Gribe karşı nasıl beslenmeli?

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "Gribe karşı nasıl beslenmeli?"

Transkript

1 Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri 00-0 Eğitim Yılı Açılışı Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ın katılımlarıyla hastanemizde gerçekleştirildi Bakan Akdağ: Ankara Numune Hastanesi nde artık çok güzel işler yapılıyor Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, Türkiye de sağlıkta son sekiz sene içerisinde çok köklü yapısal değişiklikler yaptıklarını ve bir takım yapısal değişiklikleri de hali hazırda yapmaya devam ettiklerini belirtti. ÜCRETSİZDİR Bilgiyle, Güvenle, Sağlıkla... YIL: SAYI: ARALIK 00 İlaçla zayıflamak mümkün mü? YAPILAN araştırmalar dünyada olduğu gibi ülkemizde de obezite sıklığının giderek arttığını ve obezitenin çocuklarımızı ve gençlerimizi etkisi altına almaya başladığını gösteriyor. Peki zayıflama ilaçları, güncel sorunumuz obeziteyi engelleyebiliyor mu? SAYFA DE Sedef hastalarına bilgilendirme toplantısı EKİM tarihi dünyada Psoriasis (Sedef hastalığı) günü olarak kutlanıyor. Bu güne ithafen hastanemizde. Dermatoloji Klinik Şefi Doç. Dr. Ülker Gül tarafından Sedef hastalığı ile ilgili hasta ve yakınlarını bilgilendirme toplantısı yapıldı. SAYFA DE Besin zehirlenmesinden nasıl korunuruz? YAŞAMIN temel maddesi olan besinler, satın almadan tüketime kadar geçen aşamalarda hijyenik koşulların yeterince sağlanamaması nedeniyle zararlı hale geleiyor ve sağlığımıza karşı bir tehdide dönüşebiliyor. Besin kaynaklı zehirlenmelerin çoğu bakteriler ve onların toksinlerinden kaynaklanıyor. SAYFA DA Havalar soğumaya başladı, gripten korunmak için beslenmeye de dikkat etmek gerekiyor Gribe karşı nasıl beslenmeli? Kış mevsiminin kendini hissettirmeye başladığı şu günlerde havaların soğumasıyla birlikte başta grip salgınları olmak üzere soğuk algınlığı ve enfeksiyon hastalıklarında artış görülüyor. YETERSİZ ve dengesiz beslenme alışkanlığı olan bireylerin soğuk algınlığı ve enfeksiyon hastalıklarına yakalanma riski daha yüksektir ve hastalık halinde hastalıkları daha ağır seyreder. Son günlerde yoğun yaşanan grip vakaları nedeni ile yazılı ve görsel basında beslenme konusunda çok çeşitli önerilerde bulunulmaktadır. ÇOCUKLAR kreşe ya da okula başlayana kadar daha çok anne ve babaların kontrolünde oldukları için, çoğu kez hastalıklar onları pek fazla etkilemiyor ya da daha az hasta oluyorlar. İlkyardım çantanız hazır mı? Sağlık için fiziksel aktivite Sağlıksız yaşamın sırrı baltık etinde Özellikle bazı besinlerin mucizevi olarak koruyucu etkilerinden sıklıkla bahsedilmektedir. Bu hastalıklardan korunmada aşılanma, kişisel hijyen kurallarına dikkat etme gibi önlemlerin yanında bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi için yeterli ve dengeli beslenme de oldukça önemli yer tutuyor. Oysaki besin çeşitliliğinin sağlanması, doğru seçimlerin yapılması, yeterli ve dengeli beslenme konusunda sürekliliğin sağlanması hastalıklardan korunmada çok daha etkindir. Yeterli ve dengeli beslenmeye yönelik çeşitli öneriler... SAYFA DE Okul çağı çocuklarını bekleyen hastalıklar Okula başlayınca, artan hastalıklar hem çocuklar hem de aileleri için ciddi birer sorun halini alabiliyor. Her ne kadar okul döneminde çocukların hastalanması ve hatta ateşlenmesi onun bağışıklık sisteminin gelişmesi için gerekli olsa da, sık sık rahatsızlanması bir tehlike işareti de olabilir. SAYFA DE Dünya Osteoporoz Günü Babalarımızın sağlığı risk altında Masa başında çalışanlar dikkat Doç. Dr. Nurullah Zengin Baþyazý n.zengin@numunegazetesi.com Ülkemizde Uzmanlık Eğitimi Ülkemizde hekimlik mesleği en az yıl süren bir yükseköğrenim sonucu kazanılmaktadır. Tıp Fakültesi mensupları üniversite sınavında üst düzeyde başarılı öğrencilerden seçilmelerine rağmen, zorlu fakülte yıllarında önemli bir kısmı başka alanlara kaymakta, tamamlayanlar ise hekim olarak sağlık hizmeti sunumunda görev almaktadırlar. SAYFA DE

2 0 Aralık 00 Numune Gazetesi HABERLER İlaçla Aysun PALALI Yarın zayıflamak mümkün mü? GÜNÜMÜZDE teknolojinin hızlı ilerlemesiyle ortaya çıkan yenilikler, insanlığın hizmetine sunulmakta ve insanlar gün geçtikçe değişen bir yaşam tarzı sürdürmektedirler. Günlük hayat içinde pek çok iş makinelerle yapılmakta, çok kısa mesafelere bile arabayla gidilmekte ve insanlar daha az hareket etmektedirler. Gelişen teknoloji aynı zamanda insanların beslenme alışkanlıklarını da olumsuz yönde etkilemektedir. Beslenme tarzındaki değişiklikler ve fiziksel hareket azlığı gibi bir takım olumsuz şartlar bir araya geldiğinde obezite (şişmanlık) riski artmaktadır. Obezite, kalp-damar hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, bazı kanser türleri, solunum sistemi hastalıkları, kas-iskelet sistemi hastalıkları vb. pek çok sağlık probleminin oluşmasına zemin hazırlamakta yaşam kalitesi ve süresini olumsuz yönde etkilemektedir. Bu nedenle obezite mutlaka tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Yapılan araştırmalar dünyada olduğu gibi ülkemizde de fazla kilolu olma ve obezite sıklığının giderek arttığını ve obezitenin özellikle çocuklarımızı ve gençlerimizi etkisi altına almaya başladığını göstermektedir. Obezitenin bu kadar yaygınlaşması, tedavisinin uzun ve süreklilik gerektiren bir süreç olması yaz aylarının NELERE DiKKAT ETMELiYiZ? Obezite tedavisinde bireye özgü diyet, egzersiz ve davranış değişikliği tedavinin temel ilkeleridir. Zayıflama sürecinde aşırı ve hızlı ağırlık kaybından mutlaka uzak durulmalı, ağırlık kaybı için bireyin cinsiyeti, yaşı, boyu ve fiziksel aktivitesi dikkate alınmalı, kişinin beslenme alışkanlıklarına uygun alınan enerji ile tüketilen enerjinin dengelendiği doktor ve diyetisyen kontrolünde bir beslenme programı uygulanmalıdır. Obezite tedavisinde kullanılan ilaçların hafif ve orta derecede ağırlık fazlalığı olan bireyler için uygun olmadığı unutulmamalıdır. Kullanılan ilaçların, sağlık yönünden güvenirliğinin saptanmış olması, obeziteye neden olan etiyolojiye uygun bir etki göstermesi, kısa ve uzun dönemde önemli yan etkisinin olmaması ve bağımlılık yapmaması büyük önem taşımaktadır. Zayıflama ilaçları asla gelişigüzel kullanılmamalıdır. Zayıflama ilaçlarını kimlerin ne kadar süre ile kullanacağı mutlaka doktor önerisi ve kontrolünde olmalıdır. Obezitede tedavi öncelikle diyet, egzersiz ve davranış değişikliği olmakla beraber bunun mümkün olamadığı ve BKİ'nin >0 kg/m olması (obezite ile ilgili başka risk faktörü olmadığı durumda) BKI'nin >kg/m olması ve obezite ile ilişkili risk faktörleri/komplikasyonlardan (kalpdamar hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, dislipidemi, uyku apnesi vb. ) en az birinin varlığı Tıbbi beslenme ve egzersizi içeren davranış tedavisine yanıt alamama durumlarında ilaç tedavisi tercih edilebilir. Obezite tedavisinin başarılı olması için hastanın ilaç tedavisinin yanı sıra tıbbi beslenme tedavisi ve egzersiz tedavisini sürdürmeyi kabul etmesi ve düzenli olarak kontrollerini yaptırması gerekmektedir. Obezite ilaçlarının maliyetinin yüksek, yan etkilerinin fazla olduğu unutulmamalıdır. Tedavi süresince gebe kalınmamalı ve ilaç tedavisi gebelik ve emziklilik dönemlerinde kullanılmamalıdır. Ayrıca şeker hastaları, kalp, troid ve bunun gibi sağlık problemi olan kişilerin doktor önerisinde ilacı kullanıp kullanmayacağına karar verilmelidir. Kullanılan ilaçların Sağlık Bakanlığı tarafından izinli olması da çok önemlidir. Aksi durumda kilolu bireyler tarafından uzman kontrolünde kul- yaklaştığı şu günlerde kısa sürede sonuç alabilmek için bireyleri istenmeyen uygulamalara yönlendirebilmektedir. Özellikle zayıflamak için bilinçsiz ilaç ile çeşitli zayıflama ürünlerinin kullanımının sağlığı son derece olumsuz yönde etkileyeceği unutulmamalıdır. Bu konuda aşağıda belirtilen hususların mutlaka göz önünde bulundurulması gerekmektedir. lanıl- mayan bu ürünler insan sağlığını tehdit edebilmekte ölüme kadar varabilen ciddi sorunlar yaratabilmektedir. Bunun yanında zayıflama amacı ile bir çok ürünün gıda takviyeleri adı altında aktar, market, distribütörlük ile satışı yapılmakta ve her geçen gün bunlara yenisi eklenmektedir. Ancak genel olarak bakıldığında bu ürünler ile yapılmış uzun süreli kullanımda etkinliği ve güvenliği gösteren çalışma sayısı son derece kısıtlıdır. Bu tür ürünlerin yarar ve zararları iyi değerlendirilmeli, kullanılan diğer ilaçlarla etkileşimi ve yan etkileri göz önünde tutulmalıdır. Sayılı Kanun kapsamında "gıda" olarak yer alan ürünlerin özellikle "zayıflatıcı bitkisel ürünler", "gıda takviyeleri" ve "özel beslenme amaçlı gıdaların" kontrol ve denetimi ile gıdaların ithalat ve ihracat kontrolleri ve üretim izinleri görevi de Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı tarafından yapıldığından bu ürünler satın alınırken mutlaka Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı izni aranmalıdır. Eğitimli Nüfus ve Aile Olabilmek Devletler ve milletler geleceklerini programlarken, kurgularken mutlaka aile kurumu merkezli düşünmelidirler. Özellikle Türk milleti öznelinde irdeleyecek olursak, toplum birey ilişkisi içerisinde temel yapı taşı olan aile günümüzde büyük değişimlere maruz kalmaktadır. Bu değişimi tetikleyen etkenler arasında sosyal statünün kazanılabilmesi için gerekli eğitim süresi, ekonomik nedenler, teknolojik gelişimler v.b. sayılabilir. Tüm bu etkenlerin sonucunda; ailenin kurulması, yaşatılması, gelecek nesillere aktarılmasında yaşanan değişimlerden daha büyük bir tehlike ile karşı karşıyayız; ailenin hiç kurulamaması Özellikle büyük şehirlerde yerleşmiş bulunan ve bizlere batılı-modern olarak takdim edilen, hatta görülmeyen etkenlerle zorla kabul ettirilmek istenen yeni yaşam standartları, bireylerin sosyal yaşamlarında yalnızlaşmalarına, fiili sosyal aktivitelerin yerlerini sanal aktivitelere bırakmalarına neden olmaktadır. Büyükşehirlerde yaşayan eğitimli nüfus içerisinde gerçek birliktelikler yerini sanal birlikteliklere terk etmektedir. Bu durum eğitimli nüfusun sanal bağımlılık yolunda aldığı mesafeyi de göstermektedir. Kendi bulunduğunuz sosyal çevre içerisinde de bireysel gözlem yaptığınızda, bu gerçeklik kendini daha iyi ortaya koyacaktır. Arkadaşlarımızla gerçek hayatta iletişime geçmeyi bıraktık, artık sanal olarak görüşmeye başladık, hatta sanal dünyadan edindiğimiz arkadaşlarımızın sayısı gerçek arkadaşlarımızın sayısını geçmeye başladı. İnternet tabanlı sosyal paylaşım siteleri olmasa, arkadaşlarımızın doğum günlerini de dahi hatırlamayacağız, bilmeyeceğiz Bayramlarda, yılbaşlarında arkadaşlarımıza en son attığımız kartı, yazdığımız mektubu hatırlıyor musunuz? Bu tür günlerde iyi dileklerimizi telefonla dahi söylemeyi terk etmeye başladık, onun yerini telefon mesajı veya aldı. Büyükşehirlerde, hatta orta büyüklükteki şehirlerde yaşayan lisans veya daha üstü eğitim almış bireyleri incelediğimizde, içlerinde büyük bir grubun aile olamadıklarını, toplumda kendilerini sadece birey olarak konumlandırdıklarını göreceksiniz. Sanal düşüncelerle yarınları kurgularken aslında bugünü kaçırıyoruz, hayatı ıskalıyoruz. Bugüne değer vermek için, zaman yarın olmak zorunda mı? Günü kaybetmeden değerini bilmeli ve gereklerini yerine getirmeliyiz. Ne mutlu bugünlerini kaybetmeden yarınlarını kurgulayabilenlere...

3 ÖZELLİKLE bilgisayar kullanıcıları, hareketsizlik, stres ve yoğun iş temposu gibi nedenlere bağlı olarak boyun ve omuz ağrıları, kas sıkışmaları ve kireçlenme sorunları yaşayabiliyor. Uzun süreli bilgisayar kullanımının etkilerinden korunmak isteyenlere uzmanların önerileri ise şöyle: Uyum: Çalışma alanınızı, sizi en çok rahat ettirebilecek hale getirin. İş rutininiz sırasında, hareketlerinizi kısıtlayabilecek, sizi rahatsız eden engelleri ortadan kaldırın. Çalışırken, vücudunuzun pozisyonuna dikkat edin: kötü otuma şekli, klavye ve fare kullanımı sırasında ellerin ve bileklerin uygunsuz yerleştirilmesi ve bilgisayar ve parçalarının yanlış yükseklik veya kurulumda olması, zamanla çeşitli rahatsızlıkların ortaya çıkmasına neden olur. Dönüşüm: İşlerinizi bir döngü halinde yapın. Örneğin: saat aralıksız bilgisayar kullanıp, daha sonra saat dosyalama, telefon görüşmeleri ve başka işlemlerle uğraşmaktansa; bilgisayar, dosyalama, bilgisayar, telefon, şeklinde, bilgisayar başında geçireceğiniz zamanı bölümlere ayırmaya çalışın. Egzersiz: Kan akışını arttırmak için, çalışmaya başlamadan önce, el, kol ve omuzlarınızdaki kaslarınızı çalıştıracak basit egzersizler yapın. Mola: Bilgisayar kullanırken, en fazla yarım saatte bir, birkaç dakikalık aralar verin. Kollarınızı, omuzlarınızı, boynunuzu ve sırtınızı esnetecek hareketleri düzenli olarak yapmayı ihmal etmeyin. Durma: Çalışmanız ağrıya neden olmaya başladığında, mutlaka çalışmayı bırakın. Şunu unutmayın: rahatsızlık geliştikten sonra yaşayacağınız iş kaybı, ağrı veya zorlanma anında vereceğiniz aradan çok daha uzun olacaktır. Ergonomik sağlığımızı, duruş ve oturuşumuzu genel olarak olumsuz yönde etkileyen faktörler şöyle sıralanabilir:. Yanlış Postür: Bükülü bilekler, eğilmiş boyun, dik olmayan bir duruş.. Sürekli Aynı Konumda Kalmak: Aynı hareketi sürekli tekrar etmek, masa veya ekran başında sürekli aynı pozisyonda durmak.. Aşırı Kuvvet Uygulamak: Kasları uzun süre zorlayıcı şekilde kullanmak.. Çok Sıcak ve Çok Soğuk Ortamlar: Sürekli çok sıcak veya çok soğuk ortamlarda bulunmak.. Ağır Yük Kaldırmak: Bele ve dizlere çok yük bindirecek şekilde ağırlık kaldırmak, ters hareketler yapmak. İdeal oturuş ve duruşun püf noktaları. Monitör yere paralel olmalı. Göz ve monitör arasında 0 derece açı olmalı.. Baş dik, omuzlar rahat olmalı.. Sırt sandalyeye dayalı ve dik pozisyonda olmalı.. Eller yere paralel, baldırlar sandalyeye tam olarak oturmalı.. Ayaklar ile yer arasındaki açı 0 derece olmalı gerekirse ayaklık kullanılmalı. Numune Gazetesi HABERLER Masa başında çalışanlar dikkat! Dikkat edilmesi gerekenler! Bilgisayar kullanıcılarını bekleyen tehlikeler Disk Kayması Boyun Fıtığı Bel Fıtığı Bilek, diz ve dirsek Kireçlenmesi Omuz ve Boyun Tutulması Sürekli bilgisayar karşısında çalışıyorsanız vücut sağlığınızı korumak için egzersiz yapmalı ve yaşam stilinizi düzenlemelisiniz. Uzun süre yerinizde oturmayın ve mümkünse dakikada bir ara verin. Göz sağlığınızı ihmal etmeyin. Gözlerinizin daha az yorulması için LCD ekranları tercih edebilirsiniz. Uzmanlar, kuralını tavsiye ediyor. Ekrana 0 dakika bakın, sonra 0 dakikanızı 0 adım ötedeki farklı bir işe ayırın. Sürekli oturmayın. Yerinizde sürekli oturmanızı önleyecek şeyler yapın. Etrafınızda içecek birşey mutlaka vardır. Eğer yalnızsanız, bir süreliğine egzersiz için bilgisayarınızı kapayın. Eğer cep telefonunuz çalarsa ayağa kalkın, sıkı durun, bacaklarınızı açın ve hareket ederek konuşun. Tüm kaslarınızı çalıştırabileceğiniz kombine egzersizler yapın. Ellerinizi diğer elinizle sıkın, avuç içlerini birleştirerek birbirine doğru itmeye, kenetleyerek ayırmaya çalışın. İş stresinizi azaltmak için müzik dinleyin. hareket ettiriniz. Boynunuzu beşer kez sağa sola öne ve arkaya doğru hareket ettiriniz. Başlangıçta kendinizi zorlamayınız. Gün geçtikçe ve Boyun kaslarınız güçlendikçe zaten hareket mesafesi artacaktır. Bilek sağlığınızı koruyun Klavye kullanırken veya daktilo yazarken de ellerin duruşu yanlış olabilir. Bileklerinizin dirseklerinizden hafifçe aşağıda olduğundan emin olun. Bu durum karpal tünel sendromundan korunmanızı sağlar. Dizlerinizin kalçanızdan hafif yüksekte olmasına dikkat edin. Dizler alçakta olduğunda bedeniniz öne doğru eğilir. Ayaklarınız düz bir zemin üzerinde veya bir çeşit yükseklik üzerinde durabilir. Her yarım saatte bir ayağa Sırt şekliniz bozulmasız Sırtınızı dümdüz bir şekilde geri yaslayın. Monitöre doğru bakın. Eğer aşağı veya yukarı bakıyorsanız koltuğunuzun ekran ile aynı düzlemde olmasına özen gösterin. Ekranınız uzaktaysa görüş bozukluğu sorunu yaşayıp yaşamadığınızı kontrol edin. Eğer görüş sorununuz yoksa kendinizi sandalyede böyle oturmaya alıştırmak için belirli bir süre emniyet kemeri benzeri bir araçla kendinizi koltuğa sabitleyebilirsiniz. Bir süre sonra duruş şekliniz düzelecek ve bu tür bir eğitime ihtiyaç duymayabileceksiniz. Egzersiz olarak: Ayağa kalkınız ve sağ elinizle sol omzunuzu sol elinizle sağ omzunuzu kavrayınız. Başınızı kolunuzun aksi yönünde çevirebildiğiniz kadar kalkın. Bacaklarınızı sıkarak ve gözlerinizi dinlendirin. Bu aynı zamanda bacaklarınızda kan pıhtılaşmasını önler. Bacaklarda kan pıhtılaşması sonucu oluşan varis veya kan pıhtılaşma sorunu tüm gün bilgisayar karşısında oturan orta yaş çalışanlarda oldukça sık görülür. Boynunuzu sıkı tutmaya çalışarak başınızı öne eğin, arkaya yaslayın, sağa ve sola bakın. Ancak kesinlikle başınızı döndürmeyin. Bu hareket boyun eklemlerinize zarar verebilir. Eğer çok fazla klavye kullanıyorsanız bileklerinizi düzenli olarak çevirmeniz karpal tünel sendromu gelişmesini önler. Kambur durmayın Klavye kullanımı bazı insanlarda kamburluğa neden olabilir. Bunu önlemek için kollarınızı sanki birini kucaklayacakmış gibi geniş şekilde açın. Bileklerinizi bu sırada dışarı doğru hareket ettirmeye çalışın. Omuzlarınızı geri itin. Kürek kemiği bölgenizde bir sıkılaşma hissedeceksiniz. Karın kaslarınızın gerildiğini hissederken bir kaç dakika böyle durun. Uzun süre koltuğunuzdan oturduğunu zaman bu hareketi yapabilirsiniz. Otururken, kollarınızı, boynunuzu ve tüm bedeninizi sıkın. Bu dik durmanıza yardımı olacak. Ufak ama etkili malzemeler İşlerinizin daha az olduğu zamanlarda vücudunuzun formunu koruyucu aktiviteler yapabilirsiniz. Hatta işvereniniz ile konuşarak ofis içi egzersiz araçları alınmasını talep edebilir veya el egzersizi yapmanızı sağlayacak el mandalı edinebilirsiniz. Ekranda bir şey okurken elinizle mandal egzersizleri yapabilirsiniz. Bu kolunuzun dirsekle bilek arasında kalan kısmını çalıştırmanız için mükemmeldir. Daha basit bir araç kalın lastik kullanabilirsiniz. Kollarınızı germenizi sağlayacak sağlam bir lastik, kol kaslarınızı güçlendirir. Derin bir nefes alın Kendi kendinize yapabileceğiniz egzersizler bunlarla sınırlı değil. Derin bir kaç nefes alın... Bir balon gibi bir kaç dakika nefesinizi tutarak sabit kalmaya çalışın. Otururken sırtınız dimdik ve vücudunuz sıkı olsun. Top şeklinde kalmak oldukça etkilidir. TV izlerken veya telefonda konuşurken oturma, zıplama ya da basit hareketler yapabilirsiniz. Otururken ayağınızla top sektiriyormuş gibi hareketler yapabilirsiniz. Bunu r a - hatça yapabilinceye kadar tekrar edin. Bittikten 0 dakika sonra bir saat süresince yeniden yapın. Doç. Dr. Hürrem BODUR Editörden h.bodur@numunegazetesi.com Aralık 00 0 Grip ve Nezle Mevsimi Geldi Önümüz kış. Özellikle solunum yolu hastalıkları ile sık karşılaşılan bir döneme giriyoruz. Nezle, grip gibi üst solunum yolu enfeksiyonları sık görülür bu mevsimde. Havaların soğuması ile kapalı ve kalabalık ortamlarda bulunma ihtimalimiz artar. Nezle grip etkenleriyle bu ortamlarda daha sık karşılaşırız. Hele bir de sigara içenler, beslenmesine dikkat etmeyenler ve soğuktan yeterince korunmayanlar daha sık hastalanırlar bu mevsimde ve hastalık daha ağır seyredebilir bunlarda. Grip ve nezle genellikle bir hafta içinde kendiliğinden düzelir. Bazen de zatürre, orta kulak iltihabı, sinüzit gibi istenmeyen komplikasyonlara neden olur. Altta yatan kronik hastalığı olanlarda; örneğin KOAH dediğimiz kronik akciğer hastalarında, böbrek-karaciğer gibi organ yetmezliği olanlarda, gebelerde, iki yaşın altındaki çocuklarda, kanser hastalarında ve ileri yaşlarda nezle grip daha ağır seyredebilir ve istenmeyen komplikasyonlar daha sık gelişir. Grip veya nezle olmuşsak nelere dikkat etmeliyiz? Başkalarına bulaştırmamak için cerrahi maske kullanmalıyız. Mümkünse evden dışarı çıkmamalıyız. Ellerimizi sık sık su ve sabunla yıkamalıyız veya imkanımız varsa alkol bazlı el dezenfektanları kullanmalıyız. Eğer hastalandığımızda hastalığın daha ağır seyredebileceği grupta isek aile doktorumuza başvurmalıyız. Sarıyeşil renkli balgam çıkarıyorsak, özellikle çocuklarda kulak ağrısı gelişmişse, ateşimiz çıktı ise veya düşmüyorsa vakit kaybetmeden yine doktora başvurmalıyız. Özellikle kendi kendimize veya komşu tavsiyesi ile antibiyotik almaktan kaçınmalıyız. Nezleye, gribe yakalanmamak için nelere dikkat etmeliyiz? Öncelikle sağlıklı beslenmeli, C vitamininden zengin sebze ve meyve tüketmeliyiz. Sigara içmemeliyiz veya sigara içilen ortamlarda bulunarak pasif içici olmamalıyız. Kalabalık ve havasız ortamlarda bulunmaktan kaçınmalıyız. Soğuğa karşı kendimizi korumalıyız. İhtiyacımız kadar dinlenmeli ve uyumalıyız. Ayrıca yukarıda bahsedilen, hastalandıklarında hastalığın daha ağır seyretme ihtimali olan risk grubunda isek, mevsimsel grip aşısı yaptırarak gribe karşı korunmalıyız. Sağlıklı bir kış geçirmeniz dileği ile kurban bayramınız mübarek olsun

