ÖZYÖNETİM/ DEMOKRATİK ÖZERKLİK TARTIŞMALARI ÜZERİNE TAVRIMIZ

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "ÖZYÖNETİM/ DEMOKRATİK ÖZERKLİK TARTIŞMALARI ÜZERİNE TAVRIMIZ"

Transkript

1 ÖZYÖNETİM/ DEMOKRATİK ÖZERKLİK TARTIŞMALARI ÜZERİNE TAVRIMIZ

2 ÖNSÖZ Değerli okur 24 Temmuz 2015 ten bu yana Kuzey Kürdistan da şiddetli bir savaş yürüyor. Bu savaşın nedenleri, sonuçları, savaşa karşı takınılacak tavır, savaşın nasıl biteceği vb. konularında Yeni Dünya İçin ÇAĞRI nın hemen hemen her sayısında tavır takındık/takınıyoruz. Bu broşürde, bu tavırlar içinde önemli gördüğümüz iki yazıyı birlikte yayınlıyoruz. 1. Özerklik/özyönetim tartışmaları üzerine! 2. Ulus devlet modeli sona mı erdi? Kürt Özgürlük Hareketinin ulus devlete bakış açısı, özyönetim, demokratik özerklik çizgisinin, işçi sınıfının kurtuluşunun bilimi olan Marksizm Leninizm e göre değerlendirilmesi tartışılması gerekir. YDİ ÇAĞRI olarak bunu yapmaya çalışıyoruz. Yayınladığımız iki önemli yazının okunmasını, incelenmesini, tartışılmasını öneriyoruz. Okurları eleştiri ve önerilerini bize iletmeye çağırıyoruz. Haziran 2016 Yeni Dünya İçin ÇAĞRI Gazetesi adına Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Hüseyin Gül Yönetim Yeri ve Adresi: Sultaniye Mah. Doğan Araslı Bul. Hanplus İş Mer. No: 150 Kat: 12 Ofis No: 316 Esenyurt/İstanbul Tel/Fax: (0212) Fiyatı: Türkiye 2 TL, Türkiye dışı 2 Euro Baskı: Berdan Matbaacılık Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No: Topkapı/İstanbul Tel: (0212) Yayın Türü: Yerel Süreli ydicagrigazetesi@gmail.com info@ydicagri.com 2

3 ÖZERKLİK/ÖZYÖNETİM TARTIŞMALARI ÜZERİNE! Kuzey Kürdistan da Temmuz 2015 de yeniden başlayan savaş bütün şiddetiyle sürüyor. Savaş daha önceki dönemlerden ayrı olarak Kuzey Kürdistan kentlerinin içine taşınmış durumda. Kuzey Kürdistan ın kimi kentlerinde, ilçelerinde, mahallelerinde sokağa çıkma yasakları ilan ediliyor. Direnenlere karşı devlet tankıyla, topuyla, bütün gücüyle saldırıyor. Direnen Kürt halkı ve Kuzey Kürdistan coğrafyası acımasızca bombalanıyor. Türk savaş uçakları Güney Kürdistan da da PKK hedeflerini ve yakınındaki sivil halkı sürekli bombalıyor. Savaşın kimi Kuzey Kürdistan kentlerinde, ilçelerinde, mahallelerinde de yürümesinde, kent, ilçe, mahalle Halk meclisleri adına yapılan Demokratik özyönetim açıklamaları; bu açıklamaların T.C. tarafından ülkenin bölünmesi olarak tanımlanması ve özyönetim lerin T.C. tarafından faşist şiddetle yok edilmeye çalışılması önemli rol oynuyor. T.C. bu özyönetim ilanlarını ve bunların silahla da korunarak yaşatılmaya çalışılmasını barbarca savaşının bahanesi olarak kullanıyor. Demokratik özyönetim tartışmalarda yer yer demokratik özerklik olarak da adlandırılıyor. Biz bu yazımızda, ulusal sorunun çözümünde özerklik konusunda komünist tavrın ne olduğunu kısaca ortaya koyup Abdullah Öcalan ın Demokratik Özerklik olarak adlandırdığı anlayışın bu anlayışla bağının olup olmadığının; Aralık 2010 da Amed de yapılan Demokratik Özerklik Çalıştayı nın sonuç bildirisinde ortaya konan görüşlerin Abdullah Öcalan ın görüşleriyle bağını ortaya koyup 10 Ağustos 2015 den başlayarak ilan edilen demokratik özyönetim lerin somut gelişmesi üzerinde duracağız. Buna bağlı olarak da Avrupa Özerk Yönetimler Özerklik Şartı nda öngörülenin ne olduğuna değineceğiz. Ulusal sorunun çözümü olarak önerilen özerkliğin değişik biçimleri konusunda komünist tavır: a) Ulusal kültürel özerklik : Ulusal Sorun üzerine Marksist saflarda 20. yüzyılın başlarında yürütülen tartışmalarda çok uluslu devletlerde sorunun çözümü konusunda 3

4 getirilen önerilerden biri ulusal kültürel özerklik olmuştur. Avusturyalı sosyal-demokratlar O. Bauer ve R. Springer tarafından ortaya atılan, Yahudi milliyetçileri Bundçular ve diğer değişik milliyetçiler tarafından da desteklenen ve ulusal program haline getirilen ulusal-kültürel özerklik konusunda Stalin, 1913 te kaleme aldığı Marksizm ve Ulusal Sorun başlıklı yazısında tavır takınır. (Stalin, Eserler, cilt 2, İnter Yayınları, 1989 İstanbul, s ) Lenin sözkonusu yazıyı önceden Harika bir Gürcü işe koyuldu ve Prosveşçenye için büyük bir makale hazırlıyor. Bunun için tüm Avusturya ve diğer malzemeleri bir araya getirdi. diyerek haber verir. (Lenin, Ulusal ve Sömürgesel Ulusal Sorun Üzerine, İnter Yayınları, 1998 İstanbul, s. 84) Stalin, bu makalenin yazımı sırasında Avusturya Sosyal Demokrasisi nin programını eleştirir. Eleştirdiği konulardan biri de ulusal-kültürel özerklik anlayışıdır. Avusturya Sosyal Demokrat Partisi 1897 de Wimberg te yaptığı Kongre de bölünmeye başlar da Brünn Kongresi nde bölünme derinleşir. Bölünmenin nedeni, Brünn Kongresi nde kabul edilen ulusal-kültürel özerklik programıdır. Brünn Kongresi nden sonra altı ulusal parti ortaya çıkar. Partilerin milliyetlere göre ayrılmasının ertesinde, sendikalar ve kitle örgütleri de milliyetlere göre örgütlenir. Avusturya Sosyal Demokrasisi, ulusal kültürel özerklik i Çekler, Polonyalılar ve Almanlar için yaşadıkları topraklardan bağımsız olarak öngörür. Bu anlamda öngörülen bölgesel özerklik değil, topraktan bağımsız ele alınan ulusal özerklik tir. Stalin şöyle demektedir:...avusturya nın her yanına dağılmış Çeklerin, Polonyalıların, Almanların vb. birey olarak, tek tek kişiler olarak alındıklarında, bir ulus oluşturdukları ve bir ulus olarak Avusturya devleti içinde yer aldıkları anlamına gelmektedir. Böyle bir durumda Avusturya, özerk bölgelerin birliği değil, topraktan bağımsız olarak yapılanmış özerk milliyetlerin oluşturduğu bir birlik olacaktır. (Stalin, Seçme Eserler, cilt 2, İnter Yayınları, 1989 İstanbul, s. 278) Ulusal kültürel özerklik in çıkış noktası verili devletlerin toprak bütünlüğünün ve merkezi devletin varlığının sorgulanmamasıdır. Bu çözüm ün savunucularına göre; merkezi devlet olduğu gibi kalacak, devlet içinde yaşayan bütün uluslara ve azınlıklara topraktan bağımsız, olarak ele alınan ulusal kültüel haklar tanınacaktır. Böyle bir ulusal kültürel özerklik, gerçekte egemen ezen ulusun devleti durumunda olan merkezi devletin varlığını sorgulamaz. Devletin yapısında temel bir değişiklik öngörmez. Bu çok uluslu merkezi devlet içinde ezilen uluslar için öngörülen sadece kültürel 4

5 organlarıdır. Böyle bir ulusal kültürel özerklik teorisi ile gerçekte ilhak meşrulaştırılmaktadır. Bu ulusal kültürel özerklikte örneğin çok uluslu devlet içinde ezilen ulus konumundaki Polonyalılar, Çekler vb. için yaratılacak olan ulusal kurumlar, siyasi sorunlarla değil, sadece kültürel sorunlarla ilgilenecektir. Bütün siyasal sorunlar merkezi yapının parlamentosunda (Avusturya parlamentosu) tartışılacaktır. Avusturya Sosyal Demokrasisi nin 1899 da karara bağlanan programında; eyaletler temelinde özerk bölgelerin oluşturulması reddedilmektedir. Ulusal/kültürel özerklik in mimarları, Springer ve Bauer dir. Springer ve Bauer, ulusu ve dolayısıyla ulusal/ kültürel özerklik i belirli bir topraktan bağımsız olarak, yalnızca ulusal kültür dedikleri şeyle ele alan ve bireyler topluluğuna indirgeyen bir anlayışa sahiplerdir. Onlara göre; ulusun toprakla hiçbir ilgisi yoktur. Avusturya Sosyal Demokrasisi ulusal özelliklerin korunması ve geliştirilmesini savunur. Bunun da yolu her ulusa ulusal kültürel özerklik tanınması, örneğin, her ulusun, o ulusun bireylerinin, nerede yaşıyor olursa olsunlar, kendi okullarında, kendi belirledikleri bir müfredatla kendi ulusal eğitimini görmesidir. Belli bir ulustan insanların yoğun oldukları bölgeler temelinde, bölgesel bir özerklik bu anlayışa göre gerekli ve doğru değildir. Stalin şöyle der: Ama, bir ulusu oluşturan kişiler her zaman kapalı bir kütle halinde yaşamazlar, çoğu zaman gruplara bölünürler ve bu yolla yabancı ulusal organizmalara bulaşırlar. Onları ekmeklerini kazanmak için çeşitli bölgelere ve kentlere süren, kapitalizmdir. Yabancı ulusal bölgelere ve kentlere süren, kapitalizmdir. Yabancı ulusal bölgelerde bulunan ve oralarda azınlıklar oluşturan bu gruplar, bölgedeki ulusal çoğunluk tarafından, dilleri, okulları ve benzer diğer kurumları zorla engellenerek baskılanırlar. Ulusal çatışmaların nedeni budur. Bölgesel özerkliğin işe yaramazlığının nedeni budur. Bauer ve Springer in görüşüne göre, bu durumdan tek çıkar yol, devletin çeşitli bölgelerine dağılmış sözkonusu milliyetin azınlığını genel ve bütün sınıfları kapsayacak bir ulusal birlikte örgütlemektir. Onlara göre, ulusal azınlıkların kültürel çıkarlarını ancak bu tür bir 5

6 birlik koruyabilir, ancak böyle bir birlik ulusal kavgaya bir son verebilir. (age, s. 281) 20. yüzyılın başındaki ulusal kültürel özerklik teorisyenleri milletlerin yaşadıkları topraktan bağımsız olarak ulus oluşturduklarını, ulusun temelinin kültür olduğunu savunmaktadır. Kişilerin hangi ulusa ait olduğu nasıl belirlenir sorusuna, nüfus kütüklerine bakılarak cevabı verilir. Bir şehirde, nüfus kütüklerine bakılarak Almanlar, Çekler ve Polanyalıların hangi ulustan oldukları tespit edilir. Nüfus kütüklerine göre tespit edilenler kendi ulusal meclislerini seçer. Ulusal meclisler, o ulusun kültür parlamentosu olarak hizmet eder ve ulusal kültürü geliştirir. Otto Bauer, ulusal kültürel özerklik i sadece Avusturya için düşünmez. Avusturya gibi birçok milliyettten oluşmuş tüm ülkeler için ulusal kültürel özerklik modelinin geçerli olduğunu savunur. Bütün ulusları kapsayan bu temeldeki birliklerin sosyalist toplumda da geçerli olduğunu belirtir! Ulusal-kültürel özerklik in çıkış noktası, verili devletin birliği ve bölünmezliğinin kabulüdür. Bauer, bunu şöyle ifade ediyor: Biz ilkönce, Avusturya uluslarının şimdi içinde yaşadıkları devlet içinde kalacaklarını varsayıyoruz... (Aktaran: Stalin, Eserler, cilt 2, s. 274) Ulusal baskının temel aracı olan ezen ulus devleti, varlığını koruduğu sürece ezilen ulusların ulusal baskıdan kurtulmaları mümkün değildir. Ulusal-kültürel özerklik te, egemen ulusun ilhakı, imtiyazları savunmanın yanında ezilen ulus milliyetçiliğinin istemi temelinde ulusal örgütlenme var. Ulusal özerklik, devlet içine dağılmış ulusun bütün bireylerini ulusal kültürel örgütlerde örgütlerken, ezen ve ezilen ulustan işçiler arasına da ulusal duvarlar örer. Ezilen ulusun proleterleri sınıf kardeşlerinden uzaklaşır, kendi burjuvazisine yaklaşır. Ulusal ayrılıklar körüklenir, sınıfsal ayrılıkların üstü örtülür. Böylelikle ulusal baskı devam eder. Stalin in düşüncelerini özetlersek; Ulusal kültürel özerklik, ulusların kendi kaderini tayin hakkının yerine konulmaktadır. Ulusal-kültürel özerklik, çok uluslu devletin yapısını ve varlığını sorgulamamakta, çözümü o devletin varlığı şartları içinde düşünmektedir. Ulusal-kültürel özerklik, topraktan bağımsız olarak ele alınan ulusa sadece kültürel haklar kazandırmayı hedeflemektedir. Ulusun kendi kaderini tayin hakkı, ulusa tüm haklarını kazandırma vb. nin yanından bile geçmemektedir. Ulusal-kültürel özerklik, ulusun bütün gelişme aşamalarına ters düşmektedir. Ulusal-kültürel özerklik, proletaryayı örgütleme yerine ulusu yaratma, örgütleme sidir. 6

7 Ulusal-kültürel özerklik, milliyetçiliğin inceltilmiş bir biçimidir. Ulusal-kültürel özerklik, ulusları birbirlerinden ayırır. Aynı zamanda işçi hareketinin parçalanmasına da zemin hazırlar. Stalin, ulusal kültürel özerklikten ayrı olarak ele aldığı bölgesel özerkliği ise şöyle tanımlar: Bölgesel özerkliğin üstünlüğü öncelikle şudur: Burada sözkonusu olan topraksız bir kurgu değil, fakat belirli bir toprakta yaşayan belirli bir ahalidir. Bundan başka bu özerklik, insanları uluslara göre ayırmaz, ulusal engelleri sağlamlaştırmaz - aksine engelleri yıkar ve farklı bir ayrımın, sınıflara göre ayrımın yolunu açmak için nüfusu birleştirir. Son olarak bu özerklik, sözkonusu bölgenin, ortak merkezin kararlarını beklemek zorunda kalmaksızın doğal zenginliklerini en iyi biçimde kullanma ve üretici güçleri geliştirme olanaklarını sağlar - ki bunlar ulusal özerkliğin içermediği fonksiyonlardır. (age, s. 314) Stalin, Avusturya Sosyal Demokrasisi nin savunduğu ulusalkültürel özerklik in alternatifinin bölgesel özerklik olduğunu belirtmektedir. Stalin, burada Rusya Bolşeviklerinin o günkü programının ulusal sorunla ilgili bölümünü ortaya koymaktadır. Rusya da Bolşevikler, ulusal sorunda programatik olarak ulusların ayrılma hakkını, milliyetler arasında tam hak eşitliğini savundular. Demokratik devrim ertesi Rusyası için somut çözüm olarak 1917 ye dek bölgesel özerkliği savundular. Ekim Devrimi öncesinde onlar, yer yer federasyon biçimindeki bir çözüme karşı çıktılar. Merkezi iktidar ele geçirildikten sonra, Sovyetler Birliği nin kurulması aşamasında federatif bir devlet yapılanmasına gittiler. Çünkü onlar ezilen ulusların özgürlüğü ilkesine uygun davranıyorlardı ve somut olarak da bölgesel özerkliğin tüm durumlara cevap verecek bir çözüm olmadığını görüyorlardı. Ulusların özgür birliğine, giderek kaynaşmasına ve evet sonuç olarak ulusların ortadan kalkacağı hedefe yürümek için değişik yollara başvurdular. Bölgesel özerklikten birlik cumhuriyetlerine kadar değişik çözüm yollarını denediler, uyguladılar. Rusya Bolşevikleri devrim öncesinde bölgesel özerkliği savunup federasyona karşı çıktıklarında da esas düşünce olarak, federasyonun iki eşit güç arasında mümkün olacağı, eşitsizler arasında olmayacağını savunuyorlardı. Bunda haklıydılar. Ulusların eşit hale gelebilmesi için ezilen ulusların ayrılma hakkını özgürce kullanabileceği şartların yaratılması gerekli idi. Bu ise Rusya da demokratik devrim gerçekleştirilmedikçe, Çarlık devrimle yıkılmadıkça mümkün değildi. Sözkonusu eşitsizlik ortadan kalktığında federasyonu da savundular ve uyguladılar. Bu bağlamda şunların bilinmesi 7

8 önemlidir: Bölgesel özerklik ile federasyon arasında özde bir fark yoktur. Kuşkusuz fedaratif birlik biçimi, bölgesel özerkliğe göre daha ileridir. Buradaki temel sorun şudur: Ulus nasıl örgütleneceğine, nasıl bir birlik içerisinde nasıl yer alacağına, veya ayrılıp kendi devletini kurup kurmayacağına kendi özgür iradesi ile kendisi karar verebilmelidir. Bunun gerçekleştirilebilmesi için ülkenin tamamen demokratikleştirilmesi ön şarttır. Ülkenin tamamen demokratikleştirilmesi, Rusya nın o günkü şartlarında Çarlığın işçi sınıfı önderliğinde demokratik devrim ile alaşağı edilmesini, işçilerin köylülerin devrimci demokratik diktatörlüğünün kurulmasını gerektirmekteydi. Demokratik devrimin gündemde olduğu ülkelerimizde de benzer bir biçimde, ulusal sorunun gerçek anlamda çözümü demokratik halk devriminin zaferine bağlıdır. Ülkelerimizin gerçek anlamda demokratikleştirilmesi bir reform talebi değil, devrim talebidir. Çünkü kapitalist sistem içerisinde gerçek anlamda ülkenin, ülkelerin demokratikleştirilmesi mümkün değildir. Bu anlamda uluslar arasında eşitliğin sağlanması ve zoraki birliğin parçalanması gerekmektedir. Ulusların ayrılma hakkının güvence altına alınması, ulusal sorunun çözümünde vaz geçilmez bir noktadır. Uluslar arasında tam hak eşitliğinin sağlanması ve zorunlu devlet dilinin varlığına son verilmesi gerekir. Kısaca, bir ulusun özgür iradesiyle nasıl yaşayacağına özgürce karar verebileceği şartların yaratılması gerekir. İbrahim Kaypakkaya daha 1972 de, ML ilkelere dayanarak kaleme aldığı Türkiye de Milli Mesele yazısında, Marksist Leninist Hareketin Milli Meseleyle İlgili Görüşlerinin Özeti başlıklı bölümünde bugün de güncel ve doğru olan şu görüşleri ortaya koymuştur: Marksist-Leninist hareket, bugün Türk hakim sınıflarının Kürt milletine ve azınlık milliyetlere uyguladığı milli baskıların en amansız ve en kararlı düşmanıdır; milli baskılara, diğer diller üzerindeki baskılara, milli imtiyazlara karşı en önde mücadele eder. Marksist-Leninist hareket, Türk burjuva ve toprak ağaları tarafından ezilen Kürt milletinin kendi kaderini tayin hakkını, yani ayrılma ve bağımsız bir devlet meydana getirme hakkını her dönemde ve kayıtsız şartsız tanır ve savunur. Marksist-Leninist hareket, devlet kurma hakkı konusunda da imtiyaza karşıdır. Halk demokrasisinin en temel ilkeleri bunu zorunlu kılmaktadır. Aynı zamanda Türk burjuva ve toprak ağalarının Türkiye deki azınlık milliyetlere uyguladığı şimdiye dek görülmedik milli baskılar da bunu zorunlu kılıyor. Bu aynı zamanda bizzat Türk işçilerin ve emekçilerin özgürlük mücadelesi ta- 8

