T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALK BİLİMİ ANABİLİM DALI

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALK BİLİMİ ANABİLİM DALI"

Transkript

1 T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALK BİLİMİ ANABİLİM DALI SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS TAŞIYICILARI: RİZE EL SANATI USTALARI ÜZERİNE BİR İNCELEME YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Nihan ÇİÇEKOĞLU Tez Danışmanı Doç. Dr. Pervin ERGUN Ankara-2014

2

3 T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALK BİLİMİ ANABİLİM DALI SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS TAŞIYICILARI: RİZE EL SANATI USTALARI ÜZERİNE BİR İNCELEME YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Nihan ÇİÇEKOĞLU Tez Danışmanı Doç. Dr. Pervin ERGUN Ankara-2014

4

5 i ÖZET ÇİÇEKOĞLU. Nihan; Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları: Rize El Sanatı Ustaları Üzerine Bir İnceleme, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, Somut olmayan kültürel miras insanlığın varlığından beri doğaya kattığı, tecrübe ettiği ve günümüze ulaştırdığı her şeyi koruma ihtiyacından doğmuş kültürel bellektir. Somut olmayan kültürel miras taşıyıcıları odaklı bu çalışmada Yaşayan İnsan Hazineleri kriterlerine uygun olarak el sanatı ustaları alan araştırması ile derlenmiştir. Kültürel birikimin kuşaktan kuşağa aktarılmasını amaçlayan UNESCO bu amacını, Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ile gerçekleştirmiştir. Somut Olmayan Kültürel Miras ın aktarılmasında önemli rol üstlenen gelenek taşıyıcıları için Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Sistemi geliştirilmiştir. Çalışmada alan araştırmasıyla tespit edilen ve Yaşayan İnsan Hazineleri kriterleri doğrultusunda değerlendirilen Rize el sanatı ustaları yer almaktadır. Somut olmayan kültürel mirasın taşıyıcıları olan ustaların sanatları video, ses kaydı ve fotoğraf çekimleri ile kayda alınmıştır. Türk el sanatlarının genel özelliklerine yer verilmiştir. Çalışmada yer alan ustaların ilgilendikleri sanatların etimolojik ve tarihsel süreçlerine yer verilmiştir. Rize el sanatları hakkında ayrıntılı bilgi verilmiştir. Ustaların sanatlarını icra ediş teknikleri ve kullandıkları malzemeler anlatılmıştır. Rize el sanatları geçmişten günümüze kadar değerlendirilmiştir. Küreselleşme, teknolojik gelişmelerin getirdiği olumsuzluklar ve el sanatlarının üretiminde ortaya çıkan yozlaşma eleştirilmiştir. Sonuç olarak; el sanatlarına olan ilginin azalması ve aktarımın en önemli aracı olan usta-çırak ilişkisinin bitme noktasına geldiği gözlemlenmiştir.

6 ii Bu sebeple, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı nın, İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri nin, Halk Eğitim Merkezleri nin veya özel kursların tükenmekte olan el sanatlarına ve ustalarına destek vermesi gerektiği kanısına varılmıştır. Anahtar Kelimeler: 1. Somut Olmayan Kültürel Miras, 2. Yaşayan İnsan Hazineleri, 3. Rize El Sanatı Ustaları, 4. Geleneksel El Sanatları, 5. Aktarma

7 iii ABSTRACT ÇİÇEKOĞLU. Nihan; Carriers of Intangible Cultural Heritage: A Review on Rize Handicrafts Master, Master's Thesis, Ankara, Intangible cultural heritage is cultural memory that human experience, everything added to nature by human and something carried from past to present since presence of humanity. Intangible cultural heritage carriers in this study focused on Living Human Treasures handicraft masters according to the criteria has been compiled with field research. Cultural knowledge passed from generation to generation, aiming at UNESCO. UNESCO, Convention for the Safeguarding of the Intangible Cultural Heritage carried out with the purpose of this. Having an important role in the transfer of the Intangible Cultural Heritage tradition for carriers National Living Human Treasures System has been developed. This work has Rize of master of handcraft. This handcraft with research in the areas identified and evaluated in accordance with criteria Living Human Treasures. Handcraft masters recorded with photography, video and voice recording. There are general characteristics of Turkish handicrafts. There are masters of the interested in arts of the etymological and historical processes. Rize handcrafts are criticized from past to present. Globalization, technological adverse effects and corruptions are criticized. Finally; reduction of the interest in crafts and come to the end point of the master-apprentice relationship has been observed. So, crafts and craftsmen have decided to support by Ministry of Culture and Tourism, Provincial Culture and Tourism Directorate, Public Training Centers and special courses.

8 iv Keywords: 1. Intangible Cultural Heritage, 2. Living Human Treasures, 3. Rize Handicrafts, 4. Traditional Crafts, 5. Transmission.

9 ÖN SÖZ El sanatları, insanlığın varlığından beri gerek günlük ihtiyacı gerekse estetik zevkleri karşılamıştır. Kültürün her bir zerresini taşıyan el sanatları, yöreden yöreye farklılar göstermiştir. Bu kültür taşıyıcılarını günümüze aktaran el sanatı ustaları usta-çırak ilişkisiyle yetişmiştir. Yaşadığımız zamanda hem el sanatları hem de el sanatı ustaları küreselleşme ile sınanmaktadır. Küresele kendi ürününü taşıyabilme ve tanıtabilme olanağı arayan ustalar yanlış tutumlar nedeniyle bu olanağı bulamamaktadır. Bunun yanı sıra teknolojik gelişmeler de el sanatlarını etkilemektedir. Gelişmiş aletler ve makinelerle el sanatları daha hızlı üretilir hâle gelmiştir. El sanatlarında yenilikler yapılıp çağa uygun ürünler meydana getirilmektedir. Böylece çağın ihtiyaçlarına daha kolay cevap verebilen ürünler üretilmektedir. Böyle olumlu gelişmeler kültürel bağlamı hiçe sayan olumsuz bir yaklaşıma da sebep olmaktadır. Usta-çırak ilişkisi, bu ilişkide aktarılan sözlü kültür, irticalen söylenen türküler, iletişim ihtiyacından doğan desenler, geleneksel evler, bu evlerin kültürünü yansıtan ritüeller gibi birçok kültürel bağlam teknoloji nedeniyle unutulmuştur. Kültürel çeşitliliğin korunmasını, üretilmesini ve aktarılmasını amaçlayan Birleşmiş Milletler, Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) 17 Ekim 2003 tarihinde Paris te düzenlenen 32. Genel Konferans ta Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi kabul edilmiştir. Koruma maddeleri arasında bu çalışmanın ana konusunu oluşturan El Sanatları seçeneği de yer alır. Kore Cumhuriyet i (Güney Kore) tarafından Yaşayan İnsan Hazineleri Sistemi fikri geliştirilmiştir. Öcal Oğuz Somut Olmayan Kültürel Miras Nedir? adlı eserinde; Yasayan İnsan Hazinelerini, Somut olmayan kültürel mirasın

10 vi spesifik elemanlarını yeniden yaratmak veya yorumlamak açısından gerekli bilgi ve becerilere yüksek düzeyde sahip kişiler olarak ifade etmiştir. (Oğuz, 2009: 34-35). Yaşayan İnsan Hazineleri Sistemi, tecrübeli, yetenekli ve nadir bulunan bir bilgiye sahip olan ustaların kültürü aktarması ve yaşatması için gerekli koşullarını sağlama çabasındadır. SOKÜM unsurlarının yaşatılabilmesinin ön koşulu, geleneksel bilgiye sahip kişilerin tespit edilmesi ve bu bilginin gelecek kuşaklara aktarılmasının teminidir. Somut olmayan kültürel mirası üreterek yaşatan usta insanların tanınması, sanatlarını sürdürmelerinin teşvik edilmesi, çırak bulmalarının kolaylaştırılması, genç kuşakların bu zanaatlara olan ilgilerinin arttırılmasının sağlanması, örgün ve yaygın eğitim süreçlerine dâhil edilerek kitlelerle buluşturulması; yaşayan insan hazineleri sisteminin ana hedefleridir. (Oğuz, 2009: 34) Araştırma, el sanatlarının en karmaşık alanlarından birini oluşturmaktadır. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı na bağlı Halk Kültürlerini Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü, el sanatlarının üniversiteler dışındaki en önemli araştırma kurumudur yılında kurulan Millî Folklor Enstitüsü nün çekirdeği temelinde gelişen, daha doğrusu büyüyen bu kurumda, diğer araştırma birimleri gibi el sanatları yönetimi de bir şube müdürlüğü tarafından gerçekleştirilmektedir. (Oğuz, 2002: 7) El sanatı ustaları listesine sahip olan Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü nden özel bir izinle bu listeye ulaşılmıştır. Valiliklere bağlı İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri de el sanatlarına ve el sanatı ustalarına yönelik sorumluluk taşıyan kurumlardır. Fakat çalışma sırasında bu kurumlardan yardım alınamamıştır. Somut olmayan kültürel mirasın aktarılması odaklı bu çalışmada Yaşayan İnsan Hazineleri kriterlerine uygun olarak el sanatı ustaları alan araştırması ile derlenmiştir. Araştırma sırasında tespit edilen Rize el sanatı

11 vii ustalarının biyografileri, ilgilendikleri el sanatları, çalışma teknikleri mülakat yöntemiyle tespit edilmiştir. Adresleri ve telefon numaraları tespit edilen ustalarla ön görüşmeler yapılmıştır. Ustalardan randevu alınarak atölyelerinin bulunduğu yerlere gidilmiştir. Ustalarla yapılan mülakatlar ve ustaların sanatlarını icra ediş görüntüleri video ve fotoğrafla kayıt altına alınmıştır. Rize nin farklı ilçeleri ve köylerinden birçok usta ile görüşülmüştür. Fakat bu çalışmada, yaşayan insan hazinesi kriterlerine uyun olan ustalara yer verilmiştir. Bu çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Yaşayan İnsan Hazineleri Sistemi, sistemin Türkiye deki işleyişi anlatılmıştır. İkinci bölümde, geleneksel el sanatlarının genel sınıflandırılması ve çalışmada yer alan el sanatlar doğrultusunda özele inen açıklamalar aktarılmıştır. Rize ye ait geleneksel el sanatları ve bu sanatların ulaşılabilinen tarihî uzantıları da üçüncü bölümde yer almaktadır. Üçüncü bölümde araştırma sırasında tespit edilen Rize el sanatı ustaları, ustaların teknikleri ve Yaşayan İnsan Hazineleri kriterlerine uyumu hakkında bir tablo verilmiştir. Tezimin her aşamasında desteğini esirgemeyen danışmanım sayın Doç. Dr. Pervin Ergun a, tezimin belirlenmesinde katkı sahibi olan sayın Prof. Dr. M. Öcal Oğuz a, araştırma bursu ile çalışmamı destekleyen Atatürk Kültür Merkezi ne, maddî ve manevî desteğini esirgemeyen mensubu olduğum Çiçekoğlu ailesine teşekkür ederim. Nihan ÇİÇEKOĞLU

12 viii İÇİNDEKİLER ÖZET...i ABSTRACT... iii ÖN SÖZ...v İÇİNDEKİLER... viii KISALTMALAR DİZİNİ... xi RESİMLER LİSTESİ... xii GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM YAŞAYAN İNSAN HAZİNELERİ 1.1. YAŞAYAN İNSAN HAZİNLERİ TÜRKİYE ULUSAL SİSTEMİ SİSTEMDEN SORUMLU KURULUŞ SEÇİM SÜRECİ SEÇİM KRİTERLERİ YAŞAYAN İNSAN HAZİNELERİNİN HAK VE SORUMLULUKLARI ÖDÜL VE DİĞER TEŞVİKLER YİH ULUSAL SİSTEMİNİN UYGULANMASI İKİNCİ BÖLÜM GELENEKSEL EL SANATLARI 2.1. HAMMADDESİ HAYVANSAL DERİ OLAN GELENEKSEL EL SANATLARI HAMMADDESİ AĞAÇ-AHŞAP OLAN GELENEKSEL EL SANATLARI HAMMADDESİ TAŞ OLAN GELENEKSEL EL SANATLARI HAMMADDESİ TOPRAK OLAN GELENEKSEL EL SANATLARI HAMMADDESİ METAL OLAN GELENEKSEL EL SANATLARI EL SANATLARININ TARİHİ GELİŞİMİ Metal İşleri... 22

13 ix Ağaç İşleri Tekstil Halk Mimarisi RİZE YE AİT GELENEKSEL EL SANATLARI Rize Bezi... 27_Toc Bakırcılık... 28_Toc Tulum Tulum Kelimesinin Anlamı Tulum Tarihi Tulumun Teknik Özellikleri Kemençe Kemençe Kelimesinin Anlamı Kemençenin Bölümleri Kültürel Animasyon Göz Dolma Evler Serender/Serander/Serendi ÜÇÜNCÜ BÖLÜM RİZE EL SANATLARI USTALARI 3.1. İSMET SATIR BEHÇET UZUN İSMET CİVELEK KEMAL ODABAŞ İSMAİL ALBAŞ BÜLENT BEKAR MUSA AĞUN MEHMET BALABAN SABRİ DEMİR YILMAZ ŞİŞMAN ALİ COŞKUN YILMAZ RİZE EL SANATI USTALARININ YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ KRİTERLERİNE UYUMU... 75

14 x SONUÇ KAYNAKÇA EKLER EK 1: Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Sistemlerinin Kurulmasına İlişkin Kılavuz İlkeler... 91

15 xi KISALTMALAR DİZİNİ Age. AREGEM Çev. SOKÜM STK UNESCO YİH : Adı geçen eser : Araştırma Eğitim Genel Müdürlüğü : Çeviren : Somut Olmayan Kültürel Miras : Sivil Toplum Kuruluşu : United Nation Education Science Culture Organization (Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu) : Yaşayan İnsan Hazineleri

16 xii RESİMLER LİSTESİ Resim 3.2: Sıralı Desen Resim 3.3: Sıralı dönüş deseni Resim 3.4: Aynalı desen Resim 3.5: Kazpa (Kazayağı) Deseni Resim 3. 6: Baklava Dilimi Deseni Resim 3.7: Baston Resim 3.8: Çıkrık Resim 3.9: Taş köprüde horon oynayan geleneksel kıyafetli halk Resim 3.10: Kağnı... 75

17 GİRİŞ Somut Olmayan Kültürel Miras Taşıyıcıları: Rize El Sanatı Ustaları Üzerine Bir İnceleme adlı bu çalışmada Rize kültürüne ait el sanatlarını icra eden ustalar ve ustaların yaşattığı kültürel ögeler yer almaktadır. Kültür tanımı ise Türk Dil Kurumu nun adresinde yer alan Güncel Sözlük te şöyle yapılmıştır: 1. (İsim) Tarihsel, toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan bütün maddî ve manevî değerler ile bunları yaratmada sonraki nesillere iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların bütünü, hars, ekin. 2. Bir topluma veya halk topluluğuna özgü düşünce ve sanat eserlerinin bütünü. 3. Muhakeme, zevk ve eleştirme yeteneklerinin öğrenim ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimi. Kültür tanımının ilk maddesinde bahsedildiği gibi toplumun yaşadığı bu tarihsel süreç içinde biriken millî kültürü barındıran folklorun tanımı Umay Günay yapmıştır: Millî kültür denen pek çok unsurdan oluşan birikimin tarihi gelişim içinde bir milletin çeşitli grupları tarafından farklı ölçülerde yaşanan verilerinin varyantlarına ve verileri inceleyen ilme verilen isimdir (1987: 29). Folklor bir kültür bilimidir. İnsanın doğaya kattığı her şeyi içeren kültür, folklorun temel araştırma konusudur. UNESCO nun Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ve Yaşayan İnsan Hazineleri sistemi, temelinde kültürü barındıran folklorik yaklaşımlardır. Somut olmayan kültürel mirasın aktarılması kültür taşıyıcıları ile mümkündür. El sanatı ustaları kültür taşıyıcılarının bir kısmını oluşturur. Usta-

18 2 çırak ilişkisi ile geleneksel el sanatlarının kuşaktan kuşağa geçmesini sağlarlar. Bazı durumlarda el sanatı ustaları zanaatkâr olarak adlandırılır. Ürettiklerine sanat gözüyle bakılmadığı durumlar veya tanımlamalar mevcuttur. Bu durumun aksine, bu çalışmada usta kişiler sanatçı olarak ele alınmıştır. Çünkü ustalar, ustalık gerektiren ve bir ihtiyaca cevap veren ürünleri estetik kaygılar taşıyarak üretmektedirler. El sanatı ile uğraşan insanlar sanatçı ya da zanaatkâr olarak anılabilir. Ama bu ustalara sadece zanaatkâr demek eksik bir sıfat olur. Sanat ve zanaat kelimeleri ve anlamlarıyla ilgili bir karşılaştırma yapmak gerekirse şu açıklamaları aktarmak doğru olacaktır: Hem sanat hem de zanaat kelimelerinin kökeni Arapça su n (yapma, oluşturma, ortaya koyma) dan gelmektedir. (Eyüboğlu, 1998) Türk Dil Kurumu nun Türkçe Sözlük adlı yayınında sanat kelimesi şöyle açıklanmıştır: 1. Bir duygunun, tasarının veya güzelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık. 2. Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve beğeni ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım. (1992: 1253) Adı geçen sözlükte zanaat kelimesi ise şöyle açıklanmıştır: İnsanların maddeye dayanan ihtiyaçlarını karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte tecrübe ve ustalık gerektiren iş, sınaat. (1992: 1663). Simon J. Bronner zanaatı, Elle eşya yapma becerisi veya yapım sürecinin kendisi olarak tanımlar. (1998: 152)

19 3 Hemen hemen aynı anlama ve işleve sahip olan sanat ve zanaatın hangi dönemde ayrıldığını Metin Sözen ve Uğur Tanyeli Sanat Kavram ve Terimleri Sözlüğü adlı yayınlarında şöyle açıklamışlardır: Sanatsal etkinliklerin güzel sanatlar ve zanaatlar olarak iki ana grupta değerlendirilmesi Rönesans ta ortaya çıkmıştır. Rönesans tan önce sanat ve zanaat tek bir sınıf içinde bulunuyordu. Eski Yunan da techne, Roma da ve Ortaçağ da art, eski Almanca da kunst sözcükleri böylesi bir genel kavrama karşılık olarak kullanılırdı. Bütün beceri ve sanatsal etkinlik alanlarını kapsayan bu sanat kavramı, Rönesans ta resim, heykel ve mimarlığın güzel sanatlar adı altında ayrılmasıyla geçerliliğini yitirdi. (1996: 99) Bu tanımlamalara göre sanat estetik kaygılarla yapılır; zanaat ise günlük ihtiyaçları karşılamak için yapılan işler olarak genellenebilir. Bu bağlamda el sanatı ustaları ihtiyaca cevap veren ürünlerini estetik kaygılarla üreten kültür taşıyıcılarıdır. El sanatlarını ve sanatçılarını kültürün diğer ögeleri gibi koruma kapsamına alan UNESCO nun SOKÜM Sözleşmesi ve YİH sistemi ile ilgili bilgileri bu çalışmada analiz edilmiştir. SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRAS UNESCO, sözlü gelenekleri, görsel sanatları, ritüeller ve şölenleri, doğa ve evrenle ilgili uygulamaları, el sanatlarını korumaya yönelik bir bilinç oluşturma amacı ile Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ni üye devletlerle imzalamıştır. Kuruluş yasasına göre, kısa adı UNESCO olan Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Kurumu; ülkeler arasındaki barış ve güvenliği eğitim, bilim ve kültür ortaklıkları aracılığıyla geliştirmeyi hedeflemektedir. Bu doğrultuda herhangi bir ırk, cinsiyet, dil veya din ayrımı yapmaksızın dünya halkları için adalete, hukukun üstünlüğüne, insan haklarına ve temel özgürlüklere olan evrensel saygıyı arttırmayı amaçlamaktadır. (Basic Texts 6)

20 4 Bu amaç ile donanan kurum, Somut Olmayan Kültürel Miras ı toplulukların, grupların ve kimi durumlarda bireylerin, kültürel miraslarının bir parçası olarak tanımladıkları uygulamalar, temsiller, anlatımlar, bilgiler, beceriler ve bunlara ilişkin araçlar, gereçler ve kültürel mekânlar biçiminde tanımlanmaktadır. ( Erişim tarihi: ) Tanımlanan bu kültürel miras bireyler, gruplar ya da topluluklar tarafından nesilden nesile aktarılır; günün koşullarına uyarak değişir ve böylece sürekliliği sağlanmış olur. Bu aktarım sayesinde UNESCO somut olmayan kültürel mirasın korunması amacını gerçekleştirmiş olur. Nesilden nesile kültürün aktarılmasındaki en büyük pay usta-çırak ilişkisi yürüten insanlardır. Bu çalışmada da kültürü aktaran el sanatı ustaları yer almaktadır. Somut Olmayan Kültürel Miras Sözleşmesi Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Kurumu (UNESCO) 17 Ekim 2003 tarihinde Paris te düzenlenen 32. Genel Konferans ta, Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi ni kabul etmiştir. Türkiye 19 Ocak 2006 tarihli ve 5448 sayılı Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi nin Uygun Bulunduğuna Dair Kanunla bu sürece dâhil olmuş ve 27 Mart 2006 tarihinde resmen taraf olmuştur. ( Erişim tarihi: ) Kültür ve Turizm Bakanlığı nın, 4848 sayılı Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun un maddesine göre Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü icracı birim olarak çalışmalarını sürdürmektedir. Somut Olmayan Kültürel Miras alanları şöyledir: 1 Kanunun kabul tarihi: Kanunun yayım tarihi: Sayı: 25093

21 5 a) Somut olmayan kültürel mirasın aktarılmasında taşıyıcı işlevi gören dille birlikte sözlü gelenekler ve anlatımlar (destanlar, efsaneler, halk hikâyeleri, atasözleri, masallar, fıkralar vb.), b) Gösteri sanatları (karagöz, meddah, kukla, halk tiyatrosu vb.), c) Toplumsal uygulamalar, ritüeller ve şölenler (nişan, düğün, doğum, nevruz, vb. kutlamalar), d) Doğa ve evrenle ilgili bilgi ve uygulamalar (geleneksel yemekler, halk hekimliği, halk takvimi, halk meteorolojisi vb.), e) El sanatları geleneği (dokumacılık, nazar boncuğu, telkari, bakırcılık, halk mimarisi). ( Erişim tarihi: ) Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesinin Amaçları Genel olarak kültürel mirasın korunması ve aktarılmasını amaçlayan sözleşmede, somut olmayan kültürel miras yaşamın bir parçası hâline getirilmek istenmiştir. Sözleşme metninde amaçlar şöyle sıralanmıştır: Somut olmayan kültürel mirası korumak; Somut olmayan kültürel mirasın taşıyıcısı konumundaki toplulukların, grupların ve bireylerin somut olmayan kültürel mirasına saygı göstermek; Somut olmayan kültürel mirasın önemi konusunda yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde duyarlılığı arttırmak ve karşılıklı değerbilirliği sağlamak; Uluslararası işbirliği ve yardımlaşmayı sağlamak. (ortak dosya) ( Erişim tarihi: ) Sözleşmede somut olamayan kültürel mirasın sürekliliğini sağlayacak Koruma terimi ise şu kavramlarla açıklanmıştır: kimlik saptaması,

22 6 belgeleme, araştırma, muhafaza, koruma, geliştirme, güçlendirme, örgün ve yaygın eğitim yoluyla kuşaktan kuşağa aktarma,. kültürel mirasın değişik yanlarının canlandırılma ( Erişim tarihi: ) Kültürel miras, insanların yaşadığı süre içerisinde biriktirdiği, oluşturduğu, geliştirdiği tecrübelerinin kuşaktan kuşağa aktarılarak günümüze kadar gelmesidir. Kültürel miras, niteliği bakımından somut ve somut olmayan diye ikiye ayrılmıştır. Somut kültürel miras, taşınır ve taşınmaz diye sınıflandırılmaktadır. Sadece elle tutulan ve gözle görülen kültür varlıkları değil aynı zamanda somut olmayan kültürel miras ögelerini de kapsamaktadır. Bu açıdan kültürel miras, değişik dönemlerde yaşayan topluluklar ve onların sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal yaşamlarıyla ilgili olarak en somut bilgileri veren temel kaynak niteliğindedir (Madran ve Özgönül, 2005: 73).

23 BİRİNCİ BÖLÜM YAŞAYAN İNSAN HAZİNELERİ Somut olmayan kültürel mirasın korunması, yaşatılması ve aktarılması kadar bu amaçları yerine getiren insanların korunması da eş değer taşımaktadır. Bu konuda Blake şöyle demiştir: Somut olmayan kültürel miras, unsurlarının geleceğe aktarımının sağlanması ve bu aktarımı gerçekleştiren kişilerin korunması geleneğin yaşatılmasında gerek duyulan bir vasıtadır (2001: 81). Öcal Oğuz Somut Olmayan Kültürel Miras Nedir? adlı kitabında Yaşayan İnsan Hazineleri Sistemi nin ortaya çıkmasından ve amaçlarından şöyle bahsetmiştir: Ulusal düzlemdeki koruma çalışmalarının iki odağından biri olan Yaşayan İnsan Hazineleri sistemi, 1989 tarihli Popüler ve Geleneksel Kültürün Korunması Tavsiye Kararı doğrultusunda ulusal ölçekte yürütülen koruma programları kapsamında Kore Cumhuriyeti nin (Güney Kore) kültürel mirasın gelecek kuşaklara aktarılmasında usta insanın önemine dikkat çeken yaklaşımı, 1993 yılında Yaşayan İnsan Hazineleri (YİH) Sistemi nin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu ölçütler kapsamında oluşturulan ulusal sistemlere örnek olarak da Çek Cumhuriyeti, Filipinler, Fransa, Japonya, Kore Cumhuriyeti, Nijerya, Senegal ve Tayland tarafından hazırlanan Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Sistemleri, UNESCO sitesinden ilan edilmiştir (2009: 34). UNESCO sitesinden ilan edilen YİH Ulusal Sistemlerinin Kurulmasına İlişkin Kılavuz İlkeler 2 dört ana bölümden oluşmaktadır. Bu bölümler: Giriş, Yaşayan İnsan Hazineleri Sistemlerinin Kurulmasına İlişkin Unsurlar, 2 Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Sistemlerinin Kurulmasına İlişkin Kılavuz İlkeler, Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü çevirmeni Naz İÇÖZ tarafından çevrilmiştir. Söz konusu kılavuz ilkelere Ekler kısmında yer verilmiştir.