4 0 Aralık 00 EVDE, seyahatte, trafikte her an kazalarla karşı karşıya kalabilmekteyiz. Söz konusu bu kazalar bizlerin ihmalleri veya etrafımızdaki şartlardan kaynaklanmakla beraber, bunlara karşı tedbir almak her bilinçli insanın öncelikleri arasında olmalıdır. Kazalarda bizlerin her an ulaşabileceği mekanlarda olması gereken ilk yardım çantalarında neler olması gereklidir? Kişisel İlkyardım Çantası Kişisel ilk yardım çantası, evde, okulda küçük işyerinde bir veya birkaç kişinin kullanabileceği araç-gereçlerle donatılır. Çantaya ihtiyaç duyacak kişinin kronik bir hastalığı varsa, o hastalığa karşı önlem almak üzere çantasını düzenleyebilir. Genel olarak kişisel ilk yardım çantasında aşağıdaki araç-gereçler bulunmalıdır. Flaster, steril paketlenmiş gaz bezler, kağıt gazbez, Gaz kompresler, hazır pansumanlar, termofor, Değişik ölçülerde üçgen ve rulo sargılar, turnike, Kunt uçlu makas, pens, enjektör, plastik buz torbası, Çengelli iğne, pamuk paketleri, termometre, Kalem, not defteri, el feneri, Antiseptik solüsyonlar, ağrı kesiciler, antibiyotikli yara İlkyardım çantanız hazır mı? Numune Gazetesi HABERLER ve yanık pomatları, vazelin, Tendürdiyot, alkol, amonyak, karbonat, şeker, İlk yardım kitabıdır. Seyahat İlkyardım Çantası Seyahata çıkılacağı zaman ilk yardım amacıyla kullanılabilecek araç ve gereçler seyahat ilk yardım çantasına yerleştirilmelidir. Bir seyahat ilk yardım çantasında bulunması gereken malzemeler şunlardır: Çeşitli ölçülerde rulo sargılar, üçgen sargılar, turnike, Geniş ölçülerde rulo sargılar, üçgen sargılar, plastik torba, Çengelli iğneler, el feneri, kalem, bloknot, Araç ilkyardım çantasının olmazsa olmazları Hava hortumu (Airway), Suni solunum maskesi, Üçgen sargı bezi, Sargı bezi (üç adet 0 cmx0 cm), Flaster (, cmx00 cm), Steril tampon (gazlı bez) paket, Makas (küçük boy bir adet), Elastik bandaj ( cmx0 cm), Çengelli iğne ( adet), Yara bandı ( adet), Açık renkli plastik örtü (00 0 cm), Not defteri (küçük) ve kurşun kalem, İlk yardım el kitabı, Malzeme listesidir. Atel takımları, gaz bezler ve hidrofil pamuk, flaster, Şeker, sodyum bi karbonat, tannik asit eriyiği, Alkol, tentürdiyot, amonyak, vazelin, İlk yardım kitabıdır. Araçlarda İlkyardım Çantası Motorlu taşıt ilk yardım çantası, Karayolları Trafik Kanunu ve ilgili yönetmeliğe göre trafiğe çıkan her araçta bulunması zorunludur. Taşıt ilk yardım çantası, kaza anında iik yardımcının kullanabileceği önemli bazı malzemeleri içerir. Bu malzemelerin kullanılması kazalardan ölüm oranını azaltır. Özellikle kanamalarda kullanılan ilk yardım malzemeleri yanında yaranın dış etkenlerden korunmasına yönelik malzemeler vardır. İlk yardım çantası, aracın kazada en az zarar gören bir yerinde bulunur. Aracın iç arka sağ kısmı en uygun yer olarak belirlenmiştir. Aynı zamanda çanta, kolay alınabilecek şekilde konmalıdır. Motorlu araç ilk yardım çantasında bulunması gereken malzemeler aracın yolcu kapasitesine göre düzenlenmiştir. Örneğin taksi, kamyon ve kamyonetteki malzemelere göre, minibüs ve otobüsteki ilk yardım çanta muhteviyatı - defa daha fazladır. Türk Standartları Enstitüsü TS 0 nolu standart ile çanta donanımı belirlemiştir. Bu malzemelerle donatılmış çanta, 0 kişiye kadar olan araçlarda bulundurulmalıdır. Ayrıca, fazla olan her 0 kişi için birer çanta daha bulundurulmasını hükme bağlamıştır. Bu malzemeler uygun büyüklükteki bölmeli, kapaklı çantaya konulacaktır. Ayrıca malzemelerin içine yeteri kadar büyük ve küçük telefon jetonu veya kartı ile küçük el feneri konulması haberleşmenin çabukluğu için yararlıdır. Doç. Dr. Celil GÖÇER Beyaz Köşe c.gocer@numunegazetesi.com Atatürk, Sağlığı ve Hekimler Liderler sıra dışı insanlardır. Çevrelerindeki insanların çok önem verdikleri konular liderler için önemsiz sayılıp ihmal edilebilirken, başkalarının önemini kavrayamadıkları hususları lider sezgisi ile berrak bir şekilde görebilirler. Atatürk ün hayatında bu tezim çok net bir şekilde görülür. Yüzbaşı Mustafa Kemal 0 yılında Şam süvarı alayında görevlidir. Otoritenin zayıfladığı, Cihan İmparatorluğunun acziyetinden faydalanmak isteyen akbabaların kol gezdiği yıllardır. Suriye vilayetimizin sancağı Havran da birliklerimiz yerli halktan kanunsuz gelir elde etmekte ve bir kısım subaylar köşeyi dönmektedir. Mustafa Kemal in arkadaşı bir baskın sonunda elde edilen gelirden pay alıp almama konusunda fikrini sorar. Atatürk arkadaşına: bugüne mi talipsin, yarına mı? diye sorar. Arkadaşı: yarına diye yanıtlar. Atatürk: o zaman alamazsın diye cevap verir. Uzak görüşlülük ile çalışkanlık birleşince ortaya tam bir lider çıkar. Yakın tarihimizde Atatürk ile ilgili yayınlanan anıların tamamında O nun çalışkanlığı ve azmi konusunda çok sayıda örnek vardır. Hatıralarda Atatürk ün yapacağı iş bitinceye kadar, zaman kavramı olmadan, uyumadan, dinlenmeden, yemek yemeden çalıştığı anlatılır. Bir defasında Dr. Reşit Galip Atatürk ün 0 saatten beri çalıştığını duyunca hayranlık duygularının yanında, Atatürk ün sağlık endişesini hissederek O nu uyarma gereğini hisseder. Ancak otuz saatlik çalışmanın sonunda Atatürk teki zindeliği görünce uyarı yapmaya çekinir. Atatürk memleket meseleleri ile ne kadar ilgili ve insanüstü bir azimle çalışmakta ise sağlığı ile o kadar ilgisizdir. İdeallerini kendi sağlığından hep üstün tutmuştur. Kılıç Ali anılarında: Atatürk evhamli bir adam değildir, doktor muayenesini sevmez, doktor tavsiyesini pek dinlemez. İlaçlarla da arası hoş değildir. demektedir. Dr. Asım Arar anılarında şunları not etmiştir: Atatürk, sıhhat mefhumu ile katiyen alakadar olmadığı gibi, en basit bir insan kadar olsun, kendi sıhhati ve vücudu ile ilgili meselelere aldırış etmezdi. Istıraplarını yakınlarına ve doktorlara katiyen söylemezdi, yakınları böyle bir endişe belirttikleri zaman canı sıkılır, bazen de kızardı. Atatürk doktorlarla teması çok sevmediği halde özel doktoru Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp i çok severdi. Vefatına kadar olan sürede hep yanında olmuş olan Dr. Neşet Ömer e bir gün Dolmabahçe de Doktor, son zamanlarda bana birkaç defadır ateş geliyor, eskiden böyle bir şey olmazdı. Sebebi nedir diye sorar. Dr. Neşet Ömer bunu fırsat bilerek: Efendim bu bir ihbardır diye kısa bir cevap verir. Atatürk maksadı hemen anlamıştır. O akşam sofraya Dr. Neşet Ömer de davetlidir. Atatürk garsona: bana koyma. Hocanın ifadesine göre bana bir ihbar vaki olmuş. Bir müddet alkolu keselim. Bu demek değildir ki ben içmiyorum diye arkadaşların zevkine mani olalım. Beyefendiler içsinler, bilhassa doktor Neşet Ömer Bey içsin. Madem beni men ediyor, benim yerime o içsin diye espiri yapar. Doktor Neşet tavsiyesine uyulmasından çok mutlu olur. Aradan kısa bir süre geçtikten sonra Atatürk dayanamaz. Dr. Neşet Ömer beye dönerek: Doktor! Hayli zaman içtiğimiz alkolu böyle bir anda bırakıvermek bilmem ki doğru mudur? Bunu yavaş yavaş bırakmak zannedersem daha iyi olacak. Mesela bu akşam birkaç kadeh içeriz ve bunu tedricen azaltarak sonunda tamamen bırakırız der ve garsona kadehini doldurmasını emreder. Çok sayıdaki hatıra arasından bir tanesini daha anlatarak şimdilik Atatürk ün sağlığı ve doktorları ile ilgili yazımızı bitirelim. de hastalığın ilerlemesi üzerine Prof. Neşet Ömer İrdelp Atatürk ün iznini alarak Almanya dan Prof. Dr. E. Frank ı Ankara ya davet eder. Alman Doktor Atatürk ü muayene eder ve dosyasını tetkik eder. Hayretle görür ki Atatürk e hiçbir kan tahlili yapılmamıştır. Elde sadece birkaç idrar raporu vardır. Bunun sebebini sorar. Atatürk ten kan almaya çekindik cevabını alır.(şişli Çocuk Hastanesi Tıp Bülteni (), s.0-) Sevgili okurlarım, sağlıcakla kalın, çok çalışın ama sağlığınızı da ihmal etmeyin

5 Numune Gazetesi HABERLER Aralık 00 0 Sağlık İçin Fiziksel Aktivite FİZİKSEL aktivitenin sağlık ve zindelik için sağladığı yararlar giderek daha iyi anlaşılmaya başlanmıştır. Düzenli fiziksel aktivitenin sağlıklı kilonun sürdürülmesi, dayanıklılık, güç ve esnekliğin artmasındaki rolünün yanısıra günümüz hastalıkları olarak kabul edilen kronik hastalıklara yakalanma riskini azalttığı açıkça bilinmektedir. Söz konusu bu yararlar sadece bireysel düzeyde önemli değildir. Dünyanın her yerinde giderek maliyeti artan sağlık hizmetleri yönünden koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında fiziksel aktivitenin sağladığı yararlar önemli bir tasarruf sağlayabilmektedir. Ancak optimal bir sağlık için gerek çocuk gerekse yetişkinlerin büyük bir çoğunluğunun yeteri kadar fiziksel aktivite yapmadıkları görülmektedir. Sağlıkla ilgilenenler fiziksel aktivitenin, neden önemli olduğunu anlamalı, tüm yaşlardaki bireyleri yaşamın bir parçası olarak fiziksel aktivite ve spora katılımları için motive etmelidirler. Fiziksel aktivitenin yaşam boyu sürdürülmesinin herkese, her yerde, her zaman yararlı olabileceği mesajının daha geniş kitlelere yayılmasına yardımcı olmalıdır. Düzenli fiziksel aktivitenin fiziksel ve zihinsel sağlık üzerinde pek çok olumlu etkisi bulunmaktadır: Fiziksel Aktivitenin Fiziksel Sağlığa Etkileri Kilo Kontrolü: Birçok ülkede fiziksel aktivite düzeyi besin tüketiminden daha fazla düşüş göstermiş, böylece düşük düzeyde fiziksel aktivitenin şişmanlık için önemli bir etken olduğu sonucuna varılmıştır. Önemli bir sağlık sorunu olan şişmanlık giderek artmakta ve koroner kalp hastalığı, diyabet, inme, artrit ve kazalara karşı risk oluşturmaktadır. Kilo kaybının enerji sınırlaması ve fiziksel aktivitenin artırılmasıyla sağlanması daha kolay ve etkilidir. Kan Basıncının Kontrolü: Yüksek kan basıncı (tansiyon) kalp krizi, kalp ve böbrek yetmezliği, felç gibi rahatsızlıklara yakalanma riskini artırmaktadır. Düzenli fiziksel aktivite ise kan basıncını azaltabilmektedir. Önerilen fiziksel aktivite düzeyi, düzenli orta şiddette egzersizlerdir. Kan Lipitlerinin Kontrolü: Düzenli fiziksel aktivitenin lipit (yağ) metabolizmasına olumlu etkileri olduğu bilinmektedir. Düzenli fiziksel aktivite, Turunçgiller ve beslenmedeki önemi İNSAN vücudunda oldukça az miktarlarda bulunmasına karşın vitaminlerin vücuttaki etkinlikleri oldukça fazladır. Bunların bir bölümü (B grubu), besinlerle aldığımız karbonhidrat, yağ ve proteinden enerji ve hücrelerin oluşması ile ilgili biyokimyasal olayların düzenlenmesine yardımcı olurlar. D vitamini, kalsiyum ve fosfor gibi minerallerin kemik ve dişlerde yerleşmesine yardımcıdır. Özellikle sebze ve meyvelerde bulunan bazı vitaminler de (A, E, C) vücut hücrelerinin hasarını önleyerek normal işlevlerini sürdürmeleri ve bazı zararlı maddelerin etkilerinin azaltılmasında (Antioksidan etki) yardımcıdırlar. Sebzeler ve meyveler yeterli ve dengeli beslenmek için her gün düzenli olarak tüketilmesi gereken besin gruplarından biridir. Sebzeler ve meyveler; Vitaminler ve mineraller bakımından zengindir. Büyüme ve gelişmede yardımcı, deri, göz, diş ve diş eti sağlığını koruyucudurlar. Ayrıca hastalıklara karşı direncin oluşumunda etkindirler. Doygunluk hissi vermeleri, bağırsakların düzenli çalışmasına yardımcı olmaları sayesinde vücut ağırlığı denetiminde de faydalıdırlar. Dengesiz beslenmeye bağlı şişmanlık ve kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, bazı kanser türleri gibi kronik hastalıkların oluşma riskini azaltırlar. Çeşitli renk ve türlerde sebzelerin ve meyvelerin tüketilmesi önemlidir. Meyveler de, içerdikleri besin ögeleri ve miktarı bakımından farklıdır. Bu nedenle tüketimlerinde çeşitlilik sağlanmalıdır. Genellikle, turunçgil grubunda yer alan mandalina, portakal, geryfurt gibi meyveler ve çilekler vitamin C, kiraz, kara üzüm, kara dut diğer antioksidanlardan zengin iken; muz, elma gibi meyveler potasyumdan zengindirler. Bu besinler tüketilirken aşağıdaki noktalara dikkat edilmelidir. İmkanlar dahilinde günde en az porsiyon sebze ya da meyve tüketilmelidir. Bu grupta yer alan mandalina, greyfurt ve portakal gibi turunçgillerin tüketimi de çok önemli olup günlük diyetimizde mutlaka yer almalıdır Sabah kahvaltısı da dahil olmak üzere her öğünde özellikle C vitaminin zengin kaynaklarından olan başta turuçgiller olmak sebze ve meyve tüketimine özen göstermek gerekmektedir. Günlük alınan sebze ve meyvenin en az iki porsiyonu yeşil yapraklı sebzeler veya portakal, limon gibi turunçgiller veya domates olmalıdır. Tüm sebze ve meyveler besin değeri içeriği ve ekonomik olması açısından mevsiminde, bol ve ucuz bulunduğu dönemlerde mümkünse çiğ olarak tüketilmesi tercih edilmelidir. Özellikle turunçgillerin sularını tüketmek yerine, tüm olarak tüketilmesi, ayrıca kabuklu yenilebilen meyvelerin kabukları ile yenilmesi posa tüketimini artırılmasını sağlar. Ancak turunçgillerin içerdiği vitaminlerden özellikle C vitamini çok fazla kayba uğradığı için tüketiminde bazı hususlara dikkat edilmelidir. HDL kolesterolünü (iyi kolesterol) artırırken, bazı durumlarda toplam LDL kolesterolünü (kötü kolesterol) düşürerek daha yüksek HDL/LDL oranı ve buna bağlı koroner kalp hastalığı riskini azaltmakta, ayrıca yüksek plazma trigliserid düzeyini de düşürmektedir. Kan Şekerinin Kontrolü: Düzenli fiziksel aktivite insülin aktivitesinin kontrolüne ve kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olması nedeniyle şeker hastalığından korunmada önemli rol oynar. Önerilen fiziksel aktivite düzeyi; yürüyüş ve düşük şiddetli, uzun süreli egzersiz programlarıdır. Damar ve Kas- İskelet Sistemi Hastalıklarını Önleme: Koroner kalp hastalığı ve inme riskinin fiziksel aktivitesi fazla olan kişilerde daha düşük olduğu görülmektedir. Kas ve kemikl e r i n kuvveti, eklemlerin esnekliği; koordinasyon, denge ve hareket çevikliği için önemlidir. Bütün bu özellikler yaşla birlikte önemli derecede azalmaktadır. Bu durum fiziksel aktivite düzeyindeki azalma ile yakından ilişkilidir. Özellikle kadınlarda yaşlandıkça osteoporozla birlikte kemik kırıkları (bilek, omur ve kalçada) görülme riski artmaktadır. Kemik mineral yoğunluğunda artış, çocukluk ve adölesan döneminde yapılan egzersizlerle örneğin; ağırlık taşıma, yürüyüş, koşu, tenis v.b. gibi egzersizlerle sağlanmaktadır. Yetişkinlikte yapılan orta düzey aktiviteler ise yaşla ilgili kayıpların önlenmesine yardımcıdır. Sağlıklı, uzun ve kaliteli bir yaşam sürdürme amacı için "Herkes İçin Spor" kavramı yaygınlaştırılmaya çalışılmalıdır. Fiziksel Aktivitenin Zihinsel Sağlığa Etkileri Etkilerini ölçmek zor olmasına karşın yapılan çalışmalar fiziksel aktivitenin yararlı psikososyal etkileri olduğu konusunda birleşmektedir. Kaygı, stres, depresyonun azaltılması, zihinsel sağlığın sürdürülmesi, psikolojik zindeliğin sağlanmasında pozitif etkiler yaratmaktadır. Ancak aşırı ve yoğun egzersiz yapan egzersize bağımlı kişilerde (bu durum genel olarak beslenme bozuklukları ile birlikte görülmektedir) egzersiz yapma daha az sağlıklı görülmektedir. Çünkü aşırı egzersiz sakatlanma, aşırı yorgunluk ve psikolojik rahatsızlıklara yol açmaktadır. Sağlığın korunması ve geliştirilmesi için her gün en az 0 dakika orta düzeyde bir aktivite yapılmalıdır. Ancak sağlık problemi olan kişilerin egzersize başlamadan önce bir hekime başvurması önerilir.

6

7 N u m u n e G a z et es i Aralı k 00 H A B ERLER 0 Sağlıklı yaşamın sırrı balık etinde BALIK ve diğer deniz ürünleri, insanların en eski besin kaynaklarının başında gelmiştir. Bitkilerin ekilip yetiştirilmesi ve hayvanların besin olarak kullanımı için evcilleştirilmesinden önceki dönemlerde en kolay elde edilebilen ve bu nedenle de en çok tüketilen besinlerin balık ve diğer deniz ürünleri olduğu bilinmektedir. Türkiye'de yılda kişi başına tüketilen balık miktarı ortalama,0 kg kadardır. Bunun %'i taze, %'i kurutulmuş ve konserve edilmiş olarak kullanılmaktadır. Balığın besin değeri ve sağlık üzerine etkileri PRATİK BİLGİLER. Balık, protein içeriği bakımından oldukça zengin besindir. Balıketi, yumurta, et, süt gibi iyi kaliteli protein kaynaklarındandır ve %-0 oranında protein içerir. Proteinler, vücut organlarının en küçük birimi olan hücrelerin yapısında, kan dolaşımı, solunum, sindirim vb. olayların gerçekleşmesi, alınan besinlerin hücrelerde enerjiye dönüşmesi, hücre yenilenmesi, savunma sisteminin yapısında görev alırlar. Balıketi proteinleri, sindirim enzimleri tarafından kolayca parçalanırlar ve bu nedenle vücudun bu proteinlerden faydalanma oranı yüksektir.. Balıketi, kemik gelişimi, gözün değişik ışık durumlarında görebilmesinde ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde önemli rolü olan A vitamini, kalsiyumun kemiklere yerleşmesi, kemik sağlığı ve gelişiminde görevli olan D vitamini ve özellikle kanın akışkanlığında görevli K vitamini ve B grubu vitaminleri (B, B, B, B) açısından zengindir. Ayrıca, iyot, selenyum, fosfor, magnezyum ve çinko mineralleri bakımından da iyi bir Cevizle dost olun. İçindeki yağ beyin hücreleri için çok yararlıdır. Kan sekerini düşürdüğü için seker hastalarına da uzmanlar tarafından tavsiye edilir. kaynaktır.. Balıketinin yağ içeriğini temel olarak uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitleri oluşturur. İnsan vücudunda üretilemeyen ve bu nedenle mutlaka besinler yoluyla vücuda alınması gereken yağ asitlerinden olan çoklu doymamış yağ asitleri, EPA (eikosapentoenoik asit) ve DHA (dokosaheksaenoik asit)'nın en önemli kaynağı balıklardır. EPA ve DHA; göz sağlığı, kanın akışkanlığı, beyin fonksiyonları, bilişsel gelişim, sinir iletiminde önemli görevleri vardır.. EPA ve DHA; kalp krizi, kalp damar hastalıkları, damar sertliği, depresyon, migren, eklem romatizmaları, şeker hastalığı, yüksek kolesterol ve tansiyon ile kanser gibi pek çok hastalıktan korunmada önemli sağlık etkilerine sahiptir. Ayrıca, kan damarlarının yüzeyini genişletip dokulara daha fazla oksijen girişine yardımcı olması nedeniyle son yıllarda çocuklarda görülme sıklığı artan astım hastalığına karşı direncin arttırılmasında önemli etkilere sahip olduğu bildirilmektedir. Bu olumlu sağlık etkilerinin sağlanabilmesi için Duvarınıza çivi çakacağınız zaman işaretlediğiniz yerin üzerine çapraz bant yapıştırın. Çiviyi öyle çakın. Böylece duvarın alçısını çatlatmamış olacaksınız. haftada en az 00gr yağlı balık tüketimi önerilmektedir.. Hamilelik ve emziklilik döneminde olan kadınlarda gerek anne sağlığı gerekse de bebeğin normal gelişimi açısından haftada en az - kez balık tüketimi önerilmektedir. Hamileliğin son ayında daha çok balık tüketin Beyin gelişiminin anne karnında başlamasından dolayı balık bebek ve anne sağlığı açısından büyük öneme sahiptir. Gebelikte özellikle son ayda anneden bebeğe önemli ölçüde omega- yağ asitleri aktarıldığından bu dönemde balık, bol miktarda tüketilmelidir. Omega-, özellikle hamilelik dönemi boyunca ve bebeklik döneminin başlarında, beyin ve sinirlerin uygun şekilde gelişimi için çok önemlidir. Yapılan araştırmalarda, bol balık yiyen gebelerin erken doğum, düşük ağırlıklı bebek doğurma riskinin azaldığı ve balığın bebeğin görme yetisini geliştirdiği saptanmıştır. Genel ve beyinsel gelişim açısından yedinci aydan itibaren çocukların da haftada iki gün mutlaka balık tüketmeleri sağlanmalıdır. Balığın cinsine göre omega- miktarı farklılık gösterse de somon, uskumru, ton balığı, sardalya hamsi, omega- ihtiyacını karşılar. Balık alırken, hazırlarken ve pişirirken nelere dikkat etmeli?. Balığın kalitesi tazeliği ile ölçülür. Balık satın alırken, gözlerinin parlak ve lekesiz, solungaçlarının kırmızı pembe, pulları ve yüzgeçlerinin diri, derisinin gergin ve sert, anüs kısmının sıkı şekilde kapalı, karın kısmının sert ve esnek, lekesiz, yırtıksız ve kabarıksız olmasına, etli kısmına parmak ile basıldığında parmağın bıraktığı izin hemen düzelmesine özen gösterilmelidir.. Bol bulunduğu mevsiminde balıkları satın almak önemlidir. Kış aylarında bulunduğumuz bu aylarda hamsi, kalkan, karagöz, mezgit, uskumru, istavrit, dil balığı ve zargana cinsi balıklar bol bulunmaktadır.. Konserve balık satın alırken mutlaka etiket bilgisi okunmalı, son kullanma tarihi, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'ndan üretim/ithalat izni bulunmasına, kutuda delik, hasar veya bombeleşme olmamasına dikkat edilmelidir. Unlarınızın böceklenmemesi için, un kavanozunun içerisine bir adet defne yaprağı koyun. Fırında patates yapmadan önce, 0- dakika haşlayın ve çatal ile delin. Daha kolay pişecektir.. Taze balıklar satın alındıktan sonra iki saatten fazla oda sıcaklığında bekletilmemeli, pişirilinceye kadar pulları ve içi hemen temizlendikten, yıkanıp, iyice kurulandıktan sonra uygun bir kapta buzdolabı ısısında muhafaza edilmelidir. Balıkların, buzdolabı ısında - gün, derin dondurucuda ise - ay saklanması uygundur.. Balık pişirmede en uygun ve sağlıklı yöntemler, buğulama, haşlama veya yağsız tavada pişirmedir. Kızartma yöntemi balığın besin değerinin azalmasına ve kanserojen maddelerin oluşumuna neden olduğundan tercih edilmemelidir. Pişirirken çeşni verici olarak, defneyaprağı, zencefil, nane, maydanoz, karabiber, biberiye, kekik kullanılabilir.. Çiğ balık ve deniz ürünleri parazitler, bazı bakteri ve virüsler açısından risk teşkil eder. Ayrıca çiğ balık tüketiminin B vitamin yetersizliğine yol açması nedeniyle balığın çiğ veya az pişmiş şekliyle tüketimi sakıncalıdır. Özellikle kanser hastaları gibi bağışıklık sistemi zayıf olanlar, karaciğer, böbrek veya barsak hastalıkları bulunanlar ile özellikle gebe ve emziklilerin çiğ veya az pişmiş balık tüketiminden kaçınmaları gerekmektedir.. Halk arasında balık ile yoğurdun bir arada tüketiminin zehirlenmeye neden olacağına dair yanlış bir kanı bulunmaktadır. Oysaki balık ve yoğurdun her ikisinin de taze olması durumunda bir arada tüketimi her hangi bir sağlık sakıncasına neden olmaz. Peyniri kolay rendelemek için, dakika buzlukta bekletin. Çekmeceleri içini boşaltmadan temizlemek istiyorsanız, elektrik süpürgesinin ucuna ince bir çorap geçirin.!

