ALLAH IN EVİ. Şeyh Adnan Efendi nin 19 Mart 2012 Sohbeti,

Transkript

1 ALLAH IN EVİ Şeyh Adnan Efendi nin 19 Mart 2012 Sohbeti, Euzubillahimineşşeytanirracim, Bismillahirrahmanirrahim. Destur ya Seyyidi Meded. Öncelikle Şeyh Nazım Hz.'nden meded taleb ediyoruz ki Cenab-ı Allah, Şeyh Nazım Hz.'nin makamı vasıtasıyla kalplerimizi açsın. Yoksa ben ne konuşacağım, ne söyleyeceğim bilmiyorum. Çünkü ben birşey değilim, Şeyh Efendi Hz.'nin kapısında bir köpeğim yalnızca. Sadece "hav hav" diyebilirim. Öncelikle Şeyh Efendi Hz.'nden seyreden, gören, burada olan herkese selam. Bütün katılan herkese selam ve iyi dileklerini yolluyor,herkese dua ediyor. Ve herkesi manevi ve maddi olarak destekliyor. İnşa'Allah yakında hepimizin arasında olacak eskisi gibi, inşa'allah. Ve ayrıca, Allah ona uzun ömür versin ve bizi de onunla Mehdi ve İsa (as)'ın zamanına yetiştirsin. Bekliyoruz ve şimdi artık çok yaklaştı, çünkü bütün Efendimiz in (sav) önceden söylediği alametlerin hepsi zuhur etti. Allah'ın "ol" deyip olmasından başka birşey kalmadı. Bu Armageddon savaşı.. Efendimiz (sav) buyurdu: "La takumu saat hatta taktatile fi atani azimatan. Tekunu beynehum melhametu kubra davahum vahide" Kıyamet günü, büyük bir savaş olmadan zuhur etmez. Melhame: kıyım. Bu savaş iki büyük, süper güç arasında olacak. "La takumu saat hatta taktatile fi atani azimatan". Bu iki büyük güç birbirine saldıracak ve, ikisinin iddiası da aynı: "Bu dünyayı kim kontrol ediyor?" Ve şu anda zaten bütün ülkeler iki gruba ayrılmış durumda. Ya bu gücün altında, ya diğerinin. Şu anda iki güç var. Birisi en kötü insanların elinde, diğeri daha da kötülerin elinde. İkisi de şeytan. İkisi de şeytani güçler, birbirileriyle savaşmak istiyorlar. Efendimiz buyurdu: "Allah bana vaad etti, ümmetimin cezası göklerden veya yerden olmayacak. Yani fırtınalar, hortumlar, taşlar yollamayacak. Veya depremler, seller ile ayaklarının altından olmayacak. Bana vaad etti, ümmetin cezası Allah'ın gazabı ile olmayacak. Çünkü yerden veya gökten gelirse Allah'ın gazabıdır. Ama Allah ne vaad etti, birbirleri arasında olacak. "Ümmetin birbirleriyle savaşıp, öldürerek birbirlerini bitirecekler. Kendi aralarında birbirlerini cezalandırıncaya kadar karışmayacağım. Bunu onların kendi nefislerine bırakıyorum". Bu sebeple Efendimiz: "La takumu saat", Kıyamet Günü ümmetim iki fırkaya ayrılmadan gelmez. İki büyük süper güç, birbirleriyle savaşıp birbirlerini bitirecekler. Ve Şeyh Nazım Hz. der ki, önümüzde iki alamet var. İlk alamet bir gün içinde zuhur edecek. Bu alamet çıktığında Rusya bütün bu ülkeleri kontrol ettiğinde, Amerika bırakmayacak ve müdahale edecek. Sonra Rusya bu ülkeleri kontrol edip elinin altına aldığında, şu anda Suriye ile yaptığı gibi, bunun üzerinden 90 gün sayın. 90 gün sonra Mehdi (as) zuhur edecek. Çünkü 90 günde milyarlarca insan gidecek. Kan dökülecek, artık çok az insan dışında yaşayan kimse kalmayana kadar. Mesela şimdi 10 bin, yüz bin kişi öldü diye duyuyoruz. O zaman bu 90 günde her gün milyonlarca insanlar ölecek. Page 1

