18. ÇALIŞMA EKONOMİSİ ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ (GENİŞLETİLMİŞ BİLDİRİ ÖZETLERİ)

Ebat: px
Şu sayfadan göstermeyi başlat:

Download "18. ÇALIŞMA EKONOMİSİ ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ (GENİŞLETİLMİŞ BİLDİRİ ÖZETLERİ)"

Transkript

1 TÜRK-İŞ (Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu) ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ 18. ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ KONGRESİ (GENİŞLETİLMİŞ BİLDİRİ ÖZETLERİ) Editörler Şenol Baştürk (Yrd. Doç. Dr.) Burak Faik Emirgil (Arş. Gör.) Ulviye Tüfekçi (Arş. Gör.) Ekim 2017 KEMER/ANTALYA (Grand Haber Hotel)

2 2

3 İÇİNDEKİLER KONGRE KURULLARI... 7 SUNUŞ... 9 ÖNSÖZ AÇILIŞ KONUŞMALARI ANA OTURUM: TÜRKİYE'DE VE DÜNYADA SENDİKAL DÖNÜŞÜMLER DÜNYADA SENDİKAL HAREKET: DEĞİŞİM, YENİ POLİTİKALAR VE GELECEK TÜRKİYE DE SENDİKAL HAKLARA İLİŞKİN GENEL BİR DEĞERLENDİRME OTURUM: SOSYAL GÜVENLİK TÜRKİYE'DE BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİNDEKİ DÖNÜŞÜMLERİN ANALİZİ SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMLERİNDE DÖNÜŞÜM VE TÜRK SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNDE REFORM SOSYAL GÜVENLİKTE DÖNÜŞÜM VE SOSYAL YARDIMLAR TÜRKİYE DE HANEHALKLARININ NAKİT GEREKSİNİMİNİN ÜCRET DIŞI GEÇİM ARAÇLARI İLE YÖNETİMİ: SOSYAL YARDIM ALANLARIN ÇALIŞMA VE GEÇİM ÖRÜNTÜLERİ OTURUM: İŞSİZLİK VE İSTİHDAM İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN İŞSİZLİK KAYGISI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA: BİGA İİBF ÖRNEĞİ ÜNİVERSİTE SON SINIF ÖĞRENCİLERİNDE İŞSİZLİK KAYGISI VE GİRİŞİMCİLİK NİYETİ İLİŞKİSİ: TRA1 BÖLGESİ ÖRNEĞİ Y KUŞAĞININ İŞ ARAMA SÜRECİNDE SOSYAL MEDYA ARAÇLARININ ETKİSİ VE KONUYA İLİŞKİN BİR ARAŞTIRMA TÜRKİYE DE GENÇ İŞSİZLİĞİNİN TOPLUMSAL SONUÇLARI: BÖLGESEL DÜZEYDE PANEL VERİ ANALİZİ GELİR, FİYAT, REEL EFEKTİF DÖVİZ KURU VE İŞGÜCÜ MALİYETLERİNİN İŞSİZLİK ORANI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: TÜRKİYE İÇİN BİR ARDL YAKLAŞIMI OTURUM: ÇALIŞMA HAYATINDA KADIN KADIN DOSTU İŞYERİ UYGULAMALARI: TÜRKİYE'DE KADIN İSTİHDAMI ARTIŞI İÇİN YENİ BİR OLANAK MI? ATAERKİL SINIRLANDIRMALAR BAĞLAMINDA KADINLARIN ÇALIŞMA DENEYİMLERİ ÇALIŞAN KADINLARDA ÇOKLU ROLLERİN PSİKOLOJİK SAĞLIĞA ETKİSİ EV HİZMETLERİ ALANINDA ÇALIŞAN KADINLARIN SOSYO-EKONOMİK ANALİZİ: İZMİR İLİ ALAN ARAŞTIRMASI OTURUM: İŞGÜCÜ PİYASALARINDA DÖNÜŞÜM TAŞERON (İŞÇİLERİ) TAŞ TAŞISIN: BELEDİYE İŞÇİLERİ ÖRNEĞİ TAŞERON İŞÇİLERİN İŞ TATMİNLERİNİN İŞTEN AYRILMA NİYETLERİNE ETKİSİ: SDÜ ÖRNEĞİ DÜNYADA VE TÜRKİYE DE NEOLİBERAL EKONOMİ POLİTİKALARININ İŞGÜCÜ PİYASASINA YANSIMALARI ÇALIŞMA HAYATI KALİTESİNİN TANIMLANMASINA İLİŞKİN SORUNLAR: TÜRKİYE İÇİN BİR TANIM ÖNERİSİ

4 TÜRKİYE'DE "4/C GEÇİCİ PERSONEL" KADROSUNDA ÇALIŞANLAR VE ÇALIŞMA KOŞULLARI OTURUM:ÇALIŞMA PSİKOLOJİSİNDE GÜNCEL TARTIŞMALAR ÖRGÜTSEL KÜLTÜREL SIKILIK, İŞE YABANCILAŞMA VE İŞ TATMİNİ İLİŞKİSİNDE ÜCRET TATMİNİNİN ROLÜ DUYGUSAL EMEĞİN İŞLE BÜTÜNLEŞME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ POZİTİF PSİKOLOJİK SERMAYE, İŞ STRESİ VE İŞTEN AYRILMA NİYETİ İLİŞKİSİ: DENİZLİ VE ERZURUM UYGULAMASI TÜRKİYE TAŞKÖMÜRÜ KURUMUNDA ÇALIŞAN MADENCİLERİN REFAH DÜZEYİNİN GÖSTERGE VE BELİRLEYİCİLERİ SANAL KAYTARMA VE ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ARASINDAKİ İLİŞKİ: ERZURUM İLİNDE BİR KAMU KURUMU ÖRNEĞİ OTURUM: SENDİKALAR VE SOSYAL HAREKETLER SENDİKAL ÖRGÜTLENMEDE BİR MÜCADELE ARACI OLARAK SOSYAL MEDYA SENDİKALAR ÖRGÜTLENME İLE İLGİLİ NE YAPIYOR? TÜRK-İŞ, DİSK VE HAK-İŞ ÖRNEKLERİ TÜRKİYE DE KOLLEKTİF İŞÇİ HAREKETİNİ SINIRLANDIRAN ETMENLER ULUSLARARASI SENDİKAL HAREKET İÇİNDE ADİL GEÇİŞ TARTIŞMALARI: ADİL GEÇİŞ MERKEZİ ÖRNEĞİ SOSYAL POLİTİKA AKTÖRÜ OLARAK SENDİKALAR SONRASININ SOSYO-EKONOMİK DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜ BAĞLAMINDA SENDİKACILIKTA GELİNEN NOKTA OTURUM: SOSYAL GÜVENLİKTE YENİ GELİŞMELER SOSYAL GÜVENLİKTE YENİ YOL ARAYIŞI: RİSK TEMELLİ SOSYAL GÜVENLİK ANLAYIŞINDAN HERKES İÇİN, HAYAT BOYU SOSYAL GÜVENLİK ANLAYIŞINA EMEKLİLİK SİSTEMLERİNDE LİBERAL DÖNÜŞ VE YENİ EMEKLİLİK ORTODOKSİSİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ GRİ TSUNAMİ NİN SOSYAL GÜVENLİK VE İSTİHDAM ALANINDAKİ ETKİLERİ EMEKLİLİK SONRASI BİREYLERİN ÇALIŞMA HAYATINA KATILIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER OTURUM: İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ İŞLETMELERDE ÖLÇEK, EKONOMİK FAALİYET GRUBU VE TEHLİKE SINIFI DEĞİŞKENLERİNİN İŞ GÜVENLİĞİ KÜLTÜRÜ ÜZERİNE ETKİSİ: METAL SEKTÖRÜ, DENİZLİ İLİ ÖRNEĞİ AVRUPA BİRLİĞİ NE UYUM SÜRECİNDE TÜRKİYE DE MEYDANA GELEN İŞ KAZALARININ AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİ BAĞLAMINDA DEĞERLENDİRİLMESİ TARIM SEKTÖRÜNDE ÇALIŞANLARIN İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİNE YÖNELİK TUTUMLARI İŞ GÜVENLİĞİ ÖRGÜTSEL VATANDAŞLIĞI ETKİLER Mİ? OTURUM: SOSYAL POLİTİKADA ÖZEL GRUPLAR SOSYAL POLİTİKA KAPSAMINDA SOSYAL YARDIM OLGUSU VE YOKSULLUK İLİŞKİSİ (MANİSA ÖRNEĞİ)

5 GÖÇMEN DÖVİZLERİNİN ENFORMEL GÖNDERİMİNDE ÇALIŞMA BİÇİMİ-SOSYAL YARDIM KÖRDÜĞÜMÜ: LONDRA DAKİ TÜRKİYE GÖÇMENLERİ ÖRNEĞİ TARIM DIŞI KENDİ HESABINA ÇALIŞANLARIN SOSYAL KORUMA İÇİNDEKİ DURUMU VE SOSYAL GÜVENLİĞE BAKIŞI: DENİZLİ ÖRNEĞİ TÜRKİYE NİN YAŞLI SOSYAL REFAHININ, KÜRESEL YAŞLANMA İZLEM ENDEKSİ AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ OTURUM: İŞGÜCÜ PİYASASINDA DÖNÜŞÜM MESLEK YÜKSEKOKULLARINDA İŞBAŞI EĞİTİM PROGRAMLARININ MÜFREDAT UYUMU VE ÇALIŞANLARLA İLETİŞİM AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ-PAÜ HONAZ MYO ÖRNEĞİ KAYITDIŞI İSTİHDAM NEDENLERİNE İLİŞKİN NİTELİKSEL BİR ANALİZ: ÇORUM İLİNDE KAYITDIŞI İSTİHDAM NEDENLERİ HAKKINDA İŞVEREN, İŞÇİ VE KAMU GÖRÜŞLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ TÜRKİYE DE TURİZM SEKTÖRÜNDE İSTİHDAMIN GENEL YAPISININ ANALİZİ SAĞLIK POLİTİKALARINDAKİ DEĞİŞİMİN İSTİHDAM YAPISINA ETKİSİ TÜRKİYE DE İŞGÜCÜ PİYASASINDA EĞİTİM SEVİYESİ GENÇ İŞSİZLİK ÜZERİNDEKİ ETKİLİ Mİ? EKONOMETRİK ANALİZ OTURUM: SOSYAL POLİTİKADA ÇAĞDAŞ GELİŞMELER YAŞLI BAKIMINDA GÖRÜNMEYEN İŞGÜCÜ: AİLE BAKIMI VE EKONOMİK DEĞERİ. 275 TÜRKİYE DE AİLE DOSTU REFAH POLİTİKALARININ KREŞ VE BAKIMEVLERİ HİZMETLERİ AÇISINDAN GEREKLİLİĞİ ÇALIŞMA ZAMANI KÜLTÜRÜNÜN TÜKETİM TOPLUMU AÇISINDAN İNCELENMESİ 286 ENGELLİLERİN SORUN VE BEKLENTİLERİNE ENGELLİ DERNEKLERİNİN YAKLAŞIMLARI SOSYAL POLİTİKA AÇISINDAN MESLEK EDİNİLMİŞ GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ SAKİN KENTTE ÇALIŞANLARIN SOSYAL SORUMLULUK VE ÇEVRE ALGILARI: UZUNDERE ÖRNEĞİ OTURUM: DOKTORA TEZLERİ ÖZEL OTURUMU SONRASI TÜRKİYE'DE MALİYE POLİTİKALARI İLE GELİR DAĞILIMI VE SOSYAL ADALET ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ BEYİN GÖÇÜ VE KALKINMA: TÜRKİYE NİN KALKINMASINDA TÜRK BİLİM DİASPORA AĞLARININ ROLÜ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMLERİ ÖZEL TOPLANTISI ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ ÖĞRENCİLERİNİN KİMLİK ALGILARI VE İŞGÜCÜ PİYASALARINDAKİ BEKLENTİLERİ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMLERİNİN AKADEMİK VE TEKNİK SORUNLARI ÜZERİNDEN YENİDEN YAPILANMASINA İLİŞKİN BİR ARAŞTIRMA SUNUM PROGRAMI

6 6

7 KONGRE KURULLARI ONUR KURULU Prof. Dr. Yusuf Ulcay (Uludağ Üniversitesi Rektörü) Ergün Atalay (TÜRK-İŞ Genel Başkanı) DÜZENLEME KURULU Prof. Dr. Yusuf Alper (Düzenleme Kurulu Başkanı) Prof. Dr. Serpil Aytaç Prof. Dr. Aysen Tokol Prof. Dr. Tahir Baştaymaz Prof. Dr. Özlem Işığıçok Prof. Dr. Aşkın Keser Prof. Dr. Pir Ali Kaya Prof. Dr. İlknur Kılkış Yard. Doç. Dr. Selver Yıldız Bağdoğan Yard. Doç. Dr. Rabihan Yüksel Arabacı Yard. Doç. Dr. Memet Zencirkıran Yard. Doç. Dr. Şenol Baştürk Öğr. Gör. Dr. Aysu Bozkır Serdar Arş. Gör. Dr. Zehra Maviş Yıldırım Arş. Gör. Dr. Işın Ulaş Ertuğrul Yılmazer Arş. Gör. Dr. Elif Kara Arş. Gör. Burak Faik Emirgil Arş. Gör. Zeynep Aca Arş. Gör. Ceyhun Güler Arş. Gör. Hüseyin Sevgi Arş. Gör. Ahmet Gökçe Arş. Gör. Ulviye Tüfekçi Arş. Gör. Gözde Soysal Arş. Gör. Fatih Gültekin Arş. Gör. Özge Gizem Yaşa Arş. Gör. Emre Yayın BİLİM KURULU Prof. Dr. Yusuf Alper Prof. Dr. Betül Altuntaş Prof. Dr. Serpil Aytaç Prof. Dr. Bünyamin Bacak Prof. Dr. Eyüp Bedir Prof. Dr. Fevzi Demir Prof. Dr. Tunç Demirbilek Prof. Dr. Sevda Demirbilek Prof. Dr. Toker Dereli Prof. Dr. Zeki Erdut Prof. Dr. Banu Uçkan Hekimler Prof. Dr. Alpay Hekimler Prof. Dr. Özlem Işığıçok Prof. Dr. Deniz Kağnıcıoğlu Prof. Dr. Oğuz Karadeniz Prof. Dr. Fatih Karcıoğlu Prof. Dr. Aşkın Keser Prof. Dr. İlknur Kılkış Prof. Dr. Metin Kutal Prof. Dr. Güven Murat Prof. Dr. Enver Özalp Prof. Dr. İlkay Savcı Prof. Dr. Abdülkadir Şenkal Prof. Dr. Aysen Tokol Prof. Dr. Arif Yavuz Doç. Dr. Abdurrahman Benli Doç. Dr. Orhan Çınar Doç. Dr. Saniye Dedeoğlu Doç. Dr. Ekrem Erdoğan Doç. Dr. Hatice Erol Doç. Dr. Şenay Gökbayrak Doç. Dr. Emel İslamoğlu Doç. Dr. Sebiha Kablay Doç. Dr. Fatma Kocabaş Doç. Dr. Handan Kumaş Doç. Dr. Fuat Man Doç. Dr. Sema Oğlak Doç. Dr. Abdurrahman İlhan Oral Doç. Dr. Cihan Selek Öz Doç. Dr. Mehmet Ferhat Özbek Doç. Dr. Gürol Özcüre Doç. Dr. Mustafa Çağlar Özdemir Doç. Dr. Mustafa Öztürk Doç. Dr. Barış Seçer Doç. Dr. Suat Uğur Doç. Dr. Çağla Ünlütürk Ulutaş Doç. Dr. Yücel Uyanık Doç. Dr. Erdinç Yazıcı Doç. Dr. Sinem Yıldırımalp Doç. Dr. Gaye Burcu Yıldız Doç. Dr. Tuncay Yılmaz Yrd. Doç. Dr. Başak Işın Çetin Yrd. Doç. Dr. Adnan Küçükali DANIŞMA KURULU Prof. Dr. Abdurrahman Ayhan Prof. Dr. Serpil Aytaç Prof. Dr. Bünyamin Bacak Prof. Dr. Eyüp Bedir Prof. Dr. Tunç Demirbilek Prof. Dr. Ayhan Gençler Prof. Dr. Alpay Hekimler Prof. Dr. Oğuz Karadeniz Prof. Dr. Muhammed Karataş Prof. Dr. Fatih Karcıoğlu Prof. Dr. Müge Ersoy Kart Prof. Dr. Ayşe Çiğdem Kırel Prof. Dr. Adnan Mahiroğulları Prof. Dr. Güven Murat Prof. Dr. Elif Yüksel Oktay Prof. Dr. Serap Palaz Prof. Dr. Halil İbrahim Sarıoğlu Prof. Dr. Mehmet Müjdad Şakar Prof. Dr. Abdülkadir Şenkal 7

8 Prof. Dr. Şerife Türcan Özşuca Prof. Dr. Adem Uğur Doç. Dr. Nihat Akbıyık Doç. Dr. Hüseyin Altay Doç. Dr. Hatice Erol Doç. Dr. Emre Şahin Dölarslan Doç. Dr. Gürol Özcüre Doç. Dr. Mustafa Öztürk Doç. Dr. Hande Şahin Yrd. Doç. Dr. Umur Aşkın Yrd. Doç. Dr. Servet Gün Yrd. Doç. Dr. Selim Gündüz Yrd. Doç. Dr. Ferdi Kesikoğlu Yrd. Doç. Dr. Hasan Ejder Temiz Yrd. Doç. Dr. Ramazan Tiyek 8

9 SUNUŞ Bireyler, yaşamlarını sürdürebilmek için düşünsel ya da bedensel olarak çalışmak durumundadır. Emek gücünü içinde barındıran düşünsel ya da bedensel çalışma, yüzyıllardır dünyada var olmuştur. Bireyler var olduğu müddetçe çalışma da varlığını devam ettirecektir. Dünya tarihi boyunca çalışma hayatında köklü değişiklikler meydana gelmiştir. İnsanlık tarihinde bir dönüm noktası olarak anılan Sanayi Devrimi ile ekonomik ve sosyal yapıda köklü değişimler yaşanmaya; sanat ve zanaat üretiminden makineleşmeye geçiş süreci başlamıştır. Bu köklü değişiklik, toplumsal değişimlerin yaşanmasını da beraberinde getirmiştir. Fabrikalarda çalışmak üzere kırdan kente göçün yaşanması kentlerde çalışan insanların emek sömürüsüne maruz kalmasına; artan emek sömürüsü sınıfların oluşumuna sebep olmuştur. Emek sömürüsüne karşı mücadele etmek üzere oluşturulan ve çalışma hayatının vazgeçilmez aktörlerinden biri olan sendikaların amacı, işçilerin ve işverenlerin ortak ekonomik, sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmektir. Sendikacılar ve Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümü akademisyenleri, sendikacılığın geçmişten günümüze dönüşümünü yakından izlemektedir. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümü akademisyenleri ile birlikte, işçi sınıfı olarak mücadelemizde gerek teorik ve gerekse pratikte neler yapabileceğimizi ortaya koyma şansına sahip oluyoruz. Farklı platformlarda bir araya gelerek sendikacılığın geliştirilmesi için çalışmalar yapılmaktadır. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongreleri de bu platformlardan bir tanesidir. TÜRK-İŞ olarak her yıl bir üniversite ile birlikte düzenlediğimiz Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongrelerinin 18.sini bu yıl Uludağ Üniversitesi iş birliği ile Antalya Kemer de Grand Haber Otelde düzenlemekten memnuniyet duymaktayız. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresinin bu yıl ki oturumları da geçmiş yıllardaki gibi yine çalışma hayatına dair tüm konuları içerisinde barındırmaktadır. Ana oturumda sendikacılar ve akademisyenler bir araya gelerek Türkiye de ve Dünyada Sendikal Dönüşümler konusunda bilgi paylaşımını sağlayacak. Diğer oturumlarda Sosyal Güvenlikte Dönüşüm, İstihdam ve İşsizlik Sorunları, Çalışma Hayatında Kadın, İşgücü Piyasalarında Dönüşüm, Çalışma Psikolojisinde Güncel Tartışmalar, Sendikalar ve Sosyal Hareket, Sosyal Güvenlikte Yeni Gelişmeler, İş Sağlığı ve Güvenliği, Sosyal Politikada Özel Gruplar, İş gücü Piyasasında Dönüşüm ve Sosyal Politikada Çağdaş Gelişmeler konu başlıklarında değerli akademisyenlerin tebliğleri yer alacaktır. 9

10 Kongrenin hazırlık sürecinden başlayarak kitabın basım aşamasına kadar görev alan ve emeği geçen herkese teşekkürlerimizi sunuyoruz. TÜRK-İŞ YÖNETİM KURULU 10