24 8 Sürdürülebilir Kalkınma Tedbirleri ile Ulusal Yaşayan İnsan Hazineleri Kurulması Konusunda Yardım başlıklarını taşımaktadır. Giriş bölümünün Tanımlar alt başlığında Yaşayan İnsan Hazineleri, Somut Olmayan Kültürel Mirasın spesifik elemanlarını yeniden yaratmak veya yorumlamak açısından gerekli bilgi ve becerilere yüksek düzeyde sahip kişilerdir şeklinde bir tanımlama yapılmıştır. Bu tanıma göre kültürün bir parçası olan her insan yaşayan insan hazinesi olarak nitelendirilemez. Gerçek anlamıyla usta olan insanlar YİH kapsamında değerlendirilebilir. Giriş bölümü Amaçlar alt başlığında ise Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Sisteminin kurulmasındaki başlıca amaç, Somut Olmayan Kültürel Miras unsurlarının, yüksek bir tarihsel, sanatsal ve kültürel değer dâhilinde; icra edilmesi, canlandırılması veya yeniden yaratılması konusunda gerekli bilgi ve becerilerin korunmasıdır ifadesi yer almaktadır. Bu ifade, sözlü anlatımlar, sözlü gelenekler, gösteri sanatları, ritüeller, festivaller, halk hekimliği, el sanatları gibi birçok somut olmayan kültürel miras unsurunun kaybolmaması amacını taşır. Bu unsurları en doğru ve sağlıklı bir biçimde aktaracak olan ve böylece kültürün sürekliliğini sağlayacak olan geleneğin ustaları koruma altına alınmak istenmiştir. Bu konuyla ilgili M. Öcal Oğuz şöyle bir açıklama getirmiştir: Somut Olmayan Kültürel Mirasın korunmasında başyapıt ilanı, örgün ve yaygın eğitim, kültürel mekânların korunması gibi konuların yanında kültürü sürdüren topluluk, grup ve bireyin önemi bu sistemde daha da öne çıkarak usta insanların kültürün aktarılmasındaki rolüne dikkat çekilmektedir.(2008: 6) 1.1. YAŞAYAN İNSAN HAZİNLERİ TÜRKİYE ULUSAL SİSTEMİ Geleneksel kültür değerlerini korumanın bu konudaki uygulayıcıları korumaktan geçtiği düşüncesiyle Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Sitemi 2008 yılında Yaşayan İnsan Hazineleri Türkiye Ulusal Envanteri nin yapılmasıyla başlamıştır.

25 SİSTEMDEN SORUMLU KURULUŞ Kültür ve Turizm Bakanlığı nın Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun un 13. Maddesi nde Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü görevleri arasında; Somut olmayan kültürel mirasın araştırılması, derlenmesi, arşivlenmesi, tanıtımı, tescili, bu kapsamda tespit ve tescil kurullarının oluşturulması, ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlar arasında bu konuda koordinasyonun sağlanması, işbirliği geliştirilmesi olarak belirlenmiştir. ( tarihli sayılı Resmi Gazete). Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Sistemlerinin Kurulmasına İlişkin Kılavuz İlkeler in Sürdürülebilir Koruma Tedbirleri kararına göre taraf devletler çeşitli kurumlar aracılığı ile yaşayan insan hazinelerini desteklemek, eğitim programları açmak ve YİH unvanının genç insanlara geçişini garanti altına almak zorundadır. YİH sistemine taraf olan Türkiye nin çalışmalarını Hasan Erkal şöyle aktarmıştır: Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Sistemi çalışmaları Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından bu hususta içerisinde 5 ayrı üniversiteden katılan akademisyenlerden oluşan ve Araştırma ve Eğitim Genel Müdürünün başkanlık ettiği Uzmanlar Komisyonu nun danışmanlığında yürütülmektedir. Uzmanlar Komisyonu Bakanlık Makamının tarih ve sayılı onayı ile oluşturulmuştur. YİH ile ilgili kararlar Uzmanlar Komisyonu nun gerçekleştirdiği toplantılarda alınmaktadır. Halk Bilimi konusunda uzman akademisyenlerden oluşan Uzmanlar Komisyonu na Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü başkanlık etmektedir. (2010: 83)

26 SEÇİM SÜRECİ Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Sistemlerinin Kurulmasına İlişkin Kılavuz İlkeler de unvanı hak edecek olan kişinin kimliğinin saptanması ile ilgili hükümler yer almaktadır. Kimlik Saptama maddesi ile belirtilen bu kural somut olmayan kültürel miras taşıyıcılarının seçimi, eğitimi, korumaya alınması gibi tedbirler içerir. Hasan Erkal ın UNESCO Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Sistemleri nin, Somut Olmayan Kültürel Mirasın Yaşatılmasına Ve Gelecek Kuşaklara Aktarılmasına Etkisi Üzerine Bir İnceleme adlı yüksek lisans tez çalışmasında Türkiye deki YİH seçim süreci şöyle anlatılmaktadır: YİH önerileri, Bakanlığın taşra teşkilatları olan İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri ve merkezde bulunan folklor araştırmacıları tarafından yapılmaktadır. İl Kültür ve Turizm Müdürlükleri Mayıs ve Kasım aylarında illerindeki, Somut Olmayan Kültürel Miras Türkiye Envanteri ve YİH Türkiye Envanteri önerilerini yapmak için tespit kurulları oluşturmaktadırlar. Bu kurullara illerinde bulunan Halk Eğitim Merkezi temsilcileri, konuyla ilgili akademisyenler, sivil toplum kuruluşları temsilcileri, somut olmayan kültürel miras uygulayıcıları ile halk kültürü konusunda uzman kişiler katılmaktadır. Kurul, somut olmayan kültürel miras alanlarındaki YİH önerilerini bakanlığın belirlediği forma uygun olarak doldurarak yapmaktadır. Yapılan öneriler, gelenek taşıyıcısının yazılı izni beyanı ile birlikte AREGEM, Halk Kültürünü Araştırma Dairesi Başkanlığı na gönderilmektedir. Bakanlık merkez biriminde bulunan folklor araştırmacıları ise konu ile ilgili çalışmalarını, geçekleştirdikleri alan araştırmaları doğrultusunda yapmaktadırlar. Alandan elde ettikleri veriler ve Halk Kültürü Bilgi ve Belge Merkezi ndeki mevcut veriler ışığında YİH

27 11 formunu dolduran folklor araştırmacılar, önerilerini Uzmanlar Komisyonu na sunulmak üzere Halk Kültürünü Araştırma Dairesi Başkanlığı na sunmaktadırlar. Her iki şekildeki YİH önerileri, Halk Kültürünü Araştırma Dairesinde bulunan konuyla ilgili uzman personel tarafından değerlendirilerek Uzmanlar Komisyonu nun gerçekleştireceği toplantı öncesi ön rapor hâline getirilerek komisyon üyelerine gönderilir. Aday dosyalarını Uzmanlar Komisyonunca incelenmesine müteakip bu husustaki öngörüleri Bakanlık Makamından alınan onayla kesinleştirilmektedir. Daha sonra basın mensuplarının katıldığı bir ödül töreni ile Kültür ve Turizm Bakanı tarafından YİH ilanı gerçekleştirilerek tüm kamuoyu ile paylaşılmaktadır. (2010: 83-84) 1.4. SEÇİM KRİTERLERİ Kılavuz ilkelerde yer alan yaşayan insan hazinelerinin seçilmesindeki koşullar şunlardır: Somut olmayan kültürel mirasla ilgili olarak a) İnsan yaratıcılığı ve zekâsının ürünü olarak değeri, b) Sosyal yapı ve kültürel gelenek içindeki yeri, c) Belli bir grup ya da topluluğu temsil yeteneği, d) Yok olma riski bulunmalıdır. Bu koşullara göre yaşayan insan hazinesi olacak insanın yaptığı iş Türk zekâsını yansıtmalıdır. Yıllarca biriken ve günümüze ulaşan bir kültür icra edilmelidir. İcra edilen bu iş bir bölgeye, yöreye, ile, ilçeye veya bir gruba ait olmalıdır. En önemli unsur ise unutulma riski taşıyor olmasıdır. Ancak unutulan bir kültür koruma kapsamına alınabilir. Aksi bir durumda korumaya ihtiyaç

28 12 yoktur. Son maddede belirtilen yok olma riski koruma amacının en önemli nedenidir. YİH ile ilgili olarak; a) Ustalığını 10 yıldır icra ediyor olması, b) Sanatını usta-çırak ilişkisi ile öğrenmiş olması, c) Bilgi ve becerisini uygulamadaki üstünlüğü, d) Konusunda ender bulunan bilgiye sahip olması, e) Kişi veya grubun yaptığı işe kendini adamışlığı, f) Kişi veya grubun bilgi ve becerilerini geliştirme yeteneği (sanatının toplumla buluşmasını sağlayacak yenilikler içermesi), g) Kişi veya grubun bilgi ve becerilerini çırağa aktarma becerisi (bir çırak yetiştirmiş olması) gereklidir. (Karabaşa, 2009: ) Yaşayan İnsan Hazineleri kriterleri şöyle yorumlanabilir: Yaşayan insan hazinesi olabilme ölçütlerinin ilk maddesi ustanın işinin ehli olmasını ön görür. Bu unvanı hak edecek olan ustanın en az on yıl ustalık yapması gerektiğini belirtir. Böylece her usta YİH kapsamında değerlendirilemez. Usta-çırak ilişkisi kültürü aktarmanın en önemli yoludur. Birebir aktarım olduğu için kültür fazla değişmeden ustadan çırağa geçer. Bu yöntemle kültürü alan ve aktaran insanların icra ettikleri sanat nesilden nesile aktarılmış olur. Usta-çırak ilişkisi ile sadece iş değil sözlü kültür de aktarılmış olur. Ustanın sanatını icra ederken söylediği bir türkü, deyim ya da mâni çırağına aktarılmış olur. 10 yılı aşan bir sürede ustalık yapan kişi yaptığı işi yayma ve koruma bilincinde olmalıdır. Bunun yanında aynı işi yapan ustalardan bir farkı olmalıdır.

29 YAŞAYAN İNSAN HAZİNELERİNİN HAK VE SORUMLULUKLARI Yaşayan İnsan Hazineleri Uzmanlar Komisyonu tarafından takip edilir. YİH unvanı alan kişi seçim kriterlerine uymaktan vazgeçtiği zaman unvanı elinden alınır. Unvanın geri alınmasına Uzmanlar Komisyonu karar verir ÖDÜL VE DİĞER TEŞVİKLER Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Sistemlerinin Kurulmasına İlişkin Kılavuz İlkeler de Yaşayan bir insan hazinesi için başlıca mükâfat, halkça tanınmadır. ifadesi yer alır. 3 Bunun yanında yüksek rütbeli bir kişinin başkanlığında tören yapılması ve bir simge ile YİH unvanının taçlandırılması gerektiği vurgulanmıştır. Unvana sahip olan kişilerin maaşla desteklenmesi gerektiği belirtilmiştir. Yaşayan insan hazinelerine atölye temini, araç-gereç desteği, eğitim verme olanağı sağlanması gerekliliği üzerinde durulmuştur. Böylece YİH kültür aktarımı için teşvik edilmiş olunur. Ödül ve teşviklerin Türkiye deki sistemini Hasan Erkal şöyle aktarmıştır: Yaşayan insan hazinesi olarak belirlenen kişilere; ulusal yayın kuruluşları, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, ilgili kurum ve kuruluşlar, ülkenin önde gelen sanatçıları ile Kültür ve Turizm Bakanının katıldığı bir törenle plaket ve ödül verilmektedir. Her bir Yaşayan İnsan Hazinesine ayrıca kendi alanlarında yaptıkları katkılardan ötürü iki bin lira değerinde maddî yardım yapılmaktadır sayılı Kültür Yatırımları ve Girişimlerini Teşvik Kanunu kapsamında Kültür varlıkları ile somut olmayan kültürel mirasın 3 Tayin edilenlerin tanınması ve ödüllendirilmesi başlığının 1. maddesi (Yaşayan İnsan Hazineleri Ulusal Sisteminin Kurulmasına İlişkin Kılavuz İlker Ekler kısmında yer almaktadır.)

30 14 araştırılması, derlenmesi, belgelendirilmesi, arşivlenmesi, yayımlanması, eğitimi, öğretimi ve tanıtılması faaliyetleri kültür yatırımı veya girişimi kapsamındaki teşvik veya indirime konu olacak faaliyetler arasında gösterilmektedir. (2010: 85) 1.7. YİH ULUSAL SİSTEMİNİN UYGULANMASI Yaşayan insan hazineleri 2008 yılından itibaren uygulanmaya devam etmektedir. Her yıl YİH olarak seçilen kişilere seçildiği yıldan birkaç sene sonra ödülleri bir tören ve nişan eşliğinde takdim edilir. Her yıl düzenli bir şekilde uygulanması planlanan YİH sistemi son yıllarda sekteye uğramıştır. En son 2010 yılında yaşayan insan hazineleri seçilmiş, ödülleri 2012 yılında verilmiştir. Bu çalışmada adı geçen Bülent Bekar 2011 yılında Kültür Bakanlığı tarafından YİH olarak aday gösterilmiştir. Fakat bu adaylık süreci henüz tamamlanmamıştır. Her ülkenin yaşayan insan hazineleri sistemi farklılıklar gösterir. Türkiye deki durum ise şöyledir: Kültür Bakanlığı merkez biriminde bulunan folklor araştırmacılarının geçekleştirdikleri alan araştırmaları doğrultusunda YİH seçim kriterlerine uyan adaylar hakkında rapor hazırlamaları ile süreç başlar. Hazırlanan raporlar, beş farklı üniversitede görev yapan öğretim üyeleri ile Araştırma ve Eğitim Genel Müdürü nden oluşan Somut Olmayan Kültürel Miras Uzmanlar Komisyonu üyelerine gönderilir. Bu sayede uzmanlar komisyonu toplantısı öncesinde akademisyenlerin ilgili YİH adayları hakkında fikir edinmeleri sağlanmış olur. Komisyon üyelerinin hazır bulunduğu Somut Olmayan Kültürel Miras Uzmanlar Komisyonu Toplantısı nda YİH aday dosyalarını hazırlayan Bakanlık merkez biriminde bulunan folklor

31 15 araştırmacıları her bir YİH adayı için, tanıtıcı nitelikte sunumlar gerçekleştirir. Bu sunumlarda YİH adaylarının kısa özgeçmişlerinin yanı sıra emsallerinden ayrılan nitelikleri, icra ettikleri SOKÜM unsurunun kaybolma riski ile özgün eserleri hakkında bilgiler verilir. Adayın eserlerinin bulunduğu müze ve arşivler ile YİH adayı hakkında yapılan çekimler ve filmler bu sunumlardaki diğer önemli bölümleri oluşturtur. Folklor araştırmacıları YİH adayları ile ilgili Uzmanlar Komisyonu üyelerinden gelen soruları da gerçekleştirdikleri çalışmalar ve elde ettikleri veriler doğrultusunda cevaplar. Uzmanlar Komisyonu üyelerinin uygun gördüğü ve kabul ettikleri adaylar Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü tarafından Bakanlık makamının onayına sunulur. Bakanlık makamı onayının alınmasından sonra ilgili kişiler hakkında kısa ve uzun metrajlı olmak üzere belgesel film çekimleri yapılır. (Erkal, 2010: 86-87) Bu süreç sonucunda YİH unvanını alan insanlar için törenler düzenlenir. 14 Ocak 2010 Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı nda Yaşayan İnsan Hazineleri Ödül Töreni gerçekleştirilmiştir. Bu törene Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı, akademisyenler, STK ler, ilgili kurum ve kuruluşlar ile ulusal basın mensupları katılmıştır. Bu törende 2008 yılı Yaşayan İnsan Hazineleri olarak: Âşıklık geleneği, Şeref TASLIOVA Karagöz sanatçıları; Metin ÖZLEN, Orhan KURT, Tacettin DİKER Çam düdüğü yapımcı ve icracısı Hayri DEV El sanatı ustaları; Mehmet GİRGİÇ (Keçe Sanatı), Sıtkı OLÇAR (Çini Sanatı) ilan edilmiştir. ( Erişim tarihi: ) 2009 Yılı Yaşayan İnsan Hazineleri (Ödül Tarihi 26 Kasım 2010)

32 16 Yaşar GÜÇ (Hortlatma Kaval-Dilli Dilsiz Kaval Yapımcısı ve İcracısı) Emine KARADAYI (Dokumacılık ve Doğal Boyamacılık Ustası) Zakir Veli AYKUT (Dertli Divani) (Zakirlik) Bekir TEKELİ (Bağlama Yapımcısı) Uğur DERMAN (Klasik Kitap Sanatçısı) Hasan ÇELEBİ (Hüsn-ü Hat Sanatkârı) Mehmet GÜRSOY (Çini Sanatçısı) Fuat BAŞAR (Ebru Sanatçısı) Neşet ERTAŞ (Abdallık Geleneği Temsilcisi Halk Ozanı) (Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü Faaliyet Raporu, 2010) ( Erişim tarihi: ) 2010 Yılı Yaşayan İnsan Hazineleri (İlan Tarihi 11 Eylül 2012) Cemil KIZILKAYA (Ahşap Baskı Yazma Ustası) Mahmut SÜR (Nazar Boncuğu Ustası) Tahsin KALENDER (Ahlat Yöresi Taş Ustası) İrfan ŞAHİN (Kispet Ustası) (Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü Faaliyet Raporu, 2012) ( Erişim tarihi: )

33 İKİNCİ BÖLÜM GELENEKSEL EL SANATLARI El sanatları, insanlığın doğuşundan beri doğaya uymak ya da hükmedebilmek için tasarlanmış ürünlerdir. İnsanlar el sanatlarını barınmak, korunmak, giyinmek, iletişim gibi ihtiyaçlarını karşılamak için üretmiştir. Sonra gelişen el sanatları daha çok estetik duygusu göz önüne alınarak üretilmeye başlanmıştır. El sanatları, çevre şartlarına, içinde üretildiği toplumun duygularına, sanat anlayışlarına, kültürel özelliklerine göre şekillenerek geleneksel özelliği kazanmıştır. Geleneksel el sanatları Anadolu daki binlerce uygarlık ve imparatorlukla şekillenip özgünleşip günümüze binlerce yıllık bir tecrübe hâlinde ulaşmıştır. Anadolu binlerce yıldır birçok uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Kültür mozaiği sıfatını bu sayede kazanmıştır. Örcün Barışta şöyle ifade eder: Türk el sanatları Asya dan İran ile Irak a göç eden Büyük Selçuklular (İran Selçukluları) ve onlara etki eden Hun, Göktürk, Uygur, Gazne, Karahanlı gibi Türk devletlerinin sanatlarından kaynaklanmış; Hitit, Frig, Yunan, Roma, Bizans sanatları gibi Anadolu uygarlıklarından beslenmiştir. Türklerin Anadolu ya Asya dan taşıdıkları geleneksel sanatları geçtikleri İslamî çevrede serpilmiştir (1988: 1). Türk el sanatları iki kıta gibi geniş bir coğrafyaya yayılan insanların yüzyıllardır biriktirdiği ve her bir ögesinde Türk kültürünü barındıran geleneksel bir sanattır. Beyliklerin, imparatorluğun ve Cumhuriyetin beslediği bu topraklarda yetişen Türk el sanatlarının gün yüzüne çıkması için birçok kazı çalışması yapılmıştır. Anadolu da yapılan kazılar birçok el sanatı örneğini gün ışığına çıkarmıştır. Neolitik dönemden başlayarak dönemlere, devletlere bağlı özellikler gösteren bu örnekler: Taş oymacılığı, çömlekçilik, seramik, metal,

34 18 ağaç ve cam işçiliğinin yanı sıra tekstil dallarında değişik araç, gereç ve teknikle zengin uygulamalar yapıldığını sergilemektedir. (Barışta, 1988: 3) Geleneksel el sanatları yapımında kullanılan malzemeye göre sınıflandırılmıştır. Tarım ve hayvancılıkla iç içe olan Türk milleti yaşam koşullarının el verdiği ölçüde el sanatlarını icra etmişlerdir. Doğada bulunan malzemelerle estetik bir uyum içerisinde el sanatları oluşturulmuştur. Ana malzemesi hayvan derisi, ağaç, taş, toprak, metal olan el sanatları üretilmiştir. Bu malzemelerin türevleri ya da birden çok malzeme aynı el sanatının yapımında kullanılmıştır. Kültür Bakanlığı Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü geleneksel Türk el sanatlarını şu başlıklar altında toplamıştır: HAMMADDESİ HAYVANSAL DERİ OLAN GELENEKSEL EL SANATLARI Hayvandan elde edilen el sanatları, deri, kürk, boynuz, kemik gibi kullanılan malzemelere göre ve kullanım alanlarına vb. sınıflandırmak mümkündür. Yemenicilik, Çarık, Saraçlık, Cilt İşleri (Gölge Oyunu Tipleri) hayvansal deriden üretilen geleneksel el sanatlarına örnek olabilir. Bu çalışmada bahsedilen tulumun yapımında da deri kullanılmaktadır. Küçükbaş hayvan derisinin yanı sıra ahşap malzeme de tulum yapımının önemli malzemesidir HAMMADDESİ AĞAÇ-AHŞAP OLAN GELENEKSEL EL SANATLARI Geçmişten günümüze sürüp gelen maddi kültür ürünleri arasında yer alan ağaç işçiliğinin geleneksel sanatlarımız arasında önemi büyüktür. Türkler İslamiyet'ten önce Orta Asya'da ağacı kutsal saymış, bunu sanat yapıtlarında 4 (Erişim tarihi: )

35 19 kullanmışlardır. Kurganlarda özellikle Pazırık'ta yapılan araştırmalar sonucu ağaç işi buluntuların yanı sıra at eğeri, koşum takımlarında kullanılan ağaç parçaları bulunmuştur. Zamanın tahribine karşı fazla dayanıklı bir madde olmayan ahşap sanat eserlerinden günümüze pek örnek kalmamıştır. Baston, müzik aletleri, semercilik, kaşıkçılık bu sınıfa giren örneklerdir. Bu çalışmada yer alan serenderin, kemençenin, bastonun, iskemlenin ve sepetin ana malzemesi ahşaptır. Serenderler tamamen ahşap bir yapıdır. Her bölümünde ahşap kullanılır. Kemençenin telleri dışındaki tüm malzemesi ağaçtan temin edilir. Baston ve sepet de tümüyle ağaçtan elde edilen malzeme ile hazırlanır. İskemlenin kasnağı ahşap olmakla birlikte oturma yeri sarmaşık ağacından örülürdü. Günümüzde sarmaşık ağacı yerine naylon şeritler kullanılır HAMMADDESİ TAŞ OLAN GELENEKSEL EL SANATLARI Türk sanatında geniş bir alanı içine alan dekoratif taş işçiliği başlangıcından bu yana devirlerin üslubuna uygun olarak bazı değişimler göstermiş olsa da ustalıkta yüksek kalitesini her zaman korumuştur. Taş işçiliğinin en güzel örneklerini; Anadolu Selçuklu, Beylikler, Osmanlı Devri mimarisinde görmek mümkündür. Taş yalnızca yapım aşamasında değil, iç ve dış dekorasyonda da ana malzemeyi teşkil etmektedir. Taş işçiliğimizin en güzel örneklerini; anıtsal taç kapılarda, şehir, saray duvarlarında, cami, medrese gibi yapıların avlu, ana kapılarında, sütun başlıkları, minare şerefeleri, mihrap, minber, çeşme, sebil ve şadırvanlarda görmek mümkündür. Geometrik örgüler, geçmeler, bitkisel bezemeler, alçak-yüksek kabartma hayvan figürleri en çok rastlanan bezemelerdir. Mimaride kullanılan tuğlalarla da duvarları değişik şekillerde işlemişlerdir. Bu süslemeler daha çok açık koyu renkli tuğlaların geometrik şekillerde yerleştirilmesi ile gerçekleşmektedir.

