşturur. Bu sebeple Marcel 8 Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-17

9 Gabrıel Marcel'in ''Kişi'' Nosyonu bedenimden ''varoluşsal yörünge merkezi'' ve ''temel metafizik veri'' (Cain, 1963:76) olarak söz eder. Dolayısıyla benim kendimi bedene bürünmüş varlık olarak hissedişim dünyadaki herhangi bir şeyi hissedebilmemden önce hissedilmiş olup, onları hissedebilmemin önkoşuludur. Hissetmek ise maruz kalmak değil, katılmak ve angaje olmaktır. Katılımın ikinci düzeyi, bedene bürünmüş varlığın sevgi, sadakat, umut gibi edimlerle 'başkası'na bağlanması sonucu gerçekleşen 'komünyon' (communion) düzeyidir. İnsanın insana açıklığını temel tecrübe kabul eden Marcel'e göre tek üzüntü kaynağı yalnızlıktır. (Marcel, 1962:73-78) Çünkü varoluşsal hareket daima bir 'biz' ya da 'bizimkine' erişme çabası olup intersubjektiflikten ve iletişimden ayrı düşünülemez. İnsan varlığı ontolojik olarak intersubjektiftir. Dolayısıyla varoluşun diğer varlıklarla birliktelik içerisinde olmasını sağlayan şey her birimizin içindeki biz duygusudur. ''Her bir suje, kendisi için bir 'biz' olduğu, o yalnızca pek çok varlık içinde kendisi olabileceği ve yalnızca bu koşul altında değer (value) mümkün olabileceği için, intersubjektif olan gerçekte sujenin kendi içindedir...benim (sevdiklerim) yalnızca benim içimde simgelenmekle kalmaz, benim içimdedirler, benim öz varlığımın parçasını oluştururlar.(...ben ne yalnızım, ne de tekim)'' (Marcel, 1967a:201) Marcel'e göre her bir bireysel yaşam itibar edilebilen bir değere sahip olsa da, insan asli değerini içinde taşıdığı biz duygusunda ve paylaştığı kişisel tecrübelerde barındırır. Kısacası insan komünal bir varlıktır. O halde bu aşamada sorulması gereken temel soru şudur: Gerçek bir komünyonu sağlayan nedir? Şüphesiz 'ben'den 'biz'e, 'ben'den (I.kişi) 'sen'e (II.kişi) açılan yolda hepimizin yol arkadaşları olduğumuzu, diğerlerinin ''benim arkadaşım gezginler'' (Traub,1988:214) olduklarını fark edebilmem gerekli olsa da, yeterli değildir. Dolayısıyla gerçek bir komünyonun oluşumu için başka faktörler de gereklidir.'başkası'nın isimsizliğinden 'sen'in mevcudiyetine doğru sırlı dönüşüm nasıl mümkün olmaktadır? 'Ben'in ve 'Sen'in sırrı nedir? 9 Bağlanma ve Sadakat Aktı Bağlanma aktı Marcel felsefesinin adeta mihenk taşını oluşturur. Zira Marcel varoluş felsefesinin genel eğilimine uygun olarak insanın dünyaya bir kez gelmiş bulunması ve kendini bir durum (bağlam) içinde bulması sebebiyle onun kendi isteğiyle bilinçli bir biçimde bağlanmış olmasa da, doğuştan dünyaya bağlı olduğunu vurgulayarak, hiçbir etkisi olmadan yani edilgen bir biçimde ortaya çıkan bu bağlanmadan hareketle özgür bir biçimde seçimler yaparak bağlanma zorunluluğunun doğduğunu belirtir.(foulquie, 1998:50)Bu suretle Marcel felsefesini bağlanma aktı çerçevesinde formüle eder. Hal böyle olunca bağlanma ve sadakat Marcel felsefesinde insanın tanınmasına, 'ben'in (I.kişi) aydınlatılmasına imkan veren somut ve doğrudan bir tecrübe olarak karşımıza çıkar. Bağlanma aktı somut felsefede metafizik, ontolojik, etik boyutlarıyla ele alınması gereken önemli bir yer işgal eder. Zira Marcel'e göre insan için varolmak 'katılımcı olmak' ve dolayısıyla 'bağlanmış olmak' anlamına gelir. Bağlanma aktı, kişiye tanımlanabilme ve dış gözlemle anlaşılabilme imkanı olmayan gerçekliğe 'tanıklık edebilme' imkanı sunar. İnsanın temel varlığı 'ben'dir. Ben, Marcel'e göre, ne olacağı önceden belirlenmemiş olan, kendi istenciyle 'yaşamak' ya da 'varolmak' arasında karar vererek, varolmayı seçmek suretiyle kendini gerçekleştirmeye çalışan bir varlıktır. İnsanın varoluşu belli ve değişmez koşullara bağlı bir gerekliliği içermediği için, varolabilmenin yanı sıra kişinin varolmayabilme imkanı da vardır. Buna rağmen kişi, istenciyle varolmayı seçen, kendi bireysel özünü Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:10, Mart 2017, s. 1-17

10 Emel Koç belirleyebilen bir varlıktır. Bu seçim, onun kendi 'ben'i karşısında objelerin olduğu kadar 'başkalarının' yani 'ben-olmayanların' da bulunuşunu fark etmesinden kaynaklanan bir onaylamadır. Böylece ben, bir bağlanma sujesi olarak bir yandan kendini dıştaki bir varlığa doğru aşarak ortaya koyma zorunluluğu içerisinde bulurken, diğer yandan kendisini ancak bağlandığı anda gerçekten tanıyabilme imkanına sahiptir. O halde kişi açısından bağlanma esas olduğuna ve bağlanma ilke itibarıyla başkasını amaçlayan bir akt olduğuna göre başkası kimdir? Marcel başkasını 'şey', 'o' ve 'sen' olmak üzere üç ayrı açıdan değerlendirerek başkasının bir şey (obje) olmayıp, bilinçli bir varlık, suje olduğuna dikkat çeker. Başkası üçüncü tekil kişi olan 'o' olabileceği gibi, ikinci tekil kişi olan bir 'sen' de olabilir. 'O', 'ben'in doğrudan doğruya ilişkisinin olmadığı rastgele bir insan iken, 'sen' ise ben'in somut ilişkiler yaşadığı doğrudan bir kavrayışla kendi gibi açıklayıp denediği 'ben'dir. Başka bir deyişle 'sen' diye bir varoluştan söz etmek için, kendisini özgürce muhatabına bağlayabilen bir 'ben'e gerek vardır,yani 'sen'den söz ediliyorsa bu bir 'ben'den, kendini dışa kapamayan bir 'ben'in yönelişinden ve onun kendini dışa açışından ötürüdür. (Uygur, 1996: 108) Başka 'ben'lerle içten bir bağ kurmadıkça 'ben' için bir 'sen' yoktur. Burada vurgulanması gereken husus, 'ben'in özgürlüğünün ve bağlılığının/bağlanma aktının içiçe değerlendirilmesi gerektiğidir. Zira bağlanma aktı esas itibarıyla özgür bir seçimle yapılan ve her an bozulabilme imkanı olan bir sözleşmeye bağlıdır. O halde özgürlüğümüz, bağlılığımıza ihanet etme gibi bir ontolojik tehlikeyi, kendimizi inkar etme imkanını beraberinde getirmektedir. Bu, bağlanmanın antinomisidir; yani 'ben' bir bağlanma sujesi olarak özgürce bağlanmaksızın yaşayamamaktadır, ancak iç dünyasındaki ve dış koşullardaki olası değişiklikler ve özgürlüğü verdiği söze ve bağlılığına sadakatini engelleyebilmektedir. Daha açık bir ifadeyle bağlanma aktı söz verme kapasitesi olan özgür bir varlığın istekli bir edimi edip, verilen söze ya da sözle bağlanılan şeye sadık kalmayı gerektirmektedir. Ancak söz, hali hazırda söz verilen andaki içsel durumumuz temel alınarak verildiği için, söz vererek bağlandığımız an'daki ruhsal ve duygusal durumumuzun değişmeyeceğinin garantisi yoktur. O halde ben'in iç dünyasındaki ve dış koşullardaki olası değişiklikler sebebiyle söz vererek bağlanılan andaki söze bağlı kalmama olasılığı, bağlanma ediminin özünü zedelemez mi? Daha da önemlisi bağlanma ve sadakat edimleriyle karakterize edilen kişinin/insan varlığının ontolojik birlik ve devamlılığı açısından sorun oluşturmaz mı? İşte bu sorular Marcel'i bağlanmanın akt(act) olarak ne anlama geldiğini ve 'kişi' ile 'akt' ilişkisini araştırmaya yönlendirmiştir. Marcel'e göre kişisel varoluş pasif bir biçimde değil, aksiyon yoluyla şekillendirilebileceği için 'akt' ve 'kişi' birbirini içerir. Akt, kişinin bizzat ''kendi kendine bağlandığı vasıtadır.'' (Reneaux, 1994: 86) Başka bir deyişle, kişinin kendisi ile bağı aktında gerçekleşir. (Cain,1963:79) Her akt kendisiyle ilgili soruya, failinin evet ya da hayır şeklinde bir cevap verebilmesini gerektirir. Bu sebeple akt'ın temel özelliği ister iyi ister kötü olsun, o aktı gerçekleştiren kişi tarafından ''evet gerçekten bu aktı gerçekleştiren benim...'' (Marcel, 1964:107) biçiminde üstlenilebilecek olmasıdır. Bu sebeple gelip geçici bir istek akt değildir ve akt kişisel olana başvurmaksızın düşünülemez. Kişi, aktı ile dayanışma içinde olduğu için, onun kendini tam anlamıyla reddetmeksizin aktını ve onun sorumluluğunu reddetmesi bir bakıma kendini bir kişi olarak reddetmesi anlamına gelir. (Marcel, 1964:109) Bu sebeple Marcel felsefesinde 'özgürlük', 'varlık', 'kişi' ve 'akt' tek ve aynı hakikattir. (Reneaux, 1994: 86) 10 Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-17