2 Ve bu şekilde, diyor Şeyh Efendi Hz. 90 günde Mehdi (as) 3 kere Tekbir getirir. Ve Şeyh Efendi Hz. diyor ki, bütün bu olaylar çok yakın-önümüzdeki aylarda, senelerde değil. Ve bütün Evliyalar şimdi hazır. Yalnız Efendimizin (sav) emrini bekliyorlar. Sahibu Zaman Mehdi (as) bile hazır. Hepsi, Efendimizin "Kun fe yekun" emrini bekliyor. Ve Efendimiz (sav) de Allah'tan emir bekliyor. Bu yüzden şimdi, Allah bütün ülkeleri içten içe kaynatıyor. Hepsi kendini savaşmaya hazırlıyor. Ama hiçbiri neden bu kadar gergin olduklarını bilmiyor. İnsanların bile hiç biri şu anda mutlu değil, hepsi stres altında, nedenini de bilmiyorlar.bazıları zengin, ferah bir hayat yaşamıyoruz diye mutsuz. Bazısı hasta, bazısı üzgün. Neden bilmiyoruz ama hepimiz mutsuzuz. Birilerinin kalplerindeki bu hüznü almasını istiyorlar. Kendilerini mutlu edecek, güldürecek bir şeyler duymak istiyorlar ki hiç değilse üzerlerindeki bu ağırlık kalksın. Şeyh Efendi diyor ki, bu sebeple şimdi Evliyalar gece ve gündüz dua ediyorlar ki Allah, Efendimizin (sav) ümmetinin üzerindeki yükü kaldırsın. O yükü kaldırsın, yoksa biri bile 24 saatin 1 saniyesinde mutlu olamayacak. Ve sebebini de bilmiyor bunun. Bu, semadan gelen bela okları yüzünden. Semadan geliyor. Bu yüzden kim evliyaya tabi ise ve bağlı ise, onlar korunacak diyor Şeyh Efendi Hz. Çünkü onlar koruyacak, Efendimiz koruyacak. 5 vakit namaz kılan korunacak. Her gün hiç değilse 100 defa "Estağfirullah" çeken korunacak. Çünkü Cenab-ı Allah buyuruyor: "Ümmetinden Estağfirullah diyen kimseyi cezalandırmam. Ve sen de onların arasında olduğun sürece yine onları cezalandırmam, Ya Habibim. Estağfirullah deseler bile yine cezalandırmam. "Ve mâ kânallâhu li yuazzibehum ve ente fîhim ve mâ kânallâhu muazzibehum ve hum yestagfirûn"(enfal:33). Şimdi herkes Allah'tan kaçıyor. Kendi hevasının peşine düşmek için kaçıyor. Kimse Allah'ı kendisinden razı etmek için gayret etmiyor. Ama şeytanını, nefsini memnun etmeye çalışıyor. Ve kendisini memnun etmeye çalışıyor, ama günün sonunda bakıyor ki mutsuz, stresli, deprasyonda. Kalbinde hiçbir şey yok. Çünkü kalbi boş. Gece ve gündüz Allah'ı zikretmeyen kalp boştur, harap bir kalptir. Ve Cenab-ı Allah insanların kalbini Rabbani bir makam olmak üzere yarattı. Cenab-ı Allah "Ne yerleri ne gökleri seçtim Kendime beyt olarak. Ne Kabeyi, ne Medineyi. Sidretül Muntehayı, Arşı, Beytul Mamur'u değil. Allah bunların hiçbirini Kendine Beyt olarak seçmedi. Şeyh Efendi Hz. der ki, Efendimizin (sav) Hadisinde "Ne yerler ne gökler Bana beyt olabilir. Yalnız Ademoğlunun kalbi, hakiki bir müminin kalbi". Hakiki mümin kimdir? Her an Cenab-ı Allah'ı zikreden, hatırlayan, kalbinde hep Allah olandır. Allah'a asla şirk koşmayan, şeytanın asla kalbine girmesine izin vermeyen, mümin budur. Gece gündüz sürekli ibadet eden değildir mümin. Hayır, Şeyh Efendi Hz'nin müridlerine ve evliyaların müridlerine bakın. Her dönemde dünya üzerinde evliya vardır. Onların yüzlerinde nur görürsünüz. Vahabilere bakın, veya diğerlerine, zulmet görürsünüz. Müslüman kardeşler, zulmet. Şiiler, zulmet. Veya diğerleri, çok ibadet etselerde yine de zulmet gelir. Page 2

3 Çünkü onlar Allah'a ibadet ederler, namaz kılarlar ama biz 1 rekat kılarız, Allah'tan 10 kat sevap kazanırız. Bizim yaptığımız bu şekilde. Onların yaptığı ise Allah'tan satın almak, O'nunla alışveriş yapmak! Allah için değil yaptıkları yalnız Allah'tan mükafatını almak için, Allah bundan hoşlanmaz. Şeyh Efendi Hz der ki, Allah Kendisine aşk ile ibadet edenleri, aşk ile namaz kılanları, zikir yapanları sever. "Allah'ım ne cennetini, ne cehennemini; yalnız Seni istiyorum" diyenleri. Müslümanların Halifesi Ebu bekir Sıddik Hz derdi ki: "Allah'ım cenneti istediğim için Sana ibadet etmiyorum. Cenneti istemiyorum. Veya Sana Ceheneminden korktuğum için ibadet etmiyorum. Hayır. "İlahi Ente maksudi ve rızaike madlubi- Allahım maksadım Sen,amacım Sen in Rızan. Benden razı olman için, Sen in aşkın ile ibadet ediyorum, çünkü maksadım Sen. Burada Şeyh Efendi