36 20 Cami, türbe, kale gibi yapıtların dış duvar örgülerinde güzel örnekleri görülmektedir. Hammaddesi taş olan el sanatı ürünlerinin yapımında kullanılan taşlar, kullanım alanlarına, yapım tekniklerine göre aşağıdaki şekilde sınıflanmaktadır. Geleneksel mimaride dış cephe ve iç mekân yapımı, süslemesinde taş işçiliği önemli bir yer tutmaktadır. Taş işçiliğinin mimari dışında en çok kullanım alanı mezar taşlarıdır. Taş işçiliğinde, oyma, kabartma, kazıma (profito) gibi teknikler uygulanmaktadır. Kullanılan süsleme ögeleri; bitkisel, geometrik motifler ile yazı figürleridir. Hayvansal figür azdır, insan figürlerine ise Selçuklu Dönemi eserlerde rastlanılmaktadır. Mermer işçiliği, süs taşları işçiliği, Oltu taşı ve Lüle taşı örnek olarak verilebilir. Bu çalışmada yer alan geleneksel göz dolma evlerin ana maddesi taşlardır. Ahşap bir kasnak taşlarla doldurulur. Evlerin içi ahşaptır. Fakat diğer kültürlerde yer alan ahşap evlerden farkı Rize evlerinin göz dolma olmasıdır. Bu özelliği de taş ile sağlandığı için ana malzeme taş olarak belirlenebilir HAMMADDESİ TOPRAK OLAN GELENEKSEL EL SANATLARI Seramik, Çini ve Çömlekçilik topraktan yapılan geleneksel el sanatlarına örnek teşkil eder HAMMADDESİ METAL OLAN GELENEKSEL EL SANATLARI Hammaddesi metal olan geleneksel sanatları, kullanılan madene, kullanım alanına, tekniklerine vb. sınıflandırmak mümkündür. Anadolu da Tunç çağında bakıra kalay katılarak tuncun elde edilmesinden sonraki dönemlerde bakır, altın, gümüş gibi madenler de dövme, dökme tekniğiyle işlenmişlerdir. Roma, Bizans dönemlerinde Anadolu'nun gelişmiş maden sanatı atölyelerinin bulunduğu bilinmektedir.

37 21 Büyük Selçuklular ile birlikte İslam maden sanatında önemli gelişme görülmektedir. Selçuklular sanatın birçok dalında olduğu gibi maden sanatının gelişiminde de önemli rol oynamışlardır. Bu dönemlerde gelişmiş maden sanatı atölyelerinin bulunduğu; Konya, Mardin, Hasankeyf, Diyarbakır, Cizre, Siirt, Harput, Erzincan, Erzurum gelmektedir. Osmanlı döneminde Anadolu'da, Balkanlarda maden sanatının doruk noktasına ulaştığı bilinmektedir. Demircilik, bakırcılık, altın-gümüş işleri, telkari, bıçakçılık bu sınıfa giren örneklerdir. Rize de bulunan tarihi bakırcılar çarşısındaki birçok kişi hammadde olarak bakırı kullanıp bakırcılık sanatını icra ederler. Bu çalışmada yer alan bakır rölyef çalışması ve klasik bakır yapımı buna en yakın örneklerdir. Kültür Bakanlığı nın bu sınıflaması gibi pek çok sınıflandırma yapılabilir. Geleneksel Türk el sanatları derin bir kültüre sahip olduğu için farklı yönlerden ele alınıp bölümlere ayrılabilir. Bu ayrımın bir örneğini de Henry Glassie şöyle yapmıştır: Geleneksel Türk sanatının üç belirgin tarzı olduğunu düşünmüştür. İlkini sade eserler olarak belirlemiştir. İkincisini canlı eserler olarak adlandırmıştır. Bu tespitinin canlı renkler ve özgün bir süsleme tekniğine sahip olduğunu söylemiştir. Üçüncü tarza ise ciddi demiştir. Üçüncü tespitine Kur an rahlesini örnek göstermiştir. Rahlenin her iki tarafında da aynı deseni yinelerler. Simetri simetriyi sarmalar, yıllar yılları, çiçekler çiçekleri der. Sabır ve usta işi olduğunu anlatır. (2002: 927) 2.6. EL SANATLARININ TARİHİ GELİŞİMİ Rize el sanatı ustaları odaklı olan bu çalışmada bahsedilen ustaların uğraştıkları el sanatları hakkında tarihî ve genel bilgi vermek amacıyla yazılı kaynaklar yardımıyla başlıklar belirlendi. Bu başlıklar ve açıklamaları şöyledir:

38 Metal İşleri Geleneksel mimarinin süslenmesi ya da mutfak eşyası olarak kullanılmak üzere metalden faydalanılmıştır. Metal ile yapılan sanat eserlerinde şekil vermeye dayalı yöntemler uygulanmıştır. Bugüne kadar Anadolu da yapılan, Selçuklu dönemine ait araştırmalardaki metal örnekler dökme ya da dövme tekniği ile yapılmıştır. (Gönül ve Erginsoy, 1978: 33) Çalışmada yer alan bakır ustalarının kullandığı yöntemler olan dökme ve dövme tekniklerini Örcün Barışta şöyle izah eder: Dökme teknikleri arasında yükseltme usulü ile yapılmış kabartmalar, desenin konturları yüzeyden geriye doğru az veya derin belirlenmiş olan örnekler verilebilir. Dövülerek yapılan kabartmalar, bir alet aracılığıyla metalin tersinden dövülmesi tekniği ile yapılmıştır. Bu tekniğe altın ve gümüş plakalar aracılığıyla yapılan kakmalar örnek olarak verilebilir. (1988: 12) Selçuklu dönemine ait bu bakır yapım tekniği çalışmada yer alan bakır ustalarının tekniğine yansımıştır. İsmet Satır yükseltme usulü ile kabartmalı desenler yapmaktadır. İsmet Civelek ise alet yardımı ile bakırı döverek şekil verir. İbni Batuta Seyahatname sinde Selçuklu dönemindeki Erzincan, Alanya ve Gümüşhane yi tanıtırken dönemin metal işleri konusunda bilgi verir. Erzincan daki bakırcılar çarşısından bahseder. (Barışta, 1988: 29) Selçuklu döneminden sonra da metal işleme sanatı Osmanlı dönemli devam edip günümüze kadar gelmiştir. Turgay Tezcan Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki metal sanatı hakkında şöyle bilgi verir: Dökme tekniğinin yanı sıra dövme ve oyma çeşitlemelerinin metal işlerinde uygulandığı görülmektedir. İstanbul Askeri Müzesi ve Topkapı Sarayı gibi birçok müzede bulanan pirinç, bakır, çelik, altın, gümüş v.b. madenle yapılmış zırh, silah, kalkan, miğfer gibi büyük bir grup savaş eşyası sergilenmektedir.(1976: 173)

39 23 Bu dururum Selçuklu ve devamındaki Osmanlı döneminden beri bakır gibi metallerin işlendiğini gösterir. Bu çalışmanın içerdiği konulardan biri olan bakır ustaları da Selçuklu ve Osmanlı döneminde işlenen bakır tekniğine benzer teknikler kullanmaktadırlar Ağaç İşleri Doğal olan ile sanat icra eden halk, çevresindeki ağaçlardan faydalanarak üretim yapmıştır. Dört mevsimin yaşandığı Türkiye de her yöreye özgü ağaç çeşidi varken her yörede yetişen ve işlemeye elverişli olan ağaç çeşitleri de vardır. Abanoz, ceviz, elma, armut, sedir, gül ağacı, çam v.b. ağaçlar üzerine oyma, kakma, boyama, çatma (kündekari) ve çakma (kafes işi) gibi tekniklerle bezenmiş ahşap örnekleri Selçuklu döneminde bu alanda üstün bir düzeye ulaşıldığını ortaya koymaktadır. (Barışta, 1988: 15) Ahşap işlerinin teknik özellikleri ile ilgi Örcün Barışta şöyle bilgilendirir: Düz satıhlı derin oyma, yuvarlak satıhlı derin oyma, eğri kesim, şebekeli oyma (ajur) gibi tekniklerle süslenmiş parçalar; düz satıhlı kakma ve kabartmalı kakma gibi tekniklerle dekore edilmiş örneklerle; düz yüzeyli boyama, kabartmalı yüzeyli boyama gibi tekniklerle yapılmış eserler her tekniğin zengin bir repertuara sahip olduğuna işaret etmektedir. (Barışta, 1988: 15) Selçuklu döneminde ahşap işlerinde oymanın tercih edildiği görülür. Derin oyma tekniği ile yapılmış, dantel gibi işlenmiş 14. yüzyıldan kaldığı düşünülen, Sadrettin Konevi Camii ahşap pencere kanatları, 15. yüzyıldan kalan Bursa Yeşil Camii ahşap pencere kanatları ve Konya Karaman İmaret Camii kapı kanatları göze çarpmaktadır. (Barışta, 1988: 32). Rize nin geleneksel mimari biçimleri olan dolma taş evlerde ve kiler amacıyla kullanılan, bağımsız yapılar olan Serender/ Serander lerde yukarıda bahsedilen ahşap kapı kanatları kullanılmaktadır. Ayrıca evlerin ve serenderlerin süslemesinde kullanılan ahşap oyma, kakma tekniği ile yapılmış desenlerin Selçuklu dönemi izleri taşıdığı görülmektedir.

40 24 Osmanlı dönemi ahşap işlerinde kündekari öne çıkmıştır. Edirne işi veya kalem işi olarak bilinen teknikler de Osmanlı dönemi ahşap işinde kullanılmıştır Tekstil Tekstilin başlamasının ilk sebebi insanoğlunun giyinme ihtiyacıdır. Zamanla ev tekstili de gelişmiştir. Coğrafi şartlara göre doğada yetişen bitkilerden ip elde edilerek üretim yapılmıştır. Tekstil ürünlerinden en bilinen halıdır. Türkiye de üretilen halılar yurtdışından da talep görmüştür. Selçuklular döneminde çok yüksek kaliteli tekstil parçaları dikkati çeker. Bunlar arasında en önemli ve yeni olan Selçukluların Anadolu ya getirdikleri düğümlü halılardır. (Barışta, 1988: 19) Selçuklular da Gördes düğümü 5 ve Türk düğümü 6 olarak bilenen halılar da kullanılan tezgâh ve işleme esnasında kullanılan tarak ve kirkit gibi aletler günümüzde Rize Bezi dokumacılığında da kullanılmaktadır. Osmanlı döneminden beri yurdun çeşitli bölümlerinde çeşitli kumaş türleri üretilmektedir. Yazılı kaynaklarda Osmanlı döneminde ketenin Karadeniz de; pamuğun Çukurova; ipeğin ise Bursa, Edirne, Elazığ çevresinde; yünün ise koyun ve keçi üretilen bölgelerde üretildiği, tekstilin bütün dallarında kullanılan ipeklerinse tabii boyalarla boyandığı kaydedilmiştir. (Eşberk, 1939: 102) Bu çalışmada yer alan Rize bezleri beyaz ve bej renginde üretilmeye başlanmıştır. Bu renkler bitkilerin verdiği doğal renklerdir. Türk tekstilinde büyük bir grup kumaş beyaz ve bej gibi tabii renklerle dokunmuştur. Bu tek renkli dokuma grubu 16. ve 17. yüzyıl örnekleri ince, seyrek dokunmuş, kaliteli, 5 Aytaç, Çetin, El Dokumacılığı, Devlet Kitapları, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul 1982, s Aytaç, Çetin Age.

41 25 eni dar ketenlerle ayırt edilmektedir. 18. ve 19. yüzyıllarda giderek yerini pamuklu dokumalara bırakmıştır. (Barışta, 1988: 98) Beyaz ve bej renkli kumaşları süslemek amacıyla bitkilerden doğal boyalar elde edilmiştir. Kırmızıbiber boyasıyla boyanmış kutnu olarak bilinen Karadeniz kuşak ve peştamalların, özellikle makaslı keşan türü dokumaların geç dönem (18. yüzyıldan sonra) dokumaları arasında önemli bir yeri vardır. (Barışta, 1988: 101) Tekstil ürünleri evlerde ya da atölyelerde genellikle kadınlar tarafından tezgâhta dokunarak üretilmiştir. Günümüze ulaşan kumaşlar müzelerde ve Anadolu nun Kastamonu, Bursa, Rize v.b. şehirlerinin bazı evlerinde 19. yüzyıla ait tezgâhlar bulunmaktadır. (Barışta, 1988: 102) Tekstil bölümünde anlatılan özellikler Rize Bezi yapımında kullanılmaktadır. 16. ve 17. yüzyılda bahsedilen seyrek ve beyaz ya da bej dokumalar Rize Bezi nin ilk örneklerini anımsatır. Selçuklu döneminden beri bitkisel boyalardan elde edilen renkler ve işlemede kullanılan tezgâhlar Rize Bezi üretiminde de aynıdır. Rize Bezi artık daha teknolojik aletlerle işlense de, yukarıda bahsedildiği gibi 18. ve 19. yüzyıldan sonra pamuklu ipliklere geçilse de, geleneksel yöntemi kullanan Behçet Uzun bu çalışmada adı geçen ustalardan biridir. Geleneksel yöntemi benimseyen Behçet Uzun yaygın olan pamuklu ipliğin aksine kendi ürettiği keteni kullanıyor. Bitkisel boyalarla ipliğe renk veriyor. Teknolojiden uzak bir tezgâha olan Behçet Uzun yüzlerce yıllık bir geleneği devam ettiriyor Halk Mimarisi Halk mimarisi coğrafi koşulların el verdiği ölçüde şekillenir ve yöreden yöreye farklılıklar gösterir. Doğada bulunan malzemeler ve iklim koşullarına göre halk barınma ihtiyacını karşılamıştır.

42 26 Mahmut Davulcu halk mimarisi hakkında genel bir açıklama yaparak şöyle belirtmiştir: Endüstri Öncesi Dönemin (Tarım Çağı) kendisine has şartları içerisinde yaratılan ve 19. yüzyılda meydana gelen Endüstri Devrimiyle birlikte yok olmaya başlayan halk mimarisi; yaratıldığı çağın ve çevrenin sunduğu teknik, malzeme ve bilgi birikimi ile halkın ihtiyaçlarına göre şekillenip biçimlenen; yaratıcısı olan toplumun yaşam tarzını, toplumsal ilişkilerini, üretim ve tüketim biçimlerini, inanış ve geleneklerini en yalın biçimde ortaya koyan kültürel bir olgudur. Estetik ve lüksten çok işlevsel kaygıların ve rasyonel çözümlerin ağır bastığı halk mimarisi; ev, ambar, samanlık, köyodası, çeşme, kuyu, türbe, değirmen, cami, mescit gibi anıtsallıktan uzak; yapılışları itibarıyla içerisinde yer aldığı iklim, coğrafya ve doğa ile uyumlu eserleri kapsamaktadır. (2009: ) Doğu Karadeniz de halk mimarisi hem görsel hem de kullanışlı bir yapıya sahiptir. Bu sanatsal yapılar taş dolgulu ve ahşap çatkılıdır. Seyfi Başkan Geleneksel Doğu Karadeniz Evleri adlı eserinde şöyle demiştir: Kütük veya kalasların yatay doğrultuda üst üste konulmasıyla oluşturulan ahşap duvar sistemi ve çakatura denilen Bağdadi duvar sistemleri ile bölgesel bir özellik gösterir. Yapı ustaları Ordu da, Giresun da, Sürmene de, Artvin de, Rize de, Trabzon da taşı ve ahşabı aynı şekil ve teknikle kullanmıştır. Bundan farklı olarak Tirebolu da, Fındıklı da, Bolaman da, Akçaabat ta, Ardanuç ta yaşayan insanların farklı gereksinimleri ve farklı yaşam koşulları farklı görüntülerde bir Karadeniz sivil mimarlığı panoraması ortaya çıkartmıştır. (2008: 41) Türkiye nin en çok yağış alan bölgesi Rize ve çevresidir. Nemli bir iklime sahip olan bölgede geniş ormanlar bulunur. Bu sebeple halk mimarisi ahşaba yönelmiştir. Yağmurdan korunmak için ahşap çatkılı çatılar kullanılmıştır. Dere taşlarından faydalanılarak süsleme ve güçlendirme çalışmaları yapılmıştır.

43 27 Rize nin geleneksel mimarisinde diğer yöntemlere nazaran daha fazla görünen dolma taş evler ve serender ya da serander denen depolar bulunur. Bu çalışmada bahsedilen Mehmet Balaban göz dolması ev ve serender yapan nadir ustalardan biridir. Bu sebeple göz dolması yöntem dışındaki yöntemlere burada yer verilmemiştir RİZE YE AİT GELENEKSEL EL SANATLARI Geleneksel El Sanatları başlığı altında çalışmada yer alan sanatlar hakkında genel bilgi verilirken bu bölümde, Rize de tespit edilen el sanatı ustalarının sanatlarına göre yapılan ve daha özele inen araştırmalara yer verilmiştir. Sepet işlemeciliği ve geleneksel sandalye (tabure, kuli) hakkında tarihsel bilgiye ulaşılamadığı için bu sanatlar, ustaların anlatıldığı dördüncü bölümde yer almaktadır Rize Bezi Rize kültüründe geniş yer kaplayan ve çok talep edilen Rize Bezi, son yıllarda yöreye özgü bir ürün olmaktan çıkıp dünya pazarına açılmıştır. Rize Bezi (Feretiko) kendir ipliğinden el dokuma tezgâhlarında üretimi yapılan çözgüsü %100 pamuk, atkısı kendir ipliği (Bez ayağı örgüsü) geçmişi tamamen Rize kültürüne ait dokuma türüdür. Yöresel dokumacılığın en eski adı Feretiko dur lı yıllarda, çayın Rize ye gelmesinden önce Rize de hemen her evde bir Feretiko tezgâhı bulunurdu. Bugün Rize de çay ekili olan alanlar bu tarih öncesinde iplik elde etmekte kullanılan kendirle kaplı idi. ( Erişim tarihi: )

44 Rize Bezi nin (Feretiko nun) Özellikleri Rize Bezi, organik ürünlerle dokunduğu sürece sağlıklıdır. Doğal ipliklerle dokunmaya başlanan bu bez, günümüzde daha yapay iplik kullanılarak ve süslenerek üretilmeye başlanmıştır. Rize Bezi vücudun terini emip dışarıya atar. Dokunuşu ve dokusu özelliğinden vücuda masaj etme, vücutta var olan elektriği atma özelliğine sahiptir. Rize yöresinin geleneksel dokumalarından olan feretiko, sağlam, doğal yapısı ve yöreye has sanat anlayışını bünyesinde barındırması itibarı ile geçmişte olduğu gibi günümüzde de salonlarda, yemek odalarında; masa ve sehpa örtüsü, perdeler, peşkirler şeklinde yer almaktadır. Tekstil alanında yapılan bayan ve erkek kıyafetleri, el nakışı için özel sayılabilecek kumaşlar ve aynı zamanda makine nakışı için kumaşlar üretilmektedir. 7 Rize bezinin kesin tarihini belirlemek zordur. Bölgede yetişen keten, kenevir gibi bitkiler insanî ihtiyaç gereği ipliğe dönüştürülerek kullanılmıştır. İlkel dokuma teknikleri zamanla teknolojik dokuma tekniklerine dönüşerek seri üretim yapılmaya başlanmıştır. Rize Bezi tarihi ile ilgili Meeker şöyle aktarmıştır: Osmanlı nın son dönemlerinde, Doğu Karadeniz Bölgesi nde yöresel olarak yetiştirilen keten ve kenevir; iplik, ağ ve kumaş yapımında kullanılırdı. Ortadoğu ve Avrupa da değerli sayılan, Trabzon Bezi ya da Rize Bezi olarak adlandırılan bu kumaşlar üç ayrı kalitede üretilirdi. Rize nin en önemli ihraç mallarından biriydi. Gemilerle İstanbul a, Mısır a ve Kuzey Afrika ya gönderilirdi.(2002: 109) Bakırcılık Bakırcılık, sadece Rize de değil Türkiye nin birçok bölgesinde yaygın olan bir meslektir. Birçok ilde Rize de olduğu gibi bakırcılar çarşısı bulunur. 7

45 29 Bakır rezervlerinin çok olması nedeniyle bu metal kullanılmıştır. Yüzyıllardır kap kacak, kazan, vazo gibi mutfak eşyasından süs eşyasına kadar pek çok alanda bakır ürünler kullanılmıştır. Osmanlı dönemindeki bakır madenleri, bakırcılık ve bakır ustaşrı hakkında Nejla Günay şöyle bir açıklama getirmiştir: Osmanlı Devleti nin kurulmasından sonra Anadolu ve Balkanlarda bakır madeni yoğun olarak işlenip kullanıldı. Bu dönemde sayıları oldukça fazla olan bakır madeninin işlendiği atölyelerin en meşhurları Balkanlarda Üsküp, Priştine ve Saraybosna da; Anadolu da ise Antep, Maraş, Mardin, Diyarbakır, Siirt, Muğla, Malatya, Elazığ, Erzurum, Trabzon, Giresun, Ordu, Sivas, Tokat, Kayseri, Çankırı, Çorum, Amasya, Kastamonu, Konya, Burdur, Denizli, Afyon, Kütahya, Balıkesir, Bursa, İstanbul ve Edirne de bulunmaktaydı. Dolayısıyla ülkenin yetiştirdiği bakırcı ustalarının en önemlileri de bu merkezlerde yetiştirilmekteydi. Bakırcılık, bulunduğu şehrin olduğu kadar ülke ekonomisini de yakından ilgilendiren bir iş ve sanat koluydu. Osmanlılar döneminde birçok Anadolu şehrinde bakırcı esnafının mesleğini icra ettiği ve aynı zamanda yaptığı ürünleri halka pazarladığı Bakırcılar Çarşısı denen çarşılar vardı. (2009: 85) Mehmed bin Mansur tarafından Farsça yazılan ve Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan Bey e ( ) adanan Cevhername adlı madencilik kitabında Doğu Karadeniz Bölgesi ndeki bakır madenlerinden bahsedilir. (Mehmed bin Mansur, 2002: 16) Rize nin sınır komşu olan Trabzon un 1461 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından fethedilmesinden ve kentteki Müslüman nüfusunun bir yüzyıl içinde artmasından sonra bakır atölyelerinin çok geliştiğini ve halkın günlük hayatta ihtiyaç duyduğu bakırdan yapılmış mutfak kaplarının seri halde

46 30 üretilmeye başlandığını Trabzon da Türk Bakırcılık Sanatının Tarihsel Gelişimi adlı çalışmadan öğrenmekteyiz. (Belli, Kayaoğlu, 2002: 20) Adı geçen eserden Trabzon un güneyinde yer alan Bayburt ve Kemah ın bakır, bronz ve pirinç üreten önemli ticaret kentleri olduğunu ve buralarda üretilen mutfak kapları, doğuda İran ve güneyde Mezopotamya ya ihraç edildiğini öğrenmekteyiz. (Belli, Kayaoğlu, 2002: 23). Rize nin Çayeli ilçesinde Çayeli Bakır İşletmeleri A.Ş. bulunmaktadır. Rize de bakır madeninin olması Rizelilerin bakıra ve bakır işlemesine yakın olduklarını gösterir. Birçok bakır ustası ham bakırlarını bu tür işletmelerden elde etmektedir. Sınır illeri olan Trabzon ve Rize nin bakırcılık konusunda eş değerde geliştikleri ve bir birlerini etkiledikleri söylenebilir. Osmanlı Devleti döneminde de Doğu Karadeniz Bölgesi ndeki bakır madenleri kullanılmıştır. Bulunan bakır yataklarından tonlarca bakır elde edilirdi. Sosyal alanda kullanılan mutfak kaplarının yanı sıra, darphanelerde sikke basımı ve özellikle askeri alanlarda daha çok kullanılırdı. (Belli, Kayaoğlu, 2002: 25). Günümüzde bakırdan yapılan ürünler sadece mutfak da değil aynı zamanda dekorasyonda da fazla kullanılır. Vazolar, saksılar, tablolar, mobilya süsleri gibi alanlarda bakır klasik bir tarzı yansıtır. Kalaylanmamış, eskitme işlemi yapılan bakırlar evlerde veya bahçelerde geçmişe bir gönderme yapmak amacıyla dekore edilir.

47 Bakır Yapımı 8 Bakır kap yapım teknikleri; dökme, dövme, sıvama ve preste basma olmak üzere 4 bölüme ayrılır. Dövme tekniği, en eski ve zahmetli bakır işleme yöntemi olarak yüzlerce yıldan bu yana kullanılmaktadır. Bakır işlemeciliğinin en önemli özelliği, bakır ürünlerin tek parçadan imal edilmesidir. Bu şekilde yapılan bakır eşyalarda lehim, kaynak ve benzer metalleri birleştirici işlemler kullanılmaz. Bakır önce rahat işlenebilmesi amacıyla ocakta tavlanır. Bu sayede yumuşayan bakır çekiçle vurularak işlenmeye başlanır. Bakır tabakaya yapacağı ürünü çizen usta çekiçle vurarak bakıra şekil verir. Bakıra vurulan her çekiç darbesi eşyayı şekillendirdiği gibi kendine has deseni de kazandırır. İmal edilecek ürüne şekli verildikten sonra sıra çekiç ve kalemle desen işlemeye gelir. Desen işleme, ürünün özelliğine göre haftalar sürebilir. Selçuklu, Osmanlı, hatta Hititliler dönemlerine ait motiflerin yanı sıra bitkisel motifler de bakıra işlenebilir. Nar dalları, kıvrım dallar, selvi, yaprak, lale, çiçek ve sarmaşık motiflerinin tek başına ya da bir arada görüldüğü eşyalar bulunur. İslam sanatlarında en fazla kullanılan kuş figürleri de bakırlarda en fazla rastlanan hayvan içerikli desenlerdir. Balık figürlerinin de görüldüğü motiflerde geometrik süslemeler de kullanılır. Bakırcılık sanatında kullanılan aletler; farklı boylardaki çekiçler, örs, tokmak, keski ve makastır. Özellikle mutfakta kullanılacak bakır eşyaları parlatarak kullanıma hazır hâle getiren Kalaycılar, sektörün tamamlayıcısı ve kader birliği yaptığı meslek grubudur. 8 Türkiye Cumhuriyeti Kalkınma Bakanlığı, Adıyaman Ticaret ve Sanayi Odası, Kilis Ticaret ve Sanayi Odası, Gaziantep Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği İpekyolu Kalkınma Ajansı nın ortak projeleri olan İpekyolu nun Ustaları adlı çalışmanın adresinden alınmıştır.

