Brown ve Wu 1977 de Triasulfuron gibi sulfonylurea grubu ilaçlarından biri olan Chlorpropamide in in vitro V79 Çin hamster hücrelerinde KKD sayısını

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Brown ve Wu 1977 de Triasulfuron gibi sulfonylurea grubu ilaçlarından biri olan Chlorpropamide in in vitro V79 Çin hamster hücrelerinde KKD sayısını"

Transkript

1 1 1.GİRİŞ Günümüzde hızlı endüştrileşmeye bağlı olarak çevre kirliliğinin giderek artması canlıların daha fazla fiziksel ve kimyasal etmene maruz kalmasına neden olmaktadır. Fiziksel ve kimyasal etmenlerin canlılar üzerindeki zararlı etkileri araştırmacıların son derece ilgisini çekmektedir. Toksik, mutajenik, kanserojenik veya teratojenik etkili olabilen bu etmenlerin zararlarını tespit etmek ve önlemler almak gerekmektedir. Bu amaçla çeşitli testler geliştirilmiştir ten beri dünya genelinde yaklaşık 28 milyon kg pestisit etken maddesi piyasaya sunulmuştur. Bu da 900 aktif içerik ve ticari pestisit formülasyonunu kapsamaktadır (Pan American Health Organization, 2002). Zararlıları ve otları kontrol etmek amacı ile tarımsal alanlarda pestisitlerin kullanılmasının amacı; ürün verimini arttırarak, hasatta kayıpları düşürmektir. Zirai uygulamalarla beraber pestisitlerin halk sağlığında, temizlik işlemlerinde, kağıt yapımında, boyalarda ve yüzme havuzu sularında kimyasal karışımlar olarak kullanıldığı bilinmektedir (Al-Saleh 1994). Bu bileşiklerin birçok alanda, yüksek miktarda kullanılması çevre kirliliğine yol açmaktadır. Yoğun kullanımları sonucu pestisitlerin artıklarına ve metabolitlerine içme suları ve besinlerde rastlanmıştır (Al-Saleh 1994). Bu da kimyasalların insan vücuduna girip sağlığını etkileyeceği, genetik materyalde potansiyel tehlike oluşturacağı endişesini arttırmıştır (Ribas vd 1996). Tarımda pestisitlerin yüksek miktarda kullanılması, bu bileşiklerin farklı test sistemleri ile genotoksik açıdan değerlendirilmesini gerekli kılmaktadır. Birçok araştırıcı modern tarımda bitki zararlılarını kontrol etmek amacı ile kullanılan pestisitlerin mitotik ve mayotik hücre bölünmelerini etkilediği, insanlarda, hayvanlarda ve ekonomik önemi olan bitkilerde genetik hasara neden olduğunu bildirmişlerdir (Ribas vd. 1996, Agrawal vd. 1996, Chauhan vd. 1998, Cicchetti vd. 1999, Soloneski vd. 2002, Zeljezij ve Garaj-Vrhovac 2004, D Souza vd. 2005, Chauhan ve Gupta 2005). Saflas vd de ve Brown vd da yaptıkları çalışmalara göre; insanların tarımsal kimyasallarla karşı karşıya kalması ile kanser sıklığındaki artış arasında bir ilişki bulunmaktadır (Ribas vd. 1996).

2 2 Brown ve Wu 1977 de Triasulfuron gibi sulfonylurea grubu ilaçlarından biri olan Chlorpropamide in in vitro V79 Çin hamster hücrelerinde KKD sayısını arttırdığını (Renner ve Münzner, 1980), Watson vd. (1976) Chlorpropamide in insan lenfositlerinde kromozom aberasyonlarına sebep olduğunu saptamışlardır. Renner ve Münzner 1980 de Çin hamster ve farede Chlorpropamide ve tolbutamide in KKD leri doza bağlı olarak arttırdığını aynı zamanda Chlorpropamide in MN oluşumunu indüklediğini, fakat KA testinde yüksek konsantrasyonlarda bile negatif sonuç gösterdiğini saptamışlardır. Nokta mutasyonlarını gösteren Ames testinde Chlorpropamide ve Tolbutamide in mutajenik olmadığı bildirilmiştir (Renner ve Münzner, 1980). Urea grubu herbisitlerinin birçoğu genotoksisite testlerinde negatif etki göstermesine rağmen bazıları pozitif etki göstermiştir. Seiler 1978 de Fluometuron un fare kemik iliğinde MN oluşumunu indüklediğini saptamıştır (Behera ve Bhunya, 1990). Isoproturon un in vivo KA, MN ve sperm şekli anormallikleri testlerinde konsantrasyona bağlı mutajenik etkili olduğu, Diuron un fare kemik iliğinde MN oluşumunu indüklediği (Agrawal vd. 1996), Linuron un insan lenfosit kültüründe MN sıklığını doza bağlı arttırdığı ve klastojenik olduğu bildirilmiştir (Papapaulou vd. 2001). Fiziksel ve kimyasal maddelerin DNA üzerindeki etkilerini görmek için in vivo ve in vitro testler kullanılır (Natarajan ve Obe,1982; Carrano ve Natarajan, 1988). Genotoksik ajanların canlılar üzerindeki sitogenetik etkilerinin anlaşılması için en önemli kriterler, bir maddenin kromozom aberasyonları (KA), kardeş kromatid değişimleri (KKD) ve mikronukleus (MN) oluşturabilme özelliğidir. KA ları insanların genotoksik ajanlara maruz kalmasından sonra ortaya çıkan önemli biyolojik sonuçlardan birisidir (Obe vd. 2002). Bonassi vd te, Hagmar vd de yaptıkları epidemiyolojik çalışmalara göre; periferik kan hücrelerinde yüksek KA frekansı olan insanlarda yüksek oranda kanser gelişim riski bulunmaktadır (Obe vd. 2002). Özelliği bilinmeyen kimyasal maddelerin KA larını indükleyebilmeleri açısından test edilmesinin mutajenik/kanserojenik maddelerin stratejik açıdan taranmasında önemi olduğu bildirilmiştir (Kirkland, 1998). Latt vd de, Littlefield vd de, Takehisa 1982 de yaptıkları çalışmalara göre; kardeş kromatid değişimleri (KKD) testi, mutajenik kanserojenleri belirlemek üzere kabul edilen hassas bir metottur (Morimoto vd. 1985). WHO 1993 te kardeş kromatid değişimlerinin, replikasyon sırasında kardeş kromatidlerin homolog

3 3 lokusları arasında resiprokal (karşılıklı) DNA değiş-tokuşlarından orijinlendiğini, tüm hücrelerde kendiliğinden ve belli oranda oluşmalarına rağmen, bazı kimyasal ve fiziksel ajanların DNA da hasar oluşturarak KKD frekansında artışa sebep olduğunu bildirmiştir (Laffon vd. 2001). MN lar hücre bölünmesi sırasında ana nukleuslara dahil olmayan tam bir kromozom veya asentrik kromozom fragmentlerinden oluşur. Sitokinezi-blok MN yöntemi; hücrelerin kimyasal ile etkilenmesinden sonraki sadece birinci bölünmede, yeni meydana gelen hücrelerin iki nukleuslu görünümleri ile MN ların tanınmasını (Fenech ve Morley, 1985), MN tekniği sonunda elde edilen hücrelerin sayım kolaylığı; binlerce hücrenin sayılmasını, kimyasal muamele görmüş hücreler ile kontrol hücreleri arasında küçük farklılıkların belirlenmesini sağlar. Bundan dolayı Elhajouji vd yılı çalışmalarına göre; MN testi ile çeşitli pestisitlerin ve ilaçların genotoksisite testlerinde klastojenik ve aneugenik etkili olabilecek seviyeleri tespit edilebilmektedir (Natarajan, 2002). Pestisitlerin en büyük grubunu oluşturan herbisitler istenmeyen bitkileri yok etmek amacı ile yaygın olarak kullanılan kimyasallardır. Modern tarımda çok önemli rol oynarlar ve büyük miktarlarda kullanılırlar. Triasulfuron, yıllık veya çok senelik geniş yapraklı veya otsu zararlıların kontrolü için herbisit olarak kullanımına izin verilen sulfonylurea bileşiğidir. Triasulfuron un düşük akut toksisite gösterdiği ve genotoksisite çalışmalarında bu herbisitin klastojenik ve mutajenik olmadığı bildirilmiştir (EPA, 1998a). Triasulfuron un Salmonella typhimurium, Saccharomyces cerevisiae ve fare lenfoma hücrelerinde nokta mutasyonlarını, Çin hamsterlerinde MN testinde KA larını, insan fibroblastları ve fare hepatositlerinde program dışı DNA sentezini (UDS) indüklemediği saptanmıştır (EPA, 1998a) ppm konsantrasyonlarında köpek (Ciba-Giegy, 1986a), tavşan (Ciba-Giegy, 1986b) ve sıçanda (Ciba-Giegy, 1985) toksik olduğu bildirilmiş, bu maddenin insan için kanserojenik potansiyeli olduğu konusunda tamamlanmış ve belirlenmiş bir çalışmaya rastlanmamıştır. Salmonella typhimurium, Saccharomyces cerevisiae, fare lenfoma, Çin hamsterleri ve insan fibroblastlarında Triasulfuron un genotoksik etkisine bakılmış olmasına rağmen, kültürü yapılan insan lenfositlerinde KA, KKD, MN indüksiyonuna etkisi üzerine bir bilgi bulunmamaktadır. Tarımda otsu zararlılarla mücadelede kullanılan Urea lar ile yapılan toksisite çalışmalarından çelişkili sonuçlar alınmış ve literatür çalışmalarında urea grubuna ait

4 4 Triasulfuron herbisitinin insan lenfositlerine etkisi üzerine bilgiye rastlanmamıştır. Bu nedenle çalışmamızda kültüre edilen insan periferik kan hücreleri Triasulfuron un farklı konsantrasyonları ile muamele edilerek, KA, KKD, MN test sistemlerinde bu bileşiğin farklı genetik hasarların meydana gelmesi üzerindeki etkisinin araştırılması ve kimyasalın genotoksik aktivitesinin değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmanın sonucunda; Triasulfuron un farklı konsantrasyonlarının insan periferik kan lenfosit kültüründe muamelesi ile bu konudaki bilgi eksikliği giderilmiş aynı zamanda konsantrasyona bağlı etkisi gözlenerek hangi konsantrasyonlarda toksik veya genotoksik olabileceği saptanmış olacaktır. Dolayısı ile farklı test sistemlerinde, genetik aktivite profili ortaya çıkarılarak en düşük etkili konsantrasyonları hakkında bilgi edinilmiş olacaktır. Bu bilginin besinlerde kabul edilebilir kalıntı konsantrasyonlarını ve profesyonel kullanımda tehdit sınırlarını belirlemede yararlı olabileceğini umuyoruz.

5 5 2. GENEL BİLGİLER Her canlı türünün kendine özgü genetik bilgisinde gen rekombinasyonundan başka sebeplerle ve ani olarak meydana gelen kalıtsal değişmelere mutasyon denir. Mutasyonlar doğada kendiliğinden meydana geldiği gibi mutagen adı verilen fiziksel ve kimyasal etkenler tarafından da meydana getirilebilirler. Mutagenler DNA molekülünde çeşitli hasarlar oluştururlar. Bu hasarlar hücrede DNA onarım mekanizmaları tarafından onarılmaya çalışılır. Meydana gelen hasarların çoğu onarılmaktadır. Bazen hücrenin ölümden kurtulabilmesi için DNA da meydana gelen hasar mecburen yanlış olarak onarılır. Ya da onarım mekanizmalarının çalışmasını kontrol eden genlerin mutasyona uğraması ile veya beslenme, ısı ve yaş gibi çevre şartlarının etkisiyle DNA da meydana gelen hasar onarılmadan kalabilir. Bu durumda o hücrede mutasyon, buna bağlı olarak kanser oluşumu hatta hücre ölümü meydana gelebilir. Mutasyonlar bazen canlıda üstün bir karakterin ortaya çıkmasına neden olduğu halde genellikle canlılar için dezavantaj olan özellikleri ortaya çıkarmaktadır. Canlıların DNA larında meydana gelen hasarlar; Ames testi, in vivo memeli fare kemik iliği kromozom aberasyon testi, in vivo memeli eritrosit mikronukleus testi, in vitro memeli hücre gen mutasyon testi, bakteri kullanarak yapılan geri mutasyon testleri ile belirlenmektedir. In vitro memeli kromozom aberasyon testi, kardeş kromatid değişimleri testi ve mikronukleus testi, DNA da meydana gelen hasarın ve genotoksik etkilerin sitogenetik açıdan araştırılmasında kullanılan test yöntemleridir Kromozom Aberasyonları Kromozomların sayısı ve yapısındaki değişimlere kromozom aberasyonları (KA) denir. Kromatid kırık, kromozom kırığı, fragment, disentrik kromozom, halka kromozom, kardeş kromatid birleşmesi, translokasyon, inversiyon, izokromozomlar yapısal kromozom aberasyonlarıdır. Bazı araştırıcılar tarafından KA olarak kabul

