BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Akademik Dergi Cilt: 2, Sayı: 2, Aralık 2013

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Akademik Dergi Cilt: 2, Sayı: 2, Aralık 2013"

Transkript

1 TRAKYA ÜNİVERSİTESİ BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Akademik Dergi Cilt: 2, Sayı: 2, Aralık 2013 TRAKYA UNIVERSITY JOURNAL OF BALKAN RESEARCH INSTITUTE Academic Journal Volume 2, Number 2, December 2013 EDİRNE 2013

2 DERGİ SAHİBİ / OWNER Prof. Dr. Yener YÖRÜK Trakya Üniversitesi Rektörü EDİTÖRLER / EDITORS Prof. Dr. Ahmet GÜNŞEN Doç. Dr. Fahri TÜRK Yrd. Doç. Dr. Bülent AKYAY YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD Prof. Dr. Ahmet GÜNŞEN Prof. Dr. Sibel TURAN Prof. Dr. Recep DUYMAZ Prof. Dr. Derman KÜÇÜKALTAN Prof. Süleyman Sırrı GÜNER Doç. Dr. Fahri TÜRK Doç. Dr. İlhan TOKSÖZ Yrd. Doç. Dr. Bülent AKYAY YAZI İŞLERİ SORUMLUSU / EDITOR-IN-CHIEF Arş. Gör. Kader ÖZLEM KAPAK TASARIM - DİZGİ / DESIGN Niğmet GÜLER YAZIŞMA ADRESİ / CORRESPONDENCE ADDRESS T.Ü. Balkan Yerleşkesi Enstitüler Binası Balkan Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü Edirne, Türkiye Telefon / Phone: Belgegeçer / Fax : E-Mektup / baedergisi@trakya.edu.tr BASKI / PRINTING Trakya Üniversitesi Matbaası Edirne Teknik Bilimler MYO Sarayiçi Yerleşkesi / EDİRNE Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi (BAE-Dergisi), Balkanlar üzerine sosyal bilimler alanında özgün çalışmalara yer veren uluslararası hakemli bir dergidir. Türkçe ve İngilizce makalelere yer veren BAE- Dergisi, Aralık ve Temmuz aylarında olmak üzere yılda iki kez yayımlanır. BAE-Dergisi ne gönderilen yazılar, yayımlanmadan önce yayın kurulunca dergi yazım ilkelerine uygunluk açısından incelenir. Yayımlanması uygun bulunan makaleler adları gizli tutulan iki ayrı hakeme gönderilir. Dergide yayımlanan makalelerde savunulan görüşler BAE-Dergisini hiçbir surette bağlamaz. Yayımlanan makale ve yazıların sorumluluğu yazarına aittir.

3 ULUSLARARASI BİLİM DANIŞMA KURULU INTERNATIONAL SCIENTIFIC ADVISORY COMMITTEE Prof. Dr. Ahmet GÜNŞEN, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Prof. Dr. Ali İhsan ÖBEK, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Prof. Dr. Alpaslan CEYLAN, Atatürk Üniversitesi, Erzurum/Türkiye Prof. Dr. Bernt BRENDEMOEN, University of Oslo, Oslo/Norveç Prof. Dr. Fikret TÜRKMEN, Ege Üniversitesi, İzmir/Türkiye Prof. Dr. Gürer GÜLSEVİN, Ege Üniversitesi, İzmir/Türkiye Prof. Dr. Hamit XHAFERİ, See University, Kalkandelen/Makedonya Prof. Dr. Hasret ÇOMAK, Kocaeli Üniversitesi, Kocaeli/Türkiye Prof. Dr. Hikmet ÖKSÜZ, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Trabzon/Türkiye Prof. Dr. İlker ALP, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Prof. Dr. İrfan MORİNA, University of Pristina, Priştine/ Kosova Prof. Dr. Lyubomir MIKOV, Bulgaristan Bilimler Akademisi, Sofya/Bulgaristan Prof. Dr. M. Öcal OĞUZ, Gazi Üniversitesi, Ankara/Türkiye Prof. Dr. Mirjana TEODOSIJEVIC, University of Belgrad, Belgrad/Sırbistan Prof. Dr. Mustafa ARGUNŞAH, Erciyes Üniversitesi, Kayseri/Türkiye Prof. Dr. Nevzat ÖZKAN, Erciyes Üniversitesi, Kayseri/Türkiye Prof. Dr. Nikolay İvanoviç YEGOROV, Çeboksarı/Rusya Devlet Sosyal Bilimler Enstitüsü Prof. Dr. Nimetullah HAFIZ, University of Pristina, Piriştina/Kosova Prof. Dr. Recep DUYMAZ, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Prof. Dr. Sibel TURAN, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Prof. Dr. Swietlana M. CZERWONNAJA, Nicolaus Copernicus University, Torun/Polonya Prof. Dr. Şerif Ali BOZKAPLAN, Dokuz Eylül Üniversitesi, İzmir/Türkiye Prof. Dr. Yücel ACER, Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale/Türkiye Prof. Dr. Zegir KADRIA, See University, Kalkandelen/Makedonya Doç. Dr. Ayşe KAYAPINAR, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bolu/Türkiye Doç. Dr. Birgül DEMİRTAŞ, TOBB Üniversitesi, Ankara/ Türkiye Doç. Dr. Emel G. OKTAY, Hacettepe Üniversitesi, Ankara/Türkiye Doç. Dr. Fadil HOCA, Ss. Cyril and Methodius University, Üsküp/Makedonya Doç. Dr. Fahri TÜRK, Trakya Üniversitesi, Edirne/ Türkiye Doç. Dr. Fırat PURTAŞ, TÜRKSOY Genel Sekreter Yrd., Ankara/Türkiye Doç. Dr. Kemalettin KUZUCU, Marmara Üniversitesi, İstanbul/Türkiye

4 Doç. Dr. Mehmet HACISALİHOĞLU, Yıldız Teknik Üniversitesi, İstanbul/Türkiye Doç. Dr. Nazim İBRAHİM, Ss. Cyril and Methodius University, Üsküp/Makedonya Doç. Dr. Nuray BOZBORA, Marmara Üniversitesi, İstanbul/Türkiye Doç. Dr. Osman KARATAY, Ege Üniversitesi, İzmir/Türkiye Doç. Dr. Ömer Soner HUNKAN, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Doç. Dr. Rıdvan CANIM, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Arıkan ACAR, Yaşar Üniversitesi, İzmir/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Aşkın KOYUNCU, Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Bülent AKYAY, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Murat ÖNSOY, Hacettepe Üniversitesi, Ankara/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Selim ASLANTAŞ, Hacettepe Üniversitesi, Ankara/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Tuba ÜNLÜ BİLGİÇ, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Ankara/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Veysi AKIN, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Dr. Bartosz BOJARCZYK, University of Maria Curie-Sklodowska, Lublin/Polonya Dr. Goran BANDOV, University College of International Relations and Diplomacy Zagreb/Hırvatistan Dr. Lelija SOCANAC, University of Zagreb, Zagreb/Hırvatistan Dr. Zoltan VERES, Colege of Dunaujvaros, Dunaujvaros, Budapeşte/Macaristan BU SAYININ HAKEMLERİ REFEREES OF THIS ISSUE Prof. Dr. Sibel TURAN, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Doç. Dr. Fahri TÜRK, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Bülent AKYAY, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Erdal ÇOBAN, Ankara Üniversitesi, Ankara/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Faruk GÖKÇE, Dicle Üniversitesi, Diyarbakır/Türkiye Yrd. Doç. Dr. İsmail DOĞAN, Ankara Üniversitesi, Ankara/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Mümin İSOV, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Nergiz ÖZKURAL, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan DURMUŞ, Trakya Üniversitesi, Edirne/Türkiye Dr. Szilard SZILAGYI, Bükreş Üniversitesi, Bükreş/Romanya Balkan Araştırma Enstitüsü (BAE) Dergisi, Akademia Sosyal Bilimler İndeksi (ASOS) tarafından taranmaktadır. Journal of Balkan Research Institute (JBRI) indexed in Akademia Social Sciences Index (ASOS).

5 TRAKYA ÜNİVERSİTESİ BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Cilt 2, Sayı 2, Aralık 2013 TRAKYA UNIVERSITY JOURNAL OF BALKAN RESEARCH INSTITUTE Volume 2, Number 2, December 2013 Editörden İÇİNDEKİLER Editorial Preface CONTENTS MAKALELER ARTICLES Macar Ozanı Sebestyén Tinodi nin (1510?-1556) Eserlerinde Osmanlı- Macar İlişkilerinin İzleri Gökhan DİLBAŞ Traces of the Ottoman-Hungarian Relations in the Works of Hungarian Poet Sebestyén Tinodi (1510?-1556) 1-25 Utku KIRLIDÖKME Yunanistan da Uluslararası İlişkiler The Application of International Kuramlarının Dış Politika Olaylarına Relations Theories on Greek Foreign Uygulanması Policy Cases Minority Education in Western Thrace Under The Modern European Minority Policy of Kostas Karamanlis ( ) Ali HÜSEYİNOĞLU Kostas Karamanlis in Modern Avrupa Azınlık Politikası nda Batı Trakya da Azınlık Eğitimi ( )

6 Xhemaludin IDRIZI Participation of The Turkish Language in Denomination of Micro-Toponyms in The Villages of Skopje s Karshiaka Region Üsküp ün Karşıyaka Bölgesinin Köylerindeki Mikro Yer Adlarında Türk Dilinin Etkisi Hakan DEMİR Federalizm-Üniterizm İkileminde Sırp- The Political Life in The Kingdom Serbs- Hırvat-Sloven Krallığı nda Siyasal Croats-Slovenes under The Dilemma Yaşam ( ) Between Federalism-Unitarianism ( ) Fatma RODOPLU Türklerin Balkanlardaki Manevî Nüfuzu The Importance of Sheiks and Olan Şeyh ve Dervişlerin Önemi: Demir Dervishes Spiritual Impact of Turks in Baba Örneği Balkans: The Example of Demir Baba AKTARMA / TRANSLITERATION Ergün HASANOĞLU SAFFET, Raguza (Dubrovnik) Cumhurluğu KİTAP DEĞERLENDİRMELERİ / BOOK REVIEWS Ana KILIÇ İdris BOSTAN, Midilli nin İşgal Günlüğü, Utku KIRLIDÖKME N. Aslı Şirin ÖNER, Dram Sonrası Bosna - Mültecilerin Geri Dönüşü Üzerine Bir Alan Araştırması

7 Editörlerden Değerli Okurlar, Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsünün süreli yayın organı olarak hizmet veren BAE Dergisi nin üçüncü sayısıyla tekrar karşınızdayız. Üçüncü sayımızda ağırlıklı olarak uluslararası ilişkiler, tarih ve edebiyat alanlarında makaleler yer almaktadır. Üçüncü sayımızın içeriğine yakından bakıldığında; Gökhan Dilbaş ın Macar Ozanı Sebestyen Tinodi nin (1510?-1556) Eserlerinde Osmanlı-Macar İlişkilerinin İzleri başlıklı makalesinde Osmanlı-Macar ilişkilerine farklı bir pencereden bakılmaktadır. Utku Kırlıdökme ise Yunanistan da Uluslararası İlişkiler Kuramlarının Dış Politikaya Uygulanması isimli çalışmasında Uluslararası İlişkilerin temel dayanağı olan kuramların Yunanistan dış politikasında nasıl bir uygulama sahası bulduğunu özgün bir bakış açısıyla ele almaktadır. Kostas Karamanlis yönetiminde Batı Trakya daki Türk azınlığına yönelik izlenen politikayı değerlendiren Ali Hüseyinoğlu, bu kapsamda Batı Trakya Türklerinin yılları arasında eğitim haklarının Karamanlis hükümetinin Çağdaş Avrupa Azınlık Politikası kapsamında nasıl şekillendiğini irdelemektedir. Dergimizin üçüncü sayısına katkıda bulunan bir diğer yazarımız Hakan Demir Federalizm-Üniterizm İkileminde Sırp-Hırvat Sloven Krallığı Siyasi Yaşamı ( ) başlıklı çalışmasıyla Vidovdan Anayasası nın ülke yönetimine getirilerini ele almaktadır. Xhemaludin İdrizi Participation of The Turkish Language in Denomination of M icro- Toponyms in The Village s of Skopje s Karshiaka Region isimli makalesinde yer adlarıyla ilgili alana katkıda bulunacak bir çalışmaya imza atarken; Fatma Rodoplu ise Türklerin Balkanlar daki Manevî Nüfuzu Olan Şeyh ve Dervişlerin Önemi: Demir Baba Örneği isimli çalışmasında Balkanlar daki Türk varlığının derin tarihsel yönünü ön plana çıkararak bölgenin Türkleşmesinde etkili olan şeyh ve dervişlerin rolünü irdelemektedir. Balkan Araştırma Enstitüsü olarak, dergimizin basılmasında yardımlarını esirgemeyen Rektörümüz Sayın Yener Yörük Bey e teşekkürü bir borç biliriz. Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi nin okumakta olduğunuz üçüncü sayısının (Aralık 2013) bilim dünyasına hayırlı olmasını temenni eder; dördüncü sayımızda buluşmak ümidiyle iyi okumalar dileriz. Editörler Kurulu Prof. Dr. Ahmet GÜNŞEN Doç. Dr. Fahri TÜRK Yrd. Doç. Dr. Bülent AKYAY

8 Editorial Preface Dear Readers, The December 2013 issue of Journal of Balkan Research Institute is now available. We thank all scientists for their valuable contributions to the publication of third issue of our journal. In his article Traces of the Ottoman-Hungarian Relations in the Works of Hungarian Poet Sebestyén Tinódi (1510?-1556), Gökhan Dilbaş explores Ottoman- Hungarian relations from a different perspective. The Application of International Relations Theories on Greek Foreign Policy Cases of Utku Kırlıdökme examines how basic theories of international relations are applied in the Greek foreign policy. Ali Huseyinoglu elaborates the minority policy of the Kostas Karamanlis governments, Modern European Minority Policy, between 2004 and 2009 government and focuses on its impacts on education of the Turkish minority in Western Thrace. Another contributor to the third issue of our journal is Hakan Demir who explores contributions of the Vidovdan Constitution to the country administration in his article entitled The Political Life in The Kingdom of Serbs, Croats and Slovenes under The Dilemma between Federalism and Unitarianism ( ). In his article Participation of The Turkish Language in Denomination of M icro- Toponyms in The Village s of Skopje s Karshiaka Region, Xhemaludin Idrizi contributes to the field of toponyms in Macedonia while Fatma Rodoplu emphasizes aspects of the Turkish existence in the Balkans and dwells on the role of sheikhs and dervishes for the Turkification of the region in her article The Importance of Sheikhs and Dervishes Spiritual Impact of Turks in Balkans: The Example of Demir Baba. We would like to thank to our Rector, Prof. Dr. Yener Yörük for his contribution to publish our Journal. We wish that the third issue (December 2013) of the Journal of Balkan Research Institute will be beneficial for the academic world. We hope to meet you again in our fourth issue. After this short introduction we would be very happy if we could motivate you for reading these articles in our third issue. Editorial Board Prof. Dr. Ahmet GÜNŞEN Assoc. Prof. Dr. Fahri TÜRK Assistant Prof. Dr. Bülent AKYAY

9 Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi Cilt/Volume 2, Sayı/Number 2, Aralık/December 2013, ss MACAR OZANI SEBESTYÉN TINÓDI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ Gökhan DİLBAŞ ÖZET XVI. yüzyıl, Macar ulusal tarihi açısından hayati gelişmelerin meydana geldiği, Macar tarihinin önemli dönüm noktalarından birisidir. Osmanlılar ve Macarlar arasında devam etmekte olan çarpışmalar en üst noktaya taşınmış ve çetin bir dönemece girmiştir. Macaristan üzerinde bir yandan da Habsburg İmparatorluğu hâkimiyet kurmaya çalışmakta ve etkisini arttırmanın yollarını aramaktadır. Bu tarihi gelişmeler XVI. yüzyıl Macar edebiyatında da yansımasını bulmuştur. XVI. yüzyıl Macar edebiyatının en verimli şairi olan Sebestyén Tinódi çağında Macaristan da yaşanan olayları eserlerinde en çarpıcı şekilde işlemiş ve Macar ulusunu yaşananlar konusunda ayrıntılı şekilde bilgilendirmiştir. Bundan başka Macar edebiyatına edebi anlamda da birçok yenilik kazandırmış, bu yenilikler Macar edebiyatına canlılık ve heyecan getirmiştir. Tinódi nin lavtası eşliğinde terennüm ettiği eserleri Macar ulusal birliğinin sağlanmasında önemli görevler üstlenmişlerdir. Lavtacı Sebestyén Tinódi nin hem edebi kişilik, hem de eserlerine olan Türk etkisi açısından incelenmesi dönemin tarihi ve edebi oluşumlarının aydınlatılmasına katkıda bulunacağı gibi, aynı zamanda sınır kalelerinde yaşanan mücadelelerin ve Macar ulusunun yaşanmakta olan gelişmeler karşısında neler hissettiğinin anlaşılmasına da yardımcı olacaktır. Anahtar Kelimeler: Sebestyén Tinódi, Cronica, XVI. Yüzyıl Macar Edebiyatı, Osmanlı-Macar Mücadelesi, XVI. Yüzyıl Macaristan Tarihi. Dr., İstanbul, E-mektup: 1

10 GÖKHAN DİLBAŞ TRACES OF THE OTTOMAN-HUNGARIAN RELATIONS IN THE WORKS OF HUNGARIAN POET SEBESTYÉN TINÓDI (1510?-1556) ABSTRACT The XVIth century is a turning point in the Hungarian history during which vital developments took place for the Hungarian national history. In that century, the recurrent wars between the Ottomans and the Hungarians reached their apex and took a crucial turning. The empire of the Habsburgs was trying to dominate Hungary and seeking ways to increase its influence on that country. These historical developments are reflected in the XVIth century Hungarian literature. Sebestyén Tinódi, this most prolific poet of the XVIth century Hungarian literature, dealt with the events of his time in his works in the most spectacular way and thus informed Hungarian people of what was going on. In addition, he is the author of a number of innovations in the Hungarian literature, which brought liveliness and excitement to the Hungarian literature. The works of Tinódi, that he used to recite playing the lute, played an important part in the creation of the Hungarian national unity. A study of the lute player Sebestyén Tinódi as a literary person from the point of view of the Turkish influence on his works will contribute to bring light to the history of the time and its literary products as well as to have a better understanding of the conflicts at the frontiers and how the Hungarian people felt faced with the developments of the time. Key Words: Sebestyén Tinódi, Cronica, XVIth Century Hungarian Literature, Ottoman-Hungarian Conflicts, XVIth Century Hungarian History. GİRİŞ Ulusların kültür yaşamlarında şiir ve müzik çok önemli bir yere sahiptir. Kutlamalarda, ziyafetlerde, kutsal olaylarda, savaş, ölüm ve yas zamanlarında; kısacası ulusları derinden etkileyen oluşumlarda bunları dile getiren şiirlere ve şarkılara her zaman rastlanabilir. Ulusların kaderini etkileyen zamanlarda yazılmış şiirlerin ve şarkıların tüm ulusu kavradığını ve ulusun ortak hafızasını oluşturarak gerçek anlamda harekete geçirici bir öğe görevi üstlendikleri görülür. Bu gerçek tüm dünya ulusları için geçerli olduğu kadar Macar ulusu için de geçerlidir. Macar edebiyatında özellikle 2 BAED 2/2, (2013), 1-25.

11 MACAR OZANI SEBESTYÉN TINODI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ seferler sırasında ordunun moralini yüksek tutmak için söylenen, kahramanlıkları anlatan ve geride kalanlara savaş meydanlarındaki gelişmelerin hangi yönde olduğunu terennüm eden şiirlere ve şarkılara çok sık rastlanılır. Kral Mátyás ın ( ) yakın dostu Marzio Galeotto nun ( ) şu sözleri bu gerçeği belirtir: Mátyás ın masasında her daim tartışmalar olur, ya sevgi ve saygı hakkında konuşulur, ya da şarkılar terennüm edilir. Orada yiğitlerin yaptıklarını masada terennüm eden müzisyenler ve lavtacılar vardır. XVI. yüzyılın sonunda Macaristan da bulunan İngiliz şairi Sidney Philip ( ) kahramanlık şiirlerinin Macaristan da oldukça yaygın olduğunu söyler: Her ziyafette ve bu şekildeki bir amaçla toplanıldığı zaman diye yazar atalarının kahramanlığı hakkında şarkılar söylemenin adet olduğunu gördüm... Bruto Gian Michele ( ) de Erdel sarayında tarihçi olarak bulunmuş, Macarların atalarını öven şarkılar yazdıklarını ve onları lavta eşliğinde terennüm ettiklerini belirtmiştir:... yıllık benzeri hazırlanmış şarkıları çocukluk çağından öyle bir şekilde akıllarında tutarlar ki, Türkler krallık sarayını yakıp da tarihi hatıralarının büyük kısmı yok olduğundan beri bunlar şimdi Macarlığın geçmişinin en güvenilir hatıralarıdır. 1 Ulusların yaşamında müziğin ve şiirin ortak bir paydada buluştuğu/buluşabildiği, duyguların ve düşüncelerin müzik yardımıyla daha vurgulu şekilde anlatıldığı/anlatılabildiği tarihi dönemeçler her zaman var olagelmiştir. Macaristan da ulusu etkileyen büyük olayların, halkın derin duygularının sadece şiirler vasıtasıyla değil, bu şiirlerin müzikle de iç içe geçerek yaşanan olayları, çekilen acıları ve ıstırapları anlattığı ve bu şekilde daha çok etki yarattığı bilinen bir gerçektir. Dilin tarih boyunca birtakım etkilenmeler sonucunda zaman zaman değişime uğradığını; anlam, kavram ve ifade açısından çeşitli evrimler geçirdiğini biliyoruz. Ancak müzik dile oranla dış şartlardan daha az etkilenmiş ve kendine özgü yapısını daha uzun süre muhafaza edebilmiştir. 1. SEBESTYÉN TINÓDI NIN MACAR EDEBİYATI TARİHİ İÇİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ XVI. yüzyıl Macaristan ında yaşanan olayları, Türklerle yapılan çarpışmaları ve halkın gelişmeler karşısındaki duygu ve düşüncelerini en çarpıcı şekilde dile getiren ve bunları lavtasıyla terennüm eden ozan 1 ( ). BAED 2/2, (2013),

12 GÖKHAN DİLBAŞ Sebestyén Tinódi dir 2. O, Macar müziğinin saf formunun korunmasında ve Macaristan topraklarında vuku bulan olayların yazılı halde günümüze kadar gelmesinde büyük pay sahibidir. Tinódi, XVI. yüzyıl Macar edebiyatının son kahramanı, ozanı ve lavtacısıdır. Antik değere sahip lavtasıyla bugün bile hatırlanan, Macar ulusunu bir arada tutan ve geçmişini unutmamasını sağlayan eserler vermeyi başarmıştır. Ferenc Liszt ( ) A czigányokról és czigányzenéről Magyarországon adlı eserinde Macar müziğinin en eski hatıralarına sahibiz ve onları net bir şekilde Sebestyén Tinódi Macar dilinde meydana getirmiştir diyerek bir gerçeğin altını çizmektedir. Gábor Mátray ( ) ise bu şarkıların gerçek bir uzmanlık olduğunu belirtir. Şarkıların stili İncil deki ilahi yapılarından 2 Sebestyén Tinódi: Doğum yeri olarak Fehér megye de bulunan, bugün artık terk edilmiş halde olan Tinód köyü, doğum tarihi olarak da yılları arası kabul edilir. Tinódi eğitimine büyük bir ihtimalle Székesfehérvár da veya Tolna da bulunan bir okulda başlamıştır. Latince öğrenmiş, notaların ve şarkıların değerini erken yaşlardan itibaren kavramıştır. Eserlerinden János Thuróczy (1435?-1489?) ve Antonio Bonfini yi okumuş olduğunu anlarız. Sziget e gelerek Bálint Török ve ailesine değerli hizmetlerde bulunmuştur. Tinódi nin askerlik yaşantısı yılları arasında denk düşer. Bu tarihler Osmanlıların Macaristan da askeri faaliyetlerini yoğunlaştırdıkları ve 1532 yılında Viyana ya kadar uzanan bir sefer yaptıkları zaman dilimidir. Büyük bir ihtimalle Tinódi bu savaşlar sırasında sol elinden yaralanmıştır yılında hamisi Bálint Török ün Osmanlılar tarafından yakalanarak İstanbul a götürülmesi ve Buda nın ilhak edilmesi onda derin yaralar açmış, bu zamandan sonra artık politik bir şair kimliğine bürünmüştür. Bálint Török ün yakalanmasından sonra Baranyavár a gelir, orada Istvánffy ailesinin hizmetine girer. Daha sonra Kral Ferdinand ın 2 Şubat 1545 te toplayacağı meclise katılmak için Nagyszombat a gelmiştir. Bu zamana kadar ülkeyi baştanbaşa gezmiş, yaşadığı olayları görgü tanığı olarak orada dile getirmiştir. Böylece ülkenin uzak köşelerinde, sınır kalelerinde gerçekleşen olaylardan herkesin haberdar olmasını sağlamıştır. Nagyszombat ta Tamás Nádasy ile tanışır ve büyük bir ihtimalle yılları arasında ona hizmet eder. Onu 1548 yılında Nyirbátor da András Báthory nin (?-1566) sarayında görürüz. Tinódi bundan sonra Kassa da ortaya çıkar. Kassa yöneticisi Lénárt Czeczei ile sıkı bir dostluk kurar. Eger vár viadaljáról való ének ve Egri históriának summáját adlı eserlerini yazdıktan sonra Nádasy ve diğer nüfuzlu beyler Tinódi için bir arma hazırlamışlar ve bunu Kral Ferdinand a göndermişlerdir. Kral Ferdinand da bunun üzerine Tinódi ye ve çocuklarına 25 Ağustos 1553 tarihinde yazdığı bir mektupla soyluluk unvanı vermiştir. Tinódi eserlerini toplu bir halde bastırmak için Kolozsvár a gelir. CRONICA adını taşıyan bu eser 1554 yılının Mart ayında çıkar. Tinódi hasta ve bitkin bir halde 1555 sonunda veya 1556 başında Sárvár a gelir. Ölüm tarihi tam olarak belli değildir. Ancak 1556 yılının Ocak ayının son günü ölüm haberi Tamás Nádasy ye ulaştırılır (Dézsi, Lajos, Magyar Történeti Életrajzok Tinódi Sebestyén 1505? A Magyar Történelmi Társulat Kiadása. Az Athenaeum R.-T. Könyvnyomdája, Budapest, 1912, s [özetlenerek]; Szilády, Áron, Régi Magyar Költők Tára III. XVI. Századbeli Magyar Költők Művei, Tinódi Sebestyén Ősszes Művei , Franklin- Társulat nyomdája, Budapest, 1881, s. V-XXII [özetlenerek]; MIT, köt. I, (Ed. Sőtér István), 1964, s. 390; Révai Nagy Lexikona, köt. XVIII, 1925, s [özetlenerek]; [ ]). 4 BAED 2/2, (2013), 1-25.

13 MACAR OZANI SEBESTYÉN TINODI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ oldukça farklıdır ve daha çok müziğe, hatta Macar halk müziğine yakındır. Tinódi yazdığı şiirleri lavtası eşliğinde terennüm ederek eserlerinin gücünü daha da arttırmış, Macaristan ın gerçek tarihini şiirlerinde ve şarkılarında ortaya koymuştur. Böylece Macar topraklarında meydana gelen olaylar dinleyenlerin akıllarında daha çok kalıyor, eserler müziğin de yardımıyla duyguları daha çabuk harekete geçiriyordu. Tinódi nin asıl amacı bir yandan yaşanan olayları anlatıp duyguları harekete geçirirken, bir yandan da eğitmen görevi üstlenerek halkı yaşananlar konusunda bilgilendirmekti 3. Eserlerinde daha çok 10 lu ölçüyü (5+5, 4+4+2, 4+3+3) kullanırken, bazen 11 li ölçüyü (4+7), bazen de 13 lü ( ) ve 16 lı (5+5+6) ölçüyü de kullanabiliyordu. 12 li ve 14 lü ölçüyü kullandığı da olmuştur 4. Macar edebiyatı tarihinde XVI. yüzyıl şiir açısından verimli bir çağdır. Bu zamandaki şairler arasında Tinódi nin ayrı bir yerinin olduğu muhakkaktır. Tinódi, XVI. yüzyılın sadece en verimli şairi değil, aynı zamanda çağının olaylarını dikkatli bir şekilde gözlemleyerek, bunları yazılı hale getiren bir kronik yazarıdır da. Macar tarihinde Tinódi gibi olayları en ince ayrıntısına kadar kaydeden, ayrıntılarla bu kadar yoğun bir şekilde uğraşan çok az gözlemci vardır. Tinódi alanında bir ilk olmasına rağmen, ortaya koyduğu eserlerle ve oluşturduğu melodilerle kesinlikle profesyonel bir şair olduğunu kanıtlamıştır 5. O, kendi hazırladığı eserleriyle Macar ulusunun yaşadıklarını kuru kuruya anlatmamış, onları renkli epizotlarla ve kullandığı uyaklarla daha da heyecanlı hale getirmiş; bu sayede akılda kalmalarını kolaylaştırmış ve kuşaktan kuşağa aktarılmalarını sağlamıştır. Tinódi yi geniş bir bakış açısıyla incelersek, ülkesinin en karışık zamanlarında kendisini bütün siyasi çekişmelerin üzerinde tutmayı başardığını Alman, Macar ve Erdel tarafına eşit mesafede duruyor, birini diğerinden üstün görmemeye ve üstün göstermemeye özellikle gayret ediyordu; bir tek Osmanlılara karşı kesin bir yargısı vardı, bir anda kontrolünü kaybeden ve olayların sonunu düşünmeden harekete geçmek isteyen toplum kesimlerini frenlediğini, yurduna gelecek tehlikeleri önceden 3 Csörsz, Rumen István, Tinódi Sebestyén és a régi magyar verses epika. A évi budapesti és kolozsvári Tinódi-konferenciák előadásai, Kriterion Könvykiadó, Kolozsvár, 2008, s. 36; Szakály, Ferenc és Dávid, Géza, Újabb Adalék Tinódi Sebestyén Történetírói Hiteléhez, Hajdar Bin Abdullah tímár-birtoka, Irodalomtörténeti Közlemények, C. évfolyam, 4. szám, 1996, s Dézsi, age., s ; MIT, köt. I, 1964, s Csörsz, age., s. 24. BAED 2/2, (2013),

14 GÖKHAN DİLBAŞ sezebildiğini ve halkını uyararak onları yaklaşmakta olan tehlikelere karşı maddi ve manevi savunmaya hazırladığını rahatlıkla söyleyebiliriz 6. Tinódi, Osmanlılar ve Macarlar arasında yaşanan savaşların en heyecanlı dönemlerinde gezgin bir ozan olarak ülkenin bir başından öbür başına gezmiş, kalelerde ve sınır boylarında yaşanan olayları görmüş Cronica da Erdel tarihini, Temesvár savunmasını ve Macar tarihinde çok önemli bir yer tutan 1552 Eger (Eğri) savunmasını anlatır. Bunların yanı sıra düelloları, Osmanlılar ve Macarlar arasında Macar topraklarının her yanında yaşanan muharebeleri ve çarpışmaları da yazar. Onun eserleri bütün Macaristan için önemli ama özellikle Visegrád, Sárospatak, Tata, Siklós, Eger ve Szigetvár bölgelerinin tarihi için daha da önemlidir 7, bunları şiirlerine yansıtmış ve lavtası eşliğinde şarkı olarak da terennüm etmiştir. Şiirlerini lavta eşliğinde şarkı şeklinde terennüm etmesi dinleyicilerin yaşanan olaylar karşısında heyecanlanmasını, cesaret bulmasını ve ulusal duygularının da daha coşkulu şekilde harekete geçmesini sağlıyordu. Savaş meydanlarında yaşananları, çekilen sıkıntıları, acıları ve ıstırapları cephe gerisindeki insanlara bu şekilde anlatmaktaydı. Veszprém Piskoposu János Liszty (?-1577) bu şarkıları XVI. yüzyılın ortasında Erdel de duymuş ve bunların Kenyérmező Muharebesi ni (13 Ekim 1479) Antonio Bonfini nin ( ) kroniğinde olduğu gibi tamamıyla doğru bir şekilde aktardığını belirtmiştir 8. 2.SEBESTYÉN TINÓDI NIN EDEBİ ÖZELLİKLERİ VE CRONICA Tinódi, XVI. yüzyılda Macar dilini, Macar şiirini ve Macar müziğini yeni baştan yorumlamış, değerlendirmiş, daha ileri bir noktaya taşımış ve 6 Vass, József, Tinódi Sebestyén, Vasárnapi Újság, Január 2 [1. szám.] 1859, ( ); Szilasi, László, Kiknek bor lelkök, Tinódi Sebestyén a borfogyasztás hatásairól: a bor minőségéről szóló kritikai beszéd kezdetei a magyar kultúrában, Jelenkor, 47. évfolyam, 7-8. szám, 2004, ( ). 7 Jenei, Ferenc, Tinódi Lantos Sebestyén válogatott munkai-h. Takács Marianna: A sárvári vár, Irodalomtörténeti Közlemények, LXII. évfolyam, 4. szám, 1958, s ; Szerb, Antal, Magyar Irodalom Történet, Szerb Antal örököse, Tizenkettedik kiadás, Magvető, (Basım yeri belirtilmemiş), 1934, s. 73; Yıldırım, Vural, XIX. Yüzyıla Kadar Macar Edebiyatında Türkler, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi. 31(1.2), 1987, s ( ); ( ). 6 BAED 2/2, (2013), 1-25.

15 MACAR OZANI SEBESTYÉN TINODI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ yepyeni bir edebi oluşum ortaya koymuştur. Onun mısraya yayılan güçlü ve etkileyici sanatsal dili bunun en büyük kanıtıdır. Eserlerini verirken dış dünyadan yansıyan olayları ve oluşumları mümkün olduğu kadar doğru, net, sade ve anlaşılır bir şekilde anlatma gayreti içine girer. Bu yöntemini 1554 yılında Kolozsvár da yayınlanan Cronica nın burada Jázon és Medea ( ) (İason ve Medeia), Zsigmond király és császár krónikája (1552) (Kral Sigismund un ve İmparatorun Kroniği), História Zsigmond császár fogságáról (155?) (İmparator Sigismund un Esaretinin Tarihi), Jónás proféta (1553) (Yunus Peygamber) ve János király fiáról való szép krónika (1554?) (Kral János un Oğlu Hakkında Güzel Bir Kronik) adlı eserleri yoktur önsözünde açıkça belirtir 9 : Bu şimdiki eseri yalnızca savaşan, düello eden, kaleler-şehirler yıkan ve kalelerde acı çeken Macar yiğitlerinin hayırlı ve şöhretli [bir şekilde] hayatta kalabilmelerinde ve pagan düşmana karşı koymalarında ve mücadele etmelerinde yol göstermek için yazdım. Zira ruha uygun bir şekilde şeytanla, bedenle ve bu dünyayla tecrübeli iyi bir Hristiyan olarak çarpışsınlar; benzer biçimde bu dünyaya göre pagan düşmanla savaşmak ve karşı koymak, ebedi hayatı kazanmak lazım. Lakin savaşmak, insan öldürmek çok eski zamanlarda, daha Âdem babamızın zamanında, ilk iki oğlundan biri diğerini, Kabil Habil i öldürdüğü zaman başlamıştı. O zamandan başlayarak sayısız birçok mucizeler, savaşlar, öldürmeler olmuştur, tarih içinde bilgeler bütün hepsini kaydetmişlerdir. Ben, bu biçare Macaristan da mucizevi derecede tehlikeli savaşların başladığını gördüm ve düşündüm ki bunları son bir hatıra olarak yazıya geçirebilen hiç kimse yok. Bunların hepsini düşünerek ve beylerimin ve dostlarımın bu konu üzerine olan uyarılarını sık sık dinleyerek, ben bu zavallı aklımla bunlarla uğraşmaya ve birkaçının tarihini yazmaya, derlemeye ve halka yayınlamaya, birçok tarihi eser arasından son bir hatıra olması üzerine kafa yormaya kendimi zorladım Tinódi başından beri sıkı sıkıya bağlı olduğu edebi formda herhangi bir kısıntıya gitmeden ama olayları güvenilir ve ayrıntılı bir şekilde anlatma yöntemini de bir kenara bırakmadan eserlerini verir. Çağında neredeyse artık yüz yıldır devam eden Türk-Macar mücadelesinin önemli olaylarını ve seyrini derli toplu bir şekilde ulusunun önüne koymuş olmasına rağmen, Mohaç tan sonraki yıllarda Macaristan da bir ilham perisi olarak pek de 9 Szakály és Dávid, age., s. 481; ( ). BAED 2/2, (2013),

16 GÖKHAN DİLBAŞ kabul görmemiştir. Onun değeri çok daha sonraları anlaşılmıştır. Macar ulusunun ülkesi için giriştiği mücadele Macaristan da tarih yazımını kısa zamanda olgunlaştırmış ve geçmişte yaşanan olayları doğru ve sade bir şekilde anlatan eserlerin erkenden aranmasına sebep olmuştur. XVIII. yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan modern Macar tarih yazımı Tinódi gibi olayları net ve anlaşılır şekilde kaleme almış olan kronik yazarlarına şiddetle ihtiyaç duyuyordu. Bu yüzden Macar tarih yazarları Tinódi yi keşfetmekte pek de gecikmemişlerdir. Macar Orta Çağ tarihini, özellikle Osmanlılarla yapılan mücadeleleri yazmak isteyen tarihçiler Tinódi nin eseri Cronica yı mutlaka gözden geçirmişler ve ondan yararlanmışlardır. Tinódi, Macar edebiyatı ve kültür tarihinde hem edebi, hem de tarihi yönden ortalamanın çok üzerinde olan önemli bir kişiliktir. Bunu kendisi de Cronica nın önsözünde vurgular 10 : Şimdiki olayları onları icra etmiş olan, doğruyu söyleyen alçakgönüllü yiğitlerle konuştum, ne bağış için, ne dostluk için, ne de korku için yalan yazdım, az yazdım, öz yazdım, eserimin içinde herhangi bir yerde hata varsa, bu benim hatam olmadığı gibi onları ismi geçenlerden duydum. Tinódi nin verdiği bilgilerin ve anlattıklarının doğru olmadığına inanmamız için hiçbir sebep yoktur. Tinódi nin şiirlerinde ve şarkılarında Macaristan ın gerçek tarihini anlattığı kesindir. Hangi açıdan bakarsak bakalım Tinódi, Macar tarih yazımının önemli kaynaklarından birisidir. 11 Tinódi, Macar ulusunun yaşadıklarını kuru kuruya anlatsaydı eserleri muhtemelen bu kadar etkili bir şekle bürünemeyecekti. Ancak eserlerinin içine tarihten eklediği birtakım olaylar ve karakterler onları daha zengin hale getirmiştir. Zamanın ve şartların zorluğundan ötürü kitapla, okumayla pek fazla ilgilenemeyen sınır kalelerindeki askerlere ancak bu şekilde moral verebilir, asilzadelere ve cephe gerisindeki halka da ülkenin durumunu ancak bu şekilde anlatabilirdi. Sınır kalelerinde gerçekleştirilen savunma Hristiyanlığın manevi gücünü ve Macar ulusal değerlerini de arkasına alarak daha da güç kazanmalı, ülkenin her tarafına yayılmalı, Macar ulusuna güç ve moral vermeliydi 12. XVI. yüzyıl Macar tarihini çağdaş yabancı kaynaklardan okumadan, onlardan destek almadan Sebestyén Tinódi den rahatlıkla öğrenebiliriz. Tinódi, Macar ulusal tarihinde çok önemli olayları barındıran, bir dönüm noktası teşkil eden XVI. 10 Csörsz, age., s. 45; ( ). 11 Csörsz, age., s. 44; ( ). 12 Szilasi, age., ( ). 8 BAED 2/2, (2013), 1-25.

17 MACAR OZANI SEBESTYÉN TINODI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ yüzyılı deyim yerindeyse tek başına anlatabilir. Latin tarihçisi Ammianus Marcellinus (330 a doğru-400 e doğru): Tarih yazımı ( ) sadece olayların önemli noktalarına değinir, sıradan oluşumların detaylarını vermez diyerek tarih yazımı anlayışını ortaya koymuştur. Tinódi de çağında gerçekleşen öyle olaylar anlatır ki, bunlar Macaristan ın ve Macar ulusunun kaderini değiştiren oluşumlardır 13. Eserlerinde çağındaki oluşumları eğip bükmez, onları süslemez, yaşanan olayları birtakım yan oluşumlarla gölgelemez. Bilakis yaşananları doğrudan anlatır ve onları şarkı haline getirerek ulusunun hafızasına adeta kazır. Tarihi şarkı kavramı şairin kendi çağına uygun bir kavram olduğu kadar, aynı zamanda yaratıcı bir oluşumun da işaretidir. Tinódi kendi çağını ifade eder, çağına uygun bir edebi duruş sergiler, çağında şövalyelik ruhunun henüz ölmediğini, aksine sağlam bir şekilde ayakta durduğunu ispat eder; kısacası kendi çağının özelliklerine bürünür. Zaten XVI. yüzyıldaki tarihi şarkıları artık sıradan gezgin şarkıcılar değil, eğitim görmüş Sebestyén Tinódi gibi lavtacılar okumaktaydı 14. Tinódi nin okumuş, olayların sonuçlarını tahmin edebilen, bilgili ve kültürlü bir insan olduğunu Cronica nın önsözünden derhal anlayabiliriz 15 : Haşmetli ve izzetli hükümdarım, bu biçare Macaristan a pagan Türk imparatorundan dolayı birçok tehlike geldiğini düşünüyorum ve zatıalilerinin yiğitlerinin kaybına ve yararlılığına, zaferlerine kronikte yer veriyorum, Haşmetlinin sadık hizmetkarı olduğumu belirtiyor ve memnuniyetini görüyorum, çünkü bütün yeni gelişmelerin yazılmasını memnuniyetle karşıladıklarından ve okuduklarından dolayı bilge prenslerin maneviyatını iyi biliyorum. Ya zafer, ya da yenilgi, fakat onlardan bahsetmek müthiş. Tinódi nin soyluluk arması da ilginç bir karaktere sahiptir. Bu arma uzunlamasına ikiye bölünmüş bir kalkanla temsil edilir. Armaya karşıdan bakıldığı zaman sağ tarafındaki kırmızı alan üzerinde bir kolun bir kılıcı kabzasından tutup havaya kaldırdığını; sol taraftaki mavi alanda ise bir elin lavta tuttuğunu görürüz. Tinódi büyük bir ihtimalle Türk savaşları sırasında sol kolundan, belki de sol elinden yaralanmıştır. Bunu kılıç kabzası tutan kol tespit ederken, diğer taraftaki lavta sembolü ise ününün ülkenin her tarafına yayıldığını ifade etmektedir. Arma üzerindeki miğfer ise şairlik değerlerinin 13 Csörsz, age., s Yıldırım, Vural, Macar Sevi ve Doğa Şiirleri, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları/2924, Dünya Edebiyatı Eserleri Dizisi/78, Lazer Ofset Matbaa Tesisleri, Ankara, 2002, s Csörsz, age., s. 34; %C3% A9n_Cronic%C3%A1ja, ( ). BAED 2/2, (2013),

18 GÖKHAN DİLBAŞ ebediyen korunacağını gösterir. Kral Ferdinand ın asalet mektubundaki ifadeleri de oldukça ilginçtir: Sebestyén, seni terennüm edilen eserinle kâinatın yaratıcısı olan Tanrı kutsamıştır ve tarihte Macar dilinde süslenmiş şiirlerinin yer almasıyla bütün çağdaşlarından üstünsün. Mektup, 25 Ağustos 1553 tarihinde Viyana da yazılmıştır. Bir yıl sonra basılan Cronica da ise Tinódi, Kral Ferdinand a şükran duygularını sunmaktadır 16. Lavtacı yaşamı boyunca rahat ve huzur içinde çok az dönem geçirmiştir. Yaşadığı zorlukları ve çektiği sıkıntıları şiirlerinde de anlatmıştır. Eger vár viadaljáról való ének de egy füstös szoba (dumanlı bir oda), Török János vitézségéről szóló ének de puszta kamora (terkedilmiş oda) ve Ördög Mátyás veszödelme de hideg szoba (soğuk oda) şeklinde ifadeler geçmektedir 17. Ancak şiirlerinde bu ifadeler geçmesine rağmen ilerleyen yıllarda Kassa da bir ev satın aldığını, hizmetçileri olduğunu ve ölümünden sonra da eşine oldukça iyi bir miras bıraktığı bilinmektedir 18. Tinódi, Cronica nın ilk sayfasında eserin konusu hakkında bilgi verir 19 : İlk bölümde Kral János un ölümünden başlayarak bu yıla kadar Tuna ötesinde Erdel le olan bütün savaşlar, tehlikeler, kısa bir halde güzel nağmelerle şarkıya dönüştüler. Diğer bölümde farklı-farklı zamanlarda ve ülkelerde meydana gelen olaylar, tarihler vardır. Eserin iki bölüme ayrılması, ilk bölümün ülkedeki tarihi olayları anlatmasına, ikinci bölümün ise olayları anlatan tarihi şarkılara yer vermesine zemin hazırlamıştır. Tinódi yi günümüzdeki bir olay yeri muhabiri olarak düşünebiliriz. Daima doğruyu yazar, olayların tanıklarıyla konuşur, olay yeri vesikalarının peşine düşer 20. Eserlerine bütün olarak bakıldığı zaman, olayların anlatımına olduğu kadar onları meydana getiren karakterlere de ayrıntılı şekilde yer verdiği görülür. Aşağıdaki mısralar bunun güzel bir örneğidir 21 : 16 Szadeczky, Lajos, Tinódi Sebestyén cimeres nemes levele, Erdélyi Múzeum, (XVIII. évf.), 7. sz, 1901, s Szerb, age., s. 74; Csörsz, age., s Csörsz, age., s %C3%A9n_Cronic%C3%A1ja, ( ). 20 Szerb, age., s. 74; Csörsz, age., s MIT, köt. I, 1964, s ; Szilasi, age., ( ). 10 BAED 2/2, (2013), 1-25.

19 MACAR OZANI SEBESTYÉN TINODI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ Orada aklına gelerek Lőrinc Nyári nin kendisinin, Szolnok un sağlam kalesini bütünüyle enkaz halinde bıraktıkları, Kendinden dahi emin değil korkusundan, Enkaz halindeyken bırakmıştı Szolnok un kapısını. Acı içinde kendisi, yolda duruyor, Büyük bir ıstırap içinde düşünmeye başlıyor, Ölmek daha iyi Szolnok un kalesinde, Yaşamaktansa bu dünyada utanç içinde. Geri dönüyor, Szolnok un kapısından içeri giriyor, Ölümünü büyük bir cesaretle sonuçlandırıyor. (Ördög Mátyás veszödelme) Cronica nın ilk bölümünde yılları arasındaki olayları anlatan sekiz eser bulunur: Az vég Temesvárban Losonczi Istvánnak haláláról (1552) (István Losonczi nin Sınırdaki Temesvár da Ölümü Üzerine) adlı eser Osmanlı komutanlarından Ahmet Paşa ya ve ilerlemekte olan Osmanlı ordusuna karşı verilen mücadeleyi anlatır. Budai Ali basa históriája (1553) (Buda lı Ali Paşa nın Tarihi) 1552 yılında Drégely kalesine karşı harekete geçen Ali Paşa nın seferinden, kale kuşatmasından ve kale komutanı György Szondi nin (?-1552) yiğitliğinden bahseder. Ördög Mátyás veszödelme de (Ördög Mátyás ın Yenilgisi) ise Macarların Ördög Mátyás diye andıkları Teuffel Erasmus ile Buda lı Ali Paşa arasında vuku bulan Palást çarpışması anlatılır. Birinci bölümün diğer eserleri Szegedi veszedelem (1552) (Szeged in Mahvoluşu), Eger vár viadaljáról való ének (1553) (Eğri Kalesi nin Mücadelesi Hakkında Şarkılar) ve bunun daha kısa bir versiyonu olan Egri históriának summája dır (1553) (Eğri Tarihinin Özeti). İkinci bölümde ise Buda veszéséről és Terek Bálint fogságáról (1541) (Buda nın Kaybı ve Bálint Török ün Esareti Üzerine) adlı eserin dışında daha küçük kale kuşatmalarından ve zaferlerden bahseden şiirler yer alır 22. Son yıllarda yapılan ayrıntılı tarihi ve edebi araştırmalar, Tinódi nin eserlerinin son derece güvenilir olduğunu, onları büyük bir dikkat ve hassasiyetle kaleme aldığını ve tarihçilere oldukça önemli tarihi malzeme sağladığını kesin şekilde ortaya koymuştur. Cronica nın esas itibariyle iki amacı vardır. Birincisi Tinódi nin o zamana kadar yazdığı eserleri derli toplu bir şekilde bir araya getirmek, yıkılan şehirlerin ve 22 Csáky, Károly, Irodalmi Kapcsolatok I. (Klasszikusok nyomában), Lilium Aurum, Dunaszerdahely, 2004, s , 16; Csörsz, age., s ; ( ). BAED 2/2, (2013),

20 GÖKHAN DİLBAŞ kalelerin durumunu yansıtmak, çekilen acıları dile getirmek; öte yandan tehlikeli savaşların tarihini unutturmamak. Bunlardan başka sınır kalelerindeki Macar askerlerinin Türklere karşı nasıl duracağını ve savaşacağını öğretirken, haleflerine ise atalarının neler yaptığını anlatma amacı da güder. Cronica daki eserler kesinlikle öğretici bir amaç taşırlar 23. Lavtacı nın bu eseri çağdaşları, halefleri ve tarih yazarları tarafından her zaman el üstünde tutulmuş, çağdaşları onu temyizi olmayan güvenilirlikte tarihi bir kaynak olarak kabul etmişlerdir. Daha XVI. yüzyılda Keresztély Schesaeus (1536 civarı-1585), János Zsámboki ( ), Ferenc Forgách ( ), Miklós Istvánffy ( ) ve niceleri onun değerini anlamışlardır 24. Tinódi nin eserlerini ayrıntılı bir şekilde gözden geçirecek olursak onun, çağındaki tipik bir tarihi şarkı yazarı olmadığı hemen göze çarpar. Kendi çağına kadar sadece şifahi yolla söylenmiş, çoğu henüz yazıya geçirilmemiş antik Macarca eserlerin saf formunu bilinçli bir şekilde toparlayıp son şeklini verdiği gibi, aynı zamanda köklerini bu eserlerden alan eserleri Macar edebiyatında yeni bir çığır açmış ve bunlar Rönesans çağında Macar edebiyatında yeni bir heyecan dalgası yaratmıştır 25. İlk başta liriklerinin ses düzeni oldukça farklıdır. Edebi kariyerinde tecrübe kazandıkça ikincil oluşumları bir kenara bırakmış, eserlerinin belkemiğini oluşturan olayları daha çok ön plana çıkarmış ve vurgulamıştır. Tinódi nin edebi karakteri ve ortaya koyduğu eserleri kendisini XVI. yüzyıl Macaristan ına adeta kazımıştır. O ve çağdaşları şiirlerin sadece bestecisi değil, aynı zamanda söz yazarları da olduklarından dolayı kendilerini o çağda Macaristan topraklarında gezinen ve ücret karşılığında başkalarının eserlerini terennüm eden kemancılardan daha üstün görürlerdi ve kendilerine kemancı denmesinden hoşlanmazlardı 26. Şurası kesindir ki, Sebestyén Tinódi halkçı bir şairdir. Onun lavtası eşliğinde dile getirdiği müzikler ve kullandığı edebi ölçüler takip eden yarım yüzyıl içinde daha iyi anlaşılmış ve şairi önemli bir noktaya taşımıştır. Tarihi şarkılarındaki melodilerin büyük kısmı çağında Macaristan daki ve Orta Avrupa daki melodilerden farklı olarak daha çok maneviyatı güçlendiren kilise müziğine yakın durmaktadır. Onun melodilerinde Alman, Çek, Leh ve çağında tüm 23 Csörsz, age., s. 34; Szilasi, age., ( ). 24 Csáky, age., s. 5; MIT, köt. I, 1964, s MIT, köt. I, 1964, s Takáts, Sándor, Macaristan Türk Âleminden Çizgiler, (çev.) Sadrettin Karatay, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1970, s ; Csörsz, age., s BAED 2/2, (2013), 1-25.

21 MACAR OZANI SEBESTYÉN TINODI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ Avrupa yı etkisi altında bırakan İtalyan melodilerinin etkisi görülür 27. XVI. yüzyıl Macar edebiyatı tarihinde kılıcını bırakıp Türklerle olan mücadeleye şiirleri ve lavtası ile katkıda bulunan Tinódi yi görmezlikten gelmek, Macar edebiyatının sürekliliğini yok saymak olur. Zaten nereden bakarsak bakalım yolumuz bir şekilde mutlaka Tinódi ile kesişir. Tinódi de antik Macarca eserlerin etkisi yoğun halde görülmez, onlar şairliğinde sadece anlam olarak yaşarlar; o, tamamen yeni bir oluşum ortaya koyar. Yaşanan olayları o zamana kadar yerleşmiş olan bakış açılarından daha değişik bakış açılarıyla ele alması sonucunda eserleri daha heyecanlı bir şekle bürünür 28. Tinódi nin eserlerinde Alman edebiyatında da etkisi olan tarihi şarkıların yapısına rastlanır. Almanca tarihi şarkılarda da bir açılıp bir kapanan mısralar, saz ozanlarının ortaya koyduğu kendine özgü edebi oluşumlar, fakirliği ve ıstırapları ifade eden yapılara rastlamak mümkündür. Tinódi nin kendi karakteri, kendi etkisi her eserinde hissedilebilir 29. Şairliği hakkında şu gerçeği kesin şekilde tespit edebiliriz: Bütün eserlerinde çağında gerçekleşmiş olan tarihi olayları şiirsel dille anlatır. Ondaki tarih kavramı gerçekleşmiş olayları, anlatım üslubu ise şiirleştirilmiş olayları karşılar. Tinódi nin edebi bakış açısı ve şairliği bu temeller üzerine kurulmuştur SEBESTYÉN TINÓDI NIN ÇAĞINDA MACARİSTAN IN DURUMU VE TINÓDI NIN MACAR EDEBİYATI TARİHİNE OLAN ETKİLERİ Tinódi nin yaşadığı dönem Macar ulusu ve Macaristan adına gerçekten çok hareketli, çok çetin ve çok değişken oluşumların meydana geldiği bir zaman dilimidir. Osmanlıların ve Habsburgların Macaristan toprakları üzerindeki paylaşım kavgası ülkenin her türlü kaynağını yiyip bitirmektedir. Tinódi nin maneviyata ve manevi değerlere önem atfetmesi sadece bunlara ihtiyacı olduğu dönemlerde ortaya çıkmaz. Eserlerinde dini öğelere güçlü vurgular yaparken, bir yandan da maneviyattan uzaklaşıldığı zaman bireyin ve ulusun başına neler gelebileceğinin altını çizer. Bu yıllarda tüm Avrupa da Protestan mücadele de devam etmektedir. Çağdaşlarının büyük bölümü bu inanca sıkı sıkıya bağlı kalırken o, Protestanlığa karşı 27 Csörsz, age., s Di Francesco, Amedeo, A históriás ének mint formula-költészet, Irodalomtörténeti Közlemények, XCIII. évfolyam, 4. szám, 1958, s Zemplényi, Ferenc, Régi magyar irodalom és európai közköltészet, Irodalomtörténeti Közlemények, XCVI. évfolyam, 5-6. szám, 1992, s Szilasi, age., ( ); Csörsz, age., s. 19. BAED 2/2, (2013),

22 GÖKHAN DİLBAŞ ifadeler kullanmaz. XVI. yüzyılda Türklere karşı yapılan mücadele sadece ülke savunması için değil, aynı zamanda Tanrı nın sevgisini, merhametini kazanmak ve ilahi kurtuluşa kavuşmak için de yapılıyor; bu anlamda dini bir görev de sayılıyordu. Macaristan da 1530 lu yılların sonuna doğru günahlarından dolayı bir ceza olarak Türk fetihlerini Macar ulusunun başına Tanrı nın musallat ettiği düşüncesi tüm ülkeye hâkim olmuştur. Bu düşünce bu dönem Macar edebiyatının sınırlarını çizer 31. Tinódi nin Macar topraklarında Osmanlılara karşı verilen mücadeleyi zaman zaman bir Hıristiyanlık seferi olarak değerlendirdiği hissine de kapılabiliriz. Osmanlılar, Avrupa kıtasına geçtiğinden beri onlara karşı her zaman en çetin şekilde Macarlar karşı koymuştur ve Macaristan bu yüzden uzun yıllar Hıristiyanlığın kalkanı olarak anılmıştır. Tinódi nin dini şarkılar yazmasının arkasında bu gerçek de vardır 32. Çağında yazılan ilahilerle Tinódi nin dini şarkılarının formunu karşılaştıracak olursak aralarında benzerlikler olduğu hemen göze çarpar 33. Tarihi ve dini şarkılar Sebestyén Tinódi den sonra daha esaslı bir şekilde ortaya çıkmış ve Macar edebiyatında sarsılmaz bir yer elde etmiştir, fakat kendisinden sonra gelen şairlerin hiçbirisi onun ortaya koyduğu eserlere benzer eserler ortaya koyamamışlardır 34. Tinódi nin tarihi güvenilirliği sadece yazdıklarını anlaşılabilir bir şekilde ifade etmesinden ileri gelmez. Güçlü bir zafer isteği, canlı bir dikkat yeteneği ve olayları en ince ayrıntısına kadar tasvir etmesi de bu konuda önemli bir etkendir. Tasvirlerinden olayların yaşandığı mekânları kusursuz bir şekilde gözümüzün önünde canlandırabiliriz. Ortaya koyduğu eserler tarihi vakaların sınırını basit bir şekilde çizmediği gibi, aynı zamanda Macar ulusunun ona çok şeyler borçlu olduğunu da hissettirir. Vatanseverlik duygusunun en çetin zamanlarda birçok ulusun kaderini değiştirdiği bilinen bir gerçektir. Tinódi vatanseverliğini her fırsatta pratiğe dökmenin yollarını arar, dini ve ahlaki prensiplerini bu şekilde oluşturur. Aklı ve yüreği her daim ülkesinin boğuştuğu sorunlarla ve bu sorunların çözüm yollarını bulmakla yakından alakalıdır. Sorunların çözümü için birlik, cesaret ve dini 31 Csáky, age., s. 7, Nemeskürty, István, Haza a magasban, Tinódi Sebestyén Bibliából magyarrá költött énekei, Szent István Társulat, Az Apostoli Szentszék Könyvkiadója, Budapest, 2002, s. 11; Szilasi, age., ( ). 33 Császár, Ernő, A Magyar Protestáns Zsoltárköltészet a XVI. és XVII. Században, Irodalomtörténeti Közlemények, Tizenkettedik évfolyam, Második Füzet, 1902, s Waldapfel, Imre, Gyöngyösi-Dolgozatok I. Gyöngyösi István epikus műfaja, Irodalomtörténeti Közlemények, Negyvenkettedik évfolyam, 1932, s BAED 2/2, (2013), 1-25.