11 Gabrıel Marcel'in ''Kişi'' Nosyonu Marcel'e göre aktları kişiyi bağladığı için kişinin temel erdemleri 'sorumluluk alma cesareti', 'yüzleşmek' ve 'meydan okumaktır.' (Marcel, 1964:111) Kişi bir durumu tasarlayabilen, o duruma dair olasılıkları tahmin edip değerlendirerek onlarla yüzleşebilen ve bu doğrultuda o duruma dair kişisel bir tavır alıp, bu tavrın arkasında durarak iç tutarlılığını yakalayabilendir. Onun için kişi, yüzleşmeleri doğrultusunda kendi tavrını sergileyerek, aktlarının sorumluluğunu almak suretiyle bir biçimde kendisiyle bütünleşebilmektedir. Ancak bu ifadelerden hareketle Marcel'in kişinin özüne ilişkin metafizik bir sonuç çıkarma ya da kişi tanımına ulaşma eğiliminde olduğunu düşünmek yanıltıcıdır. (O'Hara, 1964:149) Kişiyi bir veri ya da varolan (existent) olarak telakki edemeyeceğimizi (Marcel, 1964:116) belirten Marcel'e göre, kişinin aktlarının toplamından başka bir şey olmadığını ya da ard arda gelen aktlarının bağlayıcısı-birleştirici bir prensip-olduğunu da düşünmek yanıltıcıdır. Zira böyle bir yaklaşım, akt ve kişi hakkında gereğinden fazla teorik bir bakış açısı takınmak ve kişisel olduğu için objektif bir biçimde dışarıdan incelenmesi mümkün olmayan akta seyirci tavrıyla yaklaşmak anlamına gelecek, kişinin bir davranışa dönüşme riskini doğuracaktır. Kişisel olana başvurmaksızın akt düşünülemese de bu, insanın aktlarının toplamına indirgendiği anlamına gelmez. Zira Marcel, ''insanın 'ne olduğu' ve 'ne yaptığı' arasındaki...ayrımı ''(Marcel, 1967c:81-82) gözden kaçırmanın insan doğasına dair en önemli şeyin yanlış anlaşılması anlamına geldiğini sıklıkla vurgulamıştır. Bu sebeple kişi, kendisini aktları dahilinde ortaya koyan, onlarla bütünleşebilen ve onların sorumluluklarını üstlenebilen, ancak aktlarına indirgenemeyen,bilinci itibarıyla özgür ve aşkın olan bir varlıktır. İşte bu münasebetle bir akt olarak bağlanmanın yapısını irdeleyen Marcel, iç dünyamdaki ve dış koşullardaki olası değişiklikler sebebiyle söz veremem ve bağlanamam demenin kişiyi 'an'lara indirgeyerek onun 'ontolojik bütünlüğünü' gözardı etmek anlamına geldiğini belirtir. O halde kişiye düşen görev, tüm değişimlere karşın varlığının birlik ve devamlılığını sürdürerek, geçmişini üstlenerek, an'lık değişimlere meydan okuyarak bağlanma ve sadakat yoluyla kendini ve geleceğini inşa etmektir. 11 Bağlanma ve onunla birlikte düşünülmek durumunda olan sadakat aktı görüleceği üzere 'varlığın birliğine ve devamlılığına' vurgu yapmaktadır. Zira her bağlanma ve sadakat değiştirilemez olduğu hissedilen bir ilişkiye ve bu yüzden de geçici olmayan bir teminata dayalıdır, yani sadakat aktı kişinin söz verirken ortaya çıkabilecek olası değişiklikleri gözönüne alarak verdiği sözü yerine getirmesidir. Çünkü kişi bağlanarak sadakat yemini ederken gelecekte kendisini neyin beklediğini bilmediği için zamanın getirebileceği değişimlere bağlı olarak kendisini önceden arzu edilenin ötesinde bağlanmış bulabilir. Söz veren kişinin sözlerine değer ve ağırlık kazandıran şey de onun bugünün koşulları içerisinde olup, geleceğe dönük bilgisizliğine rağmen söz verebilme, sözünü tutabilme ve bu doğrultuda kendi kendisiyle iç tutarlılığını muhafaza edebilme cesaretidir. Kişinin kendi kendisiyle tutarlılığı bir özsaygı ve onur meselesidir. Zira kendisiyle içsel birliğini yakalayamayan bir kişinin doğal olarak başkalarına sadık kalması mümkün değildir. Bu bağlamda Marcel bağlanma ve sadakate dair en çarpıcı ifadelerinden birinde ''Sadakatin yeri olarak Varlık'' (Marcel, 1997:41) ifadesini kullanarak kişisel ilişkilerle ontoloji arasındaki temel bağa dikkat çeker. Sadakatin Varlık'ın yeri olduğunu söylemek bir yandan ''onun kişisel olanın varoluşunun ve gerçekliğinin koşulu olduğunu'' (Clyde, 1975:17) söylerken diğer yandan intersubjektiviteden aşkınlığa doğru yönelişin sadakat yoluyla gerçekleştiğine dikkat çekmek anlamına gelir. Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:10, Mart 2017, s. 1-17

12 Emel Koç Bu sebeple Marcel felsefesinde sadakatin değeri onun öncelikle 'ontolojik' bir anlama sahip olmasında gizlidir ve an'lık değişmelerden kaynaklanan her türlü dağılmaya karşılık 'kişisel varlığın birliğine' karşılık gelir. Sadakat aktının temelini teşkil eden ''değiştirilemezlik'' ise ne kişinin kendisinin değişmeyeceğine dair sahte bir bağlılık ne de mevcut koşulların değişmeyeceğine dair samimi bir bağlılıktır. Söz konusu ''değiştirilemezlik'' kişinin koşullarına indirgenemeyeceğini fark etmesi ve bu doğrultuda kendisini sadakat yemini ettiği an'daki durumu ile özdeşleştirebilme iradesidir. Dolayısıyla bağlanma aktı kendi içerisinde saf ve koşulsuz bir bağlanma biçiminde değerlendirilmelidir, yani ''her türlü bağlanma kısmen koşulsuzdur, yani, özü gereği bu bağlanmanın üzerinde gerçekleştiği durumun kendiliğinden değişken unsurlarının soyutlanacak olmasını gerektirir. (Marcel, 1997:41) Bu nedenle söz vererek bağlanma ancak o an'da yaşanılmakta olan dış duruma indirgenemeyen ve kendisiyle bu dış durumu arasındaki farkı algılayan bundan dolayı da kendisini geleceğine nazaran adeta aşkın bir biçimde ortaya koyan kendisinden yanıt veren bir varlık için söz konusu olmaktadır.''(marcel, 1997:41) Böylece bağlanma aktı söz verip sözünde durmama seçeneği de imkan dahilinde olmasına rağmen, söz vererek kendini angaje eden ve bu suretle iç tutarlılığını muhafaza eden ve kendine hakim olan özgür bir varlığın aktıdır. Anlaşılacağı üzere Marcel felsefesinde bağlanma ve sadakatin ilk adımı insanın kendi kendine sadakatidir; yani 'bağlanmaya bağlılığım' bizzat kendime sadakatimdir. Beni ben yapan şey, bağlanabilmemdir.bağlanabilme somut ve kişisel bir tecrübe olup temel ontolojik bütünlüğüme ve devamlılığıma karşılık gelip, kişiliğimin birliğini ve özdeşliğini temin eder. Ancak bu durum kesinlikle bir solipsizm içerisine tıkanıp kalma anlamında değerlendirilemez. Çünkü daha önce de sözedildiği üzere, bağlanma ilke olarak başkasını amaçlayan ve ''hedef aldığı başkasını obje olarak kabul etmeme''(reneaux, 1994: 89) esasına dayanan bir akttır. Dolayısıyla bağlanmanın yöneldiği başkası herhangi bir obje olmayıp, özgür bir suje, 'sen'dir. Bağlanma, 'ben' ile 'sen'i birbirine tanıtan bir akttır. Bağlanma ben (I.kişi ) açısından düşünüldüğünde kendisi olmayana doğru açılmaya hazır bulunma, kendinden bir şeyler veriş, iyilikseverlik, sevgi gibi duygularla başkasına açılıştır. Sen (II.kişi) açısından düşünüldüğünde ise özgür ve samimi olarak 'hazır bulunma' ve 'bekleyiş'tir. Böylece 'ben-sen' karşılıklı bir varoluş hali içerisinde mevcut olmakta ve onları birbirine bağlayan sadakat aktının temelini 'kendim için' ve daha da önemlisi 'senin için hazır bulunma' fikri oluşturmaktadır; yani 'ben'in 'sen'e açılmaya hazır bulunduğu kadar 'sen'in de 'ben'i karşılamaya hazır bulunması gerekmektedir. Bu sebeple ben-sen ilişkisi 'başvuru/çağrı-yanıt' esasına dayalı bir ilişkidir. Bu ilişkide 'ben'e ihtiyaç olmaması, onun kendisine yapılan son derece ölçülü sessiz çağrıyı duymaması, ya da hazır bulunmayışı bağlılığı engeller. Dolayısıyla 'ben-sen' ilişkisinin temelini 'hazır bulunma' tecrübesi oluşturur. Hazır bulunmanın temelinde beni dikkate alan, beni nesne gibi görmeyerek anlamaya çalışan bir varlık vardır. Hazır bulunma, intersubjektif bir tecrübe olup kendisini bana açmaya çalışan bir istencin ifadesi olarak anlaşılmak durumundadır. Bu sebeple hazır bulunma tecrübesi bedeli karşılığında temin edilemeyen, zorla elde edilemeyen bir deneyimdir. Hazır bulunma kendini bir bakışta, bir tebessümde, bir ses tonunda ya da bir tokalaşmada ani bir biçimde ve yanlış anlamaya yer vermeyecek şekilde dışa vurur. (Marcel,1967c:40) Marcel'e göre hazır bulunan kimse kendisine ihtiyaç duyduğumda tüm 12 Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-17

