n. tartışma, ağız kavgası, atışma, hırgür, kavga, bozuşma, anlaşmazlık quarrel:

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "n. tartışma, ağız kavgası, atışma, hırgür, kavga, bozuşma, anlaşmazlık quarrel:"

Transkript

1 YILLARI YDS KELİME SORULARI VE ŞIKLARDA BULUNAN KELİMELER VE ANLAMLARI (AYRICA KELİMELERLE İLGİLİ DİĞER ANLAMLARDA YER ALMAKTADIR) 1995 apologize: v. özür dilemek, af dilemek conclude: v. bitirmek, sonuçlandırmak, anlaşma yapmak, sonuç çıkarmak, karara varmak, bitmek, sonuçlanmak quarrel: n. tartışma, ağız kavgası, atışma, hırgür, kavga, bozuşma, anlaşmazlık quarrel: v. kavga etmek, atışmak, çekişmek, kavgalı olmak, küsmek quarrel with: bozuşmak quarrel with one's bread and butter: v. kendi ekmeği ile oynamak contrast: n. kontrast, zıtlık, tezat, çelişki contrast: v. kontrastı olmak, karşılaştırmak; tezat oluşturmak, çelişmek blame: n. suçlama, suç, kabahat, kusur, kınama, ayıplama; sorumluluk blame: v. suçlamak, sorumlu tutmak, kınamak, ayıplamak 1. I didn t want to with Peter about doing the washing up. A) apologize B) conclude C) quarrel D) contrast E) blame competent: adj. yeterli, yetenekli, ehil, yetkili; yasal sensible: adj. duyarlı, halden anlayan, hassas, hissedilir, makul, mantıklı, akıllı, akıllıca, farkında

2 rapid: adj. çabuk, hızlı, seri, ani, dik, sarp, ışığa hassas (film) rapid fire: seri ateş rapid slope: dik yokuş faithful: adj. sadık, vefalı, bağlı, doğru, dürüst, içten, güven veren, imanlı, mümin faithful friend: can yoldaşı considerable: adj. önemli, hatırı sayılır ölçüde, hayli, dikkate değer considerable: çokluk 2. The earthquake caused damage but not much as expected. A) competent B) sensible C) rapid D) faithful E) considerable strike: n. grev, çalma, vurma, vuruş, vurgun, petrol bulma, maden bulma, beklenmedik başarı, hava saldırısı, nükleer saldırı strike: v. basmak (çalgı, para), hesap bakiyesini tespit etmek, vurmak, çarpmak, isabet etmek, indirmek, çakmak, işlemek, gözüne ilişmek, yeretmek, etki bırakmak, izlenim bırakmak, gibi gelmek, bulmak, çalmak (saat), gelip çatmak, kök salmak, yolunu tutmak, grev yapmak, çıkarmak, takınmak, sokmak (yılan) strike a balance: bilanço çıkarmak, uzlaşmak, anlaşmaya varmak strike a bargain: anlaşmak (pazarlık), pazarlıkta anlaşmak, fiyatta anlaşmak strike a match: kibrit çakmak election: n. seçim election campaign: seçim kampanyası precaution: n. önlem, tedbir, ihtiyat promise: promise: n. söz, vâât, umut, umut verici şey v. söz vermek, vâât etmek, temin etmek, umut vermek,

3 umutlu olmak, benzemek ( ceğe) promise faithfully: kati olarak söz vermek promise oneself smth: umuduna kapılmak, ummak doubt: n. şüphe, kuşku, tereddüd, kararsızlık, güvensizlik, endişe doubt: v. kuşkulanmak, şüphesi olmak, kararsız olmak, emin olmamak, güvenmemek, şüphe etmek 3. What attracted most attention in his speech was his to create new jobs. A) strike B) election C) precaution D) promise E) doubt decisively: adv. katı surette regularly: adv. devamlı, düzenli olarak, devamlı olarak, muntazaman, sistemli olarak, adamakıllı, gerçekten reluctantly: adv. isteksizce, isteksiz olarak, istemeden, gönülsüzce, ağırdan alarak specially: adv. özellikle, özel olarak, bilhassa elaborate: v. özen göstermek, üzerinde durmak, ayrıntılara inmek, açmak elaborate: adj. özenli, dikkatle hazırlanmış, ayrıntılı elaborate on smth: özenmek (elaborately:adv. Üzerinde dikkatle durarak, inceden inceye işleyerek) 4. Unless you take your medicine that cough of yours will never go. A) decisively B) regularly C) reluctantly D) specially

4 E) elaborately 1996 suitable: adj. uyan, uygun, münasip, yerinde, elverişli suitable to be used as a present: hediyelik influential: adj. etkili, nüfuzlu, tesirli, sözü geçen influential person: nüfuzlu kimse punctual: adj. dakik variable: n. değişken, değişen şey, değişkenlik, tutarsızlık, çelişki, uyuşmazlık, fikir ayrılığı variable: adj. değişken, değişen, dönek, kararsız variable capacitor: değişken kondansatör variable cost: değişken maliyet variable gear: ayarlı grenaj detailed: adj. ayrıntılı, detaylı, etraflı 1. You ve kept us waiting here for two hours. Next time make sure you are. A) suitable B) influential C) punctual D) variable E) detailed contest: n. mücâdele, karşılaşma, maç, yarışma; tartışma; iddia, çekişme; inkâr; itiraz contest: v. karşı koymak, yarışmak, rekabet etmek, itiraz etmek, çekişmek contest a seat: adaylığını koymak, seçime aday olmak contest an election: adaylığını koymak persuade: v. kandırmak, inandırmak, aklını çelmek, ikna etmek, razı etmek

5 persuade oneself: kendini kandırmak inherit: v. miras olarak almak, kalıtımla kazanmak, miras almak, mirasa konmak engage: v. söz vermek, bağlamak, işe almak, tutmak, kullanmak, çekmek, bağlanmak, garanti etmek, çarpışmaya girmek engage attention: dikkatini çekmek, ilgisini çekmek engage in: uğraşmak, bir işe girişmek, meşgul olmak, kalkışmak, çarpışmaya girmek engage in conversation: konuşmaya tutmak, lafa tutmak demonstrate: v. göstermek, örnekle açıklamak, gösteri yapmak; ispat etmek, kanıtlamak, ispatlamak 2. In order to this theory, we carried out a number of experiments. A) contest B) persuade C) inherit D) engage E) demonstrate dependence: n. bağımlılık, bağlı olma, güven, itimat; başkasının sırtından yaşama approval: n. uygun bulma, onaylama, onama, onay, beğenme, kabul confusion: n. karışıklık, keşmekeş, kargaşa, şaşkınlık, bozulma, utanma, karıştırma, birbirine karıştırma confusion worse confounded: karmakarışıklık, karışıklığın daniskası expression: n. ifade, söz, anlatım, ifade etme, yüz ifadesi, eda, ibare, deyim, tabir contribution: n. yardım, bağış, iştirak, katkı, yazı, makale, destek 3. The about the date of the meeting was the result of a typing error.

6 A) dependence B) approval C) confusion D) expression E) contribution completely: adv. bütün bütün, düpedüz, tamamen, bütün olarak, tamamiyle, bütünüyle, iyice, tam olarak completely wrong: tamamen yanlış sensible: adj. duyarlı, halden anlayan, hassas, hissedilir, makul, mantıklı, akıllı, akıllıca, farkında (sensibly:adv. Duyarlı,hissedilebilir) consequently: adv. sonuç olarak, bu nedenle nervously: adv. sinirli olarak, gergin biçimde reliable: adj. güvenilir, emin, inanılır, güvenli, emniyetli (reliably:adv. Güvenilir şekilde) 4. This report seems interesting in parts, but the last section is unrealistic. A) completely B) sensibly C) consequently D) nervously E) reliably 1997 generously: adv. bol bol unusually: adv. olağandışı olarak properly: adv. doğru dürüst, uygun şekilde, haklı olarak, uygunca, uygun bir şekilde, uygun olarak, adamakıllı, tamamen, iyice lively: adj. canlı, hayat dolu, enerjik, parlak, heyecanlandırıcı, neşeli, eğlenceli

7 inevitable: adj. kaçınılmaz, çaresiz, beklenen, malum, umulan (inevitably: adv. Kaçınılmaz biçimde.) 1. Since he was too lazy to read the novel he has misunderstood the motives of the main character. A) generously B) unusually C) properly D) lively E) inevitably distribute: v. dağıtmak, vermek, paylaştırmak, yaymak, saçmak; sürmek (boya) distribute among: aralarında dağıtmak publish: v. yayınlamak, basmak, çıkarmak, duyurmak, ilan etmek, kamuoyuna açıklamak, yaymak, ileri sürmek, ortaya dökmek publish the banns: nikâh kâğıtlarını asmak, evliliği ilân etmek contain: v. kapsamak, içermek, eşit olmak, içine almak, ihtiva etmek, frenlemek; tutmak, zaptetmek contain oneself: kendini tutmak depart: v. yola çıkmak, ayrılmak, gitmek; yolundan sapmak; caymak; ölmek employ: v. çalıştırmak, görevlendirmek, iş vermek, kullanmak, harcamak, meşgul etmek 2. Our school has managed to collect a lot of books to to the children in a village school.