8 0 Aralık 00 Numune Gazetesi HABERLER Hastanemizde Sedef Hastalığı İle İlgili Hasta ve Yakınlarını Bilgilendirme Toplantısı Yapıldı EKİM tarihi bütün dünyada Dünya Psoriasis (Sedef hastalığı) günü olarak kutlanmaktadır. Bu güne ithafen hastanemizde Ekim 00 tarihinde. Dermatoloji Klinik Şefi Doç. Dr. Ülker Gül tarafından Sedef hastalığı ile ilgili hasta ve yakınlarını bilgilendirme toplantısı yapıldı. Toplantıya yüze yakın dinleyici katıldı. Doç. Dr. Ülker Gül, sedef hastalığının toplumda her yüz kişiden ila ünde görüldüğünü, hastalığın görünümü ve seyrinin hastadan hastaya değiştiğini belirtti. Stres, travma, enfeksiyonlar gibi bir çok faktörün hastalığı tetiklediğini; hastaların tetikleyici faktörlerden olabildiğince uzak kalması gerektiğini vurguladı. Sedef hastalarında metabolik sendrom ve kardiyovasküler hastalık riskinin yüksek olması nedeni ile; hastaların kilo almamalarını, eğer kan yağları yüksekliği varsa tedavi ettirmelerini ve sigara ile alkol kullanmamaları konusunda uyarıda bulundu. Sedef hastalığı tedavisinin hastanın yaşı, cinsiyeti, hamile ya da emziriyor olması, kalp-karaciğer-böbrek gibi organlarda hastalık bulunup bulunmaması, hastalığın yayılım durumu gibi birçok faktör göz önüne alınarak her hasta için hastaya özel olarak düzenlendiğini belirtti. Doktor kontrolü olmaksızın ilaç kullanmamalarını ve içinde ne olduğunu bilmedikleri ürünleri kullanmamalarını vurguladı. Doç. Dr Ülker Gül sedef hastalığı hakkındaki konuşmasını bitirdikten sonra dinleyicilerin sorularını cevaplandırdı. Diyabet ayaklarımıza zarar verir mi? UZM. DR. SEVGİN BİÇER ANEAH Endokrinoloji ve M. H. Kliniği ŞEKER hastalığı sonucu sinirlerinizin harabiyetine bağlı olarak ayaklarınızda his kaybı olabilir. Ayaklarınız dokunduğu şeyi hissetmeyebilir. Örneğin bir çivi, bir taş ayağınıza battığı halde hissetmeyebilirsiniz. Bunun sonucu ayak yaralanmalarınız olabilir. Yaralar büyüyebilir, damarlarınızda da diyabete bağlı bozukluklar olduğunda ayaklardaki kan akımı azalır. Yaralar iyileşemez. Gangrene dönüşüp ayakların veya bacakların kesilmesine kadar giden kötü durumlar olabilir. Diyabet ayaklarımıza zarar vermemesi için neler yapmalıyız? Ayaklarınızı her gün kontrol edin. Ayak sırtına ve tabanlarınıza bakın. Tab a n - larınızı rahat göremiyorsanız bir ayna kullanın. Ayaklarınızda herhangi bir yara (sıyrık, çatlak), kızarıklık, sıcaklık, ağrı, şişlik veya biçim değişikliği olup olmadığına bakın. Ayaklarınızı her gün tahriş etmeyen b i r sabun ve ılık suyla yıkayın. Ayaklarınızı, özellikle parmak aralarınızı iyice kurulayın. (Ayaklarınız ve özellikle ayak parmaklarınızın arası ıslak kalırsa mantar hastalığının ortaya çıkışı kolaylaşacaktır.) Her gün temiz çorap giyin. Pamuklu çorapları tercih edin. Ayak tırnaklarınızın kesimine özen gösterin. Ayak tırnaklarınızı banyodan sonra yumuşakken kesin. Ayak tırnaklarınızı dümdüz kesin köşeleri daha derin almayın. (Tırnak köşelerini derin keserseniz tırnak batmaları olacak tırnak köşelerinde kolaylıkla yara açılacaktır.) Ayaklarınızdaki nasırları yada sertleşmiş deri kısımlarını almak için kesici alet kullanmayın. Ayaklarınızı koruyun Asla çıplak ayakla yürümeyin. Denizde, kumsalda, hatta evde dahi terlik kullanın. Ayakkabılarınızı giymeden mutlaka içini kontrol edin. (Ayakkabınızın içine taş raptiye vs. girmiş olabilir ve siz fark etmeyebilirsiniz.) Ayaklarınızdaki kan dolaşımını artırmak için ayak egzersizleri yapın. Ayaklarınızı sıkmayan parmaklarınızın rahat edebileceği ayakkabılar giyin. Öne doğru sivrilen, yüksek topuklu ayakkabılardan kaçının. Ayaklarınız için gerektiğinde taban koruyucuları kullanmanız gerektiğini unutmayın. Yeni ayakkabı giydiğinizde ilk 0. TÜRKİYE Eczacılık Kongresi, Türk Eczacıları Birliği, Ankara Eczacı Odası, Tüm Eczacı Kooperatifleri Birliği ev sahipliğinde Gelecek temasıyla Ankara da yapıldı. Kongreye eczacılığın tüm alanlarından 0 eczacı ve 00 eczacılık fakültesi öğrencisi katıldı. Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ, Dünya Eczacılık Federasyonu Başkanı, Avrupa Birliği Eczacılık Grubu Başkanı gibi çok sayıda saygın konuğu da içeren konuşmacının olduğu kongrede 0 bilimsel oturum, panel ve söyleşi gerçekleştirildi. Hastane Eczacılığı oturumunu Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başeczacısı A. Alper Şahin in yönettiği kongreye ayrıca ISOPP-Uluslar arası Onkoloji Eczacıları Başkanı Johan Vandenbroucke ve Avrupa Hastane Eczacıları Birliği Başkanı Roberto Frontini katıldı. Birlik Başkanları Ankara Numune Eğitim ve Araştırma günler kısa süreli giyerek ayaklarınızın alışmasını sağlayın. Kan şeker seviyenizin normal olmasına dikkat edin Ayaklarınızı ısıtmak için sıcak su şişeleri ısıtıcı petler veya diğer ısı kaynakları kullanmayın. (Ayaklarınızı yakabilirsiniz, his kusurunuz olduğu içinde fark etmeyebilirsiniz.) Ayaklarınızın topuk kısımlarında çatlaklar olmaması için özen gösterin; yumuşatıcı veya vazelinli kremler kullanın. Ayağınızda yara olduğu zaman ayağınıza basmayın. Ayağınıza basmanız ve yürümeniz yaranın iyileşmesini geciktirecektir. Uluslararası Eczacılık Birlikleri Başkanı hastanemizi ziyaret etti Hastanemize de gelerek Hastane Eczanesini ve Gündüz Kemoterapi Ünitesini ziyaret etmişlerdir. Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi 0 Eğitim yılı açılışına da katılan Birlik Başkanları, Başhekimimiz Doç. Dr. Nurullah Zengin ile gelecekte uygulanması planlanan projeler hakkında sohbet ettiler. Birlik Başkanları Numune Gazetesi ni ve Numune Sağlık Dergisi ni de detaylı bir şekilde inceleyerek, titizlikle ve büyük özenle hazırlanan bu yayınları çok başarılı bulduklarını belirtmişlerdir.

9 Numune Gazetesi HABERLER Aralık 00 0 Anne adayları ve hamilekadınlardabeslenme ÜLKEMİZDE "gebelik öncesi ve gebelik döneminde yetersiz ve dengesiz beslenme", anne ve bebek ölümlerinde önemli bir yer tutuyor. Ülkemizde her yıl yaklaşık milyon 00 bin doğum gerçekleşmektedir. Gebelik öncesi ve gebelik döneminde yetersiz ve dengesiz beslenme, anne ve bebek ölümlerine yol açan birçok sağlık sorununu beraberinde getirmektedir. Gebelik öncesi ve gebelik dönemindeki beslenme şekli ile bebeğin doğum ağırlığı, beyin gelişimi ve sağlığı arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. Ülkemizde beslenme bozukluklarına bağlı olarak, hamile kadınların % inde demir yetersizliği anemisi (kansızlık) ile kan hücrelerinin yapımında gerekli olan folik asit, fiziksel ve zihinsel gelişimde etkili iyot ve kemik gelişiminde rol oynayan kalsiyum yetersizlikleri görülmektedir. Ülkemizde her yıl yaklaşık bin bebek düşük doğum ağırlığı ile doğmaktadır.dünyada her yıl doğan altı bebekten biri 00 gramın altında ve düşük doğum ağırlığı ile doğmaktadır. Bu oran Türkiye de yüzde 0- arasıdır. Düşük doğum ağırlığının en önemli nedenlerinden biri, hamile kadınlarda görülen beslenme bozukluklarıdır. Gebelik döneminde enerji ve besin öğeleri gereksinimi artmaktadır. Bu ihtiyaç karşılanmadığı takdirde bebeğin büyüme ve gelişmesi için gereksinim duyulan besin öğeleri, annenin kendi dokularından sağlanır. Bunun sonucunda da annede, çeşitli hastalıklar ortaya çıkar ve enfeksiyonlara karşı direnç azalır. Gebelik öncesi ve gebelik döneminde yetersiz ve dengesiz beslenme, anne açısından doğum risklerini beraberinde getirirken, gebelik zehirlenmesi ve anne ölümlerine yol açar. Bebeklerde ise fiziksel ve zihinsel gelişim geriliğine, hastalıklara yakalanma riskinde önemli oranda artışa ve ölü doğuma zemin hazırlamaktadır. Anne adayının uzun süreli yetersiz ve dengesiz beslenmesi, anne ve bebek ölümlerine yol açmaktadır. Gebelik öncesi ve gebelik döneminde beslenme, hem anne hem de doğacak bebeğin sağlığını önemli oranda etkilemektedir. Her gün en az su bardağı kadar süt veya yoğurt tüketilmelidirler. Bu besinlerin yerine - kibrit kutusu kadar peynir veya - kaşık çökelek tüketmeleri de yararlı olacaktır. Çiğ süt ve bundan yapılan peynirler zararlı mikropları içerdiğinden pastörize süt ve bu sütlerden yapılan peynirler tercih edilmelidir. Yine anne adayları normal zamanda yediklerine ek olarak bir adet yumurta veya yumurta kadar et, tavuk, balık tüketmelidir. Bu besinler tüketilemiyorsa kurubaklagil yemekleri, mercimekli veya nohutlu çorbaların tüketilmesine özen gösterilmelidir. Vitaminler açısından zengin olan taze sebze ve meyveler her öğünde düzenli olarak tüketilmelidir. Azar azar ve sık aralıklarla beslenilmeli, uzun süre aç kalınmamalıdır. Yemeklerde sıvı yağlar tercih edilmelidir. Gün içinde zeytinyağı tüketmeye özen gösterilmelidir. Fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagillerin yanında, C vitamini açısından zengin bol limonlu salata, taze soğan veya meyve tüketilmelidir. Yemeklerde mutlaka iyotlu tuz kullanılmalıdır. Böylelikle bebek, guatr hastalığı ve zeka geriliğinden korunmuş olur. İyotlu tuz, koyu renkli cam kavanozda saklanılmalı, ışıktan, güneşten ve nemli ortamlardan korunmalıdır. Böylelikle iyodun kayba uğraması engellenmiş olur. Yüksek tansiyon (hipertansiyon) varsa yemekler tuzsuz veya az tuzlu pişirilmelidir. Aşırı tuzlu besinler tüketilmemelidir. Sigara ve alkol kesinlikle kullanılmamalıdır. Sigara içilen ortamlardan uzak durulmalıdır. Gebelikte sıvı gereksinimi artmaktadır. Bunu karşılamak için daha fazla su veya süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları içerek sıvı alımı arttırılmalıdır. Her gün en az 0 bardak su içilmelidir. Gebelikte anemi (kansızlık) daha sık görülür. Anemiden korunmak için; yumurta, kırmızı et, kuru baklagiller, pekmez ve taze meyve-sebze gibi yiyeceklerin daha fazla tüketilmesine özen gösterilmelidir. Çay ve kahve tüketimi en aza indirilmelidir. Yemeklerden bir saat öncesi ve bir saat sonrasına kadar çay ve kahve içilmemelidir. Açık çay tercih edilmelidir. Tarım ürünlerindeki zararlı olabilecek kalıntıları uzaklaştırmak için, besinler, özellikle sebze ve meyveler tüketilmeden önce çok iyi yıkanmalıdır. Bu besinleri en iyi yıkama şekli; yiyecekleri su dolu bir kapta -0 dakika bekletmek, bu işlemi birkaç kez tekrarlamak ve sonra çeşme altında bol suda yıkamaktır. Gebelikte aşermenin hormonal etkiler sonucu gerçekleştiği bilinmektedir. Bu nedenle canın her çektiği yiyecek değil, vücut için gerekli olanlar ölçülü şekilde tüketilmelidir. Gebelik boyunca her ay -. kg olmak üzere, toplam - kg alacak şekilde ağırlık artışı kontrol edilmelidir. Sebze ve kuru baklagillerin haşlama sularının dökülmesi, vitamin ve mineral kayıplarına neden olacağı için haşlama ve pişirme suları dökülmemelidir. Satın alırken taze besinler tercih edilmelidir. Ambalajlı besinlerin son kullanma tarihi ve içeriğine dikkat edilmelidir. İçeriği bilinmeyen besinler gebelik süresince tüketilmemelidir. Hamilelerde D vitamini yetersizliği, anne karnındaki bebeklerin beyin ve kemik gelişimini olumsuz etkilemekte, doğumsal katarakt hastalığı ve enfeksiyon risklerini de beraberinde getirmektedir. Bizim Yaşlılarımızın da Mutlu Olmak Haklarıdır Hep anlatmaya çalıştım, yaşlılık, sorunlarını büyük ölçüde çözmüş gelişmiş ülkelerden ziyade bizim gibi hazırlanmadan gelişmekte olan, geleneksel olanla modern olan arasında sıkışıp kalmış, üstelik zengin de olmayan ülkelerin problemidir. Ama biz nedense bu probleme hazırlanmayı değil, ne kadar genç toplum olduğumuz la öğünmeyi tercih ediyoruz. En yetkili ağızlar bile sorunları görmek yerine, üzerine kütüphaneler dolusu kitap yazılan yaşlılık sorununu bizim geleneğimizde herkes anasına babasına bakar! diye çözmeye kalkıyor. Oysa yaşlıların belli başlı toplumsal sorunlarını belirlemeye çalışan çok yönlü inceleme ve araştırmalar, bunların gelir, sağlık, bakımevi, ulaşım ve beslenme olmak üzere beş kategoriye ayrılabileceğini söylemektedirler. Bunlara eğitim, iş, emeklilik sonrası roller, manevi gereksinimler, güvenlik gibi diğer önemli sorun alanları da eklenebilir. Bu araştırmaları yapan ve çözümler bulmaya çalışan beğenmediğimiz, Prof. Dr. Erol GÖKA Buradan Bakınca e.goka@numunegazetesi.com analarını babalarını sokaklarda yapayalnız bıraktıklarını sandığımız vicdansız (!) Batılılar... Çok fazla derdimiz var ilgilenecek. Örneğin tüm dünyada ortalama yaşam süresinin uzamasının getirdiği bir başka sonuç da, birçok ebeveynin kendi çocuklarıyla birlikte yaşlanması. Emekli olan ve kendi çocuklarını evlendiren ebeveyn, şimdi de kendi anababalarına bakmak durumundadır. Bu, "orta yaş sıkışması" adı verilen bir tabloya yol açmaktadır. Orta yaşlı olanlar, hem çocuklarının hem anababalarının istemleriyle yüz yüzedirler. Alın size bir örnek daha: Kadınların erkeklerden daha düşük ölüm oranları göstermeleri ve kendilerinden büyük erkeklerle evlenmeleri, onların dulluk oranlarını arttırmaktadır. Buna yaşlı erkeklerin kadınlara oranla kat daha fazla evlendikleri olgusu da eklendiğinde yaşın üstünde (ABD için) bekar kadınların erkeklere oranla kat daha fazla olması gibi bir durum çıkmaktadır. Bütün bunlar, şimdilerde pek fark edilemese de yaşlılığı belli ölçülerde yalnız kadın sorunu haline getirmektedir. Ama yaşlılıktaki yalnız kadın sorununu hafifleten bir gerçek vardır: Araştırmalar, kadın yaşlıların arkadaşlarıyla erkeklerden daha derin ve anlamlı ilişkiler kurabildiklerini göstermektedir. Bu nedenle yaşlı erkekler, eşlerini yitirdiklerinde daha zor durumda kalmaktadırlar. İnsanımızın maruz kaldığı bu güçlükler, yaşlılık için hem kurumsal örgütlenmede gecikmiş hem de artık işe yaramayan geleneksel değerler dışında uygun bir strateji geliştirememiş ülkemizde yaşam kalitesini düşüren en ciddi sorunlar arasındadır. Bir an önce aklımızı başımızı almalıyız, bu ülkede yaşlıların yaşadığı birçok evde çok sayıda dert olduğunu görmeli, gelenekselle moderni kavga ettirmek yerine, kendimize özgü modernleşmenin, geleneksel değerlerin nasıl modern hayata olumlu biçimde aktarılabileceğinin yollarını bulmalıyız. Sorunların çözümü için atılacak adımlar, yaşlıların toplum içinde, topluma uyumlu, istek ve gereksinimleri yeterince karşılandığı için mutlu kimseler olarak yaşamlarını sürdürebilmelerine hizmet edecektir. Modernleşme hedefine yönelmiş Türkiye nin yaşlılarının da mutlu olmak haklarıdır.

10 0 Aralık 00 Numune Gazetesi HABERLER Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri 00-0 Eğitim Yılı Açılışı Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ın katılımlarıyla hastanemizde gerçekleştirildi Akdağ: Numune Hastanesinde artık çok güzel işler yapılıyor Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri 00-0 eğitim yılı açılışı törenleri Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ ın katılımlarıyla Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi nde yapılan gündüz ve akşam etkinlikleriyle gerçekleştirildi. Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri 00-0 eğitim yılı açılışı törenleri Sağlık Bakanı Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ ın katılımlarıyla Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi nde yapılan gündüz ve akşam etkinlikleriyle gerçekleştirildi. Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri 00-0 eğitim yılı açılışı törenleri; ANEAH Dr. Münif İslamoğlu Konferans Salonu nda yapılan açılış konuşmaları ile başladı. Atatürk, şehitlerimiz ve hayatını kaybetmiş sağlık çalışanları için yapılan saygı duruşu ve hemen sonrasında hep birlikte okunan İstiklal Marşı ile başlayan törenlere konuşmalar ile devam edildi. ANEAH Başhekimi Doç. Dr. Nurullah Zengin: Bizler bakanlık hastaneleri olarak, mali konularda göstermiş olduğumuz dinamizmi eğitim konusunda da gösterebildiğimiz takdirde, bu Türkiye de sağlık eğitiminin yeni bir standartla uygulanması manasına gelecektir. Açılış konuşmasını, etkinliklere ev sahipliği yapan Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Nurullah Zengin yaptı. Başhekim Zengin, Sağlık Bakanlığımızın eğitim ve araştırma hastanelerinin 00-0 eğitim yılı açılışında görev almaktan ve katılımcılara hitap edebilmekten büyük mutluluk ve gurur duyduğunu ifade ederek başladığı konuşmasında, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde eğitim gören asistan ve yan dal asistan sayısının olduğunu belirtti. Konuşmasında geçmiş dönemlerde sağlık eğitimi ve uzmanlık eğitimi konusunda mevzuattan kaynaklanan bazı sıkıntılar yaşandığını belirten Doç. Dr. Nurullah Zengin şöyle dedi: Mesela yan dal asistanlığı konusunda yaklaşık yıl yan dal asistanı alamadığımız dönemleri faal yaşadık. Fakat inanıyoruz ki bu dönemler artık geride kaldı ve hem yapılanmada meydana gelen değişikliklerde hem de başta Tıpta Uzmanlık Kurulu olmak üzere faaliyetlerde artık uzmanlık eğitiminde ve sağlık eğitiminde yeni bir dönem içerisindeyiz. Vaktimiz kısıtlı, ama bu yeni dönemle ilgili ben bir noktanın altını çizerek konuşmama son vermek istiyorum. O da şu, önümüzdeki dönemde gerek müfredatta olsun gerekse eğitim kurumlarının standartlarının belirlenmesinde olsun, yazılı standartların geçerli olacağı ve uygulanacağı yeni bir döneme gireceğiz. Başhekim Doç. Dr. Nurullah Zengin in konuşmasından sonra asistanlar adına konuşan İç Hastalıkları asistanı Dr. Özgür Merhametsiz, yeni eğitim yılımızın açılışında asistan olarak kendilerinden birinin de bu konuşmaya davet edilmiş olmasının asistanları son derece memnun ettiğini belirtti. Asistanlar adına yapılan konuşma sonrası Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastanelerinde görev yapan eğitimciler adına ise Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Dermatoloji Kliniği Baş Asistanı Sayın Doç. Dr. Güneş Gür bir konuşma yaptı. Doç. Dr. Gür konuşmasında, üniversitelerde en kıdemli asistana baş asistan denirken, eğitim ve araştırma hastanelerinde yeterli bilimsel yayını ve yabancı dil bilgisi olan uzmanlar arasından, eğitim ve öğretimin yardımcısı olarak seçildiklerini belirterek özlemlerinin özlük haklarının üniversitelerle eşit hale gelmesi olduğunu söyledi Prof. Dr. Safa Kapıcıoğlu: 00-0 Eğitim yılının bilimsel açıdan daha üretken ve keyifli çalışmalarla geçen bir yıl olması diliyorum. Sağlık Eğitimi Genel Müdürü Prof. Dr. Safa Kapıcıoğlu da yaptığı konuşmada, bu yıl eğitim yılı açılışını eğitim ve araştırma hastanelerimizin katılımıyla hep birlikte, daha coşkulu olarak icra etmek düşüncesiyle bu töreni düzenlediklerini belirterek şöyle dedi: Tıpta uzmanlık eğitiminde çok önemli görevler üstlenen bünyesinde Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi gibi köklü eğitim kurumlarını barındıran eğitim araştırma hastanelerimiz ülkemizin gösterdiği kalkınmışlık ivmesine ve sağlıkta dönüşüme paralel olarak sürekli gelişmekte ve kendini geliştirmektedirler. Burada Tıpta Uzmanlık Kurulu nun 00 Temmuz ayından bugüne kadar çok yoğun bir şekilde toplantılarla çalışmalarını sürdürmesi yanında eğitim ve araştırma hastanelerinin yanında, tıp fakültelerinde verilen uzmanlık eğitimlerinin yapılan samimi, kapsamlı ve yoğun çalışmalar sonucunda uzmanlık öğrenimi ve uzmanlık eğitimi açısından örnek bir model olacağına yürekten inanıyorum. dedi. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ: Ankara Numune Hastanesi nde artık çok güzel işler yapılıyor. Asistanından hocasına, hemşiresine teknisyenine varıncaya kadar hepinize şükran borçluyum. Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü ile Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi nin birlikte organize ettiği, Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri 00-0 Eğitim Yılı Açılış Törenleri nin akşam etkinlikleri Resim Heykel Müzesi bahçesinde verilen kokteyl ile devam etti. Kokteyle katılan misafirler ılık bir Ankara akşamında birbirleriyle sohbet etme imkanı buldular. Kokteyl sonrası Resim Heykel Binası Türk Ocağı Salonunda yapılan etkinliklere geçildi. Otacılıktan Günümüze Türklerde Sağlık Eğitimi isimli sinevizyon gösterimi sonrası açılış konuşmaları yapıldı. Doç. Dr. Nurullah Zengin: Sayın Genel Müdürüm, değerli misafirler mutlu bir günde, bir eğitim yılının açılışında tekrar beraberiz. İlk kez geçen yıl, yine aynı ortamda Konuşmasına yeni eğitim öğretim yılının bütün eğitim hastanelerimize, bu hastanelerde eğitim alan değerli asistanlarımız başta olmak üzere herkese hayırlar getirmesini dileyerek başlayan Sağlık Bakanımız Sayın Prof. Dr. Recep Akdağ konuşmasını şöyle sürdürdü: Değerli arkadaşlarım, Türkiye de sağlıkta son sekiz sene içerisinde çok köklü yapısal değişiklikler yaptık. Bir takım yapısal değişikliklerde hali hazırda yapmaya devam ediyoruz, bundan sonrada yapıcağız. Aslında sağlıkta bir dünya değişiyor gerçekten, Türkiye de yani bir anlayış yerini tamamen yeni bir anlayışa doğru değiştiriyor. Bu kuşkusuz ki eğitime de yansıyacak, yansıyan tarafları bugüne kadar oldu bugünden sonrada olacak. Çünkü şöyle elimdeki rakamlara bakayım Bakanlığımız eğitim ve araştırma hastanelerinde asistan eğitimi ve uzmanlık eğitimi gören asistan sayımız kişi. Bir taraftan bir branştaki uzmanlar veya uzmanlık dernekleri bir dava açıyorlar ona yürütmeyi durdurma kararı veriliyor, onun tersine benzer bir şey açılıyor yürütmeyi durdurma veriliyor, arapsaçına dönüyor çözebilirseniz çözün, çözemiyorsunuz da. Bunu kaç sene yaşadık. Yıllarca bir tüzüğü tadil edemedik sonra baktık ki arkadaş bu tüzükle falan olmuyor, bu Danıştay ın insafına falan terk edilemeyecek, ilgili dairenin insafına terk edilemeyecek bir şeydir. Gittik mecliste kanun yaptık işimizi kısmen çözebildik. Kısmen diyorum, çünkü sürece hep bu tür müdahaleler oluyor. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ a, yılında yayınlanan Nevsal-i Afiyet isimli ilk tıp yıllığının. sayısının tıpkı basımı hediye edildi. Sağlık Bakanımız Prof. Dr. Recep Akdağ ın konuşmalarından sonra, Sağlık Eğitimi Genel Müdürümüz Prof. Dr. Safa Kapıcıoğlu ilk basımı yılında gerçekleştirilen Nevsal-i Afiyet isimli Osmanlıda yayınlanan ilk tıp yıllığının tıpkı basımını Sağlık Bakanımız Sayın Akdağ a hediye ettiler. Genel Müdür Kapıcıoğlu, kitap takdimini yaparken yaptığı konuşmada şöyle dedi: Sayın Bakanım, arkadaşlarımızın değerli katkılarıyla bugünün anısına sizlere Nevsal-i Afiyet in. sayısının tıpkı basımını takdim etmek isterim. Bu kitabın özelliği Osmanlıda yayınlanan ilk tıp yıllığıdır ve. Dünya Savaşı başlangıcına kadar sayı yayınlanmıştır. Bu eser içerisinde o yıllara ait istatistiki değerler, o devre ait tıpdaki yeni gelişmeler, sağlıkla ilgili hususlar yer almaktadır. Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü olarak, bu eserin Milli Kütüphanedeki orijinalinden yola çıkarak tıpkı basımını hazırlattığımız bu eserin ilk bölümünü günümüz latin alfabesine çevrilmiş olarak kitaba ilave ettik. Ömer Besim Paşa tarafından yazılmış bulunan söz konusu bu eserin tamamının çevirisine başlamış bulunmaktayız. Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ ın kitap için teşekkür etmesi sonrası törenlerin gündüz etkinliklerinin. bölümü tamamlanmış oldu. Verilen ara sonrası gündüz etkinliklerinin ikinci bölümü olan panele geçildi. Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri beraberdik. O zaman sadece bir sosyal programla başlattığımız eğitim yılı açılış törenlerini bu yıl biraz daha geliştirerek tekrarlamanın mutluluğunu yaşıyoruz. Bildiğiniz gibi bugün, burada ve hastanemizde de yapmış olduğumuz törenlerde kurumumuzun da ve mensup olduğu Sağlık Bakanlığı hastanelerinde eğitim yılı açılış törenlerinin daha da kalıcı hale gelmesinde önemli bir adım attık. İnşallah bu aktiviteler giderek gelişir. Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu: Herkese hayırlı akşamlar, diyerek sözlerime başlamak istiyorum. Bu gecenin esas sahne sahibi biz değiliz. Başta sanatçılarımız Sayın Semih Sergen ve Noyan Özatik aramızdalar ve Kültür Bakanlığının çok değerli Türk Dünyası Müzik Topluluğu burada, esas sahne onların. Katılımlarınızdan dolayı