23 MACAR OZANI SEBESTYÉN TINODI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ inançlara bağlılığı işaret eder 35. Macar edebiyatında ondan önce hiç kimse olayları onun kadar sade, net, doğal, halkın her kesiminin anlayabileceği ama bir o kadar da etkili bir şekilde anlatmayı başaramamıştır. Şurası kesindir ki, Tinódi nin şarkıları bugün de yüreklere akmakta ve dinleyicilere Macar ulusal yapısını oluşturan bütün öğeleri en etkili şekilde aktarmaktadır. Onun eserleri ağızdan ağıza, kulaktan kulağa yayılarak Miklós Zrínyi ye ( ) kadar ulaşmış, zenginleşmiş ve etkisini arttırmıştır 36. Zrínyi nin en önemli eseri olan Szigeti veszedelme de de (1651) (Sziget Tehlikesi) Tinódi nin etkisi görülür 37. Géza Gárdonyi ( ) de Egri (Eğri) savunmasını anlattığı Egri Csillagok (1902) (Eğri Yıldızları) adlı eserini Tinódi nin etkisiyle kaleme almıştır. Sebestyén Tinódi nin lavtasından çıkan ezgiler üç yüz yıl boyunca ülkeyi etkilemiştir. Macaristan da toplumun her kesimi Tinódi nin eserlerinden mutlaka etkilenmiştir ve bu durum etkisini uzun yıllar boyunca sürdürmüştür. Ülke topraklarını baştanbaşa kat ederek gezen ve olayları yerinde gören gezgin ozanlar verdikleri eserlerde diğer toplum kesimlerine üye olan kronik yazarlarına oranla yaşananları daha toplumsal gerçekler temelinde ele alma ve terennüm etme eğilimindedirler. Lavtacının eserlerindeki heyecan ve coşku, eserlerinin içinde yansıttığı olayların birçoğunun canlı görgü tanığı olmasından veya olayları yaşayanların ağzından dinlemesinden kaynaklanmaktadır. Tinódi nin eserleri bunun için yüzyıllardır sürekli olarak gündemdedir. Tinódi ve çağdaşları İncil i şarkılar ve lavta eşliğinde halka sunmuşlar; bu arada Macar yiğitlerinin yaptıklarını, savaşları, zaferleri, yenilgileri, rehin alınma olaylarını, ihanetleri, anlaşmaları ve Erdel de yaşanan gelişmeleri de cephe gerisinde yaşam mücadelesi veren halka anlatmayı ihmal etmemişlerdir SEBESTYÉN TINÓDI NIN ESERLERİNİN GENEL BİR İNCELEMESİ VE ESERLERİNDEKİ TÜRK İZLERİ Sebestyén Tinódi nin eserlerinin en önemlilerinden biri olan Jázon és Medea ( ) (İason ve Medeia), onun Truva Savaşı nı gayet iyi bildiğini gösterir. Nitekim kaynağı Guido da Columna (1210 civarı-1287 civarı) Macaristan da gayet iyi biliniyordu. İncil deki olaylara dayanarak 35 Szilády, age., s XXXIV. 36 Szilády, age. s. XXXVII. 37 MIT, köt. I, 1964, s Csörsz, age., s , 164; Nemeskürty, age., s ; Szabó, András Péter, Tinódi Arcai, Helikon, XIX. évfolyam, 19. (513.) szám Október 10, 2008, ( ). BAED 2/2, (2013),

24 GÖKHAN DİLBAŞ kaleme aldığı Judit asszon históriája ( ?) (Judith in Tarihi), Dávid kiral mint az nagy Góliáttal megvítt (1549) (Kral Davud Koca Golyat la Nasıl Dövüştü), Jónás próféta (1553) (Yunus Peygamber) diğer önemli eserleri olarak sıralanabilir. Türklerin Macaristan a karşı en yoğun askeri harekâtlarını başlattıkları zaman diliminde yazdığı Zsigmond király és császár krónikája (1552) (Kral Sigismund ve İmparatorun Kroniği) ve História Zsigmond császár fogságáról (155?) (İmparator Sigismund un Esaretinin Tarihi) adlı eserlerinde ise Erdel tarihinden kesitler anlatır 39. Tarihi şarkı kategorisine girmeyen üç eseri günümüze kalmıştır: Hadnagyoknak tanúság mikor terekkle szömbe akarnak öklelni (1550) (Türklerle Karşı Karşıya Mücadele Etmek İsteyen Teğmenlerin Tanıklığı), Sokféle részögösről (1548) (Çeşitli Sarhoşluk Durumları Üzerine) ve Az udvarbírákról és kulcsárokról (1553) (Saray Kethüdaları ve Kilerciler). Tinódi, Buda veszéséről és Terek Bálint fogságáról (1541) (Buda nın Kaybı ve Bálint Török ün Esareti Hakkında), Príni Péternek, Majlát Istvánnak és Terek Bálintnak fogságokról (1542) (Péter Príni nin, István Majlát ın ve Bálint Terek in Esaretleri Üzerine) ve Verbőczi Imrehnek Kászon hadával kozári mezőn viadalja (1543) (Imre Verbőczi nin Kasım ın Ordusuyla Kozár Ovasındaki Mücadelesi) gibi çağındaki olayları bütün çıplaklığıyla anlatan eserleriyle çağının propagandasını yapıyordu. Bu eserlerin içindeki insanı kavrayıcı yapı, yazarın olaylara ve kişilere doğrudan ulaşmasından ve eserlerinin içinde coşkulu lirik bağlantılar kurmasından ileri gelir. Eserlerinde her daim kronolojik bir sıra takip etmeye gayret eder. Yukarı Macaristan da gerçekleşen olayları da eserlerine taşımaktan çekinmez: Az szalkai mezőn való viadalról (1544) (Szalka Ovasında Gerçekleşen Mücadele Üzerine) adlı eserinde Osmanlıların 1544 yılında Léva kalesine karşı olan seferini anlatırken, Kapitán György bajviadalja da (1550) (Komutan György ün Mücadelesi) Bujak nahiyesi civarında Gomba tepeciklerinin üzerine inşa edilmiş ve Macaristan daki Türk savaşlarında önemli bir konuma sahip olan kalenin surlarının altında kale komutanı György ün verdiği mücadeleyi anar. Varkucs Tamás idejébe lött csaták Egerből de (Eğri den Tamás Varkucs Zamanında Olan Mücadeleler) (1548) Szanda kalesi ile beraber civardaki Fülek ve Gács gibi başka kalelerin de kaderinden bahseder yılında ülkenin kuzeyinde bulunan ve artık birer haydut yatağı haline gelmiş olan Szitnya, Léva, Csábrág ve Murán kalelerinin ele geçirilip yıkılmasına karar verilir. Tinódi, 1549 yılında bu kalelere karşı yapılan seferlerden Szitnya, Léva, Csábrág, és Murán várának 39 Csörsz, age., s. 143; MIT, köt. I, 1964, s BAED 2/2, (2013), 1-25.

25 MACAR OZANI SEBESTYÉN TINODI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ megvevése (1549) (Szitnya, Léva, Csábrág ve Murán Kalesinin Savaşı) adlı eserinde bahseder yılında başlayan ancak Erdel deki sorunlar ve Martinuzzi nin (Fráter György veya Rahip György) ( ) Osmanlılar aleyhine olan çabaları yüzünden 1552 yılında sona eren ateşkes döneminde ise Osmanlı karşıtı eserler yazmaz ama Osmanlıların başka faaliyetlerinden bahseden eserler verir: Szulimán császár Kazul basával viadaljáról (İmparator Süleyman ın Kasım Paşa ile Mücadelesi Üzerine) (1546) ve sonradan kaybolan Török császárok krónikájá (Türk imparatorlarının Kroniği). Bunlardan başka 1546 yılında yaşanan Schmelkalden Savaşı nda İmparator V. Karl ın ( ) yanında Protestanlara karşı mücadele eden Macar süvarilerinden bahseden Károl császár hada Saxoniában, ott kúrfirstnak megfogása (İmparator Karl ın Elektörü Ele Geçirdiği Saksonya Seferi) (1550) adlı eserini yazar. Bu eser ve Szitnya, Léva, Csábrág, és Murán várának megvevése (1549) (Szitnya, Léva, Csábrág ve Murán Kalesi nin Savaşı) Tinódi nin Kral Ferdinand ı desteklediğinin açık bir kanıtıdır 40. Tinódi nin edebi yeteneğinin şekillenmesinde ve tecrübe ettiği oluşumları etkili şekilde ifade etmesinde hamisi Bálint Török ün ( ) Osmanlılara esir düşüşü, ülkede Türk karşıtı bir politika izlenmesi ve Macar ulusunun içinde bulunduğu şartların büyük etkisi vardır. Mohaç ta alınan yenilgi ve Buda nın kaybı Macar ulusal, kültürel ve edebi tarihinde; kısacası Macar ulusunun ulusal benliğinde etkileri bugün dahi süren derin izler bırakmıştır. Bütün bunlardan başka mitolojiden alınmış antik Yunan karakterleri ve İncil deki birtakım mucizevi olaylar da Tinódi nin şairlik anlayışını etkilemiş, eserlerinin içine Bonfini ve Thuróczy den birtakım bilgiler eklemiş olması onları daha da zengin hale getirmiştir. XVI. yüzyıl Macaristan ında Homeros olarak kabul edilmesi bir tesadüf değildir. Tinódi edebi kariyerinin başında Kral János un ( ) yanındadır, ancak ilerleyen yıllarda ülkede Osmanlıların ele geçirdiği toprakların yüzölçümüne paralel olarak Osmanlı etkisinin gitgide ağırlığını hissettirmesiyle beraber Tinódi nin de safı belli olmaya başlar. Zaten Osmanlılar aleyhine daha olumsuz eserler meydana getirmesi de hamisi Bálint Török ün Osmanlıların eline düşmesinden sonraki zamana denk gelir. Tinódi bu andan itibaren eserlerini artık tamamen Türk karşıtı bir düşünce yapısı içinde ortaya koyar yılında çıkan Cronica da açıkca Kral Ferdinand ın ( ) yanındadır, hatta doğrudan doğruya ona hitap 40 Csörsz, age., s. 85; Csáky, age., s. 6, 9, 14; MIT, köt. I, 1964, s Csörsz, age., s ; Szilády, age., s. XXVI; Szakály és Dávid, age., s BAED 2/2, (2013),

26 GÖKHAN DİLBAŞ etmektedir. Zaten Ferdinand ın ona verdiği asalet unvanı ve asalet mektubunda kullandığı ifadelerden de bunu anlayabiliriz. Yaşamının son zamanlarında Lavtacı, Macaristan ın kurtuluşunu artık Ferdinand tan beklemekte ve onu Macaristan adına bir ümit ışığı olarak görmektedir 42. Eserlerinin 1541 den sonraki ana teması artık Osmanlılar olmuştur. Yerel çarpışmaları ve kale kuşatmalarını daha çok vurgular. Tinódi, bu yıllarda ulusal savunmanın edebi öncüsü konumuna gelmiştir. Beyi Tamás Nadasy nin ( ) de bunda payı vardır. Lavtacı nın eserleri özellikle yıllarında her açıdan doruğa çıkar. Bu yıllarda eserleri halkı harekete geçirmeye yönelik bir karaktere sahiptir ve doğrudan doğruya bir tarihçinin bakış açısıyla yazılmıştır de başlayan Türk askeri harekâtı art arda eserler vermesine sebep olur: Szigeti veszedelem (1552) (Szeged in Mahvoluşu), Az vég Temesvárban Losonczi Istvánnak haláláról (1552) (István Losonczi nin Sınırda Temesvár daki Ölümü Üzerine), Enyingi Török János vitézségéről szóló ének (1553) (Enying li János Török ün Yiğitliği Üzerine Söylenen Şarkılar), Budai Ali basa históriája (1553) (Buda lı Ali Paşa nın Tarihi), Egervár viadaljáról való ének (1553) (Eğri Kalesi nin Mücadelesi Üzerine Olan Şarkılar), Eger histórának summája (1553) (Eğri Tarihinin Özeti), Erdéli história (1553) (Erdel Tarihi) ve János király fiáról való szép krónika (1554?) (Kral János un Oğlu Üzerine Güzel Bir Kronik) de gerçekleşen Erdel in Macar ana toprağıyla yeniden birleşme çabaları ve István Dobó nun ( ) aynı yıl başarıyla savunduğu Eger (Eğri) Kalesi Macaristan da Osmanlı karşıtı politika izleyenlerin iki önemli dayanak noktasını oluşturmaya başlar. Tinódi bu şartlar altında tarihi şarkılarından bir olaylar zinciri oluşturur ve Macaristan da Osmanlılara karşı olan bütün kesimleri harekete geçirmeye çalışır. 5. SEBESTYÉN TINÓDI NIN UYAK, DİL VE EDEBİ STİL ANLAYIŞI Tinódi nin ortaya koyduğu edebi anlayış ve uyak anlayışı zaman zaman eleştiriye uğramış olsa da (örneğin István Gyöngyösi [ ], 1693 yılında Tinódi nin şiirin estetik yapısını gerçeği yansıtmak uğruna kurban ettiğini söyler 43 ) sadece kendi çağındaki Macar edebiyatçılarını değil, kendisinden sonraki birçok Macar edebiyatçısını da etkilemiştir. 42 Jenei, age., s ; C3%A9n_Cronic%C3%A1ja, ( ). 43 Csörsz, age., s BAED 2/2, (2013), 1-25.

27 MACAR OZANI SEBESTYÉN TINODI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ Tinódi nin Cronica sı XVI. yüzyıl Macar şiirinin derli toplu tek eseridir ve bunu sadece tarihi bir kaynak olarak değil, aynı zamanda bilgili bir şairin bütün eserlerini bir araya getirdiği bir kompozisyon olarak da kullanmamız gerektiği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Tinódi, bir yandan Macaristan da vuku bulan olaylar hakkında şiirler yazıp, bunları Macar ezgileriyle birleştirerek antik çağ ozanları gibi lavtasıyla etkileyici bir şekilde terennüm ederken, öte yandan onları derleyip toparlar ve kaybolup unutulmalarını önlediği gibi aynı zamanda gelecek kuşaklara da ilham alacakları bir eser bırakmış olur. Son yapılan araştırmalar şairin sadece söz ve yazı olarak değil, edebi bütünlük olarak da kendisini her daim ispat edebileceğini ortaya koymuştur. Orta Çağ edebiyatında şiirin sadece konusuna önem atfeden görüşün karşısına Tinódi tek başına dikilir ve bütünüyle yeni bir şiir anlayışı ortaya koyar. Tinódi nin ortaya koyduğu şiirsel ve edebi güzellikleri yalnızca uyak ve mısra düzeni sağlayabiliyordu. Istıraplı çığlıklar ve yalvarışlar onun şiirlerinde her zaman hayat bulabilirdi 44. Tinódi eserlerinde uyaklarla öyle bir etki yaratır ki, bu etki tüm mısrayı, tüm kıtayı ve tüm şiiri kaplar 45. O, bizlere edebi araçların sadece metrik uzanımlarla kullanılmayacağının örneklerini verir ve bunları eserlerinin içinde başarıyla kullanır 46. Dini şarkıların tek renkliliği, sınır kalelerindeki askerlerin cesareti, aşkın mersiyesi, kapalı şiir mısraları, ifade edilmekte güçlük çekilen düşünce öğelerinin varlığı ve kahramanlık şiirleri Macar şiir geleneğinin gerçekleridir. Tinódi retoriklerin yardımıyla maddi ve manevi (beden ve ruh) savaşın metaforunu yaratır. Ebedi bir hayat için iki türlü savaşın da kazanılması gerektiğini belirtir: şeytanla, bedenle ve bu dünyayla tecrübeli iyi bir Hristiyan olarak çarpışsınlar; benzer biçimde bu dünyaya göre pagan düşmanla savaşmak ve karşı koymak, ebedi hayatı kazanmak lazım 47. Tinódi nin dili, stili, edebi karakteri süsten uzak, abartısız; ama ayrıntılı, açıklayıcı, düşündürücü, tasvirleri ve olayları tek tek ifade eder niteliktedir. Bu yolla Bálint Balassi nin ( ) şairliğine de ön hazırlık yapar 48 : 44 Czeizel, János, Kazinczy Ferencz Epistolái, Irodalomtörténeti Közlemények, Huszadik évfolyam, Első Füzet, 1910, s Vadai, István, +1 (Metrikai határjelölések a régi magyar versben), Irodalomtörténeti Közlemények, XCV. évfolyam, 4. szám, 1991, s Vadai, age., s Szilasi, age., ( ). 48 MIT, köt. I, 1964, s BAED 2/2, (2013),

28 GÖKHAN DİLBAŞ Cesur bir yürekle yiğitliğe sahipler, Düşman haberini alınca neşeleri yerindedir, Hızlı bir şekilde iyi atlarına biniyorlar, Kısa zamanda karşısında yerlerini alıyorlar. Güçlü bir halde dövüşüyorlar, kadere meydan okuyorlar, Aralarından ölenler, yaralananlar, İçlerinden ebediyen esir düşenler, Salıverilmiyorlar, onlar acı çekecekler. Sağlam delikanlılar, yiğitler sınır kalelerinde, Türklerle sık sık düello içerisinde, Hristiyan inancı için sık sık savaşlar içinde, Ve birçok ülkede iyi bir ün için, isim için. (Kapitán György bajviadalja) XVI. yüzyılda, Tinódi Macar ulusuna güç ve moral verirken, Balassi Macar ulusunu duygusal anlamda besler. Lavtacı sınır kalelerindeki askerlerin sadece yaşantısını değil, aynı zamanda duygu dünyalarını da ifade ediyordu. Macar Rönesans edebiyatında Tinódi nin ve Balassi nin inkâr edilemez şekilde kesin bir etkisi bulunur. Bunu János Rimay ın ( ) mısralarında rahatlıkla görebiliriz 49. Tinódi nin dili Tuna ötesinin şivesini taşır. Sık sık kendi karakteristik özelliklerini dilinin içine ekler. Hayata bakış açısını ve edebi dilini gezgin yaşam tarzının etkilediği bir gerçektir. Bu etki kendisini en çok sesli harflerde gösterir: űl ve ől; örül ve eről; üt ve öt; ti ve tü; ama ivölt, evölt, üvölt ve övölt; kéncs, kincs ve küncs. Tuna ötesindeki ö sesi, Tisa ötesinde e sesine döner. Bunun için zaman zaman Török yerine Terek yazar, val, vel ekiyle oynar, semmivé yerine semmijé der Végh, Ferenc, Régi Magyar Költők Tára, XVII. Század, Irodalomtörténeti Közlemények, LXVII. évfolyam, 4. szám, 1963, s. 527; Németh, Márton, Folk Culture, Literature and Nation Building Efforts in the Romantic Age of Central Europe. In Integrity in Integration Developing Sustainable Dialogue Ecumenical Anthology VII of the WSCF Central European Subregion; Rachael Weber, Nagypál Szabolcs & Peter Šajda (Ed,) Budapest-Praha, 2008, s , ( ). 50 Szilády, age., s. XXXIX. 20 BAED 2/2, (2013), 1-25.

29 MACAR OZANI SEBESTYÉN TINODI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE SONUÇ OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ Hiç kuşku yoktur ki, Mohaç sonrası Macaristan da vatanseverlik duyguları en üst noktaya çıkmıştır. Bu durumda Macar insanı çeşitli vesilelerle yurduna sahip çıkmanın yollarını aramış, bu arayışta geçmişi idealize eden ve ülkenin uzak köşelerinden haber getiren birtakım eserlere ihtiyaç gitgide artmıştır. Tinódi işte bu boşluğu doldurmuştur. Aslında Tinódi nin şairliğinin köklerini antik Macar edebiyatıyla beraber Mohaç öncesi eserlerde de aramamız gerekir. Tinódi nin şairliği ülkesinin Osmanlılarla yaptığı mücadeleye paralel bir yol izler. Macaristan ın Osmanlı ordularıyla mücadele ettiği yıllarda eserleri daha heyecanlı ve daha vatansever şekilde karşımıza çıkar 51. XVI. yüzyılda Macar topraklarında vuku bulan Türk-Macar mücadelesi Tinódi nin eserlerine kale kuşatmaları, Macar askerlerinin gösterdiği kahramanlıkların edebi ve manevi yönden ifadesi, ruhla ve bedenle yapılan mücadelenin kutsallaştırılması, ebedi bir yaşamın kazanılması ve Macar ulusunun kurtuluşunun sağlanması şeklindeki oluşumlarla etki etmiştir. O, XVI. yüzyıl Macar dünyevi liriğinin doruk noktasını temsil eder 52. Mihály Szabadkai ( ) ve László Geszthy (? arası) Orta Çağın geç döneminin edebi etkilerini yansıtırken, Tinódi bu etkilerle beraber yeni bir çığır açar. Lavtacı ortaya koyduğu edebi anlayış ve eserlerinde yansıttığı tarihi bakış açısıyla Orta Çağ ile Rönesans çağı arasında bir köprüdür. O, Daha hayattayken hem ülkenin tarihine, hem de büyük bir hızla gelişen Macar edebiyatının sayfalarına adını kazımıştır 53. Tinódi, Macaristan da eserlerini Macarca olarak bastıran ilk edebiyatçıdır 54. Sebestyén Tinódi olmasaydı Macar edebiyatı Rönesans çağına edebi açıdan etkili bir şekilde giremeyecek, belki de bu çağın düşünceleri ve oluşumları karşısında bocalayacaktı. Eserlerinin ve melodilerinin Rönesans çağı boyunca tüm Macaristan da sürekli olarak yankılandığına şüphe yoktur. Ölümü üzerine György Perneszy, Tamás Nádasy yi şöyle bilgilendirmişti: Sebestyén Tinódi artık bu fani dünyanın melodisinden bıkarak, meleklerin arasında çok daha iyisini öğrenmek için göklerdekilere doğru yükseldi 55. Tinódi de bir yandan anti-feodal vatanseverlik etkisi görülürken, öte yandan halkçı hareketlerin temel 51 Klaniczay, Tibor, A Magyar Reformáció Irodalma, Irodalomtörténeti Közlemények, LXI. évfolyam, 1-2, 1957, s Csáky, age., s Csáky, age., s Csörsz, age., s MIT, köt. I, 1964, s. 389; Szerb, age., s ; Csörsz, age., s. 167, 196. BAED 2/2, (2013),

30 GÖKHAN DİLBAŞ kavramları ve geniş bir dünya görüşü hâkimdir 56. Sınır kalelerindeki canlı hayatı, Osmanlılarla çarpışan askerlerin haberini, ölümün kutsallaştırılmasını, kahramanlık hayatının idealize edilmiş halini Macar şiirinde ve Macar şarkılarında ilk defa bu kadar canlı ve heyecanlı şekilde Sebestyén Tinódi ortaya koymuştur. Macar kahramanlık şiirini ortaya koyduğu eserlerle o başlatmıştır 57. Bütün bunlar aslında Macar edebiyatında ve Macar düşünce tarzında meydana gelmekte olan değişimlerin birer işaretidir. Tinódi, Macar krallık saraylarında ve asilzadelerin ikametgâhlarında Macar ulusunun atalarının geçmişte neler yaptığını terennüm eden, regös diye adlandırılan ozanların XVI. yüzyılda halk arasına inmiş, ülkesini kale kale gezen ve halkı yaşananlar karşısında bilinçlendirmeye çalışan daha halkçı bir yansımasıdır. Tinódi edebi kariyerine Bálint Török ün sarayında bir saray lavtacısı olarak başlar, daha sonra Baranyavár, Dombóvár, Nagyszombat yörelerinden haber getiren gezgin bir lavtacıya dönüşür, 1540 lı yıllarda ise Macar topraklarının her yanında gerçekleşmekte olan Osmanlı-Macar mücadelesini anlatan bir tarihçi-şair kimliğine bürünür, Cronica nın basımından sonra ise Kral Ferdinand tan asalet unvanı alarak baş lavtacı olur ve en sonunda Miklós Oláh ve Tamás Nádasy nin desteğiyle Macar Krallığı nın lavtacısı haline gelir 58. Tinódi nin Macar edebiyatına kazandırdığı dinamizm ve canlılık, Macar ulusal kültürüne kattığı değerler ve ulusal değerleri etkili bir şekilde vurgulayarak Macar ulusunu bir arada tutmayı başarmış olması onun değerini takdir etmek için yeterli dayanak noktalarını oluşturur. Lavtacı Sebestyén Tinódi, Macar edebiyatında ve Macar ulusal tarihinde bir devrin sonu değildir; aksine yüzyıllar boyunca birçok Macar şairinin ilham aldığı ve Macar edebiyatı tarihinin kesintisiz süreci içinde önemini her zaman koruyan, kendisinden sonraki Macar şairlerine rehberlik eden ve günümüzde de sık sık hatırlanan Macar edebiyatının en önemli edebi karakterlerinden birisidir. 56 Klaniczay, age., s MIT, köt. I, 1964, s Csörsz, age., s BAED 2/2, (2013), 1-25.

31 MACAR OZANI SEBESTYÉN TINODI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ KAYNAKÇA Csáky, Károly, Irodalmi Kapcsolatok I. (Klasszikusok nyomában), Lilium Aurum, Dunaszerdahely, Császár, Ernő, A Magyar Protestáns Zsoltárköltészet a XVI. és XVII. Században, Irodalomtörténeti Közlemények, Tizenkettedik évfolyam, Második Füzet, Csörsz, Rumen István, Tinódi Sebestyén és a régi magyar verses epika. A évi budapesti és kolozsvári Tinódi-konferenciák előadásai, Kriterion Könvykiadó, Kolozsvár, ( ( ). Czeizel, János, Kazinczy Ferencz Epistolái, Irodalomtörténeti Közlemények, Huszadik évfolyam, Első Füzet, Dézsi, Lajos, Magyar Történeti Életrajzok Tinódi Sebestyén 1505?-1556, A Magyar Történelmi Társulat Kiadása, Az Athenaeum R.-T. Könyvnyomdája, Budapest, Di Francesco, Amedeo, A históriás ének mint formula-költészet. Irodalomtörténeti Közlemények. XCIII. évfolyam, 4. szám, Jenei, Ferenc, Tinódi Lantos Sebestyén válogatott munkai-h. Takács Marianna: A sárvári vár, Irodalomtörténeti Közlemények, LXII. évfolyam, 4. szám, Klaniczay, Tibor, A Magyar Reformáció Irodalma, Irodalomtörténeti Közlemények, LXI. évfolyam, 1-2, MIT, köt. I., (Ed. Sőtér István), Változatlan Lenyomat, Akadémiai Kiadó, Budapest, Nemeskürty, István, Haza a magasban, Tinódi Sebestyén Bibliából magyarrá költött énekei, Szent István Társulat, Az Apostoli Szentszék Könyvkiadója, Budapest, BAED 2/2, (2013),

32 GÖKHAN DİLBAŞ Németh, Márton, Folk Culture, Literature and Nation Building Efforts in the Romantic Age of Central Europe. In Integrity in Integration Developing Sustainable Dialogue Ecumenical Anthology VII of the WSCF Central European Subregion; Rachael Weber, Nagypál Szabolcs & Peter Šajda (Ed.), Budapest-Praha, ( ( ). Révai Nagy Lexikona, köt. XVIII., Révai Testvérek Irodalmi Intézet Részvénytársaság, Budapest, Szabó, András Péter, Tinódi Arcai, Helikon, XIX. évfolyam, 19. (513.) szám Október 10, 2008 ( ( ) Szadeczky, Lajos, Tinódi Sebestyén cimeres nemes levele, Erdélyi Múzeum, (XVIII. évf.), 7. sz, Szakály, Ferenc és Dávid, Géza, Újabb Adalék Tinódi Sebestyén Történetírói Hiteléhez, Hajdar Bin Abdullah tímár-birtoka, Irodalomtörténeti Közlemények, C. évfolyam, 4. szám, Szerb, Antal, Magyar Irodalom Történet, Szerb Antal örököse, Tizenkettedik kiadás, Magvető, (Basım yeri belirtilmemiş), Szilády, Áron, Régi Magyar Költők Tára III. XVI. Századbeli Magyar Költők Művei, Tinódi Sebestyén Ősszes Művei , Franklin- Társulat nyomdája, Budapest, Szilasi, László, Kiknek bor lelkök, Tinódi Sebestyén a borfogyasztás hatásairól: a bor minőségéről szóló kritikai beszéd kezdetei a magyar kultúrában, Jelenkor, 47. évfolyam, 7-8. szám, 2004, ( ( ). Takáts, Sándor, Macaristan Türk Âleminden Çizgiler, (çev.) Sadrettin Karatay, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, Vadai, István, +1 (Metrikai határjelölések a régi magyar versben), Irodalomtörténeti Közlemények. XCV. évfolyam, 4. szám, BAED 2/2, (2013), 1-25.

33 MACAR OZANI SEBESTYÉN TINODI NİN (1510?-1556) ESERLERİNDE OSMANLI-MACAR İLİŞKİLERİNİN İZLERİ Vass, József, Tinódi Sebestyén, Vasárnapi Újság, Január 2 [1. szám.] ( ( ). Végh, Ferenc, Régi Magyar Költők Tára, XVII. Század, Irodalomtörténeti Közlemények, LXVII. évfolyam, 4. szám, Waldapfel, Imre, Gyöngyösi-Dolgozatok I. Gyöngyösi István epikus műfaja, Irodalomtörténeti Közlemények, Negyvenkettedik évfolyam, Yıldırım, Vural, XIX. Yüzyıla Kadar Macar Edebiyatında Türkler, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, 31(1.2), Yıldırım, Vural, Macar Sevi ve Doğa Şiirleri, T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları/2924, Dünya Edebiyatı Eserleri Dizisi/78, Lazer Ofset Matbaa Tesisleri, Ankara, Zemplényi, Ferenc, Régi magyar irodalom és európai közköltészet, Irodalomtörténeti Közlemények, XCVI. évfolyam, 5-6. szám, ( ). ( ). %B3di_Sebesty%C3%A9n_Cronic%C3%A1ja ( ). ( ). ( ). BAED 2/2, (2013),

34

35 Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi Cilt/Volume 2, Sayı/Number 2, Aralık/December 2013, ss YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARININ DIŞ POLİTİKA OLAYLARINA UYGULANMASI ÖZET Utku KIRLIDÖKME İkinci Dünya Savaşı sonrası Batı cephesinde yer alan Yunanistan 1974 yılına kadar dış politikasını komünist tehdit üzerine inşa etmiştir. Kıbrıs Barış Harekâtı ve ülkede yeniden demokrasiye geçişin tarihi olan 1974 yılı sonrası ise Yunan dış politikasının temel tehdit algısı Türkiye olmuş ve buna göre şekillenmiştir. Aynı tarih itibarıyla Yunanistan da uluslararası ilişkiler disiplini de gelişmeye başlamış ve devamında Yunanlı akademisyenler arasında disiplinin hâkim kuramları üzerindeki tartışmalar gelişmiştir. Çalışmanın amacı, Yunanistan da uluslararası ilişkiler kuramlarının gelişimini ve dış politika olaylarına uygulanmasını ele almaktır. Anahtar Kelimeler: Yunanistan, Uluslararası İlişkiler, Türkiye, Balkanlar, Dış Politika. THE APPLICATION OF INTERNATIONAL RELATIONS THEORIES ON GREEK FOREIGN POLICY CASES ABSTRACT Greece, as a member of the Western front since the end of the Second World War, followed a foreign policy based on communist threat until After 1974 which is the year of Cyprus Peace Operation and Greece s transition to democracy again, Turkey became the main threat in the perception of Greek foreign policy and was shaped accordingly. As of the same date in Greece the discipline of international relations began to develop and in the continuation, debates regarding dominant theories of the discipline among Greek scholars developed. The purpose of this study is to Öğretim Görevlisi, Trakya Üniversitesi, Balkan Araştırma Enstitüsü, Balkan Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Edirne, E-mektup: outkoukirlintokme@trakya.edu.tr. 27

36 UTKU KIRLIDÖKME discuss the development of international relations theories in Greece and the implementation of these on foreign policy cases. Key Words: Greece, International Relations, Turkey, Balkans, Foreign Policy. GİRİŞ Soğuk Savaş ın ilk yıllarında Yunanistan Batı sisteminin oluşturduğu kurumlara üye olmuş ve Kıbrıs sorununun 1974 te doruk noktasına ulaşmasına kadar dış politika da önceliğini komünizme karşı durmak olarak belirlemiştir. Türkiye tarafından 1974 te Kıbrıs a gerçekleştirilen Barış Harekâtı sonrası Yunan dış politikasının önceliği ise Türkiye tehdidinin bertaraf edilmesi olmuştur. 1 Profesör Giannēs G. Balēnakēs bu tarihe kadar Yunanistan dış politikası açısından başlıca tehlikenin komünist rejimle yönetilen kuzey komşulardan geldiği düşüncesinin ve Doğu ile Batı arasında yaşanabilecek olası bir karşılaşmanın Yunan diplomasi ve strateji çevrelerinin önceliğinde yer aldığını söylemektedir. 2 Dolayısıyla Kıbrıs Barış Harekâtı sonrasında Yunan dış politikası yeni bir değerlendirmeye tabi olmuştur. Böylelikle II. Dünya Savaşı sonrası güvenlik ağırlıklı 3 bir dış politika izleyen Yunanistan, 1974 sonrası ulusal strateji ve dış politikasını yine güvenlik ağırlıklı, fakat komünizm tehlikesi yerine doğudan gelen tehlike (Türkiye) üzerine şekillendirmiştir. Soğuk Savaş ın yumuşama döneminde (detant) gerçekleşen bu gelişmeler Yunanistan ın özellikle 1981 de iktidara gelen PASOK lideri Andreas 1 Beremēs, Thanos, Historia tōn Hellēnotourkikōn Skheseōn (Yunan-Türk İlişkilerinin Tarihi ), Sideris Yayınları, Atina, 2005, s Balēnakēs, Giannēs G., Eisagōgē stēn Ellēnikē Eksōterikē Politikē (Yunan Dış Politikasına Giriş ), 4. Baskı, Paratiritis Yayınları, Selanik, 2003, s Geleneksel olarak Yunanistan güçlü ordu ve Türkiye karşısında önemini ve gücünü arttırmak için uluslararası örgütlere üyelik ilkelerine dayalı bir politika izlemiştir. Tsakōnas, 1974 sonrası Yunanistan ın politikasının bu olduğunu ve hatta NATO nun askeri kanadına 1980 yılında geri dönmesinin temel nedeninin NATO nun çıkarlarından ziyade Yunanistan ın Türkiye ye karşı askeri ve stratejik açıdan bir nevi denge-eşitlenme sağlamak amacının olduğunu söylemektedir. Bu konuda ayrıntılı olarak bkz., Tsakōnas, Panagiōtēs, Koinōnikopoiōntas ton Antipalo. Hē Hellenikē Stratēgikē Eksisorropēsēs tēs Tourkias kai hoi Hellēnotourkikes Skheseis ( Rakibi Sosyalleştirmek. Türkiye yi Dengelemede Yunan Stratejisi ve Yunan-Türk İlişkileri ), Tsakōnas, Panagiōtēs, (der.), Syghronē Hellēnikē Eksōterikē Politikē Mia Synolikē Proseggisē (Çağdaş Yunan Dış Politikasına Genel Bir Yaklaşım), Cilt II, Sideris Yayınları, Atina, 2003, s BAED 2/2, (2013),

37 YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARININ D IŞ POLİTİKA OLAYLARINA UYGULANMASI Papandreou yönetiminde çok yönlü bir dış politika izlemesini sağlamıştır. 4 Kıbrıs ta yaşanan hayal kırıklığı Yunanistan ın ABD den çok Avrupa ya yönelmesine neden olmuştur. Yine de Yunanistan bu dönem itibarıyla izlemeye başladığı politika ile ABD çizgisinden uzaklaşmamış, daha çok Kıbrıs ve Türkiye ile yaşanan sorunlar çerçevesinde bir politika geliştirmiştir. Bu çerçevede, Yunanistan ın 1974 sonrası gerek SSCB, gerek komünist-sosyalist rejimlerle yönetilen Balkan ülkeleriyle ilişkileri normalleşmeye başlamış ve bu bölgelere açılımlar yapılmıştır yılı aynı zamanda Yunanistan ın Albaylar Cuntası olarak tanımlanan askeri yönetimden yeniden demokrasiye 6 geçiş yılı olması nedeniyle de bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Bu bilgiler doğrultusunda bu çalışmada öncelikle Yunanistan da uluslararası ilişkiler disiplininin ve uluslararası ilişkiler kuramlarının gelişimi anlatılmaya çalışılacaktır. Yunanlı uluslararası ilişkiler 4 Balēnakēs, a.g.e., s Balnten, Yunanistan ın bu ülkelere yönelik ilişkilerini iyileştirme ve geliştirme politikasını Türkiye ye karşı tedbir alma ve ayrıca Yunanistan ın AB üyeliğinin etkisi olarak değerlendirmektedir. Balnten Yunanistan ın özellikle Bulgaristan ile ilişkilerinin A. Papandreu nun 1981 de iktidara gelmesiyle geliştiğini ve Türkiye ile arasındaki anlaşmazlık nedeniyle Bulgaristan ın ülkesinde Türk azınlığa yönelik tutumunu desteklediğini ifade etmektedir. (Bkz., Balnten, Sōtērēs, Hē Balkanikē Politikē tēs Helladas, Kritikos Apologismos tēs Metapolemikēs Periodou kai Prooptikes ( Yunanistan ın Balkan Politikası, İkinci Dünya Savaşı Sonrası Eleştirel Sonuçlar ve Geleceğe İlişkin Beklentiler ), Tsakōnas, Panagiōtēs, (der.), Syghronē Hellēnikē Eksōterikē Politikē Mia Synolikē Proseggisē (Çağdaş Yunan Dış Politikasına Genel Bir Yaklaşım), Cilt II, Sideris Yayınları, Atina, 2003, s ). Balēnakēs ise, kuzey sınırında yer alan bu komşu ülkelere açılımı milli konularda olabildiğince fazla yabancı ülke desteği almak ve Yunanistan ın Türkiye ye karşı pazarlık gücünü artırma girişimi olarak değerlendirmektedir. (Bkz., Balēnakēs, a.g.e., s. 341). 6 Kıbrıs sorununun Yunan dış politikası gündeminde öncelikli sıralarda yer almaya başladığı bu dönemde ülke içinde yaşanan siyasi krizler, 21 Nisan 1967 de ordunun ülke yönetimine el koyması ile son buldu. Albaylar Cuntası olarak bilinen askeri yönetimin iktidarı ele geçirmesinin nedeni olarak komünizm tehlikesi olarak gösterilmiş ve askeri yönetimin dış politikası komünizmi engelleme çerçevesinde gelişmiştir. Yunanlılara göre Yunanistan da ordunun yönetimi ele geçirmesini yabancı ülkelerin ciddi bir şekilde kınamaması, özellikle ABD nin kınamaması ve hatta bu yönetim ile ilişkilerini eskisi gibi devam ettirmesi Yunanlılar arasında Albaylar Cuntasının ABD müdahalesiyle gerçekleştiği düşüncesini doğurmuştur. Hatta ordunun yönetimi uzun yıllar elinde tutmasının ABD nin askeri idareye göz yumması ve desteklemesi sonucunda gerçekleştiği de ifade edilmektedir. (Svolopoulos, Kōstantinos, Hē Hellēnikē Eksōterikē Politikē (Yunan Dış Politikası ), Cilt I, 3. Baskı, Estia Yayınları, Atina, 2003, s. 167). Ayrıca birçok Yunanlı arasında Askeri Cuntanın Amerikan Gizli Servisi CIA in bir komplosu olduğuna dair yaygın bir inanış vardır. (Bkz., R. Legg, Keith ve Roberts, John M., Modern Greece, A Civilization on the Periphery, Westview Press, Oxford, 1997, s. 63). BAED 2/2, (2013),

38 UTKU KIRLIDÖKME uzmanlarının ülkede uluslararası ilişkiler disiplinine yönelik teorik tartışmaları izah edilecek ve Yunanistan da uluslararası ilişkiler çalışmalarının boyutu değerlendirilecektir. Çalışmanın ikinci bölümünde ise, ilk bölümde aktarılmaya çalışılacak olan bilgiler doğrultusunda Yunanistan da hâkim uluslararası ilişkiler kuramının Yunan dış politika olaylarına yansıması tartışılacaktır. Çalışmada yararlanılan kaynakların büyük bir kısmı Yunanca olması nedeniyle, Lâtin alfabesi ile uyumluluk ve okuyucular açısından anlaşılabilir olmak adına dipnot ve kaynakçada yer alan yazar ve eser isimlerin transliterasyonu yapılmıştır. 1. YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER OKULLARI Beremēs ve Kouloumbēs e göre Soğuk Savaş yıllarında ve sonrasında Yunanistan dış politikasını belirleyenler Dışişleri Bakanlığı bürokrasisi değil, büyük ölçüde Yunan İç Savaşı nın etkilerini üzerinden atmakta zorlanan ve siyasi partiler arasında yaşanan politik sorunlar arasında sıkışıp kalan hükümetler olmuştur. 7 İzlenen dış politikaya ilişkin ülkede zaman zaman çeşitli görüşler ileri sürülse de, akademik düzeyde dış politika ve uluslararası ilişkiler hakkında farklı görüşlerin ortaya çıkışı ancak 1980 lerden itibaren gelişmiştir. 8 Kōnstantinidēs, 1974 e kadar uluslararası ilişkiler, sosyoloji, siyaset bilimi ve psikoloji gibi birçok sosyal bilim dalına yaklaşımın bu bilimlerin tehlikeli hatta devrimci olarak algılanması nedeniyle olumsuz olduğunu ve bu nedenle yükseköğrenim programlarına alınmadığını söylemektedir. 9 Bu tarihte Yunanistan ın yeniden demokrasiye geçmesi ile genelde söz 7 Beremēs, Thanos - Kouloumbēs, Theodōros, Hellēnikē Eksōterikē Politikē Dilēmmata Mias Neas Epokhēs (Yunan Dış Politikası Yeni Bir Dönemin İkilemleri), Sideris Yayınları, Atina, 1997, s sonrası Yunanistan da siyasi partilerin yapısı ve yönetim anlayışları için bkz. Geōrgarakēs, Nikos, Kommata kai Kommatikē Dēmokratikē Proypotheseis Ensōmatōsēs kai Nomimopoiēsēs stē Metadidaktorikē Ellada ( Askeri Darbe Sonrası Yunanistan da Siyasi Partiler ve Siyasi Parti Demokrasisi Yasallaştırma ve Katılma Önkoşulları ), Demertzēs, Nikos (der.), Hē Hellinikē Politikē Koultoura Sēmera (Günümüzde Yunan Siyasi Kültürü), 2. B., Odisseas Yayınları, Atina, 1995, s Yunanistan da dış politika ve uluslararası ilişkilerin teorik olarak gelişimi ve tartışmaları için bkz., Kōnstantinidēs, Stephanos, Hellēnikē Eksōterikē Politikē Theōria kai Praksē ( Yunan Dış Politikası Teori ve Uygulama ), Tsakōnas, Panagiōtēs, (der.), Syghronē Hellēnikē Eksōterikē Politikē Mia Synolikē Proseggisē (Çağdaş Yunan Dış Politikasına Genel Bir Yaklaşım), Cilt I, Sideris Yayınları, Atina, 2003, s Aynı yerde, s BAED 2/2, (2013),

39 YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARININ D IŞ POLİTİKA OLAYLARINA UYGULANMASI konusu bilim dalları ve özelde uluslararası ilişkiler 10 Yunan üniversitelerinin akademik programında yer almaya başlamıştır. Yine de Yunanistan ideoloji, teori, model ve felsefi düşünce oluşturmada azgelişmiş bir ülkedir. Bu azgelişmişlik kendini; siyasi söylem, iktidar ile muhalefet arasındaki siyasi anlaşmazlık, toplumun her alanında geçmişe ve tarihe sürekli atıfta bulunulması, biricik ve özel olma hissinin her an ön planda olması gibi alanlarda göstermektedir. Yunanistan da uluslararası ilişkilerin ayrı bir bilim dalı olarak geç bir tarihte gelişmesi bu alanda kavramsal analizlerde bir kargaşa yaşanmasına neden olmuştur. Çünkü uluslararası ilişkiler eğitimi vermek için çağrılan Yunanlı bilim adamları ağırlıklı olarak yurtdışında ABD, Kanada, Fransa ve Almanya gibi ülkelerde eğitim almış; hukuk, tarih, ekonomi gibi farklı sosyal bilimler dallarında uzmanlaşmış, farklı perspektife sahip kişilerdi. Dolayısıyla ülkede uluslararası ilişkiler biliminin yerleşmesine her biri geldikleri yerlerde hakim olan akımın etkisinde katkıda bulunmaya çalışmışlardır. 11 Demokrasiye geçişin ilk yıllarında 1974 ve sonrası neo-marksist 12 düşünce Yunan sosyal bilimler ve uluslararası ilişkiler camiasında etkinlik 10 P. Tsakonas 1978 yılı ve sonrası Yunanistan da uluslararası ilişkiler çalışmalarında hızlı bir artış yaşandığını belirtiyor. Aynı uluslararası ilişkiler dersinin ilk kez akademik eğitim programında bağımsız bir ders olarak dahil edilmesinin yine 1978 yılında Atina merkezli Panteion Sosyal ve Siyasal Bilimler Üniversitesi nde gerçekleştiğini ifade ediyor ler itibarıyla Yunanistan da 4 üniversitede Atina Ekonomi ve İşletme Üniversitesi, Panteion Üniversitesi, Makedonya Üniversitesi, Pire Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü bulunmaktadır. Atina Kapodistrian Üniversitesi, Aristotle Üniversitesi, Democritus Üniversitesi, Girit Üniversitesi ve Ege Üniversitesi nde ise Siyaset Bilimi, Hukuk ve/ya da Bölgesel Çalışmalar bölümleri altında uluslararası ilişkiler dersi okutulmaktadır. (Tsakonas, P., Theory and Practise in Greek Foreign Policy, Southeast European and Black Sea Studies, Cilt 5, Sayı 3, Eylül 2005, s. 435). 11 Örneğin ABD ve Kanada dan gelen Yunanlı akademisyenler Anglosakson sisteminin etkisinde, Almanya ve Fransa da eğitim alanlar ise Avrupa sisteminin etkisindeydiler lerin ikinci yarısından itibaren yurtdışından gelen Yunanlı akademisyenlerin anılan dönemde uluslararası akademik ortamda etkili olan teorik akımlardan etkilenmiş olduklarını da eklemek gerekmektedir. (Kōnstantinidēs, op.cit, s ). 12 Uluslararası ilişkiler yazınına çoğulcu kuramlarla aynı dönemde giriş yapan Neo-marksist kuram başka bir ifadeyle Bağımlılık Okulu (Dependency School), disipline ilişkin temel gerekçelerini uluslararası sistem okuması üzerinden ortaya koymuştur. Kapitalist sistemin evrenselleşmeye doğru gittiği 1970 li yıllarda farklı düşünce yapılarına sahip Neo-marksist ve çoğulcu kuramcıları ortak paydada buluşturan ana unsur, uluslararası sistemi ele almaları olmuştur. Buna karşın Neo-marksistleri çoğulculardan ayıran en önemli nokta, Neo-marksist düşünürlerin karşılıklı bağımlılık olgusuna getirdikleri eleştirilerdir. Neo-marksist kurama göre uluslararası sistemde bağımlılık mevcuttur; ancak bu bağımlılık tekildir ve karşılıklılık BAED 2/2, (2013),

40 UTKU KIRLIDÖKME kazanmış ve 1980 lerden itibaren hakim paradigma realizm 13 olsa da, Kōnstantinidēs bugün Yunanistan da üç uluslararası ilişkiler kuramının etkili olduğu söylemektedir. 14 Bu üç ana akım realizm, neo-marksizm ve neo-liberalizm dir. 15 Öte yandan Vincenzo Greco ise Yunanistan da temelde içermez. Neo-marksist teorisyenlere göre bazı ülkelerin gelişmiş ve güvenli olma durumları ya da bazı ülkelerin gelişmemiş ve güvensiz olma durumları, uluslararası sistemin kapitalist doğasının bir sonucudur. Kısacası Neo-marksizm, analiz birimi olarak ele aldığı ulusdevletlerin ve toplumların güvenliklerini analiz düzeyi olarak incelediği uluslararası kapitalist sisteme bağlamaktadır. (Bkz. Galtung, Johan, Emperyalizmin Yapısal Teorisi-Kısım 1, çev. Demirtaş, Birgül, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, Sayı 2, Yaz 2004, s ve Galtung, Johan, Emperyalizmin Yapısal Teorisi-Kısım 2, çev. Demirtaş, Birgül, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, Sayı 3, Güz 2004, s ). Immanuel Wallerstein ın modern dünya sisteminin analizine ilişkin temel tezlerini özetleyen bir çalışma için bkz. Aktoprak, Elçin, Immanuel Wallerstein: Sosyal Bilimlere Yeniden Bakmak, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, Sayı 4, Yaz 2004, s Realizmin temel varsayımları şu şekilde özetlenebilir: güç ve çıkar mücadelesinin politikanın odağında yer alması, devletlerin uluslararası ilişkilerin temel ve yegâne aktörü olması, devletlerin yekpare yapılar olarak kabul edilmesi ve devletlerin rasyonel davranan birimler olarak kabul edilmesidir. Realist düşünceye göre insan doğası kötü, bencil ve çıkarcı bir doğaya sahiptir. Devlet doğası insan doğası ile ilişkilendirilmektedir. Ayrıca realizme göre, politika ve ahlâk ayrı konulardır ve gerek devletlerin dış politikaları gerekse uluslararası ilişkilerin analizinde ahlaki kıstaslara başvurulmamalıdır. Bir diğer varsayım ise uluslararası sistemde merkezi bir otorite olmaması nedeniyle sistemin anarşik olarak görülmesidir. Realizme göre, devletlerarasında mutlak güvensizlik söz konusudur ve güvenlik sorunu devletleri daha fazla güç elde ederek güvenlik sağlamak zorunda bırakmaktadır. Bu teorinin en önemli varsayımlarından biri de uluslararası politikanın işbirliğinden ziyade bir çatışma süreci olarak görülmesidir. Realizmde, diğer devletlere ya düşman ya da potansiyel düşman olarak bakılır. Devletler her durumda diğerine göre kendisini üstün kılacak politikalar peşindedir ve bu durum ister istemez güvensiz bir ortamın doğmasına yol açar. Ayrıca realizmde güç dendiğinde ilk olarak askeri güç akla gelmektedir. Anahtar kavram olan güç çerçevesinde realistler, devletin bekası için şart gördükleri askeri güvenlik ve stratejik meselelerle (high politics) daha az önem verdikleri ekonomik ve sosyal meseleler (low politics) arasında ayrıma giderler. Dolayısıyla realizm gücün unsurları arasında hiyerarşiyi uluslararası gündemle ilgili de yapmakta ve askeri güvenlik konularını en başına yerleştirmektedir. İki savaş arası dönemde realizmin ilk temellerinin atılmasında en önemli düşünür E. H. Carr dır. (Bkz. Carr, E. H., Yirmi Yıl Krizi , çev. Cemgil, Can, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2010). Öte yandan II. Dünya Savaşı sonrası ABD de realizmin gelişmesi ve uluslararası ilişkiler disiplininin şekillenmesinde en önemli isimli Hans J. Morgenthau olmuştur. (Bkz., Morgenthau, Hans J., Politics Among Nations, Alfred A. Knopf, New York, 1967). 14 Kōnstantinidēs, a.g.e., s Liberalizme göre dünya barışı; siyasi ve ekonomik liberal normların ulusal ve uluslararası düzeyde yerleşik hale gelmesi, karşılıklı bağımlılığın ve etkileşimin artması, devletlerarası teşkilatların öncülüğünde gerçekleştirilecek uluslararası işbirliği, yönetişim ve insan haklarının korunmasıyla gerçekleşebilir. İnsan doğasının barışa eğilimli olduğunu kabul eden liberalizm, liberal demokrasilerin sürdürülebilir küresel barış için en uygun yönetim şekli olduğunu savunmuştur. Liberalizm, dünya barışının serbest piyasa ekonomisi kurallarının 32 BAED 2/2, (2013),

41 YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARININ D IŞ POLİTİKA OLAYLARINA UYGULANMASI iki uluslararası ilişkiler kuramının, realizm ve yeni-işlevselciliğin 16 etkili olduğunu belirtmektedir. 17 Yunanistan da uluslararası ilişkiler terminolojisinde bir karışıklık yaşanmaktadır. Çünkü bu düşünce okullarının temsilcileri kendilerini uluslararası literatürde kabul görmüş terminolojiye göre değil, kendilerinin Yunanistan ın siyasi hayatına ve gerçeklerine göre yorumladıkları şekilde tanımlanmayı tercih etmektedirler. Bu doğrultuda örneğin liberal düşünce temsilcileri kendilerini realist olarak adlandırmakta ve klasik realizmden farklı olarak ılımlı realizmi temsil ettiklerini belirtmektedirler. Ilımlı realistler, klasik realizmdeki gibi güç unsuruna önem verseler de dış politikada uzlaşıcı bir tavrın benimsenmesi üzerinde durmaktadırlar ve Yunanistan ı siyasi ve ekonomik açıdan gelişmiş ülkeler kategorisinde kabul geçerli olduğu bir sistemde mümkün olabileceğini iddia etmiştir. Ekonomik ilişkiler devletleri ortak menfaatlere sahip aktörler haline getirmekte, karşılıklı ticareti mümkün kılan barış ortamını koruyacak iradeyi ortaya çıkarmaktadır. Devletlerarası teşkilatların öncülüğünde gerçekleştirilecek uluslararası işbirliği liberal barışın tesisinde önemli rol oynamaktadır. Uluslararası teşkilatlar belirli norm ve kurallar dâhilinde devletlerarası işbirliğini teşvik edebilecek ve kolektif güvenliği sağlayarak barışı koruyabilecektir. (Detaylar için bkz., Doyle, Michael W., Kant, Liberal Legacies and Foreign Affairs, Philosophy and Public Affairs, Cilt 12, Sayı 3, Yaz 1983, s ; Grieco, Joseph M., Anarchy and the Limits of Cooperation: A Realist Critique of the Newest Liberal Institutionalism, International Organization, Cilt 42, Sayı 3, Yaz 1988, s ; Keohane; Robert O. ve Martin, Lisa L., The Promise of Institionalist Theory, International Security, Cilt 20, Sayı 1, Yaz 1995, s ). 16 Yeni-işlevselcilik, devletlerin çıkarları doğrultusunda işbirliğine gitmesi ile bütünleşmenin gerçekleşebileceğini, bu sürecin barışın tesisini ve korunmasını sağlayabileceğini öne sürer. Özellikle aynı bölgedeki ülkeler ortak menfaatler kapsamında işbirliğini kurumsal boyuta taşıyarak bütünleşme süreci başlatabilir. Bütünleşme sürecinin ortaya çıkaracağı karşılıklı bağımlılık ve ortak menfaate dayalı işbirliği devletler topluluğunun üyeleri arasında çatışma ihtimalini düşürebilecek, uluslararası anlaşmazlıkların barışçıl yollarla çözümü doğrultusunda müşterek iradeyi muhafaza edecektir. Ernst B. Haas a göre devletleri bütünleşmeye sevk eden saik, ulusaşırı ihtiyaçlardan ziyade karar alıcıların işbirliğinin menfaat sağlayacağı yönündeki beklentileridir. (Detaylar için bkz., Haas, Ernst B., Beyond the Nation-state: Functionalism and International Organization, Stanford University Press., Stanford, 1964). 17 Greco Yunanistan da yeni-işlevselciliğin gelişimini ülkenin Avrupa normlarını benimseme ve uygulama ihtiyacı nedeniyle geliştiğini ifade etmektedir. Realizm, bu düşünceye sahip kişilere göre Yunanistan ı uluslararası arenada yalnızlığa sürüklemekteydi. Ayrıca realist düşünceye sahip kişilerin Helen-merkezci, ikinci görüşe sahip kişilerin ise Avrupamerkezci olarak da adlandırıldıklarını söylemektedir. (Bkz., Greco, Vincenzo, Skholes Skepseis kai Hellēnikē Eksōterikē Politikē (Düşünce Okulları ve Yunan Dış Politikası), Occasional Papers, ELIAMEP, Atina 2002, s. 1). BAED 2/2, (2013),