8 A) distribute B) publish C) contain D) depart E) employ thorough: adj. tam, eksiksiz, kusursuz, mükemmel sufficient: yeterli kalite sufficient: adj. yeterli, kâfi, yeter, nitelikli, elverişli steady: n. sabit durum, istikrar, kalıcı arkadaş, kız arkadaş, sevgili, uzatmalı sevgili steady: v. sallanmasını kesmek, titremesini durdurmak, sakinleştirmek, sabit kalmak, hareket etmemek, kıpırdamamak, titrememek, istikrarlı gitmek steady: adj. sağlam, sarsılmaz, istikrarlı, düzenli, oturmuş, titremeyen, sakin, sürekli, devamlı, değişmez, sabit steady: interj. kımıldama, oynatma steady on: sakin ol considerate: adj. saygılı, düşünceli, nazik, anlayışlı suitable: adj. uyan, uygun, münasip, yerinde, elverişli suitable to be used as a present: hediyelik 3. Do you think we can trust him to find a place for us to stay in London? A) thorough B) sufficient C) steady D) considerate E) suitable involvement: n. karışma, ilgi, sarma, bağlanma, ilişki

9 reference: referans, örnek, karşılaştırma reference: n. referans, bonservis, yararlanılan kaynak, başvurma, bakma, gönderme, havale, ima, kastetme, ilişki, ilgi, ait olma, belge, referans veren kişi, bilirkişi raporu, ekspertiz reference: v. kaynakçayı işaretlemek (kitap) reference mark: referans işareti, kaynakça işareti management: n. idare, müdürlük, yönetim, idarecilik, işletme management buy out: yönetimi devralma arrangement: n. düzenleme, ayarlama; diziliş, düzen, tertip, sıra, sıralama, hazırlık, aranjman, anlaşma, plan, competition: n. yarışma, rekabet, çekişme 4. Everyone knows that these two firms have been in fierce to get the job of running the hotel. A) involvement B) reference C) management D) arrangement E) competition 1998 purchase: n. satın alma, alım, mübayaa, satın alınan şey, toprak geliri, mekanik güç, makara sistemi, sıkı tutma, etki, nüfuz, vesile, dayanak noktası purchase: v. satın almak, elde etmek, kazanmak, kaldıraçla kaldırmak, manivela ile çekmek purchase account: satın alma hesabı, mübayaa hesabı purchase and sale: alım satım purchase discount: iskonto, indirim customs: customs clearance: n. gelenekler, gümrük, adetler, gümrük resmi, gümrük dairesi, töreler gümrük muayenesi, gümrük işlemlerinin yapılması

10 customs declaration: n. gümrük bildirimi, gümrük beyannamesi, gümrük deklarasyon customs duty: gümrük vergisi customs examination: gümrük kontrolü, gümrük muayenesi accommodation: n. uyma, uyum; kalacak yer, yatacak yer; sağlama, bulma (para vb.), borç; uyuşma, uzlaşma, uzlaştırma accommodation address: n. geçici adres accommodation bill: hatır senedi accommodation draft: hatır senedi accommodation ladder: borda iskelesi reference: referans, örnek, karşılaştırma reference: n. referans, bonservis, yararlanılan kaynak, başvurma, bakma, gönderme, havale, ima, kastetme, ilişki, ilgi, ait olma, belge, referans veren kişi, bilirkişi raporu, ekspertiz reference: v. kaynakçayı işaretlemek (kitap) reference mark: referans işareti, kaynakça işareti departure: n. ayrılış, kalkış, ayrılma, gidiş, yola çıkma; geri çekilme; sapma; yenilik, başlangıç; ölüm departure time: hareket saati 1. I don t know the scheduled time of, but I do know that the plane to Istanbul has already left. A) purchase B) customs C) accommodation D) reference E) departure familiar: n. arkadaş, yakın dost, samimi arkadaş, koruyucu ruh

11 familiar: adj. tanıdık, aşina, yaygın, alışık, bilinen, alışılmış, yakın, samimi, içten, laubali, içli dışlı, senli benli, teklifsiz, doğal davranışlı familiar spirit: koruyucu ruh watchful: adj. dikkatli, uyanık, tetikte confident: adj. güvenli, emin, kuşkusuz, kendine güvenen, atak, cüretli, inançlı virtuous: adj. erdemli, faziletli, iffetli, namuslu, dürüst, ustalık gerektiren forgiving: adj. bağışlayan, bağışlayıcı, affeden, hoşgörülü, kin beslemeyen forgiving: af 2. Parents who understand child behavior are more about their ability to handle difficult situations. A) familiar B) watchful C) confident D) virtuous E) forgiving required: adj. lazım, gereken required subject: zorunlu ders respected: adj. hatırı sayılır, itibarlı refuse: istenmeyen, işe yaramaz, döküntü, süprüntü refuse: n. döküntü, kırpıntı, süprüntü, çöp, artık, atık refuse: v. reddetmek, kabul etmemek, geri çevirmek, izin vermemek, ayak diremek, direnmek, karşı koymak, kaçınmak refuse point blank: kesinlikle reddetmek challenge: n. meydan okuma; davet, parola sorma, kimlik sorma; itiraz, reddetme (jüri veya yargıcı); insanı

12 kamçılayan bir durum, dürtü, bağışıklık, havlamaya başlama (av köpeği) challenge: v. düelloya davet etmek, meydan okumak, boy ölçüşmek, davet etmek (düello); kafa tutmak (Argo); hiçe saymak; tartışmak (doğruluğunu); reddetmek (hakim veya jüriyi), itiraz etmek; havlamaya başlamak challenge a judge for bias: taraf tutan yargıca itiraz etmek challenge cup: çalenç kupası challenge trophy: çalenç expected: beklenilen 3. Although the new manager has been very strict with us, he is highly by everyone in the company. A) required B) B)respected C) refused D) D)challenged E) expected properly: adv. doğru dürüst, uygun şekilde, haklı olarak, uygunca, uygun bir şekilde, uygun olarak, adamakıllı, tamamen, iyice satisfactory: adj. memnuniyet verici, tatmin edici, tatminkâr, memnun edici, yeterli (satisfoctorily:adv. Memnun edici biçimde) previously: adv. önceden, bundan önce, evvelce previously convicted: sabıkalı rapidly: adv. hızla, çarçabuk, seri bir şekilde

13 seriously: adv. ciddi olarak, cidden, ağır, ağır şekilde seriously ill: ağır hasta seriously wounded: ağır yaralı 4. Foods that were seasonal may be found now throughout the year. A) properly B) satisfactorily C) previously D) rapidly E) seriously 1999 opposition: n. karşıtlık, başkaldırma, karşı koyma, zıtlık, düşmanlık, muhalefet, rekabet, karşısav reason: n. sebep, neden, gerekçe, sağduyu, akıl, hikmet, mantık, us, insaf, adalet reason: v. muhakeme etmek, usavurmak, uslamlamak, düşünmek, sonuç çıkarmak, sonuca varmak, mantıklı davranmak, ikna etmeye çalışmak, düşünüp taşınmak, etraflıca düşünmek, kanıtlamaya çalışmak, çözmek, bulmak, konuşmak, görüşmek reason out: düşünüp taşınmak, etraflıca düşünmek reason what: ne olduğunu bulmak reason why: nedenini bulmak disappointment: n. düş kırıklığı, hüsran, ümidi boşa çıkma, hayal kırıklığı, hayal kırıklığına neden olan şey; kırgınlık suggestion: n. teklif, öneri, fikir, telkin etme, tavsiye, önerme, ima, hatırlatma, telkin, iz, az miktar denial: n. red, inkâr, reddetme, yalanlama, tekzip, ret 1. During a family discussion on our next holiday plans, my father asked me for my. A) opposition B) reason

14 C) disappointment D) suggestion E) denial claim: n. istek, talep, hak, alacak, iddia, dava, ısrar, alacak hakkı, dava açma, maden arazisi claim: v. istemek, talep etmek, hak iddia etmek, sahip çıkmak, iddia etmek, ısrar etmek, dava açmak claim for damages: zarar ve ziyan talebi, tazminat istemi claim tag: bagaj kartı claim under a contract: anlaşmaya göre talep regard: n. bakış, anlamlı bakış, bakım, itibar, nazar, ilgi, ilişki, dikkat, önem, saygı, beğeni, takdir, hürmet regard: v. bakmak, göz önüne almak, dikkate almak, hesaba katmak, saymak, saygı duymak, takdir etmek, çok beğenmek, önem vermek, ait olmak, ilgili olmak regard as: saymak, olarak görmek, gibi görmek, kabul etmek regard as possible: ihtimal vermek regard with disfavor: beğenmemek, hoşlanmamak include: v. içermek, kapsamak, içine almak, katmak, dahil etmek prefer: v. tercih etmek, yeğlemek, öncelik tanımak, atamak, tayin etmek, sunmak, arzetmek, ileri sürmek prefer charges: dava açmak object: n. obje, nesne, cisim, gaye, şey, amaç, hedef, cins adam object: v. itiraz etmek, karşı çıkmak, razı olmamak, itirazı olmak object drawing: model ile çizim object finder: vizör object glass: objektif, objektif camı 2. They that their team is far better than ours and they expect to win the forthcoming match.

15 A) claim B) regard C) include D) prefer E) object forceful: adj. kuvvetli, güçlü, şiddetli, etkili, etkin, etkileyici genuine: adj. hakiki, öz, gerçek, hilesiz, saf, içten, samimi, özgün, içi dışı bir genuine leather: gerçek deri skillful: adj. usta, hünerli, yetenekli, becerikli, ustalık gerektiren, kabiliyet gerektiren extravagant: adj. aşırı, ölçüsüz, savurgan, müsrif, fahiş current: n. akım, akıntı, cereyan; eğilim current: adj. cari, bugünkü, geçer, geçerli, şimdiki, tedavüldeki current account: cari hesap current events: günlük olaylar, aktüalite current exchange: günlük kur, rayiç 3. Although he is an engineer, he is as as any carpenter at making kitchen furniture. A) forceful B) genuine C) skillful D) extravagant E) current regularly: adv. devamlı, düzenli olarak, devamlı olarak, muntazaman, sistemli olarak, adamakıllı, gerçekten extremely: adv. son derece, aşırı, aşırı boyutta, aşırı derecede, fazlasıyla

16 extremely white: bembeyaz terribly: adv. son derece, berbat bir şekilde, aşırı reasonable: adj. akılcı, akla yatkın, mantıklı, akıllı, makul, akla uygun reluctantly: adv. isteksizce, isteksiz olarak, istemeden, gönülsüzce, ağırdan alarak 4. The chief of police finally agreed to release news of the accident, but he did so. A) regularly B) extremely C) terribly D) reasonably E) reluctantly Make up : to constitute, invent, arrange: Oluşturmak, icat etmek, düzenlemek Turn over: To invert, start (an engine): Tersine çevirmek, motoru başlatmak, çalıştırmak. Look up : to search for, as an item of information, in a reference book or the like: Sözlükte aramak Get off (3): to help (someone) escape punishment, to leave (a train, plane, etc.): Kaçmasına yardım etmek,inmek(araçtan) Take up : to occupy oneself with the study or practice of: Meşgul olmak 5. It took me a long time to translate his business letter as I had to so many words in the dictionary. A) make up