6 6 edilmeyen ancak yine de bir anormallik sonucu oluşan yapısal bozukluklar ise gap, spiral çözülmesi, kromozom kontraksiyonudur. İlk defa 1918 yılında de Vries Oenothera da translokasyon tipi anormalliklerin varlığını saptayarak, kromozom yapısında değişikliklerin meydana gelebildiğini göstermiştir. Morgan 1922 de ve Bridges 1923 te Drosophila da translokasyon ve inversiyon tipi anormalliklerin olduğunu gözlemişlerdir. Delesyon, duplikasyon, inversiyon, translokasyon gibi kararlı aberasyonların Drosophila tükrük bezi kromozomlarında ve mısır pakiten kromozomlarında kendiliğinden oluştuğu gösterilmiştir. Disentrik ve halka oluşumu gibi kararsız aberasyonların McClintock un 1942 de mısırda yaptığı çalışmalar sonucunda, genetik materyalin kırılması, birleşmesi, köprü oluşumu sonucu meydana geldiği saptanmıştır. KA ları organizmaların evriminde rol oynamaktadır (Natarajan, 2002). Kromozomlar sentez fazı (S fazı) sırasında replike olurlar. Replikasyon sırasında tüm DNA molekülleri açılmaktadır. Bu DNA molekülleri metafaz kromozomları ile karşılaştırıldığında veya interfaz kromatinin fibrilli yapısı ile karşılaştırıldığında çok büyüktürler. Örneğin Du Praw ın (1970) yaptığı hesaplamalara göre insanın 1. kromozomu 7.5 cm uzunluğunda DNA molekülü içerir. Bu DNA molekülü interfazda 1350 µm fibriller yapısına paketlenir ve metafazda yaklaşık 10 µm uzunluğundadır. Dolayısı ile DNA molekülleri, hem interfaz hem de S evrelerinde çok büyük boyutları nedeni ile mutasyonlara neden olan fiziksel ve kimyasal ajanların açık hedefleridir. Oluşacak olan DNA hasarı sonucunda mikroskopta görülebilen yapısal KA ları oluşur (Obe vd. 2002). Yapısal kromozom aberasyonları, aberasyonun kromozomun bir kromatidinde veya her iki kromatidinde görülmesine bağlı olarak iki gruba ayrılır. Eğer aberasyon tek bir kromatidde görülüyorsa buna kromatid tip, her iki kromatidinde de görülüyorsa kromozom tip aberasyon denir. Bu aberasyon tipleri mutajen uygulamasının yapıldığı hücre siklusu safhasına ve kullanılan mutajenik ajanın tipine bağlıdır. İyonize ışınlar gibi ajanlar hücre G 1 safhasında iken etki ederse kromozom tip aberasyonlar meydana gelir, eğer hücre G 2 safhasında iken etki ederse kromatid tip aberasyonlar ve iyonize ışınlar, S safhasında iken etki ederse her 2 tip aberasyonlar meydana gelebilir (Natarajan ve Obe, 1982). Şekil ve de sırasıyla G 1 ve G 2 fazında yapılan ışınlama sonucu oluşan KA ları görülmektedir (Özalpan, 2001). Şekil de görülen terminal

7 7 delesyon, kromozomun tek bir kolunda kırılma olması ile oluşmuştur. Kırılan parça ilk mitozda asentrik fragment şeklinde görülür. Asimetrik parça değişimi, aynı kromozomun iki kolunda kırılma olması ve kromozomun kırılan iki kolunun birbirine, kırılan iki parçanın da birbirine yapışması ile oluşur ve mitozda halka kromozom ve fragment şeklinde görülür. Şekil G 1 fazında yapılan ışınlamalar sonucu meydana gelebilecek kromozom tipi aberasyonlar ile bunların çeşitli yapışma olasılıkları ve S fazını izleyen mitozda saptanan görüntüleri. (Özalpan, 2001) a)terminal delesyon, b)aynı kromozomda simetrik parça değişikliği, c)aynı kromozomda asimetrik parça değişikliği, d)farklı kromozomlar arasında simetrik parça değişikliği, e)farklı kromozomlar arasında asimetrik parça değişikliği. Homolog olmayan kromozomlar arasında olan karşılıklı parça değişimine translokasyon denmektedir. Farklı kromozomlar arasında simetrik parça değişiminde sonraki mitozda görülebilir bir değişiklik olmazken, asimetrik parça değişiminde sonraki mitozda bir disentrik kromozom ve iki asentrik fragment görülür. Şekil de G 2 safhasında; ışınlama sonucu meydana gelen, kromatid aberasyonlar, terminal delesyon, izokromatid delesyon, aynı veya farklı kromozomlar arasında simetrik ve asimetrik parça değişiklikleri ve triradialler görülmektedir.

8 8 Şekil Kromozom eşleşmesi tamamlandıktan sonra, G 2 fazında yapılan ışınlamalar sonucunda meydana gelebilecek kromatid tipi aberasyonlar ile bunların çeşitli yapışma olasılıkları ve sonraki mitozda saptanan görüntüleri. (Özalpan, 2001) a)terminal delesyon, b)izokromatid delesyon c)aynı kromozomda simetrik parça değişikliği, d)aynı kromozomda asimetrik parça değişikliği, e)farklı kromozomlar arasında simetrik parça değişikliği, f)farklı kromozomlar arasında asimetrik parça değişikliği, g)triradial aberasyon. Şekildeki terminal delesyon, sonraki mitozda terminal kromatid delesyon ve asentrik fragment şeklinde görülür. İzokromatid delesyonlar, bir kromozomun iki kardeş kromatidinde aynı hizada kırılma meydana gelmesi sonucu oluşmaktadır. Bunun sonucunda mitoz anafazında köprü ve asentrik fragment oluşabilir. Diğer bir olasılıkta ise sadece fragmentler birbirine yapışır, metafazda bir fragment şeklinde görülür. 3.

9 9 olasılıkta, kırılan kromozomun iki kromatidinin sadece uçları yapışır ve kırılan parçalar yapışmaz. 4. olasılıkta, hiçbir yapışmanın olmaması durumu ile karşılaşılabilir. Simetrik parça değişikliği bir kromozomun aynı kromatidinde kırılma meydana gelmesi ve kırılan parçaların karşılıklı yer değiştirmesi ile oluşur. Mitozda görülebilir bir değişiklik olmaz. Eğer kromatidlerin kırık uçları birbirine, kırılan iki asentrik parça da birbirine yapışırsa asimetrik parça değişikliği gerçekleşir. Bunu izleyen mitozda kardeş kromatidlerden birisi normal diğeri halka kromozom ile asentrik fragment şeklinde görülür. Farklı kromozomlar arasında simetrik ve asimetrik parça değişiklikleri görülmektedir. Simetrik değişiklikte, iki ayrı kromozomun birer kromatidinden kopan parçalar karşılıklı yer değiştirirler (Şekil e). Mitozda görülebilir bir değişiklik olmaz. Eğer kırılan parçalar birbirlerine ve kromatidlerin de kırılan uçları birbirlerine yapışırsa (Şekil f), takip eden mitozda bu durum bir disentrik kromozom ve asentrik fragment şeklinde görülür. Triradial aberasyonlar, bir kromozomun tek kromatidinde, diğer kromozomun iki kromatidinde (izokromaid) kırılma meydana gelmesi ve izokromatid kırılma sonucu meydana gelen asentrik parçaların, tek kromatid kırılması ile oluşan kırık uçlara yapışmasıyla meydana gelir. Mitozda 3 kollu bir kromozom ile izokromatid delesyon şeklinde izlenir. Bunlardan başka oluşan kromozom aberasyonlarından biri olan inversiyonlar, bir kromozomun kopan bir parçasının 180º dönüp tekrar aynı kromozoma yapışmasıyla oluşur. İzokromozomlar ise kromozomun sentromer bölgesinden kromozom tipi enine bir kopmanın olması sonucu oluşur. Her iki kromatidinin genetik bilgileri aynı olan yeni bir kromozom meydana gelir. Gap, kromozomda kromatid kalınlığına eşit ya da ondan daha dar boyanmamış (akromatik) bölgelere verilen isimdir. Kromozomdaki boyanmamış bölge kromatid kalınlığından fazla ise kromatid kırık olarak kabul edilmektedir (Topaktaş ve Rencüzoğulları, 1995). Gaplar da kırıklarda olduğu gibi izokromatid veya kromatid gap şeklinde olabilir. Her iki kromatidde de gap varsa izokromatid gap, tek bir kromatidde gap varsa kromatid gap denir. Elektron mikroskopu çalışmalarında, gap bölgelerinde (akromatik bölgelerde) bağlantının olduğu saptanmıştır. Özellikle DNA sentezini inhibe eden bazı kimyasallar, yüksek sıklıkla gaplara neden olurlar (Natarajan ve Obe, 1982). Spiral çözülmesi, kromozomda soluk boyanan bölgelerdir. Gap a göre daha geniş bir alanı kapsar. Kromozomların kontrole göre boylarının çok kısalması ve

10 10 kalınlığının artmasına kromozom kontraksiyonu denir. Bu olay kimyasal maddenin histon proteinlerine etki ettiğini göstermektedir. (Topaktaş ve Rencüzoğulları, 1995) KA testleri Mutajenik ajanlara maruz kalan insan populasyonlarını izlemek için periferik kan lenfositlerinde, KA ve MN lar kullanılır. Hagmar vd de insan populasyonlarında kendiliğinden oluşan KA ları ile sonradan oluşan kanser sıklığı arasında pozitif bir ilişkinin olduğunu belirlemişlerdir (Natarajan, 2002). Boveri 1914 yılı bildirisinde; kararlı kromozomal değişiklikler ile farklı kanser tipleri arasında ilişki olduğunu ileri sürmüştür (Natarajan, 2002). Son yıllarda, kromozomları gözlemek üzere geliştirilen tekniklerle, kromozom araştırması alanında büyük gelişme gösterilmiştir. Bunlar memeli hücrelerine hipotonik muamelesi, E.M., kromozom bantlama, en son olarak FISH gibi tekniklerdir. Natarajan (2002) bundan sonra kromozom aberasyonları alanında yapılacak araştırmaların, içerdikleri mekanizmalar üzerinde odaklanacağı düşüncesindedir Mikronukleus (MN) Kimyasal ajanların mikronukleus oluşturması açısından değerlendirilmesi, bu kimyasalların genotoksisitelerinin tespit edilmesinde kullanılan diğer bir kriterdir. MN lar hücrenin mitoz bölünmesi sırasında ortaya çıkan, esas çekirdeğe dahil olmayan, tam kromozom veya asentrik kromozom fragmentlerindan köken alan oluşumlardır. Bu durumda bu parça mikronukleus adını alır ve interfazda kolayca görülebilir. MN sayısındaki artış, çeşitli ajanların hücrelerde oluşturduğu sayısal ve yapısal kromozom düzensizliklerinin indirekt göstergesi olarak değerlendirilmektedir. MN lar ya

11 11 klastojenlerin neden olduğu kromozom kırığı sonucu asentrik kromozom fragmentlerinden, ya da aneujenlerin neden olduğu sentromer bölünme hataları ve iğ ipliği fonksiyon bozukluğu sonucu anafaz sırasında geri kalan tam bir kromozomdan oluşurlar (Fenech ve Morley, 1985). Mikronukleus analizi için mutajen muamelesi görmüş hücrelere sitokalasin B uygulanarak sitoplazma bölünmesi engellenir ve bu yolla 2 yavru nukleusun birlikte bulunduğu iki nukleuslu hücreler ve bu hücrelerin sitoplazmaları içinde yer alan mikronukleuslar değerlendirilirler MN tekniğinin gelişimi MN lar ilk kez 1 yy kadar önce Howell tarafından eritrosit sitoplazmasında görülmüş ve bu yapılara nukleer materyal fragmenti denmiştir. Bunlar 1900 lü yılların başlarında Jolly terminolojisinde intraglobuler korpuskuller olarak tanımlanmıştır. Bu yapılar Howell-Jolly cisimcikleri olarak bilinir. Benzer yapılar 1937 de Brenneke tarafından fare, sıçan embriyolarında ve 1951 de Thoday tarafından Vicia faba da da görülmüştür (Kirsch-Volders vd. 2003). Bunlara fragment nukleuslar veya mikronukleuslar denmiştir. Evans vd da Vicia faba kök uçlarında MN ları radyasyona maruz kalan hücrelerde gördüklerini, asentrik fragmentlerden orjinlendiklerini ve mitozun son safhasında iki yavru nukleustan ayrılarak oluştuklarını bildirmişlerdir. Vicia faba kök uçlarında nötron ve gamma ışınlarının etkisini karşılaştırdıkları çalışmada, sitogenetik hasarın belirteci olarak MN ların kullanılabilirliğini tespit etmişlerdir (Kirsch-Volders vd. 2003). İlk kez MN test yöntemini öneren Boller ve Schmid 1970 te ve Heddle 1973 te ajanların genotoksik potansiyellerini ölçmek için kemik iliği eritrositlerinde MN u test yöntemi olarak kullanmışlardır (Kirsch-Volders vd. 2003). Daha sonra 1980 de MacGregor vd. tarafından bu metod periferik kanda dolaşan polikromatik eritrositlerde denenmiş ve en az kemik iliği metodundaki kadar hassas olduğu gözlenmiştir. Bu metod hayvanları öldürmeden fazla sayıda örnek alınmasına olanak verdiği için daha avantajlı sayılmıştır (Almassy vd. 1987). Countryman ve Heddle 1976 yılında yaptıkları