9 rafından zorunlu kılınmaktadır, çünkü onlar, Türk milliyetçiliğini yıkmazlarsa, onlar için kurtuluş imkansız olacaktır. Ulusların kendi kaderini tayin hakkı, belli bir ulusun ayrılmasının gerekliliği ile asla karıştırılmamalıdır. Marksist- Leninist hareket, ayrılma sorununu her özel meselede somut olarak ele alır, bir bütün olarak sosyal gelişmenin ve sosyalizm için, proletaryanın sınıf mücadelesinin menfaatleri açısından yargılar ve tayin eder. Marksist-Leninist hareket, tasvip etmediği bir ayrılma kararında da zor kullanmayı, engel ve güçlük çıkarmayı kesinlikle reddeder. Sınırlar, milletin kendi iradesiyle tespit edilmelidir. Bu, çeşitli milliyetlere mensup işçi ve emekçi yığınların karşılıklı güveni, sağlam dostluğu ve gönüllü birliği için zorunludur. Marksist-Leninist hareket, genel olarak ezilen milliyetlerin ve özel olarak Kürt milletinin milli baskılara, zulme ve imtiyazlara karşı yönelmiş mücadelesini kesinlikle destekler; ezilen milletin milli hareketindeki genel demokratik muhtevayı kesinlikle destekler. Marksist-Leninist hareket, Kürt milli hareketinin başını çeken burjuva ve küçük toprak ağalarına karşı da, Kürt proletaryasının ve emekçilerinin sınıf mücadelesini yürütür ve yönetir. Kürt burjuva ve toprak ağalarının milliyetçiliği güçlendirmeyi hedef alan eylemlerine karşı, Kürt işçi ve emekçilerini uyarır. Marksist-Leninist hareket, çeşitli milliyetlerin burjuva ve toprak ağası sınıflarının kendi üstünlükleri için giriştikleri mücadeleler karşısında kayıtsızdır. Marksist-Leninist hareket, milli baskılara karşı mücadeleyi toprak ağalarının, şeyhlerin, mollaların vb... durumunun güçlenmesiyle bağdaştırma çabasında olanlara karşı mücadele eder. Marksist-Leninist hareket, Türk hakim sınıflarıyla işbirliği yapan Kürt büyük feodal beylerinin, din adamlarının, büyük burjuvalarının, işçileri ve emekçileri bölme çabalarını, el altından Türk burjuva ve toprak ağalarıyla, bütün milliyetlerin emekçi halklarının aleyhine dalavereler yürüterek işçileri ve emekçileri uyutma çabalarını, çoğu zaman milliyetçi sloganlarla örtbas etmeye çalıştıklarını bilmektedir ve bunlara karşı mücadele eder. Marksist-Leninist hareket, Lenin yoldaşın da işaret ettiği gibi, bütün ülkelerin ve hele ezilen ülkelerin geniş emekçi yığınları önünde bıkmadan, usanmadan siyasi bakımdan bağımsız devletler kurma maskesi altında, gerçekte iktisadi, mali ve askeri alanlarda kendilerine tamamen tabi devletler yaratan emperyalist devletlerin sistemli biçimde uyguladıkları aldatmacayı açıklar ve suçlar. Marksist-Leninist hareket, işçi sınıfının ve diğer emekçilerin belli bir devlette, birleşik örgütlerde, siyasi, sendikal, kooperatif, eğitsel vb. örgütlerde kay- 9

10 naştırılmasını savunur. İşçileri ve emekçileri milliyetlerine göre ayrı örgütlerde toplama eğilimleriyle mücadele eder. Çünkü değişik milliyetlerin işçileri ve emekçileri, uluslararası sermayeye ve gericiliğe karşı ancak bu şekilde başarılı mücadele yürütme imkanına kavuşur; bütün milliyetlerin toprak ağalarının, din adamlarının ve burjuva milliyetçilerinin propagandasıyla ve gerici özlemleriyle ancak bu şekilde başarıyla mücadele etme imkanına kavuşur. Marksist-Leninist hareket, ülkemizde her milliyetten burjuva ve küçükburjuva oportünist partiler ve akımlar tarafından genellikle benimsenen kültürel-milli özerklik planını kesinlikle reddeder. Çünkü bu plan, bir tek devletin eğitim işlerinin milliyetlere göre bölünmesini önermektedir; böylece, her milliyetin işçi ve emekçilerini, o milliyetin burjuva ve toprak ağalarının kültürüne bağlamayı ve onları manevi bakımdan köleleştirmeyi hedef almaktadır. Dolayısıyla, hem demokrasi açısından, hem de proletaryanın sınıf mücadelesinin menfaatleri açısından son derece zararlıdır. Marksist-Leninist hareketin demokratik halk diktatörlüğü sisteminde milli meseleye getireceği çözüm şudur: Demokratik halk diktatörlüğü sisteminde bütün milletlerin ve dillerin tam eşitliği garanti edilecektir. Hiçbir zorunlu dil tanınmayacak, halka bütün yerli dillerin öğretildiği okullar sağlanacaktır. Halk devletinin anayasası, herhangi bir milletin, herhangi bir imtiyaza sahip olmasını ve milli azınlığın haklarına herhangi bir tecavüzü kesinlikle yasaklayacaktır. Her ulusa, kendi kaderini tayin etme hakkı tanınacaktır. Bütün bunların gerçekleşmesi için, özellikle yaygın bölgesel özerklik ve tamamen demokratik yerel kendi kendini yönetim gereklidir. Bu özerk ve kendi kendini yöneten bölgelerin sınırları, ekonomik ve sosyal şartlar, nüfusun milli bileşimi vb... temeli üzerinde, bizzat mahalli nüfus tarafından tayin edilecektir. Milli meseledeki temel şiarımızı bir kere daha tekrarlayalım: Bütün uluslar için tam hak eşitliği; ulusların kendi kaderini tayin etme hakkı; bütün ülkelerin işçilerinin [ve ezilen halkların] birleşmesi. (İbrahim Kaypakkaya, Seçme Yazılar, s ) Abdullah Öcalan ın Gündeme Getirdiği Demokratik Özerklik Nedir? Abdullah Öcalan önderliğindeki PKK nin çıkış noktasında ilan edilmiş programatik hedefi Bağımsız, Birleşik, Demokratik Kürdistan dı. PKK nin savaşı, başlangıcında Kürt ulusunun ayrılıp, ayrı devlet kurma sı, Kürdistan ın bütün parçalarının birleşik, demokratik bir Kürt ulusal devleti içinde birleştirilmesi hedefiyle yürütü- 10

11 lüyordu. Bu hedefe varmak için savaş dışında başka bir çözüm yolu da yoktu. PKK nin Türk devletine karşı yürüttüğü savaşın amacı, savaş süreci içerisinde değişikliklere uğradı de Bağımsız, Birleşik, Demokratik Kürdistan programatik amacından vazgeçildi. T.C. devletinden ayrılıp, ayrı devlet kurma hedefi 5. Kongre kararıyla program düzleminde de bir kenara bırakıldı. T.C. devletinin üniter yapısı içerisinde ve T.C. devletinin sınırlarını sorgulamayan bir çözüm modeli geliştirildi. İlk dönemde bu program değişikliği birçok PKK li tarafından taktik bir adım olarak savunulmaya çalışıldı. PKK nin katiyen Bağımsız, Demokratik, Birleşik Kürdistan stratejik hedefinden vazgeçmediği söylenerek savunulmaya çalışıldı. Eleştiri getirdiğimizde siyaset yapmaktan anlamamak la suçlandık. Abdullah Öcalan, 1999 da Kenya nın başkenti Nairobi de uluslararası bir komplo ile T.C. devletine teslim edildi. İmralı Adası nda görülen duruşmaya sunduğu yazılı savunmasında Öcalan, T.C. devleti sınırları içinde demokratik çözüm ve birlikte yaşam vurgularını ön plana çıkardı. Net olarak artık devlete karşı silahlı mücadeleyle bir yere varılamayacağının görüldüğünü, savunduklarının taktik vb. olmadığını, eğer T.C. Ortadoğu da gücünü arttırmak istiyorsa, bunun yolunun Türk/Kürt işbirliğinde yattığını; kendisinin eğer istenirse ve imkan tanınırsa PKK yi kısa süre içinde dağdan indirebileceğini, PKK nin gücünün Türk devletinin gücüne eklenmesinin Türkiye yi büyüteceğini vs. açıkladı. Bu savunmada Öcalan çözüm için henüz demokratik özerklik kavramını kullanmıyordu. Öcalan İmralı da devlet kontrolünde tecrit şartları altında yeni teoriler geliştirdi. Bir bölümü Marksizm adına da konuşan kimi liberal teorisyenlerin sivil toplumcu düşüncelerini yeni teoriler olarak savunmaya başladı. Bu teorilere göre ulusal devletler artık miyadını doldurmuştu. Artık kendi ulusal devletini kurmak için mücadele aslında devrimci bir mücadele olmaktan çıkmıştı. Gericilkti. Var olan devletler içinde bu devletleri yıkmak ve iktidar olmak için mücadele etmek yerine, toplumun bütün ötekileştirilenleri, devlet yapısını sorgulamaksızın alttan örgütlenmelerle kendi kendilerini yönetebilirlerdi ve yönetmeli idiler. Bu alttan sivil toplum örgütlenmeleri ile ve sivil itaatsizlik eylemleriyle sonuçta bütün toplum bu arada devlet de demokratikleştirilebilirdi. Abdullah Öcalan, daha sonraki süreçte yazdığı yazılarda çözüm önerisinin adını demokratik özerklik koydu. Öcalan ın förmülüne göre; demokratik özerklik hem Kürt toplumunun iç geriliklerine karşı iç demokratikleşmeyi sağlayacak, hem de 11

12 Kürtlerin dışarıya karşı duruşunu ifade edecek, devlet karşıtlığı içermeyen, devlet kurmayı hedeflemeyen, mevcut sınırlar ve devlet yapıları içinde Kürtlerin özgürlüğünü temsil eden, sınırlarla problemi olmayan, yerelin kendini devlet içinde ifade etmesi anlamına gelen, devletin kurumları yanında Kürtlerin bir nevi kendi taleplerini karşıladığı bir yapı dır. (Komünar Dergisi, sayı 47, A. Öcalan ın demokratik özerklik başlıklı yazısı.) Öcalan Ekim 2010 daki görüşme notlarında şöyle diyor: Biz Türkiye nin bütünlüğü içinde soruna çözüm arıyoruz, öyle bölücü falan değiliz, kardeşlik anlayışımız, birlik anlayışımız stratejiktir Ben demokratik özerkliği Kürtlerin özgürlük alanı olarak ele alıyorum. Demokratik özerklik daha önce de belirttiğim gibi etnisiteye ve coğrafi sınırlara dayanmaz. Bu bir özyönetimini oluşturmasıdır. İşte demokratik özerkliği ilan ediyoruz değil de, demokratik özyönetimimizi inşa ediyoruz denilmelidir. Bu bir savaş ilanı falan da değildir, demokratik bir inşa, demokratik örgütlenme faaliyetidir. Bu her alanda yaygınlaştırılır, spor kulüplerinden tutalım kooperatiflere kadar, toplumun her alanı örgütlenir. ( tarihli avukat görüşme notları. Komünar Dergisi, sayı 47, s. 3) Görüldüğü gibi Öcalan, etnisiteye ve coğrafi sınırlara dayanmayan bir özyönetim den söz ediyor. Kürtlerin özgürlük alanı olacak bu özyönetim Öcalan a göre Türkiye nin üniter yapısı bütünlüğü içinde demokratik bir inşa, demokratik örgütlenme faaliyeti dir. Öcalan ın savunduğu bu demokratik özerklik anlayışı ile Avusturya Sosyal Demokrasisi nin savunduğu ulusal-kültürel özerklik anlayışı arasında, var olan devlet bütünlüğünü çıkış noktası alma ve sorgulamama, çözümü bu devletin bütünlüğü içinde arama noktasında birlik vardır. Bu noktada her iki özerklik anlayışı da reformisttir. Öcalan ın demokratik özerklik anlayışı ile Avusturyalı Sosyal Demokratların ulusal kültürel özerklik anlayışı arasındaki teorik farklılık, Öcalan ın demokratik özerkliğinin en azından teoride etnisiteye dayandırılmamasıdır. Öcalan, 2010 da yayınlanan görüşme notlarında, demokratik özerkliğin altı temel unsuru olacağını açıklar: Buna göre; yerel meclis ve yerel hükümet; anayasal statü; yerel ve özerk ekonomi; Kürtçe eğitim; öz güvenlik ve diplomasi. 12

13 Demokratik Toplum Kongresi nin Demokratik Özerklik Çalıştayı : Abdullah Öcalan ın kendi içinde bir tutarlılığı olmayan, 20. yüzyılın başındaki ulusal kültürel özerklik tezleriyle, 20 yüzyılın son yıllarının moda sivil toplum teorilerinin bir karışımı olan demokratik özerklik teorisi, Kürt Ulusal Hareketi ve onun kuyruğuna takılan kimi sol cular tarafından teoriye katkı olarak sahiplenildi. Öcalan ın çağrısı üzerine kurulan Demokratik Toplum Kongresi, Aralık 2010 da Amed de bir Demokratik Özerklik Çalıştayı düzenledi. Bu çalıştayda Demokratik Özerk Kürdistan Modeli Taslağı tartışmaya açıldı. DTK, demokratik özerkliği Öcalan ın ortaya attığı altı unsura yenilerini ekleyerek tanımladı. Buna göre, demokratik özerklik Kürdistan toplumunu siyasal, hukuki, öz savunma, sosyal, ekonomik, kültürel, ekoloji ve diplomasi şeklindeki sekiz boyutta örgütleyerek siyasi irade yapıp, demokratik özerk Kürdistan inşasını hedeflemektedir. ( files/doc_files/000/000/179/original/ demokratik%c3%b6zerklik.htm) Burada görüldüğü gibi bir Demokratik Özerk Kürdistan inşası hedefi konmaktadır. DTK nın Demokratik Özerk Kürdistan Modeli nin taslağı nda şöyle deniyor: Demokratik özerklik, daha önce Türkiye nin demokratikleşerek demokratik cumhuriyet haline gelmesi temelinde önerdiğimiz çözüm projesi somutlaşmış ifadesi olmaktadır. Bizler bir yandan Demokratik özerkliği devletle diyalog temelinde gerçekleştirmek isterken, diğer yandan halkımızın demokratik örgütlenmesi ve buna dayalı mücadelesi temelinde kurumlaştırmak istiyoruz. Bu model, ulus devletin bırakalım farklı toplulukları bir arada tutmasını sürekli çatışma ve istikrarsızlık yaratan karakteri nedeniyle toplumları birbirinden uzaklaştıran anlayışına karşı ulusal sorunlarda en doğru çözüm modeli olmaktadır. Nitekim günümüzde, farklı toplulukların yaşadığı ulus devletler dönüşüme uğrayarak özerklikler temelinde farklı etnik ve dinsel toplulukların bir arada yaşadığı göreceli demokratik siyasal sistemler haline gelmektedirler. Çünkü farklılıkların özgünlüğünü ve özerkliğini kabul etme temelinde çoğulcu bir toplum olmak, çağımızın temel demokratik eğilimidir. Demokratik özerklik, yalnız Türkiye ile Kürtler arasındaki ilişkileri ve Kürt sorununu çözmeyecek, bunun yanında Türkiye nin toplumsal sorunlarının çözümü açısından da köklü bir demokratik siyasal yapılanmayı ortaya çıkaracaktır. Ahlaki ve politik toplum olarak ifade ettiğimiz özgürlükçü-komünal değerleri taşıyan örgütlü demokratik top- 13

14 luma dayandığından dolayı, ekonomik sorunlar dahil tüm sorunları çözmeyi hedeflemektedir. ( ) Demokratik özerklik; Türkiye halklarının hiçbir ihtiyacını karşılamayan, Türkiye toplumuna da yük haline gelen ulus-devletin var olan katı zihniyetini değiştirme ve halkların siyasal, sosyal, ekonomik ve kültürel gelişmesi önünde engel olmaktan çıkarma temelinde cumhuriyetin demokratikleşmesini hedeflemektedir. Dolayısıyla demokratik özerklik, demokratik cumhuriyetin Kürdistan daki izdüşümü olarak görülmelidir. Yani bir yandan Demokratik Özerk Kürdistan olacak. Fakat bu özerk demokratik Kürdistan bir ulus devlet olmayacak. Kendi kendini yöneten bir topluluklar/örgütler birliği olacak. Var olan devlet içinde alttan demokratik örgütlenmeler/komünler kendi kendilerini devletin varlığı şartlarında, devlete rağmen yönetecekler. Bu arada da topluma yük haline gelmiş olan ulus devletin katı zihniyetini değiştirip onu da demokratikleştirip, demokratik cumhuriyet haline dönüştürecekler. Bu tam bir kafa karışıklığıdır. Çıkış noktasında ulus devletin miyadını doldurduğu yanlış tezi vardır. Ulus devletin miyadını doldurduğu gerçeğe gözlerini kapamak, isteği gerçeğin yerine koymaktır. Bugünün gerçekliği, toplumsal örgütlenmenin esas biçiminin hala kimi çok uluslu ulus devlet örgütlenmesi olduğudur. Bu yanlış tezi savunanlara göre günümüzde, farklı toplulukların yaşadığı ulus devletler dönüşüme uğrayarak özerklikler temelinde farklı etnik ve dinsel toplulukların bir arada yaşadığı göreceli demokratik siyasal sistemler haline gelmekte imişler! Bu da günümüzün gerçekliği ile ilgisi olmayan bir tespittir. Emperyalizmin siyasi alanda bütün çizgi boyunca gericilik olduğunu; emperyalizmin demokrasi konusunda aslında burjuva demokrasisinin devrimci olduğu dönemdeki demokrasisinden uzaklaştığını; emperyalizm ile gerçek anlamda bir demokrasinin bir arada olamayacağını görmeyen bir tespittir bu. Kapitalist/emperyalist ulus devletler dönüşüme uğrayıp göreceli demokratik siyasal sistemler haline gelmiyor. Burjuva demokrasisinin en gelişmişi bile kendisini tehdit altında hissettiğinde iktidarını korumak için faşist tedbirlere başvuruyor. Ulusal sorun sözkonusu olduğunda ise genel eğilim kendisini, ulus devletlerin kendi içlerindeki ulusal hareketleri ya geçici de olsa askeri olarak ezmesi ( Sri Lanka örneği) ya da uzun savaşlar ertesinde kendi içinde eritmesi, teslim alması ve görünürde bölgesel özerklik vermesi (Kuzey İrlanda ve Bask bölgesi örnekleri) biçiminde gösteriyor. Kapitalist/emperyalist sistem var olduğu 14

15 sürece, kapitalist ulus devlet devrimle yıkılmadığı, işçi-köylü/emekçi iktidarları kurulmadığı sürece başka çözüm de yok. Tabii ulus devletlerin merkezi devlet iktidarlarının örneğin emperyalistlerin de marifetleriyle sarsılması halinde, bir iktidar boşluğunun doğması halinde yeni ulus devletlerin oluşması da mümkün. Fakat bu ulusal devletler bir emperyalist büyük gücün veya güçlerin desteğine muhtaç. Örneğin bugün Güney Kürdistan daki Kürdistan Bölgesel Yönetimi adı altındaki oluşum, aslında bir yarı ulus devletidir. Fakat bir dış gücün somutta ABD nin ve diğer batılı emperyalistlerin desteği olmaksızın yaşama şansı az. Rojava da da benzer bir gelişme gündemde. O dönemde Demokratik Toplum Kongresi nin başat aktörü olan DBP tarafından (sonradan HDP Halkların Demokratik Partisi ve DBP Demokratik Bölgeler Partisi olarak iki parti biçiminde hareket etmeye başladılar) Türkiye nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununa Dair Siyasi Tutum Belgesi yayınlandı. ( tr/yayinlarimiz/demokratik-ozerklik/ demokratik-ozerklik.html) DBP nin tutum belgesine göre, demokratik özerkliğin merkez birimleri idari/coğrafi bölgelerden oluşuyor. Buna göre, Türkiye de bölge oluşturulmalı, bu bölgeler kendi meclisleri ve bu meclislerin oluşturacağı hükümetler eliyle yönetilmelidir. DBP ye göre; bölgesel meclisler, eğitim, sağlık, kültür, sosyal hizmetler, tarım, denizcilik, sanayi, imar, çevre, turizm, telekomünikasyon, sosyal güvenlik, kadın, gençlik, spor ve diğer hizmet alanlarından sorumlu olacak, buna karşın, dışişleri, maliye ve savunma hizmetleri merkezi hükümet tarafından, emniyet ve adalet hizmetleri ise merkezi hükümet ve bölge meclisleri tarafından ortak yürütülecektir. Görüldüğü gibi DTK, DBP ve Öcalan ın demokratik özerklik anlayışları arasında da belli farklılıklar vardır. Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Demokratik özerk Kürdistan inşasını hedeflerken, DBP tüm Türkiye de idari-coğrafi bölgelerden oluşan bir özerkliği savunmaktadır. Fakat hem Öcalan ın, hem DTK nın hem de DBP nin demokratik özerklik inde temel ortak nokta T.C. devletinin mevcut sınırlarının sorgulanmamasıdır. Özerklik T.C. nin devlet bütünlüğü içinde mümkün görülen ve tasarlanılan bir özerkliktir. Bunun yanında Kürtçenin eğitim dili ve bölgesel resmi dil olarak kabulünü öngören, güçlü bir yerinden yönetimi ve temsili demokrasinin katılımcı demokrasiyle desteklenmesi ni esas alan bir özerklik anlayışı ortaktır. Bu görüşler Kürt Ulusal Hareketi açısından açık ve nettir. Net olmayan veya farklı görüşlerin 15