42 UTKU KIRLIDÖKME etmektedirler. 18 Kendilerini ılımlı realist olarak tanımlayan bu kişiler AB, ekonomik örgütler, sivil toplum örgütleri gibi kuruluşların da ülkelerin uluslararası ilişkilerini ve dış politikalarını belirlemede önemli rol oynadıklarını ve serbest ticaret, siyasi özgürlükler, insan hakları gibi konuların ülkelerin ve dolayısıyla Yunanistan ın dış politikasını belirlemesinde etkili olduğunu, devletin bu alanda tek aktör olarak yer almadığını kabul etmektedirler. Dolayısıyla bu noktada Yunanistan da dış politika uygulamasında aktörlerin rolünü de göz önünde bulundurmak gerekmektedir. 19 Kōnstantinidēs Yunanlı liberallerin kendilerini ılımlı realist olarak tanımlamalarının Türk-Yunan sorunlarının yoğunluğundan kaynaklandığını ve dolayısıyla akademisyenlerin realizmin belli terminolojisini benimseyerek bu konularda görüş bildirmek mecburiyetinde kaldıklarını söyleyerek bu paradoksa açıklama getirmeye çalışmaktadır. 20 Theodōros Kouloumbēs ve Sōtērēs Ntalēs ise Yunanistan da uluslararası ilişkiler alanında realizm çerçevesinde iki bakış açısının hakim olduğunu ve her iki bakış açısının da aslında klasik realist düşünce çerçevesinde geliştiğini söylemektedirler. Onlara göre, Yunanistan da hakim olan ve kendilerinin de savunduğu realist yaklaşım geçerli realist bakış açısı çerçevesinde dış politikada uzlaşmaya önem vermektedir. Aslında bu bakış açısı yukarıda ifade edilen ılımlı realizm ile örtüşmektedir. Çünkü Kouloumbēs ve Ntalēs de Yunanistan ı ekonomik ve siyasi açıdan gelişmiş 18 Bu yaklaşımın detaylı anlatımı için bkz., Heracleidēs, Aleksēs, Hē Hellada kai o «eks anatolōn kindynos», (Yunanistan ve «Doğu dan Gelen Tehlike»), Polis Yayınları, Atina, 2001, s Kōnstantinidēs, a.g.e., s Bu noktada Yunan dış politikasında en dikkat çekici aktör olarak Yunanistan Ortodoks Kilisesinin de rolü de eklenmelidir. Yunanistan ın bağımsızlığından sonra Fener Ortodoks Rum Patrikhanesinden ayrı bir Kilise olarak kurulan Yunanistan Ortodoks Kilisesi 1990 lı yıllardan itibaren gerek iç gerekse dış siyaset konularında (Makedonya örneğinde olduğu gibi) aktif rol almaya başlamıştır. Bağımsızlığın ilk yıllarında ülkede ulusal birlikteliğin sağlanması için atılan bu adım son zamanlarda Yunan siyaset sahnesinin bir parçası olmuştur. Yunanistan Ortodoks Kilisesinin siyasallaşmasına ilişkin bkz., Stavrakakis, Yannis, Religion and Populism: Reflections on the politicised discourse of the Greek Church, Discussion Paper No. 7, The Hellenic Observatory, London School of Economics and Political Science, 2002, p Özellikle Başpiskopos Hristodoulos un Yunanistan Ortodoks Kilisesinin başına geçmesiyle Kilisenin siyasallaşması artmıştır, aynı yerde, s. 14. Yunanistan Ortodoks Kilisesinin Yunan dış politika konularında etkili olması ve ülkede milliyetçiliği körüklemesi Yunanistan ın Avrupa ülkeleri tarafından eleştirildiği ve yadırgandığı bir durumdur. (Bkz., Pettifer, James, Greek Political Culture and Foreign Policy, Greece in a Changing Europe, Featherstone, Kevin ve Ifantis, Kostas, (ed.), Manchester University Press, Manchester ve New York, 1996, s. 18). 20 Kōnstantinidēs, a.g.e., s BAED 2/2, (2013),

43 YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARININ D IŞ POLİTİKA OLAYLARINA UYGULANMASI ülkeler kategorisinde tasnif etmektedirler. 21 Aynı yazarlar realizm çerçevesinde revizyonist realist bakış açısının özellikle Soğuk Savaş ın sona ermesiyle ivme kazandığını ifade etmektedirler. Bu çerçevede revizyonist realist bakış açısı ; saldırgan, faal, milliyetçi ve korumacıdır. Yunanistan tehdit altındadır, tehdit sadece Doğu dan yani Türkiye den değil, Kuzey den de gelmektedir. Avrupa Birliği ne temkinli yaklaşmak gerekmektedir. Uluslararası sistem anarşik, tehlikeli ve çatışmacıdır. Yunanistan ın böyle bir ortam içerisinde hayatta kalabilmesinin tek çözümü ise ABD nin en güçlü müttefiki olan İsrail i model almasıdır. Bu doğrulta Yunanistan Balkanlar da örneğin Sırbistan ile işbirliği yapmalı, Türkiye nin Doğu sunda yer alan Ermenistan ve Kürtlerle işbirliği içerisinde olmalıdır. Dolayısıyla revizyonist realist bakış açısı na göre diğer görüşün temsilcileri ütopyacı, edilgen, yılgın, taviz veren ve strateji biliminden yoksun kişilerdir. 22 Dış politika konularının Yunanistan da bilimsel düzeyde tartışılması ve eleştirilmesi yukarıda ifade edilmeye çalışılan teoriler kapsamında olmaktadır. Beremēs ve Kouloumbēs ifade ettikleri gibi, Yunan Dışişleri Bakanlığının demokrasiye geçiş döneminden itibaren siyaset belirleyen kurum olmaktan çok dış politikaya ilişkin alınan kararları uygulayan bir kurum haline gelmesi nedeniyle uluslararası ortamda gerçekleşen olaylara zamanında ve doğru müdahale edilememiştir. Özellikle Soğuk Savaşın sona erdiği ve uluslararası ilişkileri belirleyen kuralların yeniden şekillendiği dönemlerde, Yunan dış politikası yetersiz kalmıştır. Adı geçen Yunanlı akademisyenler Yunan dış politikasının II. Dünya Savaşı ndan itibaren ve ağırlıklı olarak 1974 sonrası, iç politik gelişmelerin kıskacında kaldığının altını çizmektedirler. Böylelikle Soğuk Savaş ın sona ermesini takip eden ilk yıllar dâhil olmak üzere, 1990 ların ilk yarısı, Yunan dış politikası Yunan Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden ziyade Yunan iç politikasındaki gelişmeler doğrultusunda şekillenmiştir Kouloumbēs, Theodōros ve Ntalēs, Sōtērēs, Hē Hellinikē Eksōterikē Politikē sto Katōfli tou 21ou Aiōna Ethnokentrismos hē Eurōkentrismos (21. Yüzyılın Eşiğinde Yunan Dış Politikası Ulusmerkezcilik mi Avrupamerkezciliği mi), Papazisi Yayınları, Atina, 1997, s Aynı yerde, s Beremēs ve Kouloumbēs, a.g.e., s Ayrıca bkz, Phragkonikolopoulos, Ch. A., Hē Hellinikē Eksōterikē Politikē Pros to 2000 Hē Anagkē Mias Diaphoretikēs Proseggisēs ( 2000 li Yıllara Doğru Yunan Dış Politikası Farklı Bir Yaklaşım Gerekliliği ), Kanellopoulos, Akhilleas K., ve Phragkonikolopoulos, Chrēstos A. (der.), To Paron kai to Mellon tēs Hellinikēs Eksōterikēs Politikēs Domes kai Tropoi Askēsēs, (Yunan Dış Politikasının Bugünü ve Geleceği Temeli ve Uygulama Çeşitleri), Sideris Yayınları, Atina, BAED 2/2, (2013),

44 UTKU KIRLIDÖKME Yunanistan gibi küçük devletler için diplomatik pazarlıklar ve ittifaklar çok önemlidir. Çünkü bu ülkelerin ulusal çıkarlarını diplomasi vasıtasıyla savunmak ve korumak ellerindeki en önemli güçtür. Fakat önce Soğuk Savaş yıllarında uluslararası düzenin zorlamaları ve daha sonra Türkiye ile yaşanan sorunlar nedeniyle izlenen realist yaklaşımın son yıllarda da takip edilmesi ve gelişmelerin basitleştirilmiş ulus merkezli önyargılarla, milli mesele ve ulusal çıkarlar çerçevesinde açıklanmaya çalışılması Yunan diplomasinin elini zayıflatmıştır. 24 Bu zaafların nedeni olarak, Yunan diplomasi ve dış politika sisteminin zaafları olarak uzun vadeli analiz ve kısıtlı planlama yeteneği, izlenen dış politikanın stratejik planlamasının düşük seviyede olması, dış politika planlaması ve uygulamasında görev alan kurumlar arasındaki eşgüdümün yetersiz olması gibi unsurlar ileri sürülmektedir. 25 Yunanlı araştırmacıların Yunan dış politikasına ilişkin getirdikleri bu eleştiriler birçok devletin dış politikasına yönelik eleştirilerle benzerlik taşımaktadır. Çünkü devletlerin çeşitli alanlarda olduğu gibi dış politika konusunda da yaşanan bir başarısızlığı veya arzulanan sonucun tam olarak elde edilememesini eşgüdüm eksikliği ve yetersizlik gibi nedenlere bağlanmaktadır. Fakat Yunanlıların dış politikalarında yaşanan olumsuz sonuçları bu şekilde açıklamaya çalışmalarının nedeni, yine kendilerinin daha önce yaratmış oldukları imajlara ve önyargılara dayalı analizlerin gerçekleri yansıtmadığının anlaşılmasından da kaynaklanıyor olabilir. 1995, s. 26. Phragkonikolopoulos, aynı zamanda Yunan medyasının, yazılı ve görsel basının da bu dönemde izlenen yanlış dış politikaya etkisinden bahsetmekte ve özellikle yazılı basının okuyuculara değil, taraftarlara hitap ettiğini ifade ederek ilginç bir noktaya değinmektedir, s Aynı yerde, s Özellikle Soğuk Savaş sonrası Yunan dış politikasına ve Yunan Dışişleri Bakanlığının yeniden yapılanmasına ilişkin eleştiriler için bkz., Kassimēs, Theodōros - Kalamidas, Manōlēs - Zeppos, Kōstas - Kallioras, Hēlias Skholia hepi tēs Hellinikēs Eksōterikēs Politikēs ( Yunan Dış Politikası Hakkında Yorumlar ), Kanellopoulos, Akhilleas K., ve Phragkonikolopoulos, Chrēstos A. (der.), To Paron kai to Mellon tēs Hellinikēs Eksōterikēs Politikēs Domes kai Tropoi Askēsēs, (Yunan Dış Politikasının Bugünü ve Geleceği Temeli ve Uygulama Çeşitleri), Sideris Yayınları, Atina, 1995, s ; ayrıca bkz., Theodōropoulos, Byrōn, - Lagakos, Eustathios, - Papoulias, Geōrgios, - Tzounēs, Iōannēs, Skepseis kai Problēmatismoi gia tēn Eksōterikē mas Politikē (Dış Politikamıza İlişkin Düşünceler ve Problematikler), 2. Baskı, ELIAMEP, Sideris Yayınları, Atina, Stophoropoulos, Themos H., ve Makrydimētrēs, Antōnēs P. S., To Systēma tēs Hellinikēs Eksōterikēs Politikēs Hē Thesmikē Diastasē (Yunan Dış Politikası Sistemi, Kurumsal Boyutu), EKEM, Sideris Yayınları, Atina, 1997, s BAED 2/2, (2013),

45 YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARININ D IŞ POLİTİKA OLAYLARINA UYGULANMASI Yunan dış politikasının önemli ilgi alanları genellikle komşuları ile yaşadığı acılar ve sorunlarla ilgilidir. Dolayısıyla hem Yunan devletinde hem de halkında sürekli olarak güvensizlik ve milliyetçilik duygusu ön plana çıkmaktadır. Özellikle Türkiye ile yaşanan sorunlar ve acılar Soğuk Savaş sonrası Yunan dış politikasını belirleyen faktörlerden biri olmaya devam etmiştir. Vamık Volkan ın ifadesiyle, Türkler ve Yunanlıların son silahlı karşılaşması olan Kıbrıs, Yunanlılar için Küçük Asya Felaketi nden 26 sonra yaşanan yeni seçilmiş acı olmuştur. 27 Dolayısıyla bu seçilmiş acı seçilmiş zaferler gibi Yunan kimliğin gelişmesine katkıda bulunmaktadır. 2. DIŞ POLİTİKA OLAYLARINA YANSIMALAR Yunan dış politikasının 1990 ların başlarında neden içe dönük ve katı bir şekilde uygulandığını açıklamaya çalışan Tsoukalēs, güvensizlik duygusunun Yunanlıların büyük bir kısmının bir gün kendi başlarına tüm düşmanları (Türkler, Slavlar, Arnavutlar ve Frenkler -Batılılar) ile aynı anda savaşmayı hayal etmelerine neden olduğunu ifade etmektedir. 28 Buna göre, büyük bir kültürel mirasla küçük bir coğrafyada yaşamanın Yunan etnik kimliği üzerindeki etkisi iki kutuplu sistemin sona erdiği dönemde dış politika önceliğinin Türkiye ile birlikte Makedonya ve Arnavutluk a verilmesine neden olmuştur. Yunan dış politikasını realist düşünceye göre değerlendirecek olursak, Türkiye ye karşı duyulan güvensizlik ve bu ülkenin gücünü dengelemek için Yunanistan ın izlediği ittifak oluşturma politikasını anlamak daha kolay olmaktadır. Ancak iki kutuplu sistemin çöküşü ile gelişen yeni dengelere hazırlıksız yakalanan Yunanistan ın kendisinin de bulunduğu Balkanlarda etkin bir ülke olacak konuma ve imkânlara sahipken, en azından 1990 ların ilk yarısında Türkiye saplantısı nedeniyle 26 Yunanlı tarihçilerin Büyük Bozgun veya Küçük Asya Felaketi olarak adlandırdıkları bir sonla neticelenecek olan olay I. Dünya Savaşı sonrasında Yunanistan ın dönemin büyük güçlerinin de desteğini alarak başta Ege kıyıları olmak üzere Anadolu topraklarını işgal etmesi ve Türk Kurtuluş Savaşı neticesinde bu topraklarda büyük bir yenilgiye uğraması ve terk etmek zorunda kalmasıdır. Yunan ordusunun Anadolu ve İzmir topraklarından çekilmek ve en Büyük Yunanistan ı yaratma hayalinin artık gerçekleşemeyeceği gerçeği ile yüzleşmek zorunda kalması Yunan toplumunda uzun süren bir etki yaratmıştır. 27 Volkan, Vamık D., ve Itzkowitz, Norman, Türkler ve Yunanlılar, Çatışan Komşular, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 2002, s Kouloumbēs, Kazakos, Tsoukalēs, v.d., a.g.e., s. 25. BAED 2/2, (2013),

46 UTKU KIRLIDÖKME bu şansını iyi değerlendiremediği de ortadadır. 29 Öte yandan, güç ve güvenlik ağırlıklı olan Yunan dış politikası, realist düşünce çerçevesinde değerlendirilse de kendine özgü bir yapıya sahiptir. Bu Yunanistan ın içyapısından ve daha bağımsızlığını kazanması sürecinde ortaya çıkan gelişmelerden kaynaklanmaktadır. Tarihsel olarak Yunanistan da ulusal birlikteliğinin oluşması için itici güç, öteki olgusu ve dış politikasının belirlenmesinde öncelik olan sorun Türkler ve Türkiye olmuştur. Yunanlı yazarların da kabul ettiği ve eleştirdiği gibi bu gerçek çerçevesinde şekillenen Yunan dış politikası, ülkenin imajını sarsmış ve dış politika uygulamalarının başarısız olarak nitelendirilmesine neden olmuştur. 30 Aslında bu gerçekten realist bir şekilde dış politikanın belirlendiği anlamına gelmiyor. Uzun yıllar Yunanistan da temelde kendilerinin gerçek olarak algıladıkları bir takım yanılsamalara dayalı bir dış politika izlenmiştir. Yani önce gerçek-real olmayan hayali bir gerçeklik-realite oluşturulmuş; ardından buna dayalı analizler gerçekçi-realist olarak sunulmuştur. Yunanlılara göre ülkelerini ilgilendiren her iç ve dış gelişme dış güçlerin müdahalesinden kaynaklanmaktadır. 31 Bu sebepten dolayı diğer ülkeler veya yabancı siyasetçiler tarafından Yunanistan ın görüşünü benimsemeyen bir açıklama ya da Yunanistan ın çıkarları dışındaki her girişim toplumun her kesimi tarafından Helen 32 karşıtı bir hareket olarak algılanmıştır. 33 Bu inanış ülkenin bağımsızlığını ilan ettiği tarihten itibaren geçerlidir, fakat 1974 ten itibaren hem halk hem de siyasetçiler tarafından daha yoğun bir şekilde benimsenmiştir. Siyasiler için bu imajı desteklemek sürekli kullanılan bir siyasi söylem halini almıştır. Bu sorundan ancak yakın dönemde kurtulunmuş ve Yunan dış politikasının gerçekten realist değerlendirmeleri gündeme gelebilmiştir. Yunanlı yazarların ve akademisyenlerin büyük bir çoğunluğunun ülkelerinin dış politika 29 Balnten, a.g.e., s ve Tsoukalis, Loukas, Is Greece an awkward partner?, Featherstone, Kevin ve Ifantis, Kostas (ed.), Greece in a Changing Europe, Manchester University Press, Manchester ve New York, 1996, s Zahariadis, Nikolaos, Greek Policy Toward the Former Yugoslav Republic of Macedonia, , Journal of Modern Greek Studies, Cilt 14, Sayı 2, 1996, s Legg ve Roberts, a.g.e., s Yunanca Hēlēn Yunanlı; Hellas kelimesi ise Yunanistan anlamına gelmektedir. Helen kelimesinden türeyen Helenizm ifadesi ise Antik Yunan medeniyeti tarihi, Makedonya tarihi, Bizans tarihi ve Çağdaş Yunan tarihinden oluşan zinciri ve kültürel anlamda Yunan dilinin konuşulduğu her yerde Yunanlılığı temsil etmek için kullanılmaktadır. 33 Lipovats, Thanos, Hē Dihasmenē Hellinikē Tautotēta kai Problēma tou Etnikismou ( Çelişkiler içinde Yunan Etnik Kimliği ve Milliyetçilik Sorunu ), Demertzēs, Nikos (der.), Hē Hellinikē Politikē Koultoura Sēmera (Günümüzde Yunan Siyasi Kültürü), 2. Βaskı, Odisseas Yayınları, Atina, 1995, s BAED 2/2, (2013),

47 YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARININ D IŞ POLİTİKA OLAYLARINA UYGULANMASI uygulamalarını eleştirmesi ve farklı yaklaşımlarda bulunmaları da söz konusu dönemden itibaren başlamıştır. 34 Böylelikle yıllardır Türkiye ye karşı izlenen katı ve güvenliğe dayalı dış politikanın Soğuk Savaş sonrasında Balkan ülkelerine yönelik de izlenmesi Yunanistan ı dengelerin yeniden ve sancılı şekilde belirlendiği bu süreçte sorunun çözümüne katkıda bulunmaktan çok, bunların bir tarafı olması ile sonuçlanmıştır. 35 Soğuk Savaş sonrası konjonktüre uymayan bu tutum Yunanistan ı uluslararası bağlantılarında, özellikle de Kōstas Sēmitēs hükümetinin özel önem verdiği AB yle ilişkilerinde zorlayınca, dış politika taktikleri ve anlayışı yeniden gözden geçirilmek zorunda kalmıştır. Yunanistan da dış tehdit algılamalarıyla açıklanan bu durum yabancılara göre Yunan paranoyası dır. 36 Bu düşünce çerçevesinde, her ne kadar Batı sisteminde yer alsa da tam olarak modernleşememiş bir ülke olan Yunanistan ın, Yugoslavya Federal Cumhuriyeti nin dağılması sonucunda bağımsızlığını ilan eden Makedonya Cumhuriyeti ne yönelik tepkisi zihinlerde yer alan acıların yeniden canlandırılması olarak değerlendirilebilir lardan itibaren ülke içinde ulusal birliktelik yaratmak için yapılan çalışmalar sonucunda Yunan ulusu ve etnik kimliğinin tarih içinde sürekliliğe sahip olduğu ve Makedonya medeniyetinin antik Helen uygarlığının bir parçası olduğu kabul edilmiştir. 37 Böylelikle Makedonya olarak bilinen bu coğrafi bölge Yunanlılar için ayrı bir öneme sahip hale gelmiştir. Balkan Savaşlarında da paylaşılamayan Makedonya nın büyük bir kısmı Yunanistan sınırları içerisine kalmış, ancak bölgenin genel olarak karışık etnik yapısı, bu topraklar üzerinde hak iddia eden ülkeler için hep ihtilaf konusu olmuştur. 34 Iōakeimidēs, P. K., To Montelo Skhediasmou Eksōterikēs Politikēs stēn Hellada ( Yunanistan da Dış Politika Planlama Modeli ), Tsakōnas, Panagiōtēs (der.), Syghronē Hellēnikē Eksōterikē Politikē Mia Synolikē Proseggisē (Çağdaş Yunan Dış Politikasına Genel Bir Yaklaşım), Cilt I, Sideris Yayınları, Atina, 2003, s Balnten, a.g.e., s Ayman, S. Gülden, Güç, Tehdit ve İttifaklar Neo-Realist Bir Perspektiften Soğuk Savaş Sonrası Yunan Dış Politikası, SAEMK, Ankara, 2001, http//: Erişim: Anna Triandafyllidou 1990 larda ortaya çıkan yeni Makedonya sorununa kadar, Makedonya medeniyetinin ve tarihi şahsiyet Büyük İskender in aslında Yunan tarihinin bir parçası olarak kabul edilmediğini ve iki ülke arasında isim konusunda yaşanan sorunla birlikte Yunan tarihi kapsamına alındığını söylemektedir. Aynı zamanda Makedonya sorununun Yunan etnik kimliğinin ne kadar yoğun bir şekilde etnik kültürel temele dayalı olduğunu da ispat ettiğini savunmaktadır. (Bkz., Triandafyllidou, Anna, National identity and the other, Ethnic and Racial Studies, Cilt 21, Sayı No 4, Temmuz 1998, s ). BAED 2/2, (2013),

48 UTKU KIRLIDÖKME II. Dünya Savaşı sonrası Joseph Tito liderliğindeki Yugoslavya Federal Cumhuriyetinin sosyalist yapısı içinde varlığını bir alt-cumhuriyet olarak sürdüren Makedonya ile Yunanistan ilişkileri aslında bu dönemde de gergindi. Çünkü 1945 sonrası Yunanistan da yaşanan İç Savaş ta ülkede yaşayan Makedonlar Yugoslavya vasıtasıyla Sovyet Rusya nın desteğini alarak ayrılıkçı mücadeleye girişmişlerdi. Ardından, İç Savaş sonrası Yunanistan ın ülke sınırları içerisinde kalan Makedonlara karşı izlediği politikalar sonucunda bu toplumun büyük bir kısmı ya asimile olmuş ya da Yunanistan dan ayrılmıştı. 38 Daha sonraki yıllarda Yunanistan ın sayıları tam olarak belli olmayan Makedonların varlığını reddetmesi ve böyle bir azınlığın varlığını kabul etmemesi bu nedenden kaynaklanmaktadır. 39 Makedon diye ayrı bir ulusun varlığını kabul etmeyen Yunan devleti ve Yunan toplumuna göre bu, özellikle Tito idaresinde geliştirilmiş, tarihi temeli olmayan bir kavramdır. Dolayısıyla Makedonya denildiğinde Yunanistan ın kuzeyinde yer alan coğrafi bölge algılanmakta ve Makedon da bu bölge sakini olarak görülmektedir. Böylelikle Makedonya Cumhuriyeti isimli bir devletin kurulması, Yunan toprakları üzerinde hak iddia eden ve Yunan tarihini sahiplenmeye çalışan bir devletin ortaya çıkışı olarak algılanmıştır. 40 Balkanlarda bu dönemde yeniden yeşeren milliyetçilik rüzgârına kapılan Yunanistan bu ülkenin böyle bir isimle anılmasını veya isminde Makedon kelimesi geçen herhangi bir çözümü kabul etmemiş, tanınmaması için sert bir tutum izleyerek uluslararası kamuoyunun tepkisini çekmiştir. Öte yandan, Makedonya nın Helen olup olmadığının sorgulanması veya tartışılmaya açılması Yunan ulusunun varlığına bir tehdit olarak algılanmıştır larda milliyetçilik 38 Yunanistan İç Savaşı sırasında komünist cephede yer alan Makedonların bir kısmı Yugoslavya ve Bulgaristan a kaçmak zorunda kalmıştır. Yunan devletinin uyguladığı zorunlu Yunanca dil öğrenimi, köy ve soyadlarının Yunanca olarak değiştirilmesi gibi uygulamalar bu toplumun asimilasyonunu hızlandırmıştır. (Bkz. Legg-Roberts, a.g.e., s. 23 ve s. 67). 39 Hatipoğlu, M. Murat, Kuruluşundan Günümüze Makedonya Cumhuriyeti nin Dış Politikası ve Balkan Ülkeleriyle İlişkileri ( ), Lütem, Ömer Engin ve Demirtaş, Birgül, (der.), Balkan Diplomasisi, ASAM, Ankara, 2001, s Zahariadis Yunanistan ın Makedonya konusunda siyasi tarihe endeksli bir tutum izlediğini ve endişelerinin güvenlik kaynaklı olduğunu söylemektedir. Fakat yabancı devletlerin Makedonya nın Yunanistan üzerinde yayılmacı ve saldırgan emelleri olduğuna iki ülke arasındaki askeri güç dengesizliği nedeniyle inanmadıklarını ve dolayısıyla Yunanlı siyasetçi ve diplomatlarının bu savının geçersiz olduğunu da ifade etmektedir. (Bkz., Zahariadis, a.g.e., s ). 41 Triandafillidou, A. - Calloni, M. - Mikrakis, A., New Greek Nationalism, Sociological Research Online, Cilt 2, Sayı 1, 1997, s. 4, < Erişim: BAED 2/2, (2013),

49 YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARININ D IŞ POLİTİKA OLAYLARINA UYGULANMASI duygularının kabardığı Yunanistan da halk dış politika konusunda söz sahibi olmaya çalışmış ve Ortodoks Yunanistan Kilisesinin teşvikiyle yollara dökülmüştür. 42 Yeni komşusunu saldırgan bir ülke olarak tanımlayan Yunanistan bu ülkeye yönelik ekonomik ambargo uygulamasıyla da daha büyük tepkilere neden olmuştur. Aynı dönem Yunanistan ın ve Yunan toplumunun dikkatini çeken ve milliyetçilik duygularının doruğa çıkmasına neden olan diğer bir gelişme de Arnavutluk ta yaşanmıştır. Arnavutluk-Yunanistan ilişkileri Arnavutluk un bağımsız bir devlet olarak ortaya çıkmasından itibaren sorunlu olmuştu. Arnavutluk un güney sınırları içerisinde kalan ve Yunanistan ın Büyük Ülkü sünün-megali İdea sının 43 bir parçası olan Güney Arnavutluk (Kuzey Epir) 44 iki ülke arasındaki temel anlaşmazlık konusu olmuştur. Yunanistan için Güney Arnavutluk (Kuzey Epir) sorunu hala çözümlenmiş değildir. Çünkü bu bölgenin Yunanistan sınırlarına dahil edilmesi resmen dillendirilmese de düşünce olarak akıllarda yer almaktadır. Ayrıca, söz konusu bölgede yaşayan Yunan azınlığı ve Arnavutluk yönetiminin bu azınlığa yönelik tutumu da sorun yaratmaktadır. 45 İki ülke arasında II. Dünya Savaşı sonrası ateşkes imzalanmadığı için teorik olarak savaş durumu 1987 ye kadar devam etmiştir. 46 Soğuk Savaş ın sona erdiği dönemde Yunanistan a Arnavutluk tan gelen binlerce kaçak Arnavut ülkede (hırsızlık, uyuşturucu trafiği, ucuz işçilik nedeniyle Yunanlılar arasında işsizliğin daha da artması) sosyal sorunların artmasına neden olunca Yunanistan ın bu göçmenleri sınır dışı etmesi ilişkileri daha da 42 Yunanistan da Kilisenin bu dönemden itibaren siyasi ve sosyal hayatta etkisinin artması Balkanlarda artan dini milliyetçiliğin bir yansıması olarak da görülmektedir. (Bkz., Tsoukalēs, a.g.e., s. 22). 43 Büyük Ülkü-Megali İdea ile ilgili bkz., Kırlıntokme, Outkou, Ulus-Devlet Oluşturmada Yunanistan Örneği: Büyük Ülkü-Megali İdea, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 46, Güz 2010, s Aleksēs Heracleidēs, Kuzey Epir teriminin kullanılmasının bile aslında Yunanistan ın bu ülkeye yönelik yayılmacı tavrını gösterdiğini ve böylelikle Yunanistan ın revizyonist bir ülke olarak tanımlanmasına neden olduğunu ifade etmektedir. (Bkz., Heracleidēs, Aleksēs, Hoi eikones tou ethnikou «eautou» kai tou «allou» stis diethneis skheseis: hē periptōsē tēs hellinikēs eksōterikēs politikēs ( Uluslararası İlişkilerde Milli ben ve öteki İmajı: Yunan Dış Politikası Örneği ), Syghrona Themata, Sayı 54, Ocak-Mart 1995, s. 32). 45 Demirtaş, Birgül, Arnavutluk un Dış Politikası ve Balkanlar da Arnavut Sorunu, Lütem, Ömer Engin ve Demirtaş, Birgül (der.), Balkan Diplomasisi, ASAM, Ankara, 2001, s Balēnakēs, a.g.e., s BAED 2/2, (2013),

50 UTKU KIRLIDÖKME germiştir. 47 Özellikle Arnavutların yaşadıkları bölgelerde Yunanlıların bu insanları dışlaması ve her kötülüğün sorumlusu olarak görmesi de Yunan toplumunda Türkler kadar olmasa da yeni bir öteki yaratılmasına neden olmuştur. Fakat Arnavutlar yine de Yunan toplumunun gözünde Türkler kadar güçlü bir öteki olmamıştır. Arnavutluk ile de ilişkilerin normalleşmesi Yunanistan ın genel olarak 1995 ten itibaren bölge ülkelerine yönelik daha ılımlı bir politika izlemeye başlaması ve çeşitli ekonomik açılımlarda bulunması ile olmuştur. Balnten, iki ülke arasındaki ilişkilerin 1991 yılında Arnavutluk ta yaşanan devlet krizinde Yunanistan ın izlediği uzlaşıcı ve yardımsever tutum sonucunda normalleştiğini söylemekte ve Yunanistan ın İtalya dan sonra bu ülkede en çok yatırım yapan ülke olduğunu ifade etmektedir. 48 Gerek Makedonya ve gerek Arnavutluk la yaşanan sorunlarda hem Ortodoks Yunanistan Kilisesinin hem de Yunan medyasının halk üzerinde etkisi olumsuz olmuş ve ülkenin milliyetçi politika izlemesine katkıda bulunmuşlardır. Siyasiler oy kaygısı nedeniyle halkçı bir tavır sergileyerek dış politika konularını iç politika ve seçim malzemesi haline getirerek oy toplamaya çalışmışlardır. Buna mukabil, daha önceleri olduğu gibi, Yunanistan ın bu ülkelerle ilgili savunduğu düşüncelerin ve kendisinin arzuladığı çözüm önerilerinin uluslararası ortamda kabul görmemesi veya dikkate alınmaması, ülkede ABD ve Türkiye nin komplosu olarak algılanmış ve tüm dünyanın Helen dostu veya Helen düşmanı olarak ikiye ayrıldığı aşırı milliyetçi bir düşünce gelişmiştir. 49 Fakat aşırı milliyetçi dış politikanın ve Soğuk Savaş düzenine dayalı bu düşünce ve hareket tarzının Yunanistan açısından olumsuz bir imaja neden olması ve milli konular da arzu edilen sonuçların izlenen bu şekilde elde edilemeyeceğinin yavaş yavaş anlaşılması ve kabullenilmesi üzerine, daha önce de ifade edildiği gibi 1990 ların ikinci yarısından itibaren Yunan 47 Yunanistan politik silah olarak Arnavut göçmenleri topluca sınır dışı etmeyi tercih etmiştir. Yunanistan ın bu tutumuna Arnavutluk un cevabı ülkede bulunan Yunan azınlığa yönelik baskıcı uygulamalar olmuştur. (Balnten, a.g.e., s. 410). 48 Aynı yerde, s Yunanistan da başka ülkelere ve uluslara ilişkin bu düşünce tarzı son dönemlerde daha çok dillendirilmeye başlanmıştır. Bu düşünce yapısına sahip kişiler Yunanistan ı dünyanın merkezi, iyinin ve adaletin kaynağı ve iyi olan her şeyin Yunanistan a ait olduğuna inanmaktadırlar. Yabancılar Yunanlıların onların uygarlaşmasını sağladıkları için Yunanlılara haksızlık etmekte ve düşmanlık duymaktadırlar. Bu sebeple Yunanistan sürekli düşmanlar tarafından çevrelenmekte, haksızlığa uğramaktadır. Yunanistan, kültürel, etik ve manevi açıdan diğer toplumlardan daha üstündür. Bu görüşün Yunan dış politikasının belirlenmesinde rolü için bkz., Heracleidēs, a.g.e., s BAED 2/2, (2013),

51 YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARININ D IŞ POLİTİKA OLAYLARINA UYGULANMASI dış politikası adım adım daha ılımlı bir çizgide şekillenmeye başlamıştır. Yunanistan, Makedonya ve Arnavutluk a ve genel olarak Balkanlara yönelik tutumunu yumuşatarak daha ılımlı bir politika tarzı benimsemiştir. İsim konusunda iki ülke arasında tam olarak bir mutabakat sağlanmamış olsa da, Yunanistan ekonomik açılımlarla Makedonya da nüfuz alanı oluşturmaya ve ilişkilerini normalleştirmeye başlamıştır. Aynı şekilde Arnavutluk a Yunanlı işadamları tarafından yapılan ekonomik yatırımlar gerilimin azalmasına katkıda bulunmuştur. Bir kısım Yunanlı yazara göre Yunanistan daha ilk baştan bu şekilde hareket etmeliydi. Çünkü iki kutuplu sistemin sona ermediği ve enerji politikalarının önem kazandığı süreçte Balkanlar enerji koridorlarından birini oluşturmaktaydı. ABD nin Ortadoğu ve Kafkasya kadar önem atfettiği bu bölgede Yunanistan ın hegemon gücün stratejik ortağı olarak kalabilmesi için bölge ülkeleriyle işbirliğini arttırmalı ve AB reformlarının bu ülkelerde bir an önce gerçekleşmesine yardımcı olarak kendi nüfuz alanını yaratmalı, şeklindeki yorum ve düşünceler ifade edilmiştir. 50 Böylelikle bölgede artan Türk etkinlik sahası kısıtlanmış olacak ve Yunanistan kendi milli çıkarlarını bu şekilde korumayı başaracaktı. 51 Anlaşılacağı üzere Yunanistan ın çevresinde yer alan gelişmeler yine Türkiye ekseninde değerlendirilmekte ve bu değerlendirmeler sonucunda bir politika izlenmesi tavsiye edilmektedir. Son yıllarda Yunanlı akademisyenlerin belirttiği noktalarda gelişmeye başlayan Yunan dış politikası realist düşünce okulu çizgisinden ayrılmayarak daha esnek ve işbirliğine açık bir şekilde gelişmeye başlamıştır. 52 Yunan dış politikasının önceliğini hâlâ ülkenin askeri güvenliği oluşturmaktadır. Çünkü Türkiye ile ilişkilerin normalleşmesi Yunanistan için bu ülkenin tehdit olmaktan çıktığı anlamına gelmemektedir. Fakat Türkiye nin askeri, nüfus, etki sahası gibi faktörlerini dengelemenin sadece askeri gücü hazır kılmakla değil, daha faal ve gerçekçi bir dış politika izlenerek mümkün olacağı anlaşılmıştır. Yunan dış politikası için böyle bir gelişmenin olması için sadece dış politika belirleyicilerinin değil, 50 Beremēs - Kouloumbēs, a.g.e., s Theodōropoulos, Lagakos, vd., a.g.e., s Kairidēs, Dēmētrēs, Hē Eksōterikē Politikē tou Eksygkhronismou: Apo tēn Antiparathesē stēn Allēlekstartēsē ( Çağdaşlaşmanın Dış Politikası: Karşı Karşıya Gelmeden Karşılıklı Bağımlılığa ), Tsakōnas, Panagiōtēs (der.), Syghronē Hellēnikē Eksōterikē Politikē Mia Synolikē Proseggisē (Çağdaş Yunan Dış Politikasına Genel Bir Yaklaşım), Cilt I, Sideris Yayınları, Atina, 2003, s BAED 2/2, (2013),

52 UTKU KIRLIDÖKME aynı zamanda Yunan toplumunun buna hazır olması ve bu şekilde de, daha ılımlı ve çok yönlü bir dış politika izleyerek, milli meselelerin ve Helenizm in çıkarlarının savunulabileceğinin benimsenmesi gerekmiştir. 53 Çalışmamızda anlatılmaya çalışıldığı gibi ulusların zihinlerinde yer alan olgular ve acılar ulusları birleştirici işlev görmektedir. Yunan ulusu için de Türkiye karşıtlığı ve Türkiye korkusu işlevini yerine getirmiş ve getirmektedir. Çünkü bugün hala ortalama bir Yunanlıya göre Türkiye ve Türkler Helenizm için bir tehdittir, değişen faktör ise Yunan dış politikasında izlenen taktiktir. SONUÇ Yunanistan da uluslararası ilişkilerin ayrı bir bilim dalı olarak gelişmesi 1970 lerin ikinci yarısından itibaren mümkün olmuştur. Yunanlı akademisyenler uluslararası ilişkilerin ülkelerinde geç gelişmeye başlamasının nedeni olarak öncelikle Soğuk Savaş şartları nedeniyle uluslararası ilişkiler dışında sosyoloji, siyaset bilimi ve psikoloji gibi birçok sosyal bilim alanın devrimci olarak tanımlanması ve dolayısıyla komünist tehdit olarak algılanması olarak ifade etmektedirler. Öte yandan disiplinin ülkede ayrı bir bilim dalı olarak 1974 ve sonrası gelişmeye başlaması beraberinde bazı sorunları da getirmiştir. Çalışmada ifade edilmeye çalışıldığı üzere 1974 yılı Yunanistan açısından iki açıdan önem taşımaktadır. İlki Kıbrıs Barış Harekâtı nedeniyle dış politikada Yunanistan ın yüzünü Avrupa ya çevirmesi ve Türkiye tehdidi karşısında tüm önceliğini Türkiye ye aktarmasıdır. İkinci ise ülkede yedi yıllık bir aradan sonra demokrasiye geçilmesi ve demokratik kurumların bu tarih itibarıyla gelişmesidir. Türkiye tehdidi temelli izlenen dış politika sonucunda ülkede uluslararası ilişkiler kuramlarından realizmin hâkimiyeti söz konusu olmuştur. Ancak daha önce de ifade edildiği gibi realist yaklaşım ve uluslararası ilişkiler kuramlarına yönelik Yunan akademik camiasında kavram ve tanımlama karışıklığı yaşanmaktadır. Belki de bu karışıklık nedeniyledir ki uzun yıllar boyunca Yunanlı araştırmacılar ülke dış politikasını kendilerine özgü yorumlamaya çalışmışlardır. Fakat Türkiye tehdidini bertaraf etme merkezli izlenen dış politika, Soğuk Savaş ın sona erdiği ilk yıllarda Yunanistan ın Arnavutluk ve Makedonya gibi komşularıyla sorunlar yaşamasına neden olmuştur. Devletleri Helen dostu veya Helen düşmanı bir sınıflandırmaya tabi 53 Beremēs - Kouloumbēs, a.g.e., s BAED 2/2, (2013),

53 YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARININ D IŞ POLİTİKA OLAYLARINA UYGULANMASI tutmak Yunan dış politikası açısından zararlı olmuştur. Soğuk Savaş sonrası koşullara 1990 ların ikinci yarısından itibaren ayak uydurmaya başlayan Yunanistan Türkiye, Arnavutluk ve Makedonya ile ilişkilerini geliştirmeye başlamıştır. Yine de Yunanistan ın adı geçen komşularıyla temel sorunlarının çözüldüğünü söylemek doğru olmayacaktır. Ülkede uluslararası ilişkiler bilim dalı günümüzde birçok üniversitede ayrı bir bilim dalı ya da ders olarak yer alıyor olmasına rağmen teorik tartışmaların kısır bir döngü içinde olduğunu ve disiplini genel kabul görmüş kavramları çerçevesinde değil, Yunanlıların kendilerinin uygun gördüğü tanımlar ve kavramlar çerçevesinde okuduklarını söylemek mümkündür. Bu çalışmanın gelişmesinde görüş ve yapıcı eleştirilerini esirgemeyerek çalışmanın ortaya çıkmasında katkıda bulunan değerli Hocam Doç. Dr. Fahri TÜRK e teşekkürü bir borç bilirim. BAED 2/2, (2013),

54 UTKU KIRLIDÖKME KAYNAKÇA Aktoprak, Elçin, Immanuel Wallerstein: Sosyal Bilimlere Yeniden Bakmak, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, Sayı 4, Yaz 2004, s Ayman, S. Gülden, Güç, Tehdit ve İttifaklar Neo-Realist Bir Perspektiften Soğuk Savaş Sonrası Yunan Dış Politikası, SAEMK, Ankara, 2001, =tr, Erişim: Balēnakēs, Giannēs G., Eisagōgē stēn Ellēnikē Eksōterikē Politikē (Yunan Dış Politikasına Giriş ), 4. Baskı, Paratiritis Yayınları, Selanik, Balnten, Sōtērēs, Hē Balkanikē Politikē tēs Helladas, Kritikos Apologismos tēs Metapolemikēs Periodou kai Prooptikes ( Yunanistan ın Balkan Politikası, İkinci Dünya Savaşı Sonrası Eleştirel Sonuçlar ve Geleceğe İlişkin Beklentiler ), Tsakōnas, Panagiōtēs, (der.), Syghronē Hellēnikē Eksōterikē Politikē Mia Synolikē Proseggisē (Çağdaş Yunan Dış Politikasına Genel Bir Yaklaşım), Cilt II, Sideris Yayınları, Atina, 2003, s Beremēs, Thanos - Kouloumbēs, Theodōros, Hellēnikē Eksōterikē Politikē Dilēmmata Mias Neas Epokhēs (Yunan Dış Politikası Yeni Bir Dönemin İkilemleri), Sideris Yayınları, Atina, Beremēs, Thanos, Historia tōn Hellēnotourkikōn Skheseōn (Yunan-Türk İlişkilerinin Tarihi ), Sideris Yayınları, Atina, Carr, E. H., Yirmi Yıl Krizi , çev. Cemgil, Can, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, Demirtaş, Birgül, Arnavutluk un Dış Politikası ve Balkanlar da Arnavut Sorunu, Lütem, Ömer Engin ve Demirtaş, Birgül (der.), Balkan Diplomasisi, ASAM, Ankara, 2001, s Doyle, Michael W., Kant, Liberal Legacies and Foreign Affairs, Philosophy and Public Affairs, Cilt 12, Sayı 3, Yaz 1983, s Galtung, Johan, Emperyalizmin Yapısal Teorisi-Kısım 1, çev. Demirtaş, Birgül, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, Sayı 2, Yaz 2004, s BAED 2/2, (2013),

55 YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARININ D IŞ POLİTİKA OLAYLARINA UYGULANMASI Galtung, Johan, Emperyalizmin Yapısal Teorisi-Kısım 2, çev. Demirtaş, Birgül, Uluslararası İlişkiler, Cilt 1, Sayı 3, Güz 2004, s Geōrgarakēs, Nikos, Kommata kai Kommatikē Dēmokratikē Proypotheseis Ensōmatōsēs kai Nomimopoiēsēs stē Metadidaktorikē Ellada ( Askeri Darbe Sonrası Yunanistan da Siyasi Partiler ve Siyasi Parti Demokrasisi Yasallaştırma ve Katılma Önkoşulları ), Demertzēs, Nikos (der.), Hē Hellinikē Politikē Koultoura Sēmera (Günümüzde Yunan Siyasi Kültürü), 2. B., Odisseas Yayınları, Atina, 1995, s Greco, Vincenzo, Skholes Skepseis kai Hellēnikē Eksōterikē Politikē (Düşünce Okulları ve Yunan Dış Politikası), Occasional Papers, ELIAMEP, Atina 2002, s Grieco, Joseph M., Anarchy and the Limits of Cooperation: A Realist Critique of the Newest Liberal Institutionalism, International Organization, Cilt 42, Sayı 3, Yaz 1988, s Haas, Ernst B., Beyond the Nation-state: Functionalism and International Organization, Stanford University Press., Stanford, Hatipoğlu, M. Murat, Kuruluşundan Günümüze Makedonya Cumhuriyeti nin Dış Politikası ve Balkan Ülkeleriyle İlişkileri ( ), Lütem, Ömer Engin ve Demirtaş, Birgül, (der.), Balkan Diplomasisi, ASAM, Ankara, 2001, s Heracleidēs, Aleksēs, Hoi eikones tou ethnikou «eautou» kai tou «allou» stis diethneis skheseis: hē periptōsē tēs hellinikēs eksōterikēs politikēs ( Uluslararası İlişkilerde Milli ben ve öteki İmajı: Yunan Dış Politikası Örneği ), Syghrona Themata, Sayı 54, Ocak-Mart 1995, s Heracleidēs, Aleksēs, Hē Hellada kai o «eks anatolōn kindynos», (Yunanistan ve «Doğu dan Gelen Tehlike»), Polis Yayınları, Atina, Iōakeimidēs, P. K., To Montelo Skhediasmou Eksōterikēs Politikēs stēn Hellada ( Yunanistan da Dış Politika Planlama Modeli ), Tsakōnas, Panagiōtēs (der.), Syghronē Hellēnikē Eksōterikē Politikē Mia Synolikē Proseggisē (Çağdaş Yunan Dış Politikasına Genel Bir Yaklaşım), Cilt I, Sideris Yayınları, Atina, 2003, s BAED 2/2, (2013),

56 UTKU KIRLIDÖKME Kairidēs, Dēmētrēs, Hē Eksōterikē Politikē tou Eksygkhronismou: Apo tēn Antiparathesē stēn Allēlekstartēsē ( Çağdaşlaşmanın Dış Politikası: Karşı Karşıya Gelmeden Karşılıklı Bağımlılığa ), Tsakōnas, Panagiōtēs (der.), Syghronē Hellēnikē Eksōterikē Politikē Mia Synolikē Proseggisē (Çağdaş Yunan Dış Politikasına Genel Bir Yaklaşım), Cilt I, Sideris Yayınları, Atina, 2003, s Kassimēs, Theodōros - Kalamidas, Manōlēs - Zeppos, Kōstas - Kallioras, Hēlias Skholia hepi tēs Hellinikēs Eksōterikēs Politikēs ( Yunan Dış Politikası Hakkında Yorumlar ), Kanellopoulos, Akhilleas K., ve Phragkonikolopoulos, Chrēstos A. (der.), To Paron kai to Mellon tēs Hellinikēs Eksōterikēs Politikēs Domes kai Tropoi Askēsēs, (Yunan Dış Politikasının Bugünü ve Geleceği Temeli ve Uygulama Çeşitleri), Sideris Yayınları, Atina, 1995, s Keohane; Robert O. ve Martin, Lisa L., The Promise of Instutionalist Theory, International Security, Cilt 20, Sayı 1, Yaz 1995, s Kırlıntokme, Outkou, Ulus-Devlet Oluşturmada Yunanistan Örneği: Büyük Ülkü-Megali İdea, Ankara Üniversitesi Türk İnkılâp Tarihi Enstitüsü Atatürk Yolu Dergisi, Sayı 46, Güz 2010, s Kouloumbēs, Theodōros ve Ntalēs, Sōtērēs, Hē Hellinikē Eksōterikē Politikē sto Katōfli tou 21ou Aiōna Ethnokentrismos hē Eurōkentrismos (21. Yüzyılın Eşiğinde Yunan Dış Politikası Ulusmerkezcilik mi Avrupamerkezciliği mi), Papazisi Yayınları, Atina, Kōnstantinidēs, Stephanos, Hellēnikē Eksōterikē Politikē Theōria kai Praksē ( Yunan Dış Politikası Teori ve Uygulama ), Tsakōnas, Panagiōtēs, (der.), Syghronē Hellēnikē Eksōterikē Politikē Mia Synolikē Proseggisē (Çağdaş Yunan Dış Politikasına Genel Bir Yaklaşım), Cilt I, Sideris Yayınları, Atina, 2003, s Legg, Keith R. ve Roberts, John M., Modern Greece, A Civilization on the Periphery, Westview Press, Oxford, Lipovats, Thanos, Hē Dihasmenē Hellinikē Tautotēta kai Problēma tou Etnikismou ( Çelişkiler içinde Yunan Etnik Kimliği ve Milliyetçilik Sorunu ), Demertzēs, Nikos (der.), Hē Hellinikē Politikē Koultoura Sēmera 48 BAED 2/2, (2013),

57 YUNANİSTAN DA ULUSLARARASI İLİŞKİLER KURAMLARININ D IŞ POLİTİKA OLAYLARINA UYGULANMASI (Günümüzde Yunan Siyasi Kültürü), 2. Βaskı, Odisseas Yayınları, Atina, 1995, s Morgenthau, Hans J., Politics Among Nations, Alfred A. Knopf, New York, Pettifer, James, Greek Political Culture and Foreign Policy, Greece in a Changing Europe, Featherstone, Kevin ve İfantis, Kostas, (ed.), Manchester University Press, Manchester ve New York, 1996, s Phragkonikolopoulos, Ch. A., Hē Hellinikē Eksōterikē Politikē Pros to 2000 Hē Anagkē Mias Diaphoretikēs Proseggisēs ( 2000 li Yıllara Doğru Yunan Dış Politikası Farklı Bir Yaklaşım Gerekliliği ), Kanellopoulos, Akhilleas K., ve Phragkonikolopoulos, Chrēstos A. (der.), To Paron kai to Mellon tēs Hellinikēs Eksōterikēs Politikēs Domes kai Tropoi Askēsēs, (Yunan Dış Politikasının Bugünü ve Geleceği Temeli ve Uygulama Çeşitleri), Sideris Yayınları, Atina, 1995, s Stavrakakis, Yannis, Religion and Populism: Reflections on the politicised discourse of the Greek Church, Discussion Paper No. 7, The Hellenic Observatory, London School of Economics and Political Science, 2002, p Stophoropoulos, Themos H., ve Makrydimētrēs, Antōnēs P. S., To Systēma tēs Hellinikēs Eksōterikēs Politikēs Hē Thesmikē Diastasē (Yunan Dış Politikası Sistemi, Kurumsal Boyutu), EKEM, Sideris Yayınları, Atina, Svolopoulos, Kōstantinos, Hē Hellēnikē Eksōterikē Politikē (Yunan Dış Politikası ), Cilt I, 3. Baskı, Estia Yayınları, Atina, Theodōropoulos, Byrōn, - Lagakos, Eustathios, - Papoulias, Geōrgios, - Tzounēs, Iōannēs, Skepseis kai Problēmatismoi gia tēn Eksōterikē mas Politikē (Dış Politikamıza İlişkin Düşünceler ve Problematikler), 2. Baskı, ELIAMEP, Sideris Yayınları, Atina, Triandafyllidou, Anna, National identity and the other, Ethnic and Racial Studies, Cilt 21, Sayı No 4, Temmuz 1998, s BAED 2/2, (2013),

58 UTKU KIRLIDÖKME Triandafillidou, A. - Calloni, M. - Mikrakis, A., New Greek Nationalism, Sociological Research Online, Cilt 2, Sayı 1, 1997, s. 1-13, < Erişim: Tsakōnas, Panagiōtēs, Koinōnikopoiōntas ton Antipalo. Hē Hellenikē Stratēgikē Eksisorropēsēs tēs Tourkias kai hoi Hellēnotourkikes Skheseis ( Rakibi Sosyalleştirmek. Türkiye yi Dengelemede Yunan Stratejisi ve Yunan-Türk İlişkileri ), Tsakōnas, Panagiōtēs, (der.), Syghronē Hellēnikē Eksōterikē Politikē Mia Synolikē Proseggisē (Çağdaş Yunan Dış Politikasına Genel Bir Yaklaşım), Cilt II, Sideris Yayınları, Atina, 2003, s Tsakonas, P., Theory and Practise in Greek Foreign Policy, Southeast European and Black Sea Studies, Cilt 5, Sayı 3, Eylül 2005, s Tsoukalis, Loukas, Is Greece an awkward partner?, Featherstone, Kevin ve Ifantis, Kostas (ed.), Greece in a Changing Europe, Manchester University Press, Manchester ve New York, 1996, s Volkan, Vamık D., ve Itzkowitz, Norman, Türkler ve Yunanlılar, Çatışan Komşular, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, Zahariadis, Nikolaos, Greek Policy Toward the Former Yugoslav Republic of Macedonia, , Journal of Modern Greek Studies, Cilt 14, Sayı 2, 1996, s BAED 2/2, (2013),

59 Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi Cilt/Volume 2, Sayı/Number 2, Aralık/December 2013, ss MINORITY EDUCATION IN WESTERN THRACE UNDER THE MODERN EUROPEAN MINORITY POLICY OF KOSTAS KARAMANLIS ( ) ABSTRACT Ali HÜSEYİNOĞLU People who belong to the Muslim Turkish minority of Western Thrace and reside in Greece constitute the only officially-recognized minority in Greece. Along with the Greek Constitution, both individual and group-based collective rights of this community are under the protection of different bilateral and international agreements to which Greece is a party. Since the incorporation of Western Thrace into Greek national territories in the 1920s, subsequent Greek governments followed similar policies while dealing with Minority-related issues, including education of the minority students from nursery to tertiary education. The Modern European Minority Policy (MEMP) introduced under the Kostas Karamanlis government between 2004 and 2009 constitutes an exemption to this trend since it was a policy dedicated to members of the Western Thracian minority. The main purpose of this study is to emphasize the main principles of the MEMP, to what extent it differed from policies of previous Greek governments, and to what extent it achieved to solve fundamental problems in the realm of minority education in Western Thrace. Key Words: Greece, Karamanlis, Western Thrace, Minority, Muslim, Turkish, Education. KOSTAS KARAMANLİS İN MODERN AVRUPA AZINLIK POLİTİKASI NDA BATI TRAKYA DA AZINLIK EĞİTİMİ ( ) ÖZET Yunanistan ın Batı Trakya bölgesinde yaşayan Müslüman Türkler, resmi tanınmış azınlık statüsüne sahip tek topluluktur. Sahip oldukları Assist. Prof. Dr., Trakya University, Balkan Research Institute, Balkan Political Science and International Relations, Edirne, E-mektup: alihuseyinoglu1@gmail.com. 51

60 ALİ HÜSEYİNOĞLU haklar Yunan Anayasası nın yanında Yunanistan ın taraf olduğu ikili ve uluslararası anlaşmalarla korunmaktadır. Batı Trakya bölgesinin 1920 lerde Yunan resmi topraklarına dahil olmasından günümüze kadar olan süreçte, Yunan hükümetleri azınlık meselelerine yönelik, azınlık eğitimi ile ilgili konular da dahil, benzer politikalar izlemişlerdir ve 2009 yılları arasında Kostas Karamanlis hükümeti tarafından uygulanan Modern Avrupa Azınlık Politikası yukarıda bahsedilen bu gidişata bir istisna teşkil etmektedir. Çünkü ilgili politika sadece Batı Trakya Azınlığına mensup kişileri ilgilendirmektedir. Bu çalışmanın amacı Modern Avrupa Azınlık Politikası nın temel prensiplerini vurgulamak, bu politikanın önceki hükümetler döneminden farklı olup olmadığını ve Batı Trakya daki azınlık eğitimi ilgili konularda kronikleşmiş sorunlara ne derece çözüm bulduğunu sorgulamaktır. Anahtar Kelimeler: Yunanistan, Karamanlis, Batı Trakya, Azınlık, Müslüman, Türk, Eğitim. INTRODUCTION Kostas Karamanlis paid a visit to Western Thrace 1 on January 27, 2004 as a part of his campaign for the elections in March Speaking at the Rodopi Prefecture in Komotini (Gümülcine), he referred to main problems of the region and officially declared the minority policy of his political party, New Democracy (hereinafter ND), under the name of Modern European Minority Policy (hereinafter MEMP). Before mentioning details of his speech, I want to state that it is not something common for the Greek political parties to have special policies on various matters regarding members of the Muslim Turkish minority of Western Thrace. Throughout the history from 1923 onwards, one can easily observe that Greek governments were more or less following similar policies of their predecessors regarding the treatment of Greece s autochthonous Muslim Turkish residing in the northeastern region of the country; they pretended to be consistent dealing with different issues of the Turkish minority. Thus, looking from a broader perspective one can easily notify that the Greek policy of Western Thrace is widely interpreted to be 1 Western Thrace is one of the ten regions of Greece with a population of approximately The population of the Minority is approximately about The region is composed of three prefectures, Rodopi, Xanthi and Evros, with the capital cities of Komotini (Gümülcine), Xanthi (İskeçe) and Aleksandroupolis (Dedeağaç) respectively. 52 BAED 2/2, (2013),