13 Gabrıel Marcel'in ''Kişi'' Nosyonu benliğiyle benimle birlikte olmaya muktedir olan kişi iken, hazır bulunmayan kişi ise arkadaşlığını, dostluğunu bana yalnızca bütçesine yük olacak bir ödünç verir gibi sunar. O kendisini başkalarına kapayan, kendi içinden engellenmiş,bir tür içsel isteksizlik hali yaşayan bir insandır. Hazır bulunmayan insan imkanlarını ve kaynaklarını kendisiyle sınırlı gördüğü için bunlar tükenirse geriye hiçbir şey kalmayacağını düşünerek, problematik dünyaya umutsuzca teslim olmuş, kendi üzerine kapanmakta ısrar eden, intersubjektif ilişkilere direnen bir insandır. Oysaki hazır bulunan kişi başkalarına karşı konukseverdir. Onun ruhunun kapıları açıktır. Bu sebeple hazır bulunma tecrübesi, sujenin obje ile ya da sujenin obje muamelesi yaptığı herhangi biri ile ilişkisinde bulunmayan bir ''karşılıklılık'' (Marcel,1967c:40) ve samimiyet içerir. Dolayısıyla ''hazır bulunma ile sır arasında organik bir bağ'' (Marcel, 2001:216) bulunduğunu, her hazır bulunmanın sırlı olduğunu düşünen Marcel'e göre, hazır bulunma tecrübesi aynı zamanda gerçek bir komünyona da imkan verir. Taraflardan birinin hazır bulunmaması durumunda bir konuşma ortamı olsa bile, burada komünyonsuz bir iletişim söz konusu olur. Bu iletişimde eksik olan şey ise öze ait bir eksikliktir. Zira hazır bulunmayan kişi ''...kendisine söylediğim şeyi anlar, fakat beni anlamaz.'' (Marcel, 2001:205) Bana hitabediyor görünümünde olsa da, onun için hala üçüncü kişi, 'o adam' ya da 'o kadın' olmaya devam ederim. Marcel'e göre, anlaşılacağı üzere gerçek bir 'komünyon' ile 'iletişim' birbirlerinden farklı şeylerdir. İletişim belli bir zaman ve mekandaki iki ya da daha fazla kişi arasında gerçekleşebilirken, komünyon aynı koşullar mevcut olmaksızın da gerçekleşebilmektedir. Marcel, iletişimin belli bir mesajı paylaşan insanlar arasında olduğunu belirtirken, komünyonun iletişimin aksine yalnızca birbirlerini gerçekten sevenler arasında olabileceğine dikkat çeker. (Lonergan, 1975: 25) Bu suretle 'başvuru' ya da 'çağrı'nın samimi bir 'yanıt' bulması halinde 'ben' ve 'sen' karşılıklı bir varoluş hali içerisinde mevcut olurlar. Diğer bir deyişle 'birlikte varolur'lar. İki insanı karşılıklı olarak farkındalığa, ciddi arkadaşlığa ya da sevgiye iten bir karşılaşma o iki kişiyi bir diğeri için ikinci bir kişiye bir 'sen'e dönüştürür. Böylelikle birinci kişide 'biz' haline gelirler ve her kişinin sırlı varoluşu bir diğerine takdim edilir. 'Biz' ifadesi kesin olarak orijinal tinsel bir 'iç ilişki'yi dile getirerek 'birlikte varoluş' anlamına gelir. Sadakat ise bu karşılıklı hazır bulunuşun faal gelişimi devamlılığı ve bu ilişkiden zevk alınması hoşnut olunmasıdır. Marcel ben ile muhatabım arasında eğer ikimizin de ortak olarak paylaştığımız bir deneyim bulunursa benimle başkası arasında bir duygu bağı oluşacağını ve böylece başkasıyla benim 'biz'i oluşturduğumuz bir birlikteliğin ortaya çıkacağını belirtir. Bunun anlamı onun artık o (üçüncü tekil kişi) olmayı bırakıp benim için bir sen (ikinci tekil kişi) haline gelmesidir, yani diyalektikten gelip sevgiye giden yolun açılmasıdır. (Glenn, 1984:529) Sevgi bağının kurulmasıyla onlar birbirleriyle bütünleşebilme, birbirlerini geliştirebilme, birbirlerinin gelişimine katkıda bulunabilme imkanı bulurlar. Başkasını 'o' olarak değerlendirmek onu bir obje olarak değerlendirmek iken, sevgi bağı ile bir 'sen' olarak değerlendirmek ise onu bir suje olarak keşfetmek,onun özelliklerini tanımak ve hazır bulunuşunu pekiştirmektir. Böyle bir dostluk ve sevgi esasına dayalı komünyonda Marcel ölümün bile sevdiğimin benim içimde eskisi gibi faal olmasına engel olamayacağını belirtir. Hazır bulunma ve sevgi kişiler arasında öyle bir bağ oluşturur ki, muhataplardan birinin ölümü dahi sevgi bağının devamı açısından bir mani oluşturmaz. İnsanların birbirlerini bilgisel anlamda denetleyerek ya da onaylayarak değil, aynı acıları, zevkleri ya da sevgiyi paylaşarak birbirlerine yakınlaşabileceklerini ve gerçek bir 13 Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı:10, Mart 2017, s. 1-17

14 Emel Koç komünyon oluşturabileceklerini ifade eden Marcel, gerçek bir komünyonun dışında otantik bir birlik ve otantik bir derinliğin olamayacağını belirtir. Ancak bir sır olarak komünyon tecrübesine (empirik sen'lerle kurulan ilişkiler) yönelik yaptığı tüm bu vurgulamalara rağmen, Marcel insani eksikliklerden kaynaklanan düş kırıklıklarının empirik sene olan güven ve bağlılığımızı sarsabildiğini belirterek dikkatlerimizi bir sır olarak aşkınlık düzeyine (Mutlak Varlık ile ilişkimize) çeker. Zira Marcel'e göre kişinin koşulsuz bağlanma isteği onu nihai noktada tüm insani vefasızlıkların ötesindeki Aşkın Varlık'a yönlendirir. Marcel'e göre insan sevgi, sadakat, umut gibi tecrübelerin başkasına yönelen ve çoğu zaman insani arzulara bağlı bir eğilimden öteye geçemeyen anlamından daha temel olan anlamını; yani bu tecrübelerin 'Ebedi bir değer kaynağına katılım'a imkan veren boyutunu gözden kaçırdığı sürece sevgi, sadakat ve umut anlamdan yoksun hale gelir. O halde kişi açısından önemli olan sevgi, sadakat ve umut gibi somut tecrübelerin komünyon düzeyindeki 'sen'ler ile sıcak ve samimi ilişkiler kurmaya imkan veren 'etik değerler' olmalarının ötesinde, aynı zamanda Varlık Sırrına ulaştıran 'ontolojik değerler' olduğunu; insanlara bağlılığın, yaratılmış olanın değerinin onaylanması açısından, aynı zamanda Tanrıya bağlılık ve sadakat anlamına geldiğini fark edebilmektir. Bu farkındalığın oluşumunda şüphesiz varlığımızın subjektif ve zamansal yönlerine odaklanıp kalmak yerine, onun asli ve ebedi boyutunun zamanla sınırlı olmayan Ebediyet'e açılımında olduğunu kavrayabilmek esastır. Bu bağlamda Marcel komünyon düzeyinden Aşkınlık düzeyine yükselişte yaratıcılığın/yaratıcı tecrübelerin rolünü her fırsatta vurgulamıştır. Yaratım(creation) Varlık'ın tüketilemezliğinin (inexhaustibility) bir tezahürüdür (Gallagher,1962:85) ve Marcel'e göre yaratıcılık fikri 'kendini gerçekleştirme' ya da 'varolma' yolunda olan kişiyi kendi sınırlarının çok ötesine yaratıcığın kaynağına yönelterek, onu kendindeki yaratıcı gücü oluşturan Mutlak Varlık ile karşı karşıya getiren bir tecrübedir. Bu sebeple her ne ölçüde olursa olsun yaratım olduğu sürece, varlık alanında bulunuruz ve varlık'a tanıklık ederiz. Böylece Marcel, düşüncesinin en üst noktasında 'yaratıcı tanıklık' düşüncesini gündeme getirerek din, sanat, metafizik v.b.alanlardaki yaratıcı etkinliklerimizle Ebedi olana katılabileceğimizi vurgular. Varlık'a katılımımızda şüphesiz varlığımızın yaşamımıza indirgenemeyeceğini fark etmek de önemlidir. Marcel 'ideal benlik' ile 'gerçek benlik' arasındaki uçuruma dikkat çekerek ideal benliğimizin ebediliğinin onun insan yaratımı değil, Ebedi bir değer kaynağının armağanı olmasından kaynaklandığını ve kişilerdeki bu asli değerin mevcudiyetini ortaya çıkaran değerlerin ise koşulsuz sevgi, sadakat ve umut olduğunu belirtir. ''Koşullu söz vermenin yalnızca Tanrının bulunmadığı bir dünyada olanaklı'' (Keen, 1984:37) olabileceğini belirten Marcel'e göre 'Koşulsuzluk' Tanrı'nın mevcudiyetinin bir belirtisi olduğu için, mutlak ve koşulsuz bir sevgi, koşulsuz bağlılık-sadakat ve koşulsuz umut da ancak Mutlak Kişisel Varlık'adır. Mutlak Varlık'a koşulsuz sevgi,sadakat ve umutla tüm samimiyetle bağlılığın adı ise 'iman' ya da Marcel'in ifadesiyle 'yaratıcı sadakat'tir. ''Sadakat, iman olması dışında hiçbir zaman koşulsuz olamaz.'' (Marcel, 1962:133) İman, Aşkın Varlık'ın mutlak hazır bulunuşuna ilişkin bir tecrübe olması sebebiyle inanan cephesinde de bir açıklığı, samimiyeti, hazır bulunmayı gerektirir. Marcel bu durumu ışık metaforunu kullanarak şu şekilde ifade eder: Işık olarak Tanrının hazır bulunuşu, kendisi olmaksızın, bizim gerçek varlığımıza doğru ilerlemeyi başaramayacağımız içimizdeki ışıktır ve 14 Sosyal Bilimler Dergisi / The Journal of Social Science / Yıl: 4, Sayı: 10, Mart 2017, s. 1-17