16 savunulmasına neden olan yerinde yönetim in nasıl olacağı konusudur. Özerk Kürdistan mı, eyalet mi, bölge mi, vilayet mi? Yerinden yönetim birimleri hizmet birimleri mi, yoksa hem hizmet hem de yasama birimleri mi olacaktır? Yerinden yönetime hangi yetkiler verilecektir? Yerel yönetimler hangi alanlara dair yasa yapacaktır? Bu konularda farklı görüşler söz konusudur. Yine Öcalan: Kürt Ulusal Hareketi nin demokratik özerklikle ilgili görüşlerinin şekillenmesinde Öcalan belirleyicidir. Bu anlamda biz esas olarak Öcalan ın demokratik özerklik anlayışı üzerinde biraz daha durmak istiyoruz. Öcalan a göre ulus devlet modeli dünyanın gerçekliği değildir. Tüm kötülüklerin kaynağı ulus devlet modelidir! Öcalan, demokratik uluslaşma ve uluslar kent, yerel ve bölgesel özerklikler olmadan yönetim gücü kazanamaz (age, s. 4) demektedir. PKK sadece ulus-devletçiliği aşmakla yetinemez; ancak kendini demokratik modernite unsurlarının prototipi olarak inşa etmek suretiyle öncülük rolünü oynayabilir. Kürt toplumunun demokratik ulus olarak inşa edilmesi, PKK nin yeni kimlik döneminin başta gelen görevidir. Bu görevini başarması öncelikle kendi sistemini kapitalist modernite unsurlarının alternatifi kılmasıyla mümkündür. Demokratik modernitenin prototipi olmakla kendisi olmak arasında önemli bir fark vardır. (A. Öcalan, Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü, A. Öcalan Sosyal Bilimsel Akademi Yayınları, 2013, s. 326) Öcalan ın demokratik modernite projesi devletsiz toplum projesidir. Devletsiz toplum projesi, kapitalizmin ve burjuva devletlerinin egemenliği koşullarında, onların içinde uygulanabilir bir proje değildir. Devletsiz toplum projesi, kapitalist emperyalizm koşullarını ve burjuva devletin bu koşullardaki rolünü görmezden gelen bir anlayışın ürünüdür. Devletin yok olması, sınıf farklılıklarının ortadan kaldırılması kapitalist/emperyalist egemenlik altında mümkün değildir. Devletsiz bir toplum projesi ancak komünist bir dünyada mümkündür. Öcalan, kapitalist modernite ye alternatif olarak ileri sürdüğü demokratik modernite nin, demokratik bir ulusu inşa etme projesinin, sömürü ve baskı koşullarında, sömürücü egemen sınıfların ve onların devletinin varlığını sürdürdüğü koşullarda mümkün olabileceği düşüncesindedir. Ona göre PKK, Demokratik Kürt Ulusunu demokratik modernite unsurlarının prototipi olarak inşa etmek suretiyle öncülük rolünü oynayabilir. Nasıl olacaktır bu? T.C. nin toprak bütünlüğünün ve T.C. devletinin varlığının sorgulanmadığı şartlarda, alttan örgütlenme ile, T.C. nin içinde ve 16

17 yanında paralel bir yarı devlet örgütlenmesi yaratılacaktır! Demokratik özyönetim konusunda savunulan görüşler bütünlüklü ve mantıklı bir çerçeveye oturtulduğunda anlamı budur. Bu, bugünkü Kuzey Kürdistan-Türkiye somutunda, T.C. nin hâlâ tekci bir ideolojiye (Tek Millet; Tek Vatan; Tek Bayrak; Tek Devlet) sahip faşist bir devlet olduğu gerçeğine gözlerini kapatan ve onun kendi içinde kendine paralel bir yapılanma olarak demokratik bir özyönetime iktidarda hangi parti olursa olsun izin vermeyeceği, veremeyeceği gerçeğine gözlerini kapatan bir yaklaşımdır. Bunun ötesinde T.C. devletinin bugün hâlâ egemenlik alanını koruyacak güçte olan bir devlet olduğu gerçeğine gözünü kapayan bir yaklaşımdır. Bunun dışında bugün herhangi bir emperyalist büyük gücün ve güçlerin Türkiye sınırları içinde paralel bir iktidara açık destek verme durumunda olmadığını görmeyen bir yaklaşımdır. Hal böyle iken ve faşist Türk devletinin varlığı şartlarında kapitalist modernite ye karşı demokratik modernite nin inşa edilebileceği söyleniyor. Bu büyük bir yanılgıdır. Öcalan şöyle devam ediyor: KCK, bu tarihsel ve toplumsal gerçeklerin bilince çıkarılması ve ulus-devletçiliğin kapitalizmin bir tuzağı olduğunun anlaşılması sonucunda, PKK tarafından halkın kendi demokratik yönetim sistemi olarak ilan edilmiştir. KCK ulus-devletçiliğe karşılık Kürt ulus-devletçiliği değildir. İlkesel olarak bunu reddeder. İster bir ulus-devlet çatısı altında (eğer demokrasiye bağlılığını kabul ediyorsa) ister kendi başına bağımsız olsun, Kürt halkının kabul edeceği siyasi otorite kendi demokratik özerk yönetimidir. KCK bu modelin Kürtlerin payına düşenidir. Türkçe karşılığı özce toplumun demokratik olması anlamına gelir. Sistem olarak bütün halkların ulusal şovenizme, sınır kavgalarına, bürokrasiye, milliyetçiliğe ve ulus-devletçiliğe düşmeden, ortaklaşa ve gönüllü siyasi otoritelerini inşa etmeleri demektir. Ulus-devletlerin çatısı altında yaşamayı ancak demokratik özerk yönetimlerinin tanınması şartıyla kabul ederler. (age, s. 350) Öcalan, insanın tarihsel serüvenini ve toplumsal gelişme süreçlerini bir kenara atarak kendi zihinsel kurgulamasını maddi-toplumsal gerçeklerin yerine koyuyor. Kapitalist/emperyalist sistemi belirleyen temel toplumsal çelişkilerin üzeri örtülüyor. İnsanlık tarihinde toplumsal gelişme aşamaları vardır. Bu toplumsal gelişme aşama- 17

18 larını görmeyen, görmek istemeyen Öcalan, ulus-devletin kapitalizmin bir tuzağı olduğunu söylüyor! Uluslaşma süreci feodal toplumun bağrında kapitalist ilişkilerin gelişmeye yüz tutmasıyla başladı. Bu süreç kapitalizmin ve onun ürünü burjuvazinin hakimiyetiyle belirginleşti. Evet burjuva ulus devletleri bu sürecin ürünüdür. Ulus, yükselen kapitalizm çağının bir kategorisidir. Feodal toplumun bağrından çıkan burjuvazi ilk dönemlerde ilerici bir rol oynuyordu. Burjuvazi bu dönemde eşitlik, özgürlük, kardeşlik söylemiyle ortaya çıktı. Burjuvazinin taleplerine sahip çıkan emekçi toplum kesimleri de, burjuvazinin peşine takıldı. Aynı dil ve kültür etrafında birliktelikler ulus öncesi topluluklar içinde de vardı. Ama bu birlikteliklerin aynı kökenden gelen diğer topluluklarla, aşiret, kavimlerle ortak ulusal birlik içinde bir araya gelmelerine yetmiyordu. Kapitalizmin gelişmesi feodal parçalanmışlığı yıkarak bu toplulukların birbirine yakınlaşmasını sağladı. Bu topluluklar giderek artan şekilde dil, kültür birliği ve üzerinde yaşadıkları toprakları vatan olarak benimseyip dar ve kapalı ekonominin sınırlarını aştılar. Ulus olma bilinci bu maddi zemin üzerinde gelişti. Uluslaşma süreci, kapitalist ilişkilerin gelişmesinden bağımsız olarak ele alınamaz. Feodal beylerin, mirliklerin, aşiret ve kabile ilişkilerinin etkin olduğu koşullarda gerçekleşen çok sayıdaki Kürt direnişleri, kapitalist üretim ilişkilerinin geri düzeyi ve uluslaşma bilincinin geri olması sonucu Kürt halk kitlelerinin geniş kesimlerini kucaklayacak ulusal çapta bir direniş boyutuna ulaşamadı. Bundan, Birinci Dünya Savaşı ertesinde emperyalistlerin masa başında Kürdistanı dört devlet içinde bölünmüş azınlık ulus olarak bırakması da belirleyici rol oynadı. Kapitalist üretim ilişkilerinin daha ileri düzeyde geliştiği ve uluslaşma bilincinin geliştiği bir dönemde Kuzey Kürdistan da ortaya çıkan PKK nın başını çektiği Kürt direnişinin ulusal boyutlarda genişlemesi mümkün olabildi. Öcalan, mevcut sistem içerisinde demokratik ulus un inşa sürecinden bahsediyor! Toplumun demokratik olması gerektiğinden söz ediyor! Ulus devletlerin çatısı altında yaşamanın ancak demokratik özyönetimlerin tanınması ile mümkün olabileceğini belirtiyor. Öcalan ın söylediklerinin gerçekleşebilmesi için ülkenin, ülkelerin gerçek anlamda demokratik olması gerekir. Kurulu sistem içerisinde ülkelerin gerçek anlamda demokratikleşmesi mümkün değildir. Demokratikleşme bir devrimi gerektirir. Bu sistem içerisinde gerçek anlamda, milliyetçilik, şovenizm, ırkçılık, zoraki birlik ortadan kaldırılamaz. Halklar arasında tam hak eşitliği sağlanamaz. Mevcut sistem içerisinde bütün halkların ulu- 18

19 sal şovenizme, sınır kavgalarına, bürokrasiye, milliyetçiliğe ve ulus-devletçiliğe düşmeden, ortaklaşa ve gönüllü siyasi otoritelerini inşa etmeleri gerekir düşüncesi hoş ama boş bir hayaldir. Kapitalist modernite için bile sorun olmaya başlayan ulus-devletçilik giderek çözülmektedir. (age, s. 355) Öcalan ın bu tespiti de günümüz dünyasının gerçekliği değildir. Günümüzün dünyasında, emperyalizm her alanda egemenliğini sürdürüyor. Emperyalizm, hem emperyalist merkezlerde, hem de bağımlı ülkelerde ulus devletleri, egemenliğinin sürdürülmesinde bir araç olarak kullanıyor. Emperyalizmde, ulus/devlet modelinin kaldırılması, ancak söz konusu ulus devletinin emperyalist sömürünün önünde bir engel olduğunda gerçekleştirilir. Bu durumda çok uluslu bir devletin yerine, birden fazla ulus devleti geçer. Ya da aşırı merkeziyetçi bir ulus devlet yapısı yerine yerel özerkliklerin yer aldığı bir gelişme yaşanır. Bugün Birleşmiş Milletler e üye 193 devlet var da Sosyal Emperyalist Sovyetler Birliği dağıldı ve 16 yeni bağımsız ulus devlet daha ortaya çıktı. Yugoslavya dağıldı ve 7 bağımsız ulus devlet ortaya çıktı. Çekoslovakya kendi içinde ikiye bölündü. Çek Cumhuriyeti ve Slovakya. Etiyopya dan Eritre ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. Sudan ikiye bölündü. Endonezya da, Doğu Timor, Pasifik Okyanusu nda Yeni Kaledonya bağımsız devlet oldular. Diğer yandan kendi ulusal devletini kuramamış olan ve ulusal devletini kurmak için mücadele yürüten halklar var. Filistin Arap halkı devletini kurmak için mücadele yürütüyor. Birleşmiş Milletler de, Filistin e gözlemci devlet statüsü verildi. Belçika federal bir yapıya sahiptir ama Felemenkler ile Valonlar arasında kavga sürüp gitmektedir. İspanya da Bask lara geniş çaplı yerel yönetim yetmiyor. Federal yapıya sahip olan ülkelerin birçoğunda, uluslar arasında ayrılma ve kendi devletlerini kurma yönünde mücadele sürmektedir. Suriye de iç savaş sürmektedir. Suriye de olgu olarak birden fazla iktidar odağı vardır ve sonuçta birden fazla ulus devletin ortaya çıkması muhtemeldir. Aynı şey Irak için de sözkonusudur. Andaki durumda Irak ta üç ayrı bölge var. Öcalan, ulusdevlet modelinin çözülmesine örnek olarak Avrupa Birliği ni gösteriyor. AB içerisinde sorunlar var. İngiltere AB den ayrılmak istiyor. AB nin gelişmesi gerçek anlamda var olan ulus devletlerin bir Avrupa Birleşik Devletleri içinde çözülmesi yönünde değildir. Bu örnekler daha da çoğaltılabilinir. Öcalan ın söylemlerinin tersine, bugün ulus devlet modelinin egemen olduğu bir dünya gerçekliği var. Öcalan ın söylemlerinin daha iyi anlaşılması için kimi alıntılar aktarmayı gerekli görüyoruz. 19

20 Demokratik çözüm, ulus-devlet dışında toplumun demokratikleşmesindeki arayışları ifade eder. Kavram olarak ulus-devleti kapitalizmle birlikte toplumsal sorunlarda çözümün değil, daha da artan sorunların kaynağı olarak değerlendirmektedir. (age, s ) KCK Kürt sorununda demokratik çözümün somut ifadesi olup geleneksel yaklaşımlardan farklıdır. Çözümü devletten pay almada görmez. Hatta özerklik anlamında bile Kürtler için devlet peşinde değildir. Federe veya konfedere devleti hedeflemediği gibi kendi çözümü olarak da görmez. Devletten temel talebi, Kürtlerin özgür iradeleriyle kendi kendilerini yönetme hakkını tanıması, demokratik ulusal toplum olmalarına engel koymamasıdır. (age, s. 357) Demokratik çözüm özünde demokratik ulus olma ve toplumun kendini demokratik ulusal toplum olarak inşa etmesi olgusudur. Devlet eliyle ne ulus olma ne de ulus olmaktan çıkmadır; toplumun kendini demokratik ulus olarak inşa etme hakkını bizzat kullanmasıdır. (age, s. 358) Özgürlük ve dayanışma zihniyetli ulusların bedeni demokratik özerkliktir. Demokratik özerklik esas olarak benzer zihniyeti paylaşan bireyler ve toplulukların kendilerini öz iradeleriyle yönetmeleri anlamına gelir. Buna demokratik yönetim veya otorite demek de mümkündür. Evrenselliğe açık bir tanımdır. (age, s. 359) Demokratik özerklik çözümü iki yolla uygulanabilir: Birinci yol ulus-devletlerle uzlaşmayı esas alır. (age, s. 360) Demokratik özerkliğin ikinci çözüm yolu, ulus-devletlerle uzlaşmaya dayalı olmayan, kendi projesini tek taraflı pratikleştirme yoludur. Geniş anlamda demokratik özerkliğin boyutlarını hayata geçirerek, Kürtlerin demokratik ulus olma hakkını gerçekleştirir. (age, s. 361) Devleti amaçlamayan ama devlete demokratik taleplerini dayatan, köylerde, mahallelerde ve şehirler çerçevesinde kendi sorunlarını kendileri tartışarak kararlaştıracakları ve çözecekleri bir modeldir demokratik özerklik. Bu modelde, T.C. devleti yerli yerinde durmaktadır. Bu modelde, sermayenin işçi sınıfı ve emekçi halk kitlelerinin tüm diğer kesimleri üzerindeki baskı aracı olan devletin işlevini sürdürmesine temel bir itiraz yoktur. Kuşkusuz burjuva devlet koşullarında da ezilen ulusun kimliğinin resmen tanınması, dil ve kültür alanında bazı iyileştirmeler yapılması mümkündür. Evet, burjuva devletinin varlığını koruduğu şartlarda da, sınırları bu burjuva devlet tarafından çizilen belirli yerel özerklikler de mümkündür. Ama bunun ötesinde değil. Devlet içinde devlet anlamına gelen bir gelişmeyi burjuvazinin kabul edeceğini düşünmek hayalciliktir. Türk devleti ve burjuvazisinin şoven, 20

21 gerici, inkarcı ve dayatmacı karakteriyle baskı ve ayrımcılığı besleyen tek ulus çu politikasının ezen-ezilen ulus kitleleri arasında milliyetçiliği körükleyici işlevinin, devletle hatta bir arada, sorun ve engel oluşturmaksızın bir kömünal, ekolojik, özgür Kürdistan örgütlenmesi ni olanaklı kılacağına dair varsayımlar bir ütopyadan öteye geçemez. Öcalan, burjuva devletiyle bir arada konfederal birlikler öneriyor. Burada kastettiği bağımsız devletlerin eşit şartlarda tek devlet çatısı altında birleştiği konfederasyonlar değildir. Konfederal birliklerden anladığı içinde bulunulan ulusal devletler içinde yerel özerk bölgelerin varlığıdır. Bu konfederal birlikler in kapitalizm ve kapitalist burjuva devlet egemenliği koşullarında uygulanabilir olduğu söyleniyor! Bu yaklaşım, kapitalist emperyalizm koşullarını ve burjuva devletin bu koşullardaki rolünün gözardı edilmesidir. Bizim devlet diye bir sorunumuz yoktur söylemi, kapitalist/emperyalist barbarlık koşullarında ve sermaye devletinin Kürtlerin ulusal varlığını ve en temel ulusal haklarını ret politikasını esas olarak sürdürdüğü koşullarda gündeme getiriliyor. Kürdistan ın parçalanması ve Kürt ulusu üzerindeki baskıların önündeki temel engelin kurulu burjuva devlet aygıtı olduğu gerçeğinin üzeri örtülüyor. Ezilen ulus ayrı devletini kurabilir. Federasyon, özerklik gibi biçimler altında aynı devlet içinde diğer uluslar ve ulusal topluluklarla birlikte yaşayabilir. Hangi biçimi tercih edip uygulayacağına karar verme hakkı ezilen ulusun kendisine aittir. Önemli olan bu hakkın kayıtsız şartsız tanınması, uygulanmasına baskıyla yanıt verilmemesidir. Kürtlerin idari model olarak bölgesel ya da daha çok kullanıldığı şekliyle demokratik özerklik i öngörmeleri, serbest iradeleriyle verecekleri kendi kararları ve haklarıdır. Fakat T.C. varlığını sürdürdüğü sürece, Kürtlerin kendi kaderlerini belirlemeleri ve nasıl yaşayacaklarına özgürce karar vermeleri ise mümkün değildir. Özyönetim İlanlarına Giden Süreç: 2,5 yıl süren çatışmazsızlık döneminden sonra, 24 Temmuz 2015 te T.C. bütün askeri gücüyle PKK ye saldırmaya başladı. Yalnızca Kuzey Kürdistan da değil, Güney Kürdistan da da PKK kampları yoğun hava saldırılarıyla vurulmaya başlandı. Aslında bu 7 Haziran seçimleri öncesinde Erdoğan ın ve AKP hükümetinin kimi sözcülerinin buz dolabına kaldırıldığını ilan ettikleri çözüm sürecinin dondurulmasından, şimdi yoğun bir savaş konumuna geçildiğinin resmen ilanı idi. Şimdi Kuzey Kürdistan da yoğun bir savaş süreci yaşanıyor. Bu savaşı başlatan, kışkırtan ve yoğunlaştıran

