Zincirleri kıra kıra geliyoruz!

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Zincirleri kıra kıra geliyoruz!"

Transkript

1 Kurtuluş Partili Hukukçulardan bir hukuksal başarı daha: Polise orantısız güç veren yasa iptal için Anayasa Mahkemesinde Ş anlı Gezi Direnişi mizde polis terörü sebebiyle 7 gencimiz katledilmişti bildiğimiz gibi. Polise böylesine pervasızca saldırma yetkisini bir yönüyle de 12 Eylül Faşizminin zirvede olduğu dönemde, 1983 yılında çıkarılan 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası vermekteydi. Kurtuluş Partili Hukukçular, Türkiye nin dört bir tarafında Gezi eylemleri sebebiyle başlatılan yargılamalarda, bu yasanın antidemokratik maddelerinin Anayasa ya aykırılığını ileri sürmekteydiler. Ancak bu yasayı Anayasa Mahkemesine göndermeyi kabul edecek bir mahkeme henüz çıkmamıştı. Nihayet Marmaris Asliye Ceza Mahkemesinin demokrat ve cesur hakimi, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasının Anayasaya Aykırı olduğunu ileri sürdüğümüz 23, 6, 7, 10, 20, 22/1 inci maddelerinin İptal Edilmesi Talebiyle Anayasa Mahkemesine Gönderilmesine Karar Verdi. Anılan maddeler; gösteri/yürüyüş hakkının bildirimsiz olmasını, idarece belirlenen güzergâh dışında yapılmasını, hava karardıktan sonra yapılmasını, genel yollar ile parklarda, kamu hizmeti görülen bina ve tesislerde, TBMM ye bir kilometre uzaklıktaki alan içinde ve şehirlerarası karayollarında yapılmasını Kanuna Aykırı Eylem olarak addediyordu. Oysa Anayasanın 34 üncü Maddesinde 2001 yılında yapılan değişiklik ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları, yukarıda sayılan hallerde dahi yapılan gösteri barışçıl ise bunun mümkün olması gerektiğine delalet ediyor. Ancak sokakta polis şiddeti 2911 sayılı kanunun Anayasaya aykırı maddeleri sayesinde uygulanıyordu. İşte buna dur demek için Kurtuluş Partili Avukatların verdiği hukuk mücadelesi sonuç verdi. Anayasa Mahkemesi nin anılan maddeleri iptal etmesi durumunda halkımıza bir moral gelecektir. Zira asıl güç, milyonlarla sokağa taşacak olan Halktadır. Gezi de bir kez oldu, darısı ikincisine Halkın Kurtuluş Partisi Genel Merkezi HKP Abdurrahman Dilipak ın İtiraflarını Yargıya Taşıdı Yıl: 9 Sayı: Ocak 2015 Siyasi Gazete Halkın Kurtuluş Partisi nin 2015 Genel Seçimleri Açılış Bildirgesi Zincirleri kıra kıra geliyoruz! H alkın Kurtuluş Partisi olarak, 2015 seçimlerinde tüm Türkiye de, 81 ilde 550 milletvekili adayımızla seçim meydanına çıkıyoruz. Tabiî bu bizim açımızdan seçim filan olmayacak. Çünkü biliyoruz, burjuva-bezirgân partileriyle kıyaslanamayacak ölçüde eşitsiz koşullarda yarışacağız. Onların sahip olduğu propaganda imkân ve araçlarının milyarda biri bile bizde yok. Onların arkasında çıkarlarını savundukları ABD ve AB (AB-D) Emperyalistleri var, yerli Antika ve Modern Parababaları var. Onların satılmış medyası var, örgütleri var, tarikatları var, cemaatleri var, halkı Allah la aldatan sahte din adamları var Var oğlu var... Bizlerinse, halkın gerçek temsilcisi olan bir avuç fedainin ise yüreğindeki inançtan, kafasındaki bilinçten başka hiçbir şeyimiz yok. Halkımızsa örgütsüz, darmadağınık Bilinçsiz... Karanlıklar içinde bırakılmış O sebeple dostla düşmanı ayırabilecek kavrayışta değil. Ama tabiî şimdilik Biz inançlı ve kararlıyız. Halkımız da uyanacak ve anlayacak bizi. Mutlaka anlayacak Vatanseverliğimizi, halkseverliğimizi, insanseverli- Elektrikte Vurgun (2) ğimizi, hayvanseverliğimizi, doğaseverliğimizi, fedakârlığımızı, dürüstlüğümüzü, mertliğimizi, yiğitliğimizi görecek ve takdir edecek. Bizim ger- Milli İrade(!) 3 te 4 te İş cinayetlerini protesto eden HKP lilere ceza soruşturması H KP İzmir İl Örgütümüz, 3 Aralık 2014 günü Soma da, Ermenek te, Torunlar İnşaat ta, Bartın da iş cinayetlerinde katledilen işçi kardeşlerimizi anmak ve katliamları protesto etmek için Karşıyaka da bir eylem gerçekleştirmişti. Karşıyaka İZBAN önünde toplanıp Çarşı boyunca yapılan bir yürüyüşle gelinen İş Bankası önünde, İl Sekreterimiz Levent Çelik tarafından yazılı basın açıklaması metni okunduktan sonra İl Başkanımız Tacettin Ço- lak ta sözlü olarak cinayetleri ve sorumlularını protesto eden bir konuşma yapmıştı. Eylemimiz, Karşıya Halkı tarafından ilgiyle izlenmiş ve alkışlanmıştı. Hatta yürüyüş boyunca kortejimize katılarak eylemimize katılanlar da olmuştu. Halkımızın eylemimize gösterdiği ilgi iyi saatte olsunlar ı rahatsız etmiş anlaşılan, hemen İl Başkanımız ve Sekreterimiz hakkında soruşturma başlatmışlar. 15 te 5 te Partisi olarak itiraz etmiş, itirazımızda; Yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarındaki maddi hakikatin araştırılabilirliği ortadadır. Doğrudan AKP önde gelenlerini ve onların yakınlarını sorumluluk dışı bırakan, diğer neviden suçluları ve olayları araştıracak bu ikili hukuk kabul edilemez ifadelerine yer vermiştik. Ancak yaptığımız bu itirazımız da reddedildi. 15 te Çözüm Süreci ve Ordu Üzerine 16 da Başyazı Deniz Baykal denen bu hainden, ahlâk fukarasından hesap soracak bir tek CHP li de mi yok yahu! B H Halkın Kurtuluş Partisi Genel Merkezi Yine At İzini İt İzine Karıştırıyorlar 5 te HKP, 17 Aralık Hırsızlığına Takipsizlik Kararını Anayasa Mahkemesine Taşıdı er ne kadar Tayyipgiller ile Pensilvanyalı İblis arasındaki paylaşım savaşının sonucu olsa da yüzyılın soygunu olarak adlandırılabilecek, memleketin soyup soğana çevrildiği; Tayyipgiller iktidarının birçok pisliğinin ortaya döküldüğü 17 Aralık Operasyonu ile ilgili açılan soruşturma hakkında savcılıkça Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verilmişti bildiğimiz gibi. Verilen takipsizlik kararına Halkın Kurtuluş İşte bu düşüncelerle Seçim Ortamına girdik. Kolay olmadı Seçimlere katılabilme hakkımızı söke söke aldık. Resmi gayri resmi, sağlı sollu bütün ambargolara rağmen Geliyoruz! Zincirleri kıra kıra geliyoruz! Tam bağımsız Türkiye için, Halkımız için hayatı cehenneme çeviren işsizliği, pahalılığı ortadan kaldırmak için geliyoruz, Yeni Sevrci kuşatmaya, Ortaçağcı gericiliğe karşı İkinci Kurtuluş Savaşı Bayrağını daha daha yukarılarda dalgalandırmaya geleceğiz! Dürüstlükler Hareketi, Yiğitlikler Hareketi, Fedakârlıklar Hareketi, Emekçi Halk Hareketi olarak geleceğiz! Yerli-yabancı büyük Parababalarının yani (AB-D) emperyalistler cephesinin ve yerli uşaklarının zulmünden, yolsuzluklarından, hırsızlıklarından, soygunlarından hesap sormaya geleceğiz! Vatan aşkını söylemekten korkar hale gelmektense ölmek yeğdir diyenlerin partisi olarak, onur yaşamdan üstündür diyenlerin partisi olarak Şanlı GEZİ İSYANIMIZI Halkın Kurtuluşuyla taçlandırmaya geleceğiz! 5 Kasım 2014 çek temsilcimiz bunlarmış diyecek. Meğer bunlar bizi ne çok severmiş diyecek. O günler de gelecek Sabırlıyız, inançlıyız, kararlıyız Watson Nobel Madalyasını neden sattı? 13 te 1 TL unun ihanetleri, sadece son günlerde konuşulan, Abdurrahim Karslı nın dile getirdiği ahlâksız anlaşmadan ibaret değildir. Bu kişi, siyasi hayatının tümü boyunca Amerika yla arayı hep sıcak tutmuştur. Avrupa Birliği ile de tabiî. Yani emperyalist haydutlarla dost hayatı yaşamıştır. İşte bu anlayışından dolayı da Abdurrahim Karslı nın son günlerde bir kez daha ayrıntılarıyla ve kanıtlarıyla birlikte açık ettiği ihaneti işlemekte hiç duraksamamıştır. Bu yaptığı sıradan bir yanlış ya da zaaf ve ondan kaynaklanan bir ihanet değildir. Ne deniyor burada? İsrail in önünü açacaksınız, güvenliğini artıracaksınız. İslamın yeniden yo- rumlanmasında yani CIA İslamının-Amerikan İslamının oluşturulmasında bize yardımcı olacaksınız, bizimle işbirliği yapacaksınız. Ve de BOP Haritasının daha doğrusu CIA nın hazırladığı BOP Planının Ortadoğu da uygulanmasında, daha açıkçası sınırların yeniden çizilmesinde ve Türkiye nin de Sevr Haritasına göre yeniden belirlenmesinde bize yardımcı olacaksınız. Şimdi olayı kaynağından aktaralım, işin aslını görelim: AK PARTİ BİR PROJE PARTİSİDİR Abdurrahim Karslı: Yok yineleyeyim. Bir grup gazeteci arkadaş, bizim de 8 de

2 2 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak 2015 Maraş Katliamı İnsanlık Suçudur, İnsanlığa Karşı İşlenen Suçlar Unutulmaz! Affedilemez! Bundan 36 yıl önce 24 Aralık 1978 tarihinde, insanlık tarihinin en korkunç katliamlarından biri yaşandı. Ortaçağcı gericiler, Kontrgerilla nın suç örgütü MHP, Kontrgerilla ve CIA tarafından planlı bir şekilde yaşama geçirilen Maraş Katliamı. Bu katliamda hamile kadınlar, genç-yaşlı, çoluk-çocuk demeden yediden yetmişe 150 ye yakın insanımız hunharca katledildi. İşte onun içindir ki bu bir insanlık suçudur ve insanlığa karşı işlenen suçlar ne affedilir, ne de unutulur. Bundan 36 yıl önce Maraş ta yaşanan katliamı gerçekleştirenlerle, Tayyipgiller arasındaki tek fark, aradan geçen 36 yıldır. Bundan 36 yıl önce komünistler camiyi bombaladı yalanını ortaya atıp, bu insanlık dışı katliamı gerçekleştirenlerle, bugün büyük Gezi Halk İsyanı nda camide içki içtiler, türbanlı bacılarımızı taciz ettiler yalanını söyleyen Tayyipgiller arasında, aradan geçen 36 yıl hariç, hiçbir fark yoktur. Bugün Suriye de ve Irak ta AB-D Maraş Katliamı 36 ncı yılında İzmir de bir kez daha lanetlendi Emperyalistlerinin tetikçiliğini yapan alçaklardan derleşik ÖSO ve IŞİD adlı katiller sürüsü benzer katliamı Alevilere, Türkmenlere, Ezidilere ve Kürtlere karşı uygulamaktadırlar. Ve ne yazık ki bunlar bizim ödediğimiz vergilerle silahlandırılmaktadırlar. Bu alçaklar ordusunu da Tayyipgiller beslemekte ve desteklemektedir. Ve bugün bu alçaklar ordusu tarafından yapılan akıl almaz katliamların Maraş Katliamı ndan hiçbir farkı yoktur. Çünkü bunların zihniyeti aynıdır. Yıllardır söylediğimiz gibi bunlar CIA Müslümanıdır. Tıpkı Taliban gibi, CIA tarafından eğitilmiş ve silahlandırılmıştır. Ve yine halkımızın destansı Büyük Gezi Halk İsyanı nda gençlerimizi katleden, yüzlercesinde onulmaz yaralar bırakan da aynı zihniyettir. Haklarımızın Ortaçağcı gericiliğe karşı haklı ve meşru isyanı bunların yüreğine korku salmıştı ve o korkuları hâlâ devam ediyor. Onun içindir ki Tayyipgiller gittikleri her yere binlerce korumayla önlem alıyor. Bunların yaptığı ihanetler o kadar büyük ki, Halkın Kurtuluş Partisi nden korkuları da o kadar büyük. Maraş Katliamı nı da halkın yükselen devrimci mücadelesinden korktukları için CIA-MHP işbirliğiyle tezgâhladılar. Böyle bir vahşetin altına imza attılar. Hep dediğimiz gibi, bu kan emicilerin siyasi genetik şifreleri, insanlığın çektiği acılar, yokluklar üzerine kurulu. Onların siyasi genetik şifreleri, Dehak lar, Muaviye ler, Yezid ler, Hitler ler, Mussoloni ler, Obama lar tarafından oluşturuldu. Bizim siyasi genetik şifremiz, insan sevgisi üzerine kurulu. Bizim siyasi genetik şifremiz, Hacı Bektaş lar, Spartaküs ler, Kawa lar, Şeyh Bedrettin ler, Pir Sultan lar, Hallacı Mansur lar, Nesimi ler, Hikmet Kıvılcımlı lar, Deniz Gezmişler, Mahir Çayanlar tarafından oluşturuldu. O yüzden biz kazanmak zorundayız. İnsanlık tarihi kanıtlamıştır ki, Örgütlü Halklar Yenilmez! Zafer her zaman, insanlığın kurtuluşu için mücadele edenlerin olmuştur. İnsanlığın kurtuluşu için kendilerini feda eden devrimciler de, hep insanlığın gönlünde, Kurtuluş Yolu/İzmir 24 Aralık 1978 de Ortaçağcı gericiler, Kontrgerilla nın suç örgütü MHP, Kontrgerilla ve CIA tarafından planlı bir şekilde yaşama geçirilen; hamile kadınların, genç-yaşlı, çoluk-çocuk demeden yediden yetmişe 150 ye yakın insanımızın hunharca katledildiği Maraş Katliamı 36 ncı yılında HKP İzmir İl Örgütü tarafından İzmir Karşıyaka da bir kez daha lanetlendi. 24 Aralık Çarşamba günü saat da Karşıyaka İZBAN önünde toplanarak çarşı boyunca yürüyüş yapıldı. Maraş ın Katili Kontrgerilla, Maraş ı Unutma Unutturma, Kahrolsun MİT-CİA-Kontrgerilla, Şeriat Ortaçağdır, Gün Gelecek Devran Dönecek Katiller Halka Hesap Verecek sloganları eşliğinde yapılan yürüyüş Çarşı girişinde son buldu. Burada HKP İzmir İl Başkanı Av. Tacettin Çolak bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Çolak açıklamasında, 36 yıl önce komünistler camiyi bombaladı yalanını ortaya atıp, bu insanlık dışı katliamı gerçekleştirenlerle, bugün büyük Gezi Halk İsyanı nda camide içki içtiler, türbanlı bacılarımızı taciz ettiler yalanını söyleyen Tayyipgiller arasında, aradan geçen 36 yıl hariç, hiçbir fark olmadığını belirtti. Açıklamanın ardından eylem sloganlarla sonlandırıldı. bilincinde yaşamaya devam etmektedirler. Kaybedenler ve kaybedecek olanlar da insanlığa çektirdikleri acılarla beslenen sömürgenlerdir. Onlar yok olmaya mahkûmdur. Bugün için bu sömürgenler AB-D Emperyalistleri ve yerli ortaklarıdır. İnsanlık eninde sonunda bu kan emici keneleri ortadan kaldıracaktır. Yeni Maraş lar, Sivas lar yaşamak istemiyorsak; bu topraklarda, tıpkı Birinci Ulusal Kurtuluş Savaşı mızda olduğu gibi, Büyük Gezi Halk İsyanı mızdan aldığımız güçle, halkımızla, onun bir parçası olan Bilim İnsanlarımızla, Aydınlarımızla, Ordu Gençliği mizle ve bin yıldan beri birlikte yaşadığımız Kürt Kardeşlerimizle omuz omuza vererek, AB-D uşağı hainler cephesini yenilgiye uğratmak zorundayız HKP Genel Merkezi Hırsızlığın, vurgunun zamanaşımı yoktur Eninde sonunda Halk önünde hesap vereceksiniz! Bir yıl önce Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık ve yolsuzluğu ortaya çıktı. Türkiye yi 12 yıldan bu yana birlikte yöneten Tayyipgiller hükümeti ve cemaatin ittifakı, paylaşım kavgası nedeniyle bozuldu. Memleketi ve devleti paylaşımda anlaşamayan iki gücün savaşı sırasında; ihanetler, vurgunlar, hırsızlıklar bir bir ortaya döküldü. 17 Aralık 2013 sabahı Cumhuriyet Savcısı Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç in talimatıyla, birçok kişinin gözaltına alındığı büyük bir operasyon başlatıldı. Gözaltına alınan kişilere, rüşvet, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma ve kaçakçılık gibi suçlamaların yöneltildiği operasyonu İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Zekeriya Öz koordine ediyordu. O dönemdeki İçişleri Bakanı Muammer Güler in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlaya ın oğlu Salih Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, işadamları Ali Ağaoğlu, Rıza Sarraf ve Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir in de aralarında yer aldığı 89 kişi gözaltına alındı. 25 Aralık ta bu kez başka bir operasyon başladı. Savcı Muammer Akkaş tarafından yürütülen soruşturmada 96 kişiye yöneltilen suçlamalar arasında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, ihaleye fesat karıştırmak ve rüşvet bulunuyordu. Savcı Akkaş, birçok iş adamının da aralarında bulunduğu 41 kişilik gözaltı listesi hazırladı, mahkemeden bazı iş adamlarının malvarlığına el koyma kararı çıkarttı. Akkaş, Başbakan Erdoğan ın oğlu Bilal Erdoğan için de şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrı evrakı hazırladı. Ancak Emniyet, Savcının talimatlarını yerine getirmedi. Tayyipgiller ve avanesi suçüstü yakalanmıştı; ayakkabı kutularında milyon dolarlar, para sayma makineleri, para kasaları Tape lerle kesince kanıtlanan vurgunlar, hırsızlıklar, rüşvetler, 700 bin TL lik saat, Reza nın önüne yatmalar ve sıfırlanan milyon dolarlar Operasyonda ortaya çıkan telefon görüşmeleri ve belgeler, Erdoğan ve ailesinin çeşitli vakıflar aracılığıyla çıkar sağladığını, trilyonlarca liralık vurgunlarda Tayyip in doğrudan talimatlarının bitirici rol oynadığını gözler önüne serdi. İktidarları boyunca durup dinlenmeden kamu malı aşırırmışlar, faiz yemişler, hırsızlık vurgun talan yapmışlar. 12 yıldan bu yana Türkiye de çaldıkları kamu mallarının tutarının 2 trilyon dolara vardığı hesap edilmektedir. HKP den 17 Aralık protestosu HKP İstanbul İl Örgütü, Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık ve yolsuzluğunu protesto etti. 17 Aralık ın yıldönümünde alanlara çıkan Kurtuluş Partililer İstanbul da da Galatasaray Lisesi önünde saat da bir eylem yaptı. Hırsız Var, Hırsız, Vurguncu, Din Tüccarı AKP, Gün Gelecek Devran Dönecek Hırsızlar Halka Hesap Verecek sloganları ile başlayan eylemde HKP İstanbul İl Başkanı Av. Pınar Akbina basın açıklamasını yaptı. Akbina, Tayyipgiller in unutturma çabalarına karşı Sürecin takipçisi olacaklarını mücadeleyi tavizsiz sürdüreceklerini söyledi. Şükrü Bulut Ocak 1976 Söz konusu olan bir siyasi parti değil çıkar amaçlı suç örgütü ydü. Tayyip daha kendisi iktidara gelmeden İstanbul Belediye Başkanlığı döneminde çalmaya başlamıştı. Kalpazanlıktan, ihaleye fesat karıştırmaktan, zimmetten, rüşvetten hakkında yedi tane dava açılmıştı. Hepsi de yüz kızartıcı suçlardan Tutuklamaların, gözaltıların ve soruşturmaların sonucu ne oldu? Hiçbir şey! Bu ülkede zaten vurguncu halk düşmanlarına karşı işleyen bir ceza sistemi yoktu. Ama faşizm dönemlerinde bile rastlanmayan bir hukuksuzluk ortaya çıktı; Aralık geriz patlaması sonrasında iş artık iyice şirazesinden çıktı. Kabak gibi Selam Olsun Bizden Önce Geçene! Selam Olsun Savaşırken Düşene! Ali Bayık 1952-Ocak 1980 Semiha Kıvılcım Güldemir Ocak 2003 ortaya serilen yüz milyarlarca dolarlık hırsızlıkların belgeleri, dosyalar hasıraltı Parti olarak ilk günden bu yana takipsizlik kararları verildi. Dün de 17 edildi. yaptığımız suç duyurularına karşı Aralık a yönelik takipsizlik kararına reddedildi. Tayyip in kendilerini savunmak biçimini bile ortadan kaldırmıştır. ve milletvekillerinin bir saat bile milletvekilliği, cumhurbaşkanlığı gibi sıfatları da tümden yok olmuştur. operasyon düzenledi. Tayyipgiller kendince onların inlerine giriyor. yutmalarının tüm kanıtlarının ortaya parçasıdır. elindedir. İkisinden birinin tarafını tutmayacağız. bu iki güçtür. hırsızla aynılaşmak anlamına gelir. başaracağız. Halk düşmanı, gerici, hesap vereceklerdir Halkın Kurtuluş Partisi Genel Merkezi Necla Kıran Ocak 2006 Sahibi ve Yazıişleri Müdürü: Değer Yıldız Yönetim Yeri: İnebey Mah. İnkılap Cad. Otohan No: 43/514 Fatih-İSTANBUL Telefaks: (0212) ISSN Yayın Türü: Yaygın Süreli Basıldığı Yer: Gün Matbaacılık/Telsizler Mevkii Beşyol Mah. Akasya Sok. No: 23/A K. Çekmece/ İstanbul. Tel: (0212) internet: e-posta: kurtulusyolu@kurtulusyolu.org facebook: twitter:

3 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak Elektrikte vurgun (II) Özelleştirmenin amacı olarak kamuoyuna pompalanan ucuzluk, verimlilik, süreklilik vb.lerinin tamamen yalan ve özelleştirmeyi meşrulaştırmak için halkı kandırmaya, aldatmaya yönelik açıklamalar olduğu ortaya çıkmıştır. Ne ucuzluk sağlanmış (aksine her kalemde pahalanmış), ne verimlilik sağlanmış, ne kalite sağlanmıştır. İş güvencesi tamamen ortadan kalkmıştır. eçen sayımızda elektrik üretim ve dağıtımının özelleştirilmesinin ve yerli Parababalarına peşkeş çekilmesinin üzüntü verici hikâyesini anlatacağız demiş ve bu konuyu işlemiştik. Bu sayımızda da elektrikte özelleştirmenin sonuçlarını ve yeni yılda (2015 te) bütün elektrik kullanıcıları için başlayacağı söylenen perakende satış konusunu inceleyeceğiz. Daha doğrusu özelleştirmenin ardından gelen perakende satışla nasıl yeni vurgun alanları yaratılacağını, yerli-yabancı Parababalarına nasıl yeni kârlar aktarılacağını göreceğiz. Önce bir halk düşmanının portresi Şimdi size bir eski bürokratı tanıtacağız. Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) Kurucu Başkanı Yusuf Günay ı. Biz okuduğumuzda gerçekten çarpıldık; bir insan nasıl bu hale gelebilir, nasıl bu kadar halk ve vatan düşmanı olabilir? diye! Çok düşündük. Ancak bulamadık bunun nedenini. Yani bir insanın bu kadar aşağılaşmasını anlayamadık. Bizim yetiştirilmemiz, eğitimimiz, yaşama bakışımız, bilincimiz böyle bir şeyi kabul etmemize olanak vermedi. Para, makam, koltuk, ün, şan, şöhret bunların hepsi tamam da bütün bunlar bu kadar halk ve vatan düşmanı olmanızı sağlar mı? Sağlamalı mı?.. Duygularımızı bir yana bırakalım ve okuyalım Yusuf Günay ı. Ekonomist Dergisi nin 3-9 Ağustos 2014 tarihli sayısından aktaracağız söylediklerini. Bakın halk ve vatan düşmanlığını, özel sektör yandaşlığını nasıl sergiliyor: Fiyat politikası oturmadı Piyasada fiyatlar rekabet ortamının gerektirdiği şekilde belirlenmiyor. Bu nedenle kısa vadede sağlam bir piyasa oluşması zor. Türkiye, AB ülkelerine göre meskende ucuz, sanayide pahalı elektrik kullandırıyor. Bu durum bile piyasadaki çarpıklığı gösteriyor. Oysa daha çok tüketen tüketicinin daha az maliyetle elektriğe ulaşması gerekiyor. Bu elektrik piyasasındaki tercihlerin doğurduğu bir sonuç. Kamunun sektördeki ağırlığı nedeniyle fiyatlar serbest piyasa mantığı ile oluşmuyor. Elbette bunun nedeni politik tercihler. Yani mesken sahiplerinin de sanayicilerin de birer oyu var. Ancak bu tarz bir yaklaşım sektörün serbest rekabet ortamında sağlam bir piyasa haline gelmesini engelliyor. Perakende piyasasına kısa sürede 150 den fazla firmanın girmesi doğal. Sonuçta Türkiye büyük bir Pazar, bu ilgi normal. Ancak üretim özelleştirmelerinin tamamlanmaması ve EPDK nin rekabet koşullarına göre fiyat belirlememesi halinde kısa vadede birçok şirket sektörden çıkacak ya da kapanacaktır. Türkiye, AB ülkelerine göre meskende ucuz, sanayide pahalı elektrik kullandırıyor muş, Bu durum bile piyasadaki çarpıklığı gösteriyor muş, Oysa daha çok tüketen tüketicinin daha az maliyetle elektriğe ulaşması gerekiyor muş Ne olması gerekiyormuş ona göre? Meskende (evde, konutta) pahalı, sanayide ucuz elektrik kullandırmalıymış devlet. Çünkü sanayici çok tüketiyormuş Ucuz elektrik onun hakkıymış. Sanayici üretim yapıyor, satıyor kâr elde ediyor, para kazanıyor. Hem de öyle böyle değil. Çok kâr ediyor. Ya halkımız? O, işçiyse 891 TL lik Asgari Ücrete, kamu çalışanıysa yüzde 3 lük zamlara, köylüyse yok pahasına satılan ürününün, ettiği masrafı karşılamayan gelirine mahkûm. Varsın olsun! O az tüketiyor, daha çok tüketseydi Zaten de kabahat devlette. Kamunun sektördeki ağırlığı nedeniyle oluyor bu durum. O zaman?.. Özelleştir gitsin! Sat gitsin! Parababaları kârlarına kâr katsın, halk ne olursa olsun Canı çıkısın Daha çok fakirleşsin Ah demokrasi!.. Senden oluyormuş bütün bunlar. Niye mi? ( ) mesken sahiplerinin de sanayicilerin de birer oyu var. mış. Ah o olmasaymış da görsünlermiş günlerini mesken sahipleri Bir zamanların, Antik Çağın Atinası nda da olduğu gibi olmalıymış. Sadece Asiller (günümüzdeyse daha çok elektrik tüketen sanayiciler, patronlar, Parababaları) oy kullanmalıymış. Neymiş öyle sanayicilerle mesken sahiplerinin birer oyunun olması. Eşit oylarının olması. Hiç eşitlik olur muymuş Olursa? ( ) üretim özelleştirmelerinin tamamlanmaması ve EPDK nin rekabet koşullarına göre fiyat belirlememesi halinde ise birçok şirket sektörden çıkacak ya da kapanacak mış ne yazık ki. Oysa Türkiye büyük bir Pazar mış. Ne olurmuş birçok şirket pazardan bu büyük payı alsalarmış Bütün bunları söyleyen ve 2001 de başladığı EPDK başkanlığından 2007 de görev süresi dolduğu için ayrılan Y. Günay ın, EPDK Kanunu gereği 2 sene boyunca enerjiyle ilgili bir yerde çalışması yasaktı. Ancak bu yasak, danışmanlık adı altında delindi ve Y. Günay çalışmaya başladı. Kimin şirketinde, hangi şirkette derseniz, o da Y. Günay in halk düşmanı, Parababası uşaklığından ibaret olan kişiliğini tamamlayan bir bilgi olarak karşımıza çıkıyor. Bunu da Patronlar Dünyası adlı dergi yazıyor: Türkiye de rüzgâr enerjisinin mimarlarından olan Günay, Ağaoğlu na Danışman olma haberini ilk kez Patronlar Dünyası na açıkladı. Ali Ağaoğlu, Günay için, Rüzgâr işinde büyümek istiyoruz. Bu işi en iyi bileni getirdik dedi. Günay da, Ağaoğlu nda şimdilik danışmanlık yaptığını, yasak süresi bitince kurumda görev alacağını söyledi. ( Yusuf-Gunay-simdi-nerede/58946) Pekiştirelim: nerede çalışacakmış Y. Günay? Ali Ağaoğlu nun enerji şirketinde! Yani iki halk düşmanı birbirini bulmuş böylece. A. Ağaoğlu nu tanıtmaya gerek var mı?.. Biz onu en çok, bundan 7-8 yıl önceki bir röportajında, 1970 li yıllarda deniz kumuyla yaptığı çürük inşaatlar konusunda işçileri suçlamasıyla tanıyoruz. İşte bu ve bunlar gibi insanlar, ülkemizin enerji vb. politikalarını belirliyorlar. Y. Günay konusunu çok uzattık bir iki bilgiyle daha bitirelim Y. Günay ı bu göreve, EDPK başkanlığına, kim öneriyor, kim getiriyor? Hüsamettin Özkan öneriyor DSP-A- NAP-MHP hükümeti atıyor! Hani Ecevit i sırtından bıçaklayan Brütüs. Hani 15 günde 15 yasa emriyle Türkiye ye gelen ve Bakan olan Kemal Derviş döneminde Ona, Y. Günay a, sorarsanız K. Derviş le göreve gelmesinin ilgisi yok. O, K. Derviş bakan olmadan önce atanmıştır Y. Günay için daha fazla söze gerek yok sanırız. Bu kadarı bile midemizi bulandırmaya yetti arttı Peki niye bu kadar uzun yazdınız derseniz, şunu söylemek isteriz: Y. Günay vb.leri, kamu mallarının özelleştirilerek yerli-yabancı Parababalarına yeyim edilmesi süreçlerinde ortaya çıkmış-çıkarılmış bürokrat tipleridir. Halkseverlik, yurtseverlik, kamu malı koruyuculuğu söz konusu değildir bu tipler için. Tam aksine, kamu malına düşman kişilerdir. Bu yönde eğitilmişlerdir. Ve büyük bir çoğunluğu, İngiltere Kraliyet Kamu Yönetimi Enstitüsü nde Modern Kamu Yönetimi Teknikleri ve Avrupa Topluluğu Hukuku konusunda eğitim görmüşlerdir. Yani tezgâhtan geçirilmişlerdir. Kişiliklerini, ruhlarını satmışlardır oralarda ve gelip uygulamışlardır oralarda öğretilenleri. Özelleştirme ve sonuçları Özelleştirme İdaresi Başkanlığı (ÖİB), internet sitesinde; ÖZELLEŞ- TİRME AMAÇLARI nı şöyle belirtiyor: Varlıkların verimli işletilmesi, maliyetlerin düşürülmesi Elektrik enerjisi arz güvenliğinin sağlanması ve arz kalitesinin artırılması Kayıp/kaçakta azaltma sağlanması Yenileme ve genişleme yatırımlarının özel sektör tarafından yapılması Rekabet sonucu sağlanan faydaların tüketicilere yansıtılması. Okuduğunuzda kulağa gayet hoş geliyor. İyi diyorsunuz. Madem bunlar olacak, özelleşsin o zaman. Ama hemen ardından aklınıza şu sorular geliyor: Yukarıda sayılanları devletin kendisi niçin yerine getirmiyor da kamu malını (elektrik üretimini-dağıtımını-satışını) özelleştirerek özel sektöre açıyor? Madem bunlar gerekli ve devlet bütün bunları biliyor da niye kendisi bunları yapmıyor? Üstelik de bütün bunları bilen, yapan ve şimdi de (özelleştirildikten sonra) denetleyecek olan kendisiyken?.. Bu sorularımıza cevabı son maddede var gibi. Nedir o? Rekabet sonucu sağlanan faydaların tüketicilere yansıtılması. Yani? Elektrik alanında rekabet yokmuş. Kamu tekeli varmış. Şimdi özelleştirmeyle rekabet yaratılacakmış. Böylece varlıklar verimli işletilecek, maliyetler düşürülecek, elektrik enerjisi arz güvenliği sağlanacak ve arz kalitesi artırılacak, kayıp/kaçakta azaltma sağlanacak ve yenileme ve genişleme yatırımları özel sektör tarafından yapılacakmış. Mış mış mış Peki özelleştirme sonucu öyle mi oldu? Hayır. Aksine. Devlet tekeli yerine, özel sektör tekeli geldi. Devlet, elektrik üretiminden tamamen çekilmek üzere, dağıtımdan ise tümden çekildi. Geçen sayımızda yazdık: Toplam 4 şirket ve ortaklık toplam 40 şehrimizin elektrik dağıtımını üstlenmiştir. Ve aldıkları bu bölgeler-şehirler, elektrik kullanımının en çok kullanıldığı, sanayileşmenin ve nüfusun yoğun olduğu yerlerdir. Yani bu özelleştirmenin de kaymağını yerli yabancı Finans-Kapitalistler yemektedir. Ve yine aynen üretimde olduğu gibi Sabancı nın EnerjiSA sı dağıtım işinde de lider konumdadır. Diğer 9 şirket de kalan 41 ilimizin elektrik dağıtımını almıştır. Tabiî bunların da çoğu Finans-Kapital şirketleridir, Akenerji, Çalık gibi diyerek. Yani Devlet tekeli yerine Özel Sektör tekeli gelmiş. E, hani rekabet yaratılarak faydaları tüketicilere yansıtacaktı?.. Geçiniz bunu Kapitalizmin en yüksek aşaması olan Emperyalizm çağındayız yüz yıldır. Bundan yüz yıl önce serbest rekabetçi kapitalizm yeni bir aşamaya sıçradı ve tekelci kapitalizm haline dönüştü. Artık ortada yeni bir durum, yeni bir düzen söz konusu idi. Rekabet tümden reddediliyor, tekelcilik egemen kılınıyordu. Bu da kişilere ya da devletlere bağlı bir şey değildi. Aksine kapitalist üretimin kaçınılmaz sonucuydu. Bir üretim dalında 20 şirket kalmışsa o üretim dalında artık tekelcilik hâkim olmuş demektir ekonomi bilimince. Bizim ülkemizde ise bırakalım 20 şirketi, esas olarak 4 şirket, toplamda 13 şirket hâkim olmuş elektrik piyasasına. Bu 2000 li yılların sonunda Türkiye de de (kaçınılmazca, zorunlu olarak, eşyanın tabiatına uygun olarak) gerçekleşiyordu gördüğümüz gibi. Üstelik de bizatihi devlet yapıyordu bunu. Yani özelleştirme sonucu yeni bir tekel yaratıyordu devlet. Kısacası ÖİB in söylediği serbest rekabet mavalı gerçekleri yansıtmıyor. Peki asıl gerçek ne? O da şu: Uluslararası Parababaları ve onların finans örgütleri olan; IMF, Dünya Bankası böyle istiyor da ondan. Onların emirleri doğrultusunda bu özelleştirmeler yapıldı. Üstelik de bildiğimiz gibi sadece elektrik alanında değil, tüm sanayi dallarında böyle yapıldı-yaptırıldı. Ülkemizde kamunun elinde birkaç parça şey dışında özelleştirilmedik bir şey, bir alan kalmadı. Sümerbank tan Etibank a, SEK ten madenlere, otoyollardan köprülere, limanlara kadar aşağı yukarı her şey özelleştirildi ve bir avuç yerli-yabancı Parababasına peşkeş çekildi, birkaç yıllık kârları ya da arsaları karşılığında Bu süreç sadece bizim ülkemizde mi böyle oldu? Başka ülkelerde farklı mı oldu? Hayır. IMF ve Dünya Bankası nın emirlerini yerine getiren her ülkede (ister metropol, ister yarısömürge ülke olsun) bu böyle oldu. Bunun böyle olduğunu, İngiltere Greenwich Üniversitesinden Prof. Steve Thomas bize açıklıkla anlatıyor, Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) nun Kasım 2012 tarihlerinde düzenlediği; Küresel Enerji Politikaları ve Türkiye başlıklı Sempozyumda. Prof. Steve Thomas ın verdiği bilgilere göre, İngiltere de de süreç aynen bizim ülkemizde olduğu gibi işliyor. Amaçlar, hedefler ve sonuçlar aynen, neredeyse birebir tekrarlanıyor. Elektrik dağıtımındaki vurgun noktaları Elektrik üretim ve dağıtımındaki özelleştirmelerin sonuçlarını yani elektrik piyasasında yaşanan değişiklikleri somut olarak anlayabilmemiz için: 1- Elektrik Enerjisi Tüketim Bedelleri (Elektrik Tarifeleri) 2- Elektrik Enerjisi Hizmet Bedelleri, 3- Elektrik Dağıtım Tesisi Yatırımları ve 4- Elektrik Dağıtım Tesislerinin Bakım Onarımı gibi faaliyetleri incelememiz gerekmektedir. EMO nun düzenlediği Sempozyum da, TMMOB den Olgun Sakarya, bu başlıklar altında yaptığı sunumda (özetleyerek aktarıyoruz) şunları tespit etmektedir: 1- Elektrik Enerjisi Tüketim Bedelleri; A) Perakende satış enerji bedeli, B) Dağıtım sistemi kullanım bedeli, C) İletim sistemi kullanım bedeli, D) Kayıp/kaçak (K/K) bedeli, E) Perakende satış hizmeti (PSH)-Faturalama bedeli, F) Perakende satış hizmeti (PSH)-Sayaç okuma bedeli bileşenlerinden oluşmaktadır. Bu bileşenlerin toplamından oluşan tüketici tarifeleri son dört ( ) yılda; tek zamanlı mesken (ev) abonelerinde % 91,3 (Kalkınmada Öncelikli İllerde mesken (ev) aboneleri içinde % 104,6) oranında, tarımsal sulama ve alçak gerilim sanayi abonelerinde ise % 84,7 oranında artmıştır. Aynı şekilde Türkiye Kızılay Derneği, Türk Hava Kurumu, Darülaceze vb. ile Yeşilay Derneği, Müzeler, Resmi Okullar, Resmi Yurtlar, Resmi Üniversite, Resmi Yüksek Okullar, Resmi Kuruluşlar, Resmi Sağlık Kuruluşları vb.lerinde İçme-Kullanma Sularına ait aboneliklerde de ortalama % 108 oranında artmıştır. Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt A.Ş. (TETAŞ), dağıtım şirketlerine yaptığı toptan satışlarda zaman zaman indirim yapmakta ancak bu indirimler tüketicilere yani bizlere yansıtılmamaktadır dağıtım şirketlerince. Bunun sonucu olarak dağıtım şirketleri büyük kârlar elde etmektedirler bizim kesemizden. Aynı şekilde Kayıp/Kaçak oranları da çok yüksektir bildiğimiz gibi. Kayıp enerji teknik bir sorundur. Elektrik enerjisi, üretim noktasından tüketim noktasına gelene kadar elbette bir miktar kayba uğramaktadır. Bu kaybın sıfır olması veya bir başka deyişle enerjinin kayıpsız nakli elbette mümkün değildir. Ancak bu kaybın minimum seviyeye çekilmesi dağıtım şirketlerinin sorumluluğunda ve dağıtım şebekelerinde tekniğe uygun olarak yapılması gereken periyodik bakımlar (bakım ve onarım) ve şebeke için yapılacak yeni (yenileme, genişleme ve kapasite artırma gibi) yatırımlar ile ilgilidir. Dağıtım şirketlerinin yıllarında yapacakları yatırımlar bir önceki döneme ( ) göre 3,08 kat artmış ve tarifelere de yansıtılarak bir anlamda tüketici zaten bu işe ortak edilmiştir. Yani dağıtım şirketlerinin bizzat kendilerinin yapması gereken yatırım bedelleri-paraları da biz tüketicilerden çıkarılmaktadır. Kaçak elektrik konusu ise elektrik özelleştirmelerinin önemli gerekçelerinden birisidir. Ve faturalarımızda da Kayıp/ Kaçak Bedeli kalemi olarak yer almaktadır. 10 yıldan bu yana dağıtım şirketlerinin kasasına para akmaktadır bu kalemden. Geçtiğimiz günlerde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, bu konuda önemli bir kararın altına imza atmış ve bu konuyla ilgili açılan bir dava dolayısıyla Elektrik Kayıp/Kaçak Bedelinin Tüketiciden Tahsil Edilmesinin Hukuk Devleti ve Adalet Düşüncesi ile Bağdaşmadığı gerekçesiyle iptaline ve alınan paraların iadesine karar vermiştir. Yani milyonlarca lira dağıtım şirketlerince usulsüz ve hukuksuz olarak alınmıştır yıllardır. İade edilse bile bu büyük kaynağı şirketler sermaye olarak kullanmışlardır yıllardır. Ve devlet de buna göz yummuştur yılları için belirlenen yeni kayıp/kaçak hedefi oranları üzerinden; ulusal ölçekte 14,07 KRş/kWh olan 2010 yılı Türkiye Ortalama Elektrik Toptan Satış Fiyatı dikkate alınarak hesaplama yapıldığında kayıp/kaçak hedef yükseltmesi nedeniyle tüketiciden fazladan yapılacak tahsilâtın en iyimser tahminle yaklaşık 1,13 milyar TL olması beklenmektedir. Faturalarımıza bir de Perakende Satış Hizmet ve Sayaç Okuma bedeli eklenmektedir her ay. Oysa elektrik dağıtımı kamunun elindeyken tek kalemdi bu. Özelleştirmeyle birlikte ayrı iki kalem haline getirilmiş ve iki ayrı para eklenmektedir faturalarımıza. Üstelik de; 2010 yılı sonuna kadar tek bileşen olarak tarifeye yansıyan bu faaliyet ayrıştırıldıktan sonra % 157 oranında zamlanmıştır. İki faaliyet toplam olarak, tarife içinde % 2-2,5 oranında bir pay oluşturmaktadır. Perakende satış hizmeti faaliyetinin ayrıştırılması ile birlikte, aynı özelliklere/konuma sahip tüketicilere fatura edilen sayaç okuma bedelinde çok önemli bir eşitsizlik ortaya çıkmıştır. Örneğin 20 daireli bir apartmandaki sayaç odasında (panosunda) toplu olarak yer alan sayaçların aynı kişi tarafından okunmasıyla aynı (sayaç okuma) hizmeti alan tüketiciler, farklı tüketim miktarlarından dolayı aynı hizmete farklı bedeller ödemek zorunda bırakılmaktadırlar. Dolayısıyla bu uygulama ile 4628 sayılı Yasa ve ikincil mevzuatta özellikle vurgu yapılan eşit taraflar arasında ayrım yapılmaması ilkesi de bir anlamda göz ardı edilmektedir.