48 32 Çevre ve gürültü kirliliğinin önlenmesi amacıyla eskiden bu yana esnaf grubunun bir arada bulunmasını sağlayan bakırcılar çarşıları, geçmişin izlerini günümüzde taşıyan renkli ve hareketli ticari merkezlerdir Tulum Tulum, Doğu Karadeniz çalgısı olarak bilinmektedir. Rize ilinin Hemşin, Çamlıhemşin, Pazar, Ardeşen, İkizdere, Çayeli, Fındıklı gibi ilçelerinde yaygın olarak kullanılır. Artvin ilinde de tulum geleneksel müzik aleti olarak bilinir, kullanılır. Tulum, Rize ve Artvin illerinde yaygın olarak Gümüşhane ve Bayburt illerinin ise belli başlı kesimlerinde çalınmaktadır. İç bölgelerde Tatos Dağları (Rize Erzurum il sınırında yer alan) sınırından itibaren yerini davul ve zurnaya bırakmaktadır. (Picken, 1985: 547) Tulumu başka ülkelerde görmek de mümkündür. Gürcistan da da tulum yaygın bir müzik aletidir. Bulgaristan ve Yunanistan'ın bazı bölgelerinde rastlanmaktadır. İskoçya ve Kuzey İrlanda'da şekil olarak biraz değişik olmasına rağmen ses olarak hemen hemen aynı olması dikkat çekicidir. 9 Genellikle halk oyunlarına eşlik için tulum çalınır. Önceden sadece düğün gibi toplumsal eğlencelerde çalınan tulum, günümüzde pop, rock ve özgün müzik türlerinin icrasında kullanılmaktadır. Tulum çalan kişiye tulumcu denir. Tulum eşliğinde oynayanlar, Tulum üzerinde bulunan küçük cebe para koyarlar. Bu bir gelenektir. Tulum ile daha çok doğaçlama ve uzun hava türü ezgiler çalınmaktadır. Tulum ile çalınan ezgilerin ortak özelliği ise çok sesli icra edilmeleridir. 9

49 Tulum Kelimesinin Anlamı Tulum kelimesinin kökenine ilişkin farklı birçok görüş bulunmaktadır: M. Ragıp Gazimihal in Türk Nefesli Çalgıları eserinde, eski Türklerin koyun veya keçinin içi boşaltıldıktan sonra tüyleri yolunarak elde edilen deriyi tuluk olarak adlandırdıklarını belirtmiştir. (1975: 463). Kaşgarlı Mahmud un Divan-ü Lügat-i Türk adlı eserinde, tulum ismi tolum olarak geçmektedir. Tolum, tuluk, toluk gibi kelimeler hep şiş ve kabarık anlamına gelmektedir (Topaloğlu, 2005, 7). Prof. Dr. Necati Demir tulum kelimesi için şu açıklamalarda bulunmuştur: Tulum, Türkçe bir kelimedir. Köktürkçe ve Uygur Türkçesinde o ile u aynı işaretle gösterildiği için kelime kökünün tulveya tol- olduğu ayırt edilememektedir. Kutadgu Bilig'de tu- "kapatmak, tıkamak, kaplamak", tul- "kaplanmak, kapanmak'" anlamlarında kullanılmıştır. Çağdaş Kıpçak Türkçesinde ve Başkurt Türkçesinde kelime tul- biçiminde söylenmektedir. Eski Türkiye Türkçesinde tuluk, tulguk, dulkuk, duluk biçiminde kullanılmaktaydı. Öyle görünüyor ki tulum kelimesini ve bu çalgıyı Türkiye'ye Oğuz Türklerinden çok önceleri Karadeniz Bölgesi'ne gelip yerleşen Peçenek, Kuman / Kıpçak Türkleri getirmiş olmalıdır. Türkiye Türkçesine Kuzey Türkçesinden geçmiş gibi görünmektedir. Çünkü Oğuz Türkleri bu fiili tol- biçiminde söylenmektedir. 10 Türkçe tulum, (deri kap) 13. yüzyıl öncesinde ilk olarak Hakas lehçesinde tulug formunda tespit edilmiştir. (Clauson, 1972: 500) Çeşitli dillerde tulum terminolojisi: 10

50 34 Tulum (Türkiye) Gayda (Bulgarca, Türkçe Trakya'da) Gajde (Makedonya) Parakapzuk (Ermenice) Gudastviri (Gürcüce) Shuvyr (Çerkez) Sahbr, Shapar (Çuvaş Türkçesi) Duda (Macarca) Tulug (Azerice) Sabouna (Yunanca) (Öztürk, 2005: ) Rize deki yöresel bir dil olan Lazcada tulum guda adıyla da bilinir. Artvin yöresinde ise chiboni olarak halk ağzındaki yerini almıştır. Türk Dil Kurumu nun adresindeki Güncel Sözlük te tulum kelimesi şöyle açıklanmıştır: (isim, müzik) Gövdesi deriden yapılmış üflemeli çalgı, gayda. (Erişim tarihi: ) Tulum Tarihi Tulum, tarih boyunca kendisini muhafaza edip günümüze kadar gelebilen bir çalgıdır. Fakat tulum tarihini kesin çizgilerle çizmek mümkün değildir. Yazar İ. Rosany ın, Macar Arkeolojisinde Hunlar, Avarlar ve Macarlar adlı eserinde tulum hakkında şu bilgileri vermiştir: Bu eser muhaceret devrinden kalmış biricik musiki aletidir. Bu alet, 1933 yılında Macaristan ın Szolnok-Çolnök kasabasında bulunan bir Türk prensinin mezarında bulunmuştur. (Topaloglu, 2005: 9).

51 35 Rosany i, bu eserinde tulum çalgısını, yörenin etnik oluşumunda etkin olan Avar Türklerinin bir çalgısı olarak dile getirmekte ve şu şekilde değerlendirmektedir: Tulum, Tulumı, Tulumzurna, Tulumdüdük, Göyde, Gayda, Gayde, Kayda, Kayde, Çimon gibi adlarla ses ve yapı açısından da birbirinden farklı özelliklerle İskoçya, Macaristan, İrlanda, İspanya, Bulgaristan, Romanya, Kırım, Kafkasya gibi bölgelerde bir halk çalgısı olarak karşımıza çıkmaktadır. (Ulusoy, 2002: 21). İhsan Topaloğlu tulumun tarihi kökeni hakkında şu bilgileri vermiştir: Türklerin bir kolu olan Avar döneminden bir erkek iskeletinin el kemikleri arasında tulum kalıntıları bulunmuştur. Bulunan çalgı, turna kemiğinden yapılmış bir çift kaval şeklindedir. Bir zamanlar Avarların bir kolunun Trabzon a kadar uzandığı da bilinmektedir. Trabzon çevresine birçok Avar ailenin yerleştiğini göz önüne alacak olursak, bu müzik aletinin Avarlar vasıtasıyla Anadolu ya geldiği kesinlik kazanmaktadır (2005: 9-10). 17. yüzyılda bölgeye gelen Evliya Çelebi seyahatnamesinde "dankiyo tulum sazı" ve "Sazende-i dankiyo düdüğü" olarak tanımladığı enstrümanı Trabzon yakınlarındaki halkın icat ettiğini bildirmiştir. (Evliya Çelebi, 1672: 632). Bununla birlikte Antik Yunanca olup "hayvan derisinden yapılmış torba" anlamına gelen dankiyo kelimesi bugün neredeyse hiç bilinmediği gibi dini sebeplerle ya da küçükbaş hayvancılığın terk edilmesiyle unutulmuştur. (Öztürk, 2005: 300) Tulumun Teknik Özellikleri 11 Tulum, yapısal açıdan, üzerinde 5 delik olan iki sipsinin yan yana getirilmesi, sonra da hava depolu bir deriye monte edilmesiyle oluşan bir çalgıdır. Tulum un iki tane kamışı olduğu için tulumla çalınan ezgiler genellikle 11 Bu başlık altındaki genel bilgiler Bülent Bekar a aittir. adresinden alıntılanmıştır.

52 36 iki sesli olarak icra edilir. Tulum un bu özelliği için Muzaffer Sarısözen şunları söylemiştir: Daima büyük bir intizam içinde yapılan parmak değiştirmeler bu basit müzik aletini polifoni bakımından pek zenginleştirir. Tulumda tespit ettiğimiz ikili, üçlü, dörtlü ve beşli aralık taşıyan çift seslilik hep bu parmak değiştirmelerin neticesidir. (Karahan, 2002: 107). Tulum çalgısı gövde, ağızlık ve nav olmak üzere üç kısımdan oluşmaktadır. Tulum çalgısından altı ayrı ses çıkmaktadır. Bunlar sol, la, si, do, re ve mi sesleridir. Tulum ezgileri çoğunlukla Hüseyni makamındadır. Çünkü bu makam dışındaki sesleri çıkarmak özel beceri gerektirmektedir. Tulumun her iki kamışı da aynı ses aralığına sahiptir. Bu sayede ezgiler, tulum çalan kişi tarafından çok sesli bir şekilde icra edilebilmektedir Kemençe Kemençe, rebap ve keman türü yaylı çalgılarla akraba olan, bir yay yardımıyla çalınan, üç telli, geleneksel Doğu Karadeniz halk çalgısıdır. Kemençenin boyu cm, gövdesi 7-11 cm genişliğindedir. Klasik kemençeden farklı olup Karadeniz kemençesi olarak bilinir. Diğer Karadeniz illerine nazaran Giresun, Trabzon, Rize, Gümüşhane ve Ordu illerinde daha yaygındır. Kemençe, genellikle dip kısmı diz üstüne, baş kısmı sol göğse yerleştirilerek veya serbest bir biçimde yay ile çalınabilen; kısa boylu, perdesiz saplı bir çalgıdır. Kemençe başta Rize, Trabzon, Giresun ve Ordu'da yaygın olarak kullanılmaktadır. Artvin, Gümüşhane, Bayburt, Samsun ve Sinop halkı da

53 37 kemençeye yabancı değildir. Bu bölgeden batıya göç edenler tarafından Düzce, Bursa, Adapazarı ve çevrelerine götürülmüştür. (Demir, 2005) Kemençe, Karadeniz'in kuzeyinde yaşayan Gagavuz Türklerinin de çalgısıdır. Onların hora / horu oyunlarına eşlik eden çalgılardan biri de kemençedir. Kemençe çalan kişiye de Türkiye'deki gibi kemençeci denmektedir. (Güngör ve Argunşah, 1991: 143) Bahaeddin Ögel Moğolistan a yerleşen Kalmuk Türkleri bu çalgıyı beraberlerinde götürmüşler ve ikel, ikele, yekel adlarıyla kullanmaktadırlar bilgisini vermiştir (1991: 272). Uzak doğuda da kemençenin izlerini bulmak mümkündür: Kemençe, Çin in Hata ve Hıtay bölgesinde de karşımıza çıkmaktadır. Çinlilerin Ho-ch, t ich dedikleri bu çalgının kaynağı, araştırmacılara göre Çin in kuzeyidir. (Ögel, 1991: 297) Bahaeddin Ögel, Bu çalgı Kıpçaklar tarafından ıklık ismiyle Mısır'a götürülmüştür. Ancak Araplar daha sonra ıklık ismini rebab ile değiştirmişlerdir. Arap dünyasının çeşitli coğrafyalarında ve Afganistan da yaygın olarak kullanılan kemençeye rebab adı verilmiştir. diye belirtir. (1991: ) Türk Halk Kültürü Araştırma Sonuçları II de şöyle belirtilmiştir: Günümüze kadar tespit edilen Türk çalgıları arasına kemençe, kemane, kabak kemane, teneke kemane, kemançe gibi kemençe çeşitleri gösterilmektedir. (1994: 86) Kemençe Kelimesinin Anlamı Kemençe teriminin anlamı ve hangi dile ait olduğu hakkında çeşitli görüşler vardır. Bu görüşler şöyle sıralanabilir: 350) Kuman Türklerinde kemençe bir musiki aletinin adıdır. (Bostan, 2002:

54 38 Özhan Öztürk Karadeniz Ansiklopedik Sözlük adlı eserinde, Kemençe kelimesinin Farsça küçük keman anlamına geldiğini belirtmiştir.(2005: 653). Türk Dil Kurumu nun adresindeki Güncel Türkçe Sözlük te de kemençe teriminin Farsça olduğu belirtiliyor ve şöyle açıklanıyor: (isim,müzik) Yayla diz üzerinde çalınan, kemane benzer, üç teli olan küçük bir çalgı, kemançe. (isim, müzik) (Erişim tarihi: ) Bahaeddin Öge kemençeden şöyle bahsetmiştir: Kemençe Türkler tarafından uzun zamandan beri bilinir. Değişik ad ve şekillerde Türk dünyasında çok eskiden beri çalınır. Kemençenin belirlenebilen ilk biçimi; hayvan tırnağı, kabak ve oyulmuş kutlu ağaçlarla yapılan, gövde kısmı tay ve deve derisinden oluşan Iklıg'dır. Şor Türkçesinde ık "kemençe, kemençe yayı"; Hakas Türkçesinde uk kemençe ; Koybal Türkçesinde iik "kemençe"; Hakas Türkçesinde ıık, ıyık "kemençe"; Tuva Türkçesinde igil "iki telli kemençe"; Altay Türkçesinde ıkta kemençe ; Teleüt Türkçesinde ikkili "kemençe"; Çağatay Türk kültür çevresinde ise iklıg veya iklig kemençe biçiminde geçtiği bilinmektedir. (1991: ) Mehmet Bilgin şöyle açıklamıştır: Kemençe Kumanlardan yadigâr kalan bir isimdir da Macar Kralı IV. Laszlo yu öldüren Kumanlardan birinin adı Kemenche idi. Kemençe isminin Kumanların yayıldığı sahalarda görmek mümkündür. Kırım yarımadasında Kemençe, Küçük Kemençe, Murtazar Kemençe isimli köyler bulunmaktadır. Gagauzlar da kemençe kelimesinin anlamı kemen olup kemençe ile oynanan oyunun adı da horondur. (2000: 177) Kemençe kelimesi, Türkiye Türkçesi ağızlarında, Malatya İsmetpaşa'da ıhlığ biçiminde tespit edilmiş ve "bir çeşit saz" manası verilmiştir (Derleme Sözlüğü, 1974: 2460). Kayseri'de ise ıklık biçiminde "bülbül" manasıyla bilinmektedir. (Derleme Sözlüğü, S. 2463)

55 39 Türkiye'de kaleme alınmış metinlerde ıklık ve ıklığ biçiminde, "kemençe, rebap, ayaklı kemani" manasıyla XIV. yüzyıldan beri pek çok eserde geçmiştir. (Tarama Sözlüğü, 1967: ) Bu bilgilerden anlaşıldığı üzere: Kemençe teriminin ve tarihinin kesin çizgileri yoktur. Türk dünyasında var olan, Orta Asya kökenli telli ve yaylı bir çalgı olduğu kesindir Kemençenin Bölümleri 12 Baş (Burguluk): Kemençenin boyundan sonra gelen en üst kısmıdır. Üzerinde tellerin bağlı olduğu burguları taşır. Bu kısmın arkasında bir boşluk vardır. Böylece teller rahatça takılabilir. Baş kısmı kemençe çalarken ele destek verecek şekilde tasarlanmıştır. Üst Eşik: Baş ile boyun kısmının birleştiği yerdir. Boyun: Sol elin kemençeyi kavradığı kısımdır. Yukarıdan aşağıya doğru genişler. Böylece ele tamamen oturur. Dize dayanmadan ya da ayakta durur vaziyetteyken de kemençenin çalınabilmesi için uygun bir forma sahiptir. Gövde: Kemençenin ana bölümüdür. İçi oyulduğu için tellerin titreşmesi sonucunda oluşan ses, eşikten direğe oradan da ses kutusuna gider. Burada büyüyen ses, ses deliklerinden dışarı çıkar. Bu nedenle bu bölüme ses kutusu da denir. Akort Burguları (Kulak): Üç adettir. Baş bölümümde yer alırlar. Teller burguların uçlarına sarılıdır. Burada akort edilir. 12 Musa Ağun ve Sabri Demir den alınan bilgiler doğrultusunda derlenmiştir.

56 40 Klavye: Sap üzerinde başlayan ve aşağıya doğru genişleyen uç tarafı genellikle sivri olan kısımdır. Eller notaları basmak için bu kısım üzerinde dolaşır. Şekli nedeniyle kravat olarak da adlandırılır. Alt Eşik: Tellerin kemençenin alt tarafında sabitlendiği kısımdır. Söküp takılabilir. Yay: Kemençenin boyundan biraz daha kısa bir çubuğa at kıllarının bağlanması ile elde edilen bir parçadır. Reçine sürülen at kılları tellere sürtülünce ses çıkar. Bu sırada teller üzerinde doğru nota basılınca kemençe çalınmış olunur. Kemençe yayı çok gergin değildir. Sarkık bir yapıya sahiptir. Orta Eşik: Gergin telleri kapağın üstünde belli bir mesafede tutan kısımdır. Alt ve üst eşik arasında, ses deliklerinin ortasında durur. Köprü de denir. Kapak: Gövdenin oyulmuş olan ana bölümünü üzerini tamamen örten kısımdır. Dışa doğru hafif bombelidir. Üzerinde klavye, teller, ses delikleri ve eşikler yer alır. Ses Delikleri: Kapağın üzerinde birbirine paralel duran iki kesittir. Orta eşiğin iki yanında yer alırlar. Sesin dışarı çıkmasını sağlarlar Kültürel Animasyon Türk Dil Kurumu adresindeki Güncel Sözlük te animasyon kelimesini şöyle açıklamıştır: (isim) Canlandırma. (Erişim tarihi: ) Ece Enis Erdem, Turistik yaşamdan neşe ve zevk alınması için turiste rekreasyon imkânı sağlayacak ve de turizm amaçlı motivasyon aktivitelerine katılımı sağlayacak bütün girişimler animasyon olarak tanımlanır şeklinde belirtmiştir. (1987: 2). Burada kastedilen animasyon kelimesi herhangi bir tatil

57 41 beldesindeki turistik aktivitedir fakat bu çalışmadaki kültürel animasyon kastı farklıdır. Her ülkenin, şehrin, hatta yörenin kendine ait kültürel parçaları bulunur. Bu parçalar ait olduğu kültürün birikimi sonucu ortaya çıkmıştır. Parçaların küçültülüp daha kolay taşınabilir hâle getirilmesi ile turistik amaçlı hediyelik eşya ihtiyacı karşılanmış olur. Bu bölümde kastedilen kültürel animasyon da küçültülmüş ürünlerdir. İnsanların baktıkça ziyaret ettikleri yeri hatırlatabilecek; kendi üzerinden deyimler, efsaneler, atasözleri, türküler gibi sözlü kültür ürünleri anlattırabilecek; gerçek işlevini kaybederek taşınması kolay olan ve hediyelik eşya olarak satılan ürünlere kültürel animasyon denmektedir. Bu da bir çeşit canlandırmadır. Gazi Üniversitesi Türk k Bilimi Uygulama ve Araştırma Merkezi nin yönettiği Somut Olmayan Kültürel Miras Müzesi nin bir bölümünde Kültürel Animasyon başlığı altında yukarıda anlatılan ürünler sergilenmektedir. Çanakkale yi simgeleyen Truva Atı, Manisa yı simgeleyen Manisa Tarzanı, Safranbolu evleri, Rize yi simgeleyen kemençe ya da bir fındık sepeti gibi ürünler Kültürel Animasyon olarak tanımlanır. Bu animasyonlar anahtarlık, aydınlatma, biblo formunda tasarlanmıştır. Böylece işlevsellik katılmıştır. Turistik kaynaklara göre yapılan turizm ürünleri şöyledir: a) Doğal unsurlar: iklim, bitki örtüsü, coğrafi durum. b) Beşeri faaliyetler: dil, zihniyet, folklor, kültür, misafirperverlik. c) Genel alt yapı: ulaşım ve haberleşme, elektrik vb. d) Turistik donanım: otel, eğlence, hatıra eşya ticareti vb. (Hacıoğlu, 2008: 40). Bir ürünün politikası; markanın yaşamsal dönemini değiştiren politikalar, mal veya hizmetlerin şeklini değiştiren politikalar şeklinde ikiye

58 42 ayrılır. Hizmetlerin şeklini değiştirmeyi hedefleyen politikalar çeşitlendirmeye ve icat etmeye veya keşfetmeye dayanır. İcat etme veya keşfetme yaratıcılık yetenekleri üzerine kurulmuştur. (Hacıoğlu, 2008: 45). Bahsedilen kültürel animasyon çeşitleri de beşeri faaliyetlerin içinde yer alan kültür unsurunun içinde değerlendirilebilir. Yaratıcılık ve kültürü aynı yapıda birleştiren kültürel animasyon ürünleri turizm açısından önemli metalardır. Kültürel animasyon uygulamalı halk bilimi kapsamında değerlendirilebilir. Uygulamalı halkbilimi fakelore olarak algılanabilir ve gerçekliği sorgulanabilir. Fakat geleneksele bağlı kalarak gerçekleşen dönüşüm kültürü ayakta tutar. Küresele açılan her ürün veya kutlanan bir gün kendi kültüründen beslendiği için tutunabilmiştir. Kültür çalışmalarından biri kültürü kentsel alanda yeniden üretmek, canlandırmak, yeni gereksinimler için kullanmak biçiminde özetlenebilecek olan uygulamalı halkbilimi süreçleridir. Bu sürecin sorunlarına ve evrimine dair birçok farklı görüş bulunsa da bugün hâlâ kültürleri yaşatma ve gelecek kuşaklara sevdirmede bir araç olarak geçerliliğini yitirmemiştir. (Oğuz, 2008: 5-6) 18. yüzyılda Macpherson un Ossiancılık akımıyla başlayan fakelore, Grimm kardeşlerin Ev ve Çocuk Masalları, Elias Lönnrot un Kalevala sı ile devam etmiştir. (Dundes, 2007: ). İskoçya da, Almanya da, Finlandiya da ve yirminci yüzyılda Amerika da gelenek icat etmeye tartışmasız ihtiyaç vardı. Sadece gelenek icat etmeye değil, onu gelenek olarak adlandırmaya da diyen Dundes (2007, 79) fakelore u desteklemiştir. Dorson ise Folklore ve Fakelore adlı makalesinde Paul Bunyan efsanelerini fakelore olarak nitelendirir ve varlığını kabul etmez; fakelore, gerçek oldukları iddia edilen sahte ve sentetik eserlerin sergilenmesidir, der. (Dundes, 2007: 71). Bu görüşlere istinaden çalışmada yer alan kültürel animasyon icracıları şöyle değerlendirilebilir: Ali Coşkun Yılmaz ve Yılmaz Şişman Rize kültürüne ait tarım, hayvancılık, mutfak aletleri, geleneksel mimari, geleneksel kıyafetler, müzik

59 43 aletleri gibi kültürü yansıtabilecek ve sevdirebilecek animasyonlar yapmaktadırlar. Bu animasyonlar gerçeğine benzetilmeye çalışılarak üretilmektedir. Ürünler sözlü kültürü de beraberinde taşırlar. Bir müzik aletinden çıkan Karadeniz müzikleri, bir mutfak aleti üzerinden anlatılan bilmeceler, bir tarım aletinin içinde geçtiği deyimler bu küçük ürünler sayesinde aktarılmaktadır. Sergilerde, Rize tanıtım günlerinde, Halk Eğitim Merkezleri nin satış reyonlarında satılan bu ürünler fakelore a kaymadan uygulamalı halk biliminin en önemli örneklerini oluşturmuştur Göz Dolma Evler Doğu Karadeniz in geleneksel eveleri dışı taş, içi ahşap malzeme ile döşeli büyük ailelerin yaşaması için tasarlanmış mimari yapılardır. Ahşap çatkıdan kurulmuş olan dış cephenin taş ile doldurulması sonucunda oluşur kurulmuş olan cephe düzeninde bu kutucuklar yörede bulunan malzemenin niteliğine göre farklı dolgu malzemeleri ile doldurulur. Cephede pencere boşlukları dışında kalan tüm kutular, çoğunlukla gri ve yeşil renkli dere taşlarının biçimlendirilmesiyle doldurulup, kenarları kireç harçla kapatılır. (Özgüner, 1968: 19-27). Derenin taşıdığı taşlardan elde edilen bu dolgu malzemeleri doldurulacak yerin ebatlarına göre şekillendirilir. Her taş dolgu malzemesi olarak kullanılamaz. Daha kolay şekil alabilen taşlar tercih edilir. Keskin ve sert bir nacak ya da benzeri kesici alet ile taşlara şekil verilir. Kesin kayıtlar olmamakla birlikte en eski göz dolma evler 18. yüzyıla aittir. Günümüze kadar gelmiş ahşap malzemenin çokça kullanıldığı yapılardır lerden sonra bu yapıların yerini betonarme yapılar almıştır. Dolma taş ya da göz dolması denen yapılar konut amacıyla kullanılır. Cengiz Eruzun göz dolma evlerin teknik özellikleri hakkında şöyle bilgi vermiştir:

60 44 Bölgede zaman içerisinde artan nüfusla birlikte yeni tarlalar açılmış, orman alanları ve büyük ağaç türleri giderek azalmıştır. Ağaçların azalması yapı bünyesine taşın girmesi zorunluluğunu getirmiştir. Moloz taş duvar üzerine oturtulan taban kirişlerinin üzerine 5x10 cm kesitli dikmeler cm. aralıklarla yerleştirilir. Köşelerde, pencere boşluklarının iki kenarında ve iç bölmelerin cepheyle birleştikleri yerlerde bu dikmeler kullanılır. Aralarda kalan boşluklara da ara dikmeler yerleştirilir böylece tüm cepheye cm.lik aralıklarla ahşap dikmeler yerleştirilmiş olur. Düşeyde yerleştirilen ahşap dikmeler yatayda da küçük yatay parçalarla eşit aralıklarla bölünür böylece cephede kare ve ya dikdörtgen kutucuklar oluşturulur (1997: 130). Evlerin ana mekânı aşhane denen mutfak bölümüdür. Burası sadece yemek yapılan bölüm değildir. Yemek yenen, oturulan, dinlenilen kısacası ev halkının en fazla vakit geçirdiği yerdir. Dış kapı doğrudan aşhaneye açılır. Giriş terası olarak adlandırılabilecek bir bölüm geçildikten sonra evin kapısına gelinir. Giriş terası 50 ile 100 cm arasında değişen bir yüksekliğe sahiptir. Merdiven sayesinde terasa girilebilir. Terasın bir köşesinde daha merdiven bulunur. Bu merdiven evin altında olan ahır için tasarlanmıştır. Dağlık bir bölge olan Doğu Karadeniz de genellikle evin bir bölümü kotta kalır. Kotta kalan ve yola uzak olan bu bölüme ahır yapılır. Dış kapı ya da cümle kapısı dışarıya doğru açılır. Evin içindeki kapılardan daha büyüktür. Büyük bir kilit sistemine sahiptir. Gündüzleri evin kapısı açık tutulur. İçeri hayvan girmesin diye ana kapıdan daha kısa (yaklaşık cm) ahşap bir kapı kullanılır. Bu kapıya yörede perde denir. Tarlada çalışan insanların çalışma kıyafetleriyle ve ayakkabılarıyla içeri girebilmesi için aşhanenin zemini sıkıştırılmış topraktır. Bu toprak zeminli bölümün ortasında açık ateş yakılır. Çatıdan sarkıtılan zincirin ucunda bir kazan bulunur. Bu kazan açık ateşin üstünde durur. Yöresel adı kermuli dir. Bu sistem evin ocağıdır. Sürekli ateş yanar. Kış aylarında ateşin

61 45 söndürmemeye dikkat edilir. Ocağın sönsün bir kargıştır. Ocağın etrafında insanların oturabileceği sedir ya da geleneksel bir ürün olan tabureler bulunur. Bazı evlerde doğrudan aşhaneye açılan odalar bulunur. Bu odalara evin eğimine göre Yukarı Oda ve Aşağı Oda denir. Eğer üçüncü bir oda varsa ve ortada yer alıyorsa bu odaya Orta Oda ya da Mabeyn Oda denir. Aşhane bölümünden hayat denen sofa bölümüne geçilir. Bu geçişi sağlayan bölümde taş yontma kemerler ve ahşap oyma süslemeler bulunur. Geçişin aşhane kısmındaki yerde ahşap oyma ile yapılan süslü dolaplar bulunur. Bu dolaplar mutfak dolabı olarak kullanılır. Rutubetli bir havaya sahip olan Rize de ahşap dolaplar yiyecekleri saklamak için uygun koşulları sağlar. Dolaplardaki ahşap süslemeler ise dönemin koşullarına göre elle yapılırdı. Çeşitli boyutlardaki testerelerle kesilen ağaca desen çizilirdi. Daha sonra bu desen sivri uçlu bir alete çekiç vurmak suretiyle oyulurdu. Kıl testere yardımı ile ahşabın fazlalıkları alınır. Daha sonra ahşap zımpara ile pürüzsüzleştirilir. En son aşamada vernik ve cila uygulanır. Bütün aşamaların el ile yapıldığı zamanlar geride kaldı. Günümüzde her aşamanın teknolojik aletlerle yapıldığı sistemlerle çalışan ustalar bulunmaktadır. Hayat evin konumuna göre daha manzaralı olan bölüme yerleştirilir. Her iki yanında birer ya da ikişer oda bulunur. Bu odalardan en büyüğüne Baş Oda denir. Yatak odası olan bu odada sedirler de bulunur. Şömine benzeri mermerden yapılmış ocak da bu odada yer alır. Daha çok misafir odası olarak kullanılır. Baş Odanın karşısında manzaraya bakan Köşk Oda bulunur. Genellikle evin genç evlileri bu odayı kullanır. Bu odanın içinde duş almayı sağlayan küçük bir hamam vardır. Günümüzdeki ebeveyn banyolarını anımsatır. Mahremiyetin önemli olduğu Doğu Karadeniz ailelerinde hamam bölümü kamufle edilmiştir. Hamamın kapısı dolap kapısı gibi tasarlanmıştır.

62 46 Köşk odanın yanında Küçük Oda yer alır. Ebadı diğer odalara nazaran daha küçüktür. Bazı evlerde çamaşırlık ve tuvalete giden koridor hayattan ya da aşhaneden geçer. Bu uzun koridor tuvalet bölümünü evin merkezinden uzaklaştırır. Tuvalet evin arkasına düşer ve evin akasındaki merdivenler doğrudan tuvalete açılır. Böylece eve girmeden de tuvalete girilebilir. Göz dolması evlerin bazılarında ana kapının yanından açılan bir kapı daha olur. Bu kapı daha küçük bir odaya açılır. Daha çok zengin evlerinde böyle bir ayrıntı olduğu bilgisi elde edilmiştir. Hayat ya da sofa tahta yer döşemelerine sahiptir. Sedir ve masa bulunur. Salon gibi kullanılır. Odaların zemini de ahşap kaplıdır. Dolaplar ve yüklükler bulunur. Evlerin dışı göz dolma denen taşlarla kaplıdır; içi yerden tavana kadar ahşap kaplıdır. Evlerin çatıları da ahşap çatma olup kiremitle kaplıdır. Bu geleneksel evleri günümüzde görmek mümkündür. Restore edilen birçok ev vardır. Hâlâ bu evlerin içinde yaşamını sürdüren aileler bulunur. Fakat bu göz dolma denen bu evlerin tekrar inşası yapılmamıştır li yıllarda insanlar eski evlerini yıkarak ya da başka bir araziye betonarme evler yapmayı tercih etmiştir. Ustalar arasında yer alan Mehmet Balaban bu evleri yapımında çalışmış ender ustalardandır. Artık evlerin restorasyon çalışmaları ile ilgilenmektedir. Evlerin içindeki ahşap oyma el sanatlarını ve göz dolma tekniğini bilen, uygulayan ve aktaran nadir bir ustadır.

63 Serender/Serander/Serendi Serender tamamen ahşap malzeme kullanılarak yapılan kırsal mimarinin ambarları veya kilerleridir. Serender, Derleme Sözlüğü nde Dört (altı veya sekiz) direk üstüne yapılmış tahıl, meyve, sebze kurusu saklanan kiler. şeklinde açıklanmıştır. (TDK, 1978: 3587). Türkçe Sözlük te kelime serendi olarak yazılmış ve aynı anlam verilmiştir. (TDK, 1992: 1944) Bu geleneksel mimari eserinin adı ser- fiilinden türemiştir. (Demir, ). Sergi yaygı, kilim, serenlik tahıl, meyve, sebze kurutulmaya yarayan yer anlamına gelir. (TDK, 1978: ) Doğu Karadeniz in bazı yörelerinde serender kelimesi yerine direk, direği, tireği gibi kelimeler de kullanılır. direk/tirek kelimesi Türkçedir. Orhun Yazıtlarında tir- yaşamak, dirilmek anlamına gelir. Dîvânı Lügat it Türk te tire- direk dikmek şeklinde açıklanmıştır. Seren direği / tireği kelimesi zamanla günümüzdeki çeşitli kullanımlara evirilmiştir. (Demir, 2008, ) Serender mısır ambarı olarak kullanılan ve evlerin hemen yanında yer alan iki katlı yapılardır. Günümüzde yapımı durmuş ve önemi azalmış olsa da aktif olarak kullanılan yapılardır. Bir nevi kilerdir. Ayak sayılarına göre büyüklükleri değişir. Ağaç oyma bölümleri ile geleneksel el sanatları örnekleri taşır. Mısır, ekmeğin ham maddesi olduğu için büyük bir önem taşır. Mısırın yanında kışın yenmek üzere hazırlanmış turşular, tuzlanmış yiyecekler, kurutulmuş meyveler ve sebzeler burada muhafaza edilir. Bunların çürümeden korunabilmesi için ahşap duvarlar rüzgâr geçirebilecek şekilde tasarlanmıştır.

64 48 Direkler üzerine kurulan serenderlerin altı tamamen boştur. Bu boş kısım yakacak odunun istiflenmesi için tasarlanmıştır. Direklerin altında birer yuvarlak ağaç tekerlek bulunur. Bu fare gibi haşereleri engellemek için kullanılır. Aynı sebepten dolayı sabit bir merdiven de yoktur. Serenderin üst katına çıkılacağı zaman taşınabilir merdiven kullanılır. Merdiven dayamak için özel olarak bırakılan bir çıkıntı vardır. Bu çıkıntı sayesinde portatif merdiven kaymaz. Direkler yaklaşık 40 cm olan bir betonun üstüne kurulur. Bu, serenderin çürümesini engellemek için hazırlanan bir alt zemindir. Serenderlerin üst katında balkon gibi açık bir çıkıntı bulunur. Bu balkona bakan pencerelerde mısır gibi ürünler kurutulur. Ahşap bir kapıdan içeri girildiğinde ızgaralı duvarlar ve bölümlere ayrılmış bir mekân görülür. Serenderlerin süsleri elle ya da makinelerle yapılır. Ahşap oyma ve kakma yöntemleri uygulanır. Bu süslemeler genellikle serenderin ön kısmına yapılır. Çatı ahşap çatmadır ve kiremit ile örtülüdür. Kiremidin olmadığı dönemlerde çam ağacından elde edilen iç bükey dikdörtgen levhalar kullanılırdı. Serenderin direkleri arasında yay şeklinde duran ahşap destekler vardır. Bu yay şeklini elde etmek için ustalar kışın dağlara çıkar ve malzeme arar. Çünkü üzerine kar yağan ağaçlar yay şeklinde bükülür. Bu sebeple kar yağdıktan sonra serender malzemesi için arayışa başlanır. Serender ana kullanım amaçlarının dışında ailenin varlık sembolü olarak da kullanılırdı. Her türlü yiyeceğin güvenle muhafaza edildiği serenderin hayat bölümü oldukça gösterişli işlemelerle donatılırdı. Serenderin üzerine el emeği ile yazı denen işlemler oyulurdu. Serenderin hayat bölümü güneş alacak şekilde konumlandırılır. Kurutulacak ürünler hayat bölümünün duvarlarına asılır. Askı sistemi Kumar ağacı denen orman gülü ağacı dallarından elde edilir.

65 49 Serenderin yapımında asla çivi kullanılmaz. Bütün ahşap aksanlar birbirine geçmedir. Bu geçme sisteme kırlangıçkuyruğu denir. Ahşap aksanlardan birinin ucuna kırlangıçkuyruğuna benzeyen bir çıkıntı bırakılır. Bu çıkıntının geçmesi için diğer ahşap aksan oyulur. Böylece çivi ya da her hangi bir yapıştırıcı kullanmadan serenderler inşa edilmiş olur. Geçme sistemi sayesinde serenderler adeta bir Lego gibi istendiği zaman sökülüp başka bir yerde tekrar kurulabilir.

66 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM RİZE EL SANATLARI USTALARI 3.1. İSMET SATIR 1941 de Rize de doğmuştur. Rize Meslek Lisesi tefsiye bölümünden mezun olmuştur. Baba mesleği olan lokantacılık ile geçimini sağlamıştır. Evli ve 3 çocuk babasıdır. Çocuklarının mesleğine ilgisi duymadığını söylüyor. 45 senedir bakır rölyef, ahşap heykel, karakalem resim yapıyor. Türkiye genelinde sergileri var: 1975 İstanbul Maçka Oteli Bodrum Kalesi Orta Avlu Ankara/Bakanlıklar Kızılay Beymen Mağazası Binası Rize Yapı Kredi Bankası AKM Rize Günleri Çayın Başkenti Başkentte etkinliğine katıldı yılında Rize Güzel Sanatlar Derneği ni kurdu. Ustası olmadan kendi çabaları ile bakır kullanarak rölyef yapıyor. Derinin üzerini yakarak resimler de yapıyor. Talep üzerine kurslar veriyor. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencilerine de dersler vermiş. Bu üniversitede bakır rölyef dersleri verilmeye devam ediyor. Genelde kadınlar kurs alma talebindeler. Bunun nedenini İsmet Bey şöyle yorumluyor: Kadınlar sanata daha meraklı ve bu sabır işi. Erkekler kısa

67 51 yoldan para kazanma peşinde. Bu işte bir yıl çok iyi işler yapıp üç yıl hiç çalışmayabilirsiniz. Rize de bulunan bakırcılar çarşısında tarzları ve sanatları birbirine çok benzeyen bakır ustaları bulunmaktadır. İsmet Satır bu ustalardan ve onların yaptığı işten çok farklı bir uğraşa sahip. Bakırcılar çarşısındaki genel teknik şöyledir: üstüne desen çıkarılacak bakıra uygun bir boyutta kopya kâğıdı hazırlanır. Elle çizilmiş veya bir yerden kopyası alınmış desen bakırın üzerine kopya kâğıdı vasıtasıyla çıkarılır. Daha sonra bakır, çekici delici bir alete vurmak suretiyle işlenir. Böylece bakırın üzerine desen çıkar. Son olarak bu desen cilalanır. Başka bir çalışma ise bakır kap kacak yapımıdır. Yüksek ateşte ısıtılan bakıra dövülerek istenen şekil verilir. Günümüzde bu işlem fabrikalarca daha seri hâlde yapılır. İsmet Satır ise bu çalışma yöntemlerinden uzaktır. Kendisi bakır rölyef çalışması yapıyor. Diğerleri bakırcı iken ben değilim. Benim sadece malzemem bakır. Bir yağlı boya tablosunun üslûbu nasılsa ben de öyle çalışıyorum. Onlar boya ile ben bakır ile tablo yapıyorum. diyor. Yapılacak işi önce tasarlıyor ve çiziyor. Çizilen tasarım çift çizgi olmak zorunda. Bakırda hatların çıkması için desen çift çizgi ile tasarlanıyor. Tasarlanan desen bir 4 cm lik suntaya kopya ediliyor. Sonra bu sunta elektrikli kıl testere (dekupaj) vasıtasıyla kesiliyor. Çıkarılan desenler başka bir suntanın üzerine tasarıma uygun şekilde tutkal yardımıyla yapıştırılıyor. O sırada bakır polisaj ile parlatılıyor. Suntadan çıkarılmış desenin üzerine 0.25 cm kalınlığında bakır yapıştırılıyor. Plastik çekiç ile dövülerek bakırın üzerine desen çıkarılıyor. Ayrıntılar ise zımbalanarak çıkarılıyor. Zımbalama bir terim; çekiç ve çivi yardımıyla bakırın dövülme işlemidir. Çivinin bıraktığı noktalar nedeniyle zımba adı verilmiştir. Desen çıkarma işlemi bittikten sonra bakır suntadan sökülüyor.

68 52 Bakır cilalanıyor ve kurumaya bırakılıyor. Bakır kuruduktan sonra amacına uygun şekilde kullanılıyor. İsmet Satır, gözlemini yaptığım işini ahşap bir çeyiz sandığını süslemek için kullandı. Bu işlemi altına da uygulayıp mobilya yapma planları var. Genelde bakır rölyeflerini tablo veya mobilya süslemede kullanıyor. Kara kalem çalışmalarını gerçeğe çok yakın bir şekilde deri üzerine aktarıp deriyi yakarak çizim yapıyor BEHÇET UZUN Rize de 1952 de doğmuştur. Evlidir ve 4 çocuğu vardır. 100 yıllık tezgâhı ile Rize bezi (feretiko) dokuyor. İlkokul 5 e kadar okumuştur. Herhangi bir kurs belgesi alamamıştır. Rize Halkevinin ilk Rize bezi dokuma hocalığını yapmıştır. Evinin alt katında küçük bir atölyesi bulunmaktadır. Sipariş üzerine üretim yapmaktadır. Genelde komşularının isteği ile onlara çeyiz işlerinde yardımcı olduğunu ifade ediyor. Annesinin tezgâhına sahiptir. Ustası da annesi Emine Oral. Çocukluğundan beri Rize bezi işlemesini biliyor. Yaklaşık 50 senedir evinin bütün mefruşat ihtiyacını karşılıyor. Kızı Nurcan Uzun a dokumayı öğretmiştir. İpi yöresel adı Masuri olan bir çıkrıkta eğiriyor. Kenevirden yapılmış ip kullanıyor. Bunun yanında merserize ipi de kullanıyor. Her zaman düz dokumalar değil, desenli dokumalar da yapıyor. Desenlerin belli bir kalıbı ya da adı yok. Kişinin isteğine göre atkı ve çözgü ipleri el verdiği sürece desen yapılıyor. Desen işlenirken ipek ipi de kullanıyor. Bu ipek hazır değil eski el yapımı ipek ipi. Rize bezi dokumaları, insan üzerindeki teri emer ve cildin hava almasını sağlar. Bunun için sağlık açısından son derece faydalıdır. Dokumanın arasından geçirdiği mekik benzeri ürüne yöresel dilde makoçi deniyor. İşleme işine makoç atmak deniyor.

69 53 Çözgü ipini oluşturmak için uzun kalın bir tahtanın üzerine kırk tane çivi benzeri metal çubuk konur. Bu metallerin üzerine kamıştan yapılmış kalemler yerleştirilir. Ham hâlde olan çözgü ipi burada örgü hâlini alır. Böylece dokuma sırasında kolaylık sağlanmış olur. Günümüzde hazır hâlde satın alınan iplerle Rize Bezi seri hâlde dokunuyor. Fakat Behçet Uzun her zaman geleneksel yöntemleri kullanarak has Rize Bezi üretmiş oluyor. Ustamız, dokuma sırasında ipleri sıkıştırmak için tarak adı verilen bir düzenek kullanıyor. Kilim için kamış tarağı kullanıyor. Mitari tek ipin geçtiği düzeneğin adıdır. Taraktan ise çift ip geçer. Diğer Rize Bezi üretimi yapan yerlerde daha teknolojik tezgâhlar kullanılmakta. Behçet Hanım ın kullandığı her malzeme yaklaşık 100 yıllık. İpini hazır almayıp geleneksel çıkrıktan faydalanarak kendi üretiyor. Behçet Hanım görüşmemiz sırasında şimdi yapılan Rize Bezi dokumaların pamuklu kumaştan olduğunu asıl Rize Bezi olmadığını anlattı. Behçet Hanım, kendir üretiminin yasak olmadığı zamanlardan da bahsetti. Şöyle özetlenebilir: Kendiri ağustos ayı ortalarında hasat edilirdi. Yumuşaması için yağmura bırakılan kendirler, belli olgunluğa geldiğinde taraklardan geçirilerek kendir ipliği yapılırdı. Kendir ipliğinin kendine özgü doğal bir rengi olduğu için boyama ihtiyacı duyulmazdı. Hiçbir kimyasal müdahale gerektirmeden doğallığı ile dokunurdu. Normal kumaşlardan daha ince ama dört kat daha sağlam olurdu. İnce olmasına rağmen daha ağırdı. Bir metre kare kumaş 150 gram gelmekteydi. Behçet Uzun artık müzelerde rastlayabileceğimiz aletlerle Rize Bezi dokuyor. Yurt dışından temin ettiği kendir ipiyle orijinal Rize Bezi formunu korumaya çalışıyor. Gerektiğinde iplerini kendi boyuyor.

70 İSMET CİVELEK 1940 doğmuştur. Evlidir. Deniz Kuvvetleri Makine bölümünde eğitim almıştır. Avrupa da ikamet etmiştir. Sadece bakırcılıkla değil denizcilik de mesleğidir. Bakır ev aletleri yapıyor. Tamamen el yapımı aletleri sipariş üzerine yapıp satıyor. Bakır işlemesi de yapıyor. Bakırı farklı büyüklükteki çivi benzeri delici aletlerle ve çekiçle dövüyor. Böylece bakırın üzerine motif işliyor. Batum modeli bakırcılık yaptığını ifade ediyor. Osmanlı dönemi izleri taşıdığını belirtiyor. Osmanlı dönemine ait taslar yapıyor. Çin modeli diye adlandırdığı bakır vazolar yapıyor. Kalıplaşmış bir desen kullanmıyor. Kalem yardımıyla bakırın üzerine kendi desenlerini çıkarıyor. Ustası babası Mustafa Civelek. Babasından ilkokul yıllarında bakır yapmayı öğrenmeye başlamış. 50 yıldan fazla bakır yapmayı ve işlemeyi biliyor yıllarında bakır imalathanesi vardı. Burada birçok çırak yetiştirdi. Şimdi çırak ya da kalfa yetiştireme olanağı olmadığını anlatıyor. İsmet Civelek in bakır yapım teknikleri şöyledir: Samsun dan hazır bakır levhalar alıyor. Evinin altında imal ediyor. Rahat şekil vermek için bakır levhalar ocakta tavlanıyor. Evin altında bulunan imalathanesinde fırın da bulunuyor. Bakırlar bu fırında tavlanıyor. Örs yardımıyla amacına uygun şekildi bakır levha dövülüyor. Örsler boyutuna göre ayrılıyor. Bakırdan yapılacak aletin boyutuna göre örsler kullanılıyor. Bakır malzeme büyüdükçe örs de büyüyor. Tahta bir tezgâhta çalışan İsmet Usta dövme işleminde çekiç de kullanıyor. İmalathanesi odalardan oluşuyor. Bakır ürünün tabanını düzeltmek için şimşir ağacından yapılmış tokmak kullanıyor. Tokmak kullanılan ürünler tava, saksı gibi altları düz olan aletler içindir. Eğer çok büyük ürünler elde edilecekse (saksı, kazan vb.) yerdeki yaklaşık 20 santimlik oyuktan faydalanıyor. Daha rahat dövüp şekil vermek için bu oyuğa ürünün tabanı yerleştiriliyor. İmal edilecek ürüne şekli verildikten sonra sıra

71 55 çekiç ve kalemle desen işlemeye gelir. Bakır levha bir ürüne dönüştükten sonra desen yapılıyor. Önce desen kopya kalemi ile ürünün üstüne çiziliyor. Sonra desenin çizgilerine göre ince, orta, kalın uçlu çivilerle dövülerek desen çıkarılıyor. Desen işleme, ürünün özelliğine göre haftalar sürebilir. Bazen silindir şeklindeki bakırlar kaynak yardımıyla birleştiriliyor. Şekil verme işleminden sonra bakır ürün tekrar fırınlanıyor. Bu daha sağlam olmasını sağlıyor. Fırınlanma işleminden hemen sonra derin bir kova içindeki suya sokuluyor. En son işlem ise parlatma. Bakır rengindeki vernik polisaj ile uygulanıyor. Bu, Avrupa cilası olarak biliniyor. Oksitlenmeyi uzun yıllar engelliyor. Kuruduktan sonra satışa hazır hâle geliyor. Verniklenmemiş ürüne istenen zamanda desen yapılabilir. Fakat polisaj ve vernik uygulandıktan sonra desen verilemiyor. Ürün tamamen bitmiş oluyor. Fırın, yaklaşık bir metre yükseklikte küllerle kaplı bir alan. Yanında külleri alevlendirmek için bir körük sistemi kurulmuş. Körüğün kolunu çevirince küller alevleniyor ve fırın yanmış oluyor KEMAL ODABAŞ 1940 ta Pazar da doğmuştur de Çaykur Çay Fabrikası ndan emekli olmuştur. Evli ve 2 çocuğu vardır. İlkokul 5. sınıfa kadar okumuştur. Askerlikten sonra baba mesleğini öğrenmeye başlamıştır. Babası Nazım Bey sandalye yaparak geçimin sağlamıştır lı yıllarda çay tarlaları az olduğu için temel geçim kaynakları farklı idi. Kemal Usta, babası öldükten sonra sandalye yapım işine daha çok meyletmiştir. Çaykur Çay Fabrikası ndan emekli olduktan sonra da tamamen sandalye yapımına yönelmiştir. Sandalyenin yörede bilinen adı kuli dir. Kuli tabure formuna daha yakın geleneksel bir ev eşyasıdır. Yöreye ait ağaçlardan yapılır. Rize de hemen her evde mutlaka birkaç tane kuli bulunur. Yaygın bir sandalyedir. Otel gibi turistik

72 56 yerlerde de geleneksele gönderme yapmak amacıyla kullanılan dekoratif bir ürün hâline de gelmiştir. Kemal Usta Pazar ın Yavuz köyünde yaşamaktadır. Marangozhanesi evinin altındadır. Burada, kendi deyimiyle 50 yılı aşkın kuli (iskemle) yapmaktadır. Ustası Nazım Odabaş babasıdır. 50 yıl önce çay olmadığı için geçimlerini kuli yapıp satarak sağlayan bir ailenin çocuğudur. Pazar da yaşayan insanların çoğu geçimini kuli yaparak sağlarken çayın yayılması ile kuli işinden uzaklaşılmıştır. Kemal Odabaş kuli yapan nadir ustalardan en aktif olanıdır. Sipariş üzerine çalışır. Otellere, restoranlara kuli yapar. Sadece iskemle şekli ile değil sandalye gibi arkalığı olan modeller de çalışır. Ondan sonra bu işi kimsenin yapmayacağını belirtti ve çırak yetişmediğini anlattı. Bir kuli yapımı için toplam malzeme tutarı 7,5 TL. Kuli, 17,5 TL den satılıyor. Günde iki tane kuli yapabildiğini söyleyen Kemal Usta, günlük kârının 20 TL olduğunu söylüyor. Bu miktar gençler için yeterli değil, kârlı bir iş değil. Senede adet iskemle yapıyor. Kemal Odabaş ın kuli yapım tekniği şöyledir: Sandalye yapılacak ağacı on birinci ayda, on ikinci ayda kesmek gerekir. Bir başka ayda kesilirse ağaç sulu olur. Taze ağaç olursa böceklenebilir. Böcek, ağacı yer, kuli zarar görür. Ağacı biçildikten sonra kuruması için bir sene bekletilir. Bir sene beklettikten sonra işlemeye başlanır. Kuli yapımı için en iyi ağaç kestanedir. Genelde sert ağaçlar kuli yapımı seçilir. Bunlar kestane, erik ya da dut ağacı olur. Bazı ustalar gürgen ağacından da yapar fakat gürgen ağacı pek dayanıklı olmaz. En dayanıklı ağaç olan kestane de çok genç bir ağaç olmamalıdır. Kuli için kesilecek olan kestane ağacı en az yıllık bir ağaç olmalıdır. Ağaç biçildiği zaman, bir tomruktan, bir boydan en azından iki tane üç tane sandalyelik olacak malzeme çıkar.