22 yılının Ekim ayı başında Türkiye nin Kobanileştirilmesi çağrısı ertesinde çıkan olaylar sonrasında insiyatifi elinden kaçırdığını tespit eden ve 2014 yılı Ekim ayı sonu yapılan MGK toplantısında yeniden güvenlikçi politikalar ı merkeze koyma kararı, yani savaş kararı alan T.C. devletidir. 7 Haziran seçimlerinde çıkan sonuç da, Türk devletinin aldığı savaş kararını bir an önce pratiğe geçirmesini gündemleştirmiştir. Bütün hazırlıklar yapıldıktan sonra 24 Temmuz da topyekûn saldırı için düğmeye basılmıştır. Yukarıda ortaya koyduğumuz gibi, gelinen noktada Kürt Ulusal Hareketi nin savunduğu siyaset bellidir. Bu siyaset üniter yapı içerisinde çözüm arayan, devletsiz demokratik özerklik i öngören bir siyasettir. Bu siyaset, mevcut sistem içerisinde demokratik ulusu u inşa etmeyi savunan, Ortadoğu da Kürtlerle birlikte büyümeyi öngören, AB şartnamesinde öngörülen düzeyde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, anadilde eğitim, silah bırakan PKK savaşçılarının sivil siyasete katılma imkanlarının yaratılması ve Abdullah Öcalan ın tutukluluk şartlarının düzeltilmesi gibi oldukça geri düzeyde demokratik talepleri ileri süren bir siyasettir. Aslında Türk devletinin üniter birliği içinde belli demokratik hakların verilmesi ile Kürt sorununun çözümü, burjuvazinin küçümsenmeyecek bir bölümünün de kabullendiği bir çözümdür. AKP hükümetlerinin çözüm süreci adını verdikleri siyaset de, böylesi bir çözümü öngören bir siyasettir. Şimdi savaşın yoğunlaştırılması, bu siyasetten bütünüyle vaz geçildiği anlamına gelmiyor. T.C. açısından savaş, PKK nin çözüm sürecinde artan ve Rojava da iktidar olan gücünü mümkün olduğu kadar zayıflatmak, sonraki dönemde kaçınılmaz olarak yeniden gündeme gelecek kapalı/açık pazarlıklarda onun elini zayıflatmak için yürütülüyor. PKK nin askeri/polisiye güvenlikçi politikalarla bitirilemeyeceğini Türk hakim sınıfları ve onların faşist devleti, bu devletin andaki siyasi yöneticisi konumundaki AKP gayet iyi biliyor. Devlet 30 yılı aşkın savaşta önce üç beş çapulcu diye küçümsediği PKK nin Kürt halkının çok önemli bir bölümü tarafından destek gördüğünü, PKK yi bitirme nin, Kürt halkını bitirmek anlamına geldiğini, bunun mümkün olmadığını biliyor. 30 yıllık savaşta onlarca kez belinin kırıldığı açıklanan PKK nin, belinin kırılmadığını, tersine giderek güçlendiğini biliyor. Buna rağmen savaşı kışkırtması ve yoğunlaştırmasının nedeni PKK nin askeri gücünü geriletmektir. Savaşa PKK nin gelinen yerdeki programı açısından bakıldığında da, aslında bu program T.C. devleti ile yapılacak pazarlıklarla gerçekleştirilebilir bir program olduğu görülür. u 22

23 anlamda PKK için de bugün yürüyen savaş sonuçta yeniden oturulacak pazarlık masasına güçlü oturabilmek için yürüyen bir savaştır. PKK de bugün T.C. devletinin devlet olarak varlığını sürdürdüğü bir ortamda, PKK nin T.C. sınırları içinde, Kuzey Kürdistan bölgesinde paralel bir iktidar kurmasının uluslararası açık destek alamayacağını, şu anda Türk işçi ve emekçi sınıflarının da Kuzey Kürdistan da paralel bir PKK iktidarına destek vermediğini gayet iyi bilmektedir. Bunun olmadığı yerde de ilan edilen alan hakimiyetleri özerklikler vb. ancak T.C. devleti açıkça savaş yürütmedikçe, buna göz yumduğu sürece mümkündür. Çözüm süreci nin gündemde olduğu çatışmasızlık döneminde PKK nin gençlik örgütü YDG-H adına kimi eylemler yapıldı: Yol kesmeler, araç yakmalar, insan kaçırmalar, taciz ateşleri vb. Bu gibi eylemler, T.C. devletinin Kuzey Kürdistan daki egemenliğinin sarsıldığını, tanınmadığını gösteren eylemlerdi. PKK cephesinden gelen kimi açıklamalar bu eylemlerin bütünüyle kontrol altında olmayan yerel grupların işi olduğu şeklinde idi. Görüntü şöyle idi: Bir yandan devletsiz demokratik özerklik savunuluyor. Diğer yandan KCK sözleşmesine göre bir devlet yapılanmasına gidiliyor. KCK, kendi kurumlarını oluşturuyor. Mahkemeler, vergi daireleri, askere alma şubeleri ve asayiş birimleri kuruluyor. Yani KCK paralel bir devlet yapılanmasını örgütlüyor. AKP hükümeti bu görüntüye belli ölçüde göz yumdu. Bu arada Rojava daki, PKK yi güçlendiren gelişmeler ve bunun Kuzey Kürdistan/Türkiye ye yansımaları da bu göz yumma siyasetinin sürdürülemezliğini gösterdi. 6-8 Ekim 2014 olayları ertesinde T.C. devleti, AKP hükümeti yeniden savaş kararını aldı. Ve savaşı başlatmak için uygun anı ve bahaneyi kollamaya başladı. Bu bağlamda PKK nin tavrı önemli idi. PKK görünen o ki, 7 Haziran seçimlerinden çıkan sonucu Kuzey Kürdistan da özerklik ilanlarına verilen destek olarak okudu. Aynı zamanda egemen sınıfların siyasi temsilcileri arasındaki ve toplumdaki derin kutuplaşmanın ve anti Erdoğan cılık temelinde gelişen ve gelişecek kitle eylemlerinin AKP ve Erdoğan ın savaş siyasetini pratiğe geçirmesini engelleyeceğini var saydı. Bunun böyle olduğu, savaşın devletin değil, Erdoğan ın/saray ın savaşı olduğu değerlendirmesinde açıkça görülmektedir. Bu yanlış değerlenrdirmeler temelinde PKK de savaşa hazır devletin beklediği bahaneleri ona altın tepsi içinde sundu. 11 Temmuz 2015 te KCK adına yapılan yazılı bir açıklamada kalekol ve baraj yapımlarının askeri amaçlı olduğu, bundan böyle bunların saldırı hedefleri olduğu; Kuzey Kürdistan da gerçekleştirilen kimi tutuklamaların 23

24 siyasi soykırım olduğu, belirtildi. KCK açıklmasının sonunda şunlar söylendi: Türkiye ve Kürdistan kamuoyu bilmelidir ki, askeri amaçlı baraj ve karakol yapımlarına karşı gerillamız direnme hakkını kullanacak ve siyasi soykırım operasyonlarına karşı da misillemede bulunacaktır. Özgürlük Hareketimiz artık ateşkes tutumunun istismar edilmesini kabul etmeyecek, oyalama yaparak Kürt sorununu çözümsüz bırakan politikalara karşı da tutumunu koyacaktır. Artık sabırlı ve makul tutumumuzu istismar edenlere ve oyalama politikası yürütenlere hiçbir biçimde müsaade edilmeyecektir 15 Temmuz da KCK Yürütme Komitesi üyesi Bese Hozat, Özgür Gündem de Yeni süreç, devrimci halk savaşı sürecidir başlığı altında yayınlanan yazısında şöyle diyordu: Çok defa ifade ettiğimiz üzere 7 Haziran sonrası Türkiye yeni bir aşamaya girmiştir. 7 Haziran öncesi gibi davranmak, hareket etmek, siyaset yapmak demokrasi açısından büyük bir kayıptır. ( ) Türkiye de yeni dönem Önder Apo nun özgürlüğüyle mümkündür. Bu açıdan İmralı duvarlarını yıkacak bir gelişmeyi hedeflemek Türkiye yi devrime taşıyacaktır. Bunun dışında hiçbir yaklaşım ve tutum demokratik çözüme ve demokratik ulus inşasına hizmet etmeyecek, Türkiye yi demokrasiye ve barışa taşımayacaktır. Bulunduğumuz aşamada Özgür Kürdistan ı kurmanın ve Demokratik Cumhuriyet Türkiye sini inşa etmenin bütün koşulları oluşmuştur. Demokrasi güçleri, hamlesel çıkışlarla demokrasi mücadelesini yükseltir, halkımız ve Türkiye toplumu da devrimci halk savaşını geliştirirse Önder Apo özgürleşir, Türkiye ise gerçek barışına ve demokrasisine kavuşur. Mevcut mücadelesiz duruş büyük bir tehlike oluşturuyor. Mücadele etmeden hiçbir kazanım elde edilemez ve elde edilen hiçbir kazanım da kalıcı kılınamaz. Bunun için Kürdistan da ve Türkiye de topyekün bir toplumsal direnişe acil ihtiyaç vardır. Yüzbinler ve milyonlar ayağa kalkarak, gerekirse günlerce, haftalarca meydanlardan ayrılmayarak demokrasi mücadelesini radikal bir biçimde yükseltmelidir. ( ) Türk devletinin ve özel savaş partisi AKP nin soykırım siyaseti hiçbir biçimde kabul edilemez, pasif bir duruşla karşılanamaz. Bu dönem her bakımdan çok aktif bir mücadele dönemidir. Devrimci halk savaşı dönemidir. Kürt halkı ve Türkiye toplumu devletten ve hükümetlerden barış ve demokrasi dilenemez. Bizzat kendisi devrimci, demokratik mücadeleyi yürüterek Kürdistan a özgürlüğü, Türkiye ye demokrasiyi ve barışı getirecektir. Halk kendi mücadelesiyle demokratik sistemini kuracak ve bütün gücüyle bu sistemi savunacaktır. 24

25 Hiçbir biçimde soykırımcı politikalara sessiz kalmayacaktır. Siyasi soykırım operasyonlarına karşı en radikal duruşu gösterecek, aynı anda yüzbinler ayağa kalkacaktır. Tek bir insanın tutuklanmasına müsaade etmeyecektir. Hiç kuşku yok ki artık gerilla da bu alçakça saldırılara ve soykırım politikalarına göz yummayacaktır. Bundan sonra gerilla soykırım operasyonlarına, karakol-kalekol yapımlarına, askeri amaçlı baraj ve yol yapımlarına gereken karşılığı verecektir. ( ) Devrimci ve demokratik güçler içinden geçtiğimiz bu devrimsel süreci iyi ve doğru değerlendiremez, mücadelelerini radikalleştirerek yürütemezse çok büyük kaybederler. Stratejik kalıcı demokratik gelişmeler ancak Önder Apo nun özgürlüğüyle, Kürdistan da ve Türkiye de demokratik ulus projesine dayalı demokratik özerkliği kurmakla ve savunmakla mümkündür. Seçim sonuçları ve Rojava daki başarılar ancak bu biçimde kalıcı gelişmelere dönüşebilir. Bu açıdan Kürtler, Kadınlar ve gençler başta olmak üzere saldırı ve soykırım tehditi altında olan her kesimi demokratik özerk sistemini inşa etmeye, devletin ve AKP nin her türlü saldırısına karşı savunmasını örgütlemeyegeliştirmeye çağırıyorum. Bu tavır, Türk devleti tarafından kendisine karşı açık bir ayaklanma, halk savaşı başlatma çağrısı olarak okundu. Başka türlü okunması da beklenemezdi. Görünen oydu ki, PKK açısından devletle açık savaşa girişme, Rojava dakine benzer bir yapılanmanın Kuzey Kürdistan da inşasına girişmenin, bunu açıkça ilan etmenin zamanı gelmişti. 20 Temmuz da Suruç taki bir bombalı intihar saldırısıyla gerçekleştirilen katliam gelişmeleri hızlandırdı. Suruç katliamından hemen sonra yapılan açıklamalarda, DAİŞ AKP dir, AKP DAİŞ tir denerek Suruç taki eylem AKP hükümeti/erdoğan tarafından düzenlenmiş bir eylem olarak değerlendirildi. Halkın kendi güvenliğini kendisinin sağlaması çağrıları yapıldı. 22 Temmuz da Urfa Ceylanpınar da iki polis, lojmanlarında kafalarına kurşun sıkılarak öldürülmüş olarak bulundu. PKK nin askeri kolu HPG ilk tavrında bu eyleme Suruç un intikamı adına sahip çıktı. Fırat Haber Ajansı tarafından duyurulan habere göre HPG Basın İrtibat Merkezi nden yapılan açıklamada şöyle deniyordu: 22 Temmuz günü bir Apocu fedai timi, Suruç katliamına misilleme 25

26 olarak bugün sabah sularında Ceylanpınar da DAİŞ çeteleriyle işbirliği içinde olan iki polise karşı bir cezalandırma eylemi gerçekleştirmiştir denildi. Gerçekleştirilen eylem sonucunda Feyyaz Özsahra ve Okan Acar isimli polisler öldürülürken, öldürülen polislerin silah ve kimliklerine el konulmuştur Bu arada İstanbul da da polislere yönelik kimi silahlı eylemler oldu; öldürülen devrimcilerin cenazelerinde kimileri ellerinde keleşlerle, maskeli olarak boy gösterdiler. Gösteriler polis tarafından faşist şiddetle bastırılmaya çalışıldı. Bütün bunlar faşist T.C. devleti açısından kararı alınmış yoğun bir savaşı ve yoğun bir faşist baskı dönemini başlatmanın bahanesi oldu. T.C. tarafından savaş 24 Temmuz da resmen başlatıldı. Özyönetim İlanları ve Sonrası: PKK nin önderliğindeki Kürt Ulusal Hareketi nin faşist Türk devletinin başlattığı savaşa cevabı, Türk ordusuna, polis güçlerine ve koruculara karşı silahlı eylemlerle ve öncelikle yerel silahlı güçler ve halk tarafından korunması ve suvunulması öngörülen demokratik özerklik özyönetim ilanları ile geldi. İlk özerklik ilanı Şırnak tan geldi. Şırnak ın Silopi ilçesinde biri polis, dört kişinin yaşamını yitirdiği olayların ardından hafta başında toplanan ve Demokratik Bölgeler Partisi nin (DBP) de içinde olduğu Şırnak Halk Meclisi, 10 Ağustos 2015 te özyönetim ilan ettiğini açıkladı. Şırnak Halk Meclisi adına yapılan açıklamada, şöyle deniyordu: AKP hükümeti Kürdistan a savaş ilan etmiştir. Son olarak Silopi de halkımıza yönelik topyekün imha saldırılarında, 3 masum insanımızı katletmiştir. Gerçekleştirilen bu katliam karşısında biz Şırnak Halk Meclisi olarak, devleti reddetmeyip, ancak bu şekilde devletin kurumlarıyla yürüyemeyeceğimizi, bunun için kentte bulunan devletin tüm kurumları bizim için meşruiyetini kaybetmiştir. Bu şekli ile devletin hiçbir atanmışı bizi yönetmeyecektir. Bundan sonra halk olarak özyönetimimizi esas alarak, demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz. Bundan sonra da tüm saldırılar karşısında demokratik öz savunmamızı gerçekleştireceğiz. Bu açıklamanın ardından DBP İl Başkanı ve parti yöneticilerinin evlerinin de aralarında bulunduğu 10 adrese düzenlenen operasyonlarda bir belediye meclis üyesi ile iki DBP yöneticisi gözaltına alındı. Operasyonun ardından açıklama yapan DBP Şırnak İl Eşbaşkanı Salih Gülenç, Özerklik ilan etmedik, kanton kurmadık, bu faşist devleti tanımadığımızı söyledik dedi. Saldırıların sür- 26

27 mesi durumunda halkın alternatifsiz olmadığını söyleyen Gülenç, Kentteki devletin tüm kurumları bizim için meşruiyetini kaybetmiştir. Halk olarak öz yönetimimizi esas alarak, demokratik temelde yaşamımızı inşa edeceğiz ibarelerinin kasıtlı olarak yanlış aktarıldığını savundu. Gülenç, konuşmasının devamında ise Devlet demokratikleşmezse, elbette ki halklar kendilerini ifade edecek biçimler bulurlar, kanton ya da özerklik zorunluluk haline gelebilir. Bu halk alternatifsiz değil. diye konuştu. 12 Ağustos ta KCK den bir açıklama geldi. Açıklamada şöyle deniyordu: Silopi, Cizre, Nusaybin ve Şırnak halk meclisleri bundan sonra devlet kurumlarını tanımayacaklarını ve onlarla hiçbir işlerinin olmadığını, kendi işlerini kendilerinin yapacağını; kendi öz yönetimlerini kuracaklarını ilan etmişlerdir. Öz yönetimlerine saldırıldığı takdirde meşru öz savunma haklarını kullanacaklarını açıklamışlardır. Cizre, Silopi, Nusaybin ya da başka yerlerde Türk devletinin halka saldırarak birçok insanı öldürmesi böyle bir demokratik kurumlaşmayı ortadan kaldırmak amaçlı gerçekleşmektedir. AKP hükümeti ve Tayyip Erdoğan halkın demokratik iradesine saygılı olacağına, tüm halkı terörist ilan ederek tek bir terörist kalmayıncaya kadar savaşı sürdüreceklerini ilan etmişlerdir. AKP hükümeti ve demokrasi düşmanı Cumhurbaşkanı nın tutumu ve halka yönelik saldırı politikası karşısında Silopi, Cizre, Nusaybin ve Şırnak Halk Meclisleri, bundan sonra devlet kurumlarını tanımayacaklarını ve onlarla hiçbir işlerinin olmadığını, kendi işlerini kendilerinin yapacağını; kendi öz yönetimlerini kuracaklarını ilan etmişlerdir. Öz yönetimlerine saldırıldığı takdirde meşru öz savunma haklarını kullanacaklarını açıklamışlardır. Önder Apo nun ve Kürt Özgürlük Hareketi nin makul çözüm yaklaşımlarını istismar eden, demokratik siyasal çözümü reddeden, Türkiye nin demokratikleşmesi temelinde Türkiye nin tüm sorunlarının çözümü yerine tekçi ulusdevletçi anlayışta ısrar eden; demokratik ulus anlayışıyla geliştirilmek istenen yerel demokrasi tanımayan bir siyasi zihniyet karşısında Kürdistan halkı için başka bir seçenek kalmamıştır. KCK nın bu açıklaması ertesinde arka arkaya: 12 Ağustos ta Gever de (Yüksekova), 13 Ağustos ta Muş un Varto ve Bulanık ilçelerinde, 14 Ağustos ta Hakkari de, 15 Ağustos ta Amed in Sur ilçesinde; Silvan (Farqin) ilçesinde; Lice ilçesinde 15 Ağustos ta Batman da, 15 Ağustos ta Van ın Edremit ve İpekyolu ilçelerinde, 19 Ağustos ta Doğubeyazıt ta ve Bitlis in Hizan ilçesinde 27