4 4 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak 2015 Bu durum yapılan hizmetten bağımsız olarak fiyatlandırma yoluna gidildiğini, asıl amacın hizmetin bedelini tüketicilerden tahsil etmek değil, özelleştirilen dağıtım şirketleri için yeni ve garantili bir gelir kapısı yaratmak olduğunu göstermektedir. Kaldı ki, tüketicinin bedel ödeyerek satın aldığı bir mal ve hizmetin ölçülmesi için de ayrıca bedel ödenmesinin mantığını anlamak mümkün değildir. Dağıtım sistemine sunularak tahakkuku yapılan elektrik enerjisi miktarının 2009 yılı verilerine göre 135 milyar kwh, güncel tarifede de PSH (Sayaç okuma) bedelinin 0,104 KRş/kWh olduğu göz önüne alınarak yapılan hesaplamada; tüketiciler, sayaçlarının okunması için dağıtım şirketlerine yıllık olarak yaklaşık 140 milyon TL ödemektedirler. 2- Elektrik Enerjisi Hizmet Bedelleri Evlerine, işyerlerine elektrik bağlatmak için yeni abone olan tüketicilerden dağıtım şirketleri; bağlantı, kesme/bağlama ve güvence bedeli adı altında ücretler almaktadırlar. Ve bu bedeller her yılın son aylarında EPDK tarafından belirlenmektedir. a) Bağlantı Bedeli: Tüketicinin dağıtım sistemine ilk bağlantı aşamasında bir defaya mahsus olmak üzere tahsil edilen bedeldir yılına kadar her abone için güç (kwh) hesabıyla tahsil edilen bu bedel 2006 yılından sonra bağlantı başına alınan sabit bir bedel olarak tarifelendirilmiştir yılları arasındaki bağlantı bedelleri yıllık artış oranları ile aynı yıllar arasındaki enflasyon oranları karşılaştırıldığında, bağlantı bedellerinin 2006 ya göre % 131,53 oranında arttığını görüyoruz. Aynı yıllardaki resmi enflasyon artış oranı ise % 67,97 olmuştur. Yani bağlantı bedeli artış oranı enflasyon oranının iki katıdır. Bu da dağıtım şirketlerinin yıllık olarak fazladan milyonlarca lira kâr ettiklerini göstermektedir. Her yıl yaklaşık 1-1,2 milyon yeni abone olduğu göz önüne alındığında bu yıllık olarak fazladan 29 milyon TL nin dağıtım şirketleri tarafından iç edilmesi, haksız kazanç elde edilmesi demektir. b) Kesme-Bağlama Bedeli: Abonelerin çeşitli (parasızlık, geç kalma vb. gibi) nedenlerle elektriğinin kesilmesi ve tekrar bağlanması sonucu alınan bedeldir yılında 6,65 TL olan kesme/bağlama bedeli, yıllar içinde artırılarak gelinmiş, 2011 yılında ise bir seferde yapılan % 57,7 lik artışla 15,3 TL ye çıkarılmıştır yılı için yapılan artış sonucunda tüketiciler üzerinden dağıtım şirketlerinin kasasına fazladan aktarılacak kaynağın da yıllık olarak yaklaşık milyon TL olacağı hesaplanmaktadır. Bu konuda geçtiğimiz günlerde yayımlanan bir haber yukarıda söylediklerimizin somut kanıtıdır: 3 ABONEDEN 1 İ GECİKTİRİ- YOR Vatandaş, mevcut uygulamada doğalgaz faturasını ödeyemediğinde yaklaşık 30 lira, elektrikte 20, suda 30, telefonda 40, internette 20 lira açma parası ödemek durumunda kalıyor. (...) Bu kapsamda hazırlanan Abonelik Sözleşmeleri Yönetmeliği ile yeni yıldan itibaren şirketlerin bu keyfi uygulamaları sona erecek. Yönetmelikle birlikte dağıtım şirketleri, tahsilât yapan şirketler tüketiciden faturası dışında herhangi bir bedel isteyemeyecek. Buna göre, 1 aylık gecikmenin ardından kesme ihbarı yapıp, hemen ardından şalteri indiren firmalar, bu işlem için para talep edemeyecek. Yapılan incelemelere göre, elektrikte 4 aboneden 1 i, doğalgazda 3 aboneden 1 i, suda her 5 aboneden 1 i faturasını geciktiriyor. Gördüğümüz gibi Açma/Kapama bedeli adı altında bizlerden alınan-çalınan para böylesine büyük oranlara ulaşmaktadır. Ve dağıtım şirketlerinin haksız, hukuksuz yere çok büyük oranlarda kâr etmelerine neden olmaktadır. Yönetmelik değiştirilecek, bu soyguna son verilecekmiş. Şimdiye kadar neredeydiniz? Vurgunu vuran vurdu şimdiye kadar değil mi? Bir de umarız, miş olarak kalmaz. Hayata geçer. Haa dağıtım şirketlerinde oyun biter mi? Bitmez tabiî... Onlar yeni vurgun kalemleri üreteceklerdir en kısa sürede yılda onlardan vurgun vururlar kârlarının eksilmesine fırsat vermezler. c) Güvence Bedeli: Kullanım yerinin değişmesi ve/veya perakende satış sözleşmesinin sona ermesi veya sözleşmenin feshi halinde, müşterinin elektrik enerjisi tüketim bedelini ödememesi ihtimaline karşılık olarak, borcuna mahsup etmek üzere güç üzerinden alınan bir bedeldir. Sadece 2011 yılını baz alsak; enflasyon oranı % 5,50 iken güvence bedeli artış oranı % 27,10 olmuştur. Yani dağıtım şirketleri bu kalemden de milyon TL lik kârlar elde etmektedirler. Olgun Sakarya nın araştırmasında yer almayan ancak 2014 Aralık ayı faturasında görülen kalemler de var dağıtım şirketlerinin para aldığı. Bunlar: d) İletim Sistemi Kullanım Bedeli, e) Dağıtım Bedelidir. Bunlar da haksız olarak alınan paralardır. Bir de: f) Enerji Fonu g) TRT Payı adıyla para tahsil edilmektedir dağıtım şirketlerince. 3- Elektrik Dağıtım Tesisi Yatırımları Elektrik dağıtım tesislerinin tüketicilere ihtiyaç duydukları elektrik enerjisini kaliteli ve sürekli olarak sunacak kapasiteye sahip olarak iyileştirilmesi, genişletilmesi ve yenilenmesi gerekmektedir. Bu nedenledir ki, yapılacak yatırımlar doğru planlanmalı ve doğru zamanda yapılmalıdır. Yapılacak yatırımların; arz güvenliği sıkıntısı yaratmayacak kadar erken, kaynak israfı yaratmayacak kadar da geç yapılması esastır. Oysa yaşanan sürece baktığımızda, bu ilke göz ardı edilmiş ve dağıtım şirketleri yeni yatırımlar yaptıklarını-yapacaklarını beyan ederek bu maliyeti de tüketicilere yani bizlere fatura etmişlerdir. Gerçekleştirilen yatırımlar ne kadar ihtiyaca binaen yapılmıştır bir soru olarak ortada durmaktadır. Ki bunun gerekli olmadığını Maliye Bakanı Mehmet Şimşek dağıtım bölgelerinin birinin özel sektöre devri için düzenlenen törende yaptığı konuşmada İngiltere ve İtalya da yapılan bu tür özelleştirmelerden sonra elektrik kesintilerinin yüzde 40 azaldığını, yatırım ihtiyacının da yine yüzde 40 lar seviyesinde düşüş meydana geldiğini söyleyerek itiraf etmiş olmaktadır. Bizde yatırımlar azalmamış aksine azaltılmıştır. Sakın yanlış anlaşılmasın, bir kez daha tekrarlayalım, zorunlu yatırımlar elbette yapılmalıdır. Hem de en yeni teknolojiler kullanılarak. Ama gereksiz, verimsiz, eski teknolojiler kullanılarak şişirme yatırımlar yaparak değil Elektrik Dağıtım Tesislerinde Periyodik Bakımlar Elektrik dağıtım tesislerinin (varlıklarının) verimli işletilmesinin en önemli ayağını periyodik bakımlar oluşturmaktadır. Periyodik bakımların zamanında, ehil kişiler tarafından ve tekniğine uygun olarak yapılması, arz oluşumuna karşı önemli kazanımlar sağlamakta ve dağıtım şebekesinin ekonomik ömrünü uzatarak gereksiz yatırımların da bir anlamda önüne geçilmektedir. Yine EMO, dağıtım şirketlerinin ilan ederek yapmış olduğu programlı elektrik kesintilerini yaklaşık 2 yıllık bir sürede günlük olarak izlemiş ve yapılan bakım ve onarımlar için ne kadar kesinti yapıldığını tespit etmiştir. Yapılan izleme sonucu, bazı yerleşim yerlerindeki periyodik bakım onarım çalışmalarının çok yetersiz kaldığını, buna karşılık yeni tesis yatırımı için elektrik kesintilerine gidildiği saptanmıştır. Sonuç Olarak Yukarıda yazdıklarımızın toplamından bakacak olursak araştırmamızın, incelememizin bu bölümünde şu sonuçlara ulaştığımızı görüyoruz. Özelleştirmenin amacı olarak kamuoyuna pompalanan ucuzluk, verimlilik, süreklilik vb.lerinin tamamen yalan ve özelleştirmeyi meşrulaştırmak için halkı kandırmaya, aldatmaya yönelik açıklamalar olduğu ortaya çıkmıştır. Ne ucuzluk sağlanmış (aksine her kalemde pahalanmış), ne verimlilik sağlanmış, ne kalite sağlanmıştır. İş güvencesi tamamen ortadan kalkmıştır. Yani, elektrikte özelleştirme, kamunun bu işi başaramadığını söyleyerek kitleleri özel sektöre yöneltme çabalarına, verimli, ucuz enerji sağlanacağı yalanlarına karşılık tam aksi sonuçları doğurmuştur. Özelleştirme sonucu bir yandan stratejik öneme sahip elektrik enerjisi alanı yerli-yabancı Parababalarına aktarılmış, diğer yandan üretim ve dağıtımı ele geçiren özel sektör şirketleri vasıflı, kalifiye, sendikalı uzman personeli ya işten çıkarmış ya da sendikaları etkisiz hale getirerek, işçi çıkarmayla tehdit ederek ücretlerini düşürmüştür. Ve bu personelin yerine de vasıfsız, uzman olmayan ve asgari ücretle çalışan, sendikasız işçiler almıştır. Taşeronlaştırma uygulaması hızla çoğaltılmıştır. Yani özelleştirme her açıdan halkımızın, İşçi Sınıfımızın zararına olmuştur. Ne elektriğe ödediğimiz ücretler düşmüş ne de verimli bir sektör olmuştur. Gelecek sayıda: Perakende satış ve yeni vurgun alanı Milli irade(!) ürriyet Gazetesi nin 25 Aralık tarihli sayısının 9 uncu sayfasında YENİ TÜRKİYE YOLUNDA ŞİMDİ YENİ ŞEYLER SÖYLEMEK LAZIM üst başlıklı tam sayfa bir ilan vardı. İlanın alt başlığı ise: Aralık, Türkiye nin demokrasi tarihine kara bir leke olarak kazındı. şeklindeydi. 2 paragraflık sözde Cemaat eleştirisi üzerinden (sonuçça) hırsızlık, vurgun savunusu ve sözde masum insanlara sahip çıkma gözyaşlarından sonra: Biz aşağıda imzası olanlar; vesayete, karanlık suç örgütlenmelerine, tüm darbe girişimlerine karşı yapılan kararlı mücadeleyi bugün de gönülden destekliyoruz. YENİ TÜRKİYE yolunda üzerimize düşen sorumlulukların farkındayız. İyiliğin ve hayrın tavsiyesi ve yayılması için, hakkın ve hukukun korunması için, adaletin şaşmaz ilke olduğu, müreffeh ve lider bir ülke için çalışıyoruz. YENİ TÜRKİYE yolunda bu toprağın çocuklarına ve dünyadaki mazlumlara söylenecek her güzel şeyin yanındayız. Bu konuda sorumluluğu olup fedakarca çalışan herkese sonsuz şükranlarımızı sunuyor, bu yolculukta aklı ve vicdanı olan herkesin yanımızda yer almasını temenni ediyoruz. Saygılarımızla... MİLLİ İRADE PLATFORMU denilerek ilan metni bitiyor. Metnin altında ilana katılan kurumların adları-amblemleri var. Toplam imzacı kurum sayısı 141. Yani Tayyipgiller den olan kurumlar bir ilan vermişler ve Tayyip ve Tayyipgiller e sahip çıkıyorlar, Cemaate bindiriyorlar. Ancak imzacıların isimlerine bakınca dikkatimizi çeken şey şu oldu: Bu imzacı kurumların çok büyük çoğunluğu Vakıf. Kaç tanesi? Tam 63 tanesi... AKABE Kültür ve Eğitim Vakfı, Artvinliler Vakfı, Beyoğlu Eğitim ve Kültür Vakfı, Birlik Vakfı, Davet ve Kardeşlik Vakfı, Ensar Vakfı, Farukiye Vakfı, Girişimci İşadamları Vakfı, Hicret Vakfı, İhlas Vakfı, İlim Yayma Vakfı, İnsan Vakfı, İHH İnsani Yardım Vakfı, İmdat Vakfı, İrfan Eğitim ve Kültür Vakfı, İslami İlimler Araştırma Vakfı, İstanbul Vefa Vakfı, Kemal Efendi Vakfı, Klasik Türk Sanatları Vakfı, Mavera Eğitim ve Sağlık Vakfı, Mevlana Çelebi Vakfı, Muradiye Kültür Vakfı, Özkevser Vakfı, Reyhan Kültür Vakfı, Safa Vakfı, Sıcak Yuva Vakfı, Suffa Vakfı, Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, Türkiye Gençlik Vakfı, Ümmet Vakfı, Bilim ve Sanat Vakfı, Dayanışma Vakfı, Erzurum Kültür ve Eğitim Vakfı, Florya Hizmet-İlim-Aile Kültür ve Çevre Koruma Vakfı, Fetih İlim Araştırma Vakfı, Sami Efendi Vakfı ve Bilal oğlan ın Türkiye Gençlik ve Eğitim Vakfı vb... Yani Türkiye bir Vakıf cenneti olmuş. Ve Yeni Türkiye, Vakıflar Türkiyesi olmuş. Ve o Vakıf lar da Ortaçağcı gerici güçler ve Tayyipgiller den... Tayyipgiler Vakıf ları neden seviyorlar? Neden bu kadar çok Vakıf kuruyorlar? Bunun kökleri tâ Osmanlı ya hatta daha öncesine gidiyor. Bildiğimiz gibi Osmanlı nın başlangıçtaki, ilk kuruluş yıllarındaki, İlkel Sosyalist Toplum geleneklerinin capcanlı bir biçimde yaşadığı dönemdeki toprak düzeni, Mirî Toprak düzenidir. Toprağın Beytülmalilmüslimin (Bütün Müslümanların Ortak Malı) sayıldığı, bugünkü söyleyişle Kamu Malı sayıldığı bu toprak düzeninin yıkılıp yerine toprağın özel mülkiyetinin geçirildiği, toprağın kamu malı olmaktan çıkartıldığı düzen ise Kesim Düzenidir. Mirî Toprak Düzeninden Kesim Düzenine geçişte (toprağın kamu malı olmaktan çıkarılıp özel mülkiyet haline getirilmesinde) kullanılan araçlardan belki de en önemlilerinden birisi olmuştur Vakıf lar. Hikmet Kıvılcımlı bu olayı capcanlı bir biçimde bize şöylece özetleyiverir: İşte Osmanlılığın gençlik çağı ve ilericiliği dediğimiz şey budur. Böyle köklü bir toprak devrimi yapan Osmanlı Türkiyesi ilk günlerinde Kadîm çağların en çiçeklenmiş, en adaletli, en insancıl düzenlerinden birini yaşadı. Gel zaman git zaman ilk idealist Osmanlı İLP leri (Gazileri: Şövalyeleri) ele geçen Osmanlı topraklarında yerleşip oturaklaşınca, açılan ticaret yolları üzerinde bezirgânlık ve tefecilik alabildiğine gelişti. Gittikçe daha zengin Parababası kesilen Tefeci-Bezirgânlar, başta Padişah gelmek üzere bütün Gazileri savaş yapacaklarına keyif çatmaya, bina ve zina yapmaya, borçlanmaya alıştırdılar. Borcun altından kalkamayan devlet, en sonunda Müslümanlar Hazinesi adına kontrol ettiği toprakları Parababası Tefeci-Bezirgânlara teslim etti. Bu şeriata yani Allah ın emrine aykırı olarak, dinsizce yapılan millet topraklarını kişilere aşırma usûlüne MUKATAA: KE- SİM Düzeni dediler. Kesim toprakları (hiçbir zaman hiç kimseye mülk olarak verilemediği halde, bunu herkesten önce Allah yasak ettiği halde) MALiKANE diye ömür boyu kesimcilere sözde kiralandı. Gerçekte ufak bir muaccele (acele getirilmiş) adlı para karşılığı olarak bedavadan ucuza satıldı. Allah ı aldatmak, Mirî toprağı yani milletin, şeriatın toprağını kişilere aktarmak Müslüman dinine aykırı bir zındıklıktı. Onu yapanların katledilmeleri vacipti. Ama yapanlar Tefeci-Bezirgânlarla paşalar ve beyler, hocalar ve efendiler idi. Bu üst tabakanın taş elinde koz elindeydi. Aralarında anlaşınca işi kitabına uyduruverdiler. Hâşâ, dediler, hiç Müslüman Malevinin toprakları kişilere mülk olarak satılır mı? Bunu yapamayız. Satış yapmıyor, bedeli kısmen peşin alınmış kiralama yapıyoruz. Mukaata yoluyla hazineye para sağlıyoruz, yahut VAKIF adıyla toprakları Allah a adıyoruz. Bunu söylemekle Allah ı aldattıklarına inandılar. Bildiğimiz gibi, gerek Malikâneler, gerek Vakıflar, gerekse ona benzer toprak ve mülk tahsisleri, tefvizleri Müslümanların Malevinden aşırıldılar. O büyük çiftlikler ilkin mukataacıya kaydı hayatla (yaşadığı sürece) bağışlandı. Sonra, bir daha arayan soran bulunmadı. Çünkü arayacak olanların kendileri artık Türk, Müslüman din yahut dünya derebeyleri olmuşlardı. Kendi kendilerini Tanrı mahkemesine verip dava açamazlardı ya... İş ruz u mahşer e (kıyamet gününe) kaldı. Balık baştan kokmuştu. Alttaki ufak ekinci çalışan köylüler alın terleriyle bayındırlaştırdıkları topraklarda köle durumuna düştüler. Koca Osmanlı toprakları malikâne, vakıf vb. adlarıyla, babalarından miras kalmışça, derebeyleşmiş sınıfın eline geçti. Çapulculuk üstün geldi. (Hikmet Kıvılcımlı, Üretim Nedir?, Derleniş Yayınları, Dördüncü Baskı, 2011, s ) İşte toprağın ve toprağın üstündeki binaların özel mülkiyet durumuna getirilmesinin aracı olan Vakıflar bugün de aynı işlevi yerine getiriyor. Bu olgunun, bu gerçeğin en son, en canlı örneği Tayyip in Bilal oğlanının vakfı Türkiye Gençlik ve Eğitim Vakfı (TÜRGEV) e çekilen kıyaklardır. TÜRGEV e devlet hem arsa, hem binalar (hem de ne binalar) vermektedir hemen hemen her şehirde, ilçede. Üstelik de beş kuruş para almaksızın... Partimiz HKP, Konya da TÜRGEV e peşkeş çekilen, bedava verilen yüzlerce odalı Kamu Yurdunun verilişine itiraz etmiş ve en azından Konya da, bir müddetliğine de olsa, çok az bir para bile olsa para ödemesini sağlamıştır hatırlayacağımız gibi açtığı davalar sonucunda. TÜRGEV medyaya yansıyan örneklerden sadece bir tanesi ve çok küçük bir örneğidir. Medyada sık sık, vakıflara bedava verilen arsaların, binaların haberlerini okumaktayız. Ve bu oranlar çok büyüktür. Aşağı yukarı, nerede bir vakıf varsa orada mutlaka bir Kamu Malı (toprak, bina, para, bedava elektrik, su, doğalgaz vb.) aşırıcılığı vardır. İşte bu yüzden Tayyipgiller ve ortakları vakıfları sevmekte, vakıflar kurmaktadırlar. Yani yukarıda da saydığımız gibi vakıflarının sayısının çok olmasının Tarihi kökleri burada yatmaktadır. Bir de bunların görünürde adları Vakıf ama gerçekte her biri Tarikat. Ve bildiğimiz gibi her bir tarikatın şeyhleri var. Ve o şeyhlerin masum kadınları (hatta erkekleri) kandırarak yaptıkları ahlâksızlıklar var. Bunları (tarikatları, cemaatleri, şeyhleri) saymaya kalksak sayfalar yetmez. Nereden nereye... Mustafa Kemal bundan yaklaşık yıl önce: Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır. Bir takım şeyhlerin, dedelerin, seyyitlerin, çelebilerin, babaların, emirlerin arkasından sürüklenen ve falcılara, büyücülere, üfürükçülere, muskacılara talih ve hayatlarını emanet eden insanlardan mürekkep bir kütleye, medeni bir millet nazariyle bakılabilir mi? diyordu. Cumhuriyetin kuruluş yıllarındaki anlayışı buydu Kuvayimilliyeci atalarımızın. Ama ne yazık ki gördüğümüz gibi, Türkiye Vakıflar, Şeyhler, Dervişler, Müritler ve Mensuplar Türkiyesi ne dönüşmüş-dönüştürülmüş durumda. Kim tarafından? ABD Emperyalistleri ve onların yerli işbirlikçileri Ortaçağcı gericiler, Tayyipgiller-Fethullahçılar ve bilumum tarikatlar, cemaatlar tarafından. Yeşil Kuşak Projesi işte tam da bu Türkiye yi amaçlıyordu. Hedefi buydu. Ve yine ne yazık ki amaçlarına, hedeflerine şimdilik ulaştılar. Ama şimdilik! Er ya da geç ama mutlaka Türkiye de Demokratik Halk İktidarı kurulacak ve o iktidarda bilim egemen olacak. Mustafa Kemal in ideali gerçekleşecek; Türkiye şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olmaktan sonsuza dek kurtulacak. Ülkemizde Aydın Gençliğin temsilcisi, Konyalı genç Mehmet Emin ler olduktan sonra bu bir hayal değil...

5 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak 2015 Watson Nobel Madalyasını Neden Sattı? Kapitalizm Her Şeyi Metalaştırıyor! Watson, bugün artık yaşamının sonlarına gelmiş, 86 yaşında birisi. Ödül madalyasını neden satılığa çıkardığı konusunda gerekçe olarak paraya ihtiyacı olduğunu, ödülün bir bölümünü üniversitelere bağışlayacağını ve David Hockney adlı ressamın resimlerini alacağını gösteriyor. Sağken Nobel madalyasını satan ilk bilimci Watson. Yakın zamanda ölüm yıldönümü nedeniyle andığımız ünlü ozanımız Neşet Ertaş, bir türküsünde şöyle der: İnsan doğan gene insan ölseydi Belki de dünyada hayvan kalmazdı Geçtiğimiz hafta basından Nobel Ödülü sahibi James Watson ın, ödül olarak kendisine verilen altın madalyayı, Nobel Ödülü töreninde yaptığı konuşmanın notlarını ve elyazmasını satılığa çıkardığını öğrendik. Ve madalya, hemen, bir hafta içinde, beklentinin üzerinde iyi bir paraya, 4.1 milyon dolara satıldı. James Watson, 1953 te DNA nın yapısını bulan üç bilimciden birisi. (Diğerleri Francis Crick ve Maurice Wilkins. Aslında bu keşifte çok önemli katkı sağlayan Rosalind Franklin i de saymak gerek.) Bu bilimcilerden Watson, Crick ve Wilkins, 1962 de, DNA yapısını oluşturan nükleik asitlerin moleküler yapısını ve canlı materyalde bilgi transferinin önemini keşfetmeleri nedeniyle Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü ile ödüllendirildiler. Bu keşif, bilim tarihinde dönüm noktalarından birisidir. Yirminci Yüzyılın belki de en önemli keşfidir, denebilir. Bugün yaşadığımız ve gördüğümüz, birbiriyle ilişkili üç büyük teknolojik gelişmenin (iletişim-bilişim - moleküler biyoloji) birisidir ve insan sağlığı ile doğrudan ilişkisi nedeniyle en önemlisidir. Watson, bugün artık yaşamının sonlarına gelmiş, 86 yaşında birisi. Ödül James Watson madalyasını neden satılığa çıkardığı konusunda gerekçe olarak paraya ihtiyacı olduğunu, ödülün bir bölümünü üniversitelere bağışlayacağını ve David Hockney adlı ressamın resimlerini alacağını gösteriyor. Sağken Nobel madalyasını satan ilk bilimci Watson. DNA yapısını keşfeden Nobel ödüllü bilimcilerden Francis Crick in madalyası da 2004 te ölümünden sonra satılığa çıkarılmış ve geçen yıl 2.27 milyon dolara, yenileyici tıp alanında faaliyet gösteren Çinli bir girişimci tarafından satın alınmıştı. Watson ın madalyasını alansa henüz bilinmiyor. Ama büyük olasılıkla ticari dürtülerle alındı ve bu amaçla kullanılacak. Kapitalist düzen böyledir. Her şeyi, ödülleri bile metalaştırır. Para (veya sermaye diyebiliriz) başlıca çekim gücü haline gelir kapitalist sistemde. İnsan yaşamı para çevresinde döner, insan düşüncesi paraya odaklanır. Bilimciler de paranın bu çekim gücüne kaptırırlar kendilerini. Watson ın durumu da bundan ibarettir. Watson, vaktiyle emperyalist-kapitalist sistemin kirliliklerine karşı mücadele etmiş birisi aslında. ABD nin Vietnam Savaşı nda gösterdiği vahşete karşı çıkan, savaşın sonlandırılması için ABD askerlerinin Vietnam dan çekilmesini isteyen az sayıdaki bilimciden birisi. Gene radyaoktif kirliliğin önlenmesi için, Hiroşima saldırısının 30 uncu yıldönümünde (1975), nükleer enerjiye karşı çıkan bilimadamları arasında yer alıyor. Ne var Doğan Yücel ki, 1990 da Sovyetler Birliği nin dağılmasıyla başlayan gerici süreç Watson ı da etkilemiş olsa gerek ki, 2007 de Artık solu bıraktım. Çünkü genetiğe değer vermiyorlar. Çünkü genetiğe göre, yaşamdaki başarısızlıklarımızın nedeni kötü genlere sahip olmamızdır. Sol ise yaşamdaki başarısızlıkları bozuk düzene bağlar, diyor. Böylece düzenin pisliklerini veya toplumsal adaletsizlikleri genetik yapıya bağlıyor. Bu gerici yaklaşıma Sosyal Darvinizm diyebiliriz ancak. Watson, aynı yıl, bu gerici yaklaşımını daha da geliştirerek ırkçılığa vardırır. Londra da yayımlanan Sunday Times adlı gazeteye verdiği bir söyleşide şunları söyler: Afrika nın geleceği konusunda doğal olarak kötümserim. Çünkü bizim tüm sosyal politikamız Afrikalıların zekalarının bizimkiyle aynı olduğuna dayanıyor. Oysa tüm testler bunun gerçek olmadığını söylüyor. Watson bu yaklaşımını Bazıları, tüm insanlar eşit zekayla doğar düşüncesindeyse de, siyahi işçilerle çalışanlar bunun doğru olmadığını görür, diyerek açıktan ırkçılık yapar. Watson ın saçmalamaları bu kadarla da kalmaz. Güneşe daha fazla maruz kalanlarda veya siyahilerde cinsel dürtülerin (libido) daha yüksek olduğunu, şişman biriyle karşılaşıldığında insanın kendini kötü hissedeceğini, bilimde kadınlarla çalışmanın erkekler için eğlenceli olduğunu ama aynı ölçüde verimli olmadığını belirtir. Bütün bunlar Watson ın ırkçı sözlerinin pek de dil sürçmesi olmadığını göstermektedir. Pozitif bilim alanında Nobel almış bir bilimcinin, özellikle de genetik biliminin temelini oluşturan DNA nın yapısını keşfeden bir bilimcinin, bu yaklaşımını görmek gerçekten çok üzücü. (Ödülün satış işlemlerinin ABD de tam da siyahlara saldırıların arttığı ve buna karşı şiddetli gösterilerin yapıldığı bir zamana denk gelmesi de ilginç.) Oysa, toplumsal sorunların nedeni genetik yapımız değildir. Düzenin ekonomik altyapısıdır. Bu düzenin üstyapıdaki (eğitim, kültür, hukuk, sağlık, refah durumu, bilim) hep bu altyapının yansımasıdır. Emperyalist-kapitalist sistem, dünya halklarını kandırmak için, ne yazık ki, genetik bilimini de kullanıyor. Ve ne yazık ki, Watson da bu kandırmacaya alet oluyor. Kaçınılmaz olarak gerici gidişten bilim ve bilimadamları da nasibini alıyor. Bilim genel olarak hep ileri gitse de, zaman zaman gericileşebiliyor da Tıpkı Watson ın 1967 de yayımladığı İkili Sarmal adlı kitabın önsözünde yazdıkları gibi: Bilim, dışarıdan insanların sandığı şekilde doğrudan, mantıklı bir şekilde ilerlemez. Tam tersine, bilimin ileriye (bazen de geriye) doğru olan adımları çoğunlukla kişiliklerin ve kültürel geleneklerin büyük rol oynadığı son derece insani olaylardır. (James D. Watson, İkili Sarmal, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Ankara, 1994) Watson ın göremediği, her şeyi paraya tahvil eden kapitalizmin, insanları bireyciliğe çektiği, insancıl değerleri törpülediği, manevi değerleri bile yozlaştırabildiğidir. Sonuçta bilim de bu rüzgârdan etkileniyor! ( tarihli Cumhuriyet Bilim ve Teknik Eki nden alınmıştır.) Yine at izini it izine karıştırıyorlar Geçtiğimiz günlerde Yargıdaki F Tipi savcıların dördü HSYK tarafından görevden uzaklaştırıldı. Bunların arasında en bilineni; masumiyet karinesi, savunma hakkı gibi burjuva hukukunun en temel kurallarını hiçe sayıp, temel hak ve özgürlükleri ortadan kaldırarak yürüttükleri Ergenekon, Balyoz, OdaTv gibi operasyonların baş aktörü Zekeriya Öz. Diğerleri de bu operasyonlara farklı zamanlarda dahil olanlar Elbette bu savcılar bu davalarda büyük suçlar işlemişlerdir. Ancak görevden uzaklaştırma gerekçelerine baktığımızda, yukarıda belirtilen davalardaki suçlarına rastlayamıyoruz. Örneğin, Zekeriya Öz; çok sayıda usulsüz eylem, Ali Ağaoğlu nun parasıyla Dubai de tatil yapmak, 17 Aralık operasyonu sonrasında Emniyet e gelip polisleri tehdit etmek, Twitter da siyasi mesaj atmak, Tayyip Erdoğan a hakaret etmek, Celal Kara; 17 Aralık ta gözaltına alınanlara savunma hakkı vermemek, Mehmet Yüzgeç; somut bilgi ve belge olmadan gözaltı işlemi yapmak, mal varlıklarına el koymak, Muammer Akkaş; 25 Aralık soruşturması sonrasında Adliye önünde bildiri dağıtmak gibi gerekçelerle açığa alınmışlardır. Yani savcıların açığa alınmaları kararının tamamen Aralık rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarındaki işlemleri nedeniyle alındığını görmekteyiz. İyi de bu adamların yukarıda belirttiğimiz CIA operasyonlarındaki suçları ne olacak? Çok kısa birkaç örnek verirsek; Gönderecekleri bir çağrı kâğıdı ile pekala ifade vermeye gelecek olan, yaşındaki insanları gece yarılarında evlerine baskın yaparak gözaltına aldıran, saatlerce sandalye üzerinde uykusuz bırakan bunlar değil miydi? Türkan Saylan gibi, iyilik meleği bir biliminsanının ölümcül bir hastalıkla mücadele ettiğini bile bile evine baskın yapıp arama-tarama yapanlar bunlar değil miydi? Operasyonların biri bitip diğerinin başladığı günlerde, daha başka kimlerin gözaltına alınacağını, gözaltına alınanlardan kimin tutuklanıp kimin serbest bırakılacağını yandaşları olan Pensilvanyalı İblisin Turhan Çolakkadı Zekeriya Öz yayın organlarına servis edenler bunlar değil miydi? Bizzat uydurdukları sahte delillerle yürüttükleri yargılamalarda onlarca-yüzlerce insana, ömür boyu ağırlaştırılmış müebbet hapisten tutun da onlarca yılı bulan cezaları veren/verdiren bunlar değil miydi? Daha onlarcasını sayabileceğimiz bu suçlarından hiçbirisi soruşturma kapsamında bulunmamaktadır. İşte tam da burada at izi it izine karıştırılmakta Savcıların, haklarında yürütülen soruşturma süresince görevden uzaklaştırılmaları, soruşturma sonunda idari ve adli yönden yargılanacak olmaları, Ergenekon, Balyoz, OdaTv vb. davalardaki mağdur kitlesini, hatta bazı avukatlarını memnun etmektedir. Bu kitle içindeki İP lileri ayrı tutmalıyız. Zira bu ekip, baştan itibaren yolsuzluklar ikinci plandadır diyerek Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonuna 5 karşı çıkmışlar, Tayyipgiller le Pensilvanyalı İblis arasındaki post kavgasında kayıtsız şartsız Tayyipgiller den yana tutum almışlardır. Yayım hayatına başladığı ilk günden itibaren ve özellikle de Ergenekon operasyonları sürecinde ağzından salyalar akarak İlericilere, Demokratlara, Laiklere, Mustafa Kemalcilere saldıran Akit Gazetesi ne demeçler vererek; Cemaate karşı T. Erdoğan la işbirliği yapabiliriz diye mesaj göndermişlerdir. Nitekim Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonlarının birinci yıldönümü olan geçtiğimiz Aralık ta da konuyu görmeyerek, sanki Ergenekon savcılarından intikam alınıyormuş, HSYK demokrat, laik bir yapıya kavuşturulmuş gibi yayınlar yaparak her zamanki hainane görevlerini yerine getirmişlerdir. Son yıllarda yönünü iyice Ortaçağcı şeriatçılara, cemaatlere, AB-D nin kayıtsız şartsız uşaklarına çeviren Yeni CHP nin Sorosçu yönetimi de Tayyipgiller le F Tipi Cemaat arasındaki bu iktidar kavgasında, kayıtsız şartsız Pensilvanyalının yanında yer aldı. Sözde savcıları kahraman ilan ettiler. Bir de bizzat bu Pensilvanyalı Ortaçağcıların yayın organları var.. Bunlar da hızlarını alamayarak, savcıları görevden uzaklaştırmanın yeniden örgütlenmeye başlayan derin yapıların Ergenekon un intikamını alma girişimi olduğunu yazmaktalar. İyi de yukarıda da belirttiğimiz gibi, savcılar hakkındaki iddiaların hiçbirinde Ergenekon sürecinde yaptıkları hukuksuzluklar, işledikleri suçlar bulunmamaktadır ki Tıpkı Ergenekon operasyonlarına; Veli Küçük, İbrahim Şahin gibi gerçek Kontrgerilla elemanlarını buradaki suçlarından değil de AKP ye karşı düzenlenen bir iki toplantı ve mitinge katılmalarından dolayı dahil ederek kafa bulanıklığı yarattıkları gibi... Böylece hem bu katillerin gerçek suçlarının unutulmasını sağlamış oldular hem de bu isimleri gören birçok ilerici kesimin bu CIA Operasyonuna desteğini kazanmış oldular. Savcılar olayında da, Tayyipgiller le Pensilvanyalı İblis arasında kıyasıya yürütülen post kapma, iktidar nimetlerinden yararlanma, kamu mallarını aşırma savaşında, taraflar birbirine acımamaktadır. Ergenekon sürecinde bu operasyonların planlayıcısı CIA ve uygulayıcısı Tayyipgiller in iktidar gücünü arkalarına alarak tetikçilik yapan bu savcılar, Tayyipgiller in hukuk bürosuna dönüştürülen yargı içinde özel yetkiler le donatılmış seçkin insanlar değil miydi? Bu nedenle de bizzat Tayyip in zırhlı aracını vererek ödüllendirdiği, AB-D Emperyalistleri tarafından da orduyu etkisizleştiren, sivil siyasetin önünü açan cesur savcılar diye sırtları sıvazlanan bunlar değil miydi? Evet bunlardı Ama ortaklık bozulunca taraflar, birbirinin yıllardır bildiği kirli çamaşırlarını ortaya dökmeye ve rakibine öldürücü darbeler vurmaya başladı. Başka bir ifade ile AKP lilerin rüşvet ve yolsuzluk batağına saplandıkları sadece Aralık Operasyonu ile mi ortaya çıktı? Ya da bu yolsuzlukları İblisin yargı içindeki elemanları bilmiyor muydu? Tabiî ki biliyorlardı. Uygun zamanı kollayarak, sürekli olarak yeni yeni delil biriktirdikleri de görülmüş oldu. Öyleyse bu savcıların; Ergenekon sürecindeki suçlarına ek olarak bir de TCK nin 283. Maddesinde öngörülen Suçluyu Kayırma suçundan da 9 aydan 7,5 yıla kadar hapis cezası istemi ile yargılanmaları gerekmektedir. Sonuç olarak; Tayyipgiller le Pensilvanyalı İblis arasındaki bu kavgada taraflardan birinden yana olmak bilerek ya da bilmeyerek rüşvete, yolsuzluğa, hırsızlığa, tüyü bitmemiş yetimin hakkının yenmesine yandaş olmaktır. Çünkü her iki taraf da bu suçların failleridir. Her ikisinden de hesap sorulmalıdır. Bunların birbirlerinden gerçek anlamda bir hesap sorması beklenemez. Çünkü ne Tayyipgiller demokrasi kahramanı dır ne de İblisin adamları halkın, cumhuriyetin savcıları dır... Demokratik Halk İktidarında her ikisinden de bütün suçlarının hesabı sorulacaktır.