Hz bize bir kıssa öğretiyor. Zamanın birinde bir kral 100 yaşına ulaşmıştı, ve "Tahtıma varis olacak bir oğlum yok. En iyisi krallığımı halkım ve yardımcılarım arasında paylaştırayım. Hepsi bana gayet güzel hizmet etti, bu krallığı onlara vereceğim" dedi. Ve halkını, insanları, yardımcılarını çağırmaya başladı, "ne isterseniz vereceğim, her şeyi dağıtmak istiyorum" dedi. Şeyh Efendi Hz. der ki, "kimisi koyun, kimisi mücevher, kimisi şehir.." istiyorum dedim, herkese istediğini veriyordu. Kendisi için hiçbir şey ayırmadı. O Sultan. Baş veziri ise ondan hiçbir şey istemedi. "Sen de bir şeyler iste, hepsi istedi, neden istemiyorsun?" dedi. "İsteyeceğim. İsteğim sultanımdır, sizi istiyorum" dedi. "Ben sizi istiyorum Sultanım, isteğim budur. Çünkü size sahip olursam her şeye sahip olmuş olurum. Çünkü siz Sultansınız. Bana başka birşey verirseniz, o baki olmaz, biter. Ama sultana sahip olursam her şeye sahip olmuş olurum. Bu sebeple, Sultânul Arifin Ebu Yezid Bistâmi (ks) buyurdu: "Ey alimler, benim krallığım Allah'ın krallığından daha yüksek ve değerlidir. Çünkü Allah'ın Krallığı benim krallığımın yanında hiçbir şey değildir". Bütün alimler şaşırdı, sövmeye başladılar "şeytan, ne diyorsun sen? Tuvalete gidiyorsun; sonra da benim krallığım Allah'ınkinden daha değerli ve yüksek diyorsun". "Evet" demiş, benim krallığım Allah'ın krallığından daha değerli ve yüksek". "Açıkla, nasıl olur? Yoksa seni öldürürüz" demişler. "Cenab-ı Allah bütün bu yerler ve Gökler Kıyamet Gününde bitecek buyuruyor. Bu Allah'ın krallığının bir sonu var, bitecek. Ama Allah'ın sonu yoktur. Cenab-ı Allah, Efendimizin (sav) Hadisinde buyuruyor: "Allahu vel anka makan- Allah ezelde nasılsa şimdi de öyle. Asla değişmez, asla son bulmaz, ölmez. Ölümü Allah yarattı. Hayatı da Allah yarattı. Allah, hayatın ve ölümün üstündedir. Bu krallığın sahibi Allah'tır. Ama benim krallığımda ben Allah'a sahibim. Benim krallığım Cenab-ı Allah'tır. Çünkü kalbim Allah'ın beytidir ve Allah arşını ve nurunu kalbime yerleştirdi. Allah Kuran'da böyle buyurur "Ve lekad kerremnâ benî âdem-andolsun ki Ademoğlunu şerefli kıldık" (Isra:70) Melaikeyi şerefli kıldık, cinleri, hayvanları şerefli kıldık buyurmadı. Hayır,Ademoğlunu şerefli kıldık buyurdu. Neden şerefli kıldı Allah? Çünkü onları Kendi elleriyle yarattı. Onlar dünyevi varlıklar olmaktan çok ilahi varlıklar. Page 3

4 Vücutları bu dünyaya ait olabilir ama Allah onları Göklerde yarattı diyor Şeyh Efendi Hz. Ve Allah meleklere dedi ki: "İnsanların yaradılışını tamamladığımda onlara Kendi Ruhumdan üfleyeceğim. Kendi Ruhumdan üfleyeceğim, onlara secde edin". Buyurarak bütün Melaikeyi Ademoğluna secde etmeye mecbur etti. Allah'ın Ruhu insana üflendiği için o bütün mahlukattan farklıdır. Ne Melaike de Allah ın Ruhu vardır, ne cinde, ne hayvanatta. Yalnız Ademoğluna Allah Kendi Ruhundan üflemiştir ve bu Ruh Adem (as)'a ve ondan da bütün Ademoğlunun içine girmiştir. Bu nedenle Allah bütün Melaikeye emretti: "Adem (as)'a secde edin. Çünkü o, Kabe gibi kıble olacaktır. Kabe'de taşlara secde etmiyorsunuz. Hayır, yalnız bir kıbledir çünkü Allah "ona dönerseniz Bana dönmüş olursunuz" buyurdu. Bu yüzden ona yönelerek secde ediyoruz. Çünkü Allah Kendi Nurundan Kabenin üzerine indirdi. Bu nedenle Kabeye yönelerek, bu Nura yönelerek Allah'a secde yapıyoruz. Eğer Kabeyi, o 4 duvarı kaldırsanız ne görürsünüz? Bütün insanlar birbirine secde ediyor. Hepsi Kabenin duvarlarının etrafında secde yapıyor. Kabeyi kaldırın, hepsi birbirine secde yapıyor. Hakikatte