28 Halk Meclisleri adına yapılan benzer açıklamalarla özyönetim ilanları yapıldı. Bu arada 15 Ağustos ta İstanbul un Gülsuyu ve Gazi mahallelerinde de özyönetim ilan edildi. 15 Ağustos ta açıklama yapan Maltepe Halk İnisiyatifi Devletin Kürt halkına yönelik topyekûn saldırıları kabul edilir değildir. Devletin hiçbir kurumunu tanımıyoruz diyerek öz yönetim ilan edildiğini duyurdu. Devletin bu özyönetim ilanlarına vereceği cevap aslında en başından belliydi. İlk özyönetim ilanının ardından, 11 Ağustos ta R.T. Erdoğan şu açıklamayı yaptı: Bu ülkede Türkiye Cumhuriyeti nin dışında bir devlet asla kabul edilemez. Bu açıklamayı kimler yapıyorsa ağır bir bedel öderler. Hem yasal bir bedel öderler, hem diğer tür bir bedel öderler Ardından gelenleri biliyoruz: Özyönetim açıklaması yapanlara; destek verenlere karşı yoğun tutuklamalar; öz yönetim ilan edilen yerlerin ardı ardına özel güvenlik bölgeleri ilan edilmesi; özyönetim ilan edilen bölgelerde ardı ardına gelen, günlerce süren sokağa çıkma yasakları; teröristleri temizleme adına kentlerin ilçelerin abluka altına alınması; onlarca YDG-H li gencin, PKK linin yanında, onlarca çocuk, kadın, yaşlı sivil insanların katledilmesi; çıplak kadın gerilla cesetleri önünde poz veren güven(siz)lik güçleri; gerilla cesetlerinin polis aracı arkasına bağlanıp sürüklenmesi, maskeli, kimliği gizlenmiş özel harp güçleri elamanlarının Kürdistan sokaklarında terör estirmesi; Türkiye bölgesinde Kürtlere yönelik ırkçı saldırılar; HDP bürolarının yakılıp yıkılması; 1990 lı yıllardaki faşist terörü andıran, öncelikle Kuzey Kürdistan da özerklik ilan edilen yerleri hedef alan ve fakat aynı zamanda bütün Türkiye çapında geliştirilen yoğun faşist terör dalgası, hükümetin kontrolünde olmayan medya kesimlerine yönelik yoğun faşist baskılar; Kuzey Kürdistan dağlarında PKK ya yönelik yoğun bombardımanlar, Kürdistan ın güneyinde yine PKK hedeflerine yönelik bu hedefler çevresindeki sivil halkı yok sayan yoğun bombardımanlar, kısacası T.C. nin Kuzey Kürdistan da egemenliği kimseyle paylaşmaya niyetinin olmadığını gösteren yoğun savaş! Şimdi Kuzey Kürdistan da (İstanbul dakileri saymıyoruz, onların sembolik bir destek açıklaması ötesinde bir anlamı yok) bir yanda özyönetim ilan edilmiş alanlar var. Öncelikle YDG-H li gençler bu alanların T.C. devletine karşı güvenliğini sağlamaya çalışıyor. Fakat bu Türk devletinin istediği zamanda istediği yerde sokağa çıkma yasaklarını, ilçeleri illeri abluka altına alıp, katliamlar yapmasını engelleyemiyor. Diğer yandan özyönetim bölgelerinde halka yönelik silahlanma 28

29 ve ayaklanma çağrıları da fazla taban bulmuyor. Gençler e yönelik destek onların evleri kullanmasına izin vermek; sınırlı olarak yasağı dinlemeyip sokağa çıkmak, gürültü eylemleri ile gençler e destek vermek ve cenaze törenlerine, taziyelere katılmakla sınırlı kalıyor. Türkiye ye/batıya yönelik ayaklanma çağrılarının ise gerçek hayatta, geniş Türk emekçi işçi yığınları açısından bir karşılığı yok. Tersine geniş emekçi-işçi yığınları içinde gelen her yeni asker, polis cenazesi ırkçı kışkırtmalar için kullanılan araçlar haline getirilebiliyor. Aslında gerek Türk, gerek Kürt emekçi yığınlarının andaki somut talebi Barış, Barış, Barış tır. Anaların ağlamaması, silahların susmasıdır. Bugün bütün devrimciler, demokratlar için tutulması gereken ana halka bu. Derhal ve kayıtsız koşulsuz bu savaşa son verilmelidir. Kitleler anda ancak bu temel talep etrafında birleştirilebilir. Anda saldırı halinde bulunan T.C. devleti, AKP/Erdoğan yönetimi bu talebi hiç duymak istemiyor. Yürüyen savaşın savaş değil, terörizme karşı mücadele olduğunu ve bu mücadelenin PKK silahları toprağa gömüp üzerini betonlayana kadar süreceğini ilan ediyor! Savaşı kışkırtan, yoğunlaştıran, haksız bir savaş yürüten ve bu savaşı bir süre daha sürdürmeye kararlı görünen faşist Türk devleti, onun andaki AKP iktidarıdır. Onların niyeti başta da açıkladığımız gibi, PKK nin askeri gücünü mümkün olduğunca kırmak, onun yeniden kurulacak pazarlık masasında elini zayıflatmaktır. Aynı zamanda Kuzey Kürdistan kentleri ve ilçelerindeki silahlı milis örgütlerinin de ve kurulmuş olan demokratik örgütlenmlerin de ortadan kaldırılması, bu mümkün olmazsa iyice geriletilmesi için yürütülüyor bu savaş. Kürt ulusunun istediği biçimde örgütlenme ve ayrılma hakkı onun en tabii hakkıdır. Reformist siyasetini eleştirmemize rağmen, demokratik özerklik temelinde kendi kendilerini yönetme taleplerinin de en basit demokratik hakları olduğunu savunuyoruz. Bu haklarını uygulamaya çalışmalarına karşı faşist T.C. nin Kürt ulusal hareketine ve Kürt halkına yönelik faşist saldırılarını lanetliyor ve derhal durdurulmasını talep ediyoruz. Yeter! Edi Bese! diyoruz. Hemen, şimdi, derhal ve kayıtsız koşulsuz silahlar susmalıdır. Barış hemen şimdi diyoruz! Bu talep için bütün barış isteyen insanları barışçıl kitle gösterilerine çağırıyoruz. Milyonlarca işçinin, emekçinin Barış için sokağa dökülmesi şartlarında hiçbir burjuva hükümeti savaş yürütemez! Biz tabii ki kapitalizmin egemenliği şartlarında gerçek ve kalıcı bir barışın da; ezilen ulusların kendi kaderlerini 29

30 özgürce tayin edeceği şartların da yaratılamayacağını; bütün bunlar için toplumun tümüyle demokratikleştirilmesi gerektiğini; bunun devrim gerektirdiğini biliyoruz. Bugün talep ettiğimiz barış, bu anlamda gerçek kalıcı bir barış değildir. Yalnızca yürüyen ve anda halklara hiçbir yararı olmayan, halklara, halkların kardeşliğine, en başta da Kürt halkına büyük acılar yaşatan bu savaşın durması anlamında bir barıştır istediğimiz. Böyle bir barış, o gerçek, kalıcı bir barış olmasa da, bugün halkların yararına olan tek çözümdür. İşçilerinemekçilerin, halkların devrim mücadelesini ilerletme imkanlarını arttıran bir ortamın yaratılmasına hizmet edecektir böyle bir barış! Onun için hemen şimdi kayıtsız, koşulsuz İNADINA BARIŞ diyoruz! Avrupa Yerel yönetimler Özerklik Şartı nda Öngörülen Özerklik T.C. devletinin varlığını sürdürmesi ve PKK nin andaki özerklik çizgisini değiştirmemesi şartlarında, eninde sonuhda yeniden kurulacak pazarlık masasından çıkacak sonuç Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı nda öngörülen bir çözüm olacaktır. Gerek Öcalan, gerekse Kürt Ulusal Hareketi nin bir dizi sözcüsü, değişik açıklamalarında özerklik konusunda istediklerinin aslında Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı nda ortaya konan çerçevede bir özerklik olduğunu ortaya koymuş, çözüm için Türkiye nin bu Şart a koyduğu çekinceleri kaldırmasını talep etmiştir. Kürt Ulusal Hareketi, her dönemde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi gerektiğini savundu, savunuyor. Bugün yerel yönetimlerin güçlendirilmesinin Kürtlerin statü talebini karşılayıp karşılamayacağı tartışılırken, ülkedeki ulusalcı/milliyetçi çevreler de özerk yerel yönetimlerin ülkeyi bölünmeye götüreceği propagandasını yapmaktadır. Bu bağlamda Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı nın ne olduğunu kısaca açıklamakta fayda var. Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, tarihinde imzaya açıldı. Türkiye anlaşmayı tarihinde imzaladı. Özerklik Şartı, de TBMM de onaylandı. Yürürlüğe giriş tarihi ise olarak belirlendi. Yerel Yönetimler Özerklik Şartı Sözleşmesi, 3/10/1992 de Resmi Gazete de yayınlandı. Yerel Yönetimler Özerklik Şartı üç bölüm ve toplam 18 maddeden oluşmaktadır. Türkiye bu anlaşmayı, kimi maddelerine çe- 30

31 kinceler koyarak imzalamıştır. Kürt Ulusal Hareketi nin talebi bu çekincelerin kaldırılması yönündedir. Kürt yerel yönetimlerin yetkilerinin arttırılması, kendi iç işleyişleri konusunda kendilerinin karar verebilmesi talebi, ulusal sorunun çözümü konusunda olabilecek en geri taleplerden biridir. Haklıdır. Doğru, demokratik bir taleptir. Üç bölümden oluşan şarta göre; en az 10 tanesi I. Bölüm den olmak üzere, toplamda en az 20 paragraf ile kendisini bu şarta bağlı kabul etmeyi taahhüt eden ülkeler, şartı imzalamış sayılmaktadır. AYYÖŞ, sadece genel bir çerçeveyi tarif etmektedir. Şartın 3. maddesinin 2. paragrafında karar organlarının (meclislerin) seçimle oluşturulması vurgusu yapılmaktadır. Eğitim, sağlık gibi hizmetlerin yerel mi, yoksa merkezi idareye mi bağlı olacağı konusu iç hukuka bırakılmaktadır. Şartı imzalayan ülkelerde farklı uygulamalara olanak tanıyan bir esneklik söz konusudur. Şartın giriş bölümünde Yerel makamların her türlü demokratik rejimin ana temellerinden biri olduğu, Vatandaşların kamu işlerinin sevk ve idaresine katılma hakkının Avrupa Konseyi nin paylaştığı demokratik ilkelerden biri olduğu ve bu hakkın doğrudan kullanım alanının yerel düzeyde olduğu vurgusu yapılmaktadır. Avrupa ülkelerinde özerk yerel yönetimlerin korunması ve güçlendirilmesinin demokratik ilkelere ve idarede ademi merkeziyetçiliğe dayanan bir Avrupa oluşturulmasında önemli katkı sağlayacağı belirtilmektedir. Şartın üçüncü maddesinin birinci paragrafında; özerk yerel yönetim kavramı, yerel makamların, kanunlarla belirtilen sınırlar çerçevesinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yönetme hakkı ve imkanı anlamını taşır biçiminde tanımlanmaktadır. Bu tanıma bağlı olarak şartın temel mantığını ve çerçevesini belirleyen maddeler birinci bölümde yer almıştır. Bunlar: Madde 4; Özerk yerel yönetimin kapsamı: Yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarının yasal ve anayasal bir çerçeveye oturtulması, yerel makamların yetkilerinin merkezi ya da bölgesel yönetimler tarafından zayıflatılıp sınırlandırılamayacağı, yerel yönetimlerin kanuni sınırlar içerisinde başka bir makamın görevlendirilmemiş olduğu bütün konularda takdir hakkına sahip olduğu belirtiliyor. Dördüncü maddenin altıncı fıkrası şöyledir: Yerel makamları doğrudan ilgilendiren tüm konulara ilişkin planlama ve karar alma süreçleri içinde, kendileriyle olanaklar ölçüsünde zamanında ve uygun biçimde danışılacaktır. (Türkiye bu maddeye çekince koymuştur.) 31

32 Altıncı maddenin birinci fıkrası şöyledir: Kanunla düzenlenmiş daha genel hükümlere halel getirmemek koşuluyla, yerel makamlar kendi iç idari örgütlenmelerini, bunları yerel ihtiyaçlarla uyumlu kılmak ve etkin idare sağlamak amacıyla, kendileri kararlaştırabileceklerdir. (Türkiye bu maddeye çekince koymuştur.) 7. maddenin üçüncü paragrafı şöyledir: Yerel olarak seçilmiş kişilerin faaliyetler görevleriyle bağdaşmayacak işlev ve faaliyetler kanunla veya temel hukuki ilkelere göre belirlenir. (Türkiye bu maddeye çekince koymuştur.) 8. madde: Üçüncü paragraf; Yerel makamların idari denetimi, denetleyen makamın müdahalesinin korunması amaçlanan çıkarların önemiyle orantılı olarak sınırlandırılmasını sağlayacak biçimde yapılmalıdır. (Türkiye bu paragrafa çekince koymuştur.) 9. madde: Dördüncü paragraf; Yerel makamlara sağlanan kaynakların dayandığı mali sistemler, görevin yürütülmesi için gereken harcamalardaki gerçek artışların mümkün olduğunca izlenebilmesine olanak tanımaya yetecek ölçüde çeşitlilik arz etmeli ve esneklik taşımalıdır. (Türkiye bu paragrafa çekince koymuştur.) 9. madde altıncı paragraf: Yeniden dağıtılan kaynakların yerel makamlara tahsisinin nasıl yapılacağı konusunda, kendilerine uygun bir biçimde danışılacaktır. (Türkiye bu paragrafa çekince koymuştur.) 9. madde yedinci paragraf: Mümkün olduğu ölçüde, yerel makamlara yapılan hibeler belli projelerin finansmanına tahsis edilme koşulu taşımayacaktır. Hibe verilmesi yerel makamların kendi yetki alanları içinde kendi politikalarına ilişkin olarak takdir hakkı kullanmadaki temel özgürlüklerine halel getirmeyecektir. (Türkiye bu paragrafa çekince koymuştur.) 10. madde ikinci paragraf: Her devlet, yerel makamların ortak çıkarlarının korunması ve geliştirilmesi için birliklere üye olma ve uluslararası yerel makamlar birliklerine katılma hakkını tanıyacaktır. (Türkiye bu paragrafa çekince koymuştur.) 10. madde üçüncü paragraf: Yerel makamlar, kanunla muhtemelen öngörülen şartlar dahilinde, başka devletlerin yerel makamlarıyla işbirliği yapabilirler. (Türkiye bu paragrafa çekince koymuştur.) 11. Madde: Yerel yönetimler kendi yetkilerinin serbestçe kullanımı ile anayasa veya ulusal mevzuat tarafından belirlenmiş olan özerk yönetim ilkelerine riayetin sağlanması amacıyla yargı yoluna başvurma hakkına sahip olacaklardır. (Türkiye bu paragrafa çekince koymuştur.) Şarta ruhunu veren maddeler birinci bölümde yer almaktadır. Muhtelif hükümler başlığını taşıyan ikinci bölümde şartı imzalayan ülkelerin yü- 32

33 kümlülükleri, bu şartın kapsayacağı makamlar (Şartı, imzalayan ülkelerdeki bütün yerel makamlar için geçerlilik taşıdığı vurgulanıyor) ve şartın hükümlerine uygunluk sağlama amacıyla yapılan değişiklikler konusunda Avrupa Konseyi ne bilgi verilmesi maddeleri yer almaktadır. Şartın son bölümü olan üçüncü bölümde ise, şartın imzalanması, bunun onayı ve yürürlüğe girmesi ile ilgili hükümlerle şarttan çekilmeye dair hüküm yer almaktadır. İmzacı bir ülke imzanın üzerinden 5 yıl geçtikten sonra şarttan çekilebilir. AYYÖŞ ün çerçevesini oluşturan maddelerin idari (4. ve 6. maddeler) ve mali özerklik (9. madde) ile ilgili maddeler olduğu görülmektedir. İdari özerklik konusunda özellikle yerel yönetimlerin kanuni sınırlar içerisinde başka bir makamın görevlendirilmemiş olduğu bütün konularda takdir hakkına sahip olması ile ihtiyaçlarına bağlı olarak kendi iç örgütlenmelerine kendilerinin karar vermesi dikkat çekmektedir. Bu maddeler, merkezin yerel üzerindeki denetimini sınırlamakta ve yerele önemli yetkiler vermektedir. Yukarıda örneğini verdiğimiz madde ve paragraflara Türkiye çekince koymuştur. Çekince konulan maddeler, merkezi idarenin özellikle Kürt belediyeler üzerindeki idari ve mali denetimin, baskının devamını amaçlamaktadır. Belediyeler kendi yerel ihtiyaçlarına göre iç örgütlenmelerini yapamamaktadır. Belediye Meclisi nin aldığı kararların yürürlüğe girebilmesi için devletin valisinin onayı gerekmektedir. Denetimlerin belli bir yasal çerçeve içinde sınırlandırılması yönünde düzenlemeler yapılmayarak, hükümetin hedefe koyduğu belediyeler, keyfi denetimlerle sürekli baskı altına alınmaktadır. AYYÖŞ te yer alan belediyelerin kendilerini ilgilendiren planlama ve karar alma süreçlerinde söz sahibi olması, kendilerine tanınmış yetkileri serbestçe savunabilmek için yargı yoluna başvurabilmeleri gibi düzenlemelere şerh konmasının temel nedeni, Kürtlerin özerklik taleplerine açık kapı bırakmamak olduğu açıktır. Belediyelerin uluslararası birliklere katılma ve işbirliği yapmasına şerh konulmuştur. Kürt belediyelerin devletin sınırlı kaynak aktarımıyla yaratılan ekonomik ablukayı aşması engellenmektedir. Kürt hareketinin AYYÖŞ e, Türkiye nin koyduğu çekincelerin kaldırılması yönündeki talepleri doğru taleplerdir. Ancak şu açıktır: AYYÖŞ de ön- 33

34 görülen özerklik, var olan çok uluslu devletlerin birliğini sorgulamayan, ezilen uluslara ayrılma hakkını tanımayan bir özerkliktir. Özerklik merkezden denetlenen, yerel yönetimlere bugünkünden biraz daha fazla yetki ve hak tanıyan devlet içi özerkliklerdir. AKP, 1 Kasım seçimleri için hazırladığı beyannamede bu çekinceleri kaldıracağını açıklamıştır. CHP de bu çekincelerin kaldırılmasını talep eden yönde açıklamalar yapmıştır. Bu çekincelerin kaldırılması HDP açısından zaten çözüm yönünde atılması gereken en önemli adımlardan biri olarak görülmektedir. O halde, eğer AKP açıkladığı beyannamenin gereğini yerine getirirse, önümüzdeki yasama döneminde bu çekincelerin kaldırılması gündeme gelecektir. Bu ise ulusal sorunun reformist çözümü için önemli bir adım olacaktır. Kuzey Kürdistan da Yürüyen Savaş Sonlanmalıdır! Bugün Kuzey kürdistan da bütün yoğunluğuyla yürüyen savaşın sonlanması, ülkelerimizde yaşayan halklar açısından ve savaşın ağır yükünü taşıyan Kürt ulusu açısından olumlu ve gereklidir. Bu savaşın sonlanması, bir bütün olarak sınıf mücadelesi açısından gereklidir. Bu savaşın sürdürülmesi, savaştan nemalananların iktidarının sürmesi demektir. Savaşın sürmesi demek, Kuzey Kürdistan da ilan edilmemiş olağanüstü halin sürmesi demektir. Savaşın sürmesi demek, kitlesel tutuklamaların sürmesi demektir. Savaşın sürmesi demek, ülkelerimizde PKK terörüne karşı mücadele adına her türlü demokratik hakkın ayaklar altına alınması demektir. Savaşın sürmesi demek, faşizmin katmerli bir şekilde sürdürülmesi demektir. Savaşın sürmesi demek, faili meçhul cinayetlerin ve ölümlerin giderek artması demektir. Savaşın sürmesi demek, Türk şovenizmi ve Kürt milliyetçiliğinin daha da güçlenmesi demektir. Savaşın sürmesi demek, halkların birlikte yaşama imkanının ortadan kaldırılması demektir. Halkların çıkarına olmayan bu savaş sonlandırılmalı ve eller derhal tetikten çekilmelidir. Derhal Barış, Barış Hemen Şimdi demek yerine anda en azından Türkiye bölümünde ne yazık ki karşılığı olmayan devrimci halk savaşını yükseltelim çağrıları, eylem çağrısı olarak öncüyü devletle çatışmaya, halk adına halksız öncü savaşı yürütmeye çağırmaktan başka bir işe yaramamaktadır. Bugün direnen Kürt halkına en büyük destek, büyük kitlesel bir barış hareketini yaratmak için ciddi bir şekilde çalışmakla olur. 9 Ekim 2015 (Yeni Dünya İçin ÇAĞRI, Sayı 179, Ocak, Şubat 2016) 34