6 6 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak 2015 HKP, sefalet ücretine karşı alanlarda Ankara 30 Aralık günü 2015 yılı Asgari Ücreti belirleme toplantısını protesto etmek amacıyla Çalışma Bakanlığı önündeydik. Çankaya İlçe Başkanımız Bayram Karkın ın okuduğu basın açıklamasında, Asgari Ücretin sefalet ücreti olduğunu haykırdık. İşsizliğe Pahalılığa Zamma Zulme Son, İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek, Zam Zulüm İşkence Halk Düşmanı AKP sloganlarımız, Sizin Fıtratınızda İşçiye Kadeh Kadar Değer Vermemek Var, Sizin Zenginliğiniz İşçiden Çaldıklarınızdır, Sefalet Ücretine HAYIR dövizlerimiz ve Parti Bayraklarımız eşliğinde; AB-D Emperyalistlerinin, onların örgütleri Dünya Bankası, IMF nin, Parababalarının, Ortaçağcı Tayyipgiller in İşçi Sınıfımıza, Halklarımıza hiçbir hak vermeyeceğini, bunun onların fıtratına uymadığını, onların kene gibi emekçilerin kanlarını emerek semirdiğini haykırdık. Emekçi düşmanlarından derleşik Asgari Ücret Tespit Komisyonundan İşçi Sınıfımızın yararına hiçbir şey çıkmaz. Bunlara umut bağlanamaz. Bunlar Devletin kendi kurumlarının açıkladığı rakamları bile İşçi Sınıfımıza çok görürler. Emekçilere reva görülen asgari ücret, bunların her birinin bir günlük eğlencesini, yemesini içmesini bile karşılamaz. Bunların zenginliği halkımızdan çaldıklarıdır. Bunlar İşçi Sınıfımızdan çaldıklarıyla alırlar zırhlanmış milyonluk arabaları. Çalınan paralarla yapılır kaçak saraylar. Çalınan paralarla yaratılır yandaşlar. Çalınan paralarla dağıtılır kömürler, makarnalar. Çalınan paralarla beslenir, halklarımızı uyutmakla, sefayı öbür dünyaya havale etmekle görevli yobazlar. Çalınan paralarla satın alınır televizyonlar, gazete- ler, televizyoncular, gazeteciler. Şimdilik sürebildiğiniz kadar sürün sefanızı. Çünkü eninde sonunda, bir avuç olan siz nükleer atıklar için refah düzeni olan bu düzen yıkılacak. Eninde sonunda halklarımız bu gidişe dur deyip ayağa kalkacak. Yürüyecek zulmün üstüne üstüne. İşte o zaman sizleri ne kaçak saraylarınız, ne de zırhlı arabalarınız, ne ağababalarınız kurtaracak. İzmir HKP İzmir İl Örgütü olarak, 2015 Yılı sefalet ücretini İŞKUR İzmir İl Müdürlüğü önünde yaptığımız basın açıklaması ile protesto ettik. Ellerimizde bayraklarımız, pankartlarımız ve dillerimizde sloganlarımızla haykırdık Parababalarına ve onların işbirlikçisi Tayyipgiller e İşçi Sınıfımıza reva gördükleri sefalet ücretini. Haykırdık öfkemizi, kinimizi, haykırdık gelecek güzel günlere olan inancımızı. Bursa HKP Bursa İl Örgütü olarak, insanca yaşam ücreti için alanlardaydık. 28 Aralık günü saat da Fomara Meydanı ndaki basın açıklamasını İl Başkanımız Av. Halil Ağırgöl okudu. Sık sık, İşçilerin Birliği Sermayeyi Yenecek, İşsizliğe Pahalılığa Zama Zulme Son, AKP zam Zulüm İşkence Demektir, Sefalet Ücreti Değil İnsanca Yaşam Ücreti sloganlarımızı attık. Açıklamamızda, ülkemizde insani düzeyde yaşamaya yetecek bir ücret uygulaması olmadığını, işverenden daha işverenci sarı sendikacıların, işveren ve iktidar temsilcilerinin, işçinin çıkarına bir asgari ücret belirlemek yerine, her yıl milyonlarca insanımız için sefilce yaşamaya yetecek bir ücreti belirlediklerini vurguladık. Açıklamamızda, işsizlik ve pahalılık arttıkça suç oranlarının da arttığını, her gün ortalama 6 insanımızın iş kazalarında hayatını kaybettiğini, her gün bir kadının hayatını şiddet sonucu yitirdiğini, her gün iki kişinin uyuşturucu nedeniyle öldüğünü, özellikle son 20 yılda ülke nüfusumuzun % 26 oranında artarken suç oranının % 400 oranında arttığını belirttik. Halkımızın katlanmak zorunda olduğu işsizlik ve pahalılığın bir avuç vurguncu için cenneti yarattığını, buna karşı örgütlü şekilde mücadele edilmesi gerektiğini vurgulanarak, halkımızı Partimiz saflarına çağırdık. İşsizlik Kötülüklerin Anasıdır!, Sefalet Ücreti Değil İnsanca Yaşam Ücreti pankartlarını açtığımız basın açıklamamız sloganlarımızla sona erdirildi. kacılığının Türkiye Temsilcisi TÜRK-İŞ pazarlık yapacak gibi görünecek, Para- 70 kuruş olarak bildirdi.. Kendi kurumlarının rakamını asgari ücrete uyarlasalar bu şu anki asgari ücrete % 60 zam yapılması anlamına gelir. Ama yapmazlar, yapamazlar! Halklarımızın ürettiği kaynakların, ar- tıdeğerlerin gideceği yerler bellidir. Yerli-yabancı Parababalarının, yerli satılmışlaaçlığın, yoksulluğun, rın cebidir bu kaynakların gideceği adres. sefaletin adıdır Asgari Ücret Cumhurbaşkanlığının bütçesi yüzde yüz Alınteriyle geçinmeye çalışan emekçiartar, Diyanetin bütçesi eğitime, sağlığa lerden çaldıklarıyla, atalarımızdan yadigâr ayrılan bütçeyi geride bırakır; asgari ücret bütün değerlerimizi yerli-yabancı Parabayine artmaz. Köşklerde, saraylarda otubalarına peşkeş çekerek aldıkları komisranlar anlamazlar açın halinden. Onlar yonlarla, kendinden önceki tüm satılmışlainsanlıklarını bilinçlice, gönüllüce dünrı kıskandıran hırsızlıklarla, yolsuzluklarla ya menfaatine satmışlardır çünkü. beslendi, bitleri kanlandı Tayyipgiller in. Parababalarının bu ekonomik ve siyasi 12 yıldır haklarımızın sırtına kene gibi yazulmünü, yarattıkları bu kanser düzenini pıştılar, emdikçe emiyorlar kanını. ortadan kaldırmanın yolu, başta İşçi Sınıfıİşçi Sınıfımızın başını sarı gangster mız gelmek üzere tüm emekçi halklarımıztürk-iş ile HAK-İŞ ile bağladılar. Gela birlikte Halk Kurtuluş Cephesini örmekçim derdinden başka bir şey düşünemez ten geçmektedir. Demokratik Halk İktidarı duruma getirdiler, sendikasızlaştırdılar. kurulduktan sonra son verilecek bu hayâhalklarımız, İşçi Sınıfımız hesabını sorasızca saldırılara. Demokratik Halk İktidarı mıyor çektiklerinin, sorgulayamıyor neden kurulunca yaşam bulacak Halkın Kurtuluş bu duruma düşüpartisi nin Programı. rüldüğünü. İşte o zaman; Yargı, Tayyip ( ) Günümüzde giller in hukuk uygulanmakta olan bürosuna dönüşasgari ücretin böyletürüldü. SorguAralık ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı ce 4 mislinden fazla layacak Savcı, bir artış sağlanmış yargılayacak Yar- Lira, yoksulluk sınırı da Lira olarak, üstelik bu olacak. Normal geçim gıç bırakmadılar. rakamlar TÜRK-İŞ tarafından açıklanmış iken, İşçi Sı- endeksi de üretimimitürk Ordusu nun verimindeki artışa nıfımıza 2015 yılı için reva görülen zam günlük 1 Lira. zin başını tören paşaparalel olarak yüksellarıyla bağladılar, Ar damarının patlamasının, utanma duygusunun yok tilecek. Kişi emeğinin, CIA Operasyon- edilmesinin, yüzsüzlüğün tavan yapmasının sonucu- sağlığının ve ulusal larıyla sindirdiler. verimliliğin zararına Soramayan, sor- dur bu günlük 1 Liralık zam. olan prim usulü kaldıgulamayan Türk rılacak. Ücretler, her Ordusu Mustafa hafta başı muntazam Kemal Devrimleödenecek. Genel tarinin bekçisi değil til günleri tam ücretli artık. Var olma koşulu sorup sorgulamak baronluğu yapanların oluşturduğu komis- olacak. Zorunlu haller ve işin niteliğinolan, bilim üretmesi gereken Üniversiteler yonun vereceği zam da bu kadar olur an- den dolayı o günler çalışana çift günzapturapt altında; soramıyor, sorgulayamı- cak. Halklarımıza yansımasını görmesek delik verilecek. Kadın, çocuk, din, ırk, yor, üretemiyor. TÜBİTAK bilim merkezi de, Türkiye ekonomisinin ve Kişi Başına farklarına bakmaksızın: AYNI İŞİ göreolmaktan çıkarıldı, hurafeler üretiliyor ar- Düşen Milli Gelirin büyüdüğü dillendiri- ne AYNI ÜCRET verilecek. tık orada. Tayyipgiller in hırsızlıkları bu liyor Tayyipgiller tarafından. Bu büyümeo kutlu güne ulaştıracağız başta İşçi merkezde aklanıyor artık. Sınıfımız gelmek Halklarımızı. Çünkü biz ler(!) Asgari Ücrete yansıtılmış olsaydı, 2015 yılı Asgari Ücreti, böylesine bir DİSK-AR ın, Türkiye İstatistik Kurumu vatan aşkını söylemekten ve gereğini yaportamda belirleniyor. Daha doğrusu belir- ve Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine maktan korkar hale gelmektense ölmeyi lendi. Yıllardır bilinmektedir ki, Asgari dayanarak yaptığı araştırmanın sonuçlarına yeğleyen, Hikmet Kıvılcımlı nın öğrenciücret Tespit Komisyonu, Tayyipgiller ta- göre, Asgari Ücret net Lira olacak- leriyiz. rafından IMF, Dünya Bankasının direk- tı. Hadi DİSK-AR ı geçelim. Devletin kenhalkız Haklıyız Kazanacağız. tifleri doğrultusunda önceden belirlenen di kurumu, Tayyipgiller in isteği doğrultu ki 2015 yılı için bu oran yüzde 3+3 tür- sunda enflasyon rakamı açıklayan TÜİK rakamın İşçi Sınıfımıza yedirilmesi için bile ağır işlerde çalışan bir işçinin geçimi Halkın Kurtuluş Partisi oluşturulan bir mizansendir. CIA Sendi- için gereken asgari tutarı net lira Genel Merkezi Asgari Ücret basın Açıklamamamız: babalarının Temsilcileri ise TÜRK-İŞ in oyunun gereği masaya getirdiği teklifi çok bulup; yanarız, batarız diye feryat figan edecek, Tayyipgiller, Bütçe imkânları buna elveriyor diyecek ve Asgari Ücret adı altında sefalet ücreti İşçi Sınıfımıza dayatılacak. Aralık ayında dört kişilik bir ailenin açlık sınırı Lira, yoksulluk sınırı da Lira olarak, üstelik bu rakamlar TÜRK-İŞ tarafından açıklanmış iken, İşçi Sınıfımıza 2015 yılı için reva görülen zam günlük 1 Lira. Ar damarının patlamasının, utanma duygusunun yok edilmesinin, yüzsüzlüğün tavan yapmasının sonucudur bu günlük 1 Liralık zam. Paraları sıfırlayamayanların; emekçilerin alınterinden çalınanlarla servet biriktirenlerin, emekçilerin aidatlarıyla sendika Katillerden hesabı halkımız soracak Ş anlı Gezi İsyanı mız sürecinde; Türkiye nin dört bir yanında olduğu gibi 1 Mayıs Mahallesi nde de halkımızın, iktidarın bu Şeriatçı-Ortaçağcı gidişine tepkisini göstermek için yaptığı eylem sırasında, kasıtlı olarak kitlenin üzerine sürülen aracın çarpması sonucu hayatını kaybeden Mehmet Ayvalıtaş ın, 24 Aralık ta, Kartal Anadolu Adalet Sarayında beşinci duruşması vardı. Davanın görüldüğü Adalet Sarayı önünde geniş güvenlik önlemleri alındı ve çevik kuvvet adliye binasının kapısında konuşlandırıldı. Halkın Kurtuluş Partisi ve çeşitli demokratik kitle örgütleri de davaya destek olmak için oradaydılar. İlk duruşmadan itibaren avukatların ısrarla üzerinde durdukları daha geniş bir salon talebi, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından reddedilmesi nedeniyle duruşma yine küçük bir salonda gö- rüldü. Mahkeme heyeti önce salonun küçük olmasını bahane ederek Ayvalıtaş ın ailesinin ve basın emekçilerinin duruşmayı izlemesine izin vermese de avukatların itirazları sonucunda aileyi ve basın emekçilerini salona almak zorunda kaldı. Duruşmayı Ayvalıtaş ailesinin yanı sıra Hasan Ferit Gedik in annesi Nuray Gedik ile Berkin Elvan ın annesi Gülsüm Elvan da izledi. Bugüne kadar duruşmalara hiç katılmayan sanık Cengiz Aktaş ın can güvenliği olmadığı bahanesiyle bu duruşmaya da katılmadı ve duruşmalara katılmak istemediğine dair mahkemeye dilekçe verdi. Ayvalataş ın avukatlarının sanık Cengiz Aktaş ın tutuklu yargılanması talebini reddeden mahkeme başkanına Mehmet Ayvalıtaş ın babası sizi Allaha havale ediyorum diyerek tepki gösterdi. Duruşma 15 Mart 2015 günü saat a ertelendi. Duruşmaya katılan avukatlar duruşma sonrası yaptıkları açıklamada, içerde sadece usulen bir yargılanma yapıldığını ve gerçekte bir tiyatro oynandığını dile getirdiler. Biz de Kurtuluş Partililer olarak Halkçı Hukukçularımızla beraber Gün Gelecek Devran Dönecek AKP Halka Hesap Verecek ve Gezi Şehitleri Ölümsüzdür sloganları attık. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da bu davaların takipçisi olmaya devam edeceğiz Mehmet Ayvalıtaş Ölümsüzdür! Devrim Şehitleri Ölümsüzdür! Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam! Halkız, Haklıyız, Kazanacağız! İstanbul dan Kurtuluş Partililer

7 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak Başyazı Deniz Baykal denen bu hainden, ahlâk fukarasından hesap soracak bir tek CHP li de mi yok yahu! Baştarafı sayfa 1 de kurucu arkadaşlarımız ile birlikte benim evimi ziyarete geldiler. Yemek yedik, sohbet ettik. Sohbet esnasında, bizim Medya ve Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Şeyda Açıkkol, bir soru sordu. Dedi ki gazeteci ve hazırda olan arkadaşlara; 1- Ak Parti ile ilgili düşünceniz nedir bu gelinen noktada? 2. Biz yeni bir parti kurduk Merkez Parti ile ilgili ne düşünüyorsunuz Orada muhtelif arkadaşlar vardı, demin yukarıda ismini söylediğim Ak Parti ye çok hizmet eden, fikir babası, halen içinde olan, çok müdafaa eden gazeteci yazar, benim de eskiden beri tanıdığım, düşünce insanı olarak bildiğim Abdurrahman Dilipak da vardı. Hatta benden yaşça büyük olduğu için ben ona ağabey diye hitap ederim. O da orada vardı. Bu soruy mukabil işte insanlar fikrini söylerken o da fikrini söyledi. Dedi ki Ak Parti bende bunu çokta yazdım dedi, saklamaya gerek yok her yerde de bu mevcut dedi. Ak Parti bir proje partisidir dedi. Ne projesi dediler. Bir tarihte, 90 lı yıllarının başından sonra küresel güçler, emperyalist güçler bunun içinde ABD, İngiltere, İsrail falan Türkiye ye gidip gelmeye başladı. Bizlerle de görüşmeye başladı. Niye gelip gidiyorlardı? dediler. Bundan sonra Türkiye de siyasal İslamcılar ile birlikte çalışmak istiyoruz. Çünkü yükselen trend siyasal İslam. Çünkü, Erbakan hoca ve ekibi gittikçe yükselen trendde puan almaya başlamış. Biz sizinle çalışmak istiyoruz biz anlaşma yapalım yani kendi anlattı. Cem Özer: Neden Erbakan Hoca madem yükseliyor onunla anlaşma yapmıyorlar? Abdurrahim Karslı: Erbakan hocaya teklif etmişler. Hatta bunu da söyledi. O kabul etmedi dedi. Yani nasıl bir anlaşma? Anlaşma şu: 1. Biz sizi iktidara taşıyalım. 2. Size iktidarda sorun çıkaracakları opere edelim 3. Size gerekli finansal destekleri getirelim. Cem Özer: Yani o zaman kabul ediyor ameliyatı. Memleketi üzerinde kendine yana olursa ameliyatı kabul ediyor... Abdurrahim Karslı: Tabiî. Cem Özer: Ben memleketin üzerinde ameliyat yaptırmam derken, o zaman yaptırıyor. ERBAKAN A TEKLİF ETTİ- LER KABUL ETMEDİ Abdurrahim Karslı: Demiyor tabiî. Yani Erbakan hoca bunları kabul etmiyor. Ama Erbakan hocanın ekibi şimdi Ak Parti yi kuranlar bunu kabul ediyor. Bunun içinde de Tayyip Bey ve Abdullah Bey var. Bende vardım dedi o müzakere ekibinin içinde. Hatta insanlar orada garip garip bakınca orada huzurda olan Ali Bulaç Bey de vardı gazeteci yazar. Ali Bey in de haberi var o da biliyor bu ekibi. dedi. Sonra biz bunları yapalım sizden de istediğimiz şu: 1. İsrail in güvenliğini arttıracaksınız, önündeki engelleri kaldıracaksınız. 2. Büyük Ortadoğu projesi yani sınırların değişmesi. 3. İslam ın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı olacaksınız. Hatta orada DSP li bir Bakanımız vardı Aydın Tümen onunda ismini söyleyeyim kızmaz inşallah. Aydın Tümen dönüp bakınca ters ters dedi ki; Kızmanıza gerek yok. Sosyal demokratlardan da bu projenin içinde olanlar vardı. O zaman CHP nin başında olan Deniz Baykal, ona da çünkü Cumhurbaşkanlığını verecektik dedi. Ama o sıra dedi anlaşma gereği hiç çalışmadı gitti sırt üstü yattı. Nasıl olduysa anlaştık diye, proje bozuldu Abdullah Bey e teklif ettik dedi. Cem Özer: Zaten Deniz Baykal, eğer evet demeseydi siyasi hayatımızda Recep Tayyip Erdoğan daha sonra olacaktı. Abdurrahim Karslı: Tam olarak değil aslında. Daha değişiği, bu iktidar bir proje iktidarı olduğu için muhalefette bu proje gereği iktidarın destekçisi. Dediğiniz gibi meclise girmesi Tayyip Bey in Deniz Bey sebeptir. Ama erken seçimi teklif eden de Devlet Bahçeli dir. Cem Özer: Yani bozalım iktidarı BU PROJE TÜRKİYE Yİ BÖ- LER Abdurrahim Karslı: Bozalım ve yani o ekonomik bunalımdan siyasi bir bunalım çıkardılar. Ak Parti iktidarı gerçekten projedir. Cem Özer: Tam da çözülmüştü ekonomi Abdurrahim Karslı: Tam da çözülmüştü ekonomi Cem Özer: Kemal Derviş geldi, falan filan Abdurrahim Karslı: Birden işler tersine döndü. Bunu millet yaşadı. Yani bunu Abdurrahman Bey bunu ısrarla söyledi. Ya ben bunu kaç defa yazdım. Zaten Türkiye bunu yaşadı. Beni de göstererek dedi ki O zaman ben bu arkadaşa gittim geldim bir hafta anlattım böyle böyle çalışalım diye bu kabul etmedi. Reddetti beni. Doğru. Bana göre öyle bir teklif Türkiye nin bölünmesi, İslam ın tahrip edilmesiydi. Sırf Türkiye nin değil, Büyük Ortadoğu projesi bütün Ortadoğu daki ülkelerin sınırlarının değiştirilmesi, ekonomik imkanların küresel güçlere bağlanması demektir. Cem Özer: Peki şöyle bir şey yapmıştır iktidar tamam bunlar bizim oyunumuza gelsin bunlar önümüzü açsınlar sonra biz bunların dediğini yapmayıveririz biter gider... Abdurrahim Karslı: Belki öyle düşünmüş olabilirler. Ben ne düşündüklerini bilmiyorum ama şunu söyledi Abdurrahman Bey, dedi ki Bu projeyi diğerleri kabul etmedi, biz ve bu projenin içinde evet diyen Abdullah Bey le Tayyip Bey evet dedi. Bu bir projedir. Merkez Partinin başarı şansını şimdilik görmüyorum. Çünkü proje henüz tamamlanmadı dedi. İSRAİL İN ÖNÜNDEKİ EN- GELLERİ AKP KALDIRDI Cem Özer: Peki bir şey söyleyeceğim. Ama şimdi İsrail in güvenliğinin önünü açmak diyorsunuz. İsrail e en çok kafa tutan ekip. Takır takır kafa tutuyor. Abdurrahim Karslı: Kafa tutuyor dediğiniz zahiren hal böyle. Ama Numan Kurtulmuş un da anlattığı bir şey var. Ben de hukukçuyum sizde hukukçusunuz. Biz İsrail e kafa tuttuk. Ama bütün uluslararası kurum ve kuruluşlarda engelleri önlerinden kaldırdık. Bugün kaldırdık. Bir sürü kuruluşlarda mesela ortak olamayacağı birçok kuruluşlarda biz veto hakkımızı kullanmadık geldi ortak oldu. İsrail deki yasak olan silahların üretimi var mıdır yok mudur filan diye biz tekini istemedik Türkiye olarak. Ondan da öte biz fiilen de İsrail önündeki engelleri kaldırdık. AKP NİN SAYESİNDE İSRA- İL ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK GEZİYOR Cem Özer: Nasıl kaldırdık Abdurrahim Karslı: Hamas en büyük engeldi biz tahrik ettik ettik İsrail Hamas ı dümdüz etti. Cem Özer: Yani Hamas şimdi Abdurrahim Karslı: Efendim akıllı insan ne düşünür. Şimdi İsrail e karşı iki tane kuvvet var. 1. Filistin Kurtuluş Örgütü 2. Hamas. Filistin Kurtuluş Örgütü uluslararası camiada meşru organ kabul ediliyor. Bir de Hamas var. Bütün uluslararası camia da şunu terör olarak kabul ediyor. Biz bunu tahrik etmek yerine madem bizim sözümüzü dinliyor biz de kuvvetliyiz ağabeyiz, ne der insan siyaseten, siz kendinizi fesh edin nasıl olsa uluslararası illegal bir örgüt olarak kabul ediyorsunuz, şu Filistin Kurtuluş Örgütü ne iştirak edin. Zaten en sonunda birleştiler. Dolayısıyla buna kuvvet verip bununla iştirak etse biz meşru bir organı müdafaa edecektik. Biz öyle yapmadık. Verdik gazı Hamas a Gazze ye gidiyoruz diye, gidebildik mi? 3 kişi öldürdüler diye binlerce kişiyi İsrail e öldürttük. Bunu beraber yaşadık. Yani ağaç meyvesini verdi diyorum. Biz gidecektik oraya ambargoyu kaldıracaktık, Mavi Marmara Gemisi ni gönderdik insanlar öldü. Ne oldu? Sonuca bakmamız lazım. One Munite demekle bu işler hallolmuyor. Numan Kurtulmuş un da ifadesiyle, hukuken önlerini açtık bütün kurum ve kuruluşlarda. Önlerindeki engelleri kaldırdık. Hamas ı mahvettik. Mısır ı darma duman ettik. En çok kafa tutan Suriye yi yerle yeksan ettik. Bunun dışında da Ürdün, Libya hepsi yok şu anda. Yani İsrail artık elini kolunu sallayarak geziyor. Güvenliğini arttırdık. Lütfen Ak Parti nin getirdiği neticeyi dinleyin. İçerde PKK yı makbul ve mübarek yaptı. Dışarıda da İsrail in önünü açtı. İslam adına da bir sürü terör örgütü icat etti. ( İhanet Anlaşmasının içinde Pensilvanyalı İblis in cemaati de vardır Abdurrahim Karslı nın bu açıklamalarını Ali Bulaç da aynen doğrular. İsterseniz olayın daha netçe ve kesince kanıtlanması ve ortaya serilmesi için tereddütsüz anlaşılması, kavranılması için yani bu konuda hiçbir kuşkuya yer bırakmamak için Ali Bulaç ın konuya ilişkin Pensilvanyalı İmam ın Zaman Gazetesi ndeki köşesinde yazdığı makalesini aktaralım: AK Parti bir proje miydi? Geçenlerde Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahim Karslı, +1 TV ye verdiği röportajda Abdurrahman Dilipak ın, AK Parti nin bir proje olarak ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kurulduğunu iddia ettiğini, kuruluşuna destek veren güçlerin, şu üç şeyi talep ettiğini söyledi: 1. Biz sizi iktidara taşıyalım. 2. Size iktidarda sorun çıkaracakları opere edelim. 3. Size gerekli finansal destekleri getirelim. AK Parti den istenenler de şunlardı: a. İsrail in güvenliğini artıracaksınız, önündeki engelleri kaldıracaksınız. b. Büyük Ortadoğu Projesi yani sınırların değişmesi. c. İslam ın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı olacaksınız. ( ) 1998 lerden başlamak üzere Amerikalılar, sıklıkla bizlerle görüşmeye başladılar. Biri gidiyor, üçü geliyordu. Sordukları şuydu: Türkiye de dindar zemini kuvvetli bir iktidar mümkün mü? Ben ana fikir olarak şunları söylüyordum: Türkiye de İslami-muhafazakâr aktörlerin belirleyici rol oynadığı bir döneme giriyoruz. Kronikleşmiş sorunlarımızı eski zihniyetle çözemeyiz; bölge gibi Türkiye de yeniden şekillenmek durumunda, Batı İslam a, Müslümanların hayat tarzına ve kaynaklarına saygı göstermelidir. Batı ile savaşmak zorunda değiliz ama Batı nın süren tahakküm ve hegemonyası altında Ortadoğu böyle devam edemez. İsrail sınırlanmalı, rejimler demokratikleşmeli, kaynaklar adil dağıtılmalı, İslam ın cevaz verebileceği siyasetlere engel olunmamalı. Ancak ne aktivisttim ne siyasi bir hevesim vardı. Dilipak ise çok hareketli, aktif bir arkadaşımız. Tanıyanlar bilir, her konuda projesi var. Yeni dönemde Türkiye için mümkün bir siyasi proje hazırladı, bundan hayli saygın kişilere bahsetti. Ve onun ifadesine göre Ankara da birilerine çalıştığı dosyayı verince, Amerikalıların görüşme trafiği değişti, bir süre sonra Dilipak, projesinin bazı değişiklikler le AK Parti olarak ortaya çıktığını gördü. Bundan sonrası hepimizin malumu! Amerikalılar, ikna edebilselerdi söz konusu projeyi Erbakan hocaya uygulatmayı düşünüyorlardı, ancak o reddetti. Erbakan hoca vefatından önceki son görüşmemizde AK Parti nin nasıl kurulduğunu uzun uzun anlattı, elindeki bazı belgeleri bana gösterdi; Ertan Yülek Bey şahittir. Karslı nın evinde Dilipak, şunları da söyledi: AK Parti böyle kuruldu ama Erdoğan artık bağımsız hareket ediyor. Bu köşeyi takip edenler, benim ilk günden AK Parti nin BOP merkezli politikasına muhalefet ettiğimi; kuruluşta Amerikalılara ve Batı ya -bölge ve İsrail adına- verilen taahhütlerin çok ağır olduğunu yazdığımı, bol keseden taviz ve taahhütlerde bulunmadan da bölgesel politika yürütmenin mümkün olduğunu savunduğumu bilirler. Elbette kıyamete kadar Batı ya bağımlı kalmayacaktık ama bağımlılıktan kurtulmanın yolu bu değildi. M. Ali Bulut un yazdığına göre o dönemde bu proje rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu na da teklif edilmiş. Yazıcıoğlu, Erdoğan a: Kardeşim zaman ve hadiseler bana öğretti ki, Amerika nın desteğindeki bir siyasete hizmet edilmiyor. Eğer millete dayanarak siyaset yapacaksan geleyim. Aksi takdirde Amerika hep kendine hizmet ettirir. Tayyip Bey ona, Bir müddet Amerika nın dediklerini yaparız, sonra millete hizmet ederiz. Mani olurlarsa dirsek vurur, gideriz. deyince rahmetli, Amerika dirsek vurulacak bir güç değil. Fil ile gireceğin yataktan ezilerek çıkarsın. demiş, teklifi nazikçe reddetmiş. ( ) (Bkz. Haber7, 11 Ocak 2014) (Ali Bulaç, Zaman Gazetesi, 22 Aralık 2014) Dilipak, yerli işbirlikçilerin ihanetini doğrular Yeni Akit yazarı kaşar, ölüsü kokmuş Ortaçağcı Abdürrahman Dilipak da olayı inkardan gelmeye ve projeyi bugün Paralel Yapı diye adlandırdıkları Pensilvanyalının cemaatinin üzerine yıkmaya çalışırken, tevil yoluyla da olsa aslında, ikrar etmiş, doğrulamış olmaktadır. Bugün en sadık Tayyipçidir ya Dilipak, o sebeple ihanet antlaşmasını Pensilvanyalının üzerine yıkarak amigoluğunu yapıp küpünü doldurmaya devam ettiği için Tayyipgilleri bu işten kurtarmaya çabalamaktadır. Fakat ne kadar debelenirse o kadar batmaktadır. Ve ihaneti ortaya döküp doğrulamış olmaktadır. Şu birbiriyle çelişen, tutarsız, mantıksız cümlelere Son bir kaç gündür sosyal medyada bir haber dolaşıyor. A. Karslı nın bir tv kanalı ve özel sohbetlerindeki açıklamalarının basına yansıyan şekli ile, AK Parti nin ABD tarafından kurdurulduğu şeklinde bana atfen bir iddia dolaşıyor İşin aslı, her zaman yazdığım söylediğim gibi, Paralel yapının AK Parti yi desteklemesi ve AK Parti ye dayatılan BOP projesi ile ilgili. AK Parti yi projenin siyasi ayağını oluşturması için destekleyeceklerdi Bunun da maksadı İsrail in varlık ve güvenliği açısından sorun teşkil etmeyen, Batı değerler sistemi ve siyasası için risk oluşturmayan, alameti farikaları yok edilmiş bir din icat etmek ve ABD nin, NATO nun askeri ve stratejik hedefleri ile uyumlu bir siyaset ve din algısı üretmekti... Bu maksatla bunların abileri 90 ların başında benim de kapımı çaldılar. Ben bunu 91 de, 93 te açıkladım ama insanlar komplo olarak gördüler Bu irade Erdoğan ı başından beri istemedi, Erdoğan a şiir okudu diye siyaset yasağı getirenler de bunlardı Gül, tezkereyi geçirmeyince ve bugün adına paralel yapı dediğimiz ılımlı İslamcıların derin devlete entegre ve enjekte edilmesine karşı çıkan derin devlet içindeki Ulusalcı - Kemalist kadroları tasfiye edemeyince, risk alması açısından Erdoğan ın siyaset yasağını kaldırdılar. Yine de Erdoğan a Cumhurbaşkanı yapacaklardı akıllarına göre. O günlerde Zaman ın yazarları bu projeye destek veriyorlardı... MİT, emniyet, medya ve finans öncelikle paralel yapının kontrolüne geçecekti... Zaten ordu da bu plana göre paralelin paraleline girecekti... Erdoğan, plan çöktü. Baykal, rolünü iyi oynayamadığı için bilinen senaryo ile tasfiye edildi. Yerine geçici olarak Kılıçdaroğlu getirildi... Ve bugünkü süreç başladı. (A. Dilipak, Çok net bir şekilde görüldüğü gibi, Dilipak da tüm Tayyipgiller şürekası gibi tam bir düzenbazdır, madrabazdır, din tüccarıdır. Bütün ömürlerini din, iman, Allah, Kitap diyerek geçiren bu Amerikan uşağı, insan düşmanı, vatan millet düşmanı asalaklar zerrece ahlâk, namus, vicdan, dürüstlük, mertlik taşımamaktadırlar. Bunların tümü yiv sıyırmış cıvatalar gibi tüm insani değerleri sıyırıp atmışlardır bir köşeye. Ve bir asalağa, bir vurguncuya, bir kan içiciye, özetçe insanlıkla zerrece ilgisi olmayan bir yaratığa dönüşmüşlerdir... bakın: güvenmedikleri için Baykal ı Gül ü Çankaya ya gönderince Yeni Akit, 19 Aralık 2014) Yerli İşbirlikçilerin tamamının ipleri ABD nin elindedir Bütün bu uzun aktarmalar şunu göstermektedir ki Türkiye de burjuva partilerinin tamamını ABD Emperyalistleri oynatmaktadır. Dikkat edelim; Amerikalılar 1990 lı yıllarla birlikte heyetler halinde neredeyse hemen her gün kimleri ziyaret ediyorlar? Ortaçağcıları-Siyasal İslamcıları-Yezid-Muaviye dininin savunucularını ve MHP orijinli faşistleri. Ne diyorlar bunlara? Türkiye de sizin önünüzü açacağız, sizi iktidara getireceğiz, size güçlük çıkaracak hareketleri, kurumları opere ederek tasfiye edeceğiz. Yani yolunuzun üzerinden süpürüp atacağız. Engel oluşturabilecek durumdan çıkaracağız. Siz de bunun karşılığında bizim şu istediklerimizi yapacaksınız. Bu ihanet önerisini kimler kabul etmiyor, yukarıdakilerin aktarımına göre? Necmettin Erbakan la Muhsin Yazıcıoğlu. Bunlar neden kabul etmiyorlar?