73 57 Önce işe, bir yıl bekletilen değneklerin bıçakla yontulmasıyla başlanır. Daha öncesinde ise kerestelerden göz kakarı, aynı ende ve boyda olan bu değnekler hazırlanır. Bıçakla yonduktan sonra zımpara çekilir. Kulinin dört ayağı olur. Bu ayaklara kolon denir. Küçük değneklerden on iki tane kullanılır. Bunlara da geçme denir. Geçmeler karaağaçtan yapılır. Kolonlara önceden sabitlenmiş bir ölçü ile işaret verilir. Bu işaretlerden kolanlar elektrikli matkap ile delinir. Bu delikler geçmelerin içine geçmesi için açılır. Daha sonra kolonlar ve geçmeler torna tezgâhında pürüzsüz bir silindir hâline getirilir. Ayrıca kolonlara süs amaçlı bir mika yardımıyla siyah halkalar çizilir. Bu mika parça torna tezgâhına tutturularak kullanılır. Böylece kolonlar süslenmiş olur. Kolon tam olarak kulinin ayakları, geçmeler ise ayaklar arasındaki destekleri temsil eder. Geçmeler kolonlardaki deliklere çekiç yardımıyla geçirilir. Yaklaşık 30 cm olan geçmeler, deliklere geçtikten sonra 25 cm uzunluğunda kalır. Kolonların uzunluğu isteğe göre değişir. İstenilen yüksekliğe ulaşmak için sabit bir uzunluk tespit edilmemiştir. Kolon ve geçmeler monte edildikten sonra kulinin küpe benzer kasnağı oluşmuş olur. Bu kasnağın düzlüğünü tespit etmek için cam bir zemin üzerine oturtulur. Eğer her hangi bir sallanma yoksa kasnak vernik için hazır olur. Aksi durumda kasnak sabit bir durma biçimi kazanana kadar tornada kesilir. Üstüne iki kat meşe verniği atılır. Verniğin kuruması için belli bir süreye ihtiyaç vardır. Genelde vernik akşam atılır. Sabah işleme yapılır. Yaklaşık 20 yıl önce kesme, delme ve bileme işlemlerinin hepsi el yordamıyla yapılırdı. Elektrikli matkap yerine çekiç kullanılırdı; çivi ile delme işlemi yapılırdı. Torna tezgâhı yerine el hızarı ile kesme işlemi yapılırdı. Körelen nacak ya da balta el ile döndürülen bileme taşı ile bilenirdi. Artık Kemal Usta elektrik bağladığı bileme taşı ile bileme yapıyor. Yöresel adı ise köste. İlkel aletlerin kullanıldığı dönemlerde günde bir ürünü zar zor yetiştirdiğini söylüyor. Teknoloji ile kuli yapımı ikiye katlanmış.

74 58 İşleme naylon ip ve şeritlerle yapılır. Şeritlerin geçirilebilmesi için naylon ipler geçmelerin üzerine gerilir. Sonra naylon şeritlerle kulinin deseni yapılır. Her bir desenin adı vardır. içerir. Sıralı desen: Daha çok acemi olanların yaptığı bir birine paralel çizgileri Resim 3.1: Sıralı Desen Sıralı dönüş deseni: tabure tam ortasından başlanarak örülür, her iki tarafa da birbirinin simetrisi olan bir desen oluşturulur. Resim 3.2: Sıralı dönüş deseni

75 59 Aynalı desen: iç içe geçmiş baklava dilimine benzeyen işlemenin adıdır. Resim 3.3: Aynalı desen Kazpa (Kazayağı): Kazayağına benzetilen bir desendir. Resim 3.4: Kazpa (Kazayağı) Deseni Baklava dilimi: Yeni çıkan ve diğer naylon şeritlere nazaran daha kalın olan şeritlerle yapılıyor. Bu şeritler kullanıldığı zaman naylon ipten yapılmış bir germe işlemine gerek kalmıyor. Kalın şeritler bir birlerinin bir altından bir üstünden geçirilerek işleniyor.

76 60 Resim 3. 5: Baklava Dilimi Deseni Yaklaşık 30 sene önce naylon şeritler yerine sarmaşık bitkisi kullanılırdı. Kemal Usta bir iki gece dağda kaldıklarını anlattı. Ağaçların üzerindeki sarmaşıkları toplanıp evlere getirilirdi. Sonra bu sarmaşıklar kazanlarda pişirilirdi. Pişirdikten sonra dış kabuğu soyulurdu, kalan sarmaşık üçe bölünüp kuli dokunurdu. Kemal Usta, bir kulinin sene işlevini yitirmeyeceğini ifade ediyor. Fakat kıymetinin bilinmediğini anlatıyor. var. Kuli Lazca bir kelime. İskemle veya sandalye kelimelerini kullanan da 3.5. İSMAİL ALBAŞ 1938 de Pazar da doğmuştur. 40 yıldan beri ustadır. Evli iki çocuğu vardır. İlkokul 4 e kadar okumuştur. İstanbul da garsonluk yapmıştır te Çaykur Çay Fabrikası nda işe başlayınca Pazar a taşınmıştır. Çaykur Çay Fabrikası ndan emekli olmuştur.

77 61 Çocuk yaşlarda sepet örmeyi öğrenmiştir. Ustası Osman Albaş akrabası oluyor. Çırak yetiştirememiştir. Kimsenin bu mesleği öğrenmeye talebi olmadığını anlattı. Sadece oğlu Mustafa Albaş ın sepet yapım işleminin bir kısmını bildiğini söylüyor. Kendisinden sonra mesleğin biteceğini düşünüyor. Rize kültürüne ait sepet, tamamı el ile yapılan ve genelde sırtta taşınan bir eşyadır. Çay tarlalarında çay toplarken, fındık toplarken, meyve toplarken, odun taşırken bu geleneksel sepet ve türevleri kullanılır. Günümüzde dekoratif amaçlı da kullanılmaya başlanmıştır. Küçük boylarda yapılan sepetler turistik bölgelerde hediyelik eşya olarak satılıyor. Saksı amaçlı kullanılan sepetler de mevcut. İsmail Albaş ın sepet yapım tekniği şöyledir: Önce dağa gidip kestane ağacı kesilir. Kestane ağacı genelde güz mevsiminde kesilir. O zaman suyu kalmamış olur ve güvelenmez. Eve getirilen kestane ağacı yapılacak sepetin boyuna göre testere ile kabaca kesilir. Kesilen parçalar kuzine sobanın üzerinde yüksek ateşe bırakılır. Böylece kestane odunları yumuşamış olur. Bıçak yardımıyla odunlar işlenmek üzere son şekillerini alır. İnce uzun şeritler hâlinde yontulur. Bu şeritlerin hemen ucu daha ince yontulur. Bu ince uç, çembere dolamak için bırakılır. Bunlara dikme denir. Sepet işleneceği zaman önceden hazırlanan şeritler yumuşaması için ıslatılır. Yumuşayan şeritler kırılmadan şekil alır. Fındık dalından yapılan çembere uç kısımları daha ince olan dikmeler dolanır. Çemberin her yerini kaplayacak şekilde dolama işlemi tamamlanır. Sonra dikmelerin arasına bir sıra kalın bir sıra ince şeritler geçilir. Bu şeritlere işleme denir. Sepetin büyüklüğüne göre fındık dalından yapılan çemberin boyutu ayarlanır. Kestane ağacından daha geniş parçalar çıkarsa bunlar daha büyük sepetler için kullanılır.

78 62 İşlenen sepetin bir ölçüsü var. Elle ya da metre yardımıyla ölçüp ona göre işlenir. Kısa olan şeritler sepetin daha dar olan alt kısmı için kullanılır; uzun olan şeritler ise sepetin daha geniş olan üst kısmı için kullanılır. İşleme işlemi bittikten sonra sepetin altına bacakları takılır. Bu bacaklar aynı boyda ve kısa olur. Sepetin büyüklüğüne göre iki ya da üç bacak takılır. İki bacaklı sepet; incir, üzüm gibi meyveleri toplamak için kullanılır. Yöresel adı ise hitoni dir. Orta boy, iki bacaklı sepet ile değirmene mısır taşınır. Daha büyük sepetler toplanan çayın taşınması için ya da gübre taşımak için kullanılır. Amaca göre istenen sepet kullanılabilir. Sırta takılan bu sepetlerin daha küçük boyu genelde çocuklar için yapılır. Yöresel adı tikina olan bu sepetlerle çocuk hem oynar hem de iş yapmaya teşvik edilmiş olunur. Günümüzde çay toplanan çayın taşınması için bohça denen büyük bezler kullanılıyor. Eskiden bohçaların yerinin çay sepetleri aldığı için sepetçilik yaygın bir uğraştı. Şimdilerde isteğe göre sepet yapılıyor. Sepet yapmak isteyen gençler yetişmiyor BÜLENT BEKAR Rize Çamlıhemşin Kavak Mahallesi nde (Mikron-Kavak) doğmuştur. İlk, orta ve lise öğrenimini Yalova'da tamamlamıştır. Yalova Lisesi mezunudur. Tulum yapıyor ve çalıyor. Ortaokul çağlarına kadar iyi bir tulum dinleyicisi ve sevdalısıydı. Evinde ustası Ali Çamkerten in düğünlerde çekilmiş tulum kasetleri çalınırdı. İlk tulumu 1991 yılında ortaokul çağlarında aldı. O yılın yaz tatilinde ustası Ali Çamkerten ile tanıştı. Daha sonra tulum üstadı Varol Taşer ile tanıştı. Kendisini dinledi ve ilk tulumumu satın aldı. Ali Çamkerten ve Varol Taşer üstatlardan gördüklerini kış boyu çalıştı.1992 yazını yine Ali

79 63 Çamkerten in yanında tulumu öğrenerek geçirdi. Aynı yıl Kavrun yaylasına tulumcu olarak gitti. Böylece kısa zamanda profesyonel tulum hayatına başlamış oldu. Bunu takip eden yıllarda Remzi Bekar, Varol Taşer, Timur İşgören, Murat Atacan, Şükrü Parlak, Mahmut Turan, Süleyman Serin gibi üstatlarla tanıştı ve bilgi alış verişinde bulundu yılında Geleneksel Ayder Kültür ve Turizm Festivali nde tulum çalma yarışmasında birincilik kazandı. Bunu takip eden yarışmalarda da jüri üyeliği yaptı. Daha iyi bir tuluma sahip olma arzusu ile 2003 yılında tulum yapmaya başladı. Gelen talepler doğrultusunda Çamlıhemşin de Bülent BEKAR Tulum Sanat ve Folklor Evini açtı. M.E.B Türk Halk Oyunları (Hemşin-Rize) usta öğreticisidir. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından ilgili kanun kapsamında Tulum Yapımcısı ve İcracısı belgesini almaya hak kazandı yılında da Kültür Bakanlığı nın arşivine 46 adet Horon Havası, 12 adet Yol Havası kazandırdı ten beri derleme çalışmalarına devam etmekte. Derleme çalışmalarının yanı sıra tulum üretebilen ve tulum çalabilen bir usta olması nedeniyle 2011 yılında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından UNESCO nun Yaşayan İnsan Hazineleri sistemine aday olarak gösterildi. İdealini şöyle ifade ediyor: Tulumu ve tulum sanatını atalarımızdan bize miras kaldığı gibi aslına sadık kalarak yaşatmak ve sonraki genç kuşaklara aktarmaktır. Bülent Bekar ın tulum yapım tekniği şöyledir: Bir yaşına girmemiş oğlak temmuz ağustos aylarında kesilir. Derisi tulum yapmak için kullanılır. Gövde nin büyüklüğü, derisi kullanılan hayvanın

80 64 cinsine göre değişmektedir. Derinin iç tarafına mısır unu sürülür. Deri bir poşete konarak birkaç gün bekletilir. Böylece tüylerinin dökülmesi beklenir. Tüylerden arındırılan deri yıkanır ve hasıl aşamasına geçilir. Derinin bacak gibi çıkıntıları bağlandıktan sonra deri bir kovaya konur. Kovanın içine peynir suyu, şap, mısır unu ve tuz konur. Böylece deri sağlamlaşmış olur. Deri kuruyuncaya kadar asılır. Asılan deri, kolların birine küçük bir hortum geçirmek suretiyle şişirilir. Deri birkaç gün sonra kurur. Nemli olan deri elde yumuşatıldıktan sonra derinin bir koluna ağızlık takılıp ters çevrilir. Diğer koluna da nav takılır. Son aşama ise derinin süslenmesidir. Tulum un gövdesi üzerine ipek veya kadife kumaş dikilir. Tulum üzerine geçirilen bu ipek veya kadife kumaş, tulumu nemden ve rutubetten koruyarak çalınırken koltuk altından kaymasını da önler. Tulum un ağızlık kısmı gövdenin sağ ayağına bağlanan, tulum içine havanın üflendiği kısımdır. Bu kısmın içerisinde, havanın geri çıkmasını engelleyen ve dudula adı verilen bir parça da bulunmaktadır. Tulum un diğer bir parçası da navdır. Nav, içine 5 delikli iki tane sipsinin yerleştirildiği tek parçalı bir kısımdır. Ezginin çalındığı asıl yer burasıdır. Ön kısmının eğimli ve geniş olması, sesin toplanıp gür bir şekilde çıkmasını sağlamaktadır. Nav yapımı şöyledir: En iyi ve en uygun özenle seçilmiş şimşir ağaçları kullanılarak analık evi ve kepçe oyulduktan sonra toprak kamışı yerleştirilir. Tesviye ve zımpara işleminden sonra vernik atılır, akort ayarları yapılarak hazır hâle getirilir. Çimon/çibu, kamış veya tahıl sapından yapılır cm boyunda bir borudur. Bu borunun üçte bir kadarı üste kalması şartıyla ikişer santim arayla delikler açılır. Böylece yapılan çimonlar bu şekilde yan yana bağlanıp navın içine yerleştirilir.

81 65 Sipsi nin üzerine yerleştirilen dillikler kesilmiştir ve bunlar hava basıncı yardımıyla piston görevi görmektedir. Açılıp kapandıkça da tulumdan ses elde edilir. Genellikle 16, 17 cm boyunda olan sipsiler, kimi yörede tekli, kimisinde ikili olarak kullanılmaktadır. Üç ve hatta dört sipsisi olan tulumlar da vardır MUSA AĞUN 1954 te Rize Veli Köy de doğmuştur. İlköğretimini aynı köyde tamamlamıştır. Kemençe yapım ustası ve kemençe üstadıdır. Ustası, babası Maksut Ağun dur yaşlarında babasının verdiği kırık bir kemençeyi tamir etmeye çalışarak bu işe başlamıştır. Yaklaşık 50 senedir atölyesinde kemençe yapıyor, çalıyor ve akort ediyor. İlk önce Rize de kurduğu atölyesini 2004 yılında İstanbul a taşımıştır. Burada birçok öğrenci yetiştiriyor. Atölyede sadece kemençe değil bağlama da üretiliyor. Ham maddesi ağaç olan birçok müzik aleti sipariş üzerine üretilebiliyor. Musa Ağun, bateri, tulum, gitar ve kemençenin bulunduğu bir müzik grubunun üyesidir. Grup Karayel, Karadeniz müziği icra ediyor. Musa Ağun bu gruba kendi ürettiği sermançe ile eşlik ediyor. Kemençe ustası Musa Ağun, 3 teli olan kemençeyi geliştirerek sermançe adı verdiği dört telli bir kemençe türü üretti. mi, la karar seslerle çalınabiliyor. Sermançe, Kültür Bakanlığı nın arşivine geçti ve ustası olarak da Musa Ağun kaydı altına alındı. Sermançenin anlamını Musa Ağun şöyle aktarmıştır: Ser baş demek, yani birinci sıra demek. Sermançe de kemençenin bir üstü olduğu için böyle bir isim verdim. Kemençe 1,5 oktav olduğu için, onunla her şey çalınamıyor. Bu yüzden ben de kemençenin bir üstü olan sermançeyi yaptım. 2 oktav ses aralığı var. Sermançe daha geniş ses aralığına sahip. Sermançe keman ve kemençe arasında kalan bir çalgıdır. Sermançe plan ve yapım aşaması 10 yıl kadar sürdü.

82 66 Musa Usta, kemençenin formunda da yenilikler yaptı. Hamsimençe adını verdiği yaylı çalgı, özellik bakımından kemençe ile aynıdır. Şekli, palamut balığına benzer. Rengi mavi gri arası balığı andıran bir renktir. Hamsimençenin kenarlarında yüzgeci temsil eden ayrıntılar vardır. Tellerin bağlı olduğu sap kısmı ise balık kuyruğunu andırır. Bas adını verdiği kemençe ise daha büyük ebatlara sahiptir. 4 tellidir. Ayaklı olan bu yaylı saz diz üstünde değil yere sabitlenerek çalınır. Musa Usta, viyolonseli hatırlatan bu saz ile klasik Türk müziği eserlerini de icra ediyor. Musa Ağun kemençenin sadece Karadeniz müziğine özgü bir saz olmadığını belirtti. Kemençe tek başına bir orkestradır. sözünü sık sık dile getiren Usta, ürettiği yeni kemençe türleri ile sadece Karadeniz müziğini icra etmiyor Aralık 2009 yılında AREGEM, kemençe yapımı ve icracısı olarak Musa Ağun ile Yaşayan İnsan Hazinleri kapsamında görüşmüştür. Musa Ağun un kemençe yapım tekniği şöyledir: Kemençe bütün meyve veren ağaçlardan yapılır. En çok tercih edileni erik ağacıdır. Kaliteli ve sağlam bir kemençenin yapımı için 10 gün yeterli bir süredir. Kemençenin boyutlarına göre ağaçlar prizma şeklinde kesilir. Bu prizmalara kemençenin ana gövdesinin formu çizilir ve bu çizgilere göre kalan kısımlar çizilir. Ana gövde ve kemençenin tutulan baş kısmı bir bütün hâlinde ortaya çıkar. Daha sonra kemençenin içi oyulmaya başlanır. Oyma işlemi bitikten sonra kapak kısmı yapılır. Bu kısım kemençenin oyulan üst yüzeyini kapatacak şekilde hazırlanır. İnce bir tabaka hâline gelen kapak zımpara ile bombeleştirilir. Kıl testere veya maket bıçağı ile ses delikleri açılır. Daha sonra kulak, klavye ve eşikler yapılarak kemençeye sabitlenir. Kemençeye boya ve vernik sürülür. Boya ve vernik kuruduktan sonra kemençeye telleri takılır, akort yapılır. Kemençe çalınmaya hazır hale gelir.

83 MEHMET BALABAN Mehmet Balaban 1949 yılında Rize nin Fındıklı ilçesinde doğmuştur yılında Bandırma Sanat Enstitüsü nden mezun olmuştur. Evli ve üç çocuğu vardır yılında Rize Yapı Meslek ve Muhasebe Kurumu nda teknisyen olarak çalışmıştır de oradan ayrıldı ve Libya ya gitmiştir te Fındıklı ya dönmüş ve yapı işleri atölyesi açmıştır. Hâlâ bu atölyeyi işletmekte ve çıraklar yetiştirmektedir. Mehmet Usta kaybolmakta ve çürümekte olan geleneksel mimari eserlerini yapabilir durumunda olan bir ustadır. Göz dolma evler ve serender denen kiler artık inşa edilmiyor. Fakat restorasyon çalışmaları yapılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı nın desteği ile yeniden yapılandırılan evlerde çalışan ustalardan biri Mehmet Balaban dır yılında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı nın projesi kapsamında serender yapmıştır. Mehmet Balaban serenderi kestane ağacından yapıyor. Serenderin üzerine kurulan direklerin altı metre olduğunu, alt taban geçmelerinin dört tane olduğunu belirtmiştir. Serenderler daha çok direk sayıları ile anılır. Dört, altı, sekiz direkli diye isimlendirilir. Mehmet Ustanın yaptığı son serender sekiz direklidir. Yaklaşık altı ayda tamamlanan serenderin süslemelerini de Mehmet Balaban yapmıştır. Gerek el yordamıyla gerekse makinelerle süslemesi ahşaba işlemiştir SABRİ DEMİR 1950 de Rize nin Fındıklı ilçesinde doğmuştur. Lise mezunudur. Emeklidir. Evli ve iki çocuk babasıdır yılından beri kemençe yapıp çalıyor. Ustası Nurdoğan Demir ağabeyi.

84 68 Dut, ardıç, erik ağaçlarını kemençe yapımında kullanıyor. Kemençenin sesine ve süsüne emek vererek üretim yaptığını belirtiyor. Diğer kemençelerden farklı olmak üzere parçalı kemençe yapıyor. Parçalı kemençe üretimini kendi keşfetmiş. Parçalı kemençenin daha iyi ses çıkarttığını söylüyor. Kemençenin ana gövdesini bütün bir ağaç parçasını oymadan yapıyor. Ana gövdenin her bir duvarını ayrı parçaları birleştirerek meydana getiriyor. Böylece ham ağacın olanağı kadar değil kendi istediği kadar ebatlara ulaşabiliyor. Bu parçalı kemençeye yaprak kemençe de diyor. Yayları ise at kuyruğundan elde ediyor. Sarmaşık ağacından da kemençe üretiyor. Bu kemençenin daha yanık bir ses çıkarttığını belirtiyor. Ham halinde gelen ağaç parçasını önceden belirlediği kalıba göre testere ile kesiyor. Bu kalıbın eşiğe kadar olan kısmı 40cm, kemençenin baş kısmı ise 7 cm olarak belirlenmiş. Kesilen parçalar zımparalanır ve tutkal ile yapıştırılır. Daha sonra kapak, alt eşik, orta eşik, kravat ve baş kısmı takılır. Kulak denen akort tuşları takıldıktan sonra kemençenin üç teli takılır. Kullanılan malzemeler elektrikli el testeresi, zımpara, kıl testere, bıçak ve tutkal. İşlem bittikten sonra cila ve vernik de kullanılır YILMAZ ŞİŞMAN 1953 te Rize nin Fındıklı ilçesinde doğmuştur. Rize Ticaret Meslek Lisesi mezun olmuştur. Çaykur Çay Fabrikası ndan 1998 yılında emekli olmuştur. Evli ve bir çocuğu var. İlkokuldan beri acemice ahşap işleri ile uğraşıyor. Emekli olduğundan beri profesyonelce bu uğraşlarına devam ediyor. Halk eğitim merkezinde de usta öğretici olarak usta-çırak ilişkisini devam ettiriyor. Kemençe, bıçak gibi ahşap işleri yapabiliyor. Fakat en önemli özelliği Rize kültürüne ait somut kültürel mirasları, geleneksel mimarileri yaptığı

85 69 maketlerde yaşatmasıdır. Kültürel animasyon üreticisidir. Gerçeğine bire bir benzeyen göz dolma evler, serenderler, değirmenler, tarım aletleri, geleneksel mutfak aletleri gibi birçok kültürel değerin küçük ölçekli hâllerini üretiyor. Göz dolması evleri ahşap çatma ve çakıl taşları kullanarak üretiyor. Bu evlerin çatıları sabit değil. Böylece evlerin içindeki geleneksel düzeni de yansıtabiliyor. Serenderleri orijinali gibi geçme yöntemiyle yapıyor. Ev, serender gibi diğer kültürel animasyonlar cilalı ve elektrik sistemlerine sahip. Evlerde aydınlatma kullanılmıştır. Su değirmenlerinin sıklıkla yer aldığı ve unutulmaya yüz tuttuğu Rize de Yılmaz Şişman değirmenlerin de minyatürünü yapmıştır. Değirmenin çatısı portatif olduğu için iç aksanı da görmek mümkündür. Yaklaşık cm uzunluğunda olan değirmen su ile çalışabilmektedir. Gerçek su değirmenleri hızla akan ırmak suyu ile çalışır; bu minyatür değirmene de el yordamıyla su verilince değirmenin içinde bulunan küçük değirmen taşı çalışmaktadır. Gerçeğine çok benzeyen sadece ebadı küçük olan bu animasyonlar kültürün aktarılması açısından çok önemlidir. Yılmaz Şişman doğada bulduğu taşları, ağaçları hammadde olarak kullanıyor. El testeresi, bıçak, keser, çivi, çekiç, kıl testere, tutkal, cila ve vernik kullanarak üretim yapıyor ALİ COŞKUN YILMAZ 1938, Hemşin Nurluca Köyü nde doğmuştur. İlkokul mezunudur. Serbest meslek sahibi idi yılında emekli olmuştur. Emekli olduğundan beri yaklaşık otuz yıldır baston yapıyor; ahşap işleri ile uğraşıyor. Evli ve dört çocuğu var. Baston yapımı ustasıdır. Ahşap oyma ve yonta yöntemleri ile kültürel animasyon örnekleri verir. Yöreye ait kültürel unsurların minyatürlerini