17 B) turn over C) look up D) get off E) take up Get out: to go outside, to leave,to escape, to be known: çıkmak, ayrılmak, kaçmak Put out : to extinguish, as a fire, annoyed: Yangını söndürmek, kızmak Hold up : give, to present to notice expose, hinder: Vermek, fark ettirmek, gizlemek Break down : break, collapse under its own weight; spoil, decompose: Bozulmak, ruhen yıkılmak. Hand out: to distribute: dağıtmak, vermek, paylaşmak. 6. They had to call in troops to the forest fire which was spreading rapidly. A) get out B) put out C) hold up D) break down E) hand out 2000 performance: n. performans, başarı, verim, başarma gücü, icraat, yerine getirme, oyun, gösteri application: n. uygulama, kullanım, tatbik; başvuru, talep, başvuru formu, başvurma, dilekçe; sürme; dikkat, özen; application for a patent: patent başvurusu application form: başvuru formu competition: n. yarışma, rekabet, çekişme responsibility: n. sorumluluk, mesuliyet, yükümlülük, güvenilirlik, sağlamlık, ödeme gücü, temyiz gücü

18 vacancy: n. boşluk, boş yer, boş oda, açıklık, açık kontenjan, dalgınlık, akılsızlık, bön bön bakış, işsizlik, tembellik 1. Several of my friends have entered the, but none of them expects to win. A) performance B) application C) competition D) responsibility E) vacancy nervous: adj. sinir, sinirli, gergin, asabi, ürkek nervous breakdown: sinir bozukluğu, nevrasteni nervous prostration: sinir bozukluğu, nevrasteni nervous system: sinir sistemi nervous temperament: sinirlilik, asabi mizaç sensitive: hassas kimse, alıngan kimse sensitive: adj. duyarlı, hassas, alıngan, duygulu, içli sensitive plant: mimoza, küstümotu sensitive spot: hassas nokta sensitive to heat: ısıya duyarlı, sıcağa karşı hassas extravagant: adj. aşırı, ölçüsüz, savurgan, müsrif, fahiş reliable: adj. güvenilir, emin, inanılır, güvenli, emniyetli selfish: adj. bencil, egoist, kendini düşünen 2. He s a terribly person and never thinks at all of the needs or the wishes of other people. A) nervous B) sensitive C) extravagant D) reliable E) selfish

19 eventually: adv. sonunda, neticede, nihayet, sonuçta increasingly: adv. artan bir şekilde, gitgide artarak, giderek doubtfully: adv. kuşkuyla, şüpheyle, tereddüdle, tedirgin olarak adequately: adv. lâyıkıyle, yeterli olarak reluctantly: adv. isteksizce, isteksiz olarak, istemeden, gönülsüzce, ağırdan alarak 3. As she grew older, it became difficult for her to do, the shopping. A) eventually B) increasingly C) doubtfully D) adequately E) reluctantly establish: v. kurmak, yapmak, yerleştirmek, kanıtlamak, belirlemek, saptamak, pekiştirmek establish a connection with: bağlantı kurmak establish one's alibi: suç anında başka yerde olduğunu kanıtlamak preserve: n. reçel, konserve preserve: v. korumak, muhafaza etmek, konserve yapmak raise: raise: n. çıkıntı, kabartı, yükselme, artış, zam, yokuş, rampa v. kabartmak, kaldırmak, artırmak, yükseltmek, dikmek, ayağa kaldırmak, yol açmak, neden olmak, toplamak, yetiştirmek, büyütmek, beslemek, zam yapmak, son

20 vermek, ruh çağırmak, karayı görmek raise a blockade: ablukayı kaldırmak raise a hue and cry: bağrışmak, protesto etmek raise a laugh: kahkaha atmak restore: v. restore etmek, yenileştirmek, eski haline getirmek, onarmak, görevine iade etmek, geri vermek, iade etmek, kavuşturmak, yeniden tahta geçirmek restore a king to the throne: kralı yeniden tahta geçirmek restore smb. to liberty: özgürlüğüne kavuşturmak restore smb. to life: yaşama döndürmek spoil: n. yağma, yağma malı, ganimet, çalıntı mal, avanta, memuriyet (seçim kazanılınca), kazanç spoil: v. bozmak, kaçırmak, nazlı alıştırmak, berbat etmek, tadını kaçırmak, dozunu kaçırmak, şımartmak, yüz verip şımartmak, mahrum etmek, yağma etmek, çürümek, bozulmak spoil one's appetite: iştahını kaçırmak spoil things: pişmiş aşa su katmak, içine etmek 5. The melting of all the ice mass in the Arctic would the sea level by several metres. A) establish B) preserve C) raise D) restore E) spoil Set up : to put upright; raise, construct: kurmak, oluşturmak Keep up : to persevere; continue, to stay informed: Sürdürmak, devam ettirmek Rely on : be dependent on, as for support or maintenance: Bağlı

21 olmak, güvenmek Make out : to decipher; discern, deceive: Anlamak, ayrımını çözmek Put off : to postpone: Ertelemek 6. I couldn t why they were shouting so loudly. A) set up B) keep up C) rely on D) make out E) put off 2001 insist: v. dayatmak, ısrar etmek, tutturmak, ayak diremek, diretmek, üzerinde durmak, kararlı olmak complain: v. şikâyet etmek, söylenmek, yakınmak, şikâyetçi olmak, sızlanmak; ihbar etmek; dava açmak reply: n. cevap, yanıt, karşılık, cevaba cevap reply: v. cevap vermek, yanıtlamak, karşılık vermek, cevaba cevapla karşılık vermek inform: v. bildirmek, bilgi vermek, haber vermek, haberdar etmek, ihbar etmek inform agains: gammazlamak inform against: v. ihbar etmek, şikâyet etmek inform oneself of smth: haberdar olmak, öğrenmek explain: v. açıklamak, izah etmek, anlatmak, hesap vermek, açıklama yapmak explain away: açıklayarak özrünü bildirmek, başka anlam vermek, örtbas etmek explain briefly: kısa ve öz biçimde açıklamak

22 1. I tried hard to why the motor would have to be replaced, but he couldn t understand what I was trying to say. A) insist B) complain C) reply D) inform E) explain reach: n. uzanma, erişme, erim, menzil, ulaşılabilecek uzaklık, kavrayış, kavrama gücü, alan reach: v. uzatmak, uzanmak, bulmak, yetişmek, iletişim sağlamak, ulaşmak, varmak, çarpmak, geçirmek (yumruk), idrak etmek, uzanıp vermek, vermek, etkilemek, isabet ettirmek, erişmek reach an agreement: anlaşmak, anlaşmaya varmak, bağdaşmak reach forth: elini uzatmak, uzanmak reach me down: hazır, ucuz (giysi) expand: v. şişirmek, büyütmek, genişletmek, açmak, yayılmak, genişlemek, şişmek, açılmak, gelişmek, büyümek, dönüşmek explore: v. keşfetmek, araştırmak, kontrol etmek, muayene etmek exceed: v. aşmak, geçmek, haddini aşmak, sınırı aşmak, ileri gitmek, aşırıya kaçmak disturb: v. endişelendirmek, rahatsız etmek, huzursuz etmek, rahat vermemek; aksatmak; altüst etmek, karıştırmak; bozmak disturb smb.'s privacy: özel hayatına müdahale etmek disturb the peace: asayişi bozmak, kamu düzenini bozmak, başkasının hakkına tecavüz etmek 2. The market for computers and all related goods has been rapidly in recent years.

23 A) reaching B) expanding C) exploring D) exceeding E) disturbing enthusiastic: adj. ateşli, coşkulu, hevesli, istekli, can atan comprehensive: adj. geniş, kapsamlı, anlayışlı, etraflı, idrak edebilen, meslek ortaokulu [brit.], geniş kapsamlı comprehensive faculty: anlama gücü relevant: adj. konu ile ilgili, alâkalı, uygun, amaca uygun indifferent: adj. kayıtsız, ilgisiz, aldırışsız, şöyle böyle, vasat, berbat, kötü, farksız, lakayt, önemsiz, hissiz convenient: adj. kullanışlı, uygun, pratik, elverişli, yakın 3. The company is not only looking for well qualified people; it also wants them to be about their work. A) enthusiastic B) comprehensive C) relevant D) indifferent E) convenient opinion: n. düşünce, fikir, görüş, kanı, kanaat, önemseme, inanç, takdir assessment: n. vergilendirme, değerlendirme, vergi, belirlenen değer

24 assessment notice: vergi tahakkuku appointment: n. randevu, buluşma, atama, tayin, iş, görev appointment book: randevu defteri event: n. olay, hadise, vaka, sonuç, akıbet, olgu, hal, durum, yarışma, karşılaşma, maç agreement: n. anlaşma, antlaşma, pakt, uyuşma, sözleşme, ittifak, kontrat; uyma; mukavele; aynı fikirde olma, kabul etme, razı olma, uzlaşma 4. They still haven t come to an about which play they are going to put on next term. A) opinion B) assessment C) appointment D) agreement E) event Get off : to help (someone) escape punishment, to leave (a train, plane, etc.): Kaçmasına yardım etmek,inmek(araçtan. Break down : break, collapse under its own weight; spoil, decompose: Bozulmak, ruhen yıkılmak Let down: to cause disappointment: hayal kırıklığına uğramak. Give in: yield, to hand in: Teslim olmak, teslim etmek Take off : to remove, leave: Çıkarmak, ayrılmak 5. My car as I was on my way to pick up the children from school.