11 Numune Gazetesi HABERLER Aralık 00 Sağlıkta Mevzuatı Işığında Türkiye de Tıpta Uzmanlık Eğitiminin Geleceği isimli panel ANEAH Konferans Salonunda gerçekleştirildi Doç. Dr. Nurullah ZENGİN Başyazı Sağlık Bakanlığı Sağlık Eğitimi Genel Müdürlüğü ile Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi nin birlikte organize ettiği, Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri 00-0 Eğitim Yılı Açılış Törenleri nin gündüz etkinliklerinin. Bölümünde Sağlıkta Mevzuatı Işığında Türkiye de Tıpta Uzmanlık Eğitiminin Geleceği isimli panel ANEAH Dr. Münif İslamoğlu Konferans Salonunda gerçekleştirildi. Panelin açılış konuşmasını gerçekleştiren oturum başkanı Prof. Dr. Bülent Zülfikar yapılan panelin içeriği ve zamanlaması bakımından önemini belirten kısa konuşmasında, panelin düzenlenmesindeki katkılarından dolayı Sağlık Eğitimi Genel Müdürümüz Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu na ve Hastanemiz Başhekimi Doç. Dr. Nurullah Zengin e teşekkür etti. Prof. Dr. Bülent Zülfikar: Eğitim yılı sadece tıp öğrencilerin kapsamıyor. Tıp öğretiminin hemen hemen en önemli aşamalarından biri olan uzmanlık eğitimi de bununla aynı tarihlerde nasipleniyor. Ülkemizin hem insanına hem hastalarına hem öğrencilerine hem de idari hizmetlerine bu vesileyle pek çok meslektaşımız kazandırılıyor. Bu meslektaşlarımızın yaptığı çabalar, onları bu alanlarda ki gayretleri ülkemizi bir yerlere taşımaya vesile oluyor. Bu organizasyon dolayısıyla bu günü yad etmek amacıyla bizleri burada buluşturan değerli tıpta uzmanlık kurulu meslektaşım arkadaşım, Doç. Dr. Nurullah Zengin hocamıza teşekkür ederim. Ve bu organizasyonun gerçekleştirilmesini sağlayan Sağlık Bakanlığımız, Sağlık Eğitim Genel Müdürlüğümüz ve Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanemizin başhekimliğinin bütün çalışanlarıyla beraber tebrik ediyorum. Sağ olun var olun TUK Sekreteri ve Sağlık Eğitimi Genel Müdür Yardımcısı Uzm. Dr. Engin Uçar: Sayın panelistler, değerli hocalarım, kıymetli davetliler hepi-nizi saygıyla selamlıyorum. Kanıta dayalı klinik rehberlerin geliştirilmesi konulu sunumumu mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde tamamlayacağım. Şimdi, doktorlarımız, uzman olsun pratisyen olsun, tıbbın kendilerine sunduğu eğitim süreci içerisinde tıbbın bildirdiği ile kanıtın önerdiği arasında, çoğu zaman soru işaretleriyle dolu bir karar mekanizması yaşamıştır. Bunu bütün meslektaşlarımız hayatlarının belli bir safhasında mutlaka tecrübe etmiştir. Bu ne kadar bilimseldir diye sormak ise bence yersizdir. Aslında bilimin kendisi budur. Pek çok doktor arkadaşımız günlük pratiği sırasında hastalarıyla karşılaştığında internet üzerinden -kanıtlanmış ya da kanıtlanmamış-, bilimsel ya da bilimsel olmayan verilerle donanmış pek çok hastayla karşılaşmıştır. Bu ciddi bir sorun oluyor bazen klinik uygulamalarımızda. Kanıta dayalı tıp işte burada çok önemli bir ihtiyaca cevap verecektir. Prof. Dr. Bülent Zülfikar: Engin Beye çok teşekkür ediyoruz. Hakikaten bakanlıkta pek çok projeler, yürüyen aktiviteler var ama bunlar içerisinde önemli olanlardan birisi bu rehberlerin hazırlanması. Çünkü biz hep alıştık dünyada rehberler var. Ama ülkemizde ne düzeyde olduğumuzla ilgili bir bilgi sundu, teşekkür ederiz kendisine. Şimdi burada, bugünkü panelimizin konusu; sağlık mevzuatının ışığında tıpta uzmanlık eğitiminin geleceği. Ülkemizde şuanda pek çok yerde tıpta uzmanlık eğitimi veriliyor. Bu slaytta gördüğünüz gibi şuan da tıp fakülteleri faal olan tıp fakültemiz, tıpta uzmanlık, de sağlık bakanlığına bağlı eğitim ve araştırma hastanelerinde eğitim faaliyetleri, tıpta uzmanlık çalışmaları devam ediyor. Tabi sağlığın diğer parametreleri olan diş hekimliği, sağlık bilimleri fakültelerindeki dört yıllık veya iki yıllık meslek yüksek okulları, liseler buralardan da sağlığa pek çok eleman sağlık ordusuna katılıyor. Prof. Dr. Abdulgaffar Vural: Sayın başkanım, sayın meslektaşlarım, şüphesiz ki ülkemizde. Yüzyıldan itibaren uzmanlık bir şekilde formal olmasa da verilmekteydi. Özellikle Mektebi Tıbbiyeyi Şahane nin de açılıp de yeniden teşkilatlanmasından sonra yurt dışına gönderilen ve oradan gelerek eğitime başlayan personel vasıtasıyla bir uzmanlık eğitimi verilmekteydi. Ancak bunlarla ilgili bir mevzuata rastlamak mümkün olamıyor. Halihazırda ülkemizde tıpta uzmanlık eğitimi bildiğimiz sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı Cihazına dair kanundan yasal dayanağını almaktadır. Bu kanun kendisinden önce ülkemizde hekimlik sanatının uygulanmasını düzenleyen yılında çıkartılmış eski bir nizamnameyi yürürlükten kaldırmıştır. O nizamname incelendiğin de genel olarak hekimlik ve bazı birkaç yakın branşın uygulanma koşullarının düzenlediği, ancak özgün olarak uzmanlık eğitimini ilişkin bir hüküm içermediği görülmektedir. Prof. Dr. Nizamettin Kılıç: Değerli misafirler hepinize iyi hafta sonları diliyorum. Türkiye de sağlık alanında insan gücü yetiştiren kurumlar genel olarak da sağlık ve eğitim araştırma hastaneleri, demin Bülent Bey bundan bahsetti detaylarına girmeyeceğim. Ülkemizde bu amaçla hizmet vermiş çok sayıda tıp fakültesi var. Bu haritaya bakacak olursanız neredeyse kendisinde yada bir komşusunda tıp fakültesi olmayan ilimiz bulunmamakta. Sağlık Bakanlığının da ağırlıklı olarak büyük şehirde toplanmak üzere çok sayıda bu amaçla eğitim veren araştırma ve eğitim hastaneleri olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Avrupa ülkelerinde ve Türkiye de yüz bir kişiye düşen hekim sayıları bu tabloda veril-mekte. Avrupa ortalamaları üç yüz yirmiler civarındayken Türkiye de yüz elli civarında ve bu havuzu kullanarak da tıpta uzmanlık eğitimine öğrenci kabul etmekteyiz. Tıpta uzmanlık sınavına her sene belli sayıda öğrenci alınıyor ve son yıllarda özellikle yılından sonra bu sayıda ciddi bir artış olduğunu dikkatlerinize sunmak istedim. Ağırlık yine tıp fakültelerinde olmak üzere yine 00 yılından itibaren Sağlık Bakanlığının eğitim ve araştırma hastaneleri de bu sayının giderek artış gösterdiğini dikkatlerinize sunmak istiyorum. Panelde konuşmalar sonrası Soru-Cevap kısmına geçildi. Sağlıkta Mevzuatı Işığında Türkiye de Tıpta Uzmanlık Eğitiminin Geleceği isimli panelde, panelistlerin yaptığı konuşmaların ardından katılımcıların sorduğu sorulara cevaplar verildi. İzleyicilerin yoğun olarak iştirak ettiği bu bölümde bürokratik uygulamalardan geleceğe yönelik düşüncelere kadar birçok alanda merak edilen soruların yanıtları arandı Eğitim Yılı Açılış Törenleri, gerçekleştirilen kokteyl ve konserlerle sona erdi herkese teşekkür ediyor, iyi seyirler diliyorum. Şiir Dinletisi ve Konser Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Doç. Dr. Nurullah Zengin ve Sağlık Eğitimi Genel Müdürü Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu nun konuşmalarından sonra sahneye gelen Tiyatro Sanatçısı Semih Sergen Mevlana dan Aşk Şiirleri ni okudu. Semih Sergen e Neyzen Noyan Özatik eşlik etti. Ney eşliğinde yapılan şiir dinletisi sonrasında sanatçılara Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Zengin tarafından çiçek takdim edildi. Daha sonra sahne alan Kültür Bakanlığı Ankara Türk Dünyası Müzik Topluluğu, Türk Dünyasının değişik coğrafyalarından derledikleri türkülere seslendirdikleri bir konser verdiler. Şef İrfan Gürdal yönetiminde konser veren topluluk şu eserlere yer verdiler: GAYTAĞI (Azerbaycan), ÜSKÜ- DAR (Türkiye), ÇAR SÜLEY- MAN (Bosna), HANAYLAR YAPTIRDIM (Kıbrıs), AYTIRDA CILARMAN (Kırım - Solist: Şavk KIRÇİÇEK), KÖNLÜMNÜ BERDİM (Özbe-kistan - Solist: Recai NURİKA- DIOĞLU), İNTİZAR (Azerbaycan - Solist: Seher ÇAĞATAY), SARI OY (Kırgızistan), SENDEKİ KAŞLAR (Gagauzya), KAMBERHAN (Uygur), CAS CÜRÖGÜM (Kazakistan - Solist: Feza GENÇ), ARMANIM KALMADI (Türkmenistan - Solist: Cem GÜRDAL), SÜYÜMBİKE AĞIDI (Tataristan - Solist: Feryal BAŞEL), MAVİLİM (Türkiye - Solist: Çiğdem GÜRDAL), MEYDAN- DA AT OYNADI (Kerkük), SEN GÖZELİN YARİ MEN (Türkmenistan), EPİPE (Tataristan), HOŞ GELİŞLER OLA (Türkiye). Konser sonrası Sağlık Eğitimi Genel Müdürü Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu, müzik topluluğu adına Şef İrfan Gürdal a çiçek takdim ederek, teşekkür etti. Ülkemizde Uzmanlık Eğitimi Ülkemizde hekimlik mesleği en az yıl süren bir yükseköğrenim sonucu kazanılmaktadır. Tıp Fakültesi mensupları üniversite sınavında üst düzeyde başarılı öğrencilerden seçilmelerine rağmen, zorlu fakülte yıllarında önemli bir kısmı başka alanlara kaymakta, tamamlayanlar ise hekim olarak sağlık hizmeti sunumunda görev almaktadırlar. Tıp alanında her geçen gün artan bilgi birikimi bu zorlu eğitim yıllarının üzerine belli alanlarda uzmanlık eğitimini de zorunlu hale getirmiştir. Günümüzde ise pek çok uzmanlık alanının kendi içinde bölünmesi ile yan dal uzmanlıkları oluşmuştur. Yan dallarını da dikkate alacak olursak, bugün tıpta 00 e yakın uzmanlık alanının olduğunu görmekteyiz. Bu derecede bölünme bazı zorlukları beraberinde getirse de, bu durum tıp alanında sürekli gelişen ve yenilenen bilgi birikiminin bir zorunluluğu ve daha kaliteli sağlık hizmeti verebilmenin bir gereği olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir. Tıp Fakültesi eğitimi sonrası nitelikli bir uzmanlık eğitiminin verilebilmesi hiç şüphesiz ülkemizde tıpta bilimsel düzeyin ve nitelikli sağlık hizmetlerinin verilebilmesinin en önemli şartlarından biridir. Güncel ihtiyaçlara cevap verebilecek bir uzmanlık eğitimi çalışmaları yaklaşık 0 yıl kadar önce başlatıldı ve 00 yılının başında Tıpta Uzmanlık Eğitimi Tüzüğü olarak mevzuatlandırıldı. Reform niteliğinde pek çok yapısal yenilik getiren tüzüğe yapılan itirazla ve pek çok maddenin iptali ile sonuçlanan hukuki müdahaleler bu çalışmayı uygulanabilir olmaktan çıkardı. Sadece bir tespiti yapmak adına ifade edelim ki, bu durum tıpta uzmanlık eğitimi gibi bir konuda yılların boşa geçmesine neden oldu. Bu tüzükle adı gündeme gelen Tıpta Uzmanlık Kurulu yıllarca oluşturulamadı ve bazı alanlarda yıllarca asistan alınamadı. Bu gün bu zorlu dönemi geride bıraktık. Konu ile ilgili hazırlanan yönetmelik ile hukuki boşluk giderildi. Tıpta Uzmanlık Kurulu oluşturuldu. Uzmanlık alanlarının yeniden belirlenmesi, eğitim müfredatlarının yenilenmesi gibi uzun dönemdir bekletilen konularda yoğun bir çalışma içine girildi. Hiç şüphesiz, bütün bu çalışmalar daha nitelikli bir uzmanlık eğitimini ülkemizde mümkün kılacaktır. Bunun karşılığı ise herhalde ülkemizde tıp alanında bilimsel düzeyin artışı ve daha nitelikli sağlık hizmetinin verilebilmesi olacaktır. Geçen yıllarda yaşadıklarımızın ve kaybettiklerimizin sağlıklı muhasebesi ise gelecekte benzer yanlışlara düşmemize engel olabilir. Şüphesiz uzmanlık eğitiminde yaşanan bu olumlu havanın etkisi ile Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde eğitim yılının toplu açılışı ile bir dizi bilimsel ve sosyal etkinlik gündeme geldi ve hastanemiz ev sahipliğinde gerçekleştirildi. Nice güzellikleri gelecekte de paylaşabilmek umuduyla saygılar sunuyorum.

12 Aralık 00 Numune Gazetesi HABERLER Gribe karşı nasıl beslenmeli? Prof. Dr. M. Mahir ÖZMEN Görünen Köy Son günlerde yoğun yaşanan grip vakaları nedeni ile yazılı ve görsel basında beslenme konusunda çok çeşitli önerilerde bulunulmakta özellikle bazı besinlerin mucizevi olarak koruyucu etkilerinden sıklıkla bahsedilmektedir. Oysaki besin çeşitliliğinin sağlanması, doğru seçimlerin yapılması, yeterli ve dengeli beslenme konusunda sürekliliğin sağlanması hastalıklardan korunmada çok daha etkindir. Aşağıda yeterli ve dengeli beslenmeye yönelik çeşitli öneriler yer almaktadır. Sebze ve meyveler büyüme ve gelişmeye yardımcı olduğu gibi hücre yenilenmesini ve doku onarımını sağlarlar ayrıca hastalıklara karşı direncin oluşumunda etkindirler. Yeterli ve dengeli beslenebilmek için çeşitli renk ve türdeki sebze ve meyvelerin tüketimi önemlidir. Sabah kahvaltısında da olmak üzere her öğünde sebze ve meyve tüketimine özen gösterilmeli, günde en az porsiyon (00 gram) tüketilmelidir. Savunma sistemini güçlendirici özelliği olan A ve C vitamini gibi antioksidan vitaminlerden zengin, havuç, brokoli, kabak, lahana, karnabahar, maydanoz gibi sebzelerin yanı sıra kış aylarında bolca bulunan portakal, mandalina, elma, greyfurt gibi meyveler tercih edilebilir. Besin değeri ve ekonomik olması açısından mevsiminde, bol ve ucuz bulunduğu dönemlerde tüketilmesi daha uygundur. Sebze ve meyvelerin taze olarak tüketilmesi daha yararlıdır. Vitamin ve minerallerin çoğu, sebze ve meyvelerin özellikle dış yapraklarında, kabuğunda veya kabuğun hemen altındaki kısımlarında bulunduğundan yenilebilenlerin kabukları soyulmamalı, soyulması gerekiyorsa mümkün olduğunca ince soyulmalıdır. B ve C vitamini gibi bazı vitaminler ısı ile kolayca kayba uğradığından sebzeler mümkün olduğunca kısa sürede ve diriliği korunacak şekilde pişirilmelidir. Suda eriyen vitaminlerin (vitamin C, B, folik asit vb) büyük bir kısmında kayıplar olduğu için sebzelerin haşlama suyu kesinlikle dökülmemelidir. Gerek C vitamini ihtiyacının karşılanması gerekse sıvı alımına katkı sağlaması yönünden taze sıkılmış meyve suları da içilebilir. Meyve sularının tüketiminde önemli olan bekletilmemesi, sıkıldıktan hemen sonra tüketilmesidir. Meyve suyunun bekletilmesi C vitamininin azalmasına neden olmaktadır. Meyve ve sebzelerin tüketilmeden önce mutlaka bol su ile iyice yıkanmalı gerekirse yıkama fırçası kullanılmalı ancak sebze ve meyveleri yıkarken deterjan veya sabun kesinlikle kullanılmamalıdır. E vitamini de bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkilidir. Soğuk algınlığı ve diğer enfeksiyonlara karşı vücut direncini arttırmakta, A vitamininin okside olmasını da engellemektedir. E vitamininin iyi kaynakları olan; yeşil yapraklı sebzeler, fındık, ceviz gibi yağlı tohumlar ve kuru baklagillerin yeterli miktarlarda tüketilmesi önemlidir. Ancak kurubaklagillerin protein kalitesini arttırmak için tahıllarla ve C vitamininden zengin besinlerle tüketilmesi daha yararlıdır. İmkan dahilinde günde avuç fındık, ceviz vb. yağlı tohumlardan yenilmelidir. Yumurta, protein kalitesi en yüksek olan besindir. Alerji veya hastalık nedeniyle tüketilmemesi gereken durumlar haricinde her gün iyi pişmiş olarak adet tüketilmesi yararlıdır. Balık, beyin fonksiyonlarının gelişimi için gerekli çoklu doymamış yağ asitleri (omega ), kalsiyum, fosfor, selenyum ve iyot mineralleri ile E vitamini için de iyi bir kaynak olup, bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesine yardımcı olmaktadır. Bu nedenle imkânlar dahilinde haftada - kez buğulama, ızgara yada fırında pişirilerek tüketilmesi uygundur. Özetle besleyici değerleri yönünden besinler dört besin grubu altında toplanır. Aynı grup içinde yer alan besinler birbirlerinin yerini tutar. Bunlar; süt grubunda yer alan süt, yoğurt, peynir, et grubunda yer alan et, tavuk, balık, yumurta, kuru baklagiller, yağlı tohumlar vs, tahıl grubunda yer alan ekmek, bulgur, makarna, pirinç, mısır, tarhana v.s. ile sebze ve meyve grubudur. Bu besinlerin her gün yeterli miktarda tüketilmesi sağlanmalıdır. Metabolizmanın düzenli çalışması için, günlük yaşam koşulları da dikkate alınarak, yemeklerin günde en az üç öğünde tüketilmesi, öğün atlanmaması ve öğünler arasında geçen sürenin - saat olmasına dikkat edilmelidir. Öğünler içerisinde en önemlisi sabah kahvaltısıdır. Kahvaltı yapmadan güne başlamak verimi düşürür. Sabah kahvaltısında süt, yumurta veya peynir gibi protein içeren besinlerin yanı sıra vitamin ve minerallerden zengin sebze ve meyvelerin tüketiminin çok önemli olduğu unutulmamalıdır. Boya ve yaşa uygun vücut ağırlığı hedeflenmelidir. Kilolu olma durumunda zayıflama amacı ile yanlış/sağlıksız ve hızlı kilo vermeyi amaçlayan diyet uygulamalarından kaçınılmalıdır. Bu tarz diyet uygulamaları, bağışıklık sistemini zayıflatarak, daha kolay hastalanm a y a zemin hazırlar, hastalığın uzun sürmesine neden olabilir. Vücut ısısını dengede tutabilmek için bol sıvı alımı unutulmamalıdır. Yeterli sıvı alımı vücutta oluşan toksinlerin (zararlı öğeler) atılması, vücut fonksiyonlarının düzenli çalışmasında, metabolizma dengesinin sağlanmasında ve vücutta pek çok biyokimyasal reaksiyonun gerçekleşmesinde son derece önemli rol oynamaktadır. Bu nedenle, her gün en az.- litre (-0 su bardağı) su içilmeli, sıvı alımının karşılanmasında süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları ile bitki çayları tercih edilmelidir. Ateş yükselmesi durumunda sıvı tüketimi artırılmalı ve yeterli enerji alınmalıdır. Enerji kaynağı olarak basit karbonhidrat olan saf şeker ve şekerli besinler yerine kepekli ekmek, makarna, bulgur gibi tam tahıl ürünlerinin tüketilmesine özen gösterilmesi, enerjisi yüksek hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar, meyve tatlıları, tercih edilmelidir. Artan enerji ihtiyacının karşılanması için ölçülü olarak tahin pekmez de tüketilebilinir. Bebeklerin enfeksiyon hastalıklarından korunmasında anne sütü çok önemlidir. Her zaman steril ve uygun olması, koruyucu etmenleri içermesi, enfeksiyonu önleyen bağışıklık öğelerini (IgA, IgG ve IgM) içermesinden dolayı bebeklere ilk ayda sadece anne sütü verilmeli, daha sonra uygun tür ve miktarda ek besinlere geçilmeli ve sene emzirmeye devam edilmelidir. Yeterli ve dengeli beslenme yanı sıra el hijyenine dikkat edilmelidir. Eller sürekli temiz tutulmalı, gıdalarla, mutfak araç ve gereçleriyle temastan önce, çiğ et, tavuk ile sebzeye ve yumurtaya dokunduktan sonra, artık gıdalar ve çöplere dokunduktan sonra, ellere öksürme, aksırma ve el mendili kullandıktan sonra, tuvaletten önce ve sonra, sigara içtikten ve yemek yedikten sonra, saçlara dokunup taradıktan sonra sabun ve ılık su ile en az 0 saniye süreyle iyice yıkanmalıdır. Besinin hazırlandığı ve pişirildiği alanların, kullanılan araç ve gerecin temizliğine özen gösterilmeli, başkalarının kullandığı bardak, tabak, çatal, kaşık vb kullanılmamalıdır. Fiziksel aktivite yaparak vücut direnci artırılmalı, düzenli olarak yürüyüş yapılmalı, güneş ışınlarından mümkün olduğunca doğrudan yararlanılmaya çalışılmalıdır. Numune Bilim - Gelecek Sağlık Bakanlığı na bağlı Eğitim Hastanelerinin 00-0 eğitim yılı açılış toplantısı Sağlık Bakanı sayın Prof Dr Recep Akdağ ve ilgili tüm tarafların temsilcilerinin katılımı ile geçtiğimiz günlerde hastanemizde yapıldı. Toplantıda ele alınmayan ya da süre kısıtlılığı nedeniyle değinilemeyen ama hem hastanemiz, hem hastalarımız hem de Türk bilim camiası açısından önemli olduğuna inandığım bazı verileri sizinle paylaşmak isterim. Ankara Numune Hastanesi yılında kurulmuş bir sağlık hizmet ve eğitim kurumudur. 0 lı yılların ortalarından itibaren bilimsel aktivitesinde belirgin bir artış olmuş ve bu artış hastanemizin 00 yılında Türkiyenin en iyi 0 Bilim Kurumu arasında yer almasını sağlamıştı. Bu durumu başka bir dergideki yazımda ele almış ve T.C. Sağlık Bakanlığı, hemen hemen hiçbir spesifik araştırma alt yapısı ve ARGE düzenlemesi olmayan ama yine de Türkiye de bilim üreten diğer kuruluşla yarışan hastanemizin yapılanması ve çalışanları için diğer eğitim hastanelerinden farklı bir formül üretemez mi? diye sormuştum. Bu toplantıda da soruma yanıt alamadım ama önümüzdeki dönemde eğitim hastanelerinde çalışan eğiticilerin sorunlarına daha fazla eğilineceğinin mesajları vardı satır aralarında yılları arasında yalnızca SCIE deki bilimsel yayın ve atıf göstergelerine baktığımızda hastanemizin hem Sağlık Bakanlığı ve diğer devlet kuruluşlarına bağlı kurumlar arasında en önde olduğunu hem de bir çok üniversiteyi açık ara solladığını görürüz. Bu sürede yapılan Ankara Numune Hastanesi adresli toplam yayın sayısı. Bu yayınların 0 u orjinal makale. Bu yayınlara yapılan atıf sayısı ise arası döneme baktığımızda ise 0 yıllık sürede yayınların lineer bir artış gösterdiğini ve toplam yayın sayısının, toplam atıf sayısının da olduğunu görürüz. Yani yayın başına atıf sayısı., ve bir bilim insanının ya da merkezin araştırma performansını gösteren indeks olan H-indeksi ise. Bu düzey en güzide üniversitelerimizin Tıp fakültelerinden çok daha yüksek. Hele bir de akademik personel başına düşen yayın sayısı dikkate alındığında bu hastanelerde istihdam edilen hekimlerin eğitici kadrolarda olsalar bile akademik personel olarak kabul edilmedikleri, YÖK e bağlı üniversitelerde çalışan meslektaşları ile aynı haklara sahip olmadıkları ve bir de unutmadan, bir çok araştırmanın masraflarını tamamen kendi bütçelerinden(!) finanse ettikleri gerçeği görülürse, tüm bu olumsuzluklara karşın tükenmişlik duygusu yaşamak yerine yine de eğitim vermeye, araştırma yapmaya devam eden ve yüzyıldan daha uzun süredir ayakta olan bu hastanenin ruhunu özümsemiş onunla bütünleşmiş bu hekimlerin ne büyük bir iş başardıkları daha iyi anlaşılabilir yıldır bu ülkenin sağlığına olduğu kadar bilimine de katkı sunan Ankara Numune Hastanesi bugün de dün olduğu gibi son derece özveriyle çalışan, her şeye karşın bu kurumun adını layık olduğu yerlere taşıyan hekimlerden kuruludur. Umarım yarın da bu ülkenin geleceğinde önemli bir yer tutacak olan bu hastanenin çalışanları, bugünkünden daha iyi koşullarda çalışma ve bilim üretme olanağı bulurlar. Kalitenin korunması hem bu ülke hem de Numune den sağlık hizmeti alan her vatandaş için gerekli... Bu konuda da herkes üzerine düşeni yapmalı...