86 70 yapıyor. Bir usta tarafından yetiştirilmedi. Kendi tekniğini kendisi geliştirdi; fakat kendini geliştirmek için İstanbul Büyük Şehir Belediyesi Sanat ve Meslek Eğitimi Kursları na gidiyor. Bugüne kadar birçok sergi açtı tarihleri arasında İstanbul da altı kere düzenlenen geleneksel Rize Tanıtım Günleri nde sergi açtı tarihleri arasında Ankara Atatürk Kültür Merkezi nde düzenlenen geleneksel Rize Tanıtım Günleri nde de sergi açtı ve 2010 yıllarında Kadıköy Halk Eğitim Merkezi ve Akşam Sanat Okulu nda baston sergileri açtı. Burada çok talep gördüğünü ve fazlaca baston sattığını anlattı. Ali Coşkun usta ham madde olarak kumar ağacı kullanıyor. Kumar ağacı, Doğu Karadeniz yöresine özgü bir ağaçtır; yöre de orman gülü olarak da bilinir. Baston yapımında kızılcık ve elma ağacı kullanıyor. Elma ağacı ile Doğu Karadeniz yöresine özgü olan demir elma olarak da bilinen ağaç kastediliyor. Ali Coşkun Yılmaz ın baston yapım tekniği şöyledir: Göz kararı bir ölçü ile ağaç dalları kesiliyor. Ağaç kesme işleminde elektrikli testere kullanılıyor. Daha küçük parçalarda ise el testeresi kullanılıyor. Daha sonra rende yardımı ile malzemenin fazlalıkları alınıyor. Ağaçtan kesilen parçalar fırınlanıyor. Fırınlanma işlemi yörede yaygın olan kuzine sobasında yapılıyor. Böylece yumuşayan ağaçların kabukları soyuluyor. Sonra yontma işlemine başlanıyor. Yontma işlemi sırasında farklı uzunlukta ve genişlikte olan bıçaklar kullanılıyor. Bastona şekil verilirken küçük bir çakı ve eğe 13 kullanılıyor. Şekillerin keskin hatlarının belirlenmesi için kâğıt zımpara ile düzeltiliyor. Baston olacak çubuğun üst kısmına göre şekil veriliyor. 13 Maden, tahta vb.nin pürüzlerini düzeltmek için kullanılan, üzeri pürtüklü, sert, ensiz, çelik araç.(

87 71 Çubuğun üst kısmı ne kadar genişse o kadar ayrıntılı şekiller çalışılabiliyor. (Türkiye haritası, atlas, insan portresi vb.) Yontama işlemi bitip istenen şekil verildikten sonra zımpara işlemi uygulanıyor. Zımpara makinesi ile baştan aşağı baston zımparalanıyor. Baston formu iyice ortaya çıkıp son şeklini verilmiş olunuyor. Pürüzsüzleşen bastona cila ve vernik sürülüyor. Böylece hem bastonun ömrü uzuyor hem de daha şık bir görüntü elde ediliyor. Resim 3.6: Baston Ali Coşkun Yılmaz genel baston yapım tekniğinden daha farklı bir teknikle çalışıyor. Bastonu yaparken fırınlama, tornalama, sap kesimi uç takma gibi marangozhanelerde yapılan uygulamaları kullanmıyor. Yöresel bir ağaç olan kumar ağacının (orman gülünün) dalını bir bütün hâlinde kullanıyor. Baston birbirine eklenmiş parçalardan oluşmuyor. Bastonun kalın olan baş kısmına atlas, insan suratı, hayvan figürleri gibi heykelvari işlemeler yapıyor. Rize de baston yapımı hiçbir zaman yaygın olmamıştır. Geleneksel giysilerde ve günlük hayatta baston tercih edilen bir araç değildir. Bu sebeple, bu çalışmada baston Rize nin geleneksel el sanatları kapsamında değerlendirilmemiştir. Ali Coşkun ustanın yöresel bir ürün olan kumar ağacını

88 72 değerlendirmesi ve bunun başka hiç kimse tarafından yapılmaması bu çalışma için önemli bir konudur. Ali Coşkun Yılmaz ın kültürel animasyon örneklerini yapma teknikleri ise şöyledir: Ali Coşkun Yılmaz Doğu Karadeniz ormanlarında yetişen kumar ağacının dallarından faydalanarak çeşitli animasyon örnekleri veriyor. Kumar ağacı kolay kesilen ve yontulabilen bir ağaçtır. Ağaç kesildikten sonra rende yardımı ile fazlalıkları alınıyor. Boyutlarının bir önemi olmaksızın kesilen dallar fırınlanıyor. Kabukları soyuluyor. Temiz bir ham madde elde eden Ali Coşkun Usta, yaratıcılığını konuşturarak bu ağaçları yontuyor. Yontma işleminde farklı boyutlarda bıçaklar, çakılar ve zımpara kullanıyor. Küçük ayrıntıların yontulması için çekiç ve tornavidadan faydalanılıyor. Ali Coşkun Yılmaz baston dışındaki ahşap işlerini iki yöntem ile yapıyor: İlk yöntemde kesme ve monte etme işlemleri ile maket yapar gibi ahşaba şekil veriyor; ikinci yöntemde ise bütün bir ahşaba kesme ve monte etme işlemi yapmadan oyarak ve yontarak şekil veriyor.

89 73 Resim 3.7: Çıkrık Yukarıda yer alan fotoğrafta Ali Coşkun Usta nın keserek yapıştırarak monte ederek yaptığı çıkrık şekli verilmektedir. Bu çıkrık, Rize Bezi yapımında kullanılan keten ve kenevir ipliğinin eğrilmesi için tasarlanmış geleneksel bir ürünün animasyonudur. Bu ahşap işinde görüldüğü gibi ahşap dışındaki malzemeler de kullanılmıştır. Kolay bükülebilen demir ya da alüminyum parçalar da animasyonun orijinaline benzetilmesi için kullanılmıştır.

90 74 Resim 3.8: Taş köprüde horon oynayan geleneksel kıyafetli halk Fotoğraf 8 de Karadeniz yöresine ait yöresel halk oyunu tasvir edilmiştir. Derelerin üstüne kurulan asırlık taş köprülerin canlandırılması için küçük çakıl taşları kullanılmıştır. Taş köprünün üstüne konumlandırılan beş figür aynı ahşabın oyulması ile ortaya çıkarılmıştır. Bütün bir ahşap parçanın üzerine yukarıdaki fotoğrafta yer alan insan figürleri çizilmiştir. Çizgilerin dışında kalan bölümler el testeresi ile kabaca kesilmiştir. Figürlerin netleşmesi için kıl testere kullanılmıştır. Ayrıntıların yontulması için farklı boyutlarda bıçaklar kullanılmıştır. Zımpara yardımı ile pürüzsüz bir görünüm kazandırılmıştır. İnsan figürlerinin üzerindeki saç, düğme, ayakkabı, yemeni gibi siyah ayrıntılar ince uçlu bir demirin ısıtılması ile yapılmıştır. Isınan demir ahşabı yakarak siyah izler vermiştir. İnsan figürleri Rize Hemşin halkını temsil eder. Geleneksel kıyafetler canlandırılmaya çalışılmıştır. Hemşinli kadınların taktığı başörtüsü dikkat çeken bir unsurdur. Halk arasında kukula denen ve Hemşin e özgü bir

91 75 bağlama şekli olan başörtüsü günlük yaşamda da kullanılan bir aksesuardır. Geleneksel halk çalgısı olan tulum da canlandırılmıştır. Ali Coşkun Yılmaz ın gelenekseli canlandırdığı bunun gibi pek çok kültürel animasyon örnekleri vardır. Resim 3.9: Kağnı RİZE EL SANATI USTALARININ YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ KRİTERLERİNE UYUMU Aşağıda maddeler hâlinde verilen YİH kriterlerine göre çalışmada adı geçen el sanatı ustaları değerlendirilmiştir. Değerlendirme tablo ile gösterilmiştir. Tabloya kriterleri temsil eden harfler yerleştirilmiştir. Usta hangi maddenin temsil ettiği özelliği taşıyorsa o maddenin altına işaret konulmuştur. a) Ustalığını 10 yıldır icra ediyor olması, b) Sanatını usta-çırak ilişkisi ile öğrenmiş olması, c) Bilgi ve becerisini uygulamadaki üstünlüğü,

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALKBİLİMİ ANABİLİM DALI

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALKBİLİMİ ANABİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALKBİLİMİ ANABİLİM DALI UNESCO YAŞAYAN İNSAN HAZİNELERİ ULUSAL SİSTEMLERİ NİN, SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASIN YAŞATILMASINA VE GELECEK KUŞAKLARA AKTARILMASINA

Detaylı

Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) İhtisas Komitesi. Prof. Dr. Öcal OĞUZ Komite Başkanı

Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) İhtisas Komitesi. Prof. Dr. Öcal OĞUZ Komite Başkanı Somut Olmayan Kültürel Miras (SOKÜM) İhtisas Komitesi Prof. Dr. Öcal OĞUZ Komite Başkanı Komite Üyeleri Komite Başkanı: Prof. Dr. M. Öcal OĞUZ Gazi Üniversitesi Türk Halk Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Başkan

Detaylı

Somut Olmayan Kültürel Miras. İrem ALPASLAN

Somut Olmayan Kültürel Miras. İrem ALPASLAN Somut Olmayan Kültürel Miras İrem ALPASLAN Sunum Planı Somut Olmayan Kültürel Miras Sözleşme Öncesinde Önemli Süreçler Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi Sözleşme Madde 2: Tanımlar Listeler

Detaylı

görülen sanat görülmektedir? dallarını belirtiniz.

görülen sanat görülmektedir? dallarını belirtiniz. Karahanlılar Dönemine ait Kalyan Minaresi (Buhara) Selçuklular Döneminden kalma bir seramik tabak Selçuklulara ait "Varka ve Gülşah adlı minyatür Türkiye Selçuklu halısı, XIII. yüzyıl İlk dönemlere Türk

Detaylı

TÜRKSOY ÜYESİ ÜLKELER UNESCO MİLLÎ KOMİSYONLARI İKİNCİ TOPLANTISI ÇALIŞMA RAPORU

TÜRKSOY ÜYESİ ÜLKELER UNESCO MİLLÎ KOMİSYONLARI İKİNCİ TOPLANTISI ÇALIŞMA RAPORU TÜRKSOY ÜYESİ ÜLKELER UNESCO MİLLÎ KOMİSYONLARI İKİNCİ TOPLANTISI ÇALIŞMA RAPORU (16 17 Eylül 2011, Kazan, Tataristan Cumhuriyeti, Rusya Federasyonu) Tataristan Cumhuriyeti (RF) Kültür Bakanlığı ve Uluslararası

Detaylı

GÖRSEL SANATLAR. Mehmet KURTBOĞAN

GÖRSEL SANATLAR. Mehmet KURTBOĞAN GÖRSEL SANATLAR Mehmet KURTBOĞAN TÜRK SÜSLEME SANATLARI??? NELERDİR? Türk süsleme sanatları a) Tezhip b) Hat c) Ebru ç) Çini d) Minyatür e) Cam bezeme (Vitray) f) Bakırcılık g) Cilt sanatı h)halı sanatı

Detaylı

KÜLTÜR VARLIKLARI, ANITSAL YAPILAR, SİTLER vb. ÇEVRE VE PEYZAJ TASARIMI

KÜLTÜR VARLIKLARI, ANITSAL YAPILAR, SİTLER vb. ÇEVRE VE PEYZAJ TASARIMI KÜLTÜR VARLIKLARI, ANITSAL YAPILAR, SİTLER vb. ÇEVRE VE PEYZAJ TASARIMI Kültür varlıkları ; tarih öncesi ve tarihi devirlere ait bilim, kültür, din ve güzel sanatlarla ilgili bulunan veya tarih öncesi

Detaylı

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI TÜRKİYE CUMHURİYETİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANABİLİM DALI ÇUKUROVA ANONİM HALK EDEBİYATI VE ÂŞIK EDEBİYATINDA SÖZLÜ TARİH Esra ÖZKAYA YÜKSEK LİSANS TEZİ ADANA

Detaylı

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALKBİLİMİ ANABİLİM DALI

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALKBİLİMİ ANABİLİM DALI T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK HALKBİLİMİ ANABİLİM DALI UNESCO NUN 1989 TARİHLİ POPÜLER VE GELENEKSEL KÜLTÜRÜN KORUNMASI TAVSİYE KARARI NIN HALKBİLİMİ ÇALI MALARINA ETKİSİ Hazırlayan

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI SORGULAMA PROGRAMI 3-4 Aile bireyleri birbirlerine yardımcı olurlar. Anahtar kavramlar: şekil, işlev, roller, haklar, Aileyi aile yapan unsurlar Aileler arasındaki benzerlikler ve farklılıklar Aile üyelerinin farklı rolleri

Detaylı

UNESCO Dünya Mirası. http://whc.unesco.org/en/list/

UNESCO Dünya Mirası. http://whc.unesco.org/en/list/ UNESCO Dünya Mirası UNESCO Dünya Miras Listesi, Dünya Miras Komitesi nin üstün evrensel değere sahip olduğunu onayladığı kültürel, doğal ve karma miras alanlarını içermektedir. 802 si kültürel, 197 si

Detaylı

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU Fakültemiz lisans programında açılan MĐM 376 Anadolu Uygarlıkları Teknik Seçmeli Dersi kapsamında yapılması planlanan Đstanbul

Detaylı

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu. Basın Duyurusu. UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Büyük Buluşması

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu. Basın Duyurusu. UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Büyük Buluşması UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Basın Duyurusu UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Büyük Buluşması 16-17 Kasım 2012 Concorde De Luxe Resort Hotel Antalya UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Büyük Buluşması, Genel

Detaylı

SANAT TARİHİ SANAT TARİHİ NEDİR? Sanat Tarihi, geçmişte varlık göstermiş uygarlıkların ortaya koyduğu her tür taşınır ve taşınmaz maddi kültür varlıklarını inceleyen bir bilim dalıdır. Güzel Sanatlar ve

Detaylı

Üç Şerefeli Camii. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Üç Şerefeli Camii. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Üç Şerefeli Camii Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı Aralık 25, 2006 2 İçindekiler 0.1 Üç Şerefeli Cami......................... 4 0.1.1 Osmanlı Mimarisinde Çığır Açan İlklerin Buluştuğu Cami............................

Detaylı

YÜKSEKÖĞRETİM KURULU YARDIMCI DOÇENT 12.02.2015 : AKSARAY ÜNİVERSİTESİ/EĞİTİM FAKÜLTESİ/GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ/RESİM-İŞ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI/

YÜKSEKÖĞRETİM KURULU YARDIMCI DOÇENT 12.02.2015 : AKSARAY ÜNİVERSİTESİ/EĞİTİM FAKÜLTESİ/GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ/RESİM-İŞ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI/ MUSTAFA DİĞLER ÖZGEÇMİŞ YÜKSEKÖĞRETİM KURULU YARDIMCI DOÇENT 12.02.2015 Adres : AKSARAY ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ BÖLÜMÜ RESİM- İŞ EĞİTİMİ ANABİLİM DALI 6800 AKSARAY Telefon

Detaylı

PARK-BAHÇE VE PEYZAJ MİMARİSİ

PARK-BAHÇE VE PEYZAJ MİMARİSİ PARK-BAHÇE VE PEYZAJ MİMARİSİ Yrd.Doç.Dr. Simay KIRCA 2017-2018 Güz Yarıyılı DERS 5 KÜLTÜREL PEYZAJLAR Kültür; toplumların yaşam biçimleri, gelenek ve göreneklerinin, üretim olanaklarının bileşkesi olarak

Detaylı

SULTAN IZZETTIN KEYKAVUS TÜRBESİ, 1217, SİVAS

SULTAN IZZETTIN KEYKAVUS TÜRBESİ, 1217, SİVAS SELÇUKLU MİMARİSİ Selçuklular Orta Asya dan Anadolu ve Ön Asya ya yolculuklarında Afganistan, İran, Irak, Suriye topraklarındaki kültürlerden ve mimari yapılardan etkilenmiş, İslam dinini kabul ederek

Detaylı

Cumhuriyet Dönemi nde ;

Cumhuriyet Dönemi nde ; O Orta Asya Türklerinin bahçe düzenlemeleri hakkındaki bilgilerimiz oldukça kısıtlıdır. Bunun en büyük nedeni belki de Türklerin mekan olusturmada toprak, kerpic gibi cabuk dağılan malzeme kullanmalarının

Detaylı

KARMA METAL CNC LAZER KESİM FERFORJE

KARMA METAL CNC LAZER KESİM FERFORJE KARMA METAL CNC LAZER KESİM FERFORJE Ferforje bir sanat olarak tanımlanmaktadır. Ferforje, Fransızca "Fer forgé" kelimesinden gelmektedir ve Fransızca'da "dövme demir" anlamına gelmektedir. Günümüzde Ferforje

Detaylı

KÜLTÜREL MİRAS VE EĞİTİM POLİTİKALARI

KÜLTÜREL MİRAS VE EĞİTİM POLİTİKALARI KÜLTÜREL MİRAS VE EĞİTİM POLİTİKALARI SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASI SÖZLEŞMESİ Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Sözleşmesi 2003 yılında kabul edilen bir UNESCO Sözleşmesidir. 2006 yılında

Detaylı

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ. Doç.Dr. Yunus KOÇ

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ. Doç.Dr. Yunus KOÇ HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ Doç.Dr. Yunus KOÇ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI ÖĞRETİM ÜYESİ SAYILARI/İSTATİSTİKLER Görevlendirme: 1 profesör (yabancı

Detaylı

UNESCO DÜNYA MİRAS ALANLARI - TÜRKİYE

UNESCO DÜNYA MİRAS ALANLARI - TÜRKİYE UNESCO DÜNYA MİRAS ALANLARI - TÜRKİYE İÇERİK Dünya Kültürel ve Doğal Mirasının Korunmasına Dair Sözleşme Dünya Miras Listesi Türkiye nin Dünya Miras Listesi ndeki Yeri Geçici Liste Dünya Miras Listesine

Detaylı

TED KDZ. EREĞLİ KOLEJİ VAKFI ÖZEL ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SOSYAL BİLGİLER DERSİ 5. SINIF YILLIK PLANI

TED KDZ. EREĞLİ KOLEJİ VAKFI ÖZEL ORTAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SOSYAL BİLGİLER DERSİ 5. SINIF YILLIK PLANI 07-11.10.201 0.09/01-04.10.201 2-27.09.201 09-20.09.201 TED KDZ. EREĞLİ KOLEJİ VAKFI ÖZEL ORTAOKULU 201 2014 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI SÜRE ÖĞRENME ALANI: Birey ve Toplum ÜNİTE: Haklarımı Öğreniyorum ARA DİSİPLİNLER

Detaylı

SANAT ve TASARIM ANABİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

SANAT ve TASARIM ANABİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI SANAT ve TASARIM ANABİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI BİLİMSEL HAZIRLIK PROGRAMI Z/S TEO. UYG. TOP. ULUSAL ECTS ST-401 Temel Sanat Eğitimi I S 3 0 3 3 5 ST-403 Genel Sanat Tarihi S 3 0 3 3 5 ST-405

Detaylı

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü Sayı : 94166756-730-E.11165353 03.11.2015 Konu: UNESCO Kardeş Okullar Ağı Programı (ASPnet) DAĞITIM YERLERİNE İlgi: UNESCO Türkiye

Detaylı

UNESCO Kültür Sektörü. İrem ALPASLAN UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Kültür Sektör Uzmanı. 31 Ekim - 1 Kasım 2014, Antalya

UNESCO Kültür Sektörü. İrem ALPASLAN UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Kültür Sektör Uzmanı. 31 Ekim - 1 Kasım 2014, Antalya UNESCO Kültür Sektörü İrem ALPASLAN Kültür Sektör Uzmanı 31 Ekim - 1 Kasım 2014, Antalya Sunum Planı: UNESCO (Kuruluş) Sözleşmesinde Kültür Geçmişten Bugüne Kültür Sektörü Önceliklerinin Gelişimi Genel

Detaylı

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ 1 632-1258 HALİFELER DÖNEMİ (632-661) Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali, her biri İslam ın yayılması için çalışmıştır. Hz. Muhammed in 632 deki vefatından sonra Arap

Detaylı

KONU 2: HAMMADDE KAVRAMI, HAMMADDE ÇEŞİTLERİ, HAMMADDE TEMİNİ VE STRATEJİLERİ

KONU 2: HAMMADDE KAVRAMI, HAMMADDE ÇEŞİTLERİ, HAMMADDE TEMİNİ VE STRATEJİLERİ KONU 2: HAMMADDE KAVRAMI, HAMMADDE ÇEŞİTLERİ, HAMMADDE TEMİNİ VE STRATEJİLERİ İnsan, dünya üzerinde göründüğü andan itibaren, çeşitli gereksinmelerini karşılamakta yardımcı olacak olan alet ve silahlarını

Detaylı

Yaygın Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü TÜRKİYE DE YAYGIN EĞİTİM

Yaygın Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü TÜRKİYE DE YAYGIN EĞİTİM Yaygın Eğitim Enstitüsü Müdürlüğü TÜRKİYE DE YAYGIN EĞİTİM HAZIRLAYANLAR: Md. Yrd. Şinasi BAYRAKTAR Baş Öğretmen Dr. Ayşegül GÜLTEKİN TOROSLU Uzman Öğretmen Menevşe SARAÇOĞLU Öğretmen Sevgi SÜREK 15 Kasım

Detaylı

Yaşam alanları ihtiyaca ve koşullara göre değişiklik

Yaşam alanları ihtiyaca ve koşullara göre değişiklik ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (30 Ekim - 15 Aralık 2017) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU Dersin Adı Geleneksel Konut Mimarisi Sözlüğü Kodu Dönemi Zorunlu/Seçmeli MSGSÜ Kredi

Detaylı

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU Dersin Adı İnce Yapı I Kodu Dönemi Zorunlu/Seçmeli MSGSÜ Kredi AKTS MYR107 I Zorunlu

Detaylı

BATMAN VALİLİĞİ PROJELER KOORDİNASYON MERKEZİ SODES PROJELERİ

BATMAN VALİLİĞİ PROJELER KOORDİNASYON MERKEZİ SODES PROJELERİ BATMAN VALİLİĞİ PROJELER KOORDİNASYON MERKEZİ AMAÇ HEDEF GRUP Çocuklar ve gençlerin kültürel ve sanatsal becerilerini geliştirerek, kültür ve sanat alanında gelişimine katkıda bulunmak ve onları kültür

Detaylı

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN ve ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN ve ZAMAN 1.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (28 EKİM -13 ARALIK 2013) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında 28 Ekim 2013-13 Aralık 2013 tarihleri arasında işlediğimiz ikinci temamıza ait bilgiler,

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ. Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ Konu:14.YÜZYIL BEYLİKLER DÖNEMİ MİMARİSİ İran üzerinden geçerek Batı Anadolu'ya yerleşen Türk boyların dan bir bölümü 13. yüzyıl sonlarında

Detaylı

VI.ETAP ÇARŞI CADDESİ

VI.ETAP ÇARŞI CADDESİ VI.ETAP ÇARŞI CADDESİ PROJE ÖZETİ PARSEL ALANI PROJE KAPALI ALANI PROJE TANIMI Çanakkale; tarihinin her döneminde birçok kültüre ev sahipliği yapmış, coğrafi konumu, zengin tarihi ve kültürel mirasıyla,

Detaylı

İSTANBUL DA, XIX. YÜZYIL OSMANLI MİMARLIĞINDA GÖRÜLEN AMPİR ÜSLUPTAKİ MADENİ ŞEBEKELER

İSTANBUL DA, XIX. YÜZYIL OSMANLI MİMARLIĞINDA GÖRÜLEN AMPİR ÜSLUPTAKİ MADENİ ŞEBEKELER Sanat Tarihi Dergisi Sayı/Number:XIII/1 Nisan/April2004, 169-180 İSTANBUL DA, XIX. YÜZYIL OSMANLI MİMARLIĞINDA GÖRÜLEN AMPİR ÜSLUPTAKİ MADENİ ŞEBEKELER Kadriye Figen VARDAR Osmanlı Devleti XVIII. yüzyıldan

Detaylı

GELENEKSEL GIDA VE DİĞER TEMEL KAVRAMLAR

GELENEKSEL GIDA VE DİĞER TEMEL KAVRAMLAR GELENEKSEL GIDA VE DİĞER TEMEL KAVRAMLAR 2016 Geleneksel gıdalar, her kültürde olduğu gibi Türkiye de de coğrafya, iklim, tarımsal üretim imkanları ve hepsinin üzerinde de «geleneksel yaşam tarzının» etkisi

Detaylı

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu 4. Türksoy Üye Devletleri UNESCO Millî Komisyonları Toplantısı 2. Kültürel ve Doğal Miras Semineri

UNESCO Türkiye Millî Komisyonu 4. Türksoy Üye Devletleri UNESCO Millî Komisyonları Toplantısı 2. Kültürel ve Doğal Miras Semineri UNESCO Türkiye Millî Komisyonu 4. Türksoy Üye Devletleri UNESCO Millî Komisyonları Toplantısı 2. Kültürel ve Doğal Miras Semineri DÜNYA MİRASI KAVRAMI Dünya Mirası, geçmişimizden bize kalan, günümüzde