8 8 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak 2015 Başyazı 40 yılın Amerikan ajanı, vatan, millet ve halk düşmanı Nazlı Ilıcak tan bile daha onursuz çıkan Sorosçu-TESEV ci Kemal den ve Avanesinden hesap soracak bir tek yürekli, namuslu CHP li de kalmadı mı gayrı? Baştarafı sayfa 1 de saygıyla selamlıyorum. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu konuşuyor: Siyasete girmeyen tarikata saygılıyım Cuma akşamı Kemal Kılıçdaroğlu na, Habertürk televizyonunda katıldığı Türkiye nin Nabzı programında şu soru soruldu: Türkiye de irtica tehdidi var mı? Kılıçdaroğlu, anında, kendinden emin tok sesle, Hayır cevabını verdi. Eylül 2010 da Almanya ya yaptığı gezi sırasında bir Alman gazeteci Kemal Kılıçdaroğlu na sordu: Laikliğin tehdit altında olduğunu düşünüyor musunuz? Kılıçdaroğlu bu soruya şu yanıtı verdi: Hayır. Bugün için Türkiye de laiklik tehlikededir diyemem, böyle bir tehlike görmüyoruz. Aynı günün öğle yemeğinde buluştuğu Türk gazetecilerden biri aynı soruyu bir kez daha sorunca, Kemal Kılıçdaroğlu şunları söyler: Gerçekten böyle bir tehlike görmüyorum. Aksini söylersem bunun altını doldurmak lazım, askıda kalır, gerekçelendiremem. - Yeni CHP PM Üyesi ve Ankara milletvekili adayı Mason Bülent Kuşoğlu konuşuyor: Tekke ve zaviyeler yeniden açılsın. Bugün mühendis, doktor gibi çağdaş bilimleri bitirmiş insanların gidip bu tür kurumlarda (yani Tekke ve Zaviyelerde) mürit olarak bulunmaları gerekmektedir. Atatürk ün kurduğu parti olduğunu iddia eden bu kişilere hatırlatalım: Atatürk 1925 yılında, tekkelerin kapatıldığı gün Kastamonu da şöyle haykırmıştı: Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat, uygarlık tarikatıdır. ( ) ( tr/default.asp?islem=sayfa&id=300) Evet, yoldaşlar; bunca halk düşmanını, ABD yandaşını, hizmetkârını partiye doldurmakla yetinmiyor. Bu yönde yeni girişimlerine olanca pervasızlığıyla devam ediyormuş adam. Besbelli ki yukarıdaki efendisi (ABD) böyle buyruk veriyor buna. Aferin oğlum Mehmet, sen bu yolda devam et, diyor. Bu da sanıyor ki ABD ye sadakatte kusur etmezse Tayyip i olduğu gibi, kendisini de iktidara getirir, başbakanlık koltuğuna oturtur. Ona oynuyor besbelli. Bunların halk umurlarında değildir. Halkın dertleri, sorunları, çektiği acılar, vatanın ve milletin şu anda karşı karşıya bulunduğu tehlikeler, Türkiye ye dayatılan Yeni Sevr Haritası-BOP Haritası hiç umurlarında değildir. Bunların tek düşündüğü Tayyip gibi koltuktur sadece. Tabiî Tayip in vurgunculuğu da var. Korkunç bir iştiha ile Türkiye nin tüm varlıklarını talan ediyor Tayyipgiller. Bunlarsa koltuğa, makama razılar. Öyle bir farkları var Tayyip ten ve Tayyipgiller den. Ama Amerikan uşaklığında hiçbir farkları yok. Bilmiyor ki Sorosçu Kemal; Amerika nın kendisine biçtiği rol AKP ye payanda olmak, Mecliste muhalefet rolü oynamak ve süreç içerisinde de CHP yi eritmek, iyice etkisizleştirmek, küçültmek. Dikkat edersek, Tayyipgiller iktidarından bu yana CHP bu rolü kusursuz oynamakta ve kendisine verilen görevi eksiksiz bir biçimde yerine getirmektedir. Şimdi, CHP de ne olup bittiğini en yakından bilen ve CHP hakkında bugüne dek bizim en mahrem ve doğru bilgileri edindiğimiz Barış Yarkadaş ın şu sözlerine kulak verelim. Hepsi de doğrudan gözleme dayandığı için doğrudur Yarkadaş ın dile getirdikleri: CHP nin temel sorunu birilerine öykünmek, birilerini taklit etmek olmamalıdır. Bak ne oldu? Nazlı Ilıcak ismi dolaştı değil mi ortada? Bazı yöneticiler görüşmüş hiç kimse kendini kandırmasın. Nazlı Ilıcak la CHP ye gelmesi konusunda görüştüler. Bunu ilk yazan da benim. Öyle kimse, efendim olmadı molmadı, demesin. 200 tane isim belirlemişler sağdan. Gene fantezi dünyasındalar, hayal peşindeler. Ne oldu? Hemen reddetmek zorunda kaldılar. Çünkü CHP tabanı Nazlı Ilıcak ı kusar, kabul etmez, oy vermez. Kimse kendini kandırmasın. (Barış Yarkadaş, Halk TV de yayınlanan Yol Haritası Programından, 28 Ocak 2015) Görüyor musunuz yoldaşlar, ahlâksızlığın, namussuzluğun, gericileşmenin düzeyini ya da düzeysizliğini. Adam 200 isim belirliyor. Tabiî avanesiyle birlikte. Hem de nereden? Sağdan. Yani ABD-AB Emperyalizmine ömür boyu uşaklık etmiş, ajanlık etmiş tiplerden. Bugüne dek halk düşmanlığı etmiş tiplerden. Devrimcilere, sosyalistlere, antiemperyalistlere, Mustafa Kemalcilere, Tam Bağımsızlıkçılara ve laiklere azgın bir kin ve düşmanlık beslemiş, sergilermiş tiplerden. Sermayeye, yerli yabancı Parababalarına hizmette sınır tanımamış ve hiç kusur etmemiş kişilerden. Yahu senin kaç milletvekili seçtirme gücün var ki zaten? Ne kadar oy potansiyelin var? En fazla 150 diyelim. Sen 200 kişi belirliyorsun sağdan. Demek ki kendileri ve sağdan belirledikleri kişiler girsin Meclise, diyorlar. Peki ya gerçek CHP lilerden? Yani CHP ye gönül vermiş içtenlikli insanlarımızdan? Onları boş ver, diyorlar, onlardan kimse girmesin. Onlar bize oy getirsin yeter. Zaten ne demişti Amerikan uşağı ve ajanı, Mustafa Kemal ve laiklik düşmanı Ortaçağcı Mehmet Bekaroğlu, TESEV ci Kemal in utanmazca bir sahtekârlıkla genel başkan yardımcılığına getirdiği bu kaşar gerici? Ulusalcılar giderse parti güçlenir. Onun güçlenmekten anladığı, CHP nin siyasette güç sahibi olması değil tabiî. CHP nin tümden Mustafa Kemal ve laiklik düşmanı Ortaçağcılarca ele geçirilmesi. O bunu kast ediyor, öyle demekle aslında. İşte Sorosçu Kemal de buna uygun bir girişim başlatmış, yukarıda Yarkadaş ın söylediğine göre. Bir de yine utanıp arlanmadan bu ahlâksız girişimi inkâr ediyor CHP liler. Yeni CHP nin Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağababa inkâr ediyor böyle bir girişimde bulunduklarını. Hani ilk ortaya çıktığında Sorosçu Kemal in de TESEV kurucusu olduğunu inkâr etmişlerdi. Fakat sonradan Barış Yarkadaş belgesiyle birlikte ortaya koyunca bu gerçeği, direnemediler. Çıktı Sosrsçu Kemal, evet dedi, TESEV in kurucu üyesiyim. Görelim nasıl dedi bunu: TESEV den istifa etmeyeceğim. TESEV bir dernek değil ki istifa edeyim. Vakıf... Kurucularından biri de benim. Ben dilekçe verip üyelikten istifa ediyorum desem bile, bunun hukuken bir geçerliliği yok... Ben kurucu üye olduğum zaman ne Soros vardı ne de başka bir şey... TESEV e üye olmak suç değil. Ben sadece TESEV üyesi değilim ki. Ben aynı zamanda Vakıf 2000 in de üyesiyim. ( com/?p=429121) Kanıtlarıyla ortaya konunca TESEV ciliğini, Vakıf 2000 ciliğini inkâr edemiyor artık Kemal Efendi. Sadece bu suç değil, diyor. Evet, şu anki kanunlar çerçevesinde belki öyle görülebilir. Ama sadece biçimce. Yoksa vatana, millete ve halka düşman bir CHP ye bir ömür samimiyetle hizmet etmiş ve CHP nin ilkelerine sahip insanları azgın bir saldırganlıkla tasfi ye et; partiyi, ömürlerini CHP ye ve sola düşmanlıkla geçirmiş olan gericilerle, Ortaçağcılarla, Amerikan ajanlarıyla doldur. Bu ahlâksızlık değil mi? Bal gibi ahlâksızlık. Ama sen ne bileceksin siyasi ahlâkı, utanmayı, sıkılmayı. örgüt, CIA bağlantılı bir örgüt, en azılılarından bir suç örgütüdür aslında TESEV. Onun kurucusu olmak da, üyesi olmak da o suçu işlemektir. Kemal burada bir okkalı yalana daha başvuruyor. Ne diyor? Ben kurucu üye olduğum zaman ne Soros vardı ne de başka bir şey... Niye yokmuş Kemal Efendi? Henüz anasından doğmamış mıydı o zaman Soros? Ya da henüz tıfıl bir ergendi, bu işlerle uğraşmıyor muydu, he? Vardı, vardı. Bunu sen de adın gibi biliyorsun. Ama savunmaya cesaret edemiyorsun. Can Paker ve Liboş Mehmet konumunda değilsin çünkü. Onların sırtında yumurta küfesi yok. Sorosçu olduklarını söylemekte sakınca duymuyorlar. Ama sen bir Washington-Pentagon-CIA Operasyonuyla CHP nin başına getirilmiş düzenbazsın. Senin görevin yukarıda andıklarımız. Mustafa Kemal in ve Kuvayimilliyecilerin kurduğu CHP yi tümden öldürüp yerine bütünüyle Amerikancı, Sorosçu, ipleri tamamıyla CIA nın elinde Yeni CHP yi yaratmak. Yani Eski CHP yle hiç ilgisi olmayan bir zombi CHP ortaya çıkarmak. Onu da önemli ölçüde başardın. O yüzden böyle fırıldak çeviriyorsun, Soros yoktu filan, diyorsun. Ayıp ya, ayıp Gelelim Nazlı Ilıcak meselesine. Nazlı Ilıcak, Kemal in bu teklifine ne dediğini açıkça, doğrudan telaffuz etmedi. Ama buna cevap niteliği taşıyan şöyle bir karar bildirdi: Bu kadar erken söylenir mi bilemiyorum ama gerekçeleriyle birlikte, önümüzdeki seçimlerde kime oy vereceğimi açıklıyorum: Selahattin Demirtaş için oy kullanacağım. (Bugün Gazetesi, 28 Ocak 2015) Nazlı Ilıcak, durduğu yeri ve muhatabını açıklamış oluyor böylece. Yukarıdaki açıklama tabiî aynı zamanda İmralı yadır. ey Öcalan, beni gör artık. Senin adına Meclise girersem size hizmette kusur etmem, demektir bu mesaj. Kim bilir, belki de görür Öcalan Demek ki Nazlı Ilıcak CHP ile anlaşamamış. TESEV ci Kemal in teklifi bir uzlaşıyla noktalanmamış. Ilıcak ın oğlu dolandırıcı, her dönem iktidardan yana oynayan Mehmet Ali ılıcak da boş durmuyor. Kemal in teklifiyle ilgili o da düşüncesini belirtiyor: Medyada yeni bir iddia ortaya atıldı, Nazlı Ilıcak CHP den milletvekili adayı olacak diye... Hiç zannetmiyorum. Olmaz, yapamaz, annem CHP ye gitmez, yaparsa çok ayıp olur. Kendi düşüncesine ayıp etmiş olur. Sol bir partiden sanmıyorum. Annem olsa bile ben oy veremem. (Hadi Özışık ın yaptığı röportajdan, internethaber.com) Evet, yoldaşlar, ne diyor M. A. Ilıcak annesinin CHP den aday olmasına? Olmaz, yapamaz, annem CHP ye gitmez, yaparsa çok ayıp olur. Kendi düşüncesine ayıp etmiş olur. Bu dolandırıcı gerici bile böyle bir şeyin çok ayıp olacağını bir anlamda ahlâk dışı olacağını söylüyor. Annem bunu yapmamalı, diyor. Yaparsa ben oy vermem, diyor. Benim netçe bildiğim, bu kişi, bir zamanlar sahibi olduğu Tercüman Gazetesi nin kuponla halka televizyon vereceğini söyleyerek yoksul halkımızı dolandırmıştı. Bu dolandırılan mağdurlar arasında asgari ücretten emekli maaşıyla 3 çocuklu evini geçindirmeye çalışan benim kız kardeşim ve iki gözü de Behçet Hastalığından dolayı görmeyen eşi de vardı. Bu nedenle eminim yapılan aşağılık işin olduğundan. Ayrıca medyada da o günlerde geniş ölçüde yer aldı bu dolandırıcılık olayı. İşte bu kişi bile TESEV ci Kemal in Nazlı Ilıcak la iş tutmasını çok ayıp olur, kendi düşüncesine ayıp etmiş olur diye değerlendiriyor. Ama Kemal Efendi hiç utanmadan, hiç yüzü kızarmadan bu aşağılık işleri yıllardır yapmakta hiç tereddüt etmiyor. Yapıyor. Bir de iki gün önce siyasi ahlâktan söz ediyordu. İktidara geldiğimizde ilk bir hafta içinde siyasi ahlâk yasası çıkaracağız, diyordu. Sen hangi yürekle siyasi ahlâktan söz ediyorsun? Sadece Tayyipgiller in yaptığı vurgunculuk ve diğer bilumum yüz kızartıcı, akçeli işler değildir, siyasi ahlâksızlık. Senin yaptığın da siyasi ahlâksızlıktır. CHP ye bir ömür samimiyetle hizmet etmiş ve CHP nin ilkelerine sahip insanları azgın bir saldırganlıkla tasfiye et; partiyi, ömürlerini CHP ye ve sola düşmanlıkla geçirmiş olan gericilerle, Ortaçağcılarla, Amerikan ajanlarıyla doldur. Bu ahlâksızlık değil mi? Bal gibi ahlâksızlık. Ama sen ne bileceksin siyasi ahlâkı, utanmayı, sıkılmayı. Amerikan Emperyalistleri yaptıkları operasyonlarla boşuna getirmedi seni ve tayfanı CHP nin yönetimine. CHP yi bu hale yani eskisiyle uzaktan yakından bağı kalmayan, olmayan Yeni CHP haline getiresiniz diye getirdi. Tayyipgiller gibi durmak yok, yola devam, diyerek devam edin bakalım ihanetlerinize, vatan millet ve halk düşmanlığına. Ne diyelim?.. Desek de sizler anlayacak insan olmaktan çoktan çıkmışsınız. Fakat unutmayın; bu halk koyun sürüsü değil. Bir gün uyanacak, bilinçlenecek, örgütlenecek. Tayyipgiller le birlikte sizden de ihanetlerinizin hesabını soracak. Bunu da aklınızın, belleğinizin bir kenarına not edin

9 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak isleri beslemektedirler. 2. Gelenekçiler: İslam dininin kuallarına sadakatle bağlı olmakla birlike, saldırgan ve şiddet yanlısı değildirler. öktendincilere kıyasla daha ılımlı göüş taşırlarsa da, çağdaş demokrasileri ve atı değerlerini gönülden kucakladıkları öylenemez. Bu grup da, demokratik İsam ın örneği ve geçiş vasıtası olmak için ygun düşmez. 3. Modernistler (Ilımlı İslam): İsam ın günümüzdeki katı anlayış ve ygulamalarında kapsamlı değişiklik apılması konusunda eylemli bir arayış çerisindedirler. Hz. Muhammed döneindeki uygulamaları değişmez esas larak kabul etmekle birlikte, o günlere it sosyal ve tarihi koşulların bugün arık geçerli olmadığının da farkındadırlar. emel değerleri; bireysel vicdanın üstünüğünün yanı sıra, eşitlik ve özgürlüğe ayalı toplum anlayışıdır. Bu değerler ağdaş demokratik esaslarla bağdaşmakadır. İslam dünyasının, küreselleşmenin ir parçası olmasını da arzu ederler. Bu edenlerle ılımlı İslam, Demokratik İsam ın örneği ve esas vasıtası olmak için n uygun olanıdır. 4. Laikler: Batı demokrasileri tarzına din ile devlet işlerinin ayrılmasından ana olup, din olgusunu kamusal alandan zel alana indirgemişlerdir. Politika ve eğerler açısından Batı ya en yakın olan ruptur. Bu olumlu özelliklerine karşılık enellikle yarı demokratik görünümlü toriter bir yapıyı esas alan laik gruplar, oğunlukla solcu ve saldırgan milliyetçi deolojileri benimsemişlerdir. Bakınız Hiç öyle gizli saklı yapmıyorlar bu şleri. Rapor açık açık neler yapılması geektiğini belirliyor: 1. Önce Ilımlı İslam ı destekle. Bu apsamda; özellikle mali destek sağla, iderlik modeli oluştur ve bu modele uyun liderler belirle. İslam da devlet ve inin ayrı tutulabileceğini, bunun inanca arar vermeyeceğini, aksine onu güçlenireceği fikrini destekle. 2. Gelenekçilerin kusurlarını eleştir ncak onları köktendincilere karşı desekle. Sufiliğin kabulünü ve popülerliğini eşvik et. Modernistlere yakın görünüşen gelenekçilerin, modernistler ile ortak areket etmelerini destekle. 3. Köktendincilerle mücadele et. Bu apsamda; yasadışı faaliyetlerini açıa çıkar, yaptıkları şiddet eylemlerinin lumsuz sonuçlarını gündeme taşı, kahamanlaştırılmalarını önle. 4. Seçici bir şekilde laikleri desteke. Bu kapsamda; köktendinciliğin ortak üşman olarak algılanmasını teşvik et, illiyetçilik ve solculuk temelinde ABD arşıtı güçlerle bağlaşma oluşturma heeslerini kır. Uzun uzun yazmaya gerek var mı? Listeye bakın, Türkiye nin 2000 den onraki sürecinde perdenin arkasında imlerin olduğunu anlarsınız. Ne yazıyorlar; Erdoğan şöyle Kahaman böyle Kasımpaşalı yiğit! Hadi leen!.. Kimin ne yaptığı ortada; sihirli el ırıtıyor! (Soner Yalçın, agy, s ) Çok net bir şekilde görüldüğü gibi, eniz Baykal ihanet anlaşmasının kenisine yüklediği görevleri tam anlamıyla ksiksiz bir şekilde yerine getiriyor. Hem e diğer parti yöneticilerinin aksi yöneki tüm eleştiri ve uyarılarına rağmen. özleşmesine sadık davranıyor hain. Saıyor ki ihanet süreci tamamlandığında endisini Çankaya ya oturtacaklar. Gördüğümüz gibi bu sermayenin urjuva siyasetçileri; makam için, koluk için her türlü ihanete, namussuzluğa, lçaklığa teşnedir. Yeter ki kendilerine BD li efendileri tarafından bir yem zatılsın. Sürecin sonunda, tanık olduğumuz ibi, ABD ve Tayyipgiller, Baykal ın ğzının ortasına katır çiftesini yapıştııyorlar ve Baykal kıçının üzerine otuuyor. Ha, Baykal da haindi ama CHP abanından gelebilecek baskılardan doayı sözleşmede şart koşulan ihanetleri üratle ve tereddütsüz gerçekleştirmekte endisine düşen görevi yapmakta ayak ürüyebilirdi ya da mızmızlanabilirdi. şte o sebepten Baykal yaptığı ihanetiyle aş başa kaldı. İşin tuhafı, sonunda başa bir ahlâksızlığı gündeme getirilerek aset operasyonuyla CHP tepesinden e alaşağı edildi. Bu operasyonda esas edef Baykal dan ziyade çevresindeki tkin konumda olan ulusalcı yöneticier, milletvekilleriydi. Onların tasfiyesi maçlanmıştır öncelikle. Onların yerine e bugünkü Sorosçu-TESEV ci, Sevrci hainlerden derleşik ve TR 705 gibi resmi ajanlardan, Murat Özçelik gibi Amerikanofillerden ve Mehmet Bekaroğlu gibi tüm ömrünü Mustafa Kemal, Laik cumhuriyet ve Türk düşmanlığıyla geçiren uşak Ortaçağcılardan oluşan şebeke getirilmiştir. Bunların görevi Türkiye nin Yeni Sevr bataklığına itilmesinde AKP ye Meclisteki diğer muhalefet partileriyle birlikte yardımcı olmaktır. Baykal ın yerine yine bildiğimiz gibi Sabahattin Zaim in İngiliz ajan üniversitesi Exeter a pazarladığı Abdullah Gül gibi sıfır numara İngiliz ve Amerikan ajanı bir kişi getirilmiştir. Bilindiği gibi bu kişi 2 Nisan 2003 te ABD Dışişleri Bakanı Colin Powel la 2 sayfa 9 maddelik Sevr benzeri bir ihanet anlaşmasını imzalamıştır. Gül de Tayyip gibi ABD li efendilerine hizmette ve Türkiye ye ihanette hiçbir sınır tanımaz. Tayyip ten farkı denge sorunu yani psikiyatrik bir sorunu olmamasıdır. Soner Yalçın dan yaptığımız aktarmada yazar şöyle bir görüş ortaya atmaktadır: Başbakan olmak, elbette Erdoğan ın demokratik hakkıdır. Ama bunun için olağanüstü çaba harcamak CHP nin birinci görevi değildir. Bu anlayış da ne yazık ki Soner Yalçın ın gerçek demokrasinin ne olduğunu bilmediğini gösterir: İşin biçimcil yönüne bakalım: Bizzat kendisi kitabın önceki bölümlerinde Tayyip Erdoğan ın 1 milyar dolar civarında vurgun yaptığını kanıtlarıyla birlikte ortaya koymaktadır. Şimdi böyle bir insanın nerede olması gerekir? Hırsızlıklarının bedelini ödemesi için cezaevinde. Hem de en azından yıllık ağır mahkûmiyete uğramış olarak. Bunun yargı sürecinden kurtulması ayrı bir hukuksuzluk olayıdır ve onu kurtaran kişiler, mahkemeler de ayrı bir suç işlemişlerdir. Öyleyse bu kişinin hukuka uygun çalışan bağımsız ve tarafsız bir mahkeme önüne acilen çıkarılması gerekirdi. Hâlâ da gerekir bizce. İkinci olarak Türkiye de ve dünyada 20 nci Yüzyılla birlikte zaten burjuva demokrasisi bitmiştir. Finans-Kapitalin azgın vurgunu, zulmü, tahakkümü ve tüm bu yaptıklarını gizleyebilmek için de halka yönelik aldatmacası-kandırmacası vardır. Bunun adına biz demokrasicilik oyunu diyoruz. Tüm sermaye örgütleri ve medya hatta adliye mekanizması arkasında olan Tayyip Erdoğan la, onun AKP siyle; bizim gibi bir avuç insanın yüreğindeki inançtan ve beynindeki teorik bilinçten başka hiçbir şeyi olmayan ve yerli-yabancı tüm sermaye güçlerinin düşman olduğu bir partinin aynı seçimlere girip yarışmasında bir hakkaniyet, eşitlik, adalet olabilir mi hiç? Böyle bir demokrasi olur mu hiç? Bu bir hiledir, tuzaktır, aldatmacadır, kandırmacadır, düzendir ve namussuzluktur. Eğer sadece sandık sonuçlarıysa demokrasinin ne olduğunun ölçütü, o zaman 1946 sonrasının en demokratik yoldan seçilen, en demokrat devlet başkanının Kenan Evren in olması gerekir. 12 Eylül Faşist Darbesinin önderi Kenan Evren in olması gerekir. Ve ABD nin direktifleri doğrultusunda hazırlanan 12 Eylül Anayasasının da aynı dönemin en demokratik anayasası olması gerekirdi. Neyse, geçelim... İhaneti, vatan satıcılığı böylesine somut, elle tutarca ortaya çıkmış olan kanıtlarla ve canlı tanıklarla bilinir olmuş Deniz Baykal dan yaptığı aşağılık işin hesabını sorabilecek, yüzüne tükürebilecek bir tek içtenlikli, inançlı, yiğit CHP li yok mu yahu!.. CHP nin mirasını tüketen bu Amerikancı hainlerden hesap sorulmalıdır Bu ahlâksız ve işbirlikçi haine; Ey hain nedir bu yaptığın?, diyebilecek bir tek babayiğit çıkmayacak mı CHP den? Eğer öyleyse yazık Çok yazık Ve öyleyse Sorosçu, TESEV ci Kemal ve kendisi gibi sefaletlerden derleşik ekibinden de hesap soracak kimse çıkmaz. Ey rahmetli babacığım neredesin? Hey babacığım, iyi ki üyesi olduğun ve bir ömür boyu gönül verdiğin CHP nin bu hallere düştüğünü Hacı Fettah Mezarlığı na gidip yattın da görmedin. Adım gibi biliyorum, yaşasaydın ve sağlığın elverseydi eğer, yürüyecek durumda olman bile yeterliydi, hiç duraksamazdın bu durumları duyup görünce. Bozkır depmesi külotlu efe pantolonunu bacaklarına geçirir, üzerine Suriye kaçağı kruvaze ceketini giyer, boyun bağını boynuna dolar ve kasketini çekerek CHP nin kapısına dayanırdın. Ulan bu ne halt etmektir. Mustafa Kemal, İsmet Paşa Partiyi bu hale getiresiniz diye mi miras bıraktı size? Bu millet, bu hainlikleri, bu namussuzlukları yapasınız diye mi bunca oyu verip meclise gönderiyor sizi?, der ve tükürürdü bunların suratına. Çağrışım oldu: Rahmetli babam, köyden göçüp şehre geldiğimiz aylarda bitişik komşumuz, yine rahmetli Pekmezci Mehmet Ağa nın (Ağa bizim oralarda Abi yerine kullanılır) şu teklifiyle karşılaşır: Yahu Yakup Ağa der Pekmezci Mehmet Ağa, gel seni de bizim köylüler gibi bir devlet kurumuna yerleştirelim. Babam: Ulan Mehmet, benim diplomam yok, bir şeyim yok. Okuma yazmayı askerlikte öğrendim. Devlet işini nasıl yapacağız biz? Sen işin o tarafını karıştırma., der Mehmet Amca. Sanki benim ve bizim Hatunsaraylıların var mı? Bizim Kara Mustafa hiç bunlara takılmaz halleder işi. Kastettiği, Demokrat Parti Konya Milletvekili Muhittin Güzelkılıç ın kardeşi, Konya nın ünlü kapalı çarşısı olan Saray Çarşısı nın kardeşiyle ortaklaşa sahibi olan Mustafa Güzelkılıç tır li yıllardır, DP iktidardadır. Kara Mustafa bugünkü Tayyipgiller in illerdeki yöneticilerinin yaptığı işlerin aynısını yapmaktadır. O bakımdan onun her telefonu karşı konulamaz buyruk mertebesindedir yerel yöneticiler için. Giderler Saray Çarşısı na. Mehmet Amca tanıştırır babamı. Bizim bitişik komşu. Köyü de köyümüzün bitişiği üstelik., der. (Eksile, bugünkü adıyla Çatören). İstenileni de söyler Mehmet Amca. Kolay, der Kara Mustafa; Hallederiz Yakup Ağa nın işini. O arada sorar: Yakup Ağa da bizim partiden değil mi? Mehmet Amca durumu bildiği için yüzüne bakar babamın. Babam; Yo, der Ben Halk Partiliyim. Partiye de üyeyim. Sadece oy vermekle kalmam. Kara Mustafa: Bundan sonra oradan istifa edip bizim partiye üye olacaksın Yakup Ağa. Oyunu da buraya vereceksin. Bak ekmeği buradan yiyeceksin artık. Rahmetli babacığım yüzüne kırbaç yemiş gibi olur. Ulan, der; sizin partinizin de, iş için, menfaat için partisini değiştirenin de Galiz bir küfür savurur. Mehmet, niye getirdin beni böyle adamların yanına., der ve çıkar gider oradan. Pekmezci Mehmet Amca da çalıştığı işyerinde bu Güzelkılıç ların babasının birçok köyün arazisini zapt etmiş bir toprak ağası olduğunu, köylülerin onun bu zulmüne dayanamayarak isyan edip onu öldürdüklerini anlatır iş arkadaşlarına. Bu da Kara Mustafa nın kulağına gelir. Mehmet Amca da anında işten kovulur. O da köydeki sınırlı sayıdaki tarlasını yarıcıya vererek oradan gelen ekmeklik, bulgurluk, un ve buğdayla bir de yoksul mahallemizde açtığı küçük bakkal dükkanından gelen gelirle geçimini sürdürdü. 5 çocuğunu yetiştirip büyüttü... Sonrasında sevgili, mert babacığım dört çocuklu ailesini, bildiği, şehirde yapabileceği tek işi yaparak, aile ekonomisi biçiminde yaptığımız büyükbaş hayvan besiciliğiyle geçindirdi. Yine bir çağrışım daha oldu. Babam, Dereli (Konya Bozkır İlçesinin Kasabası) Efe Dayı nın ya da Mustafa Efe nin oğluydu. Cesareti, yiğitliği, mertliği, ataklığı ondan öğrenmişti. Burada bugünkü Tayyipgiller in kendi öncülleri olarak sürekli andıkları ve öğündükleri 1946 Hareketinin yani Demokrat Parti adlı Finans-Kapital hareketinin sınıfsal yapasını anlatması açısından dedemin ve babamın bir anekdotunu da nakledelim: DP iktidarı yani Bayar-Menderes Hükümeti tam anlamıyla bir ABD yapımı Finans-Kapital+ Tefeci-Bezirgan iktidarıydı. Olay şu: Yıl 1928 veya DP Konya milletvekili Muhittin Güzelkılıç ın babası Hatunsaraylı Bahri Ağa köyün ağasıdır. (Ağa burada gerçek anlamda arazi sahibi Tefeci-Bezirgan anlamındadır.) Bahri Ağa, kendi köyündeki yoksul köylülerin toprağını önemli ölçüde gasp ettiği gibi komşu üç köyün; bizim köy olan Eksile nin, Çomaklar ın ve Sadıklar ın yoksul köylülerinin arazilerini de ele geçirmiş durumdadır. Özel silahlı adamları, yanaşmaları vardır. Tabiî ırgatları da... Köylüler, yoksulluktan, açlıktan kıvranmaktadır. Ama ağaya da karşı gelmek, kelleyi ortaya koymayı gerektirmektedir. Onu da o güne kadar göze alamamıştır kimse. Köylülerin yaşlı ve görmüş geçirmiş olanları dedeme gelirler: Bu duruma bir çare bulabilir miyiz Efe Dayı?, derler. Dedem, seferberlik ilan edildiğinde babamı ninemin karnında üç aylıkken bırakıp Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı na ve onu takip eden Antiemperyalist Birinci Kurtuluş Savaşı mıza katılmak üzere cepheye koşar. Ve 8 yıl sonra döner köyümüze. Döndüğünde babam 7 yaşında bir oğuldur. Cephede sayısız yoldaşı Mehmetçiği şehit vermiş, yine sayıya gelmez emperyalist işgal ordusunun askerini haklamıştır. Yani o kadar çok ölüm ve kan görmüştür ki, artık ölüm onun için sıradan bir şey olarak algılanmaktadır. İnsan bu kadar yıl ölümle iç içe yaşayınca köye döndüğünde çiftçilikle uğraşmak artık ona ağır gelir. Dedem de birkaç yıl sonra, babam 12 yaşına geldiğinde, çifti çubuğu, ekini harmanı babamın omuzlarına yıkıp, sorumluluğuna verip geçmiştir. Artık belinde tabancası, omzunda mavzeri, kendisi gibi Ulusal Kurtuluş Savaşçısı arkadaşlarıyla o köy senin bu köy benim ahbap ziyaretleri yapmakla vakit geçirmektedir. İşte bu yapı ve anlayıştaki bir insan, önüne böylesine haklı ve meşru bir dava konulunca, kuşkusuz bundan bana ne, kendi başınızın çaresine bakın diyemez. Nitekim diyememiştir de... Gidin, eli silah, taş, sopa tutan yediden yetmişe ne kadar erkek varsa toplayın. Filan gün sabah vakti filan yerde buluşacağız. Ama bu vasıftaki herkes gelecek. Gelmeyene toprak yok., der. 3 köyün erkekleri belirlenen yer ve saatte buluşurlar. Tabiî bu çalışmadan Bahri Ağa nın da haberi olmuştur. O da Deniz Baykal Liboş Mehmet in villasında: Liboş Mehmet in karısı Canan Barlas ın doğum günü partisinde. adamlarıyla birlikte, bu köylülerin bir hareketi olursa karşılık vermek üzere hazır beklemektedir. Dedemin önderliğinde toplanan yoksul köylüler, Bahri Ağa nın Hatunsaray köyüne doğru yürüyüşe geçerler. Ağanın gözcüleri haberi ulaştırır. Ağa da silahlı adamlarıyla birlikte hareket eder. İki köyün arasında bir yerde karşı karşıya gelirler. Ağa tarafından birkaç kez korkutup ürkütme ve bozgun yaratma amacıyla tüfek patlatılır. Fakat dedem tuttuğu yoldan dönücü ve başladığı işi yarım bırakıcı değildir. Hiç aldırmadan yürür. Tabiî köylülerimiz de. Karşı karşıya gelir taraflar. Bahri Ağa adamlarının önündedir. Böylece de ölümcül yanlışını yapmış olur. Çünkü karşısındaki köylülere komuta eden adamın niteliğini bilmemektedir. O güne dek yaptığı gibi, ben bunları kuru gürültüyle korkutup köylerine döndürürüm. Sonra da bildiğimi yaparım, diye düşünmüştür. Durun! Diye bağırır elini kaldırarak isyancı köylülere. Bu son sözleri olur. 10 yıllar boyunca haksızlığa uğramanın, ezilmenin, aşağılanmanın verdiği hınç ve kinle dolu köylüler hiç aldırmazlar bu söze. İsyancıların ileri gelenleri vurun ulan, der. Tüm isyancılar kaptıkları taşları yağmur gibi yağdırırlar ağanın üzerine. Babam da oradadır ve 13 yaşındadır. Olayı bütün canlılığıyla yaşar. Ve bana her seferinde aynı heyecanı duyarak anlatırdı. Köylüler ellerine ilk gelen taşlarla saldırırlar ağaya. Öyle ki yağmur gibi yağar taşlar. Babam burayı şöyle naklederdi: Bir iki taştan sonra Bahri Ağa yıkıldı yere. Ve birkaç dakika içinde ağanın üzeri bir metre yüksekliğindeki bir çoka (taş yığını) oluşturacak şekilde taşla kaplanmıştı, Bahri Ağa nın. Bunu gören adamları, yüzgeri edip kaçmakta bulurlar kurtuluşu... Köylüler, o güne kadar uğradıkları zulmün kendilerine verdiği acı ve öfkenin tesiriyle sadece kendilerinin tarlalarını kurtarmakla yetinmezler. Ağanın Hatunsaray köyünün yakınına kadar olan bölgedeki topraklarını da ele geçirirler. Ve paylaşırlar aralarında. Bu hazin son, ağanın çocuklarında panik durumu yaratır. Köyü terk ederek şehre gelirler. Ellerindeki nakitle bir han satın alırlar ve onun işletmeciliğini yapmaya başlarlar ya kadar yürütürler bu işi. Bayar lar, Menderes ler DP nin Konya da kuruluşunu yapmaya geldiklerinde onları ilk karşılayan ağanın hancılıkla uğraşan Muhittin ve Mustafa adlı oğulları olur. Sonrasında da bilindiği gibi Muhittin, Konya milletvekili seçilir DP den. DP dönemince Konya ondan sorulur hale gelir artık. Burada şu noktayı da belirtelim: İsyan sonrasında dedem, birkaç köylü yoldaşıyla birlikte tutuklanır. Hapis yatar bir süre. O günlerde ağanın artıkları bir mahkum satın alarak cezaevinde öldürtmek isterler. Dost görünümünde yaklaşır, yakınında olur kiralık mahkum. Dedem ranzanın üst katında kalıyormuş. Bir keresinde oradan aşağıya inerken kiralık kişi şişi dedemin karnına vurur. Fakat şiş tam da beldeki palaskanın üzerine gelir ve delip geçemez içeriye. Dedem hemen atlar üzerine ve yıkar yere. Vurur birkaç darbe. Diğer mahkumlar alırlar elinden. Bir daha da böyle bir şeye teşebbüs edemez ağanın ardılları. Dedem de zaten çok yatmaz. Çünkü kavga köy kavgasıdır. Fail belirsizdir. Böylece de kim vurduya gitmiş olur Bahri Ağa. Konuyu biraz dağıtır gibi olduk belki. Ama DP nin devamı olan AP nin DYP nin, ANAP ın, Molla Necmettin in partilerinin ve en son Tayyipgiller in nasıl bir kökene, nasıl bir vurguncu asalak, sömürgen, insan düşmanı sınıf yapısına sahip olduklarını göstermesi açısından bizce önemli bir örnektir, olaydır bu. Dikkat edersek, Tayyipgilleri in de ruhiyatları tümüyle Bahri Ağa nınkiyle, Bayar Menderes lerinkiyle birebir aynıdır. O yüzden bunlar birbirinin izini sürmektedir ve birbirine övgüler düzmektedir. Neyse dağıtmayalım konuyu Sonuç olarak: Bu CHP, ihanetten, Yeni Sevr sürecini yürütmekte olan Tayyipgiller in AKP sine payanda olmaktan ve gün be gün çözülüp erimekten başka hiçbir yere gidemez