12 12 çalışmada, lenfositlerde MN oluşumunu belirleyerek, kromozom hasarının meydana çıkarılmasında diğer bir uygulanabilir hücresel sistem ileri sürmüşlerdir (Kirsch- Volders vd. 2003). Von Ledebur ve Schmid 1973 te, Högstedt ve Karlsson 1985 te geliştirdikleri modifiye metodlarla, aneuploidiye yol açan ajanlar ile klastojenleri birbirinden ayırmada, MN büyüklük farkından yararlanmışlar; klastojenlerce uyarılan MN ların asentrik kromozom fragmentleri içeren küçük, aneujenlerce uyarılan MN ların tam kromozomlar içerdiğini ve daha büyük ebatlı olduğunu göstermişlerdir (Demirel ve Zamani, 2002). Daha sonraları 1985 ve 1986 yıllarında Fenech ve Morley tarafından Sitokinezi-Blok (Cytokinesis-Block) Metodu geliştirilmiştir (Demirel ve Zamani, 2002). MN araştırmalarında in situ hibridizasyon (ISH) tekniği, ilk defa kromozomların sentromerini tanımlamak için Norppa vd. tarafından 1993 te uygulanmıştır (Demirel ve Zamani, 2002). Daha sonra Richard vd te floresan in situ hibridizasyon (FISH) tekniği ile MN oluşturan kromozomların her birinin kimliğini belirleyebilecek teknolojik gelişmeler sağlamışlardır (Demirel ve Zamani, 2002). Sentromerik problu floresan in situ hibridizasyon metodu, aneuploidiyi indükleyen bileşiklerin değerlendirilmesinde kullanılmaktadır (Papapaulou vd. 2001) MN test yöntemi ve uygulama amacı MN yönteminin geliştirilmesinde en önemli adım; MN oluşumuna izin veren, bir çekirdek bölünmesini tamamlamış hücrelerin sayılmasının esas alınmasıdır (Fenech vd. 1999). Sitokinezi-blok mikronukleus metodunu geliştiren Fenech ve Morley 1986 da, hücre kültürüne mitoz sırasında sitoplazma bölünmesini durduran aktin inhibitörü cytochalasin-b (Cyt-B) ilave ederek çekirdek bölünmesini tamamlamış, ancak sitoplazmik bölünmesini gerçekleştirememiş çift çekirdekli hücreler elde etmişlerdir (Fenech vd. 1999, Kirsch-Volders vd. 2003). İncelenen alanda kültür süresi içinde ikinci bölünmesini tamamlamış 4 çekirdekli hücrelere de rastlanmaktadır; ancak MN sayımında Heddle ve Countryman in (1976) kriterleri kullanıldığından bu hücrelerde

13 13 görülen MN lar değerlendirme dışı bırakılmaktadır (Demirel ve Zamani, 2002). Heddle ve Countryman in (1976) kriterlerine göre: 1- MN esas nukleus ile aynı yapıda olmalıdır. 2- MN esas nukleustan küçük olmalıdır. 3- MN esas nukleustan ayrı, yuvarlak veya yaklaşık yuvarlak şekilli olmalıdır. 4- Nukleer olmayan partiküllerden farklı olarak ışığı yansıtmamalıdır. 5- MN feulgen pozitif veya diğer DNA ya özel reaksiyonlarda pozitif reaksiyon göstermelidir. 6- MN lar sitoplazması iyi gözlenen hücrelerde sayılmalıdır. 7- MN oluşumu doza bağlı olmalıdır (Almassy vd. 1987). Sitokinezi-blok Mikronukleus (CBMN) tekniği in vitro genotoksisite testleri, insan populasyon taramasında kolayca uygulanabilecek bir tekniktir (Fenech vd. 1999). MN tekniği, en çok çeşitli kimyasallara ve fiziksel ajanlara maruz kalmış bireylerin taranması amacı ile, bireyler arasında genetik hasarın temel seviyesini anlamak (Fenech vd. 1999) ve çeşitli ajanların klastojenik ve aneujenik potansiyellerini değerlendirmek amacı ile insan lenfositlerini de içeren farklı tip hücrelerde geniş çapta kullanılmaktadır (Fenech ve Morley, 1985) MN testi avantajları MN test yöntemini sitogenetik anormallikleri belirlemede etkili bir metod yapan; farklı hücre tiplerinde in vitro şartlarda yaygın uygulanabilirliği ve sayım kolaylığıdır. Ayrıca elde edilen verilerin çok sayıda olması istatistiksel dayanağının güçlü olmasını sağlar (Fenech vd. 1999). Fenech 1997 de, Kirsch-Volders 1997 de, Eastmond ve Tucker 1989 de MN test yönteminde kinetekor veya sentromeri belirleyen metodlar kullanarak; kromozom kırığı nedenli MN ile kromozom geri kalması nedenli MN ları birbirinden ayırmanın kolay olduğunu belirtmişlerdir (Fenech vd. 1999). İmmünokimyasal işaretleme metodları ile CBMN test yöntemi, MN oluşumundan sorumlu esas mekanizmanın anlaşılmasını sağlar. Çift iplik DNA kırıkları, asentrik

14 14 fragmentli MN oluşumuna ve mitotik apereydeki hata, tam kromozomlu MN oluşumuna neden olmaktadır (Kirsch-Volders vd. 2003). Kirsch-Volders vd de, Fenech vd de yaptıkları çalışmaların sonuçlarına göre; bu yöntem klastojenik ve aneujenik etkileri birbirinden ayırabilmekte ve Elhajouiji vd. nin 1997 yılı çalışma sonuçlarına göre ayrıca; doz-cevap eğrisi, tam kromozom ve kromozom ayrılmaması sonuçlarına uygulanabilmektedir (Kirsch-Volders vd. 2003). Bundan dolayı in vitro MN test yöntemi bilimsel olarak yeterli ve güçlü kabul edilmektedir (Kirsch-Volders vd 2003) MN ve kanser ilişkisi MN frekansı ile kanser gelişimi arasındaki direk ilişki birçok bulgu ile desteklenmektedir. Cheng vd da, Duffaud vd de yaptıkları çalışmalara göre; kanser hastalarında periferik lenfositlerde olduğu gibi hedef dokuda da MN frekansı artmaktadır (Fenech vd. 1999). Rudd vd te, Rosin ve German 1985 teki bildirilerine göre; Bloom sendromu veya ataxia telangiectasia gibi hastalıklardan etkilenen bireyler, yüksek MN frekansı ve kanser riski taşımaktadırlar (Fenech vd. 1999). Sorsa vd yılında yaptıkları araştırmaya göre; bazı ajanlar insan ve hayvanlarda MN frekansını arttırabilmekte, kanserojenite ve genotoksisite arasında bir ilişki bulunmaktadır ve bu ajanlar; iyonize radyasyon, benzen, sigaradır (Fenech vd. 1999). Fenech ve Rinaldi 1995 te, Fenech vd de, Blount vd de, Fenech vd de, MN un kandaki vitamin ve folate konsantrasyonu ile çok kuvvetli ilişkisi bulunduğunu, bunların azlığı bazı kanser tiplerinde artışa neden olduğunu bildirmişlerdir (Fenech vd. 1999). Bu bulgular açıkça MN ve kanser arasında bağ olduğunu göstermektedir. KA ile kanser sıklığı arasında anlamlı ilişki vardır. Ancak bu ilişki KKD de bulunmamıştır. MN için henüz veriler yeterli sayıda değildir (Fenech vd. 1999).

15 Kardeş Kromatid Değişimi (KKD) Kardeş kromatid değişim mekanizması Kimyasal ve fiziksel ajanların mutajenite ve karnserojenitesinin test edilmesinde değerlendirilen diğer kriter, kardeş kromatid değişim (KKD) leridir. Latt vd de KKD lerin tek bir kromozomun iki kromatidi üzerinde homolog bölgelerdeki kırılma ve yeniden birleşme ile oluşan DNA replikasyon ürünlerinin sitolojik göstergesi olduğunu, Tucker vd te KKD lerin hassas genotoksik aktivite indikatörleri olarak geniş alanda kullanıldığını bildirmişlerdir (Villarini vd. 1998). KKD ler, tek bir kromozomun iki kromatidi arasında gerçekleşen karşılıklı değişimlerdir. Bu değişimler hücre siklusunun metafaz safhası sırasında görülebilirler ve KKD lerin meydana gelmesi için enzimatik kesim, translokasyon ve en az iki DNA heliksinin kaynaşması gerekir. Pommier vd. (1985) araştırmalarında; KKD lerin meydana gelişinde Topoizomeraz II enziminin etkili olduğunu ileri sürmüşlerdir. Topoizomeraz II enzimi DNA ya bağlanarak bir kompleks oluşturur. DNA ya etki eden ajanlar bu kompleksin oluşumunu engellemektedirler. Enzim iki alt birimden oluşur (dimer). Bu dimer DNA ya iki şekilde bağlanabilir; ya bir kovalent bağ içerir, bu bağ enzim molekülü ile DNA çift ipliğinden bir tanesinin 5 ucu arasındadır ve bu enzim aracılığı ile DNA ipliğinden biri koparılır, ya da aynı şekilde karşılıklı kovalent bağ içerir. Bu durumda topoizomeraz II:DNA kompleksi iki DNA:protein bağı ve bir çift iplik kırığı (DSB) içerir (Şekil ). Her iki durumda da DNA ya etki eden ajanlar tarafından topoizomeraz II:DNA kompleksi bozulur ve normal enzim fonksiyonu inhibe edilmiş olur. İleri sürülen hipotez KKD lerin S fazına bağlı bir olay olması, yeni replike olmuş DNA ipliklerinin DNA çift iplik kırık bölgelerinde değiş tokuşu sonucu oluşmasıdır. Çünkü bu enzim yeni replike olmuş DNA ipliklerini tekrar organize ederken, DNA da çift iplik kırıkları oluşturur ve bunları tekrar birleştirir. DNA ya etkili ilaçlar topoizomeraz II kompleksini etkileyerek, kırılan DNA çift ipliğinin tekrar

16 16 birleşmesini önler. Bu kırıklar kardeş kromatidlerin değiş tokuşuna neden olur (Pommier vd. 1985). DNA replikasyonundan sonra DNA topoizomeraz II homodimerleri, yeni replike olmuş DNA ipliklerine, DNA yapısını tekrar organize etmek için bağlanırlar. DNA ya etki eden ajanlar (intercalator); her bir DNA çift ipliği üzerinde iki DNA topoizomeraz II homodimerlerinin birbirinden ayrılmasına (moleküllerin dimerlerinin ayrılması) ve 2 homolog enzim molekülünün karşılıklı olarak değiş tokuşuna neden olabilirler (Şekil ). Alt üniteler karşılıklı yer değiştirmekte, buna bağlı olarak A' ve B' DNA çift iplikleri de yer değiştirmektedir. Yer değiştirmiş A' ve B' DNA çift iplikleri, sırasıyla B ve A DNA çift iplikleri ile bağlanmakta ve bunun sonucunda KKD meydana gelmektedir (Pommier vd. 1985). KKD ler doza bağlı olarak genotoksik bileşiklere cevap verirler, ve açıkça DNA hasarı olduğunu gösterirler (Perry ve Evans, 1975). KKD tam DNA çiftsarmalı değiş tokuşunu izleyen her iki DNA ipliğinin kırılmasını içerdiğinden dolayı KKD, DNA kırılmasının sitolojik göstergesidir. Birçok çalışmada FPG tekniği kullanılarak, kimyasalların KKD leri indüklemesi açısından değerlendirilmeleri sağlanmıştır. Klasik KA sayımına göre KKD sayımı tercih edilir. Çünkü KKD sayımı, KA sayımına göre daha kolaydır. Ayrıca KA sayımı, farklı sınıflardaki aberasyonları tanımada deneyim gerektirir ve en az 100 metafaz hücresinin sayılması gerekir. Ancak KKD belirlemede hücre yeterli olmaktadır. Diğer taraftan şu açıktır ki bir kimyasalın mutajenitesini test etmek için KKD sayımı, KA sayımının yerini tutamaz. Direkt DNA iplik kırıklarını indükleyen ajanlar (ör: iyonize radyasyon, bleomisin ve streptonygrin), KA larını indükledikleri oranda KKD frekansını arttırmazlar. Bu nedenle sitogenetik çalışmalarda hem KA, hem de KKD lere bakılması, o maddenin etkinliğinin anlaşılması açısından önemlidir (Natarajan ve Obe, 1982).

17 17 Şekil Memeli topoizomeraz II:DNA kompleksinin olası durumları., kırık bölgelerinde topoizomeraz II ile DNA nın 5 terminal ucu arasında kovalent bağ (Pommier vd. 1985). Şekil KKD lere neden olan DNA ya etkili ajanların etki mekanizması modeli (Pommier vd. 1985).

18 KKD indükleyen ajanlar Kendiliğinden oluşan KKD frekansı, hücrenin DNA içeriği ile ilişkilidir. Örneğin Uggla ve Natarajan (1982) KKD frekansının Vicia faba da hücre başına 62 olacak kadar yüksek (DNA 54 pg/hücre) ve Drosophila melanogaster de hücre başına 0.14 olacak kadar düşük (DNA 0.54 pg/hücre) olabildiğini bildirmişlerdir (Natarajan, 2002). KKD, S fazında meydana geldiğinden dolayı, DNA replikasyonu sırasında etkili olan ve DNA hasarı oluşturan kimyasallar KKD leri indükler. Bu kimyasallar KA larına göre daha düşük konsantrasyonlarda KKD lere neden olurlar. S fazına bağlı ajanların (ör: UV ve alkilleyici ajanlar), KKD lerinin potansiyel indükleyicileri olduğu buna karşın S fazına bağlı olmayan ajanların (ör: X-ışınları ve Bleomisin) KKD lerin zayıf indükleyicileri oldukları saptanmıştır. KKD lerin, nokta mutasyonları, gen amplifikasyonları ve sitotoksisiteye neden olabilecekleri bildirilmiştir (Perry and Evans, 1975) Urea Herbisitleri Urea herbisitleri tarım alanlarında geniş yapraklı ve diğer otsu zararlıların kontrolünde kullanılırlar. Bitki kökleri tarafından alınarak hızla bitkinin üst kısımlarına iletilir ve genellikle yapraklarda gözlenen fitotoksik semptomlar oluştururlar. Herbisit sınıflandırmasında urea herbisitleri; fenylurea herbisitleri, sulfonylurea herbisitleri, thiadiazolylurea herbisitleri olmak üzere 3 sınıfa ayrılırlar. Sulfonylurea herbisitleri kendi içinde pyrimidinylsulfonylurea ve triazinylsulfonylurea herbisitleri olmak üzere 2 sınıfa daha ayrılmaktadır (Classification of herbicides, 2005). Triasulfuron, triazinylsulfonylurea sınıfına ait bir herbisittir. Hay 1990 da Sulfonylurea ların (SU) herbisidal aktivitesinin ilk kez 1966 da fark edildiğini bildirmiştir (Cox, 1993). SU lar herbisitlerin gelişen sınıfıdır. Bunlar ilk