Kabeye inen Allah'ın Nurudur. Bu nedenle Adem (as) ve onun evlatlarına böyle bir nur indirdi ve Kendine onların kalbini mesken tuttu. Bu nedenle Allah bütün Melaike ve cine Adem (as)'ı kıble tutarak secde ettirdi, Allah'a ulaşmak için ona yöneltti. Çünkü o, Allah'a yönelen yüzdür. Bu yüzden Efendimiz (sav) buyurdu: Benim Ademoğluyla, sizinle bir yüzüm var aynı zamanda Allah'la olan bir yüzüm var. "İnneme ana beşerun mislukum yuha ileyh" (Fussilet:6). Ben de sizin gibi bir insanım, ama bir yandan da sizin gibi değilim. Allah ile bağlantıdayım, vahiy alıyorum, Allah ile olan bir yüzüm var. Allah'ın nuru ile, sıfatları, esmaları ile giydirildim. Bu sebeple Allah pek çok ayette Efendimiz için "Raufur Rahim" diye buyurur: "Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz, aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu minîne raûfun rahîm" (Tevbe: ). Rauf Allah'dır, Rahim Allah'dır, Peygamberimize giydirdi bu sıfatları. Ve Kur an'da pek çok ayette Allah, onu Kendi sıfatlarıyla giydirdiğini bildirir ve pek çok ayette Allah, "O (sav) Benim Nurumdur" buyurur. "Allahu nûrus semâvâti vel ard, meselu nûrihî" (Nur:35). Allah Göklerin ve Yerin Nurudur. Eğer aslına dönerseniz, hepsi enerjidir Allah'ın nurudur. Benim Nurumun misali, burada Efendimizin nurunu anlatıyor çünkü o Allah'ın nurunun misalidir. Sonra Allah "Nurumun misali" diyerek buyuruyor: "meseli nurihi" - Nurumun misali bir kandil gibidir. "Meseli nurihi" Şimdi ayette Kendi nurunun misali olarak Efendimizin nurunu anlatıyor. Çünkü Cenab-ı Allah bilinmek istediğinde.. Gizli Hazine'den ilk zuhur eden. Cenab-ı Allah buyurur: "Bilinmeyen bir Hazine idim. Bilinmeyi irade ettim ve Beni Benimle tanımaları için Mevcudiyeti yarattım. Allah'ın ilk olarak emrettiği Nur Aleminin zuhur etmesi idi. Ve Nur Alemi, Allah'ın Huzurunda Efendimizin (sav) şekli ile zuhur etti. Bu nedenle Allah, Efendimizin ismini ezelden itibaren Kendi ismiyle andı. Çünkü İlahi Huzurda ilk zuhur eden Efendimizin nuru idi. Yaratılmış birşey değildir. Çünkü Allah'ın Nuru yaratılmayandır. Bu yüzden Efendimiz (sav) sahabelerine buyurdu: Page 4

5 "Allah'ın Huzurunda ilk zuhur eden sizin Peygamberiniz Muhammed (sav)'dır, ey sahabem". Sahabeden Hz. Cabir (ra) ile konuşuyordu. Ve sonra Allah, Efendimizin (sav) nurundan bütün alemleri yarattı. Bütün kainatı Efendimizin (sav) nuru ile yarattı ki hakikatte onun nuru Allah'ın Nurundan gelir ve bu nur tarif edilemez. Ve kimse hayal edemez o nuru, çünkü Allah tasvir veya tasavvur edilemez. Ve O'nun (cc) bütün sıfat ve isimleri de tasavvur veya tasvir edilemez. Bu nedenle Cenab-ı Allah insanlara, Ademoğluna kolaylaştırmak için Kendi nuruna misal olarak, temsil edecek şekilde yarattı ve ona Muhammed (sav) adını verdi. Ve ona buyurdu: "Senin ismindeki ilk 'M', Arşın altındaki krallığımı temsil eder- 7 kat Yere kadar olan krallığı, bütün dünyevi ve semavi mevcudiyeti. Ve ismindeki "H", Er-Rahmanir-Rahim okyanuslarını temsil eder. Rahman ve Rahim okyanusları senin tarafından temsil edilir, Ey Habibim. Efendimizin ismindeki ikinci 'M' harfi Melekutu temsil eder. Arştan Yukarı olan İlahi Alem ki, her şeyin hakikati bu Melekut alemindedir ve Muhammed (sav) tarafından temsil edilir. Ve 'D' harfi, ezelden ebede daim demektir, Ya Habibim Muhammed (sav) bu yüzden Allah "La ilahe ill Allah İbrahim Resulullah" buyurmadı, Allahın Resulu olsa da. La ilahe ilahe ill Allah, İsa veya Musa Resulullah buyurmadı. Allah ın Peygamberi olmalarına rağmen. Ama ezelden ebede kadar ismini yalnız Efendimizin