MEHDİ (AS) IN DEVRİ. Şeyh Adnan Efendi nin 22 Mart 2012 Sohbeti,

Transkript

1 MEHDİ (AS) IN DEVRİ Şeyh Adnan Efendi nin 22 Mart 2012 Sohbeti, Destur ya Seyyidi Meded. Esselamu Aleykum ve Rahmetullahu Teala ve Berekatuhu. Öncelikle Şeyh Nazım Hz hepinize, bütün müridlere selam söylüyor. Herkese selamlarını,sevgilerini yolluyor ve hepiniz için dua ediyor. Elhamdulillah, kendisi çok iyi. İnşa'Allah hep iyi olacak, gün be gün iyileşecek. Ayrıca çok da hoşnut, hep Efendimiz (sav), Büyük Şeyhler ve Sahibu Zaman Hz ile birlikte oturuyor. Hepsi Cenab-ı Allah'ın huzurundalar. Bu yüzden mutlu, Efendimizin (sav) okyanusunda yüzüyor. Esselamu Aleykum ve Rahmetullahu ve Berekatuhu. İlk olarak Euzubillahimineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim ile başlıyoruz. Cenab-ı Allah'tan kalplerimizi bu sohbetlere açmasını diliyoruz, Şeyh Nazım Hz'nin kalbinden bize gelen bu mübarek ilmi duyursun. Sultanul Evliya Hz'den kalbimize geliyor ben de sizinle birlikte dinliyorum ve Sultanul Evliya Şeyh Nazım Hz'nin okyanusundan kalbime gelen dalgaları yalnızca size tercüme etmeye çalışıyorum. Ve kötü bir İngilizceyle, ama ne yapalım benim İngilizcem böyle, pek iyi değil. Birazcık anlatabilecek kadar. Ve ben de sizin dinlediğiniz gibi dinliyorum. Ben Şeyh değilim, hayır. Yalnızca Şeyh Nazım Hz'nin kapısında bir köpeğim. Burada oturuyoruz, bize ne atarsa kemiklerden yiyeceğiz. Ama eğer bize et atsa, Evliyaların yiyeceğinden atsa o zaman uçarız. Hayır, biz yalnız kapıda biraz kemik için bekliyoruz. Elhamdulillahi Rabbil Alemin, Cenab-ı Allah bizi kulları olarak yarattı, Ademoğlundan yarattı. Eşek veya hayvan olarak yaratmadı. O zaman ne yapardık? Veya koyun olarak,inek olarak yaratmadı. O zaman götürüp bizi keseceklerdi. Elhamdulillah bizi Ademoğlundan yarattı, Kendine kul yaptı. Elhamdulillah Cenab-ı Allah bize rahmet etti, Efendimize (sav) ümmet yaptı. Sultanul Evliya Şeyh Nazım Hz'ne mürid, Büyük Şeyhlerin, Hz Ebubekir'in, Efendimizin aşkını, yollarında olmayı nasib etti. Ve Cenab-ı Allah'tan önce Şeyh Nazım Hz'ne sağlık, şifa, uzun ömür vermesini, onu ve bizi de onunla birlikte Sahibu Zaman Mehdi (as) ve İsa (as)'ın zamanına yetiştirmesini diliyoruz. Ki o zamanda, dünya artık cennet olacak. Artık "dünya" olmayacak. Cennet olacak ve Şeyh Efendi Hz diyor ki, o zamana yetişenler Cenab-ı Allah'ı duyacaklar! Cenab-ı Allah, Musa (as) ile konuşmuştu. Cenab-ı Allah, Mehdi (as) ve İsa (as) zamanına yetişenlerin hepsiyle konuşacak. Hatta o zamanda Cenab-ı Allah, Kur an-ı Kerim'deki bütün harfleri çıkaracak. Kur an-ı Kerim i açtığınızda harfleri bulamayacaksınız, yalnız Kur an'ın sırlarını bulacaksınız! Kur an-ı Kerim deki harfler çeşme gibidir. Çeşmeyi açarsanız su gelir. Çeşme birşey değildir, yalnızca bu suyun gelmesini sağlayan bir araçtır. Bunun gibi, Mehdi (as)'ın zamanında artık bu harflere gerek kalmayacak. Çünkü Cenab-ı Allah, Efendimize vaad etti. Kıyamet Günü nden önce öyle bir zaman gelecek ki, Page 1