19 19 olarak 1970 lerin ortalarında üretilmiştir. İnsanlar ve hayvanlara zararlı olmadığı için SU lar güvenli herbisitler olarak piyasaya sunulmuştur. SU herbisitleri DuPond Crop Protection tarafından 1982 de üretilmiştir. Tarım alanlarında 100 g/ha oranında uygulanırlar. Memeli toksisitesi düşüktür ve uygulamadan sonra zararsız bileşiklere bozulur. Geniş yapraklı zararlıların, tahıl ve saf ürünlerde otların ve endüstriyel zararlıların kontrolünde kullanılmaktadır. Yaklaşık 25 SU herbisitine tarım alanlarında kullanım izni verilmiştir. 2 heterosiklik halka arasında SU köprüsü varlığı ile karakterizedirler. SU lar kimyasal ve termal olarak kararsızdırlar. Asidik solüsyonlarda, hidrolitik kırılma ile sulfonylurea köprüsü oluşur; nötralden hafif alkali solüsyonlara doğru birçok sulfonylurea kararlılık gösterir ve bir urea hidrojen atomunu kaybederek aniyonik formda kalır. Bu bileşikler genellikle organik çözücülerde kararlıdır ve hidrokarbonlardan başka temel organik çözücülerde 1 mg/100 ml den daha yüksek seviyelerde çözünürler (Powley, 2003). Kimyasal aktivite ile bitkileri öldürmekten ziyade, SU herbisitleri asetolaktat sentaz (ALS) enzimini inhibe ederek amino asit zincirinde temel dalların sentezini bloke ederler (lösin, izolösin, valin). Bu nedenden dolayı, bu kimyasallar SU/ALS veya nadiren ALS herbisitleri olarak refere edilirler. ALS enzimleri, hayvanlarda bulunmadığı için SU herbisit üreten firmalar onların ürünlerinin hayvanlar ve insanlar için güvenilir olduğunu iddia ederler (Flogel, 1998). Aşağıda bazı urea grubu herbisitlerinin toksikolojik ve mutajenik çalışmalarına yer verilmiştir. Tribenuron methyl (triazinylsulfonylurea) Salmonella typhimurium ve Çin hamster over (CHO) hücrelerinde in vitro gen mutasyonları negatif sonuç vermiştir. Sıçanlarda sitogenetik testler, farede MN testini içeren yapısal kromozom hasar testleri negatif sonuçlanmıştır. In vitro sıçan hepatositlerinde program dışı DNA sentez (UDS) testi negatiftir (EPA, 1989). FAO (2002), tribenuron methyl in mutajenite profil bildirisinde; bu kimyasalın Salmonella thphimurium in vitro bakteri gen mutasyon testinde S9 metabolik aktivasyon varlığında ve yokluğunda negatif mutajenik aktivitesi olduğunu, insan lenfositleri in vitro periferik kan kültüründe S9 varlığında ve yokluğunda yapısal KA larını indüklemediğini, CHO hücreleri in vitro memeli gen mutasyon testinde S9

20 20 metabolik aktivasyon varlığında ve yokluğunda CHO/HGRPT (hipoksantin guanin fosforibozil transferaz) gen mutasyonlarını indüklemediğini, sıçan primer hepatositlerinde in vitro UDS testinde negatif olduğunu, dişi ve erkek sıçanda KA için in vivo kemik iliği testinde UDS oluşturmadığını, dişi ve erkek farede in vivo kemik iliği MN testinde negatif olduğunu bildirmiştir. Triflusulfuron methyl (triazinylsulfonylurea) Ames testinde, memeli (CHO) gen mutasyonları testinde, fare kemik iliği MN testinde 5000 mg/kg a kadar negatif sonuç vermiştir. Kültüre edilen sıçan hepatositlerinde UDS negatiftir (EPA, 1996). Ancak insan lenfositlerinde metabolik aktivasyon varlığında 1500 µg/ml den yüksek dozlar içini pozitif sonuçlar gözlenmiştir. İnsan lenfositlerinde aktivasyonsuz şartlarda KA çalışmaları yetersizdir (EPA, 2001). DPX (Triflusulfuron methyl) metabolik aktivasyonlu ve aktivasyonsuz şartlarda 62.5,125,250,500,1000 µg/petri konsantrasyonlarında Salmonella typhimurium TA98,100,1535,1537,1538 suşlarında Ames testinde, 2000 µg/ml ye kadar CHO/HGPRT gen mutasyon testinde mutajenik değildir. İnsan lenfositlerinde 50, 100, 200 µg/ml DPX aktivasyonsuz şartlarda, 100,200,400 µg/ml aktivasyonlu şartlarda denenmiş ve klastojenik olmadığı saptanmıştır. Sonuçlar güvenilir bulunmadığından dolayı bu test değerlendirilmeye alınmamıştır. Ayrıca insan lenfositleri sitogenetik testi ile 0.5, 1.5, 1.7, 1.85, 2.00 mg/ml DPX konsantrasyonları aktivasyonlu ve aktivasyonsuz şartlarda denenmiş ve 1.85 mg/ml konsantrasyonda kontrolden daha düşük MI oranı tespit edilerek sitotoksik etki gözlenmiştir. Triflusulfuron methyl in metabolik aktivasyon ile 2 mg/ml de klastojenik olduğu tespit edilmiştir (PMRA, 1999). Metsulfuron methyl (triazinylsulfonylurea) Ames testi, memeli gen mutasyon (CHO/HGPRT) testi, UDS, in vivo kemik iliği sitogenetik testleri, in vivo fare MN testi negatif sonuç vermiştir. Methsulfuron methyl sadece 1000 mg/l den yüksek konsantrasyonlarda CHO hücrelerinde in vitro KA larını indüklemiştir fakat in vivo sıçan kemik iliğinde KA larını indüklememiştir. Fare kemik iliği eritrositlerinde MN oluşumunu indüklememiştir. Metsulfuron methyl ne genotoksik ne de mutajeniktir (EPA, 1998b).

21 21 Donovan ın 1984 yılında yaptığı çalışmaya göre, Salmonella typhimurium da in vitro Ames mutajenite testinde 0-10 µg/ml konsantrasyonlarında; Fitzpatrick in 1982 de yaptığı çalışmaya göre, CHO hücrelerinde CHO/HPRT mutajenite testinde mg/l konsantrasyonlarında; Vincent in 1983 teki araştırmasına göre, sıçan primer hepatositlerinde UDS testinde 0-38 mg/l konsantrasyonlarında, Bentley in 1990 yılında yaptığı araştırmaya göre sıçan primer hepatositlerinde UDS testinde µg/ml konsantrasyonlarında; Cortina nın 1983 teki araştırma sonuçlarına göre, sıçan kemik iliğinde in vivo KA indüksiyonu testinde mg/kg konsantrasyonlarında; Vlachos un 1984 yılında yaptığı çalışmaya göre, fare kemik iliğinde MN indüksiyonu testinde mg/kg konsantrasyonlarında negatif sonuç göstermiştir (DAR, 2004). Ancak Vlachos un 1983 te mg/l Metsulfuron methyl konsantrasyonlarını CHO hücrelerinde denediği çalışmada KA testinde 1 mg/ml nin üzerindeki konsantrasyonlarda metsulfuron methyl in pozitif etki gösterdiğini saptamıştır (DAR, 2004). Chlorsulfuron (triazinylsulfonylurea) Chlorsulfuron in vitro mutajenitesinin çalışıldığı Ames ve CHO/HPRT testlerinde, in vitro sitogenetik testinde, in vitro DNA onarım testinde, in vitro UDS testinde negatif sonuç vererek genotoksik ve mutajenik etki göstermemiştir (EPA, 2002). Ethametsulfuron methyl (triazinylsulfonylurea) Mutajenik ve genotoksik etkilerini gözlemek amacı ile yapılan testler sonucunda ethamethsulfuron methyl genotoksik ve mutajenik değildir. Bu testler; bakterilerde Ames, CHO hücrelerinde mutajenite testleri, sıçanlarda izole edilen kemik iliği hücrelerinde KA testi, fare kemik iliğinde MN testi ve kültüre edilen sıçan karaciğer hücrelerinde DNA hasarı ölçüm testidir (EPA, 1997a). Sulfosulfuron (pyrimidinylsulfonylurea) In vitro Ames /Salmonella mutajenite testinde EPA (1997b) kullanılan 5 temel suşta negatif mutajenite olduğunu bildirmiş, Pest management Regulatory Agency metabolik aktivasyonlu ve aktivasyonsuz şartlarda 1500 µg/petri dozlarında

22 22 sulfosulfuron un sitotoksik olduğunu, toksik olmayan dozlarda sulfosulfuron un mutajenik etki göstermediğini bildirmiştir (PMRA, 1998). Sulfosulfuron nokta mutasyonları için mutajenik değildir (PMRA, 1998). In vitro memeli hücresi gen mutasyon testinde CHO/HGPRT negatif sonuç vermiştir (PMRA 1998, EPA 1997b). Sulfosulfuron un mutajenik olmadığı, nokta mutasyonlarına, çerçeve kayması mutasyonlarına ve delesyonlara neden olmadığı bildirilmiştir (PMRA, 1998). In vitro sitogenetik testinde kültüre edilen insan lenfositlerinde hem metabolik aktivasyonlu hem de aktivasyonsuz şartlarda, 100, 250, 500, 750, 1000 µg/ml konsantrasyonlarda etkisi incelenmiştir. Mitotik indekste %14,9 dan %66,7 ye kadar bir azalma gözlenmiştir. Bununla beraber KA lu hücre sayısında veya poliploid hücre sayısında artış gözlenmemiştir. Elde edilen sonuçlara göre sulfosulfuron metabolik aktivasyonlu ve aktivasyonsuz şartlarda insan lenfosit kültüründe klastojenik değildir (PMRA 1998, EPA 1997b ). Çin hamster fibroblastlarında in vitro metodunda 2000 µg/ml ve daha yüksek dozlarda, metabolik aktivasyonsuz şartlarda, kromozom yapı aberasyonlu hücre sayısında artış gözlenmiştir. Bu şartlarda klastojenik olduğu bildirilmiştir (PMRA, 1998). In vivo memeli MN testinde farelerde klastojenik olmadığı bildirilmiştir (PMRA 1998, EPA 1997b). EEC (2000), Çin hamsterlerinde in vitro şartlarda uygulanan konsantrasyonların, in vivo şartlarda sitotoksik etkisinden dolayı uygulanamayacağını, dolayısı ile in vitro ve in vivo grupların karşılaştırılmayacağını bildirmiştir. In vitro CHO/HGPRT gen mutasyon testinde, kültüre edilen memeli hücrelerinde KA testinde, insan lenfositlerinde in vitro KA testinde, farede in vivo kemik iliği MN testinde negatif sonuçlar elde edildiğinden dolayı sulfosulfuron genotoksik veya mutajenik etki göstermemektedir (EPA, 1997b). Sulfosulfuron un akut toksisitesi düşük olduğu için genotoksik olmadığı, üreme, gelişim ve sinir sisteminde toksik olmadığından dolayı insan sağlığını tehdit etmediği kabul edilmektedir (Healy vd. 2004). Rimsulfuron DPX-E9636 (piridisulfonylurea) Piridilsulfonylurea herbisidi olan Rimsulfuron un ticari formülasyonu DPX- E9636 in in vitro sığır lenfosit kültüründe aberasyon sayısında ve aberasyonlu hücre yüzdesinde anlamlı artışa neden olduğu ve KKD leri doza bağlı olarak anlamlı

23 23 indüklediği ve bu herbisidin in vitro sığır lenfosit kültüründe genotoksik olduğu bildirilmiştir (Lioi vd. 1998a). DPX-E9636 nın insan lenfosit kültüründe yapılan çalışmasında da benzer sonuçlar elde edilmiştir. Bu kimyasalın doza bağlı olarak aberasyonlu hücre yüzdesini ve hücre başına düşen KKD sayısını arttırdığı bildirilmiş mitotik indeksi düşürdüğü tespit edilmiştir (Lioi vd. 1998b). Sulfometuron methyl (pyrimidinylsulfonylurea) DuPont (1979) (1981a) (1981b) Sulfonylurea methyl in Salmonella da ve CHO hücrelerinde mutajenik olmadığını, DuPont (1984) ve (1987) sıçan ve farede kanserojenik etki gözlenmediğini bildirmiştir. DuPont a göre Sulfometuron methyl in kanserojenik etkisi yoktur ve genetik hasar oluşturmaz (Cox, 1993). Primisulfuron methyl (pyrimidinylsulfonylurea) Primisulfuron methyl Ames mutajenite testinde Salmonella TA98 suşunda 1024 µg/petri konsantrasyonuna kadar metabolik aktivasyonlu ve aktivasyonsuz şartlarda pozitif etki göstermemiştir. Çin hamsterlerinde 5000 mg/kg a kadar MN oluşumunu indüklemediği ve toksik olmadığı gözlenmiştir. Sıçan karaciğer hücreleri (hepatositler) UDS testi 400 µg/ml ye kadar negatif, insan lenfositleri ile UDS 1000 µg/ml ye kadar aktivasyonsuz şartlarda negatif sonuç vermiştir (EPA, 1990). Tebuthiuron (thiadiazolylurea) Tebuthiuron un Ames mutajenite testinde, fare MN analizi yapılarak yapısal KA testinde negatif sonuç gösterdiği, mutajenik ve kanserojenik olmadığı bildirilmiştir (EXTOXNET, 1996a) Diazolidinyl urea (imidazolidinylurea) Dimethylol urea teskstil endüstrisinde katkı maddesi olarak, diazolidinylurea (DZU) ise kozmetik alanında kullanılan urea bileşikleridir. DZU nın Salmonella typhimurium mutajenite testinde mutajenik olmadığı (Liebert, 1990), fare kemik iliği in vivo MN testinde MN oranında artışa neden olmadığı görülmüştür. Ancak daha sonra Pfuhler ve Wolf (2002) DZU ve DMU nun Salmonella typhimurium mutajenite testinde