11 ÖNSÖZ Her yıl üniversitelerimizin Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümlerinden biri ile ve Türk-İş in ev sahipliğinde gerçekleştirilen Ulusal Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresinin 18 ncisinin Uludağ Üniversitesi tarafından gerçekleştirilmesinden ve bölüm olarak böyle bir organizasyona ev sahipliği yapmaktan dolayı son derece gururlu ve mutluyuz. Hoş bir tesadüf olarak da Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölüm toplantılarının 5ncisi 2003 yılında üniversitemiz ev sahipliğinde gerçekleştirilmişti. Bu organizasyonu ikinci kez üstleniyor olmamız nedeniyle de haklı bir gurur içindeyiz. Ana başlığını Sosyal Politikada Dönüşümler olarak belirlediğimiz Kongremizde, endüstri ilişkileri, çalışma ekonomisi, işgücü piyasası, sağlık ve sosyal güvenlik, toplumsal cinsiyet ve iş sağlığı ve güvenliği perspektiflerinden yola çıkarak bugünün sorunlarının tanımlanmasına ve bunlara ilişkin çözüm önerilerinin geliştirilmesine yönelik bir alan açılmasını amaçladık. Farklı oturumlarda sunulacak tebliğler ve katılımcılarla eleştirel bir ortam oluşturulması, böylece yeniden sosyal politikanın yükselişinin savunulması ve geliştirilmesi temel hedefimizdir. Kongre, değişik üniversitelerin Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümlerinde görev yapan akademisyenler ile TÜRK-İŞ ve bağlı sendikaların yöneticileri ve üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilecektir. Kongrede ana oturum Türkiye de ve Dünya da Sendikal Dönüşümler: Akademik ve Sendikal Bakış başlığı olarak belirlenmiştir. Ana oturumu takiben kongrede 11. sözel bildirinin sunulduğu oturumlar ve bölüm sorunlarının tartışıldığı bir oturum yer almıştır. Elinizdeki bu kitapta sadece kongrede sunulan genişletilmiş sözel bildiri özetlerine yer verilmiştir. Bildiri sahiplerinden gelen bildirilerde paylaşılan görüşler yazarlarına aittir. Kongreye Türkiye deki değişik üniversitelerde görev yapan 150 ye yakın öğretim üye ve yardımcısı ile Türk-İş e bağlı 90 a yakın sendikacı katılmıştır. Kongre ye tebliğ sunan akademisyenlere, oturum başkanlarına, dinleyicilere kısaca tüm katılımcılara teşekkür ediyorum. Sizlerin katılımıyla güç bulduk. Kongre nin gerçekleştirilmesinde birçok kişinin emeği ve katkısı bulunmaktadır. Öncelikle, geçen bir yıllık hazırlık sürecinde bu kongrenin düzenlenmesinde yoğun ve özveri ile çalışan Uludağ üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri bölümü öğretim üyesi değerli meslektaşım Prof. Dr. Yusuf Alper başta olmak üzere emeği geçen, katkıda bulunan tüm bölüm öğretim üye ve yardımcılarına, fedakârlıklarından dolayı her birine ayrı ayrı teşekkürü bir borç bilirim. Bir diğer teşekkürüm ise, Kongre yi birlikte gerçekleştirdiğimiz Türk-İş ve değerli yöneticilerine olacaktır. Türk-İş Genel Başkanı Sayın Ergün Atalay ile Türk-İş Genel Sekreteri Sayın Pevrul Kavlak ın bu Kongre nin gerçekleştirilmesinde de önemli destekleri olmuştur. Buradan Türk-İş yetkililerine de minnet ve şükranlarımı sunuyorum. Prof. Dr. Serpil Aytaç Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Başkanı 11

12 12

13 AÇILIŞ KONUŞMALARI 20 Ekim 2017 Saat: 09:30 10:30 Prof. Dr. Serpil Aytaç (Uludağ Üniversitesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İişkileri Bölüm Başkanı) Prof. Dr. Tayyar Arı (Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı) Pevrul Kavlak (Türk-İş Genel Sekreteri Türk Metal Sendikası Genel Başkanı) 13

14 14

15 ANA OTURUM TÜRKİYE DE VE DÜNYADA SENDİKAL DÖNÜŞÜMLER 20 Ekim 2017 Saat: 10:45 12:30 Oturum Başkanı: Prof. Dr. Toker Dereli Dünyada Sendikal Hareket: Değişim, Yeni Politikalar ve Gelecek (Prof. Dr. Aysen Tokol) Türkiye de Sendikal Haklara İlişkin Genel Bir Değerlendirme (Prof. Dr. Banu Uçkan Hekimler) Türkiye'de Sendikal Hareketin Güncel Sorunları Pevrul Kavlak (Türk-İş Genel Sekreteri Türk Metal Sendikası Genel Başkanı) Türkiye'de Sendikal Örgütlenme Sorunları Nazmi Irgat (Türk-İş Eğitim Sekreteri TEKSİF Sendikası Genel Başkanı) 15

16 16

17 DÜNYADA SENDİKAL HAREKET: DEĞİŞİM, YENİ POLİTİKALAR VE GELECEK Aysen Tokol * Özet Çalışmanın amacı dünyada sendikal harekette 1970 li yılların ortalarından itibaren özellikle 1980 sonrası ekonomik, siyasi, sosyo-kültürel, yasal nedenlerle ortaya çıkan değişimi ortaya koymak, sendikal hareketin değişen koşullara karşı geliştirdiği yeni politikalar ile bu politikalar çerçevesinde sendikaların geleceğini ele almaktır. Anahtar Kelimeler: Sendikal yoğunluk, toplu pazarlık, grev, çerçeve anlaşmalar, toplumsal hareket sendikacılığı TRADE UNION MOVEMENT IN THE WORLD: CHANGE, NEW POLICIES AND FUTURE Abstract The purpose of the work is to present changes in the trade union movement in the world starting from the mid-1970s, especially after 1980, with economic, political, socio-cultural and legal reasons, to deal with the new politicies that the union movement has developed against the changing circumstances and the future of the unions within these politicies. Keywords: Trade union density, collective bargaining, strike, framework agreements, social movement unionism * Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, aysentokol@yahoo.com 17

18 GİRİŞ: Sendikalar ilk olarak XVIII. yüzyılda İngiltere de kurulmuş, ABD ve diğer Avrupa ülkelerinde daha sonra ortaya çıkmıştır. Sendikaların gelişmekte olan ülkelerde ortaya çıkışı ise oldukça uzun zaman almıştır. Tüm ülkelerde sendikaların devlet ve işverenler tarafından kabul edilmesi uzun mücadeleler sonucunda gerçekleşmiştir. Sendikaların gelişimi I. Dünya Savaşı ve 1929 Ekonomik Bunalımı ndan olumsuz şekilde etkilenmiştir. Bunalım sonrası yaygınlaşan otoriter devlet sistemleri, sendikalaşmayı engellemiş veya ortadan kaldırmıştır. Kara Avrupası ndaki sendikaları etkileyen bu gelişmeye karşılık, ABD de uygulanan Yeni Dönem Politikaları ile sendikalar desteklenmiştir. II. Dünya Savaşı ndan da olumsuz şekilde etkilenen sendikalar, savaş sonrası dönemden 1970 li yılların ortalarına kadar özellikle gelişmiş ülkelerde, önemli gelişme göstermişlerdir. Keynezyen ekonomik politikalar, sosyal refah devleti anlayışı, Fordist üretim modeli, demokratik ortam, güçlü sosyal demokrat partiler, üçlü yapıdaki sosyal diyalog mekanizmaları sendikaların gelişmeleri için uygun ortam oluşturmuştur. Bu dönemde sendikalar kurumsal ve hukuki yapılarını güçlendirmiş, siyasi ve toplumsal etkinliklerini arttırmış, kamu politikalarının oluşturulmasında ve işyerlerinde çalışma koşularının belirlenmesinde etkin rol oynamışlardır. Ancak 1970 li yılların ortalarından itibaren özellikle 1980 sonrası değişen ekonomik, siyasi, sosyo-kültürel ve yasal koşullar sendikaları derinden etkilemiş, sendikalar değişen koşullara karşı kimi zaman güçlerini korumak kimi zaman varlıklarını sürdürmek amacıyla yeni politikalar oluşturmak zorunda kalmışlardır. Bu politikaların bir bölümü sınırlı, bir bölümü daha geniş uygulama alanı bulmuştur. Özellikle 1990 lı yıllardan itibaren sendikaların yeniden canlandırılmasına yönelik sendikal çabalar giderek artmıştır. Ancak tüm bu çabalara karşın sendikal hareketteki kriz devam etmekte ve gelecekte de devam edecek görülmekte, bu durum sendikaların geleceği açısından tehdit oluşturmaktadır. Makalede ilk olarak sendikal harekette; ekonomik, siyasi, yasal, sosyo-kültürel nedenlere bağlı olarak ortaya çıkan değişim üzerinde durulacak, daha sonra sendikal krize karşı dünyanın farklı ülkelerinde sendikaların oluşturdukları politikalara yer verilecektir. Son olarak sendikaların geleceği ile ilgili senaryolar üzerinde durulacaktır. İLGİLİ YAZIN: 1. Sendikal Harekette Değişim 1970 li yılların ortalarından itibaren özellikle 1980 sonrası birçok gelişmiş ülkede sendikalar için altın çağ sona ermiş, ekonomik, siyasi, sosyo-kültürel, yasal ve sendikalardan kaynaklanan nedenlerle sendikal yoğunluk azalmıştır. Sendikal yoğunlukta azalma ülkelere göre değişmekle birlikte gelişmiş, gelişmekte olan ülkeler ile orta ve doğu Avrupa ülkelerinin tümünde ortaya çıkmıştır sonrası sendikaların siyasi etkinliği azalmış, sendika/ siyasi parti ilişkilerinde yeni bir döneme girilmiştir. Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinde bağımlı model sendika/ siyaset parti 18

19 ilişkisi ortadan kalkmış, İngiltere, İskandinav ülkeleri, Almanya, Fransa gibi ülkelerde ara bağımlı modele göre şekillenen sendika /siyasi parti ilişkisi sona ermiş veya çok zayıflamıştır. Sendikaların temel faaliyetlerinden biri olan toplu pazarlık faaliyetinde de köklü değişimler yaşanmış, birçok ülkede toplu pazarlığın önemi ve etkinliği azalmıştır. Toplu pazarlığın kapsamı daralmış, toplu pazarlığın temel taraflarını kural olarak işçi ve işveren sendikaları oluştururken; bazı ülkelerde yasal düzenlemelerle örgütlenmemiş işçi gruplarına da işverenlerle işyeri düzeyinde pazarlık yapabilme olanağı tanınmıştır. Ayrıca üst örgütlerin toplu pazarlık sistemi içindeki rolü toplu pazarlığın adem-i merkezileşmesine bağlı olarak azalmış, işyeri sendikalarının, toplu pazarlık tarafı olarak kabul edilme eğilimi artmıştır. 1980'li yıllardan itibaren birçok ülkede toplu pazarlık düzeyinin adem-i merkezileşmesi sözkonusudur. Başta ABD ve İngiltere olmak üzere birçok ülkede toplu pazarlığın içeriği değişmiş ve daralmıştır. Gelişmiş Batılı ülkelerin büyük bölümünde ülkelere göre değişmekle birlikte 1980 sonrası özellikle 1990 lı yıllardan itibaren genel grev dışında grev eğiliminde azalma görülmektedir. Buna karşılık gelişmekte olan Vietnam, Bengaldeş, Kamboçya, Endonezya, Brezilya gibi birçok Asya ülkesinde ve Çin de grev ve eylemlerde belirgin bir artış göze çarpmaktadır. 2. Sendikal Krize Karşı Yeni Politikalar Sendikaları olumsuz yönde etkileyen tüm bu değişimler işçi sendikalarını yeni politikalar geliştirmek zorunda bırakmıştır. Sendikal yoğunluktaki azalmaya karşı; ulusal düzeyde sendikal birleşmeler artmış, Hizmet Sendikacılığı, Örgütlenme Sendikacılığı, Toplumsal Hareket Sendikacılığı, Toplumsal Adalet Sendikacılığı gibi örgütlenme modelleri geliştirilmiştir. Ayrıca sendikal canlanma tartışmaları kapsamında paydaşlık, politik eylem, sendikaların yeniden yapılandırılması, diğer toplumsal hareketlerle ittifak, uluslararası dayanışma ve örgütlenme gibi politikalar gündeme gelmiştir. Bu sendikal canlanma politikaları ulusal sendikalar yanında uluslararası sendikalar tarafından da uygulanmaya başlanmıştır. Sendikal canlanma politikaları sendikalar tarafından kimi zaman tek başına kimi zaman bir arada kullanılmıştır. Örneğin; Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu nun oluşturduğu Küresel Örgütlenme Akademisi hem uluslararası dayanışmayı geliştirirken hem de sendikaların yeniden yapılandırılması ve örgütlenme modelini ön plana çıkarmaktadır. Ayrıca sendikalar kadınlar, gençler, işsizler, kayıt dışı çalışanlar, emekliler, göçmenler, standart dışı çalışanlar gibi farklı özelliklere sahip, örgütlenmesi güç olan yeni hedef kitlelere yönelmişlerdir. Diğer taraftan toplu pazarlık ulusal düzeyde işyerine yönelirken, uluslararası düzeyde toplu pazarlık, Avrupa düzeyinde toplu pazarlık arayışları gündeme gelmeye başlamıştır. Ulusal düzeyde grev eğilimindeki azalmaya karşılık son yıllarda özellikle Avrupa da başarılı uluslararası grev, eylem ve protestolar gerçekleştirilmektedir. Bunlar arasında; Iberia Genel Grevi, Liman Hizmetleri I-II Yönergesi ile Bolkestein Yönergesi ne karşı yapılan eylemler, Avrupa Eylem ve Dayanışma Günleri yer almaktadır. 19

20 Küreselleşmeye karşı ulusal sendikaların mücadele gücü sınırlı olduğundan uluslararası sendikalar yeni politikalar geliştirmektedirler. Bu doğrultuda; Uluslararası sendikalar birleşmekte, uluslararası ticari anlaşmalara sosyal hükümler konulmasını sağlamaya çalışmakta, Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü gibi yeni yükselen uluslararası örgütlerle ilişkilerini geliştirmeye çalışmakta, Uluslararası Sivil Toplum Örgütleri ile yakın ilişkiler kurmaya ve küresel sosyal hareketlerle birlikte hareket etmeye yönelmektedirler. Sendikalar kimi zaman yukarıdan küreselleşmenin kurumları olarak bilenen örgüt ve kurumlarla çeşitli ilişkiler geliştirirken kimi zaman da aşağıdan küreselleşmeyi savunan bu doğrultuda mücadele yürüten platformlar ve yapılanmalar içinde yer almaktadırlar (Dünya Sosyal Formu, Seattle olayları, Genova Sosyal Formu vb.). Benzer şeklide uluslararası sendikalar Çok Uluslu Şirketlere karşı yeni politiklar oluşturmaktadırlar. Bu doğrultuda Küresel İlkeler Sözleşmesi, Sosyal Sorumluluk 8000, Şirket Davranış Kodları, Sosyal Etiket gibi Sosyal Sorumluluk Belgelerinin Çok Uluslu Şirketler tarafından kabul edilmesi için çaba harcamakta, Dünya Çalışma Konseyleri, Avrupa Çalışma Konseyleri nin oluşturulmasını sağlamaya, sınırötesi örgütlenmeyi gerçekleştirmeye, Uluslararası ve Avrupa düzeyinde Çerçeve Anlaşmalar yapmaya, Uluslararası endüstriyel eylemler gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Geçmişte sendikaların ortaya çıkmasına neden olan teknojik gelişmeler (1. Sanayi Devrimi) günümüzde (3. Sanayi Devrimi ardından gündeme gelen 4. Sanayi Devrimi (4.0) sendikaların varlığını tehdit eden en önemli nedenlerden birini oluşturmaktadır. Sendikalar bir taraftan yeni teknolojilerin endüstri ilişkileri üzerine olumsuz etkilerini gidermeye yönelik stratejiler geliştirmeye diğer taraftan yeni bilgi ve iletişim teknolojilerinin sağladığı olanaklardan yararlanmaya çalışmaktadırlar. Bilginin basit transferinden (statik web sayfaları, , mail listeleri, intranet) kullanıcının devreye girdiği Web 2.0 olarak adlandırılan interaktif teknolojiye kadar (sosyal medya, interaktif web sayfaları, tele konferanslar, sohbet odaları ) kadar uzanan yeni bilgi ve iletişim teknolojileri özellikle ABD, İspanya, Fransa, Avustralya, Almanya, İngiltere, Japonya, Hollanda sendikaları ile uluslararası sendikalar tarafından daha fazla ve daha geniş alanda kullanılmaya çalışılmaktadır. Yeni teknolojilerle birlikte Siber- Sendika, E-sendika, Sanal Sendika gibi yeni sendikal örgütlenme modelleri, Sanal Grev, Cyber-picketing gibi grev ve benzeri uygulamalar ile E-pazarlık, E- oylama gibi uygulamalar gündeme gelmektedir. Esnekliğe, standart dışı çalışma şekillerine karşı başlangıçta tavır alan ve bu tür çalışanları örgütlemekten kaçınan sendikalar; standart dışı çalışanların sayısının artması, bu çalışanların çalışma koşullarının standart çalışanların çalışma koşullarını tehdit edici boyutlara ulaşması üzerine bu tür çalışanları çeşitli yöntemlerle örgütlemeye çalışmakta, toplu pazarlık, ve grevden yararlanmakta, standart dışı çalışanların çalışma koşulları hakkında kamuoyunu bilinçlendirmeye çalışmakta, ILO, Avrupa Birliği ve hükümetler düzeyinde lobi faaliyeti yürütmekte, Sivil Toplum Örgütleri ile yakın ilişki kurmaktadırlar. Sendikalar, ayrıca salt örgütlenebilir kitlelere yönelik sendikal politikaların ötesinde çağın getirdiği genel sorunlara yönelik çalışmalar yürütmeye yönelmektedirler. Bu doğrultuda 20

21 küreselleşme sonucu ortaya çıkan iklim değişiklikleri sendikal hareketin gündeminde yer almakta ve doğaya saygılı işlerin geliştirilmesi (yeşil işler) sendikal hedefler arasına girmektedir. Kimlik sorunları da sendikal hareket tarafından gündeme alınmaya sadece kimlikleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayan cinsel yönelimi farklı kişilere yönelik çeşitli sendikal stratejiler geliştirilmeye, bu doğrultuda faaliyetler gerçekleştirilmeye başlanmıştır. 3. Sendikaların Geleceğine Yönelik Senaryolar Sendikaların gösterdiği bu çabalara karşılık sendikal krizin devam etmesi sendikaların geleceğine yönelik kaygıları tüm dünyada arttırmaktadır. Günümüzde sendikaların geleceği ile ilgili üç farklı senaryo üzerinde durulmaktadır. Bu senaryolara göre; Sendikaların gücü ekonomide hiçbir önemli etkiye sahip olamayacakları bir noktaya doğru giderek azalmaya devam edecek, sendikasız endüstri ilişkileri sözkonusu olacaktır. Sendikalar sahip oldukları güçlerini koruyacaklar. Ancak sendika- işveren ilişkileri çatışmacı niteliğinden uzaklaşacak daha çok işbirliğine yönelik özellik kazanacaktır. Sendikaların gücü mevcut düzeyde kalacak ancak sendikalar kendilerini yeni ekonomik, sosyal ve siyasi koşullara uyarlamak zorunda kalacaklardır. Duyulan kaygılara rağmen sendikaların geleceği ile en fazla kabul göre görüş; sendikaların yerine geçecek, gelecekte alternatif olabilecek bir başka kurumun henüz mevcut olmadığı, sendikaların üye sayıları ve etkinlikleri azalsa da tamamen ortadan kalkmayacakları şeklindedir. Örgütsüz kitleleri (göçmenler, kayıt dışı çalışanlar vd.) örgütlemeyi amaçlayan Sendika Dışı Emek Örgütleri- üye tabanlı örgütler, toplum merkezli emek örgütleri ve işçi merkezleri- ise sendikalara bir alternatif olmayıp, sendikaların farklı gruplarla iletişim kurabilmeleri açısından önemli taşıyan yeni örgütlenme modelleri olarak karşımıza çıkmaktadır. BULGULAR ve SONUÇ: Dünyada sendikal hareket 1970 lerin ortalarından itibaren özellikle 1980 sonrası bir değişim sürecine girmiş, sendikaların varlığı ve geleceği tartışılmaya başlanmıştır. Bu tarihten günümüze kadar geçen süre içinde sendikalar geliştirdikleri çeşitli politikalarla sendikal krize çözüm bulmaya çalışmaktadır. Henüz bu konuda kesin bir başarı elde edilemese de dünya sendikacılık tarihi incelendiğinde sendikaların sürekli yeni sorunlarla karşılaştıkları ve bu sorunlara karşı izledikleri politikalarla ayakta kalmayı başardıkları görülmektedir sonrası ortaya çıkan değişimler her ne kadar sendikaları olumsuz şekilde etkilese de sendikalar gelecekte de varlıklarını sürdürmeye devam edeceklerdir. Zira sendikalar sadece işçilerin örgütü değil demeokrasinin vazgeçilmez bir parçasıdır. KAYNAKÇA: Güler, Ceyhun (2016), Emeğin Örgütlülük Mücadelesine Dair Tartışmalar Eğilimler ve Söylemler, DİSK AR, Sendikal Mücadelede Politika ve Tartışmalar, Sayı 5,