25 A) got off B) broke down C) letdown D) gave in E) took off hardly: adv. zorla, ancak, zorlukla, güç belâ, hemen hemen hiç, neredeyse hiç, sertçe, acımasızca hardly ever: hemen hemen hiç, binde bir hardly visible: belli belirsiz enormously: adv. çok extremely: adv. son derece, aşırı, aşırı boyutta, aşırı derecede, fazlasıyla extremely white: bembeyaz immensely: adv. son derece, pek çok simultaneously: adv. aynı anda 6. I met your father once years ago, but I can remember him. A) hardly B) enormously C) extremely D) immensely E) simultaneously 2002 ability: n. yetenek, kabiliyet, beceri; güç, iktidar; yeterlik ability test: yetenek testi ability to pay: ödeme gücü verse: şiir yazmak, koşuk biçimine koymak verse: n. dize, mısra, dörtlük, kıta, ayet, şiir, koşuk, nazım topic: n. konu, mesele, mevzu, söz konusu, tema

26 admiration: n. hayranlık, beğeni, takdir, hayranlık uyandıran şey illusion: n. illüzyon, yanılsama, aldatıcı görünüş, hayal, göz aldanması, aldatma 1. William Wordsworth was a poet of nature, and had the special to throw charm over ordinary things. A) ability B) verse C) topic D) admiration E) illusion temporary: adj. geçici, eğreti temporary arrangement: geçici düzenleme vital: adj. yaşamsal, hayati, yaşayan, canlı, hayat dolu, öldürücü vital point: düğüm noktası vital spot: can damarı vital statistics: nüfus istatistikleri, sağlık ile ilgili istatistikler, vücut ölçüleri probable: adj. olası, mümkün, muhtemel, akla yatkın, makul contemporary: n. eşzamanlı şey, yaşıt, akran, aynı zamanda yaşamış olan kimse contemporary: adj. modern, çağcıl, aktüel, günümüze ait, çağdaş, yaşıt, eş zamanlarda yaşamış olan urgent: adj. acele, acil, ivedi, önemli, kaçınılmaz, zorunlu, ısrarlı, ısrarcı 2. No one knows for certain when the first Anglo-Saxon settlements were made in Britain, but it is that some of them at any rate were founded about the middle of the fifth century A.D. A) temporary B) vital

27 C) probable D) contemporary E) urgent superficial: adj. yüzeysel, iki boyutlu, dış, ayrıntısız, üstünkörü, yarım yamalak adult: n. yetişkin, ergin kimse adult: adj. yetişkin, ergin, reşit, büyümüş, erişkin competitive: adj. yarışmaya dayanan, rekabete dayanan, rekabet edebilen, rakip olan, hırslı coherent: adj. yapışık, tutarlı, birbirini tutan, uyumlu, ahenkli precise: adj. tam, kesin, belirli, belli, açık, dakik, kusursuz 3. James Joyce was born and educated in Ireland but spent most of his life in Europe, mainly France, Italy and Switzerland. A) superficial B) adult C) competitive D) coherent E) precise alternatively: adv. alternatif olarak fluently: adv. akıcı biçimde, pürüzsüz, düzgün olarak fluently: bülbül gibi hopefully: adv. umutla, ümitle, inşallah widely: adv. enli, adamakıllı, geniş ölçüde, iyice widely traveled: gezgin sensitive: hassas kimse, alıngan kimse

28 sensitive: adj. duyarlı, hassas, alıngan, duygulu, içli sensitive plant: mimoza, küstümotu sensitive spot: hassas nokta sensitive to heat: ısıya duyarlı, sıcağa karşı hassas (sensitively:n. Duyarlılık, hassasiyet.) 4. Frederick Taylor is known as the founder of the scientific management movement. A) alternatively B) fluently C) hopefully D) widely E) sensitively deceive: v. kandırmak, kazık atmak, keklemek, dolandırmak, oyun etmek, ihanet etmek, yutturmak, aldatmak; kafeslemek, kafese koymak; faka bastırmak; yitirmek, kaybetmek; çarpmak influence: n. etki, tesir, nüfuz, torpil influence: v. etkilemek, tesir etmek, söz geçirmek, etkili olmak, ikna etmek compel: v. zorlamak, mecbur etmek, zorunda bırakmak encourage: v. korumak, desteklemek, teşvik etmek, özendirmek, cesaret vermek, cesaretlendirmek prevent: v. önüne geçmek, menetmek, önlemek, engel olmak, önden gitmek, yol göstermek prevent from: önlemek, engellemek 5. The tourists had intended to walk along the coast to the next town but were from doing so by the stormy weather. A) deceived B) influenced C) compelled D) encouraged

29 E) prevented Bring up : to care for during childhood, cause to stop.yetiştirmek, büyütmek Take up : to occupy oneself with the study or practice of: Meşgul olmak Make out : to decipher; discern, deceive: Anlamak, ayrımını çözmek Hold up: give, to present to notice; expose, hinder: Vermek, fark ettirmek, gizlemek Carry out : To put into practice or effect: Gerçekleştirmek, başarmak 6. Much of every teacher s time is marking papers. A) brought up B) taken up with C) held up D) made out E) carried out BY BLUE

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 9 SBS PRACTICE TEST 9

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 9 SBS PRACTICE TEST 9 Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 9 SBS PRACTICE TEST 9 1.-5. sorularda konuşma balonlarında boş bırakılan yerlere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz. 3. We can t go out today it s raining

Detaylı

a) Present Continuous Tense (Future anlamda) I am visiting my aunt tomorrow. (Yarin halamı ziyaret ediyorum-edeceğim.)

a) Present Continuous Tense (Future anlamda) I am visiting my aunt tomorrow. (Yarin halamı ziyaret ediyorum-edeceğim.) a) Present Continuous Tense (Future anlamda) I am visiting my aunt tomorrow. (Yarin halamı ziyaret ediyorum-edeceğim.) He is having an exam on Wednesday. (Çarşamba günü sınav oluyor-olacak.) Mary is spending

Detaylı

WOULD. FUTURE in PAST [1] (geçmişteki gelecek) [past of WILL] He said he would be. She hoped (that) we would com. I thought that he would ref

WOULD. FUTURE in PAST [1] (geçmişteki gelecek) [past of WILL] He said he would be. She hoped (that) we would com. I thought that he would ref WOULD FUTURE in PAST [1] (geçmişteki gelecek) [past of WILL] He said he would be She hoped (that) we would com I thought that he would ref WILLINGNESS (gönüllülük) She would not The car would not POLITE

Detaylı

BBC English in Daily Life

BBC English in Daily Life İçindekiler Lesson one - Ders 1:... 2... 2 Lesson Two - Ders 2:... 2... 3 Lesson Three - Ders 3:... 3... 3 Lesson Four - Ders 4:... 4... 4 Lesson Five - Ders 5:... 4... 4 Lesson Six - Ders 6:... 5... 5

Detaylı

5İ Ortak Dersler. İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ

5İ Ortak Dersler. İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ Listmania Part 2 Ünite 12 5İ Ortak Dersler İNGİLİZCE II Okutman Aydan ERMİŞ 1 Ünite 12 LISTMANIA PART 2 Okutman Aydan ERMİŞ İçindekiler 12.1. PRESENT PERFECT & PAST SIMPLE... 4 12.1.1. Review of verb forms...

Detaylı

What Is Team Leadership?

What Is Team Leadership? What Is Team Leadership? What Is Team Leadership? Team leadership is the management of a group of people brought together to work to achieve a common goal.in order to get everyone to work as one functioning

Detaylı

İngilizce de selamlaşma maksatlı kullanılabilecek pek çok yapı vardır. Bunlar Türkçeleri ile beraber aşağıda verilmektedir:

İngilizce de selamlaşma maksatlı kullanılabilecek pek çok yapı vardır. Bunlar Türkçeleri ile beraber aşağıda verilmektedir: İngilizce de selamlaşma maksatlı kullanılabilecek pek çok yapı vardır. Bunlar Türkçeleri ile beraber aşağıda verilmektedir: Informal Greetings (Gayri Resmi selamlaşmalar) - Hi. (Merhaba) -Hello. (Merhaba)

Detaylı

Çözümlü ÇIKMIŞ SORULAR 1

Çözümlü ÇIKMIŞ SORULAR 1 ÖSYM Çözümlü ÇIKMIŞ SORULAR 1 Grammar-Vocabulary Phrasal Verbs- Prepositions HAZIRLAYAN: Yayınları 1. During a family discussion on our next holiday plans, my father asked me for my ----. A) opposition

Detaylı

Lesson 39: Infinitive and Gerund After Verbs. Ders 39: Fiilden sonra gelen mastar ve isim-fiil

Lesson 39: Infinitive and Gerund After Verbs. Ders 39: Fiilden sonra gelen mastar ve isim-fiil Lesson 39: Infinitive and Gerund After Verbs Ders 39: Fiilden sonra gelen mastar ve isim-fiil Reading (Okuma) She wants to go to a movie. ( Sinemaya gitmek istiyor. ) I m planning to work in Canada. (

Detaylı

ÖNEMLİ PHRASAL VERBS

ÖNEMLİ PHRASAL VERBS ÖNEMLİ PHRASAL VERBS Bu liste YDS için Önemli özellikle seçilmiş phrasal verb leri içerir. 149 adet Toplam 149 adet 1. keep on devam etmek carry on devam etmek continue devam etmek Fiil go on meydana gelmek,

Detaylı

DİL SINAVLARI İÇİN ÖNEMLİ PHRASAL VERB LİSTESİ

DİL SINAVLARI İÇİN ÖNEMLİ PHRASAL VERB LİSTESİ DİL SINAVLARI İÇİN ÖNEMLİ PHRASAL VERB LİSTESİ abide by attend to back up blow out break down break in break off break out break up bring about bring along bring back bring down bring in bring off bring

Detaylı

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition)

AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition) AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri Yapisi ve Uyum Sorunlari (Turkish Edition) Hakan Cora Click here if your download doesn"t start automatically AB surecinde Turkiyede Ozel Guvenlik Hizmetleri

Detaylı

Lesson 63: Reported speech. Ders 63: Bildirilen konuşma

Lesson 63: Reported speech. Ders 63: Bildirilen konuşma Lesson 63: Reported speech Ders 63: Bildirilen konuşma Reading (Okuma) He told me that he would come. (Bana geleceğini söyledi.) She said that she would be fine. (İyi olacağını söyledi.) He promised that

Detaylı

Argumentative Essay Nasıl Yazılır?