Gabriel Marcel Felsefesinde Varoluşsal Bir Problem Olarak Ölüm

Gabriel Marcel Felsefesinde Varoluşsal Bir Problem Olarak Ölüm SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi Ağustos 2013, Sayı:29, ss.201-217 SDU Faculty of Arts and Sciences Journal of Social Sciences August 2013, No:29, pp..201-217 Gabriel Marcel Felsefesinde

Detaylı

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ

7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ 7.Ünite: ESTETİK ve SANAT FELSEFESİ Estetik ve Sanat Felsefesi Estetiğin Temel Soruları Felsefe Açısından Sanat Sanat Eseri Estetiğin Temel Kavramları Estetiğin Temel Sorunlarına Yaklaşımlar Ortak Estetik

Detaylı

Matematik Ve Felsefe

Matematik Ve Felsefe Matematik Ve Felsefe Felsefe ile matematik arasında, sorunların çözümüne dayanan, bir bağlantının bulunduğu görüşü Anadolu- Yunan filozoflarının öne sürdükleri bir konudur. Matematik Felsefesi ; **En genel

Detaylı

DİNİ GELİŞİM. Bilişsel Yaklaşım Çerçevesinde Tanrı Tasavvuru ve Dinî Yargı Gelişimi

DİNİ GELİŞİM. Bilişsel Yaklaşım Çerçevesinde Tanrı Tasavvuru ve Dinî Yargı Gelişimi DİNİ GELİŞİM Bilişsel Yaklaşım Çerçevesinde Tanrı Tasavvuru ve Dinî Yargı Gelişimi Bilişsel Yaklaşımda Tanrı Tasavvuru 1. Küçük çocuklar Tanrı yı bir ruh olarak düşünürler, gerçek vücudu ve insani duyguları

Detaylı

ÖN SÖZ fel- sefe tarihi süreklilikte süreci fel- sefe geleneği işidir

ÖN SÖZ fel- sefe tarihi süreklilikte süreci fel- sefe geleneği işidir ÖN SÖZ Hepimiz biliyoruz ki, felsefede cevaplardan çok sorular önemlidir. Bu, felsefede ortaya konulan görüşlerden çok, onların nasıl oluşturulduklarına dikkat çekmek bakımından son derece önemlidir. Felsefeyi

Detaylı

Hegel, Tüze Felsefesi, 1821 HAK KAVRAMI Giriş

Hegel, Tüze Felsefesi, 1821 HAK KAVRAMI Giriş 1www.ideayayınevi.com HAK KAVRAMI Giriş 1 Felsefi Tüze Bilimi Hak İdeasını, eş deyişle Hak Kavramını ve bunun Edimselleşmesini konu alır. Felsefe İdealar ile ilgilenir ve buna göre genellikle salt kavramlar

Detaylı

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2

Öğretmenlik Meslek Etiği. Sunu-2 Öğretmenlik Meslek Etiği Sunu-2 Tanım: Etik Etik; İnsanların kurduğu bireysel ve toplumsal ilişkilerin temelini oluşturan değerleri, normları, kuralları, doğru-yanlış ya da iyi-kötü gibi ahlaksal açıdan

Detaylı

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir. Sevgili Meslektaşlarım, Kıymetli Katılımcılar, Bayanlar ve Baylar, Akdeniz bölgesi coğrafyası tarih boyunca insanlığın sosyal, ekonomik ve kültürel gelişimine en çok katkı sağlayan coğrafyalardan biri

Detaylı

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK)

10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) 10. hafta GÜZELLİK FELSEFESİ (ESTETİK) Estetik, "güzel in ne olduğunu soran, sorguluyan felsefe dalıdır. Sanatta ve doğa varolan tüm güzellikleri konu edinir. Hem doğa hem de sanatta. Sanat, sanatçının

Detaylı

Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu AİLE İÇİ İLETİŞİM

Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu AİLE İÇİ İLETİŞİM PDR BÜLTENİ Bülten Tarihi: Aralık 2016 Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu AİLE İÇİ İLETİŞİM Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu Psikolojik Danışma ve

Detaylı

ÖDEV ETİĞİ VE İMMANUEL KANT

ÖDEV ETİĞİ VE İMMANUEL KANT 18. yüzyıl Aydınlanma Dönemi Alman filozofu ÖDEV ETİĞİ VE İMMANUEL KANT Yrd. Doç. Dr. Serap TORUN Ona göre, insan sadece çevresinde bulunanları kavrayıp onlar hakkında teoriler kuran teorik bir akla sahip

Detaylı

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI. Güz Yarıyılı

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI. Güz Yarıyılı T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI Güz Yarıyılı OYUNCULUK VE KARAKTER OLUŞTURMA OYU 421 6 AKTS Kredisi 4. yıl 7. yarıyıl Lisans Zorunlu 4 s/hafta Teorik: 2 s/hafta

Detaylı

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI. Güz Yarıyılı

T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI. Güz Yarıyılı T. C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ OYUNCULUK LİSANS PROGRAMI Güz Yarıyılı PROVA OYU 425 6 AKTS Kredisi 4. yıl 7. yarıyıl Lisans Zorunlu 4 s/hafta Teorik: 2 s/hafta Uygulama: 2 s/hafta

Detaylı

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ)

ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) ESTETİK (SANAT FELSEFESİ) Estetik sözcüğü yunanca aisthesis kelimesinden gelir ve duyum, duyularla algılanabilen, duyu bilimi gibi anlamlar içerir. Duyguya indirgenebilen bağımsız bilgi dalına estetik

Detaylı

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus

1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı. 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus 1.Tarih Felsefesi Nedir? 2.Antikçağ Yunan Dünyasında Tarih Anlayışı 3.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-I: Hıristiyan Ortaçağı ve Augustinus 4.Tarih Felsefesinin Ortaçağdaki Kökenleri-2: İslâm Ortaçağı

Detaylı

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER

İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER İMAN/İNANÇ ve TANRI TASAVVURU GELİŞİMİ JAMES FOWLER Fowler ın kuramını oluşturma sürecinde, 300 kişinin yaşam hikayelerini dinlerken iki şey dikkatini çekmiştir: 1. İlk çocukluğun gücü. 2. İman ile kişisel

Detaylı

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3)

FELSEFE BÖLÜMÜ SOFİSTLER DERSİ DERS NOTLARI (3) DOĞRULUK / GERÇEKLİK FARKI Gerçeklik: En genel anlamı içinde, dış dünyada nesnel bir varoluşa sahip olan varlık, varolanların tümü, varolan şeylerin bütünü; bilinçten, bilen insan zihninden bağımsız olarak

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28

İÇİNDEKİLER. Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık 28 İÇİNDEKİLER Önsöz/ Ahmet Yıldız 5 Giriş 11 Psikoloji kökenli modeller 15 Davranışçılık 15 Bilişselcilik 17 Bilişsel Yapılandırmacılık 20 Gelişim Kuramları 22 Eylem Kuramı ve Toplumsal Yapılandırmacılık

Detaylı

PROBLEM ÇÖZMEDE ZİHİNSEL SÜREÇLER

PROBLEM ÇÖZMEDE ZİHİNSEL SÜREÇLER PROBLEM ÇÖZMEDE ZİHİNSEL SÜREÇLER Problem, bir bulmacadan, uygun bir faaliyet kararını gerektiren bir soruna kadar çok geniş bir spektruma sahip olan kavramdır. En geniş anlamıyla hali hazırda var olan

Detaylı

Aşık olduğumuz kişiyi neden unutamayız?