22 Murray, Georgor (2017), Union Renewal: What can We Learn from Three Decades of Research?, Transfer, 23 (1), Tokol, Aysen (2017), Endüstri İlişkiler ve Yeni Gelişmeler, Bursa: Dora Yayınları. 22

23 TÜRKİYE DE SENDİKAL HAKLARA İLİŞKİN GENEL BİR DEĞERLENDİRME Banu Uçkan Hekimler * Özet Sendikal haklar, birbirini tamamlayan ve anlamlandıran üç temel haktan oluşmaktadır: Örgütlenme hakkı, toplu pazarlık hakkı ve grev hakkı. Bu haklardan birinin yokluğu bile, diğer hakları anlamsız kılmaktadır. Türkiye de geç sanayileşme ve işçileşmenin sonucunda sendikal haklar Avrupa ülkelerine göre daha geç gelişmiş, demokratikleşme sürecinde sendikalar aktif olarak yer almamış ve sendikal haklar üzerinde güçlü bir devlet etkisi ve sınırlaması varlık göstermiştir. Bunun sonucunda Türkiye de gerek örgütlenme oranı, gerekse sendikal haklar Avrupa ülkelerinin gerisinde kalmıştır. Türkiye de sendikacılığa ilişkin çalışmalarda genellikle yalnızca işçi sendikaları ele alınmakta, memur sendikaları ise göz ardı edilmektedir. Bu çalışmada ise, Türkiye deki işçilerin yanısıra memurların sendikal hakları örgütlenme, toplu pazarlık ve grev hakkı açısından değerlendirilerek tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Sendika, örgütlenme hakkı, toplu pazarlık hakkı, grev hakkı A GENERAL ANALYSIS ON UNION RIGHTS IN TURKEY Abstract Union rights consist of three complementary and fundamental rights: Right to organise, right to bargain collectively, right to strike. Even the lack of one of these rights makes the rest of the rights meaningless. In Turkey, due to the late commencement of industrialisation and labourisation the spring of union rights has been delayed in comparison with European countries, the unions did not take part in the democratisation process and a strong state control and restriction on union rights has been formed. As a consequence, both the union density rate and the union rights in Turkey took place behind the European countries. Researches on unions generally focus only on labour unions and neglect the public servants unions in Turkey. In this paper, not only the workers but also the public servants union rights in Turkey will be discussed in perspective of right to organise, bargain collectively and strike. Keywords: Union, right to organise, right to bargain collectively, right to strike * Prof. Dr. Anadolu Üniversitesi İİBF Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, buckan@anadolu.edu.tr 23

24 GİRİŞ: Her ülkenin endüstri ilişkileri sistemi ve sendikacılık yapısı, içinde bulunulan sosyal, siyasi ve ekonomik ortama ve tarihsel geçmişine göre özgün özellikler taşımaktadır. Türkiye de de işçi ve memurların sendikal hakları ülkenin sosyo-ekonomik ve siyasi çevresinin etkisiyle Avrupa ülkelerinden farklı özellikler göstermektedir. Örneğin, Avrupa ülkelerine göre Türkiye de geç sanayileşmenin olması, işçileşme ve sendikalaşma sürecini de geciktirmiş, demokratikleşme sürecinde sendikalar çok etkin ve aktif olarak yer almamış ve sendikal hareket üzerinde güçlü bir devlet etkisi varlık bulmuştur (Işıklı, 2003, ss ; Çelik, 2006, ss. 45). Türkiye de memurların sendikalaşma süreci ise, işçilerin sendikalaşma sürecinden birçok açıdan farklılık göstermektedir. Memurların sendikal hakları elde etme zamanlaması, elde edilen hakların içeriği ve hakların elde edilme şekilleri işçilerinkinden ayrılmaktadır. Memurlar sendikal haklara işçilerden sonra sahip olmuşlardır. İşçilerin sendikal haklarını pozitif anlamda düzenleyen ilk kanun 1946 yılında kabul edilirken, memurların sendikal hakları ilk kez 1966 yılında çıkartılan kanunla düzenlenmiştir. İşçilerin örgütlenme ve toplu pazarlık hakkı, 1963 yılında kabul edilen kanunla birlikte grev hakkıyla tamamlanırken, memurlar toplu pazarlık hakkına 2012 yılında çıkartılan bir kanunla kavuşmuşlardır. Ancak memurların örgütlenme ve toplu pazarlık hakları, henüz grev hakkı ile tamamlanmamıştır. Memurların sendikalaşma sürecinin işçilerinkinden ayrılan belki de en önemli özelliği ise, sendikal hakların bir mücadele sürecinden sonra elde edilmesidir. Türkiye de sendikacılığa ilişkin yapılan çalışmalarda genellikle memur sendikaları göz ardı edilmektedir. Bu çalışmada ise Türkiye deki sendikal haklar hem işçiler hem de memurlar açısından karşılaştırmalı olarak ele alınacaktır. Sendikal haklar örgütlenme, toplu pazarlık ve grev hakkı kapsamında değerlendirilecek ve sendikal haklara ilişkin temel özellikler ve sorun alanları tartışmaya açılacaktır. İLGİLİ YAZIN: Yasal düzenlemelerle sınırlanan ve uygulamada da çoğu zaman ihlal edilen sendikal haklar, Türkiye deki çalışma hayatının en sorunlu alanlarından birini oluşturmaktadır. Türkiye de zayıf bir sendikacılığın nedenleri arasında bu hak ihlalleri önemli bir yer tutarken; örgüt içi demokrasi zafiyeti (Şahlanan, 1980, ss. 9-10; Lordoğlu, 2004, ss ), üyelerin örgüte güven sorunları (Urhan, 2005, ss ; Urhan ve Selamoğlu, 2008, ss ; Uçkan ve Kağnıcıoğlu, 2009, ss ) gibi sendikaların kendi içinden kaynaklanan sorunlar da yer almaktadır. İşçilerin sendikalaşma oranı Temmuz 2017 verilerine göre %11,95 iken, memurların sendikalaşma oranı %69,28 dir. İşçilerin sendikalaşma oranının bu denli düşük olmasının en temel nedeni, işçilerin örgütlenme haklarını özgürce kullanamamalarıdır. İş güvencesinin yetersizliği nedeniyle işçiler, iş ve sendika ikilemi arasında kalmakta, bu durumda sendikasız kalmayı tercih etmektedir (Mütevellioğlu, 2013, ss ). Toplu pazarlıkta halen ikili baraj sisteminin devam etmesi ve teşmil uygulamalarının olmaması, toplu pazarlığın kapsamını daraltmaktadır (Şafak, 2017, ss ). Son dönemde grev ertelemelerinin yaygınlaşması ise, işçilerin grev haklarını kullanmalarının önünde büyük bir engel oluşturmaktadır (Çelik, 2008, ss ; Caniklioğlu, 2013, ss ). Memurların anayasa ve ilgili kanuna göre örgütlenme hakkı olmakla birlikte, uygulamada ne bireysel ne de kolektif sendika özgürlüğünde bahsedebilmek mümkündür. Zira memurlar 24

25 kendi iradeleriyle sendika seçememekte, sendika ve siyaset arasındaki ters yönlü ilişki nedeniyle, kendi istekleri dışında bir sendikaya üye olmakta ve kimi zaman istemeyerek de olsa üye oldukları sendikadan ayrılmak zorunda kalmaktadır. Memurların üyelik aidatlarının toplu sözleşme ikramiyesi adı altında devlet tarafından finanse edilmesi ise sendikaların bağımsızlığı ilkesini ve kolektif sendika özgürlüğünü temelden zedelemektedir. Memurların 2012 yılından sonra sahip oldukları toplu pazarlık hakkı ise, grev hakkının olmaması nedeniyle etkisiz kalmaktadır. Ayrıca toplu görüşmelerde memur sendikalarının demokratik temsile uygun olmayan bir şekilde yer alması da gerçek ve etkin toplu pazarlığın önündeki önemli bir engeldir (Uçkan, 2013; Uçkan Hekimler, 2017). YÖNTEM: Bu çalışmada işçi ve memurların sendikal hakları karşılaştırmalı olarak ele alınacaktır. Literatür taramasının yanısıra özellikle Anayasa Mahkemesi kararlarından da örnekler verilecektir. BULGULAR ve SONUÇ: Sendikaların da içinde olduğu baskı grupları, demokrasiyi besleyen ve destekleyen unsurların başında gelmektedir. Güçlü ve etkin sendikacılık, demokrasinin de teminatı durumundadır. Türkiye de sendikal hakların uygulanması konusunda yaşanan sıkıntılar ve ihlaller demokratik sistemi de olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye de işçilerin Anayasa ve ilgili kanuna göre örgütlenme, toplu pazarlık ve grev hakları olmakla birlikte, bu haklar yine yasal düzenlemelerle sınırlandırılmakta ve kimi zaman da uygulamada ciddi şekilde ihlal edilmektedir. Yasal düzenlemelerde sendikal özgürlüğe ilişkin düzenlemeler olmasına rağmen sendikaya üye olan veya belirli sendikalara üye olan işçilerin işten çıkartılması ve işten çıkartılma tehdidine maruz kalması bunun en tipik ve çarpıcı örneklerinden birini oluşturmaktadır. Ayrıca 1990 lı yılların ortalarından itibaren neredeyse sistematik bir şekilde grev yasağına dönüştürülen grev ertelemeleri ise hem toplu pazarlık hem de grev hakkını sınırlayarak grev eğilimini zayıflatmakta ve sendikaların pazarlık gücünü kırmaktadır. Memurların sendikal hakları konusunda da tablo çok farklı değildir. Memurların grev hakkı olmadığı için gerçek bir toplu pazarlık hakkından da söz edebilmek mümkün değildir. Ayrıca memurların bireysel ve kolektif sendika özgürlüğü ise bizzat devlet tarafından ihlal edilmekte; toplu pazarlık ve uyuşmazlıkları çözüm süreci, demokratik temsiliyeti önemli ölçüde zedelemektedir. Gerek işçi gerekse memur sendikalarının yaşadığı tüm bu sıkıntıların biricik sorumlusu yalnızca dışsal faktörler ve yasal düzenlemeler değildir. Sendikaların kendi içinden kaynaklanan örgüt içi demokrasi zafiyeti, izledikleri geleneksel politikalar, siyasetle olan ters yönlü ilişkileri gibi nedenler de sendikaların imajını olumsuz yönde etkilemekte ve sendikalara olan güveni zedelemektedir. Bu noktada sendikaların kurtarıcıyı dışarıdan beklemek yerine kendi öz güçlerini kullanmaları ve hukuk içinde kalarak ama yasaları zorlayarak yeni bir dönemi başlatmaları gerekmektedir. 25

26 KAYNAKÇA: Caniklioğlu, Nurşen (2013), 6356 Sayılı Kanuna Göre Grev Yasakları ve Grevin Ertelenmesi, Çalışma ve Toplum, 39 (4), Çelik, Aziz (2006), Yeni Sorun alanları, Eğilimler ve Arayışlar: Sendikaların Yeni Dünyası, (der. Sazak, Fikret), Türkiye de Sendikal Kriz ve Sendikal Arayışlar, Ankara: Epos Yayınları, Çelik, Aziz (2008). Milli Güvenlik Gerekçeli Grev Ertelemeleri, Çalışma ve Toplum, 18 (3), Işıklı, Alpaslan (2003), Gerçek Örgütlenme: Sendikacılık, Ankara: İmge Yayınevi. Lordoğlu, Kuvvet (2004), Türkiye de Mevcut Bazı Sendikaların Liderlik ve Yönetim Anlayışları ve Bazı Sendikal Sorunlardan Örnekler, Çalışma ve Toplum, 1 (1), Mütevellioğlu, Nurşen (2013), İşsizlik Korkusu, Sendikaların İşlevselliği ve Sendikal Örgütlenme Hakkı, V. Sosyal Haklar Uluslararası Sempozyumu. İstanbul: Petrol-İş, Şafak, Can (2017), Türkiye de Toplu Pazarlık Sistemi ve Sorunları, (der. Makal, Ahmet ve Çelik, Aziz), Zor Zamanlarda Emek, Ankara: İmge Kitapevi, Şahlanan, Fevzi (1980), Sendikaların İşleyişinin Demokratik İlkelere Uygunluğu, İstanbul: Fakülteler Matbaası. Uçkan, Banu ve Kağnıcıoğlu, D. (2009), İşçilerin Sendikalara İlişkin Algı ve Tutumları: Eskişehir Örneği, Çalışma ve Toplum, 22 (3), Uçkan, Banu (2013), Türkiye de Kamu Görevlileri Sendikacılığı, İstanbul: Legal Yayınevi. Uçkan Hekimler, Banu (2017), 2000 li Yıllarda Türkiye de Memur Sendikacılığı, (der. Makal, Ahmet ve Çelik, Aziz), Zor Zamanlarda Emek, Ankara: İmge Kitapevi, Urhan, Betül. (2005), Türkiye de Sendikal Örgütlenmede Yaşanan Güven ve Dayanışma Sorunları, Çalışma ve Toplum, 4 (1), Urhan, Betül ve Selamoğlu, Ahmet (2008), İşçilerin Sendikalara Yönelik Tutum ve Davranışları, Çalışma ve Toplum, 18 (3),

27 1. OTURUM SOSYAL GÜVENLİK 20 Ekim :30 16:00 Oturum Başkanı: Prof. Dr. Metin Kutal Türkiye de Bireysel Emeklilik Sistemindeki Dönüşümlerin Analizi (Doç. Dr. Suat Uğur) Sosyal Güvenlik Sistemlerinde Dönüşüm ve Türk Sosyal Güvenlik Sisteminde Reform (Prof. Dr. Yusuf Alper) Sosyal Güvenlikte Dönüşüm ve Sosyal Yardımlar (Doç. Dr. Şenay Gökbayrak) Türkiye de Hanehalklarının Nakit Gereksiniminin Ücret Dışı Geçim Araçları İle Yönetimi: Sosyal Yardım Alanların Çalışma ve Geçim Örüntüleri (Dr. Denizcan Kutlu) 27

28 28

29 TÜRKİYE'DE BİREYSEL EMEKLİLİK SİSTEMİNDEKİ DÖNÜŞÜMLERİN ANALİZİ Suat UĞUR Özet Pek çok ülkede sosyal güvenlik sistemlerinde dönüşümler görülmektedir. Türkiye de özellikle finanasmandan kaynaklanan sorunlardan dolayı sosyal sigorta sisteminde köklü değişiklikler yapılmaktadır. Söz konusu değişiklikler, gelecekte yüksek bir refah standardı sunulamamasına yönelik eleştirileri artırmaktadır. Bu kapsamda, sosyal sigorta sisteminin tamamlayıcısı olarak bireysel emeklilik planları teşvik edilmektedir. 27 Ekim 2003 tarihinden itibaren üye kaydeden Bireysel Emeklilik Sistemi artan ivmeli gelişimini sürdürmektedir. İlk on yılında vergi teşvikleriyle geliştirilmeye çalışılan Bireysel Emeklilik Sistemi, 2013 itibariyle doğrudan devlet katkısıyla özendirilmeye başlanmış ve 2017 itibariyle de otomatik katılıma dönüştürülmüştür. Vergi teşvik mekanizmasının olduğu arası, devlet katkısının olduğu arası ve otomatik katılımın başladığı 2017 itibariyle gerçekleşen sonuçlar Bireysel Emeklilik Sistemindeki dönüşümü değerlendirmeye imkan tanımaktadır. Bu çalışmada söz konusu dönüşümler Emeklilik Gözetim Merkezi nin ilan ettiği verilerden hareketle incelenmektedir. Sonuçta, katılımcı sayısının arttığı, fonların büyüdüğü görülmektedir itibariyle başlayan yeni dönemin muhtemel gelişimi ele alınmakta ve geleceğe ilişkin yapılacak hedeflemelere ve beklentilere ışık tutulmaya çalışılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Bireysel emeklilik, sosyal sigorta, sosyal güvenlik ANALYSIS OF TRANSFORMATIONS IN TURKISH INDIVIDUAL PENSION SYSTEM Abstract Transformations in social security systems are seen in many countries today. Turkey also faces radical transformations in its social security system due to funding problems particularly. These mentioned changes arises questions whether higher welfare standarts would be reached in the future. In this scope, individual pension system as complementary to the basic system are encouraged. Started in October 27, 2003 by accepting members, individual pension system has continued its development. In the first ten year period the system implemented tax incentives to increase attention, then starting from 2013 it implemented state contribution and finally as of 2017 it implements automatic attendance. These phases allow one to conduct analysis by using the results of above mentioned three periods. This study examines the transformations by using the data from Pension Surveillance Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 29

30 Center. The results of the study include that the number of participants increased and the funds developed in magnitude. The study also discusses possible route of new period starting from 2017 and sheds light on targets and expectations for the future. Keywords: Individual pension, social insurance, social security GİRİŞ: Dünya genelinde pek çok ülkede sosyal güvenlik sistemlerinde tamamlayıcı bir role sahip olan bireysel emeklilik programları bulunmaktadır. Türkiye de de sosyal sigorta sisteminin emeklilik ayağının yeterli tatmini sağlayamaması ve ekonomik sistemde yeterli sermaye birikiminin olmaması üzerinde uzun yıllar süren tartışmalar yapılmıştır (Arıcı; 2001, s.20). Söz konusu sürecin devamında dünyadaki gelişmelere paralel olarak Türkiye de de Bireysel Emeklilik Sistemi (BES) tesis edilmiştir. BES, sosyal sigorta sistemine ilave olacak ikinci emeklilik geliri ile bireylerin emeklilikte refah seviyelerinin artmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır (Can; 2010, s.139). Ayrıca, alt yapı yatırımları ve uzun vadeli yatırımlara kaynak sağlanarak sistemin yeni iş ve istihdam olanakları oluşturmasını, sosyal güvenliğin kapsamının artmasını ve kamunun sosyal güvenlikten kaynaklanan yükünün azaltılmasını hedeflemektedir. BES, mali sektörde uzun vadeli fonların artmasıyla mali sektörün daha sağlıklı işlemesine (İşseveroğlu-Hatunoğlu; 2012, s.161), enflasyonla mücadele ve istikrarlı büyümeye olumlu katkı sağlamasına, kurumsal yatırım stratejileriyle piyasalardaki dalgalanmaların ve spekülasyonların azalmasına, sermaye piyasasının derinleşmesine katkıda bulunacak bir özel emeklilik sistemidir ( Planlar arasında ve emeklilik şirketleri arasında değişikliklerin ve geçişlerin yapılabilmesine olanak veren mevzuat yapısı vb. pek çok özelliği ile dünyadaki uygulamalara benzemekte ve katılımcılara uzun vadede tasarruf yaptırmayı ve ülke ekonomisine yatırım olanakları sunmayı hedeflemektedir (Uğur; 2004, s.14-25). Belirli katkı esasına dayalı kurulan BES; şeffaf yapısı, kapsamlı denetim mekanizmaları, ilk kurulduğunda sunulan vergi teşvikleri sayesinde hedeflenen performansı gerçekleştirmiştir. Yeni bir ivme kazandırmak için 2013 itibariyle doğrudan devlet katkısına geçilerek hızlı gelişim devam etmiştir itibariyle otomatik katılımın kademeli olarak başlamasıyla yeni bir dönüşüm başlamıştır. Çalışmada söz konusu üç dönemin sonuçları resmi verilerden yararlanılarak değerlendirmekte ve BES in dönüşümü hakkında bilgiler verilmektedir. İLGİLİ YAZIN: Türkiye de doğum artış hızının düşmesiyle genç ağırlıklı nüfusumuzun gelecekte yaşlı ağırlıklı nüfusa dönüşmesine bağlı olarak, bugünün koşullarında sosyal sigortalarda aktifpasif dengesinin tutturulamadığı dikkate alındığında gelecek yıllarda daha da ciddi sorunlarla karşılaşılacağına yönelik tartışmalar yapılmaktadır (Çanakçı; 2003, s.2). Genel tasarrufların yetersizliğine bağlı sorunlar, hem bireysel hem de toplumsal büyümeye bağlı istikrarsızlıklara da neden olabilmektedir. Özellikle yüksek refah düzeyine sahip bir gelecek beklentisi emeklilik dönemi için daha kapsamlı planlar yapılmasını gerektirmektedir. Söz konusu yaklaşımlardan etkilenerek kurulan BES, hem tasarruf sistemi hem de yatırım sistemi olma özelliği taşımaktadır (Alper; 2002, s.17). Diğer ifadeyle bireylere emeklilik 30