61 MINORITY EDUCATION IN WESTERN THRACE bounded more to the authorities of the Greek state than to the Greek party politics although opinions of some Greek politicians may differ from each other. However, as this paper does, the interpretation of Minority issues within the framework of the political parties still needs to be taken into account while focusing on the contemporary minority issues in Western Thrace. From this point of view, official declaration of such a minority policy, i.e. MEMP, by one of the mainstream Greek political parties might seem to be crucial. However, what is more important was to question to what extent provisions of the MEMP would be put into practice by the Karamanlis government between March 2004 and October 2009 when the ND lost elections with a great defeat against the main rival, George Papandreou-led Panhellenic Socialist Movement (PASOK). Taking the declaration of Karamanlis as a starting point, the main purpose of this study is to analyze to what extent the statements under the MEMP that focused exclusively on the education of the Muslim Turkish minority were put into practice in Greece under the Karamanlis government. While doing so, it also aims to find possible answers to the question of what the contribution of the MEMP actually was for the overall development of the Minority education in Western Thrace between 2004 and For this purpose, books and articles written in English, Greek and Turkish languages as well as local Turkish and Greek sources printed in Western Thrace are used, which contributes the reader to have a broader understanding on various aspects of the main research theme of this project. Having a deeper analysis of priorities of the MEMP and practices of the Karamanlis government in the realm of Minority education, this study argues that although MEMP contributed for the overall development of Minority education at different levels (from nursery to higher education) it actually failed to solve fundamental problems in the domain of Minority education in Western Thrace. 1. KARAMANLIS IN KOMOTINI: A NEW BEGINNING? In the beginning of his speech in Komotini, Karamanlis explained basics of the new minority policy of ND, which was composed three pillars, as follows: BAED 2/2, (2013),

62 ALİ HÜSEYİNOĞLU First, it is the European logic on which we base all our issues. Second, it is ideas and thoughts of the members of the Muslim Minority that is expressed through a continuous and systematic dialogue. Last, respect to international treaties, especially that of the 1923 Treaty of Lausanne. 2 During his speech, he mainly focused on priorities of the MEMP that fell into the domain of three main pillars: Firstly, the first and the most urgent priority of the MEMP for Karamanlis was the development of Minority education in Thrace that would fit to other examples of minority education in the EU. Highlighting the significance of education, he promised to the audiences that buildings and the infrastructure of the Minority schools would be developed and technical equipment of these schools would be modernized. Also, special programs would be applied for teachers of the primary and secondary education targeting the improvement of their level of education as well as modernization of their methods of teaching. In his speech, he also used the term Modern European School referring to the Minority schools in the region where the education in the mother tongue Turkish, Greek and a third language was guaranteed. He stated that after graduating from Minority primary schools, the Minority kids could speak three languages. Furthermore, Karamanlis mentioned to the transformation of the Special Pedagogical Academy of Thessaloniki (hereinafter EPATH) into a department of education. Related with EPATH, he also added that there would be held new lecturers and close cooperation would be made with other institutions outside of Greece. Moreover, he mentioned the Greek law of nine-year compulsory education that was applicable for all Greek citizens would also be applied in the Minority education. He also emphasized that special language classes would be organized for the mature members of the Minority who wanted to learn basic Greek language, which would contribute to fighting the high level of illiteracy among the Turkish Minority members. Secondly, there would an absolute respect for the religious freedom in addition to all other individual and collective rights of the Minority. All the properties of the religious charitable organizations/awqaf (evkaf) would 2 The speech of Karamanlis quoted in Basika sēmeia tōn eksaggeliōn gia tēn Thraki [Basic points of announcements for Thrace], Xronos, 27 January BAED 2/2, (2013),

63 MINORITY EDUCATION IN WESTERN THRACE be protected and new measures would be taken for a more effective administration of the waqf boards in the region. For Karamanlis, one of the main reasons showing respect to the religion of the Minority was because of the fact that in a modern society, concepts like difference, living together and cooperation were a source of power for states, not a weakness. Thirdly, the necessary infrastructural needs related with water, roads and technology would be provided to enhance the quality of life in Thrace, especially at the remote areas and villages in the mountainous part of the region. 3 Before focusing on the Minority education, this study gives a very brief information about the main characteristics of the Minority education that will contribute for a better understanding of the subject. Since the official incorporation of Western Thrace to the Greek national territories with the 1923 Lausanne Treaty, Minority primary schools have been functioning in the cities, towns and villages where members of the Minority lives. The first Minority secondary and high school, Celal Bayar High School, was opened in Komotini in 1954 and the other one, Muzaffer Salihoglu High School, in Xanthi in Besides, there are two religious schools, madrasah, one in Komotini and the other in Echinos (Şahin) town of the Xanthi prefecture that have been operating from 1949 and 1956 respectively. By the 2000s, nursery education started to become popular and new kindergartens started to open in the region. Other than the Minority primary schools, in the last decade, Muslim Turkish families started also send their children to the public primary schools where the education is only in Greek. After their primary education, Minority students have different options; to continue secondary education either at the restricted number of Minority secondary schools or public secondary schools, to leave the region and go to Turkey for secondary education, or to cease their education. 4 Although compulsory education for 3 Ibid., See also Metra gia tē Mousoulmanikē Meionotēta eksēggeile o k. Karamanlēs [K.Karamanlis declared measures for the Muslim Minority], Macedonian Press Agency, 27 January 2004, ( ). 4 By 2006, 60 percent of the Minority members who live in Komotini had not completed the nine-year compulsory education. 6 stous 10 katoikoys tou Ν. Rodopēs den echoun tēn basikē ekpaidevsē [6 out of 10 Minority members in Komotini had not completed the nineyear compulsory education], Turuncu, 9 August BAED 2/2, (2013),

64 ALİ HÜSEYİNOĞLU all Greek citizens was nine years from 1976 until 2006 and ten years afterwards, it has never been fully applied in Western Thrace in the last 35 years, thus enabling the dropout rates to remain much higher than the average rate of Greece. 5 Regarding teachers, all the kindergartens in today s Western Thrace are monolingual, in Greek only, and all teachers are Greek. Also, the Turkish curriculum at the bilingual Minority primary schools is taught by the Minority members all of whom are graduates of EPATH and some Turkish teachers sent by the Turkish state. The Greek curriculum is taught by the Greek teachers. At the two Minority secondary schools, the Turkish courses are taught mainly by Minority teachers who graduated from a Turkish university and Greek ones by the Greek university graduates. And at the two religious schools, the Minority teachers are responsible for the Turkish and Arabic curricula while Greek courses are taught by Greek teachers. As for the number of Muslim Turkish students, by 2006, approximately and students were attending the Minority primary schools and Greek public primary schools respectively. Around Turkish students study at the two Minority secondary and high schools in Komotini and Xanthi and about of them study at the Greek public secondary and high schools. For the same academic year, there were about 250 Turkish students at the first three classes of the two religious schools. 6 Having provided this brief introduction, now, the next section focuses on different issues of Minority education under the Karamanlis leadership in the second half of 2000s. 2. PRE-SCHOOL/NURSERY EDUCATION Nursery schools or kindergartens have been interpreted as one of the first steps for the education of pupils in Greece since the 1990s. They have been highly functional for parents both of whom work and they do not have 5 See Askouni, Nelli, Ĕ diarroē tōn mathitōn tēs meionotētas tēs Thrakēs apo tēn ypochreōtikē ekpaidevsē [The dropout rates of the Minority of Thrace at the compulsory education], Frangoudaki, Anna; Dragona, Thalia (eds.), Prosthesē ochi Aphairesē, Pollaplasiasmos ochi Diairesē [Addition, not Subtraction/ Multiplication, not Division], Metaixmio, Athens, 2007, pp Mavrommatis, Giorgos, Ekpaidevontas tēn Meionotēta [Educating the Minority], Elefterotipia, 4 June BAED 2/2, (2013),

65 MINORITY EDUCATION IN WESTERN THRACE a time to look after their children for some hours during the weekdays. As for the Minority, it is quite a recent phenomenon to observe Turkish families sending their children to kindergartens. Especially from the beginning of 2000, Turkish families started to realize the role of nursery education for their own children. However, during the Karamanlis leadership, great number of families continued to reject sending their children to these schools for several reasons: First of all, the space was predominantly Greek and Christian, which was highly foreign and unfamiliar for a kid with a Turkish and Muslim experience at home. Second, communication between the Minority kids and the Greek teacher was highly limited since the Turkish mother tongue was absent at these schools. Moreover, some Greek teachers were not sensitive towards the ethnic or religious background of the Minority students. According to some Minority families, some Greek teachers taught all kids some basic practices of Christianity, such as doing the sign of the cross before the meal, at nursery schools where Muslim Turkish children were also present. 7 Third, the number of monolingual Greek kindergartens was insufficient. Under the Karamanlis government, one can clearly see that one of the main demands of the Minority families was the establishment of bilingual or monolingual Turkish kindergartens especially after the inclusion of nursery education into the compulsory education system of Greece that it is mentioned in the coming paragraph. To note, although new kindergartens were opened in the region under the Karamanlis government none of them were either bilingual or Turkish. 8 Law No. 3518/ made the nursery education compulsory for all Greek citizens of 4 and 5 years old. Thus, the compulsory education in 7 During my fieldwork in Western Thrace, I was also told a story of one of my interviewees who witnessed a friend of him whose children was showing to him how their teacher at one of the nursery schools taught them to cross himself. 8 There are some children clubs that operate in the two main cities and some towns but they operate under the Western Thrace Minority University Graduates Association and they are mainly composed of children whose families are a member of this NGO. Indeed, it is a facility for the children of its members. For 2006, the number of children attending these clubs were around 300. Baltsiotis, Lambros; Tsitselikis Konstantinos, Ĕ Meionotikē Ekpaidevsē tēs Thrakēs: Nōmiko Kathestōs, Problēmata kai Prooptikes [Minority Education of Thrace: Legal Framework, Problems and Future Propects], Frangoudaki, Anna; Dragona, Thalia (eds.), Prosthesē ochi Aphairesē, Pollaplasiasmos ochi Diairesē [Addition, not Subtraction/ Multiplication, not Division], Metaixmio, Athens, 2007, p The Greek Official Gazette, FEK Α 272, 21 December BAED 2/2, (2013),

66 ALİ HÜSEYİNOĞLU Greece increased from nine to ten years. However, although the nursery education became compulsory there were not sufficient nursery schools for the Turkish kids in Western Thrace. Especially, a great number of villages composed of Turks only did not have any nursery school. Therefore, it was not possible for the new law to be fully applied all over the region. İlhan Ahmet, the only representative of the Minority from the ND between 2004 and 2007 at the Greek Parliament, had met with the Minister of Education and Religious Affairs and discussed various issues of Minority education in Thrace. The Minister underlined that officials of the Ministry had already begun to work on the establishment of bilingual nursery schools according to the Law No. 2413/ Although Ahmet stated in 2007 that the necessary decision for the establishment of eight bilingual kindergartens had been made by the Karamanlis government, nothing would be put into practice in the following years. 11 In spite of the increasing number of Turkish families sending their children to the Greek nursery schools, a great number of the Minority pupils did not have the opportunity to receive nursery education due to causes that it is mentioned above. The non-existence of Turkish or bilingual nursery school persists as of No official response has been given since the end of the Karamanlis government in Henceforth, this paper argues that provided that the foundation of an education system is accepted to be the nursery level and if Greece continues ignoring basic demands of the Minority members in the realm of nursery education, e.g. opening of the Turkish or bilingual kindergartens, then, it seems that the fundamental problems faced by the Minority students at the primary education, the majority of which are elaborated in the next section of this paper, are likely to continue in the coming decades. 3. PRIMARY EDUCATION Primary schooling which lasts for six years constitutes the backbone of education in Greece. Since the incorporation of Western Thrace into Greek territories, no major problem has occurred about the non-existence of 10 SÖPA lağvedilsin ya da çağdaş yüksek öğrenim kurumuna yükseltilsin [EPATH to be either dissolved or upgraded into a modern higher education institution], Gündem, 17 February Ahmet, İlhan, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının Sorunlarıyla İlgili Parlamento Çalışmaları ( ) [Parliamentary Works regarding the problems of the Muslim Turkish Minority of Western Thrace ( )], 2007, p BAED 2/2, (2013),

67 MINORITY EDUCATION IN WESTERN THRACE bilingual Minority primary schools across Western Thrace. Under the Karamanlis government, the number of Minority primary schools functioning in Western Thrace was around 230. A great number of them were located in villages and composed of two classrooms where education was provided by a Turkish and Greek teacher. Because of the low number of Turkish children, the vast majority of students continued to be taught in combined classes where the quality of the education was questionable. For the academic year, there were 133 Minority schools functioning in the Rodopi prefecture, 75 and 21 in the Xanthi and Evros prefectures respectively. The number of Minority students studying at both Minority and majority Greek primary schools was estimated to be around Moreover, although elections of the school boards of the minority primary schools continued their functioning and authorities were quite restricted compared to the premises enshrined in the Article 40 of the 1923 Lausanne Treaty. Furthermore, although there was a number of Minority teachers graduated from the Turkish universities the priority continued to be given to the EPATH graduates 13 in case of an appointment of a Turkish teacher to a Minority primary school. Furthermore, in the academic year the application of allday schooling was introduced for the first time under the Karamanlis government. However, the major criticism coming from the Minority was that only courses in Greek were taught in the afternoon session and it provided nothing for the strengthening of the courses taught in Turkish Yeni Eğitim Yılı, Eski Sorunlar [The new academic year, old problems], Gündem, 21 September There are different kinds of teachers functioning at the Minority Primary Schools in Western Thrace: Greek teachers are responsible only for the Greek curriculum while the Turkish courses are taught by Minority graduates from EPATH, Minority graduates from religious schools/madrasahs, and teachers with Turkish citizenship who come from Turkey and paid by the Turkish state. EPATH was an academy founded in 1968 and abolished in It aimed to train members of the Minority as teachers to teach the Turkish curriculum at bilingual Minority schools. However, because of the fact that education in EPATH was predominantly in Greek and those graduating EPATH were not fluent enough in Turkish, EPATH teachers were continuously criticized by the Minority For more information see Huseyinoglu, Ali, The Development of Minority Education at the South-easternmost Corner of the EU: The Case of Muslim Turks in Western Thrace, Greece, Unpublished PhD Dissertation, University of Sussex, 2012, pp Öğretmen ve Encümenlerden Ortak Karar [Common decision from teachers and school boards], Gündem, 21 May BAED 2/2, (2013),

68 ALİ HÜSEYİNOĞLU Besides, economic aid from the Greek Ministry of Education provided to the Minority primary schools increased from Euros to Euros between 2004 and Issues regarding the EPATH teachers continued to rank the first place in most of the debates over the Minority education. Major problems kept being raised especially by the Turkish families who were sending their children to the Minority primary schools where the Turkish curriculum is taught by the EPATH teachers. The main complaint of the families was about the insufficient capability of the EPATH teachers to teach the Turkish courses. Such reactions increased especially when new Turkish textbooks provided by Turkey started to be distributed in the region by the beginning of As in the case of Dilina and Kalhas, parents of the school children protested the appointed EPATH by not sending their children to the school for a couple of days. 16 Regarding the low-level of education and insufficiency in teaching the new Turkish textbooks, the EPATH Graduates Association of Rodopi- Evros continued to send letters to the Greek Ministry of Education and Religious Affairs demanding seminars for the EPATH graduates to develop their knowledge and capability to teach with new Turkish textbooks at the Minority primary schools. They also kept proposing the transformation of EPATH into a department of education under a Greek university. Besides reactions from the Turkish Minority, the Greek academicians as well did not hesitate to raise criticism against the functioning of EPATH. 17 In spite of widespread criticisms against the EPATH, no step was taken by the Karamanlis government for solution of the above-mentioned problems; EPATH teachers kept having priority over other Minority graduates of Turkish universities for being appointed as teachers to the Minority primary 15 Stilianidis, Evripidis, Thrace: Model of a Pluralistic, Open, Democratic Society, pp Delinazköy ilkokulunda boykot [Boycott at the Dilina primary school], Gündem 8 October 2004 ; Kalfa ilkokulunda geçici çözüm [Temporary solution at the Kalhas primary school] Gündem, 5 November Anna Frangoudaki, Ĕ Thrakē Allazei: Epimetro scholio gia tēs prooptikes kai ta embodia [Thrace is changing: Concluding Remarks for prospects and hindrances] in Anna Frangoudaki and Thalia Dragona, eds., Prosthesē ochi Aphairesē, Pollaplasiasmos ochi Diairesē [Addition, not Subtraction/ Multiplication, not Division] (Athens: Metaixmio, 2007) pp See also Iris Kalliopi Boussiakou, The Educational Rights of the Muslim Minority under Greek Law, Journal of Ethnopolitics and Minority Issues in Europe (JEMIE), vol. 6, no.1, (2007) pp , ( ). 60 BAED 2/2, (2013),

69 MINORITY EDUCATION IN WESTERN THRACE schools based on the Law No. 695/ organized for them in upcoming years. while no seminar would be Other than problems with EPATH teachers, the Program for Education of Muslim Children (PEM) was another issue that precipitated the debates over the Minority education. It was an 80 percent EU-funded project that started in The main goals of PEM was to enhance the level of the Greek language of the Muslim Turkish children that would assist them integrating into the Greek society under the motto of "Addition, not Subtraction/Multiplication, not Division. 19 During the Karamanlis government, the PEM continued to function by which it contributed for the overall development of the fluency of the Minority children in Greek. It also helped for increasing number of Turkish children continuing secondary and higher education in Greece; the number of those finishing secondary schools, either Greek or Minority ones, increased approximately 60 percent in 2007 compared to the figures of However, the main criticisms raised by the Minority against the PEM in Western Thrace continued in the second half of the 2000s on the basis that this Program was targeting only the Greek curriculum in the bilingual primary and secondary education; it had nothing to do for the development of the Turkish curriculum taught at the same schools. It might be for this reason that some Minority member had interpreted PEM as an assimilation project of the Greek state. 21 Keeping in mind that one of the main aims of the PEM was the gradual integration of the Minority pupils into the Greek society, then, this target would have been quite difficult to achieve in case the Turkish curriculum was completely ignored. In the following years, a few initiatives were actually introduced by the PEM such as teaching Turkish to Greek teachers collaborating with this Program on voluntary basis. However, this was not able to stop major criticism against the one-sided character of this Program, i.e. focusing only on the improvement of the Greek curriculum in a bilingual environment. 18 The Greek Official Gazette, FEK A 264, 16 September For the overall activities of the PEM visit its website ( ). 20 Frangoudaki, Anna; Dragona, Thalia, Eisagōgē, Frangoudaki, Anna; Dragona, Thalia (eds.), Prosthesē ochi Aphairesē, Pollaplasiasmos ochi Diairesē [Addition, not Subtraction/ Multiplication, not Division], Metaixmio, Athens, 2007, p Cengiz Ömer, Azınlık Eğitimi veya Düşmanı Eğitmek [Minority education or educating the enemy ], Millet, 23 November BAED 2/2, (2013),

70 ALİ HÜSEYİNOĞLU Considering from a broader perspective, it was obvious that at a Minority institution where education continued to be provided in both Turkish and Greek languages, special programs such as the PEM, which targeted only the development of the Greek language, could not work efficiently. Here, it seems that one of the core premises of the discipline of education - those educated well in mother tongue can learn a second language more easily and quickly - was overtly ignored or underestimated by officials of the Ministry of Education. Reasons of such an ignorance is another topic of discussion that needs further research and deeper understanding about policies and priorities of the Greek Ministry of Education regarding education of its Muslim Turkish citizens in Western Thrace. Under his MEMP, Karamanlis had promised that Minority graduates of European schools would speak three languages. Nevertheless, this never happened. Leaving aside the third language, i.e. English, the vast majority of the Minority students who finished bilingual primary education still faced significant problems in writing and speaking both languages; they kept finishing their primary education without being fluent either in Turkish or Greek. This picture has not changed since 2009 when PASOK came to the power. As of 2013, almost all of the problems highlighted in this section continues to influence the choice of Minority families for primary and secondary education of their children. A Muslim Turkish child is still not fluent either in Turkish or Greek after six years of bilingual education since Greece has not been able to find solutions for the fundamental problems in the realm of Minority education. As a result, the number of Minority parents choosing monolingual primary and secondary education has recently been increased. This change in the preference of Minority parents constitutes one of the primary reasons why some bilingual Minority primary schools have recently been closed due to very low number (a handful) of Muslim Turkish students. 4. SECONDARY EDUCATION Secondary education in Greece is six years. Half of it, i.e. the first three years after primary education, is included within the scheme of compulsory education while the rest of it constitutes high schools education across Greece. All students finishing secondary schools also have the right to choose vocational high schools. Compared to bilingual primary schools located at each place where Minority members live, there are only two bilingual secondary and high schools across Western Thrace that cannot 62 BAED 2/2, (2013),

71 MINORITY EDUCATION IN WESTERN THRACE satisfy the overall demand of those Minority families who prefer to send their children bilingual school for secondary education. Looking closer to issues in the realm of secondary education of the Muslim Turkish minority within the framework of the MEMP policy of the Karamanlis government, some improvements as well as continuities of problems need to be underlined. First, new Turkish textbooks prepared and printed by the Turkish authorities were finally approved by the Greek state and started to be used in the two bilingual Minority secondary schools for the first time in the academic year. Thus, after a half century, the old and outdated textbooks were replaced by new and modern ones in the Minority secondary education. This undertaking that contributed to the development of the Turkish curriculum was quite welcomed by the members of the Turkish minority. 22 Second, Turkish was introduced in three Greek public secondary schools as an elective course in But, some local Greeks, as that of the local archbishop of the region, Damaskinos, sent letters to the Ministries of Education and Foreign Affairs in which he interpreted the aforementioned course as a time bomb that would cause problems for the region in the future. 24 Third, different programs for the teaching of the Greek language to adult Minority members was also put into practice where people with no knowledge of the Greek language or those who were not fluent in Greek - mainly the Muslim Turks and some Pontiac Greeks that arrived Greece after the dissolution of the former USSR - had the chance to learn the Greek language. These were applied especially in the cities and towns and they were financed by the EU. Similarly, second-chance schools continued to function in some cities and towns of the region mainly for adult Greek citizens who wanted to get a school diploma or even study a Greek university. The number of the Turks participating in these schools remained highly low compared to those Minority members without diplomas from Greek secondary education. Such developments indicate that measures of the Karamanlis government aiming to decrease the overall level of illiteracy 22 Yarım Asır Bekledik [We waited for half a century], Ötüken, 24 January The Ministerial Decision 61539/Γ/ , The Greek Official Gazette, FEK B 867, 10 July See also, McDougall, Gay, United Nations-Independent Expert on Minority Issues, Report on Greece, 18 February 2009, retrieved from GRC,4562d8b62,49b7b2e52,0.html, ( ). 24 Saatli Bomba [Time Bomb], Ötüken, 21 September BAED 2/2, (2013),

72 ALİ HÜSEYİNOĞLU across the country were welcomed by the Turkish Minority in Western Thrace. Unlike the above-mentioned developments, the number of the Minority secondary and high schools in Western Thrace did not change under the Karamanlis government. Contrary to demands of Minority families for founding of new bilingual secondary schools, no bilingual secondary school was opened within the framework of MEMP. As it is emphasized, although the Muslim Turkish minority constituted around 52 percent of the population in the Rodopi region and 45 percent in the Xanthi region, there were 24 public secondary, high, and vocational high schools operating in Rodopi and 37 schools in Xanthi compared to the two Minority secondary and high schools in these two prefectures. 25 These figures show that Minority s demand for bilingual secondary education felt on deaf ears of the Karamanlis government. As a result, most of the Turkish students had only two options; they would either continue going to the monolingual Greek public secondary schools 26 or leave the region and go to Turkey for secondary education that had an extra heavy economic burden for their families. Regarding the establishment of new Minority secondary schools, what Ilhan Ahmet underlined seems to constitute another significant aspect of the MEMP of the Karamanlis government; the lack of dialogue and cooperation between Athens and Western Thrace at different levels. Although Karamanlis emphasized the dialogue with the Minority during his speech in 2004, his government s applications in the realm of Minority education reveal that they were definitely not a product of dialogue between Athens and Thrace. According to Ahmet, the-then Minority MP under the political party of Karamanlis, during his term the Minority MP he met with the Turkish Prime Minister, R. Tayyip Erdogan, almost five times where he had the chance to talk also about the need for establishment of new Minority secondary and high schools in cooperation between Turkish and Greek governments. However, for the same time period, he found no chance to meet with Karamanlis and discuss on such issues although both of them 25 Western Thrace Minority University Graduates Association, Parallel Summary Report on Greece s Compliance with the International Convention on the Elimination of all Forms of Racial Discrimination submitted to the United Nations Committee on the Elimination of Racial Discrimination (CERD) as a contribution of the Periodic Reports of Greece (CERD/C/GRC/19), CERD s 75th Session (3-28 August 2009), July 2009, p See Askouni, 2006, op.cit, pp BAED 2/2, (2013),

73 MINORITY EDUCATION IN WESTERN THRACE were belonging to the same political party, ND. 27 Along with this lack of communication and cooperation within the Karamanlis government, it is quite noteworthy that although Evripidis Stilianidis, the Minister of Education between 2007 and 2009, was elected from Komotini and knew major problems of the Turkish minority quite well. Yet, as the two Minority MPs of the opposition party (PASOK), Ahmet Hacıosman and Çetin Mandacı, underlined, Stilianidis had never given a positive response to demands of the two PASOK MPs for a meeting with them where they would have discussed analytically various problems of Minority education in Western Thrace. 28 On the one hand, the continuity of problems under the MEMP strengthened high dropout rates of Muslim Turkish students at the level of high school. On the other hand, as elaborated in the following section of this paper, it affected the overall performance and success of the Minority students continuing higher education either in Greece or abroad. Although the MEMP of the Karamanlis government supported some programs targeting to fight against the high level of illiteracy within the Muslim Turkish minority, fundamental problems some of which are highlighted above still await solution from today s government of Greece. 5. HIGHER EDUCATION In the pre-1990s, the number of the Muslim Turkish students at Greek universities was highly limited. The vast majority of the Minority students had a poor educational background and very limited knowledge of Greek. Therefore, they were not able to finish even the secondary schools that were compulsory for all students in Greece. Thus, the main trend was to continue secondary education in the neighboring country, Turkey. This started to change slightly in the second half of the 1990s when Greece introduced a measure of positive discrimination for members of its Muslim Turkish minority citizens, i.e. 0.5 percent special quota based on the Law No. 2341/ For the first time, Minority students would sit for the same university entrance exam but they would compete only with those students 27 Interview with İlhan Ahmet, 5 January 2009, ( ). 28 My Interviews with Ahmet Hacıosman, Komotini, 8 August 2009 and Çetin Mandacı, Xanthi, 27 July The Greek Official Gazzette, FEK A 208. BAED 2/2, (2013),

74 ALİ HÜSEYİNOĞLU belonging to the same Minority, not with the majority students of the country. This measure introduced in 1996 enabled a significant increase of Minority students at institutions of the Greek tertiary education. For instance, there were 150 Minority students who won a place at a Greek university in 2002, while this number increased to 400 and 500 in 2006 and 2008 respectively. 30 Within the MEMP of the Karamanlis government, a couple of measures contributed to the increasing numbers of Minority students continuing higher education in Greece. First, the scope of the 0.5 percent quota system was broadened so as to comprise university technology institutes, ΤΕΙ, according to the Law No. 3404/ This implied that Minority graduates of Greek technical high schools would be given the opportunity to benefit from the same measure of positive discrimination and get a place at the Greek technological institutes much easier ever than before. Second, Marietta Giannakou, the then Greek Minister of Education and Religious Affairs, noted during her speech at the Parliament that all Greek citizens entering the Greek universities from 2005 and onwards had to pass the 10 score limit over 20 so that they could have access to any Greek university. Students belonging to the Minority in Western Thrace were not subjected to this regulation. In this respect, this exemption had a significant contribution to the increasing number of Minority students at the Greek tertiary education since a big number of Minority candidates could not score above 10 over 20 at Greek university entrance exams. 32 Third, for the academic years of and the Hellenic State Scholarships Foundation (IKY) granted, for the first time, a total number of 15 scholarships only for the Minority students who would choose graduate education at Greek 30 Stilianidis, Evripidis,Thrace: Model of a Pluralistic, Open, Democratic Society, 2009, p.16. For more information about the special quota application and its consequences see Huseyinoglu, op.cit., Hunault, Michel, MP, Parliamentary Assembly-CoE, Report, Freedom of Religion and other Human Rights for non-muslim minorities in Turkey and for the Muslim minority in Thrace (Eastern Greece), 21 April 2009, ( ). 32 Speech of Marietta Giannakou, Minutes at the Greek Parliament, Period: IA, Meeting D, 8 February 2007, ( ). 66 BAED 2/2, (2013),

75 MINORITY EDUCATION IN WESTERN THRACE universities. 33 Fourth, the 0.5 percent special quota for the Minority members applying for the Greek public sector was also introduced by the Karamanlis government and officially put into practice in January Despite the aforementioned measures put into practice by the Karamanlis government, the numerical difference between the number of those Minority students entering the Greek universities and those graduating has been persisted since the 2000s. A number of Minority students still do not manage complete their education and graduate from their universities while it is rare to witness a Minority student who finishes her/his education on time. The continuity of major problems that Minority students face during their primary and secondary education and their low level of fluency in the Greek language constitute some of the main reasons for the abovementioned numerical disparity at the Greek tertiary education. CONCLUDING REMARKS Recalling what Karamanlis declared on Minority education in 2004 and what the ND-led Greek government did for two terms, it becomes blatant that most of the major promises highlighted by the MEMP were not put into practice. As it is elaborated in this study, repairing the old school buildings, providing educational and technical materials to Minority schools, establishment of new Minority primary schools and monolingual (Greek) kindergartens, and educating some Minority and majority teachers under the PEM were not able to cure fundamental educational problems in Western Thrace that had been affecting everyday life of the Muslim Turks since the 1960s. Having analyzed the first priority of the MEMP under the Karamanlis leadership, this paper argued that the main aim under the MEMP was to solve problems in the realm of Minority education from above, not from below. Else, the first step should have been to start dealing with major problems in the field of nursery and primary education of the Minority in Western Thrace such as opening of bilingual or Turkish nursery 33 The necessary application forms and information about the 5 scholarships retrieved from the website of the Hellenic State Scholarships Foundation (IKY), =/gr/greekscholarships/loipes/thraki.html, ( ). 34 The Greek Official Gazette, FEK A 18, BAED 2/2, (2013),

76 ALİ HÜSEYİNOĞLU schools. Thus, the first priority of the Modern European Minority Policy of the Karamanlis government was actually unable to solve the ongoing fundamental problems of the Minority education. This paper also emphasizes that although the MEMP was officially applied in Western Thrace, the concepts of modernity and European that are highly subjective, vague and open to further discussions were never clarified by the Karamanlis government. This constitutes a terminological weakness of the MEMP to which the then Prime Minister frequently referred during his term in office. 35 The aforementioned analysis on various but interrelated issues of Minority education in Western Thrace depicts that although some significant steps had been taken for the improvement of Minority education in Western Thrace, the interpretation of these two basic concepts by the Karamanlis government was quite different than that of Europe s. Making comparisons between educational regimes of historical minorities across Europe is actually beyond the scope of this paper. On the one hand, some minorities in Europe continued to have even higher education in their own languages - as in the case of the Swedish Minority in Turku/Finland and Hungarian Minority in Transylvania/Romania. On the other hand, some other minorities, e.g. the Turkish minority in Greece, were still rejected to have even nursery education in their own mother tongue. Similar examples about different treatments of national and ethnic minorities across Europe actually contributes to a better understanding what the conceptual understanding of the Karamanlis government was regarding a minority policy based on modern and European values and in what ways it differed from other examples of Minority treatment in the European continent. To conclude, this study underlines that various applications in the realm of Minority education in Western Thrace under the MEMP of the Karamanlis government between 2004 and 2009 had an aspirin impact in a way that it provided some short-term solutions for the fundamental socioeducational problems in the realm of Minority education in Western Thrace. Nevertheless, the Minority was rather in need of some antibiotics that would target structural problems of the Minority education. 35 Οpening speech of Kostas Karamanlis at the 71 st International Fair of Thessaloniki, 8 September 2006, ( ). 68 BAED 2/2, (2013),

77 MINORITY EDUCATION IN WESTERN THRACE As of 2013, almost all of the basic problems that are mentioned above remain unresolved. If today s Greek coalition government under the leaderships of Samaras and Venizelos aims to promote the integration of the Minority with majority of the Greek society, then, the first and foremost important consideration should be to tackle solving major educational problems of the Muslim Turkish minority some of which are elaborated above. At this point, effective dialogue with the Minority members should not be underemphasized. If some new policies regarding the Minority education will continue to be introduced unilaterally without any dialogue and cooperation with members of the Minority, as it has been the case for years since the 1960s, then, it is foreseeable that fundamental educational problems of the Minority will persist in the second decade of the 21 st century. BIBLIOGRAPHY Ahmet, İlhan, Batı Trakya Müslüman Türk Azınlığının Sorunlarıyla İlgili Parlamento Çalışmaları ( ) [Parliamentary Works regarding the problems of the Muslim Turkish Minority of Western Thrace ( )], Askouni, Nelli, Ĕ diarroē tōn mathitōn tēs meionotētas tēs Thrakēs apo tēn ypochreōtikē ekpaidevsē [The dropout rates of the Minority of Thrace at the compulsory education], Frangoudaki, Anna; Dragona, Thalia (eds.), Prosthesē ochi Aphairesē, Pollaplasiasmos ochi Diairesē [Addition, not Subtraction/ Multiplication, not Division], Metaixmio, Athens, 2007, pp Baltsiotis, Lambros; Tsitselikis Konstantinos, Ĕ Meionotikē Ekpaidevsē tēs Thrakēs: Nōmiko Kathestōs, Problēmata kai Prooptikes [Minority Education of Thrace: Legal Framework, Problems and Future Propects], Frangoudaki, Anna; Dragona, Thalia (eds.), Prosthesē ochi Aphairesē, Pollaplasiasmos ochi Diairesē [Addition, not Subtraction/ Multiplication, not Division], Metaixmio, Athens, 2007, pp Cengiz Ömer, Azınlık Eğitimi veya Düşmanı Eğitmek [Minority education or educating the enemy ], Millet, 23 November Frangoudaki, Anna; Dragona, Thalia, Eisagōgē [Introduction], Frangoudaki, Anna; Dragona, Thalia (eds.), Prosthesē ochi Aphairesē, BAED 2/2, (2013),

78 ALİ HÜSEYİNOĞLU Pollaplasiasmos ochi Diairesē [Addition, not Subtraction/ Multiplication, not Division], Metaixmio, Athens, 2007, pp Frangoudaki, Anna, Ĕ Thrakē Allazei: Epimetro scholio gia tēs prooptikes kai ta embodia [Thrace is changing: Concluding Remarks for prospects and hindrances] in Anna Frangoudaki and Thalia Dragona, eds., Prosthesē ochi Aphairesē, Pollaplasiasmos ochi Diairesē [Addition, not Subtraction/ Multiplication, not Division] Metaixmio, Athens, Hellenic State Scholarships Foundation (ΙΚΥ), /greek-scholarships/loipes/thraki.html, ( ). Hunault, Michel, MP, Parliamentary Assembly-CoE, Report, Freedom of Religion and other Human Rights for non-muslim minorities in Turkey and for the Muslim minority in Thrace (Eastern Greece), 21 April 2009, 09/EDOC11860.htm, ( ). Huseyinoglu, Ali, The Development of Minority Education at the Southeasternmost Corner of the EU: The Case of Muslim Turks in Western Thrace, Greece, Unpublished PhD Dissertation, University of Sussex, Interview with Ahmet Hacıosman (MP, PASOK), Komotini, 8 August 2009 Interview with Çetin Mandacı (MP, PASOK), Xanthi, 27 July Iris Kalliopi Boussiakou, The Educational Rights of the Muslim Minority under Greek Law, Journal of Ethnopolitics and Minority Issues in Europe (JEMIE), Vol. 6, No.1, 2007, ( ). Mavrommatis, Giorgos, Ekpaidevontas tēn Meionotēta [Educating the Minority], Elefterotipia, 4 June McDougall, Gay, United Nations-Independent Expert on Minority Issues, Report on Greece, 18 February 2009, retrieved from ml ( ). 70 BAED 2/2, (2013),

79 MINORITY EDUCATION IN WESTERN THRACE Program for Education of Muslim Children, ( ). Speech of Marietta Giannakou, Minutes at the Greek Parliament, Period: IA, Meeting D, 8 February 2007, ( ). Stilianidis, Evripidis, Thrace: Model of a Pluralistic, Open, Democratic Society. The Greek Official Gazette, FEK A 18, The Greek Official Gazette, FEK A 264, 16 September The Greek Official Gazette, FEK B 867, 10 July The Greek Official Gazette, FEK Α 272, 21 December The Greek Official Gazzette, FEK A 208. Western Thrace Minority University Graduates Association, Parallel Summary Report on Greece s Compliance with the International Convention on the Elimination of all Forms of Racial Discrimination submitted to the United Nations Committee on the Elimination of Racial Discrimination (CERD) as a contribution of the Periodic Reports of Greece (CERD/C/GRC/19), CERD s 75th Session (3-28 August 2009), July Οpening speech of Kostas.Karamanlis at the 71 st International Fair of Thessaloniki, 8 September 2006, ( ). 6 stous 10 katoikoys tou Ν. Rodopēs den echoun tēn basikē ekpaidevsē [6 out of 10 Minority members in Komotini had not completed the nine-year compulsory education], Turuncu, 9 August Delinazköy ilkokulunda boykot [Boycott at the Dilina primary school], Gündem 8 October Interview with İlhan Ahmet, 5 January 2009, ( ). BAED 2/2, (2013),

80 ALİ HÜSEYİNOĞLU Kalfa ilkokulunda geçici çözüm [Temporary solution at the Kalhas primary school] Gündem, 5 November Öğretmen ve Encümenlerden Ortak Karar [Common decision from teachers and school boards], Gündem, 21 May Saatli Bomba [Time Bomb], Ötüken, 21 September SÖPA Lağvedilsin ya da çağdaş yüksek öğrenim kurumuna yükseltisin [EPATH to be either dissolved or upgraded into a modern higher education institution], Gündem, 17 February Yarım Asır Bekledik [We waited for half a century], Ötüken, 24 January Yeni Eğitim Yılı, Eski Sorunlar [The new academic year, old problems], Gündem, 21 September Basika sēmeia tōn eksaggeliōn gia tēn Thraki [Basic points of announcements for Thrace], Xronos, 27 January Metra gia tē Mousoulmanikē Meionotēta eksēggeile o k. Karamanlēs [K.Karamanlis declared measures for the Muslim Minority], Macedonian Press Agency, 27 January 2004, ( ). 72 BAED 2/2, (2013),

81 Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi Cilt/Volume 2, Sayı/Number 2, Aralık/December 2013, ss PARTICIPATION OF THE TURKISH LANGUAGE IN DENOMINATION OF MICRO-TOPONYMS IN THE VILLAGES OF SKOPJE s KARSHIAKA REGION Xhemaludin IDRIZI ABSTRACT This paper analyzes and classifies, from the lexical-semantic point of view, the micro-toponyms collected in many villages of Skopje s Karshiaka region. The main focus of the paper is the micro-toponyms with Turkish language origin. The micro-toponyms with Albanian origin and the numerous micro-toponyms with other language origin, such as Turkish, Slavic languages, Greek, Romanian etc. have been noticed. The focus of analysis is on the modalities of the creation of the micro-toponyms within this region, particularly the ones that are being used by the Albanians and other nationalities from this region, regardless whether the villages are inhabited only by Albanians or are mixed. Key Words: Macedonia, Skopje, Turkish, Albanian, microtoponym. ÜSKÜP ÜN KARŞIYAKA BÖLGESİNİN KÖYLERİNDEKİ MİKRO YER ADLARINDA TÜRK DİLİNİN ETKİSİ ÖZET Bu çalışma Üsküp ün Karşıyaka bölgesinde yer alan köylerden elde edilen mikro yer adlarını sınıflandırmakta ve analiz etmektedir. Buradaki temel çalışma Türkçe kökenli mikro yer adları üzerinedir. Bunun yanında Arnavut, Yunan, Slav ve Romen kökenli mikro yer adları da dikkate alınmıştır. Çalışmanın odağındaki konu Karşıyaka bölge sınırları içinde yer alan ve özellikle Arnavutlar ve diğer milletlerin üyeleri tarafından kullanılan mikro toponimlerin oluşmasına yönelik yöntemlerdir. Anahtar Kelimeler: Makedonya, Üsküp, Türkçe, Arnavut, mikro yer adları. Doç.Dr., Xhemaludin IDRIZI, Trakya Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Balkan Dilleri Bölümü - Arnavut Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı; SEEU Tetovë, Fakulteti i Gjuhëve, Kulturave dhe Komunikimit, E-mektup: xhemaludin@yahoo.com. 73

82 XHEMALUDIN IDRIZI INTRODUCTION One of the most known languages that have left tracks in Balkan Languages is the Turkish Language, the language of the Turkish Empire. The Ottoman Empire reigned the Balkans peninsula for almost 500 years. Turks in the Ottoman times influenced this region deeply which can be observed in different fields of everyday life, such as language, architecture and social life. The Turks came in the Balkan Penninsula in 1354 by conquesting Gallipoli. In 1362 they invaded Adrianoupoli, Edirne in Turkish, that became the capital of the Empire. The war in Kosovo in 1389 put an end to the Serbian Monarchy at the same time with its coalition that gathered to help Serbia in that war. During the fifteenth century the Sultan Murat II and the Sultan Mehmet II invaded the whole Balkan Penninsula gradually. Professor Eqrem Çabej says that the Ottomans before they came in Albania were considered mercenaries. The Byzantanian Emperor Andronikos III Paleologos in the occasion of one military expedition in Albania in 1330 in order to cease a rebellion that happened in the south provinces brought Ottoman mercenarries in this region. This first Turkish-Albanian clash had an impact on the linguistics because it makes us believe that the impact of the Turkish Language on the Albanian Language had started even before the invasion of the country (Eqrem Çabej in Studime Gjuhësore, Prishtinë, 1976, f ). During this period the Islam started to spread among the Albanains, which lasted some centuries alternately. The new religion according to Professor Çabej gave a strong incentive to the proliferation of the Turkish Language and it also made the popullation of this region to borrow Turkish words. According to Professor Çabej, the impact of the Turks was an urban one that later spread from the cities to the villages. 74 BAED 2/2, (2013),

83 PARTICIPATION OF THE TURKISH LANGUAGE Morever, the Turkish Language had had a considerable impact on the denomination of places. This can easily be proved by listing some various toponomies of places such as Demir Kapi, Demir Hisar, Saraj, Cair, Gazi Baba, Karshijaka, Arnaqi and many other denominations in this region. In this study, we will focus mainly on the denominations of some villages of Karshiaka in the Skopje vicinity that originate from the Turkish Language. 1.THE POSITION OF SKOPJE S KARSHIAKA The region of Skopje s Karshiaka has the following geographic position: It has a territory of 650 km², whereas its longitude covers a territory of 21º12 E < > 21º38 E and its geographic latitude covers a territory of 41º43 N < φ > 42ºN. Tha habitations of this region according to their positions are divided in: plainy, hilly and mountainous. This region is mainly popullated by Albanians, Macedonians, Turks and others. The region of Skopje s Karshiaka during the medieval time was under the rule of the Byzantine Empire, whereas through the IXth century it was under the rule of the Bulgarian Monarchy headed by Simeon, whereas later on it was ruled by the Serbians. After the death of the Emperor Dushan (1355) along with the occupation of Skopje in 1392 and the assassination of the King Marko (1394) 1 this region eventually fell under the Ottoman s reign that lasted until Microtoponyms in Skopje s Karshiaka viewed from the lexicalsemantic perspective In this section the names of places (oronyms, hydronyms, fitonyms, zoomyms etc) have been clasyfied in some lexical-semantic units. This 1 Shefqet Pllana, në Kako je Marko Kraleviç opevan kod Albanaca, Skopje, BAED 2/2, (2013),

84 XHEMALUDIN IDRIZI model was applied by Vlogjimjesh Pjanka 2 and then Dimka Miteva 3 used it. You can see below the grouping of microtoponyms that originate from the Turkish Language or from oriental languages which were incorporated in the Albanian language through the Turkish Language. A. Names that compose microtoponyms 1. Oronym derven-i: (turkish. derbent, Gorge of a mount, leap - FGJSSH 4 ): Derven (3), Dërveni, Dërveni Shtogut, Dërveni Ferrave, Dërveni Shumjakut. hise: (turkish. Share, part): Ist e Shtejnve (te). hon-i: ( turkish. hon- i, a deep hole with craggy sides, abyss, gulf- FGJSSH) : Honi (te), Ka Honi, Honi Qamilit (te). karaxhica: ( turkish. karaxha (karaca), an animal without horns whose meat is delicious, black) Karaxhica e Poshtër, Karaxhica e Epër. kërnjevë: (turkish. kër-kërnalle-a dry and deserted place)(fgjssh): Kërnjevë. pekmezavec (:turkish. pekmez,( musht ), sweet fruit juice, usually from grape, by simmering it and cut by alcaline solution, which is used as a food but it can also be kept for a long time - FGJSSH): Pekmezavec. qosh (:turkish. küše, në kënd- FGJSSH): Corner. tepe (:turkish. tepe, maje - FGJSSH): Poll. top-i: ( turkish. top - FGJSSH ) Ingjitopet - Ball. tumba (:turkish. tumba, a tump in a flat area ): Tumba, Tumba (te), Tamë, Golla Tumba, Tumbe Kacarve, Tumba Arës Belulit, Tumbaleke, Tumba e Madhe, Tuma e Nishanit, Tuma Zhelit (te), Tuma e Silbinecit, Taume Vogël, Tumba Rrumbullakët, Tumba Mixhës Adem, Tumba Vogël, Tumba Haxhis (te), Visoka Tumba, Krajna Tumba, Sredna Tumba. 1 P.Skok, Iz toponomastike Juzne Srbije, Beograd Vlogimje` Pjanka, Toponomastika na OPB, Skopje 1970, f Dimka Miteva, Toponimijata na Strumifko, Skopje 1989, f FGJSSH Fjalor i gjuhës së sotme shqipe Contemporary Albanian Dictionary. 76 BAED 2/2, (2013),

85 PARTICIPATION OF THE TURKISH LANGUAGE 2. Names in the composition of the toponyms that have to do with minerology (minerals) kumsall (:turkish. kumsal, a place with sand, (alb. kum-i,rërë,- sand ) FGJSSH): Kumsall. madem-i (:turkish. madde, mineral, (alb. madem, mineral-, -FGJSSH - mineral): Madeni, Madeni (te) (2). 3. Hidronyms 3.1. Names in the composition of the toponyms that have to do with flowing waters, backwaters etc etj. baltë-a: ( turkish. batak, FGJSSH): Balta (te) - mud banjë-a( :turkish. banyo), (alb.banjë, ujë rrjedhës i ngrohtë- - FGJSSH) - flowing hot water) Banja. bunar-i (:turkish. pınar) (alb.pus FGJSSH - well): Bunari (te) (2), Duri Bunari, Demirov Bunar, Novi Bunar, Na Bunar, Bunari Vitellit (te), Bunari Kokolit (te), N'Fund t'bellbunarit. çeshmë-a ( alb.çezmë-a FGJSSH drinking fountain) : (turkish, çešme drinking fountain ): Çeshma (7), Çeshmet, Çeshmet (te), Çeshme Epër (2), Çeshme Poshtër (3), Çeshme Xhamis, Çeshme Mixhës, Çeshme Midisme, Çeshme Mejxhës, Çeshme Ademit, Çeshma te Guri Bardhë, Çeshma n'mullakë, Çeshma Kadris (te), Çeshmiçe (2), Çeshma Gorna, Çeshmine, Çeshma ndër Katound, Çeshma Furrës, Çeshma Shkollës, Çeshma Agushit, Çeshma Re, Çeshma Vjetër, Çeshma Jahis, Çeshma Hankës,Çeshme Vërlevës, Çeshme Ftoft, Çeshme Farokit, Çeshme Ibishit, Çeshme Munxhicës, Çeshme te Kroj Kepit, Çeshma Çelit, Çeshma m'an t'abdis, Çeshma e Mixhës, Çeshme Demës, Çeshme Moranës, Çeshma Sulltansuj, Çallakova Çeshma, Çeshme Gaberit, Çeshme Murishtes, Gorna Çeshma (4), Efina Çeshma, Dren Çeshmiçe, Golema Çeshma, Jonuzova Çeshma, Kadifina Çeshma, Musova Çeshma, Dollna Çeshma, Sellska Çeshma (2), Zejnillova Çeshma, Daboska Çeshma, Sejfova Çeshma. gjol-i (:turkish. gӧl, lake alb. liqe.fgjssh): Gjol, Gjolon (kaj), Xholi Sallakovës. ilixha (:turkish, lica, (ëllëxha), - spa ): Ilixhja. kajnak-i (:turkish. kaynak, - spring): Kajnaki, Kajnaki (te), Dollni Kajnak, Gorni Kajnak, Kajnaki Keç, Kajnaki Zimberit, Kajnaki Bozhinit (te). su (:turq, su, - water ): Sulltansuj. BAED 2/2, (2013),

86 XHEMALUDIN IDRIZI 4. Plant and animal kingdom Names of plants in the composition of microtoponyms (fitonyms) gjul (:turkish. gül, - a rose): Gjuleno. orgovan (: turkish. erguvan, a flower with a beautiful color, jorgovan, Syringa Vulgaris ): Orgovani, Orgovanet (te) Names of parts of plants in the composition of microtoponyms filis-i (: turkish. filiz, - offspring, ramification- alb. filiz. FGJSSH): Filiskët, Filiz Buka Names that have to with forsts and forstry in the composition of the microtoponyms orman (:turkish. orman, - a densed forest): Orman. domuz (:turkish. domuz, - pig, pork), Sus domesticus ): Domuzluk. 5. Names that mark economic, cultuar and historic activities and other names in the composition of microtoponyms 5.1. Names that mark people s various economic activities in the composition of microtoponyms Names in the composition of microtoponyms that have to do with farming Names that have to do with farm area mera (:turkish - arab. mer a, meadow alb. kullotë- FGJSSH) 1. Mera Names that have to do with the livestock gjybre (:turkish. gübre, pleh - garbage): Gjybra Aleksës (te), Ndër Mondra Gjybre Names in the composition of microtoponyms that have to do with agriculture Names in the composition of microtoponyms that have to do with agricultural objects 1 Eqrem Çabej, Studime rreth etimologjisë së gjuhës shqipe, në Studime filologjike nr.3 / 1964, f. 27, BAED 2/2, (2013),

87 PARTICIPATION OF THE TURKISH LANGUAGE dibeg (:turkish. dübeg, dybek për bollgur, mjet në të cilin bluhet gruri a tool for milling flour) Na dibeg Names in the composition of microtoponyms that have to do with other activities from the huamn economic activities furrë-a (:turkish. fırın, furrë-a FGJSSH - oven): Furra (te)(2), Furre Qireçit (te)(2), Furrte Jasharit (2). qimir-i ( : turkish, kӧmür, alb. qymyr, lëndë djegëse e ngyrtë...- FGJSSH cobbles, solid combustibles) Gropa Qimirit Names in the composition of microtoponyms that have to do with roads and other traffic objects çuprija (:turkish. köpru, urë-a a bridge): Çuprijan (2), Quprijan. kalldërma (:turkish. kalldırım, alb. kalldrëm, rrugë e shtruar me gurë FGJSSH a cobbled road ): Kalldërma (3). xhade (:turkish. cade, alb. xhade, rrugë e gjerë, rrugë kryesore-fgjssh - highway): Xhade Names in the composition of microtoponyms that have to do with cultural, spiritual and material human objects Names in the composition of microtoponyms that have to do with social and other objects hisar (:turkish-arab. hisar, alb. fortifikatë - fortification): Hisar, Isar (4) kala (:turkish. kale, alb. kala-ja vend i rrethuar me mure të larta dhe i pajisur me mjete luftarake- FGJSSH fortress, castle): Kale (1) kullë-a : (:turkish. kule, alb. kullë FGJSSH - tower): Kulla (2), Kullë, Kulla e Idriz Hoxhës, Kulica, Pod Kulla. mëhallë-a (:turkish. mahalle, lagje, mëhallë FGJSSH - neighbourhood): Mëhalla Epër, Mëhalla e Pilve, Mëhalla e Hasallarve, Mëhalla e Sedve, Mëhalla Lale, Mëhalla Kovaçe, Mëhalla Zimallar, Mëhalla Dautallar, Mëhalla Lamallar, Mëhalla Kasamallar, Mëhalla Kacallarve, Mëhalla Bacallarve, Mahalla e Çaushve, Mahalla Medisme, Mahalla Poshtër, Mahalla Çeshmes, Mahalla Krojt, Mahalla Dushkit Vogël, Mahalla Këndejme, Mahalla Përtejme, Mahalla Rexhallarve, Mahalla Domallar, Mahalla Shumbat, Mahalla Kalla, Mahalla Golla, Mahalla Lilallar, Mahalla BAED 2/2, (2013),

88 XHEMALUDIN IDRIZI Leshka, Mahalla Karçe (2), Mahalla Alisan, Mahalla Xholla, Mahalla Imerallar, Mahalla Kalis, Malla Gojnice, Sredno Mallo Names in the composition of microtoponyms that have to do with military and other objects karakoll (:turkish. karakol, alb. karaullë, postë policie FGJSSH a military camp, police station ): Karakoll. çador, çadër, (: persian- turkish, shator, alb. çadër FGJSSH a tent) : Pashini Çadori, Çador, Çadori, Çadorite (kaj) Emra në përbërje të mikrotoponimeve që lidhen me objekte të kultit teqe : (: turkish., tekke, alb. teqe FGJSSH - masjid) Teqe 1, Teqja Kadriut. tylbe (:arab, türbe, and de turkish. tülbe, alb. tylbe, varri i të afërmve a kinship grave): Tylbe. xhami-a (:arab. xhamaa, alb. xhami FGJSSH a mosque): Xhami, Xhamija, Xhamaja, Xhamia (4), Xhamia (te), Xhamiata, Xhameja (te) Names in the composition of microtoponyms that have to do with properties çivllak (:turkish. çiftlig, alb. çiflig, pronë e trashëgueshme e feudalëve ose e çifligarëve- FGJSSH an inherited feudalist property): Çivllak Names in the composition of microtoponyms that have to do with borders sinur (: turq, sınır kufi a border): Sinur, Sinor, Names of things in the composition of microtoponyms bajrak-i (:turkish. bayrak, alb. flamur FGJSSH a flag): Bajraki (te)(2). gjygim-i ( :turkish. gügüm, alb.gjym FGJSSH a tea pot/ kettle): Ka Gjygimi. kallkan (:turkish. kallkan,, alb. mbrojtës, mbrojtës FGJSSH a defender): Kallkan. kazan-i (: turkish. kazan, alb. kazan- FGJSSH - boiler ) : Jaboliçki Kazan. tas-i (: turkish.tas, alb.tas-i FGJSSH a cup, a mug): Tasi (te). topall-i (:turkish. topal, alb. i gjymtë, i çalë, çalaman- FGJSSH a crippled man, disabled): Topallçe. 80 BAED 2/2, (2013),

89 PARTICIPATION OF THE TURKISH LANGUAGE torbë-a ( : turkish. tobra, alb.strajcë, torbë FGJSSH a bag): Pes Torbë, Prazna Torba. xhelepajc (: turkish. xhelep, alb. xhelep-i,tregtar bagëtish, por dhe xhelep-i, tatim që paguhej për bagëtinë në kohën e pushtimit osman dhe të regjimeve të kaluara FGJSSH a tax that used to be paid for the cattle during the Ottoman Empire and other former empires): Xhelepajc. 6. NAMES OF KINSHIP 6.1. Names in the composition of microtoponyms that have to do with relatives, kinship, age, sex etc. hallë-a (: turkish. hala, alb. hallë, motra e babait FGJSSH an aunt): N Kep t Hallës Qokë, N Kepa t Hollës Matjane. mejxhë-a :( turkish. amca, alb. mixha, mixhë fjalë krahinore, vëllai i babait- FGJSSH an uncle): Bunari Mejxhës Ajdin, Çeshma Mejnxhës Mustaf. mixhë-a : njësoj si më parë an uncle: Çeshma Mixhës Sallah, Çeshma Mixhës Rahim, Dulleja Mixhës Hakik, Mullini Mixhës Asman, Mullini Mixhës Hisen, Mullini Mixhës Ferat, Mullini Mixhës Nezir, Mullini Mixhës Nesim, Mullini Mixhës Qazim, Mullini Mixhës Ramadan Seferit, Mullini Mixhës Met, Mullini Mixhës Haxhi Mamut, Mullejni Mixhës Hajdar, Tumba Mixhës Adem, Te Zelenikja Mixhës Sulë, Te Strana Mixhës Ramis, Llami Mixhës Bislim Names of professions, social appointments or posts in the composition of microtoponyms aga-i (: turkish. aga, alb. njeri me influencë, kryetar fisi, vëlla i madh FGJSSH an influental man, elder brother, head of a tribe) N Rrafsh t Amet Agës. allvaxhi (:turkish. helva, hellvaxhi, alb. hallvaxhi, këtu tokë e butë dhe e mirë e krahasuar me hallvën FGJSSH a mild and good soil compared with halva (a sweet turkish cookie)): Allvaxhejca. asker-i (:turkish. asker, alb. ushtar-i): Gjurët e Askerve (te) a soldier. beg-u (:turkish, bey, alb. beg-titull turk, shq. beg- bej/u FGJSSH a turkish status/ social title - BEY): Loma Begut. BAED 2/2, (2013),