10 10 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak 2015 Devrimci-Mücadeleci-Kitlesel bir Birleşik Kamu-İş için! Birleşik Kamu-İş i bukağı gibi sımsıkı saran kahredici eylemsizlik kabuğu acilen kırılmalı; Düşmanı güldürmekten, dostu yormaktan başka sonuç doğurmayan Büyük Hedef lere bir türlü ulaşamayan minik eylemlerden derhal vazgeçilmeli. Yasak savıcı bir eylemcik değil, küçük-büyük hedefl er uğruna ama mutlaka sonuç alıcı eylemlerle kitle seferberliği sağlanarak başarmaya kitlenen militan bir mücadele hattına sıçranmalı an geçirmeden. ünyesinde 9 sendikayı barındıran, Biz Halkçı Kamu Emekçilerinin de üyesi bulunduğumuz Birleşik Kamu İş Konfederasyonu, 3. Olağan Genel Kurulunu Aralık 2014 tarihlerinde Ankara Sürmeli Otel de gerçekleştirdi. Açılış konuşmalarının ardından Genel Kurula davet edilen kurumlar adına yapılan konuşmalara geçildi. Aralarında CHP milletvekillerinin de bulunduğu konuşmacılar kamu çalışanlarının çeşitli sorunlarına değindiler. Konuk konuşmacılar kapsamında Halkın Kurtuluş Partisi Ankara İl Başkanı Av. Sait Kıran da bir konuşma yaptı. Konuşmasına dünyadaki ve ülkemizdeki bütün kötülüklerin kaynağının AB-D Emperyalistleri ve yerli satılmışlar olduğunu belirterek başlayan Kıran, Tayyipgiller İktidarının ülkemize Yeni Sevr i dayattığını, Ortaçağcı bir toplum inşa etmeye çalıştığını vurgulayarak tüm bu saldırılara karşı birlikte, ortak bir mücadele hattının örülmesi gerektiğini dile getirdi. Kongre de Halkçı Kamu Emekçileri olarak kamu emekçileri mücadelesine bakış açımızı anlatan bir bildiri dağıttık. Genel Kurul a katılan delegeler bildirimize yoğun ilgi gösterdi. Dağıttığımız bildiri metni aşağıdadır: Devrimci-Mücadeleci-Kitlesel bir Birleşik Kamu-İş için! Kongremizi gerçekleştirdiğimiz bugünlerde ABD ve AB Emperyalistleri sömürü düzenlerini daha da perçinlemek için, Büyük Ortadoğu Projesi ile halkları birbirine düşürmekte, Ortadoğu yu kan ve gözyaşına boğmaktadırlar. Bu amaçla Irak ı, Libya yı, Suriye yi parçaladıkları gibi ülkemizi de en az üçe bölerek, Sevr Antlaşması nı tekrar hayata geçirip coğrafyamızda güçsüz kukla devletler oluşturmak istemektedirler. Tayyipgiller Hükümeti de ülkemizin yeraltı-yerüstü kaynaklarını emperyalistlere peşkeş çekerken, aynı zamanda şefleri Tayyip, Büyük Ortadoğu Projesi nin eşbaşkanlığını yapmaktadır. Yakın Tarihimize bakarsak; yerli Parababaları özellikle 24 Ocak (1980) Kararları ile özelleştirmelere hız verirken, bir yandan da 12 Eylül Faşizminin ürünü 1982 Anayasası ile İşçi Sınıfına tanınan hakları yok etme çabası içine girmişlerdir. 12 yıldır ülkemizi yöneten AKP, uyguladığı ekonomi politikaları ile yoksul halkımızı; işçimizi, çiftçimizi, esnafımızı, memurumuzu ve diğer emekçilerimizi daha da yoksullaştırmış ve köleleştirmiştir. Taşeronluk sisteminin yaygınlaştırılması, işverenlerin işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunda gerekli önlemleri almaması nedeniyle her yıl yüzlerce çalışanımız, emekçimiz hayatını kaybetmektedir. En yakın olarak Soma da resmi rakamlara göre 301 madencimizin, İstanbul Mecidiyeköy de 10 inşaat işçimizin, Ermenek te 18 Madencimizin hayatı Parababalarının kâr hırsına kurban gitmiştir. Tayyipgiller Hükümeti bir yandan vurgunlarını yapıp küplerini doldururken, bir yandan da antiemperyalist, Mustafa Kemalci, yurtsever, demokrat ve namuslu askerleri, bilim insanlarını, gazetecileri, aydınları Ergenekon-Balyoz adı verilen CIA Operasyonları ile sesini çıkartamaz ve yerinden kımıldayamaz hale getirmektedir. Tayyipgiller hırsızlıklarının, yolsuzluklarının duyulmaması, bilinmemesi için de kendi hukuk bürolarına dönüştürdükleri yargıdan çıkarttıkları haber yasaklarıyla medyayı susturmakta veya olmadı satın alarak yandaşlaştırmaktadırlar. Tayyipgiller, bir yandan yargı çalışanlarına siyasi baskılar uygularken, bir yandan da hâkim ve savcılara yüksek zamlar yaparak yargıyı iyice ele geçirip, kendi hukuk bürolarına çevirmeye çalışmaktadırlar. Sağlıkta Dönüşüm adı altındaki uygulamalar ile sağlık ticarileştirilerek alınıp satılan bir metaya dönüştürülmüştür. Sağlık çalışanlarının mevcut sorunları dururken, tarihli 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sağlık Bakanlığı, başta Yunanistan olmak üzere yurtdışından ithal hekim getirmeye çalışmaktadır. Tabiî bu kararname ile asıl amaçladıkları; - Sağlığı özelleştirmek ve piyasalaştırmak, - Hekimlerin örgütlü direncini kırmak, - Ücretleri düşürüp, işsiz hekim furyası oluşturmak - Tıp fakültelerini ve devlet hastanelerini işlevsiz kılmaktır. Kamuda, Yardımcı Hizmetler Sınıfında görev yapan çalışanların hak gaspları, 4b ve 4c statüsünde çalıştırılan kamu emekçilerinin iş güvenliğinin olmaması ve ücret adaletsizliği de kamu çalışanlarının çözüm bekleyen diğer sorunları arasında yer almaktadır. Eğitim alanında yapılanlara baktığımızda; 27 Aralık 1949 tarihinde Türkiye ve ABD Hükümetleri Arasında Eğitim Komisyonu Kurulması Hakkındaki Anlaşma ile Milli Eğitim çökertilmiş, milli olmaktan çıkarılmıştır.1954 te Menderes Hükümeti tarafından, çağdaş eğitim kurumları olan Köy Enstitüleri kapatılmıştır. İşte bu tarihlerden itibaren eğitim-öğretim, emperyalistlerin tekeline sokulmuş ve dünyaya örnek gösterilen eğitim sistemimiz hızla yozlaşmaya, gericileşmeye başlamıştır. Eğitim alanındaki bu gericileştirme politikaları Ortaçağcı Tayyipgiller döneminde hız kazanmıştır: - Öğretmen Okulları kapatılmış, Fen Liseleri arka plana itilmiş, bilimden ve bilimsel eğitimden hızla uzaklaşılarak bilim dışı hurafeler eğitim sisteminin temelini oluşturmuştur sistemi ile İmam Hatip Okullarının sayısı artırılmış, Ortaçağcı eğitim kurumları yaygınlaştırılmıştır. - Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) ile A grubundaki tercihlerine yerleşemeyen öğrenciler, B grubunda İmam Hatip Liselerine yerleştirilmiştir. Bazı öğrenciler ise evlerinden çok uzakta olan bir eğitim kurumuna gönderilerek mağdur edilmişlerdir. Bildiğimiz gibi TEOG yerleştirmeleriyle gayrimüslim öğrencilerimiz bile İmam Hatip Liselerine yerleştirilmiştir. - Ortaöğretimde (liselerde) dini derslerinin sayısı artırılarak, Arapça, Kur an-ı Kerim, Hz Muhammed in Hayatı (Hz. Muhammed in insan, hayvan, doğa sevgisini anlatmazlar, anlattıkları da Hz Muhammed i ifade etmez) gibi dersler zorunlu-seçmeli dersler haline dönüştürülmüştür. - Daha birkaç ay önce, 22 Eylül tarihinde MEB e bağlı okullardaki kılık kıyafet ile ilgili yönetmelikte yapılan değişiklikle türban yasağı kaldırılarak laik eğitime bir darbe daha vurulmuş, medrese eğitiminin önündeki bir engel daha kaldırılmıştır. - Özel okullara 2500 ile 3500 lira arasında yapılan devlet desteği ile bir yandan eğitimdeki özelleştirmenin önü açılırken, bir yandan eğitimde eşitlik ilkesine aykırı davranılmaktadır. Amaç, devlet okullarını tümüyle kaldırarak yerine özel sektörün açtığı okul görünümlü ticarethaneler getirmektir. - Son olarak 19. Milli Eğitim Şurası adını verdikleri din şurasında kendine sendika süsü vermiş bir ajan örgüt olan Eğitim-Bir-Sen kanalıyla akıl ve bilim dışı öneriler yapılmış, kararlar alınmıştır. MEB in kabul etmesinin kesin olduğu bu tavsiye kararlarında din dersinin ilkokul 1 inci sınıftan başlatılması, anaokullarında değerler eğitimi adı altında din eğitimi verilmesi, ortaöğretimde Osmanlıcanın zorunlu olması, karma eğitimin kaldırılması gibi Ortaçağcı adımların atılması öngörülmektedir. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırının 1225 lira, yoksulluk sınırının ise 3990 lira olduğu bu dönemde, Tayyipgiller in bir kurumu haline gelen, sendikacı görünümlü hainlerden derleşik Memur-Sen in toplu satış sözleşmesi ile kamu çalışanlarının ücretleri, enflasyon rakamlarının bile gerisinde bırakılmıştır. Kısacası kamu emekçilerinin kazanılmış birçok hakkı gasp edilmiş, eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetleri özelleştirilerek piyasacı bir ekonomiye terkedilmiş, emek çilerimiz yoksulluğa mahkûm edilmiştir. Tüm bu ihanetlerin altına imza atan Tayyipgiller erken bayram etmesinler. Bu ülkede kamu emekçilerinin hak mücadelesinin geleneğini yaşatanlar da vardır ve onlar bu hainane gidişe karşı kararlıca mücadelelerini sürdürmektedirler. Bizler Halkçı Kamu Emekçileri olarak; sınıf ve kitle sendikacılığı anlayışı ile antiemperyalist, antifeodal ve antişovenist ilkelerden taviz vermeden mücadelemizi sürdürüyoruz. Bu bakış açısıyla, insan onuruna yakışır bir yaşam için tüm kamu çalışanlarını örgütlü mücadeleye çağırıyoruz! Türkiye de İşçi Sınıfı açısından yıllardan beri nasıl bir sendikalar faciası yaşanıyorsa, bugün Kamu Emekçileri Cephesinde de bir sendikalar faciası yaşanmaktadır. Bu durumun ana sebeplerinden biri, sendikaların, sürece müdahale edici, geniş, kapsamlı, somut, militan, doğru taktikler geliştirebilen; üyeleri tarafından netçe anlaşılmış ve içselleştirilmiş açık, net, sürekliliği olan ve mutlaka sonuç alıcı örgütlenmeler ve mücadele stratejilerinin dolayısıyla da politikalarının olmayışıdır. Bu özellikler kimi tüzük ve programlarda yer almış olsalar da kâğıt üzerinden yaşama geçip ete kemiğe bürünememişlerdir. Etkin sendikal stratejiler ancak içinde yaşanılan toplumun sınıf ilişki ve çelişkilerini doğru tahlil ederek uygulanabilirler. Ayakları yere basmayan, diğer ülkelerden ithal program, ithal strateji ve politikalarla bu iş yürümez. Kısacası üretilecek sendikal stratejiler kendi ülke orijinalitemizi yansıtmalıdır. Bilindiği gibi strateji sözcüğü bir askercil savaş terimidir. Ama zamanla insanoğlunun her alanındaki davranışlarında, özellikle de sınıflar savaşı alanında kullanılagelmiştir. Klasik anlamıyla strateji denince akla, özgücün başlıca vuruşunun yönünü belirlemek ve dolayısıyla da bir aşama sırasında vurucu güçlere yerlerini aldırışı düzenlemek gelir. Daha da netleştirirsek; strateji belirli bir hedefe veya amaca ulaşmada en etkin ve başarılı olan ya da olacak yolların ana hatlarıyla ortaya konması ve içinin doğru ve etkin çeşitli taktik, parola ve yöntemlerle doldurulmasıdır. Doğal olarak doğru strateji, doğru politikaların, pratik mücadele yol ve yöntemlerinin oluşturulmasını kolaylaştıracaktır. Bu yüzden de madde ve manaca İşçi Sınıfına yakın olan Kamu Çalışanları (memurlar) sendikalarında doğru sendikal politikalarla donanarak sendikal örgütlenme ve militan bir sendikal mücadele yürütmelidir. Bunun yolu da Devrimci Sınıf Sendikacılığı anlayışını sendikalarda etkin kılmaktan geçer. Bu sendikal anlayışın temel belirleyicileri şunlardır: 1. Sınıf sendikacılığı: İşçi Sınıfının işverenlerle olan çatışmasını yalnızca işyeri sınırları içinde tutmakla kalmaz. Mücadelenin toplum yaşamının tüm kesimlerine yansıdığını kabul eder. Mücadeleyi diğer işkollarıyla, diğer emekçilerle, genel ülke ve dünya sorunlarıyla, politik-ideolojik mücadeleyle bütünleştirir. Sınıf sendikacılığı, sınıf mücadelesi temeline dayanır. İşgücü-sermaye işbirliğini savunan sarı sendikacılıkla mücadele eder. 2. Kitle sendikacılığı: Siyasi, dini, felsefi görüş ve ulusu ne olursa olsun tüm emekçileri kapitalist sömürüye karşı örgütler, yönlendirir ve mücadeleye sokar. 3. Devrimci sendikacılık: Sendikal hareketin sınıf mücadelesi temeline oturup oturmadığına bakar. Devrimci sendikacılığın amacı, İşçi Sınıfının kapitalist sömürüden temelli olarak kurtulmasıdır. Bugün Kamu Emekçileri cephesinde de yaşanan sendikalar faciası nın biricik ilacı Devrimci Sınıf Sendikacılığı dır. Devrimci Sınıf Sendikacılığının uğruna mücadele edeceği en temel talepleri ve ilkeleri de şunlardır: 1. Başta İşçi Sınıfımız olmak üzere Kamu Emekçileri dâhil tüm halkımızın örgütlenmesinin önündeki her türlü engelin kaldırılmasını hedeflemek, 2. Fiili ve meşru mücadele anlayışını savunmak ve kendisini antidemokratik yasalarla sınırlamamak, 3. Ülkemizin ekonomik-toplumsal-kültürel-yeraltı-yerüstü tüm zenginliklerinin emperyalist talanına ve sömürüsüne karşı mücadele etmek, 4. İşçi Sınıfıyla, diğer emekçilerle ve gençliğimizle dayanışmaya girmek, 5. Başta halkımızı taa can evinden vuran kanser illetinden beter İşsizlik-Pahalılık olmak üzere geniş halk yığınlarını ve gençliğimizi ilgilendiren tüm sorunlara karşı mücadele etmek, 6. Bilimsel düşünce ve davranış kurallarını, sendikal mücadelede en etkin bir araç olarak kullanmaya çalışmak, 7. İşçi Sınıfının devrimci mirasına sahip çıkarak, sınıf dayanışmasını güçlendirmek için ulusal ve uluslararası birlikler/ platformlar oluşturmak ve ortak eylemler gerçekleştirmek, 8. İşçi Sınıfının kanı, canı pahasına yaratılan ve kazanılan günlerin kutlanmasına ve bu uğurda kaybettiğimiz devrim şehitlerinin, halk kahramanlarının anmalarına aktif olarak katılmak, 9. Emperyalizme, Feodalizme, Şovenizme karşı savaşımı demokrasi güçlerinin manifestosu olarak görmek. 10. Yardımlaşma sandıkları kurmak, paranın enflasyon-devalüasyon gibi oynaklıklarında işgücünün değerini gözeten denetimi sağlamak, 11. Her türlü ırk, din, dil ve cinsiyet ayrımcılığına karşı mücadele etmek, 12. İşsizlik sigortasını daha işlevsel kılmak ve benzeri sigortaların kurulması için mücadele etmek, 13. Bugün için memur sendikacılığı henüz literatürdeki sendika aşamasına gelememiştir. Sendikanın olmazsa olmazı Toplusözleşme ve Grev dir. Mücadelenin ana eksenlerinden bir tanesi de Grev ve Toplusözleşme hakkının elde edilmesidir. Bu hakkın kazanılması için aktif mücadele yürütmek, 14. Konfederasyonumuz henüz kurumsallaşmasını tam anlamıyla gerçekleştirememiştir. Devrimci sınıf sendikacılığı ilkelerinin yaşama geçebilmesi için bağlı sendikaların konfederasyonlarla ilişkisi vücudun diğer organlarla ilişkisi gibi tam bir uyum içerisinde olmalıdır. Konfederasyona bağlı her sendika yöneticisi kendisini konfederasyona bağlı diğer sendikaların yöneticisi gibi görmeli ve öyle davranmalıdır. Her sendikamız örgütlenme çalışması yaparken üyesi olduğu sendika ile birlikte konfederasyona bağlı diğer sendikalara da örgütlenme ve üye yapmalı onları da kendi bütününün parçası olarak görmelidir. Yukarıda saydığımız, bir anlamda sendikal örgütlenme politikamızın da temellerini oluşturan Devrimci Sınıf Sendikacılığının ilke ve taleplerine, örgütlenme prensiplerini de eklemeliyiz: * Sendikaların örgütlenme alanları işyerleridir. Kafa bulmaya bak! Bu ABD li kurumlar ve o kurumlarda bulunan yöneticiler de bir hoş doğrusu. Çok şakacı insanlar. Espri yetenekleri çok gelişmiş. İsterlerse insanlarla çok iyi kafa buluyorlar. Nereden mi çıkardık bütün bunları? Harvard Üniversitesi Nieman Gazetecilik Vakfı nın her yıl verdiği Louis M. Lyons Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü nü Türkiye den Hasan Cemal adlı gazeteci ye vermişler de * Sendikal örgütlenmeler İşyeri Komiteleri esas alınarak yürütülmelidir. *Her şubede birer örgütlenme komitesi oluşturulmalıdır. Bu komiteler işyeri örgütlenmelerinde, Şube Örgütlenme Sekreterliği ve Genel Merkez Örgütlenme Sekreterine bağlı olarak çalışmalıdır. * Şube Örgütlenme Komitesi aylık çalışma raporunu, Şube Yönetim Kuruluna ve Şube Temsilciler Kuruluna sunmalıdır. * Sendikaların gücü örgütlenme kapasiteleri ve üyeleriyle arasındaki bağın sağlamlığıyla ölçülür. Bu yüzden kitlenin günlük sorunlarıyla yakından ilgilenilip en küçük talepler önemsenmelidir. Sendikal politikaları oluştururken kitlenin somut talepleri üzerinden hareket edilmelidir. * Örgütlenme, sürekli olması gereken bir süreçtir. Sadece yetki zamanları yaklaştığında örgütlenme faaliyetleri yoğunlaşmamalıdır. * Genel bir üye, üye olmayanlar ve potansiyel üyeler profili çıkarılıp işyerlerinde bu veriler ışığında çalışmalar yürütülmelidir. * Gerekiyorsa bu konuda profesyonel örgütlenme uzmanları eğitilip istihdam edilebilir. Ama bu kişilerin hedefi örgütü nitelikçe ve nicelikçe büyütmek olmalı ve maaşları da o işkolundaki çalışanların maaşlarının ortalamasından yüksek olmamalıdır. * Sendika üye aidatlarının elden toplanması yöntemine geri dönülmelidir. Aidatların kaynaktan kesilmesi yöntemi, uygulama sonuçları da göstermiştir ki, bu yöntem üye ile sendika arasındaki ilişkiyi zaafa uğratmaktadır. Kamu Çalışanları olarak kendimizin, İşçi Sınıfının ve gençliğimizin yakıcı, acil sorunlarının yanında; Yeni Sevrci kuşatma, Şeriatçı tırmanış, Kürt Sorunu, Kadın ve Çevre sorunu vb. gibi ülkemizin birçok sorununda çok şeyler yapabiliriz. Yapmalıyız da. AB-D Emperyalizminin Ilımlı İslam (Şeriat) maşasıyla başlattığı Yeni Sevrci saldırısına karşı Antiemperyalizm, Antifeodalizm, Antişovenizm ilkelerinden zerrece ödün vermeden; Dillerde pelesenk olan Devrimci Sınıf Sendikacılığı ve Demokratik Merkeziyetçi yığın örgütü, laf olmaktan çıkarılıp hayata geçirilerek; Birleşik Kamu-İş i bukağı gibi sımsıkı saran kahredici eylemsizlik kabuğu acilen kırılmalı; Düşmanı güldürmekten, dostu yormaktan başka sonuç doğurmayan Büyük Hedef lere bir türlü ulaşamayan minik eylemlerden derhal vazgeçilmeli. Yasak savıcı bir eylemcik değil, küçük-büyük hedefler uğruna ama mutlaka sonuç alıcı eylemlerle kitle seferberliği sağlanarak başarmaya kitlenen militan bir mücadele hattına sıçranmalı an geçirmeden. Yeni Sevr e Karşı Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşı! Şeriat Ortaçağdır! Kahrolsun ABD-AB Emperyalizmi! Yaşasın Devrimci Sendikal Mücadelemiz! Yaşasın BİRLEŞİK KAMU-İŞ! ondan... Gazetecilikte Vicdan ve Dürüstlük Ödülü ve Hasan Cemal(!) Güldürmeyin ya da kafa bulmayın Allah aşkına...

11 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak Tayyipgiller in Din Şurası ndan Eğitimin daha da Ortaçağcılaştırılması çıktı Laiklik ve emeğe polis şiddeti Sözde Eğitim Şurası nda yapılan öneriler ve alınan kararlar, çocuklarımızın sağlıklı gelişimi ve daha iyi eğitim görmelerine yönelik değildir. Bu öneriler ve kararlar, çocuklarımızı gencecik yaşta hurafelerle ve dogmalarla doktrine etmeye yöneliktir. Başka türlü ifade edersek; Tayyipgiller in o kirli hayal dünyalarındaki Ortaçağcı topluma giden yolun taşlarını döşeme çabalarıdır bunlar. on günlerde 19. Milli Eğitim Şurası nda yapılan tartışmalar ve alınan kararlar toplumumuzun geniş kesimlerince tartışılmaktadır. Bildiğimiz gibi, Eğitim Şuralarının temel amacı, eğitim öğretim sürecindeki sorunları ortaya çıkarmak, bu sorunlara yönelik çözüm önerileri getirmek, eğitim sistemine entegre edildiğinde olumlu sonuçlar yaratabilecek yeni yöntem, teknik ve materyallerin kullanımını yaygınlaştırmak, kısacası eğitim öğretim sürecini, bulunduğu gelişmişlik düzeyinden bir adım daha öteye taşımaktır. Ülkemizdeki Eğitim Şuralarına baktığımızda ise bu toplantıların çoğunlukla siyasi iktidarı ellerinde bulunduran kesimlerin çıkarlarına uygun öneri ve kararlar üreten mekanizmalardan başka bir şey olmadığını görmekteyiz. Durum böyle olunca ve Türkiye yi de son 12 yıldır Ortaçağcı bir Çıkar Amaçlı Suç Örgütü nün yönettiği göz önünde bulundurulunca, son günlerde sözde Milli Eğitim Şurasından çıkan akıl ve bilim dışı öneriler ve kararlar bizleri çok da şaşırtmamaktadır. Daha önce de sıklıkla belirttiğimiz gibi, bugün ülkemizi yöneten Ortaçağcı Tayyipgiller İktidarının nihai amacı, ülkemizi bir din devletine dönüştürmektir. Onlar bir yandan vurgunlarıyla, hırsızlıklarıyla, yolsuzluklarıyla servetlerine servet katarken, diğer yandan halkımızı Gerçek İslamiyetle hiçbir ilgisi olmayan, hatta tam anlamıyla onun antitezi olan CIA İslamıyla, Washington İslamıyla, Pentagon İslamıyla uyutmaya çalışmaktadırlar. Kafalarındaki Ortaçağcı toplum biçimini yaratmak için de iktidara geldikleri günden bu yana her alanda olduğu gibi Eğitim alanında da Ortaçağcı uygulamaları insanlarımıza dayatmaktadırlar. Tayyipgiller in Eğitim alanındaki Ortaçağcı uygulamalarında tetikçiliği ise kendine eğitim sendikası süsü vermiş, siyasi iktidarın dolaysızca borazanlığını üstlenen Ortaçağcı Eğitim Bir-Sen yapmaktadır. Bu örgüt bir sendika, hele de bir eğitim sendikası asla değildir. Tayyipgiller in yaşama geçirmeyi planladığı şeyleri öncelikle toplumumuzun gündemine sokmakla görevli, iktidardan beslenen, onun tarafından yönlendirilen bir kukladan başka bir şey değildir bu örgüt. Tayyipgiller in kamu çalışanlarına yönelik tehdit, baskı ve yıldırma politikalarından dolayı ne yazık ki bu sendika görünümlü ajan örgüt ve bağlı bulunduğu konfederasyon sayıca kabarmış ve birçok hizmet kolunda yetkili hale gelmiştir. İşte 19. Milli Eğitim Şurası nı, gerçek niteliğiyle ifade edersek Din Şurası nı, bu Ortaçağcıların önerileri ve aldırdıkları kararlar şekillendirmiştir: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ın açılış konuşmasıyla başlayan ve Antalya da devam eden 19. Milli Eğitim Şurası na anaokulu ve ilkokul 1, 2 ve 3 üncü sınıflara zorunlu din dersi verilmesi ve karma eğitimin sonlandırılması tartışmaları damga vurdu. (...) Şuraya katılan Eğitim-Bir-Sen, komisyon için hazırladığı raporda kız ve erkek öğrencilerin aynı sınıfta ders aldığı karma eğitimin kaldırılması önerisinde bulundu. ( ) Osmanlı Türkçesi dersinin zorunlu olması komisyonda kabul edildi. Ancak bu ders için yeterli sayıda öğretmen yok. (Şurada konuyla ilgili alınan nihai karar, bu dersin Anadolu İmam Hatip Liselerinde zorunlu hale getirilmesidir. - Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri) (...) İlkokuldan sonra Kur an kurslarında hafızlık eğitimi almak isteyen ortaokul öğrencilerine tanınan 1 yıllık muafiyet hakkı 2 yıla çıkarıldı ve ara verilen sürelerde öğrencilerin dışarıdan sınavlara girmesi karara bağlandı. (Hürriyet, 5 Aralık 2014) Yukarıdaki akıl ve bilim dışı öneriler ve kararlar, Tayyipgiller in hayata geçirmeye çalıştığı şeylerin, bir başka ağızdan seslendirilmesinden başka bir şey değildir. Görüşülen bu konular Şura tartışmalarının sadece bir kısmını oluşturmaktadır. Bunların dışında okul öncesi eğitimde öğrencilere ilahi öğretilmesi, yemek duası öğretilmesi gibi önerilerde de bulunmuştur Eğitim Bir-Sen. Ayrıca halkın sağlığını düşündüklerinden değil, tamamen Ortaçağcılıklarından, Anadolu Otelcilik ve Turizm Meslek Liselerinde Alkollü İçki ve Kokteyl Hazırlama dersinin kaldırılması önerilmiş ve karara bağlanmıştır. Eğitim alanında hayata geçirilmeye çalışılan bu uygulamalar pedagojik açıdan incelendiğinde, her bir maddenin çocuk gelişimine ne kadar zararlı olduğu bilimsel kanıtlarıyla ortaya konulabilir. Ancak bize göre böyle bir çabaya bile gerek yoktur. Böyle bir tartışma bilimsellik sınırları çerçevesinde yapılacak bir tartışmadır. Ne var ki sözde Eğitim Şurası nda yapılan öneriler ve alınan kararlar, çocuklarımızın sağlıklı gelişimi ve daha iyi eğitim görmelerine yönelik değildir. Bu öneriler ve kararlar, çocuklarımızı gencecik yaşta hurafelerle ve dogmalarla doktrine etmeye yöneliktir. Başka türlü ifade edersek; Tayyipgiller in o kirli hayal dünyalarındaki Ortaçağcı topluma giden yolun taşlarını döşeme çabalarıdır bunlar. Sözde Eğitim Şurasının bu şekilde tartışmalara ve kararlara sahne olması yukarıda da belirttiğimiz gibi şaşırtıcı değildir. Şurayı oluşturan 600 delege içinde bu Ortaçağcı önerilere karşı çıkabilecek delege sayısı bir elin parmaklarını geçmemektedir. Başta Eğitim-İş olmak üzere bu akıl ve bilim dışı öneri ve kararlara karşı çıkan birkaç onurlu sendika temsilcisi ise, Tayyipgiller in meşrebine uygun biçimde, Muaviye-Yezid yöntemleriyle dinsiz olarak damgalanmıştır: ( ) Öneriler Şura Genel Kurulu tarafından da benimsenirse, Milli Eğitim Bakanlığına tavsiye kararı olarak sunulacak. Önerilere muhalif üyeler Sen Allah ı mı tartışıyorsun sözleri ile susturulurken, toplantıları basın mensuplarının izlemesi yasaklandı. Söz konusu tekliflere bazı Şura üyelerinden itirazlar geldi. Anaokulu çocuklarına Allah, cennet-cehennem kavramlarını anlatamazsınız. Somut düşünme çağında olan bir çocuğa bu soyut kavramları öğretmezseniz. Bu kavramlar ancak aile tarafından öğretilmelidir sözleri, Sen Allah kavramını mı sorguluyorsun, tartışıyorsun? Seninki görüş değil dinsizlik. Din deyince neden aklına hemen cehennem geliyor tepkisi ile karşılandı. (Cumhuriyet, 4 Aralık 2014) Tavsiye niteliğinde olan bu Şura kararlarının MEB tarafından kabul edileceğinden en ufak bir kuşku duymamaktayız. Çünkü bu önerileri yaptıran da, bu kararları aldıran da, alınan bu kararları tavsiye olmaktan çıkarıp uygulamaya geçirecek olan da Tayyipgiller dir. Tayyipgiller alınan bu kararların içerisine öğretmenlere yönelik birtakım kısmi iyileştirmeleri de ekleyerek toplumun ve eğitim-bilim emekçilerinin gözünü boyamaya çalışmaktadır. Yandaş medya da olayın Ortaçağcılık boyutunu gizlemek, sadece öğretmenlerin özlük haklarının iyileştirildiği algısını yaratmakla görevlendirilmiştir. Ancak biz Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri çok iyi biliyoruz ki sözde Eğitim Şurasında alınan bu kararlar, Mustafa Kemal önderliğinde zafere ulaştırdığımız Antiemperyalist Birinci Ulusal Kurtuluş Mücadelemizin en önemli kazanımlarından biri olan Laik Eğitimi bütünüyle ortadan kaldırmaya yöneliktir. Daha genel anlamda ifade edersek; Tayyipgiller in Cumhuriyet e, laikliğe, ilericiliğe, bilime karşı açtığı savaşın devamıdır tüm bu yaşananlar. Ancak bizler şunu da çok iyi biliyoruz: Tarih boyunca geçici zaferler kazanmış olsalar da doğruya karşı savaşan, bilime karşı savaşan zorbalar her zaman kaybetmiştir ve kaybetmeye mahkumdur. Eğitim Bir- Sen e mecburiyetten üye olmuş on binlerce eğitim-bilim emekçisi de dahil olmak üzere yüzbinlerce eğitim-bilim emekçisinin ve Birinci Kuvayimilliyecilerin kendilerine bıraktığı mirası sahiplenen milyonlarca insanımızın bu gidişten memnun olmadığını da çok iyi biliyoruz. Tayyipgiller erken bayram etmesin. Bu ülkede Kamu emekçilerinin onurlu bir mücadele tarihi vardır. Bu mücadele geleneğini tüm bilincimizle sahiplenen bizler asla yılgınlığa düşmeyeceğiz, pes etmeyeceğiz. Elbette bu günler de geçecek. Örgütleneceğiz, çığ gibi büyüyeceğiz ve günümüzün çağdaş Muaviye lerini, Yezid lerini oturdukları o Kaç-Ak Saraylarından indireceğiz, hesap soracağız. Halkız, Haklıyız, Kazanacağız, Zafer mutlaka bizim olacak! Halkçı Eğitim ve Bilim Emekçileri Bilimi envai çeşit gazla soluksuz bırakmak isteyenlerin, kendi maske lerini ellerine verecek ve Tarihin çöplüğüne göndereceğiz! Eğitim-İş Sendikası, Laik Eğitim ve Emeğe Saygı adı altında başlattığı yürüyüşün son durağı olarak 20 Aralık tarihinde, Ankara ya gelerek, Milli Eğitim Bakanlığı önünde yapacağı basın açıklamasına Tandoğan da polis müdahale etti. Türkiye nin dört bir yanından gelen öğretmenler, Kurtuluş Partili Eğitim Emekçileri ve onlara destek veren Kurtuluş Partililer, Yatağan dan başlattıkları yürüyüşe Soma, Bursa, İnegöl, Eskişehir ve diğer illerden katılanlarla birlikte bu sabah Ankara ya geldiler. Planları, Milli Eğitim Bakanlığı önünde, ülkemizi Ortaçağ karanlığına götürmek isteyenlere, bilimsel eğitimin önünde oluşturulan her türlü engele karşı çıkmak için basın açıklaması gerçekleştirmekti. Ancak polis, sabah daha saat da, daha Ankaralı eğitim emekçileri gelmeden, buluşma noktası ve yürüyüş başlangıcı Tandoğan da, hiçbir nefes alacak nokta bırakmadan Ankara dışından gelen yürüyüşçülere ve onlara destek olmak üzere saat da alana gelen Kurtuluş Partililere TOMA lardan sıkılan tazyikli su ve biber gazları ile acımasızca saldırdı. Can havli ile Tandoğan Orduevine sığınan eylemcileri almak için Orduevine girmeye çalışan polise nizamiyede görevli erler kahramanca bir direniş sergilediler. Onlarca eğitim emekçisi, Eğitim İş Sendikası Genel Başkanı Veli Demir, Halkın Kurtuluş Partisi İstanbul İl Başkanı ve MYK Üyesi Av. Pınar Akbina, Ankara İl Sekreteri Av. Doğan Erkan (daha sonra Emniyet e götürülmeden bırakılmıştır), Büro-İş Sendikası Yönetim Kurulu Üyesi Binali Keskin in de bulunduğu birçok öğrenci yaka paça gözaltına alındı. Eylemi dağıtmak maksadı ile hareket eden polis güçleri, her zaman bıraktıkları çıkış noktasını bu kez bırakmamışlardı. Bu nedenle amaçları adeta eylemcileri ezmekti. Ankara İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesine götürülen gözaltına alınanlardan Halkın Kurtuluş Partisi İstanbul İl Başkanı ve MYK Üyesi Av. Pınar Akbina nın üstü, Ankara Barosu Avukat hakları Merkez, TOMAK avukatları, Kurtuluş Partili Hukukçuların tüm itirazlarına, Pınar Akbina nın tüm direnişine rağmen, Savcılık talimatı denerek zorla yere yatırılmak ve darp edilmek suretiyle aranmış, durumu tutanağa geçirmemek için polis direnmiştir. Daha bir gün önce, İstanbul Emniyet Müdürlüğünde -7 denilen yerde, çok soğukta güreş minderi üzerinde yatırıldık larından ağlayan, insanlığı Ortaçağ gericiliğine götürmek için yıllardır kurdukları okullarda beyin yıkayan Cemaatçiler de, onları ağlatan Tayyipgiller de aynı maskeyi kullanıyorlar. Maskenin sahibi ise AB-D Emperyalizmi! Halkın Kurtuluş Partililer, insanlığın kurtuluşu biliminin ışığında, bilimin aydınlattığı korkusuz yürekleriyle, her yerde gösterdikleri kahraman direnişlerini bugün bir kez daha göstermişlerdir. Laik Eğitim ve Emeğe Saygı Yürüyüşünü düzenleyen eğitim emekçileri ile aynı bedende atan yürekleri, Tayyipgiller i ve onların uşağı oldukları Finans-Kapital Sermayenin polisleri karşısında sadece tazyikli su gücü ile bir an için geriletilmiş, atılan gazdan gözleri görmediği, solukları tıkandığı halde tekrar tekrar barikatın önüne gelmişlerdir. Ta ki, orantısız güçle derdest edilinceye kadar... Tayyipgiller e de Fethullahçılara soluk veren sadece ve sadece maske leri! O da düşecek. Az kaldı! Yaşasın Laik-Bilimsel-Anadilde Eğitim Mücadelemiz! Şeriat Ortaçağdır! Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız! Yaşasın Halkın Kurtuluş Partisi! Halkın Kurtuluş Partisi Genel Merkezi