31 geliri sağlamanın yanı sıra sermaye piyasalarının daha istikrarlı işlemesine katkıda bulunması beklenmektedir (Uğur; 2004, s.14-25). 18 yaşını dolduran ve medeni haklarını kullanabilen herkesin katılabildiği BES de katılım, bireysel emeklilik planına bağlı olarak emeklilik şirketi ile katılımcının taraf olarak yer aldığı bir bireysel emeklilik sözleşmesi ile yapılabilmektedir. Ayrıca grup emeklilik planına bağlı olarak şirket ile katılımcının taraf olarak yer aldığı gruba bağlı bireysel emeklilik sözleşmesi ile de katılım mümkün olabilmektedir (Gülver; 2011, s.71). Katılımcıların bireysel emeklilik sisteminde geçirdikleri süreyle, sosyal sigorta sisteminde geçirdiği süre arasında bir ilişki bulunmamaktadır. Bireysel emeklilik hesapları ile SGK daki emeklilik hakları arasında aktarım yapılamamaktadır. Türkiye de uzun vadeli birikim anlayışının olmaması (Sezgin-Yıldırım; 2015, s.137) ve başlangıçta gönüllü katılım esasına dayalı olarak kurulduğu için eleştirilen BES, süreç içerinde önce teşvik artırımıyla, sonrasında da otomatik katılımla bir nevi yarı zorunlu bir dönüşüm yaşamıştır (Tuncay-Ekmekçi; 2005, s ). Söz konusu değişiklikler yeni eleştirileri başlatacaktır. Doğal olarak başlangıçtan bugüne kadarki gelişim gönüllülükten zorunluluğa doğru gidiş algısı oluşturabilmektedir. Söz konusu algının olumlu ve olumsuz sonuçları gelecekte BES in göstereceği performansa bağlı kalacaktır. Özellikle sitemden emeklilik hakkı kazananların tatmin düzeyleri daha belirleyici olacaktır. YÖNTEM: Çalışmada öncelikli olarak BES ile ilgili mevzuat dönüşümleri teorik olarak açıklanmaktadır. Bu kapsamda ilk dönüşümle ilgili olarak BES in ilk kabul ediliş haliyle yürürlüğe giren kanun ve yönetmelikler üzerinden bilgilendirme yapılmaktadır. Süreç içerinde ikinci dönüşümün yaşanmaya başladığı 2013 itibariyle doğrudan devlet katkılı dönem hakkında bilgiler verilmektedir başından itibaren üçüncü dönüşümle başlayan otomatik katılım ile ilgili bilgilendirme yapılmaktadır. Teorik tanıtıma ilave olarak söz konusu dönemlerde BES in niceliksel verilerinden hareketle niteliksel değerlendirme yapılmaktadır. Bu amaçla her hafta düzenli olarak Emeklilik Gözetim Merkezi tarafından açıklanan niceliksel verilerden yararlanılarak BES hakkında veriler toplanmaktadır. Söz konusu verilerden yararlanılarak BES in kuruluşundan bugüne kadar geçen süreçteki gelişimi açıklanmaktadır. Gerek katılımcıların profilleri gerekse genel ekonomik koşullar dikkate alınarak BES in dönüşümlerinin nedenleri ve ortaya çıkardığı sonuçlardan yararlanılarak analiz yapılmaktadır. BULGULAR ve SONUÇ: BES, bugüne kadar yaşadığı dönüşümlerle istikrarlı bir gelişim göstermiştir. Şubat 2001 ekonomik krizi sonrası çok zor bir dönemin koşullarında yasalaşan BES, arasında vergi teşvikli, arasında doğrudan devlet katkılı dönemi geride bırakmıştır. BES mevzuatının iyi hazırlanmış olması, sistemin işleyişinde Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Takasbank, EGM vb. kurumların sorumluluklarını yerine getirmeleri, sistemin tanıtımının iyi yapılması, BES in performansında etkili olmuştur. 31

32 BES in başlangıçtaki endişeleri arasında; gönüllülük esasına dayalı olması, sigorta bilincinin yeterince gelişmemiş olması, ekonomik standartların düşük seyretmesi, tatminkar birikimlerin oluşabilmesi için hangi miktarda ve sürede katkı ödenmesi gerektiğine ilişkin uzun yıllara ihtiyaç duyulması bulunmuştur. Vergi teşviklerinden sonra özellikle doğrudan devlet katkısına geçilmesi BES e önemli bir ivme kazandırmıştır. Veriler incelendiğinde, istikrarlı bir katılım sürecinin her ay devam ettiği görülmektedir. Özellikle devlet katkılı dönemde katılımcı sayısındaki artış dikkat çekmektedir. Yeni otomatik zorunlu katılımlı dönemde genel koşulların katılıma uygun olması halinde, söz konusu istikrarlı gelişimin devam etmesi beklenmektedir. BES de emekliliğe hak kazanılmadan çıkılmasını önlemek için caydırıcı düzenlemelerinin yapıldığı görülmektedir. Sosyal sigorta sisteminin sunduğu standartların gelecek yıllarda yeterli artışı gösteremeyecek olmasına yönelik kaygılar, BES ile ikinci bir emeklilik gelirine sahip olunması talebini desteklemektedir. Yaşadığı dönüşümlere ve ivmeli gelişime bakarak BES in sosyal güvenlik sisteminin ikamesi olarak görülmesi de yanlış olacaktır. BES e yapılan teşviklerin bu algıyı oluşturmaması gerekmektedir. Bireysel emeklilik sisteminin gönüllülükten zorunluluğa dönüşmesi bazı antipatilere neden olabilecektir. Bu nedenle gönüllülüğe ilişkin bilincin artırılması için ilkokuldan başlayarak eğitime önem verilmesi faydalı olabilecektir. Bütün bunları yaparken sosyal devlet olmanın gerekleri olan sosyal politikalar asla ihmal edilmemelidir. KAYNAKÇA: Alper, Yusuf (2002), Sosyal Güvenlikte Yeni Bir Adım: Bireysel Emeklilik, Çimento İşveren, 16 (2), Arıcı, Kadir (2001), Sosyal Güvenlik Sistemimizin İçin Yeni Bir Tecrübe: Özel Emeklilik Fonları, İşveren, C: XL, S:3. Can, Yeşim (2010), Bireysel Emekliliğin Türkiye deki Durumu ve Gelişimi, Ekonomi Bilimleri Dergisi, 2 (2), Çanakçı, İbrahim Halil (2003), Emeklilik Fonları Piyasalara Uzun Vadeli Bir Fon Akışı Sağlayacaktır, İşveren, 42 (2). Gülver, Ender (2011), Emeklilik Sözleşmesi, İstanbul: Der Yayınları. İşseveroğlu, Gülsün-Hatunoğlu, Zeynep (2012), Türkiye de Bireysel Emeklilik Sisteminin Makro Ekonomik Dinamiklere etkisi Kapsamında Swot Analizi, Muhasebe ve Finansman Dergisi, Ekim 2012, Tuncay, A. Can, Ekmekçi, Ömer (2005), Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, İstanbul: Beta. Sezgin, Selami-Yıldırım, Tuba (2015), Türkiye de Bireysel Emeklilik Sisteminin Etkinliği, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İİBF Dergisi, 10 (29),

33 Uğur, Suat (2004), Özel Emeklilik Türleri ve Bireysel Emeklilik, Çimento İşveren Dergisi, 4 (18), Uğur, Suat (2004), Sosyal Güvenlik Sistemlerinde Özel Emeklilik Programlarının Yeri ve Gelişimi, Yayın No: 244, TİSK. ( ). 33

34 SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMLERİNDE DÖNÜŞÜM VE TÜRK SOSYAL GÜVENLİK SİSTEMİNDE REFORM Yusuf Alper * Özet 2000 li yıllar, sanayi toplumu sosyal güvenlik sistemlerinin yetersizliğinin belirginleştiği bir dönemin başlangıcı olmuştur. Bu yetersizlik özellikle kişi olarak kapsam bakımından kendini göstermiş, Dünya nüfusunun ancak % 27 sinin ILO standartlarında bir sosyal güvenlik garantisinden faydalanabildiği bir tablo ortaya çıkmıştır. ILO, 2001 yılında Sosyal Güvenlikte Yeni Uzlaşma yaklaşımı ile sosyal güvenlikte dönüşümle ilgili çalışmaları başlatmıştır. Bu dönem aynı zamanda Dünya Bankası başta olmak üzere uluslararası para-finans kuruluşlarının küreselleşmenin yarattığı gelir eşitsizliklerini azaltmak için yoksullukla mücadele çalışmalarını başlattığı yıllardır li yıllar ILO ile Uluslararası finans örgütlerini daha adil bir küreselleşme anlayışına yönelik çalışmalarda bir araya getirmiş ve bu ortak çalışmaların merkezinde de sosyal güvenlik sistemlerinin yeniden yapılandırılması yer almıştır. Türkiye, arasında sosyal güvenlik sistemini köklü şekilde değiştirmiş, yeniden yapılandırmıştır. Bu değişim (reform) Dünya da sosyal güvenlikte dönüşüm çalışmalarının yoğunlaştığı bir dönemde gerçekleşmiştir. Bu bildiri, Türk sosyal güvenlik sisteminde gerçekleştirilen yapısal değişikliğin, sosyal güvenlik alanındayaşanan küresel değişim ve dönüşümlerle ne oranda çakıştığı veya ayrıldığının tespitine yönelik bir çalışmadır. Bu tespit özellikle kişi olarak kapsam ve eşitsizliklerin ortadan kaldırılmasına yönelik (norm ve standart birliği sağlanması) düzenlemeler bakımından yapılacaktır. Anahtar Kelimeler: Sosyal güvenlik sistemlerinde dönüşüm, sürdürülebilir sosyal güvenlik sistemleri, sosyal koruma tabanları, Türk sosyal güvenlik sisteminde reform TRANSFORMATION OF SOCIAL SECURITY SYSTEMS AND THE REFORM OF THE TURKISH SOSYAL SECURITY SYSTEM Abstract The 2000 s are beginning period as industrial societies social security systems inadequacy and some remarks confirm that insufficient of system became evident. This kind of insufficiently has manifested itself as covered person like that just 27% of world population can benefit from social security guarantee accordance with ILO standards. Emerged worrisome picture * Prof. Dr., Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü 34

35 has triggered to ILO for building new approach as New Consensus and ILO begun studies related to transformation of social security systems. ILO s initiatives has paralleled with World Banks leading international financial institutions combat to poverty endeavor and both institutions has tried to reduced income inequalities arising from globalization at same period. Also ILO and International financial organizations has collaborative initiatives related to fair globalization and transforming of social security systems has been centered at this attempt in the 2000 s. Turkey has radically changed and restructured their social security systems between periods Transformative periods of Turkish social security systems took place same direction within intensive feature of worldwide transformation policies. This paper has tried to compare and discover similarities and differences between intensive transformation period of Turkish Social Security and ILO-international financial organizations leading restructuring initiatives. Comparison of transformative initiative included that array of criteria such as covered person, reducing inequalities and unifying norms and standards. Keywords: Transformation in social security systems, sustainable social security systems, social protection floors, reform of the Turkish social security system GİRİŞ: Sosyal güvenlik, özellikle sosyal sigorta hukuku bakımından geriye doğru kazanılmış, ileriye doğru beklenen haklarla ilgili olduğu ve bir nimet-külfet dengesi oluşturularak işlediği için sosyal politikanın diğer alanlarından farklı olarak sık müdahale edilmemesi gereken alanını oluşturur. Ancak Türkiye yılları arasındaki 5 yıllık dönemde, İkinci Dünya Savaşı sonrası dönemde şekillenen 60 yıllık sosyal güvenlik sistemini köklü şekilde değiştirmiş, yeniden yapılandırmıştır yılında kurumsal yapı, 2008 yılında sosyal sigorta mevzuatı ve 2011 yılında da kamu sosyal güvenlik harcamaları ile ilgili yeniden yapılandırma (reform) çalışmaları tamamlanmış, sistem bir çok bakımdan sil-baştan anlamına gelecek bir yenilenme geçirmiştir. Türk sosyal güvenlik reformu: Türk sosyal güvenlik sisteminin kronik hale gelen problemlerinin çözümü, Değişen yeni sosyal yapının ihtiyaçlarına cevap verecek düzenlemeleri yapma, ve Dünya da sosyal güvenlik alanında meydana gelen gelişmelere uygun değişiklikleri yapma, bakımlarından bir fırsat olarak değerlendirilebilirdi. Bu çalışma, reformun temel esasları ve geçen 8-10 yıllık uygulama dönemi sonuçlarını dikkate alarak sosyal güvenlik reformunun genel sosyal güvenlik ilkeleri ve Dünya daki gelişme eğilimlerine ne kadar cevap verdiğinin tespiti ile ilgili bir çalışmadır ve ulaşılacak sonuçlardan hareketle sistemin raydan çıkmasına ve tekrar kriz içine düşmesine yol açabilecek yanlışlıklardan kaçınılmasına yönelik öneriler getirmektir. Çalışmanın ilk kısmında öncelikle, özellikle 2000 li yılların başından itibaren sosyal güvenlik alanında yaşanan küresel gelişmeler ve ILO nun yeni sosyal güvenlik anlayışı ile ilgili faaliyetlerine yer verilecek, yeni sistemin temel esasları vurgulanacaktır. İkinci kısımda Türk sosyal güvenlik sisteminde yapılan reformu temel esasları ve geçen 8-10 yıllık dönemde temel göstergeler bakımından gelinen nokta değerlendirilecektir. Bu değerlendirme, kişi olarak 35

36 kapsam, norm ve standart birliğinin sağlanması, finansman bakımından sistemin sürdürülebilirliği gibi temel konular bakımından yapılacaktır. Çalışmanın son kısmında, reform ve sonrası dönemde Türk sosyal güvenlik sisteminde yaşanan değişim ve dönüşüm ile sosyal güvenliğin evrensel gelişim/dönüşüm noktaları arasındaki benzerlik ve farklılıklara vurgu yapılacaktır. İLGİLİ YAZIN: 1973 petrol krizi ve izleyen gelişmeler, 1883 yılında Almanya da hastalık sigortasının kurulması ile başlayan sanayi toplumu sosyal güvenlik sistemini, sosyal güvenliğin evrenselleştiği ve altın çağı olarak bilinen bir aşamada iken bitirmiştir (Rodgers vd., 2014:133). Sosyal güvenliğin altın çağı, ILO nun 1952 tarihi ve 102 sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi ile sosyal güvenlik hakkını hayata geçirecek bir dizi esnek küresel uygulanabilir asgari standartları getirdiği ve sosyal güvenlik hakkının, BM, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yer alan ifadesi ile toplumu oluşturan herkes için mutlak karşılanması gereken temel bir insan hakkıdır anlayışının hakim olduğu bir dönemdir. Kriz sonrası dönem, sosyal güvenlik sisteminde kriz ve yeniden yapılanma arayışları dönemidir (ILO, 1994). Nüfus yapısının değişmesi ve yaşlanma, sağlık harcamalarının artışı ve kronik işsizlik gibi sebepler yanında (ILO, 1994), iktisadi, sosyal ve kültürel yapıdaki değişim sebebiyle ortaya çıkan yeni ihtiyaçların karşılanması gereği sosyal güvenlik sistemlerinde yeniden yapılanma arayışlarını hızlandırmıştır. Bu arayışlar; 1994 yılında Dünya Bankası tarafından çok ayaklı bir sosyal güvenlik sistemini gündeme getirirken (WB, 1994), ILO yu, sosyal güvenlikte yeni bir uzlaşma (ILO, 2001:1-6), anlayışıyla sanayi toplumu sosyal güvenlik sisteminin problemlerini giderecek çözüm arayışlarını geliştirmeye yöneltirken, Dünya Bankasından çok ayaklı yen bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmaya yönelik radikal bir öneri gelmiştir ( WB, 1994) li yıllarda, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi kuruluşların küreselleşmenin yarattığı yoksulluk problemini çözmeye yönelik çabaları ile ILO nun sosyal güvenliği yalnızca Dünya nüfusunun % 27 sinin faydalandığı imtiyazlı bir hak (ILO, 2014a:1), olmaktan çıkarmaya yönelik faaliyetleri bu kuruluşları, işbirliğine ve birlikte çalışma noktasına getirmiştir (Bachelette, 2011; ILO, 2011). Küreselleşmenin yarattığı eşitsizlikleri gidermek ve yoksullukla mücadele amacıyla yürütülen bu çalışmaların merkezinde de sosyal güvenlik yer almıştır. Nitekim, ILO nun 2012 yılında kabul ettiği 202 sayılı Sosyal Koruma Tabanları Tavsiye Kararı ile oluşan yeni sosyal güvenlik yaklaşımı ve sistemi, BM nin yanısıra ve Dünya Bankası gibi uluslararası finans kuruluşları tarafından da desteklenmektedir. Sosyal güvenlikte yeni yaklaşım, çeşitli açılardan tartışmalı olmakla birlikte daha geniş ve kapsayıcı olduğu kabul edilen sosyal koruma (social protection) kavramını doğurdu (Kapar, 2015). Sosyal güvenlikte, evrensel sosyal koruma yaklaşımı ile oluşturulan bu yeni sistem; nakdi veya ayni sosyal transferlerle yaşlılar, engelliler, çocuklar, işsizler ve düşük gelirlilere asgari bir gelir garantisi ile bütün nüfusa sağlık, temiz su, eğitim, konut ve beslenme konusunda temel bir koruma garantisi sağlamayı hedeflemektedir (Bachelet, 2012:9). Bu yeni sistem, herkese asgari gelir ve temel sağlık garantisi sağlayan sosyal koruma sisteminin 36

37 üzerine, primli rejimleri (sosyal sigortaları) çalışma hayatının getirdiği risklere karşı daha yüksek bir sosyal güvenlik garantisi isteyenler için ikinci basamak olarak temel sistemin üzerine yerleştirmektedir. Nihayet bu sistem gönüllülük esasına dayanmakla birlikte kamu tarafından belirlenen düzenleyici kurallarla işletilen tamamlayıcı sosyal güvenlik kurumlarına yer vererek sosyal güvenlik merdiveni olarak adlandırılan yeni bir sistem önermektedir (ILO, 2012:3). BULGULAR VE SONUÇ: Sosyal güvenlikte her ülkenin aynı şekilde uygulayacağı tek ve doğru bir çözüm yolu yoktur (ILO, 2001:2). Her ülke, temel esasları ve ilkeleri gözetmek şartıyla evrensel sosyal güvenlik koruması sağlayacak yöntemler geliştirebilir. Türkiye 2006, 2008 ve 2011 yıllarında sosyal güvenlik sistemini sil-baştan denilecek şekilde yeniden yapılandırdı. Beklenen, bu yeniden yapılanmanın (reformun) bir yandan Türk sosyal güvenlik sisteminin kronik hale gelmiş problemlerini çözmeye, diğer yandan evrensel sosyal güvenlik ilkelerine uygun bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmaya yönelik yenilikler içermesidir. Reformun Türk sosyal güvenlik sisteminin kronik problemlerine yönelik sonuçlarının değerlendirmesini bir yana bırakarak, geçen 8-10 yıllık uygulama döneminin evrensel bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmaya yönelik temel dönüşüm alanları ve sonuçları aşağıdaki başlıklar şeklinde toplanmıştır: Genel sağlık sigortası, bazı problemli alanları olmakla birlikte, ILO nun bütün nüfusa temel sağlık güvencesi sağlanması konusunda önemli bir adım olmuştur. Statü farklılıklarına dayanan eski sistemin yerine nüfusu oluşturan herkesi, primli bir sistem içinde kapsama almıştır. Sosyal güvenlikte arzu edilen norm ve standart birliği büyük ölçüde sağlanmıştır. Sosyal koruma tabanları yaklaşımına en uygun dönüşüm alanı sağlıkta gerçekleşmiştir. Sosyal sigorta rejimi tek bir kanun altında düzenlenmiş olmasına rağmen, kişi olarak kapsam bakımından tekleştirilememiş, aynı kanun içinde farklılıklar devam etmiş, hatta zaman içinde norm-standart birliğini kendi adına bağımsız çalışanlar aleyhine değiştiren düzenlemeler yapılmıştır. Herkesi sosyal sigorta kapsamına alma konusunda kayıtdışı ile mücadele kapsamında yürütülen çalışmalar dışında ILO nun mikro sigortacılık anlayışına uygun olarak ev kadınları, geçici tarım işçileri ve sürücüler gibi gruplar sigorta kapsamına alınmıştır. Ancak, düşük işgücüne katılma oranlarına rağmen hala çalışanların % 32 si kayıtdışı çalışmaktadır. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının kurulması, sosyal yardımlar ve hizmetlerde tekleşme ve mükerrerliği önleme bakımından doğru atılmış önemli bir adımdır. Ancak bu dönüşümün özünü oluşturan Bütünleşik Sosyal Yardım Sistemi oluşturulmasına yönelik çalışmalarda özellikle mevzuat bakımından büyük eksiklikler vardır (ASPB, 2016). Kurumsal yapıda tekleşme, sigortalı, işveren ve Kurum ilişkilerinde digital teknolojinin imkanlarının en yaygın şekilde kullanımına imkan vermiş, SGK uluslararası alanda önderlik ettiği çok sayıda başarılı uygulamayı hayata geçirmiştir. Sosyal güvenlikte dönüşümün en başarılı olduğu alanların başında gelmektedir. Sistemin, tamamlayıcı sosyal güvenlik ayağını oluşturan bireysel emeklilikte, tasarruf fonksiyonu bakımından beklenen gelişmenin sağlanamaması üzerine önce devlet katkısı ile teşvik, sonra sistemin ruhuna aykırı olarak değerlendirilebilecek 37