24 24 TA98, 100, 102 suşlarında pozitif sonuç gösterdiğini saptamışlardır. Aynı araştırıcılar in vitro MN testinde de V79 Çin hamster hücrelerinde MN oluşumunu indükleyerek genotoksik etki gösterdiklerini bildirmişlerdir. Fluometuron (phenylurea) Weed Science Society of America 1994 te, fluometuron un, Ames mutajenite testi, KA ları için hücre kültürü testi, insan fibroblast hücreleri ve sıçan karaciğer hücrelerinde DNA onarım inhibisyon testleri gibi mutajenite ve genotoksisite testlerinde aktivite göstermediğini bildirmiştir (EXTOXNET, 1996b). EPA nın 1988 de Fluometuron ile yaptığı bir çalışmaya göre; fareye verilen 2000 mg/kg lık yüksek doz sonrası DNA sentezi ile etkileşim gözlendiğini saptamıştır (EXTOXNET, 1996b). Bu çalışmalara dayanarak Fluometuron un mutajenik olmadığı görülmektedir. Weed Science Society of America 1994 te Fluometuron un kanserojenik etkisini araştırmak amacı ile 2 yıl boyunca farelere 87 mg/kg/gün verilen çalışma sonucunda; karaciğer tümörü, lösemi, beyaz kan hücresi sayısında kontrolsüz büyüme gözlenmiştir (EXTOXNET, 1996b). Diğer bir çalışmada, National library of medicine ın 1995 te ve EPA nın 1988 deki bildirilerine göre; erkek farede karaciğer hücre tümörü sıklığında artış gözlenmiş, fakat dişi fare ve sıçanlarda her iki eşeyde de kanserojenik etki gözlenmemiştir (EXTOXNET, 1996b). Seiler 1978 de fare kemik iliğinde yaptığı çalışmada, fluometuron un MN oluşumuna neden olduğunu göstermiştir (Behera ve Bhunya, 1990). Isoproturon (phenylurea) Isoproturon un genotoksik etkilerinin in vivo KA, MN ve sperm şekli anormallikleri test yöntemleri ile araştırıldığı çalışmada bu herbisidin KA ve sperm şekli anormallikleri testlerinde doza bağlı olarak pozitif sonuç verdiği, MN testinde yüksek dozda (200 mg/kg) etkili olduğu saptanmış ve sonuçta memeli in vivo test sisteminde isoproturon un genotoksik özelliği olduğu bildirilmiştir (Behera ve Bhunya, 1990). CHOK1 hücrelerinde SCGE testinde DNA hasarı oluşturmadığı ve anlamlı KA larına neden olmadığı bildirilmiştir (Vigreux vd. 1998).

25 25 Isoproturon un bitkiler üzerindeki sitogenetik etkileri araştırıldığında; Badr ve Elkington (1982) Isoproturon un Allium cepa ve Hordeum vulgare de mitotik aktiviteyi düşürdüğünü, iğ ipliği aygıtında bozulmaya sebep olduğunu, C-metafaz, kromozom sayısının ikiye katlanması, kalgın kromozomlar, multipolar anafaz ve telofaz oluşumunu arttırdığını, bu sonuçlara göre bitki test sisteminde sitotoksik ve klastojenik olduğunu, Chauhan vd. (2001) Isoproturon un farklı konsantrasyonlarının ( ppm) Allium sativum kök meristem hücrelerinde MI i doza bağlı anlamlı olarak inhibe ettiğini, kromozom kırıkları/mitotik aberasyonlara neden olduğunu, Isoproturon un genotoksik olduğunu, Chauhan ve Gupta (2005) Isoproturon un Deltamethrin (insektisid) ile kombine kullanımının Allium cepa kök meristem hücrelerinde kromozom kırıkları, yapışıklık, multipolar anafaz, kromozom köprüleri, kalgın kromozomlar, kromozomların dengesiz ayrılması, iki ve çok nukleuslu hücrelere neden olduğunu, kombine muamelelerin organellerde ultrastrukturel değişimlere neden olduğunu ve bitki hücrelerinde geri dönüşümsüz hasarlar meydana getirdiğini bildirmişlerdir. Diuron (phenylurea) Diuron Allium cepa kök ucu hücrelerinde hücre bölünmesini doza bağlı olarak inhibe etmiş ve kromozom kırıkları, C-metafaz, kromozom yapışıklığı, kalgın kromozomlar, multipolar düzensizlikler, anafaz köprüleri gibi çeşitli mitotik anormalliklere ve kök uçlarında morfolojik değişikliklere neden olmuştur (Chauhan vd. 1998). Daha sonra Saxena vd. (2004), Diuron un Allium sativum kök ucu hücrelerinde sitogenetik etkilerini araştırmak üzere yaptıkları çalışmada, mitotik anormallikler ve KA larında doza bağlı anlamlı artışın olduğunu ve Diuron ile DNA molekülü arasında muhtemel bir etkileşim olduğunu ileri sürmüşlerdir. Diuron un insan spermatozoa hücreleri üzerinde etkisini görmek için yapılan bir başka çalışmada bu urea herbisidinin spermatozoa üzerinde yapısal ve fonksiyonel etkileri olduğu, spermatozaların canlılık ve hareket kabiliyetini azalttığı bildirilmiştir (Malpuech-Brugere vd. 2001). Diuron un fare kemik iliğinde MN oluşumuna neden olduğu (Agrawal vd. 1996), Swiss albino farelerde dominant letal test sisteminde mutajenik olduğu (Agrawal ve Mehrotra, 1997), sıçanlarda maternal toksisiteyi ve anormal fetus sıklığını arttırdığı gösterilmiştir (Khera vd. 1979).

26 26 Fenilurea herbisitlerinin sıçanlarda hematoksik etkilerinin araştırıldığı çalışmada Monuron, Diuron ve Fenuron ile dişi fareler muamele edilmiş; monuron ve diuron muameleli sıçanlarda dalak ağırlığında doza bağlı artış dışında, organ ağırlıklarında doza bağlı etkinin görülmediği, eritrosit morfolojisinde değişiklikler meydana geldiği, histolojik açıdan lezyonlar oluştuğu ve hemolitik anemi ve methemoglobinomeni ye bağlı olarak dalakta pigmentasyon artışı görüldüğü, dolayısı ile dalakta toksik olduğu bildirilmiştir (Wang vd. 1993). Diuron un albino sıçanlarda kronik muamelesi sonucu yüksek oranda mortalite ve ağırlık kaybına sebebiyet vererek sıçan karaciğerinde anlamlı histolojik değişikliklere neden olduğu hepatotoksik etkisi olduğu gözlenmiştir (Agrawal ve Kumar, 1999). Linuron (phenylurea) EPA 1988 de akut memeli toksisite çalışmalarında Linuron un düşük aktivite gösterdiğini ve CHO hücrelerinde ve Salmonella typhimurium da gen mutasyon testi, UDS testi ve in vivo sıçan kemik iliği gibi birçok in vitro ve in vivo yöntemde genotoksisite göstermediğini bildirmiştir (Papapaulou vd. 2001). Sıçanlarda in vivo kemik iliği kromozom çalışmasında, aberasyon frekansında artış gözlenmemiş, in vitro sıçan hepatositlerinde UDS negatif sonuç vermiştir (DPR, 1987). Atrazine ve Linuron herbisitlerinin ayrı ayrı ve kombine şekilde insan lenfositlerinde test edildiği çalışmada, bu kimyasalların ayrı ayrı verilen dozlarda çok az kromozom hasarına neden olduğu, kombine verilen dozlarda anlamlı kromozom hasarını indüklediği saptanmıştır. Aynı çalışmada faredeki etkilerini gözlemek üzere aynı şekilde verilen kimyasallar kemik iliği hücrelerinde tüm gruplarda kromozom hasarını indüklemediklerini fakat kültüre edilen dalak hücrelerinde tüm gruplarda hasar gözlendiğini bildirmişlerdir (Roloff vd. 1992). Scassellati-Sforzolini vd. (1997) in vivo şartlarda linuron un saf bileşik ve ticari formülasyonunun genotoksisitesini araştırdıkları çalışmalarında mikronukleuslu polikromatik eritrosit sayısında artış olmadığını, bununla beraber linuron un hepotosit canlılığını etkilediğini bildirmişlerdir. Bu sitotoksisitenin karaciğerde DNA tek iplik kırıklarına neden olduğunu ileri sürmüşlerdir. Sıçan testis hücrelerinde sitotoksik olduğunu göstermişlerdir (Scassellati-Sforzolini vd. 1997).

GENETİK LABORATUVARI

GENETİK LABORATUVARI GENETİK LABORATUVARI Laboratuvar sorumluları: Prof. Dr. Mehmet TOPAKTAŞ Prof. Dr. Hasan Basri İLA Temel Araştırma Alanımız: Genetik, Sitogenetik, Genotoksikoloji Genetik laboratuvarında günlük hayatta

Detaylı

GENOTOKSİK MADDELERİN BİTKİLER ÜZERİNE ETKİLERİ

GENOTOKSİK MADDELERİN BİTKİLER ÜZERİNE ETKİLERİ Lise Öğretmenleri Fizik, Kimya, Biyoloji, Matematik Proje Danışmanlığı Eğitimi Çalıştayı LİSE-2 (Çalıştay 2012) GENOTOKSİK MADDELERİN BİTKİLER ÜZERİNE ETKİLERİ Doç. Dr. Cüneyt AKI ÇOMÜ FEN EDEBİYAT FAKÜLTESİ

Detaylı

YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI. 10. Sınıf

YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI. 10. Sınıf YAZILIYA HAZIRLIK TEST SORULARI 10. Sınıf 1) Hücre döngüsünün interfaz evresini yeni tamamlamış bir hücre ile bu hücrenin döngü sonunda oluşturduğu yeni hücrelerde; I. DNA miktarı II. Gen Sayısı III. Gen

Detaylı

KROMOZOMLAR ve KALITIM

KROMOZOMLAR ve KALITIM KROMOZOMLAR ve KALITIM 2 https://en.wikipedia.org/wiki/chimpanzee_genome_project GENETİK KOD RNA da üçlü gruplar halinde bulunan ve protein sentezleme sırasında üretilen aminoasit dizilerinin düzenini

Detaylı

Şekil 1. Mitoz bölünmenin profaz evresi.

Şekil 1. Mitoz bölünmenin profaz evresi. KONU 9. HÜCRE BÖLÜNMESİ MİTOZ BÖLÜNME Mitoz bölünme tek hücreli canlılardan, çok hücreli canlılara ve insana kadar birçok canlı grubu tarafından gerçekleştirilebilir. Mitoz bölünme sonunda bölünen hücrelerden

Detaylı

CANLILARDA ÜREME. Üreme canlıların ortak özelliğidir. Her canlının kendine benzer canlı meydana getirebilmesi üreme ile gerçekleşir

CANLILARDA ÜREME. Üreme canlıların ortak özelliğidir. Her canlının kendine benzer canlı meydana getirebilmesi üreme ile gerçekleşir CANLILARDA ÜREME EYLÜL 3.HAFTA MİTOZ VE EŞEYSİZ ÜREME Her canlının kendine benzer canlı meydana getirebilmesi üreme ile gerçekleşir Üreme canlıların ortak özelliğidir 3 4 Canlılar hücrelerden meydana gelir

Detaylı

Canlılarda mitoz, amitoz ve mayoz olmak üzere üç çeşit bölünme görülür.

Canlılarda mitoz, amitoz ve mayoz olmak üzere üç çeşit bölünme görülür. HÜCRE BÖLÜNMELERİ Canlılarda mitoz, amitoz ve mayoz olmak üzere üç çeşit bölünme görülür. I. MİTOZ BÖLÜNME Mitoz bölünme tek hücreli canlılardan, çok hücreli canlılara ve insana kadar bir çok canlı grubu

Detaylı

10. SINIF KONU ANLATIMI 6 MAYOZ BÖLÜNME-3

10. SINIF KONU ANLATIMI 6 MAYOZ BÖLÜNME-3 10. SINIF KONU ANLATIMI 6 MAYOZ BÖLÜNME-3 Mayoz Bölünmenin Genel Özellikleri Üreme ana hücrelerinde görülür. Üreme hücrelerinin oluşmasını sağlar. Sadece 2n kromozomlu hücrelerde görülür. 4 yeni hücre

Detaylı

Mayoz Bölünmenin Oluşumu

Mayoz Bölünmenin Oluşumu MAYOZ BÖLÜNME NEDİR? 03 Ocak 2012, 23:39 Osman BEDEL MAYOZ BÖLÜNME NEDİR? Kromozom sayılarının nesiller boyu sabit tutulması mayoz bölünme ile sağlanır. Mayoz özel bir hücre bölünmesidir. Bu bölünme ile

Detaylı

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ

15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ 15- RADYASYONUN NÜKLEİK ASİTLER VE PROTEİNLERE ETKİLERİ İyonlaştırıcı radyasyonların biyomoleküllere örneğin nükleik asitler ve proteinlere olan etkisi hakkında yeterli bilgi yoktur. Ancak, nükleik asitlerden

Detaylı

HÜCRENİN YAŞAM DÖNGÜSÜ

HÜCRENİN YAŞAM DÖNGÜSÜ HÜCRENİN YAŞAM DÖNGÜSÜ *Hücrenin yaşam döngüsü: Hücrenin; bir bölünme sonundan, ikinci bir bölünme sonuna kadar olan zaman sürecinde; geçirdiği yaşamsal olaylara hücrenin yaşam döngüsü denir. Hücreler,

Detaylı

KROMOZOM YAPISINDAKİ BOZUKLUKLAR

KROMOZOM YAPISINDAKİ BOZUKLUKLAR KROMOZOM YAPISINDAKİ BOZUKLUKLAR http://radyolojii.blogspot.com.tr/2014_08_01_archive.html http://tr.wikipedia.org/wiki/dna_onar%c4%b1m%c4%b1 Kromozomun yapısal formunun değişmesiyle oluşur. Kırıklar gibi

Detaylı

1- Aşağıda verilen mayoz bölünme geçirmekte olan hücrelerin evrelerini ve her birinin kromozom sayısını yazınız. (6*1,5=9 ) 5- Mayoz bölünmede kalıtsal çeşitliliği sağlayan olaylar nelerdir? (2*4=8 ) Profaz_I

Detaylı

KROMOZOM DÜZENSİZLİKLERİ

KROMOZOM DÜZENSİZLİKLERİ KROMOZOM DÜZENSİZLİKLERİ KROMOZOM ANOMALİLERİ 1- Sayısal kromozom anomalileri 2- Yapısal kromozom anomalileri SAYISAL KROMOZOM ANOMALİLERİ 1- Öploidi: Bir organizmanın hücrelerinde normal kromozom sayısının

Detaylı

MİTOZ ÇALIŞMA KÂĞIDI A. Aşağıdaki resimli bulmacayı çözünüz.