2 Efendimiz Kur an'ın içindeki Cenab-ı Allah'ın mübarek kelam ve ilmine dair bu hayat suyunun sırrını açığa çıkaracak. Çünkü Şeyh Efendi Hz der ki, Kur an'ın her bir harfinin altında sır ve hakikatler okyanusları vardır ve Evliyalar bu deryada yüzer. Ve her bir harf ne kadar çok tekrarlanırsa, onun okyanusu diğerlerinden farklı olacaktır. Mesela Elif harfi, Kur an'ı Kerim de kaç kere tekrarlandıysa, her bir Elif in altında sır ve hakikat okyanusu var. Ve Mehdi (as)'ın zamanında Efendimizin ruhaniyeti, hatta cismani varlığı ile yeniden zuhur edecek ve kendisi Kur an ın sır ve hakikat tohumlarını Mehdi ve İsa (as)'ı takib edenlerin kalplerine, ruhlarına ekecek ve onları giydirecek, ki o zamanda herkes, bütün Ademoğlu Mehdi (as) ve İsa (as)'ı takip edecek. O zaman kafir olmayacak. Onlar 40 sene hüküm sürecekler, ve bütün Ademoğlu hakiki müminler olacaklar, şimdiki zamandaki gibi değil. Bizim imanımız şimdi taklit. Yalnız dilimizle iman ettik diyoruz. Hakikaten iman ile, imanın hakikati ile giydirilmiş değiliz. O zaman ise herkes Efendimizin sahabeleri gibi olacak. Efendimizin manevi sahabeleri gibi hakiki iman sahibi müminler olacaklar. Onların her biri Efendimizin ruhaniyetini görecek. Cenab-ı Allah Kur an'da buyurdu: "Fe izâ kara nâhu fettebi kur ânehu. Summe inne aleynâ beyânehu" (75:19-20) O'nu okuduğumuz zaman, Cebrail (as)'ın okuyuşuna tâbî ol,yalnız harflerini oku. Öyle bir zaman gelecek ki, biz onu harfler olmaksızın sırları ve hakikati herkes için açık ve parlıyor olacak. O zaman Ademoğlunun kalbi, hayat suyu ile yaşam bulacak. Ve sen Habibim Muhammed (as), sen onlara öğretecek ve kalplerine Kur an-ı Kerim in sırlarını ekeceksin. Allah başka bir ayette: "İnnellezî farada aleykel Kur âne la râdduke ilâ meâd" (Kasas:85). Sana Kuran'ı indiren ve seni onunla giydiren seni Kıyamet Gününden önce tayin edilmiş bir zaman döndürecektir, ki o zaman Kur an-ı Kerim'in sırlarını da yayacak. Biz şimdi yalnızca harfleri tilavet ediyoruz. O zaman harflerin altındaki sırlarını, hakikatini ve ilahi ilmini tilavet edeceğiz. Ve bunun için, kim evliyalara, evliyalar sultanı Şeyh Nazım Hz'ne ve Hz Ebu bekir Sıddık a uzanan bu silsileye tabi olursa, onlar en güzel şekilde terbiye olup giydirilecekler, ve Mehdi (as)'ın zamanında Kur an-ı Kerim in bu sırlarının kalplerine ekildiği ilk kimselerden olacaklar. Diğer sıradan insanların ise, Mehdi (as) tarafından terbiye görmesi ve Kur an ın sırları ile imanın hakikati ile giydirilmeleri belli bir zaman alacak. Bugünlerde Şeyh Nazım Hz'nin müridlerini giydirmesi