35 ULUS DEVLET MODELİ SONA MI ERDİ? Abdullah Öcalan tarafından dillendirilen ve Kürt Ulusal Hareketinin de üzerlendiği etnik ve tek uluslu coğrafyalar dönemi sona ermiştir düşüncesi üzerinde durmak istiyoruz. PKK kurulduğunda ve 1984 te gerilla mücadelesini başlattığında temel hedefi Bağımsız Birleşik Demokratik Kürdistan ın kurulması idi. 17 Mart 1993 te Abdullah Öcalan, Lübnan da Celal Talabani ile basın toplantısı düzenleyerek, 20 Mart - 05 Nisan 1993 tarihine kadar tek taraflı ateşkes ilan ettiğini duyurdu. Bu dönemde TC devleti ile Öcalan arasında, Celal Talabani arabulucu rolüne soyunmuştu. Ateşkesin bitiş tarihi olan 15 Nisan yaklaşırken, Öcalan, Lübnan da yaptığı ikinci basın toplantısında ateşkesin süresini uzattıklarını açıkladı. Bu toplantıya Talabani nin yanı sıra dönemin HEP Genel Başkanı Ahmet Türk ve Kemal Burkay gibi isimler de katılmıştı te ilan edilen ateşkes PKK tarihinde bir dönüm noktası idi. Öcalan, ateşkes için koşul öne sürmediğini, Türkiye yi bölmek gibi bir niyetlerinin olmadığını, operasyonlar durdurulursa ve imha amaçlı üzerlerine gelinmezse, tek bir mermi bile atmayacaklarını ve bütün güçlerine hâkim olduğunu belirtiyordu. Abdullah Öcalan, Celal Talabani aracılığıyla Ankara ya gönderdiği mektupta şu taahhütlerde bulunuyordu: Ateşi kesiyorum. Kürtlerle Türkler arasında bir diyalog kurulmasına fırsat tanımak için silahlı eylemi durduracağım. Türkiye nin bölünmez bütünlüğünü kabul ediyorum. Kardeşliği güçlendireceğim. Teröre hayır, terörizmi kınıyorum. Sorunları şiddet ve savaş yerine siyaset yoluyla çözülmesini kabul ediyorum. Beni muhatap almanız şart değil ama Kürtlerle görüşün. TBMM deki Kürt milletvekilleri ile görüşebilirsiniz. Bölücülüğe hayır. Bölücü eylem ve sloganları reddediyorum. Kanunlara uyacağım. Parti faaliyetlerini demokrasi ve meşruiyet sınırları içerisinde yürütmeyi kabul ediyorum. (Koray Düzgören, Kürt Çıkmazı, V yayınları, 1994, sf. 351) Abdullah Öcalan basın toplantısında diğer söylemlerin yanı sıra şöyle de diyordu: Burada bir kararımızı açıklıyorum. TC birlikleri bize saldırmadıkça, kendimizi savunma mecburiyetinde bırakılmadıkça, 20 Mart tan 15 Nisan a kadar ateş açmayacağız. Herhangi bir saldırı düzenlemeyeceğiz. Ateşkese aykırı davrananı biz cezalandıracağız. 35

36 Bu ateşkes sürecinin, Türk hükümetiyle siyasi görüşmelere olanak tanıyacak bir deneme dönemi olmasını umuyorum. Ateşkes Kürtlerin yeni yılı olan Newroz a denk gelmektedir ve bu karar barış isteğimizde samimi olduğumuzu kanıtlayan bir iyi niyet jestidir. (Yeni Ülke, Mart 1993 sayısı, sf.11) Biz gerçekçiyiz. Biz Kürtlerin federal bir devlet içinde insani, kültürel ve siyasi haklarına kavuşmalarını istiyoruz. (Hürriyet, 19 Mart 1993, sf. 11) Bu açıklama, PKK nin kuruluş programı temel alındığında, bu programdan uzaklaşan yeni bir siyasetin açıklanması idi. Şimdi biraz geriye dönüp Abdullah Öcalan ın 1978 de yazdığı Kürdistan Devriminin Yolu (Manifesto) kitabında neler söylediğine bakalım. Öcalan şöyle yazıyordu: Kürdistan Devrimi, en ön planda Türk sömürgeciliğini hedef alır. Siyasi bağımsızlığı gaspeden, Kürt dili, tarihi ve kültürü üzerinde tam bir yok etme işlevini sürdüren, üretim güçlerini tahrip ve talan eden Türk sömürgeciliğidir. Bu sömürgeciliğe, dışta emperyalistler, içte de feodal-kompradorlar destek vermektedir. Birbirlerine çok sıkı ekonomik bağlarla bağlı olan bu üç güç, Kürdistan Devriminin hedeflerini teşkil ederler. Başta Türk sömürgeciliği olmak üzere, onunla birlikte iç ve dış destekçilerine karşı gelişmeyen bir hareket, Kürdistan da devrimcilik sıfatı taşıyamaz. Kürdistan üzerinde klasik sömürgecilik biçiminde somutlaşan Türk hâkimiyetini, emperyalizmin veya içte feodalizmin şu veya bu özelliğine dayanarak göz ardı ettirmek isteyen her anlayış gericidir ve Türk sömürgeciliğini gizlemeye hizmet eder. Emperyalizme ve feodalizme karşı mücadelenin tek doğru yolu, ikisinden de güç alan ve ikisinin de çıkarlarını kendisinde birleştiren Türk sömürgeciliğine karşı mücadeleden geçer. Kürdistan devriminin özelliklerinden ve hedeflerinden kaynaklanan Kürdistan Devriminin görevleri, Bağımsız ve Demokratik bir Kürdistan yaratmayı öngörür. (Abdullah Öcalan, Kürdistan Devriminin Yolu, (Manifesto), Weşanen Serxwebun Yayınları, 6. Baskı, sf. 121) Kürdistan Kurtuluş Hareketi, Kürdistan ın diğer parçalarındaki devrim meselesini, esas olarak o parçada yaşayan halkın meselesi olarak görür. Bununla birlikte Kürdistan halkının ve ülkesinin bir bütün olduğunu, Kürt halkının iradesine aykırı olarak, emperyalist sömürgeci güçlerle zorla parçalanan birliklerinin, her parça- 36

37 daki halkın iradesine uygun olarak devrimci yöntemlerle yeniden kurulacağını bir ilke olarak kabul eder. Uzun bir mücadele sonunda gerçekleşeceğine inandığımız bu ilke, somutta ifadesini Bağımsız, Birleşik ve Demokratik Kürdistan sloganında bulur. (Age, sf. 127) 1993 te Abdullah Öcalan yaptığı basın toplantısı ile Bağımsız Kürdistan ve ayrılma hakkı nın savunulmasını bir kenara koyuyordu. TC yıkılmadan, anayasal değişikliklerle Kürtlerin insani, kültürel ve siyasi haklarına kavuşacakları bir çizgi savunuluyordu. PKK, devletin kimi anayasal reformlarla demokratik bir yapıya kavuşturulabileceğini savunan bir çizgiye gelmişti. Bu yeni siyasette silahlı mücadele esas olarak PKK nin TC devleti tarafından pazarlık muhatabı olarak kabulünü zorlamak için bir araç olarak sürdürüldü. Silahlı mücadelenin sürdürülüp, sürdürülmemesi TC nin siyasetine endekslendi. TC yi devrimle yıkmayı amaçlayan silahlı mücadele, PKK nin gündeminden çıkartıldı. 20 Mart 1993 te ilk tek taraflı ateşkes ilanını yapan PKK, bugüne kadar aradan geçen 21 yılda toplam 8 kez ateşkes kararı aldı. 15 Aralık 1995 ve 1 Eylül 1998 de alınan ateşkes kararı PKK Lideri Abdullah Öcalan ın Kenya dan Türkiye ye teslim edilme tarihi olan 15 Şubat 1999 dan önce alındı. 1 Eylül 1999 da İmralı da Öcalan yeniden ateşkes ilan etti ve PKK nin silahlı güçlerine Türkiye sınırları dışına çıkması çağrısında bulundu. 5 yıl süren bu ateşkes döneminde PKK 1 Haziran 2004 te AKP hükümetinin Kürt sorununa kayıtsız kalması, Öcalan ın cezaevindeki koşulları ve askeri operasyonlar nedeniyle ateşkesi sona erdirdiğini açıkladı. 1 Ekim 2006 da beşinci ateşkes ilan eden PKK, askeri operasyonların devam etmesi nedeniyle ateşkesi sona erdirdiğini açıkladı. Öcalan ın çağrısıyla KCK, 29 Mart 2009 yerel seçimler sonrasında ortaya çıkan siyasi sonuçları dikkate alarak, 13 Nisan 2009 dan geçerli olmak üzere çatışmasızlık kararı aldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ün iyi şeyler olacak söylemleri ile birlikte arayışları devam ederken, AKP hükümetinin açılım adı altında başlattığı projenin ilk ayağı olarak KCK operasyonları devreye sokuldu. 14 Nisan 2009 tarihinde başlayan siyasi operasyonlar kapsamında DTP, BDP yöneticileri, belediye başkanları, sendikacılar, öğrenciler, kadınlar, gazeteciler, insan hakları savunucuları birer birer gözaltına alınarak, tutuklandı. Çatışmasızlık kararının süresi 1 Haziran 2009 da dolmasının ardından, karar 15 Temmuz 2009 a kadar uzatıldı. Ardından 1 Eylül e kadar uzatılan çatışmasızlık kararı, yapılan yeni bir açıklamayla Ramazan bayramı sonrasına (22 Ey- 37

38 lül 2009) kadar uzatıldığı açıklandı. KCK, 1 Haziran 2010 da ateşkesi sonlandırdığını açıkladı. Yedinci ateşkes, PKK nin 13 Ağustos 2010 da aldığı 40 günlük eylemsizlik kararıyla başladı. Ateşkesin daha sonra 12 Haziran 2011 deki genel seçime kadar uzatıldığı açıklandı. 14 Temmuz 2011 günü, Diyarbakır Silvan da çıkan çatışmada 13 askerin yaşamını yitirmesi ile birlikte ateşkes yeniden bozuldu de cezaevlerinde PKK li ve PAJK lı tutsakların başlattığı açlık grevi, Türkiye de yeniden çözüm tartışmalarını tetikledi. 67 gün süren açlık grevleri Öcalan ın çağrısı ile sona erdirildi. TC devleti bir kez daha Öcalan ın örgüt üzerindeki etkisini gördü. Oslo görüşmelerinin basına yansıtılması ile durulan süreç yeniden başlatıldı. Başbakan Erdoğan, TRT de katıldığı programda Öcalan ile İmralı da görüşmelerin yapıldığını belirterek, hâlâ görüşmeler var. Çünkü netice almamız lazım. Işık olduğu sürece devam ederiz dedi. Ardından Öcalan ile görüşmeler Türkiye gündemine oturdu. Erdoğan ın açıklamalarının ardından MİT Müsteşarı Hakan Fidan ın 2012 yılının son günlerinde İmralı Adası na giderek, Öcalan ile görüştüğü ortaya çıktı. Öcalan ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan arasında yapılan görüşmenin basına yansıtılmasının ertesinde, 3 Ocak 2013 te sabah saatlerinde DTK Eşbaşkanı Ahmet Türk ile BDP Batman Milletvekili Ayla Akat, İmralı Adası na giderek, Öcalan ile ilk heyet görüşmesini gerçekleştirdi. Ardından ise Öcalan ın başlattığı sürece ilişkin kamuoyunda tartışmalar yürütüldü. 21 Mart 2013 tarihinde Amed de yapılan Newroz kutlamasında Öcalan ın tarihi mesajı okundu. Öcalan ın mesajı ise kısa bir süre sonra KCK tarafından karşılık buldu. Dönemin KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan Almanya nın Bonn kentindeki Newroz kutlamasına gönderdiği görüntülü bir mesajında, Bundan dolayı mesajın açıklandığı gün 21 Mart tan bu yana ve bundan sonra biz hareket olarak, KCK, PKK ve HPG olarak resmi ve açık bir şekilde ateşkes ilan ediyoruz diyerek, 23 Mart 2013 tarihinde ateşkes ilan ettiklerini açıkladı. 8 Mayıs ta ise KCK, geri çekilme sürecini başlattı. KCK nin son ilan ettiği ateşkes halen devam ediyor. Görüldüğü gibi 1993 ten başlayarak T.C. devletinden ayrılıp, ayrı bir devlet kurma hedefi bir kenara bırakıldı. Sonraki dönemde T.C. devletinin toprak bütünlüğü içinde demokratik 38

39 Bütün dünyada, kapitalizmin feodalizm üzerinde kesin zaferi çağı, ulusal hareketlerle bağıntılıydı. Bu hareketlerin ekonomik nedeni, meta üretiminin tam zaferi için, iç pazarın burjuvazi tarafından ele geçirilmesinin ve ülke sınırlarının aynı dili konuşan nüfusla, aynı zamanda bu dilin gelişimi ve edebiyatta güçlenmesi için tüm engellerin ortadan kaldırılmasıyla, devlet olarak bir araya toplanmasının zorunlu olmasında yatar. özerklik hedef olarak ilan edildi. Abdullah Öcalan Kenya da uluslararası bir komplo sonucu yakalanıp T.C ye teslim edildikten sonra, İmralı daki savunmasında Kürtlerin TC. nin gücüne eklemlenmesi siyasetini açıkça formüle etmişti. Çözüm T.C. nin; PKK nin gücünü kendi gücüne katarak, Ortadoğuda başat güç olmasında idi. Abdullah Öcalan, 21 yıl önce siyaset değişikliğini TC ye sunmuştu. O dönemde TC yi yöneten kazma Kemalistler Öcalan ın önerdiği siyaseti kabullenme noktasında değillerdi. O dönemde iktidarda olan kesim, Türk ulusu dışındaki ulusların ve milliyetlerin varlığını inkâr ediyordu. Türk burjuvazisi bu durumu korumak için savaş yürütüyordu. Türk burjuvazisinin bir bölümü giderek savaşın salt askeri yöntemlerle çözülemeyeceğini gördü. T.C. devletinin egemen güçleri arasında da iç iktidar dalaşında önemli değişiklikler oldu. İnkârcı çizgiyi hiç değiştirmeksizin sürdürme yanlısı olanlar, bu çizgide belirli reformlar yapma gereğini savunanlar karşısında mevzi kaybettiler. Abdullah Öcalan ın İmralı da formüle ettiği çözüm çizgisi, Türkiye de egemen burjuvazinin giderek büyüyen bir bölümünün, PKK nin silahlı mücadelesi sonucunda da kabullenmek zorunda kaldığı Kürt sorununun demokratikleşme programı içinde çözümü çizgisi ile örtüştü. Bir dizi gel/git, tek taraflı ateşkesler, çatışmasızlık dönemleri, savaşın yeniden yükselmesi ertesinde gelinen noktada gerçekte Öcalan ile T.C. devletinin andaki siyasi iktidarı ortak bir çözüm noktasında birleşmiştir. T.C. devletinin toprak bütünlüğü içinde Kürt sorunu, adı bölgesel özerklik olmayan yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, Türk ulusu dışındaki ulus ve miliyetlerin yok sayılması siyasetinden vazgeçilmiştir. Üniter yapı içerisinde Kürtlere kimi hakların 39

40 verilmesi, ana dilde kısıtlı eğitim, silah bırakmış PKK-lilerin sivil siyasete katılma imkânlarının yaratılması vs. ile Kürt sorununun çözüleceği düşünülmektedir! Kürt sorununu çözmüş olan TC. Kürtlerin gücünü de kendine katarak daha da büyüme sevdasındadır. Abdullah Öcalan ın 2013 Amed Newroz unda okunan konuşması da bu yönde bir dönüm noktasıdır. Bu konuşma ile AKP hükümeti de hemfikirdir. Abdullah Öcalan, Bu bir son değil, yeni bir başlangıçtır. Bu mücadeleyi bırakma değil, daha farklı bir mücadeleyi başlatmadır. Etnik ve tek uluslu coğrafyalar oluşturmak, bizim aslımızı ve özümüzü inkâr eden modernitenin hedeflediği insanlık dışı bir imalattır diyor. Öcalan a göre, etnik ve tek uluslu coğrafyalar dönemi sona ermiştir. Sona erdiğinin ilan edildiği ulus devlet ML literatura göre ne demektir? Bu sorunun cevabını Lenin şöyle vermektedir: Bütün dünyada, kapitalizmin feodalizm üzerinde kesin zaferi çağı, ulusal hareketlerle bağıntılıydı. Bu hareketlerin ekonomik nedeni, meta üretiminin tam zaferi için, iç pazarın burjuvazi tarafından ele geçirilmesinin ve ülke sınırlarının aynı dili konuşan nüfusla, aynı zamanda bu dilin gelişimi ve edebiyatta güçlenmesi için tüm engellerin ortadan kaldırılmasıyla, devlet olarak bir araya toplanmasının zorunlu olmasında yatar. Dil, insanlar arası ilişkide en önemli araçtır; dilin birliği ve onun engelsiz gelişimi, gerçekten özgür ve kapsamlı, modern kapitalizme uygun ticari ilişki için, nüfusun çeşitli sınıflara göre özgür ve kapsamlı bir gruplaşması için en önemli koşullardan biridir ve nihayet pazarın büyük ya da küçük her bir girişimci, satıcı ve alıcıyla sıkı bağı için bir koşuldur. Bu yüzden, modern kapitalizmin bu gereklerine en iyi uyan ulusal devletlerin kurulması, her ulusal hareketin eğilimi (emeli) olarak görünür. Temel ekonomik faktörler buna zorlar. Bu yüzden tüm Batı Avrupa da dahası: tüm uygar dünyada kapitalist dönem için ulusal devlet tipik olarak, normal olarak görülür. (Lenin, Seçme Eserler, Cilt IV, sf , İnter Yayınları) Ulus devletler konusunda ML ile hiçbir yakınlığı kalmamış Öcalan a göre, ulus devlet aslımızı-özümüzü inkâr eden modernitenin bir dayatmasıdır! Öcalan ın Newroz konuşması, Kürt ulusal hareketinin de siyaseti haline geldi. Kuzey Kürdistan ve Rojava lı Kürtler, biz ayrı bir devlet kurmak istemiyoruz! Biz konfederal birlikler kurarak yaşamak istiyoruz diyorlar. Konfederal birlikleri savunmalarının nedeni olarak ta, ulus devlet modelinin sona erdiği ve ulus devlet modelinin dünyanın gerçekliği olmadığını belirtiyorlar. Şimdi ulus/devlet modelinin sona erip ermediği ve dünyanın 40

41 gerçekliğinin ne olduğuna bakalım ve PKK nın takiye mi yaptığı yoksa özünü inkâr mı ettiği sorusunu kendimize soralım! Birleşmiş Milletler e üye 193 devlet var da sosyal emperyalist Sovyetler Birliği dağıldı ve 16 devlet daha ortaya çıktı. Yugoslavya dağıldı ve 7 devlet ortaya çıktı. Çekoslovakya kendi içinde ikiye bölündü. Çek Cumhuriyeti ve Slovakya. Etiyopya dan Eritre ayrılarak bağımsızlığını ilan etti. Sudan ikiye bölündü. Endonezya da, Doğu Timor, Pasifik Okyanusu nda Yeni Kaledonya bağımsız devlet oldular. Diğer yandan kendi ulusal devletini kuramamış olan ve ulusal devletini kurmak için mücadele yürüten halklar var. Filistin halkı devletini kurmak için mücadele yürütüyor. Birleşmiş Milletlerde, Filistin e gözlemci devlet statüsü verildi. Belçika federal bir yapıya sahiptir ama Felemenkler ile Valonlar arasında kavga sürüp gitmektedir. İngiltere de İskoçlar referandum yapıyor. İspanya da Basklara geniş çaplı yerel yönetim yetmiyor. Federal yapıya sahip olan ülkelerin birçoğunda, uluslar arasında ayrılma ve kendi devletlerini kurma yönünde mücadele sürmektedir. Sri Lanka da Tamillerin mücadelesi kanla bastırıldı. Bu örnekler daha da çoğaltılabilinir. Günümüz dünyasında, emperyalizm her alanda egemenliğini sürdürüyor. Emperyalizm, hem emperyalist merkezlerde, hem de bağımlı ülkelerde ulus devletleri egemenliğinin sürdürülmesinde bir araç olarak kullanıyor. Emperyalizmde ulus/devlet modelinin kaldırılması, ancak söz konusu ulus devletin emperyalist sömürünün önünde bir engel olduğunda gerçekleştirilir. O durumda da çok uluslu bir devletin yerine, birden fazla ulus devlet geçer. Ya da aşırı merkeziyetçi bir ulus devlet yapısı yerine yerel özerkliklerin yer aldığı bir gelişme de yaşanır. Her halükârda bugün ulus devlet modelinin egemen olduğu bir dünya gerçekliği var. Öcalan, uluslararası konjonktürün bağımsız birleşik demokratik Kürdistan ın kurulması için uygun olmadığını söyleyecek yerde, ulus devlet modelinin sona erdiğini savunuyor! Bu savunu Kürtlerin kandırılması ve Kürtlerin Türk devletine eklemleme teorisidir. Öcalan, burjuva devletiyle bir arada konfederal birlikler öneriyor. Burada kastettiği bağımsız devletlerin eşit şartlarda tek devlet çatısı altında birleştiği konfederasyonlar değildir. Konfederal birliklerden anladığı içinde bulunulan ulusal devletler içinde yerel özerk bölgelerin varlığıdır. Bu konfederal birlikler in kapitalizm ve kapitalist burjuva devlet egemenliği koşullarında uygulanabilir olduğu söyleniyor! Bu yaklaşım, kapitalist emperyalizm koşullarını ve burju- 41