38 zorunlu giriş sistemi devreye sokulmuştur. sağlayamamış görünmektedir. Sistem, sigortalıların güvenini KAYNAKÇA: Alper, Y. (2016), Sosyal Güvenlik, İstanbul Üniversitesi, Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Ders Notları, İstanbul. Alper, Y., Tekelioğlu S. (2016), Sosyal Güvenlik, Anadolu Üniversitesi, Açık Öğretim Fakültesi, Eskişehir. ASPB (2017), Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 2016 Yılı Faaliyet Raporu, ILO (1994), 21. Yüzyıla Doğru Sosyal Güvenlik Raporu (Çev. Y. Alper-İ. Tatlıoğlu). ILO (2001), Social Security: A new consencus, International Labour Office, Geneva. ILO (2004), A Fair Globalization: Creating Opportunities For All, ILO; The World Commission on the Social Dimension of Globalization, Geneva. ILO (2011a), Social Protection Floor: For a Fair and Inclusive Globalization, ILO, Report of The Advisory Group, First Published 2011, Geneva, ILO, ILO (2011b), Social Security for Social Justice and a Fair Globalization, International Labour Conference, 100 th Session, 2011, ILO, Geneva. ILO (2012), Social Security For All: Building Social Protection Floors and Comprehensive Social Security System, ILO, The Strategy of The ILO, Geneva. ILO (2014a), World Social Protection Report 2014/15: Building economic recovery, inclusive development and social justice, ILO, First Published 2014, Geneva. ILO (2014b), Social Protection Global Policy Trends , ILO Social Protection Department, Social Protection Policy Papers, 12, Geneva, ILO, (2010), Extending Social Security To All: A Guide Through Challenges and Options, International Labour Organization, First Published 2010, Geneva. KAPAR, Recep (2015), Uluslararası Çalışma Kurumunun Sosyal Koruma Tabanları Yaklaşımı, Karatahta, Nisan/2015, Sayı: 1, Rodgers, G., Lee, E., Swepston, Lee., Daale, J.V. (2014), Uluslararası Çalışma Örgütü ve Sosyal Adalet Arayışı: , (Çev. Beyza Selçuk), Ankara: Efil Yayınevi. WB (1994), The Averting Old Age Crisis: Policies to Protect The Old and Promote Growth, World Bank, A World Bank Policy Research Report, New York. 38

39

40 SOSYAL GÜVENLİKTE DÖNÜŞÜM VE SOSYAL YARDIMLAR Şenay Gökbayrak * Özet Sosyal güvenlik sistemlerinde dönüşüme neden olan ekonomik ve sosyal koşullar karşısında sosyal yardımların sosyal güvence arayışındaki rolleri marjinallikten sıyrılmakta ve merkezi bir hale gelmektedir. Sosyal yardımların sosyal güvenlik sistemleri içerisindeki yeri ve işlevleri refah rejimlerinin özelliklerine göre belirlenmektedir. Türkiye de sosyal güvenliğin çalışma dayalı yapısı ve sosyal sigorta modelinin krizi, sosyal güvenlik sisteminin dönüşüm sürecinde sosyal güvenlik ile çalışma arasındaki ilişkiyi güçlenmesine neden olmaktadır. Bununla birlikte, işgücü piyasasında işsizlik ve güvencesiz işlerin artışı, geniş bir kitlenin sosyal güvenlikten dışlanmasına ve sosyal yardımlara bağımlı hale gelmesine neden olarak bir kısırdöngü yaratmaktadır. Eğreti işlerde çalışanlar, çalışsalar bile yoksulluk tuzağından kurtulamamakta ve sosyal yardım bağımlısına dönüşmektedirler. Bu kısır döngünün kırılması, mevcut koşullar altında yeniden düzenleyici işgücü piyasası politikaları ile sosyal güvenlik sisteminin yeniden dağılım işlevini güçleştiren bütüncül politikaları gerekli kılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Sosyal güvenlik, sosyal yardımlar, refah rejimleri, güvencesiz istihdam TRANSFORMATION OF SOCIAL SECURITY AND SOCIAL ASSISTANCE Abstract The marginal roles of social assistance programmes in social security systems have been changing and social assistance programmes have become central part of social security systems under the changing economic and social conditions. In this framework, the roles and the functions of social assistance programmes in the social security systems have been determined based on the different characteristics of welfare regimes. In Turkey, as a result of the welfare regime based on working and crisis of social insurance model and the restructuring of social security system, participation in the labour market and employment patterns are becoming the main determinants of access the social security system. However, the increasing unemployment and precarious employment patterns have caused to social exclusion of large amount of the workforce and the increasing need of social assistance. Precarious workers can not get rid of poverty trap although they are working. Consequently, there have been emerging vicious circle between social assistance and precarity. In order to * Doç. Dr, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü. E-posta: senay.gokbayrak@politics.ankara.edu.tr 40

41 break down this vicious circle; holistic approach with the goal of strengthening the redistributive function of social security and re-regulative employment policies is required under the circumstances of the current economic and social conditions. Keywords: Social security, social assistance, welfare regimes precarious employment. GİRİŞ: İhtiyaç sahibi yoksul vatandaşları asgari düzeyde koruma amacı taşıyan sosyal yardımların sosyal güvenlik sistemleri içerisinde rolü tüm dünyada işsizlik ve güvencesiz istihdam biçimlerinde artış sonucu son yıllarda önemli ölçüde artmaktadır. Sosyal güvenlik sistemlerinin dönüşümü sonucu çalışma ve sosyal koruma arasındaki ilişki güçlenmekte ancak güvencesizleşen çalışma biçimleri, çalışma ve sosyal koruma arasındaki ilişkinin eş anlı kırılganlaşmasına neden olmaktadır. Bu durum, giderek artan sayıda kişiyi sosyal yardımlara bağımlı kılmaktadır. Sosyal yardımların sosyal güvenlik sistemleri içerisindeki yeri ve işlevleri, ülkelerin refah rejimlerine göre şekillenmektedir. Bu varsayıma dayanarak bu çalışma, Türkiye de son yıllarda artan sosyal yardım olgusunu, değişen sosyal güvenlik sisteminin özellikleri ve işgücü piyasasının durumu kapsamında değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, çalışmanın birinci bölümünde; sosyal güvenlik sistemlerinin dönüşümü sonucu sosyal yardımların sergilediği artış ve niteliği değerlendirilecek; ikinci bölümde ise, sosyal yardımların sosyal güvenlik sistemleri içerisindeki yeri ve işlevlerine refah rejimleri teorisinden yaklaşılarak, Türkiye açısından karşılaştırma yapabilmek için farklı sosyal yardım rejimlerinin özellikleri ortaya konulacaktır. Üçüncü bölümde ise, Türkiye de refah rejiminin değişen özellikleri bağlamında, sosyal sigorta ve artan sosyal yardım ilişkisi, sosyal yardımlardan yararlananların çalışma pratikleri üzerinden analiz edilecektir. İLGİLİ YAZIN: Tarihsel süreç içerisinde sosyal yardımlar, sosyal politika uygulamalarının köklerini oluşturmaktadır. Bununla birlikte sosyal yardımları tanımlamak, sosyal yardımların karmaşık doğası nedeniyle kolay değildir. Bu nedenle akademik yazında genel geçer bir sosyal yardım tanımı çabasından çok; sosyal yardımların amaçları; işlevleri; niteliği; türleri; kapsamı ve sosyal koruma açısından yeterliliklerine yönelik çalışmalar ön plana çıkmaktadır (Eardley, vd; 1996; Gough vd, 1997; Hölsch ve Kraus, 2006; Adema, 2006; Bahle,vd, 2010; Nelson, 2010; 2012; 2013;Leisering ve Barrientos, 2013; Barrientos, 2016). Sosyal güvenlik sistemlerinin gelişim sürecinde, çeşitli nedenlerle (yaş, engellilik, çalışamama, gelir düzeyi, vatandaş olmama gibi) sosyal güvenceye kendi kapasiteleriyle erişemeyen bireylere yönelik sosyal yardımlar sistemler içerisindeki yerlerini almıştır. Ancak bu yer hep son sırada olmuştur. Dolayısıyla gelişmiş sosyal güvenlik sistemlerinde sosyal yardımlar, gerek kapsamları gerekse de sosyal harcamalar içerisindeki göreli düşük payları dikkate alındığında genellikle sistemlerin artık parçası olmuşlardır (Bahle,vd, 2010; Leisering ve Barrientos,2013). Bununla birlikte sosyal güvenlik sistemlerinin değişen ekonomik, sosyal ve siyasal koşullar kapsamında krize girmesi ve kriz sonrası yeniden yapılanma sürecini yaşadığı son yirmi yıllık dönemde ise, sosyal yardımlar güvence arayışındaki marjinal pozisyonunu terk etmekte ve rolünü önemli ölçüde artırmaktadır ( Gough, vd; 1997; Adema, 2006; Bahle, 41

42 vd, 2010; Nelson,2012;2013). Sosyal güvenlikte yaşanan dönüşüm sonucu, sosyal güvenceye erişimin çalışmaya bağlı kılınması ancak işgücü piyasalarında artan işsizlik ve güvencesiz istihdam biçimleri, giderek artan sayıda kişinin zorunlu bir biçimde sosyal yardım ağı içerisine düşmesine neden olmaktadır. Sosyal yardımların son yirmi yıllık süreçte artan önemine karşılık, sosyal yardımlara yönelik çalışmaların, sosyal politikanın diğer alanlarıyla karşılaştırıldığında önemli ölçüde ihmal edildiği de bir gerçektir. Genel olarak değerlendirildiğinde, gelişmiş refah devletlerinde sosyal yardımlar geniş ve dar anlamda tanımlanarak kategorize edilmektedir. Geniş anlamda sosyal yardımlar, ihtiyaç ya da gelir testleri yapılarak; nakit para yardımı ya da hizmet biçiminde sunulan yardımlardır. Anglophone ülkeler (Avusturalya, Yeni Zelanda), sosyal koruma sistemlerini geniş anlamda sosyal yardım tanımı kapsamında kurumsallaştırmışlardır. Dar anlamda sosyal yardımlar ise, gelişmiş refah devletlerinin çoğunluğunda ihtiyaç sahibi olan herkese (evrensel) ya da ihtiyaç sahipleri içerisinde seçili bazı gruplara ( kategorik) yönelik asgari bir gelir desteği sunan programlardır (Bahle vd, 2010: 448). Sosyal yardım programlarının kurumsallaşması açısından kritik nokta, asgari düzeyde sosyal koruma sağlama çabası içerisinde olmasıdır. Asgari sosyal koruma düzeyinin kapsamı dışında kimsenin kalmamasını sağlama çabası, sosyal yardımların sosyal koruma sınırında sınır bekçisi rolüne sahip olmasına neden olmaktadır. Bu anlamda da yardımlardan yararlananların sayısı ve özellikleri, işgücü piyasalarındaki konumlarına, aile yapılarındaki değişimlere ve diğer refah devleti uygulamalarının içericiliği ne bağlı olarak değişmektedir. Gelişmiş refah devletlerinde sosyal yardımlar, tarihsel gelişim dinamiklerine uygun olarak, yoksulluğun azaltılması; sosyal içerilmenin sağlanması ve yardımlardan yararlananları kendi kendine yeter hale getirebilmek olmak üzere üç ortak amaca sahip bulunmaktadırlar. (Hölsch ve Kraus, 2006; Nelson, 2010; Leisering ve Barrientos, 2013; Nelson,2013). YÖNTEM: Amaçlar ortaklaşsa da, sosyal yardım programlarının bu amaçlara ulaşmada izlediği rotalar, ülkelerin sahip olduğu refah rejimlerinin özelliklerine göre önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Bu nedenle de; sosyal yardımların sosyal güvenlik sistemleri içerisindeki işlevleri; farklı refah rejimlerinin özellikleri bağlamında karşılaştırmalı bir biçimde analiz edilerek açıklanabilir. Bu nedenle de bu çalışmada sosyal yardımlar, karşılaştırmalı sosyal politika çalışmalarında yaygın bir biçimde kullanılan refah rejimleri (Esoing-Anderson, 1990) ve sosyal içerme yaklaşımları tipolojilerine (Levitas,2005) uygun olarak ortaya çıkan sınıflandırmalar kapsamında analiz edilerek; Türkiye de refah rejiminin özellikleri ve sosyal güvenlik sisteminde yaşanan dönüşüm sonucu sosyal yardımların sosyal güvenlik sistemindeki rolü ve işlevleri ortaya konulmaya çalışılacaktır. BULGULAR ve SONUÇ: Sosyal yardımlar, içerisinde yer aldıkları refah rejimlerinin özelliklerine göre farklılaşan özelliklere ve işlevlere sahiptirler. Rejim teorisi kapsamında değerlendirildiğinde, Türkiye de son yıllarda sosyal yardımlarda artış, refah rejiminin çalışmaya dayalı koruma anlayışından; sosyal sigorta modelinin krize girmesinden ve kriz sonucu ortaya çıkan reformların ise sosyal korumayı giderek bireyselleştirmesinden kaynaklanmaktadır. Sosyal koruma tabanının 42

43 genişletilmesinde finansal açıdan sürdürülebilirlik sorunu; sosyal sigortalarla kıyaslandığında sosyal yardımlara merkezi bir rolden daha çok marjinal (son çare) bir rol verilme zorunluluğunu da gündeme getirmektedir. Bu yapısal koşullar altında, Türkiye de sosyal koruma tabanın genişletilmesi, istihdam ve sosyal koruma ilişkisinin güçlendirilmesine bağlı olmakla birlikte; bu ilişkinin güçlendirilmesinin öncelikli koşulu, işgücü piyasası ve istihdama ilişkin yapısal sorunların çözülmesidir. Sosyal güvenlik sisteminin gelirin yeniden dağıtım işlevini güçlendirme ile eşitlikçi bir perspektiften işgücü piyasalarını düzenleme (re-regülasyon) amacı taşıyan bütünsel bir anlayışın geliştirilmesi, istihdam ve sosyal koruma ilişkisini güçlendirmede ve sosyal yardımlara bağımlı yaşamak zorunda olan kişi sayısının azaltılmasında temel gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. KAYNAKÇA: Adema, W. (2006), Social Assistance Policy Development and the Provision of a Decent Level of Income in Selected OECD Countries, OECD Social, Employment and Migration Working Papers No. 38. Bahle, T; Pfeifer, M; Wendt, C. (2010), Social Assistance, The Handbook of The Welfare State içinde, (eds: Francis G. Castels vd) Oxford University Press: Barrientos, A. (2016), Justice-based social assistance, Global Social Policy, Eardley, T.; Bradshaw,J.; Ditch, J; Gough,I. (1996), Social Assistance in OECD Countries, Synthesis Report, Department of Social Security Research Report- No:46, HMSO. Esping-Andersen, G. (1990), The Three Worlds of Welfare Capitalism, Polity Press. Gough,I. ; Bradshaw,J.; Ditch, J; Eardley, T; Whiteford, P. (1997), Social Assistance in OECD Countries, Journal of European Social Policy, 7 (1): Hölsch K., Kraus M. (2006), European schemes of social assistance: an empirical analysis of set-ups and distributive impacts, International Journal of Social Welfare, 15: Leisering L., Barrientos A. (2013), Social citizenship for the global poor? The worldwide spread of social assistance, International Journal of Social Welfare, 22: Levitas, R. (2005), The Inclusive Society?: Social Exclusion and New Labour, Palgrave Macmillan, Second Edition. Nelson, K. (2010), Social Assistance and minimum income benefits in old and new EU democracies, International Journal of Social Welfare, 19: Nelson, K. (2012), Counteracting material deprivation: The role of social assistance in Europe, Journal of European Social Policy, 22 (2):

44 Nelson, K. (2013), Social Assistance and EU Poverty Thresholds Are European Welfare Systems Providing Just and Fair Protection Against Low Income?, European Sociological Review, 29 (2):

45 TÜRKİYE DE HANEHALKLARININ NAKİT GEREKSİNİMİNİN ÜCRET DIŞI GEÇİM ARAÇLARI İLE YÖNETİMİ: SOSYAL YARDIM ALANLARIN ÇALIŞMA VE GEÇİM ÖRÜNTÜLERİ Denizcan Kutlu * Özet Bu çalışma, Türkiye de sosyal yardım alan yoksulların işgücü piyasası ile ilişkilenme biçimlerini ve geçim örüntülerini olgusal boyutlarıyla ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışmada, yardım alanların çalışma deneyimlerine ve geçim kalıbına ilişkin elde edilen sonuçlar ele alınacak ve irdelenecektir. Araştırmada, hanehalklarının sosyal yardım ihtiyacının işgücü piyasası dinamikleri temelinde ortaya çıktığı belirlenmiş, sosyal yardım almaktan ötürü işsizlik tuzağı olgusuna genel bir eğilim olarak rastlanamamış; bu olgunun toplumsal cinsiyet normları temelinde kadınlar için geçerli olabileceği gözlemlenmiştir. Sosyal yardım alan hanehalklarını işgücü piyasasından uzaklaştıran ana etmen düzensiz ve güvencesiz istihdam ilişkileridir. Sosyal yardımlar, bu istihdam ilişkileri temelinde oluşan nakit açığını kapatmaya dönük, ücret dışı bir gelir türü ve geçim aracı olarak işlevselleşmiştir. Geçim örüntüsü söz konusu olduğunda ise, sosyal yardımların yoksulluğu ortadan kaldırmayan; ama onun düzeyini yükselten, ihtiyaç ve geçim arasındaki nakit açığına yerleşen ve ek gelir olarak deneyimlenen fiyatlandırılmamış bir geçim aracı olduğu belirlenmiştir. Çalışma, Ankara da yardım alanlarla ve kurumlarla yapılan derinlemesine görüşmelere ve katılımcı gözlemlere dayalı olarak tamamlanmış bir doktora tezi kapsamında yürütülen alan araştırmasına dayanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Sosyal yardım, çalışma, geçim, nakit gereksinimi, güvencesiz çalışma MANAGEMENT OF CASH NEED OF HOUSEHOLDS THROUGH NON-WAGE MEANS OF SUPPORTS IN TURKEY: WORK AND SUBSISTENCE PATTERNS OF SOCIAL ASSISTANCE RECIPIENTS Abstract This study aims to reveal the subsistence patterns and forms of relationship of the social assistance recipient poor with labour market in Turkey with their factual dimensions. In the study, the outcomes of the work experience and subsistence patterns of recipients will be discussed and examined thoroughly. In the research it was found that households' need for social assistance emerged on the basis of labour market dynamics, it was not seen as a general trend of unemployment trap due to receiving social assistance; It has been observed that this * Dr. Namık Kemal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, dkutlu@nku.edu.tr. 45