için sohbetlere veya onların arasında olmasına gerek yok. Ruhani olarak kendisini sevenleri, Kalu Bela'da kendisine mürid olarak tayin edilen herkesi terbiye ediyor ve giydiriyor. Ve bu zamanda Efendimizin (sav) bütün ümmeti onun terbiye ve talimi altında. Şeyh Nazım Hz, şimdi herkese öğretendir. Ve ona tabi olanların kalbine şimdi Kur an-ı Kerim'in harflerinin sır ve hakikat tohumlarını ekiyor. O zaman geldiğinde hepsi parlayacak, ve Kuranı Kerimin sırlarının ağacı büyüyecek ve meyve verecek. Ve bu meyve, Mehdi ve İsa (as) zamanında onların hayatta kalmalarını sağlayacak hayat suyu olacak. Bu nedenle Şeyh Efendi Hz her zaman diyor ki, "kendinizi mümkün olduğunca her zaman edep üzerine, mütevazi ve saygılı tutmaya çalışın". Page 2

3 Bir kimse ne kadar mütevazi olursa Allah onu o kadar yüceltir ve ruhaniyet ile giydirir. Ne kadar kibirli olup kendini önemli görürse Cenab-ı Allah o zaman onu Efendimizin ve Evliyaların nazarından uzaklaştırır. Kendini hep sıfır olarak gören, hatta kendine hiçbir varlık atfetmeyen yalnız Allah ve Resulune varlık atfeden, Şeyh Efendi Hz onunla varolur. O zaman bu kimse hızla Sultanul Evliya ve diğer evliyaların ruhaniyetlerine ve hakikatlerine yaklaşır, ve yakın olur. İlahi ilmin nurları ile giydirilir, Allah ve Resulunun rahmeti ile kalbi açılır. Bu nedenle Efendimiz Hadis-i Şerifinde buyurur: Kimin kalbinde bir zerre dahi kibir olursa cennete giremez. Çünkü Cenab-ı Allah mütevazi olanları, her zaman Allah'a saygı duyanları ve herkeste Allah'ı görenleri sever. Cenab-ı Allah "Ben herkesleyim, Bana saygı gösterin" buyurur. "İçinizdeki Ruh Benim Ruhum. Yaratıldığınız Nur Benim Nurum. Bu yüzden bu Nura ve Ruha saygı gösterin". Allah Hz Musa'yı Firavun'a gönderdiğinde "Ben seninleyim" buyurdu. "Seninle ve kardeşinle birlikteyim. Sizinle birlikte duyuyor ve görüyorum. Çünkü Cenab-ı Allah herkes ile beraberdir. Her birimiz O'nunla varız. Eğer Allah bizden bu sır ve nuru alırsa biteriz,cesedimiz kalır mezara koyarlar. Cenab-ı Allah'ın herkeste var olan Nuruna saygı gösterirseniz, bu saygınız Allah'a ulaşır. Birbirinize hizmet ederseniz, hizmetiniz Allah'a ulaşır. Cenab-ı Allah Musa (as)'a sordu: "Bana ne ile hizmet ettin?" Hz Musa "Mesajını tebliğ ettim, insanlara ibadeti öğrettim vs.." "Bunların hepsinin mükafatı kendine. Bana hizmet için ne yaptın?" "Bilmiyorum, Sen Allah'sın, Sen bize verirsin,biz ne ile hizmet edelim sana?" Allah "Bana hizmet etmek istersen, kullarıma hizmet et. O zaman bana hizmet etmiş olursun" buyurdu. Sonra Hz Musa,"Allahım Sana hizmet etmek için Seni yemeğe davet ediyorum" dedi. "Gelip bizimle, İsrailoğullarıyla yemek yer misin?" Allah "Gelirim, davetini kabul ettim" buyurdu."ne zaman gelirsin?" diye sordu. "Cuma günü geleceğim" buyurdu. Hz