90 XHEMALUDIN IDRIZI çaush-i (:turkish, çaush, alb. çaush-i,nënoficer me gradën e rreshterit në ushtrinë e Perandorisë Osmane FGJSSH military officer): Mahalla e Çaushve. çallak (:turkish. çolak, alb. i gjymtë - crippled): Çollakova Çeshma. hajdut (:arab. hajdud, alb. hajdut,vjedhës FGJSSH A thief): Shpella e Hajdutve. haxhi-u (:arab. haxhi, alb. titull që merret pas shkuarjes në haxhillëk në Mekë dhe Medinë, në Arabinë Saudite FGJSSH pilgrimage/ pilgrim): Ara e Haxhis, Bunari Ali Haxhis, Mullajni Haxhi Hamdis, Mullajni Haxhi Kadris, Shpella Haxhis, Te Tumba Haxhis, Te Kroj Haxhis, Te Mullini Haxhi Hajrushit, Te Zabeli Haxhi Jonuzit. hoxhë-a ( : pers.- arab. alb. kler muhamedan FGJSSH an imam in a mosque): Mullajni Hoxhës, Prroj i Hoxhës, Ara Hoxhës (2), Ara e Hoxhës (te)(3), Kroj Hoxhës (te), Lisi Hoxhës (te), Gjuri i Hoxhës (te), Kodra e Hoxhës, Kepi i Prrojt Hoxhës, Kulla e Idriz Hoxhës, Xhollet e Hoxhës, Zabeli i Hoxhës. Shpella Oxhës. Përzhali Oxhës (2), Te Bafçe Oxhës, Nivata Oxhoa. kaçak-u (:turkish. kaçak, alb. kaçak, i ikur, i arrestuar detained, runaway) - FGJSSH: Kroj Kaçakve. pasha-i (:turkish. pasha, alb. titull i lartë turk FGJSSH pasha, a high turkish social status/ grade): Pashini Çadori, Pashina Rupa. qeha/ja (:turkish. kahya, alb. qeha-ja, kujdestar i pasurisë së beut FGJSSH a Bey s wealth warden): Te Vorri Nexhip Qehajs. qor-i (:turkish. kor, alb. qor-i, i verbër FGJSSH - blind): Qori. spahi (:pers. sipah, alb. spahi-u,feudal në Perandorinë Osmane- FGJSSH a feudalist): Ara Spahis, Lamte Spahijve (3), Loma Spahis, Udha për te Lomte Spahijve. sulltan (:arab. sulltan, alb. sulltan, titull i lartë turk në Perandorinë Osmane- FGJSSH A Sultan): Çeshma Sulltansuj. sheh-u (:pers. kral, sheh, alb. sheh-u,tani i pari i një sekti mysliman ose i një teqeje të këtij sekti (me përjashtim të bektashinjve), që predikon dogmat e islamizmit dhe zhvillon ritet fetare FGJSSH - the first man of an islamic sect/ denominational or the first one of a masjib that predicates islamic dogms and develops religious ceremonials - ): Bregi Shehit, Mullajni Shehit. 82 BAED 2/2, (2013),

91 PARTICIPATION OF THE TURKISH LANGUAGE 7. Etnonyms and Proper Nouns in the Composition of the Microtoponyms 7.1. Etnonyms kaur (:turkish. gavur, alb. i krishterë, kaur, i pamëshirshëm merciless, cristian ) : Vneshte Kaurit. maxhir (: turkish. muhacir, muhaxhir, alb. i ardhur nga vende të tjera: Shpelle Maxhirit - newcomer. torbesh (: turkish. dort-besh,- as in Romanian cinc, alb. njeri i përkatësisë së konfesionit mysliman, që flet maqedonisht a person that belongs to muslim religion who speaks Macedonian ): Kroi Torbeshe, Kepi Torbeshe, Prroj Torbeshit, Prroj Torbeshve, Bunari Torbeshit Nofka (Nickname) Kurt (turkish. kurt, alb. ujk - wolf- ): Arte Kurtve. 7.3.Proper nouns, names of people Female names Asanajca (: by Asan) : Kroj i Asanajcës Fountain-head of Asanajca. Gjul-a (: turkish. gül, trëndafil a rose); Gjylafoska. Ibishica (: Ibish- deminutiv by name Ibrahim ): Ibishica (4). Maksute( : from Maksut female sex): Shpella Maksutes, Maksuticat Masculine names Abaz: muslim origine : Kroj Abazit (te), Bunari Abazit (2). Abdi: islamic name: Çeshma m An Abdis, Kroj Abdis (te), Stani Abdis An Abdis drinking fountain, Abdulla: islamic name : Kroj Abdullahit. Adem: - islamic name : Çeshma Ademit, Kroi i Ademit, Kolibte Ademit (te), Livadhi Ademit (te), Gjiri Ademit, Tumba Mixhës Adem. Adil: - islamic name : Kroi i Adilit, Rahi i Adilit. Agush: - by name Aga: Lisi Agushit, Çeshma Agushit. BAED 2/2, (2013),

92 XHEMALUDIN IDRIZI Ali: - islamic name: Alilova Karpa, Ara e Alisë (te), Bunari Ali-Haxhis, Mullejni Alis. Alil: - islamic name,vneshte Alilit (te) Alil s vineyard, Alilovi Nivje, Alilov Prisoj, Alilovi Kolibi, Alilova Çeshma, Alit: - islamic name,ungari Alilit, Kodra Alitit, Alitovi kolibi. Alisan: - islamic name: Mahalla Alisan. Ajdin: - islamic name: Bunari Mejnxhës Ajdin. Amet: - islamic name: N Rrafsha t Amet Agës, Kodra Ametit. Amat: - islamic name: Arat e Amatit. Amzi: - islamic name: Te Ara Amzit. Arun: - islamic name: Dardha Arunit (te). Aqif: - islamic name: Mullajni Aqifit, Stani Haxhi Aqifit. Asan: - islamic name: Bunari Asanit, Asanova Çeshma, Asanovo Tërlla. Asman: - islamic name.osman:mullini Mixhës Asman. Asim: - islamic name: Asimova Niva. Asllan: - islamic name: Arte Asllanit (te), Raja Asllanit. Atulla: - islamic name: Atullovka. Avdi: - islamic name: Kroj i Avdisë. Aziz: - islamic name: Kroj Azizit, Prroj Azizit, Ujte Azizit. Azem: - islamic name: Rrafsha Azemit (2). Bajram: - islamic name : Te Thonat e Bajramit, Rrungaja e Bajromit, Bajramova Tërlla, Bajramovi Çeshmi, Izvorot Bajramovski. Baki: - islamic name: Te Gurte Bakis At Baki s Stones. Beçko: hipokoristik by name Beqir, islamic name: Ka Arat e Beçkut at Beck s fields. Bejto: - islamic name: Ledina Bejtës Bejta s field. Beçir: - islamic name: Kroi i Beçirit (te) Beqir s fountain head. Belul: - islamic name: Kroi i Belulit (te), Tumba Arës Belulit The tump of the Belul s field. Berom: derives from the islamic name Bajram: Mullajni Beromit Berom s mill. Brahim: deminutiv by name Ibrahim, - islamic name: Te Loma Brahimit. Cami: derives from an islamic name Hasan -emër islam - islamic name: Udha e Tërllës Camës The road of Terla Cama. Com: derives from Hasan: Mullajni Comit Com s mill. Çerim: - islamic name: Çerimova Niva Cerim s field. 84 BAED 2/2, (2013),

93 PARTICIPATION OF THE TURKISH LANGUAGE Dalip: - islamic name: Kroj i Dalipit (2), Udha e Krojt Dalipit- the road of the Dalip s fountain head. Daut: - islamic name: Gropat e Dautit, Ksule Dautit The holes of Daut, Daut s hat. Demë: deminutiv by turkish name Demir: Çeshme Demës, N Xholl t Demës, Te Kroj Demës, Lisat e Demajrit, Ka Livadhi Demejrit, Livadhi Demirit (2). Destan: - islamic name: Tërlla Destanit. Dilë: deminutiv by name Dilaver: Bregi Dilës. Dullë: - deminutiv by name Abdulla, islamic name, Stani Dullës. Emre: - islamic name: Ka Arat e Emres. Etem: - islamic name: Kroj Etemit (te). Fariz: - islamic name: Proj Farizit. Farok: - islamic name Faruk: Çeshme Farokit. Fazli: - islamic name: Rrunga e Fazlijës. Fejzë: - islamic name Feyzi: Are Fejzës, Kodre Fejzës, Fejzova Niva, Fejzova Livada. Ferat: - islamic name : Mullini Mixhës Ferat, Rrafsha e Feratit. Faruk: - islamic name: Faruk: Zalli Farukit. Feta: - islamic name: Zatka Feta Kazës. Fezë: - islamic name - Fejzë: Te Bresti Fezës. Garip: - islamic name: Te Kroj Garipit. Hajdar: - islamic name: Kepi Hajdarit, Mullajni Mixhës Hajdar. Hajrush: - islamic name: Te Mullini Haxhi Hajrushit. Hakik: - islamic name: Dulleja Mixhës Hakik. Halil: - islamic name: Kroj Halilit (2), Lugi Halilit, Te Mullini Halilit, Te Rrafsha Halilit, Këpi i Halilit. Hamdi: - islamic name: Ara e Hamdis (te), Mullejni Haxhi Hamdis, Zabeli Hamdis. Haqem: - islamic name from Hakim - : Mullajni Haqemit. Hasan: - islamic name: Kroj i Hasan Agës, Ara Hasanit, Ura e Hasanit. Hashim: - islamic name: Ara e Hashimit (te), Laki Hashimit. Haxhijaha: - islamic name, composite = haxhi + Jaha A pilgrim composition: Te Mullini Haxhijahës. Hetem: - islamic name: Mullajni Hetemit. Ibish: - islamic name: Ibishevc, Çeshme Ibishit. Ibraim: islamic name: Kroj i Ibraimit, Te Bunari Ibrahimit, Ibraimovci. BAED 2/2, (2013),

94 XHEMALUDIN IDRIZI Idriz: - islamic name: Ara Idrizit (ka), Kodra e Idriz Hoxhës, Mullajni Idrizit (te). Iljaz: - islamic name: Kroj i Iliazit. Imer: - islamic name: Te Lejtheja Imerit, te Ura Imerit, Imerovci. Isak: - islamic name: Are Isakut, N Kodër t Isakit, Rrafsha Isakut. Isen: - islamic name: Te Ferrat e Isenit, Te Kashtej e Mixhës Isen, Ura Isenit, Grope Isenit. Ismail: - islamic name: Are Ismailit, Loma Ismailit, Ismailova Rupa. Isouf: - islamic name from Jusuf. : Ara Isoufit Izet: - islamic name: Are Izetit. Jahi: : - islamic name from Jahja Çeshma Jahis, Kepi i Jahis. Jakup: - islamic name: Mullejni Jakupit (te), N Krie t Jazit t Mullejnit Jakupit, Jakupova Niva. Jashar: - islamic name: Stani Jasharit, Furrte Jasharit, Te Mullejni Jasharit, Te Guri Jasharit, Zalli Jasharit. Jesuf: from Jusuf: Mullejni Jesufit. Jonuz: - islamic name: Te Zabeli Haxhi Jonuzit, Zalli Jonuzit, Jonuzov Doll, Jonuzova Çeshma, Jonuzov Grob (2), Livadini Jonuzovi. Jusuf: - islamic name: Jusufovo Tërllo. Kadri: - islamic name: Çeshma Kadris, Dardha Kadris, Teqja e Kadriut, Ara Kadris (2), Mullajni Haxhi Kadris. Kasam: - islamic name: Kasamova Livada. Kurtesh: - islamic name: Rrafsha e Kurteshit. Kurtish: - islamic name: Mullejni Kurtishit. Lame: - deminutiv by name Islam : Arte Lamit. Lilë: - deminutiv by name Halil: Kroj i Lilës. Lazam: - Te Mullini Mixhës Lazam. Liman: - islamic name: Dardha Limanit, Mullajni Limanit. Loki: - deminutiv by name Lokman: Ura e Lokit. Maksut: - islamic name: Stani Maksutit, Maksudovo Ornica. Mamut: - islamic name: Mullini i Mixhës Haxhi Mamut. Medë: - islamic name Medi: Ujti Medës. Mersel: - islamic name: Mali Merselit, Mullejni Merselit. Met: - deminutiv by name Memet: Mullini Mixhës Met, Metovske Korije. Mexhit: - islamic name: Loma Mexhitit, Mullajni Mexhitit. Miftar: - islamic name: Ara e Miftarit. Muharrem: - islamic name: Rrafsha e Muharremit. 86 BAED 2/2, (2013),

95 PARTICIPATION OF THE TURKISH LANGUAGE Murat: - islamic name: Are Muratit, Te Kodra Muratit, Muratovo. Musë: - islamic name: Arte Musës, Ara Musës, N Shullo t Arte Musës, Livadhi i Musës, Shullarte Musës, Musova Çeshma. Mustafa: - islamic name :Stani Axhi Mustafës, Ara e Haxhi Mustafës, Çeshma Mejnxhës Mustafë, Dardha Mustafës. Nazif: - islamic name: Mullajni Nazifit. Nebi: - islamic name: Livadhi Nebi Agës. Nesim: - islamic name: Kroj Nesimit, Mullini Mixhës Nesim. Neshat: - islamic name: Te Llombi Neshatit. Nexhip: - Islamic name : Te Vorri Nexhip Qehajs. Nezir: - islamic name: Ija Nezirit (te), Kroj Nezirit, Mullini Mixhës Nezir. Nunë: - islamic name from Zenun: Gropa Nunës. Nurçe: - deminutiv by name Nuri: Ledina Nurçes (te). Nuz: - deminutiv by name Jonuz: Livadhi Nuzit (te). Osman: - islamic name: Kroj i osmanit, N Çafë t Osmanit t Epër, N Çafë t Osmanit Poshtër, Ujte Osmanit (te). Qamil: - islamic name: Dardha Qamilit (te), Hani Qamilit (te). Qazim: - islamic name: Mullini Mixhës Qazim. Qerim: - islamic name: N Tamb t Qerimit, Zabeli Qerimit. Ramadan: - islamic name: Mullini Mixhës Ramadan Seferit, Ramadaniçino. Raman: - islamic name: Ramanoo Tërllo. Ramë: - deminutiv by name Ramadan: Zabeli Ramës, Livadhi i Ramë Balozit, Gropa e Mixhës Ramë. Ramiz: - islamic name: Te Strana Mixhës Ramiz. Rasim: - islamic name: Çeshma e Mixhës Rasim, Gjiri Rasimit. Rexhep: - islamic name - : Rexhepova Livada. Rexhë: - deminutiv by name Rexhep: Xhollte Rexhës. Rizah: - islamic name: Ara Rizahit. Rrahman: - islamic name: Shpella Rrahmanit. Rrustem: - islamic name: Rrustemovo Ramno. Sadik: - islamic name: Livadhi Sadikit, Ara Sadikit. Safë: deminutiv by name Sefedin: Are Safës. Sali: - islamic name: Ara Salis (te), Zabeli Salihit. Sallah: - islamic name: Livadhi Sallahit (te), Çeshme Mixhës Sallah. Saqip: - islamic name: Mullejni Saqipit. Satif: - islamic name Safit: Tërrlla Satifit. BAED 2/2, (2013),

96 XHEMALUDIN IDRIZI Sedë: - deminutiv by name Sejdi: N Kodër t Sedës. Sefer: - islamic name: Ara e Seferit (te), Kroi i Seferit, Livadhi i Seferit. Selam: - islamic name: Kepi Lugut Selamit, Lugi Selamit. Sefë: - diminutiv by name Sefedin :Ara Sefës. Sejfo: Sejfova Çeshma. Selë: - deminutiv by name Salajdin: Gjuri Selës (te). Selim: - islamic name: Livadhi i Selim Lushit, Selimoska, Te Gjuri Selimit. Selman: - islamic name: Ara Selmanit, Kodra Selmanit, Livadhi Selmanit, Te Fiste Selmanit. Senë: - deminutiv by name Isen: Kroj Vneshve Senës. : Vneshve Senës. Sinan: - islamic name: Mullajni Sinanit, Stani Sinonit. Sulë: - deminutiv by name Sulejman: Kroj n Vi t Livadhit Sulës, Kodra Sulës, Livadhi Sulës, Lugi Sulës, Mullejni Sulës, Te Zelenikja e Mixhës Sulë, Vorri Sulës (te). Shaban: - islamic name, emër muaji name of a month: Elbi Shabanit, Stani Dimi Shabanit, Shabanovi Kuqarçinja, Kroj Shabanit. Shahin: - derives from the turkish name Sokol, : Mullajni Shahinit. Shemë: - deminutiv by name Shemsedin: Te O Vra Shema: Tahir: - islamic name: Kurrija Tahirit (2), Te Ara Tahirit. Tafë: - deminutiv by name Mustafë: Ara e Tafës. Temë: deminutiv by name Demir: Kroi i Xhubres Temës. Vesel: - islamic name: Kroji Veselit, Mullajni Veselit, Te Vorri Veselit. Xhabir: islamic name: Mullajni Xhabirit. Xhamë: - deminutiv by name Xhemil: Strana Xhamës. Xhelë : - deminutiv by name Xheladin, emër islam: Stani Xhelës (te), Zabeli i Xhelës. Xhemë: - deminutiv by name Xhemil: Gropte Xhemës. Xhemajl: islamic name: Stani Xhemajlit (te). Xhepë: - deminutiv by name Rexhep: Kroi Xhepës, Mullajni Xhepës, Stani Xhepës. Zeqir: islamic name: Mullajni Zeqirit. Zimber: islamic name: Kajnaki Zimberit. 88 BAED 2/2, (2013),

97 PARTICIPATION OF THE TURKISH LANGUAGE CONCLUSION In this paper microtoponyms collected in the large numbers of Skopje s Karshijaka s villages, that derive from the Turkish Language, are viewed from the lexical-semantic perspective. The names of the places (oronyms, hydronyms, fytonyms, zoomyms etc) are classified in some lexical-semantic units. In this paper, the microtoponimical materials collected in this region, that derive from the Turkish Language, and which are used from the local inhabitants, are treated in a way that semantic explanations are given for them. The microtoponyms of this region are classified in some spheres : oronyms, names in the composition of microtoponyms that have to do with mineralogy, with flowing waters, with backwaters etc, names of plants (fytonyms) names of parts of plants, names of planted areas, names that have to do with forests and forestry, names of animals (zoonyms), names that mark places where animals are kept, names that mark economic activities, cultural-historical and others, names that have to do with cattles, names that have to do with the agriculture names that have to do with agricultural areas, names that have to do with agricultural objects, other names that have to do with ordinary human activities, names that have to do with roads and other traffic objects, names that have to do with cultural, spiritual, and material objects, names that have to do with human s social objects and others, names that have to do with cultural and administrative objects, names that have to do with military objects and other objects, objects that have to do with objects that mark a cult/ worship, names that have to do with property, names of things, names of kinship, names of social professions, etc, etnomyms and proper nouns, etnonyms, nicknames, peronal names, female names, masculine names. Some of the microtoponyms, that were considered above, are used by either Albanian community and Macedonian community, Turkish community and other communities from this region. The impact of the Turkish Language is considered to be bigger among the Albanians as a result of the five century presence of the Ottoman Empire as well as the islamic religion. BAED 2/2, (2013),

98 XHEMALUDIN IDRIZI BIBLIOGRAPHY Ansiklopedik Türkçe Sözlük, İnkılap ve Aka, İstanbul, Çabej E. Studime Gjuhësore, Prishtinë, Demiraj Sh. Gjuhësi Balkanike, Shkup, Dimka Miteva, Toponimijata na Strumifko, Skopje, 1989, (f ). Fjalori i gjuhës së sotme shqipe, Tiranë, Haxhi-Vasileviç J. Skople i njegova okolina, Beograd, Qorvezirovski M.- Sejfula Q. Makedonca Türkçe Sözlük, Üsküp, Shefqet Pllana, në Kako je Marko Kraleviç opevan kod Albanaca, Skopje, Skok P. Iz toponomastike Juzne Srbije, Glasnik Skopskog nauçnog drustva, knj.xv XVI, Skople,1936. Temel Türkçe Sözlük, 1,2,3,4, Semsedin Sami, KAMUS-I TȔRKI, (sadeleştirilmiş ve genişletilmiş), Tercüman, Genel Kültür Yayınları. Trifunovski J. Poreçieto na Kadina Reka, Posebni izdanija, knj. 3, Istoriskofilozofski oddel. Filozofski fakultet, Skopje, 1952, ( str.1-112). Trifunovski J. Sliv Markove Reke, Antropogeografska posmatranja, knj.7, Filozofski Fakultet na Univerzitetot Skopje, Skopje, 1958, (str ). Türk Dil Kurumu, Okul Sözlüğü, Ankara, Vlogimje Pjanka, Toponomastika na OPB, Skopje, 1970, ( f ). 90 BAED 2/2, (2013),

99 Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi Cilt/Volume 2, Sayı/Number 2, Aralık/December 2013, ss FEDERALİZM ÜNİTERİZM İKİLEMİNDE SIRP-HIRVAT- SLOVEN KRALLIĞI NDA SİYASAL YAŞAM ( ) ÖZET Hakan DEMİR * Bu makalede yılları arasında siyasal varlığını devam ettirmiş olan Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nda üniterizm ve federalizm yanlıları arasında yaşanan siyasi mücadele anlatılacaktır. 1 Aralık 1918 de kurulan Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı anayasal parlamenter bir monarşi olarak kurulduğunda devletin siyasi yapısının nasıl örgütleneceği konusunda temelde iki karşıt görüş ortaya çıkmıştır. Devletin üniter bir biçimde örgütlenmesini savunan Sırplar ile devletin federal bir biçimde örgütlenmesini savunan Hırvatlar ve Slovenler arasındaki siyasi mücadele parlamenter sistem çerçevesinde yaşanmıştır. 28 Haziran 1921 de devletin üniter bir biçimde örgütlenmesini sağlayan Vidovdan Anayasası kabul edildiğinde ise özellikle Hırvatlar ve Slovenler açısından yeni kurulan devletin meşruiyeti ortadan kalkmıştır. Bu noktadan sonra devlet sürekli bir meşruiyet krizi içinde kalmış ve bu kriz çeşitli ittifaklar ve siyasi anlaşmalar ile giderilmeye çalışılmıştır. Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nın devletin yapısı konusunda uzlaşılamamasından dolayı yaşadığı bu meşruiyet krizi Yugoslavya nın 20. yüzyıldaki varlığı boyunca devam etmiştir. Anahtar Kelimeler: Yugoslavya, Federalizm, Üniterizm, Milliyetçilik, Meşruiyet. THE POLITICAL LIFE IN THE KINGDOM OF SERBS-CROATS- SLOVENES UNDER THE DILEMMA BETWEEN FEDERALISM & UNITARIANISM ( ) ABSTRACT In this article the political struggles between supporters of unitarianism and federalism in the Kingdom of Serbs, Croats and Slovenes will be described. The Kingdom of Serbs, Croats and Slovenes was established as a parliamentary monarchy on 1 December The main * Doktora Öğrencisi, Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Sakarya, E-mektup: hakand@sakarya.edu.tr. 91

100 HAKAN DEMİR political discussion in the Kingdom was how to organize the state s political structure. In this context basically emerged two opposing views. One of them was unitarianism which was supported by Serbs and the other was federalism which were advocated especially by Croats and Slovenes. After the consideration of centralistic Vidovdan constitution on 28 June 1921 the legitimacy of the newly founded state has disappeared. After this point, the crisis of legitimacy began in the state. The crisis of legitimacy almost continued throughout the history of Yugoslavia in the 20th century. Key Words: Yugoslavia, Federalism, Unitarianism, Nationalism, Legitimacy. GİRİŞ 1 Aralık 1918 de kurulan Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı; Güney Slavların tarihte ilk defa ortak bir devlet çatısı altında bir araya gelmelerini sağladı. Bu devletin kurulmasından önce Slovenler ve Hırvatlar Avusturya- Macaristan İmparatorluğu egemenliği altında yaşamaktaydılar. 15. yüzyılda Osmanlı egemenliği altına girmiş olan Sırbistan ise 1830 yılında Osmanlı Devleti tarafından içişlerinde bağımsız bir prenslik olarak tanınmış ve 1878 yılında Berlin Kongresi nde uluslararası alanda tanınan bir devlet olmuştu. Bunun dışında Habsburg monarşisinde Osmanlının Balkanlarda ilerlemesiyle birlikte 16. Yüzyılda Hırvatistan sınırları içine yerleşmiş olan Sırplar da yaşamaktaydı. Hırvatistan a yerleşen Sırplar Habsburg monarşisinin Osmanlı Devleti ile sürdürdüğü savaşlarda önemli bir rol üstlenmişler ve zamanla Hırvatistan nüfusunun %10-12 sini meydana getirmişlerdir. 19. yüzyılda Güney Slavların bir araya gelmesini hedefleyen düşünceler ortaya çıkmaya başlamış ve bu çerçevede ilk kez 1836 yılında Hırvat dilbilimci ve politikacı Ljudevit Gaj ( ) tarafından İlirizm düşüncesi oluşturulmuştur. Güney Slavların ortak bir etnik kökeni olduğu ve aynı dili konuştukları kabulünden hareket eden İlirizm düşüncesi aynı zamanda Güney Slavların antik İllirlerin soyundan geldiklerini ve İlir adı altında birleşmeleri gerektiğini savunuyordu. İlirizm düşüncesi daha sonra Yugoslavcılık ya da Yugoslavizm düşüncesinin temelini oluşturmuştur. Yugoslavcılık hareketinin politik programı ise Habsburg İmparatorluğu yönetimi altında yaşayan Güney Slavların (Slovenler, Hırvatlar, Sırplar vs.) federal bir yönetim altında bir araya gelerek kendi federe yönetimlerine 92 BAED 2/2, (2013),

101 FEDERALİZM-ÜNİTERİZM İKİLEMİNDE SIRP-HIRVAT-SLOVEN KRALLIĞI NDA SİYASİ YAŞAM ( ) sahip olması şeklinde belirlenmiştir. 1 Avusturya-Macaristan İmparatorluğu nda 1910 yılında, konuşulan dil kriterine göre, yapılan nüfus sayımındaki sonuçlara göre Hırvat, Bosnalı Müslüman, Sırp ve Sloven yaşamaktaydı. 2 Habsburgların egemenliğinde yaşayan Yugoslavistler monarşinin federalleştirilmesi yolundaki taleplerini 19. yüzyıl boyunca ileri sürmüşlerdir. Buna karşılık 1878 de bağımsızlığını kazanan Sırbistan ın ulusal politikası ise Sırp politikacı Ilija Garašanin ( ) tarafından 1844 yılında formüle edilen Načertanije programı çerçevesinde Büyük Sırbistan ı kurmak şeklinde belirlenmiştir. Büyük Sırbistan ın kurulması düşüncesi Ortaçağ da Dušan Nemanjić in ( ) kurduğu kabul edilen Sırp Çarlığı na dayandırılmıştır. Dušan ın kurduğu çarlığın Sırbistan ın tarihinde en geniş sınırlara ulaştığı bir devlet olduğu kabul edilmektedir. Bunun yanında Sırp dilbilimci Vuk Stefanović Karadžić ( ) Sırpların konuştuğu stokovca lehçesini temel alarak bu lehçeyi konuşan herkesin Sırp olarak kabul edilmesi gerektiği yönündeki düşüncesini oluşturmuş ve Stokovca lehçesiyle konuşan Hırvatları ve Bosnalıları da Sırp saydığını ilan etmiştir. 3 Hırvat İlirizm düşüncesi ve Büyük Sırbistan düşüncesi formüle edildikleri 19. yüzyıldan itibaren birbirlerine rakip ideolojiler olmuşlar ve sahip oldukları siyasi programlar nedeniyle Güney Slavların birleşmesi konusunda farklı görüşler ortaya koymuşlardır. İki ideoloji arasında Güney Slavların bir araya geleceği ortak devletin siyasi yapısının nasıl olacağı konusunda belirgin bir fark yaşanmıştır. Hırvatistan kaynaklı Yugoslavizm düşüncesi kurulacak Güney Slav ya da Yugoslav devletinin siyasi olarak federal bir biçimde örgütlenmesini hedeflerken Stokovca lehçesiyle konuşan tüm Güney Slavları Sırp olarak kabul eden Büyük Sırbistan düşüncesi ise Sırpların denetiminde merkezi bir biçimde örgütlenmiş bir devletin kurulmasını istemiştir. Dolayısıyla 1918 de kurulduğu andan itibaren Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nın siyasal yaşamında federalizm yanlısı Hırvatlar ile üniterizm yanlısı Sırplar arasında siyasi mücadele yaşanmaya başlamış ve Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nın siyasal yaşamı bu mücadelenin belirleyiciliği altında geçmiştir. Bu makalede Hırvatların ve Sırpların kurulan ortak devletin siyasal yapısı konusundaki farklı görüşleri ele 1 Demir, Hakan, XIX. yy da Hırvat İlirizm Hareketi, Avrasya İncelemeleri Dergisi (AVID), I/I, 2012, s Davorin, Rudolf ve Čobanov, Saša, Jugoslavia: Unitarna Država ili Federacija Povijesne Težnje Srpskoga i Hrvatskoga Naroda Jedan od Uzroka Raspada Jugoslavije, Zbornik Radova Pravnog Fakulteta u Splitu, No: 46, 2/2009, s Demir, Hakan, Polonyalı Hotel Lambert ve Büyük Sırbistan»Načertanije«Planı ( ), Avrasya İncelemeleri Dergisi (AVİD), II/I, 2013, s BAED 2/2, (2013),

102 HAKAN DEMİR alınırken devletin yapısı konusunda bir anlaşmanın oluşamamasından dolayı Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nın kurulduğu andan itibaren bir meşruiyet krizi yaşadığı iddia edilecektir. Bu bağlamda 28 Haziran 1921 de kabul edilen Vidovdan anayasası oluşturduğu merkeziyetçi yapı nedeniyle özellikle Hırvatların ve Slovenlerin muhalefetiyle karşılaşmış ve devletin yaşadığı meşruiyet krizini derinleştirmiştir. 1. SIRP-HIRVAT-SLOVEN KRALLIĞI NIN KURULMASI Birinci Dünya Savaşı nın başlamasından sonra monarşi sınırları içinde yaşayan Güney Slavların Avusturya-Macaristan İmparatorluğu nun yıkılması halinde nasıl bir politika izleyecekleri temel bir tartışma konusu olmuştu. Monarşi altında Güney Slavların temel beklentisi monarşinin yıkılmasından sonra Avusturya Yugoslavlarının Sırbistan ve Karadağ ile ortak bir devlet çatısı altında birleşmeleri yönündeydi. Savaşın başlamasından hemen sonra monarşiden ayrılarak yurtdışına kaçan Sloven, Hırvat ve Sırp entelektüel ve politikacılar 30 Nisan 1915 tarihinde Paris te Yugoslav Komitesi adında bir örgüt kurdular. Komitenin temel hedefi Yugoslav devletinin kurulması yönünde çalışmaktı. Yugoslav Komitesi, Habsburg monarşisinin yıkılacağı ihtimali üzerinde duruyor ve çalışmalarını bu doğrultuda sürdürüyordu yılına kadar komitenin başında bulunan Hırvat politikacı Frano Supilo ( ) kurulacak Yugoslav devletinin federal bir biçimde örgütlenmesini ve devletin Slovenya, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek ve Karadağ dan oluşacak 5 federe birimden oluşmasını önermişti. Frano Supilo dan sonra komitenin yönetimini Supilo ile benzer düşünceleri savunan Hırvat politikacı Ante Trumbić ( ) üstlenmiştir. Bu bağlamda Komite nin üyeleri gelecekte kurulacak Yugoslav birliğinin siyasi yapısının nasıl olması gerektiği konusunda Sırbistan Krallığı ile farklı fikirlere sahiptiler. Sırbistan Başbakanı Nikola Pašić ( ), Yugoslavya nın Sırbistan tarafından kurulması gerektiğini düşünürken kurulacak devletin de üniter bir yapıya sahip olmasını istiyordu. 4 İtalya, I. Dünya Savaşı sırasında, Sloven ve Hırvatların yaşadığı Adriyatik Denizi nin doğu kıyılarını ele geçirmek istiyordu ve bu nedenle de herhangi bir Yugoslav birliğinin kurulmasına karşı çıkıyordu. Ayrıca Sırbistan ve İtalya, Yugoslav Komitesi nin İtilaf Devletleri nezdinde siyasi bir aktör olarak meşruiyet kazanmasını engellemeye çalışıyorlardı. Çünkü 4 Janković, Dragoslav, Srbija i Stvaranje Jugoslavije, Politički Život Jugoslavije Zbornik Radova, Radio Beograd, Beograd 1973, s BAED 2/2, (2013),

103 FEDERALİZM-ÜNİTERİZM İKİLEMİNDE SIRP-HIRVAT-SLOVEN KRALLIĞI NDA SİYASİ YAŞAM ( ) Sırbistan Güney Slav birleşmesi konusunda öncü rolü oynamak ve bu konuda insiyatifin kendi elinde olduğunu göstermek istiyordu. İtilaf Devletleri nin 26 Nisan 1915 te İtalya ile Londra Antlaşması nı imzaladıklarını haber alan ve bu antlaşmayla İtalya ya Adriyatik in doğu kıyılarının verilmesinin planladığını öğrenen Yugoslav Komitesi nin üyeleri endişeye kapıldılar. Çünkü komitenin Sloven ve Hırvat üyeleri böyle bir durumda Hırvatistan ve Slovenya nın teritoryal birliğinin sağlanamayacağını biliyorlardı Temmuzunda Korfu Adası nda Sırbistan Başbakanı Nikola Pašić ile Ante Trumbić liderliğindeki Yugoslav Komitesi arasında görüşmeler yapıldı. Bu görüşmelerin amacı kurulacak ortak devletin siyasi yapısı konusunda bir anlaşmaya varmaktı. Yapılan görüşmeler sonucunda Pašić ve Trumbić tarafından imzalanan Korfu Deklarasyonu nda Sırpların, Slovenlerin ve Hırvatların anayasal ve parlamenter bir monarşi çatısı altında bir devlet kuracağı ve bu devletin Sırp Karađorđević hanedanı tarafından yönetileceği kararı alınmıştı. Birliğin onu oluşturacak üç ulusun eşitliği temelinde gerçekleştirileceği de ilan edilmişti. Ante Trumbić kurulacak devletin federal bir biçimde örgütlenmesinden yanaydı. Diğer taraftan Nikola Pašić Sırbistan topraklarının Sırpların yaşadığı yerleri de içine alarak genişlemesinden yanaydı. Aslında Korfu Deklarasyonu nda kurulacak devletin siyasi yapısı konusunda iki temel tez ortaya çıkmıştı. Bu tezlerden biri federal diğeri ise üniter tezdi. 6 Korfu Adası nda yapılacak görüşmelerin hazırlıklarının başlaması sırasında Viyana İmparatorluk Meclisi nde görev yapan Slovenya, İstria ve Dalmaçya temsilcileri Yugoslav Kulübü nü oluşturmuşlardı. Bu kulüp Sloven politikacı Anton Korošec ( ) tarafından yönetiliyordu. Viyana Meclisi nde görev yapan Güney Slav parlamenterlerin oluşturduğu Yugoslav Kulübü 1917 Mayısında bir deklarasyon ilan etti. Mayıs Deklarasyonu olarak bilinen bu belgede Avusturya-Macaristan İmparatorluğu egemenliği altında yaşayan Slovenlerin, Hırvatların ve Sırpların kendi yönetim birimlerine sahip olması ve monarşinin federasyona dönüştürülmesi yönünde bir talep ortaya konuldu. Mayıs Deklarasyonu özellikle Slovenya da olumlu yankı bulmuş ancak sürgündeki Yugoslav Komitesi üyeleri tarafından iyi karşılanmamıştı. Çünkü Mayıs Deklarasyonu 5 Šepić, Dragovan, Jugoslavensko Pitanje u Politici Saveznika , Politički Život Jugoslavije Zbornik Radova, Radio Beograd, Beograd 1973, s Janković, Dragoslav, Ante Trumbić na Krfskoj Konferenciji Život i Djelo Ante Trumbića, Hrvatska Akademija Znanosti i Umjetnosti, Zagreb 1991, s BAED 2/2, (2013),

104 HAKAN DEMİR öncelikle Sloven topraklarının siyasal birliğini dikkate alırken Dalmaçya ve İstria sınırları dışında yaşayan Hırvatların ve Sırpların durumunu dikkate almamıştı. 7 1 Ekim 1918 tarihinde Viyana yönetimi monarşinin Güney Slavların taleplerini de dikkate alacak bir biçimde siyasi olarak yeniden yapılandırılması gerektiğini kabul etti. Ancak savaşın sonlarına doğru alınmış olan bu karar geç alınmış bir karardı. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yönetiminde yaşayan Slovenler, Hırvatlar ve Sırplar 5-6 Ekim 1918 tarihinde Zagreb te kendi siyasi organları olan Ulusal Konsey i oluşturdular. İmparator Karl ın monarşinin federal bir şekilde örgütleneceği yönündeki manifestosuna yanıt olarak 19 Ekim 1918 de Zagreb teki Ulusal Konsey monarşi sınırları içinde yaşayan Slovenlerin, Hırvatların ve Sırpların egemen bir devlet çatısı altında birleşeceğini ilan etti. 29 Ekim 1918 tarihinde toplanan Ulusal Konsey Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile her türlü siyasi bağın koparıldığını ve monarşi sınırları içinde ortak bir Sloven, Hırvat, Sırp Devleti nin kurulduğunu ilan etti. Ayrıca bu devletin Sırbistan ve Karadağ ile birleşmesi gerektiği yönündeki arzu da vurgulandı. 8 1 Aralık 1918 tarihinde Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nın kurulmasına kadar siyasal varlığı kısa bir süre devam eden Sloven, Hırvat ve Sırp Devleti nin sınırları içine bir zamanlar Avusturya-Macaristan İmparatorluğu yönetimindeki tüm Güney Slav toprakları (Bosna-Hersek te dâhil olmak üzere) girmişti. Sloven, Hırvat, Sırp Devleti kendi sınırlarına ve hükümetine sahip olmasına rağmen uluslararası alanda bağımsız bir devlet olarak tanınmadı. Bu devletin kuruluşunun ilan edilmesinden hemen sonra İtalya Londra Antlaşması ile kendisine garanti edilmiş olan bölgeleri ele geçirdi. Bunun üzerine 6 Kasım 1918 tarihinde Zagreb teki hükümet Sırbistan ordusunun Sloven, Hırvat, Sırp Devleti ne girmesi için çağrı yaptı. İtalya nın İstria ve Dalmaçya yı ele geçirmesi ve yeni kurulan devlette ayaklanmaların başlaması üzerine bu devletin Sırbistan Krallığı ile birleşmesi gerektiği düşüncesi ağırlık kazanmaya başladı. 6-9 Kasım 1918 tarihleri arasında Zagreb Ulusal Konseyi temsilcileri, Yugoslav Komitesi üyeleri ve Sırbistan hükümeti üyeleri arasında Cenevre de yapılan görüşmeler sonucunda Sırbistan Başbakanı Nikola Pašić Sırbistan ın Sloven, Hırvat, Sırp Devletini tanıdığını İtilaf Devletlerine bildirdi. 9 Kasım 1918 de imzalanan Cenevre Deklarasyonu nda ise ortak bir hükümetin kurulması kararı alındı. Oluşturulacak hükümetin üyelerinin yarısını 7 Krizman, Bogdan, Hrvatske Stranke Prema Ujedinjenju i Stvaranju Jugoslavenske Države, Politički Život Jugoslavije Zbornik Radova, Radio Beograd, Beograd 1973, s Krizman, Bogdan, age., s BAED 2/2, (2013),

105 FEDERALİZM-ÜNİTERİZM İKİLEMİNDE SIRP-HIRVAT-SLOVEN KRALLIĞI NDA SİYASİ YAŞAM ( ) Sırbistan Krallığı temsilcilerinin diğer yarısını da Sloven, Hırvat, Sırp Devleti temsilcilerinin oluşturması öngörüldü. Cenevre Deklarasyonu ile amaçlanan iki devletten oluşacak bir konfederasyonun kurulmasıydı. Ancak bu deklarasyona imza atan Nikola Pašić Belgrad a döndükten sonra istifa etmek zorunda kaldı. Çünkü deklarasyon gereği kurulması öngörülen konfederal yapıdaki devlete Sırbistan da merkeziyetçilik yanlıları başta olmak üzere Krallık Naibi Prens Aleksander ( ) karşı çıktı. Bu nedenle de Cenevre Deklarasyonu uygulanamadı. 9 Sloven, Hırvat, Sırp Devleti sınırları içine dâhil olan Voyvodina ya Sırbistan ordusunun girmesinden sonra Voyvodina yerel meclisi Zagreb merkezli Ulusal Konseyin kararını beklemeksizin 25 Kasım 1918 tarihinde Sırbistan ile tek taraflı birleşme kararını aldı. 26 Kasım 1918 tarihinde de Karadağ, Sırbistan ile birleştiğini ilan etti. Bu gelişmeler üzerine Zagreb teki Ulusal Konsey, 28 kişiden oluşacak bir komitenin oluşturulmasına ve bu komitenin yetkilendirilerek Sırbistan Krallığı hükümeti ile ortak bir devletin kurulması yönünde bir anlaşma yapmasına karar verdi. Komiteye verilen direktifte kurulacak devletin siyasi yapısının daha sonra oluşturulacak olan Kurucu Meclis te 2/3 oranında alınacak bir kararla belirlenmesi gerektiği belirtilmişti. Zagreb ten Belgrad a giden 28 kişilik komite Prens Aleksander a Sloven, Hırvat, Sırp Devleti nin Sırbistan Krallığı ile birleşme isteğini ifade etti. Krallık Naibi Prens Aleksander ise 1 Aralık 1918 tarihinde Sırbistan Krallığı nın Sloven, Hırvat, Sırp Devleti ile birleştiğini ve bu ikisinin birleşiminden Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nın kurulduğunu ilan etti. 10 Yeni kurulan devletin nüfusu idi. Bu nüfus içinde Sırp ve Karadağlı, Hırvat, Sloven, Müslüman (Boşnak), Makedon, Alman, Arnavut, Macar, Romen, Türk, İtalyan, (Çekler, Slovaklar, Ruslar vs.) ve diğer Slavlar kategorisinde belirlenen insan yaşamaktaydı. Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nın nüfusu ağırlıklı olarak köylülerden oluşmaktaydı. Ülke nüfusun %75 i tarımla uğraşmaktaydı ve 1921 de tüm krallıktaki fabrika sayısı 1831 di. Bununla birlikte krallıktaki okuryazar oranı da çok düşüktü. Sadece Slovenya bunun dışında tutulabilirdi. Çünkü Slovenya da okur-yazar olmayanların oranı 1921 sayımına göre % 8.8 di. Bu oran Voyvodina da % 23.3, Hırvatistan ve 9 Krizman, Bogdan, age., s Banac, Ivo, Nacionalno Pitanje u Jugoslaviji, (çev. Josip Šentija), Durieux, Zagreb 1995, s BAED 2/2, (2013),

106 HAKAN DEMİR Slavonya da % 32.3, Dalmaçya da % 49.5, Sırbistan da % 65.4, Karadağ da % 67, Bosna-Hersek te % 80,5, Makedonya da ise % 83,4 dolayındaydı VİDOVDAN ANAYASASI NIN KABUL EDİLME SÜRECİ Sırplar, yeni kurulan devleti tüm Sırpların birleştiği bir devlet olarak görme eğilimindeydiler ve bu nedenle kendilerini devletin sahibi olarak görüyorlardı. Merkeziyetçi bir siyasi yapı Sırplar tarafından savunulmakta ve ulusal farklılıklar göz ardı edilmekteydi. Yeni devletin resmi ideolojisi ise ülkenin üç isimli tek bir ulustan oluştuğu şeklinde bir tezdi. Sırplar dışında kalan diğer uluslar özellikle Slovenler ve Hırvatlar federal bir örgütlenmeden yanaydılar ve böyle bir örgütlenmenin kendi ulusal kimliklerini korumalarına yardımcı olacağını düşünüyorlardı. Dolayısıyla federalizm-üniterizm yanlıları arasındaki mücadele krallığın siyasal yaşamında belirleyici oldu Aralık 1918 tarihlerinde yapılan görüşmeler sonucunda bir hükümet kuruldu. Sırp politikacı Stojan Protić ( ), yeni kurulan ilk hükümetin başbakanı olarak atandı. Sırplar (Sırp saydıkları Karadağlılarla birlikte) krallıktaki toplam nüfusun % 40 ından azını oluşturmalarına karşı ilk hükümetteki 20 bakanlıktan 13 ünü ele geçirdiler. Diğer kalan bakanlıklardan 4 tanesine Hırvat, 2 tanesine Sloven, 1 tanesine de Bosnalı Müslüman bakan göreve getirildi. Başlangıçta kurucu meclisin Zagreb teki Ulusal Konsey ile Sırbistan Krallığı arasında yapılacak görüşmeler sonucunda oluşturulması düşünülürken Krallık Naibi Prens Aleksander kendi görevlendirdiği kişiler aracılığıyla geçici bir meclis oluşturdu. Oluşturulan bu meclise 84 temsilcinin Sırbistan dan (Makedonya ve Kosova dâhil), 62 temsilcinin Hırvatistan-Slavonya bölgesinden, 42 temsilcinin Bosna Hersek ten, 32 temsilcinin Slovenya dan, 24 temsilcinin Voyvodina dan, 12 şer temsilcinin Dalmaçya ve Karadağ dan 4 temsilcinin ise İstria bölgesinden gelmesi öngörülüyordu. Aslında bu dağılımın kendi içinde de bazı sorunlar bulunuyordu. Örneğin Bosna Hersek e ayrılan temsilci sayısı 42 ydi. Ancak bu temsilcilerin içinde sadece 11 Bosnalı Müslüman bulunuyordu. 12 Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nın kurulmasına muhalefet eden ve daha 1904 yılında Hırvat politikacı Stjepan Radić ( ) tarafından 11 Ramet, P. Sabrina, Tri Jugoslavije: Izgradnje Države i Izazov Legitimacije , Golden Marketing Tehnićka Knjiga, Zagreb 2009, s Ramet, P. Sabrina, age., s BAED 2/2, (2013),

107 FEDERALİZM-ÜNİTERİZM İKİLEMİNDE SIRP-HIRVAT-SLOVEN KRALLIĞI NDA SİYASİ YAŞAM ( ) kurulmuş olan Hırvat Halk Köylü Partisi (Hrvatska Pučka Seljačka Stranka HPSS) Paris Barış Konferansı na bir dilekçe göndererek uluslararası desteğe sahip Tarafsız Hırvat Köylü Cumhuriyeti nin kurulmasını talep ettiğini bildirdi. Konfederal bir Yugoslav devletinin kurulması gerektiğini savunan HPSS lideri Stjepan Radić dilekçenin hazırlanmasında rol oynadığı gerekçesiyle Belgrad yönetimi tarafından tutuklandı. HPSS in toplantılarına yasak getirilirken partinin önde gelen diğer yöneticileri de tutuklandı. Partinin lideri Stjepan Radić 1 yıl hapiste kaldı yılları arasında etkili olan Sloven Halk Partisi nin (Slovenska Ljudska Stranka - SLS) lideri Anton Korošec ise anayasada Slovenya nın otonomisini sağlayacak bazı düzenlemelerin kabul edilmesini istiyordu. Korošec in liderliğini yaptığı SLS, merkeziyetçilik karşıtı bir politika sürdürüyor ve Ljubljana da bölgesel bir meclisin açılmasını istiyordu. Aslında SLS yönetimi devletin Slovenya da dâhil olmak üzere 6 otonom bölgeden oluşması gerektiği yönünde bir talep ileri sürmekteydi. 14 Bu noktada Slovenya daki en güçlü parti olan Sloven Halk Partisi ile Hırvatistan daki en güçlü parti olan Hırvat Halk Köylü Partisi nin siyasi hedeflerinin ve taleplerinin birbirlerinden farklı olduğunu söyleyebiliriz. Sloven Halk Partisi merkeziyetçilik karşıtı olmasına rağmen krallık içinde Slovenya ya otonomi verilmesini talep ediyor buna karşılık Hırvat Halk Köylü Partisi devletin konfederal bir biçimde örgütlenmesini istiyordu. Krallıkta anayasanın oluşturulması için gerekli çalışmaların başlamasından sonra ülkede bir hoşnutsuzluk yaşanmaya başlamıştı. Krallığın resmi doktrini Sloven, Hırvat ve Sırpların üç isimli tek bir ulus olduğu şeklindeydi ve devletin resmi dilinin Sırpça-Hırvatça-Slovence olduğu görüşü benimsenmişti. Aslında bu resmi görüşle Bosnalı Müslümanların ve Makedonların kendilerine ait kültürlerinin devlet tarafından tanınmadığı gösteriliyor ve Sloven ve Hırvat dilleri ikinci plana atılıyordu. Aralık 1918 de Belgrad hükümeti Latin ve Kiril alfabesinin tüm yazışmalarda kullanılacağını ilan etmiş olmasına rağmen Kiril alfabesi kısa zamanda resmi yazışmalarda kullanılan tek alfabe oldu. Sırp-Hırvat-Sloven dilinin tek bir dil olduğu şeklindeki resmi doktrine rağmen Slovenler kendi dillerini ayrıcalığını korumaya çalıştılar ve Latin alfabesini kullandılar. Üç 13 Cipek, Tihomir, Ideja Hrvatske Države u Političkoj Misli Stjepana Radića, Alinea, Zagreb 2001, s Godeša, Bojan, Ali Je Bil Korošec Iskren Jugoslovan, Jugoslavija v Času Devetdeset Let od Nastanka Prve Jugoslovanske Države, Historia 15 Znanstvena Zbirka Oddelka za Zgodovino Filozofske Fakultete Univerze v Ljubljani, Ljubljana 2009, s BAED 2/2, (2013),

108 HAKAN DEMİR isimli tek bir ulus doktrini kısa zamanda devletin eğitim sistemine adapte edildi. 15 Krallık siyasal yaşamında merkeziyetçilik ve merkeziyetçilik karşıtlığı etrafında yapılan tartışmalar gerilimi artırmaya başlamıştı. Sırp Demokrat Partisi üniter bir devlet yapısını benimsemekte ve Sırpların, Slovenlerin ve Hırvatların Yugoslav adı altında birleşmeleri daha doğrusu devlet eliyle Yugoslavlara dönüştürülmeleri gerektiğini savunmaktaydı. Nikola Pašić in liderliğini yaptığı Sırp Radikal Halk Partisi de merkeziyetçi bir yapıyı desteklemekte fakat üç isimli tek ulus ilkesinin yerine her ulusun kendi kültürel yaşamını ve gelişimini sürdüreceği imkânlara sahip olmasının gerekli olduğunu düşünüyordu. Aslında Radikal Halk Partisi devleti Büyük Sırbistan düşüncesinin gerçekleştiği bir devlet olarak görmekte ve dilbilimci Vuk Karadžić in fikirleriyle uyumlu bir biçimde Stokovca lehçesiyle konuşan Hırvatları ve Bosnalıları da Sırp olarak kabul etmekteydi de organize olan Yugoslav Komünist Partisi ise bu dönemde Yugoslav birleşmesine karşı olumlu bir tavır takınırken merkeziyetçiliği de desteklemekteydi. Ancak Komünist Parti sınıf sorununu ulusal sorundan önde tutmaktaydı. Sırp Radikal Halk Partisi ve Sırp Demokrat Partisi monarşiye sadakatle bağlıyken Hırvat Halk Köylü Partisi, komünistler ve cumhuriyetçiler monarşiye karşıydılar. Kral Naibi Aleksander in kurduğu geçici meclis 22 Ekim 1920 tarihine kadar çalışmalarını sürdürdü. Bu meclisin ana görevi anayasayı hazırlayacak olan kurucu meclis için seçimlerin yapılmasını sağlamaktı. Geçici mecliste seçimlerin 28 Kasım 1920 de yapılmasına karar verildi. Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı ndaki oy hakkına sahip seçmenden kişi seçimlerde oy kullandı. (Seçimlere katılım oranı %64,95 oldu) Seçim sonucunda Sırbistan dan Radikal Parti ve Demokrat Parti, yeni oluşan kurucu meclisteki en güçlü partiler oldular. Hırvatistan da ise en fazla oyu Stjepan Radić in liderliğindeki HPSS aldı. Böyle bir sonucun alınmasında Hırvatistan ın ve aslında tüm krallığın ağırlıklı olarak köylü bir nüfusa sahip olmasının etkisi büyüktü. Radić, zamanla Hırvat halkı arasında artan bir popülerliğe sahip oldu ve Belgrad yönetimi karşısında Hırvat halkının çıkarlarının koruyucusu olarak kabul edildi. Stjepan Radić özellikle köylüler arasında siyasal ve ulusal bilincin gelişmesi için çalıştı. 16 Seçimden sonra önemli bir tartışma oylama sistemi konusunda yapıldı. Çünkü devlet kurulmadan önce ilan edilmiş olan Korfu Deklarasyonu nda devlette 15 Džaja, M. Srečko, Politička Realnost Jugoslavenstva ( ), Svjetlo Riječi, Sarajevo Zagreb 2004, s Ramet, age., s BAED 2/2, (2013),

109 FEDERALİZM-ÜNİTERİZM İKİLEMİNDE SIRP-HIRVAT-SLOVEN KRALLIĞI NDA SİYASİ YAŞAM ( ) yapılacak oylamalarda niteliksel çoğunluğun aranacağı kabul edilmişti. Özelikle Hırvat Halk Köylü Partisi (HPSS) krallıkta bulunan tüm bölgelerin tercihlerinin dikkate alınacağını ve anayasanın bir anlaşma ile kabul edileceğini düşünüyordu. Ancak yeni anayasanın çoğunluk oyu ile kabul edileceği anlaşıldığında Hırvatlar kendilerini ihanete uğramış hissettiler. Bundan sonra Stjepan Radić Hırvat Halk Köylü Partisi nin (HPSS) adını Hırvat Cumhuriyetçi Köylü Partisi (Hrvatska Republikanska Seljačka Stranka -HRSS) olarak değiştirdiğini açıkladı. Aslında partinin bu isim değişikliğine gitmesiyle monarşinin hedef alındığı açıkça ortaya çıktı. Diğer taraftan komünistler de anayasanın çoğunluk oyuyla kabul edilmesine karşı çıktılar ve 22 Aralık 1920 de meclisi boykot ederek meclisten ayrıldılar. 17 Anayasa taslağının hazırlanması konusunda temelde desentralize ve merkeziyetçi anayasa taslağı savunucuları etrafında iki grup oluştu. Sırp Radikal Halk Partisi nden politikacı Stojan Protić ( ), desentralize bir yapıyı öngören bir anayasa taslağı hazırlamıştı. Ancak Başbakan Nikola Pašić desentralizasyon yönündeki her girişime karşı çıkarak Sırp Demokrat Partisi ile birlikte merkeziyetçi bir yapı öngören bir anayasa taslağı hazırladı. Yugoslav Komünist Partisi ve Hırvat Cumhuriyetçi Köylü Partisi yaşanan bu gelişmelerden son derece rahatsızdılar. 11 Şubat 1921 tarihinde HRSS adına Prens Aleksander a bir mektup gönderildi ve bu mektupta Prens ten Hırvatistan ın var olan durumu kabul etmeye zorlanmaması istendi. HRSS lideri Stjepan Radić, aslında Prens ile görüşme kanallarını açık tutmak istiyor ve bütün kapıları kapatmak istemiyordu. 18 Ancak Sırp Radikal ve Sırp Demokrat Parti den oluşan blok merkeziyetçi bir anayasanın kabul edilmesini istiyordu. Sırp bloğu Hırvat ve Slovenler ile uzlaşmak yerine mecliste Bosnalı Müslümanların temsilcisi olan Yugoslav Müslüman Organizasyonu (Jugoslavenska Muslimanska Organizacija - JMO) ile Makedonya ve Kosova daki Müslümanların temsilcisi olan Džemijet in (Cemiyet) desteğini aramaya başlamıştı. Çünkü Sırp bloğu merkeziyetçi bir yapı öngören bir anayasa metninin mecliste kabul edilebilmesi için JMO ve Džemijet in desteğini almak zorunda olduğunu biliyordu. JMO açısından Sırp bloğunun hazırladığı anayasa taslağı problemliydi. Çünkü JMO da merkeziyetçi bir yönetimden yana değildi. Aradaki bu görüş farklılığına rağmen Sırp bloğu ve JMO arasında 1921 Martında bir anlaşmaya varıldı. Böyle bir anlaşmanın sağlanabilmesinin en önemli nedeni Sırp bloğunun 17 Matković, Hrvoje, Povijest Hrvatske Seljačke Stranke, P.I.P. Pavičić, Zagreb 1999, s Matković, Hrvoje, age., s BAED 2/2, (2013),