Argumentative Essay Nasıl Yazılır? Argumentative Essay Nasıl Yazılır? Hüseyin Demirtaş Dersimiz: o Argumentative Essay o Format o Thesis o Örnek yazı Military service Outline Many countries have a professional army yet there is compulsory

Detaylı

Zafer HOCA YDS Academy YDS YÖKDiL Hibrit Sistem

Zafer HOCA YDS Academy YDS YÖKDiL Hibrit Sistem Hibrit Online Eğitim Zafer HOCA YDS Academy YDS YÖKDiL Hibrit Sistem All is well that ends well. (Sonu iyi biten herşey iyidir. ) 1 Hibrit Online Eğitim Hibrit Online Eğitim Sistemi Nedir? Online Eğitimin

Detaylı

Let s, Shall we, why don t. Let s, let us: Öneri cümlesi başlatır. Let s elim anlamına gelir. Let s play basketball. Haydi basketball oynayalım.

Let s, Shall we, why don t. Let s, let us: Öneri cümlesi başlatır. Let s elim anlamına gelir. Let s play basketball. Haydi basketball oynayalım. Let s, Shall we, why don t Let s, let us: Öneri cümlesi başlatır. Let s elim anlamına gelir. Let s play basketball. Haydi basketball oynayalım. Yes, let s. Evet haydi oynayalım. No, let s not. Hayır, oynamayalım.

Detaylı

Industrial pollution is not only a problem for Europe and North America Industrial: Endüstriyel Pollution: Kirlilik Only: Sadece

Industrial pollution is not only a problem for Europe and North America Industrial: Endüstriyel Pollution: Kirlilik Only: Sadece INDUSTRIAL POLLUTION Industrial pollution is not only a problem for Europe and North America Industrial: Endüstriyel Pollution: Kirlilik Only: Sadece Problem: Sorun North: Kuzey Endüstriyel kirlilik yalnızca

Detaylı

function get_style114 () { return "none"; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); }

function get_style114 () { return none; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); } function get_style114 () { return "none"; } function end114_ () { document.getelementbyid('all-sufficient114').style.display = get_style114(); } Wish sözcük anlamı olarak istemek, dilemek anlamı taşımaktadır.cümlenin

Detaylı

1. English? a. She is b. Is c. He d. Is she. 1. This is an office, and tables. a. those are b. that are c. these d. that is. 1. This is girlfriend.

1. English? a. She is b. Is c. He d. Is she. 1. This is an office, and tables. a. those are b. that are c. these d. that is. 1. This is girlfriend. 1. English? a. She is b. Is c. He d. Is she 1. This is an office, and tables. a. those are b. that are c. these d. that is 1. This is girlfriend. a. hers b. to him c. of her d. his 1. There are people

Detaylı

ata aöf çıkmış sorular - ders kitapları - ders özetleri - ders notları www.zaferfotokopi.com

ata aöf çıkmış sorular - ders kitapları - ders özetleri - ders notları www.zaferfotokopi.com ATA - AÖF AÇIK ÖĞRETİM FAKÜLTESİ VİZE SORULARI YABANCI DİL l Sipariş ve Bilgi İçin : ZAFER FOTOKOPİ SINAVINIZDA BAŞARILAR DİLER. 0.332 353 78 75 Rampalı Çarşı 1 Kat No: 135 Meram/KONYA www.zaferfotokopi.com

Detaylı

SBS PRACTICE TEST 2. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 2* 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz.

SBS PRACTICE TEST 2. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 2* 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz. SBS PRACTICE TEST 2 1. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz. 3. Konuşma balonundaki cümleyi doğru tamamlayan sözcükleri seçiniz I am your true friend Mehmet. A true friend

Detaylı

8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ

8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ 8. SINIF YARIYIL ÇALIŞMA TESTİ 1., 2. ve 3. sorularda verilen kelimelerden hangisi anlam bakımından diğerlerinden farklıdır? TEST - 1 (2011-2012) 6., 7. ve 8. sorularda boş bırakılan yerlere uygun düşen

Detaylı

Islington da Pratisyen Hekimliğinizi ziyaret ettiğinizde bir tercüman istemek. Getting an interpreter when you visit your GP practice in Islington

Islington da Pratisyen Hekimliğinizi ziyaret ettiğinizde bir tercüman istemek. Getting an interpreter when you visit your GP practice in Islington Islington da Pratisyen Hekimliğinizi ziyaret ettiğinizde bir tercüman istemek Getting an interpreter when you visit your GP practice in Islington Islington daki tüm Pratisyen Hekimlikler (GP) tercümanlık

Detaylı

Exercise 2 Dialogue(Diyalog)

Exercise 2 Dialogue(Diyalog) Going Home 02: At a Duty-free Shop Hi! How are you today? Today s lesson is about At a Duty-free Shop. Let s make learning English fun! Eve Dönüş 02: Duty-free Satış Mağazasında Exercise 1 Vocabulary and

Detaylı

A LANGUAGE TEACHER'S PERSONAL OPINION

A LANGUAGE TEACHER'S PERSONAL OPINION 1. Çeviri Metni - 9 Ekim 2014 A LANGUAGE TEACHER'S PERSONAL OPINION Why is English such an important language today? There are several reasons. Why: Neden, niçin Such: gibi Important: Önemli Language:

Detaylı

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 6 SBS PRACTICE TEST OH! Thank you very much. You are a A) occupied / fought

Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 6 SBS PRACTICE TEST OH! Thank you very much. You are a A) occupied / fought SBS PRACTICE TEST 6 1.-5. sorularda konuşma balonlarında boş bırakılan yerlere uygun düşen sözcük ya da ifadeyi bulunuz. 3. I was shopping officer. What were you doing he stole your bag? 1. Mustafa Kemal

Detaylı

YABANCI DİL I Zorunlu 1 1 4

YABANCI DİL I Zorunlu 1 1 4 Ders Öğretim Planı Dersin Kodu Dersin Adı Dersin Türü Yıl Yarıyıl AKTS 200001212010 YABANCI DİL I Zorunlu 1 1 4 Dersin Seviyesi Lisans Dersin Amacı After attending the Foreign Language I, students will

Detaylı

Lesson 42: have to, don t have to. Ders 42: -meli/-malı, zorunda olmamak

Lesson 42: have to, don t have to. Ders 42: -meli/-malı, zorunda olmamak Lesson 42: have to, don t have to Ders 42: -meli/-malı, zorunda olmamak Reading (Okuma) We have to go to school tomorrow. ( Yarın okula gitmeliyiz. ) I have to get up at 5 am tomorrow. ( Yarın sabah 5

Detaylı

Lesson 66: Indirect questions. Ders 66: Dolaylı sorular

Lesson 66: Indirect questions. Ders 66: Dolaylı sorular Lesson 66: Indirect questions Ders 66: Dolaylı sorular Reading (Okuma) Could you tell me where she went? (Bana nereye gittiğini söyler misiniz?) Do you know how I can get to the hospital? (Hastaneye nasıl

Detaylı

I WOULD come to the party but... You He,She,It We They

I WOULD come to the party but... You He,She,It We They İsteklilik (willingness), kararlılık (determination), istek (request) ikram - teklif (offer), red (refusal) ve geçmişte alışkanlık (habit in the past) ifade eder. A WILLINGNESS - DETERMINATION (isteklilik

Detaylı

Kısaltılmış biçimi: Olumlu cümlelerde ('ll) Olumsuz cümlelerde: (Won't) A WILLINGNESS (İsteklilik) PROMISE (Vaad):

Kısaltılmış biçimi: Olumlu cümlelerde ('ll) Olumsuz cümlelerde: (Won't) A WILLINGNESS (İsteklilik) PROMISE (Vaad): Gelecek zamanın (Future Tense) yardımcı fiili olarak kullanılmasının yanısıra Modal Yardımcı olarak İSTEKLİLİK (WILLINGNESS), PROMISE (Vaad) POLITE REQUEST AND OFFER (Kibar istek ve ikram), STRONG DETERMINATION

Detaylı

Lesson 30: will, will not Ders 30: will, will not

Lesson 30: will, will not Ders 30: will, will not Lesson 30: will, will not Ders 30: will, will not Reading (Okuma) I hope you will visit me one day. ( Umuyorum bir gün beni ziyaret edeceksin ) I think your sister will like that cellphone. ( Bence kız

Detaylı

Example: 1 Shall I give the baby some tea? (Bebeğe biraz çay vereyim mi?)

Example: 1 Shall I give the baby some tea? (Bebeğe biraz çay vereyim mi?) Birinci tekil ve çoğul şahıs zamirleriyle (I-WE) kullanılır. Gelecek zamanın yardımcı fiili olmasının yanısıra, MODAL yardımcı olarak fikir sorma veya teklif ifade eder. Ayrıca kesin kararlılık, tehdit

Detaylı

Lesson 23: How. Ders 23: Nasıl

Lesson 23: How. Ders 23: Nasıl Lesson 23: How Ders 23: Nasıl Reading (Okuma) How are you? (Nasılsın?) How are your parents? (Ailen nasıl?) How was the interview? (Görüşme nasıldı?) How is your work? (İşin nasıl?) How do you go to school?