Musa, bu cumanın 1 ay öncesinden bütün İsrailoğulları ile birlikte Allah için büyük bir ziyafet hazırladı. Çeşit çeşit yemekler pişirdiler, kurbanlar kestiler. Allah onlarla birlikte yemeğe gelecek, Hz Musa'nın davetini kabul etti. Ve İsrailoğullarının hepsinin Allah ile birlikte oturup yiyip içecekleri kadar büyük bir ev yoktu. Bu yüzden hep birlikte dev çadırlar kurdular özellikle Allah'a hürmet için. Ve 1 km uzunluğunda bir sofra kurdular her çeşit yiyecek, içecek, meyveler.. Ve Hz Musa aralarında gidip geliyordu. Cuma günü öğlen oldu, Allah gelmedi. İkindi oldu, gelmedi. Hz Musa şaşırdı. Bütün İsrailoğulları "yemekler soğuyacak yeniden ısıtmak zor olur. ne yapalım" diye sordular? "Bekleyin, belki akşam gelir" dedi Hz Musa. Hz Musa Allah ile konuştuğu için hikmet alınmıştı ondan. Hikmet sahibi olan Allah'a birşey sormaz. Allah Cebrail (as) vasıtası ile vahiy olmaksızın kimseyle konuşmaz. Ama Hz Musa'ya Allah ile direk konuşma izni verilmişti. Bu yüzden de Allah ondan hikmeti aldı. Çünkü kim Allah ile konuşmaya cesaret edebilir? Herkes Allah'a saygı göstermeli. Ama Hz Musa izinliydi. Sonra akşam vakti oldu. Bütün İsrailoğulları acıkmıştı,yemek istediler Yemekler de artık soğumuştu. O zaman İsrailoğullarından yaşlı ve sakat bir adam geldi. Page 3

4 "Ne yapıyorsunuz, ne için bekliyorsunuz? Bütün yemeklerde soğumuş" dedi. Sofraya oturdu, minderlerden birine oturdu ve yemeye başladı "beklemiyorum, ben yiyeceğim" diyerek. Sonra Hz Musa geldi ve onu azarlamaya, dövmeye başladı, dışarı attı. "Oturup yiyeceğine git ateş yak, su ısıt. Allah belki yemekten önce elini yıkamak isterse" dedi Hz Musa. Adamcağız yaşlı ve sakattı. Bütün İsrailoğulları ona acıdılar. Hz Musa'nın o kuvvetli vücuduyla yaşlı adama davranışına acıdılar. Dışarı attı onu, "git odun getir, ateş yak, Allah yemeğe geliyor. Kim Allah gelmeden yemeye başlayabilir?" Sonra yatsı vakti oldu. Sabah vakti oldu, hava aydınlandı. Allah gelmedi..allah yemek yer mi? Eğer Allah'ın yemeğe ihtiyacı olsa yiyecek O'na Rabb olurdu. Cenab-ı Allah yemek yemez, bizim gibi yemeye ihtiyacı yoktur. Yiyeceği bizim için yarattı. Sonra Hz Musa Allah'a öfkelendi. "Allah'ım beni İsrailoğulları arasında yalancı mı çıkartıyorsun? Hepsi bana şimdi 'ayıp sana Musa (as). Sen Peygambersin bir de. Bize Allah yemeğe gelecek diye söz verdin. Her şeyimizi harcadık bunun için. Allah gelmedi. Nasıl olur? Bize yalan mı söylüyorsun?" diyor. Allah "Ya Musa, Ben yemeğe geldim. Ve yiyordum. Ama gelip beni azarladın. Beni "odun getir,su ısıt. Allah ellerini yıkayacak" diyerek dışarı attın! Ya Musa, sen peygambersen o yaşlı ve sakat adam (olarak) gelip yediğinde Benim orada olduğumu görürdün. Ben kullarımla beraberim. Cenab-ı Allah olarak Ben herkesle beraberim, bütün