Detaylı

KORE CUMHURİYETİ VE JAPONYA NIN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL HAZİNE POLİTİKASI

KORE CUMHURİYETİ VE JAPONYA NIN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL HAZİNE POLİTİKASI KORE CUMHURİYETİ VE JAPONYA NIN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL HAZİNE POLİTİKASI The Policy for Intangible Cultural Heritage of Republic of Korea and Japan Yong-Goo KIM* ÖZ Kore Cumhuriyeti ve Japonya küreselleşme

Detaylı

Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Projesi

Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Projesi Eğitimde ve Toplumsal Katılımda Cinsiyet Eşitliğinin Sağlanması Projesi 2005-2008 Gerçekleştirmek istediğimiz hedeflerimiz var... Birleşmiş Milletler Bin Yıl Hedefleri: Tüm kız ve erkek çocuklarının ücretsiz,

Detaylı

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler

Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS Ön Koşul Dersler Dersin Adı Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 2+0 2 3 Ön Koşul Dersler Dersin Dili Türkçe Dersin Türü Seçmeli Dersin Koordinatörleri Dersi Veren Dersin Yardımcıları Dersin

Detaylı

Bozkır hayatının başlıca ekonomik faaliyetleri neler olabilir

Bozkır hayatının başlıca ekonomik faaliyetleri neler olabilir Kısrak sütünden üretilen kımız, darıdan yapılan begni bekni ve boza Türklerin bilinen içecekleriydi Bozkır hayatının başlıca Bu Türklerin kültürün bilinen önemli en eski gıda ekonomik faaliyetleri neler

Detaylı

DİCLE ÜNİVERSİTESİ PROJE KOORDİNASYON UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ

DİCLE ÜNİVERSİTESİ PROJE KOORDİNASYON UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ DİCLE ÜNİVERSİTESİ PROJE KOORDİNASYON UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ 2014-2015 Eğitim-Öğretim Yılı ETKİNLİK BÜLTENİ 1 Proje Koordinasyon Uygulama ve Araştırma Merkezi 2014-2015 Eğitim Öğretim Yılı 2008

Detaylı

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI TANITIM YÖNERGESİ (*) BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI TANITIM YÖNERGESİ (*) BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI TANITIM YÖNERGESİ (*) BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 - (1) Bu Yönergenin amacı, Diyanet İşleri Başkanlığı merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatları

Detaylı

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ULUSLARARASI YARIŞMALARDA DERECE ALAN ÖĞRENCİLERİN ÖDÜLLENDİRİLMESİNE DAİR YÖNERGE

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ULUSLARARASI YARIŞMALARDA DERECE ALAN ÖĞRENCİLERİN ÖDÜLLENDİRİLMESİNE DAİR YÖNERGE MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ULUSLARARASI YARIŞMALARDA DERECE ALAN ÖĞRENCİLERİN ÖDÜLLENDİRİLMESİNE DAİR YÖNERGE BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 - (1) Bu Yönergenin amacı; Millî Eğitim

Detaylı

Ekolojik Tasarımlar ve Sanat

Ekolojik Tasarımlar ve Sanat Ekolojik Tasarımlar ve Sanat Çevre, çok geniş kapsama sahip olan bir kavram olduğu için, tek bir tanım yerine bu konuda yapılmış araştırmalarda kullanılan çeşitli tanımları bulunmaktadır. Çevre: İnsanın

Detaylı

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN 4. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (30 Ekim- 15 Aralık 2017) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her altı

Detaylı

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği

Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ. Geleneksel Türk Müziği GELENEKSEL TÜRK MÜZİĞİYLE AMATÖR OLARAK İLGİLENEN BİREYLERİN ORTAÖĞRETİM DERS SÜREÇLERİNDE YER ALAN GELENEKSEL ÖĞRETİ VE UYGULAMALARI DEĞERLENDİRME DURUMLARI Yrd.Doç.Dr. Serap YÜKRÜK GİRİŞ Sanat eğitiminin

Detaylı

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ

KENDİMİZİ İFADE ETME YOLLARIMIZ 4. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (07 Aralık 2015-15 Ocak 2016) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Geleneksel Türk El Atatürk Üniversitesi 2000. Doktora Eğitim Bilimleri Ahmet Yesevi Üniversitesi 2008

Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Geleneksel Türk El Atatürk Üniversitesi 2000. Doktora Eğitim Bilimleri Ahmet Yesevi Üniversitesi 2008 ÖZ GEÇMiŞ 1. Adı Soyadı : Ömer Zaimoğlu 2. Doğum Tarihi : 22 Ocak 1977 3. Unvanı : Yrd. Doç. Dr 4. Öğrenim Durumu : Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Geleneksel Türk El Atatürk Üniversitesi 2000 Sanatları

Detaylı

UNESCO YAŞAYAN İNSAN HAZİNELERİ ULUSAL SİSTEMLERİNİN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASINDAKİ ETKİLERİ ÜZERİNE ULUSAL SİSTEMLER ANALİZİ

UNESCO YAŞAYAN İNSAN HAZİNELERİ ULUSAL SİSTEMLERİNİN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASINDAKİ ETKİLERİ ÜZERİNE ULUSAL SİSTEMLER ANALİZİ T.C. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI ARAŞTIRMA VE EĞİTİM GENEL MÜDÜRLÜĞÜ UNESCO YAŞAYAN İNSAN HAZİNELERİ ULUSAL SİSTEMLERİNİN SOMUT OLMAYAN KÜLTÜREL MİRASIN KORUNMASINDAKİ ETKİLERİ ÜZERİNE ULUSAL SİSTEMLER

Detaylı

ÜLKER (OKÇUOĞLU) MUNCUK MÜZESİNDE BULUNAN HAVLULARDAN ÖRNEKLER

ÜLKER (OKÇUOĞLU) MUNCUK MÜZESİNDE BULUNAN HAVLULARDAN ÖRNEKLER G.Ü. SANAT VE TASARIM FAKÜLTESİ ÜLKER (OKÇUOĞLU) MUNCUK MÜZESİNDE BULUNAN HAVLULARDAN ÖRNEKLER 1 Yrd.Doç.Nursel BAYKASOĞLU **Yrd.Doç.Dr. Tomris YALÇINKAYA Türk kültüründe temizliğe verilen önem, temizlik

Detaylı

ÜNİVERSİTELERARASI KARİKATÜR YARIŞMASI ŞARTNAME

ÜNİVERSİTELERARASI KARİKATÜR YARIŞMASI ŞARTNAME ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı ÜNİVERSİTELERARASI KARİKATÜR YARIŞMASI ŞARTNAME Konu: Üniversitede Engelli Olmak, Dezavantaj yaşayan üniversite öğrencilerinin öğrenim

Detaylı

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Konu Anlatımlı Soru Bankası ESKİ TÜRK DİLİ VE LEHÇELERİ...

İÇİNDEKİLER. Birinci Bölüm ÖABT Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Konu Anlatımlı Soru Bankası ESKİ TÜRK DİLİ VE LEHÇELERİ... İÇİNDEKİLER Birinci Bölüm... 7 ESKİ TÜRK DİLİ VE LEHÇELERİ... 8 Türk Dillerinin Sınıflandırılması... 14 Türk Dillerinin Ses Denklikleri Bakımından Sınıflandırılması... 16 Altay Dilleri Teorisini Kabul

Detaylı

İ Ç E R İ K. M i s y o n & V i z y o n S a n a t T a r i h i B ö l ü m l e r i n i n Ö n e m i N e d e n S a n a t T a r i h i B ö l ü m ü?

İ Ç E R İ K. M i s y o n & V i z y o n S a n a t T a r i h i B ö l ü m l e r i n i n Ö n e m i N e d e n S a n a t T a r i h i B ö l ü m ü? A D I Y A M A N Ü N İ V E R S İ T E S İ F E N E D E B İ Y A T F A K Ü L T E Sİ S A N A T T A R İ H İ B Ö L Ü M Ü T A N I T I M K İ T A P Ç I Ğ I 2018-2019 İ Ç E R İ K B ö l ü m ü m ü z M i s y o n & V

Detaylı

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak Hanlığı ve Kazakistan konulu bu toplantıda Kısaca Kazak

Detaylı

Yaşam alanları ihtiyaca ve koşullara göre değişiklik. gösterir. BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

Yaşam alanları ihtiyaca ve koşullara göre değişiklik. gösterir. BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN ANA SINIFI PYP VELİ BÜLTENİ (31 Ekim - 16 Aralık 2016 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

Kültürel Mirasın Dijitalleştirilmesinde Halk Kütüphaneleri

Kültürel Mirasın Dijitalleştirilmesinde Halk Kütüphaneleri Kültürel Mirasın Dijitalleştirilmesinde Halk Kütüphaneleri Orhan AÇIKGÖZ Kültür ve Turizm Bakanlığı orhan.acikgoz@kulturturizm.gov.tr Kültürel Miras Kültürel miras, kuşaktan kuşağa aktarılan, tüm kültürlere

Detaylı

2015 YILI YAYGIN KÜLTÜREL EĞİTİM FAALİYET PLANI İL ADI KURSUN ADI SÜRESİ

2015 YILI YAYGIN KÜLTÜREL EĞİTİM FAALİYET PLANI İL ADI KURSUN ADI SÜRESİ ADANA AMASYA ANKARA ARTVİN Sedef Kakma 272 Minyatür 2 392 Taş Bebek Yapma 144 Sepet Örücülüğü 128 Sepet Örücülüğü 128 Ehram Dokuma 256 Seramik Biçimlendirme 288 Sayfa No : 1 / 8 BALIKESİR Kitre Bebek Yapma

Detaylı

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi

IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi Bu bildiri UNESCO Genel Konferansı nın 35. oturumunda onaylanmıştır. IFLA/UNESCO Çok Kültürlü Kütüphane Bildirisi Çok Kültürlü Kütüphane Hizmetleri: Kültürler Arasında İletişime Açılan Kapı İçinde yaşadığımız

Detaylı

DERSİN ADI VE İÇERİĞİ Z/S DERS SAATİ

DERSİN ADI VE İÇERİĞİ Z/S DERS SAATİ GİRESUN ÜNİVERSİTESİ TİREBOLU MEHMET BAYRAK MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI BÖLÜMÜ DERS İÇERİKLERİ I.SINIF I. DÖNEM (GÜZ DÖNEMİ) DERSİN TDB 101 AITB 191 YDB 115 MAT118 TÜRK DİLİ-I Dilin Tanımı,

Detaylı

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler

Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV Ön Koşul Dersler Dersin Adı D. Kodu Yarıyılı T + U Kredisi AKTS Bilim Tarihi ve Felsefesi GKS003 IV 2+0 2 3 Ön Koşul Dersler Yok Dersin Dili Türkçe Dersin Türü Seçmeli Dersin Koordinatörleri Dersi Veren Dersin Yardımcıları

Detaylı

MİLLÎ EĞİTİM ŞÛRASI YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

MİLLÎ EĞİTİM ŞÛRASI YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM. Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar YÖNETMELİK MİLLÎ EĞİTİM ŞÛRASI YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar Amaç MADDE 1 (1) Bu Yönetmeliğin amacı, Millî Eğitim Şûrasının teşkili ile çalışma esas ve usullerini belirlemektir.

Detaylı

Muhammet ARSLAN KARS KÜMBET CAMİİ (ONİKİ HAVARİLER KİLİSESİ)

Muhammet ARSLAN KARS KÜMBET CAMİİ (ONİKİ HAVARİLER KİLİSESİ) Muhammet ARSLAN KARS KÜMBET CAMİİ (ONİKİ HAVARİLER KİLİSESİ) Oniki Havariler Kilisesi olarak da bilinen Kümbet Camii, Kars Kalesi nin güneye bakan yamacında bulunmaktadır. Üzerinde yapım tarihini veren

Detaylı

Detay Fuarcılık Organizasyon ve Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti

Detay Fuarcılık Organizasyon ve Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti Detay Fuarcılık Organizasyon ve Tanıtım Hizmetleri Ltd. Şti HAKKIMIZDA Detay Fuarcılık Organizasyon & Tanıtım Hizmetleri Limited Şirketi TOBB- Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği nin Y-276 numaralı Yurtiçinde

Detaylı

Birgi; Aydınoğlu Beyliğine başkentlik yapmış, anıtsal yapıları, geleneksel sivil mimarisiyle tarihin her döneminde önemini korumuş, yerli ve yabancı

Birgi; Aydınoğlu Beyliğine başkentlik yapmış, anıtsal yapıları, geleneksel sivil mimarisiyle tarihin her döneminde önemini korumuş, yerli ve yabancı Birgi; Aydınoğlu Beyliğine başkentlik yapmış, anıtsal yapıları, geleneksel sivil mimarisiyle tarihin her döneminde önemini korumuş, yerli ve yabancı gezginlerin, bilim çevrelerinin sürekli ilgi odağı olmuş

Detaylı

ĐSTANBUL DOLMABAHÇE SARAYI, SAAT KULESĐ VE CAMĐĐ TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

ĐSTANBUL DOLMABAHÇE SARAYI, SAAT KULESĐ VE CAMĐĐ TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU ĐSTANBUL DOLMABAHÇE SARAYI, SAAT KULESĐ VE CAMĐĐ TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU Fakültemiz lisans programında açılan MĐM 376 Anadolu Uygarlıkları Teknik Seçmeli Dersi kapsamında yapılması planlanan Đstanbul Dolmabahçe

Detaylı

Öğrencilerin Üst Düzey Zihinsel Becerilerinin Belirlenmesi. Öğrenci Portfolyoları

Öğrencilerin Üst Düzey Zihinsel Becerilerinin Belirlenmesi. Öğrenci Portfolyoları Öğrencilerin Üst Düzey Zihinsel Becerilerinin Belirlenmesi Öğrenci Portfolyoları Doç.Dr. İsmail KARAKAYA Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesi Eğitim Bil. Böl. Eğitimde Ölçme ve Değerlendirme ABD. 1

Detaylı

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS TANITIM FORMU

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS TANITIM FORMU T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS TANITIM FORMU Dersin Adı Geometri Kodu Dönem Zorunlu/Seçmeli MSGSÜ Kredi AKTS MYR113 I Zorunlu

Detaylı

TEKNİK GEZİ RAPORU. Ders: MİM 121 MİMARİ TASARIM I. Tarih: 07.10.2011 Gezi alanı: Antrepo 3 & 5

TEKNİK GEZİ RAPORU. Ders: MİM 121 MİMARİ TASARIM I. Tarih: 07.10.2011 Gezi alanı: Antrepo 3 & 5 TEKNİK GEZİ RAPORU Ders: MİM 121 MİMARİ TASARIM I. Tarih: 07.10.2011 Gezi alanı: Antrepo 3 & 5 Meclis-i Mebusan Caddesi - Liman İşletmeleri Sahası - Tophane Konumu: Bienal alanının konumunu gösteren harita

Detaylı

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Bölümü Bölüm/Program Dersi DERS TANIM BİLGİLERİ Dersin Adı Mimarlık Tarihine Giriş Dersin Kodu Teori Uygulama Laboratuvar AKTS Kredisi

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11 İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...9 GİRİŞ...11 BİRİNCİ BÖLÜM İLK TÜRK DEVLETLERİNDE EĞİTİM 1.1. HUNLARDA EĞİTİM...19 1.2. GÖKTÜRKLERDE EĞİTİM...23 1.2.1. Eğitim Amaçlı Göktürk Belgeleri: Anıtlar...24 1.3. UYGURLARDA

Detaylı

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU Dersin Adı Rölöve IV Kodu Dönemi Zorunlu/Seçmeli MSGSÜ Kredi AKTS MYR232 IV Seçmeli

Detaylı

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA Ankara da SELÇUKLU MİRASI Arslanhane Camii (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA Çizim: Yük. Mim. Mehmet Emin Yılmaz 11. yüzyıldan başlayarak Anadolu ya yerleşmeye başlayan Türkler, doğuda Ermeni ve Gürcü yapıları,

Detaylı

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU

T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU T.C. MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ MESLEK YÜKSEKOKULU MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI ÖN LİSANS DERS BİLGİ FORMU Dersin Adı Teknik Resim I Kodu Dönemi Zorunlu/Seçmeli MSGSÜ Kredi AKTS MYR103 I-II

Detaylı

1972 Dünya Miras Sözleşmesi

1972 Dünya Miras Sözleşmesi 1972 Dünya Miras Sözleşmesi Dünyada kültürel ve çevresel açıdan evrensel üstün değer taşıyan tarihsel alan ve doğal bölgelerin korunması Dünya Miras Listesi 745 Kültürel 188 Doğal 29 Karma (Doğal ve kültürel)

Detaylı

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN 1.SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (20 Ekim 2014 05 Aralık 2014 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında, disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca

Detaylı

ŞANLIURFA ARKEOLOJİ MÜZESİ

ŞANLIURFA ARKEOLOJİ MÜZESİ MERKEZDEKİ MÜZELER ŞANLIURFA ARKEOLOJİ MÜZESİ Şanlıurfa'da müze kurma girişimleri 1948 yılında, müzelik eserlerin toplanması ve Atatürk İlkokulu'nda depolanmasıyla başlar ve daha sonra bu eserler Şehit

Detaylı

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN ve ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN ve ZAMAN 2. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (31 Ekim - 16 Aralık 2016) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN 1. SINIF PYP VELİ BÜLTENİ (19 Ekim- 04 Aralık 2015 ) Sayın Velimiz, Okulumuzda yürütülen PYP çalışmaları kapsamında; disiplinler üstü temalarımız ile ilgili uygulama bilgileri size tüm yıl boyunca her

Detaylı

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi

Eğitim Tarihi. Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi Eğitim Tarihi Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi Türk ve Batı Eğitiminin Tarihi Temelleri a-antik Doğu Medeniyetlerinde Eğitim (Mısır, Çin, Hint) b-antik Batıda Eğitim (Yunan, Roma)

Detaylı

GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ

GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ SUNUM ANAHATTI ARAŞTIRMA GELİŞTİRME KOMİSYONU GENEL BİLGİLENDİRME AVES VERİLERİNE GÖRE AKADEMİK FAALİYETLER ARAŞTIRMA GELİŞTİRME KOMİSYONU ARAŞTIRMA GELİŞTİRME KOMİSYONU ÜYELERİ

Detaylı

YÖNETMELİK. Ardahan Üniversitesinden: ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ KADIN ARAŞTIRMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM

YÖNETMELİK. Ardahan Üniversitesinden: ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ KADIN ARAŞTIRMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM 17 Nisan 2014 PERŞEMBE Resmî Gazete Sayı : 28975 Ardahan Üniversitesinden: YÖNETMELİK ARDAHAN ÜNİVERSİTESİ KADIN ARAŞTIRMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak

Detaylı

AVRUPA MİRAS GÜNLERİ. Umut Özdemir. Kültür ve Turizm Uzmanı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı

AVRUPA MİRAS GÜNLERİ. Umut Özdemir. Kültür ve Turizm Uzmanı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı AVRUPA MİRAS GÜNLERİ Umut Özdemir Kültür ve Turizm Uzmanı T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Avrupa Miras Günleri fikri Fransa da 1984 yılında başlatılan Kapıları Açık Anıtlar tasarısının tüm Avrupa ya yayılmasının

Detaylı

MİM IS 101 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ I NORMAL MİM 211 MİMARİ TASARIM II * MİM 111 ÖZEL ÖZEL

MİM IS 101 İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ I NORMAL MİM 211 MİMARİ TASARIM II * MİM 111 ÖZEL ÖZEL T.C. ERCİYES ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİ MİMARLIK BÖLÜMÜ 2018 2019 EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI EĞİTİM-ÖĞRETİM PLANI I.SINIF BÖLÜM YARIYIL ANABİLİM DALI DERS SIRASI M İ M O O O (0) GENEL (1) BİNA BİLGİSİ (2)

Detaylı

YERLERİNDEN EDİLMİŞ KÜLTÜR VARLIKLARI İHTİSAS KOMİTESİ

YERLERİNDEN EDİLMİŞ KÜLTÜR VARLIKLARI İHTİSAS KOMİTESİ YERLERİNDEN EDİLMİŞ KÜLTÜR VARLIKLARI İHTİSAS KOMİTESİ Özgür ÖZASLAN UNESCO Türkiye Millî Komisyonu Yönetim Kurulu Üyesi ve Yerlerinden Edilmiş Kültür Varlıkları İhtisas Komitesi Komite Başkanı: Özgür

Detaylı

FOLKLOR (ÖRNEK: 2000: 15)

FOLKLOR (ÖRNEK: 2000: 15) FOLKLOR Folklor, bir ülke ya da belirli bir bölge halkına ilişkin maddi ve manevi alandaki kültürel ürünleri konu edinen, bunları kendine özgü yöntemleriyle derleyen, sınıflandıran, çözümleyen, yorumlayan

Detaylı

BAŞDURAK KEMERALTI TURİSTİK EL SANATLARI ÇARŞISI

BAŞDURAK KEMERALTI TURİSTİK EL SANATLARI ÇARŞISI Odamız, şehir turizmini geliştirmek amacıyla kruvaziyer gemilerini İzmir e getirmekten yeni kruvaziyer liman projesine, mevcut limanın mekânsal olarak iyileştirilmesinden arkeolojik kazı alanlarının desteklenmesine,

Detaylı

4. Ünite ÜRETTİKLERİMİZ

4. Ünite ÜRETTİKLERİMİZ 4. Ünite ÜRETTİKLERİMİZ Ekonomi: İnsanların geçimlerini sürdürmek için yaptıkları her türlü üretim, dağıtım, pazarlama ve tüketim faaliyetlerinin ilke ve yöntemlerini inceleyen bilim dalına ekonomi denir.

Detaylı

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Bölümü Bölüm/Program Dersi Dersin Adı Mimarlık Tarihi 1 DERS TANIM BİLGİLERİ Dersin Kodu Teori Uygulama Laboratuvar AKTS Kredisi MIM

Detaylı

Rönesans Heykel Sanatı

Rönesans Heykel Sanatı Rönesans Heykel Sanatı Ortaçağda heykel mimariye bağımlıdır. Fakat Rönesans döneminde, heykel mimariden bağımsız eserler olarak karşımıza çıkar. Heykeller meydanlarda, saraylarda ve köşklerde sergilenmeye

Detaylı

Başkent Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Müzecilik TEZLİ/TEZSİZ Yüksek Lisans Programı

Başkent Üniversitesi. Sosyal Bilimler Enstitüsü. Müzecilik TEZLİ/TEZSİZ Yüksek Lisans Programı Başkent Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Müzecilik TEZLİ/TEZSİZ Yüksek Lisans Programı Program Hakkında Genel Bilgi 2013 öğretim yılında kurulan Müzecilik Yüksek Lisans Programı yüksek lisans derecesi

Detaylı

4. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (17 Aralık 2012 25 Ocak 2013) Sayın Velimiz, 17 Aralık 2012 25 Ocak 2013 tarihleri arasındaki temamıza ait bilgiler bu

4. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (17 Aralık 2012 25 Ocak 2013) Sayın Velimiz, 17 Aralık 2012 25 Ocak 2013 tarihleri arasındaki temamıza ait bilgiler bu 4. SINIFLAR PYP VELİ BÜLTENİ (17 Aralık 2012 25 Ocak 2013) Sayın Velimiz, 17 Aralık 2012 25 Ocak 2013 tarihleri arasındaki temamıza ait bilgiler bu bültende yer almaktadır. Böylece temalara bağlı düzenlediğimiz

Detaylı

TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM YILI DERS PROGRAMI

TARİH BÖLÜMÜ ÖĞRETİM YILI DERS PROGRAMI TARİH BÖLÜMÜ 2014-2015 ÖĞRETİM YILI DERS PROGRAMI I. YARIYIL ECTS II. YARIYIL ECTS BİL 150 Temel Bilgi Teknolojisi 4+0 5,0 TAR 107 İlkçağ Tarihi I 3+0 5,0 TAR 108 İlkçağ Tarihi II 3+0 5,0 TAR 115 Osmanlıca

Detaylı

Ülkeye özgü el sanatları teknikleri ve malzemeleri vaka çalışmaları

Ülkeye özgü el sanatları teknikleri ve malzemeleri vaka çalışmaları Ülkeye özgü el sanatları teknikleri ve malzemeleri vaka çalışmaları ARCHE - Mesleki Eğitimde Yapısal Kültürel Değerler Project No. LLP-LdV-TOI-2010-DE-147 327 Bu çalışma sadece yazarın görüşlerini yansıtır

Detaylı

MUNZUR ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EN İYİ LİSANSÜSTÜ TEZ ÖDÜLÜ YÖNERGESİ

MUNZUR ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EN İYİ LİSANSÜSTÜ TEZ ÖDÜLÜ YÖNERGESİ MUNZUR ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ EN İYİ LİSANSÜSTÜ TEZ ÖDÜLÜ YÖNERGESİ Amaç Madde 1- Bu yönerge, Munzur Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü bünyesinde hazırlanacak olan lisansüstü tezlerin

Detaylı

İŞ VE FAALİYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ. 15 Mayıs Nisan 2017

İŞ VE FAALİYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ. 15 Mayıs Nisan 2017 İŞ VE FAALİYETLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ 15 Mayıs 2016 01 Nisan 2017 NEŞET ERTAŞ GÜZEL SANATLAR FAKÜLTESİ Bakanlar Kurulunun 25.06.2012 tarih ve 2012/3363 sayılı kararnamesiyle Ahi Evran Üniversitesi ne Güzel

Detaylı

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU GELENEKSEL EL SANATLARI PROGRAMI FAALİYET RAPORU 1. Genel Bilgiler a) Misyon Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, bilim ve teknolojiden yararlanan, evrensel ve toplumsal değerlere

Detaylı