46 phenomenon may apply to women on the basis of gender norms. The main factor that removes social assistance recipient households from the labor market is irregular and precarious employment relations. Social benefits have functioned as a non-wage type of income and means of support to close the cash gap on the basis of this employment relationship. In the case of subsistence, social assistance does not eliminate poverty; but it has been determined that it is an unpriced means of support which elevates poverty level, settled in the cash gap between need and subsistence, and experienced as side income. The study is based on a field research conducted in a completed doctoral dissertation which depends on participant observations and in-depth interviews with social assistance recipients and institutional organizations in Ankara. Keyword: Social assistance, work, subsistence, cash need, precarious employment GİRİŞ: Sosyal yardımlar, özellikle son yıllarda gerek toplumun gerekse kamunun önemli gündem maddelerinden biridir. Sosyal yardım harcamaları ve yararlanıcı sayıları artmış, yardım programları çeşitlenmiştir. Bu nesnel gelişime paralel olarak, sosyal politika disiplini içerisinde de sosyal yardımlara olan ilginin artış gösterdiğini söylemek mümkündür. Ancak bu artan akademik ilginin genel bir eğilim olarak, sosyal yardımların program, politika ve uygulamalarını içeren kurumsal boyutuna odaklanan, sosyal yardım alanların bilimsel bilgisini önemli ölçüde içermeyen bir niteliğe sahip olduğu söylenebilir. Bu çalışmanın konusuyla da bağlantılı olacak şekilde, Türkiye de sosyal yardım-istihdam ilişkisi de program, politika ve uygulama düzeyinde tartışılmaktadır. Kamusal politika metinleri kadar literatürde de giderek artan ölçüde ele alınan bu konunun, sosyolojik temellerine ilişkin bilgiler kısıtlıdır. Bu çalışma, bu sosyolojik alanın sınırları içerisinde kalarak, sosyal yardım alanlara ait olgular dünyasına çalışma ve geçim örüntüleri bakımından eğilmektedir. Çalışmada öncelikle, yoksulların sosyal yardıma ihtiyaç duyma ve başvurma dinamikleri üzerine literatüre ve alan araştırmasına dayalı kimi bilgi ve gözlemler paylaşılacaktır. Ardından ise, sosyal yardım alanların işgücü piyasası ile ilişki biçimleri ve çalışma deneyimlerine dönük bulgular, çalışma yaşamı dışında bırakan ve çalışmaya zorlayan, güvencesiz ve düzensiz çalışma, işsizlik, sağlık sorunları, toplumsal cinsiyet normları gibi dinamikler temelinde ortaya koyulacaktır. Devamında ise, bu temelde oluşan geçim örüntüleri ile ilgili bulgulara, yardım alma mecburiyeti, ihtiyaçların karşılanması ve nakit ihtiyacı gibi başlıklar temelinde yer verilecektir. İLGİLİ YAZIN: Türkiye de sosyal yardım alanında yapılan çalışmalar giderek artış göstermektedir. 1 Bu çalışmalar içerisinde istihdam boyutunun da ele alınan konu başlıklarından biri olduğu görülmektedir. Bu çalışmalar kendi içerisinde kurumsal ve sosyolojik yönlü çalışmalar olarak bölümlendirilebilir. Kurumsal yönlü çalışmaların ağırlıklı olarak sosyal yardım ve istihdam ilişkisine dönük gelişmelere odaklanırken (Odabaşı, 2009; Demir Şeker ve Hacımahmutoğlu, 2013; Akkaya ve Kaya, 2013; Keskin, 2013; Taşaltın, 2013, Yener, 2013; Kutlu, 2016; Kapar, 1 Sosyal yardım literatürü ile ilgili özgün bir tasnif temelinde bir değerlendirme ve ayrıntılı bir döküm için bkz. Kutlu, 2014; Kutlu,

47 2017), sosyolojik yönelimli çalışmalarda, yardım alan yoksulların çalışma deneyimleri ve geçim örüntülerine daha fazla yer verildiği görülmektedir (İkizoğlu, 2000; Buğra Kavala ve Keyder, 2008; T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, 2010; Kök, 2011; Metin, 2013; Kutlu, 2014; Kutlu, 2015; Ünlütürk Ulutaş, 2015; Erdoğdu ve Kutlu, 2017; Gökbayrak 2017; Teber, 2017). Ayrıca yine bu tür sosyolojik yönemli çalışmalar içerisinde daha özel olarak sosyal yardımların işgücü arzı üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmalar da bulunmaktadır (Sallan Gül ve Gül, 2006; Sallan Gül ve Gül, 2008; Hacımahmutoğlu, 2009; Aydın, 2012; Şahin, 2012; Kutlu, 2016; Teber, 2017). Bulgular, literatür ile genel olarak uyumlu olmakla birlikte, veriler, tümevarımcı bir yaklaşımla, kavramsal türetimlere dönük bir biçimde serimlenecektir. Çalışma, literatürdeki eğilimlerden farklı olarak savlarını, derinlemesine görüşmeler temelinde, yardım alanların anlatımları ile ortaya koyacaktır. Çalışma, kuramsal temellerini tamamlayacak şekilde, literatürün genelinden ayrı olarak sosyal yardım alma deneyiminin bir toplumsal sınıf deneyimi olduğunu, yardım alanların sınıfsal aidiyetlerine dönük belirlemeler eşliğinde ortaya koyacaktır. 2 YÖNTEM: Çalışmada, nitel araştırma yöntemi benimsenmiş; veriler tümevarımcı bir kavrayışla araştırma sürdürülürken ortaya çıkan kodlardan kavramlara doğru bir tasarım içerisinde yorumlanmıştır. Araştırmada veriler, birden çok mahalle ve kurumu araştırmaya katarak derinlemesi bilgi edinip ve ortaklıkları belirlemeyi amaçlayarak, maksimum çeşitlilik örneklemesi ve alandaki spesifik dinamik ve gelişmeleri gözlemleyebilmek amacıyla belirlenmiş kurumlarda bilgi sahibi kişilerden bilgi alabilmek hedefiyle tipik durum örneklemesi temelinde derinlemesine görüşme ve katılımcı gözlem teknikleri ile toplanmıştır. Araştırma Ankara ilinde gerçekleştirilmiş olup, yardım alanlarla (54) ve kurum temsilcileri (bakanlık (5), vakıf (10), belediye (10), muhtarlık (17), dernek (2) ile yapılan yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler ve hanelerde gerçekleştirilen ihtiyaç tespiti süreçlerine (40) ve yardım dağıtımlarına (3) katılımcı gözlemi de içermiştir. BULGULAR ve SONUÇ: Araştırmada ortaya çıkan bulgu ve sonuçlar şöyle sıralanabilir: Yapılan araştırmalar, sosyal yardımların genel bir eğilim olarak, hanehalklarını işgücü piyasasına çıkmaktan vazgeçirecek, çalışmaktan alıkoyacak, çalışma disiplin ve alışkanlıklarını kaybettirecek bir özelliğe sahip olmadığını ortaya koymaktadır. Araştırmada, sosyal yardım alanların genel bir eğilim olarak çalışan yoksul terimi ile nitelendirilebilecek bir toplumsal kategoriye yerleştirilebilecekleri sonucuna varılmıştır. Alınan yardımlar dolayısıyla çalışma yaşamından uzaklaşma, zayıf bir eğilim olarak belirirken, toplumsal cinsiyete dayalı işbölümü normları ile birleşerek kadınlar için geçerli bir bulgu olarak öne çıkmaktadır. 2 Bu konuda nicel verilere dayalı bir çalışma için bkz. Köse ve Bahçe, Ayrıca bkz. Kutlu,

48 Araştırma, sosyal yardım alanların, kendilerini geçimlik araçlarından arındıran mülksüzleşme ve işçileşme süreçleri temelinde, artan nakit gereksinimine tabii bir biçimde yaşamlarını sürdürmeye çalıştıklarını ortaya koymaktadır. Bu temelde, hanehalklarının sosyal yardım alma ihtiyaç ve mecburiyeti, işgücü piyasasına katılım biçimlerine göre açığa çıkmaktadır. Sosyal yardım alanların ihtiyaçlarını karşılamayan bir geçim düzeyi içerisinde oldukları; temel ihtiyaç kalemlerini daralttıkları ve sosyal yardımların da ihtiyaç ile geçim düzeyleri arasındaki açıya, bir ek gelir olarak yerleştiği görülmektedir. Sosyal yardımlar, bir ek gelir olarak deneyimlendiği ölçüde, hanehalkları açısından sürekli nakit açığı yaratan güvencesiz çalışma ilişkilerini katlanılabilir kılan ve yeniden üreten bir özelliğe sahiptir. Sosyal yardımların yoksulluğu ortadan kaldırmadığı, yoksulluğun çıtasını yükselttiği gözlemlenmiştir. Bir diğer anlatımla, sosyal yardım alanların çıtası yükseltilmiş bir yoksulluk düzeyi altında yaşamlarını sürdürmeye çalışmaktadır. KAYNAKÇA: Akkaya, Ömer, Kaya, E. (2013), Türkiye de Sosyal Yardımlar ile İstihdam Bağlantısının Etkinleştirilmesi, İstihdam da 3İ, 11, Buğra Kavala, Ayşe, Keyder, Ç. (2008), Kent Nüfusunun En Yoksul Kesiminin İstihdam Yapısı ve Geçinme Yöntemleri, ( ). Demir Şeker, Sırma, Hacımahmutoğlu, H. (2013), Sosyal Yardım Sisteminin Değerlendirilmesi ve Sosyal Yardım-İstihdam Bağlantısı, İstihdam da 3İ, 11, Erdoğdu, Seyhan, Kutlu, D. (2017), Çalışan Yoksulluğu: Türkiye İçin Sosyal Politikalar Bağlamında Bir Değerlendirme, (der. Makal, A., Çelik, A.), Zor Zamanlarda Emek, Ankara: İmge Kitabevi, Gökbayrak, Şenay (2017), Değişen Refah Devletleri ve Sosyal Yardımlar, Sosyal Güvenlik Dergisi, 7 (2), İkizoğlu, Musa (2000), Yoksulluk ve Sosyal Yardım İlişkisi: Ankara Mamak İlçesinde Ampirik Bir Araştırma, Yayımlanmamış Doktora Tezi Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Kapar, Recep (2017), Türkiye de Çalışma Karşılığında Yapılan Sosyal Yardım Uygulamaları ve Etkileri, (der. Yenimahalleli Yaşar, G., Göksel, A., Birler, Ö.), Türkiye de Sağlık ve Sosyal Güvenlik: İnsana Karşı Piyasa, Ankara: NotaBene, Keskin, Asım Göker (2013), Sosyal Yardım ve İstihdam Bağlantısının Kurulması Amacıyla Yapılan Çalışmalar ve Hedeflenen Nokta, İstihdam da 3İ, 11: Kök, Selcen (2011), Kent Yoksulluğu ve Siyaset: Ankara Örneği, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. 48

49 Köse, Ahmet Haşim; Bahçe, S. (2009), Hayırsever Devletin Yükselişi: AKP Yönetiminde Gelir Dağılımı ve Yoksulluk, (der. Uzgel İ., Duru, B.), AKP Kitabı Bir Dönüşümün Bilançosu, Ankara: Phoenix, Kutlu, Denizcan (2014), Türkiye de Sosyal Yardım Rejiminin Oluşumu, Yayımlanmış Doktora Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara. Kutlu, Denizcan (2015), Türkiye de Sosyal Yardım Rejiminin Oluşumu: Birikim, Denetim, Disiplin, Ankara: NotaBene. Kutlu, Denizcan (2016), Türkiye de Sosyal Yardım ve İstihdam İlişkisinin Güncel Boyutları: Kurumsal ve Sosyolojik Bir Çözümleme, Mülkiye Dergisi, 40 (2), Metin, Banu (2013), Türkiye de 2000 Sonrası Dönemde Uygulanan Ekonomik ve Sosyal Politikalar Temelinde Yoksulluk Sorunu Ankara da Uygulamalı Bir Araştırma, Ankara: T.C. ÇSGB ÇASGEM Yayınları. Ünlütürk Ulutaş, Çağla (2015), Sosyal Yardımlara Yerelden Bakmak, Ankara: Gazi Kitabevi. Sallan Gül, S.; Gül, H. (2006), İstihdam ve Sosyal Yardım Araştırması: Sosyal Yardımlarla İşgücü Piyasasına Katılanlar Arasındaki İlişki, UNDP ve T.C. Başbakanlık SYDGM için Hazırlanan Yayımlanmamış Araştırma Raporu. Sallan Gül, Songül, Gül, H. (2008), Türkiye'de Yoksulluk, Yoksulluk Yardımları ve İstihdam, (der. Oktik, N.), Türkiye'de Yoksulluk Çalışmaları, İzmir: Yakın Kitabevi, T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü (2010), Sosyal Yardım Algısı ve Yoksulluk Kültürü Türkiye de Kamusal Sosyal Yardım Alanların Yardım Algısı ve Yoksulluk Kültürü Araştırması, Ankara: T.C. Başbakanlık Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü. Taşaltın, Abdullah (2013), Sosyal Yardımlar ile İstihdam Bağlantısının Kurulmasının Gerekliliği, İstihdam da 3İ, 11, Teber, Vijdan (2017), Sosyal Yardımların Çalışma Hayatındaki Olumsuz Etkileri: Tembellik, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tez Projesi, Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Denizli. Yener, Ahmet Levent (2013), Sosyal Yardımlardan Faydalananları İstihdama Yönlendirmek, İstihdam da 3İ, 11,

50 50

51 2. OTURUM İŞSİZLİK VE İSTİHDAM 20 Ekim :30 16:00 Oturum Başkanı: Prof. Dr. Özlem Işığıçok İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğrencilerinin İşsizlik Kaygısı Üzerine Bir Araştırma: Biga İİBF Örneği (Yrd. Doç. Dr. Ebru Kanyılmaz Polat, Dr. Gonca Gezer, Arş. Gör. Tanju Çolakoğlu) Üniversite Son Sınıf Öğrencilerinde İşsizlik Kaygısı ve Girişimcilik Niyeti İlişkisi: TRA1 Bölgesi Örneği (Prof. Dr. Fatih Karcıoğlu, Arş. Gör. Ensar Balkaya) Y Kuşağının İş Arama Sürecinde Sosyal Medya Araçlarının Etkisi ve Konuya İlişkin Bir Araştırma (Arş. Gör. Selin Umutlu, Arş. Gör. Meryem Tekin Epik) Türkiye de Genç İşsizliğinin Toplumsal Sonuçları: Bölgesel Düzeyde Panel Veri Analizi (Arş. Gör. Ufuk Özer, Yrd. Doç. Dr. Mehmet Hanefi Topal) Gelir, Fiyat, Reel Efektif Döviz Kuru ve İşgücü Maliyetlerinin İşsizlik Oranı Üzerindeki Etkileri: Türkiye İçin Bir Ardl Yaklaşımı (Yrd. Doç. Dr. Ahmet Güney, Arş. Gör. Ensar Balkaya) 51

52 52

53 İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ÖĞRENCİLERİNİN İŞSİZLİK KAYGISI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA: BİGA İİBF ÖRNEĞİ Ebru Kanyılmaz Polat * Gonca Gezer Aydın ** Tanju Çolakoğlu *** Özet İşsizlik, küresel bir sorun olarak önemini korumaktadır. İşsizliğin önlenmesi açısından eğitimin işgücü piyasasında avantaj yarattığı bilinirken, son yıllarda genç ve eğitimli işgücünün istihdam edilememesi işsizlik sorununa farklı bir boyut kazandırmıştır. Özelikle Türkiye gibi etkin bir planlama yapılmadan artan üniversite ve kontenjan sayıları diplomalı işsizliği de beraberinde getirmektedir. Yükseköğretim mezunları arasında artan işsizlik oranları ve gençlerin işgücü piyasası taleplerine uygun donanıma sahip olmaksızın mezun olması pek çok üniversite öğrencisi açısından işsizlik kaygısına neden olmaktadır. Bu çalışmada İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi son sınıf öğrencilerin işsizliğe ilişkin kaygılarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Buna göre son sınıf öğrencilerinin işsizlik kaygıları yüksek çıkmıştır. Anahtar Kelimeler: İşsizlik kaygısı, yükseköğretim A RESEARCH ON FACULTY OF ECONOMICS AND ADMINISTRATIVE SCIENCES STUDENTS UNEMPLOYMENT ANXIETY: BIGA FACULTY OF ECONOMICS AND ADMINISTRATIVE SCIENCES SAMPLE Abstract Unemployment problem is keeping its importance as a global issue. Education is known to be advantageous factor in preventing unemployment. On the other hand, the unemployment ratio of the young and educated individuals in work force is rising. Especially the unplanned increasing number of universities and number of accepted students in Turkey creates an educated unemployment issue. The increasing unemployment ratio among high education graduates and the graduation of students without gaining necessary requirements of work force market are the main causes of unemployment anxiety of the university students. This study aims to point out the unemployment anxiety of the 4th year university students of * Yrd. Doç. Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Biga Uygulamalı Bilimler, Uluslararası Ticaret, Lojistik ve İşletmecilik Bölümü ** Dr., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü *** Arş. Gör., Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü 53

54 faculty of Economics and Administrative sciences. According to study results, the unemployment anxiety of the 4th year students is found out to be at high level. Keywords: Unemployment anxiety, higher education GİRİŞ: Günümüz sosyo-ekonomik sorunlarının başında gelen işsizlik olgusu, işgücü sayısındaki artışın yaratılan yeni işlere göre daha fazla olmasından dolayı küresel bir sorun önemini korumaktadır. Diğer yandan ILO tarafından genç olarak tanımlanan yaş arasındaki nüfus arasında işsizlik yeterli istihdam olanağı sağlanamamasından dolayı oranları ciddi düzeylere ulaşmıştır. İşsizliğin önlenmesi açısından eğitimin önemi bilinmektedir. Genel olarak yüksek eğitimin işgücü piyasalarında daha iyi olanaklar, konum, ücret ve başarı getirdiği söylenebilir (ILO 2015: 23). Ancak ILO tarafından yayınlanan İşgücü Piyasasının Anahtar Göstergeleri başlıklı raporda, son 15 yılda 64 ülkede işgücünün eğitim düzeyinde bir artış olmasına karşılık, bu artışın küresel olarak düşük işsizliği de beraberinde getirmediğini belirtilmektedir. Diğer bir ifade ile küresel olarak işgücünün artan eğitim düzeyi işsizliği azaltmak konusunda yetersiz kalmaktadır (ILO 2015: 25). İLGİLİ YAZIN: Üniversitelerin bulundukları bölgelerde ekonomik ihtiyaçları karşılama ve kalkınmaya hizmet etme amacı güttüğü bilinmektedir. Ancak Türkiye de çalışma çağındaki nüfus ve işgücünün eğitim seviyesi yükselirken, aynı oranda eğitimli işgücü istihdamı sağlanamamaktadır. Bu durumun en temel sebeplerinden biri iş dünyasının ihtiyaç ve beklentilerine uygun planlama yapılmadan arttırılan üniversite sayıları ve kontenjanlardır yılından itibaren 56 devlet, 52 vakıf üniversitesi kurularak Türkiye de üniversite sayısı 185 e, örgün öğretim kontenjanı ise a ulaşmıştır öğretim yılında mevcut 185 üniversitede 2,149,166 sı lisans; 450,251 si yüksek lisans, 91,267 si doktora olmak üzere 3,786,011 öğrenci eğitim görmektedir ( Türkiye nin genç nüfus yapısı ile birleşen yükseköğretim kurumlarının sayı ve kontenjanındaki artış, uzaktan ve açık öğretim olanaklarının artması çalışma çağındaki yükseköğrenim mezunu işgücünün sayısını da arttırmaktadır. Tablo 1 de Türkiye de yükseköğrenim mezunu işgücünün durumu gösterilmiştir. Yıllar İşgücü İstihdam İşsiz İKO İşsizlik Oranı ,2 7, ,2 7, , ,7 11, ,9 12, ,9 10, ,2 9, ,3 9, ,6 9, ,0 12,1 54