110 HAKAN DEMİR JMO ya anayasada Bosna Hersek e kendi sınırları içinde idari birlik verileceği, dinler arasında eşitlik sağlanacağı ve dinsel eğitimin verilmesinin sağlanacağı garantilerinin verilmiş olmasıydı. Alınan bu garantiler sonucunda JMO lideri Mehmed Spaho ( ), Sırp bloğunun hazırladığı ve merkeziyetçi bir yapı öngören anayasa taslağına kabul oyu vereceklerini açıkladı. JMO ayrıca hükümete de katılarak iki bakanlık elde etti Mayısında Sırp bloğu Džemijet ile de bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşma uyarınca Makedonya, Sandžak ve Kosova daki Müslüman toprak sahiplerine topraklarının en küçük parçasını ellerinde tutma garantisi veriliyor ve kayıplarının maddi olarak karşılanacağı belirtiliyordu. JMO ve Džemijet ile anlaşmalar yapmış olan Sırp bloğu 28 Haziran 1921 de anayasa oylamasını mecliste yaptırdı. Oylama sonucunda mecliste merkezi anayasaya 223 vekil kabul, 35 vekil ret oyu vermiş ve 158 vekil de oylamayı boykot ederek meclise gitmemişti. Sırp Radikal ve Demokrat Partiler ile JMO ve Džemijet anayasaya kabul oyu verirken Sloven Halk Partisi, Hırvat Cumhuriyetçi Köylü Partisi ve Yugoslavya Komünist Partisi vekilleri oylamayı boykot ederek meclis salonuna girmediler. Kabul edilen anayasa Vidovdan Anayasası olarak bilinir. Bu anayasanın 28 Haziran 1921 tarihinde kabul edilmesinin Sırp tarihi açısından da önemi bulunmaktadır. Çünkü 28 Haziran 1389 tarihinde Kosova ovasında Sultan I. Murat önderliğindeki Osmanlı ordusu ile Sırp ordusu arasında bir savaş yaşanmış ve bu savaş sonrasında Sırplar Osmanlı üstünlüğünü kabul etmişlerdir Kosova Savaşı Sırp milliyetçilerinin çok önem verdiği bir muharebedir. Sırplar savaşın yapıldığı bu günü dini bir bayram olarak da kutlamakta ve bu bayrama Vidovdan (Aziz Vitüs Günü) adını vermektedirler. Dolayısıyla Vidovdan Anayasası nın 28 Haziran 1921 de kabul edilmesinin Sırplar açısından tarihi ve dini bir önemi bulunmaktadır. Bu anayasanın JMO ve Džemijet in desteği olmadan kabul edilmesi mümkün değildi. Eğer JMO ve Džemjet destek vermeselerdi Sırp Radikal Halk Partisi nden Başbakan Nikola Pašić alternatif bir politika izlemek zorunda kalabilirdi. Ancak bu noktada JMO ve Džemijet in Sırp bloğundan siyasi kazanım elde edecekleri bir takım hakların verileceği garantisini almaları nedeniyle merkeziyetçi bir yapı öngören Vidovdan Anayasası na kabul oyu verdiklerini vurgulamak gerekir. 19 Kabul edilen Vidovdan Anayasası na göre devlet anayasal parlamenter bir monarşi olarak kurulmuştu. Anayasaya göre yasama erkini kral ve meclis ellerinde bulunduracak, yürütme ise kral ve bakanlar kurulu tarafından yerine getirilecekti. Kral hükümet üyelerini atama yetkisini elinde bulundurmaktaydı. Meclise giren her bir vekilin tüm halkı temsil edeceği 19 Ramet, age., s BAED 2/2, (2013),

111 FEDERALİZM-ÜNİTERİZM İKİLEMİNDE SIRP-HIRVAT-SLOVEN KRALLIĞI NDA SİYASİ YAŞAM ( ) anayasada belirtilmiştir. Anayasada 21 yaşını dolduran her erkeğe oy hakkı tanınırken, kadınlara bu hak tanınmadı. Anayasa, ülkeyi en çok kişiden oluşacak olan yönetim bölgelerine (oblast) ayırmıştır. Her bölgenin başında ise kralın atayacağı ve župan adını taşıyan bir yönetici bulunacaktı. 26 Nisan 1922 tarihinde kabul edilen ayrı bir kanunla da ülkenin 33 yönetim bölgesine (oblast) ayrılmasına karar verilmiştir VİDOVDAN ANAYASASI SONRASINDA YAŞANAN SİYASİ GELİŞMELER Vidovdan anayasasının mecliste Hırvat Köylü Partisi ve Sloven Halk Partisi nin vekilleri olmadan kabul edilmiş olması devletin Slovenler ve Hırvatlar açısından meşruiyetini ortadan kaldırmıştı. Diğer taraftan devlet ülkede siyasi baskılar uygulamaya başladı. Prens Aleksander a bir komünistin suikast girişiminde bulunmasının ardından komünistler üzerindeki hükümet baskısı artırıldı. Sırp Radikal Partisi ile Sırp Demokrat Partisi nin birlikte oluşturdukları koalisyon hükümeti komünistlere karşı sert önlemler almaya başladı. 1 Ağustos 1921 de kabul edilen devleti koruma kanunu na dayanılarak komünist vekillerin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Aslında komünist vekillere karşı yapılanların HRSS için de uygulanması mümkündü. Çünkü HRSS monarşi karşıtı bir tutum almaya başlamış ve Vidovdan anayasasını gayri meşru kabul etmişti. HRSS uluslararası ve iç kamuoyu için hazırladığı bir memorandumda Sırp Radikal ve Sırp Demokrat Partilerin oluşturduğu koalisyon hükümetinin asimilasyonist bir kültürel politika izlediği ve bu politikanın amacının Hırvat etnik ulusunun yok edilmesi olduğunu belirtmişti. Diğer taraftan Sırp Demokrat Parti de görev yapan ve aynı zamanda bir Hırvatistan Sırbı olan Svetozar Pribićević ( ) ise resmi açıklamalarında Hırvatistan ile herhangi bir sorunun yaşanmadığını belirtiyordu. 21 Bu gelişmeler yaşanırken Sırp Demokrat Parti içinde ayrılıklar baş göstermeye başladı. Parti içinde daha liberal bir kanadı temsil eden Ljubomir Davidović ( ) etrafında bir gruplaşma oluştu. Hırvatistan da ise Frankist-Hırvat Haklar Partisi (Frankovska Hrvatska Stranka Prava - HSP-F) Hırvatistan ın krallıktan ayrılarak uluslararası alanda tanınan bağımsız bir devlet olması için çalışılması gerektiğini 20 titutivni_akti_jugoslavije/vidovdanski_ustav.html 21 Matković, Hrvoje, Povijest Jugoslavije , Naklada Pavičić, Zagreb 1999, s BAED 2/2, (2013),

112 HAKAN DEMİR savunurken HRSS lideri Stjepan Radić Hırvatistan ın krallık içinde kalarak siyasi bir çözüm araması gerektiğini düşünüyordu Ekiminde Hırvat bloğunun önde gelen partileri HRSS, Hırvat Birliği-HZ (Hrvatska Zajednica HZ) ve HSP-F ile Sırp Demokrat Parti nin liberal kanadı arasında krallıktaki mevcut siyasi durum üzerine görüşmeler yapılmaya başlandı. Hırvat Bloğu ile Sırp Demokrat Parti nin liberal kanadı mevcut koalisyonun nasıl yıkılabileceği ve alternatif yeni bir hükümetin kurulması gereği üzerinde durmaya başlamışlardı Kasımında HSP-F görüşmelerden çekildiğini açıkladı. HRSS lideri Radić yeni kurulacak hükümetin mutlaka Hırvatlarla anlaşılarak kurulması gerektiğini savunuyordu. 29 Kasım 1922 tarihinde Sırp Demokrat Parti nin liberal kanadının başındaki isim olan Ljubomir Davidović prensipte Hırvatların şartlarını kabul ettiklerini fakat Hırvatların meclisi boykot etmeyi son vermeleri gerektiğini belirtti. Davidović ortak bir açıklama metni hazırlayarak bu metni Hırvat bloğunun onayına sundu. Bu metinde Hırvatların seçimden önce meclise dönmeleri gerektiği belirtilmişti. Ancak Hırvat bloğu bu aşamada en sağlıklısının meclis dışında kalarak muhalefet yapmak olduğuna karar verdi. Sırp Demokrat Parti içinde Ljubomir Davidović in Hırvatlarla görüşmesi tartışmalara ve ayrılıklara yol açtı. Sırp Demokrat Parti den Svetozar Pribićević, Davidović in bu siyasi manevrasını kabul etmediğini ve Vidovdan anayasasına bağlı kalacağını açıkladı. Pašić hükümetinin istifasından sonra meclis başkanı Kral Aleksander a Sırp Demokrat Parti den bir milletvekilini yeni bir hükümet kurması için görevlendirmesi çağrısında bulundu. Fakat Aleksander Sırp Radikal Halk Partisi nden Nikola Pašić i yeni hükümeti kurması için tekrar görevlendirdi. Pašić, azınlık hükümeti kurarak 18 Mart 1923 te yeni seçimlerin yapılmasını karara bağladı. Sırp Demokrat Parti içindeki bölünmeler seçimlerde bu partiye başarısızlık getirdi. Seçimler sonrası yeni oluşan mecliste Sırp Demokrat Parti, Sırp Radikal Parti nin yarısı kadar temsilci kazanabildi. Ancak Sırp Radikal Partisi seçimlerde birinci parti olmasına rağmen mecliste tek başına hükümeti kuracak bir çoğunluğa sahip olamadı. Seçimlerdeki ikinci parti Stjepan Radić in liderliğini yaptığı HRSS oldu. Bu HRSS açısından önemli bir başarıydı. Seçimlerden hemen sonra HRSS vekilleri Sırp Radikallerden ve diğer Sırp politikacılardan Hırvatların ayrılma haklarının tanınmasını istediler. Aslında HRSS in amacı seçimlerden sonra oluşan yeni mecliste federalist bir blok oluşturmaktı. Daha sonra oluşturulan federalist bloğa HRSS, JMO ve Sloven Halk Partisi (SLS) katılmış ve bu blok kendisini 22 Steindorff, Ludwig, Povijest Hrvatske od Srednjeg Vijeka do Danas, Naklada Jesenki i Turk, Zagreb 2006, s BAED 2/2, (2013),

113 FEDERALİZM-ÜNİTERİZM İKİLEMİNDE SIRP-HIRVAT-SLOVEN KRALLIĞI NDA SİYASİ YAŞAM ( ) Yugoslav Kulübü olarak adlandırmıştı. 23 Meclis içindeki federalist bloğa katılmasına rağmen Sloven Halk Partisi (SLS) lideri Anton Korošec aynı zamanda Sırp Radikal Partisi lideri Nikola Pašić ile arasındaki köprüleri tamamen yıkmak istemiyordu. Çünkü SLS Slovenya nın monarşi içinde otonom bir statü elde etmesini öncelikli bir hedef olarak görüyor ve noktada HRSS gibi devletin federalleşmesi gibi bir talepte bulunmuyordu. Anton Korošec, Slovenya nın krallık içinde otonomi kazanması yönündeki istekleri konusunda Nikola Pašić ile uzlaşabileceğini düşünüyordu. 24 Federalist blok Nisan 1923 te Belgrat ta Sırp Radikal Partisi ile görüşmelere başladı. Federalist bloğun iki temel talebi vardı. Bunlardan biri Hırvatistan, Slovenya, Bosna-Hersek ve Voyvodina daki mevcut yerel yönetimlerin lağvedilmesi ve yerlerine federalist blok ile anlaşma dâhilinde yenilerinin kurulması diğeri ise krallığın 33 idari birime bölünmesinin engellenmesiydi. Çünkü Krallığın 33 idari birime ayrılması yerel yönetimlerin ortadan kaldırılması anlamına geliyordu. Taraflar arasında imzalanan Marko Planı ile Sırp Radikal Halk Partisi lideri Nikola Pašić federalistlerin iki temel talebini kabul etti. Ancak Kral ve Pašić verilen sözlerin tutulmasıyla çok fazla ilgilenmiyorlardı. Çünkü bu süre zarfında Nikola Pašić azınlık hükümetini kurmayı başarmış ve federalist bloğun taleplerini dikkate alma gereğini duymamaya başlamıştı. Bu noktada da federalist blok ile Sırp Radikal Partisi arasındaki ilişkiler bozuldu. Fransız Devrimi nin yıldönümünde yaptığı konuşmada HRSS lideri Stjepan Radić Hırvatistan ın Sırp Bastil Hapishanesi nde bir esir olduğunu söyledi. Bu açıklama üzerine hükümet Radić in yakalanması emrini verince Radić Londra ya kaçmak zorunda kaldı. Radić, 1923 yılının sonlarında Londra dan Viyana ya geçti. Belgrad hükümeti federalist blokla yapılmış olan anlaşmaya aykırı bir biçimde krallıkta 33 idari birimin kurulmasına karar verdi. Belgrad yönetimi aynı zamanda Şubat 1924 te İtalya ile imzaladığı anlaşma ile Dalmaçya daki liman kenti Rijeka nın İtalyanlara bırakılmasını kabul etti. Hırvatistan ın tarihi sınırları içinde olduğu kabul edilen Rijeka kentinin İtalyanların yönetimine bırakılması üzerine Stjepan Radić ve arkadaşları o ana kadar izledikleri politikayı değiştirmeye karar verdiler. Meclisi boykot etmek yerine meclisteki çalışmalara katılarak bazı siyasi sonuçların alınabileceğini düşünmeye başladılar Martında 23 Ramet, age., s Prunk, Janko, A Brief History of Slovenia, Založba Grad, Ljubljana 2008, s Tanner, Marcus, Croatia: A Nation Forged in War, Yale University Press, New Haven and London 2010, s BAED 2/2, (2013),

114 HAKAN DEMİR HRSS, SLS ve JMO, hükümeti düşürebilmek için birlikte çalışacakları konusunda bir anlaşma yaptılar. Sırp Radikal Partisi HRSS vekillerinin mazbatalarının verilmesini engelleyerek meclise girmelerini engellemek istedi. Bunun üzerine muhalefet bloğundan 157 vekil ortak bir konferans düzenledi ve bu konferansta hükümetin HRSS vekillerinin mazbatalarının verilmesini engelleyerek parlamenter sisteme aykırı hareket ettiği bildirildi. Bu gelişmeler yaşanırken Sırp Demokrat Partisi ikiye bölündü. Merkeziyetçilik yanlısı Svetozar Pribićević in başını çektiği grup Bağımsız Demokrat Parti adı altında başka bir parti kurarak Sırp Radikal Partisi nin kurmuş olduğu hükümete katıldı. Demokrat Parti içinde Ljubomir Davidović in başını çektiği liberal grup HRSS lideri Stjepan Radić ile işbirliği yapmaya başladı. Svetozar Pribićević ve Nikola Pašić in birlikte kurdukları hükümet iki liderin soyadlarının baş harfinden dolayı P-P hükümeti olarak biliniyordu. Bu hükümet merkeziyetçi sistemi savunmakta ve bu yönde bir politika izlemekteydi. Aslında Bağımsız Demokrat Parti ve Sırp Radikal Halk Partisi birlikte milliyetçi bir Sırp bloğu oluşturmuşlardı Mayısında HRSS in vekillerinin mazbatalarını 16 hafta sonra almalarının hemen ardından Kral meclisi dağıttı. Aleksander, muhalefetin mecliste P-P hükümetine güvensizlik oyu vermesini engellemek istiyordu. 26 Yaşanan bu gelişmeler üzerine 1924 Haziranında HRSS lideri Radić Moskova ya gitti ve partisini Bolşevikler tarafından desteklenen Köylü Enternasyonali nin (Krestintern) bir üyesi yaptı. Radić in bu hareketi Sırplar arasında ona karşı var olan güvensizliği daha da artırdı. Çünkü Radić in partisini Köylü Enternasyonali nin bir üyesi yapması onun Sovyetler Birliği nden yardım beklentisi içinde olduğu şeklinde yorumlandı. Pašić, kamuoyunda komünist tehlikenin yaklaşmakta olduğu yönünde bir propaganda yapmaya başladı. Bu şekilde Radić in partisini Köylü Enternasyonal ine üye yaptırması Başbakan Pašić e Radić aleyhinde bir söylem geliştirmesine yardımcı oldu ve Radić in partisinin Sovyet yayılmacılığının bir uzantısı olduğunu söylemeye başladı. Hatta Belgrad ta çıkan Reč gazetesinde Komintern ve Stjepan Radić arasında bir anlaşma yapıldığına dair sahte bir belge yayınlandı. Bu belgenin yayınlanmasında Bağımsız Demokrat Parti lideri Svetozar Pribićević etkili bir rol oynamıştı. Komintern in Yürütme Kurulu, Reč gazetesinde yayınlanan belgenin sahte olduğunu ve provokasyon yapıldığını ilan etti. Komintern ayrıca Radić in partisinin Komintern ile herhangi bir bağının olmadığını belirtti. Bütün bu gelişmelere rağmen hükümet HRSS in faaliyetlerinin yasaklanması kararını 26 Gligorjević, Branislav, Parlamentarni Sistem u Kraljevini SHS ( ), Politički Život Jugoslavije Zbornik Radova, Radio Beograd, Beograd 1973, s BAED 2/2, (2013),

115 FEDERALİZM-ÜNİTERİZM İKİLEMİNDE SIRP-HIRVAT-SLOVEN KRALLIĞI NDA SİYASİ YAŞAM ( ) aldı. Bu yasaklamanın gerekçesi de devleti koruma kanunu na dayandırıldı. Hükümet tarafından HRSS in devlet karşıtı ve komünist bir parti olduğu ilan edildi. Stjepan Radić, iki parti yöneticisi ile birlikte yakalanarak tutuklandı. Bu şekilde HRSS in yok edilmesi ve seçimlerde kampanya yürütmesinin engellenmesi amaçlanıyordu. Sloven Halk Partisi (SLS) ise seçimlerde otonomi yönünde bir kampanya yürütürken anayasanın revize edilmesi çağrısında bulunuyordu. JMO da Bosna-Hersek e otonomi statüsü tanınması yönünde bir politika izlemeye başladı. Bu bağlamda JMO lideri Mehmed Spaho da seçimlerden sonra partisinin HRSS ile birlikte işbirliği yapacağını açıkça ilan etti Şubat 1925 de yapılan seçimlerde kişi oy kullandı. Seçimlere katılım oranı %73.7 oldu. Seçim sonuçları Sırp Radikal Partisi nin seçmenlerinin gözünde daha da güç kazandığını göstermekteydi. Sırp Radikal Partisi %55.2 oranında oy aldı ve 49 vekil kazandı. Davidović in Sırp Demokrat Partisi ise %27 oy oranı ile 18 vekil kazandı. Sırp Radikal Partisi Makedonya, Kosova ve Sancak ta da birinci parti oldu. Karadağ da ise Karadağ Federalist Partisi %25.7 oranında bir oy aldı. Sırp Radikal Partisi Hırvatistan da büyük bir başarısızlığa uğradı. Hırvat Cumhuriyetçi Köylü Partisi (HRSS), Hırvatistan da aldığı oylarla 67 vekil çıkardı. Ayrıca HRSS 3 vekilini de Slovenya dan çıkardı. Bu sonuç HRSS in Hırvatistan da en popüler parti olduğunu göstermekteydi. HRSS bu başarıyı Stjepan Radić in seçim kampanyasına katılmasına izin verilmemiş olmasına rağmen yakalayabilmişti. Diğer taraftan Slovenya da Sloven Halk Partisi (SLS) başat parti olma konumunu sürdürdü. Slovenya da SLS %56.3 oranında oy alırken, HRSS de Slovenya da % 8.8 oranında oy alabilmişti. Seçim sonuçlarından sonra Sırp Radikal Partisi 143, Hırvat Cumhuriyetçi Köylü Partisi 67, Ljubomir Davidović in Sırp Demokrat Partisi 37, Sloven Halk Partisi (SLS) 21, Pribićević in Bağımsız Sırp Demokrat Partisi 21, JMO 15, Alman Partisi 5, ve Karadağ federalistleri 3 vekil çıkardılar. 28 Seçimde gösterdiği başarıya rağmen HRSS in yöneticileri hapisten serbest bırakılmadı. HRSS yöneticileri serbest bırakılmadıkça HRSS vekillerinin meclise gelmeyecekleri ve boykot yapacakları konuşuluyordu. Bu noktada HRSS ile Sırp Radikal Halk Partisi arasında bir yakınlaşma ve görüşme ortamı oluşmaya başladı. Bu görüşme zemininin ortaya 27 Očak, Ivan, Stjepan Radić i Rusija, Radovi, Vol. 25, Zagreb 1992, s Ramet, age., s BAED 2/2, (2013),

116 HAKAN DEMİR çıkmasındaki en önemli etken HRSS in federalizm ve konfederalizm yönündeki talepleri yerine Hırvatistan için otonomi statüsünü kabul edebileceğini belirtmesiydi. HRSS ayrıca komünist ve devrimcilerle hiçbir şekilde işbirliği yapmayacağını ilan etmişti. Hapiste olan Stjepan Radić, yeğeni Pavle Radić e bir mektup yazdı. Aynı zamanda mecliste HRSS vekili de olan Pavle den mektubunu mecliste okumasını istedi. Radić, mektubunda Vidovdan anayasasını ve Karađorđević hanedanını tanıdığını ve ayrıca devletin birliğini bozacak hiçbir davranışta bulunmayacağını açıkladı. Mecliste okunan bu mektup büyük bir etki bırakmıştı. Hırvat Cumhuriyetçi Köylü Partisi iyi niyetini göstermek amacıyla partinin ismindeki cumhuriyetçi ifadesini çıkardı ve partinin yeni adı Hırvat Köylü Partisi (Hrvatska Seljačka Stranka - HSS) şeklinde oldu. 29 Radić hapiste kalmaya devam etti ancak Belgrad yönetimi ile iletişim kanalları da bu şekilde açılmış oldu. Kral Aleksander ın temsilcisi Stjepan Radić i hapishanede ziyaret etti. Ardından 1925 Temmuzunda Sırp Radikal Partisi ile Hırvat Köylü Partisi (HSS) siyasi bir işbirliğin yapılabilmesi konusunda görüşmelere başladılar. 14 Temmuz 1925 tarihinde her iki parti birlikte koalisyon hükümetinin kurulması yönünde bir anlaşmaya vardılar. İki parti arasındaki bu anlaşma devlet için önemli bir dönüm noktasıydı. Her iki parti daha önceki siyasi duruşlarından vazgeçmiş ve bu şekilde devletin meşruiyetinin yeni temellerini atmış oluyorlardı. 30 HSS in Radikal Parti ile anlaşma yapmış olması bazı HSS vekilleri arasında sıkıntı yarattı. Sırp Radikal Partisi ve HSS in birlikte kurduğu hükümette Radikal Parti önemli bazı bakanlıkları elinde tutmaya devam etmişti. Radić in hapisten çıktığı 18 Temmuz 1925 tarihinde koalisyon hükümeti resmen kuruldu ve Radić hükümette Eğitim Bakanı olarak yer aldı. Radić, Vidovdan anayasasını kabul etmişti ama hala anayasanın değiştirilebileceğini düşünüyordu. Stjepan Radić, Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı nı köylülerin devleti yapma niyetindeydi. Bu onun açısından köylülerin ekonomik çıkarlarının korunması anlamına geliyordu. Radić, köylülerin yerel yönetime katılmasını istiyor ve eğitim alanında reformlar yapmayı düşünüyordu. Bu nedenle eğitim bakanı olmak istemişti. Zaman içinde HSS koalisyon partneri Radikal Parti ile anlaşmazlık yaşamaya başladı. HSS verdikleri tüm önerilerin Radikal Parti tarafından bloke edildiğini düşünüyordu. Pašić in 1926 daki ölümünden sonra Radikal Parti içinde kopmalar başladı ve HSS içinde de bazı ayrılıklar yaşandı. Özellikle Radikal Parti ile koalisyon hükümetinin kurulmuş olması bazı HSS üyeleri 29 Steindorff, age., s Matković, Povijest Jugoslavije , age., s BAED 2/2, (2013),

117 FEDERALİZM-ÜNİTERİZM İKİLEMİNDE SIRP-HIRVAT-SLOVEN KRALLIĞI NDA SİYASİ YAŞAM ( ) arasında tepkiyle karşılandı. HSS ten kopan üyeler Hırvat Köylü Cumhuriyetçi Birliği adında yeni bir siyasi oluşumu meydana getirdiler. HSS ten kopan başka bir grup ise meclisteki bir diğer Hırvat partisi olan Hırvat Birliği ne (Hrvatska Zajednica - HZ) katıldı. HZ nin başında Ivan Lorković ve Ante Trumbić adlı politikacılar bulunmaktaydı. HSS in Sırp Radikal Partisi ile yaptığı anlaşmadan memnun olmayan grup nihayetinde Hırvat Federalist Köylü Partisi ni kurdu. Bu parti adından da anlaşılabileceği gibi devletin federalleşmesi yönünde bir programa sahipti. HSS ile Radikal Parti arasındaki görüş ayrılıkları devam ettiği için Nikola Pašić in ölümünden sonra hükümetin başına geçen Nikola Uzunović ( ), Sırp Radikal Partisi nin HSS ile 2 yıl süren koalisyon hükümetine son verdi. Uzunović yeni hükümetini 1 Şubat 1927 tarihinde Sloven Halk Partisi (SLS) ve HSS ten ayrılan Hırvat politikacı Nikola Nikić in ayrılıkçı grubu ile oluşturdu. Bu defa Slovenler yeni kurulan hükümette yer almışlardı. HSS artık muhalefetteydi ve öncelikli amacı yapılan yolsuzlukları meclis gündemine getirmek oldu. Hükümet ise yolsuzluklarla ilgili konuların meclis gündemine getirilmesini engellemekteydi. Uzunović hükümetinin düşmesinden sonra Nisan 1927 de Kral Aleksander yeni hükümeti kurma görevini Sırp politikacı Velimir Vukićević e ( ) verdi. Vukićević, Hırvat Köylü Partisi ni mecliste izole etmek istiyordu. Bu amaçla Sloven Halk Partisi (SLS) ve JMO ile bir ittifak yapması gerektiğini düşünüyordu. JMO, Vukićević in kurduğu hükümete katıldı. SLS ile yapılan anlaşma gereğince SLS in de hükümete yeni seçimler yapıldıktan sonra girmesi kararlaştırıldı. Yeni yapılan seçimlerde Radikal Parti 112 vekil kazandı. HSS in vekil sayısı 67 den 61 e düştü. Bu düşüş HSS in Sırp Radikal Partisi ile koalisyon hükümeti kurmuş olmasından dolayı Hırvat seçmenlerin gözünde değer kaybettiği anlamına geliyordu. Sırp Demokrat Partisi ise yükselişe geçmiş ve vekil sayısını 37 den 61 e yükseltmişti. JMO da 15 olan vekil sayısını 18 e çıkarmıştı. 31 Seçimlerden sonra Stjepan Radić yeni mecliste demokrat-köylü işbirliğinin gerçekleştirebileceğini düşünüyor ve HSS, Sırp Demokrat Partisi, JMO, Sırp Bağımsız Parti ve Sırp Tarım Partisi nin ortaklık kurmasını istiyordu Ekiminde HSS ile Svetozar Pribičević in liderliğini yaptığı Sırp Bağımsız Demokrat Partisi demokrat-köylü koalisyonunu (Seljačka-Demokratska Koalicija - SDK) oluşturdular. SDK programında her ulustan yönetim kademelerinde eşit katılımı, ekonomik durumun ülkede iyileştirilmesini ve ülkede yerel yönetimlerin 31 Ramet, age., s BAED 2/2, (2013),

118 HAKAN DEMİR oluşturulmasını talep etmekteydi. Bunun dışında SDK ın programında Hırvat ve Slovenlerin devlet kurumlarında özellikle de merkez bankası ve diplomaside eşit katılımını talep etmekteydi. SDK nın mecliste 83 sandalyesi bulunmaktaydı. Bir önceki hükümetin de düşmesinden sonra Kral Aleksander 9 Şubat 1928 de Stjepan Radić e yeni hükümete kurma şansını verdi. Ancak Radić tüm çabalarına rağmen yeni bir hükümet kurmayı başaramadı. Kral daha sonra Vukićević e hükümeti kurma görevini verdi. Vukićević in kurduğu hükümetin çalışmaları başladığında mecliste yolsuzluk konularının gündeme alınmasıyla birlikte şiddetli tartışmalar ve hatta vekiller arasında fiziksel saldırılar gerçekleşti. Radić bu olayların araştırılması için bir komisyon kurulmasını önerdi. Sırp Radikal Halk Partisi nin yayın organlarından Politika ve Samouprava ile Başbakan Vukićević e yakın Jedinstvo gazetelerinde Hırvat politikacılar aleyhine yazılar çıkmaya başladı. Politika adlı yayın organında çıkan bir makalede açık bir biçimde Stjepan Radić in öldürülmesi gerektiği çünkü Radić in bir hain olduğu ifade edildi. Makedonya da usulsüz bir biçimde toprak sahibi olduğu suçlamasıyla karşı karşıya olan Sırp Radikal Partisi vekillerinden Puniša Račić ( ), mecliste Radić ve HSS in diğer vekillerine yönelik sözlü saldırıda bulunmaya başladı. Bu sözlü saldırılar sırasında Puniša Račić ve Sırp Radikal Partisi nin bir diğer vekili olan Toma Popović, Stjepan Radić öldürülmediği sürece ülkede barışın olamayacağını açıkça ifade ettiler. HSS vekilleri Radić e meclisteki oturumlara katılmaması yolunda çağrılar yaptılar. Radić bu önerileri reddetti ve meclisteki oturumlara katılmaya devam etti. 32 Stjepan Radić, 20 Haziran 1928 tarihinde meclisteki oturuma geldiğinde ortamda bir gerginlik olduğu görülüyordu. HSS vekili Ivan Pernar mecliste Sırp Puniša Račić in Makedonya da haksız bir biçimde toprak kazanmasıyla ilgili bir konuşma yaptı. Meclis başkanı Ninko Perić, Puniša Račić e kürsüde konuşma yapması için söz hakkı tanıdı. Puniša Račić kürsüde konuşma yapmak yerine silahını çıkardı ve 5 HSS vekiline doğru ateş açtı. Pavle Radić ve Djuro Basariček adlı HSS vekilleri hemen orada öldüler. Ivan Pernar ve Ivan Grandja yaralandılar. Hırvat Köylü Partisi lideri Stjepan Radić ise midesinden ağır şekilde yaralandı. Silahla ateş etme olayın spontane olduğu düşünülüyordu. Ancak bu silahlı saldırının daha önce planlandığı yönünde görüşler de bulunmaktaydı. Silahlı saldırgan vekil Puniša Račić, saldırıdan birkaç saat sonra polise teslim oldu ve mahkeme tarafından 20 yıl hapis cezası ile cezalandırıldı. Meclisteki silahlı 32 Ramet, age., s BAED 2/2, (2013),

119 FEDERALİZM-ÜNİTERİZM İKİLEMİNDE SIRP-HIRVAT-SLOVEN KRALLIĞI NDA SİYASİ YAŞAM ( ) saldırı haberi Zagreb e ulaştıktan kısa bir süre sonra Zagreb in Ban Jelačić Meydanı nda toplanan insanlar Hırvatistan meclisinin toplantıya çağrılarak Kanlı Sırbistan dan ayrılma kararının alınmasını istediler. Belgrad yönetimi silahlı saldırının krallıktaki uluslar arsındaki nefreti körüklememesi için gazetelerde yapılacak haberlerin dikkatle izlenmesi gerektiğine karar verdi. HSS taraftarları da Zagreb teki Sırp politikacılara saldırdılar. 33 Meclisteki silahlı saldırının ardından Başbakan Vukićević istifa etti. Kral, hastanede olan Radić ten yeni hükümeti kurmasını istedi. Ancak Radić bunu kabul etmedi. Radić, meclisin dağıtılmasını, yeni seçimlerin düzenlenmesini ve muhalefet vekillerinden oluşacak geçici bir hükümetin kurulmasını Aleksander dan istedi. Kral ise Radić in önerilerini dinlemedi ve General Stevan Hadžić e hükümeti kurma görevini verdi. Ancak Hadžić hükümeti kuramadı ve sonunda Sloven Halk Partisi (SLS) lideri Anton Korošec in başkanlığında dört partiden oluşan bir koalisyon hükümeti kuruldu. Mecliste uğradığı silahlı saldırıdan yaklaşık 2 ay sonra HSS lideri Stjepan Radić 8 Ağustos 1928 tarihinde hayatını kaybetti. Cenaze törenine kitlesel bir katılım oldu. 13 Ağustos 1928 de ise Vladko Maćek ( ), Stjepan Radić in yerine Hırvat Köylü Partisi nin yeni lideri olarak seçildi. 34 Meclisteki saldırıdan sonra Kral Aleksander önünde iki seçeneğinin olduğunu görmüştü. Bunlardan biri kendi diktatörlüğünü ilan etmek diğeri ise Slovenya ve Hırvatistan ın ayrılmasına izin vermekti. Kral, federalizme karşıydı ve bu yönde önerilen hiçbir fikre sıcak bakmıyordu. Aleksander, önce Radić ve daha sonra Maček ve Pribićević e Hırvatistan ın krallıktan ayrılmasına izin vereceği sinyalini vermişti. Ancak Hırvat politikacılar, böyle bir ayrılmada, Sırbistan ın bir kısım Hırvat topraklarını özellikle de Sırpların yaşadığı bölgeleri kendisine katacağını düşündüklerinden Kral ın bu yöndeki önerisine sıcak bakmadılar. Bu süreçte Hırvat Köylü Partisi ve Bağımsız Demokrat Parti den oluşan demokrat-köylü koalisyonu yani SDK Sırbistan daki partilerle ilişkilerini kesme kararını aldı. Hatta SDK, SHS Krallığı nı artık tanınmadığını dahi ilan etti. Bütün bunlara karşın Kral Aleksander insiyatifi kendi ellerine almaya karar verdi. 4 ve 5 Şubat 1929 tarihlerinde aralarında HSS lideri Vladko Maček in de olduğu bazı parti liderleriyle görüştü. Aslında Kral bu görüşmelerle kamuoyuna anlaşma 33 Bakić, Jovo, Ideologije Jugoslovenstva Između Srpskog i Hrvatskog Nacionalizma , Gradska Narodna Biblioteka Žarko, Zrenjanin 2004, s Matković, Povijest Jugoslavije , age., s BAED 2/2, (2013),

120 HAKAN DEMİR zemini oluşturmak için elinden geleni yaptığı ve bütün tarafları dinlediği mesajını vermek istiyordu. Bu görüşmelerden bir sonuç çıkmadı. 6 Ocak 1929 da Kral anayasayı kaldırdığını ilan ederek meclisi dağıttı ve diktatörlüğünü ilan etti. Tüm siyasi partiler kapatıldı. Kral, en büyük idealinin devletin ve ulusun birliğini sağlamak olduğunu ve mecliste yapılan silahlı saldırı sonrasında halkın politikacılara güveninin kalmadığını belirtti. Aleksander ın diktatörlüğü dönemine Šestojanuarska Diktatura (Altı Ocak Diktatörlüğü) adı verildi. Anayasanın kaldırıldığı 6 Ocak günü aynı zamanda Ortodoks takvimine göre Noel in de kutlandığı bir gündü. 3 Ekim 1929 tarihinde ise Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nın adı Yugoslavya Krallığı olarak değiştirildi ve böylece Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nın siyasal varlığı sona ermiş oldu. 35 SONUÇ 1 Aralık 1918 de kurulan Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nın siyasal yaşamında belirleyici olan öğe federalizm yanlısı Hırvatlar ve Slovenler ile üniterizm yanlısı Sırplar arasında yaşanan çatışmadır. 28 Haziran 1921 de kabul edilen ve merkeziyetçi bir yapı öngören Vidovdan anayasası bu çatışmayı derinleştirmiş ve Hırvatlar ve Slovenler açısından devletin meşruiyetini ortadan kaldırmıştır. Krallıktaki siyasi partiler yaşanan meşruiyet krizine çözüm bulabilmek için parlamenter sistem çerçevesinde kendi aralarında farklı ittifaklar ve anlaşmalar yapmışlar ancak bir çözüm bulamamışlardır. Hırvatların ve Slovenlerin devletin federalleşmesi yönündeki talepleri Sırplar tarafından engellenmiş ve taraflar arasında yapılan anlaşmalar da uzun ömürlü olamamıştır. Devletin siyasi yapısı konusunda bir anlaşmanın sağlanamaması ve bir konsensüsün oluşturulamaması ülkeyi oluşturan farklı milletler arasındaki karşılıklı güvensizliklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nda federalizm ve üniterizm ekseninde yaşanan siyasi mücadeleler Yugoslavya nın 20. yüzyıldaki varlığı boyunca devam etmiştir. 2. Dünya Savaşı sonrasında kurulan Sosyalist Yugoslavya da da temel siyasal çatışma bu eksen çerçevesinde devam etmiş ve nihayetinde 1974 yılında kabul edilen anayasa ile devlete Hırvatların ve Slovenlerin istediği bir biçimde federal bir yapı kazandırılmıştır. Sırp, Hırvat, Sloven Krallığı nda federalizm-üniterizm çerçevesinde yaşanan siyasal çatışma tüm Yugoslavya tarihini anlamak için önemli bir ipucu vermektedir. 35 Goldtein, Ivo, Hrvatska Povijest, Novi Liber, Zagreb 2003, s BAED 2/2, (2013),

121 FEDERALİZM-ÜNİTERİZM İKİLEMİNDE SIRP-HIRVAT-SLOVEN KRALLIĞI NDA SİYASİ YAŞAM ( ) KAYNAKÇA Bakić, Jovo, Ideologije Jugoslovenstva Između Srpskog i Hrvatskog Nacionalizma , Gradska Narodna Biblioteka Žarko, Zrenjanin Banac, Ivo, Nacionalno Pitanje u Jugoslaviji, (çev. Josip Šentija), Durieux, Zagreb Cipek, Tihomir, Ideja Hrvatske Države u Političkoj Misli Stjepana Radića, Alinea, Zagreb Davorin, Rudolf ve Čobanov, Saša, Jugoslavia: Unitarna Država ili Federacija Povijesne Težnje Srpskoga i Hrvatskoga Naroda Jedan od Uzroka Raspada Jugoslavije, Zbornik Radova Pravnog Fakulteta u Splitu, No: 46, 2/2009, s Demir, Hakan, XIX. yy da Hırvat İlirizm Hareketi, Avrasya İncelemeleri Dergisi (AVID), I/I, 2012, s Demir, Hakan, Polonyalı Hotel Lambert ve Büyük Sırbistan»Načertanije«Planı ( ), Avrasya İncelemeleri Dergisi (AVİD), II/1, 2013, s Džaja, M. Srećko, Politička Realnost Jugoslavenstva ( ), Svjetlo Riječi, Sarajevo - Zagreb Gligorjević, Branislav, Parlamentarni Sistem u Kraljevini SHS ( ), Politički Život Jugoslavije Zbornik Radova, Radio Beograd, Beograd Godeša, Bojan, Ali Je Bil Korošec Iskren Jugoslovan, Jugoslavija v Času Devetdeset Let od Nastanka Prve Jugoslovanske Države, Historia 15 Znanstvena Zbirka Oddelka za Zgodovino Filozofske Fakultete Univerze v Ljubljani, Ljubljana Goldstein, Ivo, Hrvatska Povijest, Novi Liber, Zagreb ugoslavije/konstitutivni_akti_jugoslavije/vidovdanski_ustav.html. Janković, Dragoslav, Srbija i Stvaranje Jugoslavije, Politički Život Jugoslavije Zbornik Radova, Radio Beograd, Beograd BAED 2/2, (2013),

122 HAKAN DEMİR Janković, Dragoslav, Ante Trumbić na Krfskoj Konferenciji Život i Djelo Ante Trumbića, Hrvatska Akademija Znanosti i Umjetnosti, Zagreb Krizman, Bogdan, Hrvatske Stranke Prema Ujedinjenju i Stvaranju Jugoslavenske Države, Politički Život Jugoslavije Zbornik Radova, Radio Beograd, Beograd Matković, Hrvoje, Povijest Jugoslavije , Naklada Pavičić, Zagreb Matković, Hrvoje, Povijest Hrvatske Seljačke Stranke, P.I.P. Pavičić, Zagreb Očak, Ivan, Stjepan Radić i Rusija, Radovi, Vol.25, Zagreb 1992, s Prunk, Janko, A Brief History of Slovenia, Založba Grad, Ljubljana Ramet, P. Sabrina, Tri Jugoslavije: Izgradnja Države i Izazov Legitimacije: Golden Marketing / Tehnička Knjiga, Zagreb Steindorff, Ludwig, Povijest Hrvatske od Srednjeg Vijeka do Danas, Naklada Jesenki i Turk, Zagreb Šepić, Dragovan, Jugoslavensko Pitanje u Politici Saveznika , Politički Život Jugoslavije Zbornik Radova, Radio Beograd, Beograd Tanner, Marcus, Croatia: A Nation Forged in War, Yale University Press, New Haven and London BAED 2/2, (2013),

123 Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi Cilt/Volume 2, Sayı/Number 2, Aralık/December 2013, ss TÜRKLERİN BALKANLARDAKİ MANEVÎ NÜFUZU OLAN ŞEYH VE DERVİŞLERİN ÖNEMİ: DEMİR BABA ÖRNEĞİ ÖZET Fatma RODOPLU * Balkanlar tarihin eski zamanlarından beri, Türkler için önemli bir yer olmuştur. Balkanlara yerleşme Hunlarla başlamış, Osmanlılarla devam etmiştir. Balkanlara yerleşmede Osmanlı Devleti sistemli bir iskân siyaseti izlemiştir. Osmanlıların Balkanları fethinden önce, bölgenin Türkleşmesinde önemli bir yere sahip olan dervişler bu coğrafyaya gelmiştir. Dervişlerin en bilinenleri Sarı Saltık, Otman Baba, Akyazılı Sultan ve Demir Baba dır. Demir Baba tekkesi XVI. yüzyıla aittir ve kuzey Bulgaristan ın Razgrad ili, İsperih ilçesi, Sveştari köyü yakınlarında yer alır. Bu makale Osmanlı döneminde kuzey Bulgaristan da yaşamış olan derviş Demir Baba ve onun tekkesi hakkında bilgi verme amacındadır. Anahtar Kelimeler: Rumeli, İskân, Demir Baba, Şeyh ve Dervişler. THE IMPORTANCE OF SHEIKS AND DERVİSHES SPRITUAL IMPACT OF TURKS IN THE BALKANS: THE EXAMPLE OF DEMIR BABA ABSTRACT Since the old times, Balkans have an important place for Turks. Settlement of the Turks in the Balkans started by Huns, and then continued by the Ottoman Turks. The Ottoman Empire followed a systematical settlement policy in the Balkans. Before the Ottoman conquests, many dervishes had come to the region. The dervishes played an important role at Turkification of the region. The most popular of them are Sarı Saltık, Otman Baba, Akyazili Sultan and Demir Baba. The tekke of Demir Baba is dated to XVIth century and located in the village of Svestari, in Razgrad, in Northern Bulgaria. This article aims to give information about Demir Baba who lived in Northern Bulgaria in Ottoman period and his tekke. Key Words: Rumelia, Resettlement, Demir Baba, Sheikhs and Dervishes. * Arş. Gör., Trakya Üniversitesi Balkan Araştırma Enstitüsü Balkan Tarihi Anabilim Dalı, Edirne, E-mektup: fatmarodoplu@trakya.edu.tr. BAED 2/2, (2013),

124 FATMA RODOPLU GİRİŞ Balkanlar, yüzyıllarca farklı sosyo-ekonomik düzene sahip değişik etnik, kültürel, linguistik grupların bir arada yaşadığı bir coğrafya olmuştur. IV. yüzyıldan itibaren bölgeye Türk kavimlerinin göçü başlamıştır. Yoğun bir Türk nüfusunun yanı sıra Slav nüfusuna da maruz kalan Balkanlar etnik ve kültürel olarak farklı bir kimlik kazanmıştır. Burada doğan ve gelişen çeşitlilik, Roma İmparatorluğu ve takiben Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu yönetimlerinde idarî anlamda da bir yapılanmaya gitmiştir. Bölgeye hâkim olan Bizans İmparatorluğu yerel güçler arasındaki çekişmeleri önleyerek bir birlik sağlamış, farklı milletten insanları bir arada tutmayı başarmıştır. Ancak farklı ırk ve milletlere mensup insanlara gerçek bir huzur ortamı sağlayamamıştır. Osmanlı İmparatorluğu, Balkanlar da Bizans İmparatorluğu nun jeopolitik halefi olarak iki-üç asır boyunca, sadece savaşlarla değil, sosyoekonomik düzenlemelerle de bölgeye hâkim olarak kitleleri yanına çekmiştir. Türkler, 1354 yılında Gelibolu üzerinden Balkan yarımadasına geçerek 1361 senesinde Edirne yi fethettikten sonra, başta üç küçük Bulgar krallığı olmak üzere feodal devletleri yıkıp Balkan coğrafyasını süratle ele geçirmeyi başarmışlardır. Bölge, Osmanlı Türklerinin Balkanlar a 1350 lerde ayak basmalarından 1913 teki çekilmelerine kadar geçen beş buçuk asır boyunca Türklerin hâkimiyetinde kalmıştır. Osmanlıların Balkanları fethi ve bu fetihteki etmenler üzerinde şüphesiz ki birçok çalışma yapılmıştır. Burada fetihte etkili olan bütün unsurların tek tek incelenmesi yerine şeyh ve dervişlerin fethe katkısı, oynadıkları rol üzerinde durularak Balkan coğrafyasının İslamlaşmasında önemli rol oynayan Horasan Erenleri olarak adlandırılan şeyh ve dervişlerden, kısmen Otman Baba ve Akyazılı Sultan, ayrıntılı olarak da Demir Baba üzerinde durulmuştur. Çalışmada metot olarak, seleflerinin aksine, Balkanlarda doğan ve Balkan coğrafyasında İslâm ın yayılmasında etkisi olduğunu düşündüğümüz Demir Baba ve onun adını taşıyan tekke, Türk ve Bulgar kaynaklarında yer alan betimleme ve hikâyeler yoluyla açıklanmaya çalışılacaktır. Ayrıca günümüzde Demir Baba tekkesinin bulunduğu coğrafya, tekkenin sahip olduğu özellikler, İslâm öncesi Türk kültürüne ait benzerlikler vurgulanacak, günümüzde de çeşitli din ve mezhepten insanın gelip ziyaret ettiği ve kutsal sayılan türbeyle ilgili bilgiler ortaya konulacaktır. 116 BAED 2/2, (2013),

125 TÜRKLERİN BALKANLARDAKİ MANEVİ NÜFUZU OLAN ŞEYH VE DERVİŞLERİN ÖNEMİ: DEMİR BABA ÖRNEĞİ 1. RUMELİ DE TÜRK İSKÂNI İslâm dünyası, Osmanlılardan önce Roma İmparatorluğu topraklarını Bilâd-ı Rum veya Memleketü l Rum olarak tanımaktaydı. Selçuklularla birlikte Türk hâkimiyetine geçen Anadolu da Rum ismi, vaktiyle Bizans idaresinde bulunmuş olan Anadolu yu gösteren coğrafî bir terimi ifade etmeye başlamıştır. 1 Bizans İmparatorluğu gerçekte Roma İmparatorluğu nun devamı oldu için Bizanslılar kendilerine Romaioi yani Romalı demişlerdir. 2 Batılı seyyahlar XIII. yüzyılda, Türklerin idaresindeki Anadolu coğrafyasını Turquemenia ve Bizans İmparatorluğu na ait yerleri de Romania olarak adlandırmaktaydılar. Bu tabir zamanla, daha ziyade Rum Ortodoks mezhebinin hâkim olduğu Balkan yarımadasını ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı Türkleri ise Rum ili adını Anadolu ya karşı denizin ötesinde, Bizanslılardan fethettikleri toprakların tanımında kullanır oldu. 3 Rumeli kavramı Balkan milletleri arasında çeşitli şekillerde kullanılmıştır. (Osmanlı Türkçesi: روم ايلى Rumili/Rumeli, Bulgarca: Румелия, Yunanca: Ρούμελη, Roúmeli) Osmanlı İmparatorluğu döneminde Balkanların güneyine Rumeli denmiştir. Balkanlardaki Türk varlığının başlangıcı, genel kanının aksine, Osmanlı döneminden çok öncelere dayanmaktadır. İlk olarak Hun Türkleriyle başlayan bu mevcudiyet, Orta Asya dan başlayıp Karadeniz in kuzeyi istikametinden göç eden çeşitli Türk boylarıyla devam etmiştir. Hunlar, IV. yüzyılda Asya bozkırlarından Batı yönünde harekete geçerek ilk olarak Alanlara saldırmışlar, onları mağlup ederek İtil nehrini geçmişler ve Batı yönündeki ilerlemelerini sürdürmüşlerdir. 4 Hunlar, dönemlerine göre çok gelişmiş silah ve donanımları, yüksek hızları ve üstün savaş taktikleriyle önlerine çıkan kavimleri sürerek ya da egemenlik altına alarak Avrupa nın neredeyse tamamına hâkim olmuşlardır. Hunların baskısıyla oluşan bu büyük hareketlilik Avrupa nın sosyal, kültürel, demografik yapısını alt üst etmiş ve bugünkü yapının temellerini oluşturmuştur. Avrupa Hunları ndan sonra Balkan coğrafyasında önemli rol oynamış bir diğer Türk topluluğu da Avarlardır. Avarlar, VI-IX. yüzyılda Doğu ve Orta Avrupa da etkili 1 İnalcık, Halil, Rumeli, T.D.V.İ.A, C. 35, İstanbul, 2008, s Prokopios, Bizans ın Gizli Tarihi, (çev.) Orhan Duru, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2011, s. XIII. 3 İnalcık, agm., s Ahmetbeyoğlu, Ali, Avrupa Hun İmparatorluğu, TTK, Ankara, 2001, s. 25. BAED 2/2, (2013),

126 FATMA RODOPLU olmuşlardır. 5 Orta Asya dan Balkanlara yapılan Türk göçlerinin sonuncusunu ve en büyüğünü gerçekleştirenler ise Peçeneklerdir. 6 Avrupa Hunları, Avarlar, Sabarlar, Peçenekler, Uzlar ve Kumanlar Balkan coğrafyasındaki varlıklarını XIV. yüzyıla kadar sürdürmüşlerdir. Bu topluluklar bölgenin kültürel gelişimine büyük katkıda bulunmuş ancak büyük çapta asimilasyona uğramışlardır. Örneğin İtil (Volga) boylarında yaşayan ve Türkçe konuşan Bulgar Türklerinin bir bölümü Han Asparuh komutasında, Tuna deltasının güneyine geçerek güçlü bir devlet kurmuşlardır. Ancak X. yüzyıldan itibaren, Tuna Bulgarları Slavların içinde asimile olmuş ve bir Slav topluluğu olarak anılmışlardır. 7 XIV. yüzyılda Balkanlar da yoğun bir Türk iskânı kendini göstermeye başlamıştır yılında fethedilen Edirne 1365 yılında devletin başşehri durumuna yükselmiştir. Bundan sonra Osmanlılar, Rumeli yi gerçek yurtları saymaya başlamışlardır. Balkanlar ın büyük bir kısmı hızla fethedilmiştir. Balkanlardaki Osmanlı fetihlerinin niye bu kadar kolay gerçekleştiğini açıklamak güç değildir. Osmanlı fetihleri, bir yığın bağımsız kral, despot ve küçük beyin kendi yerel çekişmelerinin çözümü için bir dış güçten yardım almaktan çekinmediği, politik bir parçalanma dönemine denk düşmekteydi. Balkanlar da hüküm süren bu zayıf ve karmaşık yapının içinde yalnız Osmanlılar tutarlı ve kararlı bir politika izlemekteydiler. 8 İskân, genel olarak bir coğrafyadaki insanların başka bir coğrafyaya nakledilmesi ve oraya yerleştirilmesi olarak tanımlanabilir. Osmanlı Devleti fethettiği topraklarda bir istilâ faaliyetine girişmemiş, aksine bu topraklarda kalıcı olmak adına çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Tarihî süreçte, devletlerin iskân politikalarını belirleyen en önemli unsurlar arasında nüfusun artırılması, etnik dengenin sağlanması, sınır güvenliği ve stratejik noktalar en ön sıralarda gelmektedir. 9 Değişik sebeplerle gerçekleşen yer değiştirme hareketleri neticesinde bir iskân meselesi söz konusu olmuştur. İnsanların bireysel tercihi olarak gerçekleştirdiği ya da uygulanan bir devlet politikasının 5 Karatay, Osman, Avar Hâkimiyeti ve Balkanların Slavlaşması, Balkanlar El Kitabı, C. 1, Akçağ Yayınları, Ankara, 2013, s Uydu Yücel, Mualla, Balkanlarda Peçenekler, Uzlar ve Kumanlar, Balkanlar El Kitabı, C. 1, Akçağ Yayınları, Ankara, 2013, s Kayapınar, Ayşe, Tuna Bulgar Devleti, Türkler, C. II, Ankara, 2002, s İnalcık, Halil, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ, YKY, İstanbul, 2009, s Halaçoğlu, Yusuf, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu nun İskân Siyaseti ve Aşiretlerin İskânı, TTK, Ankara, 1997, s BAED 2/2, (2013),

127 TÜRKLERİN BALKANLARDAKİ MANEVİ NÜFUZU OLAN ŞEYH VE DERVİŞLERİN ÖNEMİ: DEMİR BABA ÖRNEĞİ neticesi olarak yaşanan göçlerin ekonomik, sosyal ve kültürel alanlara çeşitli etkileri olmuştur. 10 Bu etkiler bölge halkı üzerinde, Osmanlı Devleti nin Balkanlara geçtiği andan itibaren başlayarak, daha sonraki yüzyıllarda da devam etmiştir. Doğu Bulgaristan, Meriç vadisi ve ardından Dobruca hızla Türkleşen bölgelerin başında gelmektedir. Tahrir defterlerine göre yapılan incelemeler, bu bölgelerde XVI. yüzyılda nüfus çoğunluğunun Türklerde olduğunu kesin biçimde meydana çıkarmıştır. Bu yerleşmenin başlıca özelliklerinden biri devletin uyguladığı iskân usulüdür. 11 İskân işi Osmanlı Devleti nin kuruluş devirlerinde sık sık uyguladığı sürgün usulü ile yapılmıştır. 12 Osmanlı Devleti, Rumeli de ilk fütuhata başladığı andan itibaren, ele geçirdiği şehir ve köylerde sistemli bir iskân politikası takip etmiştir. Osmanlı fetihleri devam ettiği sürece kırsal yörede yaşayan Hıristiyan halk Balkanlar ın daha iç bölgelerine ve dağlık kesimlerine doğru çekilmiştir. Fütuhat sırasında köy ve kasabalarını terk ederek, başka bölgelere kaçanların yerlerine, Anadolu dan büyük ölçüde Türkmen unsuru nakledilmiştir. Bu göç harekâtı daha ziyade Bulgaristan a doğru olmuştur. Doğu Balkanlar da, Yörük köylerini, yerli Hıristiyan Bulgar köylerinden ayırt etmek mümkündür. Asılları Anadolu ya dayanan Türk köylerinde yer adları, baba-oğul adları Müslüman-Türk adlarıdır ve bu köyler Hıristiyan- Bulgar köylerine göre daha küçük ve fakir köylerdir. 13 Osmanlı Devleti nde yapılan sürgünler devlet gelirlerini artırmanın yanı sıra, yeni fethedilen yerlerin şenlendirilmesi, yerleştirilen insan gücünden ordunun asker ve erzak sevkiyatı sırasında yararlanılması gibi amaçlarla da gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, yabancı bir memlekette yerli halk arasına yerleştirilecek Türk ve Müslüman muhacirler ile siyasî ve askerî emniyeti sağlamak gibi gayeler ile de devletin sürgün usulüne sık sık müracaat ettiği görülmektedir Çiçek, Kemal, Osmanlı Devleti nde Nüfus Hareketleri ve Yerleşme, Yeni Türkiye Dergisi, S. 8 (Mart-Nisan 1996), s İnalcık, agm., s Orhonlu, Cengiz, Osmanlı İmparatorluğu nda Aşiretlerin İskânı, Eren Yayınları, İstanbul, 1987, s İnbaşı, Mehmet, Balkanlarda Osmanlı Hâkimiyeti ve İskân Siyaseti, Türkler, C. 9, Ankara, 2002, s İnbaşı, agm., s BAED 2/2, (2013),

128 FATMA RODOPLU 2. DERVİŞ VE ŞEYHLERİN FETİHTEKİ ÖNEMİ Anadolu nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında olduğu gibi, Osmanlı Devleti nin kuruluşunda ve Balkanlara yerleşmesinde de maneviyata çok önemli katkıları olan dervişlerin aktif bir rolü olmuştur. Doğu da Timur baskısı neticesinde Anadolu ya gerçekleşen Türkmen göçleriyle beraber bölgeye çok sayıda derviş gelmiştir. Dervişler, fetih ve iskân, sosyal hayat ve kültür hayatı üzerinde önemli etkiler yapmışlardır. 15 Aşıkpaşazade, Anadolu erenleri olarak da adlandırılan bu sufî derviş topluluklarını Gaziyan-ı Rum, Ahiyan-ı Rum, Bacıyan-ı Rum ve Abdalan-ı Rum olarak dört gruba ayırmıştır. 16 Gaziyan-ı Rum tabiri, daha çok uçlarda, Bizans la mücadele halinde olan, dinî-askerî teşkilatı ifade etmektedir. Bu gazilerin temeli Tuğrul Bey ve Sultan Alparslan a kadar gitmektedir. Fütüvvet, İslâm dünyasında kahramanlık, yiğitlik ve cömertlik mefkûresinin bir adı olarak ifade edilmektedir. 17 Fütüvvet düşüncesinin etkisi altında gelişen Ahilik, Anadolu da yaşayan Türkmen halkın sanat, ticaret, ekonomi gibi çeşitli meslek alanlarında yetişmelerini sağlayan, onları hem ekonomik hem de ahlâkî yönden yetiştiren, çalışma yaşamını iyi insan meziyetlerini esas alarak düzenleyen bir oluşumdur. Türkmen kadınların kurduğu ve Baciyan-ı Rum olarak adlandırılan teşkilat da Ahilik teşkilatının kadın kolları mahiyetindedir. 18 Osmanlı Devleti nin kuruluşu esnasında Anadolu ya toplu halde göçler yapıldığı bilinmektedir. 19 İslâmiyet in benimsenmesiyle savaşçı ruhlarını koruyan Türkler, ince ruh yapılarını yansıtacakları söz ustalıklarını da kaybetmediler. Dilden dile aktarılan şiirlerle geleneklerini sürdürdüler. Daha sonra Anadolu coğrafyasına gelecek olan Oğuz-Türkmen boyları, İslâmiyet i kabul ettikten sonra da eski Türk geleneklerini korudular. Bu gelenek Türk tasavvufunun temelini oluşturmuştur. 20 İslâmiyet ile birlikte Horasan, tasavvuf cereyanının merkezi durumuna gelmiştir. Pir-i Türkistan lakabıyla anılan Hoca Ahmet Yesevî, 15 Erginli, Zafer, Osmanlı Devleti nin Kuruluşunda Türk Dervişlerinin İzleri, Türkler, C. 9, Ankara, 2002, s Aşıkpaşaoğlu Tarihi, Yay. Atsız, MEB Yayınları, İstanbul, 1970, s Erginli, agm., s Bayram, Mikail, Baciyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) ve Fatma Bacı, Osmanlı, C. VI, Ankara, 1999, s Erginli, agm., s Erdoğan, Kutluay, Alevilik Bektaşilik, İletişim Yayınları, İstanbul, 1993, s BAED 2/2, (2013),