Detaylı

(1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR

(1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR ANABİLİM DALI ADI SOYADI DANIŞMANI TARİHİ :TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI : Yasemin YABUZ : Yrd. Doç. Dr. Abdullah ŞENGÜL : 16.06.2003 (1971-1985) ARASI KONUSUNU TÜRK TARİHİNDEN ALAN TİYATROLAR Kökeni Antik Yunan

Detaylı

My Year Manager is Sınıf Müdürüm. P.E. is on Beden eğitimi dersimin günü

My Year Manager is Sınıf Müdürüm. P.E. is on Beden eğitimi dersimin günü EMTRAS [Turkish] My Headteacher is Okul müdürüm My Year Manager is Sınıf Müdürüm My Form Tutor is Sınıf öğretmenim My Form is Sınıfım P.E. is on Beden eğitimi dersimin günü I must bring in a T-shirt, shorts

Detaylı

Seyahat Genel. Genel - Olmazsa olmazlar. Genel - Muhabbet. Yardım isteme. Birinin İngilizce konuşup konuşmadığını sormak

Seyahat Genel. Genel - Olmazsa olmazlar. Genel - Muhabbet. Yardım isteme. Birinin İngilizce konuşup konuşmadığını sormak - Olmazsa olmazlar Can you help me, please? Yardım isteme Do you speak English? Birinin konuşup konuşmadığını sormak Do you speak _[language]_? Birinin belli bir dili konuşup konuşmadığını sormak I don't

Detaylı

ingilizce.com-müşterilerle En çok kullanılan Kelime ve Deyimler-Top words and phrases to use with customers

ingilizce.com-müşterilerle En çok kullanılan Kelime ve Deyimler-Top words and phrases to use with customers The Top words and phrases to use with customers Müşterilerle En Çok Kullanılan Kelime ve Deyimler Definitely Kesinlikle Surely Tabii! Kesinlikle Absolutely Muhakkak Kesinlikle Certainly Elbette PHRASES

Detaylı

1. A lot of; lots of; plenty of

1. A lot of; lots of; plenty of a lot of lots of a great deal of plenty of çok, bir çok many much çok, bir çok a little little az, biraz a few few az, birkaç 1. A lot of; lots of; plenty of a lot of ( en yaygın olanıdır ), lots of, plenty

Detaylı

SBS PRACTICE EXAM 4. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 4* 1. Aşağıdaki cümleyi tamamlayan sözcük hangi seçenektedir?

SBS PRACTICE EXAM 4. Grade 8 / SBS PRACTICE TEST Test Number 4* 1. Aşağıdaki cümleyi tamamlayan sözcük hangi seçenektedir? SBS PRACTICE EXAM 4 1. Aşağıdaki cümleyi tamamlayan sözcük hangi seçenektedir? 4. Düşünce balonundaki cümleyi doğru tamamlayan sözcüğü seçiniz. You are not a hardworking student, Mike! Jeff is a/an friend.

Detaylı

TEOG 1. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR İNGİLİZCE DERSİ BENZER SORULARI

TEOG 1. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR İNGİLİZCE DERSİ BENZER SORULARI TEOG SINAV SORUSU-1 UNIT 2 SINIF İÇİ TARAMA TESTİ Diyalogu tamamlayan ifade hangisidir? Henry: That's my money.i don t want to give it to you. Martin:...! Don t be so stingy. Diyalogda boşluğu en iyi tamamlayan

Detaylı

MESOS (Merkezi Sistem Ortak Sınav) PRACTICE TEST 1

MESOS (Merkezi Sistem Ortak Sınav) PRACTICE TEST 1 MESOS (Merkezi Sistem Ortak Sınav) PRACTICE TEST 1 1. Konuşma balonundaki cümleyi doğru tamamlayan sözcüğü seçiniz 3. Verilen cümlede boşluğa gelecek sözcüğü seçeneklerden işaretleyiniz. We have got flowers

Detaylı

1. She traveled the world. a. over b. across c. on d. around. 1. There s a park across the street the hospital. a. of b. to c. from d.

1. She traveled the world. a. over b. across c. on d. around. 1. There s a park across the street the hospital. a. of b. to c. from d. 1. She traveled the world. a. over b. across c. on d. around 1. There s a park across the street the hospital. a. of b. to c. from d. for 1. I am taking some books. a. hers b. her c. to her d. she 1. bottle

Detaylı

CALUM SAILS AWAY. Written and illustrated by Sarah Sweeney

CALUM SAILS AWAY. Written and illustrated by Sarah Sweeney CALUM SAILS AWAY Written and illustrated by Sarah Sweeney SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi, Kat 3, 34664 Bağlarbaşı, Üsküdar, İstanbul Tel.: (0216) 474 23

Detaylı

Lesson 58 : everything, anything. each, every Ders 58: her şey, herhangi bir şey. Her biri, her

Lesson 58 : everything, anything. each, every Ders 58: her şey, herhangi bir şey. Her biri, her Lesson 58 : everything, anything each, every Ders 58: her şey, herhangi bir şey Her biri, her Reading (Okuma) Is everything okay? (Her şey yolunda mı?) Don t worry, everything will be fine. (Endişelenme,

Detaylı

Student (Trainee) Evaluation [To be filled by the Supervisor] Öğrencinin (Stajyerin) Değerlendirilmesi [Stajyer Amiri tarafından doldurulacaktır]

Student (Trainee) Evaluation [To be filled by the Supervisor] Öğrencinin (Stajyerin) Değerlendirilmesi [Stajyer Amiri tarafından doldurulacaktır] Student (Trainee) Evaluation [To be filled by the Supervisor] Öğrencinin (Stajyerin) Değerlendirilmesi [Stajyer Amiri tarafından doldurulacaktır] Student s Name & Surname (Öğrencinin Adı & Soyadı): PERSONALITY

Detaylı

«Soru Sormak ve Bir Şey İstemek»

«Soru Sormak ve Bir Şey İstemek» «Soru Sormak ve Bir Şey İstemek» Soru sormak için kullanılan kalıplar. Önemli soru kelimeleri. Sorulan sorulara cevap vermek için kullanabileceğin kalıplar. Anlık kararlar ve öneriler için sık kullanılan

Detaylı

Ünite 12. Listmania. Ortak Dersler. İngilizce II. Okt. Derya KOCAOĞLU

Ünite 12. Listmania. Ortak Dersler. İngilizce II. Okt. Derya KOCAOĞLU Listmania Ünite 12 Ortak Dersler İngilizce II Okt. Derya KOCAOĞLU 1 Ünite 12 LISTMANIA Okt. Derya KOCAOĞLU İçindekiler 12.1. PRESENT PERFECT & PAST SIMPLE... 3 12.2. REVIEW OF VERB FORMS... 3 12.3. VOCABULARY

Detaylı

8. SINIF KAZANIM TESTLERİ 1.SAYI. Ar-Ge Birimi Çalışmasıdır ŞANLIURFA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DİZGİ & TASARIM İBRAHİM CANBEK MEHMET BOZKURT

8. SINIF KAZANIM TESTLERİ 1.SAYI. Ar-Ge Birimi Çalışmasıdır ŞANLIURFA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ DİZGİ & TASARIM İBRAHİM CANBEK MEHMET BOZKURT 8. SINIF ŞANLIURFA İL MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ KAZANIM TESTLERİ TÜRKÇE MATEMATİK T.C İNKİLAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK FEN VE TEKNOLOJİ DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ İNGİLİZCE Ar-Ge Birimi Çalışmasıdır 1.SAYI

Detaylı

Learn how to get started with Dropbox: Take your stuff anywhere. Send large files. Keep your files safe. Work on files together. Welcome to Dropbox!

Learn how to get started with Dropbox: Take your stuff anywhere. Send large files. Keep your files safe. Work on files together. Welcome to Dropbox! Learn how to get started with Dropbox: 1 2 3 4 Keep your files safe Take your stuff anywhere Send large files Work on files together Welcome to Dropbox! 1 Keep your files safe Dropbox lets you save photos,

Detaylı

Lesson 31: Interrogative form of Will. Ders 31: Will kalıbının soru biçimi

Lesson 31: Interrogative form of Will. Ders 31: Will kalıbının soru biçimi Lesson 31: Interrogative form of Will Ders 31: Will kalıbının soru biçimi Reading (Okuma) Will it be sunny tomorrow? (Yarın güneşli mi olacak?) Will you lend her the car? (Arabayı ödünç verecek misin?)

Detaylı

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÖRELE ANADOLU LİSESİ 9. SINIFLAR İNGİLİZCE DERSİ 1. DÖNEM PERFORMANS ÖDEV KONULARI

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÖRELE ANADOLU LİSESİ 9. SINIFLAR İNGİLİZCE DERSİ 1. DÖNEM PERFORMANS ÖDEV KONULARI 2013 2014 EĞİTİM ÖĞRETİM YILI GÖRELE ANADOLU LİSESİ 9. SINIFLAR İNGİLİZCE DERSİ 1. DÖNEM PERFORMANS ÖDEV KONULARI 1. Create your family tree and describe your family members 2. Prepare a visual poster

Detaylı

Seyahat Genel. Genel - Olmazsa olmazlar. Genel - Muhabbet. Yardım isteme. Birinin İngilizce konuşup konuşmadığını sormak

Seyahat Genel. Genel - Olmazsa olmazlar. Genel - Muhabbet. Yardım isteme. Birinin İngilizce konuşup konuşmadığını sormak - Olmazsa olmazlar Bana yardımcı olurmusunuz, lütfen? Yardım isteme konuşuyor musunuz? Birinin konuşup konuşmadığını sormak _[dil]_ konuşuyor musunuz? Birinin belli bir dili konuşup konuşmadığını sormak

Detaylı

KPDS-ÜDS MINI PHRASAL VERBS SÖZLÜĞÜ 1) bir şeyin miktarına ekleme yapmak hear about hear from. 110.