55 ,8 11, ,3 10, ,1 10, ,1 10, ,5 12, ,8 11, ,7 12,0 Tablo 1: İşgücünün Yükseköğretim Mezunları (TÜİK, Hanehalkı İşgücü Anketi Sonuçlarından Derlenmiştir.) Yükseköğretim mezunlarının işgücüne katılım oranı 2000 yılında % 78,2 iken; 2017 nin ilk çeyreğinde % 79, 6 ya yükselmiştir. Toplam işgücünden yükseköğretim mezunlarının aldığı pay 2017 nin ilk çeyreğinde % 23,5 düzeyindedir. Bu dönemde yükseköğretim mezunlarının işgücü sayısı 526 bin kişi artarken, istihdam edilen kişi sayısı 274 bin kişide kalmıştır. İstihdam edilemeyen mezunlarla birlikte işsizlik oranı yükseköğretim mezunları arasında % 12,7 ye ulaşmıştır. Aynı dönem için yükseköğretim mezunu işsizlik oranı artışı, genel işsizlik oranı artışından daha yüksek olmuştur. Toplam 676 bin yeni işsizin 252 binini yükseköğretim mezunu işsizler oluşturmuştur (Kalkınma Bakanlığı 2017: 13-14). Üniversite mezunlarının istihdamı önünde engeller yaratan yükseköğretim- işgücü piyasası ilişkisinin Türkiye de iki yönü mevcuttur. Birincisi; bazı alanlarda işgücü piyasalarının ihtiyacının çok üzerinde mezun verilmesidir. Piyasalarda araştırma yapılmaksızın açılan fakülteler diplomalı işsizliği tetiklemektedir. İkinci yönü ise, üniversitelerin işgücü piyasalarının taleplerine uygun alanlarda mezun vermesine karşılık bu mezunların nitelik olarak piyasanın taleplerini karşılayamamasıdır. Günümüzde üniversite mezunu olmak bir iş sahibi olmanın garantisi olamamaktadır. İşgücü piyasasına giren yükseköğrenim mezunlarının sayısı artarken, işgücü piyasasının beklediği niteliklere uygun donanımları olmayan binlerce mezun işsizler ordusuna dâhil olmaktadır. Pek çok firma, üniversite mezunlarının dil bilgisi, analitik düşünme, sosyal ve iletişim becerileri açısından beklentilerini karşılayamadığından şikâyet etmektedirler (Biçerli 2011: ). Diğer yandan eğitim seviyesinin artması dolayısıyla işgücü piyasalarından beklentileri artan mezunların, güvenceli ve daha yüksek ücretli iş talepleri, işsizlik sürelerini arttırmaktadır. Eğitim seviyesi arttıkça gençlerin işgücü piyasalarından beklentileri artmakta, bunun yanında bu mezunlardan aradığı nitelikleri bulamayan işverenler mezunları istihdam edememektedir. Türkiye deki işsizlik oranlarındaki artış da göz önüne alındığında yükseköğrenim görmekte olan gençlerin mezuniyet sonrasında iş bulma konusunda kaygılarının olduğu görülmektedir. Yapılan pek çok çalışmada mezuniyet aşamasında gelmiş gençlerin kaygı düzeyleri yüksek bulunmuştur (Turgut vd. 2004; Gizir 2005; Ersoy- Kart ve Erdost 2008; Dursun ve Aytaç 2008; Mütevellioğlu vd. 2010; Kıcır 2010; Durukan ve Yurt Öncel 2013; Şanlı Kula ve Saraç 2016; Akıncı 2016; Tekin Tayfun ve Korkmaz 2016) yılında Türkiye de Spor Yöneticiliği ve Antrenörlük Eğitimi bölümlerinde öğrenim gören 730 öğrenci üzerinde gerçekleştirilen araştırma sonrasında öğrencilerin %72,3 ünün mezuniyet sonrası istihdam kaygısı taşıdıkları görülmüştür (Turgut vd. 2004: 96) de ODTÜ öğrencilerinin sorunları üzerine yapılmış bir araştırmada öğrenciler mesleki açıdan en çok kaygı duydukları şeyin iş bulamama, ya da maddi açıdan uygun iş bulamamak olduğunu belirtmişlerdir (Gizir 2005: 203) yılında Ankara Üniversitesi fen ve sosyal bilimlerde öğrenim gören 287 öğrenci ile yapılan araştırmada mezuniyet aşamasında yaklaştıkça 55

56 öğrencilerin kaygı düzeylerinin arttığı görülmüştür (Ersoy-Kart ve Erdost 2008: 280) da üniversite son sınıf öğrencilerinin katılımıyla gerçekleştirilen araştırmada iş bulmaya yönelik ümidi olmayan öğrencilerin kaygı düzeyleri oldukça yüksek bulunmuştur (Dursun ve Aytaç 2008: 81). Akdeniz Üniversitesi nde gerçekleştirilen araştırmada mezun olduktan sonra çok zorlanmadan beklentilerine uygun iş bulabileceğine inananların sayısı 815 katılımcının üçte birinden daha azdır (Mütevellioğlu vd. 2010). Başka bir çalışmada farklı üniversitelerde okuyan 535 son sınıf öğrencisi mezun olduktan sonra bir yıl içerisinde iş bulamazlarsa özgüvenlerinin kırılacağını dile getirmişlerdir (Tunçsiper vd. 2012) Eğitim ve Öğretim yılında Ahi Devran Üniversitesi nde son sınıf öğrencilerinin kaygı düzeyleri incelenmiştir. Kaygı düzeyleri orta seviyede olan öğrencilerden, Fizik tedavi ve rehabilitasyon bölümü öğrencilerinin kaygı düzeyi, Eğitim, Fen Edebiyat ve İİBF de okuyan öğrencilere göre düşük bulunmuştur (Şanlı Kula ve Saraç 2016). Süleyman Demirel Üniversitesi nde gerçekleştirilen benzer bir çalışmada fen-edebiyat fakültesi öğrencilerinin en yüksek, sağlık bilimleri fakültesi öğrencilerinin en düşük kaygı düzeyine sahip olduğu görülmüştür (Tekin Tayfun ve Korkmaz 2016). Aynı üniversitede çalışma ekonomisi ve endüstri ilişkileri son sınıf ve yüksek lisans öğrencileri üzerinde yapılan araştırmada öğrencilerin gelecekten umutsuz, oldukları görülmüştür. Birinci sınıf itibari ile iş bulamayacakları kaygısı yaşamaya başlayan öğrenciler, mezuniyetin ardından uzun süreli işsizlik yaşayacaklarını düşünmektedirler (Akıncı 2016: ). Genel olarak mezuniyetlerinden sonra belirli bir meslek sahibi olan ve alanlarında açık işlerin yoğun olduğu bölümlerdeki öğrencilerin kaygı düzeylerinin az olduğu söylenebilir. Yapılan çalışmalarda fizik tedavi ve rehabilitasyon (Şanlı Kula ve Saraç 2016), sağlık bilimleri fakültesi (Tekin Tayfun ve Korkmaz 2016) ve daha az mesleki kaygı duymaları bu duruma örnek olarak verilebilir. Benzer şekilde bilgisayar kullanım becerisi yüksek, bir ya da daha fazla yabancı dil bilen ve kişisel gelişim seminerlerine katılan öğrencilerin kaygı düzeylerinin daha düşük olması, iş bulma ümitlerinin yüksek olması ile açıklanabilir (Kurt 2010: 205). Türkiye de net bir meslek sahibi olarak mezun olamayan fen- edebiyat fakültesi mezunları ile iktisadi ve idari bilimler fakültesi mezunlarının daha yüksek işsizlik kaygısı duyması çok sayıda mezun arasında iş bulamayacağına yönelik inancın bir sonucu olabilir. YÖNTEM: İşsizliğin yükseköğretim mezunları arasında yükseldiği günümüz koşullarında iktisadi ve idari bilimler fakültesi son sınıf öğrencilerinin işsizlik kaygılarının belirlenmesi bu çalışmanın amacını oluşturmaktadır. Bu çerçevede Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi bünyesinde en çok öğrenci sayısına sahip fakülte olan Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (BİİBF) son sınıf öğrencilerinin kaygı düzeyleri araştırılmıştır. İş aramak üzere işgücü piyasasına girmesi en yakın olan kesim olması nedeni ile son sınıf öğrencileri seçilmiştir. Bu öğrenciler anketlerin uygulandığı tarihten yaklaşık 1 ay sonra mezun olarak işgücü piyasalarında işsiz olarak iş aramaya başlayacaklardır. Öğrencilerin yaşadığı işsizlik kaygısının demografik koşullar, bölüm, staj ve iş deneyimleri, bölümü isteyerek tercih edip etmedikleri, iş bulma ümitleri ve süresi gibi değişkenlere göre farklılık gösterip göstermediğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. 56

57 Araştırmanın Evreni ve Örneklem: Araştırmanın evrenini BİİBF nin son sınıf öğrencileri oluşturmaktadır eğitim-öğretim döneminde toplam 5782 öğrencinin 960 tanesi son sınıf öğrencisidir. Öğrencilerin bölümlere göre dağılımı Tablo 2 de gösterilmiştir. Bölüm ÇEEİ İktisat İşletme Kamu Maliye Ulus. Ekonometri Yönetimi İlişkiler 1. Ö Ö Tablo 2: Bölümlere Göre Son Sınıf Öğrenci Sayıları Veriler Aralık 2016 tarihleri arasında BİİBF dersliklerinde yüz yüze gerçekleştirilen anketler aracılığı ile toplanmıştır. 400 öğrenciye gönüllülük esasına dayalı olarak anket uygulanmıştır. Eksik ve hatalı anketlerin çıkarılmasıyla 336 anket analize dâhil edilmiştir. Veri Toplama Araçları: Araştırmada öğrencilerin sosyo-demografik özelliklerini belirlemek üzere hazırlanan Kişisel Bilgi Toplama Formu yanında iki farklı ölçek kullanılmıştır. Bu ölçekler İşsizlik Kaygısına Yönelik Psikometrik Sorular, Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçekleridir. Kişisel Bilgi Toplama Formu: Öğrencilerin bölümleri, cinsiyet ve yaşları, ailelerinin eğitim durumu ve gelirleri, akademik başarıları ve iş bulmaya yönelik umutlarını belirlemeye yönelik 16 sorudan oluşmaktadır. Tekin Tayfun ve Korkmaz (2016), Ersoy-Kart ve Erdost (2008) ile Dursun ve Aytaç ın (2009) üniversite öğrencilerinin işsizlik kaygılarını ölçmek üzere hazırladığı psikometrik sorulardan yararlanarak İşsizlik Kaygısına Yönelik Psiko-Sosyal Anket hazırlamışlardır. 26 sorudan oluşan ölçek, pilot uygulaması yapılarak düzenlenmiş ve Cronbach Alpha sayısı 0,900 olarak bulunmuştur. Yapı geçerliliğini sınamak için açıklayıcı faktör analizi yapılmış, Barlett testi sonrasında (p=0,000<0,05) değişkenler arasında ilişki olduğu belirlenmiştir. Örnek büyüklüğünün faktör analizi için yeterli olduğunun tespiti ile (KMO= 0,19> 0,60) ölçeğin geçerli ve güvenilir bir araç olduğu görülmüştür (Tekin Tayfun ve Korkmaz 2016: 540). BİİBF örneğinde uygulanan ölçek için Cronbach Alpha sayısı 0,885 olarak bulunmuştur. Ölçeğin yapı geçerliliği için yapılan test sonucunda (KMO=0,885> 0,60) örnek büyüklüğünün faktör analizi uygulaması için yeterli olduğu belirlenmiştir. Spielberger Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeği: 1964 yılında Spielberger ve arkadaşları tarafından geliştirilen ölçek, bireylerin durumluk ve sürekli kaygı düzeylerini ölçmeyi amaçlamaktadır. Yazara göre tehlike veya tehdit durumunda ortaya çıkan stresli bir durum karşısında bireyin verdiği duygusal tepkiler durumluk kaygı olarak adlandırılmaktadır. Sürekli kaygı ise, bireyin çevresel ve anlık durumlar dışında yaşamını stresli olarak algılaması ve huzursuz, endişeli, stresli hissederek yoğun duygusal tepkiler vermesidir (Durukan ve Yurt Öncel 2013: 2). Ölçeğin Türkçe geçerlik ve güvenirlik çalışmaları Öner ve Le Compte tarafından yapılmıştır. Yazarlar ölçeğin Cronbach-Alpha katsayısını 0.70 olarak bulmuşlardır (durumluk; 0,72; sürekli 0,67) (Dursun ve Aytaç 2008: 75). Ölçek kaygı ile ilgili çalışmalarda sıklıkla kullanılmaktadır. 57

58 BULGULAR ve SONUÇ: Araştırmaya katılan 336 öğrencinin % 64 ü kadın, % 36 sı erkektir. % 72 si yaşında olan katılımcıların % 94,9 u bekârdır. Katılımcı öğrencilerin % 74,4 ünün annesi; % 62,2 sinin ise babası ilkokul mezunudur. Öğrencilerin % 6 sının annesi, % 8,3 ünün ise babası yükseköğretim mezunudur. BİİBF son sınıf öğrencisi olan 332 katılımcının bölümlere göre dağılımı Tablo 3 de gösterilmektedir. Katılımcıların % 54, 2 si birinci öğretim, % 45,8 i ise ikinci öğretim öğrencisidir. Bölümü Frekans (n) Yüzde (%) Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri (ÇEEİ) 70 % 20,8 Ekonometri 56 % 16,1 Kamu Yönetimi 55 % 16,4 İktisat 33 % 9,8 İşletme 54 % 16,1 Maliye 43 % 12,8 Uluslararası İlişkiler 25 % 7,4 Tablo 3: Öğrencilerin Bölümlere Göre Dağılımı Öğrencilerin kişisel bilgi toplama formu yanıtlarının frekans ve yüzde dağılımları Tablo 4 de verilmiştir. Buna göre katılımcı öğrencilerin % 65 e yakını BİİBF de öğrencisi oldukları bölümü isteyerek tercih ettiklerini belirtmişlerdir. Öğrencilerin % 74,4 ünün bir iş deneyimi vardır. Öğrencilerin iş bulma beklentilerinin saptanabilmesi için mezuniyetlerinden sonra ne kadar sürede iş bulacaklarına inandıkları sorusu yöneltilmiştir. Son sınıf öğrencilerinin yarısına yakını mezuniyetlerinden itibaren 1 yıl içinde iş bulacaklarına inandıkları belirlenmiştir. Sorular Gruplar Frekans (n) Yüzde (%) Bölümü İsteyerek Evet 223 %66,4 Tercih Etme Hayır 113 %33,6 İş Deneyimi Evet 250 %74,4 Hayır 86 %25,6 İş Bulma Beklentisi 1 yıldan daha kısa 156 %47 13 ay- 2 yıl 60 %17,9 2 yıldan daha fazla 118 %35,1 Üniversite Eğitimi Yabancı dil bilgisi 74 %22 Dışında Avantajlar Staj 84 %25 Yurt dışı deneyimi 42 %12,5 Mesleki kurslar 18 %5,4 Diğer 118 %35,1 Mezuniyetten 1 yıl Yüksek Lisans Yapma 89 %26,5 sonra hala iş Sınavlara Hazırlanma 100 %29,8 bulamamışsa planı Askere gitme 53 %15,8 Kurslara Katılma 34 %10,1 Kendi İşini Kurma 34 %10,1 Diğer 26 %7,7 Tablo 4: Kişisel Bilgi Toplama Sorularına Göre Ortalama ve Yüzdeler 58

59 Öğrencilere üniversite eğitimleri dışında işgücü piyasalarında avantaj sağlayacağını düşündükleri özellikleri ile ilgili soru yöneltilmiştir. % 25 inin staj deneyimine sahip olduğu öğrencilerden % 22 si yabancı dil bildiğini belirtmiştir. Mezuniyetten sonra bir yıl geçmesine rağmen iş bulamamaları durumunda ne yapmayı planladıkları sorusuna ise öğrencilerin % 30 u sınavlara hazırlanacağını, % 24,6 sı ise yüksek lisans yapacağını ifade etmişlerdir. Ayrıca katılımcı erkek öğrencilerin % 43 ü işsiz kalmaları durumunda askere gideceklerini belirtmişlerdir. Araştırmaya katılan öğrencilerin işsizlik kaygısı ölçeği, durumluk ve sürekli kaygı ölçeği soruların verdikleri yanıtların ortalamaları Tablo 5 de verilmiştir. Buna göre BİİBF de son sınıf öğrencisi olan gençlerin işsizlik kaygısı düzeyleri ortalaması 2,887 dir. Durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri açısından yaş, medeni durum, bölüm ve öğretime göre anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Ölçekler Ortalama Standart Sapma İşsizlik Kaygısı 2,8887,57518 Durumluk Kaygı 2,2379,54411 Sürekli Kaygı 2,2170,38363 Tablo 5: Öğrencilerin İşsizlik Kaygısı, Durumluk ve Sürekli Kaygı Ortalamaları Bu çalışmada öğrencilerin bölümlerine göre kaygı düzeyleri arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. Öğrencilerin bölümlerine göre farklılıkları bulunduğu çalışmalarda genelde mezuniyet sonrası açık işlerin daha çok olduğu bölümlerdeki öğrencilerin kaygı düzeyşeri daha düşük bulunmuştur (Şanlı Kula ve Saraç 2016; Tekin Tayfun ve Korkmaz 2016). Bu çalışmada öğrencilerin hepsinin İİBF öğrencisi olması ve mezuniyet sonrası iş olanaklarının benzer olması kaygı düzeyinin farklılaşmamasının muhtemel bir nedenidir. Kaygı düzeyi açısından anlamlı bir farklılığın bulunduğu değişken cinsiyet olmuştur. Kız öğrencilerde durumluk kaygı düzeyi yüksekken, erkek öğrencilerde sürekli kaygı düzeyi daha yüksektir. Öğrenciler üzerinde kaygı ile ilgili yapılan çalışmalarda cinsiyete yönelik farklı sonuçlar elde edilmiştir. Çakmak ve Havedanlı (2004), Akgün vd. (2007), Dursun ve Aytaç (2009), Tunçsiper vd. (2012), Durukan ve Yurt Öncel (2013), Akıncı (2016) tarafından gerçekleştirilen çalışmalarda kız öğrencilerin erkeklere oranla kaygı düzeyinin daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Durumluk ve sürekli kaygı açısından anlamlı farklılığın bulunduğu diğer bir değişken ailelerin aylık gelir düzeyi olmuştur (F= 3, p= 0,019 < 0,05). Ailenin aylık gelir düzeyi arttıkça öğrencilerin duyduğu kaygı düzeyi azalmıştır. Mezuniyet sonrasında maddi sıkıntı yaşanmayacağının düşünülmesi böyle bir sonuca neden olabilir. Mezuniyet sonrasında sınavlara hazırlanma ve yüksek lisans yapma planların olan öğrencilerin ailelerine olan maddi bağımlılıklarının sürmesi ihtimaliyle ailesinin gelir düzeyi yükseldikçe öğrencilerin daha az kaygı duyması anlaşılabilir bir durumdur. Diğer yandan durumluk kaygı açısından anlamlı bir farklılık olmazken sürekli kaygı açısından anlamlı farklılığın bulunduğu değişkenler mevcuttur. Buna gör iş deneyimine sahip öğrenciler arasında durumluk kaygı açısından anlamlı bir farklılık bulunmazken (p=,706), sürekli kaygı açısından anlamlı farklılık tespit edilmiştir (p=,021). İş deneyimine sahip öğrencilerin, deneyimi olmayan öğrencilere göre sürekli kaygı düzeyleri daha düşük bulunmuştur. Benzer 59

60 bir farklılık mezun olduktan sonra bir yıl içerisinde iş bulamama durumundaki planlara göre değişiklik göstermiştir. Mezuniyet sonrası planlarına göre durumluk kaygı düzeyi açısından anlamlı bir farklılık bulunmazken (p= 0,22 >0,05), sürekli kaygı durumu açısından anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir (p= 0,045< 0,05). İşsiz kalmaları durumunda sınavlara hazırlanmayı planlayan öğrencilerin sürekli kaygı düzeyi diğerlerine göre daha yüksektir. Sürekli kaygı açısından kurslara katılmayı planlayan öğrencilerin sürekli kaygıları daha düşüktür. Aynı değişkenler açısından işsizlik kaygısı açısından anlamlı bir farklılık olup olmadığı araştırılmıştır. İşsizlik kaygısı açısından öğrencilerin yaş, cinsiyet, bölüm, medeni durum, genel not ortalaması, ailenin gelir düzeyi, iş deneyimi, bölümü isteyerek tercih etmesi, iş bulma ümidi ve üniversite eğitimi dışındaki avantajlar açısından anlamlı bir farklılık bulunmamıştır (p> 0.05). Öğrencilerin mezuniyet sonrasında planları ile işsizlik kaygı durumları arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir (p= 0,012< 0,05). Buna göre mezuniyet sonrasında sınavlara hazırlanacağını belirten öğrencilerin işsizlik kaygı düzeyi diğer gruplara göre daha yüksektir. Bu gruplar arasında işsizlik kaygısı en düşük olan öğrenciler ise kendi işini kurmayı düşünenlerdir. İşsiz kaygısı ile mezun olduktan sonra iş bulmayı beklediği süre açısından anlamlı bir farklılık tespit edilmiştir (p= 0,000< 0,05). Buna göre mezun olduktan sonra en erken iki yıl içinde iş bulacağını düşünen öğrencilerin kaygı puanları (3,089 ± 0,614), daha erken bulacağını ümit edenlere göre daha yüksektir. Gelişmiş ya da az gelişmiş pek çok ülke işsizlik sorunu çözememişken, genç ve diplomalı işsizlik oranları da giderek yükselmektedir. Özellikle Türkiye gibi işgücü piyasalarının istek ve ihtiyaçları yeterinde göz önüne alınmadan arttırılan üniversiteler her geçen gün biraz daha fazla eğitimli işsizin ortaya çıkışına neden olmaktadır. Üniversite öğrencileri mezun olduktan sonra iş bulup bulamayacakları konusunda kaygılar duymaktadır. Yapılan pek çok araştırmada üniversite son sınıf öğrencilerinin mezun olduktan sonrası işsiz kalacaklarına dair kaygılar taşıdığı görülmektedir. Bu çalışmada Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi nin öğrenci sayısı en fazla fakültesi olan BİİBF son sınıf öğrencilerinin işsizlik kaygısı düzeyleri ve kaygı düzeylerinin hangi değişkenlere göre farklılaştığı araştırılmıştır. Buna göre BİİBF öğrencilerinin mezuniyet sonrası için kaygı düzeyleri ortalaması 2,8887 dir. İşsizlik kaygısı açısından cinsiyet, yaş, bölüm, ailenin geliri, iş bulma ümidi ve sahip olduğu avantajlar açısından anlamlı bir farklılık bulunmamıştır. İşsizlik kaygısı ile arasında anlamlı farklılık bulunan değişkenler ailenin gelir düzeyi ve öğrencilerin iş bulmayı ümit ettikleri sürelerdir. Aile geliri ile işsizlik kaygısı arasında ters yönlü bir ilişki mevcutken; beklenen iş bulma süresi ile doğru yönlü bir ilişki tespit edilmiştir. Öğrenciler arasında en yüksek işsizlik kaygısı taşıyanlar iki yıldan fazla süre işsiz kalacağını düşünenlerdir. 60