Aşık olduğumuz kişiyi neden unutamayız? sağlık (/saglik) Aşık olduğumuz kişiyi neden unutamayız? 04.10.2016 Salı 13:11 3 0 Uzman Psikolog Özge Genlik aşık olduğumuz kişiyi neden unutamadığımızı anlattı Aşık olduğumuz kişiyi unutmak yerine anlamlandırmamız

Detaylı

Değerler. www.danisnavaro.com 13 Ekim 2015. Page 2

Değerler. www.danisnavaro.com 13 Ekim 2015. Page 2 DEĞERLER Değerler 1. değerler var olan şeylerdir, var olan imkanlardır (potansiyeldir) 2. değerler, eserlerle veya kişilerin yaptıklarıyla, yaşamlarıyla gerçekleştiren insan fenomenleridir; 3. değerler,

Detaylı

STRATEJİK AMAÇLARIN BELİRLENMESİ: STRATEJİK NİYET ANALİZİ

STRATEJİK AMAÇLARIN BELİRLENMESİ: STRATEJİK NİYET ANALİZİ STRATEJİK AMAÇLARIN BELİRLENMESİ: STRATEJİK NİYET ANALİZİ STRATEJİK NİYET HİYERARŞİSİ VİZYON-MİSYON AMAÇLAR-HEDEFLER STRATEJİLER, POLİTİKALAR, TAKTİKLER PLANLAR, PROGRAMLAR, BÜTÇELER VİZYON ve MİSYON VİZYON

Detaylı

ilgi ve dikkati zorunlu kılmaktadır. Tarihte felsefî bütünlüğü kurulmamış, epistemolojik, etik, estetik ve metafizik boyutları düşünülmemiş hiçbir

ilgi ve dikkati zorunlu kılmaktadır. Tarihte felsefî bütünlüğü kurulmamış, epistemolojik, etik, estetik ve metafizik boyutları düşünülmemiş hiçbir Önsöz İnsanoğlunun yeryüzündeki varlığı, kendisini bir özne olarak inşa etmesine bağlıdır. Tabiattaki bütün diğer canlılar kendi türsel belirlenimleri çerçevesinde bir hayat sürerken, bir tek insan kendi

Detaylı

Sanatsal Güzel, Estetik Yargı ve Toplumsal Geçerlilik Mersin Üniversitesi, Mart 2011

Sanatsal Güzel, Estetik Yargı ve Toplumsal Geçerlilik Mersin Üniversitesi, Mart 2011 Doç. Dr. Doğan GÖÇMEN Adıyaman Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü Sanatsal Güzel, Estetik Yargı ve Toplumsal Geçerlilik Mersin Üniversitesi, 25-26 Mart 2011 «Her şey mümkündür.» «Zevkler

Detaylı

İnsan-Merkezli Hizmet Tasarımı. 21. yüzyılda mükemmel hizmet deneyimleri yaratmak

İnsan-Merkezli Hizmet Tasarımı. 21. yüzyılda mükemmel hizmet deneyimleri yaratmak İnsan-Merkezli Hizmet Tasarımı 21. yüzyılda mükemmel hizmet deneyimleri yaratmak Bana göre insani merkezli olmak, davranış ve anlayışın işbirliği içinde olduğu, insan yapımı her şeyin kullanıcıların kavradığı

Detaylı

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni

SANAT FELSEFESİ. Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni SANAT FELSEFESİ Sercan KALKAN Felsefe Öğretmeni Estetik güzel üzerine düşünme, onun ne olduğunu araştırma sanatıdır. A.G. Baumgarten SANATA FELSEFE İLE BAKMAK ESTETİK Estetik; güzelin ne olduğunu sorgulayan

Detaylı

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi

philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi FELSEFE NEDİR? philia (sevgi) + sophia (bilgelik) Philosophia, bilgelik sevgisi Felsefe, bilgiyi ve hakikati arama işi Felsefe değil, felsefe yapmak öğrenilir KANT Felsefe, insanın kendisi, yaşamı, içinde

Detaylı

KAZAN KAZAN FELSEFESİ CRM

KAZAN KAZAN FELSEFESİ CRM KAZAN KAZAN FELSEFESİ CRM SÜHEYLA ŞENOĞLU Müşteri İlişkileri Yöneticisi 1 21. yüzyılı yaşamaya başladığımız, şaşırtıcı ve hızlı değişimlerin yaşandığı dünyada geleneksel pazarlama anlayışını değiştirmek

Detaylı

6. BÖLÜM: BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ

6. BÖLÜM: BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ 6. BÖLÜM: BULGULARIN DEĞERLENDİRİLMESİ Bu bölümde araştırma bulgularının değerlendirilmesine yer verilecektir. Yerleşik yabancılara yönelik demografik verilerin ve ev sahibi ülkeye uyum aşamasında gereksinim

Detaylı

Yaşam Boyu Sosyalleşme

Yaşam Boyu Sosyalleşme Yaşam Boyu Sosyalleşme Lütfi Sunar Sosyolojiye Giriş / 5. Ders Kültür, Toplum ve Çocuk Sosyalleşmesi Sosyalleşme Nedir? Çocuklar başkalarıyla temasla giderek kendilerinin farkına varırlar ve insanlar hakkında

Detaylı

PATOLOJİ UZMANININ ETİK SORUMLULUKLARI ve YÜKÜMLÜLÜKLERİ

PATOLOJİ UZMANININ ETİK SORUMLULUKLARI ve YÜKÜMLÜLÜKLERİ XXVI. Ulusal Patoloji Kongresi ve VII. Ulusal Sitopatoloji Kongresi PATOLOJİ UZMANININ ETİK SORUMLULUKLARI ve YÜKÜMLÜLÜKLERİ Selim Kadıoğlu Antalya 3 Kasım 2016 Etik insanların davranışları, eylemleri,

Detaylı

DOÇ. DR. DOĞAN GÖÇMEN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ

DOÇ. DR. DOĞAN GÖÇMEN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ DOÇ. DR. DOĞAN GÖÇMEN DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ FELSEFE BÖLÜMÜ Felsefe neyi öğretir? Düşünme söz konusu olduğunda felsefe ne düşünmemiz gerektiğini değil, nasıl düşünmemiz gerektiğini öğretir. Mutluluk

Detaylı

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler

1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar. 2.Sanat ve Teknoloji. 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili. 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler 1.Estetik Bakış, Sanat ve Görsel Sanatlar 2.Sanat ve Teknoloji 3.Fotoğraf, Gerçeklik ve Gerçeğin Temsili 4.Görsel Algı ve Görsel Estetik Öğeler 5.Işık ve Renk 6.Yüzey ve Kompozisyon 1 7.Görüntü Boyutu

Detaylı

Temel Yönetim Becerileri 08PG469I

Temel Yönetim Becerileri 08PG469I Temel Yönetim Becerileri 08PG469I T emel Yönetim Becerileri Eğitimi değişim, yönetim ve yöneticilik, takım gelişim süreçleri, yönetsel iletişim, rehberlik, performans yönetimi, delegasyon ve motivasyon

Detaylı

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU Sorgulama Programı. Kendimizi ifade etme yollarımız Disiplinlerüstü Temalar Kim Olduğumuz Bulunduğumuz mekan ve zaman Kendimizi ifade etme Kendimizi Gezegeni paylaşmak Bireyin kendi doğasını sorgulaması, inançlar ve değerler, kişisel, fiziksel, zihinsel,

Detaylı

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ (1) Y R D. D O Ç. D R. C. D E H A D O Ğ A N

BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ (1) Y R D. D O Ç. D R. C. D E H A D O Ğ A N BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ (1) Y R D. D O Ç. D R. C. D E H A D O Ğ A N İnsan var olduğu günden bu yana, evrende olup bitenleri anlama, tanıma, sırlarını çözme ve doğayı kontrol altına alarak rahat ve

Detaylı

ÖZEL SEYMEN EĞİTİM KURUMLARI EĞİTİM ÖĞRETİM YILI REHBERLİK BÜLTENİ MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ

ÖZEL SEYMEN EĞİTİM KURUMLARI EĞİTİM ÖĞRETİM YILI REHBERLİK BÜLTENİ MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ ÖZEL SEYMEN EĞİTİM KURUMLARI 2016-2017 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI REHBERLİK BÜLTENİ MESLEK SEÇİMİNİN ÖNEMİ Değerli Velimiz; Meslek seçiminin öneminin anlatıldığı ve siz değerli velilerimize yönelik önerileri

Detaylı

Daha iyi, daha sorunsuz, daha kolay, daha cazip, daha ekonomik olana ulaşabilmek içinse;

Daha iyi, daha sorunsuz, daha kolay, daha cazip, daha ekonomik olana ulaşabilmek içinse; Soruna yol açan temel nedenleri belirlemek için bir yöntem: Hata Ağacı Sorun hayatta olmanın, sorunu çözmeye çalışmak daha iyiye ulaşma çabalarının göstergesi. Sorunu sıkıntı veren, olumsuz olay ya da

Detaylı

Etkinlik Listesi BÖLÜM II İLİŞKİLENDİRME AŞAMASI 67

Etkinlik Listesi BÖLÜM II İLİŞKİLENDİRME AŞAMASI 67 İçindekiler Etkinlik Listesi Önsöz XII XIV BÖLÜM I GİRİŞ 1 1. Danışmanlık ve yardım nedir? 3 Bölüm sonuçları 3 Danışmanlık, psikoterapi ve yardım 4 Danışmanlık nedir? 9 Yaşam becerileri danışmanlığı yaklaşımı

Detaylı

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ

FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFİ PROBLEMLERE GENEL BAKIŞ FELSEFENİN BÖLÜMLERİ A-BİLGİ FELSEFESİ (EPİSTEMOLOJİ ) İnsan bilgisinin yapısını ve geçerliğini ele alır. Bilgi felsefesi; bilginin imkanı, doğruluğu, kaynağı, sınırları

Detaylı

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7.