Ademoğulları ileyim. Herkese, kendinden daha yakınım. Herkeste Beni gör, o zaman geldiğimi fark edersin. Oturup yedim ama sen Beni attın Ya Musa!" Bu şekilde, Allah herkeste Kendisini görenleri sever. Herkeste Efendimizi (sav), bütün müridlerinde Evliyaları görenleri sever. O zaman onlar Nakşibendi yolunun sır ve hakikatlerini fark erderler. Rabbani olurlar. Şeyh Efendi Hz İmam-ı Gazali hakkında bir kıssa anlatır. İmam-ı Gazali Sufi yoluna ve evliyalara karşıydı hayatının ilk bölümünde. İbnü'l Kayyîm, İbn Taymiye gibi evliyalara karşı bile savaş halindeydi. Bir de kardeşi vardı, kardeşi de evliya idi. İmam-ı Gazali o zaman vaktin büyük ve meşhur alimiydi. Müslümanların Halifesi cuma hutbesi ve namazı için onu tayin etmişti. O zaman bütün devlet erkanı ve ahali farklı camilerde namaz kılmazdı. Bütün halife, devlet erkanı ve ahali çok büyük bir yerde toplanırlardı. Mimber yerleştirirlerdi, ve Şeyhul İslam da İmam-ı Gazali Hz idi. Hutbe verip cuma namazını kıldırırdı. Kardeşi Ahmed'se hiç onun kıldırdığı cuma namazlarına gelmezdi, kaçardı. İmam-ı Gazali Hz annesine şikayet etti bunu" Kardeşim neden böyle yapıyor, hep cuma namazlarından kaçıyor, kılmıyor. Halife, devlet erkanı, bütün herkes benimle namaz kılarken kardeşim kaçıyor. Sokakta çocuklarla oyun oynuyor. Süpürgeden kendilerine at yapıp yollarda koşturuyorlar. Neden?" O zaman annesi, İmam-ı Gazali'nin kardeşi Ahmed ile konuşmuş: "Oğlum Ahmed, seni seviyorum, Allah senden razı olsun. Bir kere olsun git kardeşinin arkasında cuma namazını kıl". O da "Tamam anne, madem böyle istiyorsun gidip kılacağım" demiş. Namaza gitmiş. İmam-ı Gazali Hz Hutbeden sonra namaza başlamış. Page 4

5 Cuma namazına başlamak için "Allahu Ekber" diye tekbir getirmiş. Ve bütün Halife, devlet adamları, halk onun arkasında tekbir getirmişler. O sırada İmam-ı Gazali Hz'nin kardeşinden bir bağırtı kopmuş: "Hepimizin namazını bozdun. Sen imam değilsin, kötülerden birisin. Namazı bozdun" diyerek kaçmış. Kardeşinin arkasında namaz kıldığından halifeyi, herkesi iterek kaçmış. "Sen namazı bozdun, mahvettin" demiş. Sonra İmam-ı Gazali Hz namazı bitirip şikayet etmek için annesine gitmiş. Bu sefer ağlayarak gitmiş, çünkü kardeşi onu çok utandırdı Halifeye karşı. Tam arkasında namaz kılarlarken tekbir getirince, namazı kılacağına "Namazı mahvettin" diyerek kaçtı. Annesi kardeşini çağırdı, der Şeyh Efendi Hz. 