KPDS-ÜDS MINI PHRASAL VERBS SÖZLÜĞÜ 1) bir şeyin miktarına ekleme yapmak hear about hear from. 110. 1. add up 2. back away 3. back down 4. back out 5. back up 6. blow up 7. blow out 8. break away 9. break out KPDS-ÜDS MINI PHRASAL VERBS SÖZLÜĞÜ 1) bir şeyin miktarına ekleme yapmak 1) bir fikri artık

Detaylı

KPDS VE ÜDS İÇİN PHRASAL VERB LİSTESİ

KPDS VE ÜDS İÇİN PHRASAL VERB LİSTESİ KPDS VE ÜDS İÇİN PHRASAL VERB LİSTESİ 1. add up 1) bir şeyin miktarına ekleme yapmak 2. back away 1) bir fikri artık desteklemediğini göstermek 3. back down 1) hatalı olduğunu kabul etmek 2) bir şeyi yapmayı

Detaylı

Lesson 19: What. Ders 19: Ne

Lesson 19: What. Ders 19: Ne Lesson 19: What Ders 19: Ne Reading (Okuma) What is it? (O nedir?) What is your name? (İsmin nedir?) What is the answer? (Cevap nedir?) What was that? (O neydi?) What do you want? (Ne istersin?) What did

Detaylı

1. Superlative lerden sonra gelen fiil infinitive olur. ( the latest species to join the

1. Superlative lerden sonra gelen fiil infinitive olur. ( the latest species to join the 1. Superlative lerden sonra gelen fiil infinitive olur. ( the latest species to join the rank of ) 2. for/in/during/over/within (fidow) : last/past time olduğunda bu prepositionlar gelir. 3. Now that;

Detaylı

can herhangi bir şeyi yapabilmeye yetenekli olduğumuzu belirtmek için

can herhangi bir şeyi yapabilmeye yetenekli olduğumuzu belirtmek için Can, could, would like to, may. a) can: e bilir, a bilir. can herhangi bir şeyi yapabilmeye yetenekli olduğumuzu belirtmek için kullanırız. Olumlu cümle (can olumlu) cümlede yetenek bildirir. I can speak

Detaylı

Mart Ayı Değerler Eğitimi. Samimiyet

Mart Ayı Değerler Eğitimi. Samimiyet Mart Ayı Değerler Eğitimi Samimiyet Darüşşafaka Orta Okulu Mart Ayı değeri olan Samimiyet değeri kapsamında etkinlik ve paylaşımlar düzenlemiştir. Yabancı diller bölümü; Samimiyet konusuyla ilgili olarak

Detaylı

STATE OF THE ART. Be Goıng To Functıons (İşlevleri) 1. Planned future actions (Planlanmış gelecek zaman etkinlikleri)

STATE OF THE ART. Be Goıng To Functıons (İşlevleri) 1. Planned future actions (Planlanmış gelecek zaman etkinlikleri) 1. Planned future actions (Planlanmış gelecek zaman etkinlikleri) We use it to express a future decision, intention, or plan made before the moment of speaking (Konuşma anından daha önce düşünülmüş kararlar,

Detaylı

ÜNİTE 7 QUANTIFIERS (2) İÇİNDEKİLER HEDEFLER YABANCI DİL I. Quantifiers: - lots of - a lot of - several - a bit - How many - How much

ÜNİTE 7 QUANTIFIERS (2) İÇİNDEKİLER HEDEFLER YABANCI DİL I. Quantifiers: - lots of - a lot of - several - a bit - How many - How much QUANTIFIERS (2) BAYBURT ÜNİVERSİTESİ UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ İÇİNDEKİLER Quantifiers: - lots of - a lot of - several - a bit - How many - How much HEDEFLER YABANCI DİL I Bu ünitede amaçlanan kazanımlar;

Detaylı

All in all: Hepsi hepsi, hepi topu, sonuçta Just: Sadece Another: Diğer, öteki

All in all: Hepsi hepsi, hepi topu, sonuçta Just: Sadece Another: Diğer, öteki 8. DERS ÇEVİRİ METİNLERİ VE ÇEVİRİLERİ Another Brick in the Wall (Duvardaki Bir Başka Tuğla) Pink Floyd We don't need no education Need: İhtiyaç duymak Education: Eğitim İhtiyacımız yok, eğitime hayır

Detaylı

Get kelimesinin temel anlamları

Get kelimesinin temel anlamları Get kelimesinin temel anlamları Öncelikle Get kelimesinin temel anlamlarına bakalım. Get kelimesinin iki temel anlamı; Almak veya satın almak Ulaşmak, varmak ve gelmek Bu iki kullanımı bilmen, Get kelimesinin

Detaylı

Helping you to live more independently. Insanlari ve bagimsiz yasami destekleme. Daha bagimsiz yasamak için size yardim ediyor

Helping you to live more independently. Insanlari ve bagimsiz yasami destekleme. Daha bagimsiz yasamak için size yardim ediyor The Supporting People Logo Insanlari ve bagimsiz yasami destekleme The Supporting People Door in Watermark The Supporting People Introduction Helping you to live more independently Daha bagimsiz yasamak

Detaylı

«Merhaba demek ve selamlaşmak»

«Merhaba demek ve selamlaşmak» Hello Hi Hey Nasıl gidiyor? demek How s it going? ( How s it goin? ) How are you doing? ( How ya doin? ) How are you? ( Howar ya? ) Fine, thanks. And you? ( Bunu kullanmamaya çalış ) Good. How about you?

Detaylı

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ ÇIKMIŞ SORULAR

ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ ÇIKMIŞ SORULAR ATATÜRK ÜNİVERSİTESİ AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ ÇIKMIŞ SORULAR Ders Adı : Yabancı Dil-1 Sınav Türü : Bütünleme WWW.NETSORULAR.COM Sınavlarınızda Başarılar Dileriz... Yabancı Dil I A A DİKKAT! 1. Bu testte

Detaylı

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden

Lesson 22: Why. Ders 22: Neden Lesson 22: Why Ders 22: Neden Reading (Okuma) Why are you tired? (Neden yorgunsun?) Why is your boss angry? (Patronun neden sinirli?) Why was he late? (Neden geç kaldı?) Why did she go there? (Neden oraya

Detaylı

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK FAKÜLTESİ

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK FAKÜLTESİ ÖĞRENCİ NİN STUDENT S YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ STAJ DEFTERİ TRAINING DIARY Adı, Soyadı Name, Lastname : No ID Bölümü Department : : Fotoğraf Photo Öğretim Yılı Academic Year : Academic Honesty Pledge I pledge

Detaylı

Sick at school. (Okulda hasta) Turkish. List of characters. (Karakter listesi) Leila, the sick girl. Sick girl s friend. Class teacher.

Sick at school. (Okulda hasta) Turkish. List of characters. (Karakter listesi) Leila, the sick girl. Sick girl s friend. Class teacher. (Okulda hasta) List of characters (Karakter listesi) Leila, the sick girl Sick girl s friend Class teacher Nurse (Leyla, hasta kız) (Hasta kızın arkadaşı) (Sınıf öğretmeni) (Hemşire) Girl with bike rider

Detaylı

THE SCHOOL S MYSTERY. Written and illustrated by Sarah Sweeney

THE SCHOOL S MYSTERY. Written and illustrated by Sarah Sweeney THE SCHOOL S MYSTERY Written and illustrated by Sarah Sweeney SEV Yayıncılık Eğitim ve Ticaret A.Ş. Nuhkuyusu Cad., No. 197 Üsküdar İş Merkezi, Kat 3, 34664 Bağlarbaşı, Üsküdar, İstanbul Tel.: (0216) 474

Detaylı

İNGİLİZCE II Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ

İNGİLİZCE II Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ State Of The Art Part I Ünite 8 5İ Ortak Dersler İNGİLİZCE II Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ 1 Ünite 8 STATE OF THE ART PART I Yrd. Doç. Dr. Emrah EKMEKÇİ İçindekiler 8.1. BE GOING TO... 3 8.1.1. FUNCTIONS

Detaylı

Lesson 38: Infinitive 3. (how, what, where, when + infinitive) Ders 38: Mastar 3. (nasıl, ne, nerede, ne zaman + mastar)

Lesson 38: Infinitive 3. (how, what, where, when + infinitive) Ders 38: Mastar 3. (nasıl, ne, nerede, ne zaman + mastar) Lesson 38: Infinitive 3 (how, what, where, when + infinitive) Ders 38: Mastar 3 (nasıl, ne, nerede, ne zaman + mastar) Reading (Okuma) He knows how to cook spaghetti. ( O spagettinin nasıl pişirileceğini

Detaylı

a, ı ı o, u u e, i i ö, ü ü

a, ı ı o, u u e, i i ö, ü ü Possessive Endings In English, the possession of an object is described by adding an s at the end of the possessor word separated by an apostrophe. If we are talking about a pen belonging to Hakan we would

Detaylı

VERBS FUNCTION WORDS ADJECTIVES ADVERBS. ahmet okal Page 1 10/7/08

VERBS FUNCTION WORDS ADJECTIVES ADVERBS. ahmet okal Page 1 10/7/08 VERBS FUNCTION WORDS ADVERBS ADJECTIVES NOUNS 1 açmak 1 ama 1 artık 1 alt 1 ad 2 alınmak 2 ancak 2 ayrıca 2 aynı 2 adam 3 almak 3 ben 3 belki 3 az 3 aile 4 anlamak 4 bir 4 bile 4 baş(esas) 4 akıl 5 anlatmak

Detaylı

ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI

ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI ALANYA HALK EĞİTİMİ MERKEZİ BAĞIMSIZ YAŞAM İÇİN YENİ YAKLAŞIMLAR ADLI GRUNDTVIG PROJEMİZ İN DÖNEM SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI ALANYA PUBLIC EDUCATION CENTRE S FINAL INFORMATIVE MEETING OF THE GRUNDTVIG

Detaylı

ÖRNEKTİR - SAMPLE. RCSummer Ön Kayıt Formu Örneği - Sample Pre-Registration Form

ÖRNEKTİR - SAMPLE. RCSummer Ön Kayıt Formu Örneği - Sample Pre-Registration Form RCSummer 2019 - Ön Kayıt Formu Örneği - Sample Pre-Registration Form BU FORM SADECE ÖN KAYIT FORMUDUR. Ön kaydınızın geçerli olması için formda verilen bilgilerin doğru olması gerekmektedir. Kontenjanımız

Detaylı

Lesson 67: Tag Questions. Ders 67: Etiket Soruları

Lesson 67: Tag Questions. Ders 67: Etiket Soruları Lesson 67: Tag Questions Ders 67: Etiket Soruları Reading (Okuma) You will come with us, won t you? (Sen bizimle geleceksin, değil mi? ) The water is cold, isn t it? (Su soğuk, değil mi?) You really like

Detaylı

Şimdi de kesin bir zorunluluğun bulunmadığını ifade eden cümlelere örnekler verelim:

Şimdi de kesin bir zorunluluğun bulunmadığını ifade eden cümlelere örnekler verelim: 1 You mustn't smoke here. It's dangerous. (Burada sigara içmeniz yasaktır. Tehlikelidir.) 2 We mustn't park our car here. There's no-parking sign. (Arabanızı buraya park etmemiz yasak. Park edilmez işareti

Detaylı

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir?