ÜNİTE:1. Felsefe Nedir? ÜNİTE:2. Epistemoloji ÜNİTE:3. Metafizik ÜNİTE:4. Bilim Felsefesi ÜNİTE:5. Etik ÜNİTE:6. Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7. ÜNİTE:1 Felsefe Nedir? ÜNİTE:2 Epistemoloji ÜNİTE:3 Metafizik ÜNİTE:4 Bilim Felsefesi ÜNİTE:5 Etik 1 ÜNİTE:6 Siyaset Felsefesi ÜNİTE:7 Estetik ÜNİTE:8 Eğitim Felsefesi 0888 228 22 22 WWW.22KASİMYAYİNLARİ.COM

Detaylı

İSMAİL VATANSEVER ETİK VE BİYOETİK KAVRAMLARININ KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ İLE İLİŞKİSİ

İSMAİL VATANSEVER ETİK VE BİYOETİK KAVRAMLARININ KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ İLE İLİŞKİSİ İSMAİL VATANSEVER ETİK VE BİYOETİK KAVRAMLARININ KURUMSAL SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ İLE İLİŞKİSİ 1 ETİK NEDİR? ETİK NEDİR? Etik terimi Yunanca ethos yani "töre" sözcüğünden türemiştir. Değerler felsefesinin

Detaylı

İÇİNDEKİLER BÖLÜM - I

İÇİNDEKİLER BÖLÜM - I İÇİNDEKİLER BÖLÜM - I Eleştirel Düşünme Nedir?... 1 Bazı Eleştirel Düşünme Tanımları... 1 Eleştirel Düşünmenin Bazı Göze Çarpan Özellikleri... 3 Eleştirel Düşünme Yansıtıcıdır... 3 Eleştirel Düşünme Standartları

Detaylı

Aşk Her Yerde mi? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Aşk Her Yerde mi? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Aşk, üç harften oluşan, ancak herkes için ayrı bir anlam taşıyan dev bir sözcük. Yüzyıllarca şairlerin, filozofların, bilim adamlarının tanımlamaya çalıştığı, herkesin kendince yaşadığı, yaşamak istediği

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE. Doç. Dr. Mutlu ERBAY

SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE. Doç. Dr. Mutlu ERBAY SANAT EĞİTİMİ ÜZERİNE Doç. Dr. Mutlu ERBAY İstanbul 2013 Yay n No : 2834 İletişim Dizisi : 97 1. Baskı - Şubat 2013 İSTANBUL ISBN 978-605 - 377-858 - 5 Copyright Bu kitab n bu bas s n n Türkiye deki yay

Detaylı

Dişi Güç Shakti. Hana Nahas ve Jedami Wulf Dietzel tarafından düzenlenmiştir.

Dişi Güç Shakti. Hana Nahas ve Jedami Wulf Dietzel tarafından düzenlenmiştir. Dişi Güç Shakti Hana Nahas ve Jedami Wulf Dietzel tarafından düzenlenmiştir. Tarihsel olarak, erkek ve kadın arasında bir sapma ortaya çıkmış, bu da bir yabancılaşmaya neden olmuştur. Erkekler ve kadınlar

Detaylı

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS

ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS ORTAÇAĞ FELSEFESİ MS.476-1453 Ortaçağ Batı Roma İmp. nun yıkılışı ile İstanbul un fethi ve Rönesans çağının başlangıcı arasındaki dönemi, Ortaçağ felsefesi ilkçağ felsefesinin bitiminden modern düşüncenin

Detaylı

AŞKIN BULMACA BAROK KENT

AŞKIN BULMACA BAROK KENT AŞKIN BULMACA 18.yy'da Aydınlanma filozoflarıyla tariflenen modernlik, nesnel bilimi, evrensel ahlak ve yasayı, oluşturduğu strüktür çerçevesinde geliştirme sürecinden oluşur. Bu adım aynı zamanda, tüm

Detaylı

Bodrum da Can Arif Semineri

Bodrum da Can Arif Semineri Bodrum da Can Arif Semineri Can Arif semineri 3 Mayıs Pazar günü saat 19.00 / 22.00 de Bodrum Maya Otel salonunda düzenleniyor. Etkinlik rezervasyonlarının, organizasyon sorumlusu Dilek Ayanoğlu tarafından

Detaylı

alan Lawrance Hall of Science adlı bir fen merkezi tarafından oluşturulmuş, sürekli gelişen bir programdır.

alan Lawrance Hall of Science adlı bir fen merkezi tarafından oluşturulmuş, sürekli gelişen bir programdır. GEMS (GREAT EXPLORATION IN MATHS AND SCIENCE) MATEMATİK VE FEN DE BÜYÜK BULUŞLAR Matematikte ve Bilimde Büyük Keşifler GEMS (Great Explorations in Math and Science) : California Üniversitesi bünyesinde

Detaylı

Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu TATİLDE ÇOCUKLA BİRLİKTE OLMAK

Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu TATİLDE ÇOCUKLA BİRLİKTE OLMAK PDR BÜLTENİ Bülten Tarihi: Ocak 2017 Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu TATİLDE ÇOCUKLA BİRLİKTE OLMAK Ankara Üniversitesi Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu/Ortaokulu Psikolojik

Detaylı

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma

Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma İÇİNDEKİLER Bölüm 1: Felsefeyle Tanışma 1. FELSEFE NEDİR?... 2 a. Felsefeyi Tanımlamanın Zorluğu... 3 i. Farklı Çağ ve Kültürlerde Felsefe... 3 ii. Farklı Filozofların Farklı Felsefe Tanımları... 5 b.

Detaylı

Temel Kavramlar Bilgi :

Temel Kavramlar Bilgi : Temel Kavramlar Bilim, bilgi, bilmek, öğrenmek sadece insana özgü kavramlardır. Bilgi : 1- Bilgi, bilim sürecinin sonunda elde edilen bir üründür. Kişilerin öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile çaba

Detaylı

7. BİREYİ TANIMA TEKNİKLERİ. Abdullah ATLİ

7. BİREYİ TANIMA TEKNİKLERİ. Abdullah ATLİ 7. BİREYİ TANIMA TEKNİKLERİ Abdullah ATLİ Bireyi tanıma teknikleri neden gereklidir Rehberlik Hizmetlerinin en nihai amacı bireyin kendini gerçekleştirmesidir. Bireyin kendini gerçekleştirebilmesi için

Detaylı

KURAMSALLAŞMANIN YÖNÜ İNCELEME DÜZEYİ

KURAMSALLAŞMANIN YÖNÜ İNCELEME DÜZEYİ KURAMIN FARKLI YÖNLERİ i) Kuramsallaşmanın yönü; tümdengelimci ya da tümevarımcı ii) İnceleme düzeyi; mikro, makro ya da mezo iii) Tözel ya da formel bir kuram olarak odağı iv) Açıklamanın biçimi; yapısal

Detaylı

E.G.O. Grubu Kurumsal İlkeleri

E.G.O. Grubu Kurumsal İlkeleri E.G.O. Grubu Kurumsal İlkeleri 1. Müşterimizin hizmetindeyiz! 2. Yenilikçi bir kültüre sahibiz ve gelecek için fikirlerimiz var 3. EGO nun en değerli varlığı biz çalışanlarıyız 4. Tüm iş faaliyetlerimizde

Detaylı

İLETİŞİM BECERİLERİ. Doç. Dr. Bahar Baştuğ

İLETİŞİM BECERİLERİ. Doç. Dr. Bahar Baştuğ İLETİŞİM BECERİLERİ Doç. Dr. Bahar Baştuğ AMAÇ VE HEDEFLER Hasta ve hasta yakınları, çalışma arkadaşları ile iletişimi ve ilişkileri geliştirmek için iletişim adına temel bilgileri vermek Hedef, etkin