'Ne yaptın' diye sormuş. "Böyle yapacağına hiç kılmasaydın. Neden tamam anne, kabul ediyorum dedin. Arkasında namaz kılacağına ona sövdün, "namazımızı mahvettin" dedin. Ahmed ise "Böyle söyledim çünkü "Allahu Ekber" dediğinde Allah a tekbir getirmedi. Ama bir kan okyanusunda yüzüyordu. Bir kan okyanusunda yüzüyordu ve bu kan deryasına "Allahu Ekber" dedi, Allah'a değil. Allah ile bağlantıda değildi, bütün aklı ve kalbi ile bu kan deryasındaydı. Bu yüzden Allah'a namaz kılmayan birinin arkasında namaz kılamam. Kardeşim hepimizin namazını boşa verdi, bu yüzden kaçtım. O zaman annesi İmam-ı Gazali'yi çağırdı. Kardeşinin anlattıklarını söyledi. Kan okyanusunda yüzüyor gördüğünü anlattı. O zaman İmam-ı Gazali Hz'ni Allah kardeşi vasıtası ile uyandırdı, sufi yolunu ve evliyaları tanıması için. "Evet anne, tam namazdan önce başka bir şehirden gelen 5 büyük alim kendilerine hanımların regl dönemi hakkında fetva vermem için geldiler. Her ay nasıl davranmalılar, nasıl Kur an okusunlar, nasıl selavat getirsinler, 7-10 günden uzun sürerse oruç tutabilirler vs.. Bu şekilde acele bir fetva istediler. Ve namaz vakti de gelmişti. Bu yüzden bütün hutbe ve namaz boyunca nasıl onlar için bu konuda Hadislerden bilgi toplarım ve 4 mezhepde hanımların regl dönemi hakkında neler söylenmiş, diye düşünüyordum. Gerçekten bir kan deryasındaydım. Ve bu yüzden şimdi anlıyorum ki kardeşime, evliyalara ve Allah ile bağlantısı olanlara bizde olmayan ne çeşit bir ilim verilmiş. Bundan sonra İmam-ı Gazali Hz bütün ilmini, kitaplarını bıraktı. Kitaplardan öğrendiği Şeriat ilmini bıraktı. Ve "Sufi yolunda derviş olmak, halvete girmek ve evliyaların yolunda olmak istiyorum" dedi. Bu dönüşünden sonra pek çok kitaplar yazdı. Hepsi de evliyalar, Allah'ın yolunda olmak ile ilgili. Ve Şeriat, yalnızca sizi Allah'ın yoluna ulaştıracak bir yol ama başka bir yol daha var ki, Allah'a ulaşmak için bu yolda yürümelisiniz. Allah buyuruyor: "Vellezîne câhedû fînâ le nehdiyennehum subulenâ" (Ankebut:69) Şeriat yolunda güzel mücadele verenlere Benim Huzuruma ulaşan yolu açacağım. Ve Efendimize (sav) ulaşan yolu açacağım. Ve onlar Rabbani olacaklar. Ki onlar hakkında Cenab-ı Allah: "Ya eyyuhellezu amenu kunu Rabbaniyyin" buyuruyor. "Ey müminler, Allah ve Resulu ile bağlantıda olan Rabbanilerden olun, çünkü o makama ulaşan kimse Efendimizin (sav) ruhaniyeti ile buluşur. Efendimizin ruhaniyetiyle buluşunca, bütün peygamberlerin, sahabelerin, Hz Ebubekir Sıddık, Hz Ali, bütün büyük şeyh ve evliyaların ruhaniyetleriyle de buluşursunuz ve hep onlarla birlikte olursunuz. Page 5

6 Sizin için artık Mehdi (as) zaten zuhur etmiştir,artık beklemenize gerek kalmaz. Mesela Şeyh Efendi Hz için Mehdi (as) zuhur etti bile, onu ziyaret ediyor. Bizim gibi Mehdi (as)'ı beklemiyor, o zaten Mehdi (as)'a ulaştı, ve İsa (as)'a ulaştı. Ve onlar için her gün programlarını yapan Şeyh Efendi Hz'dir. İşte Sultanul Evliya Şeyh Efendi Hz böyle. Büyük Şeyh Şeyh Efendi Hz hakkında böyle derdi. Ben söylemiyorum bunu, Şeyh Efendiyi seviyorum ama hayır, Ş. Abdullah Dağıstani Hz söylerdi bunu onun hakkında. Ve bu şekilde İmam-ı Gazali Hz mücadele