12 12 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak 2015 Geçen sayımızda işe iade davası açma koşulları ve süresi üzerinde durmuştuk. Bu sayımızda da işe iade davasının sonuçları üzerinde duracağız. Öncelikle belirtmek gerekir ki İşçinin iş sözleşmesi sona erdirildikten sonra başka bir yerde çalışmaya başlaması işe iade davası açmasına engel değildir. İşe iade davası mantığı düşünüldüğünde haksız bir şekilde işten çıkarılan işçinin dava süresince çalışmaması elbette ki işçiden beklenemeyecektir. Kıdem, ihbar tazminatı ve sair yasal haklarınızın ödenmiş ve tarafınızca teslim alınmış olması da işe iade davası açmak için engel teşkil etmez. İşe İade Davasının Sonuçları İş Yasasına göre işe iade davaları 2 ay yerel mahkeme, 2 ay yüksek mahkeme olmak üzere toplam 4 ay içerisinde bitirilmek zorunda olan acele işlerdendir. Ancak ne yazık ki adalet sistemimizin ağır aksak işleyişinden dolayı bu davalar da yıllarca uzamaktadır. İşe İade Davası sonucunda mahkeme, feshin geçersizliğine ve işçinin işe iadesine karar vermiş ve karar kesinleşmiş ise, dava süresince boşta geçen süreler için işçinin en fazla 4 aylık ücreti tutarında tazminat ödenir. İşçiye verilen yemek, servis vb. gibi sosyal haklar da bu hesaba dahil edilir. İşe iade kararına ve işçinin süresi içinde işbaşı yapmak için başvurmasına rağmen işe alınmaması durumunda kıdemine göre işe başlatmama tazminatına karar verilir. İşe başlatmama tazminatı işçinin en az 4, en fazla 8 aylık ücret tutarında olur. Mahkemece işçinin iş akdinin sendikal nedenle feshedildiğine hükmedilmiş ve karar kesinleşmiş ise, işçinin başvurması halinde, işbaşı verilse de verilmese de, boşta geçen süreler için 4 aylık tazminatın dışında, ayrıca işverenin, işçinin bir yıllık ücreti tutarından az olmamak üzere tazminat ödenmesine karar verilir. İş akdinin feshinin geçerli olduğunun ispatıyla davalı işveren yükümlüdür. İş akdinin sendikal sebeple feshin de ise sendikal sebebin ispatıyla davacı işçi yükümlüdür. 1. İşçinin işverene başvuruda bulunması Feshin geçersizliğine ilişkin kesinleşen kararın işçiye tebliğinden sonra, işçi 10 iş günü içinde işverene başvurmak zorundadır. On iş günü geçtikten sonra yapılan başvuruyu işveren kabul etmek zorunda değildir. Bu süre hak düşürücüdür. Kanunla belirlenmiş olan on günlük süre kesin süredir ve taraflara ya da hâkime bağlı bir süre değildir. Bu nedenle belirlenen süre içinde yerine getirilmesi gerekir. İşçi bu süre içinde başvurmaz ise akdin feshi geçerli sayılır ve işveren sadece geçerli feshin hukuki sonuçları ile sorumlu olur. 2. İşe başvuruş şekli İşe iade başvurusunun nasıl yapılacağı konusunda İş Kanununda herhangi bir düzenleme yoktur. Ancak sözlü başvuruyu kanıtlamak zor olacağından, ispat açısından işçi için en iyisi, noter veya posta yoluyla işverene başvurmak olacaktır. Özellikle noter kanalıyla işe iade başvurusunda bulunmak, işçiye büyük bir ispat kolaylığı sağlayacaktır. Bir diğer yöntem de işçinin bizzat işyerine giderek işe başlamak üzere başvurusudur. Bu durumda işçi iki nüsha Halkın Davası İşe iade davaları (2) Sorularınız için mail adresimiz: kurtuluspartilihukukcular@gmail.com olarak düzenlediği yazılı başvurunun bir nüshasını işyerinde yetkili kişiler tarafından şirket kaşesi, teslim alanın ad ve soyadı, imzasıyla ve tarihlendirerek alındı yaptırabilirse bu yöntemle masrafsız olarak başvuru yaptığını kanıtlayabilir. 3. İşçinin işe başlatılması İş Kanunu Madde 21 uyarınca, feshin geçersizliğine karar verilse işveren işçiyi, başvurusunu tebliğ aldıktan itibaren 1 ay içinde işe başlatmak zorundadır. Eğer işveren işçiyi işe başlatırsa, dava süresince işçinin çalıştırılmadığı boşta geçen süre için en çok dört aylık ücreti tutarındaki doğmuş bulunan ücreti ve diğer haklarının işçiye ödenmesi gerekecektir. İşveren işçinin talebi doğrultusunda işçiyi işe başlatma kararı verir ise, eğer daha önceden peşin olarak işçiye ödenmiş ihbar tazminatı ile kıdem tazminatı var ise, ödenmiş olan bu tutar işçiye tazminat olarak ödenecek tutardan mahsup edildikten sonra artan miktar işçi tarafından işverene ödenecektir. İşçinin işine başlatılması durumunda işveren, işçinin iş sözleşmesi feshedilmeden önceki aynı yerdeki aynı işi, aynı koşullarda, sahip olduğu bütün haklarıyla işçiye vermek zorundadır. Başka bir deyişle işyerinde makineci olarak çalışan bir kişinin işe iade kararından sonra işyerinde temizlik gibi başka bir görevde işe başlatılması kabul edilemez bir durum olup işverenin işe iade yönünde düşüncesinin olmadığının göstergesi olacaktır. İşçi, eskiden sahip olduğu aynı haklarla ve işe başlatma tarihinde aynı kıdemdeki işçilerin aldığı zamları da uygulayarak (ücret, kıdem, ikramiye, araç tahsisi, sosyal haklar v.s) işine başlatılmak zorundadır. 4. Davanın reddi halinde İşçi tarafından açılmış işe iade davası süre veya çeşitli sebeplerle iş mahkemesi tarafından uygun bulunmayabilir. Bu durumda mahkeme işçi tarafından açılan işe iade davasını reddeder. İşçinin bu ihtimalde sorumluluğu yargılama masrafları ve karşı taraf kendini avukat ile temsil etmişse yasal vekâlet ücretini ödemektir. Unutmamak gerekir ki işçi tarafından açılmış işe iade davası reddedilse bile fesih geçerli ama haksız fesih ise işçinin yasal olarak hak ettiği ve işveren tarafından kendisine verilmeyen kıdem, ihbar ve tüm sair işçilik alacakları dava yoluyla işverenden istenebilir. İşe iade davasının kaybedilmesi bu taleplerde bulunmaya engel değildir. 5- İşe iade kararıyla ilgili uygulamayla ilgili sorunlar Bazı kötü niyetli işverenler, işe iade kararını boşa düşürmek için, özellikle de feshin sendikal nedenle yapıldığına hükmedildiği durumlarda, işçiyi işe başlatma niyeti olmasa da gel işbaşı yap deyip, işçiye ödenen ihbar ve kıdem tazminatını da geri alarak kısa süre sonra tekrar işten çıkartmaktadır. 4 ayda bitmesi gereken davanın yıllarca sürmesi, davanın derdest olduğu zamanda girdiği işten ayrılıp eski işine dönen işçinin ikinci fesihten sonra yeniden dava açma masraflarını denkleştirmesi, yeniden iş bulma zorluğu birlikte düşünüldüğünde işçi lehine olan bu hak işçi aleyhine dönmekte. İşverenin bu aleni kötü niyetli davranışı nedeniyle işçi ciddi mağduriyetlere uğramaktadır. İş güvenliği adı altında düzenlenen işe iade davasıyla ilgili mevzuat, kötü niyetli işverenler karşısında tam tersi sonuçlar doğurmaktadır. Oysa işverenlerin bu kötü niyetinin önüne geçmek çok kolaydır. İşine geldi mi Meclisteki çoğunluğuna dayanarak nerdeyse her gün bir torba yasa çıkartan Tayyipgiller iktidarı, çok ağır müeyyideler getiren bir yasal düzenlemeyle işverenlerin bu kötü niyetinin önüne geçebilir her an. Ama bunu istese tabiî Başta AKP gelmek üzere Meclisteki partilerin hepsi burjuva bezirgân partileri olduğundan, hepsi işveren kafasıyla düşündüğünden, işçi lehine, çalışanlar lehine yasal düzenlemeleri zorda kalmadıkça yapmazlar. O halde iş başa düşmekte! İşçisiyle, devrimci sınıf sendikalarıyla, işçi dostlarıyla, kendine emekçiden yanıyız diyen hukukçularıyla, partiler dahil her türden halk örgütleriyle görev bunlara zoru dayatmakta Hukuk mu dediniz?.. Konya da bir hukuk skandalı, adalet skandalı yaşanıyor: M. E. A. adlı 16 yaşındaki lise öğrencisi bir genç, güpegündüz okulu basılarak, sınıfından polislerce alınarak önce çocuk şubeye, ardından da 18 yaşından küçük olduğu için savcıya ifade veriyor ve çıkarıldığı Konya 1 inci Sulh Ceza Mahkemesi tarafından cumhurbaşkanına hakaret suçu ndan (TCK 299) tutuklanarak Konya E Tipi cezaevine konuluyor! Türk Ceza Kanununun 299 uncu maddesine göre dava açılırsa M. E. A., Cumhurbaşkanına hakaretten 1 yıldan 4 yıla kadar hapis istemiyle yargılanacak. M. E. A. nın işlediği iddia edilen suç un nedeni ne? Ortaçağcı gericilerce katledilen Devrim şehidi Kubilay ı anmak için gerçekleştirdikleri basın açıklamasında yaptığı konuşma. Ne demiş o konuşmasında M. E. A.: Yolsuzluğun, rüşvetin, hırsızlığın başı olan Erdoğan ı, Türkiye nin Cumhurbaşkanı değil KaçAk Saray ın hırsız Tayyip i olarak görüyoruz. Vay sen misin bunu söyleyen? Üstelik de Konya da... Atın içeri görsün gününü. Herkese de ibreti alem olsun. Kimse de böyle bir şeye cesaret edemesin bir daha... Aynı olayın bir benzeri de İzmir de yaşandı geçtiğimiz günlerde. İş cinayetlerini protesto etmek için bir eylem gerçekleştiren ve burada birer konuşma yapan Partimiz İl Başkanı ve İl Sekreterimiz hakkında, yine aynı gerekçeyle Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla dava açıldı. Yani bundan böyle durum bu! Tutuklama süreci ve hukuk Önce şekli hukuk açısından bakalım olaya: Kâğıt üstünde var olan yasalara göre Cumhurbaşkanına hakaret suçunun kovuşturması Adalet Bakanlığının iznine tabidir. Dolayısıyla şekli şarta bağla bir suçta, tutuklama tedbirinin orantısızlığı açıkça göze çarpmaktadır. Var mı böyle bir başvuru? Var mı bir izin? Yok! Yine olan hukuk a göre, tutuklama tedbiri, soruşturma ya da kovuşturma aşamasında, suçun ortaya çıkarılmasını engellemeye dönük şüpheli ya da sanığın eylemleri sebebiyle verilebilir. Örneğin şüphelinin kaçma girişiminde bulunması, delilleri karartma eylemi içinde olması vb. durumlar olmalı. M.E.A., basın açıklamasını yapmış, emniyet kaydetmiş, deliller toplanmış, çocuk kaçmadığı gibi bilakis okulunda, dersinde Hangi tutuklama nedeniyle tutuklanıyor bu genç yurtsever kardeşimiz? Belli ki zat-ı muhteremden gelen ve yasada bulunmayan tutuklama nedenleri var olayda. Devam edelim: 5271 sayılı CMK nin 100 üncü ve devamı maddeleri dikkate alınmalıdır yine hukuk kurallarınca. Yani tutuklama ölçüsüz olacaksa verilemez. Üstelik yine evrensel hukuk kurallarına göre; çocukların tutuklanmadan yargılanması esastır. Yine Çocuk Koruma Kanununun 4. maddesinde Çocuklar hakkında özgürlüğü kısıtlayıcı tedbirlere son çare olarak başvurulması kuralına yer verilmiştir. Demokratik bir hukuk düzeni nde, salt sözel açıklamadan suç çıkarılamayacağı gibi, hakaret suçunun bir makama özgü hali ve bu makama yapılan hakaretin iki kat fazla cezalandırılabilmesine olanak sağlayan ÖZEL BİR SUÇ TİPİ de olmaz. Peki bu olayda bu hukuk kuralları işletilmiş midir? Hayır. Bu yasa maddesi hiç göz önüne alınmadan hemen, acilen tutuklama verilmiş ve atılmıştır cezaevine M. E. A. Niye? Yargı artık Tayyipgiller in Hukuk Bürosudur da ondan! Yeni Türkiye de Kubilay lar anılmayacak, Laikliğe, Cumhuriyete sahip çıkılmayacak. Yeni Türkiye de hırsıza hırsız denilmeyecek, rüşvet verene, rüşvet alana Uyanan ve mücadele eden İşçi Sınıfımız kazanacak! DİSK e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası, Metal Sanayicileri Sendikası yla (MESS) yapılan metal işkolu grup toplu iş sözleşmesindeki taleplerini kamuoyuna duyurmak için 21 Aralık Cumartesi günü Gebze de bir miting düzenledi. Mitingin bir diğer hedefi de Sarı Türk Metal in MESS le 3 yıllık sözleşme imzalayarak İşçi Sınıfına yaptığı ihanet de protesto etmekti. Mitinge DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Nakliyat- İş Sendikası Genel Başkanı Ali Rıza Küçükosmanoğlu ve diğer sendika yöneticileri de katılarak destek verdi. Nakliyat-İş Sendikası nda örgütlendikleri için işten atılan ve sendikalaşma mücadelelerini işyeri önünde başlattıkları direnişle sürdüren ve 51 gündür direnişte olan Zet Farma İşçileri de mitinge katılarak metal İşçilerine destek oldu. Ayrıca, Ülker Direnişçi İşçileri, direnişte olan Dev Sağlık-İş üyesi Maltepe Üniversitesi Hastanesi İşçileri de mitinge katıldı. Çeşitli siyasi partiler ve kitle örgüleri de mitingde yer aldı. Halkın Kurtuluş Partisi olarak, metal işçisi kardeşlerimize destek olmak için mitinge katıldık. Toplanma noktasına flamalarımız, bayraklarımız ve pankartımızla yürüdük. İşçilerin seslenilmeyecek, vurguncuların vurgun parası üstelik faiz ödenerek iade edilecek... Cumhurbaşkanı na, Tayyipgiller e asla bir eleştiri yöneltilmeyecek. Kimse bunu aklından bile geçirmeyecek! Yeni Türkiye artık böyle bir Türkiye olacak. Bundan başka bir şey değil. Hukuk mu? Adalet mi? Yasalar önünde eşitlik mi? Geçiniz bunları bir kalem... Bunlara gerek yok artık Yeni Türkiye de. Varsa vurgun, yoksa hırsızlık... Geçerli akçe bunlar artık. Ya Tayyipgiller densin ya da düşmansın. İkisinin ortası yok bundan gayrı. Bakın, geçen 17 Aralık ta Konya da meydana gelen başka bir olayı da şöyle anlatıyor Konya Baro Başkanı Fevzi Kayacan: 17 Aralık Gar da yapılan törenler sırasında söz konusu hırsızlık olan bir diyalog sonucunda karakola götürülen bir vatandaşımızla ilgili nöbetçi savcı tarafından ifadesinin alınarak serbest kalması talimatı verilmiş. Ardından bir takım harici girişimler sonrasında vatandaşımız Sulh Ceza Hâkimliğine sevk ettirilmiş ve nihayetinde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştır. Ancak ilk ifadeyi alan nöbetçi savcının tutuklamaya sevk etmemesi nedeniyle yıldırım hızıyla, (Savcı) Recep Altun, zorunlu olmadığı halde Zonguldak iline savcı olarak geçici görevlendirilmiştir. İşte bu! Hukukun, adaletin geldiği nokta bu! Biz Halkın Kurtuluş Partisi olarak, genç M. E. A. yı bu yiğitliğinden, cesaretinden, kararlılığından ötürü kutluyoruz. Ve M. E. A. lar varsa Tayyipgiller e geçit yok! diyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar, ne ederlerse etsinler, hangi hukuksuzluğu, adaletsizliği işletirlerse işletsinler sözümüzü söylemekten, mücadelemizi vermekten vazgeçmeyeceğiz. Tayyipgiller in soygun, baskı ve sömürü düzenini ve bu düzeni koruyan sözde hukuk larını tarihin çöplüğüne göndereceğiz. Vatan aşkını söylemekten korkar hale gelmektense ölmek yeğdir! Ailesine, arkadaşlarına geçmiş olsun dileklerimizi iletiyor, bu yazı hazırlanırken serbest kaldığını öğrendiğimiz M. E. A. yı yeniden aramızda görmenin mutluluğunu dile getiriyoruz. M. E. A. nın mücadelesi mücadelemizidir! HKP Genel Merkezi Birliği Sermayeyi Yenecek, Metal İşçisi Yalnız Değildir, Kahrolsun Sarı Sendikacılık Yaşasın Devrimci Sendikal Mücadelemiz sloganlarımızla metal işçilerine desteğimizi haykırdık. Sarı sendikacılığı protesto ettik. İşsizliği, pahalılığı yaratanın Tayyipgiller İktidarı olduğunu vurguladık. Toplanma noktası olan Gebze Trafo Meydanı na geldikten sonra, buradan yürüyüşle miting alan Cumhuriyet Meydanı na gittik. Yürüyüş sırasında sloganlarımızla halkımıza sesimizi duyurduk. Miting alanında yapılan konuşmalar ve atılan sloganlarda, MESS in dayatmalarına karşı mücadele etme kararlılığı vardı. Metal işkolu grup toplu iş sözleşmesi, aileleriyle birlikte yaklaşık 150 bin işçiyi ilgilendiriyor. Birleşik Metal-İş in MESS le yaptığı görüşmeler uyuşmazlıkla sonuçlanmıştı. MESS metal işçilerine yüzde 3,78 lik bir zammı reva görmüştü. Arabulucu aşamasından da bir sonuç alınamamıştı. Birleşik Metal-İş Genel Başkanı Adnan Serdaroğlu nun verdiği bilgiye göre, Birleşik Metal-İş üyesi işçiler bir süredir mesai eylemi yapıyordu. İşverenlerin yıl sonu teslimatları nedeniyle fazlaca talebi olduğunu, fazla mesai eyleminden rahatsız olduğunu söyleyen Serdaroğlu, sözleşme imzalanana kadar bu fazla mesai yapmama eyleminin devam edeceğini belirtmişti. İşçi Sınıfımız bir yandan, Parababalarının kâr ve sömürü düzeninde inim inim inlerken, diğer yandan da Sarı Sendikacıların ablukasında kan ağlıyor. Uyanan ve mücadele eden İşçi Sınıfımız elbet kazanacaktır İst. Anadolu Yakasından Kurtuluş Partililer

13 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak HKP, Dilipak ın itiraflarını yargıya taşıdı HKP, Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahim Karslı nın açıklamaları üzerine harekete geçti. Karslı, evindeki bir sohbette Abdurrahman Dilipak ın AKP nin bir proje partisi olduğunu ve ABD, İngiltere ve İsrail in desteğiyle kurulduğunu; ABD, İngiltere ve İsrail in AKP den talepleri olduğunu aktadırdığını dile getirdi. Konuya ilişkin HKP, Abdurrahim Karslı, Abdurrahman Dilipak, Ali Bulaç ve Aydın Tümen in tanık olarak dinlenmesini talep ederek Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Dava dilekçesini aşağıda yayımlıyoruz: Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına Suç Duyurusunda Bulunan: Halkın Kurtuluş Partisi Genel Başkanlığı Karanfil Sokak No: 24/15 Kızılay/AN- KARA Vekilleri: Av. Orhan ÖZER, Av. Metin BAYYAR, Av. Ayhan ERKAN, Av. Ali Serdar ÇINGI, Av. Tacettin ÇOLAK, Av. Sait KIRAN, Av. Ayça ALPEL, Av. Halil AĞIRGÖL, Av. Pınar AKBİNA, Av. Doğan ERKAN Ortak adres: Kızılırmak Cad. 7/9 Kavaklıdere/ANKARA Şüpheliler: 1- Abdullah GÜL 2- Recep Tayyip ERDOĞAN 3- Suça karıştığı ortaya çıkarılacak diğer şüpheliler Suç: 1- Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (TCK 302) 2- Temel millî yararlara karşı faaliyette bulunmak için yarar sağlama (TCK 305) Abdurrahim Karslı Cem Özer in +1 TV deki programına konuk olan Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahim Karslı nın açıklamalarından, AKP nin kurulması, daha doğrusu kurdurulması sürecinde, Emperyalist merkezlerin istekleriyle, şüphelilerin Türk Ceza Kanunu nun 302. Maddesinde tanımlanan Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik fi il işlemek şeklindeki Devletin Birliğini ve Ülke Bütünlüğünü Bozmak suçunu ve aynı kanunun 305. Maddesinde düzenlenen Temel Deniz Baykal millî yararlara karşı faaliyette bulunmak için yarar sağlama suçunu işledikleri anlaşılmaktadır. OLAY ÖZETİ 1- Abdurrahim Karslı programda Cem Özer in sorusu üzerine evinde geçen bir sohbetin detaylarına verdi. Karslı, evine gelen bir grup gazeteciyle yemek yedikten sonra partisinin Medya ve Tanıtımdan Sorumlu olan ismi Şeyda Açıkkol un AK Parti ile ilgili düşünceniz nedir? Biz yeni bir parti kurduk, bu parti ile ilgili yaklaşımınız nasıl? sorusunu misafirlere sorduğunu iletti. Karslı nın iddiasına göre, bu soruya konuklarından AKP ye yakınlığıyla bilinen Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak çok çarpıcı bir cevap verdi. Karslı nın iddiasına göre Abdurrahman Dilipak AKP nin bir proje partisi olduğunu ve ABD, İngiltere ve İsrail in desteğiyle kurulduğunu söyledi. İddiaya göre; Dilipak ABD, İngiltere ve İsrail in AKP den talepleri olduğunu ve anlaşmanın şu maddeler üzerinde olduğunu da belirtti: 1. Biz sizi iktidara taşıyalım. 2. Size iktidarda sorun çıkaracakları opere edelim. 3. Size gerekli finansal destekleri getirelim. Abdurrahim Karslı, ABD, İngiltere ve İsrail in isteklerini ise yine Abdurrahman Dilipak ın şöyle anlattığını iddia etti: 1. İsrail in güvenliğini arttıracaksınız önündeki engelleri kaldıracaksınız. 2. Büyük Ortadoğu projesi yani sınırların değişmesi. 3. İslam ın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı olacaksınız. Cem Özer: Böyle kara kutuları var iktidarın. Onlardan biri, sizin de yukarda bahsettiğiniz evinize gelen o 5 konuktan biri. O sohbeti bir daha burada yineler misiniz? Sakınca yoksa ve sıkılmazsanız... AK PARTİ BİR PROJE PARTİSİ- DİR Abdurrahim Karslı: Yok yineleyeyim. Bir grup gazeteci arkadaş, bizim de kurucu arkadaşlarımız ile birlikte benim evimi ziyarete geldiler. Yemek yedik, sohbet ettik. Sohbet esnasında, bizim Medya Ve Tanıtımdan Sorumlu Genel Başkan Yardımcımız Şeyda Açıkkol, bir soru sordu. Dedi ki gazeteci ve hazırda olan arkadaşlara; 1- Ak Parti ile ilgili düşünceniz nedir bu gelinen noktada? (...) Orada muhtelif arkadaşlar vardı, demin yukarıda ismini söylediğim Ak Parti ye çok hizmet eden, fikir babası, halen içinde olan, çok müdafaa eden gazeteci yazar, benimde eskiden beri tanıdığım, düşünce insanı olarak bildiğim Abdurrahman Dilipak da vardı. Hatta benden yaşça büyük olduğu için ben ona ağabey diye hitap ederim. O da orada vardı. Bu soruya mukabil işte insanlar fikrini söylerken o da fikrini söyledi. Dedi ki Ak Parti bende bunu çokta yazdım dedi, saklamaya gerek yok her yerde de bu mevcut dedi. Ak Parti bir proje partisidir dedi. Ne projesi dediler. Bir tarihte, 90 lı yıllarının başından sonra küresel güçler, emperyalist güçler bunun içinde ABD İngiltere İsrail falan Türkiye ye gidip gelmeye başladı. Bizlerle de görüşmeye başladı. Niye gelip gidiyorlardı? dediler. Bundan sonra Türkiye de siyasal İslamcılar ile birlikte çalışmak istiyoruz. Çünkü yükselen trend siyasal İslam. Çünkü, Erbakan hoca ve ekibi gittikçe yükselen trendde puan almaya başlamış. Biz sizinle çalışmak istiyoruz biz anlaşma yapalım yani kendi anlattı. (...) Abdurrahim Karslı: Demiyor tabi. Yani Erbakan hoca bunları kabul etmiyor. Ama Erbakan hocanın ekibi şimdi Ak Parti yi kuranlar bunu kabul ediyor. Bunun içinde de Tayyip Bey ve Abdullah Bey var. Bende vardım dedi o müzakere ekibinin içinde. Hatta insanlar orada garip garip bakınca orada huzurda olan Ali Bulaç Bey de vardı gazeteci yazar. Ali Bey in de haberi var o da biliyor bu ekibi. dedi. Sonra biz bunları yapalım sizden de istediğimiz şu: 1. İsrail in güvenliğini arttıracaksınız önündeki engelleri kaldıracaksınız. 2. Büyük Ortadoğu projesi yani sınırların değişmesi. 3. İslam ın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı olacaksınız. (...) BU PROJE TÜRKİYE Yİ BÖLER Abdurrahim Karslı: Bozalım ve yani o ekonomik bunalımdan siyasi bir bunalım çıkardılar. Ak Parti iktidarı gerçekten projedir. Cem Özer: Tam da çözülmüştü ekonomi Abdurrahim Karslı: Tam da çözülmüştü ekonomi Cem Özer: Kemal Derviş geldi, falan filan Abdurrahim Karslı: Birde işler tersine döndü. Bunu millet yaşadı. Yani bunu Abdurrahman Bey bunu ısrarla söyledi. Ya ben bunu kaç defa yazdım. Zaten Abdurrahiman Dilipak Türkiye bunu yaşadı. Beni de göstererek dedi ki; O zaman ben bu arkadaşa gittim geldim bir hafta anlattım böyle böyle çalışalım diye bu kabul etmedi. Reddetti beni. Doğru. Bana göre öyle bir teklif Türkiye nin bölünmesi, İslam ın tahrip edilmesiydi. Sırf Türkiye nin değil, Büyük Ortadoğu projesi bütün Ortadoğu daki ülkelerin sınırlarının değiştirilmesi, ekonomik imkanların küresel güçlere bağlanması demektir. (...) İSRAİL İN ÖNÜNDEKİ ENGEL- LERİ AKP KALDIRDI Cem Özer: Peki bir şey söyleyeceğim. Ama şimdi İsrail in güvenliğini önünü açmak diyorsunuz. İsrail e en çok kafa tutan ekip. Takır takır kafa tutuyor. Abdurrahim Karslı: Kafa tutuyor dediğiniz zahiren hal böyle. Ama Numan Kurtulmuş un da anlattığı bir şey var. Bende hukukçuyum sizde hukukçusunuz. Biz İsrail e kafa tuttuk. Ama bütün uluslararası kurum ve kuruluşlarda engelleri önlerinden kaldırdık. Bugün kaldırdık. Bir sürü kuruluşlarda mesela ortak olamayacağı birçok kuruluşlarda biz veto hakkımızı kullanmadık geldi ortak oldu. İsrail deki yasak olan silahların üretimi var mıdır yok mudur filan diye biz tekini istemedik Türkiye olarak. Ondan da öte biz fiilen de İsrail önündeki engelleri kaldırdık. AKP NİN SAYESİNDE İSRAİL ELİNİ KOLUNU SALLAYARAK GE- ZİYOR Cem Özer: Nasıl kaldırdık Abdurrahim Karslı: Hamas en büyük engeldi biz tahrik ettik ettik İsrail Hamas ı dümdüz etti. Cem Özer: Yani Hamas şimdi Abdurrahim Karslı: Efendim akıllı insan ne düşünür. Şimdi İsrail e karşı iki tane kuvvet var. 1. Filistin Kurtuluş Örgütü 2. Hamas. Filistin Kurtuluş Örgütü uluslararası camiada meşru organ kabul ediliyor. Bir de Hamas var. Bütün uluslararası camia da şunu terör olarak kabul ediyor. Biz bunu Ali Bulaç tahrik etmek yerine madem bizim sözümüzü dinliyor bizde kuvvetliyiz ağabeyiz, ne der insan siyaseten, siz kendinizi fes edin nasıl olsa uluslararası illegal bir örgüt olarak kabul ediyorsunuz, şu Filistin Kurtuluş Örgütünü iştirak edin. Zaten eninde sonunda birleştiler. Dolayısıyla buna kuvvet verip bununla iştirak etse biz meşru bir organı müdafaa edecektik. Biz öyle yapmadık. Verdik gazı Hamas a Gazze ye gidiyoruz diye, gidebildik mi? 3 kişi öldürdüler diye binlerce kişiyi İsrail e öldürttük. Bunu beraber yaşadık. Yani ağaç meyvesini verdi diyorum. Biz gidecektik oraya ambargoyu kaldıracaktık, Mavi Marmara Gemisi ni gönderdik insanlar öldü. Ne oldu? Sonuca bakmamız lazım. One Munite demekle bu işler hallolmuyor. Numan Kurtulmuş un da ifadesiyle, hukuken önlerini açtık bütün kurum ve kuruluşlarda. Önlerindeki engelleri kaldırdık. Hamas ı mahvettik. Mısır ı darma duman ettik. En çok kafa tutan Suriye yi yerle yeksan ettik. Bunu dışında da Ürdün, Libya hepsi yok şu anda. Yani İsrail artık elini kolunu sallayarak geziyor. Güvenliğini arttırdık. Lütfen Ak Parti nin getirdiği neticeyi dinleyin. İçerde PKK yı makbul ve mübarek yaptı. Dışarıda da İsrail in önünü açtı. İslam adına da bir sürü terör örgütü icat etti. ( odatv.com/vid_video.php?id=8d51h) 2- İşte bu görüşmenin basına yansımasının ardından, Abdurrahman Dilipak, Abdurrahim Karslı nın sözlerine açıklık getirdi: Merkez Partisi genel Başkanı Abdurrahim Karslı +1 TV de Akit gazetesi yazarı ve AKP ye yakınlığıyla bilinen Abdurrahim Dilipak ın AKP bir proje partisi. ABD, İngiltere ve İsrail in desteğiyle kuruldu şeklinde ifadeler kullandığını iddia etmişti. Bu sözler üzerine Abdurrahman Dilipak, konuyu köşesine taşıdı. Dilipak yazısına, Son bir kaç gündür sosyal medyada bir haber dolaşıyor. A. Karslı nın bir tv kanalı ve özel sohbetlerindeki açıklamalarının basına yansıyan şekli ile, AK Parti nin ABD tarafından kurdurulduğu şeklinde bana atfen bir iddia dolaşıyor. İşin aslı, her zaman yazdığım söylediğim gibi diyerek başladı. Dilipak, söz konusu ifadelerin Cemaat in AKP yi desteklemesiyle ilgili olduğunu belirtti. Dilipak ın yazısının konuya ilişkin bölümü şöyle: İşin aslı, her zaman yazdığım söylediğim gibi, Paralel yapının AK Parti yi desteklemesi ve AK Parti ye dayatılan BOP projesi ile ilgili. AK Parti yi projenin siyasi ayağını oluşturması için destekleyeceklerdi. Bunun da maksadı İsrail in varlık ve güvenliği açısından sorun teşkil etmeyen, Batı değerler sistemi ve siyasası için risk oluşturmayan, alameti farikaları yok edilmiş bir din icat etmek ve ABD nin, NATO nun askeri ve stratejik hedefleri ile uyumlu bir siyaset ve din algısı üretmekti. Bu maksatla bunların abileri 90 ların başında benim de kapımı çaldılar. Ben bunu 91 de, 93 de açıkladım ama insanlar komplo olarak gördüler ( odatv.com/n.php?n=akp-aslinda-nasil-kuruldu ) 3- Tüm bu söylemlerin ardından, kendisinin tanık gösterilmesinin üzerine Ali BULAÇ köşesinde şu itirafları kaleme aldı: AK Parti bir proje miydi? Geçenlerde Merkez Parti Genel Başkanı Abdurrahim Karslı, +1 TV ye verdiği röportajda Abdurrahman Dilipak ın, AK Parti nin bir proje olarak ABD, İngiltere ve İsrail tarafından kurulduğunu iddia ettiğini, kuruluşuna destek veren güçlerin, şu üç şeyi talep ettiğini söyledi: 1. Biz sizi iktidara taşıyalım. 2. Size iktidarda sorun çıkaracakları opere edelim. 3. Size gerekli finansal destekleri getirelim. AK Parti den istenenler de şunlardı: a. İsrail in güvenliğini artıracaksınız, önündeki engelleri kaldıracaksınız. b. Büyük Ortadoğu Projesi yani sınırların değişmesi. c. İslam ın yeniden yorumlanmasında bize yardımcı olacaksınız. Bu konuyu yazmamın iki sebebi var: İlki, Sayın Karslı beni de şahid gösteriyor. Konu sosyal medyada yer aldıktan sonra doğru olup olmadığını soran onlarca aldım. Yine yazmayacaktım ama Dilipak, Rotahaber den Ünal Tanık a konuşulanları teyid edince yazmaya karar verdim. İkincisi, AK Parti hükümetinin neden Batı yla bozuştuğunu anlamak için artık bunları yazmak lazım. Evet, o toplantıda vardım, 40 senedir tanıdığım Abdurrahman Dilipak, bunları ifadelerde bazı değişiklikler olsa da- anlattı. Mesele şu: 1998 lerden başlamak üzere Amerikalılar, sıklıkla bizlerle görüşmeye başladılar. Biri gidiyor, üçü geliyordu. Sordukları şuydu: Türkiye de dindar zemini kuvvetli bir iktidar mümkün mü? Ben ana fikir olarak şunları söylüyordum: Türkiye de İslami-muhafazakâr aktörlerin belirleyici rol oynadığı bir döneme giriyoruz. Kronikleşmiş sorunlarımızı eski zihniyetle çözemeyiz; bölge gibi Türkiye de yeniden şekillenmek durumunda, Batı İslam a, Müslümanların hayat tarzına ve kaynaklarına saygı göstermelidir. Batı ile savaşmak zorunda değiliz ama Batı nın süren tahakküm ve hegemonyası altında Ortadoğu böyle devam edemez. İsrail sınırlanmalı, rejimler demokratikleşmeli, kaynaklar adil dağıtılmalı, İslam ın cevaz verebileceği siyasetlere engel olunmamalı. Ancak ne aktivisttim ne siyasi bir hevesim vardı. Dilipak ise çok hareketli, aktif bir arkadaşımız. Tanıyanlar bilir, her konuda projesi var. Yeni dönemde Türkiye için mümkün bir siyasi proje hazırladı, bundan hayli saygın kişilere bahsetti. Ve onun ifadesine göre Ankara da birilerine çalıştığ dosyayı verince, Amerikalıların görüşme trafiği değişti, bir süre sonra Dilipak, projesinin bazı değişiklikler le AK Parti olarak ortaya çıktığını gördü. Bundan sonrası hepimizin malumu! Amerikalılar, ikna edebilselerdi söz konusu projeyi Erbakan hocaya uygulatmayı düşünüyorlardı, ancak o reddetti Erbakan hoca vefatından önceki son görüşmemizde AK Parti nin nasıl kurulduğunu uzun uzun anlattı, elindeki bazı belgeler bana gösterdi; Ertan Yülek Bey şahittir. ( 4- Yukarıdaki beyanlar, AÇIKÇA şüphelilerin, Türk Ceza Kanununun 302. Maddesinde tanımlanan Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymaya veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik fi i işlemek ve aynı kanunun 305. Maddesinde düzenlenen Temel millî yararlara karş faaliyette bulunmak için yarar sağlama suçunu işlediklerini ortaya koymaktadır 305. Maddenin 4. Fıkrasında ifade edildiğ üzere Temel milli yararlar deyiminden; bağımsızlık, toprak bütünlüğü, milli güvenlik ve Cumhuriyetin Anayasada belirtilen temel nitelikleri anlaşılır. ABD, AB Emperyalistler ve Maşaları İsrail in BOP projesi ve onun Türkiye uzantısı olan Yeni Sevr projesinin Türkiye toprakları üzerindeki amacı, Türkiye y en az 3 parçaya bölmektir. Bunu da en iy Ilımlı İslam projesiyle yapabileceklerin bilmektedirler. İşte AKP nin bu amaçla kurulmasın sağlayan şüpheliler, emperyalistlerin bu suçlarına araç olmuşlar, suçun Türkiye deki icracısı olmuşlardır. Emperyalistlerin amaçları doğrultusunda AB-D Emperyalizminin egemenliğ demek olan BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) nin Eşbaşkanlığını yapmak (Tayyip Erdoğan ın kendi ikrarıdır aynı zamanda) devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı devletin egemenliği altına sokmak eyleminin sübutu anlamına gelmektedir. Yine toprak bütünlüğü nün ve bağımsızlığın aleyhine olan bu projeleri hayata geçirmek Temel milli yararlar aleyhine faaliyette bulunmak suçunu da oluşturmaktadır. Yukarıda aktarılan sözlerin sahipleri olan Abdurrahim KARSLI, Abdurrahman Dilipak, Ali BULAÇ ve Abdurrahim KARSLI nın tanık olarak gösterdiği Aydın TÜMEN in tanık olarak dinlenmesiyle, suç tam olarak aydınlanacaktır. 5- CMK Madde 160/1 uyarınca Cumhuriyet savcısı, kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen İŞİN GERÇEĞİNİ araştırmaya başlar. Ceza Muhakemesi Kanunu nun 161/1 fıkrası uyarınca Cumhuriyet Savcısı her türlü araştırmayı yapabilir; yukarıdak maddede yazılı sonuçlara varmak için bütün kamu görevlilerinden her türlü bilgiy isteyebilir. Yine aynı kanunu 161/4 emredici hükmü çerçevesinde Diğer kamu görevliler de, yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ihtiyaç duyulan bilgi ve belgeleri talep eden Cumhuriyet savcısına vakit geçirmeksizin temin etmekle yükümlüdür. Şüphelilerin olay tarihinde herhangi bir yasal dokunulmazlıkları bulunmadığı gibi eylemlerinin sonradan seçildikleri kamu görevleriyle de ilgisi yoktur. Bu nedenlerle, haklarında kamu davası açılması için bir hukuksal engel olmadığı gibi, bilakis CMK nin emredici hükümleri karşısında Cumhuriyet Savcılığının olayı soruşturma yükümlülüğü bulunmaktadır. Sonuç ve İstem: Abdurrahim KARSLI Abdurrahman Dilipak, Ali BULAÇ ve Abdurrahim KARSLI ve Aydın TÜMEN in tanık olarak dinlenmesiyle, şüphelileri hakkında atılı suçlardan iddianame tanzimiyle cezalandırılmalarının sağlanmasını bilvekale arz ve talep ederiz. Suç Duyurusunda Bulunan Halkın Kurtuluş Partisi Vekilleri Av. Metin Bayyar Av. Sait Kıran