MİTOZ ÇALIŞMA KÂĞIDI A. Aşağıdaki resimli bulmacayı çözünüz. MİTOZ ÇALIŞMA KÂĞIDI A. Aşağıdaki resimli bulmacayı çözünüz. B. Numaralandırılmış evrelerle ilgili aşağıdaki cümlelerde ifadeyi doğru tamamlayan koyu renkli ifadeyi yuvarlak içine alınız. 2. / 5. resimde

Detaylı

Mitoz bölünme, hücredeki kalıtım maddesinin yavru hücrelere eşit miktarda bölünmesini sağlayan karmaşık bir olaydır.

Mitoz bölünme, hücredeki kalıtım maddesinin yavru hücrelere eşit miktarda bölünmesini sağlayan karmaşık bir olaydır. Mitoz bölünme, hücredeki kalıtım maddesinin yavru hücrelere eşit miktarda bölünmesini sağlayan karmaşık bir olaydır. Hücre mitozla bölünmeden önce DNA eşlemesi olur. Hücre mitozla bölünmeye başlamadan

Detaylı

HÜCRE BÖLÜNMESİ VE ÜREME. Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme 1

HÜCRE BÖLÜNMESİ VE ÜREME. Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme 1 HÜCRE BÖLÜNMESİ VE ÜREME Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme 1 Hücrenin bölünmeye başlamasından itibaren onu takip eden diğer hücre bölünmesine kadar geçen zaman aralığına hücre döngüsü denir. Hücreler belli

Detaylı

ayxmaz/biyoloji 2. DNA aşağıdaki sonuçlardan hangisi ile üretilir Kalıp DNA yukarıdaki ana DNAdan yeni DNA molekülleri hangi sonulca üretilir A B C D

ayxmaz/biyoloji 2. DNA aşağıdaki sonuçlardan hangisi ile üretilir Kalıp DNA yukarıdaki ana DNAdan yeni DNA molekülleri hangi sonulca üretilir A B C D 1. DNA replikasyonu.. için gereklidir A) sadece mitoz B) sadece mayoz C) mitoz ve mayoz D) sadece gamet oluşumu E) sadece protein sentezi 2. DNA aşağıdaki sonuçlardan hangisi ile üretilir Kalıp DNA yukarıdaki

Detaylı

ÖZEL TOKSİK ETKİLER KİMYASAL MUTAJENEZİS, KARSİNOJENEZİS, TERATOJENEZİS KAYNAKLAR: 1. Toksikoloji, Prof. Dr. Nevin VURAL

ÖZEL TOKSİK ETKİLER KİMYASAL MUTAJENEZİS, KARSİNOJENEZİS, TERATOJENEZİS KAYNAKLAR: 1. Toksikoloji, Prof. Dr. Nevin VURAL ÖZEL TOKSİK ETKİLER KİMYASAL MUTAJENEZİS, KARSİNOJENEZİS, TERATOJENEZİS KAYNAKLAR: 1. Toksikoloji, Prof. Dr. Nevin VURAL 2. Casarett and Doll s Toxicology. The Basic Science of Poisions. KİMYASAL MUTAJENEZİS

Detaylı

2n n. Kromozom sayısı. Zaman

2n n. Kromozom sayısı. Zaman Mitoz Döllenme Mitoz MAYOZ BÖLÜNME 10. SINIF ÜNİTE, KONU, KAZANIM VE AÇIKLAMALARI 10.1.2. ve Eşeyli Üreme 10.1.2.1. u açıklar. a. un evreleri temel düzeyde işlenir. Evreler açıklanırken mikroskop, görsel

Detaylı

B unl a r ı B i l i yor mus unuz? MİTOZ. Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı,

B unl a r ı B i l i yor mus unuz? MİTOZ. Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı, MİTOZ Canlının en küçük yapı biriminin hücre olduğunu 6. sınıfta öğrenmiştik. Hücreler; hücre zarı, sitoplazma ve çekirdekten meydana gelmiştir. Hücreler büyüme ve gelişme sonucunda belli bir olgunluğa

Detaylı

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 10. Sınıf 1 MİTOZ BÖLÜNME EŞEYSİZ ÜREME

YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI. 10. Sınıf 1 MİTOZ BÖLÜNME EŞEYSİZ ÜREME YAZILIYA HAZIRLIK SORULARI 10. Sınıf 1 MİTOZ BÖLÜNME EŞEYSİZ ÜREME Hücre döngüsü uzun bir interfaz ve kısa bir bölünme evresinden oluşur. Hücre bölünmesi tüm canlılarda büyüme, gelişme ve onarım sağlar.

Detaylı

ÇOK HÜCRELİ ORGANİZMALARIN GELİŞİMİ

ÇOK HÜCRELİ ORGANİZMALARIN GELİŞİMİ ÇOK HÜCRELİ ORGANİZMALARIN GELİŞİMİ Seçici gen ifadesi embriyonun gelişmesini sağlayan 4 temel işlevi denetler: 1. Hücre çoğalması 2. Hücre farklılaşması 3. Hücre etkileşimleri 4. Hücre hareketi HÜCRE

Detaylı

Artan bilgi ile birlikte hasta ve ailelerin bilinçlendirilmesi

Artan bilgi ile birlikte hasta ve ailelerin bilinçlendirilmesi Bugün gelinen noktada genetik Artan bilgi ile birlikte hasta ve ailelerin bilinçlendirilmesi «Genetik bilgiden hastaların ve ailelerin yararlanması için tüm sağlık çalışanları insan genetiğinin temelinde

Detaylı

DNA ve Özellikleri. Şeker;

DNA ve Özellikleri. Şeker; DNA ve Özellikleri Hücrelerdeki hayatsal olayların yönetimini çekirdek sağlar. Çekirdek içinde, hücrenin beslenme, solunum, üreme gibi canlılık faaliyetlerin yönetilmesini sağlayan genetik madde bulunur.

Detaylı

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #13

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #13 YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #13 1) Canlılarda özelliklerin genlerle kontrol edildiği ve her genin en az bir özellikten sorumlu olduğu bilindiğine göre, I. Diploid canlılarda her özellik için iki gen bulunması

Detaylı

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın

Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları. Doç. Dr. Ahmet Özaydın Hücre Nükleusu, Nükleus Membranı, Nükleus Porları Doç. Dr. Ahmet Özaydın Nükleus (çekirdek) ökaryotlar ile prokaryotları ayıran temel özelliktir. Çekirdek hem genetik bilginin deposu hem de kontrol merkezidir.

Detaylı

İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar

İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar İyonize Radyasyonun Hücresel Düzeydeki Etkileri ve Moleküler Yaklaşımlar Aysun Manisalıgil, Ayşegül Yurt Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Medikal Fizik Anabilim Dalı Hücre ve Moleküller

Detaylı

Çekirdek 4 bölümden oluşur Çekirdek zarı: karyolemma Kromatin: Chromatin Çekirdekcik: Nucleolus Çekirdek sıvısı: karyolymph

Çekirdek 4 bölümden oluşur Çekirdek zarı: karyolemma Kromatin: Chromatin Çekirdekcik: Nucleolus Çekirdek sıvısı: karyolymph NUKLEUS Bir hücrenin tüm yapılarının ve etkinliklerinin kodlandığı kromozomu Ayrıca, DNA sını dublike edecek ve 3 tip RNA yı ribozomal (rrna), haberci (mrna) ve transfer (trna)-sentezleyecek ve işleyecek

Detaylı

LYS ANAHTAR SORULAR #6. Mitoz ve Mayoz Bölünme Eşeyli ve Eşeysiz Üreme İnsanda Üreme

LYS ANAHTAR SORULAR #6. Mitoz ve Mayoz Bölünme Eşeyli ve Eşeysiz Üreme İnsanda Üreme LYS ANAHTAR SORULAR #6 Mitoz ve Mayoz Bölünme Eşeyli ve Eşeysiz Üreme İnsanda Üreme 1) 2n = 40 kromozomlu memeli türünde, Dişinin ovaryumlarında yumurta hücresi oluşurken anafaz I evresinde gonozomların

Detaylı

DNA ONARIMI VE MUTASYON. Merve Tuzlakoğlu Öztürk Bakteri genetiği dersi Sunum-2 18.11.2005

DNA ONARIMI VE MUTASYON. Merve Tuzlakoğlu Öztürk Bakteri genetiği dersi Sunum-2 18.11.2005 DNA ONARIMI VE MUTASYON Merve Tuzlakoğlu Öztürk Bakteri genetiği dersi Sunum-2 18.11.2005 *DNA nın dölden döle değişmeden aktarımı için 2 süreç önemlidir: DNA ONARIMI 1. Replikasyon sürecinin doğru yapılması

Detaylı

Mitoz. - Mitozda 2 yavru hücre oluşur ve bunların genetik yapısı birbirinin ve ana hücrenin aynıdır.

Mitoz. - Mitozda 2 yavru hücre oluşur ve bunların genetik yapısı birbirinin ve ana hücrenin aynıdır. Mitoz - Mitozda 2 yavru hücre oluşur ve bunların genetik yapısı birbirinin ve ana hücrenin aynıdır. - 2n --- 4n (anafaz) ------2n - İdentik kardeş kromatidler ayrılarak yavru hücrelere giderler. - Somatik

Detaylı

A. EġEYĠN BELĠRLENMESĠ

A. EġEYĠN BELĠRLENMESĠ Modern Genetik Biyoloji Ders Notları A. EġEYĠN BELĠRLENMESĠ Bazı omurgasız hayvanlarda ve tam çiçek bulunduran bitkilerin büyük çoğunluğunda hem dişi hem de erkek organ birlikte bulunur. Bazı canlılarda

Detaylı

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof.Dr. Filiz AYDIN

İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof.Dr. Filiz AYDIN İstanbul Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji ABD Prof.Dr. Filiz AYDIN Fertilizasyonda 46 kromozom Her bir kromozom çift kromadit-(92) Hücre bölündükten sonra her hücre de 46 kromozom bulunur Mitoz bölünme G1

Detaylı

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111

HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ. YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111 HAYVANSAL HÜCRELER VE İŞLEVLERİ YRD. DOÇ. DR. ASLI SADE MEMİŞOĞLU RESİM İŞ ZEMİN KAT ODA: 111 asli.memisoglu@deu.edu.tr KONULAR HAYVAN HÜCRESİ HAYVAN, BİTKİ, MANTAR, BAKTERİ HÜCRE FARKLARI HÜCRE ORGANELLERİ

Detaylı

HÜCRE BÖLÜNMESİ. 1- Amitoz Bölünme 2- Mitoz Bölünme 3- Mayoz bölünme. -G1 -Profaz -S -Metafaz -G2 -Anafaz -Telofaz

HÜCRE BÖLÜNMESİ. 1- Amitoz Bölünme 2- Mitoz Bölünme 3- Mayoz bölünme. -G1 -Profaz -S -Metafaz -G2 -Anafaz -Telofaz HÜCRE BÖLÜNMESİ 1- Amitoz Bölünme 2- Mitoz Bölünme 3- Mayoz bölünme A:İNTERFAZ B: MİTOZ -G1 -Profaz -S -Metafaz -G2 -Anafaz -Telofaz TERİMLER Sentromer Metafaz aşamasında kromozomlar üzerindeki boğumlanma

Detaylı

MAHMUT ASLAN - FEN BİLİMLERİ ÖĞRETMENİ

MAHMUT ASLAN - FEN BİLİMLERİ ÖĞRETMENİ 1. Mayoz bölünme aşağıda verilenlerden hangisinde gerçekleşebilir? A) B) Yumurta Polen ana C) D) Mide Deri 4. Üreme ana hücrelerinde, biri anneden, biri babadan gelen iki takım (2n) kromozom bulunur. Aşağıda

Detaylı

24- HÜCRESEL RADYASYON CEVABININ GENETİK KONTROLÜ

24- HÜCRESEL RADYASYON CEVABININ GENETİK KONTROLÜ 24- HÜCRESEL RADYASYON CEVABININ GENETİK KONTROLÜ Radyasyona aşırı duyarlı bazı hücreler kullanılarak hücresel radyasyon cevabının genetik kontrolü ile ilgili önemli bilgiler sağlanmıştır.bu hücreler genellikle

Detaylı

LABORATUVAR-6 KONU-2 Hücre - IV.Kromozomlar ve Genler

LABORATUVAR-6 KONU-2 Hücre - IV.Kromozomlar ve Genler LABORATUVAR-6 KONU-2 Hücre - IV.Kromozomlar ve Genler Biçimlenmiş ve yoğunlaşmış kromatin materyaline kromozom denir. Kromozomlar Mitoz ve/veya Mayoz bölünmenin Profaz safhasında görülmeye başlar ve Metafaz

Detaylı

Bağlantı ve Kromozom Haritaları

Bağlantı ve Kromozom Haritaları Bağlantı ve Kromozom Haritaları Prof. Dr. Sacide PEHLİVAN 3. Mart. 2017 Bir kişide DNA nın şifrelediği özelliklerin tümü kalıtsal özelliklerdir. DNA üzerinde nükleotitlerden yapılı en küçük ifade edilebilir

Detaylı

RİSK DEĞERLENDİRMESİ

RİSK DEĞERLENDİRMESİ RİSK DEĞERLENDİRMESİ *Kimyasallar ile biyolojik sistemler arasındaki etkileşimleri zararlı, sonuçları yönünden inceleyen bilim dalıdır. *Kimyasalların zararsızlık limitlerini belirleyen bilim dalıdır.