13 Yaşlılıkta Osteoporoza Numune Gazetesi HABERLER Doç. Dr. Ferit SARAÇOĞLU Üreme Sağlığı Aralık 00 dikkat... Yaşlılık insanın hastalanma riskinin en fazla olduğu dönemdir. Çünkü yaşlılarımızın gençlere göre daha çok sağlık sorunu vardır ve sağlık hizmetlerine daha çok ihtiyaç duyarlar. Şeker hastalığı, hipertansiyon, kalp damar hastalıkları, kemik ve eklem rahatsızlıkları gibi çeşitli hastalıklar yaşlılarımızda en sık görülen kronik ve ilerleyici hastalıklardandır. Her yaş döneminde görülmekle birlikle genellikle yaşlılarda görülen ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen en önemli sağlık sorunlarından biri osteoporozdur. Osteoporoz yani kemik erimesi kemiklerde zayıflama ve kırık riskinin arttığı bir hastalıktır. Osteoporoz, kemiklerin daha gözenekli ve giderek daha güçsüz ve kırılgan olmasına yol açar. Sağlıklı kemik yoğun ve güçlüdür. Ancak, osteoporoz geliştiğinde, kemikler incelir ve kırılgan bir hal alır ki bu, kemiklerin kırılma olasılığını arttırır. Vücudumuzda, bir taraftan yaşlı kemiklerin yıkımı olurken diğer taraftan yeni kemiklerin oluşturulduğu bir denge söz konusudur. Bu dengenin bozulmasına neden olan ve osteoporoz riskini artıran etmenler arasında sigara içimi, fazla alkol tüketimi, hareketsiz yaşam, yetersiz ve dengesiz beslenme, steroid kullanımı ve erken menopoz sayılmaktadır. Osteoporoz kemiklerin güçlü ve sağlam kalması için gereken kalsiyumun büyük bir kısmının kaybolması anlamına gelir. Buradaki sorun hastalığın erken dönemlerde belirti vermemesidir. Bu nedenle belli bir yaşın üzerindeki kadınların yanısıra çocuk, genç ya da erkek herkesin osteoporoz hakkında bilgi sahibi olm a s ı gerekir. Çocukluktan itibaren yetersiz ve dengesiz beslenme, hareketsiz bir yaşam tarzı sorunun temel nedenlerindendir. Osteoporozu önlemede en önemli iki faktörden biri güçlü kemik oluşumunu sağlamak, diğeri ise kemik kaybını önlemektir. Kemiklerdeki kalsiyum birikimi büyüme hızına bağlı olarak artar ve yaş civarında en yüksek düzeye ulaşır. 0 yaşa kadar kemiğin kalsiyum miktarında önemli bir değişim olmaz. Bu yaştan sonra kalsiyum içeriğinde azalma başlar. Kemikteki kalsiyum kaybı menopozla birlikte hızlanır. Bu nedenle, osteoporoz riskinin azaltılmasında, büyüme çağındaki çocuklarımızın ve gençlerimizin yeterli kalsiyum alımı çok büyük önem taşır. Osteoporozu toplumsal açıdan önemli kılan neden, oluşan kırıklar nedeniyle tedavi maliyetinin ve ölüm oranlarının artması ve bunun sonucunda ekonomik ve iş gücü kayıplarının büyük olmasıdır. Önemli bir halk sağlığı sorunu olan osteoporozun önlenmesinde, ülke genelinde beslenme eğitiminin ağırlıklı olduğu özel programların uygulanması, bunların rutin hizmetlere entegre edilmesi ve toplumun bilinçlendirilerek bilgi düzeyinin arttırılması büyük önem taşımaktadır. Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü bu amaç doğrultusunda 00 yılında ilimizde (Ankara, Hatay, Mersin, Nevşehir, Kayseri, Şanlıurfa, Çankırı, Tokat, Isparta, Afyonkarahisar, Kütahya) sağlık personeli ve sağlık kuruluşlarından yararlanan halka yönelik bilgilendirme ve eğitim çalışmalarının yürütüleceği "Osteoporozdan Korunmak İçin Sağlık İçin Sağlıklı Süt İçin" programı başlatılmış, bu kapsamda proje illerimizdeki Sağlık Müdür Yardımcıları, Eğitim Şube Müdürleri, bir doktor ve bir diyetisyenin katılımıyla Ankara'da bir eğitim toplantısı gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, her yıl 0 Ekim Dünya Osteoporoz Günü nedeniyle Bakanlığımızın katkılarıyla pek çok ilimizde toplum genelinde konu ile ilgili bir farkındalık yaratılmasını ve bilgilendirmeyi hedefleyen etkinlikler ve faaliyetlerin yürütülmesi sağlanmaktadır. Osteoporozdan Korunmak İçin Sağlıklı Beslenme ve Yaşam Önerileri. Kemik sağlığını korumak için her gün yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterilmelidir.. Kemiklerin gelişmesinde ve kemik sağlığının korunmasında süt ve süt ürünleri büyük önem taşır. Osteoporozdan korunmak için her gün yetişkin bireylerin su bardağı; çocukların, ergen dönemi gençlerin, gebe ve emzikli kadınlarla menopoz sonrası kadınların - su bardağı süt içmeleri önerilmektedir.. Günlük kalsiyum ihtiyacının karşılanmasında ve kalsiyum alımının arttırılması için; öğün aralarında süt ve s ü t ürünlerini (peynir, yoğurt vb.) tercih etmek, g e c e yatarken bir bardak süt veya kase yoğurt tüketmeyi alışkanlık haline getirmek, hamur tatlıları yerine sütlü tatlıları tüketmek, yemeklerde süt ve süt ürünlerini kullanmaya özen göstermek (peynirli makarna, sütlü veya yoğurtlu çorbalar vb.) önemlidir.. Hayvansal kaynaklı protein, tuz, şeker ve kafeinin aşırı miktarlarda tüketilmesi idrarda kalsiyum ve magnezyum atımını arttırır. Bu nedenle, yüksek miktarda protein, tuz, şeker tüketiminden kaçınılmalı, kafeinli ve gazlı içeceklerin tüketimine de dikkat edilmelidir.. Kemik sağlığının korunmasında sigara ve alkolden uzak durulması son derece önemlidir.. Her gün güneş ışınlarından uygun şekilde yararlanılmalıdır. Güneş ışınlarının dik olmadığı saatlerde yüzün ve kolların dakika kadar güneş ışınları ile temas etmesi vücutta D vitamininin aktif hale geçmesi için yeterlidir.. Sağlıklı beslenmenin yanında yapılacak olan fiziksel aktivite gençlikte kemik kütlesini artırır, yaşlılıkta ise kemik kaybını önler veya azaltır. Fiziksel aktivite, kas-iskelet sistemini güçlü tutarak, yaşlılıkta sık görülen düşmelere bağlı kırık riskini azaltır. Bu nedenle, yaşa ve sağlık durumuna uygun, hekim tarafından önerilen egzersiz türünü seçerek düzenli egzersiz yapma alışkanlığı kazanılmalıdır. Kronik Karın / Kasık Ağrısı -0 yaş arasındaki kadınların % - ünde sürekli (kronik)karın ve kasık ağrısı sorununa rastlanmaktadır. Sıkıntı verici bir durum olmasına rağmen hastaların yaklaşık üçte biri doktora başvurmamaktadır. Nedeni anlaşılamayan veya verilen tedavilerden yarar görmeyen hastalarınsa çoğunluğu daha ileri araştırmalar için Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi vb daha üst merkezlere gönderilmemektedir. Yapılan araştırmalar yapılan rahim alma ameliyatlarından % inin kronik karın ve kasık ağrısı nedeniyle yapıldığını göstermektedir. Hastaların ağrıları nedeniyle ortaya çıkan iş gücü kayıpları ve performans düşüklükleri dikkate alındığında büyük ekonomik kayıplara da neden olduğu anlaşılmaktadır. Nedeni bilinmeyen, kronik ağrıların altında yatan sebebi anlayabilmek için laparoskopi denilen bir optik görüntüleme sistemi yardımıyla karın boşluğu ve genital organlar incelenmektedir. Bu incelemeler sonucunda hastaların % sinde nedenin mide barsak sisteminden, % inde idrar yollarından, % 0 sinin ise kadın hastalıklarından kaynaklandığı görülmektedir. Kronik ağrı daha az olarak kaslardan, kemiklerden yada sinirlerden köken alabilir. Hastaların geri kalanlarında ise hiçbir hastalık saptanamamaktadır. En sık rastlanılan jinekolojik nedenler arasında endometriozis (% ) ve karın içi yapışıklıklar (% ) sayılabilir. Yapışıklıklar (adezyonlar) hemen tümüyle enfeksiyonlardan, endometriozisten yada daha önce geçirilen karın içi ameliyatlarından sonra gelişmektedir. Endometriozis üreme çağındaki kadınlarda sık rastlanan, rahim iç duvarını döşeyen dokunun rahim dışında değişik yerlerde de bulunduğu durumdur. Hormonal değişimlere endometriozis odakları da cevap verdiğinden bu bölgelerde yapışıklıklar gelişmekte, yumurta kanalları tıkanabilmekte yada yumurtalıklarda endometrioma denilen çukulata kistleri oluşabilmektedir. Bu hastaların çoğunlukla hastaneye başvurma nedenleri ağrılı adet görmeleri, kronik karın, bel ve kasık ağrısı (% ) ile kısırlıktır (%0). Hastanın anlattıklarından, yapılan jinekolojik muayene bulgularından hastada endometriozisten şüphelenilebilir. Ancak kesin tanı ultrasonografide çukulata kistlerini görmekle yada laparoskopide endometriozis odaklarının kendisini görerek ve alınan biopsilerle yapılır. Hastalığın yaygınlığına ve yaptığı yapışıklıklara, tıkanıklıklara göre evre I den IV e kadar sınıflandırılmaktadır. Endometriozis tanısı konulduğunda elimizde pek çok ilaçla tedavi alternatifi vardır. Evre I yani minimal endometriozisi olan vakalarda hiçbir tedaviye gerek yoktur. Ancak daha yaygın olan Evre II vakalarda çeşitli ilaçlar (GnRH Agonistleri, Danazol, Doğum Kontrol Hapları, progesteron, aromataz inhibitörleri, vd) Evre III ve IV vakalarda ise hem ilaç tedavisi verilir hem de cerrahi tedavi yapılır. Cerrahi tedavide endometriozis odakları temizlenir, çok ağrı şikayeti olanlarda rahimdeki ağrı duyusunu taşıyan lifler kesilebilir (uterosakral ve presakral sinirlerin kesilmesiameliyatları). Sinirlerin kesilmesi hastaların günlük hayatlarında ve cinsel yaşamlarında herhangi bir sorun yaratmamaktadır. Sinirlerin kesilmesi hastaların büyük bir bölümünde laparoskopi ile yapılabilmektedir. Ancak hastanın vücut yapısına bağlı olarak bir bölüm hastada yapılamamakta, açık ameliyat gerekmektedir. Hastalar hem ilaç hem de cerrahi tedaviden büyük çapta fayda görmektedir. Ancak endometriozis tekrarlama riski yüksek bir hastalık olup ameliyattan sonraki yıl içerisinde %, yıl içerisinde % 0 hastada endometriozis dolayısıyla sinir lifleri kesilmemiş hastalarda ağrı geri gelmektedir.. Kronik kasık,karın ve bel ağrıları konusunda geniş tecrübeye sahip kliniğimizde son yıllarda endometriosisi tedavi amacıyla progesteronlu rahim içi araçlardan da yaygın olarak faydalanılmaktadır. Tedavilerden fayda görmeyen, kronik karın ve kasık ağrısı olan hastaların gereken tetkik ve tedavileri için D blok. Katta yer alan Kadın Hastalıkları Polikliniğine başvurmalarını öneririm.

14

15 Numune Gazetesi HABERLER Aralık 00 Babalarımızın Sağlığı Risk Altında 0 yaş üstü erkekler sadece kadınlardan daha az beklenen yaşam süresine sahip olmayıp önemli sağlık riskleri ile de karşı karşıyadırlar. Bu riskleri azaltmak ve onların daha sağlıklı bir yaşam sürmelerini sağlamak için, beslenme ve yaşam şeklinde yapılacak değişiklikler oldukça önemlidir. Ülkemizde erkeklerin karşılaştığı en büyük sağlık risklerinden biri koroner kalp hastalıklarıdır. Ülkemizde koroner kalp hastalıklarından ölüm oranı tüm ölümler içinde % ile ilk sırada gelmektedir. Toplumumuzda koroner kalp hastalıklarından ölümler - yaş grubu için Avrupa ülkeleri arasında en yüksek seviyelerdedir. Koroner kalp hastalıkları geniş ölçüde yaşa ve cinsiyete bağlıdır. Erkeklerde kadınlardan yaklaşık 0 yaş erken başlar ve oran daha yüksektir. İlerleyen her on yaş hastalığa yakalanma riskini yaklaşık -, kat arttırır. Eğer babalarımız tablodaki risklerden bir ya da birkaçını taşıyorsa, koroner kalp hastalığı yönünden son derece dikkatli olması gerekir: Yine erkeklerin sağlığını olumsuz yönde etkileyen kan basıncı değerlerindeki artış, yaşlanma ile birlikte artış göstermektedir. Bakanlığımız tarafından yürütülen bir araştırmada ülkemizde erkeklerde hipertansiyon görülme sıklığı %. bulunmuştur. Ancak hipertansiyon hastası olan erkeklerin ancak %'sı tedavi görmektedir. Erkeklerde görülen Bu risklere dikkat yaşın üzerinde olmak, Birinci dereceden erkek akrabalarda yaşından önce koroner arter hastalığının varlığı, Sigara içmek, Hipertansiyon, Total kolesterolün 00 mg/dlden fazla olması, Şişmanlık, Sebze ve meyve tüketiminin yetersiz olması, Fiziksel aktivitenin azlığı (Bakanlığımız tarafından yürütülen bir araştırmada ülkemizde erkeklerin %'inin fiziksel aktivite yapmadığı ortaya konmuştur) obezite (aşırı şişmanlık) oranı %.'dir. Özellikle 0- yaş grubundaki erkeklerde obezite oranı en yüksektir. Obezite görülen erkeklerde kalp hastalığı görülme riski çok daha fazladır. Kan kolesterol düzeyleri 0 yaşına kadar erkeklerde daha yüksek seyretmektedir. Yaptığımız taramada 0 yaş üstü erkeklerin %.sında şeker hastalığı saptanmıştır. Ülkemizde sigara içilmesi kadınlara oranla erkeklerde daha yaygın dır. 0- yaş arasında kadınların %'ü, erkeklerin %'sı, 0 yaş üstünde ise kadınların %'i, erkeklerin %'si sigara içmektedir. Ülkemizde her yıl 00 bin kişi sigara nedeniyle ölmektedir. Babalarımız sağlıklarını korumak için aşağıdaki önerileri dikkate almalıdırlar: Yeterli ve dengeli beslenin. Yeterli ve dengeli beslenme; dört besin grubunda bulunan besinlerin yeterli miktarda tüketilmesi ile sağlanır. Bunlar; süt grubunda yer alan süt, yoğurt, et grubunda yer alan et, tavuk, yumurta, peynir, kurubaklagiller vs, sebze ve meyve grubu ve tahıl grubuna giren ekmek, bulgur, makarna, pirinç, mısır, tarhana v.s.dir. Bu besinlerin önerilen tüketim miktarları kişiye özgü olarak değişmektedir. Bireyin yaşı, cinsiyeti ve fiziksel aktivite durumu bunu etkilemektedir. Yağlar konusunda ölçülü olun ve doymamış yağları tercih edin. Tereyağı, diğer hayvansal yağlar ve margarinlerin çoğu doymuş yağlardır ve kolesterol seviyesini artırırlar. Ayçiçek, soya, mısırözü gibi bitkisel yağların çoğu ise doymamış yağlardır ve kolesterol içermezler. Pratik olarak günlük tüketilecek yağın üçte birinin tereyağı gibi katı yağlardan, üçte biri zeytinyağı gibi tekli doymamış yağlardan, kalan üçte biri de mısır özü ve ayçiçek yağı gibi bitkisel kaynaklı çoklu doymamış yağ asitlerinden oluşan yağlardan karşılanması önerilmektedir. Ancak günlük olarak tüketilen et, süt ve yoğurt tüketimi ile katı yağ ihtiyacımız karşılandığı için, ayrıca katı yağ alınmasına gerek yoktur. Margarinler, sıvı yağların hidrojenlendirilmesi ile oluşturulur. Sağlık için zararlı trans yağ asitlerini içerdiğinden diyette yer alması önerilmemektedir. Yağlar kızartma işlemi için kullanıldığında trans yağ asitleri yanında, diğer zararlı madde oranı da arttığından günlük beslenmede kızartmalara fazla yer verilmemelidir. Günlük protein ihtiyacının hayvansal ve bitkisel kaynaklardan dengeli olarak alınmasına özen gösterin. Özellikle kurubaklagiller yenileceği zaman, beraberinde C vitamini kaynaklarından olan bol limonlu salata, soğan, domates ya da meyve olursa, çok daha besleyici olduğu unutulmamalıdır. Besinler yoluyla alınan kolesterole dikkat edin. Kolesterol miktarı, kırmızı et, sakatat gibi hayvansal gıdalarda yüksektir. Besinler tüketilirken kolesterol içerikleri göz önünde bulundurulmalıdır. Posalı besinleri sıkça tüketin. Posanın kan kolesterolünü düşürücü etkisi vardır. Sebze ve meyveler posa, vitamin ve mineral içeriği zengin olan besinlerdir. Bunun yanında kurubaklagiller, yulaf, mercimek, mısır, buğday ve ekmek gibi posa yönünden zengin besinler diyette yer almalıdır. Buğday ununun kepeği alınmadan tüketilmesi tercih edilmelidir. Şekerli içecek ve tatlı tüketiminizi azaltın, şeker içeriği az olan besinleri tercih edin. Şekerler saf karbonhidrattır ve yoğun enerji kaynağıdır. Bu besinlerin fazla miktarda tüketimi, aşırı enerji alımının nedenidir ve vücut ağırlığının artmasına (şişmanlığa) ve besleyici değeri yüksek olan besinlerin tüketiminin de azalmasına neden olur. Alkol ve sigaradan uzak durun. Fazla alkol sindirim enzimlerini bozar, karaciğer ve beyin üzerinde olumsuz etki yapar. Alkol tüketmeyen kişiler koroner kalp hastalığından korunmak için alkol tüketmeye teşvik edilmemelidir. Tuz tüketimine dikkat edin. Tuz tüketimi ile hipertansiyon arasında yakın bir ilişki vardır. Ayrıca fazla tuz tüketimi idrarla kalsiyum atılmasını arttırarak kemiklerden kalsiyum kaybına neden olur. Tuz tüketimini azaltmak için; Lezzetine bakmadan yemeklere tuz eklemeyin. Daima taze ve aşırı tuz içermeyen besinleri tercih edin. Satın alınan hazır ürünlerin etiketlerini mutlaka okuyun. Tuzsuz ya da tuzu azaltılmış besinleri tercih edin. Masada tuz kullanmayın. Baharat ve maydanoz, nane, kekik, dereotu, rezene, fesleğen gibi aroma sağlayıcıları tuz yerine tercih edin. Turşu, ketçap, hardal, soya sosu vb. yiyeceklerin tuz içeriği çok fazladır. Bu besinlerden uzak durun ya da az ve seyrek tüketin. Sebze ve meyve tüketimini artırın. Bol su için. Su genelde az sodyum içerir. Şişe suları ve maden sularının sodyum içeriğini etiketinden kontrol edin. Vücut ağırlığınızı dengede tutun, fiziksel aktivitenizi artırın. Vücut ağırlığının normalden az yada çok olması çeşitli sağlık sorunlarına zemin hazırlar. Bu nedenle kilonuzu normal sınırlar içinde tutmak için yeterli ve dengeli beslenmeye özen gösterin. Her gün yeterli miktarda sebze ve meyve tüketmeli, et, yumurta gibi hayvansal proteinden zengin besinleri aşırıya kaçmadan uygun miktarlarda tüketin. Hareketli bir yaşam sürmeye çalışın; Kısa mesafeleri yürüyün. Çok gerekmedikçe asansör, yürüyen merdiven vs. kullanmamaya özen gösterin Her gün en az 0 dakika yürüyüş yapın. Romatizma Üzerine - Osteoartrit - KireçlenmeTipi Romatizma Osteoartrit, en sık görülen romatizmal hastalıktır. Tıp dilinde hastalığın çok kullanılan diğer isimleri dejeneratif eklem hastalığı ve artroz dur. Dilimizde kireçlenme tipi romatizma olarak söylenebilir. Eklem kıkırdağının aşınması ve diğer eklem yapılarının etkilenmesi sonucu tutulan eklemde ağrı, tutukluk ve bazen de hareket yeteneğinde azalmaya neden olur. Normal eklemlerde kemiklerin ucu esneme yeteneği nedeni ile kemiğe gelen şokları azaltan eklem kıkırdağı ile örtülmüştür. Kireçlenme tipi romatizmada önce eklem kıkırdağında küçük zedelenmeler ve yarılmalar olur. Olayın devam etmesi ile kıkırdakta zedelenme artar, esneklik kaybolur ve sonunda kıkırdak iyice incelir. Kıkırdağın kaybolması kemikler arasındaki normal boşluğun daralmasına neden olur. Hastalıkta kıkırdak yanında diğer eklem yapıları da etkilenir. Kıkırdağın altındaki kemikte sertleşme olur ve yeni kemik oluşumu ile kemiksi çıkıntılar gelişir. Bu kemiksi çıkıntılara tıp dilinde osteofit denir. Kireçlenme tipi romatizmada en sık tutulan eklemlerden biri, yük taşıyan eklemlerden olan diz eklemidir. Dizde kireçlenme tipi romatizma özellikle şişmanlarda, daha önceden menisküs yırtığı gibi dizde zedelenme geçirenlerde ve uzun süre ağır işlerde çalışanlarda görülür. Hastalıkta ayrıca genetik yatkınlık da önemlidir, Prof. Dr. Yaşar KARAASLAN Pencere y.karaaslan@numunegazetesi.com yani soya çekim söz konusudur. Dizde kireçlenmesi olanlarda kalçalarda, ellerde, uçtaki eklemlerde, boyunda ve bel omurlarında da kireçlenme görülebilir. Kireçlenme tipi romatizmayı tamamen geri döndüren bir tedavi yöntemi olmamasına karşın, hastalığı tedavisi olmayan ve önlenemeyen bir hastalık olarak görmek doğru değildir. Tedavi ile ağrıyı ve tutukluğu gidermek, sakatlık gelişmesini önlemek ve hayat kalitesini artırmak mümkündür. Yine risk altında olan kişilerde uygun önlemler ile dizde kireçlenme tipi romatizma gelişmesi önlenebilir veya en azından ilerlemesi durdurulabilir. Doktorunuzun uygun görmesi ve gerekiyorsa size özel değişiklikleri yapması koşuluyla aşağıdaki önerilere uymanız ağrı ve tutukluğunuzun azaltılması, hayat kalitenizin artırılması, sakatlıkların önlenmesi ve olayın ilerlemesinin durdurulması açısından yararlı olabilir. - Kilonuzu azaltmaya çalışın. Şişman hastaların kilo vermesi hem ağrıyı azaltır, hem de hastalığın ilerlemesini yavaşlatır. - Kas gücünüzü artırmak ve eklemlerinizi hareketli tutmak için düzenli olarak egzersiz yapın. - Doktorunuzun yazdığı ilaçları önerdiği şekilde kullanın. - Ağır yük kaldırmayın veya taşımayın. Yük taşımak için tekerlekli çanta, bavul veya el arabası kullanın. - Dizlerinize aşırı yük bindiren hareketlerden sakının. - Yarım saatten daha uzun süre aynı pozisyonda kalmayın veya oturmayın. - Uzun süre ayakta durmayın ve gün içinde bir kaç kez bacaklarınızı yukarı kaldırıp dinlendirin. - Alçak sandalyelere oturmayın. Kollu ve uygun yükseklikteki sandalyeleri tercih edin. - Otururken bacaklarınızı sarkıtmayın, altına bir tabure veya sehba gibi bir destek koyarak uzatın. 0- Çok uzun süre yürüyüş yapmayın. Kısa süre, ancak daha sık yürüyüş yapmak daha uygun olur. - Darbeleri azaltacak şekilde uygun tabanlı, topuksuz ve rahat bir ayakkabı giyin. - Kaldırım, basamak veya merdiven çıkarken önce daha sağlam olan bacağınızı kullanın. - Merdiven inip-çıkmak yerine asansör veya yürüyen merdivenleri tercih edin. Merdiven inip-çıkarken tırabzanları kullanın. - Doktorunuz önerirse dize binen yükü azaltmak için baston kullanın. - Sıcak uygulama geçici olarak ağrı ve tutukluğunuzu azaltabilir. Sıcak tedavisi sıcak su torbası, sıcak havlu, elektrikli battaniye veya parafin uygulaması ile yapılabilir. - Kaplıca tedavisi geçici olarak ağrı ve tutukluğunuzu azaltabilir. Doktorunuz sakınca görmezse kaplıcaya gidebilirsiniz. Yine yerimiz bitti. Gelecek ay yeniden buluşmak ümidi ile sağlıklı ve ağrısız günler dilerim.