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir? Özgüven Nedir? Özgüven; kendimiz ve yeteneklerimiz hakkında pozitif ve gerçekçi bir anlayışa sahip olduğumuz anlamına gelmektedir. Diğer taraftan, özgüven eksikliği ise; kendinden şüphe duymak, pasiflik,

Detaylı

A) Please come in. B) Quiet, please. C) Clean the board, please. D) Turn off the light, please. Sargın Test 4. Sınıf

A) Please come in. B) Quiet, please. C) Clean the board, please. D) Turn off the light, please. Sargın Test 4. Sınıf Konuşma balonunda boş bırakılan yere 1 hangi seçenek gelmelidir? 5 Resimdeki öğretmen öğrencilerine ne söylemiş olabilir?... at the board!...! A) Read B) Write C) Sing D) Look A) Please come in. B) Quiet,

Detaylı

Lesson 21: Who. Ders 21: Kim

Lesson 21: Who. Ders 21: Kim Lesson 21: Who Ders 21: Kim Reading (Okuma) Who are your friends? (Arkadaşların kimler?) Who is your new boss? (Yeni patronun kim?) Who is your English teacher? (İngilizce öğretmenin kim?) Who was the

Detaylı

İNGİLİZCE. My Daily Routine. A) It's one o'clock. It s on Monday. Zeka Küpü Yayınları

İNGİLİZCE. My Daily Routine. A) It's one o'clock. It s on Monday. Zeka Küpü Yayınları 5. SINIF My Daily Routine 1. 3. UNIT-1 TEST-1 do you go to school? At 8.30 Sevgi Ýlhan Saati ifade eden seçenek aşağıdakilerden hangisidir? A) Where B) Who C) What time D) What 4. A) It's one o'clock.

Detaylı

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK FAKÜLTESİ

YEDİTEPE ÜNİVERSİTESİ MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK FAKÜLTESİ MÜHENDİSLİK VE MİMARLIK FAKÜLTESİ STAJ DEFTERİ TRAINING DIARY Adı, Soyadı Name, Lastname : ÖĞRENCİ NİN STUDENT S No ID Bölümü Department : : Fotoğraf Photo Öğretim Yılı Academic Year : Academic Honesty

Detaylı

Lesson 24: Prepositions of Time. (in, on, at, for, during, before, after) Ders 24: Zaman Edatları. Zaman Edatlarını Kullanmak

Lesson 24: Prepositions of Time. (in, on, at, for, during, before, after) Ders 24: Zaman Edatları. Zaman Edatlarını Kullanmak Lesson 24: Prepositions of Time (in, on, at, for, during, before, after) Ders 24: Zaman Edatları Zaman Edatlarını Kullanmak Reading (Okuma) I was born in 2000. ( 2000 de doğdum) We work in the garden in

Detaylı

A UNIFIED APPROACH IN GPS ACCURACY DETERMINATION STUDIES

A UNIFIED APPROACH IN GPS ACCURACY DETERMINATION STUDIES A UNIFIED APPROACH IN GPS ACCURACY DETERMINATION STUDIES by Didem Öztürk B.S., Geodesy and Photogrammetry Department Yildiz Technical University, 2005 Submitted to the Kandilli Observatory and Earthquake

Detaylı

İngilizce konu anlatımlarının devamı burada Tıkla! Spot On 8 Ders Kitabı Tüm Kelimeleri. How do we spell the Present Continuous Tense?

İngilizce konu anlatımlarının devamı burada Tıkla! Spot On 8 Ders Kitabı Tüm Kelimeleri. How do we spell the Present Continuous Tense? İngilizce konu anlatımlarının devamı burada Tıkla! 1 Spot On 8 Ders Kitabı Tüm Kelimeleri 2 How do we spell the Present Continuous Tense? 3 8.Sınıf İngilizce Ders Kitabı ve Çalışma Kitabı Cevapları 4 TOO

Detaylı

Cases in the Turkish Language

Cases in the Turkish Language Fluentinturkish.com Cases in the Turkish Language Grammar Cases Postpositions, circumpositions and prepositions are the words or morphemes that express location to some kind of reference. They are all

Detaylı

SCHOOL OF FOREIGN LANGUAGES NEVSEHIR HACI BEKTAS VELI UNIVERSITY ERASMUS EXAM THIRD SECTION

SCHOOL OF FOREIGN LANGUAGES NEVSEHIR HACI BEKTAS VELI UNIVERSITY ERASMUS EXAM THIRD SECTION NEVSEHIR HACI BEKTAS VELI UNIVERSITY ERASMUS EXAM THIRD SECTION 2018-2019 Değerli Öğrenciler, Yabancı Diller Yüksekokulu tarafından hazırlanan Erasmus Sınavının Üçüncü Basamağına (Konuşma) katılmaktasınız.

Detaylı

Genellikle onlar bahçede mı? Onlar şimdi bahçede mı? Yazın bir otelde kalır mısın? O her gün evde mı? Ödev zor mu? Ben yiyorum çünkü açım.

Genellikle onlar bahçede mı? Onlar şimdi bahçede mı? Yazın bir otelde kalır mısın? O her gün evde mı? Ödev zor mu? Ben yiyorum çünkü açım. Oda genellikle dağınık ve oda şimdi dağınık. Genellikle onlar bahçede mı? Onlar şimdi bahçede mı? O otobüste. O sabahları otobüs ile işe gider. Ben akşamları İngilizce çalışmam. Yazın bir otelde kalır

Detaylı

İNGİLİZCENİN SEVİYELERİ

İNGİLİZCENİN SEVİYELERİ İNGİLİZCENİN SEVİYELERİ A1 Beginners Elementary Dil Eylemleri Gramer Konuşma İşaretleri Kelime Hazinesi Konular Yönler; Alışkanlıkların ve rutin düzeninin Kendinden bahsetme (kişisel bilgilerin paylaşımı);

Detaylı

Üyelerimizi; "anlıyorum konuşamıyorum", "konuşabiliyorum", "akıcı konuşabiliyorum" şeklinde üçe ayırıyoruz.

Üyelerimizi; anlıyorum konuşamıyorum, konuşabiliyorum, akıcı konuşabiliyorum şeklinde üçe ayırıyoruz. English Spoken Cafe sosyal bir ortamda, ana dilini konuşan yabancı ekip arkadaşlarımız eşliğinde konuşarak, İngilizcenizi yurt dışında yaşıyormuş gibi geliştirebileceğiniz ve İngilizce öğretmenleri tarafından

Detaylı

Parça İle İlgili Kelimeler

Parça İle İlgili Kelimeler The Human Brain The Human Brain The human brain is a very powerful organ.it controls all parts of the body and allows you to think, feel, move your arms and legs and it helps you stay healthy.the brain

Detaylı

HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU

HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU HEARTS PROJESİ YAYGINLAŞTIRMA RAPORU BOLU HALKIN EGITIMINI GELISTIRME VE DESTEKLEME DERNEGI TARAFINDAN ORGANİZE EDİLEN YAYGINLAŞTIRMA FAALİYETLERİ - TURKİYE Bolu Halkın Egitimini Gelistirme ve Destekleme

Detaylı

Lesson 20: Where, when. Ders 20: Nerede, ne zaman

Lesson 20: Where, when. Ders 20: Nerede, ne zaman Lesson 20: Where, when Ders 20: Nerede, ne zaman Reading (Okuma) Where is the City Hall? (Belediye binası nerede?) Where are you now? (Şu an neredesin?) Where is he working? (Nerede çalışıyor?) Where did

Detaylı

A mysterious meeting. (Esrarengiz bir toplantı) Turkish. List of characters. (Karakterlerin listesi) Khalid, the birthday boy

A mysterious meeting. (Esrarengiz bir toplantı) Turkish. List of characters. (Karakterlerin listesi) Khalid, the birthday boy (Esrarengiz bir toplantı) List of characters (Karakterlerin listesi) Khalid, the birthday boy (Halit, doğum günü olan oğlan) Leila, the mysterious girl and phone voice (Leyla, esrarengiz kız ve telefon

Detaylı

TR2009/ /409 Benim için İnsan Hakları «Human Rights for Me» How to discuss a theme in the classroom, Anton Senf,

TR2009/ /409 Benim için İnsan Hakları «Human Rights for Me» How to discuss a theme in the classroom, Anton Senf, Benim için İnsan Hakları «Human Rights for Me» How to discuss a theme in the classroom, Anton Senf, 13-3-2014 Benim için İnsan Hakları «Human Rights for Me» Bir Tema Sınıfta Nasıl Tartışılır, Anton Senf,

Detaylı

Özgeçmiş (CV/Resume) Hazırlanması

Özgeçmiş (CV/Resume) Hazırlanması Özgeçmiş (CV/Resume) Hazırlanması CV (curriculum vitae): (Kısa özgeçmiş) (Kaynak: Cambridge Dictionary Online :http://dictionary.cambridge.org/ dictionary/english/cv) (In UK) A short written description

Detaylı

Özgeçmiş (CV/Resume) Hazırlanması

Özgeçmiş (CV/Resume) Hazırlanması Özgeçmiş (CV/Resume) Hazırlanması CV (curriculum vitae): (Kısa özgeçmiş) (Kaynak: Cambridge Dictionary Online :http://dictionary.cambridge.org/ dictionary/english/cv) (In UK) A short written description

Detaylı

Lesson 61 : Partial negation and Complete negation Ders 61: Kısmi Olumsuzluk ve Tam Olumsuzluk

Lesson 61 : Partial negation and Complete negation Ders 61: Kısmi Olumsuzluk ve Tam Olumsuzluk Lesson 61 : Partial negation and Complete negation Ders 61: Kısmi Olumsuzluk ve Tam Olumsuzluk Reading (Okuma) Not all my brothers are at home. Some are and some are not. ( Bütün kardeşlerim evde değil.

Detaylı

Yaz okulunda (2014 3) açılacak olan 2360120 (Calculus of Fun. of Sev. Var.) dersine kayıtlar aşağıdaki kurallara göre yapılacaktır:

Yaz okulunda (2014 3) açılacak olan 2360120 (Calculus of Fun. of Sev. Var.) dersine kayıtlar aşağıdaki kurallara göre yapılacaktır: Yaz okulunda (2014 3) açılacak olan 2360120 (Calculus of Fun. of Sev. Var.) dersine kayıtlar aşağıdaki kurallara göre yapılacaktır: Her bir sınıf kontenjanı YALNIZCA aşağıdaki koşullara uyan öğrenciler

Detaylı