Detaylı

Hücre çekirdeği (nucleus)

Hücre çekirdeği (nucleus) Hücre çekirdeği (nucleus) Toplam hücre hacmının 1/20-1/10'unu kapsar. Değişik hücrelerde mekanik etkilerle, yer ve şekil değiştirebilir, bu nedenle hücrelerde farklı şekillerde görülebilir. Çekirdek, hücre

Detaylı

1. ÜNİTE : HÜCRE BÖLÜNMESİ VE KALITIM

1. ÜNİTE : HÜCRE BÖLÜNMESİ VE KALITIM 1. ÜNİTE : HÜCRE BÖLÜNMESİ VE KALITIM 1 DNA (Deosiribo Nükleik Asit) Kalıtım maddesi hücre çekirdeğinde bulunur. Kalıtım maddesi iğ ipliği (Yumak) şeklinde bir görünümdedir. İğ ipliğindeki kalıtım maddesi

Detaylı

AMAÇ: Ökaryotik hücrelerin bölünme mekanizmasını ve kromozom morfolojilerini öğrenmek.

AMAÇ: Ökaryotik hücrelerin bölünme mekanizmasını ve kromozom morfolojilerini öğrenmek. 19.11.2014/Çarşamba Lab 6 KONU: Hücre Bölünmesi ve Kromozom Morfolojisi AMAÇ: Ökaryotik hücrelerin bölünme mekanizmasını ve kromozom morfolojilerini öğrenmek. KAZANIMLAR: Ökaryotik hücrelerin nasıl çoğaldıkları

Detaylı

MAYOZ VE EŞEYLİ YAŞAM DÖNGÜLERİ

MAYOZ VE EŞEYLİ YAŞAM DÖNGÜLERİ MAYOZ VE EŞEYLİ YAŞAM DÖNGÜLERİ Kalıtıma giriş Ebeveynler yavrularına gen adı verilen kodlanmış bilgileri verirler. Genler DNA parçalarıdır. Çoğu gen, hücreyi özgün enzimler ve diğer proteinleri sentezlemesi

Detaylı

LABORATUVAR-6 KONU-2 Hücre - IV.Kromozomlar ve Genler

LABORATUVAR-6 KONU-2 Hücre - IV.Kromozomlar ve Genler LABORATUVAR-6 KONU-2 Hücre - IV.Kromozomlar ve Genler Biçimlenmiş ve yoğunlaşmış kromatin materyaline kromozom denir. Kromozomlar Mitoz ve/veya Mayoz bölünmenin Profaz safhasında görülmeye başlar ve Metafaz

Detaylı

S evresi: Organellerin iki katına çıkarılması devam ederken DNA sentezi olur.

S evresi: Organellerin iki katına çıkarılması devam ederken DNA sentezi olur. HÜCRE DÖNGÜSÜ İnterfaz: Bölünmeyen bir hücre interfaz durumundadır. Bu safhada replikasyon ve bölünme için hazırlık yapılır. Çekirdek belirgindir, bir yada daha fazla çekirdekçik ayırt edilebilir. Kromozomlar

Detaylı

HÜCRE SİKLUSU. Hücrenin bir bölünme sonundan diğer ikinci bölünme sonuna kadar geçen devrine hücre siklusu adı verilir.

HÜCRE SİKLUSU. Hücrenin bir bölünme sonundan diğer ikinci bölünme sonuna kadar geçen devrine hücre siklusu adı verilir. HÜCRE SİKLUSU Hücrenin bir bölünme sonundan diğer ikinci bölünme sonuna kadar geçen devrine hücre siklusu adı verilir. Mitoz (M), G 1 (= 1. Aralık), Sentez (S) ve G 2 olmak üzere birbirini izleyen dört

Detaylı

Nötronlar kinetik enerjilerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılırlar

Nötronlar kinetik enerjilerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılırlar Nötronlar kinetik enerjilerine göre aşağıdaki gibi sınıflandırılırlar Termal nötronlar (0.025 ev) Orta enerjili nötronlar (0.5-10 kev) Hızlı nötronlar (10 kev-10 MeV) Çok hızlı nötronlar (10 MeV in üzerinde)

Detaylı

KALITSAL MOLEKÜLÜN BİÇİMİ ve ORGANİZASYONU PROF. DR. SERKAN YILMAZ

KALITSAL MOLEKÜLÜN BİÇİMİ ve ORGANİZASYONU PROF. DR. SERKAN YILMAZ KALITSAL MOLEKÜLÜN BİÇİMİ ve ORGANİZASYONU PROF. DR. SERKAN YILMAZ Değişik canlı gruplarında kalıtsal molekülün çeşidi, sayısı, biçimi ve organizasyonu bakımından farklılıklar bulunur. Ortak özellik: nükleik

Detaylı

HİDROJEN PEROKSİT, SAÇ BOYALARI ve KANSER

HİDROJEN PEROKSİT, SAÇ BOYALARI ve KANSER HİDROJEN PEROKSİT, SAÇ BOYALARI ve KANSER A)HİDROJEN PEROKSİT Hidrojen peroksit; ısı, kontaminasyon ve sürtünme ile yanıcı özellik gösteren, renksiz ve hafif keskin kokuya sahip olan bir kimyasaldır ve

Detaylı

ADIM ADIM YGS LYS. 91. Adım KALITIM -17 GENETİK VARYASYON MUTASYON MODİFİKASYON ADAPTASYON - REKOMBİNASYON

ADIM ADIM YGS LYS. 91. Adım KALITIM -17 GENETİK VARYASYON MUTASYON MODİFİKASYON ADAPTASYON - REKOMBİNASYON ADIM ADIM YGS LYS 91. Adım KALITIM -17 GENETİK VARYASYON MUTASYON MODİFİKASYON ADAPTASYON - REKOMBİNASYON GENETİK VARYASYON Aynı türün bireyleri arasındaki farklılığa VARYASYON denir. Varyasyonların hepsi

Detaylı

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #8

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #8 YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #8 1) Arkebakteriler sıra dışı koşullarda bile yapısı bozulmadan kalabilen enzimlere sahiptir. Arkelere ait bu enzimler, I. Kalitesi düşük metal cevherlerinin işlenmesi, II. Zehirli

Detaylı

Farmasötik Toksikoloji

Farmasötik Toksikoloji Farmasötik Toksikoloji 2015-2016 II Prof.Dr.Buket Alpertunga Farmasötik Toksikoloji Anabilim Dalı 1 Doz-cevap ilişkisi «Her madde zehirdir, zehir olmayan madde yoktur, zehir ile ilacı birbirinden ayıran

Detaylı

YGS ANAHTAR SORULAR #2

YGS ANAHTAR SORULAR #2 YGS ANAHTAR SORULAR #2 1) Bir hayvan hücresinde laktoz yapımı ile ilgili olarak, sitoplazmadaki madde miktarının değişimlerini gösteren grafik aşağıdakilerden hangisi olamaz? A) Glikoz B) Su miktarı 2)

Detaylı

TOKSİKOLOJİ. Risk değerlendirmesine giriş Introduction to risk assessment

TOKSİKOLOJİ. Risk değerlendirmesine giriş Introduction to risk assessment TOKSİKOLOJİ Risk değerlendirmesine giriş Introduction to risk assessment Ankara Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi, Tandoğan, Ankara Eczacılık Fakültesi Toksikoloji Anabilim Dalı R İ S K D E Ğ E R L E N

Detaylı

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ

CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ 1 CANLILARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ 1.Hücresel yapıdan oluşur 2.Beslenir 3.Solunum yapar 4.Boşaltım yapar 5.Canlılar hareket eder 6.Çevresel uyarılara tepki gösterir 7.Büyür ve gelişir (Organizasyon) 8.Üreme

Detaylı

Konu: Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme

Konu: Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme Konu: Mitoz Bölünme ve Eşeysiz Üreme Hücre bölünmesi tüm canlılarda görülen ortak bir özelliktir. Hücre büyüyüp gelişirken madde ve enerji gereksinimleri artar. Sitoplâzma hücre zarına oranla daha hızlı

Detaylı

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #16

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #16 YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #16 1) Topraktaki azotlu bileşik miktarını, I. Denitrifikasyon bakteri sayısındaki artış II. Saprofit bakterilerce gerçekleşen çürüme III. Şimşek ve yıldırım olaylarındaki artış

Detaylı

DNA Tamiri ve Rekombinasyonu

DNA Tamiri ve Rekombinasyonu DNA Tamiri ve Rekombinasyonu Bitkilerdeki 3 genom UV ve radyosyonun diğer formları, kimyasallar, ve diğer streslerle (örneğin oksidatif, ısı vb.) devamlı hasar görür. Bazı proteinler onarımda ve rekombinasyonda

Detaylı

Doç. Dr. Fatih ÇALIŞKAN Sakarya Üniversitesi, Teknoloji Fak. Metalurji ve Malzeme Mühendisliği EABD

Doç. Dr. Fatih ÇALIŞKAN Sakarya Üniversitesi, Teknoloji Fak. Metalurji ve Malzeme Mühendisliği EABD BİYOUYUMLULUK (BIO-COMPATIBILITY) 10993-1 Bir materyalin biyo-uyumluluğunun test edilmesi için gerekli testlerin tümünü içerir. (Toksisite, Hemoliz, sitotoksisite, sistemik toksisite,...vs.) Hammaddelerin

Detaylı

Hücre Yapısı: Somatik ve Germ Hücrelerinin Bölünme ve Farklanmaları. Yrd.Doç.Dr.Sevda Söker

Hücre Yapısı: Somatik ve Germ Hücrelerinin Bölünme ve Farklanmaları. Yrd.Doç.Dr.Sevda Söker Hücre Yapısı: Somatik ve Germ Hücrelerinin Bölünme ve Farklanmaları Yrd.Doç.Dr.Sevda Söker Embriyonal yaşamın başlangıcından itibaren hücre bölünmesi başlar ve gelişmeyle ilgili her aşama hücre bölünmesiyle

Detaylı

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #4

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #4 YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #4 1) Bir hücrenin X maddesini difüzyonla almakta olduğu görülmüştür. Bu hücre ve içerisinde bulunduğu ortamla ilgili, I. Ortamdaki X yoğunluğu hücreden daha fazladır. II. X in

Detaylı

Populasyon Genetiği. Populasyonlardaki alel ve gen frekanslarının değişmesine neden olan süreçleri araştıran evrimsel bilim dalı.

Populasyon Genetiği. Populasyonlardaki alel ve gen frekanslarının değişmesine neden olan süreçleri araştıran evrimsel bilim dalı. Bu dersin içeriği, Populasyonun tanımı, Alel ve genotip frekansı, Gen havuzu, Gen frekansı, Gerçek/Doğal populasyonlar ve ideal populasyonlar, Populasyon genetiğinin çalışma alanları, HW kanunu -giriş,

Detaylı

9- RADYASYONUN ETKİ MEKANİZMALARI 9.1- RADYASYONUN İNDİREKT (DOLAYLI) ETKİSİ

9- RADYASYONUN ETKİ MEKANİZMALARI 9.1- RADYASYONUN İNDİREKT (DOLAYLI) ETKİSİ 9- RADYASYONUN ETKİ MEKANİZMALARI 9.1- RADYASYONUN İNDİREKT (DOLAYLI) ETKİSİ Radyasyonun indirekt etkisi iyonlaştırdığı su moleküllerinin oluşturdukları serbest radikaller aracılığıyla olmaktadır. Çünkü

Detaylı

5.111 Ders Özeti #12. Konular: I. Oktet kuralından sapmalar

5.111 Ders Özeti #12. Konular: I. Oktet kuralından sapmalar 5.111 Ders Özeti #12 Bugün için okuma: Bölüm 2.9 (3. Baskıda 2.10), Bölüm 2.10 (3. Baskıda 2.11), Bölüm 2.11 (3. Baskıda 2.12), Bölüm 2.3 (3. Baskıda 2.1), Bölüm 2.12 (3. Baskıda 2.13). Ders #13 için okuma:

Detaylı

Organik Bileşikler. Karbonhidratlar. Organik Bileşikler YGS Biyoloji 1

Organik Bileşikler. Karbonhidratlar. Organik Bileşikler YGS Biyoloji 1 Organik Bileşikler YGS Biyoloji 1 Hazırladığımız bu yazıda; organik bileşikler ve organik bileşiklerin yapısını, canlılarda bulunan organik bileşikleri ve bunların görevlerini, kullanım alanlarını, canlılar

Detaylı

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #6

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #6 YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #6 1) Canlılar soylarının devam ettirebilmek için üreyerek yeni bireyler meydana getirir. Bu üreme olaylarıyla ilgili olarak; I. Bakterinin ikiye bölünerek kendine benzer yeni

Detaylı

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #21

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #21 YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #21 1) Aşağıda bazı dönüşüm tepkimeleri gösterilmiştir. a 2) Enzimlerin çalışma hızına etki eden faktörlerle ilgili; RH RH ADP + Pi ATP I II b Buna göre a ve b yönlerindeki değişimlerle