16 Aralık 00 Numune Gazetesi HABERLER Besin Zehirlenmeleri ve Korunma Yolları Dr. Ecz. A. Alper ŞAHİN Bizim Eczane Yaşamın sürdürülebilmesi ve sağlığın korunması için yeterli ve dengeli beslenme gereklidir. Beslenmede güvenli besin tüketimi de oldukça önemlidir. Oysaki; yaşamımızın temel maddesi olan besinler, satın almadan tüketime kadar geçen aşamalarda hijyenik koşulların yeterince sağlanamaması nedeniyle zararlı hale gelebilmekte ve sağlığımız için gizli bir tehlike oluşturabilmektedir. Sağlığımızı tehdit eden ve pek çok besin kaynaklı zehirlenmelerin nedeni olan bakteriler ve onların toksinleri (zehirleri) özellikle sıcaklıkların artmasıyla birlikte üremek için uygun ortam bulmakta ve yaz aylarında besin kaynaklı zehirlenmelerin gürülme sıklığında artış Kusma ve ishal vücudun zehire gösterdiği tepkilerdendir. Bu nedenle şikayetlerin başlamasını takiben saat içerisinde kesinlikle bulantı ve ishali önleyici ilaçlar kullanılmamalıdır. İshal ve kusmayı arttıracak düşüncesiyle hiçbir şey yememek yanlış bir davranıştır. İshal tedavisinin en iyi şekli dinlenmek ve bol miktarda sıvı (temiz içme suyu, ayran, maden suyu, şekersiz çay vb.) tüketmektir. İshal geçene kadar yoğurt, pirinç lapası, haşlanmış patates gibi besinler tüketilmeli, bağırsak hareketliliğini arttıran çiğ sebze, erik, kayısı, incir, üzüm, karpuz gibi meyveler tüketilmemelidir. Meyveler iyice yıkandıktan ve kabuğu soyulduktan sonra tüketilmelidir. Kanlı ishal, boyun sertliği, şiddetli baş ağrısı, ateş varlığında ve süresi günden fazla devam ediyorsa en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır. Besin Zehirlenmesinden Korunma Yolları Nelerdir? Besinleri güvenilir yerlerden satın almaya özen gösterilmelidir. olmaktadır. Yaz aylarında, bir yandan çevre ve hijyen koşullarının iyi olmadığı durumlarda klasik etkenler yaygın olarak infeksiyon oluşturup ishallere neden olarak toplum sağlığını ciddi ölçüde tehdit ederken, öte yandan sağlıksız besin saklama ortamları, besin hazırlanması ve pişirilmesindeki hatalar da besin kaynaklı hastalıkların yaygınlaşmasına neden olabilmektedir. Besin kaynaklı zehirlenmelere neden olan etmenler arasında; kimyasal maddeler, doğal besin toksinleri, parazitler ve mikroorganizmalar sayılabilir. Mikroorganizmalar içerisinde özellikle bakteriler, besin kaynaklı pek çok hastalıktan sorumludur. Genellikle hijyenik yönden uygun olmayan koşullarda hazırlanan ve pişirilen besinlerde üreyen bakteriler, besin zehirlenmelerine neden olmaktadır. Besin zehirlenmesi, herhangi bir yiyecek ya da içeceğin tüketimi sonucu meydana gelen enfeksiyon veya zehirlenme durumuna verilen genel isimdir. Çoğunlukla hafif seyirli ve kısa süreli hastalıklar olmalarına karşın, zehirlenmeye yol açan besinle ve kişiyle ilişkili bazı faktörler, hastalığın zaman zaman daha ağır seyretmesine hatta ölümcül olmasına yol açabilir. Besin kaynaklı hastalığa herkes yakalanabilir ancak bağışıklık sistemi zayıf olanlar, bebekler, çocuklar, gebeler ve yaşlılar daha duyarlıdır. Zehirlenme Belirtileri Nelerdir? Besin zehirlenmelerinin belirtileri hastalığa neden olan bakteri veya toksinin özelliği, besinin ne oranda bakteri veya diğer ajanlar ile kirlendiği, tüketilen miktar ve kişinin bakteriye karşı gösterdiği duyarlılığa göre değişiklik göstermekle birlikte, pek çoğunda mide bulantısı, kusma, karın ağrısı, ishal, karında kramplar şeklindedir. Besin zehirlenmeleri genellikle ani başlar ve hastalık belirtisi 0 dakika ile saat arasında ortaya çıkabilir. Besin Zehirlenmesinden Şüpheleniliyorsanız Her türlü gıda maddesi satın alırken etiket bilgisi okunmalı, üretim ve son kullanma tarihi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığından üretim izni olup olmadığı ve saklama koşullarına dikkat edilmelidir. Pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri kesinlikle kullanılmamalıdır. Kırık, çatlak, dışkı ile kirlenmiş yumurta satın alınmamalı, yumurtalar kullanılmadan hemen önce mutlaka yıkanmalıdır. Dondurulmuş besinleri satın alırken ambalajı altında ve içinde buz kristalleri olmamasına dikkat edilmeli, orijinal paketlerinde - C de satın alınmalıdır. Konserve satın alırken, alt ve üst kapakları şişkin, kutusu hasar görmüş, kapağı gevşemiş ve son kullanma tarihi geçmiş olanlar kesinlikle satın alınmamalıdır. İçme sularının güvenilir kaynaklardan satın alınmasına özen gösterilmeli, güvenilirliğinden emin olunmadığında kaynatıldıktan sonra içilmelidir. Özellikle yaz aylarında dışarıda ve açıkta satılan yiyeceklerin tüketiminden kaçınılmalıdır. Yiyecekler satın alındıktan sonra açıkta ve oda sıcaklığında bırakılmamalı, tüketilene kadar buzdolabı ısısında muhafaza edilmelidir. Çiğ besinler ile pişmiş yiyecekler birbirine temas etmeyecek şekilde üzerleri kapalı olarak muhafaza edilmelidir. Tahıl, kurubaklagil gibi kuru gıdalar nemsiz, kuru ve C - 0 C arasındaki sıcaklıklarda muhafaza edilmelidir. Sebze ve meyveler iyice yıkandıktan sonra tüketilmelidir. Sebze ve meyvelerin temizliğinde kesinlikle deterjan gibi kimyasal maddeler kullanılmamalıdır. Dondurulmuş besinler, buzdolabı sıcaklığında veya mikrodalga fırında çözdürülerek kullanılmalı, çözdürme işlemi oda sıcaklığında veya kalorifer, soba üstüne bırakılarak kesinlikle yapılmamalıdır. Mümkünse yemekler günlük olarak hazırlanmalı, artan yemeklerde yeniden ısıtma söz konusu olacaksa bir kereden fazla tekrar ısıtma işlemi yapılmamalıdır. Kırmızı et, tavuk, balık, süt ve ürünleri gibi kolay bozulabilen riskli besinler uygun süre ve sıcaklıklarda pişirilmeli, pişmiş yemekler oda sıcaklığında saatten fazla bekletilmemelidir. Pişirdikten sonra hemen tüketilmeyecek yemekler, hızla soğutularak yeniden servis edilene kadar buzdolabında saklanmalıdır. Besinleri hazırlama, pişirme ve servisinde kişisel hijyen kurallarına uyulmalı, eller yemek hazırlamadan önce mutlaka iyice yıkanmalı, tuvalet sonrası el temizliğine özen gösterilmelidir. Özellikle çiğ et, yumurta ve kümes hayvanları gibi besinleri hazırladıktan sonra eller iyice yıkanmalı, bu tür riskli besinler ile pişirilmeden tüketilecek sebze ve meyveleri hazırlarken ayrı doğrama tahtası ve bıçaklar kullanılmalıdır. Her kullanımdan sonra besinleri hazırlarken kullanılan tüm araç gereçler ve yüzeyler deterjanlı sıcak su ile yıkanıp iyice durulanmalıdır. Kullanılan bezler, tutaçlar ve süngerler mikropların bir yerden başka bir yere taşınması için en iyi araçlardır. Bu nedenle, her kullanım sonrası bezler dezenfekte edilmeli, ıslak ve sıkılı halde bırakılmamalıdır. Sağlık Hizmeti ve İletişim Bütün sağlıklı ilişkilerin sürdürülebilmesinde iletişimin ve dayanışmanın önemi büyüktür. Derdimizi anlatmak, düşüncelerimizi paylaşmak ve kendimizi en doğru şekilde ifade edebilmek için başkalarıyla iletişim kurarız. İletişimde konuşma tarzı, ses tonu, vurgulama ve kelime seçimi, hastalarla olan yaklaşımımızda olduğu kadar arkadaşlarımız ve meslektaşlarımızla olan ilişkilerimiz açısından da önem taşımaktadır. Sağlıklı iletişimin sağlanamadığı durumlarda ise özellikle hizmet sunumunda başarısızlık kaçınılmazdır. Öte yandan sağlıksız iletişim biçiminin hastaların üze-rinde olumsuz durumlara yol açtığı bilinmektedir. Bu durumda mesleki alanda ne kadar yetenekli ve bilgili olursak olalım kendimizi iletişim alanında kusursuz görmememiz gerekir. Buna göre, sabırlı olmayıp aklını duygularına yenik düşüren, karşısındakini anlamaktan uzak duran ve iletişimi sağlayamayanlar kendi bilgi ve donanımlarını da tam anlamıyla değerlendirememiş kişilerdir. Hasta ve sağlık çalışanları arasında sağlıklı ilişkinin başlatılmasında ve başarılı bir hizmetin verilmesinde en önemli etkenin iyi iletişimin sağlanması olduğu bilinmelidir. İyi bir iletişimin sağlanmasında ilk basamak, kişinin karşısındakini dinlemesinden ve anlayabilmesinden geçer. Dinlemek derken, önemli bazı kriterler mevcuttur; bunlarda hastayı etkin dinlemek ve problem odaklı, yani asıl sorunu ortaya çıkarmaya yönelik dinlemek olarak tanımlanabilir. Ayrıca, çok zor koşullarda bile insan sağlığının iyileştirilmesi yönünde çaba sarf eden sağlık çalışanlarına düşen görev, her durumda barış içinde kalabilmek, öfkelerini ve hırslarını kontrol etmeyi öğrenebilmektir. Özellikle hastane çalışanları, yoğun iş tempolarının yanı sıra iletişim araçlarını ve iletişim yöntemlerini kullanarak geniş çerçevede hastalarla iletişim içinde olmak durumundadır. Dolayısıyla, eczacılar ve diğer sağlık çalışanları, hasta danışmanlığında bazı iletişim becerilerini kazanmış olmalıdır. Ancak, hastalarla etkili iletişimin sağlanabilmesi ve sürdürülebilmesi için, hastanın da kendine verilen tedaviye bağlı kalması ve sağlık çalışanları ile tedaviyle ilgili paylaşımlarına özen göstermesi gerekmektedir. Hekimlerin, hastalarının değerlerini dikkate alarak tedavi yöntemini seçmesi ve olası riskler konusunda onları bilgilendirmesi kadar, hastaların da bu bilgileri talep etmesi, kendi değerleri açısından en uygun olanı seçmesi ve kendilerine verilen hakları bilerek, karşılıklı katılım türünde bir ilişki için ön koşuldur. Son yıllarda yapılan çalışmalar göstermektedir ki, sağlık çalışanı ile hasta arasındaki ilişki olumlu yürütüldüğünde hastalar hastalıkları ile daha kolay başa çıkabilmekte ve tedavi sürecine daha iyi uyum sağlayabilmektedirler. Kısaca, hastalarla iletişimde, sağlık çalışanlarının yanı sıra hastaların da bu süreçte rol almaları kaçınılmazdır. Hastalar, sağlık bakımından işbirlikçi olmak, tedavi kararlarına katılmak ve sorumluluk hissetmek zorundadır. İşte ancak bu şekilde hasta ve sağlık hizmeti verenlerin iletişimi çok daha sağlıklı bir biçimde yürüyebilecektir.

17 Numune Gazetesi HABERLER Aralık 00 Okul Çağı Çocuklarını Bekleyen Hastalıklar Doç. Dr. Selda SEÇKİN Mikroskop Gözüyle Çocuklar kreşe ya da okula başlayana kadar daha çok anne ve babaların kontrolünde olduğu için, çoğu kez hastalıklar onları pek etkilemiyor ya da daha az sıklıkta görülüyor. Okula başlayınca, artan hastalıklar hem çocuklar hem de aileleri için ciddi birer sorun halini alabiliyor. Her ne kadar okul döneminde çocukların hastalanması ve hatta ateşlenmesi onun bağışıklık sisteminin gelişmesi için gerekli olsa da, sık sık rahatsızlanması bir tehlike işareti de olabilir. Üstelik rahatsızlandıklarında eğitimlerindeki aksaklıklar da çocuğu diğer arkadaşlarından geri bırakarak başka sorunlara da yol açabilir. Birçok hastalığın solunum yolu ve yakın temas ile bulaştığı bilinmektedir. Çocuğunuz, okullarda ve kreşlerde, diğer pek çok çocukla yakın temas halinde olacaktır. Okulda bir çocuk bulaşıcı bir hastalık taşıyorsa, diğer çocuklara kolaylıkla bu hastalığı bulaştıracaktır. Çocukları nasıl koruruz? Çocuğunuz bulaşıcı bir hastalık taşıdığında, hastalığın diğer çocuklara bulaşmasını önlemek için çocuğunuzu öncelikle okula göndermeyin. Ayrıca durumu bildirerek diğer çocukların korunması ve tedbir almaları için okul öğretmeni ve idaresine hastalık hakkında bilgi verilmesi de faydalı olacaktır. Eğer çocuğunuzu evde tutmanızın gerekip gerekmediğinden emin değilseniz; bu konuda hekiminden ya da okul hemşiresinden hastalığın bulaşıcı olup olmadığı, öyleyse ne kadar sürdüğü konusunda yardım alın. İşten çıkış saatinizi ayarlamak ya da evde hasta çocuğunuzla ilgilenecek bir bakıcı bulmak gibi programınızı yeniden düzenlemek zorundaysanız, biraz zorlanabilirsiniz. Ama unutmayın ki; çocuğunuzun evde bir gün geçirmesi, çocuğunuz ve onun okul arkadaşlarının sağlığı için en iyisi olacaktır. Çocukları okullarda bekleyen hastalıklar nelerdir? Soğuk algınlığı ve gribal enfeksiyonlar Soğuk algınlıkları çocukluk çağında en yaygın görülen hastalıkların başında gelir. Öyle ki; yetişkinler yılda ortalama kere soğuk algınlığı geçirirken, çocuklar -0 kez soğuk algınlığına yakalanabilirler. Üstelik çocuklarda yetişkinlere göre hem daha ağır, hem de daha uzun sürer. Maalesef aileler soğuk algınlığı ortaya çıktığında öksürük şurupları ve antibiyotikleri bilinçsiz olarak kullanabiliyor. Oysa yapılan birçok çalışmada; bu ilaçların etkili olmadığı ve hatta bazen gereksiz kullanımdan çocuklarımıza zarar bile verdiği görülmüştür. Soğuk algınlığı belirtilerinde (ateş, burun tıkanıklığı ya da akıntısı, halsizlik, baş ağrısı, karın ağrısı ve bulantı) doktora başvurmak gerekir. Eğer virüslere bağlı bir boğaz enfeksiyonu düşünülürse, antibiyotik verilmeden yalnız ateş düşürücülerle hasta takibe alınmalı. Bakteriyel bir enfeksiyon düşünülürse bir hekim tarafından uygun antibiyotik kullanılması gerekir. Klinik bulgularla, enfeksiyonun viral mi yoksa bakteriyel mi olduğunun ayırımı çoğu zaman yapılamaz; bu gibi durumlarda boğaz kültürü alınarak enfeksiyon tespit edilmeli ve bulaşıcılık yönünden de çocuğun durumu tedavisi yapılmalı. Bit enfeksiyonları Maalesef okullardaki bit salgınları her semtte hala bir sorun olarak karşımıza çıkmaya devam ediyor. Bu konuda çocuklarımızı öncelikle bitten korumak için; Okul, spor kulübü gibi yerlerde kafa kafaya temas etmekten kaçınması, Başkasının tarağı, fırçası, şapkası, havlusu, atkısı vs kullanılmaması, Bilmediğiniz yerlerde (komşu ya da arkadaş evinde) yatak, koltuk, halı gibi eşyaların üzerine uzanmaması hakkında mutlaka çocuklarımızı bilgilendirerek uyarmalıyız. Öncelikle malzemeleriniz; Bir cımbız Sıkı dişli bir tarak Büyüten ayna Parlak Işık, Neler yapılmalı?. Öncelikle evde herkesin başını kontrol edin. Bakalım başkalarına da bulaşmış mı?. Bitle mücadelede özel şampuan, krem ya da losyonlar kullanılıyor. Bunlar hem biti, hem de yumurtalarını öldürme kabiliyetine sahiptir. Bunlardan birisini satın alın ve bit olan kişinin bütün saçlarının diplerine uygulayın.. Sık dişli bir tarak (fırça değil) ile saçları iyice tarayın ve bu yolla diplerdeki yumurta ve sirke adı verilen oluşumları diplerden almış olun. Bu işlemi gün ardı ardına yapın. Her seferinde ayna ile dipleri kontrol edin. Taraktan kaçan bir bit ya da yumurta görmüşseniz, cımbız ile toplayın.. Bitlerin yaşam döngüsü nedeniyle, ilk şampuanlamadan (ya da krem veya losyon uygulamasından) 0 gün sonra, tekrar şampuanlama ve tarama işlemi yapmanız, yok etmenin kesinliği açısından iyi olur.. Ancak, işlem yapıldıktan (şampuan, losyon ya da krem uygulandıktan) sonra hatta gün, saçları yıkamayın.. Bu uygulamayı en fazla kez deneyin. Bunlar böcek ilacı olduğu için, tıbbi açıdan daha fazla denenmesi uygun değildir.. Zaten bu yüzden yaş altındaki çocuklara kez bile uygulanması sakıncalıdır. Sakın uygulamayın.. Hamile ya da astım türü solunum yolu hastalıkları olanlar için de uygulamadan önce doktora danışmak gerekir.. Eğer bitler kez işlem yapmanıza rağmen yok olmuyorsa, mutlaka bir doktora başvurun. 0. Bitlerin ömrü, insan vücudunda yerleşmemişse, saattir. Bu nedenle evinizi böcek ilacı ile ilaçlamanız gerekmiyor. Ama yumurtalar nedeniyle, bit bulaşan kişinin başının değdiği çarşaf, koltuk, elbise ve iç çamaşırı dahil her şeyi çok sıcak suda yıkayın ve yine sıcak bir kurutucuda kurutun. Yıkamak mümkün değilse, kuru temizlemeye verilmelidir. Halıları ya da koltukları tamamen elektrik süpürgesi ile süpürün. Okul çağı çocuklarda göz hastalıkları Çocukluk çağında tedavi edilemeyen görme sorunları ileride göz sağlığını bozabildiğinden; çocuk yaşlarda göz şikayetlerine dikkat edilmesi gerekir. Yapılan çalışmalar; görme bozukluklarının, okula başlayacak yirmi çocuktan birini ve okula giden dört çocuktan birini etkilediğini gösteriyor. Görme tembell i ğ i, şaşılık ve renk körlüğü gibi önemli sorunların erken tanısı için düzenli göz muayenelerinin yapılması gerekir. Okul çağında en sık görülen göz hastalığı; görme kusurları, çocuklarda uzak veya yakını iyi görememe (miyop, hipermetrop veya astigmatizma) şeklinde olabiliyor. Çocuğun okula başladığı zaman, sınıf tahtasındaki yazıları okuyamaması ile miyopi durumu erken fark edilebilir. Gizli hipermetrop; çocuğun okuma yazma başarısızlığına sebep oluyor. Astigmatizma ise; baş ve göz ağrısı ile okuma isteksizliği gibi şikayetlere sebep olabiliyor. Bu görme kusuru çok az bile olsa, gözlükle çözümlendiği zaman çocuk okulunda daha başarılı olacaktır. Yara İyileşmesi Vücudumuzda organlar ve/veya dokularda, yaralanmalar, cerrahi müdahaleler ya da çeşitli kronik hastalıklar nedeni ile doku hasarı meydana gelebilir. Bu duruma sebep olan etkenleri yok etmek, zararı kontrol altına almak ve sağ kalan hücreleri çoğalma ve iyileşme için harekete geçirmek amacı ile bir dizi olay başlar. Bu mekanizmanın sağlıklı işleyebilmesi sağ kalım için çok önemlidir. Doku hasarının onarımı rejenerasyon ve iyileşme süreçlerini içerir. Rejenerasyonda kaybedilen dokuların yerine konması için hücre ve dokuların büyümesi gerçekleşir. İyileşme sürecinde ise orijinal yapılar yerine konabilir, ayrıca kollajen birikir ve skar dokusu oluşur. Dokular proliferasyon (çoğalma) kapasitelerine göre üç gruba ayrılırlar: - Sürekli bölünen dokular (labil dokular): Bu dokuları oluşturan hücreler yıkılanları yerine koyarak hayat boyu prolifere olurlar. Örneğin derinin yüzeyindeki epitel hücreleri, hematopoetik sistem hücreleri (kan hücreleri), gastrointestinal kanaldaki epitel hücreleri sürekli kendilerini yenileyebilen hücrelerdir. - Durağan dokular (stabil dokular): Normalde düşük replikasyon düzeyleri vardır ancak uyarana yanıt olarak hızla bölünmeye gidebilir ve orijinal dokuyu yerine koyabilirler. Karaciğer, böbrek ve pankreasın parankim hücreleri, fibroblastlar ve düz kas hücreleri ihtiyaç halinde çoğalabilme kapasitesine sahip hücrelerdendir. - Bölünmeyen (kalıcı) dokular: Hiçbir şekilde çoğalmayan hücrelerden oluşurlar. Bu grupta sinir sistemindeki nöronlar, iskelet ve kalp kası hücreleri bulunur. Sürekli bölünen dokuların çoğalma kapasitesi yüksektir, kendilerini yenilerler ve kök hücreleri zarar görmediği sürece zedelenme sonrası rejenere olabilirler. Durağan dokulardan karaciğer, parsiyel hepatektomi (kısmi karaciğer dokusu çıkarılması) veya akut kimyasal zedelenme sonrası rejenere olma yeteneği kazanır. Fibroblastlar inflamasyona bağ dokusu yanıtını oluşturacak şekilde yaygın çoğalma gösterebilirler. Kalıcı dokulardan kalp kası, kalp krizi nedeni ile zedelendiğinde kas hücreleri çoğa- lamadığından skar oluşumu gözlenir. İyileşme sürecini zedelenen dokunun ortamı ve alanın genişliği, zedeleyici uyarının şiddeti ve süresi ile onarımı engelleyen durumlar, hastalıklar (ör: diyabet) gibi faktörler etkiler. Onarımın temel hedefi dokuyu orijinal haline getirebilmektir. Kırık sonrası kemik onarımı veya derinin yaralanması sonrası yüzey epitelinin rejenerasyonu gibi bazı dokular zedelenme sonrası tamamen yeniden oluşturulabilirler. Ancak yukarda belirtilen rejenerasyon kapasitesi olmayan dokular için bu süreç hemen sadece bağ dokusu depolanması ile sonuçlanır. Derideki zedelenmelere değinecek olursak yaranın büyüklüğü, yerleşimi ve tipi iyileşmeyi etkileyebilir. Yüz gibi damarlanması zengin bölgelerdeki yaralar ayak gibi kan damarlarından fakir bölgelerdeki yaralara göre daha hızlı iyileşir. Küçük zedelenmeler büyük yaralara ya da künt travmalarla oluşan yaralara göre daha hızlı ve daha az skar oluşumu ile iyileşirler.

18 Aralık 00 Numune Gazetesi HABERLER Masa Başında Çalışanlara Uyarılar Özellikle bilgisayar kullanıcıları, hareketsizlik, stres ve yoğun iş temposu gibi nedenlere bağlı olarak boyun ve omuz ağrıları, kas sıkışmaları ve kireçlenme sorunları yaşayabiliyor. Uzun süreli bilgisayar kullanımının etkilerinden korunmak isteyenlere uzmanların önerileri ise şöyle: Uyum Çalışma alanınızı, sizi en çok rahat ettirebilecek hale getirin. İş rutininiz sırasında, hareketlerinizi kısıtlayabilecek, sizi rahatsız eden engelleri ortadan kaldırın. Çalışırken, vücudunuzun pozisyonuna dikkat edin: kötü otuma şekli, klavye ve fare kullanımı sırasında ellerin ve bileklerin uygunsuz yerleştirilmesi ve bilgisayar ve parçalarının yanlış yükseklik veya kurulumda olması, zamanla çeşitli rahatsızlık ların ortaya çıkmasına neden olur. Dönüşüm İşlerinizi bir döngü halinde yapın. Örneğin: saat aralıksız bilgisayar kullanıp, daha sonra saat dosyalama, telefon görüşmeleri ve başka işlemlerle uğraşmaktansa; bilgisayar, dosyalama, bilgisayar, telefon, şeklinde, bilgisayar başında geçireceğiniz zamanı bölümlere ayırmaya çalışın. Egzersiz Kan akışını arttırmak için, çalışmaya başlamadan önce, el, kol ve omuzlarınızdaki kaslarınızı çalıştıracak basit egzersizler yapın. Mola Bilgisayar kullanırken, en fazla yarım saatte bir, birkaç dakikalık aralar verin. Kollarınızı, omuzlarınızı, boynunuzu ve sırtınızı esnetecek hareketleri düzenli olarak yapmayı ihmal etmeyin. Durma Çalışmanız ağrıya neden olmaya başladığında, mutlaka çalışmayı bırakın. Şunu unutmayın: Rahatsızlık geliştikten sonra yaşayacağınız iş kaybı, ağrı veya zorlanma anında vereceğiniz aradan çok daha uzun olacaktır. Ergonomik sağlığımızı, duruş ve oturuşumuzu genel olarak olumsuz yönde etkileyen faktörler şöyle sıralanabilir:. Yanlış Postür: Bükülü bilekler, eğilmiş boyun, dik olmayan bir duruş.. Sürekli Aynı Konumda Kalmak: Aynı hareketi sürekli tekrar etmek, masa veya ekran Kızılay a sadece km uzaklıkta General Zeki Doğan Mahallesi nde OTURMAYA HAZIR VEYA İNŞAATTAN SATILIK LÜX DAİRELER Kalite ve estetiğin birleşimden oluşan yatırıma uygun yaşam alanları... Konutlarımız belirli sayıdadır. Arayın fiyat avantajlarını konuşalım... Satış Ofisi: Süleyman Ayten Cad. No: / B PALALILAR inşaat& otomotiv Tel: (0) 0 İdeal oturuş ve duruş şekli. Monitör yere paralel olmalı. Göz ve monitör arasında 0 derece açı olmalı.. Baş dik, omuzlar rahat olmalı.. Sırt sandalyeye dayalı ve dik pozisyonda olmalı.. Eller yere paralel, baldırlar sandalyeye tam olarak oturmalı.. Ayaklar ile yer arasındaki açı 0 derece olmalı gerekirse ayaklık kullanılmalı. Mamak - ANKARA başında sürekli aynı pozisyonda durmak.. Aşırı Kuvvet Uygulamak: Kasları uzun süre zorlayıcı şekilde kullanmak.. Çok Sıcak ve Çok Soğuk Ortamlar: Sürekli çok sıcak veya çok soğuk ortamlarda bulunmak.. Ağır Yük Kaldırmak: Bele ve dizlere çok yük bindirecek şekilde ağırlık kaldırmak, ters hareketler yapmak. Bilgisayar kullanıcılarını uzun bir zaman sonra bekleyen tehlikelerden bazıları: Disk Kayması Boyun Fıtığı Bel Fıtığı Bilek, diz ve dirsek Kireçlenmesi Omuz ve Boyun Tutulması Sırt şekliniz bozulmasın Sırtınızı dümdüz bir şekilde geri yaslayın. Monitöre doğru bakın. Eğer aşağı veya yukarı bakıyorsanız koltuğunuzun ekran ile aynı düzlemde olmasına özen gösterin. Ekranınız uzaktaysa görüş bozukluğu sorunu yaşayıp yaşamadığınızı kontrol edin. Eğer görüş sorununuz yoksa kendinizi sandalyede böyle oturmaya alıştırmak için belirli bir süre emniyet kemeri benzeri bir Dikkat edilmesi gerekenler! Sürekli bilgisayar karşısında çalışıyorsanız vücut sağlığınızı korumak için egzersiz yapmalı ve yaşam stilinizi düzenlemelisiniz. Uzun süre yerinizde oturmayın ve mümkünse dakikada bir ara verin. Göz sağlığınızı ihmal etmeyin. G ö z - lerinizin daha az yorulması araçla kendinizi koltuğa sabitleyebilirsiniz. Bir süre sonra duruş şekliniz düzelecek ve bu tür bir eğitime ihtiyaç duymayabileceksiniz. Egzersiz olarak ayağa kalkınız ve sağ elinizle sol omzunuzu sol elinizle sağ omzunuzu kavrayınız. Başınızı kolunuzun aksi yönünde çevirebildiğiniz kadar hareket ettiriniz. Boynunuzu beşer kez sağa sola öne ve arkaya doğru hareket ettiriniz. Başlangıçta kendinizi zorlamayınız. Gün geçtikçe ve Boyun kaslarınız güçlendikçe zaten hareket mesafesi artacaktır. Bileğinizi koruyun Klavye kullanırken veya daktilo yazarken de ellerin duruşu yanlış olabilir. Bileklerinizin dirseklerinizden hafifçe aşağıda olduğundan emin olun. Bu durum karpal tünel sendromundan korunmanızı sağlar. Dizlerinizin kalçanızdan hafif yüksekte olmasına dikkat edin. Dizler alçakta olduğunda bedeniniz öne doğru eğilir. Ayaklarınız düz bir zemin üzerinde veya bir çeşit yükseklik üzerinde durabilir. Her yarım saatte bir ayağa kalkın. Bacaklarınızı sıkarak ve gözlerinizi dinlendirin. Bu aynı zamanda bacaklarınızda kan pıhtılaşmasını önler. Bacaklarda kan pıhtılaşması sonucu oluşan varis veya kan pıhtılaşma sorunu tüm gün bilgisayar karşısında oturan orta yaş çalışanlarda oldukça sık görülür. Boynunuzu sıkı tutmaya çalışarak başınızı öne eğin, arkaya yaslayın, sağa ve sola bakın. Ancak kesinlikle başınızı döndürmeyin. Bu hareket boyun eklemlerinize zarar verebilir. Eğer çok fazla klavye kullanıyorsanız bileklerinizi düzenli olarak çevirmeniz karpal tünel sendromu gelişmesini önler. Kambur durmayın Klavye kullanımı bazı insanlarda kamburluğa neden olabilir. Bunu önlemek için kollarınızı sanki birini kucaklayacakmış gibi geniş şekilde açın. Bileklerinizi bu sırada dışarı doğru hareket ettirmeye çalışın. Omuzlarınızı geri itin. Kürek kemiği bölgenizde bir sıkılaşma hissedeceksiniz. Karın kaslarınızın gerildiğini hissederken bir kaç dakika böyle durun. Uzun süre koltuğunuzdan oturduğunu zaman bu hareketi yapabilirsiniz. Otururken, kollarınızı, boynunuzu ve tüm bedeninizi sıkın. Bu dik durmanıza yardımı olacak. Ufak ama etkili malzemeler İşlerinizin daha az olduğu zamanlarda vücudunuzun formunu koruyucu aktiviteler yapabilirsiniz. Hatta işvereniniz ile konuşarak ofis içi egzersiz araçları alınmasını talep edebilir veya el egzersizi yapmanızı sağlayacak el mandalı edinebilirsiniz. Ekranda bir şey okurken elinizle mandal egzersizleri yapabilirsiniz. Bu kolunuzun dirsekle bilek arasında kalan kısmını çalıştırmanız için mükemmeldir. Daha basit bir araç kalın lastik kullanabilirsiniz. Kollarınızı germenizi sağlayacak sağlam bir lastik, kol kaslarınızı güçlendirir. Derin bir nefes alın Kendi kendinize yapabileceğiniz egzersizler bunlarla sınırlı değil. Derin bir kaç nefes alın... Bir balon gibi bir kaç dakika nefesinizi tutarak sabit kalmaya çalışın. Otururken sırtınız dimdik ve vücudunuz sıkı olsun. Top şeklinde kalmak oldukça etkilidir. TV izlerken veya telefonda konuşurken oturma, zıplama ya da basit hareketler yapabilirsiniz. Otururken ayağınızla top sektiriyormuş gibi hareketler yapabilirsiniz. Bunu rahatça yapabilinceye kadar tekrar edin. Bittikten 0 dakika sonra bir saat süresince yeniden yapın. için LCD ekranları tercih edebilirsiniz. Uzmanlar, kuralını tavsiye ediyor. Ekrana 0 dakika bakın, sonra 0 dakikanızı 0 adım ötedeki farklı bir işe ayırın. Sürekli oturmayın. Yerinizde sürekli oturmanızı önleyecek şeyler yapın. Etrafınızda içecek birşey mutlaka vardır. Eğer yalnızsanız, bir süreliğine egzersiz için bilgisayarınızı kapayın. Eğer cep telefonunuz çalarsa ayağa kalkın, sıkı durun, bacaklarınızı açın ve hareket ederek konuşun. Tüm kaslarınızı çalıştırabileceğiniz kombine egzersizler yapın. Ellerinizi diğer elinizle sıkın, avuç içlerini birleştirerek birbirine doğru itmeye, kenetleyerek ayırmaya çalışın. İş stresinizi azaltmak için müzik dinleyin.