adı ile andı: "La ilahe ill Allah, Muhammed Resulullah" Çünkü o Adem (as)'ın, bütün Peygamberlerin, insanoğlunun atasıdır. Bütün Melaike, cin, yerler, Gökler, Arş hep Efendimizin nurundan yaratılmıştır. Ve buna rağmen biz Efendimize değer vermiyoruz da onun sünnetini bırakıyoruz. Evliyalar ve Şeyh Efendi Hz. dışında, kimse onun adını yaşatmıyor. Kimse Efendimizin sünnetini yaşatmıyor. Ve Efendimiz buyuruyor, "Ahir zamanda Sünnetime yaşatana 100 şehit sevabı verilir". Buna rağmen kimse Efendimizin sünnetini yaşatmıyor. Hatta şimdi kimse çocuklarına, ailelerine, veya akrabalarına dahi Efendimizin sünnetini yaşatmayı, onu sevmeyi öğretmiyor! Ve Efendimiz buyuruyor: "Beni sevin! Çünkü Allah beni sevdi. Allah'ın beni sevmesi hürmetine beni sevin, Ey sahabem, Ey ümmetim, beni sevin. Çünkü Allah beni sevdi. Ey Sahabem, Ey ümmetim, Ehl-i Beytimi sevin. Efendimizin Mübarek soyundan Kıyamete kadar gelecek olanları sevin! Çünkü ben onları seviyorum, çünkü Efendimiz (sav) onları sevdi. Bu yüzden Ehl-i Beyti gerçekten seven Efendimizi (sav) sever. Ve Allah onu seviyorum dediği için Efendimizi seven, Allahı sever. Şimdi kimse Efendimize (sav) hürmet göstermiyor. Müslüman ülkelerde bile, ezandan sonra Efendimize salatu selam getirmeyi kestiler. "La ilahe ill Allah" deyip bırakıyorlar. Kimse Efendimize bir kere bile salat getirmiyor, Evliyaların olduğu yerler dışında ona salat getirildiğini göremezsiniz. Ve Allah, insanların kalbini kendine beyt olarak seçti. Şeyh Efendi Hz. der ki, kalp bütün letaiflerin... İnsanda 5 letaif vardır ki Allah onların içine Ruhunu üflemiştir. Allah, Ademoğluna Kendi Ruhundan giydirmiştir. Cenab-ı Allah Kendi Ruhundan üfledi ona, giydirdi ve İsmi Azamı ile taçlandırdı. Bu nedenle Şeyh Efendi Hz. der ki, insan Allah'ın İsm-i Azamını temsil eder. İnsan, İsm-i Azamıdır! Ve herkes Cenab-ı Allah'ın İsmi Azamı ile varoluştadır. Ve Allahın kaç tane İsmi Azamı vardır? Page 5

6 Ademoğlu adedince İsmi Azamı vardır. Allah'ın İsmi Azamı ile taçlandırmasına göre herkes bu İsmi Azam ile varolur ve zuhur eder. Bu da sizin kod numaranızdır. Allah'ın Huzurunda hangi İsmi Azamı ile var olduğunuzu bilirseniz, o zaman kapınızı açıp, Allah ın Huzurunda O'nun elleri arasında secde edebilirsiniz. Ama Allah onu kalpte muhafaza etti, vermedi. Çünkü, mesela şimdi 3-4 yaşında bir çocuğun kıymetli bir saati olsa ona biraz şeker verirseniz, size her şeyini verip şekerleri alır. Biz de böyleyiz. Evliyalara göre henüz 1-2 yaşına bile gelemedik. Bu yüzden birisi bize bu maddi hayattan bir şeyler verse hemen Allah'ın bizi giydirdiği bu kıymetli cevherleri beş kuruşluk değersiz birşey karşılığında vereceğiz. Bu yüzden onu sakladılar ve korudular. Bir defasında Abdulhalik Gucdevani Hz'nin bir müridi, kendisini diğer müridleri arasında en başarılı ve önemli olanı, halife olarak görürdü. Her zaman böyledir, birkaç tane mürid vardır ki kendilerini diğer müridlerden daha üstün, daha önemli, halifesi olduklarını sanırlar. Sonra Hz Abdulhalik Gucdevani Hz, ona unutamayacağı bir ders vermek istedi. "Ey benim en üstün müridim, halifem olduğunu söyleyen, gel. Git ve kabristanı ziyaret et. Orada pekçok ihvanlarımız var, selamımı götür onlara" dedi. Çok mutlu oldu bu duruma. "Bakın Şeyh hiç birinizi yollamadı, beni gönderiyor. Siz işe yaramazsınız, bakın ben onu temsilen kabristana gidiyorum" dedi. Çok gururlandı, tavuskuşu gibi kabardı. Kabristana gitti, baktı kapı kilitli. "Kapı kilitli. Şeyh beni nasıl yolladı?" Bakın şimdi düşünce ve şüpheler geliyor. Bilmiyor