129 TÜRKLERİN BALKANLARDAKİ MANEVİ NÜFUZU OLAN ŞEYH VE DERVİŞLERİN ÖNEMİ: DEMİR BABA ÖRNEĞİ İslâm-Türk düşüncesinin merkezi olmuş ve kendi felsefesini geliştirip yayacak olan yeni halifeler ve müritler yetiştirmiştir. Göçebe Türkler arasında düşüncelerini yaymaya başlayan dervişlere Horasan da Bab denmiştir. Eski Türklerdeki şaman, baksı ve kam ların yerlerini İslâmiyet in kabulüyle Dede, Baba, Şeyh ve Ata gibi dervişler almıştır. 21 Dede ve baba ile kam arasında seçiliş şekillerinden kılık kıyafetlerine, gördükleri hizmetlerden dualarına kadar birçok yönden şaşırtıcı benzerlikler vardır. 22 Osmanlı Devleti nin kuruluşu sırasında, Anadolu daki uç beyliklerinde, medenî bir hayatın kaynağı olan Türk ve İslâm dünyasının Kırım ve Mısır gibi medreselerden çıkıp gelmiş hocalar, Selçuklu ve İlhanlı bürokrasisine mensup, çeşitli tarikatlara mensup dervişler mevcuttur. 23 Osmanlı fetihlerinin Balkanlarda hızlı yayılmasının önemli sebepleri arasında, Türkistan da doğan, Anadolu da olgunlaşan ve gelişen tasavvufi düşüncenin temsilcileri olan tarikat şeyhleri ve halkla daha yakın temasta bulunan dervişlerin faaliyetleri gösterilebilir. 24 Fetih hareketinin başarıyla sonuçlanması için donanımlı ve imanlı bir Osmanlı ordusu yeterli değildir. 25 Anadolu coğrafyasında faaliyette olan dervişlerin bir kısmı fütuhatta aktif rol oynayarak Balkan coğrafyasına geçmiştir. Geçimlerini temin etmek için Osmanlı Beyliği ne gelerek bey ile ilişki kurup yanlarında bir grup dervişle birlikte gönüllü olarak seferlere katılmışlardır. Dervişlerin fetihteki en önemli katkıları ise, Türkleştirme ve İslamlaştırma alanında olmuştur. 26 Şeyh ve dervişlere kendi katıldıkları ya da beylerinin fetihlerine karşılık olarak kurdukları zaviyelerin toprakları vakfedilmekteydi. Ayrıca kendi maiyetindeki dervişler dışında, Osmanlı bürokrasisinden de müritlerinin olması şeylerin faaliyetlerini meşrulaştırmakta ve işini kolaylaştırmaktaydı. Zaviye şeyhleri adeta Osmanlı ordusundan önce bölgenin fethini gerçekleştirmekteydi Erdoğan, agm., s Eröz, Mehmet, Eski Türk Dini (Gök Tanrı İnancı) ve Alevi Bektaşilik, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 1992, s Barkan, Ömer Lütfi, Osmanlı İmparatorluğu nda Kolonizatör Türk Dervişleri, Türkler, C. 9, Ankara, 2002, s Barkan, agm., s Barkan, agm.,s İnbaşı, agm., s İnbaşı, agm, s BAED 2/2, (2013),

130 FATMA RODOPLU Fethedilen yerlerin şenlendirilmesinde rol oynayan bu dervişler, Rum abdalları zümresidir. Bunların içerisinde Kadirîler, Rıfaîler ve Mevlevîler yoktur. Çünkü bunlar eski dönemlerden beri şehirlerde yaşayan, zaviyelerini kurmuş ve belli vakıf gelirlerine sahip kimselerdir. Rum Abdalları ise, daha gezgin bir grup olduğu için, Bizans sınırlarına ve Osmanlı Beyliği ne geçmişlerdir. Bunlar güçlü bir sufî akımı olan Kalenderiliğe mensupturlar. Rum Abdalları zümresinin, hâkim sufî çevresini Vefaîler oluşturmaktadır. 28 Anadolu da Yesevîliğin yerini alan, başında Hacı Bektaş-ı Veli nin bulunduğu Haydarîliğin Hacı Bektaş kültü etrafında gelişen bir kolu olarak Bektaşîlik doğmuş ve XVI. yüzyılın başında, bağımsız bir hale gelmiş, Rumeli nin fethedilmesiyle de Balkanlara geçmiştir. 29 Bektaşîliğin içerisindeki bazı Şamanist unsurlar da Yesevilik aracılığıyla Anadolu ve Balkanlara taşınmıştır. 30 Şeyh ve dervişler, Balkanlar da kurmuş oldukları zaviye ve tekkeler vasıtasıyla bölgenin gayr-ı Müslim halkını etkilemekte ve Osmanlı ordusunun bölgeyi fethetmesinden önce bir anlamda halkı psikolojik olarak fethe hazır hale getirmekteydi. Zaviye şeyhleri dindeki müsamahalı tutumlarıyla Hıristiyanların ihtida etmelerini kolaylaştırdıkları gibi, fetih hareketlerine de katılmaktaydı. 31 Şeyhler, dervişleriyle beraber dağ başlarını mesken edinip asayişin ve yolculuğun temini için şenlendirilmesi lazım gelen bir derbend yerinde dahi zaviye, tesis ve köy vücuda getirebilmekteydi. Derbendler ise daha ziyade iskân noktalarının az olduğu, bir köy yakınında veya uzağında olan, ıssız yerlere tesis edilmekteydi. 32 Dağ başlarını, boş ve çorak toprakları işlemek için yerleşen, evlatları çoğalınca köyler tesis eden ve yerleştikleri toprakları yavaş yavaş bir kültür ve iktisat merkezi haline getiren muhacirlerin mevcudiyeti, orada 28 Ocak, Ahmet Yaşar, Osmanlı Devleti nin Kuruluşunda Dervişlerin Rolü, Osmanlı Devleti nin Kuruluşu, Efsaneler ve Gerçekler: Tartışma-Panel Bildirileri (Ankara, 19 Mart 1999), Ankara, 2000, s Ocak, Ahmet Yaşar, Türk Sufiliği ne Bakışlar, İletişim Yayınları, İstanbul, 1996, s Kayaoğlu, İsmet, Anadolu da Onüçüncü Yüzyıl Derviş Tarikatları ve Sosyal Zümreler, Uluslararası Osmanlı Öncesi Türk Kültürü Kongresi Bildirileri (4-7 Eylül 1989), Ankara, 1997, s İnbaşı, agm., s Orhonlu, Cengiz, Osmanlı İmparatorluğu nda Derbend Teşkilâtı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fak. Yayınları, İstanbul, 1967, s BAED 2/2, (2013),

131 TÜRKLERİN BALKANLARDAKİ MANEVİ NÜFUZU OLAN ŞEYH VE DERVİŞLERİN ÖNEMİ: DEMİR BABA ÖRNEĞİ tutunabilmeleri, dervişlerin kuvvetini göstermektedir. Dervişlerin fevkalâde imtiyazlarla karşılaştıklarını düşünmek de doğru değildir. Bir asker gibi harp eden ve yine bir köylü gibi çalışan bu dervişlerin çoğu bu devirde öşür 33 vergisini de vermekte, bizzat ziraatla meşgul olmakta, bağ bahçe yetiştirmekte, zaviye ve değirmen inşa etmekteydi. Zamanlarını ayin ve ibadetle geçirdiklerine dair ortada henüz bir delil mevcut değildi. 34 Rum Abdalları zümresinde teşekkül eden menakıbnamelerin Bektaşî menakıbnameleri olarak bilinmesi, dervişlerin Sünnî gelenekten olmadıkları düşüncesini akla getirmektedir. XV. yüzyılın ikinci yarısında yazıya geçirilmiş olan menakıbnamelerin hiçbirinde Bektaşî terimine rastlanmaz. Hacı Bektaş da Rum Abdalları zümresinden gelmektedir. Bektaşîler, Rum Abdallarının bütün geleneklerini taşıdıkları ve menakıbnameleri kullandıkları için bunlar Bektaşî menakıbnameleri olarak bilinmektedir DEMİR BABA Osmanlı fetihleriyle Rumeli de meskûn olan ve efsaneleşen isimlerden biri, kaynaklarda Timur Baba, Hasan Demir Baba hatta Pehlivan Baba olarak geçen Demir Baba, Otman Baba geleneğine 36 sahip bir 33 Öşür, kelime olarak onda bir (1/10) anlamına gelen Arapça kökenli bir kelime olup, ıstılah olarak Osmanlı devletinde umumiyetle halkın ürettiği mahsullerden, bilhassa hububattan alınan vergiye verilen isimdir. Öşür, orta çağdan beri Müslüman ve Hıristiyan âlemlerinin tanıdığı bir vergidir. İslamiyet in ilk zamanlarından itibaren bütün İslam devletlerinde alındığı için şer î bir vergi olarak mütalaa edilmiştir. Osmanlı hukukçuları öşür ü harâc-ı mukaseme saymışlardır. Reâyâ, ektiği toprağın sahibi olmayıp bir nevi kiracısı durumundadır. Toprağın gerçek sahibi devlettir. Bu durumda öşür de reayanın ziraat ettiği arazinin icar bedeli durumundadır. Yani devletin aldığı öşür, toprakların mülkiyetine sahip olmaktan doğan bölüşme hakkıdır. Bu konuda Bkz. Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Isparta, Barkan, agm., s Ocak, agm., s Otman Baba Vilâyetnâmesi nde belirtildiğine göre Otman Baba H.833 (M.1402) yılında Timur la beraber Anadolu ya gelmiş Oğuz dilinde söylenen esas ismi Hüsam Şah olan bir evliyadır. Otman Baba nın faaliyetlerinin ana üssü konumundaki Yanbolu, Babadağ, Tırnova gibi Balkan şehirleri konargöçer Türkmen Yörük aşiretlerinin iskân alanıdır. Bu bölgedeki öncü gazi ve akıncılar, bu ıssız bölgelerin iskâna açılması, sınırların düşman saldırılarından korunması ve imar edilmesi gibi hizmetler görmektedirler. Otman Baba Vilâyetnâmesi nde Bektâşîlik ve heterodoks zümreler açısından bakıldığında Hacı Bektaş-ı Veli ye bir bağlılık zikredilmekle birlikte Şiî-Safevi tesir, Oniki imam gibi Bektaşi kozmogonisinin ana motifleri yoktur. Ayrıntılı bilgi için bkz. Ahmet Yaşar Ocak, Alevi Bektaşi İnançlarının İslâm Öncesi Temelleri, İstanbul, 2007; Kemal Üçüncü, Sözlü Kültür / Tarih Bağlamında Edebî Bir Metin Olarak Otman Baba Vilâyetnamesi, Bilig, S. 28, BAED 2/2, (2013),

132 FATMA RODOPLU Kalenderî şeyhidir. Otman Baba nın yol evladı ve onun halifesi olan Akyazılı Sultan ın 37 halifesidir. Doğum ve ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte XVI. yüzyılda yaşadığı tahmin edilmektedir. 38 Kendi adını taşıyan vilâyetnamede Demir Baba nın soy zinciri, İmam Zeyn-el- Âbidin oğlu Ali Asgar vasıtasıyla Hazret-i Ali ye ve oradan Hazret-i Muhammed e ve ecdadına bağlanarak Âdem Peygambere dayandırılmaktadır. 39 Kendi adını taşıyan vilâyetnamede uzun boylu ve çok kuvvetli olduğuna, ayrıca sünnetçilik yaptığına dair kayıtlar mevcuttur. 40 Demir Baba nın soyuyla ilgili çeşitli efsaneler vardır. Bunlardan biri Deliorman bölgesinde zalimleri kovalayacak, boyunduruk altında olanları kurtaracak, haksızlığa uğrayanların da hakkını alacak Demir Baba adlı bir kurtarıcının beklenmesi neticesinde Akyazılı Sultan adlı Kızılbaş 41 bir dervişin böyle efsanevî bir kahraman yaratması olayıdır. Bir diğeri ise Demir Baba nın Akyazılı Sultan ın manevî oğlu olduğu ve dünyaya gelişinde de pay sahibi olduğu iddiasıdır. Demir Baba Vilâyetnamesi ne göre; Akyazılı Sultan ın Hacı Ali Dede adında bir abdalı vardır. Akyazılı Sultan kendisinden sonraki kutup makamına bırakacağı Demir Baba nın doğması için Hacı Ali Dede den evlenmesini talep etmiş ve onu Gökçesu Dergâhı na Turan Halife yi görmesi için göndermiştir. Turan Halife nin kızı olan Zahide Bacı yla Hacı Ali Dede nişanlanıp evlenmiş ve Demir Baba 37 Akyazılı Sultan, Ahmet Yesevî halifelerinden olup Hacı Bektaş ile Anadolu ya gelmiş, daha sonra da Rumeli ye geçerek buraya yerleşmiştir. Oldukça mamur olan Bulgaristan da Varna ile Balçık arasında bulunan Akyazılı tekkesi, Rumeli deki diğer birçok tekkenin olduğu gibi, dervişler tarafından imar edilmiştir. Etrafta bağ bahçe açılmış, tarlalar işlenmeye başlanmış, gelen geçen doyurulmuştur. Evliya Çelebi, Akyazılı Sultan yatırı hakkında bilgi verirken şöyle der: Belh ve Horasan da büyük atalarımızdan Türkî Türkmen Hace Ahmed Yesevi haleflerindendir. Bu Akyazılı, Bursa ya Hacı Bektaş Veli ile gelüb fetihten sonra izinle Rum diyarında Post sahibi oldu. Asıl adı İbrahim olan Akyazılı Sultan gazilerle birlikte fetih faaliyetlerine katılmıştır. XVI. yüzyılda Bulgaristan ın muhtelif bölgelerinde dervişleri irşat ettiği, bazı söylentilerde dem tabir edilen içkiyi cem e sokanın kendisi olduğu nakledilmektedir. 38 Ocak, Ahmet Yaşar, Alevi Bektaşi İnançlarının İslâm Öncesi Temelleri, İletişim Yayınları, İstanbul, 2007, s Noyan, Bedri, Demir Baba Vilâyetnamesi, Can Yayınları, İstanbul, 1976, s Noyan, age., s Kızılbaşlık, Türkmenlerin bazı aşırı Bâtıni-Şiî inançlarını kendi eski inanç ve gelenekleriyle birleştirmelerinden ortaya çıkan bir dinî anlayıştır. Bu yolun mensubu olan İran daki Safevî şahlarına tâbi bir zümre, başlarına 12 dilimli kızıl tac giydikleri için Sünnîler tarafından Kızılbaş adıyla anılmıştır. Safevî şahını dinî reis kabul eden Anadolu Alevilerine de Kızılbaş denmiştir. Kızılbaşlık, fikir sistemi teşekkül etmiş bir mezhepten ziyade görenek ve geleneğe dayanan bir inançtır. 124 BAED 2/2, (2013),

133 TÜRKLERİN BALKANLARDAKİ MANEVİ NÜFUZU OLAN ŞEYH VE DERVİŞLERİN ÖNEMİ: DEMİR BABA ÖRNEĞİ dünyaya gelmiştir. Bu müjdeli haber Akyazılı Sultan a iletilmiş kutupluk makamının halefinin doğmasına Akyazılı Sultan da çok sevinmiştir. 42 Demir Baba, Otman Baba nın yol evladı ve onun halifesi Akyazılı Sultan ın halifesidir. 43 Demir Baba da Otman Baba ve Akyazılı Sultan gibi kutbu l-aktab 44 dır. Şeyhleri gibi o da bir seyyiddir ve seyyidliği Dimetoka daki Kızıldeli Sultan zaviyesinde tasdik olunmuştur. 45 Kanunî Sultan Süleyman devrinde dervişlerle birlikte fetih hareketlerinde yer alarak, Rumeli serhadlerinde gazalara katılmış ve bilhassa Budin in fethinde (1539) önemli yararlılıklar göstermiştir yılından sonra Avusturya ve Macaristan a karşı savaşlara katılmıştır. 46 Şumnu, Silistre ve Rusçuk gibi Kuzey Bulgaristan şehirlerini dolaşarak gösterdiği bazı kerametlerle bir kısım yerli gayri Müslim unsurların Müslümanlaşmasında etkisinin olduğuna inanılmaktadır. Birincil kaynak durumunda bulunan vilâyetnameden yola çıkarak Demir Baba ile ilgili efsanevî bilgilere ulaşılmaktadır. Demir Baba etrafındakilerin akıl hocasıdır; hayvanlara insan gibi konuşma yeteneği vermek, dağdaki vahşi hayvanları korumak, bir taşı delerek ayazma meydana getirmek gibi insanüstü vasıflara sahiptir. Demir Baba yı, bölgesel, etnik ve kültürel geleneğin temeli olarak gösteren Boris İliyev, Orta Çağ da Demir Baba tekkesinin olduğu yerde, Sveti Georgi adını taşıyan bir manastırın bulunduğunu iddia etmektedir. Yine bunun gibi Balçık bölgesindeki Obroçişte köyündeki Akyazılı Baba tekkesinde Aziz Atanas a, Kıdemli Baba da Aziz İliya ya, Haskovo bölgesindeki Tekke köydeki Otman Baba tekkesinde Aziz Nikola ve Mumcular daki Demir Baba tekkesine gelenler Aziz Georgi ve Aziz İliya ya hürmet etmektedirler. 47 Her yıl 1 Ağustos ta Aziz İliya (İlin Den) Günü Demir Baba tekkesinde, törensel bir havada kutlanmaktadır. Bir arada yaşayan Hıristiyan ve Müslüman toplumların birbiriyle kaynaştığı ve birbirlerinin evliya ve büyüklerine eskiden beri saygı gösterdikleri, 42 Noyan, age., s Noyan, age., s Kutb-ül-aktab (Kutupların kutbu): Allah ın kendisine tasarruf kudreti vermiş olduğu veli. 45 Ocak, Alevi Bektaşi İnançlarının İslâm Öncesi Temelleri, age., s Gramatikova, Nevena, Neortodoksalniyat İslam v Bılgarskite Zemi. Minalo i Sıvremennost, Gutenberg Yayınevi, Sofya, 2011, s Venedikova, Katerina, İz Jitieto na Demir Baba, Teketo Demir Baba-Jelezniyat Başta v Sboryanovo, Rodno Ludogorie Yayınları, Sofya, 2006, s. 95. BAED 2/2, (2013),

134 FATMA RODOPLU günümüzde de devam eden ibadet ve ritüellerden anlaşılmaktadır. Burada adak kurbanları kesilmekte, Beşparmak suyu 48 zemzem gibi içilmekte, evlere götürülmektedir. Türbenin batısındaki mağaralarda bulunan Deliktaş tan başörtüleri geçirilir, güya baş ağrısına iyi geldiğine inanılmaktadır. Türbenin güney tarafındaki taş duvarda bulunan deliğe taş atılarak şeytan taşlanmaktadır. Beşparmak suyunda yıkanıp bir gece orada kalınca hastaların sağlığına kavuşacaklarına inanılmaktadır. 49 Ancak her toplum böyle kutsal atfedilen mekânları kendine mal etmeye çalışmıştır. Demir Baba yla ilgili anlatılan efsaneler arasında Bulgar efsanelerine çok yaklaştığı, benzerlikler gösterdiği noktalar da vardır. XV. yüzyılda İslâmiyet in Balkanlarda yayılması sırasında mahallî bazı efsane ve mitlerin özellikle Bektaşî çevrelerinde evliya menakıbnamesine dönüştürülmesi durumu söz konusudur. 50 Bu yakınlıktaki diğer bir faktör ise, bölgeye gelip yerleşen Türk unsurların düalist bir İslâm anlayışına sahip olmaları ve bu inanç öğelerinin bir kısmının bölgedeki Hıristiyan Bulgarları etkilemiş olmasıdır. 51 Bunun yanı sıra, İslâm ın buralarda yayılmasından önce bu bölgede Bogomilizm 52 adlı bir inanç akımı Hıristiyan halk arasında yaygındır. Bizans uzun süre Bogomilizmin yayılmasını engellemek için mücadele etmiştir. Ancak XV. yüzyılda Osmanlı fetihleri çağına gelinceye kadar Bogomilizm, Balkanlarda, bir ölçüde varlığını sürdürdü. Osmanlı fetihleriyle zamanla ortadan kayboldu. 53 Osmanlı fetihleriyle bölgeye yerleşen heterodoks İslâmî unsurların Hıristiyanlıktaki zuhuru olarak 48 Bulgaristan ın Deliorman bölgesinde Demir Baba Tekkesi yakınında halkın kutsal saydığı, oldukça gür akan bir akarsudur. 49 Hezarfen, Ahmet, Demir Baba Tekkesi, Cem Dergisi, S. 29, İstanbul, 1993, s Ocak, Ahmet Yaşar, Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menakıbnameler, TTK, Ankara, 2010, s Georgieva, İvaniçka, Bılgarskite Aliani, Kliment Ohridski Üniversitesi Yayınları, Sofya, 1991, s Bogomilizm, Bizans ve Balkanlar da kilise, devlet, edebiyat, din ve folklor alanlarında etkili olmuş bir dinî harekettir. Bizans ta bir din sapkınlığı olarak görülen Bogomilizm in vaazcısı ve öğreticisi Basileios adlı bir keşişti. Basileios Apostolos lar (Gönderilmişler) dediği 12 havarisini de yanına alarak öğretisini yaymaya başlamıştır. Bu yönüyle Hz. İsa yı taklit ettiği fikri akla gelmektedir. Bogomiller düalist olup onlara göre kâinatta ruh ve madde olarak iki kaynak vardır. Bunlar; hayır ve şerdir. İnsanın ruhu iyilik kaynağı, görünen evren ve insan vücudu şer kaynağıdır. Vaftiz olmayı, şaraplı ekmek yeme ayinine gitmeyi, nikâhı kabul etmezler, haça ve ikona saygı göstermezler, dinî bayramları saymazlardı. Ruhanî iktidar temsilcilerine çok ağır sözler söylerlerdi. Ayrıntılı bilgi için bkz. Kadir Albayrak, Bogomilizm ve Bosna Kilisesi, İstanbul, Albayrak, Kadir, Bogomilizm ve Bosna Kilisesi, Emre Yayınları, İstanbul, 2005, s BAED 2/2, (2013),

135 TÜRKLERİN BALKANLARDAKİ MANEVİ NÜFUZU OLAN ŞEYH VE DERVİŞLERİN ÖNEMİ: DEMİR BABA ÖRNEĞİ değerlendirilebilecek olan Bogomil inanca mensup kişilerin bir inanç yakınlığı duyarak birbirlerinden etkilenmiş olmaları güçlü bir ihtimaldir. Demir Baba tekkesinin bulunduğu Deliorman, Osmanlı devletinin Rumeli eyaleti olan Bulgaristan ın kuzeydoğu kesiminde, Rusçuk ile Varna arasında bir bölgedir. Kuzeyinde Tuna nehri, güneyinde Şumnu, Yeni Pazar ve Pravadi şehirleri, batısında da günümüz Demir Baba Tekkesi nin bulunduğu Hezargrad şehri bulunmaktadır. Hezargrad (Razgrad), Kanunî Sultan Süleyman ın veziriazamlarından olan Makbul İbrahim Paşa tarafından kurulmuştur. Şehir, eskiden o kadar mamur bir durumda değildir. 54 Bölge, tarih boyunca çeşitli Türk kavimlerinin uğrak yeri olmuş ve 1243 te Sarı Saltık la bölgeye gelip yerleşen ardıllarının izlerine, Şeyh Bedreddin in isyan edip Deliorman a gelmesi ve kalabalık bir taraftar topluluğunun kendisine kucak açması ve destek vermesi neticesinde heterodoks inançtan pek çok insanın bu bölgelerde meskûn bulunduğu gerçeğinde rastlanır. Trak, Roma ve Bizans dönemlerinin izlerini taşıyan Hezargrad şehri, Deliorman ın baş şehri kabul edilmektedir. Mumcular Sboryanovo da Trak mezarlarının bulunması, bölgede yerleşimin çok eski dönemlere kadar gittiğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Sboryanovo, tarih öncesi devirlerden kalma köy höyüğü, Trak tapınakları, türbeler, erken Bulgar dönemine ait Bulgar Hıristiyan küçük kilisesi, Budizm ve Musevilere ait işaretler; bütün bunlar günümüze kadar bu bölgelere Hıristiyan ve Müslümanların akın etmesine sebep olmuştur. 55 Mumcular (Sveştari) köyünün dört km batısında doğal güzelliklerle dolu bir vadi uzanmaktadır. Bu derin vadide, kayalıklar arasında, doğal mağaraların altından kıvrılarak Demir Baba Deresi akmaktadır. Derenin başı güneybatıda daralan yamacın sonundaki kaynaklardır. Bunlardan en önemlisi halkın kutsal saydığı Beşparmak denen su Deliorman ın en gür akan suyudur. Bu suyun batısında taş bir türbe yükselmekte ve burada Demir Baba nın yattığına inanılmaktadır. Bunun için buraya Demir Baba Tekkesi denir ve yıllarında yapılan arkeolojik çalışmalarda Demir Baba tekkesinin M.Ö. II. yüzyıla tarihlendirilen Trak 54 Zillioğlu, Mehmed Evliya Çelebi, Türkçeleştiren Zuhuri Danışman, C. 5, Zuhuri Danışman Yayınevi, İstanbul, 1970, s Gergova, Diana, Ot Praistoriyata Do Kısnoto Srednovekovie, Teketo Demir Baba- Jelezniyat Başta v Sboryanovo, Rodno Ludogorie Yayınları, Sofya, 2006, s. 20. BAED 2/2, (2013),

136 FATMA RODOPLU tapınağı yakınına inşa edildiği ortaya çıkmıştır. 56 Tekkenin Osmanlı döneminde yapıldığı bilinse de tam olarak ne zaman inşa edildiği bilinmemektedir. Tekke, II. Mahmud dönemine kadar, elli civarında dervişle faal bir durumdadır. Ancak, muhtemelen tekkeye ait olan mera, çayır ve değirmen gibi malvarlıklarının kendilerine kalmasını istedikleri için çevre köylüler şikâyette bulunmuş, bunun üzerine derviş grubu dağıtılmıştır. Türbe ibadete açık kalmıştır. 57 Demir Baba tekkesi, biri kuzeye biri güneye bakan iki taş üzerine inşa edilmiştir. Sekiz köşeli piramit şeklinde duvarları olan binanın kubbesi kurşun sacla kaplıdır. Kubbe, dinî motiflerle süslenmiştir. Binada her birinin boyutu farklı beş adet pencere bulunmaktadır. Türbe pek büyük olmayan parlak iyi perdahlanmış taşlardan sarp kayalığın ağaçla kaplı yamacın dibine kurulmuştur. Binanın yönü doğudan batıya doğru olup, tuğladan yapılmış alçak bir antreden sonra kubbesi sivri tepeli giriş binasından geçilerek, asıl mezarın bulunduğu yedi köşeli binaya girilir. Yapılan araştırmalara göre binanın yapımında ahşap destekler de kullanılmıştır. 58 Tekke ve yatır çevresinde, çoğunluğu Bektaşî Tacı şeklinde baş taşı bulunan bir bölümü tahribata uğramış mezarlar yer almaktadır. 59 Zemin kayın ağaçlarıyla döşelidir, ancak zamanla çürüdüğü için 1993 yılında yenilenmiştir. 60 Dışta, üzerinde La Feta İlla Ali (Ali den başka yiğit yoktur) yazısı bulunan bir kapı yer almaktadır. Demir Babanın sandukası diğer veli sandukaları gibi çok büyük boyuttadır. Çevresi Bektaşî terminolojisinde çerağ adı verilen on iki adet şamdan bulunmaktadır. On iki imamın ruhaniyetlerini çağrıştıran bu çerağlardan başka aynı sembolizmden kaynaklanan on iki kollu büyük bir şamdan ve Taht-ı Muhammed adı verilen üç basamak üzerinde dizili çerağlar da bulunmaktadır. 61 Demir Baba tekkesindeki sembollere bakarak, bu yapının her inançtan insanlar için önemli olduğu söylenebilir. Tekkenin güneye bakan 56 Balkanska Ana ve Diana Gergova, Sveşteni Sgradi v Dvora na Teketo na Demir Baba, Teketo Demir Baba-Jelezniyat Başta v Sboryanovo,Rodno Ludogorie Yayınları, Sofya, 2006, s Yavaşov, Anani,Teketo Demir Baba, Sofya Kliment Ohridski Üniversitesi Yayınları, Razgrad, 1934, s Mikov, Lubomir, İskustvo na Heterodoksnite Myusulmani v Bılgariya (XVI-XX vek ), Bektaşi i Kızılbaşi/Alevii, Sofya, 2005, s Noyan, age., s Mikov, age., s Turan, Fatma, Ahsen, Bulgaristan da Demir Baba Tekkesi ndeki İnanç Sembollerinin ve Ritüellerinin Çözümlenmesi, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S. 43, 2007, s BAED 2/2, (2013),

137 TÜRKLERİN BALKANLARDAKİ MANEVİ NÜFUZU OLAN ŞEYH VE DERVİŞLERİN ÖNEMİ: DEMİR BABA ÖRNEĞİ taş duvarındaki ay ve yıldız simgesinin hem Budizm, hem Hıristiyanlık, hem de Eski Türk dininde yeri vardır. Yine bu duvardaki cami ve türbe rölyefleri Anadolu dan gelip bu coğrafyaya yerleşen ve bu tekkeyi kuran insanların anlayışlarını yansıtmaktadır. Dağlık ve ormanlık bir alanda, sarp kayaların arasında bir vadide bulunan tekke Türk- İslâm kültürü motiflerini taşımaktadır. Tekke, çok sayıda merdivenle inilen bir vadiye kurulmuştur. Demir Baba tekkesine inen uzun merdivenlerin sağ ve solunda renk renk kumaş parçaları ile süslenmiş olan adak ağaçları, tekke girişinde de kutsal su mevcuttur. Rivayete göre, Demir Baba, elini taşa sokmuş, parmağının deldiği yerden su fışkırmıştır. Tekkede mağaraların bulunduğu yerde dikili taş, Demir Baba nın ve Hz. Ali nin ayak izlerinin bulunduğu taş, adak taşı, hastaların üzerine yatarak iyileştiğine inanılan büyükçe bir taş, küçük bir havuz ve kutsal su bulunmaktadır. Tekkenin girişinde sağ tarafta ahşap ve çok köşeli bir bina yer almaktaydı. Bu binada kesilen kurbanların etleri pişirilmekte ve gelen derviş grupları burada ibadetlerini sonlandırmaktaydı. 62 XVI. ve XVII. yüzyıllarda tekke oldukça faal bir durumdadır. Özellikle Bektaşî zümrelerin yoğun ziyareti söz konusu olduğu dönemde tekkede her dinden ve her milletten gelene gidene yemek verilmekte, burada konaklamaları sağlanmaktaydı. 63 SONUÇ Osmanlı yöneticileri uzun dönemli bir yayılma politikası açısından, fethedilen Balkan topraklarında, yalnızca kurumsal ve idarî değişikliklerle yetinmenin yeterli olmayacağının bilincindeydiler. Bundan dolayı fethedilen topraklara gönüllü göç veya mecburi sürgün yoluyla nüfus yerleştirme politikası uygulanmıştır. Anadolu dan göç ederek gelen insanlar, fethedilen bölgelere anayolları güvenlik altına alma ve uç larda akıncı kuvvetler sağlama maksadıyla iskân edilmekteydiler. Rumeli ye göç eden tarikat mensupları; şeyhler ve dervişlerdi. Osmanlı Devleti tarikat mensuplarına ve diğer yoksul göçmenlere toprak ve vergi bağışıklığı sağlayarak onların tekke ve zaviyeler çevresinde örgütlenerek yeni yerleşim mekânları kurmalarını özendirmekteydi. Bu 62 Yavaşov, age., s İliev, Boris,Teketo Demir Baba-Predi i Sled Osvobojdenieto, Teketo Demir Baba- Jelezniyat Başta v Sboryanovo, Rodno Ludogorie Yayınları, Sofya, 2006, s. 55. BAED 2/2, (2013),

138 FATMA RODOPLU nüfus hareketleri sayesinde, önceden ekilemeyen topraklar üretime açılmakta, tarımsal üretim artmaktaydı. Daha da önemlisi, fethedilen topraklarda yeni toprak sistemi kurulmakta ve böylece Osmanlı egemenliği güçlenmekteydi. Anadolu dan Balkanlara Türkleri getirme politikası XVI. yüzyılın sonuna kadar devam etmiştir. Balkan topraklarında tasavvuf ekolleri Osmanlı fetihlerinden önce görülmeye başlanmıştır. Balkan coğrafyasının çeşitli bölgelerine yayılan gönüllü Türk dervişleri birçok bölgede tekke ve zaviye açmışlardır. Irmak ve su kaynakları kenarında kurulan tekkelerin yanına değirmenler açılarak bölgenin yerli kitlelerine ulaşma ve iletişime geçme amacı güdülmüştür. Yerleşimin olmadığı bölgelerde açılan tekkeler ise farklı bölgelerden gelen Müslüman muhacirlere iskân yeri işlevi görmüştür. Balkanların fütuhatını sadece kılıç ve kol kuvvetiyle açıklamak zordur. Fethin gerçekleşmesinde ve oradaki Osmanlı idaresinin uzun süre devam etmesinde, tasavvuf erbabının oynamış olduğu rolü göz ardı etmemek gerekir. Erken dönemlerden itibaren İslâm ın özüne inerek, onu en iyi şekilde anlayıp, duygu, düşünce ve davranışlarını tam olarak Allah ve Resulü nün iradesine tâbi kılmayı amaç edinen tasavvuf ve tarikat mensupları, İslâm dinini gayri Müslim toplumlara tebliğ edip, İslâmiyet i yaymayı en önemli görevleri kabul etmişlerdir. Bunun içindir ki, bu yolda her türlü fedakârlığı göze alan sufî dervişler, pek çok bölgede yoğun bir faaliyet sürdürerek, oradaki insanlara İslâm ı tanıtıp sevdirmişler ve Müslüman olmalarına vesile olmuşlardır. Osmanlıların Balkanlarda ilerlemesine paralel olarak tekke ve zaviyelerin sayıları da artmıştır. Balkanlara İslâm kimliğiyle nüfuz etmede en önemli isim şüphesiz ki Sarı Saltık tır. XIII. yüzyılda Sarı Saltık ile başlayan Horasan erenlerinin Balkan faaliyetleri XV. yüzyılda Otman Baba, Kademli Baba, XVI. yüzyılda ise Akyazılı Baba ve Demir Baba ile devam etmiştir. 130 BAED 2/2, (2013),

139 TÜRKLERİN BALKANLARDAKİ MANEVİ NÜFUZU OLAN ŞEYH VE DERVİŞLERİN ÖNEMİ: DEMİR BABA ÖRNEĞİ KAYNAKÇA Ahmetbeyoğlu, Ali, Avrupa Hun İmparatorluğu, TTK, Ankara, Albayrak, Kadir, Bogomilizm ve Bosna Kilisesi, Emre Yayınları, İstanbul, Aşıkpaşaoğlu Tarihi, Yay. Atsız, MEB Yayınları, İstanbul, Ayverdi, İlhan, Misalli Büyük Türkçe Sözlük, C. II, Kubbealtı Yayınları, İstanbul, Balkanska, Ana- Gergova, Diena Sveşteni Sgradi v Dvora na Teketo na Demir Baba, Teketo Demir Baba-Jelezniyat Başta v Sboryanovo, Rodno Ludogorie Yayınları, Sofya, Barkan, Ömer Lütfi, Osmanlı İmparatorluğu nda Kolonizatör Türk Dervişleri, Türkler, C. 9, Ankara, Bayram, Mikail, Baciyan-ı Rum (Anadolu Bacıları) ve Fatma Bacı, Osmanlı, C. VI, Ankara, Çiçek, Kemal, Osmanlı Devleti nde Nüfus Hareketleri ve Yerleşme, Yeni Türkiye Dergisi, S. 8 (Mart-Nisan 1996). Daçcıoğlu, Kemal, İskân, Suç ve Ceza Osmanlı da Sürgün, Yeditepe Yayınevi, İstanbul Develioğlu, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lûgat, Aydın Kitabevi, Ankara, Erdoğan, Kutlay, Alevilik Bektaşilik, İletişim Yayınları, İstanbul, Erginli, Zafer, Osmanlı Devleti nin Kuruluşunda Türk Dervişlerinin İzleri, Türkler, C. 9, Ankara, Eröz, Mehmet, Eski Türk Dini (Gök Tanrı İnancı) ve Alevi Bektaşilik, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, Georgieva, İvaniçka, Bılgarskite Aliani, Kliment Ohridski Üniversitesi Yayınları, Sofya, BAED 2/2, (2013),

140 FATMA RODOPLU Gergova, Diana, Ot Praistoriyata Do Kısnoto Srednovekovie, Teketo Demir Baba-Jelezniyat Başta v Sboryanovo, Rodno Ludogorie Yayınları, Sofya, Gramatikova, Nevena, Neortodoksalniyat İslam v Bılgarskite Zemi. Minalo i Sıvremennost, Gutenberg Yayınevi, Sofya, Halaçoğlu, Yusuf, XVIII. Yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu nun İskân Siyaseti ve Aşiretlerin İskânı, TTK, Ankara, İliev, Boris, Teketo Demir Baba-Predi i Sled Osvobojdenieto, Teketo Demir Baba-Jelezniyat Başta v Sboryanovo, Rodno Ludogorie Yayınları, Sofya, İnalcık, Halil, Osmanlı İmparatorluğu Klasik Çağ, YKY, İstanbul, İnalcık, Halil, Rumeli, T.D.V.İ.A, C. 35, İstanbul, İnbaşı, Mehmet, Balkanlarda Osmanlı Hâkimiyeti ve İskân Siyaseti, Türkler, C. 9, Ankara, Karatay, Osman, Avar Hâkimiyeti ve Balkanların Slavlaşması, Balkanlar El Kitabı, C. 1, Akçağ Yayınları, Ankara, 2013 Kayaoğlu, İsmet, Anadolu da On Üçüncü Yüzyıl Derviş Tarikatları ve Sosyal Zümreler, Uluslar Arası Osmanlı Öncesi Türk Kültürü Kongresi Bildirileri (4-7 Eylül 1989), Ankara, Kayapınar, Ayşe, Tuna Bulgar Devleti, Türkler, C. II, Ankara,2002. Kurat, Akdes, Nimet, IV-XVIII. Yüzyıllarda Türk Kavimleri ve Devletleri, Murat Yayınevi, Ankara, Mikov, Lubomir, İskustvo na Heterodoksnite Myusulmani v Bılgariya ( XVI- XX vek ), Bektaşi i Kızılbaşi/Alevii, Bulgar Bilimler Akademisi Yayınları, Sofya, Noyan, Bedri, Demir Baba Vilâyetnamesi, Can Yayınları, İstanbul, Ocak, Ahmet Yaşar, Alevi Bektaşi İnançlarının İslâm Öncesi Temelleri, İletişim Yayınları, İstanbul, Ocak, Ahmet Yaşar, Kültür Tarihi Kaynağı Olarak Menakıbnameler, TTK, Ankara, BAED 2/2, (2013),

141 TÜRKLERİN BALKANLARDAKİ MANEVİ NÜFUZU OLAN ŞEYH VE DERVİŞLERİN ÖNEMİ: DEMİR BABA ÖRNEĞİ Ocak, Ahmet Yaşar, Osmanlı Devleti nin Kuruluşunda Dervişlerin Rolü, Osmanlı Devleti nin Kuruluşu, Efsaneler ve Gerçekler: Tartışma-Panel Bildirileri (Ankara, 19 Mart 1999), Ankara, Ocak, Ahmet Yaşar, Türk Sufîliği ne Bakışlar, İletişim Yayınları, İstanbul, Orhonlu, Cengiz, Osmanlı İmparatorluğu nda Aşiretlerin İskânı, Eren Yayınları, İstanbul, Orhonlu, Cengiz, Osmanlı İmparatorluğu nda Derbend Teşkilatı, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fak. Yayınları, İstanbul, Prokopios, Bizans ın Gizli Tarihi, (çev.) Orhan Duru, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, Turan, Fatma Ahsen, Bulgaristan da Demir Baba Tekkesi ndeki İnanç Sembollerinin ve Ritüellerinin Çözümlenmesi, Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, S. 43, Üçüncü, Kemal, Sözlü Kültür / Tarih Bağlamında Edebî Bir Metin Olarak Otman Baba Vilâyetnamesi, Bilig, S. 28, Ünal, Mehmet Ali, Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Fakülte Kitabevi, Isparta, Venedikova, Katerina, İz Jitieto na Demir Baba, Teketo Demir Baba- Jelezniyat Başta v Sboryanovo, Rodno Ludogorie Yayınları, Sofya, Yavaşov, Anani, Teketo Demir Baba, Sofya Kliment Ohridski Üniversitesi Yayınları, Razgrad, Yücel, Mualla Uydu, Balkanlarda Peçenekler, Uzlar ve Kumanlar, Balkanlar El Kitabı, C. 1, Akçağ Yayınları, Ankara, Zillioğlu, Mehmed Evliya Çelebi, Türkçeleştiren Zuhuri Danışman, C. 5, Zuhuri Danışman Yayınevi, İstanbul, BAED 2/2, (2013),

142 FATMA RODOPLU Günümüzde, Demir Baba Tekkesi nin girişinde, sağ tarafta bulunan ahşap binanın içinde, Demir Baba ya ait olduğu düşünülen eşyalar ve eski dönemlere ait fotoğraflar sergilenmektedir. Tekke, Bulgar Devleti tarafından görevlendirilmiş bir güvenlik görevlisi tarafından korunmaktadır. 134 BAED 2/2, (2013),

143 TÜRKLERİN BALKANLARDAKİ MANEVİ NÜFUZU OLAN ŞEYH VE DERVİŞLERİN ÖNEMİ: DEMİR BABA ÖRNEĞİ XIX. Yüzyılda Demir Baba Tekkesi BAED 2/2, (2013),

144

145 Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi Cilt/Volume 2, Sayı/Number 2, Aralık/December 2013, RAGUZA (DUBROVNİK) CUMHURLUĞU * Aktaran: Ergün HASANOĞLU ** Bu cumhurluk içün kitablarımızın bildirdikleri eksik ve çoğu yanlıştır. Bunun üzerine kayıtlarımızda bulduğumuz ve düşündüğümüzü yazmak isteriz: Adı - Raguza sözünün nereden geldiği pek bilinemiyor. Yalnız şehrin bulunduğu kayalık yarımadanın Yunanlılarca adı kaya demek olan Lav dan Laosa (الاوسا) iken sonra Latinler ağzından (Rausiyum, Rausiya) olmuş ve gitgide şimdiki kılığını bulmuş diyorlar. Gelelim bizim bildiğimiz öteki adına: bunun doğru söylenişi (Dubrov-nik) olup Sırp İslavcasında Dobrava nın ağaçlı demek olmasına göre ağaçlıca demek olacaktır. Her işte olduğu gibi pek eski kayıtlarımız bunu (Dubrovnik) ve (Dubronik) gibi pek doğru olarak göstermektedirler. Bunu başka dürlü okuyan iʻlâl ve idgamcılar şu aşağıdaki vesikada olduğu gibi (Dubravnik) okumuşlar ve daha sonra bilgiç geçinenler bunu (Dubravenedik) kadara yürütmüşler ve bu yanlışlık günlerimize kadar süre gelmiştir. Tarihten bir iki söz - Milâdın yedinci asrında (Avar)ların Balkan yarımadasına [ milâdda] yürümesiyle (Epidavros) [şimdiki eski Raguza, Raguzavakiya ( كيا [(راغوازاوہ (Salona) [bizim Solin İslavca Salona] gibi Yunan-Roma şehirlerinden canlarını kurtarub kaçabilenler bu yarım adacığa sığınarak bir kasabacık kurmuşlar. Biraz sonra (Avar)ların peşinden inen İslavlardan bunların aralarına giren ve sokulanların katışmasıyla bu cumhur büyüyüb güçlenmiş, hem de yeni bir İslav medeniyeti ortaya çıkmıştır. Cenub İslav edebiyatının beşiği burasıdır. Kuru bir kaya üzerinde her yanı yabancı milletlerle çevirilmiş bu çalışkan, açıkgözlü Dubrovnikliler kimine vergü, kimine armağan, kimine boyun eğme ile sessizce deniz ticaretine koyulmuş ve bu yüzden asırlarla * Tarih-i Osmanî Encümeni Mecmuası, 1 Teşrin-i Evvel 1327, cüz: 10, ss ** Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Disiplinlerarası Balkan Çalışmaları Anabilim Dalı, Yüksek Lisans Öğrencisi, Edirne, E-mektup: ergunhasanoglu39@gmail.com. 137

146 ERGÜN HASANOĞLU gerçekten yaşamışlar, pek de öyle bayağılığa, aşağılığa inmemişlerdir. Tarih bunların yaşayışına pek doğru olarak Muʻcize diyor. Dokuzuncu asırda İslâm (Arablar) burayı zorlamışsa da alamamışlardı. Onuncu asırda (Simeon Veliki) kumandasındaki Bulgarlar da pek sıkıştırmışlarsa da andan da kurtuldu. 998 de Venedik e tâbiʻ olduğunu bazı kitablar yazıyorlar. Çokları buraya benim derdi, bunlardan biri de (Bizans) olub burasını kendisinin, hatta ülkesinin ilerü karakolu gibi sayar ise de o da kuru bir sözde kalıyordu. (Norman)lar bunları zorla ittifaklarına almışlar ve bu yüzden Bizans ve Venedik düşmanlığını kazanmışlar idi ki bu da cumhurca bahalıya oturdu. Onikinci asırda arkadan Sırplar, Boşnakların elinden çok sıkıntı çekti. En sonunda Venedik kucağına düştü. İşte bu yıllarda ( ) cumhur kendini toplamış, hükümetine düzen vermeye başlamıştı. Kanun-ı Esasîsi bile 1282 den sonra toplanmağa başlamıştır. Bu yıllarda bir Venedik Kontu, Avrupalıların şimdiki, residan ları gibi Dubrovnik de oturdu. Osmanlıların Avrupa ya geçmeleriyle, bu Türklerin (Avar)lar gibi gelüb geçici olmadıklarını anlayan keskin gözlü Dubrovnikliler heman (Murad Hüdavendigâr Han) hazretlerine elçi göndererek dostluğunu, ülkesinde ticaret edebilme iznini Bizans ve İslav hükümetlerine karşu kendisini koruması sözünü elde ettiler, buna karşu da yılda biraz vergü vermek altına girdiler. İşte son yıllarda padişahın elini al boyaya basarak tamga urduğu masalını işittiğimiz, daha doğrusu ilden duyduğumuz o fermanı 1380 (hicret yılıyla 771)de almışlar, bununla Osmanlılara tâbi değil yanaşmış lardır. Ne ise, Dubrovnik in bize tâbiʻ oluşunun (Murad Han) padişahlığında başladığını yazan tarihlerimiz hem doğru hem yanlıştır. Neden? (Dalmaçya) 18 Şubat sene 1358 ve 8 Ağustos sene 1381 de Macarlara geçmiş 1526 ya kadar ellerinde kalmıştır. Macarlar bunlara şimdiki Kılık (قيليق) [Kılak ق) [(قيله ile (Kotor) [Bukadi دى) (بوقا Kataro (Cattaro)] arasındaki Sabiyon Çello چللو) (سابيون yarımadasıyla (Lesina) (Lisa) gibi adaları bağışlamışlardı de Osmanlılara yanaştığını söyleyenler bir asır sonra bu yanaşmanın pek yakınlaştığını da söylüyorlar. Bu da doğrudur. En anlayışlı hâkimden ileri, nabzdan anlayan bu diplomatlar bir yandan Fatih e hoş görünme, öbür yandan Macaristan a kulluk göstermeğe, bu arada da Venedik i kollamağa çalışıyorlardı. Yoksa (Hunyadi Yanoş) (Matyaş Korvinos) gibi Türk düşmanı, ellerinden her şey gelir kişiler Macaristan da hükm sürerken bunlara ve Venedikliler gibi Türk ten canı yanık o güçlü hükümete karşu bize tâbi olduklarını değil göstermeleri, sızdırmalarına böyle inanılmaz. Olsa olsa, Fatih in Bosna 138 BAED 2/2, (2013),

147 AKTARMA Hersek in birer parçalarını eline geçirerek sınırlarını yaklaşmasıyla onun da eline bir Alaca Boncuk tutuşturdular diyebiliriz. Sözü uzatmayalım (20 Zilkaʻde sene 932, 20 Ağustos sene 1526 da) (Mohaç) bozgunluğu üzerine Macaristan ın düşmesiyle Dubrovnik in üzerinden ağır bir taş kalktı, efendinin birinden kurtuldu. İşte tâbiʻ oldu sözüne inanılacak yıl ve gün budur. (Hammer) gibi müverrihler (Murad Hüdavendigâr) fermanının Raguza da saklı bulunduğunu, kendilerinin gördüklerini söylüyorlar. Biz daha görmediğimizden bu fermanda neler yazılıdır bilmiyoruz, ancak şu vesikamızdaki ahidname sözüne bundan önce rast gelemediğimiz içün doğrudan doğruya bize tâbiʻ olduklarını ortaya koymaları (Sultan Süleyman Kanunî)nin (Dalmaçya)yı baştanbaşa ülkemize katmasıyladır diyeceğim, ancak yine arada Venedik bulunuyor diye Dubrovnikliler bunu da bir yana bırakamazdı 1. Okununca anlaşılacağı üzere vesikamız Dubrovniklilerle olan muahedenamede ki birkaç maddenin muadil lerini göstermek üzere kadılara, beylerbeyilere bir iradedir. Bununla beraber muahedenamede daha ne gibi şeyler bulunduğu da anlaşılıyor. Muahedenin kendisini de bulacağımıza ümidimiz olduğu gibi inşallah yakında da (Murad Hüdavendigâr) fermanını Raguza da aratdırub kopyasını aldıracağız. Muahedenamedeki bac gümrük işleri göze çarpacak şeylerdir. Dubrovnikliler kendi vereceği gümrüğü kendilerini götürüye alıyorlar, bizim mukaatacı lardan yakayı kurtarıyorlar. O yılların halini bilenler bunun ne 1 (Dalmaçya), 940 içerülerinde Bosna valisi (Gazi Deli Hüsrev Bey) eliyle feth olundu. (Kerka), suyuyla ikiye, (Klis) [Solin, Salona nın şimalinde kilise kalʻası merkez idi], (Vekinin) كينين) (و [Katin] (قتين) merkezi olan (Kerka) sancaklarına ayrılmıştı. Adalar, Venedik elinde kaldığı gibi (Zadra), [Zadar, Zara], (Iskradin) [Skardona], [Şebenik] [Sebeniko], (Solin) [Salona] (İspilet) [Spalato], (Makarska), (Kator) [Kataro] gibi iskeleler yıllarla Venedik ve sonra Avusturyalılarla aramızda kanlı döğüş yerleri olmuştur. [1057, 1647 de] (Tekeli Mustafa Paşa)nın (Şebenik) yakınında (Danil ova) [Danillo] da Venediklilere bozgunluğu, (Klis) kalʻasının düşmesi en acıklısıdır. Hatta bunu (Sultan İbrahim) Han a Efendim, düşman bir kiliseyi almış diye söylemişlerdi. Donanmamızın bu sulara gidişi ancak birkaç keredir. Biri (Korfos) [Korfu] fethine (Lütfi Paşa)nın, (Nova) [Kastel Nova]yı kurtarmak üzere Barbaros un seferleridir. (İnebahtı) [Lepanto]da bozulan (sıngın donanma)nın gidişi bu kıyılardan Venediklileri çıkarmak idi. Her yıl Hızır İlyas ile Kasım arası dolaşan filolarımız bu sulara hemen hiç uğramamıştı. En parlak günlerimizde bile Venedikliler (Parga) gibi ülkemizin göbeğindeki iskelelerde oturuyorlardı. (Viyana) bozgunluğundan sonra Dalmaçya elimizden gidiyordu, nasıl gittiğinden de haberimiz olmadı. İşte bu pek gülünçtür. 139

148 ERGÜN HASANOĞLU kadar büyük bir kazanç, ne büyük bir imtiyaz olduğunu anlamakta zor çekmezler. Bir şey daha var, derler ki biz kime haraç koymuşsak 30 bin altuna kesmişik, bu da (Bursa) fethinde Rumlardan alınan fidye ile başlamış. Bu masalı mekteblerde bile bize okuttular işte onun da boş olduğu görülüyor. Vesika şudur: Rum ili kadılarına hüküm ki Dubravnik elçisi adem gönderüb Dubravnik taifesinden adet-i kadime mucibince on iki bin beş yüz sikke filoriden ziyade harac taleb olunmaya ve mezkûrların hasarına ve vilâyetlerine ve kendülerine sancak beylerinden ve subaşılardan ve tüccar erlerinden ve gayriden ziyan ve elem yetişmeye ve bundan evvel kalʻaları ve illeri ve köyleri ne vechle emn ü aman üzere ola gelmiş ise ol vech üzere emn ü aman içinde olanlar ve bunların civarında olan illerden yabancı olsun illik olsun kurudan yaşdan olsun mezkûrların kalʻalarına geleler ve gideler hiç ahd maniʻ olmaya bazergânları memalik-i mahrusaya gelüb ticaret ideler erzaklarına ve tavarlarına ve esbablarına kimesne dahl edüb zahmet vermeye ve yollarda bac taleb etmeyeler ve Dubravnik tacirleri memalik-i mahrusaya metaʻların getirüb sattıklarında evvelden yüzde iki akçe gümrük alınu gelüb sonra yüzde beş akçe alınmak buyurulmuştu. Elçileri gelüb İstanbul ve Bursa ve Edirne den gayr-i Rumili vilayetlerinde bazergânları satdukları metaʻlarından gümrükleri ber karar-ı sabık yüzde ikişer akçe alınub bu üç yerden gayrıda satılan metaʻlarının gümrüklerin üç yıla üç yüz bin akçeye mukataa ile âmil bulalım ve âmili yarar kefilü l-mal bulalım nesne zayiʻ olmasun ve altı ayda bir elli bin akçeyi hazineye teslim idelüm. Bize emin dahl etmesün ve üzerlerine havale gelmesün diye iltizam eyledikleri eclden mezkûrların bazergânları zikrolunan üç yerden gayr-i Rumili vilâyetlerinde korudan ve denizden olsun getirüb satdukları metaʻlarından ber karar-ı sabık yüzde iki akçe alınmak buyurulub mezkûrların bazergânları metaʻların satdukları yerlerde yüzde iki akçe gümrüklerin vireler ve her altı ayda bir elli bin akçeyi iltizamları üzere hazineye teslim ideler elçiler şöyle şart eylediler ki zikrolunan gümrük âmili üç yıl olmaya bu üç yıl tamam olduktan sonra girü yarar âmiller ve kefiller yollayalım deyu iltizam eylediler ve emin olan kimesne girü Dubravnik kapusunda oturub bunlardan gayr-i sair Frenkler gibi gümrüklerin yüzde beş akçe hesabı üzere cemʻ ide hile ve telbis idüb sair Frenklerin metaʻı gümrüğü vermemek içün kendülerindir deyu suret idüb almayalar şöyle ki hileleri sabit ve zahir ola ol metaʻ girift ola ve korudan ve denizden 140 BAED 2/2, (2013),

149 AKTARMA İstanbul a metaʻ getürüb satduklarında yüzde beş akçe hesab üzere Bursa ve Edirne ye metaʻ getürüb satduklarında yüzde üç gümrüklerin vireler zikrolan üç şehrin gümrüğü mukataa da dâhil değildir alınmayub hıfz oluna ve mezkûrların bazergânları meta ların satmayacak olur ise bile alub istedikleri yere eylediler kimesne maniʻ olmaya ve elemleri olan yerlerden sabit olanı alalar ve şahidleri Dubrovnik te olan kimesnelerin şehadetleri mezkûrlar ve elemleri hakkında mesmuʻ ola eğer elemleri Müslümandan olur ise kadıya varalar sabit olur ise alalar ve aherin borcu içün Dubrovnik den geleni dutmayalar borçluyu dutalar sen ol ilden sen deyu incitmeyeler eğer memalik-i mahrusadan bir kimesnenin rızkın alub kaça gerekdir ki anda dahî teftiş oluna kimesnenin rızkı zayiʻ olmaya Dubrovnik den bir kimesne memalik-i mahrusaya gelüb bunda merd ola metrukâtine beytü l mal dahl etmeye veresesi gelüb hıfz ide ve adavet üzere olan kâfir illerinden mezkûrların vilâyetlerine ve ticarete gelür ise hiç ahd maniʻ olmaya ve kendüleri memalik-i mahrusadan kimesnelere ziyan ider ise dergâh muallâma arz oluna gereği gibi hakkından gelinüb eziyetleri tazmin oluna deyu inayet olunan ahidnamelerinde mestur ve mukayyed iken ana muhalif bazı Dubrovniklülere dahl olunduğun bildirüb ol babda hükm-i şerif taleb etmeğin buyurdum ki göresiz vech-i meşrûh üzere ahidnamelerinde mukayyed ise ana mugayir kimesneye iş itdirmeyüb eyleyenleri yazub arz idesiz. Bir sureti dahî aynı ile yazılmasın Dubrovnik elçisi rica etmeğin yazıldı. Fi 16 Şevvalü l-mükerrem sene 971. Sözümüze geçmezden önce şunu da söyleyelim: Dubrovniklilerin deniz ticaretleri öyle kıyı boyu navlunculuk olmayub kimileri (Suriye) (Mısır), Anadolu ve Rumili nin (Arşipel) yalılarında dolaşırlardı. Bunlar Akdeniz de de kalmazlar (Sebte)yi geçer, Fransa ve İngiltere limanlarına çıkarlardı. İngilizler bunların kimilerine (Argosi) dediklerini, o kıyılarda heman eksiksiz göründüklerini yazıyorlar. Sonra Raguza dan kalkan kervanları (Taşlıca)da iki yola sapar, biri şimale (Viyana)ya, öteki cenuba (İstanbul) (Bursa)ya giderdi. Dahası var, tüccarlarının Hindistan şehirlerinde dolaştıklarını da söylüyorlar. Bunun üzerine elimize geçen bir vesikayı şuraya koyalım: 141