19 Numune Gazetesi SUDOKU BULMACA Aralık 00 Sudoku uzakdoğudan dünyaya yayılmış bir zeka oyunudur. Bulmacadaki her satır, her sütun ve x lük her kutuya, den a kadar rakamlar yerleştirilecektir. Her satır, her sütun ve x lük kutu bölümlerinde den a kadar sayılar sadece defa kullanılabilir. ZOR ORTA KOLAY Numune Gazetesi Ekim - Kasım - Aralık 00 Yıl: Sayı: Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Adına Yayın Kurulu Başkanı Doç. Dr. Nurullah ZENGİN (Başhekim) Genel Yayın Yönetmeni Doç. Dr. Hürrem BODUR (Başhekim Yrd.) Haber Koordinatörü Uzm. Ecz. Aslıhan BEYAN Yayın Kurulu. Doç. Dr. Hürrem Bodur. Uzm. Ecz. Aslıhan Beyan. Doç. Dr. Celil Göçer. Dr. Abdulkadir Özbek. Elvan Salman (Baş Hemş.) Bilimsel Danışma Kurulu. ABAYLI Ekrem. AK Fikri. ALLI Nuran. ALTIPARMAK Emin. ATAN Ali. AVŞAR Fatih. AYDOĞDU Sinan. BALABAN Neriman. BELEN Ahmet Deniz 0. BİÇİMOĞLU Ali. BODUR (ÇOLAKOĞLU) Hatice. CENGİZ Ömer. COŞKUN Faruk. ÇETİNKAYA Mesut. DEDE Doğan. DERE Hacı Hüseyin. DİKMEN Bayazit. DİLBAZ Nesrin. DOKUZOĞUZ (KUT) Başak 0. ERDOĞAN Bülent. ERYILMAZ Adil. ESKİOĞLU Erdal. GÖĞÜŞ Nermin. GÖKA Erol. GÜÇTEKİN Ali. GÜL Ülker. GÜLER Serdar. GÜVENER Engin. HASIRİPİ Hikmet 0. HENGİRMEN Süleyman. KAMA Nuri Aydın. KARAASLAN Yaşar. KARADEMİR Mehmet Alp. KOCA Yüksel. KOÇ Mahmut. KOPARAL Salih Suha. KULAÇOĞLU Sezer. KURAL Gülcan. MEMİŞ Ali 0. ODABAŞ Ali Rıza. ÖZBAKIR Şenay. ÖZDEM Cafer. ÖZET Gülsüm Gülistan. ÖZKARA Adem. ÖZMEN Mehmet Mahir. PEKSOY İrfan. SAKINCI Ünal. SARAÇOĞLU Ömer Ferit. SEÇKİN (ERARSLAN) Selda 0. TABAK Abdullah Yalçın. TÜMÖZ Mehmet Ali. TÜMÖZ Mübeccel. UÇANER Ahmet. ULUSOY Feridun Vasfi. ÜNAL Adnan. YILDIRIMKAYA Mustafa Metin. YÜKSEL Enis Aysun Yayıncılık Matbaacılık Reklam İnşaat Turizm San. Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Aysun PALALI Genel Yayın Koordinatörü Cumali KÖKTAŞ Haber Merkezi Taşkın Palalı Hukuk Danışmanı Av. Çiğdem Altınışık Mizanpaj AVEC Reklam Organizasyon Yayın Türü Yaygın Süreli Yayın Yönetim Adresi: Mahatma Gandi Caddesi No: 0/ G.O.P. / Çankaya ANKARA Tel: 0 00 Fax: 0 haber@numunegazetesi.com Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi : Tel: (0) Numune Gazetesi Basın Meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir. Ücretsizdir, para ile satılmaz. Numune Gazetesi nin tüm içeriği, Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi tarafından hazırlanmakta olan bir sağlık gazetesidir. Yayınlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına, reklamların sorumluluğu ise reklam verene aittir. Numune Gazetesinde yayınlanan makale ve haberler kaynak belirtilmek suretiyle alıntı yapılabilir. Baskı: MRK Baskı ve Tanıtım Hizmetleri Uzayçağı Caddesi. Sokak No: Ostim- Ankara Tel:0 (..00)

20 Bilgiyle, Güvenle, Sağlıkla... YIL: SAYI: Aralık 00 SAĞLIK ALANINDA ÖNEMLİ TELEFONLAR Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Hızır Acil Servis Sağlık Bakanlığı iletişim Merkezi (SABİM) TC Sağlık Bakanlığı 0 00 Ankara İl Sağlık Müdürlüğü (Rüzgarlı) 0 Kızılay Kan Merkezi 00 Hıfzısıhha Ulusal Zehir Merkezi (Ücretsiz ) Alo Yangın 0 Beslenme alışkanlıklarımızı bozan Fast Food Türk toplumunun geleneksel beslenme alışkanlıklarında değişimler yaşanmakta, fastfood başka bir deyişle "ayak üstü beslenme" alışkanlığı giderek artmaktadır. Simit, tost, döner, lahmacun, pide, hamburger çeşitleri, soğuk sandviçler, pizza, kızarmış patates ve parça tavuk, balıkekmek gibi fast-food ürünleri ile beraber tüketilen gazlı içecekler, çay ve kahvenin özellikle çocuk ve gençler tarafından sık tercih edilmesi yetersiz ve dengesiz beslenme ile birlikte çeşitli sağlık sorunlarına yol açmaktadır. Fast-food sistemi ile tüketilen besinlerin enerji ve bazı besin öğeleri yönünden dengeli olmaması uzun dönemde bazı sağlık problemlerine neden olabilmektedir. Bu sağlık problemlerinin başında şişmanlık gelmektedir. Fast-food ürünlerindeki en önemli sorun yüksek enerji içermeleridir. Fast-food'larda orta düzeyde yenen bir öğünün enerji içeriği, 00 kaloriden başlayıp 00 kaloriye kadar yükselebilmekte ve enerjinin çoğu yağ ve şeker kaynaklı olmaktadır. Bu da kilo alımına yol açabilmektedir. Fast-food ürünlerindeki yağın çoğu hayvansal kaynaklıdır. Bu ürünlerin sodyum, kolesterol ve özellikle doymuş yağ miktarı, diğer besin öğeleri yoğunluğuna göre daha fazladır. Bu durum başta koroner kalp hastalıkları ve kanser olmak üzere, birçok kronik hastalık için risk faktörüdür. Fast-food olarak tüketilen besinler, A ve C vitamini ile kalsiyum yönünden yetersiz olup posa içeriği de düşüktür. Bu vitaminlerin düşük düzeyde alınımı, bağışıklık sistemi yetersizliğine, kalp-damar hastalıkları ve katarakt riskinin artmasına yol açmaktadır. Özellikle büyüme çağında kalsiyumun yetersiz alımı, büyümeyi olumsuz etkilemekte ve kadınlarda menopoz sonrası osteoporoz riskini de artırmaktadır. Beslenmede posa içeriğinin yetersizliği ise bağırsak kanseri riskini artıran faktörlerdendir. Fast-food menüleri yüksek miktarda sodyum içermektedir. Bu durum yüksek kan basıncının oluşmasına neden olmakta ve mide kanseri riskini artırmaktadır. Ayaküstü beslenmede gazlı içecekler, çay ve kahve sıklıkla tüketilmektedir. Bu tür içecekler fazla miktarda tüketildiğinde vücutta demir emilimi azalmakta ve demir eksikliğine yol açmaktadır. Fast-food ürünlere renklendirici, tatlandırıcı ve aroma artırıcı katkı maddeleri eklenebilmekte, bu ürünlerin uygun kullanılmamaları ve sık tüketimleri uzun dönemde kanser riskini artırmaktadır. Tüketilen besinler kadar bu besinlere uygulanan hazırlama ve pişirme yöntemleri de büyük önem taşımaktadır. Izgara yaparken yüzey kısımlarına gelen ateş çok yüksek olmamalı, pişirilirken et ile ateş arasında 0- cm lik mesafe olmalıdır. Derin yağda kızartma yöntemi fast-food menülerinin yağ içeriğini artırmaktadır. Kızartma amaçlı kullanılan yağlar 0- saat kullanılmaları nedeniyle kimyasal ve fiziksel değişikliklere uğramakta ve çabuk bozulmaktadır. Yağda kızartılmış yiyeceklerin sık ve sürekli tüketimi, kalp-damar ve sindirim sistemi hastalıkları ile kanser riskini önemli ölçüde artırmaktadır. Fast- food ürünler tüketilirken nelere dikkat edilmeli? Fast-food ürünlerinin seçiminde sağlıklı beslenme ilkeleri dikkate alınmalıdır. Fırında veya ızgarada pişmiş besinler, et, tavuk ve balık içeren sandviçler ve düşük yağlı besinler tercih edilmelidir. Asitli, şekerli ve gazlı içecekler yerine vitaminlerden zengin taze sıkılmış meyve suları, az yağlı salatalar ve kalsiyum içeren süt, ayran veya sütlü tatlılar tüketilmelidir. Uygun koşullarda hazırlanan ve geleneksel hızlı yemek sistemimizde yer alan; gözleme, etli ve peynirli pide çeşitleri, köfte ekmek, su böreği, aşure gibi yiyeceklerin, "hamburger ve patates kızartmasından daha iyi seçenekler olacağı u- nutulmamalıdır". personelin sağlık muayeneleri ve portör tetkikleri düzenli olarak yapılmalıdır. Fast-food işletmeleri, müşterilerine yönelik sağlık açısından yararlı düşük yağlı besinler hazırlamalı, hayvansal yağ yerine bitkisel yağ kullanımını artırmalı, yağı azaltılmış salata sosları kullanılmalı, taze ve uygun koşullarda hazırlanmış meyve ve meyve salataları ile tam buğday unundan yapılmış çörek ve pizza hamurları tüketicilere sunulmalıdır. Fast-food işletmeleri her şeyden önce yiyecekleri hazırladıkları, sakladıkları ve servis yaptıkları mekanların temizlik ve hijyenine çok dikkat etmelidir. İşletmelerde görevli

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ Büyüme ve gelişmeyi sağlar. Özellikle çocuk ve adölesanlarda protein, kalsiyum ve fosfor alımı nedeniyle; kemiklerin ve dişlerin gelişiminde Önemlidir.

Detaylı

BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ

BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ BESİN GRUPLARININ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ SÜT VE SÜT ÜRÜNLERİ YETERLİ VE DENGELİ BESLENMEDEKİ ÖNEMİ Büyüme ve gelişmeyi sağlar. Özellikle çocuk ve adölesanlarda protein,

Detaylı

GEBELİKTE YETERLİ ve DENGELİ BESLENME

GEBELİKTE YETERLİ ve DENGELİ BESLENME GEBELİKTE YETERLİ ve DENGELİ BESLENME NEDEN ÖNEMLİDİR? Hayat sağlıkla güzeldir BESLENME ve DİYET POLİKLİNİĞİ Gebelik öncesi ideal ağırlığında olan yetişkin kadınların ortalama 9-14 kg arasında (ayda 1-1,5kg)

Detaylı

GEBELİK DÖNEMİNDE BESLENME. Dr. Hülya YARDIMCI A.Ü. Beslenme ve Diyetetik Bölümü

GEBELİK DÖNEMİNDE BESLENME. Dr. Hülya YARDIMCI A.Ü. Beslenme ve Diyetetik Bölümü GEBELİK DÖNEMİNDE BESLENME Dr. Hülya YARDIMCI A.Ü. Beslenme ve Diyetetik Bölümü GEBELİKTE BESLENMENİN ÖNEMİ Gebelik kadınlar için doğal fizyolojik bir olaydır. Annenin yeterli ve dengeli beslenmesi bebeğin

Detaylı

gereksinimi kadar sağlamasıdır.

gereksinimi kadar sağlamasıdır. Yeterli beslenme, vücudun yaşamı ve çalışmasını sürdürebilesi için gerekli olan enerjinin sağlanması anlamına gelir. Dengeli beslenme ise, alınan enerjinin yanında bütün besin öğelerini gereksinimi kadar

Detaylı

Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır.

Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır. ŞİŞMANLIK (OBEZİTE) Şişmanlık (obezite); sağlığı bozacak düzeyde vücutta yağ miktarının artmasıdır. Yağ dokusunun oranı; Yetişkin erkeklerde % 12 15, Yetişkin kadınlarda %20 27 arasındadır. Bu oranların

Detaylı

Pazardan Sofraya:Pazarlama ve Tüketim Beslenmede Balığın Yeri ve Önemi

Pazardan Sofraya:Pazarlama ve Tüketim Beslenmede Balığın Yeri ve Önemi Pazardan Sofraya:Pazarlama ve Tüketim Beslenmede Balığın Yeri ve Önemi Prof. Dr. Yasemen YANAR Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Avlama ve İşleme Teknolojisi Bölüm Başkanı Tarih boyunca medeniyetler

Detaylı

SAĞLIKLI BESLENME. AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Sağlıklı Yaşam Merkezi Dyt. Melda KANGALGİL

SAĞLIKLI BESLENME. AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Sağlıklı Yaşam Merkezi Dyt. Melda KANGALGİL SAĞLIKLI BESLENME AVRASYA ÜNİVERSİTESİ Sağlıklı Yaşam Merkezi Dyt. Melda KANGALGİL 1 İNSANLAR NEDEN YEMEK YER 2 3 Sağlığın temeli yeterli ve dengeli (sağlıklı) beslenmedir. İnsan vücudunu bir arabaya benzetebiliriz;

Detaylı

Emzirme dönemindeki beslenmeniz en az hamilelikte beslenmenize dikkat etmeniz kadar önemlidir.

Emzirme dönemindeki beslenmeniz en az hamilelikte beslenmenize dikkat etmeniz kadar önemlidir. Emzirme dönemindeki beslenmeniz en az hamilelikte beslenmenize dikkat etmeniz kadar önemlidir. Bir anne adayı anne olduğunu öğrendiği andan itibaren yavrusu ve kendisi için en iyi şekilde yaşamaya çalışır

Detaylı

SAĞLIKLI BESLENME BİRECİK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ZEYNEP ŞAHAN KARADERE

SAĞLIKLI BESLENME BİRECİK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ZEYNEP ŞAHAN KARADERE SAĞLIKLI BESLENME BİRECİK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ ZEYNEP ŞAHAN KARADERE Sağlıklı büyümek ve gelişmek için yeterli ve dengeli beslenmeliyiz. BESLENME İnsanın yaşına, cinsiyetine, çalışma ve özel

Detaylı

HASTALIKLARA ÖZEL BESLENME

HASTALIKLARA ÖZEL BESLENME HASTALIKLARA ÖZEL BESLENME Beslenme Yetersizliğine Bağlı Sorunlar 1 PROTEİN ENERJİ YETERSİZLİĞİ Büyüme ve gelişme için gerekli olan enerji, protein, karbonhidrat, vitamin ve minerallerin yeterince alınmamasına

Detaylı

KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ

KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ MENOPOZ DÖNEMİ BU EĞİTİMDE NELER PAYLAŞACAĞIZ? Menopoz nedir?

Detaylı

EMZİREN ANNELERİN BESLENMESİ. Kendiniz ve bebeğiniz için sağlıklı olan gıdaları seçin

EMZİREN ANNELERİN BESLENMESİ. Kendiniz ve bebeğiniz için sağlıklı olan gıdaları seçin EMZİREN ANNELERİN BESLENMESİ Kendiniz ve bebeğiniz için sağlıklı olan gıdaları seçin Bu yayın, FSA nın (Food Standards Agency) izniyle tercüme edilmiştir. Bu kitapçık, bir GAV yayınıdır. GAV Yayın No:

Detaylı

Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU

Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU 173 Prof. Dr. Sedat BOYACIOĞLU Hiçbir canlının beslenmeden yaşamını sürdürmesi mümkün değildir. Bu, her yaşta olmak üzere, insanlar için de geçerlidir. Özellikle bebekler ve

Detaylı

DENGELİ BESLENME NEDİR?

DENGELİ BESLENME NEDİR? DENGELİ BESLENME NEDİR? Vücudun büyümesi, yenilenmesi ve çalışması için gereken dört temel besin grubu olan; süt ve ürünleri, et ve benzeri, sebze ve meyveler, ekmek ve tahıllar dan hergün sizin için gerekli

Detaylı

Yeterli ve Dengeli Beslen!

Yeterli ve Dengeli Beslen! Yeterli ve Dengeli Beslen! Hareketli Ol, Egzersiz Yap! Kişisel Bakımına ve Günlük Hijyenine Özen Göster! Uyku Düzenine Dikkat Et! Stresten Uzak Dur! Yeterli ve dengeli beslenme «4 Yapraklı Yonca» içerisindeki

Detaylı

Sağlıklı besleniyoruz Sağlıkla büyüyoruz. Diyetisyen Serap Orak Tufan

Sağlıklı besleniyoruz Sağlıkla büyüyoruz. Diyetisyen Serap Orak Tufan Sağlıklı besleniyoruz Sağlıkla büyüyoruz Diyetisyen Serap Orak Tufan İstanbul 2015 NEDEN OKULA GİDERİZ? PEKİ NEDEN YEMEK YERİZ? Hastalanmamak için Daha Güçlü olmak için Daha çabuk büyümek için Karnımızı

Detaylı

Diyabet ve Ayaklarımız Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Eğitim Hemşiresi Serpil Esmen

Diyabet ve Ayaklarımız Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Eğitim Hemşiresi Serpil Esmen Diyabet ve Ayaklarımız Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Eğitim Hemşiresi Serpil Esmen Diyabet Hastalığı Ayaklara Zarar Verir mi? Şeker Hastalığı sonucu sinirlerin harabiyetine bağlı olarak ayaklarda

Detaylı

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

Hipertansiyon. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015 Hipertansiyon HT Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015 Bu sunum Arş. Gör. Dr. Neslihan Yukarıkır ve Arş. Gör. Dr. Dilber Deryol Nacar

Detaylı

Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU

Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU Yazar Ad 61 Prof. Dr. Lale TOKGÖZOĞLU Ülkemizde kalp damar hastalıkları erişkinlerde en önemli ölüm ve hastalık nedeni olup kanser veya trafik kazalarına bağlı ölümlerden daha sık görülmektedir. Halkımızda

Detaylı

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu

Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yakın Doğu Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okulu Yaşlı Bakım-Ebelik 2. Ders YB 205 Beslenme İkeleri 2015 Uzm. Dyt. Emine Ömerağa emine.omeraga@neu.edu.tr BESLENME Dünya Sağlık Örgütü (WHO-DSÖ)

Detaylı

FATİH ANADOLU LİSESİ BESLENME DOSTU OKUL PROGRAMINA HOŞ GELDİNİZ

FATİH ANADOLU LİSESİ BESLENME DOSTU OKUL PROGRAMINA HOŞ GELDİNİZ FATİH ANADOLU LİSESİ BESLENME DOSTU OKUL PROGRAMINA HOŞ GELDİNİZ TUZA DİKKAT HAFTASI 21-27 MART TUZ GİDİYOR FELÇ VE KALP KRİZİ AZALIYOR Dünya Sağlık Örgütü'nün verilerine göre günde 5 gramdan daha fazla

Detaylı

OKUL ÇAĞINDA BESLENME

OKUL ÇAĞINDA BESLENME OKUL ÇAĞINDA BESLENME Doç. Dr. Yeşim ÖZTÜRK Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Gastroenteroloji, Beslenme ve Metabolizma Ünitesi Nisan 2008-İZMİR ADÖLESAN DÖNEM 1. Biyolojik değişim BÜYÜME

Detaylı

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT İLKÖĞRETİM OKULU Sağlık Bülteni-1. YETERLİ ve DENGELİ BESLENME. PSİKOLOJİK DANIŞMA ve REHBERLİK BÖLÜMÜ

ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT İLKÖĞRETİM OKULU Sağlık Bülteni-1. YETERLİ ve DENGELİ BESLENME. PSİKOLOJİK DANIŞMA ve REHBERLİK BÖLÜMÜ ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT İLKÖĞRETİM OKULU Sağlık Bülteni-1 YETERLİ ve DENGELİ BESLENME PSİKOLOJİK DANIŞMA ve REHBERLİK BÖLÜMÜ OKUL ÇAĞINDA BESLENME Okul çağı dönemi, büyüme ve gelişmenin hızlı olduğu, besin

Detaylı

SAĞLIKLI BESLENME. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015

SAĞLIKLI BESLENME. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı. Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015 SAĞLIKLI BESLENME Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Toplum İçin Bilgilendirme Sunumları 2015 Bu sunum Arş. Gör. Dr. Zehra Gökkaya Kılıç, Arş. Gör. Dr. Müsenna Arslanyılmaz

Detaylı

ÇOCUKLARDA BESLENME. Dr.Belkıs Kütük Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Liv Hospital Ankara

ÇOCUKLARDA BESLENME. Dr.Belkıs Kütük Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Liv Hospital Ankara ÇOCUKLARDA BESLENME Dr.Belkıs Kütük Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Liv Hospital Ankara **Bir ülkenin sosyal ve ekonomik yönden, beklenen uygarlık seviyesine ulaşabilmesi, ancak bedensel ve zihinsel

Detaylı

Omega 3 nedir? Balık ve balık yağları, özellikle Omega-3 yağ asitleri EPA ve DHA açısından zengin besin kaynaklarıdır.

Omega 3 nedir? Balık ve balık yağları, özellikle Omega-3 yağ asitleri EPA ve DHA açısından zengin besin kaynaklarıdır. Alfalino Omega 3 nedir? Omega 3 yağ asitleri vücut için gerekli olan ama vücudun üretemediği yağ asitleridir. Besinlerle alınamadığı durumlarda gıda takviyeleri ile alınmaları gerekmektedir. Temel Omega-3

Detaylı

Vitaminlerin yararları nedendir?

Vitaminlerin yararları nedendir? Vitaminlerin yararları nedendir? Vitamin ve mineraller vücudun normal fonksiyonlarının yerine getirilmesinde, büyüme ve gelişiminde çok önemlidir. Az miktarlarda yeterlidirler. Gebelikte anne yanında bebeğin

Detaylı

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri

Kansız kişilerde görülebilecek belirtileri Kansızlık (anemi) kandaki hemoglobin miktarının yaş ve cinsiyete göre kabul edilen değerlerin altında olmasıdır. Bu değerler erişkin erkeklerde 13.5 g/dl, kadınlarda 12 g/dl nin altı kabul edilir. Kansızlığın

Detaylı

1- Süt ve Sütten Yapılan Besinler

1- Süt ve Sütten Yapılan Besinler Besin Grupları Doğada çok çeşitli besinler bulunmakta ve her besinin besin öğesi bileşimi farklılık göstermektedir. Besin öğelerini tek bir besinle vücudumuza almamız imkansızdır. Besin öğelerinin dengeli

Detaylı

4.Sınıf Fen Bilimleri

4.Sınıf Fen Bilimleri Fen Bilimleri Adı: Soyadı: Numara: Besinler ve İçerikleri Canlıların yaşamlarını sürdürebilmek için yedikleri ve içtikleri maddelere besin denir.canlılar büyüyüp gelişmek, üremek ( çoğalmak ) ve solunum

Detaylı

ÇOCUKLARIN BÜYÜME VE GELİŞMESİNDE YETERLİ VE DENGELİ BESLENME

ÇOCUKLARIN BÜYÜME VE GELİŞMESİNDE YETERLİ VE DENGELİ BESLENME ÇOCUKLARIN BÜYÜME VE GELİŞMESİNDE YETERLİ VE DENGELİ BESLENME Okul Çağı Dönemde (6-12 yaş) Çocuklarda Yeterli ve Dengeli Beslenme OKUL DÖNEMİNDE BESLENME ALIŞKANLIKLARI Öğün atlama görülebilir. Özellikle

Detaylı

ÇOCUKLARIN BÜYÜME VE GELİŞMESİNDE YETERLİ VE DENGELİ BESLENME

ÇOCUKLARIN BÜYÜME VE GELİŞMESİNDE YETERLİ VE DENGELİ BESLENME ÇOCUKLARIN BÜYÜME VE GELİŞMESİNDE YETERLİ VE DENGELİ BESLENME Okul Çağı Dönemde (6-12 yaş) Çocuklarda Yeterli ve Dengeli Beslenme OKUL DÖNEMİNDE BESLENME ALIŞKANLIKLARI Öğün atlama görülebilir. Özellikle

Detaylı

Dengeli Beslenme. Efe Kaan Fidancı

Dengeli Beslenme. Efe Kaan Fidancı Dengeli Beslenme Yaşamımız boyunca sürekli büyürüz. Bebeklikten itibaren sağlıklı bir şekilde büyümek ve gelişmek için düzenli, dengeli ve yeterli beslenmemiz gerekir. Beslenmek yani yemek yemek günlük

Detaylı

TC SAĞLIK BAKANLIĞI ANTALYA KAMU HASTANELERİ BİRLİĞİ ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ

TC SAĞLIK BAKANLIĞI ANTALYA KAMU HASTANELERİ BİRLİĞİ ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ TC SAĞLIK BAKANLIĞI ANTALYA KAMU HASTANELERİ BİRLİĞİ ANTALYA EĞİTİM VE ARAŞTIRMA HASTANESİ Aşırı sıcaklar çeşitli sağlık problemlerini de beraberinde getirmektedir.sıcaklık ve nem artışına bağlı olarak

Detaylı

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK

BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK BESLENME İLKELERİ BESLEME, BESİN ÖĞESİ VE SAĞLIK Beslenme İle İlgili Temel Kavramlar Beslenme: İnsanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması, Yaşam kalitesini artırması için

Detaylı

BESİNLER. Süt, yumurta, peynir, et, tavuk, balık gibi hayvansal kaynaklı besinler

BESİNLER. Süt, yumurta, peynir, et, tavuk, balık gibi hayvansal kaynaklı besinler BESİNLER Yaşam için gerekli besin öğelerini sağlayan bitkisel ve hayvansal gıdalar BESİN olarak tanımlanır. Besinler, elde edildikleri kaynaklara göre iki gruba ayrılır: Süt, yumurta, peynir, et, tavuk,

Detaylı

EKMEKSİZ DİYET OLUR MU? ŞİŞMANLIĞIN TEK SUÇLUSU EKMEK Mİ? Dilara Koçak Beslenme ve Diyet Uzmanı 8 Mart 2013 www.dilarakocak.com.tr

EKMEKSİZ DİYET OLUR MU? ŞİŞMANLIĞIN TEK SUÇLUSU EKMEK Mİ? Dilara Koçak Beslenme ve Diyet Uzmanı 8 Mart 2013 www.dilarakocak.com.tr EKMEKSİZ DİYET OLUR MU? ŞİŞMANLIĞIN TEK SUÇLUSU EKMEK Mİ? Dilara Koçak Beslenme ve Diyet Uzmanı 8 Mart 2013 www.dilarakocak.com.tr Ağacın kökü toprak İnsanın kökü EKMEK tir. 2 BİR AYDA 7-12 KG. VERMEK

Detaylı

GÜNLÜK OLARAK NEDEN YETERLİ MİKTARDA KALSİYUM ALMALIYIZ?