42 T.C. devletinin siyaset değişikliğine gittiği bir dönemde, sistem içerisinde kimi kazanımların elde edilmesi için savaş gerekli değildir. Bu anlamda 2013 başlarında başlatılan ve adına çözüm süreci denilen süreci destekliyoruz. Süreci desteklememiz, Öcalan ve Kürt ulusal hareketinin görüşlerini eleştirmemizin engeli asla değildir. va devletin bu koşullardaki rolünün görmezden gelindiğinin bir sonucudur. Bizim devlet diye bir sorunumuz yoktur söylemi, kapitalist/ emperyalist barbarlık koşullarında ve sermaye devletinin Kürtlerin ulusal varlığını ve en temel ulusal haklarını ret politikasını esas olarak sürdürdüğü koşullarda gündeme getiriliyor. Kürdistan ın parçalanması ve Kürt ulusu üzerindeki baskıların önündeki temel engelin burjuva devlet aygıtı olduğu gerçeği görülmüyor. Burjuva devletinin varlığı ve sınıflı toplum gerçeği bir tarafa bırakılıyor. Burjuva devlet hâkimiyeti sürdüğü sürece, halkın şu ya da bu kesiminin, ezilen bir ulusun ya da çeşitli diğer azınlıkların kent, ilçe, köy ve mahalle komünleri kurarak, komünal ekonomik birlikler federasyonu oluşturarak, bir toplum projesini hayata geçirmeleri boş bir hayaldir. Kuşkusuz burjuva devlet koşullarında da ezilen ulusun kimliğinin resmen tanınması, dil ve kültür alanında bazı iyileştirmeler yapılması mümkündür. Bu ama ulusal sorunun gerçek çözümü değildir. Ulusal sorunun kapitalizm koşullarındaki çözümünün tek yolu, ezilen ulusların tüm ulusal haklarına sahip olması ve nasıl yaşayacaklarına kendilerinin karar vermesidir. Yani kendi kaderlerini kendilerinin tayin etmesidir! Var olan burjuva ulus devletler içerisinde çözüm önerenler, kapitalizm ve onun devlet iktidarını sorun olarak görmemektedir. Uluslararası mücadele tarihi bize şunu öğretmiştir: Sömürü ve baskıcı devlet hedef alınmadan, devletin baskıları püskürtülmeden en küçük hak kullanımı mümkün değildir. Bu sistem içerisinde elde edilen kimi kazanımlar mücadele ve bedel ödenerek kazanılmıştır. Sistem hedef tahtasına konulmadan, sistem içerisinde tabii ki kimi talepler ileri sürülebilinir. Mücadele edilebilinir. Ama kapitalizm koşullarında, devlet hedef alınmadan sömürücü devletle birlikte bir çözüm modelinin sunulması, Kürtleri kandırmaktan başka bir şey değildir. Ezilen ulus ayrı devletini kurabilir. Federasyon, özerklik gibi biçimler altında aynı devlet içinde diğer uluslar ve ulusal topluluklarla birlikte yaşayabilir. Hangi biçimi tercih edip uygulayacağına karar verme hakkı ezilen ulusun kendisine aittir. Önemli olan bu hakkın kayıtsız şartsız ta- 42

43 nınması, uygulanmasına baskıyla yanıt verilmemesidir. Kürtlerin idari model olarak bölgesel ya da daha çok kullanıldığı şekliyle demokratik özerklik i öngörmeleri, serbest iradeleriyle verecekleri kendi kararları ve haklarıdır. T.C. varlığını sürdürdüğü sürece, Kürtlerin kendi kaderlerini belirlemeleri ve nasıl yaşayacaklarına karar vermeleri ise mümkün değildir. Rojava Kürtleri üç kantonda özerklik ilan etti. Rojava Kürtleri, ayrı devlet kurmalarının doğru olmadığını, Suriye nin bir parçası olduklarını, Rojava modelinin Ortadoğu için bir çözüm modeli olduğunu ve ilerde bu yapının konfederasyona dönüşebileceğini belirtiyorlar. PYD lideri Salih Müslim in 26 Ocak 2014 te Özgür Politika da bir ropörtajı yayınlandı. Salih Müslim ropörtajında şöyle diyor: Biz Suriye nin bir parçasıyız. Ayrılmak, bir sınır çizmek istemiyoruz. Görüldüğü gibi Abdullah Öcalan ın siyaseti, Rojava lı Kürtlerin de siyaseti haline gelmiştir ten bu yana siyaset değişikliğine giden yalnızca Öcalan değil, aynı zamanda son dönemde Türk devletidir. Öcalan, 1993 te ortaya koyduğu siyaseti daha da geliştirmiştir. Olgu budur. 21 yıl boyunca yürütülen savaş, T.C. devleti ile masaya oturma, pazarlık masasında daha ne kadar hakların alınabileceği savaşı idi. Kuşkusuz T.C. deki siyaset değişikliğinde, PKK nin yürüttüğü savaşın önemli bir rolü vardır. Bu rol küçümsenmemelidir. T.C. devletinin siyaset değişikliğine gittiği bir dönemde, sistem içerisinde kimi kazanımların elde edilmesi için savaş gerekli değildir. Bu anlamda 2013 başlarında başlatılan ve adına çözüm süreci denilen süreci destekliyoruz. Süreci desteklememiz, Öcalan ve Kürt ulusal hareketinin görüşlerini eleştirmemizin engeli asla değildir. Kürtlerin Türk devletine eklemleme siyasetini ve bu siyasetin Kürtlerin gerçek kurtuluşu olduğu söylemlerini eleştireceğiz, eleştirmeye devam edeceğiz. Gerçek kurtuluş sisteme eklemleme siyaseti değildir. Gerçek kurtuluş, ülkelerimizin tam demokratikleşmesine bağlıdır. Tam demokratikleşme ancak demokratik halk iktidarı ile olur. Gerçek kurtuluş zoraki birliğin parçalanmasından geçer. Birlikte yaşamanın ön şartı zoraki birliğin parçalanması ve milliyetler arasında tam hak eşitliğinin sağlanması ile olur. 19 Mayıs 2014 (Yeni Dünya İçin ÇAĞRI, Sayı 170, Temmuz, Ağustos 2014) 43

44 SAVAŞA SON! BARIŞ HEMEN ŞİMDİ!

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER Modern Siyaset Teorisi Dersin Kodu SBU 601 Siyaset, iktidar, otorite, meşruiyet, siyaset sosyolojisi, modernizm,

Detaylı

İ Ç İ N D E K İ L E R

İ Ç İ N D E K İ L E R İ Ç İ N D E K İ L E R ÖN SÖZ.V İÇİNDEKİLER....IX I. YURTTAŞLIK A. YURTTAŞLIĞI YENİDEN GÜNDEME GETİREN GELİŞMELER 3 B. ANTİK YUNAN-KENT DEVLETİ YURTTAŞLIK İDEALİ..12 C. MODERN YURTTAŞLIK İDEALİ..15 1. Yurttaşlık

Detaylı

Kuzey Irak Kürt halkı kendi kaderini tayin edebilmelidir

Kuzey Irak Kürt halkı kendi kaderini tayin edebilmelidir Kuzey Irak Kürt halkı kendi kaderini tayin edebilmelidir Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY), Barzani nin liderliğinde 25 Eylül tarihinde bir referandum yapılacağını duyurdu. Referandumda KBY nin bağımsız

Detaylı

Demokratik Özerklik Üzerine. Ağustos Mesut Yeğen

Demokratik Özerklik Üzerine. Ağustos Mesut Yeğen Demokratik Özerklik Üzerine Mesut Yeğen Ağustos 2011 Kürt siyasetinin demokratik özerklik önerisini tartışmak zor iş; zor çünkü bizzat müellifleri demokratik özerklik önerisini farklı biçimlerde tanımlıyor,

Detaylı

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır!

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, Kapitalist Sömürü Sistemini Yıkmak için Örgütlenme ve Mücadelenin adıdır! Clara Zetkin haklı olarak Kadının özgürlüğünün, tüm insanoğlunun özgürlüğü gibi, emeğin sermayenin

Detaylı

Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET. Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye

Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET. Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye Atilla NALBANT ÜNİTER DEVLET Bölgeselleşmeden Küreselleşmeye İçindekiler Sunuş (İkinci Baskı)...V Sunuş (İlk Baskı)...VII İçindekiler... IX Kısaltmalar...XVII Giriş...1 Birinci Kısım MERKEZ-ÇEVRE İLİŞKİSİ

Detaylı

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri

TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ. 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri TÜRKİYE TİPİ BAŞLANLIK SİSTEMİ MODEL ÖNERİSİ Mehmet Uçum 1. Başkanlık Sistemi Tartışmasının Temel Gerekçeleri a. Tartışmanın Arka Planı Ülkemizde, hükümet biçimi olarak başkanlık sistemi tartışması yeni

Detaylı

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet

ANAYASAL ÖZELLİKLER. Federal Devlet ANAYASAL ÖZELLİKLER Ulus devlet, belirli bir toprak parçası üzerinde belirli bir nüfus ve egemenliğe sahip bir örgütlenmedir. Ulus-devlet üç unsura sahiptir: 1) Ülke (toprak), 2) Nüfus, 3) Egemenlik (Siyasal-Yönetsel

Detaylı

ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ...

ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ... İçindekiler ÖN SÖZ... XI KISALTMALAR... XIII KAYNAKLAR VE ARAŞTIRMALAR... XV GİRİŞ... 1 I. ARNAVUTLUK ADININ ANLAM VE KÖKENİ... 5 I.1. Arnavutluk Adının Anlamı... 5 I.2. Arnavutluk Adının Kökeni... 7 I.3.

Detaylı

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Açılış Tarihi Kapanış Tarihi Sona Eriş Nedeni 1 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17.11.1924 05.06.1925

Detaylı

1: İNSAN VE TOPLUM...

1: İNSAN VE TOPLUM... İÇİNDEKİLER Bölüm 1: İNSAN VE TOPLUM... 1 1.1. BİREYİN TOPLUMSAL HAYATI... 1 1.2. KÜLTÜR... 3 1.2.1. Gerçek Kültür ve İdeal Kültür... 5 1.2.2. Yüksek Kültür ve Yaygın Kültür... 5 1.2.3. Alt Kültür ve Karşıt

Detaylı

Türkler ve Kürtler üzerine yanlış düşünceler

Türkler ve Kürtler üzerine yanlış düşünceler Devrimci Marksizm Türkler ve Kürtler üzerine yanlış düşünceler Necati Yıldırım Türkiye solunda uzun yıllar Kürtlerin ulus olup olmadıkları tartışıldı. Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkından rahatsız

Detaylı

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir. SİYASAL PARTİLER Siyasi Parti Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir. Siyasi partileri öteki toplumsal örgütlerden ayıran

Detaylı

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar İÇİNDEKİLER İÇİNDEKİLER...v GİRİŞ... 1 Birinci Bölüm Antik Demokrasi I. ANTİK DEMOKRASİNİN

Detaylı

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ 2014 2015 ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2. DERS SAATİ 15.09.2014 TANIŞMA DERSİ TANIŞMA DERSİ 17.09.2014 22.09.2014

Detaylı

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ No.12, ARALIK 2016 TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ NO.12, ARALIK 2016 ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI 30 Kasım 2016 Çarşamba günü Ortadoğu Stratejik

Detaylı

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ STRATEJİK VİZYON BELGESİ ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ Ekonomi, Enerji ve Güvenlik; Yeni Fırsatlar ( 20-22 Nisan 2016, Pullman İstanbul Otel, İstanbul ) Karadeniz - Kafkas coğrafyası, tarih boyunca

Detaylı

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... IX İÇİNDEKİLER...XIII KISALTMALAR...XXI TABLOLAR

Detaylı

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ!

DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA DA BARIŞ İSTİYORUZ! DÜNYA BARIŞININ GÜVENCESİ İŞÇİ SINIFIDIR! HAKSIZ, GERİCİ VE EMPERYALİST SAVAŞLAR EMPERYALİST KAPİTALİST DEVLETLER TARAFINDAN SÜRDÜRÜLMEKTEDİR! EMPERYALİST SÖMÜRÜ SİSTEMİ İŞÇİ

Detaylı

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN

1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...V İÇİNDEKİLER...IX KISALTMALAR...XV GİRİŞ...1 1. BÖLÜM KAVRAM, TARİHÇE VE KAVRAMLAR ARASI İLİŞKİLER BAĞLAMINDA KENDİ KADERİNİ TAYİN I. KENDİ KADERİNİ TAYİNİN ANLAMI...5 A. Terim Sorunu...8

Detaylı

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı İş ve aş için, Demokrasi ve özgürlük için, barış sürecinin ilerlemesi için, 7 Haziran seçimlerinde HDP yi desteklemek için, Haydin

Detaylı

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ Hazırlayanlar: Habib Hürmüzlü, ORSAM Danışmanı / Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı / Temmuz - Ağustos 2013 - Sayı: 27 15 Temmuz 2013: Tuzhurmatu olaylarının araştırılması

Detaylı

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da YANLIŞ ALGILANAN FİKİR HAREKETİ: FEMİNİZM Feminizm kelimesi, insanlarda farklı algıların oluşmasına sebep olmuştur. Kelimenin anlamını tam olarak bilmeyen, merak edip araştırmayan günümüzün insanları,

Detaylı

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2.

KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2. KTO KARATAY ÜNİVERSİTESİ ANAYASA HUKUKU DERSİ 2015 2016 ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM DERS PROGRAMI İÇERİĞİ DERS TARİHİ 1. DERS SAATİ 2. DERS SAATİ 28.09.2015 30.09.2015 05.10.2015 07.10.2015 12.10.2015 TANIŞMA

Detaylı

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ

TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ TÜRKİYE NİN AVRUPA BİRLİĞİ İLE İLİŞKİLERİ Türk-İş Dergisi, Ekim-Kasım 2000 Genel Başkan Danışmanı Avrupa Birliği nin kasım ayı içinde yayınlanan iki belgesi, Avrupa Birliği nin Türkiye yi üyeliğe almak

Detaylı

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları

SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları Kentsel Siyaset - 2 Doç. Dr. Ahmet MUTLU SİYASET NEDİR? Araştırma Soruları 1. Siyaset ve politika ne demektir? 2. Siyaset ne zaman ortaya çıkmıştır? 3. Siyaset-devlet ilişkisi nasıldır? 4. Geçmişten bugüne

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık

Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ. Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık Şafak EVRAN TOPUZKANAMIŞ Türk Hukukunda Anayasal Gelişmeler Işığında Vatandaşlık İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... IX İÇİNDEKİLER...XV KISALTMALAR...XXIII TABLOLAR LİSTESİ... XXV GİRİŞ...1 Birinci Bölüm Vatandaşlığın

Detaylı

KÜRDİSTAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ NAVENDA LȆKOLȊNȆN STRATEJȊK A KURDISTANȆ

KÜRDİSTAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ NAVENDA LȆKOLȊNȆN STRATEJȊK A KURDISTANȆ KÜRDİSTAN STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ NAVENDA LȆKOLȊNȆN STRATEJȊK A KURDISTANȆ www.navendalekolin.com - www.lekolin.org www.lekolin.net www.lekolin.info Lekolin.org ANKETLER ÇEŞİTLİ TARİHLER ARASINDA

Detaylı

4.2 Radikal demokrasinin kurucu gücü olarak kadın özgürlük deneyimleri

4.2 Radikal demokrasinin kurucu gücü olarak kadın özgürlük deneyimleri Bu konuşma 3-5 Şubat arası Hamburg Üniversitesi'nde düzenlenen Kapitalist moderniteye karşı Alternatif konseptler ve Kürtlerin arayışı isimli konferansta yapıldı. Bütün program, ses kaydı, daha fazla metin

Detaylı

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ. 2011-2012 Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 SĠYASET

ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ. 2011-2012 Eğitim-Öğretim Yılı. Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 SĠYASET ODTÜ G.V. ÖZEL LĠSESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ZÜMRESĠ 2011-2012 Eğitim-Öğretim Yılı Ders Adı : Siyaset ÇalıĢma Yaprağı 13 Adı Soyadı : No: Sınıf: 11/ SĠYASET Siyaset; ülke yönetimini ilgilendiren olayların bütünüdür.

Detaylı

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE

TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI DİYARBAKIR ŞUBESİ 17. DÖNEM ÇALIŞMA RAPORU PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE 5 PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRE 79 5. PANEL, ÇALIŞTAY, FORUM, SEMPOZYUM, KURULTAY, KONFERANS, KONGRELER 5.1 TMMOB Diyarbakır İl Koordinasyon Kurulu İle Yapılan Ortak Etkinlikler

Detaylı

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ www.dse.org.tr

DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ www.dse.org.tr DEMOKRASİ VE SAYDAMLIK ENSTİTÜSÜ www.dse.org.tr YENİ ANAYASA DEĞİŞİKLİK ÖNERİLERİMİZ (TCBMM Başkanlığı na iletilmek üzere hazırlanmıştır) 31.12.2011 İletişim: I. Anafartalar Mah. Vakıf İş Hanı Kat:3 No:

Detaylı

Yeni anayasa neyi hedefliyor?

Yeni anayasa neyi hedefliyor? Yeni anayasa neyi hedefliyor? Siyasal iktidar Yeni Anayasanın yazımına kapalı kapılar ardında devam ederken, yeni anayasanın yazılma sürecine dair öğrenebildiğimiz yegâne şey, mecliste oluşturulan uzlaşma

Detaylı

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Bashar al-assad ın Türkiye Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül ve Bayan Hayrünnisa Gül onuruna verilen Akşam Yemeği nde yapacakları konuşma 15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye

Detaylı

Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*)

Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*) Mahir Çayan Son Gençlik Hareketleri Üzerine SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*) SON GENÇLİK HAREKETLERİ ÜZERİNE (*) İçinde Bulunduğumuz Evre Ve Gençliğin Durumu Türkiye gibi yarı sömürge ve az gelişmiş

Detaylı

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN

İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGİN İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI İRAN IN BÖLGESEL FAALİYETLERİ VE GÜÇ UNSURLARI ABDULLAH YEGIN SETA Abdullah YEGİN İstanbul

Detaylı

Oylar bölünmesin Türkiye bölünmesin!..

Oylar bölünmesin Türkiye bölünmesin!.. Oylar bölünmesin Türkiye bölünmesin!.. Bu bir yerel seçim değil, bir kader seçimi! AKP iktidara geldiğinden bu yana son 11 yılda biri Irak ta, diğeri Suriye de olmak üzere iki Kürdistan kuruldu. Bu yerel

Detaylı

SSCB - KADIN DEVRİMİ ÜLKESİ TEMEL GÖSTERGELER (100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ) 7. Makale

SSCB - KADIN DEVRİMİ ÜLKESİ TEMEL GÖSTERGELER (100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ) 7. Makale SSCB - KADIN DEVRİMİ ÜLKESİ TEMEL GÖSTERGELER (100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ) İBRAHİM OKÇUOĞLU 7. Makale Kadının toplumda eşit haklara sahip olmaması bütün dünyada ilerici insanların tepkisine

Detaylı

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ... ÖRNEK SORU: 1 1914 yılında başlayan Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti açısından, 30 Ekim 1918 de, yenilgiyi kabul ettiğinin tescili niteliğinde olan Mondros Ateşkes Anlaşması yla sona erdi. Ancak anlaşmanın,

Detaylı

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek! Cezayir'de 1990'lı yıllardaki duvar yazıları, İslamcılığın yükseldiği döneme yönelik yakın bir tanıklık niteliğinde. 10.07.2017 / 18:00 Doksanlı

Detaylı

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK 2 Takdim Planı Modernleşme Süreci Açısından Devlet Devlet-Toplum İlişkileri Açısından Devlet Teşkilatlanma

Detaylı

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları PA 101 Kamu Yönetimine Giriş (3,0,0,3,5) Kamu yönetimine ilişkin kavramsal altyapı, yönetim alanında geliştirilmiş teori ve uygulamaların analiz edilmesi, yönetim biliminin

Detaylı

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55 Dünya da politik dengeler dinamik bir yapıya sahiptir. Yüzyıllar boyunca dünyada haritalar, rejimler ve politikalar değişim içerisindedirler. Orta çağ Avrupa sı ve Fransız ihtilali ile birlikte 17. Yüzyılda

Detaylı

HDK 6. GENEL KURUL HAZIRLIK BELGELERİ ÜZERİNE GÖRÜŞLERİMİZ

HDK 6. GENEL KURUL HAZIRLIK BELGELERİ ÜZERİNE GÖRÜŞLERİMİZ HDK 6. GENEL KURUL HAZIRLIK BELGELERİ ÜZERİNE GÖRÜŞLERİMİZ Değerli okur: Halkların Demokratik Kongresi 16 Ocak Cumartesi Ankara da HDK Konferansı, 23 Ocak Cumartesi HDK 6.Kongresini gerçekleştirecektir.