ki günün bu saatinde kapı kilitli olur. "Nasıl beni yollar da kapı kilitli olur, Şeyh bunu bilmiyor mu?" Çok şaşırdı bu duruma, "Şeyhim nasıl bilmez, nasıl içeri gireceğim şimdi?" Şimdi kendini Şeyh'ten daha yüksek görüyor. Sonra çok yaşlı bir adam geçti. O da kabirde bazı akrabalarını ziyarete gelmişti,kapının kilitli olduğunu gördü. Şeyh Efendi Hz. der ki, yaşlı adam kilide şöyle bir baktı ve kilit açıldı, o da kapıyı açıp içeri girdi. "Sübhan Allah, bu yaşlı adam benden daha mı iyi? Ben nasıl yapamadım? Ben ki Şeyhin en üstün müridi, halifesiyim". Sonra o da girdi içeri, ilk Şeyhul İslamı ziyaret edeyim dedi. Abdulhalik Gucdevani Hz.'nin müridiydi ve ölmüştü, 100 yaşından fazla idi. Onunla başlayım, sonra Müftüyü, sonra kadıyı ziyaret edeyim, bütün Şeyhin en üst müridlerini görürüm. Sonra Şeyhül İslamı ziyarete gitti, baktı ki o yaşlı adam da Şeyhul İslamı ziyarete geliyor. Neden bu yaşlı adam beni takip ediyor, dedi. Sonra yaşlı adam Fatiha okudu. Sonra "Sübhan Allah, bu adama çok üzüldüm. Daha 6 aylıkmış, yalnız 6 aylıkmış, hala annesinden süt emerken ölmüş. Daha 1 yaşını bile tamamlayamamış" dedi. Ve bu adam 100 yaşındaymış. "Bu yaşlı adam deli mi? Belki de bunamaya başladı. Ben Müftüye gideyim" diye düşünmüş. Onu orada Şeyhul İslamla bırakıp gitmiş ama yaşlı adamı Müftünün kabirinde yine yanı başında bulmuş. Yine Fatiha okumuş ve demiş ki "Sübhan Allah bu mezar henüz 9 aylık bir çocuğa ait, daha dişleri bile çıkmamış". "Nasıl olur, bu kişi yaşında. Nasıl söylersin bunu?" "Hayır, görüyorum, daha 9 aylık bir bebek". Sonra birlikte Kadıya gitmişler.. En sonunda Baş kadıyı ziyaret etmişler. Page 6

7 Yaşlı adam "Bu iki yaşında. Biraz çorba veya biberonla süt içebilecek kadar". Sonunda yaşlı adama sövmüş. "Şeyhimin istediği ziyareti mahvettin" diyerek Abdulhalik Gucdevani Hz'nin dergahına koşmuş. Şeyh Gücdevani onu görünce: "Hayırdır, ne oldu, inşa'allah bu seyahatten güzel bir ilim ve anlayış kazanmışsındır" demiş. O da "Ya Seyyidi, siz benden daha iyi bilirsiniz, çünkü benim Şeyhimsiniz. Beni nasıl gönderdiniz,kapı kilitliydi?" Şimdi şikayet ediyor, Hz Musa gibi. Hz Musa da hep Allah'a şikayet ederdi. "Kapı kapalıydı, kilitliydi. Sonra deli, yaşlı adamın biri geldi. Ve kapıya bakınca kilit açıldı. Ben de sizin dediğiniz gibi ziyaret ettim. O da benimle birlikteydi. Şeyhul İslam için 6 aylık dedi. Müftüye 9 aylık dedi. Sonunda sizin en üst halifenize, baş kadıya geldik. Ona da 2 yaşında dedi. Tamamen delinin biriydi, ziyaretimi mahvetti, selamınızı güzel bir şekilde iletemedim. Şeyh dedi ki "Ey oğlum, seni ilim alman için yolladım ama bana cehaletle döndün. Sen cahilsin. O Hızır (as)'dı, benden izin istedi, sana bu hayattan meme emen bir bebek olarak ayrılma diye öğretmesi için onu yolladım. Hepsi Nakşibendi, Sıddıki yolunda, Allah ın ve Efendimizin bu mübarek yolundaydılar ama 100 yaşında olmalarına rağmen memedeki bebek gibi gittiler. Sen de böyle olacaksın çünkü kalbinde çok kibir var. Çünkü müridlere ve etrafındakilere kötü davranıyorsun. Bu nedenle sana onlar gibi olmamayı öğretiyorum ama cahilsin. Yeter cahilliğin, yoksa onlar gibi gidersin". O mürid çok utandı, yer yarılsa da içine girsem dedi. Bütün müridler de ona gülüyordu, sonunda ona bir sınır koydu diye mutlu oldular. Aynı şekilde Şeyh Efendi Hz. de bize öğretmeye çalışıyor ama biz yaşlandık, bu hayattan ayrılırken 1 aylık bile olamayacağız. Bu dünyadan meme emen bebek olarak ayrılmamak, evliyanın, Efendimizin (sav) ve Allah'ın yolunda olgunluğa ulaşmak.. Nefsani