Detaylı

TÜRKİYE DE VE DÜNYADA İNSAN HAKLARI HABERCİLİĞİNİN OLANAĞI

TÜRKİYE DE VE DÜNYADA İNSAN HAKLARI HABERCİLİĞİNİN OLANAĞI TÜRKİYE DE VE DÜNYADA İNSAN HAKLARI HABERCİLİĞİNİN OLANAĞI PROF.DR. ÇİLER DURSUN Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Haber Nedir? Haber, dünyaya ve insana dair kurucu rolü olan bir anlatıdır. Toplumsal

Detaylı

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: TAKIM ÇALIŞMASI Doç. Dr. Cevat ELMA

ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: TAKIM ÇALIŞMASI Doç. Dr. Cevat ELMA Ünite 7 ÖRGÜTSEL DAVRANIŞTA GRUP SÜRECİ: TAKIM ÇALIŞMASI Doç. Dr. Cevat ELMA TAKIM ÇALIŞMASI Takım çalışması, belirli sayıda işgörenin, belirli amaçlarla ve belirli sürelerle bir araya gelip sorunların

Detaylı

ETİK VE TASAVVUF -Felsefî Diyaloglar-

ETİK VE TASAVVUF -Felsefî Diyaloglar- sakarya üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi 17 / 2008, s. 203-208 kitap tanıtımı ETİK VE TASAVVUF -Felsefî Diyaloglar- Kenan Gürsoy, Sufî Kitap, 2008, s. 206 Yakup ÖZKAN Tasavvuf düşüncesinin ne olduğu,

Detaylı

MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK

MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK MATEMATİĞİ SEVİYORUM OKUL ÖNCESİNDE MATEMATİK Matematik,adını duymamış olsalar bile, herkesin yaşamlarına sızmıştır. Yaşamın herhangi bir kesitini alın, matematiğe mutlaka rastlarsınız.ben matematikten

Detaylı

ÜNLÜ AİLE DANIŞMANI DR. GARY CHAPMAN İN BEŞ SEVGİ DİLİ YAKLAŞIMI

ÜNLÜ AİLE DANIŞMANI DR. GARY CHAPMAN İN BEŞ SEVGİ DİLİ YAKLAŞIMI ÜNLÜ AİLE DANIŞMANI DR. GARY CHAPMAN İN BEŞ SEVGİ DİLİ YAKLAŞIMI Sevginin temeli ailede başlar ve kişilerin birincil sevgisi oluşur. Aile ortamında sağlıklı, özverili oluşan sevgi, bireyi ileriki hayatında

Detaylı

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar

Sosyoloji. Konular ve Sorunlar Sosyoloji Konular ve Sorunlar Ontoloji (Varlık) Felsefe Aksiyoloji (Değer) Epistemoloji (Bilgi) 2 Felsefe Aksiyoloji (Değer) Etik Estetik Hukuk Felsefesi 3 Bilim (Olgular) Deney Gözlem Felsefe Düşünme

Detaylı

Ruhsal Gelişim, d e n g e d e kalabilmeyi öğrenmek demektir. Brahma Kumaris tarafından hazırlanmıştır.

Ruhsal Gelişim, d e n g e d e kalabilmeyi öğrenmek demektir. Brahma Kumaris tarafından hazırlanmıştır. Ruhsal Gelişim, d e n g e d e kalabilmeyi öğrenmek demektir. Denge; uyum, düzen ve huzurdur. Denge ile görüş açımız genişler, hakikati yakalar ve uçlarda olmaktan kurtuluruz. Denge halinde, zıt kutupların

Detaylı

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABALAR ve ERGENLER

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABALAR ve ERGENLER rt O ku ao l ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI BABALAR ve ERGENLER PSİKOLOJİK DANIŞMANLIK VE REHBERLİK BİRİMİ - OCAK 2013 Babalar ve Ergenler Evet, yanlış duymadınız! Bu ayki bültenimizde ergenlerin gizli kahramanlarından

Detaylı

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL

EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ. 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL EĞİTİMİN FELSEFİ TEMELLERİ 3. Bölüm Eğitim Bilimine Giriş GÜLENAZ SELÇUK- CİHAN ÇAKMAK-GÜRSEL AKYEL FELSEFENİN ANLAMI Philla (sevgi, seven) Sophia (Bilgi, bilgelik) PHILOSOPHIA (Bilgi severlik) FELSEFE

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23

İÇİNDEKİLER. Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23 İÇİNDEKİLER Yedinci Baskıya Önsöz 15 İkinci Baskıya Önsöz 16 Önsöz 17 GİRİŞ 19 I. BÖLÜM FELSEFE ÖĞRETİMİ 23 I. Felsefe Eğitimi ve Öğretimi 23 A. Eğitim ve Öğretim 23 B. Felsefe Eğitimi ve Öğretimi 24 II.

Detaylı

» Ben işlerimi zamanında yaparım. cümlesinde yapmak sözcüğü, bir yargı taşıdığı için yüklemdir.

» Ben işlerimi zamanında yaparım. cümlesinde yapmak sözcüğü, bir yargı taşıdığı için yüklemdir. CÜMLENİN ÖĞELERİ TEMEL ÖĞELER Yüklem (Fiil, Eylem) Cümledeki işi, hareketi, yargıyı bildiren çekimli unsura yüklem denir. Yükleme, cümlede yargı bildiren çekimli öge de diyebiliriz. Yüklem, yukarıda belirttiğimiz

Detaylı

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi

Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ. Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi Felsefe Nedir OKG 1201 EĞİTİM FELSEFESİ Felsefe: Bilgelik sevgisi Filozof: Bilgelik, hikmet yolunu arayan kişi GERÇEĞİ TÜMÜYLE ELE ALIP İNCELEYEN VE BUNUN SONUCUNDA ULAŞILAN BİLGİLERİ YORUMLAYAN VE SİSTEMLEŞTİREN

Detaylı

BİZ, MELEKLER - DRUNVALO

BİZ, MELEKLER - DRUNVALO BİZ, MELEKLER - DRUNVALO http://www.kosulsuz-sevgi.com/ruhu-yukselten-yazilar/biz-melekler-drunvalo-2/ Drunvalo Melchizedek En azından, Sümer de 6000 yıl önce uygarlık başladığından beri, melekler insan

Detaylı

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ

İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. İSLAM KURUMLARI VE MEDENİYETİ KISA ÖZET

Detaylı

TREYT KURAMLARI. (Ayırıcı özellikler ya da kişilik çizgileri) Doç.Dr. Hacer HARLAK - PSİ154 - PSİ162

TREYT KURAMLARI. (Ayırıcı özellikler ya da kişilik çizgileri) Doç.Dr. Hacer HARLAK - PSİ154 - PSİ162 TREYT KURAMLARI (Ayırıcı özellikler ya da kişilik çizgileri) TREYT KURAMLARI Treyt Bireylerin farklılık gösterdiği kişilik boyutlarının temelini oluşturan duygu, biliş ve davranış eğilimleri Utangaç, açık,

Detaylı

Esas Sosyal 2017 İlk Fırsat Programı Değerlendirme Raporu. III. Paydaşlara göre Genel Değerlendirmeler ve Geri Bildirimler

Esas Sosyal 2017 İlk Fırsat Programı Değerlendirme Raporu. III. Paydaşlara göre Genel Değerlendirmeler ve Geri Bildirimler Esas Sosyal 2017 İlk Fırsat Programı Değerlendirme Raporu İÇİNDEKİLER I. İzleme Değerlendirme Yöntemi II. Yönetici Özeti III. Paydaşlara göre Genel Değerlendirmeler ve Geri Bildirimler 1 I. İzleme Değerlendirme

Detaylı

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ KASIM EKİM 2017-2018 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF FELSEFE DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ Ay Hafta Ders Saati Konu Adı 1.ÜNİTE - FELSEFEYLE TANIŞMA A-Felsefe Nedir? Felsefenin

Detaylı

KRİMİNOLOJİ Mayıs 2015 Gelişimsel Teoriler. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

KRİMİNOLOJİ Mayıs 2015 Gelişimsel Teoriler. Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ KRİMİNOLOJİ -2- Yar.Doç.Dr. Tuba TOPÇUOĞLU tuba.topcuoglu@gmail.com 21 Mayıs 2015 Gelişimsel Teoriler İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ GELİŞİMSEL YAŞAM BOYU TEORİLERİ Geleneksel olarak kriminolojideki

Detaylı

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler

6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler İçindekiler xiii Önsöz ı BİRİNCİ KISIM Sofistler 3 1 Giriş 6 Sofistlerin O rtaya Ç ıkışın d a Etkili O lan Felsefe-D ışı N edenler ıo Felsefi N ed enler 17 K a y n a k la r 17 Sofistlerin G enel Ö zellikleri

Detaylı

2.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ

2.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ 2.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ Sayın Velimiz, 22 Ekim 2012-14 Aralık 2012 tarihleri arasındaki ikinci temamıza ait bilgiler bu bültende yer almaktadır. Böylece temalara bağlı düzenlediğimiz MEB kazanımlarına

Detaylı

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017) 12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017) ÜNİTE: 2-KLASİK MANTIK Kıyas Çeşitleri ÜNİTE:3-MANTIK VE DİL A.MANTIK VE DİL Dilin Farklı Görevleri

Detaylı

GRP 406 MESLEK ETİĞİ VE YASAL KONULAR. Doç. Dr. İlhan YALÇIN

GRP 406 MESLEK ETİĞİ VE YASAL KONULAR. Doç. Dr. İlhan YALÇIN GRP 406 MESLEK ETİĞİ VE YASAL KONULAR Doç. Dr. İlhan YALÇIN SUNU PLANI Toplumsal Yaşamı Düzenleyen Kurallar Ahlak Etik Hukuk Meslek ve Etik İlişkisi Toplumsal yaşamımızı düzenleyen kurallar nelerdir? DOĞA

Detaylı

4. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (22 Ekim-14 Aralık 2012)

4. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (22 Ekim-14 Aralık 2012) 4. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (22 Ekim-14 Aralık 2012) Sayın Velimiz, 22 Ekim 2012-14 Aralık 2012 tarihleri arasındaki ikinci temamıza ait bilgiler bu bültende yer almaktadır. Böylece temalara bağlı düzenlediğimiz

Detaylı

Kuruluşumuzun amacı, beklentileriniz doğrultusunda kaliteli hizmeti siz değerli müşterilerimize sorunsuz ve en uygun şekilde sunmaktır.