GÜNLÜK OLARAK NEDEN YETERLİ MİKTARDA KALSİYUM ALMALIYIZ? GÜNLÜK OLARAK NEDEN YETERLİ MİKTARDA KALSİYUM ALMALIYIZ? Kalsiyum bir çok kişinin bildiği gibi kemik ve dişlerin yapı, oluşum ve sürdürülmesinde temel bir gereksinimdir. Kemik erimesini azaltmada yardımcı

Detaylı

SAĞLIKLI BESLENME VE MENÜ PLANLAMA BİLKENT ÜNİVERSİTESİ KAFETERYALAR İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ

SAĞLIKLI BESLENME VE MENÜ PLANLAMA BİLKENT ÜNİVERSİTESİ KAFETERYALAR İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ SAĞLIKLI BESLENME VE MENÜ PLANLAMA BİLKENT ÜNİVERSİTESİ KAFETERYALAR İŞLETMESİ MÜDÜRLÜĞÜ SAĞLIK; Fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. BESLENME; Büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken

Detaylı

TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI

TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI TÜRKİYE DE EN FAZLA GÖRÜLEN BESLENME HATALARI Türkiye beslenme durumu yönünden hem gelişmekte olan, hem de gelişmiş ülkelerin sorunlarını birlikte içeren bir görünüme sahiptir. Ülkemizde halkın beslenme

Detaylı

Fiziksel Aktivite ve Sağlık. Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı

Fiziksel Aktivite ve Sağlık. Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı Fiziksel Aktivite ve Sağlık Prof. Dr. Bülent Ülkar Spor Hekimliği Anabilim Dalı 1 Fiziksel İnaktivite Nedir? Haftanın en az 5 günü 30 dakika ve üzerinde orta şiddetli veya haftanın en az 3 günü 20 dakika

Detaylı

Obezite Nedir? Harun AKTAŞ - Trabzon

Obezite Nedir? Harun AKTAŞ - Trabzon Obezite Nedir? Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması

Detaylı

KALP DAMAR HASTALIKLARI VE BESLENME

KALP DAMAR HASTALIKLARI VE BESLENME KALP DAMAR HASTALIKLARI VE BESLENME Kalp hastalıkları deyince; kalp ve kan damarlarına ilişkin hastalıklar aklımıza gelmektedir. Damar sertliği; Atardamar duvarının kalınlaşmasıdır. Yavaş seyreden ilerleyici

Detaylı

Diyabetik Ayak Bakımı. Diyabet

Diyabetik Ayak Bakımı. Diyabet Diyabetik Ayak Bakımı Diyabet BR.HLİ.043 DİYABETTE AYAK BAKIMI Diyabet hastalarında, kan şekerinin kontrol altına alınmaması sonucunda sinirlerin hasarı (nöropati) ve dolaşım bozuklukları (damar hastalıkları)

Detaylı

Kemoterapi Hastalarında Tedavi Uyumunun Arttırılmasında Eczacı Danışmanlığı

Kemoterapi Hastalarında Tedavi Uyumunun Arttırılmasında Eczacı Danışmanlığı Kemoterapi Hastalarında Tedavi Uyumunun Arttırılmasında Eczacı Danışmanlığı 3. Ulusal Hastane ve Kurum Eczacıları Kongresi 23-27 Mart 2016, Muğla Uz. Ecz. Metin Deniz KARAKOÇ Denizli Devlet Hastanesi Hasta

Detaylı

SAĞLIKLI BESLENME TABAĞI

SAĞLIKLI BESLENME TABAĞI SAĞLIKLI BESLENME TABAĞI YETERLİ VE DENGELİ BESLENME Beslenme; insanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin vücuda alınıp kullanılabilmesidir.

Detaylı

Sağlıklı ve lezzetli balık tarifleri ile birlikte BALIĞIN FAYDASINI ARTIRACAK 6 ÖNEMLİ ÖNERİ

Sağlıklı ve lezzetli balık tarifleri ile birlikte BALIĞIN FAYDASINI ARTIRACAK 6 ÖNEMLİ ÖNERİ Sağlıklı ve lezzetli balık tarifleri ile birlikte BALIĞIN FAYDASINI ARTIRACAK 6 ÖNEMLİ ÖNERİ Uskumrudan lüfere, palamuttan hamsiye Balık tezgahlarında çeşit çeşit balıklar, iştah açan görüntüleriyle hem

Detaylı

Kilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar

Kilo verme niyetiyle diyet tedavisinin uygulanamayacağı durumlar nelerdir? -Hamilelik. -Emziklik. -Zeka geriliği. -Ağır psikolojik bozukluklar Diyet denilince aklımıza aç kalmak gelir. Bu nedenle biz buna ''sağlıklı beslenme programı'' diyoruz. Aç kalmadan ve bütün besin öğelerinden dengeli biçimde alarak zayıflamayı ve bu kiloda kalmayı amaçlıyoruz.

Detaylı

neden az yağlı az kolesterollü diyet?

neden az yağlı az kolesterollü diyet? neden az yağlı az kolesterollü diyet? DYT-YRD07 Rev / 2 Yürürlük Tarihi / 30.12.2005 Rev Tarihi / 17.18.2012 neden az yağlı az kolesterollü diyet? Kolesterol insan vücudunda doğal olarak bulunan yağa benzer

Detaylı

Sağlıklı bir hamilelik için izlenmesi gereken 10 adım

Sağlıklı bir hamilelik için izlenmesi gereken 10 adım http:www.babycentre.co.uk/midwives 10 steps to a healthy pregnancy (Turkish) Sağlıklı bir hamilelik için izlenmesi gereken 10 adım 1. Hamilelik sürecini erkenden planlayın ve organize edin! 2. Sağlıklı

Detaylı

Bebeğinizin Beslenme Sağlığı ve Zeytin Yağı

Bebeğinizin Beslenme Sağlığı ve Zeytin Yağı Bebeğinizin Beslenme Sağlığı ve Zeytin Yağı Bebek beslenmesinde 0-3 yaş arası kritik bir dönemdir. Bu dönemde annelerin her konuda olduğu gibi beslenme konusunda bebekleri için mümkün olan en 1 / 7 iyi

Detaylı

TROMBOSİTOPENİ KONTROLÜ

TROMBOSİTOPENİ KONTROLÜ TROMBOSİTOPENİ KONTROLÜ GÜLDER GÜMÜŞKAYA HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ ONKOLOJİ HASTANESİ TROMBOSİT NEDİR? 1 Kemik iliğinde yapılan kan hücrelerinden biridir. Pıhtılaşma hücreleri olarak bilinir. 1mm 3 kanda

Detaylı

İŞÇİLERDE, SPORCULARDA VE YAŞLILARDA BESLENME

İŞÇİLERDE, SPORCULARDA VE YAŞLILARDA BESLENME İŞÇİLERDE, SPORCULARDA VE YAŞLILARDA BESLENME Besinlerle alınan enerjinin başlıca kaynağı olan besin öğeleri proteinler, karbonhidratlar ve yağlardır. Enerji gereksinimi ne olursa olsun, günlük alınan

Detaylı

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR?

YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR? YETERLİ VE DENGELİ BESLENME NEDİR? Vücudun, büyümesi yenilenmesi çalışması için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin yeterli miktarda alınmasıdır. Ş. İKİBUDAK BİYOLOJİ ÖĞRETMENİ SAĞLIKLI BİR Y AŞAMIN

Detaylı

MENOPOZ DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ

MENOPOZ DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ MENAPOZDA VE YAŞLILIKTA BESLENME 1 MENOPOZ DÖNEMİNİN ÖZELLİKLERİ MENOPOZDA GÖRÜLEN SORUNLAR MENOPOZ DÖNEMİNDE BESLENME İLKELERİ YAŞLILIKTA BESLENME YAŞLILIKTA BESLENME İLKELERİ 2 3 YAŞAM BEBEKLİK ÇOCUKLUK

Detaylı

Beslenme: Yeterli ve dengeli beslenme: Besin: hayvansal kaynaklı besinlerdir. bitkisel kaynaklı besinlerdir. Besin öğesi:

Beslenme: Yeterli ve dengeli beslenme: Besin: hayvansal kaynaklı besinlerdir. bitkisel kaynaklı besinlerdir. Besin öğesi: Beslenme: İnsanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması ve yaşam kalitesini artırması için gerekli olan besinleri vücuduna alıp kullanmasıdır. Beslenme, ne karın doyurmak veya

Detaylı

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı

Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı Sigara sağlığa zararlı olmasına rağmen birçok kişi bunu bile bile sigara kullanmaktadır. En yaygın görülen zararlı alışkanlıkların içinde en başı çeken sigara vücuda birçok zarar vermekte ve uzun süre

Detaylı

MERVE SAYIŞ 04150019305 TUĞBA ÇINAR 04140033048 SEVİM KORKUT 04140033017 MERVE ALTUN 04140019065

MERVE SAYIŞ 04150019305 TUĞBA ÇINAR 04140033048 SEVİM KORKUT 04140033017 MERVE ALTUN 04140019065 MERVE SAYIŞ 04150019305 TUĞBA ÇINAR 04140033048 SEVİM KORKUT 04140033017 MERVE ALTUN 04140019065 TÜRKİYE SAĞLIKLI BESLENME VE HAREKETLİ HAYAT PROGRAMI (2014 2017) TÜRKİYE SAĞLIKLI BESLENME VE HAREKETLİ

Detaylı

5. Sınıf Fen ve Teknoloji

5. Sınıf Fen ve Teknoloji KONU: Besinler ve Dengeli Beslenme Besinlerin gerekliliği Bütün canlılar büyümek, gelişmek, ve yaşamını sağlıklı bir şekilde devam ettirebilmek için beslenmeye ihtiyaç vardır. Canlılar koşmak, yürümek

Detaylı

Günde bir elma doktoru evden uzak tutar.

Günde bir elma doktoru evden uzak tutar. ELMANIN FAYDALARI Günde bir elma doktoru evden uzak tutar. Elmanın Sağlığa Faydaları Elma A, E, B6, C, K vitamin kaynağıdır, bunun yanında yüksek miktarda potasyum ve çeşitli mineralleri içeren su içerir.

Detaylı

İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ

İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ İLK 1000 GÜNDE UYGULANAN BESLENME POLİTİKALARI VE GELECEK NESİLLERE ETKİSİ Dr. Sema ÖZBAŞ Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Çocuk ve Ergen Sağlığı Daire Başkanı Sağlık Bakanlığı Teşkilat Şeması Türkiye Halk

Detaylı

BÜRO ERGONOMİSİ. Bursa Teknik Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinatörlüğü

BÜRO ERGONOMİSİ. Bursa Teknik Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinatörlüğü BÜRO ERGONOMİSİ Bursa Teknik Üniversitesi İş Sağlığı ve Güvenliği Koordinatörlüğü BÜRO ERGONOMİSİ AÇISINDAN NE DURUMDAYIZ? Çalıştığınız büro YETERİNCE büyük mü? Çalıştığınız büro YETERİNCE aydınlık mı?

Detaylı

GRİP İSTANBUL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ŞUBESİ 2008

GRİP İSTANBUL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ŞUBESİ 2008 GRİP İSTANBUL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ŞUBESİ 2008 GRİP HAKKINDA BİLMEMİZ GEREKENLER Gribin nasıl bir hastalık olduğunu, Gripten korunmak için neler yapmamız gerektiğini, Grip aşısını ve ne zaman aşı olmamız

Detaylı

Kalp Hastalıklarından Korunma

Kalp Hastalıklarından Korunma Kalp Hastalıklarından Korunma AsılRezzan Dr alt başlık Deniz stilini Acardüzenlemek için tıklatın Kalp- Damar hastalıkları (KDH) birçok Avrupa ülkesinde ve Türkiye de orta ve ileri yaş grubunda en önemli

Detaylı

Çocukluk Çağı Obezitesi

Çocukluk Çağı Obezitesi Çocukluk Çağı Obezitesi Prof. Dr. Hilal Özcebe Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Enstitüsü hozcebe@hacettepe.edu.tr Çocuklarda Obezite Son yıllarda önemli bir halk sağlığı sorunu haline gelmesi Gelişmiş

Detaylı

KANSERDE BESLENME. Önce-esnasında-sonra

KANSERDE BESLENME. Önce-esnasında-sonra KANSERDE BESLENME Önce-esnasında-sonra İYİ BESLENMENİN YARARLARI Kanser hastalığı ile savaşanlarda doğru beslenme çok önemlidir.çünkü hastalığın kendisi ve tedavi şekli iştahı çok olumsuz etkiler.kanser

Detaylı

Serinlemek isterken kilo almayın!

Serinlemek isterken kilo almayın! Serinlemek isterken kilo almayın! Yaz aylarının en sıcak günlerini yaşadığımız bu günlerde buharlaşma ve terlemeye bağlı olarak sıvı kaybının en üst seviyede olduğuna dikkat çeken uzmanlar, günde en az

Detaylı

YAŞLILIKTA BESLENME VE SAĞLIK. MERSİN SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ŞUBESİ Züleyha KAPLAN Beslenme ve Diyet Uzmanı

YAŞLILIKTA BESLENME VE SAĞLIK. MERSİN SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ŞUBESİ Züleyha KAPLAN Beslenme ve Diyet Uzmanı YAŞLILIKTA BESLENME VE SAĞLIK MERSİN SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ EĞİTİM ŞUBESİ Züleyha KAPLAN Beslenme ve Diyet Uzmanı Yaşlanma her canlıda görülen ve vücutta değişiklik yapan bir süreçtir Herkes bir gün yaşlanacaktır

Detaylı

ÇOCUKLARIN AKADEMİK BAŞARILARINDA YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İLE HAREKETLİ YAŞAMIN ÖNEMİ VE ESASLARI

ÇOCUKLARIN AKADEMİK BAŞARILARINDA YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İLE HAREKETLİ YAŞAMIN ÖNEMİ VE ESASLARI ÇOCUKLARIN AKADEMİK BAŞARILARINDA YETERLİ VE DENGELİ BESLENME İLE HAREKETLİ YAŞAMIN ÖNEMİ VE ESASLARI Beslenme yetersizlikleri ve yetersiz fiziksel aktivite çocuğun sosyal ve akademik başarısını etkileyen

Detaylı

İLKÖĞRETİM ÇOCUKLARI İÇİN SAĞLIKLI BESLENME BESİN ÖGELERİ

İLKÖĞRETİM ÇOCUKLARI İÇİN SAĞLIKLI BESLENME BESİN ÖGELERİ İLKÖĞRETİM ÇOCUKLARI İÇİN SAĞLIKLI BESLENME Doğumdan itibaren büyüme ve gelişme, sağlıklı ve uzun bir yaşam için vücudumuza gerekli olan bütün maddeleri besinlerle alırız. Besin; yenilebilen ve yenildiğinde

Detaylı

Op Dr Aybala AKIL. ACIBADEM Bodrum Hastanesi

Op Dr Aybala AKIL. ACIBADEM Bodrum Hastanesi Sağlıklı bir anne için Sağlıklı beslenme Düzenli hekim kontrolü Gebelik öncesi hastalıkların sıkı takibi Sağlıklı bir yaşam tarzı Huzurlu bir gebelik süreci Sağlıklı beslenme = Dengeli beslenme Proteinler

Detaylı

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK KURULUŞLARI BESLENME ve DİYET BİRİMİ KOAH LI HASTANIN BESLENMESİ FR-HYE-04-719-41

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK KURULUŞLARI BESLENME ve DİYET BİRİMİ KOAH LI HASTANIN BESLENMESİ FR-HYE-04-719-41 FR-HYE-04-719-41 ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK KURULUŞLARI BESLENME ve DİYET BİRİMİ KOAH LI HASTANIN BESLENMESİ Hazırlayan AD/BD/Birim(ler): Beslenme ve Diyet Birimi Sayfa 1 / 7 İlk yayın tarihi: 01.05.2007

Detaylı

Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı

Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı Sağlıklı Kan Basıncı Sağlıklı Kalp Atımı 17 MAYIS 2013 Dünya Hipertansiyon Ligi Girişimidir. 17 MAYIS 2013 Dünya Hipertansiyon Ligi Girişimidir. Hipertansiyon Nedir? Çoğunlukla yüksek kan basıncı olarak

Detaylı

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite

Yaşlılarda düzenli fiziksel aktivite Düzenli fiziksel aktivite ile kazanılmak istenen yaşam kalitesi artışı özellikle yaşlı nüfusta önemli görülmektedir. Bu kısımda yaşlılar için egzersiz programı oluşturulurken nelere dikkat edilmesi gerektiği

Detaylı

Okul Hastalık Getirmesin!

Okul Hastalık Getirmesin! On5yirmi5.com Okul Hastalık Getirmesin! Veliler dikkat! Okulların açılması ve havaların soğumasıyla çocuklarda görülen hastalıklar da artıyor. Yayın Tarihi : 14 Eylül 2010 Salı (oluşturma : 11/21/2015)

Detaylı

KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ

KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ KADIN VE AİLE SAĞLIĞI HİZMETLERİ İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ SAĞLIK VE SOSYAL HİZMETLER DAİRE BAŞKANLIĞI SAĞLIK VE HIFZISSIHHA MÜDÜRLÜĞÜ GEBELİK VE EMZİKLİKTE BESLENME BU EĞİTİMDE NELER PAYLAŞACAĞIZ?

Detaylı

ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ

ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ Prof. Dr. Nilgün KARAAĞAOĞLU Doç. Dr. Gülhan EROĞLU SAMUR 2. Baskı Prof. Dr. Nilgün Karaağaoğlu Doç. Dr. Gülhan Eroğlu Samur ANNE ve ÇOCUK BESLENMESİ ISBN 978-605-364-200-8 Kitapta

Detaylı

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011

Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri. Sena Aydın 0341110011 Yaşlanmaya Bağlı Oluşan Kas ve İskelet Sistemi Patofizyolojileri Sena Aydın 0341110011 PATOFİZYOLOJİ Fizyoloji, hücre ve organların normal işleyişini incelerken patoloji ise bunların normalden sapmasını

Detaylı

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından da obezite, sağlığı bozacak ölçüde vücutta aşırı yağ birikmesi olarak tanımlanmıştır. Obezite Nedir? Obezite günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en önemli sağlık sorunları arasında yer almaktadır. Obezite genel olarak bedenin yağ kütlesinin yağsız kütleye oranının aşırı artması

Detaylı

30.12.2014. Anne Sütünün Önemi. 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı. Anne Sütünün Önemi. Anne Sütünün Önemi. Anne Sütünün Önemi

30.12.2014. Anne Sütünün Önemi. 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı. Anne Sütünün Önemi. Anne Sütünün Önemi. Anne Sütünün Önemi 10.Sınıf Kadın Sağlığı Hastalıkları ve Bakımı 15.Hafta ( 22-26 / 12 / 2014 ) ANNE SÜTÜNÜN ÖNEMİ VE ÖZELLİKLERİ Slayt No: 22 Bebeğin bağışıklık sisteminin gelişimini kolaylaştırır. Bebekte kulak enfeksiyonları

Detaylı

DiYABET VE BESLENME N M.-

DiYABET VE BESLENME N M.- DiYABET VE BESLENME Diyabet tedavisinin amacı;kan şekeri kontrolünü sağlayarak diyabetin seyrinde gelişebilecek bozuklukları (komplikasyonları) önlemek veya geciktirmek; böylece yaşam kalitenizi yükseltmektir.

Detaylı

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da

Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da Zeytinyağı ve Çocukluk İnsanın çocukluk döneminde incelenmesi gereken en önemli yönü, gösterdiği bedensel gelişmedir. Doğumdan sonraki altı ay ya da bir yıllık sürede, bebeğin en önemli gıdasını anne sütü

Detaylı

ALANYA BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA VE KONT.MD YETERLİ VE DOĞRU BESLENME KURALLARI

ALANYA BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA VE KONT.MD YETERLİ VE DOĞRU BESLENME KURALLARI ALANYA BELEDİYESİ ÇEVRE KORUMA VE KONT.MD YETERLİ VE DOĞRU BESLENME KURALLARI 16 EKİM DÜNYA GIDA GÜNÜ Dünya da bir yanda obeziteyle mücadele yapılırken diğer tarafta açlıktan ölme noktasına gelen insanlara

Detaylı

Sağlık deposu meyveler

Sağlık deposu meyveler Yaz Mevsiminde Sağlığın Anahtarı: Yaz Meyveleri Meyveler, sağlık için ne kadar önemli olduğunun bilinmesine rağmen; pek çok kişi tarafından yeterli miktarlarda tüketilemiyor. Yaz ayları ise meyve çeşitliliği

Detaylı

Kış Aylarında Nasıl Beslenmeliyiz? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Kış Aylarında Nasıl Beslenmeliyiz? - Genç Gelişim Kişisel Gelişim Kış meyve ve sebzeleri, gripten kansere kadar pek çok hastalığa karşı insanı koruyan, yaşlılık sürecini yavaşlatan, vitamin, karotenoid, flavonoid gibi maddelerce zengindir. Günde 2 porsiyonu meyve olmak

Detaylı

Sporcu Beslenmesi Ve Makarna. Prof. Dr. Funda ELMACIOĞLU Beslenme ve Diyetetik Bölümü Bölüm Başkanı

Sporcu Beslenmesi Ve Makarna. Prof. Dr. Funda ELMACIOĞLU Beslenme ve Diyetetik Bölümü Bölüm Başkanı Sporcu Beslenmesi Ve Makarna Prof. Dr. Funda ELMACIOĞLU Beslenme ve Diyetetik Bölümü Bölüm Başkanı BESLENME Genetik yapı PERFORMANS Fiziksel kondisyon Yaş Cinsiyet Yaş Enerji gereksinimi Vücut bileşimi

Detaylı

DİYABETTE BESLENME PRENSİPLERİ

DİYABETTE BESLENME PRENSİPLERİ İstanbul Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı DİYABETTE BESLENME PRENSİPLERİ Dr. Dyt. Cemile İdiz Ne yemeliyim? DİYABET Tatlı meyve yeme!! Limon şekeri düşürür

Detaylı

Gebelikte Beslenme Vitaminler

Gebelikte Beslenme Vitaminler Gebelik döneminizde dengeli bir beslenme alışkanlığı edindiğinizde, sıvıyı bol miktarda aldığınızda, doktorunuzun verdiği demir içerikli preparatları düzenli olarak aldığınızda, normal sınırlar içinde

Detaylı

Kanser tedavisi sırasında sağlıklı bir diyet hemen hemen başka zamanlardakiyle aynıdır. Her gün çeşitli gıdalar yemeniz gerekir.

Kanser tedavisi sırasında sağlıklı bir diyet hemen hemen başka zamanlardakiyle aynıdır. Her gün çeşitli gıdalar yemeniz gerekir. KANSER HASTALARINDA BESLENME DESTEĞİ Dengeli ve sağlıklı beslenme sadece tedavi gören kanser hastaları için değil tedavi sonrası süreçte de sağlıklı yaşamı oluşturan önemli unsurlardan biridir. Kanser

Detaylı

Diyabette Bakım,Takip ve İzleme. İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ABD Endokrinoloji,Diyabet ve Metabolizma Uzm.Hem.

Diyabette Bakım,Takip ve İzleme. İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ABD Endokrinoloji,Diyabet ve Metabolizma Uzm.Hem. Diyabette Bakım,Takip ve İzleme İ.Ü Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları ABD Endokrinoloji,Diyabet ve Metabolizma Uzm.Hem.Alev Kahraman Kan Glukozunun Diyabetli Birey Tarafından Takibi Kan glukozunun

Detaylı

BESLENME. Doç. Dr. Ferda Gürsel

BESLENME. Doç. Dr. Ferda Gürsel BESLENME Doç. Dr. Ferda Gürsel Genel Beslenme Kavramları Beslenmenin etkisi Sağlık Görünüş Davranış Ruh hali Diyette Besinlerin önemi Büyüme ve gelişme Enerji sağlar Metabolizmayı düzenler Sağlık ve Temel

Detaylı

İŞYERİ EGZERSİZLERİ. Hazırlayan: Uzman Fizyoterapist Meral HAZIR

İŞYERİ EGZERSİZLERİ. Hazırlayan: Uzman Fizyoterapist Meral HAZIR İŞYERİ EGZERSİZLERİ Hazırlayan: Uzman Fizyoterapist Meral HAZIR EGZERSİZLERİ Günümüzde, özellikle endüstriyel toplumlarda aktif olmayan yaşam şekli, ergonomik olmayan çalışma koşulları ve İŞYERİEGZERSİZLERİ

Detaylı

Adım Adım Nasıl Sağlıklı Zayıflanır?

Adım Adım Nasıl Sağlıklı Zayıflanır? On5yirmi5.com Adım Adım Nasıl Sağlıklı Zayıflanır? 3 adımda sağlıklı beslenme alışkanlığını kazanabilirsiniz. Yeter ki kendinizi ve vücudunuzu iyi tanıyın. İşte tüyolar... Yayın Tarihi : 16 Mart 2012 Cuma

Detaylı

KALP DAMAR SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI RİSKLERİNDEN KORUNMA

KALP DAMAR SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI RİSKLERİNDEN KORUNMA KALP DAMAR SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI RİSKLERİNDEN KORUNMA BU EĞİTİMDE NELER PAYLAŞACAĞIZ? KALP DAMAR HASTALIĞI NEDİR? DAMARLAR NEDEN DARALIR? KALP DAMAR HASTALIĞININ BULGULARI RİSK FAKTÖRLERİ NELERDİR? KALP

Detaylı

Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi SBF, Beslenme ve Diyetetik Bölümü

Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi SBF, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Prof.Dr. Muhittin Tayfur Başkent Üniversitesi SBF, Beslenme ve Diyetetik Bölümü Tarih boyunca; İnsan diyeti, Aktivite kalıpları, Beslenme durumu. Paleolithic dönemden beri: Diyet kalıpları, Fiziksel aktivite

Detaylı

KOAH VE EGZERSİZ KOAH TA EGZERSİZ TAVSİYELERİ

KOAH VE EGZERSİZ KOAH TA EGZERSİZ TAVSİYELERİ KOAH VE EGZERSİZ KOAH kalıcı nefes darlığı ile kendini gösteren, geri dönüşü olmayan bir akciğer hastalığıdır. Sigara ve cevre kirliliği gibi faktörlerin etkisiyle hasta sayısı hızlı bir şekilde artmaktadır.

Detaylı

Eğer metabolizmanızda bir sorun varsa, başta kilo kontrolünüz olmak üzere vücudunuzdaki pek çok şey problemli hale gelir.

Eğer metabolizmanızda bir sorun varsa, başta kilo kontrolünüz olmak üzere vücudunuzdaki pek çok şey problemli hale gelir. Metabolizma, bedeninizdeki kimyasal tepkimelerin toplamını ifade eden sihirli bir sözcüktür. Özellikle orta yaşlar ve sonrasında görülen kilo artışlarının, çabuk yorulma, halsizlik ve yorgunlukların başlıca

Detaylı

KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU

KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU KALP KRİZİ UZ.DR.MUHAMMET HULUSİ SATILMIŞOĞLU Türkiye ulusal düzeyde ölüm nedenleri arasında ilk sırayı 205.457 ölümle kardiyovaskülerhastalıklar (tüm ölüm nedenlerinin %47,73 ü) almaktadır. Kardiyovasküler

Detaylı