etti, mücadele etti.. Ta ki Efendimizin (sav) ruhaniyeti ile buluşuncaya kadar. Öldüğünde, onu gömdükleri mezarlık evliyalar ve sahabeler ile doluydu. Ahirete göçen evliya ve sahabeler İmam-ı Gazali Hz'ni ölümünden sonra bile yükselirken gördüler. Efendimiz (sav) onu Allah'ın Huzuruna yükseltti. Normalde bir kimse öldüğünde artık biter, onun için birşey yazılmaz. Defterleri kapanır, ve Melaike o kişinin ruhu ile birlikte gider. Ama İmam-ı Gazali Hz sanki canlıymış gibi hala yükselmeye devam ediyordu. Ve Cenab-ı Allah'ın İlahi Huzuruna yükseliyordu. Efendimiz onu, Mirac gecesinde kendisinin Cenab-ı Allah'ın elleri arasında secde yaptığı yere yükseltiyordu. Mezarlıkta gömülü olan ve bunu görenlerin hepsi şaşırdılar. Sordular "Ya Rabbi, bu Gazali kuluna nasıl oldu bu?" Cenab-ı Allah onlara "Tahmin edin hala yükseldiği bu makama nasıl ulaştı. Cevabı sizden istiyorum" dedi. Allah cevabı biliyor ama onlara öğretmek istiyordu. Dediler ki "Belki ilmini bırakıp, hayatının sonuna kadar dervişliği seçti. Kendini hayatının sonuna kadar evliyaların yoluna adadı. Veya tasavvuf yolunu öğretiyordu, evliyaları savunuyordu. Evliyalara karşı olan alimlerle savaşıyordu". Kimisi "Çok takva sahibi, Allah yolunda mücadele etti" dediler. Allah "bunların hiçbiri için vermedim ona bu makamı. Neden verdim?" Cenab-ı Allah onlara haber verdi. "Ey sahabaler, ey saadet ehli, ey müminler" Cenab-ı Allah mezarda gömülü olup İmam-ı Gazalinin nasıl hala Allah'ın huzuruna nasıl yükseldiğini görenlere söylüyor: "Neden ona bu makamı verdim?" Allah onlara haber verdi,der Şeyh Efendi Hz. Bir keresinde İmam-ı Gazali Hz halvette idi. Ve Rebiül Evvel'in 12. gecesi, Mevlid kandili idi o gece. Ve bir fetva yazıyordu, kendisinden acele fetva bekleyen bazı kimseler için. Gece vaktiydi, ve mürekkeple yazığı kandile.. O zamanlar kuş tüyü ile mürekkebe batırarak yazarlardı. Ve halvetindeydi, fetva yazıyordu. Bir sinek geldi o sırada. Sinek geldi ve yazı yazdığı kuş tüyünün üstüne kondu ve mürekkepten içmeye başladı. İmam-ı Gazali acele ediyordu ama yine de durdu sineği rahatsız etmemek için. Bu gece Mevlid gecesi diye düşündü. Allah hepimizi Efendimizin (sav) hürmetine yarattı. Bu sineği dahi Efendimizin hürmetine yarattı Allah. Her ne kadar sineği öldürmek sünnetse de "Bu gece Mevlid gecesi olduğuna göre, bırakayım içsin Efendimize hürmeten"dedi. Sinek içene kadar parmağını hareket ettirmedi, bitirince sinek uçup gitti. O zaman yazmaya başladı. Bu iyilik hürmetine, gözünüzde küçük bir şeydir belki, ama yaptığı bu küçük iyilik hürmetine ona bu Allah'a yükselme makamını verdim". Bu yüzden Şeyh Efendi Hz her zaman bize, küçük bir iyiliğin bile Rıdvanullahu Ekber-Allahın en büyük rızası ile giydireceğini öğretir. Page 6