14 14 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak 2015 Çözüm Süreci ve Ordu Üzerine Baştarafı sayfa 16 da 1946 senesinde ben Samsun Tümeninin Kurmay Başkanı iken Türkiye nin dış siyasetinde Sovyetler le aramız hiç iyi değildi (Bunda bazı Batılı devletlerin teşvikleri de vardı). Bir ara Rusların Samsun a bir çıkartma yapacakları ve oradan da Merzifon üzerinden kestirme yolla Başkent Ankara ya yürüyecekleri haberi alındı. Tümence şehir içini terk ederek Samsun a hakim tepeler üzerinde mevzilendik ve 3-4 gece sabaha kadar Sovyet çıkarmasını bekler olduk ve silahlara mermiler sürülmüştü. Hatta bir gece ben gözetleme nöbetinde beklerken sabaha karşı denizde yanıp sönen ışıkları görerek Tümen Kumandanımızı uyandırdım, galiba geliyorlar telaşına kapıldık. Az daha tetiklere basılacaktı. Sonra anlaşıldı ki, karanlıkta denize açılan bizim Karadenizli balıkçılar imiş. (Sıtkı Ulay, Giderayak, Milliyet Yayınları, 1996) Ne diyelim? Karadenizli balıkçıların verilmiş sadakası varmış! Yurtsever, aydın subayların bile bu zokayı yutması düşündürücü Orduya Amerikan nüfuzu, bu derece gerçeklerden uzaklaşmış subaylarımızı olayları daha da göremez hale getirdi. Öyle ki, Amerikancı DP iktidarını düşüren yurtsever 27 Mayısçı subayların ilk açıklamaları Bütün ittifaklarımıza ve taahhütlerimize sadığız. NATO ve CENTO ya inanıyoruz ve bağlıyız oldu. Daha sonra, CIA güdümlü Kontrgerilla veya Özel Harp Dairesi nin operasyonları sayesinde Türk Ordusu na en büyük darbeler vuruldu: 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980 Faşist Darbeleri. Bu darbelerle ordu içindeki ilerici askerler tasfiye edildi. Ayrıca, ordunun halk gözündeki itibarı yerle bir oldu. Bu tasfiyelere rağmen Türk Ordusu ndaki ilerici gelenek yok edilemedi. Sovyetler in dağılması, Sovyet tehdidi kandırmacasını doğrudan doğruya ortadan kaldırdı. Bu sayede ordu subayları az çok gerçekleri görebilir oldular. İlerici gelenek aktive oldu; 28 Şubat 1997 de Milli Güvenlik Kurulu kararlarıyla başlayan süreç gerici dinci gidişe dur deme çabasıydı. Tayyipgil iktidarıyla orduya saldırı bir kez daha hız kazandı. Çuval geçirme olayı, psikolojik operasyonlar (psikolojik harp) ve arkasından gelen Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Fuhuş vb. düzmece operasyonlarla ordu yıpratıldı, yüzlerce ilerici subay tasfiye edildi, ordunun başı Tombalak Paşa larla bağlandı. Şu önemli noktayı da belirtelim: Tayyipgil ile Fetogil savaşı sonucu salıverilen Ergenekon ve Balyoz tutukluları yanıltmasın. Orduya saldırı hâlâ sürüyor. Sürmek zorunda. Çünkü emperyalist çözüm için Türk Ordusu nun enenmesi (iğdiş edilmesi) şart. Yasal değişiklikler İç Hizmet Kanunu. Tayyipgil yukarıdaki tertiplerin dışında bazı yasal değişiklikler ile orduyu etkisiz bırakmaya çalıştı. Bunların başında ordunun İç Hizmet Kanunundaki değişiklik geliyor. Tayyipgil, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) İç Hizmet Kanununun 35. maddesinde TSK nin görevini tanımlayan Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş olan Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır ifadesi değiştirildi. Amaç, ordunun Türkiye Cumhuriyeti ni kollama ve koruma görevini ortadan kaldırmaktı. Yeni ifade şöyle oldu: Silahlı Kuvvetlerin vazifesi; yurt dışından gelecek tehdit ve tehlikelere karşı Türk vatanını savunmak, caydırıcılık sağlayacak şekilde askeri gücün muhafazasını ve güçlendirilmesini sağlamak, TBMM kararıyla yurtdışında verilen görevleri yapmak ve uluslararası barışın sağlanmasına yardımcı olmaktır. Bu sayede Tayyipgil, akıllarınca iktidarlarını garanti altına aldılar ama asıl önemlisi çözüm süreci nde ordunun Cumhuriyet i koruma ve kollama görevi ortadan kaldırılmıştı. Tabiî ki emperyalizm ve Amerikancı Kürt Hareketi bu değişikliği görüp sinsice ellerini ovuşturdular. Olağanüstü Hal Valileri. Yeni yılın Ocak ayında ise valilere olağanüstü yetkilerin verileceği belirtiliyor. Tüm valiler, 81 ilin 81 valisi de, olağanüstü hal valisi haline getiriliyor. Bu hem Tayyip Diktatörlüğü nün pekiştirilmesi, hem de askerin iç güvenlikten tasfiyesi anlamına geliyor. Jandarmanın Tasfiyesi. Bu yasal değişikliklerin tamamlayıcısı jandarmanın tasfiyesi olacak. O jandarma ki, özellikle kırsal kesimde ordunun halkla bağını kuran başlıca ordu birimidir. NATO ya bağlı değildir (Benzer şekilde NATO ya bağlı olmayan tek ordu olan 4. Ordu nun, Ege Ordusu nun da tasfiyesi gündemde). TSK nin 1/3 ünü oluşturan, yaklaşık 200 bin kişilik bir askeri güçtür jandarma. İşte bu jandarma gücünün Jandarma Genel Müdürlüğü olarak İçişleri Bakanlığına bağlanması için yasal hazırlıklar yapıyor Tayyipgil. Böylece sadece kendine bağlı bir sivil güç oluşturuyor. Polisten farkı kalmayacak. Zaten daha başlangıçta 60 bin jandarma personelinin polis yapılacağı belirtiliyor. Kaldı ki, polis gücünü de artırıyor ve polisi ağır silahlarla donatıyor Tayyipgil. Bu değişiklikler, bu silahlı güçlerin halkımıza karşı kullanılacağı anlamına gelir. İktidarlarını korumak, emperyalist politikaları sürdürmek için böylesine acımasızlar. Bu değişiklikler Amerikancı Kürt Hareketi tarafından da alkışlanıyor. Aslında Oslo görüşmelerinde dile getirilen Jandarmanın bölgeden çekilmesi teklifi bu şekilde yerine getirilmiş oluyor. Kürt coğrafyasında onlarca jandarma karakolu kapatıldı. Bu süreç batıda da sürüyor. Süreç basına yeterince yansımasa da fiilen yürütülüyor. İşte Sakarya dan bir haber: JANDARMA TEŞKİLATI KAL- KIYOR İçişleri Bakanlığı tarafından düzenlenen çalışmada özellikle Sakarya, İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa gibi büyük şehirlerde jandarma teşkilatlarının kaldırılması da öngörülüyor. Bu kararın gerekçesi olarak ise jandarmanın görev yaptığı noktalarda polisin zaten gerekli hizmeti verdiği ve ekstra bir güvenlik biriminin bulunmasına gerek olmadığı yönündeki görüş belirtiliyor. VALİLİK KARARI Sakarya da bu uygulama ise kademeli olarak başladı. Serdivan Kazımpaşa bölgesinde artık sorumluluk polise geçiyor. Akyazı, Hendek, Geyve, Taraklı, Karasu ve Kaynarca gibi bölgelerde bulunan jandarma karakolları da bir yıla kadar tamamen kapanmış olacak. Kazımpaşa da polisin yetkilendirilmesiyle başlayan uygulamada böylelikle ilk adım atılmış oldu. ( com/haber/78498/guvenlik-artik-emniyete-geciyor.aspx, 3 Kasım 2014) Kurtuluş Savaşında Jandarma. Kurtuluş Savaşı günlerinde jandarma gerek Ege de, gerekse doğuda daha Yunanlıların işgali başlamadan, Teşkilat-ı Mahsusa ile birlikte direniş hareketinin temel unsuru olmuştur. Ege de: İzmir jandarma kuvvetleri genellikle direnişten yanadır. Eski Jandarma Komutanı Albay Avni Paşa (Paşa ve sonra milletvekili) Adana Ermeni sürgününden sanıktır, aranmaktadır. Yüzbaşı Sarı Edip (Efe), bölgedeki Rum ve Ermeni eylemlerine karışmış atak bir subaydır, tutuklanması istenmektedir. Bu jandarma subayları, Celal Bayar ile birlikte Küçük Menderes havzasına çekilmeyi ve beklenen Yunan istilasına karşı direnişi hazırlamayı daha Mart ayında kararlaştırırlar ve faaliyete koyulurlar. Yüzbaşı Arap Nuri, Yüzbaşı Hüsamettin, Ahmet Rıfat Kemerdereli, Fethi vb. gibi daha birçok jandarma subayı, milli direnişte duraksamasız yer alırlar. Duraksamalar gösteren Yüzbaşı Tahir Özerk, Ödemiş te ilk direnişin başına geçer. (Doğan Avcıoğlu, Milli Kurtuluş Tarihi, Cilt 3, 1995, s. 1177) Erzurum da: Atatürk Samsun dan çıkıp Erzurum a yol alırken Sıvas ta yalnız kalır. Hatta İtilafçıların karşıt tertipleri ve Ali Galip in (Padişahçı Elazığ Valisi Kurtuluş Yolu) kuşkulu durumu karşısında acele Sıvas tan ayrılır. Sıvas ta çekingen, fakat İttihatçı bir Valiye rastlaması yine de bir şanstır. Atatürk, Erzurum da yakınlığı, Ermeni olaylarına iyice karışan İttihatçı fedai subaylardan Küçük Kazım dan görür. Kazım ve Cevat Dursunoğlu delegelikten istifa ederek yerlerini Atatürk e ve Orbay a (Rauf Orbay K. Y.) bırakırlar, silahlı direnişin gelişmesini sağlama yolunda çaba gösterirler. Dursunoğlu, İttihatçı suçlular dan Jandarma Binbaşısı Küçük Kazım ın Erzurum direnişine nasıl hız kazandırdığını anılarında açıklar: Erzurum da bir silahlı direniş azmi vardır, ama yine de direniş felaketli olur diye korkulmakta ve örgütlenmede çok gevşek davranılmaktadır. 10 Mart 1919 da İstanbul merkezine bağlı Erzurum Müdafaa-i Hukuk u kurulur, fakat Dernek bir faaliyet gösteremez. Hükümeti kuşkulandırabilecek her hareketten kaçınılır. Başkanlığa İstanbul Meclisinde bulunmuş olan daha sonraki Heyet-i Temsiliye üyesi Hoca Raif Efendi getirilirse de, Dernek bir kıpırdama gösteremez. Teşkilat-ı Mahsusa dan kellesi tehlikede Küçük Kazım gelince durum değişir. Dursunoğlu, Kazım ın gelişini şöyle yazar: Tam bu sıralarda, Martın sonlarına doğru, Küçük Kazım Trabzon dan Erzurum a geldi. Kazım, Erzurum un her sınıf halkını yakından tanıdığı gibi, herkes de onu biliyordu ihtilallerine adı karışmış, Meşrutiyet in başında Ömer Naci ile birlikte İran İhtilalcilerine yardıma gitmiş, buradan döndükten sonra da İstanbul da kendisine sorumlu sekreterlik de (katib-i mes ul) verilerek Muş Jandarma Komutanlığına gönderilmişti. O zamanlar Muş ta ve Van da azgınlaşan Taşnak komiteleri ile çok keskin ve başarılı mücadelelerde bulunmuş ve böylece siyasi örgütçülük niteliklerini geliştirmiş olan Kazım, savaşında Van ve Erzurum cephelerinde büyük işler başarmış, Kargapazarı savaşlarında kahramanlıklar göstermişti. Erzurum düştükten sonra, Giresun bölgesinde Pontusçularla uğraşmış ve bu çetin ödevi kısa zamanda başarmıştı. Zeki ve tecrübeli bir politikacı, cesur ve atılgan bir asker olan Kazım ın Erzurum a gelişi daha ilk gününden işe bir hamle verdi. Kazım, Erzurum a vardığının ertesi günü bana geldi Zamanın çok nazik olduğunu ve halkı toplamak için esaslı hareketlere geçmek gerektiğini, bunun için de her şeyden önce, memleketteki aydınların ve sözü geçen kişilerin örgütlerle ilgilerinin sağlanmasının gerektiğini anlattı. Bu düşüncelerde birleştik. Kazım, memlekette doktor, baytar, hukukçu, tarımcı, öğretmen gibi aydınlardan ve esnaf arasında sözü geçen hemşehrilerden elli-altmış kişilik bir liste yapmıştı. Bunları biraraya toplayarak, fikir ve hizmetlerinden yararlanmak gerekti. Ben Müdafaa-ı Hukuk a bu öneriyi yapmayı üzerime aldım Geniş ve toplantılara elverişli evde ilk toplantımızı yaptığımız gün Kazım la konuştuğumuz fikirleri derneğe açtım. Arkadaşlar derhal kabul ettiler. Meğer Kazım, benimle konuştuğu gibi Başkan Raif Efendi ile, Süleyman ve Hüseyin Avni Beylerle de ayrı ayrı görüşerek onları da inandırmıştı. İki üç gün sonra Kazım ve Necati de (Albayrak) içinde olmak üzere, listedeki hemşehrileri çağırdık Hükümette görevi olan bir iki arkadaşla yaşları ilerlemiş olanlar çekildiler. Yerine gizli oyla Kazım, Necati seçildiler. Böylece daha türdeş bir yönetim kurulu meydana geldi. (Doğan Avcıoğlu, agy, s ) Bu bilgiler, sıcak savaş döneminde jandarmanın halkı nasıl kolayca örgütlediğinin göstergesi. Ordunun halkla bağıdır jandarma ve bu bağ jandarma tasfiye edilerek kırılıyor, ordu izole ediliyor. Bedelli ve Profesyonel Ordu. Ordunun izolasyonunda diğer bir Tayyipgil saldırısı Bedelli Askerlik olayı ve Özal döneminden beri pek dilden düşürülmeyen Ordunun Profesyonelleştirilmesi oldu. Yeni çıkan yasayla 18 bin lira bastıran hiç askerlik yapmadan, kışlaya adım bile atmadan, banka dekontunu göndererek, Tayyip in deyişiyle askerlikten yırtmış oluyor. Yaratılan bu eşitsizlik, orduya vurulmuş en büyük darbelerden biridir. Ordunun bütünlüğü kaybolur çünkü, disiplin yiter. Bedelli uygulaması olan orduda asker savaşmaz. Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı günlerinde bedelli uygulamalarına veya askerlikten yırtma çabalarına kesinlikle karşıdır. Savaş sırasında, 1921 yılında Konya da bir medreseyi ziyarete gider. Medresede askerlikten muaf oldukları gerekçesiyle askere gitmek istemeyen medrese öğrencilerini ve hocalarını şiddetle kınar. O zaman gezide Mustafa Kemal in yanında bulunan Sovyet Büyükelçisi Aralov un anılarından okuyoruz: Ne o, yoksa sizin için medrese, Yunanlıları mağlup etmekten, halkı zulümden kurtarmaktan daha mı değerlidir? Millet kan içinde yüzerken, halkın en iyi çocukları cephelerde dövüşür, yurt için canlarını feda ederken, siz burada, genç, sapasağlam delikanlıları besiye çekmişsiniz. Bu asalakların askere alınması için hemen yarın emir vereceğim. (S. I. Aralov, Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Anıları, Yenigün Haber Ajansı 1997, s ) Bedelli, Osmanlı da da vardı. Fatih zamanında bile zenginler açıkça olmasa da bedeli çağrıştıran uygulamalara giriyorlardı. Halil İnalcık tan aktaralım: Bursa da Hoca İbrahim adlı bir zengin, 1476 yılında Fatih Sultan Mehmed in Macarlara karşı seferinde ol gazanın sevabında ben dahi bile olayın diye 20,000 akça ile 20 süvariyi ulufe ile tutmuş ve sefere göndermiştir. (Halil İnalcık, Devlet-i Aliyye, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları 2009, s. 25) İyi iş! Bir taşla iki kuş. Hem askerlikten yırtma, hem de büyük sevap kazanma! Düyun-u Umumiye kıskacındaki Osmanlı nın züğürtlemesi nedeniyle hemen I. Emperyalist Savaşı arifesinde çıkardığı bedelli askerlik yasasına göre (8 Ağustos 2015), sadece Hıristiyanlar değil, 30 altın getiren Müslümanlar da vatan hizmetinden bağışlanır. Böylece, yarım milyondan fazla şehit verilen I. Emperyalist Savaş ta zengin Müslümanların keyfi yerinde kalır. Halkımızın bugün hâlâ dillerde olan Sefer tası bakırdandır Yemen yolu çamurdandır Zenginimiz bedel öder Askerimiz fakirdendir ağıtı, o günlerden kalsa gerek. Bugün Tayyipgil in amaçlarından birisi de bu. Bütçeye katkı. Daha çok gelir edde edebilmek için 2011 de çıkarılan bedelli yasasına göre 30 bin TL ve 21 gün askerlik şartını gevşeterek bugünkü haline dönüştürdüler. Ama daha da önemlisi, bedeli düşürerek daha çok vatandaşın askerlikten yırtmasına yol açtılar. Bir taşla iki kuş ama bu da orduya büyük bir darbedir. Profesyonel ordu ve böylece ordunun küçültülerek tasfiyesi de yıllardan beri gündemde ama henüz göze alamadılar. Bu çok daha tehlikeli ve büyük bir darbe olur orduya. Çünkü ordunun halkla bağı tümüyle koparılacaktır böylece. Ordu mensupları, tıpkı ABD nin Irak ta, Afganistan da vb. kullandığı güvenlik şirketlerindeki vahşi, insanlıktan çıkmış, acımasız sözde askerlere dönüşür çünkü. Bugün hükümetin güdümünde olan ve kınadığımız polis gücünün bile gerisine düşer. Bu değişikliği kısa zamanda yapabilmeleri şimdilik zor görünüyor. Ama emperyalizmin, dolayısıyla Tayyipgil in gündeminde olduğu kesin. Profesyonel ordu girişimlerinin öncüsü ise AB ülkelerine benzeme bahanesiyle dayatılan Sözleşmeli Sınır Birlikleri Projesi dir. Projeye göre bu birliğin personeli, Polis Akademisi nde yetiştirilecek, Emekli subay ve astsubaylardan faydalanılacak, hatta basında yazanlara göre Jandarma nın önce bir kısmı, daha sonra da tamamı doğrudan buraya geçirilecek ve TSK bünyesinden çıkarılacak. Bu yolla NATO ya bağlı olmayan tek kuvvetimiz jandarmanın zamanla mevcudu azaltılacak ve sınır birliklerinin sayısı artırılarak oluşan bu hükümete bağlı kuvvet, bütün sınırları TSK dan devralacak. Buna göre, Kara Kıvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığı, Yunanistan ve Bulgaristan kara sınırlarından 5, Gürcistan, Ermenistan, Azerbeycan ve Suriye sınırlarından ise 10 yıl içinde çekilecek. (Oktay Yıldırım, Mehmetçik, Kaynak Yayınları, 2011, s. 232) Ordu böylesine küçültülür, vahşice budanır ve zayıflatılırken polis gücü tersine sayıca ve donanımca güçlendirilir. Polis temel ve güvenilir güçtür. Tayyip e göre Emniyet teşkilatı statükonun bekçisi değil, değişimin öncüsüdür. Ancak daha sonra dili sürçüyor olsa gerek: Totaliter idaresinin ileri demokrasinin öncüsüdür. diyor (Zaman, 2 Şubat 2011). Ve koca, 300 bin kişilik polis gücü askerlikten muaf tutulur. Bütün bunlar da Tayyip Diktatörlüğü nün gereğidir ve orduya darbedir. Bunların dışında 50 bin kişilik bir profesyonel ordunun kurulma girişimlerinin olduğunu da basından öğrendik. Ordunun klasik yapısını bozmaya yönelik bu girişim de 8 Haziran 2011 tarih ve sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sözleşmeli Erbaş ve Er Yönetmeliği ile yürürlüğe girdi. Profesyonel ordu halkımız için de, komşu halklar için de büyük tehlikedir. Eğer şu an Türk Ordusu nun klasik yapısı yerine profesyonel bir ordu olsaydı, Tayyip çok rahat Suriye ye girerdi. Özal zamanında 1 koyup 3 alma kandırmacasıyla orduyu Kuzey Irak a sokma girişimini zamanın Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay ın önlediğini unutmuyoruz. Sonuç: Ne yapsanız kâr etmez! Normaldir. Emperyalizm ve yerli işbirlikçilerinin orduya saldırması normaldir. Tıpkı Mustafa Kemal in 31 Temmuz 1920 de Afyonkarahisar Kolordu Karargâahını teftişi sırasında söyledikleri gibi Ordunun ruhu zabitandır (subaylardır). Düşmanlarımız herkesten evvel onları öldürür. Onları aşağılar ve hor görürler. Bu anlamda orduya saldırı normaldir diyoruz. Ancak Tayyipgil-Fetogil çatışması nedeniyle askerlerin ve aydınların salıverilişlerini Zafer olarak nitelemek körlük, hatta halka ihanet olur. Nitekim, Mustafa Kemal aynı konuşmasında şunu da söylemiştir: Allah göstermesin milletin istiklali ihlal edilirse bunun vebali zabitana ait olacaktır. Emperyalist destekli Tayyip Diktatörlüğü nün orduya nasıl zarar verdiğini gördük. Ancak, buna rağmen Türk Ordusu tümüyle dağıtılmadan Tayyip rahat edemez, edemeyecektir. Çünkü, Türk Ordusu kurucu ordudur. Cumhuriyet i kurmuştur. Kurarken devlet ve millet ile bütünleşmiştir. Ordu mensupları büyük çoğunlukla halk çocuklarıdır. Ve Türk Ordusu nun yüzyıllardır süren, devlet bunalıma girdiğinde, gericilik azıttığında devreye giren, sorunu en azından o an için çözen (27 Mayıs, 28 Şubat gibi) ilerici bir geleneği vardır. Türk Ordusu, Tayyipgil in düşlediği gibi bir derebeylik ordusu (Sultan Ordusu, kaldı ki o Sultan Ordusu nun bile ilerici damarı yok edilememiştir) veya emperyalist ülkelerin gerici orduları ya da sömürge ordusu yapısına kolayına sokulamaz. 12 Mart ve 12 Eylül Faşist darbelerine ve bugünkü Tombalak Paşa lara rağmen bu böyledir. Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı günlerinde Sovyetler ile yapılan görüşmelerde Sovyet Generali Frunze ye şöyle der: Bildiğiniz gibi eski ordumuz mütarekeden sonra silahsızlandırılarak dağıtılmıştır. Yine bildiğiniz gibi, ordu Sultanın ordusu idi ve onun iradesini yerine getirir, yalnızca onu tanırdı. Bu ordu günde üç kez padişahım çok yaşa diye bağırmak zorundaydı. Yeni orduyu tamamen yeni prensipler ve temeller üzerine kurduk. Bu ordu, eski ordunun halkın davasına sadık kalmış kısımlarından ve emekçi köylü kitleleri arasından toplanan kişilerden oluşturulmuştur. Biz bu orduyu kurarken yalnızca tek bir amaç güttük. Bu da, bu ordunun Sultan ordusu değil halk ordusu olması, tek tek bireyleri değil, bütün halkın menfaatlarını savumasıdır. (Aktaran Oktay Yıldırım, agy, s ) Türk Ordusu emperyalist güdümlü sömürge ordularından da, ortaçağcı derebeyi ordularından da farklıdır. Kendisine oynanan oyunları bozabilir. Bunun yolunu da Kıvılcımlı Usta gösteriyor: Bilinçli Halk Ordusu olmak! Türkiye nin Finans-Kapital zümresi, Tarihçil Devrimler gelenekli ve daha dün Milli Kurtuluş savaşı yapmış Türk Ordusu nu, Kore Savaşı gibi uzak serüvenlerde Sömürge Ordusu yapmayı denedi. Türk askeri, Emperyalist lüks imtiyazı içinde yaşayan Amerikan askerine Hanım adını takarak döndü. O basit Hanım sözcüğünün çok yanlı derin anlamlarını, Türk olmayan bilemez. Finans-Kapital, antika Moskof, modern Gomoniz korkuluğunu var gücüyle sömürerek Türk Ordusu nu NATO vb.ne katarken Hanım laştıracağını umdu. Ekonomice ve Sosyalca bunun olanağı yoktu. Ne Türkiye genlikli, refah bir modern kalkınmış ekonomi temeline sahipti; ne de Finans-Kapital oturaklı ve tutarlı bir kapitalist sınıfının bütünlüğünü ve kendince haklılığını, meşruluğunu temsil ediyordu. O yüzden Türk Ordusu gerek maddesi, gerek ruhuyla, Finans-Kapitalin ne imtiyazlı metropol kastı, ne sömürge aylıklı askeri olamadı. 27 Mayıs bu ekonomik ve sosyal Kritik durumu gidermek yerine büsbütün açığa vurdu. Menderes DP si, Türk subayını lojman vb. yem borularıyla evcilleştireceğini umdu. Aldığı karşılık umut verici olmadı. Demirel AP si ORKO vb. yem borularıyla DP nin CIA dan öğrendiklerini yeniden uygulamaya çabalıyor. Bu, hacıağa çocuklarını Meclislerde Transfer etmek yahut halk oylarını kasaba tezgahında pazarlamak kadar kolay olacağa hiç benzemiyor. O zaman T ürk Ordusu na tek yol kalıyor. Halk Ordusu olmak. 27 Mayıs ve sonrası, o çabanın bir denemesidir. Bilince çıkamadığı için kördövüşüne dönmüştür. (Hikmet Kıvılcımlı, 27 Mayıs ve Yön Hareketinin Sınıfsal Eleştirisi, Derleniş Yayınları, 2014, s. 298)

15 Yıl: 9 / Sayı: 83 / 10 Ocak AKP nin Metal İşçilerinin Grevini Erteledi Korkuyorlar, korkacaklar, korksunlar Bu nedenle Birleşik Metal-İş Sendikasının grevi aynı zamanda tüm İşçi Sınıfının grevidir. Çünkü bu grev MESS Patronlarına, Parababaları düzenine, sarı-gangster sendikacılığı ve işçi sendika düşmanı AKP ye karşı verilen onurlu, haklı ve meşru bir mücadeledir. Birleşik Metal-İş Sendikası İşçi Sınıfının mücadele potansiyelini, İşçi Sınıfının tabandaki kararlığını iyi değerlendirebilirse ve bu süreci fiili-meşru bir mücadeleye dönüştürebilirse bu yasağı ortadan kaldırabilir. Bu yasak ancak mücadeleyle aşılabilir. İşçi Sınıfı tarihi bunun örnekler ile doludur. Bizler de bu bilinçle Parti olarak Birleşik Metal-İş Sendikasının greve çıktığı ilk gün İstanbul, İzmir ve Konya da bulunan işyerlerinin önünde sınıf dayanışması için yerimizi aldık. Bizler Tayyipgiller in ciğerini biliyoruz. Onların geldikleri ve temsil ettikleri sınıfın davranışlarından başka türlü davranamayacaklarını çok iyi biliyoruz. Ama biz şunu da çok iyi biliyoruz. Dünya tarihi, insanlık tarihi ve İşçi Sınıfı tarihi çok büyük mücadeleler, direnişler ve kazanımlarla doludur. Bu nedenle Metal işçilerinin grevi meşrudur. İşçi Sınıfının mücadelesi doğru önderlikle ve devrimci sınıf mücadelesi ile buluştuğu zaman aşamayacağı engel, başaramayacağı iş yoktur. Tayipgiller ve onların işbirlikçi sermayedarları bilsinler ki grevleri erteleyebilirler ama kendi sonlarını getirecek sınıf mücadelesinin zaferini erteleyemeyecekler. Er yada geç bu saltanat, bu parababaları düzeni yıkılacak ve işçi sınıfımız, halkımız iktidarda olacak. Buna inancımız tamdır Yaşasın Metal İşçilerinin Haklı Onurlu Mücadelesi! Yaşasın Metal İşçilerinin Grevi! İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız! HKP İstanbul İşçi Örgütleri Komitesi En büyük sevdamızdır devrim Devrim ateşi bütün bedenimizi sarmış durumda. En derinlerden gelerek ruhumuza çarpan, vicdanımızı okşayan, dudaklarımızdan dökülen bir aşk bu. Ne güzel, ne kadar da hoş bir şey bu devrim. Ama insanlar bilmezler ki devrim; devrimi devrim yapanların özgür iradesi ve halkların kurtuluş mücadelesidir. İnsanlığından ödün vermemiş kahramanların mücadelesidir devrim. Devrim, zaferin yüreklerimizi ateşleyen akkoru, geceyi aydınlatan dolunayın parlaklığıdır. Ne olursa olsun masum ve karşılıksız bir adanmışlıktır bu. İnsanın kendi devrimidir kızıl. Bazen bir Partizanın gömleğinden toprağa düşen bir kan damlasıdır binlerce kızıl karanfile rengini veren, bazen dağlarda açan kızıl bir karanfildir. Şubat ta açan, Ekim de bereketli meyveler veren bir ağacın kızıl yapraklarıdır. Deniz Gezmiş tir, Lenin dir, Hikmet Kıvılcımlı dır, Che dir, onu arayanlarındır ve bilfiil devrim adına her şeydir. Devrim zaferin, halkların kurtuluşunun kızıl yolculuğudur. Kızıl bayrağımızın zeminidir ve katiyen kalbimizden sökülüp alınamaz. Bazen bir yoldaşın ellerindeki sıcaklıktır kızıl. Bazen ise sempatizanın sloganındaki kelimelerdir o kızıl. Özgürlük yolunda atılan bir adımdır, kızıla çalan bir gökyüzüdür, devrim sabahının ve bir akşam partizanın silahının ucundan ateşlenen bir zafer fişeğidir kızıl. Yoldaşın tam göğsünden çıkardığı bir yumruktur. Evladını kaybetmiş bir annenin isyanıdır kızıl. İnsanlığın bestelediği kızıl bir zafer marşıdır. İşte o kızıl halktır! O kızıl bir özgürlüktür! Kızıl şereftir! Kızıl onurdur! Kızıl bir başkaldırıdır haksızlığa karşı; kızıl bir devrimdir... Yaşasın Kızıl Devrimimiz! Konya dan Kurtuluş Partili Bir Genç Yoldaş Taksim de Kubilay ı andık DOSAB da Termik Santrale Hayır 23 Aralık akşamı saat da Eğitim-İş Sendikası nın çağrısı ile düzenlenen yürüyüşle 74 yıl önce Ortaçağcı gericiler tarafından Menemen de katledilen öğretmen ve teğmen Kubilay ı andık. Eylemde ayrıca hafta sonu Ankara da düzenlenen eylemde yapılan vahşi polis saldırısı da kınandı. Yürüyüş Tünel Meydanı nda başladı. Eyleme katılanlar Devrim Şehitleri Ölümsüzdür, Kubilay Öğretmen Ölümsüzdür, Öğretmene Uzanan Eller Kırılsın, Cumhuri yet Değil, AKP Yıkılacak sloganları atarak Galatasaray Meydanı na doğru ellerinde meşalelerle, dövizlerle yürüdüler. Galatasaray Meydanı nda Eğitim-İş Temsilcisi basın açıklamasını okudu. Açıklamada, Öğretmen Asteğmen Kubilay, Bekçi Hasan ve Bekçi Şevki nin gericilerce vahşice katledildiği olayın gelişimi anlatıldı. Ardından günümüzde öğretmenlere, emekçilere yapılan baskılar ve laikliğe yapılan saldırılar kınandı. Basın açıklamasının ardından eylem sloganlarla sona erdi. İstanbul dan Kurtuluş Partililer Kurtuluş Yolu/Bursa Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi (DOSAB) da bulunan fabrikaların elektrik ihtiyacını karşılamak için yapılması planlanan kömürlü termik santral girişimi, Bursa Halkı tarafından protesto edildi. Yapılacak kömürlü termik santralden elektrik enerjisi elde etmek için günde 1200 ton kömür işleyecek. (Bu miktar, kış mevsiminde ortalama 1000 ailenin bir ay boyunca harcadığı miktara denk geliyor.) Setbaşı Mahfel önünde toplanan yaklaşık 2000 kişi, tepkilerini ellerinde bulunan siyah balonlarla Atatürk Heykeli ne kadar, Termiğe İnat Yaşasın Hayat, Bursa Yeşildir Yeşil Kalacak, Ölüm ile Komşu Olmak İstemiyoruz sloganları atarak yürüyüş gerçekleştirdi. Burada bir konuşma yapan DO- SAB ın yakınında yer alan Panayır Mahallesi sakinlerinden Durmuş Berk, tesisin yapılacağını 4 ay önce öğrendiklerini ve o günden sonra uykularının kaçtığını dile getirdi. Çevre il ve ilçelerden her gün taşınacak bin 200 ton kömürün burada yakılacağını belirten Berk, Asit yağmurları tarlalara ve çocuklarımızın üzerine yağacak. Bu santralin yapılmasına asla izin vermeyeceğiz dedi. Kurtuluş Partililerin de katıldığı eylem halaylar eşliğinde son buldu.

16 Çözüm Süreci ve Ordu Üzerine K Halk Kurtuluşçu Gençlik: Gericiliğe karşı Laiklik mücadelesini yükseltiyoruz Y ÖK Başkanı nın Nakşibendi tarikatının şeyhini ziyaret ettiği, ahlak eğitimi maskesi ile CIA islamı eğitiminin okul öncesi eğitim kurumlarına kadar sokulduğu, azgın ve açıktan yürütülen gericilik yıllarını yaşıyoruz. Fethullah Gülen ve Tayyipgiller eli ile yürütülen CIA patentli Ergenekon ve Balyoz operasyonları, Ortaçağcı gericilik önündeki en örgütlü güç olan ordudaki yurtsever ve laik komutanları ekarte ederek Türk Ordusu nu kıpırdayamaz hale getirdi. Gericiliğin bu denli pervasızca hareket edebilmesinin en etkin nedeni budur. Birinci Kuvayimilliye kazanımı olan, eksik de olsa başta kadınlarımız olmak üzere halkımıza çok şey kazandıran Laikliği savunmak, devrimci, yurtsever her hareketin birincil görevleridendir. Çünkü laikliğin silinmesi için, halkın uyuşturularak kolay yutulur lokma haline gelmesi için yürütülen projenin sahibi emperyalizmdir. Bu bilinçle, Halk Kurtuluşçu Gençlik in örgütlediği foruma Yargıçlar Sendikası Genel Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Türkiye Öğrenci Velileri İşbirliği Derneği Başkanı Fe- ray Atalay, Ankara Cumhuriyet Okurları Derneği Dönem Sözcüsü Haluk Yalvaç, Tüm Öğretim Elemanları Derneğİ yönetim Kurulu üyesi Suay Karaman, Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Özler Çakır, Gaizantep Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Ercan Küçükosmanoğlu nun konuk konuşmacı olarak katıldı. 20 Aralık cumartesi günü Ankara da Türk Hukuk Kurumu Salonu nda gerçekleşen etkinlik sabahı, HKP nin de ka- tıldığı Eğitim-İş Sendikası nın düzenlediği Emeğe Saygı ve Laik Eğitim eylemine polisin saldırısı sonucu gözaltına alınan Eğitim-İş Genel Başkanı Veli Demir adına Birleşik Kamu İş-Konfederasyonu MYK Üyesi Barış Düdü konuşma yaptı. Halk Kurtuluşçu Gençlik in Türkiye nin dört bir yanından gelen temsilcileri söz alarak coşkulu konuşmalar yaptılar. Sabahki eylemde gözaltına alınan HKP İstanbul İl Başkanı Pınar Akbina, gözaltı sonrası etkinliğe katılarak söz aldı ve Nakliyat İş ten sınıf dayanışması DİSK Nakliyat İş Sendikası yöneticileri, iş yeri temsilcileri ve Zet Farma Direnişçileri, yeni yılı direniş çadırlarında karşılayan Ülker, BEDAŞ ve Maltepe Üniversitesi Direnişlerini ziyaret etti. S endika tercihlerinden dolayı işten atılan DİSK/Gıda-İş Sendikası üyesi Ülker Direnişçileri, taşeronlaştırmaya, kölece çalışmaya HAYIR dedikleri için sendikaya üye olan ve işten atılan Enerji-Sen Bedaş Direnişçileri ve Dev Sağlık-İş Üyesi Maltepe Üniversite Hastanesi Direnişçileri gece gündüz demeden, her türlü olumsuz hava koşullarına, işverenin saldırılarına, baskılarına rağmen işi-ekmeği-geleceği ve onuru için kararlıca direniyorlar. DİSK Nakliyat İş Sen- dikası na üye oldukları için işten atılan Zet Farma Direnişçileri de 59 gündür hakları için mücadele ediyor, direniyor. Devam eden bütün direnişleri selamlamak ve sınıf dayanışması için Zet Farma Direnişçileri, Nakliyat İş yöneticileri ve Topkapı Nakliyeciler Sitesi işyeri temsilcileri direniş yerlerini 31 Aralık ta ayrı ayrı ziyaret etti. İlk olarak saat da Topkapı da Ülker Fabrikasının önünde 66 gündür direnen Ülker Direnişçileri ziyaret edildi. Sloganlar ve alkışlarla karşılanan Nakliyat İş liler, direniş yerine Ülker Direnişçileri Yalnız Değildir, İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız pankartı astı. Buradaki ziyaretin ardın- dan Taksim de BEDAŞ Genel Müdürlüğü nün önünde 141 gündür direniş yapan BEDAŞ Direnişçileri ziyaret edildi. Burada da Bedaş Direnişçileri Yalnız Değildir, İşçiyiz Haklıyız Kazanacağız pankartımız direniş yerine asıldı. 15 te Laiklik için verilecek mücadelenin tüm gereklerinin HKP tarafından hakkıyla yerine getirileceğini ifade eden coşkulu bir konuşma yaptı. Forum; Halk Kurtuluşçu Gençlik in Yaşasın İkinci Kurtuluş Savaşımız, Halkız Haklıyız-Kazanacağız sloganlarıyla ve örgütlü mücadele çağrılarıyla son buldu. Kurtuluş Partisi Gençliği Doğa-yaşam savunucuları Kent Mitingi nde buluştu M armara nın dört bir yanından gelen doğa savunucuları Marmara Kent Mitingi nde 28 Aralık ta buluştu. İstanbul Kent Savunması ve Kuzey Ormanları Savunması nın çağrısı ile Doğayı, emeği, İstanbul u, Marmara yı savunmak için Marmara nın dört bir yanından gelen yaşam savunucuları Süreyya Operası önünde bir araya geldi. Mitinge Yırca da, Bursa da, Sapanca da, Çanakkale de Kazdağları nda Doğanın talan edilmesine karşı mücadele edenler katıldı. HKP olarak dan itibaren Süreyya Operası önünde Doğadan uzaklaştıkça insanın kalbi katılaşır pankartımızla Bu daha başlangıç mücadeleye devam, Gün gelecek devran dönecek AKP halka hesap verecek, Hırsız katil din tüccarı AKP sloganlarımızı haykırdık. Kitle sloganlarla Altıyol a doğru harekete geçti. Kadıköy de polis yığınağına, TOMA lara karşın Boğa da kürsü kuruldu, konuşmalar yapıldı. Konuşmalardan sonra Yırca dan, Çanakkale den Validebağ dan gelen yaşam savunucuları mitingi selamladı. İstanbul dan Kurtuluş Partililer CK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık aba altından sopa gösteriyor: Müzakereler takvime göre yürütülmezse, müzakere taslağını kamuoyuna açıklarız (23 Aralık 2014). Demek ki, Tayyipgil in halkımızca duyulmasını istemediği, bu yüzden gizli tutulan bir içeriği var müzakere taslağının. Başka deyişle, kapalı kapılar ardında halkımızın başına çorap örülüyor. Birkaç gün sonra, CHP Sakarya Milletvekili Engin Özkoç, bundan yaklaşık 3 yıl önce, 26 Ekim 2011 de Mecliste Terör konusunda yapılan gizli oturumda BDP Grup Başkanvekili nin çözüm süreci ile ilgili taleplerini Türk milletine verdiğim sözü yerine getiriyorum diyerek basına duyurdu. Talepler maddeler halinde şöyle: 1- Türkiye nin 25 eyalete bölünmesi. 2- Öcalan ın serbest bırakılması. 3- Özerklik koşullarının gündeme getirilmesi. 4- Eyalet başkanlarının TBMM ye getirilmesi. 5- Özerklik hakkının saklı olması. 6- Her eyaletin kendi özerk güvenlik güçlerinin olması. (Cumhuriyet, 29 Aralık 2014) Böylesine önemli bir açıklama medyada yer almadı. Üzerinde hemen hiç durulmadı. Tayyip Diktatörlüğü nün baskısıyla olsa gerek Kaldı ki, burada verilen maddeler de, Emperyalist Çözüm ün kısa vadeli olup ancak BDP tarafından dile getirilebilenleri. Süreç Habur dan sonra iki büyük darbe aldı. Birincisi Gezi Direnişi miz. Diğeri, Tayyipgil ile Fetogil in Gezi nin de etkisiyle birbirine düşmesi. Tayyipgil, bu darbelere rağmen yukarıdan emperyalizmin, aşağıdan Amerikancı Kürt hareketinin baskısıyla, ürkekçe de olsa, iktidardan düşmemek için, yola devam etmeye çabalıyor. Amerikancı Kürt Hareketi ise Süreç in 17 ve 25 Aralık ile darbe aldığını görüp Tayyipgil ile Fetogil i barıştırma çabalarına girişti. (Şu an Cemil Bayık ın dile getirdiği PKK nın Fetogil ile görüşme çabaları başka ne anlama gelebilir?) Önlerindeki engeller mi? Örgütsüz de olsa kamuoyunun emperyalist çözüme tepkisi seçimlerde öyle veya böyle yansıyacaktır. Bu yüzden g i z l i y o r l a r. Bunun dışında daha organize olan güçler Yüksek Yargı ve Ordu dur. Yargıyı yüzde yüz olmasa da büyük ölçüde ele geçirdiler diyebiliriz. Ya ordu? Onca kumpasa, tertibe, fesata rağmen ordu hâlâ Tayyipgil in korkulu rüyası. Türk Ordusu na saldırı sürüyor Bu yüzden, Tayyipgil iktidardayken ve rüzgâr emperyalizmden doğru geliyorsa orduya saldırı bitmez. Cumhuriyet Türkiye sinde Türk Ordusu na emperyalist saldırısının kökleri 1940 lı yıllara dek gider. Dayanağı ise Sovyet Tehdidi dir. İkinci Emperyalist Savaş sonrasında Truman Doktrini kapsamında ABD ile imzalanan Askeri Yardım Anlaşması (12 Temmuz 1947) ve bir yıl sonra Marshall Yardımı kapsamında ABD ile imzalanan Mali ve Askeri Yardım Anlaşması (4 Temmuz 1948) ile Türk Ordusu nun ABD tarafından nötralize edilmesi, ardından 1949 da NATO nun kuruluşu ve Demokrat Parti (DP) iktidarında Türkiye nin NATO ya girişi (19 Şubat 1952), hep Sovyet Tehdidi zokasının yutturulmasına dayanır. Yurtsever subaylar bile bu zokayı yutmuştur. Örneğin, DP yi alaşağı eden 27 Mayısçı demokrat subaylardan Emekli Tümgeneral Sıtkı Ulay anılarında şöyle aktarıyor: 14 te Tiyatronun müdürü İ stanbul Şehir Tiyatroları Genel Müdürlüğüne, İmam Hatipli eski güreş hakemi Şevket Demirkaya atanmış. AKP hükümeti iktidara geldiği günden beri, tiyatroları bi- tirmeye çalışıyor. Şehir Tiyatroları, İstanbul un yaşayan en eski sanat kurumlarından biri yılında İstanbul Belediye Başkanı Cemil (Topuzlu) Paşa, Belediye Meclisinden çıkarttığı kararala, bugünkü Şehir Tiyatrolarının temeli olan Güzellikler Evi anlamına gelen Darülbedayi nin kurulmasını sağlar. Pek çok ünlü yerli-yabancı oyun bu sahnelerde oynanır. Ülkemizde Tiyatronun geçmişi İlkçağlara kadar dayanır. Ülkemizde her Antik şehirde bir tiyatro amfisi vardır. Sayılarının yaklaşık 150 tane olduğu bildirilmektedir. Günümüze kadar ayakta kalan en ünlüleri Aspendos, Efes, Afrodisyas gibi tiyatrolardır. Geleneksel tiyatrolarımız olarak da Ortaoyunu, Meddah- lık, Kukla tiyatrolarımız vardır. Tiyatro sanatı, insanlık tarihi kadar eskidir. Çünkü taklit etmek, öğretmenin temel yollarından birisidir. Şimdi tiyatroları kapatmaya çalışmak, Ortaçağ karanlığına geri dönmektir. AKP yöneticileri, sanatın pek çok alanına da düşmanca tavır içindedir. Melih Gökçek, bir dönem heykeller için ben böyle sanatın içine tükürürüm demişti. Tayyip Erdoğan, Kars taki İnsanlık Anıtı nı ucube diyerek kaldırtmıştır. İstanbul daki Marmaray kazısında çıkan tarihi eserler, üçbeş çanak çömlek denilerek küçümsenmiştir. İstanbul un tarihi dokusu yağmalanırken, tarihi camiler gökdelenlerin gölgesinde kalmıştır. İstanbul un silueti, birkaç Parababası kaptıkaçtıcı kârlarına kâr katsın diye bozulmuştur. 15 te