150 ERGÜN HASANOĞLU Rum ili Beylerbeyisine hüküm ki Hersek Beyi Yunus mektub gönderüb liva-yı mezburda ve Rileka ve Dubravnik iskelelerine ikiyüz atlu kârban gelüb geri dönüb sabıka Nova kurbunda Garamak (غرامق) yaylakdan geçüb giderken İskenderiye sancağında gâret olunan âsi kâfirler cemʻ olub yolların basub bârgîrlerin ve esbabların alub giderken Hersek sancağında on altı bin akçe ile Nova azebleri ağası olan Ferhad ın çırak başısı kendü eliyle baş kesüb yoldaşlık itdüğün bildirmeğin üç bin akçe terakki emr olub buyurdum ki zikr olunan terakkisin düşünden tevcih idesin. 13 Ramazan sene 913. İşte dünya birbirine kılıç, top çekerken herkesle dost olan bu gerçekten bî-taraf tüccarlar işlerini düzenine koymuşlar, para kazanmanın yolunu bulmuşlardı 2. Napolyon [1805 de] bu zavallıların ocağını söndürünceye kadar böylece yaşadılar. Hele bunların Osmanlı Devleti gibi titiz, hırçın bir hükümeti kızdırmamaları ne kadar büyük diplomasi erleri olduğunu gösteriyor. Yıllar oldu ki heman bütün Avrupa Hıristiyanı üzerimize yürüdü, yine Dubrovnikliler sadakat ve ihlâs üzere idiler. Buna inanılır mı? İnandırdılar, inandık, her iki yanı da kullandılar, kullandılar 3. Osmanlı iskelelerinden terike (zahire) almak ülkeden yer koparmak kadar güç iken devlet bunların kimilerini yükletmelerine izin verir veya göz yumardı. Yalnız harb yıllarında, büyük terike yasaklarında alamazlardı. Onda da Dubrovniklilere bile virmeyesiz sözlerini çok yerlerde gördük. Gelelim doğru söze: Bu zavallılar bizden az çekmediler. Bizim yaramazlardan bilerek bilmeyerek yanlışlık lara uğrarlardı. Reisin birisi bunların kumaş yüklü bir teknesini çevirir, çeker götürürdü. İstanbul daki adamları, sahibleri, kapulara düşer, yanlışlık olduğu anlaşılır, çok kereler mal ve tekne sahibine verilirdi. Ancak yangından çıkan maldan hayr mı 2 Gayet korkusu olduğundan yedi kral ve Osmanlı ile sulh idüb harac ve bac verir. Ama yine sulh itdüğü devletleri reayasından yirmi o kadar harac bahası çıkarır. Evliya Çelebi, cild 6. 3 Bunlar sulh ü salâh üzere geçinmiş adamlar olub şimdiye kadar sulh ü salâha mugayir iş görmemişlerdir. Her sene başında cümleden mukaddem bunların elçileri gelir ve tecdid-i sulh ider. Ama yine devlet-i âliyenin kanadı altında iken taun-ı ekber gibi el altından cümle hiyel ve şeytanet kâfiristana bunlardan sirayet eder. Reisleri gayet zengin olup ale l-husus hasm-ı canımız olan Bundukani Venedik i izlâl ederek pes perdeden zahire verir ve herkese tevazuʻ ve sekinet gösterüb cemîʻ krallarla sulh ve salâh üzere bulunur müdebbir adamlardır. Evliya Çelebi, cild BAED 2/2, (2013),

151 AKTARMA kalır? Ama şurası da var, bunlar da pek kuzucuklar değildi. Devlet koltuğu, kendi bandıraları altında adam akıllı kaçakçılık iderler, sezilir yakalanırlarsa cezaya boyun eğerler, şöylelikle böylelikle yakayı kurtarırlar, ya yarım ceza ile kurtulurlardı ki bizimkilerin de bir yanlışlığı olursa kulaklarına geçenki ettiğinize sayın demeye hakkımız olurdu, daralmazdık. İşledikleri iskelelerdeki kadılara çekdikleri pişkeş ler bir yana, hükümetin angaryasına ard ara yoktu. Bu angaryaların ne gibi şeyler olduğunu saymak istemez. Al şunu yükle, filan yere bırak gibi emirlerdi. Bunlar bizim ile Avrupa arasında postacımız, kapucukdarımız, küçük elçilerimiz idi. Avrupalılarla olan ufak tefek bin dürlü işlerimiz bunların eliyle dönerdi. Hele dargın, bozuşuk olduğumuz devletlerle olan işler hep onlarla bitirilir idi. Sözün gelişi şurada bir vesika var, bu, bu dürlü binlercesinin bir örneğidir. Birinin oğlu (Mora Anabolusu) [bugün ki Navpliya]da ya Venediklilere, ya bir başkalarına esir düşmüş, babası da eline bir tutsak geçirmiş, bunları değiştirmek için devlet Dubrovnik e mektub yazıyor. Dubrovnik Beylerine hüküm ki Dergâh-ı muallâm yeniçeri onbaşılarından Hacı Temur un Derviş Ali nam oğlu Anaboli de esir olub hâlâ ana bedel bir tutsak tutub halâs etmek içün size irsal olunmuştur. Buyurdum ki hükm-i şerifimle vusul buldukda asitane-i maa li unvanımıza olan fart-ı ubudiyyet ve ihlâsınız mucibince mezburun oğlu o taraftan halâs olub Dubrovnik e vasıl oldukda siz de alub getirdiği bedeli ol tarafa teslim eyleyesiz. Bu bab da dikkat ve ihtimam edup dakika fevt etmeyesiz. Fi sene 983. Bundan başka bunlar bize Avrupa havadisi de getirirlerdi. Bu havadislerin çoğu suya sabuna dokunmayanlar ise de aralarında işe yarayanlar da olur idi. İşte bunlardan küçük bir örnek: Dubrovnik beylerine hüküm ki Mektub gönderüb bazı haber bildirmişsiz malum oldu. Buyurdum ki südde-i saadetime olan ubudiyyet ve rıkkıyyetiniz muktezasınca dahî etraf ve cevanibin etvarın tecessüs idüb vakıf olduğunuz ahbarı sıhhatle südde-i 143

152 ERGÜN HASANOĞLU saadetime iʻlâmdan hâlî olmayasız ve küffarın donanması ahvalinden dahî her ne vakıf olmuş iseniz bildiresiz. Fi 15 Receb sene 975 (Viyana) bozgunluğu ve (Karlofça) [24 Receb 1110] muahedesiyle (Dalmaçya) Avusturya ya geçdikde bunlar biz öteden berü Dalmaçya nın sahibi Macaristan kralının eski tebaasıyız diye (Habsburg)lara kapulandılar. Ama yine bizden yüz çevirmek şöyle dursun eski gidişlerinden kıl kadar şaşmadılar. (Napolyon) (Malta) ocağını söndürmekle ne kadar büyük hayr işlediyse, bu ocağa su koymasıyla da o kadar kötülük eylemiştir. Şimdilik bu kadar yeter. İnşallah ilerüde (Raguza) kütübhanesinde bulunduğu söylenen eski fermanların birer kopyalarını elde idersek daha geniş sahifelerde kalem yürüdebiliriz. Sırası gelmişken şunu da söylemeden geçmeyelim. Dubrovnik ülkesi ile bizim (İşpozi) kalʻamız arasındaki (Kataro) (Budva) kalʻalarının bulunduğu (Primorya) denilen şerid gibi bir parça toprağın Venedik elinde kalışı ve körfezin ağzındaki (Kastel Novo) alınmış iken (Kataro)nun bırakılışı az görülür üşengeçlik, kısa düşüncesizlikdir. Bize şu sözleri söyleten ise şudur: Buraların yabancı ellerde kalışı arkada o yıllarda şenliksiz, yarım ıssız iki üç nahiye olan, (Karadağ) (Çerna Gora) içün bir solukluk idi, varlığına büyük yardım etdi, önce belirsiz bir sivilce, sonra kör çıban o yandan baş verdi, 1100 den sonra ince ince sızlamağa başladı, git gide bugünki kılığını buldu. SAFFET 144 BAED 2/2, (2013),

153 Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi Cilt/Volume 2, Sayı/Number 2, Aralık/December 2013, İdris BOSTAN, Midilli nin İşgal Günlüğü, 1912, Küre Yayınları, İstanbul 2010, 126 s. ISBN Ana KILIÇ * Denizcilik tarihi üzerinde pek çok çalışması bulunan ve Türkiye de bu konunun az sayıdaki uzmanından biri olan İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İdris Bostan, Midilli nin İşgal Günlüğü adlı son kitabında Balkan Harbi ndeki deniz harekâtları bağlamında Midilli nin Yunanistan tarafından işgali üzerinde durmaktadır. Küre Yayınları tarafından yayınlanan bu kitapta Bostan, dönemin resmî gazeteleri ve Midilli deki olayları yaşayan Samsunlu Yüzbaşı Hakkı Efendi, Nizamiye Birinci Bölük komutanı Sıdkı Efendi ve Midilli deki Osmanlı ordusu komutanı Abdülgani Bey in raporlarını inceleyerek Midilli nin işgali ile ilgili bilgileri aktarmaktadır. Adı geçen eser, Ön Söz (ss. 5-6), 11 başlık (ss. 9-43), Notlar (ss ), Arşiv Kaynakları ve Seçilmiş Bibliyografya (ss ), 2 ekler (s ) ve Abdülgani Bey ve iki zabitinin raporlarının bulunduğu Midilli nin İşgaline Ait Raporlar dan (ss ) oluşmaktadır. Ayrıca kitap sonunda Dizin (ss ) bulunmaktadır. Bostan, kitabın Midilli de 450 Yıl: Pax-Ottomana adlı ilk başlığı altında 1462 yılında Osmanlı İmparatorluğu yönetimine giren Midilli nin tarihinden genel hatlarıyla söz etmektedir. Bir Çöküşün Başlangıcı: Balkan Harpleri ve Ege Adaları nın İşgali başlığı altında Yunanistan ın Balkan Savaşları na katılması ve aynı dönemde Trablusgarp ta baş gösteren ve daha sonra Ege Denizi ne sıçrayan * Doktora Öğrencisi, Ege Üniversitesi, Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, Türk Halk Bilimi Anabilim Dalı, İzmir, E-mektup: anaiskil@gmail.com. 145

154 ANA KILIÇ Osmanlı-İtalya savaşı neticesinde adaların iki buçuk ay gibi kısa bir süre içerisinde Yunan işgaline uğraması anlatılmaktadır. Midilli de işgalin başlamasından önceki durumu yazar, üç başlık altında incelemektedir. Öncellikle İtalyanların Rodos ve ona bağlı adaları işgali ve Yunan donanmasının Ege Denizi ndeki faaliyetleri sıralarında Midilli deki Osmanlı yönetiminin adada yeni idarî düzenlemeler yapmasının bu yönetimin gelecek tehlikeden habersiz olduğunu gösterdiğini vurgulamaktadır. Diğer yandan, mülkî ve askerî idareciler arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların işgali kolaylaştırdığını belirtmektedir. İşgal öncesi Midilli de yer alan gelişmelerden söz ederken yazar, Midilli ve civarındaki adalardan gönderilen telgraflara dayanarak adaların çoğunun savunmasız olduğunu ifade eder. Bunun tabii sonucu ise Yunan donanmasının Sakız ve Midilli hariç söz konusu adaları ele geçirmesidir. Bostan, Midilli de işgal öncesi askerî durum ve koşullara da değinmektedir. Bu bağlamda, Midilli de işgal öncesi Osmanlı askerinin sayısı 1314 tür ve bu askerin kullandığı tüfekten 800 ü mavzer, 415 ü martin silahı (s. 21) olduğunu belirtmektedir. Bostan, Midilli nin işgaliyle ilgili kaynakları üç ana başlıkta toplamaktadır: 1. Olayların içinde yer alan askerî görevlilerin tuttukları Zabit Cerideleri; 2. İşgalin öncesinde ve işgal sırasında Midilli ve yakın bölgelerden ilgili makamlara gönderilen telgraflar; 3. O dönemin gazeteleri. Bostan birinci grupta bulunan kaynakları daha ayrıntılı olarak incelemekle birlikte, başvurulan diğer iki kaynağı Telgraf ve Gazetelere Göre Midilli nin İşgali başlığı altında kitapta öncelikle bahsetmeyi tercih etmektedir. Bu başlıkta adanın işgali hakkında ilk haberin adadaki Liman Reisi tarafından Bahriye Nezareti ne 21 Kasım 1912 (8 Teşrînisâni 1328) günü (s. 22) gönderildiği ve adaya yakın bulunan Yunan savaş filosuyla ilgili bilgileri içerdiğini belirtmektedir. Devamında İstanbul da yayınlanan İkdâm, Sabah, Tasvîr-i Efkâr ve Tercüman-ı Hakikat gazetelerinde ve İzmir de yayınlanan Âhenk ve Köylü gazetelerinde çıkan işgal ile ilgili haberlerden söz etmektedir. Bostan, Askerî Raporlara Göre Midilli nin İşgali kısmında Samsunlu Yüzbaşı Hakkı Efendi nin hazırlayıp 20 Şubat 1914 tamamladığı rapor, Nizamiye Birinci Bölük komutanı Sıdkı Efendi nin bizzat gördüğü ve işittiği (s. 35) olaylarla ilgili raporu ve adadaki Osmanlı ordusu komutanı Abdülgani Bey in raporunda bulunan Midilli nin işgaliyle ilgili ayrıntılı bilgileri aktarmaktadır. 146 BAED 2/2, (2013),

155 YAYIN DEĞERLENDİRME Midilli de İşgal Sonrası Meydana Gelen Gelişmeler başlığı altında Cezayir-i Bahr-i Sefid Valisi Ekrem Bey in işgalden hemen sonrası hakkında anlattıkları üzerinde durmaktadır. Aynı başlıkta adada kalan Müslüman halkın durumunu da anlatılmaktadır. Bostan, Midilli de Yerli Çeteler başlığı altında adanın işgali sırasında oluşturulan yerli çeteler ve onların savunmasız Müslüman ahaliden kimini öldürmüş, kimi kadınlara tecavüz etmiş, ev ve mallarını (s. 42) yağmaladığından söz etmektedir. Bununla birlikte bazı çete üyelerinin işledikleri suçlarından idam edildiklerini belirtmektedir. Kitabın Midilli nin Yeniden Kurtarılma Planı adlı son başlığında Abdülgani Bey in 18 Ocak 1913 tarihli raporuna dayanarak Osmanlı Askerî Kuvvetlerinin adayı kurtarma planlarını aktarmaktadır. Bu kısımdan sonra gelen birinci ekte Mehmed Namık Kemal in oğlu ve Cezayir-i Bahr-i Sefid Valisi Ali Ekrem Bey in Sicill-i Ahvâl Kaydına Göre Biyografisi ; ikinci ekte ise Büyük Duygu dergisinin 13 Nisan 1329 tarihli 4. sayısında yayınlanan M. Ruhi nin Vatanım Diyor ki adlı şiiri yer almaktadır. M. Ruhi bu şiiri işgal sırasında yerli Rum kadınlarının Yunan askerinin geçeceği yere Osmanlı bayrağını sermesi (s. 30) üzerine yazmıştır. Ekler ardından Midilli nin işgaliyle ilgili Samsunlu Yüzbaşı Hakkı Efendi, Nizamiye Birinci Bölük komutanı Sıdkı Efendi ve Midilli deki Osmanlı ordusu komutanı Abdülgani Bey in rapor metinleri bulunmaktadır. Prof. Dr. İdris Bostan ın söz konusu kitabı, hem Osmanlı deniz tarihi hem de Balkan Savaşları üzerinde çalışan araştırmacılar için değerli bir kaynaktır. Kitap, bir araştırmanın sistematiği ve kaynakların nasıl kullanılması gerektiği konusunda örnek bir eserdir. Öte yandan Bostan ın bu eseri, sadece tarih araştırmacılarının değil alan dışında tarihe ilgi duyan kişilere de hitap etmektedir. BAED 2/2, (2013),

156

157 Balkan Araştırma Enstitüsü Dergisi Cilt/Volume 2, Sayı/Number 2, Aralık/December 2013, N. Aslı Şirin Öner, Dram Sonrası Bosna Mültecilerin Geri Dönüşü Üzerine Bir Alan Araştırması, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, İstanbul, 2013, 376 sayfa, ISBN: Utku KIRLIDÖKME Soğuk Savaş ın sona ermesinin ardından Balkanlar, Yugoslavya Federal Sosyalist Cumhuriyeti nin dağılmasıyla birlikte, İkinci Dünya Savaşı ndan sonra bir kez daha dünya gündeminde yerini çatışma bölgesi olarak almıştır. Uluslararası camia yılları arasında yaşanan savaşı sona erdirmek ve çatışan taraflar arasında, Sırplar-Hırvatlar- Boşnaklar, ateşkes ve barış sağlanması için çeşitli girişimlerde bulunmuş olmasına rağmen, Balkanlar coğrafyasında son dönemin en acımasız savaşı, 1995 yılının Aralık ayında imzalanan Dayton Barış Antlaşması ile son bulmuştur. Bosna Savaşı sırasında yaşanan kanlı çatışmalar, soykırım, insanlığa karşı işlenen çeşitli suçlar ve yerinden edilmeler vb. konular, başta Balkan ülkeleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde akademisyenler açısından halen araştırma konusu olmaktadır. Bu bağlamda Türkiye de de eski Yugoslavya topraklarında yaşanan savaş, savaş sonrası düzenlemeler, bölgenin istikrarının sağlanması ve korunması, çatışan taraflar arasında çatışma sonrası ilişkiler gibi konular üzerinde akademik çalışmalar gerçekleştirilmektedir. Ancak, Bosna Savaşı sonrası yerinden edilmiş kişilerin akıbetini ve düzenlemeleri içeren eser sayısı çok fazla değildir. Bu açığı kapatacak düzeyde olan çalışma Marmara Üniversitesi Avrupa Birliği Enstitüsünde öğretim üyesi olarak görev yapan N. Aslı Şirin Öner tarafından kaleme alınan Dram Sonrası Bosna Mültecilerin Geri Dönüşü Üzerine Bir Alan Araştırması isimli eserdir. Kendisinin doktora tez çalışmasından kitaplaştırdığı söz konusu eser giriş ve sonuç bölümleri dışında temel olarak üç bölüm halinde kurgulanmıştır. Kitabın giriş Öğretim Görevlisi, Trakya Üniversitesi, Balkan Araştırma Enstitüsü, Balkan Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Anabilim Dalı, Edirne, E-mektup: 149

BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Akademik Dergi Cilt: 2, Sayı: 2, Aralık 2013

BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Akademik Dergi Cilt: 2, Sayı: 2, Aralık 2013 TRAKYA ÜNİVERSİTESİ BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Akademik Dergi Cilt: 2, Sayı: 2, Aralık 2013 TRAKYA UNIVERSITY JOURNAL OF BALKAN RESEARCH INSTITUTE Academic Journal Volume 2, Number 2, December

Detaylı

BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Akademik Dergi Cilt: 3, Sayı: 1, Temmuz 2014

BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Akademik Dergi Cilt: 3, Sayı: 1, Temmuz 2014 TRAKYA ÜNİVERSİTESİ BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Akademik Dergi Cilt: 3, Sayı: 1, Temmuz 2014 TRAKYA UNIVERSITY JOURNAL OF BALKAN RESEARCH INSTITUTE Academic Journal Volume 3, Number 1, July 2014

Detaylı

BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ

BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ TRAKYA ÜNİVERSİTESİ BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Cilt: 5, Sayı: 2, Aralık 2016 TRAKYA UNIVERSITY JOURNAL OF BALKAN RESEARCH INSTITUTE Volume 5, Number 2, December 2016 EDİRNE 2016 DERGİ SAHİBİ /

Detaylı

BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Akademik Dergi Cilt: 4, Sayı: 1, Temmuz 2015

BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Akademik Dergi Cilt: 4, Sayı: 1, Temmuz 2015 TRAKYA ÜNİVERSİTESİ BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Akademik Dergi Cilt: 4, Sayı: 1, Temmuz 2015 TRAKYA UNIVERSITY JOURNAL OF BALKAN RESEARCH INSTITUTE Academic Journal Volume 4, Number 1, July 2015

Detaylı

BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ

BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ TRAKYA ÜNİVERSİTESİ BALKAN ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Cilt: 5, Sayı: 1, Temmuz 2016 TRAKYA UNIVERSITY JOURNAL OF BALKAN RESEARCH INSTITUTE Volume 5, Number 1, July 2016 EDİRNE 2016 DERGİ SAHİBİ / OWNER

Detaylı

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ October / Ekim 2015, Volume / Cilt:1, Issue / Sayı:2 PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ ISSN: www.sosyalarastirmalar.org Address: Arabacı Alanı Mah.

Detaylı

Maliye Araştırmaları Dergisi RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE

Maliye Araştırmaları Dergisi RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE Kasım/ November 2015, Cilt / Volume:1, Sayı / Issue:3 RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE ISSN: www.maliyearastirmalari.com Adres:, Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü, Esentepe Kampüsü 54187 Sakarya/Türkiye

Detaylı

MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Cilt: 4, Sayı: 1, Mart 2018 Vol: 4, No: 1, March 2018 ISSN: 2149-5203 www.maliyearastirmalari.com Mart / March 2018, Cilt / Volume:4, Sayı / Issue:1 Maliye Araştırmaları Dergisi

Detaylı

Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi

Dicle Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi Dicle University Social Sciences Institute Journal DÜSBED dergisi yılda iki dönem yayın yapan uluslararası hakemli bir dergidir. DÜSBED dergisinde yayınlanan tüm yazıların,

Detaylı

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER VOLUME: XXVII NOVEMBER 2011 NUMBER: 81 Mart, Temmuz ve Kasım Aylarında Yayımlanan Hakemli Dergi Peer Reviewed Journal Published in March, July and November ATATÜRK KÜLTÜR,

Detaylı

Maliye Araştırmaları Dergisi RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE

Maliye Araştırmaları Dergisi RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE Kasım/ November 2015, Cilt / Volume:1, Sayı / Issue:3 Maliye Araştırmaları Dergisi RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC FINANCE ISSN: www.maliyearastirmalari.com Adres:, Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Bölümü,

Detaylı

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ February / Şubat 2016, Volume / Cilt:2, Issue / Sayı:1 PESA International Journal of Social Studies PESA ULUSLARARASI SOSYAL ARAŞTIRMALAR DERGİSİ ISSN: www.sosyalarastirmalar.org Address: Arabacı Alanı

Detaylı

Sahibi. Afyon Kocatepe Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ. Editörler Prof. Dr. A.İrfan AYPAY Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ

Sahibi. Afyon Kocatepe Üniversitesi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ. Editörler Prof. Dr. A.İrfan AYPAY Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ 1992 SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Cilt IX, Sayı 2, Aralık 2007 Afyon Kocatepe University Journal of Social Sciences Vol. IX, Issue 2, December 2007 Sahibi adına Rektör Prof. Dr. Ali ALTUNTAŞ Editörler Prof.

Detaylı

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ. Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ. Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015 155 KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Yıl: 5 Sayı: 10 Aralık 2015 KARADENIZ TECHNICAL UNIVERSITY INSTITUTE of SOCIAL SCIENCES JOURNAL of SOCIAL SCIENCES Year:

Detaylı

Cilt:7 Sayı: 1 Volume:7 Issue:1 ISSN: ISPARTA

Cilt:7 Sayı: 1 Volume:7 Issue:1 ISSN: ISPARTA Cilt:7 Sayı: 1 Volume:7 Issue:1 ISSN: 2146-2119 2 0 1 7 ISPARTA SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ Teknik Bilimler Dergisi Cilt:7 Sayı: 1 Yıl: 2017 SÜLEYMAN DEMİREL UNIVERSITY Journal of Technical Science Volume:7

Detaylı

Ana Dili Eğitimi Dergisi Journal of Mother Tongue Education ADED JOMTE ISSN:

Ana Dili Eğitimi Dergisi Journal of Mother Tongue Education ADED JOMTE  ISSN: 2016 Yaz, Cilt: 4 Sayı:3 2016 Summer, Volume: 4 Issue: 3 Genel Yayın Yönetmeni Editor in Chief Doç. Dr. Mehmet KURUDAYIOĞLU Yayın Yönetmenleri Editors Doç. Dr. Bayram BAŞ Doç. Dr. Bilginer ONAN Doç. Dr.

Detaylı

S A I15 NUMBER Y I L08

S A I15 NUMBER Y I L08 S A I15 Y NUMBER Y I L08 Y E A R Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi Divan Edebiyatı Vakfı (DEV) yayınıdır. Yayın Türü Dizgi-Mizanpaj Baskı-Cilt Kapak Tasarım İlmî ve Edebî Divan Edebiyatı Vakfı Dizgi

Detaylı

Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of Economical and Social Research. ISSN:

Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi The Journal of Economical and Social Research. ISSN: The Journal of Economical and Social Research ISSN: 1306-2174 http://www.iibf.ibu.edu.tr Cilt/Volume: 3 Yıl/Year: 2 Sayı/Issue:1 Bahar/Spring 2006 Prof. Dr. Nevzat YOSMAOĞLU nun anısına Cilt/Volume: 3

Detaylı

International Journal of Political Studies

International Journal of Political Studies Aralık/December 2015, Volume/ Cilt:1, Issue/Sayı:2 International Journal of Political Studies ULUSLARARASI POLİTİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ ISSN: 2149-8539 www.politikarastirmalar.org Address: Arabacı Alanı

Detaylı

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ. Yıl: 5 Sayı: 9 Haziran 2015

KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ. Yıl: 5 Sayı: 9 Haziran 2015 KTÜ SBE Sos. Bil. Derg. 2015, (9): 9-23 1 KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ Yıl: 5 Sayı: 9 Haziran 2015 KARADENIZ TECHNICAL UNIVERSITY INSTITUTE of SOCIAL

Detaylı

Doktora Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008

Doktora Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 ÖZGEÇMİŞ I. (Ana sayfada görünecektir.) Adı Soyadı (Unvanı) Miyase Koyuncu Kaya (Yrd. Doç.Dr.) Doktora: Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 E-posta: (kurum/özel) mkkaya@ybu.edu.tr Web sayfası

Detaylı

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 1302-633X İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ Sayı: 45 2013/II İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi hakemli bir dergi olup ULAKBİM, ASOS, EBSCO ve ProQuest tarafından taranmaktadır.

Detaylı

MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Cilt: 3, Sayı: 2, Temmuz 2017 Vol 3, No: 2, July 2017 ISSN: 2149-5203 www.maliyearastirmalari.com Temmuz/ July 2017, Cilt / Volume:3, Sayı / Issue:2 Maliye Araştırmaları Dergisi

Detaylı

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Journal of Social Sciences

ISSN: ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Journal of Social Sciences ISSN: 1303 0035 ABANT İZZET BAYSAL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ Journal of Social Sciences Abant İzzet Baysal Üniversitesi ISSN: 1303 0035 http://www.sbedergi.ibu.edu.tr Journal of Social

Detaylı

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ YAYINLARI ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ ENSTİTÜSÜ ÇAĞDAŞ TÜRKİYE TARİHİ ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Cilt: XII Sayı: 24 Yıl: 2012/Bahar Yayın No: ISSN NO: 1. Baskı Derginin Sahibi:

Detaylı

International Journal of Language Education and Teaching (IJLET) is an online international refereed journal that is published quarterly.

International Journal of Language Education and Teaching (IJLET) is an online international refereed journal that is published quarterly. International Journal of Language Education and Teaching (IJLET) is an online international refereed journal that is published quarterly. Volume 1 December ISSN: 2198-4999 2013 International Journal of

Detaylı

Çeşm-i Cihan Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları E-Dergisi

Çeşm-i Cihan Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları E-Dergisi Bartın ve Yöresi Tarih-Kültür Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Çeşm-i Cihan Tarih Kültür ve Sanat Araştırmaları E-Dergisi ISSN: 2149 5866 Cilt: 2 Sayı: 2 Kış 2015 BARTIN Çeşm-i Cihan: Tarih

Detaylı

Cilt: 2 Sayı: 1 Yıl: 2015 ISSN: 2148-3264

Cilt: 2 Sayı: 1 Yıl: 2015 ISSN: 2148-3264 Cilt: 2 Sayı: 1 Yıl: 2015 ISSN: 2148-3264 Artuklu İlahiyat Bilimleri Dergisi Journal of Artuklu Academia Cilt: 2 Sayı: 1 Yıl: 2015 ISSN: 2148-3264 Mardin Artuklu Üniversitesi İlahiyat Bilimleri Fakültesi

Detaylı

A Y I NUMBER Y I L 10

A Y I NUMBER Y I L 10 S 18 A Y I NUMBER Y I L 10 Y E A R Divan Edebiyatı Vakfı (DEV) yayınıdır. Yayın Türü Dizgi-Mizanpaj Baskı-Cilt Kapak Tasarım İlmî ve Edebî Divan Edebiyatı Vakfı Dizgi Servisi Bayrak Yayımcılık Matbaa San.

Detaylı

. Uluslararası Akdeniz Karpaz Sempozyumu: Lefkoşa - KKTC

. Uluslararası Akdeniz Karpaz Sempozyumu: Lefkoşa - KKTC . Uluslararası Akdeniz Karpaz Sempozyumu: Tarihte Kıbrıs (11 13 Nisan 2016) The I st International Symposium on Mediterranean Karpasia Cyprus in History (April 11-13, 2016) Lefkoşa - KKTC Kıbrıs, tarihin

Detaylı

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Dergisi Cilt/Volume: 1 Yıl/Year: 1 Sayı/Issue:1 Bahar/Spring 2005 ISSN: 1306-2174 http://www.iibf.ibu.edu.tr, ISSN: 1306-3553 (internet) AİBÜ İİBF The Journal of Economical and Social Research İmtiyaz Sahibi /

Detaylı

International Journal of Economic Studies ULUSLARARASI EKONOMİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

International Journal of Economic Studies ULUSLARARASI EKONOMİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ May/ Mayıs 2016, Volume/ Cilt:2, Issue/Sayı:2 ULUSLARARASI EKONOMİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ e-issn: 2249-8377 www.ekonomikarastirmalar.org Address: Arabacı Alanı Mah. Mustafa Ocak Sok. No:9 D:2 Serdivan-Sakarya/Turkey

Detaylı

RumeliDE. Uluslararası Hakemli. rumelide.com. ISSN: 2148-7782 (page) / 2148-9599 (online) Yıl 2015, sayı 3 (Ekim) / Year 2015, issue 3 (October)

RumeliDE. Uluslararası Hakemli. rumelide.com. ISSN: 2148-7782 (page) / 2148-9599 (online) Yıl 2015, sayı 3 (Ekim) / Year 2015, issue 3 (October) RumeliDE Uluslararası Hakemli DİL VE EDEBİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ rumelide.com ISSN: 2148-7782 (page) / 2148-9599 (online) Yıl 2015, sayı 3 (Ekim) / Year 2015, issue 3 (October) RumeliDE International

Detaylı

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ DİN PSİKOLOJİSİ ÖZEL SAYISI Prof. Dr. Kerim Yavuz Armağanı Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 12 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2012 ÇUKUROVA

Detaylı

ÖZ GEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş

ÖZ GEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş ÖZ GEÇMİŞ I. Adı Soyadı (Unvanı) Mustafa ARSLAN (Yrd.Doç.Dr.) Doktora: Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2007. E-posta: (kurum/özel) marslan@ybu.edu.tr; musarslan19@gmail.com Web sayfası

Detaylı

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT UYGULAMA ve ARAŞTIRMA MERKEZİ FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ JOURNAL OF HARPUT STUDIES Cilt/Volume: III Sayı/Number: 2 Eylül/September 2016 Harput Araştırmaları

Detaylı

Yeni Türk Edebiyatında Kadıköy. 1. Adı Soyadı: Haluk ÖNER. 2. Doğum Tarihi: 11.10.1979. 3. Unvanı: Yrd. Doç. Dr.

Yeni Türk Edebiyatında Kadıköy. 1. Adı Soyadı: Haluk ÖNER. 2. Doğum Tarihi: 11.10.1979. 3. Unvanı: Yrd. Doç. Dr. 1. Adı Soyadı: Haluk ÖNER 2. Doğum Tarihi: 11.10.1979 3. Unvanı: Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Türk Dili Ve Edebiyatı Marmara 2000 Y. Lisans Yeni Türk Edebiyatı Marmara

Detaylı

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER

JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER JOURNAL OF ATATÜRK RESEARCH CENTER VOLUME: XXVII JULY 2011 NUMBER: 80 Mart, Temmuz ve Kasım Aylarında Yayımlanan Hakemli Dergi Peer Reviewed Journal Published in March, July and November ATATÜRK KÜLTÜR,

Detaylı

Cihannüma TARİH VE COĞRAFYA ARAŞTIRMALARI DERGİSİ JOURNAL OF HISTORY AND GEOGRAPHY STUDIES CİLT / VOLUME: I SAYI / ISSUE: 1. Temmuz / July 2015

Cihannüma TARİH VE COĞRAFYA ARAŞTIRMALARI DERGİSİ JOURNAL OF HISTORY AND GEOGRAPHY STUDIES CİLT / VOLUME: I SAYI / ISSUE: 1. Temmuz / July 2015 I Cihannüma TARİH VE COĞRAFYA ARAŞTIRMALARI DERGİSİ JOURNAL OF HISTORY AND GEOGRAPHY STUDIES CİLT / VOLUME: I SAYI / ISSUE: 1 Temmuz / July 2015 İZMİR KÂTİP ÇELEBİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL VE BEŞERİ BİLİMLER

Detaylı

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT UYGULAMA ve ARAŞTIRMA MERKEZİ FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ JOURNAL OF HARPUT STUDIES Cilt/Volume: I Sayı/Number: 2 Eylül/September 2014 Harput Araştırmaları

Detaylı

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi. ISSN:

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi. ISSN: The International Journal of Economic and Social Research ISSN: 1306-2174 http://www.iibf.ibu.edu.tr Cilt/Volume: 5 Yıl/Year: 5 Sayı/Issue:2 Güz/Autumn 2009 Cilt/Volume: 5 Yıl/Year: 5 Sayı/Issue:2 Güz/Autumn

Detaylı

RumeliDE. Uluslararası Hakemli. rumelide.com. ISSN: 2148-7782 (page) / 2148-9599 (online) Yıl 2015, sayı 2 (Nisan) / Year 2015, issue 2 (April)

RumeliDE. Uluslararası Hakemli. rumelide.com. ISSN: 2148-7782 (page) / 2148-9599 (online) Yıl 2015, sayı 2 (Nisan) / Year 2015, issue 2 (April) RumeliDE Uluslararası Hakemli DİL VE EDEBİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ rumelide.com ISSN: 2148-7782 (page) / 2148-9599 (online) Yıl 2015, sayı 2 (Nisan) / Year 2015, issue 2 (April) RumeliDE International

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş

ÖZGEÇMİŞ II. Akademik ve Mesleki Geçmiş ÖZGEÇMİŞ I. Adı Soyadı (Unvanı) Muammer Mete Taşlıova (Doç. Dr.) Doktora: Hacettepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006 E-posta: (kurum/özel) metetasliova@gmail.com Web sayfası Santral No: 0312-4667533

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi 1970. Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971

ÖZGEÇMİŞ. 4. Öğrenim Durumu :Üniversite Derece Alan Üniversite Yıl Türk Lisans. Halk Atatürk Üniversitesi 1970. Türk Halk Hacettepe Üniversitesi 1971 Resim ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Prof. Dr. Ensar ASLAN İletişim Bilgileri :Ahi Evran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Adres Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanlığı Telefon : Mail : 2. Doğum Tarihi : 3. Unvanı

Detaylı

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 1302-633X İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ Sayı: 48 2015/I İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi hakemli bir dergi olup ULAKBİM, ASOS, EBSCO ve ProQuest tarafından taranmaktadır.

Detaylı

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi

Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi The International Journal of Economic and Social Research ISSN: 1306-2174 http://www.iibf.ibu.edu.tr Cilt/Volume: 4 Yıl/Year: 4 Sayı/Issue:2 Güz/Autumn 2008 Cilt/Volume: 4 Yıl/Year: 4 Sayı/Issue:2 Güz/Autumn

Detaylı

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Güvenevler Mahallesi Cinnah Caddesi No:16/A 06690 Çankaya-ANKARA

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Güvenevler Mahallesi Cinnah Caddesi No:16/A 06690 Çankaya-ANKARA ÖZGEÇMİŞ (TÜRKÇE) I. (Ana sayfada görünecektir.) Adı Soyadı (Unvanı) Hülya Gökçe (Yrd. Doç. Dr) Doktora Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2008 E-posta:(kurum/özel) hgokce@ybu.edu.tr; hulyagokce06@gmail.com

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi... İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7 KISALTMALAR...11 GİRİŞ İran ve Türk Edebiyatlarında Husrev ü Şirin Hikâyesi...13 BİRİNCİ BÖLÜM Âzerî nin Biyografisi...27 5 İKİNCİ BÖLÜM Husrev ü Şirin Mesnevisinin İncelenmesi...57

Detaylı

RECENT PERIOD TURKISH STUDIES

RECENT PERIOD TURKISH STUDIES YAKIN DÖNEM TÜRKİYE ARAŞTIRMALARI RECENT PERIOD TURKISH STUDIES ISSN 1304-9720 CİLT/VOLUME:12 YIL/YEAR: 2013 / 1 SAYI/ISSUE: 23 Yılda İki Kez Yayımlanan Ulusal Hakemli Dergi National Peer Reviewed Journal

Detaylı

Kurucular / Owners Yasin Şerifoğlu - Serdar Uğurlu - Kaan Yılmaz - Selçuk Kürşad Koca

Kurucular / Owners Yasin Şerifoğlu - Serdar Uğurlu - Kaan Yılmaz - Selçuk Kürşad Koca GÖRÜNTÜ VE SES KAYIT DESTEKLİ AKADEMİK E-DERGİ Kurucular / Owners Yasin Şerifoğlu - Serdar Uğurlu - Kaan Yılmaz - Selçuk Kürşad Koca Genel Yayın Yönetmeni / Manager of Editorial Board Prof. Dr. Vahit Türk

Detaylı

International Journal of Political Studies ULUSLARARASI POLİTİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

International Journal of Political Studies ULUSLARARASI POLİTİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ Nisan/April 2016, Volume/ Cilt:2, Issue/Sayı:1 International Journal of Political Studies ULUSLARARASI POLİTİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ ISSN: 2149-8539 www.politikarastirmalar.org Address: Arabacı Alanı Mah.

Detaylı

SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ

SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ T.C. KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES Cilt 5 Sayı 9 Haziran 2015 Volume 5 Issue 9 June 2015 ISSN 2146-4561 Baskı: Matbaası - 79100

Detaylı

SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY. Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun Sahibi / Owner. Editörler / Editors

SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY. Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun Sahibi / Owner. Editörler / Editors Eğitim Fakültesi Dergisi, 2015; (29) SAÜ EĞİTİM FAKÜLTESİ DERGİSİ THE JOURNAL OF SAU EDUCATION FACULTY Sayı / Issue: 29 Haziran / Jun 2015 Sahibi / Owner Prof. Dr. Firdevs KARAHAN Editörler / Editors Doç.

Detaylı

YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD. Sahibi / Owner

YAYIN KURULU / EDITORIAL BOARD. Sahibi / Owner T. C. DİCLE ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ DERGİSİ DICLE UNIVERSITY JOURNAL OF FACULTY OF ECONOMICS AND ADMINISTRATIVE SCIENCES CİLT/VOLUME: 8, SAYI/ISSUE: 16 KASIM-GÜZ / NOVEMBER-AUTUMN

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ÖZEL EĞİTİM DERGİSİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ÖZEL EĞİTİM DERGİSİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM BİLİMLERİ FAKÜLTESİ ÖZEL EĞİTİM DERGİSİ Cilt : 15 Sayı : 3 Yıl : 2014 Ankara 2015 ANKARA ÜNİVERSİTESİ BASIMEVİ İncitaşı Sokak No: 10 06510 Beşevler/ANKARA Tel: 0 (312) 213 66

Detaylı

Demokrat Partiden Günümüze Siyasal Gelişmeler. XV. ve XVI. Yüzyıllarda Ortadoğu Ticaret Tarihi II

Demokrat Partiden Günümüze Siyasal Gelişmeler. XV. ve XVI. Yüzyıllarda Ortadoğu Ticaret Tarihi II SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ENSTİTÜ ANA BİLİM DALI-DOKTORA PROGRAMI-YENİ KATALOG BÖLÜM KODU : 82206 01.Yarıyıl leri Adı İngilizce Adı TE PR KR AKTS 02.Yarıyıl leri Adı İngilizce Adı TE PR KR AKTS Seçmeli

Detaylı

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT UYGULAMA ve ARAŞTIRMA MERKEZİ FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ JOURNAL OF HARPUT STUDIES Cilt/Volume: III Sayı/Number: 1 Mart/March 2016 Harput Araştırmaları

Detaylı

ÖZ GEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Oğuzhan KARABURGU 2. Doğum Tarihi: 1975 3. Unvanı: Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu:

ÖZ GEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Oğuzhan KARABURGU 2. Doğum Tarihi: 1975 3. Unvanı: Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu: ÖZ GEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Oğuzhan KARABURGU 2. Doğum Tarihi: 1975 3. Unvanı: Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Türk Dili ve Edebiyatı Erciyes Üniversitesi 1998 Y. Lisans Yeni

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi 1996. Ortadoğu Enstitüsü. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi 1996. Ortadoğu Enstitüsü. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Nurdan Şafak 2. Doğum Tarihi ve Yeri:. Unvanı: Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Arşivcilik İstanbul Üniversitesi 1996 Yüksek Siyasi Tarih ve Marmara

Detaylı

Coğrafi Bilimler Dergisi

Coğrafi Bilimler Dergisi Basılı / Print ISSN 1303-5881 Elektronik / Online ISSN 1308-9765 Coğrafi Bilimler Dergisi Cilt 15, Sayı 1, Nisan 2017 Volume 15, Number 1, April 2017 TÜCAUM Türkiye Coğrafyası Araştırma ve Uygulama Merkezi

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004 ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Fatma ÇOBAN Doğum Tarihi: 1983 Öğrenim Durumu: Doktora Yabancı Dil : İngilizce Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Uluslararası İlişkiler

Detaylı

YRD. DOÇ. DR. ABDÜLKERİM GÜLHAN 0266 6121000/4508. agulhan@balikesir.edu.tr

YRD. DOÇ. DR. ABDÜLKERİM GÜLHAN 0266 6121000/4508. agulhan@balikesir.edu.tr YRD. DOÇ. DR. ABDÜLKERİM GÜLHAN ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı Abdülkerim Gülhan İletişim Bilgileri Adres Balıkesir Ü. Fen Edebiyat Fakültesi Çağış Yerleşkesi Balıkesir Telefon Mail 0266 6121000/4508 agulhan@balikesir.edu.tr

Detaylı

INTERNATIONAL JOURNAL OF ECONOMIC STUDIES

INTERNATIONAL JOURNAL OF ECONOMIC STUDIES INTERNATIONAL JOURNAL OF ECONOMIC STUDIES Uluslararası Ekonomik Araştırmalar Dergisi Vol. 4 No.1 March 2017 www.ekonomikarastirmalar.org ISSN: 2528-9942 Mart / March 2018, Cilt / Volume:4, Sayı / Issue:1

Detaylı

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ T.C. FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT UYGULAMA ve ARAŞTIRMA MERKEZİ FIRAT ÜNİVERSİTESİ HARPUT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ JOURNAL OF HARPUT STUDIES Cilt/Volume: I Sayı/Number: 2 Eylül/September 2014 Harput Araştırmaları

Detaylı

International Journal of Political Studies ULUSLARARASI POLİTİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ

International Journal of Political Studies ULUSLARARASI POLİTİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ Ağustos/August 2016, Volume/ Cilt:2, Issue/Sayı:2 International Journal of Political Studies ULUSLARARASI POLİTİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ ISSN: 2149-8539 www.politikarastirmalar.org Address: Arabacı Alanı

Detaylı

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi

İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Çankırı Karatekin Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi Cilt:2 Sayı:1 Bahar 2012 ISSN: 1308-5549 Çankırı Karatekin University Journal of the Faculty of Economics & Administrative Sciences

Detaylı

MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Cilt: 3, Sayı: 1, Mart 2017 ISSN: 2149-5203 www.maliyearastirmalari.com Mart/ March 2017, Cilt / Volume:3, Sayı / Issue:1 Maliye Araştırmaları Dergisi RESEARCH JOURNAL OF PUBLIC

Detaylı

HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ

HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ Cilt:15-16, Sayı:22-23-24-25, Yıl:2010-2011 Vol:15-16, No:22-23-24-25, Year:2010-2011 ISSN: 1303-9105 DİCLE ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ DERGİSİ Journal of the Faculty of Law of Dicle University DİCLE

Detaylı

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 1302-633X İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ Sayı: 47 2014/II İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi hakemli bir dergi olup ULAKBİM, ASOS, EBSCO ve ProQuest tarafından taranmaktadır.

Detaylı

Yüksek Lisans: Hacettepe Üni., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Tarih Blm. 1985

Yüksek Lisans: Hacettepe Üni., Türkiye Cumhuriyeti Tarihi, Tarih Blm. 1985 Prof. Dr. YUSUF SARINAY Kişisel Web Sayfası: http: ysarinay@etu.edu.tr İdari Görevler : Fen-Edebiyat Fakültesi Dekanı Tarih Bölüm Başkanı E-Posta : ysarinay@etu.edu.tr Telefon: : +90 (312) 292 41 31 +90

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Kamu Yönetimi Trakya Üniversitesi 2001

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Kamu Yönetimi Trakya Üniversitesi 2001 ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Volkan TATAR 2. Doğum Tarihi : 08.04.1977 3. Unvanı : Yrd. Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Doktora Derece Alan Üniversite Lisans Kamu Yönetimi Trakya Üniversitesi 2001 Y.Lisans Uluslararası

Detaylı

SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ

SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ T.C. KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ JOURNAL OF SOCIAL SCIENCES Cilt 4 Sayı 8 Aralık 2014 Volume 4 Issue 8 December 2014 ISSN 2146-4561 Baskı: Matbaası - 79100

Detaylı

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden Kavrama 1 ECE KAVRAMA 21102516 TURK 101 Ali TURAN GÖRGÜ SEVGİNİN GÜCÜ 1918 yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden biridir. Şiirlerinde genellikle değişim içinde

Detaylı

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak Hanlığı ve Kazakistan konulu bu toplantıda Kısaca Kazak

Detaylı

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa. Elveda Rumeli Merhaba Rumeli İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa. Hamdi Fırat BÜYÜK* Balkan Savaşları nın 100. yılı anısına Kitap Yayınevi tarafından yayınlanan Elveda Rumeli Merhaba

Detaylı

GÜNLÜK (GÜNCE) www.dosyabak.com

GÜNLÜK (GÜNCE) www.dosyabak.com GÜNLÜK (GÜNCE) 1 GÜNLÜK Öğretmeye bağlı, gerçekçi anlatım türlerinden biri olan günlükler, bir kişinin önemli ve kayda değer bulduğu olayları, gözlem, izlenim duygu düşünce ve hayallerini günü gününe tarih

Detaylı

I J O S E S. IJOSES de yayınlanan yazılarda belirtilen düşünce ve görüşlerden yazar(lar)ı sorumludur.

I J O S E S. IJOSES de yayınlanan yazılarda belirtilen düşünce ve görüşlerden yazar(lar)ı sorumludur. I J O S E S International Journal of Social and Educational Sciences (IJOSES) / Uluslararası Sosyal ve Eğitim Bilimleri Dergisi (USEBD) 2013 yılında yayın hayatına başlamış Sosyal ve Eğitim alanında özgün

Detaylı

TARİH ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (TAD) 2017

TARİH ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (TAD) 2017 ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL VE TARİH-COĞRAFYA FAKÜLTESİ TARİH BÖLÜMÜ TARİH ARAŞTIRMALARI DERGİSİ (TAD) 2017 Cilt : XXXVI Sayı: 61 ANKARA 2017 MART YAYININ ADI: Tarih Araştırmaları Dergisi 2017: 61: MART YAYIN

Detaylı

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi

Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies. Hakemli Elektronik Dergi ISSN: 2528-9403 Abant Kültürel Araştırmalar Dergisi (AKAR) Abant Journal of Cultural Studies Hakemli Elektronik Dergi Abant İzzet Baysal Üniversitesi İletişim Fakültesi University of Abant İzzet Baysal

Detaylı

Danışman: Prof. Dr. H.Ömer KARPUZ

Danışman: Prof. Dr. H.Ömer KARPUZ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı: Ahmet AKÇATAŞ Doğum Tarihi: 22 Şubat 1970 Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Türk Dili ve Edeb. Öğr. Selçuk Üniversitesi 1992 Y.

Detaylı

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. "dipnot

Ece Ayhan. Kardeşim Akif. Akif Kurtuluş'a Mektuplar. Hazırlayan Eren Barış. dipnot Ece Ayhan Kardeşim Akif Akif Kurtuluş'a Mektuplar Hazırlayan Eren Barış sı "dipnot Akif Kurtuluş: 1959, Ankara. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesini 1981 yılında bitirdi. İlk şiiri, 1980 yılında Türkiye

Detaylı

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 8 Sayı: 2 GÜZ 2015

e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Cilt: 8 Sayı: 2 GÜZ 2015 ISSN 1309-5803 e-makâlât Mezhep Araştırmaları Dergisi Makaleler Fazlullah Hurûfî nin Nevmnâmesi (İnceleme, Metin, Tercüme) Hasan Hüseyin BALLI Vîrânî Baba nın İlm-i Cavvidan/Fakrnâme sinde Hurufî Unsurlar

Detaylı

INTERNATIONAL JOURNAL OF ECONOMIC STUDIES

INTERNATIONAL JOURNAL OF ECONOMIC STUDIES INTERNATIONAL JOURNAL OF ECONOMIC STUDIES Uluslararası Ekonomik Araştırmalar Dergisi Vol. 3 No.1 March 2017 www.ekonomikarastirmalar.org ISSN: 2528-9942 Mart/ March 2017, Cilt / Volume:3, Sayı / Issue:1

Detaylı

Bu sayının editörleri: Doç. Dr. Üzeyir ASLAN Dr. Ümran AY

Bu sayının editörleri: Doç. Dr. Üzeyir ASLAN Dr. Ümran AY S A I12 Y NUMBER Y I L07 Y E A R PROF. DR. ORHAN BİLGİN ARMAĞAN SAYISI 2 Bu sayının editörleri: Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi Divan Edebiyatı Vakfı (DEV) kuruluşu olan DEV İktisadi İşletmesi yayınıdır.

Detaylı

SANAT YAZILARI 21 2009 Güz, yılda iki kez yayımlanır.

SANAT YAZILARI 21 2009 Güz, yılda iki kez yayımlanır. SANAT YAZILARI 21 SANAT YAZILARI 21 2009 Güz, yılda iki kez yayımlanır. Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Yayınları No: 36 Sahibi Prof.Dr. Uğurcan Akyüz Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar

Detaylı

The Journal of Academic Social Science Studies

The Journal of Academic Social Science Studies The Journal of Academic Social Science Studies Academic Social Science Studies Dergisi yılda iki defa yayın yapan uluslararası hakemli bir dergidir. Academic Social Science Studies Dergisi nde yayınlanan

Detaylı

Umberto Eco... ( )... In Memoriam

Umberto Eco... ( )... In Memoriam Umberto Eco... (1932-2016)... In Memoriam TEMÂŞÂ FELSEFE DERGİSİ Sayı 5, Temmuz 2016 İmtiyaz Sahibi Prof.Dr. Arslan TOPAKKAYA Editör Prof.Dr. Arslan TOPAKKAYA Editör Yrd. Yrd. Doç. Dr. E. Erman RUTLİ

Detaylı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı

Atatürk ün Kişisel Özellikleri. Elif Naz Fidancı Atatürk ün Kişisel Özellikleri Atatürk cesur ve iyi bir liderdir Atatürk iyi bir lider olmak için gerekli bütün özelliklere sahiptir. Dürüstlüğü ve davranışları ile her zaman örnek olmuştur. Gerek devlet

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Merba TAT 2. Doğum Tarihi: 1977 3. Ünvanı: Dr., Öğretim Görevlisi 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Merba TAT 2. Doğum Tarihi: 1977 3. Ünvanı: Dr., Öğretim Görevlisi 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı: Merba TAT 2. Doğum Tarihi: 1977 3. Ünvanı: Dr., Öğretim Görevlisi 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Doktora Halkla İlişkiler ve Ege Üniversitesi 2007 Y. Lisans Halkla

Detaylı

INTERNATIONAL JOURNAL OF ECONOMIC STUDIES

INTERNATIONAL JOURNAL OF ECONOMIC STUDIES INTERNATIONAL JOURNAL OF ECONOMIC STUDIES Uluslararası Ekonomik Araştırmalar Dergisi Vol. 2 No.4 December 2016 www.ekonomikarastirmalar.org ISSN: 2528-9942 December/ Aralık 2016, Volume/ Cilt:2, Issue/Sayı:4

Detaylı

Öz Geçmiş. Öğretmen MEB (1999 2009) Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Yeni Türk Dili Anabilim Dalı (2011-2012)

Öz Geçmiş. Öğretmen MEB (1999 2009) Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Yeni Türk Dili Anabilim Dalı (2011-2012) Öz Geçmiş I. Adı Soyadı (Unvanı) Nihal Çalışkan (Yrd. Doç. Dr.) Doktora: Gazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2009 E-posta: (kurum/özel) ncaliskan@ybu.edu.tr; caliskanihal@hotmail.com; nihalcaliskan@gmail.com

Detaylı

MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ MALİYE ARAŞTIRMALARI DERGİSİ Cilt: 3, Sayı: 3, Kasım 2017 Vol: 3, No: 3, November 2017 ISSN: 2149-5203 www.maliyearastirmalari.com Kasım/ November 2017, Cilt / Volume:3, Sayı / Issue:3 RESEARCH JOURNAL

Detaylı

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 1302-633X İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ İLETİŞİM FAKÜLTESİ DERGİSİ Sayı: 50 2016/I İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi hakemli bir dergi olup ULAKBİM, ASOS, EBSCO ve ProQuest tarafından taranmaktadır.

Detaylı

YBÜ SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Lisans Programı Department of International Relations Undergraduate Curriculum

YBÜ SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Lisans Programı Department of International Relations Undergraduate Curriculum YBÜ SBF Uluslararası İlişkiler Bölümü Lisans Programı Department of International Relations Undergraduate Curriculum INRE First Year/ Fall PSPA101 Siyasete Giriş Introduction to Politics Zorunlu 3 5 PSPA103

Detaylı

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ

YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ i YAKIN DOĞU ÜNİVERSİTESİ FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI BÖLÜMÜ LİSANS TEZİ ÖZKER YAŞIN NIN 1969-1972 YILLARI ARASINDAKİ SAVAŞ GAZETESİNDEKİ KÖŞE YAZILARI BEYTULLAH TOPALOĞLU 20082978 LEFKOŞA,

Detaylı

ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ

ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ ÇUKUROVA ÜNĐVERSĐTESĐ ĐLÂHĐYAT FAKÜLTESĐ DERGĐSĐ Çukurova University Journal of Faculty of Divinity Cilt 11 Sayı 2 Temmuz-Aralık 2011 ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ ISSN: 1303-3670 Sahibi

Detaylı

ATATÜRK DERGİSİ (Journal of Atatürk)

ATATÜRK DERGİSİ (Journal of Atatürk) ISSN: 1302-7549 ATATÜRK DERGİSİ (Journal of Atatürk) ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ ENSTİTÜSÜ 2013 (TEMMUZ) CİLT: II SAYI: 1 ATATÜRK DERGİSİ (Journal of Atatürk) 2013 (TEMMUZ)

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Unvanı. 05. 09. 1969 (Resmi), Ardahan. Doğum Tarihi ve Yeri

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Unvanı. 05. 09. 1969 (Resmi), Ardahan. Doğum Tarihi ve Yeri ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı Ayvaz MORKOÇ Unvanı Doğum Tarihi ve Yeri Görevi Görev Yeri İdari Görevi Yrd. Doç. Dr. 05. 09. 1969 (Resmi), Ardahan Celal Bayar Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı

Detaylı

Perşembe İzmir Basın Gündemi

Perşembe İzmir Basın Gündemi 05.05.2016 Perşembe İzmir Basın Gündemi Prof. Dr. Gökçe: "23 Nisan'a Alternatif Gibi Algılayarak Problem Çıkarmaya Çalışılıyor" 29 Nisan 1916 tarihinde Osmanlı Ordusunun Irak'ın Kut bölgesinde İngilizlere

Detaylı