halinden ruhani haline hicret edemeyen buna ulaşamaz. Kalbine girip bu letaiflere ulaşamayan.. Şeyh Efendi Hz. kalpte 5 letaif vardır, der. Kalp bir uçak pisti gibidir. Uçakların gidip geldiği pist gibidir. Uçakların gelip inmesi gibi, ruh gelip gider. Şeytan gelip gider. Evliya gidip gelir, Allah gelir gider. Efendimiz gelip gider. Düşünceleriniz ile gelip gider. Bu yüzden Efendimiz buyurdu: Kim ilk letaifi, kalbini temizleyebilirse hakiki mumin olur. Ondan sakının. Müminin ferasetinen korkunuz, zira o Allah'ın nuru ile bakar. Hakiki bir muminin önsezisinden, ferasetinden sakının. Çünkü o ilk makamı, kalbini temizlemiştir. Allah'ın nuru ile bakar. Etrafındaki bütün kalpleri, beyinleri, düşünceleri gözetleyebilir, Allah'ın Nuru ile görebilir.bu da yalnız ilk makam, hakiki muminin makamı. O zaman kalbin içindekilere ne demeli, der Şeyh Efendi Hz. kalbin içinde 4 odacık-letaif vardır. Boş da değildir, dolu da. Kör bir insan için boştur. Yalnız kan gelip gider. Allah neden kanı bu 4 odacığa girmeye ve sonra da dışarı temiz, oksijen dolu olarak çıkacak şekilde yarattı? Vücudunuzu dolaşır, hayat verir ve sonra çabucak içeri girer. Çünkü ilk letaif sırları barındırır, imanın cevherlerini, Allah tarafından insanlara verilen şerefin cevherlerini. "Ve lekad kerremna - Ademoğlunu şereflendirdim". Bütün bu cevherler ilk letaifte ve Hz Ali'nin (ra) koruması altında- ve onun varislerinin, 40 yolun imamlarının, Hz Geylani gibi. Page 7

8 İmam-i Şaziri, İbn Arabi Hz, Ahmed Rifai Hz. gibi. İmam-ı Gazali, Abdulvehhab Şarani Hz. gibi büyük imamlar, evliyalar korur bu cevherleri ki, şeytan kalbe girip bu ilk latifedeki cevherleri çalmasın. 2. letaifte yalnız Efendimizden (sav) Hz. Ebubekir'e miras bırakılan Arş ve yukarısına dair cevherler ve hakikatler vardır. Ademoğlunun cevherleri ki, Allah ona ikram etti ve şereflendirdi. Ve Cenab-ı Allah bu 2. letaife giydirdi. Her birimizin hakikat ve sırları bu 2. letaiftedir. Ve Allah bu 2. latifeyi korumak için, Hz. Ebubekir ve onun varisi Nakşibendi yolunun Şeyhlerini tayin etti. Bu yüzden kalpten, içindeki letaiflere uçmak ve sırra, oradan da sırrın sırrına girmek için elinizden geleni yapmalı, gayret etmelisiniz. Şeytanın gelip içindeki cevherleri çalmaması için Hz Ebubekir ve onun varislerinin koruduğu bu 2. letaife sırrın sırrı denir. Kalpteki 3. letaif, her birimizin kaynağıdır- Kendisinden yaratıldığımız Efendimizin nuru ve Efendimizin huzurunda kendisiyle varolduğumuz İsmi Azamı. Bu letaifteki cevherler ve Allah'ın bahşettiği şeref Efendimiz (sav) tarafından korunur. Allah Efendimize, kişi ölünceye kadar veya kabirde 40 günlük halvet tamamlayana kadar bu cevherleri vermemesini, korumasını emreder. Avam-ı nas için ise, kıyamete kadar kabirlerinde kalırlar ve kıyamette bu letaif kendilerine verilir. 4. letaif Allah'ın Beytinin olduğu yerdir ve ve mutlak gizlilik makamıdır, Allah'ın nurunun ve özünün letaifidir ki Allah buraya Arşını yerleştirmiştir ve nurlarını bu letaif üzerine indirir. Buraya Letaif-i Ahfa denir ki, Allah onu Kendisine Beyt olarak seçmiştir. Ve, Allah Efendimize (sav) buyurdu, "Bu letaifi sana bile vermeyeceğim, çünkü o Benimle Kulum arasındaki sırdır. Bu letaif Allah'ın Beytidir ki inansın inanmasın Allah'ın bütün kullarına, Huzurunda kendisiyle varolduğu İsm-i Azamının nurunu giydirdiği letaiftir. Ve Allah onları Kıyamette çağıracak ve bu letaifleri ile onlara bakacak- Allah'ın, Ademoğlunun her birinin kalbinde nurunu giydirdiği letaif. Bunlar letaiflerdir. Şimdi vücudumuzda 15 nokta, 9 nokta, 30 nokta var derler. Burada, burada, sanki Allah noktalar fırlatıyor bize. Eğer 10 puanınız varsa, gümüş yıldız. 