Kuruluşumuzun amacı, beklentileriniz doğrultusunda kaliteli hizmeti siz değerli müşterilerimize sorunsuz ve en uygun şekilde sunmaktır. Değerli Müşterimiz; Günümüz iş dünyasının hızlı temposunda kuruluşlar arasında daha iyiye ulaşma çabası, belirlenen amaçlara ulaşma yolundaki rekabet, sonuçta ulaşılan başarı ve bu başarının değerini belirleyen

Detaylı

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres

Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres Sağlık Psikolojisi-Ders 8 Stres Öğr. Gör. Hüseyin ARI 1 Stres Nedir? Stres bir insan için baskı, gerginlik, rahatsız edici çevresel faktörler veya duygusal tepkiler anlamında gelmektedir. Kişinin bedensel

Detaylı

A: Algılama gücü ve mantık yürütme kabiliyeti yüksek kişiliği temsil eder.

A: Algılama gücü ve mantık yürütme kabiliyeti yüksek kişiliği temsil eder. Karşınızdaki kişinin ismine bakarak onun hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Bunun için söz konusu isimdeki fiziksel, zihinsel, duygusal, ruhsal enerji sembollerinin açıklamalarına bakmak gerek. İsimdeki

Detaylı

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul.

Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul. KİTAP TANITIM VE DEĞERLENDİRMESİ Devrim ERTÜRK Araş. Gör., Mardin Artuklu Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü. Kadir CANATAN, Beden Sosyolojisi, Açılım Yayınları, 2011, 720 s. İstanbul. Beden konusu, Klasik

Detaylı

IB İLK YILLAR PROGRAMI (PYP) NEDİR? F M V Ö Z E L I S P A R T A K U L E I Ş I K İ L K O K U L U

IB İLK YILLAR PROGRAMI (PYP) NEDİR? F M V Ö Z E L I S P A R T A K U L E I Ş I K İ L K O K U L U K A S I M 2 0 1 8 K İ M O L D U Ğ U M U Z T E M A S I B Ü L T E N İ P Y P G Ü N L Ü K L E R İ F M V Ö Z E L I S P A R T A K U L E I Ş I K İ L K O K U L U WHO WE ARE KİM OLDUĞUMUZ IB İLK YILLAR PROGRAMI

Detaylı

İkinci B ö l üm KİŞİLİK VE KARAKTER GELİŞİM SÜRECİ

İkinci B ö l üm KİŞİLİK VE KARAKTER GELİŞİM SÜRECİ İkinci B ö l üm KİŞİLİK VE KARAKTER GELİŞİM SÜRECİ itaate mecbur bırakılan çocuk: edilgen çocuk Her çocuk, anne-babasıyla uyum içinde yaşamaktan büyük huzur duyar. Çünkü annebaba, çocuk için yaşamın kurallarını

Detaylı

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU MART 2016

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU MART 2016 ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT ORTAOKULU MART 2016 AİLE İÇİ İLETİŞİM VE SINAV KAYGISI PSİKOLOJİK DANIŞMA ve REHBERLİK BÖLÜMÜ İçindekiler Motivasyonu Arttırma ve Hedef Belirleme Hedef Belirlerken Göz Önünde Bulundurulacak

Detaylı

V IP. Professional Security Company

V IP. Professional Security Company V IP Professional Security Company Değerli Müşterimiz; G ünümüz iş dünyasının hızlı temposunda kuruluşlar arasında daha iyiye ulaşma çabası, belirlenen amaçlara ulaşma yolundaki rekabet, sonuçta ulaşılan

Detaylı

Güncel Liderlik Yaklaşımları: Hizmetkar ve Vizyoner Liderlik. Spor Bilimleri Anabilim Dalı

Güncel Liderlik Yaklaşımları: Hizmetkar ve Vizyoner Liderlik. Spor Bilimleri Anabilim Dalı Güncel Liderlik Yaklaşımları: Hizmetkar ve Vizyoner Liderlik Spor Bilimleri Anabilim Dalı Hizmetkar Liderlik Hizmetkâr liderlik, ekip üyelerine hizmet etmeyi, ihtiyaçlarını karşılamayı, gelişmelerini ve

Detaylı

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ

1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK. Abdullah ATLİ 1.ÇAĞDAŞ EĞİTİM SİSTEMİNDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİ VE REHBERLİK Geleneksel eğitim anlayışı bireyi tüm yönleri ile gelişimini sağlama konusunda sorunlar yaşanmasına neden olmuştur. Tüm bu anlayış ve

Detaylı

TERSİNE MENTORLUK. Tersine Mentorluk İlişkisinin Özellikleri

TERSİNE MENTORLUK. Tersine Mentorluk İlişkisinin Özellikleri TERSİNE MENTORLUK Tersine mentorluk, öğrenmeyi teşvik eden ve jenerasyonlar arası ilişkiyi kolaylaştıran yenilikçi bir mentorluk uygulamasıdır. Mentor rolünde genç ve düşük kıdemli bir kişi bulunurken,

Detaylı

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ

FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ FELSEFİ YAPIDA EĞİTİM MODELLERİ İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ / FIRAT ÜNİVERSİTESİ / ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ / SİİRT ÜNİVERSİTESİ SEFA SEZER / İNGİLİZCE ÖĞRETMENİ FELSEFE Felsefe, kavramlar yaratmayı içeren bir disiplindir.

Detaylı

Psikomotor Gelişim ve Oyun

Psikomotor Gelişim ve Oyun Psikomotor Gelişim ve Oyun Oyun? Çocuğun, kendini, diğer insanları, doğayı ve nesneleri tanıma etkinliğidir. Çocuğun kendi deneyimleriyle öğrenme yoludur. Düşünülmeden, eğlence amacıyla yapılan hareketlerdir.

Detaylı

Twi$er: @acarbaltas @BaltasBilgievi

Twi$er: @acarbaltas @BaltasBilgievi Twi$er: @acarbaltas @BaltasBilgievi REKABETE HAZIRLIK KENDİ YILDIZINI YAKALAMAK Prof. Dr. Acar Baltaş Psikolog 28 Şubat 2014 MOTİVASYON Davranışa enerji ve yön veren, harekete geçiren güç Davranışı tetikleme

Detaylı

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine "asif philosopy/mış gibi felsefe" deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar var"mış gibi" hareket edeceksin.

Hatta Kant'ın felsefesinin ismine asif philosopy/mış gibi felsefe deniyor. Genel ahlak kuralları yok ancak onlar varmış gibi hareket edeceksin. Diğer yazımızda belirttiğimiz gibi İmmaunel Kant ahlak delili ile Allah'a ulaşmak değil bilakis O'ndan uzaklaşmak istiyor. Ne yazık ki birçok felsefeci ve hatta ilahiyatçı Allah'ın varlığının delilleri

Detaylı

Araştırma Notu 16/202

Araştırma Notu 16/202 Araştırma Notu 16/202 20 Aralık 2016 ÇOCUKLARA KİM BAKIYOR? KADIN İŞGÜCÜNE KATILIMI VE TOPLUMSAL CİNSİYET Hande Paker ve Gökçe Uysal Yönetici Özeti Bu araştırma notunda çocuk bakımıyla ilgili çeşitli görevlerin

Detaylı

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15

İçindekiler. Giriş. Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15 İçindekiler Giriş Bölüm 1: MINDFUCK ya da olasılıklarımız ve gerçek yaşamımız arasındaki boşluk 15 Kafamızın içindeki bariyer Hiçbir şeyi hak etmediğini sanan kadın Yanlış bir hayata çakılıp kalan adam

Detaylı

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM

3/7/2010. ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK HİZMETLERİNİN YERİ ve ÖNEMİ EĞİTİM EĞİTİM ANLAYIŞLARI EĞİTİM EĞİTİM REHBERLİK ÇAĞDAŞ EĞİTİMDE ÖĞRENCİ KİŞİLİK NİN YERİ ve ÖNEMİ Eğitim? İnsana en iyi olgunluğu vermektir (Eflatun). İnsana tabiatında bulunan gizli bütün kabiliyetlerin geliştirilmesidir (Kant). Bireyin

Detaylı

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI Hazırlayan: Rabia ARIKAN JORGE LUIS BORGES (1899-1986) ARJANTİNLİ ŞAİR, DENEME VE KISA ÖYKÜ YAZARIDIR. 20. YÜZYILIN EN ETKİLİ

Detaylı