7 Ve bazen de küçük bir kötülük bile, Şeriatta bile mekruh sayılan önemsiz birşey dahi, Allah'ın gazabını o kimsenin üzerine çekebilir ve hakikatten, ruhaniyetten uzaklaştırabilir o kimseyi. Bu yüzden "Bu küçük bir kötülüktür, yaptık ama birşey olmaz" demeyin. Ama hep Allah'a tövbe edin, ve küçük bir kötülük de olsa girmeyin, daha iyidir. Ve, "bu çok küçük bir iyiliktir, birşey değildir, yapsak da yapmasak da olur" demeyin. Belki Allah'ın nazarında büyüktür,sizden hoşnut olur ve giydirir. Bir fakire sadaka olarak bir hurma vermesi bile Allah'ı hoşnut eder. "Bir şeyim yok, veremem" diye kimseyi geri çevirmeyin. Küçük de olsa birşey verirseniz belki Allah'ın nazarında çok büyük birşey olur. Onun sayesinde Allah'tan müjde gelir. Veya "sigara içmek birşey değildir, veya bu kötülük mekruhtur, haram değildir, birşey değildir" demeyin. Belki de Allah'ın gazabını çeker o kimsenin üzerine. Ve Allah o kişiyi, ruhaniyet ve hakikatle bağlantısını keser. Ve bu sebeple Allah, Efendimizin Hadisinde buyurdu: "La tusağiru seyyieten, ve la tuazzimu mağrufen". Yani bu küçük bir günahtır, yapsak birşey olmaz demeyin. Belki büyüktür. "Tahsebûnehu heyyinen ve Huve indallâhi azîm- Önemsiz sandığınız şey Allah katında büyük bir suç olabilir" (Nur:15). Ve Allah sizi gazabıyla giydirip, sizi ruhaniyet ve hakikatten uzaklaştırabilir size hidayet vermeyebilir. Aynı şekilde "bu iyilik küçük birşeydir, önemsizdir" demeyin, belki de o Allah'ın huzurunda çok büyük ve önemli bir şeydir. Eski zamanda çok kötü bir kadın varmış. Çok kötü bir kadınmış, hep barlarda erkeklerle otururmuş, vs.. Bir keresinde gece vakti evine dönerken bir köpek görmüş, diyor Şeyh Efendi Hz. Köpek havlıyormuş, çok susamış ama suya ulaşamıyormuş. Kadın ayakkabısını çıkarıp içine su koymuş ve köpeğe su vermiş. Bu iyiliği nedeniyle, Cenab-ı Allah melaikeye yaptığı bütün büyük kötülükleri sildirmiş. Yaptığı bütün günah ve kötülükler, onları sevaba döndürmüş ve kadın öldüğünde, köpeğe su vermesi nedeniyle Efendimizin şefaati ile cennete girmiş. Bunun gibi, her zaman Allah'ı hep bizimle görüp farketmeye çalışın. Küçük olsa bile hiçbir kötülüğe yaklaşmayın. Ve "bu önemsiz birşeydir" demeyin, küçük de olsa o iyiliği yapın. Çünkü belki Allah o zaman Semayı açıp bize bakar ve o zaman İmam-ı Gazali Hz gibi bize de yüksek makamlar verir- öldükten sonra bile Allah'ın huzuruna yükselmek gibi makamlar. Allah bizi affeylesin, rahmet etsin ve her çeşit af, rahmet ve nimetlerle giydirsin. Muhlis kullar olmayı nasib etsin. Efendimizin aşıklarından, ve Şeyh Efendi Hz'ne, Büyük Şeyhlere ve Sahibu Zaman Hz'ne ihlas ile tabi olmayı nasib etsin. Allah Şeyhimize sağlık, şifa ve uzun ömür versin. Onu ve bizi de onunla birlike Mehdi ve İsa (as) ın zamanına yetiştirsin. Fatiha Video Link: Page 7