20 noktanız varsa, altın yıldız. 50 nokta varsa, bitti artık evliyasınız. Ve Cenab-ı Allah bu şekilde, bu letaiflerle Ademoğlunu şereflendirir. Allah, Ademoğlunun kalbini Kendine Beyt yapar. Ve bir kimse ruhunu teslim ederken Allah buyurur: "Ve nahnu akrebu ileyhi minkum ve lâkin lâ tubsirûn (Vakıa:85). Ben herbirinize, veya ruhunu teslim edenin etrafında oturanlara çok yakınım. Ona çok daha yakınım ama siz göremezsiniz çünkü körsünüz. Cenab-ı Allah yüzümüzde, vücudumuzda 5 duyu organı verdiği gibi ruhaniyetimizde de duyular- letaifler yapmıştır. Manevi gözlerimiz, kulağımız, dilimiz, manevi burun ve duyularımız vardır. Ama Sultanul Evliya bu duyuları harekete geçirmeden, hiç birisi aktif olamaz, bunun için Sultanul Evliyaya ihtiyaç vardır. Bu nedenle Cenab-ı Allah, "herkesin bir mürşidi olmalıdır" buyurur "Men yehdillâhu fe huvel muhted, ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murşida" (Kehf:17). Allah'ın Kuran'da belirttiği üzere, kimi hidayete erdirirse ona bir evliya tayin eder. Page 8

9 Ama sıradan bir evliya değil, "veliyyan mürşida", bu evliyanın da kalbin gözlerini ve letaiflerini harekete geçirecek, açacak ve kişiyi Allah'ın ve Resulü nün huzuruna ulaşması için kalbine hicret ettirecek kuvveti olması gerekir. Bu nedenle Allah kanın bu 4 odacığa- latifeye girerek bu cevher ve nurlardan enerji ve güç aldırır. Allah'ın, Efendimizin, Hz. Ebubekir'in, bütün büyük şeyhler, Hz Ali ve 40 imamın nazarı ile yeniden hayat verir. Cenab-ı Allah'ın Vahdaniyet hareketi ile kan, yeniden hayat ve güç vermek için dolaşmaya başlar. Hayat, hepimizin içinde bu şekilde devam ediyor. Ama hepimiz bu konularda cahiliz. Kimse, Allah'a nasıl ulaşırım diye düşünmüyor bile. Efendimize, evliyaya, Sultanul Evliyaya Şeyh Efendi Hz.'ne nasıl ulaşırım diye. Kimse düşünmüyor bunları. Herkes nasıl para kazanırım, işimi büyütürüm, nasıl saraylar, konaklar alırız. Hizmetçilerimiz olur, bunları düşünüyor. "Ben oturayım, gel bana hizmet et. Ben çok önemli biriyim". Hiçbir şey değilsin. Kabre koyduklarında toprağın altında ne olacaksın? Kemik. Ve haşerat, çiyan, akrepler vücudunu bitirecek ve seninle beslenecekler. İşte böyle, hiçbir şey değilsin, neden kendini önemli görüyorsun? Nereden geldiğine bir bak. Cenab-ı Allah Kur an'da buyurur: "Nereden geldiğinize, anne ve babanızdan nereden geldiğinize bir bakın da öyle gururlanın. Anneniz ve babanız sizi nereden çıkardı? Eğer önemli bir yer ise, o zaman gururlanın. Ama önemli bir yer değil, neden gururlanalım? Allah bizi affeylesin, rahmet etsin. Şeyhimize uzun ömür versin. Şifa, sağlık, uzun ömür versin. Kuvvetli ve uzun ömür versin, onu ve bizi de onunla Mehdi ve İsa (as)'ın zamanına ulaştırsın. Ey Rabbimiz, bizi nurunla giydir ve Beytine ulaştır. Arınalım ve Rabbaniler olalım. İnsanlık-nefsaniyetten Rabbaniliğe dönelim. Sana karşı samimi, ihlaslı olup Seni ve Efendimizi sevelim ya Rabbi. Efendimize hakiki ümmet olalım. Bizi hakiki İslam, hakiki iman ile giydir Ey Rabbimiz, taklit değil hakiki olanlar. Allah bize hakiki İslam, iman, ihsan, ve ihlas libası giydirsin. Allah a, Efendimize, Şeyhimize, bütün büyük şeyhlere muhabbet, Hz Ebubekir, Efendimizin Ehli beytine muhabbet nasib etsin. Mehdi (as)'ın zamanına yetiştirsin. Şeyhimize uzun ömür versin, ve onun liderliğinde Mehdi ve İsa (as)'a yetiştirsin. Onlara samimi ve ihlaslı müridler olalım. Bi hürmetil Fatiha. Video Link: Page 9