Detaylı

Sınıf ; Çalışma yaprağı 3

Sınıf ; Çalışma yaprağı 3 Öğrencinin Adı ve soyadı ; Sınıf ; Çalışma yaprağı 3 F.8.2. DNA ve Genetik Kod / Canlılar ve Yaşam Bu ünitede öğrencilerin; DNA ve genetik kod ile ilişkili kavramları açıklamaları ve aralarındaki ilişkileri

Detaylı

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #7

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #7 YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #7 1) 48 saat karanlıkta bekletilen bir saksı bitkisinden bu sürenin sonunda bir yaprak kopartılmış (1. yaprak) ve bitki aydınlık ortamda 12 saat bekletilmiştir. Bu sürenin sonunda

Detaylı

Kromozom yapı değişimleri

Kromozom yapı değişimleri Kromozom yapı değişimleri Kromozom yapı değişimleri Nedeni kırıklardır. Kırık kısımlar birbiri ile birleşme eğilimi gösterirler. Kırıklar kimyasal, fiziksel ve biyolojik etmenlerle oluşabilirler. Yapı

Detaylı

Hücre Proliferasyonu ve Testleri

Hücre Proliferasyonu ve Testleri 1 Hücre Proliferasyonu ve Testleri Normal Hücre Çoğalması Normal dokularda, hücre bölünmesi ve çoğalması organizmanın devamlılığı için bir gereklilik;r. Hücre çoğalmasının olması gerekenden farklı olması

Detaylı

GENETİK I BİY 301 DERS 6

GENETİK I BİY 301 DERS 6 GENETİK I BİY 301 DERS 6 İçerik Kısım 1: Genler, Kromozomlar ve Kalıtım Kısım 2: DNA-Yapısı, Replikasyonu ve Varyasyonu Kısım 3: Genetik bilginin ifadesi ve düzenlenmesi Kısım 4: Genomik Analiz Kısım 5:

Detaylı

BAKTERİLERDE GENETİK MADDE AKTARILMASI

BAKTERİLERDE GENETİK MADDE AKTARILMASI BAKTERİLERDE GENETİK MADDE AKTARILMASI Bakterilerde genetik maddenin bir kısmı bakteriden bakteriye aktarılabilmekte ve bunun sonucunda önemli genetik değişmeler olmaktadır Verici hücre ile alıcı hücre

Detaylı

Kök Hücre ve Farklılaşma

Kök Hücre ve Farklılaşma Kök Hücre ve Farklılaşma Kök Hücre Erişkin ve embriyonik kök hücreler farklılaşarak soma7k hücreleri oluştururlar. Kök hücre Progenitör hücre Farklılaşmış hücre Neden Farklılaşmaya İh7yaç Duyulur Tek hücreli

Detaylı

3- KİMYASAL ELEMENTLER VE FONKSİYONLARI

3- KİMYASAL ELEMENTLER VE FONKSİYONLARI 3- KİMYASAL ELEMENTLER VE FONKSİYONLARI Doğada 103 elementin olduğu bilinmektedir. Bunlardan 84 metal elementlerdir. Metal elementler toksik olan ve toksik olmayan elementler olarak ikiye ayrılmaktadır.

Detaylı

10. SINIF KONU ANLATIMI 12 EŞEYLİ VE EŞEYSİZ ÜREME SORU ÇÖZÜMÜ

10. SINIF KONU ANLATIMI 12 EŞEYLİ VE EŞEYSİZ ÜREME SORU ÇÖZÜMÜ 10. SINIF KONU ANLATIMI 12 EŞEYLİ VE EŞEYSİZ ÜREME SORU ÇÖZÜMÜ Eşeysiz Üreme ile ilgili, I. Canlının yararlı özelliklerinin korunmasını sağlar. II. Canlının değişen ortam koşullarına uyumunu artırır. III.

Detaylı

TEOG1 DENEME SINAVI 1 ( DNA, Mitoz, Mayoz Kapsamlı)

TEOG1 DENEME SINAVI 1 ( DNA, Mitoz, Mayoz Kapsamlı) TEOG1 DENEME SINAVI 1 ( DNA, Mitoz, Mayoz Kapsamlı) 4. 1.Şekilde hayvan hücresinin mitoz bölünmede bir evresi gösterilmiştir. Bu evreden sonra aşağıdakilerden hangisi gerçekleşmez? A) Kalıtım maddesinin

Detaylı

DNA nın kromozom biçiminde paketlenmesi

DNA nın kromozom biçiminde paketlenmesi DNA nın kromozom biçiminde paketlenmesi DNA paketlenmesi 1. Paketlenme sorunu 2. Kromatin yapı düzeyleri (nukleosomlar, 30-nm fiber, looplar, bandlar) 3. Histon kodu aktif ve inaktif diziler içerir 4.

Detaylı

Toksisiteye Etki Eden Faktörler

Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksisiteye Etki Eden Faktörler Toksik etki (toksisite) Tüm ksenobiyotiklerin biyolojik sistemlerde oluşturdukları zararlı etki. 2 Kimyasal Madde ile İlgili Faktörler Bir kimyasal maddenin metabolizmasında

Detaylı

Çiftlik Hayvanlarında Cinsiyetin Denetimi

Çiftlik Hayvanlarında Cinsiyetin Denetimi Çiftlik Hayvanlarında Cinsiyetin Denetimi Cinsiyetin belirlenmesi Demokritus (MÖ: 470-402) Sağ testisten erkek, sol testisten dişi yavruların dünyaya geldiğini ileri sürmüştür. Fötal yaşamda cinsiyetin

Detaylı

Bakteriler Arası Genetik Madde Aktarımı

Bakteriler Arası Genetik Madde Aktarımı Bakteriler Arası Genetik Madde Aktarımı Transformasyon: Her hangi bir aracı bulunmaksızın, verici bakteri tarafından ortama bırakılmış olan DNA nın, alıcı bakteri tarafından alınması yoluyla oluşan rekombinasyon

Detaylı

HISTOLOJIDE BOYAMA YÖNTEMLERI. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin

HISTOLOJIDE BOYAMA YÖNTEMLERI. Dr. Yasemin Sezgin. yasemin sezgin HISTOLOJIDE BOYAMA YÖNTEMLERI Dr. Yasemin Sezgin yasemin sezgin HÜRESEL BOYAMANIN TEMEL PRENSİPLERİ Hem fiziksel hem kimyasal faktörler hücresel boyamayı etkilemektedir BOYAMA MEKANIZMASı Temelde boyanın

Detaylı

ÜNİTE I HÜCRE BÖLÜNMESİ VE KALITIM 1.1 HÜCRE BÖLÜNMESİ Hücre bölünmesi canlılar aleminde görülen en önemli biyolojik olaylardan biridir.

ÜNİTE I HÜCRE BÖLÜNMESİ VE KALITIM 1.1 HÜCRE BÖLÜNMESİ Hücre bölünmesi canlılar aleminde görülen en önemli biyolojik olaylardan biridir. ÜNİTE I HÜCRE BÖLÜNMESİ VE KALITIM 1.1 HÜCRE BÖLÜNMESİ Hücre bölünmesi canlılar aleminde görülen en önemli biyolojik olaylardan biridir. Hücre büyürken, hücre zan genişler, hacmi artar. Ancak hücrenin

Detaylı

HANDAN TUNCEL. İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı

HANDAN TUNCEL. İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı HÜCRENİN ÇOĞALMASI VE FARKLILAŞIMININ BİYOFİZİĞİ HANDAN TUNCEL İstanbul Üniversitesi, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Biyofizik Anabilim Dalı hntuncel@istanbul.edu.tr G1; presentetik, S; DNA sentez fazı G2;

Detaylı

2)Subatomik parçacıklardan oluşan radyasyon. α, β ışınları

2)Subatomik parçacıklardan oluşan radyasyon. α, β ışınları B) RADYASYON UYGULAMALARI Radyasyon = enerji yayılması 1)Elektromanyetik radyasyon. UV, X ve γ ışınları 2)Subatomik parçacıklardan oluşan radyasyon. α, β ışınları İyonizan ışınların canlı hücreler üzerine

Detaylı

KALINTILARI. Pestisit nedir? GIDALARDAKİ PESTİSİT KALINTILARI 1. pestisit kalınt kaynağı. güvenilirmidir. ? Güvenilirlik nasıl l belirlenir?

KALINTILARI. Pestisit nedir? GIDALARDAKİ PESTİSİT KALINTILARI 1. pestisit kalınt kaynağı. güvenilirmidir. ? Güvenilirlik nasıl l belirlenir? Tükettiğimiz imiz gıdalarg daların n güvenilirlig venilirliği i hayati derecede önemlidir KALINTILARI Dr. K.Necdet Öngen Gıdalarımızdaki pestisit kalıntıları konusunda neyi ne kadar biliyoruz? Tükettiğimiz

Detaylı

HÜCRE BÖLÜNMESİ. 1-Amitoz (Amitosis) bölünme, 2-Mitoz (Mitosis) bölünme, 3- Mayoz (Meiosis) bölünme.

HÜCRE BÖLÜNMESİ. 1-Amitoz (Amitosis) bölünme, 2-Mitoz (Mitosis) bölünme, 3- Mayoz (Meiosis) bölünme. HÜCRE BÖLÜNMESİ 1-Amitoz (Amitosis) bölünme, 2-Mitoz (Mitosis) bölünme, 3- Mayoz (Meiosis) bölünme. Amitoz Bölünme Önce nukleolus, sonra nukleus, daha sonra sitoplazmanın uzayıp ortadan boğulması ile ikiye

Detaylı

KİMYA-IV. Yrd. Doç. Dr. Yakup Güneş

KİMYA-IV. Yrd. Doç. Dr. Yakup Güneş KİMYA-IV Yrd. Doç. Dr. Yakup Güneş Organik Kimyaya Giriş Kimyasal bileşikler, eski zamanlarda, elde edildikleri kaynaklara bağlı olarak Anorganik ve Organik olmak üzere, iki sınıf altında toplanmışlardır.

Detaylı

BAKTERİLERDE EKSTRAKROMOZAL GENETİK ELEMENTLER

BAKTERİLERDE EKSTRAKROMOZAL GENETİK ELEMENTLER BAKTERİLERDE EKSTRAKROMOZAL GENETİK ELEMENTLER Plazmid ve Epizomlar Bakterilerin kendi kromozomlarının yanı sıra, kromozom dışı bazı genetik parçacıklar bulunmaktadır Bakteri kromozomundan daha küçük yapıda

Detaylı

Hücre bölünmesinin asal görevleri

Hücre bölünmesinin asal görevleri HÜCRE DÖNGÜSÜ Hücre bölünmesinin asal görevleri Hücre döngüsünü ya da hücre bölünmesini incelemeden önce, hücre çoğalmasının organizmaların yaşamında ne gibi roller oynadığını gözden geçirmek gerekmektedir.

Detaylı

GEN MUTASYONLARI. Yrd. Doç. Dr. DERYA DEVECİ

GEN MUTASYONLARI. Yrd. Doç. Dr. DERYA DEVECİ GEN MUTASYONLARI Yrd. Doç. Dr. DERYA DEVECİ Gen mutasyonları 2 temel mekanizma ile gerçekleşir. A. İnsersiyon; Bir veya daha fazla nükleotidin araya girmesiyle B. Delesyon; Bir veya daha fazla nükleotidin

Detaylı

BİYOLOJİK MOLEKÜLLERDEKİ

BİYOLOJİK MOLEKÜLLERDEKİ BİYOLOJİK MOLEKÜLLERDEKİ KİMYASALBAĞLAR BAĞLAR KİMYASAL VE HÜCRESEL REAKSİYONLAR Yrd. Doç.Dr. Funda BULMUŞ Atomun Yapısı Maddenin en küçük yapı taşı olan atom elektron, proton ve nötrondan oluşmuştur.

Detaylı

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #19

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #19 YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #19 1) X Ağız Mide İnce bağırsak Şekildeki grafikte insanın sindirim kanalındaki X maddesinin değişimi gösterilmiştir. Buna göre X maddesi aşağıdakilerden hangisidir? A) Glikojen

Detaylı

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #23

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #23 YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #23 1) Embriyo Amniyon Sıvısı 2) Bakterilerin ve paramesyumun konjugasyonu sırasında; I. Sitoplazmadaki serbest deoksiribonükleotitlerin azalması II. Kalıtsal çeşitlilik artışı

Detaylı

BAKTERİLERİN GENETİK KARAKTERLERİ

BAKTERİLERİN GENETİK KARAKTERLERİ BAKTERİLERİN GENETİK KARAKTERLERİ GENETİK MATERYALLER VE YAPILARI HER HÜCREDE Genetik bilgilerin kodlandığı bir DNA genomu bulunur Bu genetik bilgiler mrna ve ribozomlar aracılığı ile proteinlere dönüştürülür

Detaylı

Genetik Bilgi: DNA Yapısı, Fonksiyonu ve Replikasyonu. Dr. Mahmut Çerkez Ergören

Genetik Bilgi: DNA Yapısı, Fonksiyonu ve Replikasyonu. Dr. Mahmut Çerkez Ergören Genetik Bilgi: DNA Yapısı, Fonksiyonu ve Replikasyonu Dr. Mahmut Çerkez Ergören Genetik materyal; Kendini çoğaltır. Bilgi depolar. Bilgiyi ifade eder. Mutasyonla varyasyonlara izin verir. Genetik Tarihçe

Detaylı

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #12

YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #12 YGS YE HAZIRLIK DENEMESi #12 1) İnsanda döllenme sırasında, I. Spermdeki çekirdek, sentrozomun yumurtaya geçmesi II. Spermdeki akrozomun patlayarak zona pellusidayı eritmesi III. Yumurtadaki salgı maddelerinin

Detaylı

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları

Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin etkileri ve oluşum mekanizmaları Serbest radikallerin yapısında, çoğunlukla oksijen yer almaktadır. (reaktif oksijen türleri=ros) ROS oksijen içeren, küçük ve oldukça reaktif moleküllerdir.

Detaylı