Detaylı

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ 2013. Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ 2013. Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2 ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ 2013 Başkent Pekin Yönetim Şekli Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2 Nüfus 1,35 milyar GSYH 8,2 trilyon $ Kişi Başına Milli Gelir 9.300 $ Resmi

Detaylı

İKİNCİ BÖLÜM ENDÜSTRİ DEVRİMİ, SOSYAL SORUN VE SOSYAL POLİTİKA İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM SOSYAL POLİTİKA BİLİMİNİN KONUSU, KAPSAMI VE TEMEL YAKLAŞIMI

İKİNCİ BÖLÜM ENDÜSTRİ DEVRİMİ, SOSYAL SORUN VE SOSYAL POLİTİKA İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM SOSYAL POLİTİKA BİLİMİNİN KONUSU, KAPSAMI VE TEMEL YAKLAŞIMI İKİNCİ BÖLÜM İÇİNDEKİLER Sayfa No ÖNSÖZ GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYAL POLİTİKA BİLİMİNİN KONUSU, KAPSAMI VE TEMEL YAKLAŞIMI I. EKONOMİ, TOPLUM BİLİMİ VE SOSYAL POLİTİKA...7 A. EKONOMİ BİLİMİ...7 B. TOPLUM

Detaylı

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması

Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması Perinçek'in KDHC'deki tarihi konuşması Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti'ni ziyaret eden ilk Türk siyasi lider olan Perinçek, onurlarına verilen yemek sırasında bir konuşma gerçekleştirdi. ABD'nin savaş

Detaylı

Baskı: Estet Ajans Matbaacılık Merkezefendi Mah. Fazılpaşa Cad. 4. Zer San. Sit. No: 16/26 Topkapı / İstanbul Tel:

Baskı: Estet Ajans Matbaacılık Merkezefendi Mah. Fazılpaşa Cad. 4. Zer San. Sit. No: 16/26 Topkapı / İstanbul Tel: Devrimin GEZMİŞ Önsözü DENİZ 1 Yeni Evre Kitaplığı: 2 Kitabın Adı: Devrimin Önsözü Deniz Gezmiş Yayına Hazırlayan: Agit Cihan Birinci Basım: Mayıs 2010 İSBN: 978-605-61008-5-7 Yayın Sertifika No:15814

Detaylı

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) 6. Hafta Ders Notları - 23/10/2017 Araş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3

ÜNİTE:1. Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2. Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3 ÜNİTE:1 Anayasa Kavramı, Anayasacılık Akımı ve Anayasa Çeşitleri ÜNİTE:2 Türkiye de Anayasa Gelişmelerine Genel Bakış ÜNİTE:3 Millî Güvenlik Konseyi Rejimi, 1982 Anayasası nın Yapılışı ve Başlıca Özellikleri

Detaylı

Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313

Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313 Resmi Gazete Tarihi: 08.10.2006 Resmi Gazete Sayısı: 26313 Amaç MADDE 1 KENT KONSEYİ YÖNETMELİĞİ BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar (1) Bu Yönetmeliğin amacı; kent yaşamında, kent vizyonunun

Detaylı

KARŞILAŞTIRMALI SİYASAL SİSTEMLER

KARŞILAŞTIRMALI SİYASAL SİSTEMLER SORULAR 1- Demokrasiyi halkın halk için halk tarafından yönetimi olarak tanımlayan kimdir? A) Lincoln B) Montesquieu C) Makyavel D) Schumpeter E) Dahl 2- Demokrasi kavramı ile ilgili aşağıdaki ifadelerden

Detaylı

Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen

Karl Heinrich MARX Doç. Dr. Yasemin Esen Karl Heinrich MARX 1818-1883 Eserleri Kutsal Aile (1845) Felsefenin Sefaleti (1847) Komünist Manifesto (1848) Fransa'da Sınıf Kavgaları (1850) Ekonominin Eleştirisi (1859) Kapital (Das Kapital-1867-1894).

Detaylı

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem

NEDEN. Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem NEDEN Türk ye Cumhur yet Cumhurbaşkanlığı S stem YERLi VE MiLLi BiR SiSTEM Türkiye, artık daha büyük. Dünyada söz söyleyen ülkeler arasında. Milletinin refahını artırmaya başladı. Dünyanın en büyük altyapı

Detaylı

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar. Boyun eğmeyenler bu yana BU DÜZENİ SIFIRLA AKP eliyle sürdürülen gerici diktatörlük Türkiye'nin kaderi değildir. Bu diktatörlük bir kaza veya arızanın sonucu ortaya çıkmış da değildir. Sömürü düzeni kendini

Detaylı

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Detaylı

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket) Kamuoyu Yoklaması Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket) Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi 2017 1 Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara

Detaylı

SENDİKALAŞMA EYLEMİ İÇİN İLERİ

SENDİKALAŞMA EYLEMİ İÇİN İLERİ grevli,toplu sözleşmeli SENDİKALAŞMA EYLEMİ İÇİN İLERİ [TfH TüR K iy E [-C JTEK N İK ELEMAN i ^ M k u r u lta y i 22-23 Mayısı Maltepe Alemdar Sineması 'saat X) > T ü rk iy e 3. t e k n ik elem a n k u

Detaylı

Türkiye nin Anayasa Yapımı Süreci

Türkiye nin Anayasa Yapımı Süreci Türkiye nin Anayasa Yapımı Süreci Türkiye nin İyi Toplum İmgesi Var mı? Ersin Kalaycıoğlu Sabancı Üniversitesi İyi Toplum İmgeleri ve Anayasa 1. 1982 Anayasası: Güçlü Yürütmenin Vesayeti altında Yarı Parlamenter

Detaylı

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19

T.C. YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI Basın Bürosu Sayı: 19 09/04/2010 BASIN BİLDİRİSİ Anayasa değişikliğinin Cumhuriyetin ve demokrasinin geleceği yönüyle neler getireceği neler götüreceği dikkatlice ve hassas bir şekilde toplumsal uzlaşmayla değerlendirilmelidir.

Detaylı

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER

ULUSLARARASI ÖRGÜTLER DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI ÖRGÜTLER KISA ÖZET KOLAYAOF

Detaylı

DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ!

DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ! DEVRÝM ÝÇÝN SAVAÞMAYANA SOSYALÝST DENMEZ! Silahlý Propaganda ve Gerilla Savaþý Nikaragua da Devrim ve Seçim Proletarya ve Sosyalist Siyasal Bilinç Demokratik Muhalefette Demokrat! Türkiye Devriminde Kürt

Detaylı

KÜRDİSTAN SORUNU VE İŞÇİ SINIFI SORUNU Irak Kürdistan ındaki (Güney Kürdistan) ayaklanma ile birlikte, Kürt ulusal sorunu, her tür sınıfsal çatışma

KÜRDİSTAN SORUNU VE İŞÇİ SINIFI SORUNU Irak Kürdistan ındaki (Güney Kürdistan) ayaklanma ile birlikte, Kürt ulusal sorunu, her tür sınıfsal çatışma KÜRDİSTAN SORUNU VE İŞÇİ SINIFI SORUNU Irak Kürdistan ındaki (Güney Kürdistan) ayaklanma ile birlikte, Kürt ulusal sorunu, her tür sınıfsal çatışma ve mücadelenin üstünü örterek geçici olarak öne geçti.

Detaylı

Avrupa Birliği Yol Ayrımında B R E X I T

Avrupa Birliği Yol Ayrımında B R E X I T Avrupa Birliği Yol Ayrımında B R E X I T 2016 Brexit, yani İngiltere nin Avrupa Birliği nden (AB) ayrılması olarak ifade edilen kavram, İngilizcede Britain (Britanya ve Exit (çıkış) kelimelerinin birleştirilmesiyle

Detaylı

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim

1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim 1999 dan 2007 ye Seçmen Tercihleri ve Değişim Türkiye de 2007 genel milletvekili seçimlerine ilişkin değerlendirme yaparken seçim sistemine değinmeden bir çözümleme yapmak pek olanaklı değil. Türkiye nin

Detaylı

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017)

12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017) 12. SINIF MANTIK DERSİ SÖKE ANADOLU LİSESİ 1. ORTAK SINAVI KAZANIM TABLOSU (Sınav Tarihi: 4 Nisan 2017) ÜNİTE: 2-KLASİK MANTIK Kıyas Çeşitleri ÜNİTE:3-MANTIK VE DİL A.MANTIK VE DİL Dilin Farklı Görevleri

Detaylı

SSCB'DE SOVYET TOPLUMUNUN VE İKTİDARININ ZAFERİ - GÖSTERGELER (100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ) (2. Makale) İbrahim Okçuoğlu

SSCB'DE SOVYET TOPLUMUNUN VE İKTİDARININ ZAFERİ - GÖSTERGELER (100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ) (2. Makale) İbrahim Okçuoğlu SSCB'DE SOVYET TOPLUMUNUN VE İKTİDARININ ZAFERİ - GÖSTERGELER (100. YILINDA BÜYÜK SOSYALİST EKİM DEVRİMİ) (2. Makale) İbrahim Okçuoğlu Bu makalede giriş olarak Marksist-Leninist politik ekonomi, hangi

Detaylı

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

Çarşamba İzmir Basın Gündemi 16.09.2015 Çarşamba İzmir Basın Gündemi Krizler arasında Devrim Özkan Her şeyin dünyadaki tüm gelişmelerden etkilenebildiği yeni bir çağda yaşıyoruz. Son iki yüzyıllık dönemde dünyadaki tüm ekonomik

Detaylı

Devrim Öncesinde Yemen

Devrim Öncesinde Yemen Yemen Devrimi Devrim Öncesinde Yemen Kuzey de Zeydiliğe mensup Husiler hiçbir zaman Yemen içinde entegre olamaması Yemen bütünlüğü için ciddi bir sorun olmuştur. Buna ilaveten 2009 yılında El-Kaide örgütünün

Detaylı

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256) 12. Hafta Ders Notları - 03/05/2017 Arş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

Katılımcı Demokrasi STK ları Güçlendirme Önerileri

Katılımcı Demokrasi STK ları Güçlendirme Önerileri Katılımcı Demokrasi STK ları Güçlendirme Önerileri Ankara Çalıştayı 15 Kasım 2016 Kâr amacı gütmeyen Argüden Yönetişim Akademisi, faaliyetlerini Boğaziçi Üniversitesi Vakfı bünyesinde yürütmektedir. Argüden

Detaylı

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018

Siyasette kutuplaşma. Ahval 13/8/2018 Ahval 13/8/2018 Türkiye deki durumdan söz edeceğim, ama konu her ülke için de geçerli. Siyasi kutuplaşma, çok farklı görüşlerin ortaya çıkması olmasa gerek, bu farklı görüşlerin taraflarca tartışılamaz

Detaylı

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/ 1 Sayın Meclis Başkanım,/ Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/ 2018 yılının/ ilk meclis toplantısına hoş geldiniz diyor,/ sizleri saygılarımla selamlıyorum./ Sözlerime başlarken,/

Detaylı

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2013 çağrısı. Barış ve demokrasi için, Hükümetin ve patronların baskılarına karşı. Haydin 1 Mayıs a!

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2013 çağrısı. Barış ve demokrasi için, Hükümetin ve patronların baskılarına karşı. Haydin 1 Mayıs a! Barış ve demokrasi için, Hükümetin ve patronların baskılarına karşı Haydin 1 Mayıs a! Dünya işçi ve emekçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayısı, bu yıl Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri,

Detaylı

GENÇLİK: BİR KELİMENİN TELAKKİSİ

GENÇLİK: BİR KELİMENİN TELAKKİSİ GENÇLİK: BİR KELİMENİN TELAKKİSİ Kasım, 2006 GENÇLİK: BİR KELİMENİN TELAKKİSİ Ne ekersen onu biçersin sözü; Türk toplumunun sosyal yaşantısında yerleşik bir hüviyet kazanan tümce biçiminde tezahür etmiştir.

Detaylı

TÜRKİYE PROLETARYASININ SOSYALİST VE DEMOKRATİK PLATFORMU

TÜRKİYE PROLETARYASININ SOSYALİST VE DEMOKRATİK PLATFORMU TÜRKİYE PROLETARYASININ SOSYALİST VE DEMOKRATİK PLATFORMU Türkiye proletaryası, ekonomik, toplumsal ve politik kurtuluşu için bütün dünyada mücadele eden dünya proletaryasının bir kolu olarak, Türkiye'de

Detaylı

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi

Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi Milli Devlete Yönelik Tehdit Değerlendirmesi tarafından tam algılanmadığı, diğer bir deyişle aynı duyarlılıkla değerlendirilmediği zaman mücadele etmek güçleşecek ve mücadeleye toplum desteği sağlanamayacaktır.

Detaylı

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi Sayı : Tarih : 11.1.217 Diploma Program Adı : HUKUK, LİSANS PROGRAMI, (ÖRGÜN ÖĞRETİM) Akademik Yıl : 216-217 Ders Adı ANAYASA HUKUKU(YILLIK)

Detaylı

ITUC KONGRESİ KARAR TASLAĞI NDA HAK-İŞ İN ÖNERİLERİ KABUL GÖRDÜ

ITUC KONGRESİ KARAR TASLAĞI NDA HAK-İŞ İN ÖNERİLERİ KABUL GÖRDÜ ITUC KONGRESİ KARAR TASLAĞI NDA HAK-İŞ İN ÖNERİLERİ KABUL GÖRDÜ HAK-İŞ Konfederasyonu olarak 24-25 Mayıs 2018 tarihinde Londra da gerçekleştirilen ITUC Genel Kurul kararlarını ele alan, ITUC İcra Kurulu

Detaylı

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI!

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI! İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ SİYASET AKADEMİSİ ANKARA DEMOKRATİKLEŞME SÜRECİNDE KÜRT VE ERMENİ MESELELERİNİ TARTIŞTI! Türkiye nin önemli toplumsal ve politik konularının tartışıldığı İstanbul Aydın Üniversitesi

Detaylı

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) 2. Hafta Ders Notları - 25/09/2017 Araş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

UIT-CI bildirisi: Kobane de Kürt halkının direnişiyle dayanışmaya!

UIT-CI bildirisi: Kobane de Kürt halkının direnişiyle dayanışmaya! UIT-CI bildirisi: Kobane de Kürt halkının direnişiyle dayanışmaya! Nüfusunun çoğunluğunu Kürtlerin oluşturduğu Suriye nin kuzeyindeki Kobane kenti, Beşar Esad diktatörlüğüne karşı 2011 de başlayan halk

Detaylı

Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor?

Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor? Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor? Gezi olaylarından bu yana Hükümetin dikişlerinin tutmadığını ve sadece patronlar tarafından değil, çeşitli cemaatler ve muhafazakar sektörler

Detaylı

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı

Fikret BABAYEV * * Azerbaycan Anayasa Mahkemesi Başkanı Fikret BABAYEV * Sayın Başkan, değerli katılımcılar! Öncelikle belirtmek isterim ki, bugün bu faaliyete iştirak etmek ve sizlerle bir arada bulunmak benim için büyük bir mutluluktur. Bu toplantıya ve şahsıma

Detaylı

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS

DERS BİLGİLERİ. Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS DERS BİLGİLERİ Ders Kodu Yarıyıl T+U Saat Kredi AKTS Genel Kamu Hukuku I Law 151 1 2+0 2 2 Ön Koşul Dersleri - Dersin Dili Türkçe Dersin Seviyesi Dersin Türü Dersin Koordinatörü Dersi Verenler Lisans Zorunlu

Detaylı

REKABET KURUMU, ÖZERKLİK VE İŞLEVSELLİK

REKABET KURUMU, ÖZERKLİK VE İŞLEVSELLİK REKABET KURUMU, ÖZERKLİK VE İŞLEVSELLİK Ersen YAVUZ Devlet kurma becerimiz, batırdıklarımızı bilinçle gözardı ederek, sürekli bir öğünme vesilesidir bizim için. Devlet kurmadaki beceri söylemini daha ileri

Detaylı

Türkiye Özelinde Kamu Diplomasisinin İşlevi ve Yöntemleri Türkiye nin Kamu Diplomasisi Aktörleri Türkiye nin Kamu Diplomasisi Aktörleri

Türkiye Özelinde Kamu Diplomasisinin İşlevi ve Yöntemleri Türkiye nin Kamu Diplomasisi Aktörleri Türkiye nin Kamu Diplomasisi Aktörleri 1 2 3 4 5 6 Türkiye Özelinde Kamu Diplomasisinin İşlevi ve Yöntemleri Beyin Fırtınası Türkiye nin Kamu Diplomasisi Aktörleri KDK (2010). TİKA (1992-Dışişleri Bakanlığına bağlı, 1999-Başbakanlığıa bağlı,

Detaylı

Teröre karşı mücadele cephesi!

Teröre karşı mücadele cephesi! Teröre karşı mücadele cephesi! Türkiye, teröre karşı mücadele adı altında, birlik ve beraberlik içinde emekçilere yönelik bir terör rejimine sürüklenmek isteniyor. Bu nedenle milli seferberlik dahi ilan

Detaylı

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Geçtiğimiz ay Suriye de Irak Şam İslam Devleti ve diğer muhalif güçler arasında yaşanan çatışmaya ilişkin, Suriye Devrimci Sol

Detaylı

GENÇLİK KOLLARI YÖNETMELİĞİ

GENÇLİK KOLLARI YÖNETMELİĞİ GENÇLİK KOLLARI YÖNETMELİĞİ 195 BÖLÜM I GENEL HÜKÜMLER KURULUŞ Madde 1 - Cumhuriyet Halk Partisi Tüzüğü nde ifadesini bulan amac a yönelik olarak, Genel Merkez, il, ilçe ve gerek görülen beldelerde örgüt

Detaylı

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457)

SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) T.C. Bilecik Şeyh Edebali Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü SİYASAL İDEOLOJİLER (SBK457) 14. Hafta Ders Notları - 18/12/2017 Araş. Gör. Dr. Görkem

Detaylı

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010 T.C. BAŞBAKANLIK AVRUPA BİRLİĞİ GENEL SEKRETERLİĞİ Siyasi İşler Başkanlığı 20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010 - Reform İzleme Grubu nun (RİG) 20. Toplantısı, Devlet Bakanı ve Başmüzakerecimiz

Detaylı

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK? KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK? Dünyada mal ve hizmet hareketlerinin uluslararası dolaşımına ve üretimin uluslararasılaşmasına imkan veren düzenlemeler (Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası

Detaylı

(DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı)

(DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı) GAU AKADEMİK PERSONEL AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ FORMU Prof.Dr. Meltem DİKMEN CANİKLİOĞLU Kastamonu 01/08/1962 Profesör 07/12/2010 (DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı) İzmir Ekonomi

Detaylı

Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte. 1950 yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin toplam nüfusunun sadece

Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte. 1950 yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin toplam nüfusunun sadece SİLİVRİ 2014 DÜNYA VE AVRUPA KENTİ Türkiye dönüşüm geçirerek kırsal bir tarım ekonomisinden küresel ölçekte rekabetçi bir sanayi ekonomisi haline gelmiştir. 1950 yılında Türkiye nin kentsel nüfusu ülkenin

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 SÖZCÜ / AKP de bir kişi konuşur, diğerleri asker gibi bekler! Tarih : 06.01.2012 CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu hem AKP deki tek adamlığı hem de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ın üslubunu ve liderliğini

Detaylı

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10

ABD İLE YAPTIĞIN GİZLİ ANLAŞMAYI AÇIKLA -(TAMAMI) Çarşamba, 03 Temmuz :11 - Son Güncelleme Perşembe, 04 Temmuz :10 Gül, ABD ile hizmet sözleşmesi yapmıştır İşçi Partisi Genel Başkanvekili Hasan Basri Özbey, dün Ankara da bir basın toplantısı düzenledi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ü ABD ile yaptığı gizli anlaşmayı

Detaylı