ELEKTRİK FATURALARINIZA DİKKAT EDİN

ELEKTRİK FATURALARINIZA DİKKAT EDİN ELEKTRİK FATURALARINIZA DİKKAT EDİN TMMOB ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI 1 İSTANBUL ŞUBESİ SUNUŞ Elektrik dağıtım şirketleri özelleştirildikten sonra, elektrik faturalarında usulsüzlük ve soygunlar artmaya

Detaylı

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000) 14.08.2014 SIRA SIKLIK SÖZCÜK TÜR AÇIKLAMA 1 1209785 bir DT Belirleyici 2 1004455 ve CJ Bağlaç 3 625335 bu PN Adıl 4 361061 da AV Belirteç 5 352249 de

Detaylı

1 Yıllı k Zam (%) 23,3 1 26,1 5 13,1 6 40,5 7 Diğer 2 20,941 24,860 24,860 26,458 28,559 7,94 36,3

1 Yıllı k Zam (%) 23,3 1 26,1 5 13,1 6 40,5 7 Diğer 2 20,941 24,860 24,860 26,458 28,559 7,94 36,3 Savaş Bütçesi Elektriği Vurdu... YILDA ELEKTRİĞE YÜZDE 32,6 ZAM Enerji fiyatlarını hükümetin ihtiyaçları ve dağıtım şirketlerinin taleplerine göre şekillendiren AKP, yanlış enerji politikalarının yanı

Detaylı

TOPLUMSAL RAPORLAR CEZALANDIRILIYORUZ (22.08.2010) Türkiye nin cezalı kentleri

TOPLUMSAL RAPORLAR CEZALANDIRILIYORUZ (22.08.2010) Türkiye nin cezalı kentleri TOPLUMSAL RAPORLAR CEZALANDIRILIYORUZ (22.08.2010) Türkiye nin cezalı kentleri Devlet, 2006 ve 2009 yılları arasında vergi, yargı, idari ve diğer para cezası olarak 59.8 milyar liralık cezasının yüzde

Detaylı

DAĞITIM ÖZELLEŞTİRMELERİ VE ELEKTRİK PİYASASI. Olgun SAKARYA EMO Enerji Birim Koordinatörü Enerji Çalışma Grubu Başkan Yrd 18 Kasım 2011 / İSTANBUL

DAĞITIM ÖZELLEŞTİRMELERİ VE ELEKTRİK PİYASASI. Olgun SAKARYA EMO Enerji Birim Koordinatörü Enerji Çalışma Grubu Başkan Yrd 18 Kasım 2011 / İSTANBUL DAĞITIM ÖZELLEŞTİRMELERİ VE ELEKTRİK PİYASASI Olgun SAKARYA EMO Enerji Birim Koordinatörü Enerji Çalışma Grubu Başkan Yrd 18 Kasım 2011 / İSTANBUL Giriş Özelleştirmenin Kısa Geçmişi 4628 Sayılı Yasa Kapsamında

Detaylı

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI

AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI AKP ye Soruyoruz CHP EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI AKP, Kendinden Önceki 42 Hükümetin, 56 Yılda Kullandığı Paranın 2 Katından Fazla Parayı 10,5 Yılda Kullandı Türkiye de, çok partili

Detaylı

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR

TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 4.19.4 TMMOB TEMSİLCİLERİNE AÇILAN DAVALAR 1) Dosya No : 2013/551 E. : Ankara 17. Asliye Ceza si : 1- TMMOB YK Başkanı Mehmet Soğancı 2- TMMOB Genel Sekreteri N. Hakan Genç :2911 sayılı Toplantı ve Gösteri

Detaylı

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012 15 Mart 2012 Perşembe günü işlerinden atılan Asilçelik işçileri Bursa nın Orhangazi ilçesi cumhuriyet meydanında basın açıklamasıyla İşimizi İstiyoruz talebini dile getirdikleri ve işlerine geri dönene

Detaylı

ELEKTRİK FATURALARIMIZA YANSIYAN ZAMLAR

ELEKTRİK FATURALARIMIZA YANSIYAN ZAMLAR ELEKTRİK FATURALARIMIZA YANSIYAN ZAMLAR Ankara ve çevresine elektrik hizmeti, TEDAŞ a bağlı Başkent Elektrik işletmesinin birkaç yıl önce özelleştirilmesinin ardından EnerjiSa ya bağlı Başkent Elektrik

Detaylı

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA

MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA MÜSİAD İFTARI ŞANLIURFA 16.06.2017 Sayın Milletvekillerim, Sayın Valim, Sayın Belediye Başkanım Sayın Mardin Şube Başkanım, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD Dostları, Değerli Basın Mensupları, Şanlıurfa

Detaylı

ELEKTRİK BEDELİNDE TRT PAYININ KALDIRILMASI EKONOMİK KRİZİ ÖNLER Mİ?

ELEKTRİK BEDELİNDE TRT PAYININ KALDIRILMASI EKONOMİK KRİZİ ÖNLER Mİ? BASIN 009-6 7 Mart 009 BASIN AÇIKLAMASI ELEKTRİK BEDELİNDE TRT PAYININ KALDIRILMASI EKONOMİK KRİZİ ÖNLER Mİ? AKP nin TRT payı açıklaması elektrik zamlarının üzerini örtmeye yöneliktir. Piyasacı uygulamalarla,

Detaylı

MİLLİ İTTİFAK BASIN'LA BİR ARAYA GELDİ

MİLLİ İTTİFAK BASIN'LA BİR ARAYA GELDİ MİLLİ İTTİFAK BASIN'LA BİR ARAYA GELDİ Milli İttifak milletvekili adayları basınla bir araya geldi. 7 haziran 2015 yılında yapılacak olan 25. Dönem Milletvekilliği seçimlerine ortak giren Saadet Partisi

Detaylı

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI

MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI MARUF VAKFI İSLAM EKONOMİSİ ENSTİTÜSÜ AÇILDI Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Maruf Vakfı Genel Merkezinin Açılışına Katıldı. Maruf Vakfı Genel Merkez açılışı, Vakfımızın Zeytinburnu ndaki merkezinde

Detaylı

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014 Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye ile Kürdistan arasındaki ekonomik ilişkiler son yılların en önemli rakamlarına ulaşmış bulunuyor. Bugünlerde petrol anlaşmaları ön plana

Detaylı

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI

TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 37. Dönem Çalışma Raporu. BASIN ÇALIġMALARI BASIN ÇALIġMALARI BASIN AÇIKLAMALARIMIZ 5 Mayıs 2010 Özelleştirme Karşıtı Platform İstanbul Bileşenleri nin Taksim BEDAŞ önünde gerçekleştiği basın açıklaması yoğun bir katılımla yapıldı. Şubemiz üye ve

Detaylı

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız

Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız Emeğin İktidarını Birlikte Kuracağız 1 MAYIS Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Bayramı 1 Mayıs nedeniyle yayınladığı mesaj şöyle: İşçilerin birlik ve dayanışma günü olan, 1 Mayıs ın, tüm dünya ve ülkemiz

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: Gezi Parkından dünyaya yansıyan ses daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi sesidir. Tarih : 15.06.2013 Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye de görev yapan yabancı

Detaylı

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili ŞUBAT 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe Örgütü ve Belediye Başkan

Detaylı

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık

Genel Başkanımız Haydar Arslan ın okuduğu basın açıklaması metni aşağıdadır. KGM Önünde Basın Açıklaması Yaptık Sendikamız Yapı-Yol Sen 12 Nisan 2012 tarihinde Karayolları Genel Müdürlüğü önünde ve eşzamanlı olarak tüm şube binaları önünde, Otoyol ve Köprülerin özelleştirilmesi, görevde yükselme ve unvan değişikliği

Detaylı

Biz yeni anayasa diyoruz

Biz yeni anayasa diyoruz Biz yeni anayasa diyoruz Ocak 05, 2015-9:32:00 AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, "Biz 'anayasa değişikliği' demiyoruz, 'yeni anayasa' diyoruz. Türkiye'nin anayasayla ilgili sorunu ancak

Detaylı

Sayı : 2012/23 Konu:Elektrik Enerjisi 01 Şubat 2012

Sayı : 2012/23 Konu:Elektrik Enerjisi 01 Şubat 2012 Sayı : 2012/23 Konu:Elektrik Enerjisi 01 Şubat 2012 Değerli Üyemiz, Eren Enerji Elektrik Üretim Anonim Şirketi nin elektrik enerjisi satış fiyat teklifi ile ilgili yazısı ilişikte sunulmuştur. Bilgilerinizi

Detaylı

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler Açılış Tarihi Kapanış Tarihi Sona Eriş Nedeni 1 Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası 17.11.1924 05.06.1925

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti

Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Başbakan Yıldırım, Ankara Sincan da halka hitap etti Nisan 14, 2017-7:12:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Binali Yıldırım, Ankara Sincan ilçesi Lale Meydanı'nda mitinge katılarak vatandaşlara hitap

Detaylı

ELEKTRİK TARİFELERİ VE ORGANİZE SANAYİ. Ercüment CAMADAN

ELEKTRİK TARİFELERİ VE ORGANİZE SANAYİ. Ercüment CAMADAN ELEKTRİK TARİFELERİ VE ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİNE YANSIMALARI Ercüment CAMADAN 26/03/2012 Sunum Planı 1) Elektrik Piyasasının Yapısı 2) Düzenlenen Tarifeler 3) Şebeke Tarifeleri 4) Perakende Satış Tarifeleri

Detaylı

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ 19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI 19.09.2014 Bugün 19 Eylül. Bugün bu ülkenin mühendis, mimar ve şehir plancılarının örgütü TMMOB nin mücadele dolu tarihi açısından

Detaylı

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ BASINA VE KAMUOYUNA Erkek egemen kapitalist sistemde kadınların en önemli sorunu 2011 yılında da kadına yönelik şiddet olarak yerini korudu. Toplumsal cinsiyetçi rolleri yeniden üreten kapitalist erkek

Detaylı

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB

TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB TMMOB Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği 41. DÖNEMDE RESİMLERLE TMMOB 2010-2012 ISBN 978-605-01-0372-4 Baskı Mattek Basın Yayın Tanıtım Tic. San. Ltd. Şti Adakale Sokak 32/27 Kızılay/ANKARA Tel: (312)

Detaylı

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz

Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz Özgürlükleri daha da güçlendirmek istiyoruz Kasım 09, 2013-11:57:28 anda bulunduğu noktadan asla geri gitmez" dedi. anda bulunduğu noktadan asla geri gitmez, bunun teminatı AK Parti ve AK Parti hükümetleridir"

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu Ocak 05, 2017-4:11:00 Başbakan Binali Yıldırım, Keçiören Belediyesi önünde düzenlenen metro açılış töreninde yaptığı konuşmada, nüfusu

Detaylı

SARACAĞIZ YARALARIMIZI

SARACAĞIZ YARALARIMIZI BİRBİRİMİZLE KONUŞARAK, DİNLEYEREK, SARACAĞIZ YARALARIMIZI 1 Tek adam rejimi kurulacak, tek adam herşey olacak, devletin tümüne hükmedecek. Bir kişi Başkan seçilecek ve o kişi hem hükümet, hem Meclis,

Detaylı

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire. Anahtar Kelimeler: Abonelik Sözleşmesi, Gecikme Faizi, Tahsil Edilince Beyanname Verilmesi

T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire. Anahtar Kelimeler: Abonelik Sözleşmesi, Gecikme Faizi, Tahsil Edilince Beyanname Verilmesi T.C. D A N I Ş T A Y Dördüncü Daire Esas No : 2013/7569 Karar No : 2016/853 Anahtar Kelimeler: Abonelik Sözleşmesi, Gecikme Faizi, Tahsil Edilince Beyanname Verilmesi Özeti: Abonelik sözleşmeleri uyarınca

Detaylı

AKOFiS ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN. Halkla İlişkiler Başkanlığı

AKOFiS ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN. Halkla İlişkiler Başkanlığı ÖDEME VE MENKUL KIYMET MUTABAKAT SİSTEMLERİ, ÖDEME HİZMETLERİ VE ELEKTRONİK PARA KURULUŞLARI HAKKINDA KANUN Halkla İlişkiler Başkanlığı TA K D İ M Değerli; Ana Kademe, Kadın Kolları, Gençlik Kolları MKYK

Detaylı

Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir.

Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir. Sayın Yargıç, Ben bir yazarım. Ben bir yazarım demek, kullanacağım kelimeleri ben seçerim demektir. Siyasilerin, savcıların, yargıçların günün koşullarına göre değişip duran arzularına uyarak düşüncelerimi,

Detaylı

Hamdi Akın TÜVTURK hisselerini Bridge Point'e

Hamdi Akın TÜVTURK hisselerini Bridge Point'e satıyor Hamdi Akın TÜVTURK hisselerini Bridge Point'e Akfen Holding, araç muayene istasyonlarındaki işletme hakkını 2004 yılında açılan ihaleyle 20 yıllığına alan TÜVTURK'teki yüzde 33'lük payını satışa

Detaylı

En Yüksek Prim Ödeyen 10 İşverene Ödül Verildi

En Yüksek Prim Ödeyen 10 İşverene Ödül Verildi En Yüksek Prim Ödeyen 10 İşverene Ödül Verildi SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI FATİH ACAR: -2008 YILINDA YAŞANAN OLUMSUZLUKLARA ARTIK RASTLAMIYORUZ -PLAKET VERDİĞİMİZ İŞVERENLER DÜZENLİ PRİMLERİNİ ÖDEYEN,

Detaylı

AKARYAKITTA SERBEST FİYAT UYGULAMASI

AKARYAKITTA SERBEST FİYAT UYGULAMASI AKARYAKITTA SERBEST FİYAT UYGULAMASI 20/12/2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5015 sayılı petrol piyasası kanunu çerçevesinde petrol ürünleri fiyatlandırılmasında yılbaşından itibaren

Detaylı

ODTÜ-MD Elk.Müh.Olgun Sakarya 02 Mart 2019

ODTÜ-MD Elk.Müh.Olgun Sakarya 02 Mart 2019 1 ODTÜ-MD Elk.Müh.Olgun Sakarya 02 Mart 2019 SUNUM -Enerji ve Dağıtım Tarife Yapısı -Güncel Üretim ve Tüketim -Üretimde Yerli ve İthal Kaynak Katkısı -Üretim, İletim ve Dağıtım Kayıpları -Kapasite Mekanizması

Detaylı

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar, Anadolu coğrafyasında bazı yerler vardır... O yerler, şehirler, kasabalar, beldeler,

Detaylı

Kasım 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Kasım 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Kasım 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli İlçesi CHP Belediye Başkanı aday adaylarının

Detaylı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı

CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı CHP Yalıkavak Temsilciliğinin düzenlediği Kahvaltıda Birlik ve Beraberlik Mesajı Cumhuriyet Halk Partisi Bodrum İlçe Örgütü Yalıkavak Mahalle Temsilciliği tarafından geniş katılımlı birlik ve dayanışma

Detaylı

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI TMMOB Danýþma Kurulu 38. Dönem 2. Toplantýsý 16 Nisan 2005'te Ankara'da TMMOB çalýþmalarý üzerine bilgilendirme ve TMMOB çalýþmalarýnýn deðerlendirilmesi gündemi

Detaylı

SESIN YOLCULUGU 8: GENÇ BESTECILER SENLIGI

SESIN YOLCULUGU 8: GENÇ BESTECILER SENLIGI Portal Adres SESIN YOLCULUGU 8: GENÇ BESTECILER SENLIGI : www.bugunbugece.com İçeriği : Kültür/Sanat Tarih : 06.04.2015 : http://www.bugunbugece.com/git-gor/sesin-yolculugu-8-genc-besteciler-senligi 1/2

Detaylı

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ

DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ DEMOKRATİKLEŞME PAKETİ 07.11.2013 Halkla İlişkiler Başkanlığı TA K D İ M Değerli; Ana Kademe, Kadın Kolları, Gençlik Kolları MKYK üyemiz, Bakan Yardımcımız, Milletvekilimiz, Ana Kademe, Kadın Kolları,

Detaylı

KANUNSUZ TALÝMATLARI YERÝNE GETÝRMEK ZORUNDA DEÐÝLSÝNÝZ. Çünkü Anayasa ve yasalar bizden yana: 2 Nisan 2007 Onlarca film ve dizi, 3 yýllýðýna kiraya verildi. TRT ye 40 milyon dolar gelir getirmesi gerekirken,

Detaylı

T.B.M.M. CUMHURİYET HALK PARTİSİ Grup Başkanlığı Tarih :.../..«. 8

T.B.M.M. CUMHURİYET HALK PARTİSİ Grup Başkanlığı Tarih :.../..«. 8 T.B.M.M. CUMHURİYET HALK PARTİSİ Grup Başkanlığı Tarih :.../..«. 8 Z ;... Sayı TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu ile Bankacılık Kanunu'nda Değ Yapılması

Detaylı

Ýstanbul hastanelerinde GREV!

Ýstanbul hastanelerinde GREV! Ýstanbul hastanelerinde GREV! Onaylayan Administrator Wednesday, 20 April 2011 Orijinali için týklayýn Doktorlar, hemþireler, eczacýlar, diþ hekimleri, hastabakýcýlar, týp fakültesi öðrencileri ve taþeron

Detaylı

Türkiye de Özelleştirme: Ekonomik ve Sosyal Etkileri. Dr. Orkun ÖZBEK. Tanım ve Amaçlar

Türkiye de Özelleştirme: Ekonomik ve Sosyal Etkileri. Dr. Orkun ÖZBEK. Tanım ve Amaçlar 2007 ARALIK -EKONOMİ Türkiye de Özelleştirme: Ekonomik ve Sosyal Etkileri Dr. Orkun ÖZBEK Tanım ve Amaçlar Genel bir tanımla kamu mülkiyetinin kısmen ya da tamamen özel sektöre devri anlamını taşıyan özelleştirme,

Detaylı

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar.

Şimdi fazla ileri gitmiş bu gerici diktatörlüğü terbiye etmek, mümkünse biraz değiştirip halka kabul ettirmek istiyorlar. Boyun eğmeyenler bu yana BU DÜZENİ SIFIRLA AKP eliyle sürdürülen gerici diktatörlük Türkiye'nin kaderi değildir. Bu diktatörlük bir kaza veya arızanın sonucu ortaya çıkmış da değildir. Sömürü düzeni kendini

Detaylı

TÜRKİYE ENERJİ, SU VE GAZ İŞÇİLERİ SENDİKASI

TÜRKİYE ENERJİ, SU VE GAZ İŞÇİLERİ SENDİKASI TÜRKİYE ENERJİ, SU VE GAZ İŞÇİLERİ SENDİKASI TES-İŞ ten 6. okul: Kayseri Veteriner Fakültesi Genel Başkan Kumlu nun acı günü Seydişehir ETİ Alüminyum a Danıştay dan iptal TES-İŞ ten 6 ncı okul: Kayseri

Detaylı

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

OCAK 2012 FAALİYET RAPORU. Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili OCAK 2012 FAALİYET RAPORU Prof.Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Yenice Belde Belediye Başkanı Ali Kuru yu makamında ziyaret

Detaylı

ORHAN DİNÇ BENDE VARIM DEDİ

ORHAN DİNÇ BENDE VARIM DEDİ ORHAN DİNÇ BENDE VARIM DEDİ Ak Parti Bodrum İlçe Başkan Yardımcısı Orhan Dinç, İlçe Başkanlığına adaylığı ile ilgili yaptığı yazılı basın açıklamasında şu ifadelere yer verdi: Ak Parti Bodrum ilçe teşkilatında

Detaylı

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI 26.04.2017 Ekrem DEMİRTAŞ İzmir Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı 16 Nisan da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ni getiren Anayasa Değişikliği ile ilgili referandum

Detaylı

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI

BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI BİR GRUP EĞİTİM-SEN ÜYESİ GÖREVİNDEN AYRILAN MUSTAFA ÖZCAN ALEYHİNE EYLEM YAPTI Bodrum İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Özcan ın kurum değişikliği ile Ankara Gölbaşı belediye başkan yardıcılığı görevine

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 CHP İzmir de gövde gösterisi yaptı, Kılıçdaroğlu Gündoğdu Meydanı ndan gençlere, 140 karakterden korkan bir başbakan yarattınız, size şükran borçluyum diye seslendi. Tarih : 22.03.2014 - Baharda sandığa

Detaylı

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ Hazırlayanlar: Habib Hürmüzlü, ORSAM Danışmanı / Bilgay Duman, ORSAM Ortadoğu Uzmanı / Temmuz - Ağustos 2013 - Sayı: 27 15 Temmuz 2013: Tuzhurmatu olaylarının araştırılması

Detaylı

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU 1 Av.Dr. M. SEZGİN TANRIKULU İSTANBUL MİLLETVEKİLİ GİRİŞ 2015 yılı Ağustos ayından itibaren tekrar başlayan çatışmalar Türkiye tarihinde eşi az görülmüş bir yıkıma, sayısız

Detaylı

MÜSİAD İSVİÇRE Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Şube Başkanlarım,

MÜSİAD İSVİÇRE Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Şube Başkanlarım, MÜSİAD İSVİÇRE 25.11.2017 Sayın Başkonsolosum (Asiye Nurcan İpekçi), Değerli Yönetim Kurulu Üyelerim, Şube Başkanlarım, İş Dünyamızın Değerli Temsilcileri, Değerli MÜSİAD Üyeleri ve MÜSİAD dostları, 1

Detaylı

Mevzuat Değişikliklerinin Meslek Alanımıza ve Odamıza Yansıması

Mevzuat Değişikliklerinin Meslek Alanımıza ve Odamıza Yansıması İçindekiler 44. Dönem Genel Kurul Gündemi... 11 43. Dönem Organları... 12 43. Dönem Şube Yönetim Kurulları... 16 44. Dönem Şube Yönetim Kurulları... 18 İnşaat Mühendisleri Odası Temsilcilikleri... 20 18

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Kılıçdaroğlu: İş adamı konuşuyor tehdit, gazeteci konuşuyor tehdit, belediye başkanı konuşuyor tehdit, ne olacak tehditlerin sonu? Tarih : 04.06.2011 -BATMAN MİTİNGİ- Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu,

Detaylı

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR Site İsmi : Zaman 53 Tarih: 10.05.2012 Site Adresi : www.zaman53.com Haber Linki : http://www.zaman53.com/haber/14544/camilerin-ayaga-kalkmasi-lazim.html ---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Detaylı

Başbakan Yıldırım, Türkiye genelinde 40 İlçeye Doğalgaz Dağıtım Töreni nde konuştu

Başbakan Yıldırım, Türkiye genelinde 40 İlçeye Doğalgaz Dağıtım Töreni nde konuştu Başbakan Yıldırım, Türkiye genelinde 40 İlçeye Doğalgaz Dağıtım Töreni nde konuştu Kasım 06, 2016-7:47:00 Başbakan Binali Yıldırım, "Erzincan can şehirdir, canların şehridir. Erzincan Türkiye'nin, Erzincan

Detaylı

SPKn İDARİ PARA CEZALARI

SPKn İDARİ PARA CEZALARI SPKn İDARİ PARA CEZALARI Av. Ümit İhsan Yayla Sermaye Piyasası Kanununda Halka Açık Şirketlerle İlgili Suç ve Yaptırımlar ile Önemli Nitelikte İşlemler Paneli İstanbul 27.06.2014 Sunum İçeriği Ceza Vermeye

Detaylı

CLK BOĞAZİÇİ ELEKTRİK PERAKENDE SATIŞ A.Ş. (İNDİRİMLİ ELEKTRİK TAAHHÜTNAMESİ MESKEN)

CLK BOĞAZİÇİ ELEKTRİK PERAKENDE SATIŞ A.Ş. (İNDİRİMLİ ELEKTRİK TAAHHÜTNAMESİ MESKEN) (İNDİRİMLİ ELEKTRİK TAAHHÜTNAMESİ MESKEN) İşbu ek Mesken Elektrik Enerjisi Satış Sözleşmesi nin özel şartlarını ihtiva etmekte olup, Sözleşme nin ayrılmaz bir parçasıdır. 1. SÖZLEŞME İNDİRİM ORANI VE FATURA

Detaylı

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Temmuz 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin / Mezitli Belediye Başkanı nı ziyaret ederek

Detaylı

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir.

Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir. Sayın Sizleri şahsım ve TOBB adına saygıyla selamlıyorum. Biliyorsunuz başkasına gönderilen selam kişinin üzerine emanettir. Başkanımız Rifat Hisarcıklıoğlu TUSAF yönetimi başta olmak üzere, kongremizin

Detaylı

A N A L İ Z. 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi. Furkan BEŞEL

A N A L İ Z. 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi. Furkan BEŞEL A N A L İ Z 7 Haziran dan 1 Kasım a Seçim Beyannameleri: Metin Analizi Furkan BEŞEL Ekim 2015 7 HAZİRAN DAN 1 KASIM A 7 Haziran 2015 te yapılan 25. Dönem milletvekili genel seçiminde 53.741.838 kayıtlı

Detaylı

"Kentsel Dönüşümün Anahtarı Kooperatiflerde"

Kentsel Dönüşümün Anahtarı Kooperatiflerde "Kentsel Dönüşümün Anahtarı Kooperatiflerde" 16 Ağustos 2014 Haber Linki: http://www.egemetropolgazetesi.com/haber/kentsel-donusumun-anahtari-kooperatiflerde-17554.html S.S. Batı Anadolu Konut Yapı Kooperatifleri

Detaylı

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili EYLÜL 2014 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili 1 CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Mezitli CHP İlçe örgütünün düzenlediği Yenimahalle

Detaylı

1- TÜSİAD Gıda, Tarım ve Hayvancılık konusunu ele aldı - TÜSİAD 27.11.2014

1- TÜSİAD Gıda, Tarım ve Hayvancılık konusunu ele aldı - TÜSİAD 27.11.2014 1- TÜSİAD Gıda, Tarım ve Hayvancılık konusunu ele aldı - TÜSİAD 27.11.2014 TÜSİAD, Türk tarım sektörünün tüm unsurlarını bütüncül bir bakış açısıyla ele almak amacıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Rekabet

Detaylı

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak

Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak AK PARTİ İSTANBUL İL BAŞKANLIĞI TEŞKİLAT İÇİ HAFTALIK BÜLTENİ YIL: 2013 SAYI : 198 22-29-TEMMUZ 2013 İstanbul, geleneksel iftarımızda buluştu Çoğunluk olmak, azınlığı yok saymak anlamına gelmez Ülkedeki

Detaylı

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ

YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ YENİ YAYIN ULUSLARARASI ÖRGÜTLER HUKUKU: BİRLEŞMİŞ MİLLETLER SİSTEMİ Yazar : Erdem Denk Yayınevi : Siyasal Kitabevi Baskı : 1. Baskı Kategori : Uluslararası İlişkiler Kapak Tasarımı : Gamze Uçak Kapak

Detaylı

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı

TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı TKP-1920 nin 1 Mayıs 2015 Mitinglerine ve 7 Haziran Seçimlerine Çağrısı İş ve aş için, Demokrasi ve özgürlük için, barış sürecinin ilerlemesi için, 7 Haziran seçimlerinde HDP yi desteklemek için, Haydin

Detaylı

BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU

BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU BALIKESİR TABİP ODASI AĞUSTOS 2016 ÇALIŞMA RAPORU Bato aktüel yayında batoaktuel yapılan basın toplantısında BASIN ARACILIĞI İLE BALIKESİR KAMUOYUNA TANITILDI. Değerli basın mensupları, Sevgili meslektaşlarım,

Detaylı

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ Yıldız Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü, 24 Kasım 2011 Perşembe günü Üniversitemiz Merkez Kampüsü Hünkar Salonu nda, hem Üniversitemizin

Detaylı

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi 2 de Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi AK Parti İstanbul İl Kadın Kolları nda AK Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya gelmenin mutluluğunu yaşadı. 8 de YIL: 2012 SAYI

Detaylı

Bir skandal daha, Muammer Güler soruşturmaya engel oluyor. SAVCILARIN GÖREVDEN ALINMASI İÇİN HÜKÜMET BASKI MI YAPIYOR

Bir skandal daha, Muammer Güler soruşturmaya engel oluyor. SAVCILARIN GÖREVDEN ALINMASI İÇİN HÜKÜMET BASKI MI YAPIYOR Bir skandal daha, Muammer Güler soruşturmaya engel oluyor. SAVCILARIN GÖREVDEN ALINMASI İÇİN HÜKÜMET BASKI MI YAPIYOR 17 Aralık 2013 22:32 Bu sabah başlayan yolsuzluk ve rüşvet operasyonuyla ilgili kulislerde

Detaylı

Onlar konuşur, AK Parti yapar

Onlar konuşur, AK Parti yapar Onlar konuşur, AK Parti yapar Nisan 21, 2015-8:15:00 AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Ahmet Davutoğlu, AK Parti'nin vadettiği şeyleri kesinlikle yapacağının altını çizdi. Davutoğlu, Ankara Atatürk Spor

Detaylı

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni GSO-TOBB-TEPAV Girişimcilik Merkezinin Açılışı Kredi Garanti Fonu Gaziantep Şubesi nin Açılışı Proje Değerlendirme ve Eğitim Merkezi nin Açılışı Dünya Bankası Gaziantep Bilgi Merkezi Açılışı 23 Temmuz

Detaylı

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler Geçtiğimiz ay Suriye de Irak Şam İslam Devleti ve diğer muhalif güçler arasında yaşanan çatışmaya ilişkin, Suriye Devrimci Sol

Detaylı

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ

TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ TÜRKİYE DE CEZA VE ADALET SİSTEMİ TÜRK HUKUK SİSTEMİ İdari Yargı Adli Yargı Askeri Yargı Sayıştay Anayasa Mahkemesi İDARİ YARGI SİSTEMİ İdarenin eylem ve işlemlerine karşı açılan davaların görüşüldüğü,

Detaylı

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR BALIKESİR - 30.09.2014 HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR Balıkesir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Hüseyin Gündoğdu, Ankara ve Hatay Tabip odaları üyelerinin Gezi Parkı olayları sürecinde hukuka aykırı

Detaylı

AKOFiS. Halkla İlişkiler Başkanlığı

AKOFiS. Halkla İlişkiler Başkanlığı Yargılama Sürelerinin Uzunluğu ile Mahkeme Kararlarının Geç veya Kısmen İcra Edilmesi ya da İcra Edilmemesi Nedeniyle Tazminat Ödenmesine Dair Kanun Halkla İlişkiler Başkanlığı TA K D İ M Değerli; Ana

Detaylı

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor.

Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. Kazova: Patronsuz üretim devam ediyor; herkes mutlu, herkes çalışmak istiyor. İşçi Cephesi: Direnişiniz nasıl başladı? Kazova dan bir işçi: Bizim direnişimiz ilk önce 4 aylık maaşımızı, kıdem ve tazminat

Detaylı

Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili Ağustos 2013 FAALİYET RAPORU Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili CHP MERSİN İL-İLÇE ÖRGÜTLERİ, BELEDİYELER VE KÖYLERE YÖNELİK YAPILAN ÇALIŞMALAR 1. Mersin/Tarsus CHP İlçe Örgütünü ziyaret ederek,

Detaylı

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri,

TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, TÜRKİYE - AFRİKA EKONOMİ FORUMU AÇILIŞ TÖRENİ KONYA 9 MAYIS 2018 Afrika Ülkelerinin Değerli Büyükelçileri, Sayın Valim, Belediye Başkanım, İş Dünyası ve STK ların Değerli Başkan ve Temsilcileri, Değerli

Detaylı

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son 10-11 senesinde bizim de katkılarımızın olması bizi her zaman çok mutlu ediyor çünkü Avrupa da yaşayan

Detaylı

18. bölüm. basında bursa il koordinasyon kurulu

18. bölüm. basında bursa il koordinasyon kurulu 18. bölüm basında bursa il koordinasyon kurulu BÖLÜM 18: BASINDA TMMOB BURSA İL KOORDİNASYON KURULU Şubemizin sekreteryalığında yazılı basında toplam olarak 120 kez yer almıştır. Bunun dışında görsel

Detaylı

TOPLUMSAL RAPORLAR YATIRIM TEŞVİKLERİ VE İSTİHDAM - 2010 (05.12.2010) Yatırımlar büyürken istihdam küçülüyor

TOPLUMSAL RAPORLAR YATIRIM TEŞVİKLERİ VE İSTİHDAM - 2010 (05.12.2010) Yatırımlar büyürken istihdam küçülüyor TOPLUMSAL RAPORLAR 15 YATIRIM TEŞVİKLERİ VE İSTİHDAM - 2010 (05.12.2010) Yatırımlar büyürken istihdam küçülüyor 10 yıllık dönemler itibariyle teşvik sisteminin istihdama etkisi Yıllık Yıllık Yıllık Yıl

Detaylı

Merhaba değerli hanımlar;

Merhaba değerli hanımlar; o r k i M i d e r k Merhaba değerli hanımlar; Sizlere yeni bir müjdeli haberim var. Ülkemize mikrokredi uygulamasını kazandırıp girişimci hanımlarımızı ortaya çıkartan Türkiye İsrafı Önleme Vakfı, Sosyal

Detaylı

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur.

İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA. : Şüpheli hakkında suç duyurusu dilekçemizin sunumudur. İSTANBUL ANADOLU CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI NA Müşteki Vekilleri Şüpheli Konu Müsnet Suç : (T.C.:.)./ 3 Ümraniye İstanbul : Av. Aytekin TETİK & Av. Ahmet AYDIN - Adres Antette :...T.C.:2...2 Üsküdar İstanbul

Detaylı

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR!

İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! TEMMUZ 2016 İŞÇİLERİN 3 ACİL TALEBİ VAR! Taşeron işçilere kayıtsız şartsız kadro! Kıdem tazminatıma dokunma! Zorunlu Bireysel Emeklilik Sistemi ne hayır! TAŞERON İŞÇİLERE KAYITSIZ ŞARTSIZ KADRO! AKP hükümeti

Detaylı

YAZILI VE GÖRSEL BASINA YANSIYANLARDAN ÖRNEKLER

YAZILI VE GÖRSEL BASINA YANSIYANLARDAN ÖRNEKLER YAZILI VE GÖRSEL BASINA YANSIYANLARDAN ÖRNEKLER tmmob 2002/2004 Cumhuriyet / 7 Haziran 2002 Radikal / 7 Haziran 2002 218 Evrensel / 15 Temmuz 2002 37. dönem çalışma raporu 219 tmmob 2002/2004 Cumhuriyet

Detaylı

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız!

Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Hava-İş: İşten atılanlar işe alınana kadar mücadeleyi bırakmayacağız! Havacılık sektörüne grev yasağı getiren yasa tasarısı mecliste onaylandı. Hava-İş Sendikası, yasa mecliste görüşülmeye başlanmadan

Detaylı

Cumhuriyet Halk Partisi

Cumhuriyet Halk Partisi 1 Genel Başkan Kılıçdaroğlu Bolu da: (Berkin Elvan ın ölümü) Berkin, bizim oğlumuzdur. O, bir demokrasi şehididir, onu her zaman anacağız Tarih : 13.03.2014 Arkadaş, sen kendine güveniyorsan, senin istediğin

Detaylı

KADEM METE: MUĞLA DA 12 AY TURİZM HAYAL DEĞİL

KADEM METE: MUĞLA DA 12 AY TURİZM HAYAL DEĞİL KADEM METE: MUĞLA DA 12 AY TURİZM HAYAL DEĞİL AK Parti Muğla İl Başkanı Kadem Mete Bodrum da basınla bir araya geldi. 12 Ay Turizm konusu üzerine yoğunlaşan basın toplantısında Mete, yaklaşık 6 milyon

Detaylı

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi

2010 YILINA DAMGASINI VURAN OLAYLAR. Avrupa Birliği ve Avrupa Birliği ne giriş süreci. Terör olayları. Türkiye-İsrail krizi MTM Medya Takip Merkezi, 2010 yılında medyanın gündemini belirleyen konu ve olayları derledi. İki bini aşkın gazete, dergi, TV kanalı ve haber sitesinde periyodik olarak yapılan takip sonuçları, yıl boyunca

Detaylı

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü

KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü On5yirmi5.com KPSS'de çok konuşulan 'vitamin' sorusu ve çözümü Kaç gündür bir 'vitamin' sorusudur gidiyor. İşte geçtiğimiz günlerde yapılan KPSS sorularında yer alan 'vitamin' sorusu ve çözümü... Yayın

Detaylı

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı.

Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Dizeleriyle başladı. Kahramanmaraş Platformu ndan Şenliği Kadın Cumhuriyet On bir kadın derneğinden oluşan Kahramanmaraş Kadın Platformu, Müftülük Meydanı nda düzenledikleri Cumhuriyet Şenliği ile Cumhuriyet in önemine dikkat

Detaylı

SÖYLEŞİ H /PROF.DR. SEZA REİSOĞLU**

SÖYLEŞİ H /PROF.DR. SEZA REİSOĞLU** SÖYLEŞİ H /PROF.DR. SEZA REİSOĞLU** Uygulanan ekonomik politikalar sonucunda, devletin küçültülmesi, kamusal alanın daraltılması koşullarında, kamu işveren sendikalarına olan ihtiyaç gittikçe azalıyor.

Detaylı