61 KAYNAKÇA: Akgün, A, Gönen, S., Aydın, M. (2007), İlköğretim Fen ve Matematik Öğretmenliği Öğrencilerinin Kaygı Düzeylerinin Bazı Değişkenlere Göre İncelenmesi, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 4 (14), Akıncı, Merve (2016), Yükseköğretimli Gençliğin İşsizlik Kaygısı ve Çalışma Hayatı Algısı: Süleyman Demirel Üniversitesi Öğrencileri Üzerine Bir Uygulama, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Biçerli, Mustafa Kemal (2011), Yükseköğretim Sistemimizi İşgücü Piyasasındaki Gelişmeler Paralelinde Yeniden Yapılandırmak Zorundayız, Yükseköğretim ve Bilim Dergisi, Cilt: 1, Sayı: 3, Aralık, Çakmak, Ö., Hevedanlı, M. (2004), Biyoloji Öğretmen Adaylarının Kaygılarını Etkileyen Etmenler, 13. Ulusal Eğitim Bilimleri Kurultayı, 6-9 Temmuz, İnönü Üniversitesi, Eğitim Faklültesi, Malatya, Dursun S., Aytaç S. (2009). Üniversite Öğrencileri Arasında İşsizlik Kaygısı, Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 28 (1), Durukan, Kübra, Yurt Öncel, S. (2013), Üniversite Öğrencilerinde İşsizlik Kaygısı Durumunun Değerlendirilmesi, Kırıkkale Üniversitesi Bilimde Gelişmeler Dergisi, Cilt: 2, Sayı: 1, Haziran, Ersoy-Kart, Müge, Erdost, H.E., (2008), Employment Worries Among Turkish University Students, Social Behaviour and Personality, 36 (2), Gizir, Cem Ali (2005), Orta Doğu Teknik Üniversitesi Son Sınıf Öğrencilerinin Problemleri Üzerine Bir Çalışma, Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt:1, Sayı: 2, Kıcır, Başak (2010), Üniversite Son Sınıf Öğrencilerinin İşsizlik Kaygısı: Psikolojik Etmenler Açısından Bir İnceleme, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara. Kurt, Günseli (2010), Ridit Analizi ve Üniversite Öğrencilerinin Gelecek Kaygılarının İncelenmesi Üzerine Bir Uygulama, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 2, Mütevellioğlu, Nergis, Zanbak, M, Mert, M. (2010), İşsizlik, Üniversiteli Gençlik ve Gelecek: Bir Alan Araştırmasının Bulguları, Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt: 11, Sayı: 1, Şanlı Kula, Kamile, Saraç, T. (2016), Üniversite Öğrencilerinin Gelecek Kaygısı, Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 13 (33), Tekin Tayfun, Ayşe Nur, Korkmaz, A. (2016), Üniversite Öğrencilerinde İşsizlik Kaygısı: Süleyman Demirel Üniversitesi Öğrencileri Üzerinde Bir Araştırma, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt: 8, Sayı: 17,

62 Turgut, Murat; Gökyürek B., Yenel, İ.F. (2004), Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokullarındaki Antrenörlük Eğitimi ve Spor Yöneticiliği Bölümlerinde Öğrenim Gören Öğrencilerin Bu Bölümleri Seçme Nedenleri ve Beklentileri Üzerine Bir Araştırma, G.Ü. Kırşehir Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt. 5, Sayı. 1, Tunçsiper, Bedriye, Bicil, İ.M, Biçen, Ö.F. (2012), Üniversite Son Sınıf Öğrencilerinin İşsizlik Kaygısına İlişkin Tutumları Üzerine Bir Uygulama, Türkiye Ekonomi Kurumu, Üçüncü Uluslararası Ekonomi Konferansı, 1-3 Kasım, 2012, İzmir. TÜİK, Haber Bülteni, No: 21865, Tarih; (Erişim Tarihi: ). Yazar Aslan, Berna (2015), Genç İşsizliğe Yönelik Alan Araştırması: Üniversite Öğrencileri Arasında Kaygı ve Umutsuzluk, Çalışma İlişkileri Dergisi, Cilt: 6, Sayı: 2, Kalkınma Bakanlığı (2017), İşgücü Piyasasındaki Gelişmelerin Makro Analizi, Ekonomik Modeller ve Stratejik Araştırmalar Genel Müdürlüğü, 2017-II. ILO, Key Indicators of the Labour Market, Ninth Edition, YÖK Öğrenci İstatistikleri, (Erişim Tarihi: ). 62

63 ÜNİVERSİTE SON SINIF ÖĞRENCİLERİNDE İŞSİZLİK KAYGISI VE GİRİŞİMCİLİK NİYETİ İLİŞKİSİ: TRA1 BÖLGESİ ÖRNEĞİ 1 Fatih Karcıoğlu * Ensar Balkaya ** Özet Bu çalışmanın amacı, üniversite son sınıf öğrencilerinde girişimcilik niyeti ve işsizlik kaygısı düzeyini belirleyerek bu iki değişken arasında ve işsizlik kaygısının alt boyutları ile girişimcilik niyeti arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktır. Bu temel amacın yanı sıra araştırmada, bazı demografik özelliklere göre girişimcilik niyeti ve işsizlik kaygısının farklılık gösterip göstermediğinin belirlenmesi de amaçlanmaktadır. Bu kapsamda 802 son sınıf öğrencisine anket uygulanmıştır. Kolayda örnekleme yöntemi ile uygulanan anketlerle elde edilen veriler SPSS 22.0 programında Mann Whitney U, Kruskal Wallis ve Korelasyon testleri ile analiz edilmiştir. Gerçekleştirilen analizlerin sonuçlarına göre son sınıf öğrencilerinin yaşadığı işsizlik kaygısı ile girişimcilik niyetleri arasında anlamlı, pozitif yönde ve zayıf, işsizlik kaygısının alt boyutlarından kişisel karamsarlık ve özgüven eksikliği dışında diğer üç alt boyut ile girişimcilik niyeti arasında anlamlı pozitif yönde ve zayıf bir ilişkinin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Yine elde edilen bulgulara göre işsizlik kaygısı ve girişimcilik niyetinin, bazı demografik özelliklere göre farklılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: İşsizlik, genç işsizliği, işsizlik kaygısı, girişimcilik, girişimcilik niyeti Abstract The purpose of this study is to determine levels of entrepreneurial intention and unemployment concern in senior university students and to reveal relationship between unemployment concern and entrepreneurial intention and to reveal relationship between subdimensions of unemployment concern and entrepreneurial intention. In addition to this main purpose, the other purpose is to determine whether entrepreneurial intention and unemployment concern differ according to demographic attributes. In this scope, a survey was carried out on 802 senior students. Data which were obtained through convenience sampling method were analyzed through Mann Whitney U, Kruskal Wallis and correlation tests of SPSS. According to results of analyses; there is a significant, positive and weak relationship between entrepreneurial intention and unemployment concern and positive weak relationship between entrepreneurial intention and three subdimensions of unemployment concern except personal pessimism, lack of self-trust. According to results of discriminant analyses; levels of entrepreneurial intention and entrepreneurial intention of senior university students differ significantly according to some demographic factors. 1 Yüksek lisans tezinden üretilmiştir. * Prof. Dr. Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, E-posta: fkarci@atauni.edu.tr ** Arş. Gör., Atatürk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri 63

64 Keywords: Unemployment, youth unemployment, unemployment concern, entrepreneurship, entrepreneurial intention GİRİŞ: Girişimcilik niyeti, literatürde çoğunlukla potansiyel birer girişimci durumunda olan üniversite öğrencileri üzerinde çalışılan bir konudur. Konunun üniversite öğrencileri üzerinde yoğunlaştırılmasının, hem yaşları gereği kaybedecek çok fazla şeylerinin olmaması ve daha fazla risk alabilecekleri, hem de sahip oldukları niteliklere bağlı olarak daha başarılı girişimlerde bulanabilecekleri gibi güçlü ihtimallerden kaynaklanabileceği düşünülebilir. Fakat Türkiye de yükseköğrenim mezunlarının ilk hedefi çoğunlukla kamu ya da özel sektörde iş sahibi olmaktır. Tam istihdamın gerçekleşme ihtimalinin oldukça düşük olduğu ve dolayısıyla yükseköğrenim mezunu gençlerin tümünün kamu ya da özel sektörde istihdam edilebilme ihtimalinin oldukça düşük olduğu kabul edilmektedir. Üniversite öğrencilerinin bu gerçekliğin ve işsizlik ihtimaline karşı kendi işini kurmanın oldukça etkili bir seçenek olduğunun farkında olması, bireysel ve toplumsal açıdan daha olumlu sonuçların ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Dolayısıyla işsiz kalma ihtimaline karşı, öğrencilerin girişimci olmayı seçip seçmeme konusunda nasıl bir tavır takınacağını belirleyebilmek ve varsa gerekli eğitim ve istihdam politikaları değişikliklerini gerçekleştirmek oldukça önemlidir. Bu kapsamda araştırmanın temel amacı; üniversite son sınıf öğrencilerinin yaşadığı işsizlik kaygısının, öğrencilerin girişimcilik niyeti ile ilişkili olup olmadığını belirlemek olarak belirlenmiştir. İki bölümden oluşan bu çalışmanın, ilk bölümünde işsizlik kaygısı ve girişimcilik niyeti konusu ilgili yazınla birlikte açıklanmıştır. İlk bölümün sonunda ise üniversite öğrencilerinde girişimcilik niyeti ile işsizlik kaygısı ilişkisiyle ilgili literatür taramasına yer verilmiştir. İkinci bölüm ise araştırmanın uygulama bölümünü oluşturmaktadır. Bu bölümde öncelikle araştırmaya katılan öğrencilerin demografik özelliklerine ilişkin bulgulara ve işsizlik kaygısı ile girişimcilik niyeti ilişkisiyle ilgili ve demografik değişkenlere göre işsizlik kaygısı ve girişimcilik niyeti farklılıklarına ilişkin bulgulara yer verilmiştir. İLGİLİ YAZIN: Özellikle gelişmekte olan ülkeler için en önemli sorunlardan birini oluşturan işsizlikle mücadele etmenin en etkili yollarından biri, girişimciliği teşvik etmek ve girişimci sayısını artırmaktır (Çelik, 2006: 467). Nitekim birçok çalışma, işsizliğin arttığı yer ve zaman diliminde diğer yer ve zamanlara oranla insanların girişimci olmayı seçme olasılığının arttığını ortaya koymaktadır. Bu durumun sebebi olarak; bazı iktisatçılar bu insanların girişimci olma durumunda daha az şey kaybedecek olmasını, diğer bazı iktisatçılar ise bu insanların daha düşük bir fırsat maliyetine sahip olmasını işaret etmektedirler (Shane, 2007: 25). 64

65 Falco ve Haywood (2016) son yıllarda girişimcilikteki gelişimin ve girişimci sayısındaki artışın sebeplerini açıklamayı amaçladıkları çalışmada, insanları girişimci olma yönünde tetikleyen faktörlerden birinin işsiz kalma ihtimaline karşı kendi işini kurma olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Pihie ve Akmaliah (2009) üniversite öğrencilerinin bir kariyer tercihi olarak girişimci olma yönündeki eğilimlerini araştırdıkları çalışmalarında, öğrencilerin çoğunluğunun başka bir işte istihdam edilmenin yerine kendi işini kuma niyetinde olduğu sonucuna ulaşmışlardır. Yılmaz ve Günel (2011) üniversite öğrencileri üzerinde gerçekleştirdikleri çalışmada öğrencilerin % 46,4 ünün yüksek işsizlik oranının girişimciliği artıracağını düşündüğü, % 53,6 sının ise bu düşünceye katılmadığı sonucuna ulaşmışlardır. Sezer (2013) seçmeli olarak girişimcilik dersi alan işletme öğrencilerinin kariyer olarak girişimci olmayı hedefleyip hedeflemediklerini ve girişimci olma yönündeki niyetlerini etkileyen faktörleri araştırdıkları çalışmada, araştırmaya katılan öğrencilerin % 25 i kariyer hedefi olarak girişimciliği düşündüklerini ifade ederken %75 kamu ve özel şirketlerde ücretli olarak çalışmayı düşündüklerini ifade etmişlerdir. Öğrencileri girişimci olmaya yönlendiren faktörlere ilişkin değerlendirmeler çerçevesinde ise zorunluluk başlığı altında iş bulamama korkusunun yer aldığı görülmektedir. YÖNTEM: Araştırmada kullanılan veriler, anket formları ile elde edilmiştir. Araştırmada kullanılan anket formunda toplam 46 soru yer almıştır. Bunların; 25 i işsizlik kaygısı, 6 sı girişimcilik niyeti, 15 i demografik özelliklere ve ilişkin sorulardan oluşmaktadır. Atatürk, Erzurum Teknik, Erzincan ve Bayburt Üniversiteleri İİBF öğrencilerinin oluşturduğu çalışma evreni içerisinden kolayda örnekleme yöntemiyle ulaşılan toplam 960 son sınıf öğrencisine anket formları dağıtılmış, bunlardan 827 si doldurulmuştur. 827 anketten ise 25 tanesi eksik doldurulmuş olması gerekçesiyle araştırmaya dâhil edilmemiştir. Araştırmanın örneklemini 802 üniversite son sınıf öğrencisi oluşturmuştur. Araştırmada, değişkenler arasındaki ilişkiyi belirlemek için; değişkenlik gösteren iki veya daha fazla değişken arasındaki ilişkiyi ortaya koyan korelasyon analizi (Güriş ve Astar, 2014: ) kullanılmıştır. İşsizlik kaygısı ve girişimcilik niyeti düzeylerinin demografik özelliklere göre farklılık gösterip göstermediğini belirlemek amacıyla; verilerin normal dağılıma uymadığı gerekçesiyle, iki değişken arasında istatistiki açıdan farklılık olup olmadığını belirlemek için Mann Whitney U testi, ikiden fazla değişken söz konusu ise Kruskal Wallis (Karagöz, 2016: ) testi kullanılmıştır. BULGULAR ve SONUÇ: Araştırmadan elde edilen bulgulara göre işsizlik kaygısı ve girişimcilik niyeti arasında anlamlı, pozitif yönde zayıf bir ilişkinin olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sonuca göre öğrencilerin işsizlik kaygı düzeyleri arttıkça girişimcilik niyetleri az da olsa artmaktadır. Dolayısıyla öğrencilerin mezun olduktan sonra kamu ya da özel sektörde istihdam edilebilmelerine ilişkin 65

66 umutları azaldıkça, işsiz kalmak yerine kendi işlerini kurmayı daha fazla amaçladıkları, işsizlikle girişecekleri mücadelede girişimciliği bir seçenek olarak kabul edebilecekleri düşünülebilir. Benzer şekilde Linan ve diğ. (2005), Wickham (2006), Pihie ve Akmaliah (2009), Sezer (2013) ve Falco ve Haywood (2016) üniversite öğrencileri üzerinde gerçekleştirdikleri araştırmalarda öğrencilerin kamu ya da özel şirkette istihdam edilememe ihtimali dolayısıyla yaşadıkları iş bulamama korkusunun, öğrencileri girişimci olmaya yönlendirdiği sonucuna ulaşmışlardır. Yine araştırmadan elde edilen sonuçlara göre, işsizlik kaygısı alt boyutlarından kişisel karamsarlık ve özgüven eksikliği ile girişimcilik niyeti arasında istatistiki açıdan anlamlı bir ilişkinin olmadığı, çevresel ve sosyal baskı, niteliksel olarak bilgi ve beceri eksikliği ve ekonomideki istihdam sorunları boyutları ile girişimcilik niyeti arasında istatistiki açıdan pozitif yönlü anlamlı ve zayıf bir ilişkinin olduğu ortaya çıkmıştır. Gerçekleştirilen farklılık analizlerine göre; işsizlik kaygısının demografik faktörlerden cinsiyet ve ailenin gelir durumuna göre anlamlı bir farklılık göstermediği, eğitimin alındığı üniversiteye, okunulan bölüme ve ağırlık not ortalamasına göre anlamlı farklılık gösterdiği ortaya çıkmıştır. Girişimcilik niyetinin ise ailedeki sıraya, okula gelmeden önce kalınan yere, ailenin aylık gelirine, eğitimin alındığı üniversiteye ve okunulan bölüme göre anlamlı farklılık göstermediği, cinsiyet, iş deneyimi, eğitime devam ederken kalınan yer, ailede ticaretle uğraşan birinin olup olmaması ve ağırlık not ortalamasına göre anlamlı farklılık gösterdiği ortaya çıkmıştır. KAYNAKÇA: Çelik, Abdulhalim (2006), "Bir İstihdam Politikası Olarak Girişimcilik"(Bildiri). Kongreler Dizisi:11 ( ). Bişkek: Paper presented at the Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yayınları: 86. Dursun, Salih, Aytaç, S. (2009), "Üniversite Öğrencileri Arasında İşsizlik Kaygısı", Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 28 (1), Ersoy-Kart, M., Erdost, H. E. (2008), "Unemployment Worries among Turkish University Students". Social Behavior and Personality: An International Journal, 36 (2), Falco, Paolo, Haywood, L. (2016), "Entrepreneurship Versus Joblessness: Explaining The Rise in Self-Employment". Journal of Development Economics, 118, Güriş, Selahattin, Astar, M. (2014), Bilimsel Araştırmalarda SPSS ile İstatistik. İstanbul: Der Yayınları Karagöz, Yalçın (2016), SPSS ve AMOS Uygulamalı İstatistiksel Analizler, Ankara: Nobel Yayınevi. Liñán, Francisco, Rodríguez-Cohard, J. C., Rueda-Cantuche, J. M. (2005), Factors Affecting Entrepreneurial Intention Levels, (pp. 1-17). Amsterdam: Leibniz-Informationszentrum Wirtschaft Leibniz Information Centre for Economics. 66

67 McStay, Dell (2008), An Investigation of Undergaduate Student Self-Employment Intention and The Impact of Entrepreneurship Education and Previous Entrepreneurial Experience. (Doktoral Thesis). Australia: Bond University. Zaidatol, Pihie L. P. (2009), "Entrepreneurship as A Career Choice: An Analysis of Entrepreneurial Self-Efficacy and intention of University Students". European Journal of Social Sciences, 9 (2), Schwarz, J Erich, Wdowiak, M A, Almer-Jarz, D A, Breitenecker, R J. (2009), "The Effects of Attitudes and Perceived Environment Conditions on Students' Entrepreneurial Intent: An Austrian Perspective". Education+ Training, 51 (4), Sezer, Cemal (2013), "Kariyer Olarak Girişimcilik ve Girişimcilik Niyetini Etkileyen Faktörlerin İçerik Analizi İle Belirlenmesi", Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2 (6), Shane, Scott (2007), The Illusion of Entrepreneurship, USA: New Haven: Yale University Press. Tayfun, T. N. Ayşe, Korkmaz, A. (2016), Üniversite Öğrencilerinde İşsizlik Kaygısı: Süleyman Demirel Üniversitesi Öğrencileri Üzerinde Bir Araştırma, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 8 (17), Yılmaz, Burcu S., Günel, Ö. D. (2011), "Üniversite Eğitimi Ve Girişimcilik: Bireyleri Girişimciliğe Yönlendiren Etkenler Üzerine Bir Araştırma", Akademik Bakış Dergisi, 26, Varamäki, Elina., Joensuu, S., Tornikoski, E., Viljamaa, A. (2015), "The Development of Entrepreneurial Potential among Higher Education Students", Journal of Small Business and Enterprise Development, 22 (3), Wickham, Philip A. (2006), Strategic Entrepreneurship, London: Pearson Education. 67

68 Y KUŞAĞININ İŞ ARAMA SÜRECİNDE SOSYAL MEDYA ARAÇLARININ ETKİSİ VE KONUYA İLİŞKİN BİR ARAŞTIRMA Selin Umutlu * Meryem Tekin Epik ** Özet Geleneksel medyadan yeni medya anlayışına geçişle birlikte pek çok değişim yaşanmış ve bu değişimler çalışma yaşamında da etkili olmuştur. Kişilerin ilgi duyduğu konular hakkında zaman ve mekân sınırlamasına ihtiyaç duyulmadan, resim, görsel etkinlik, yazı gibi paylaşımlarda bulunmalarına, diğer insanlarla iletişim kurabilmelerine imkân sağlayan ve gittikçe popülerliği artan sosyal medya ve araçları, teknolojisi bağımlısı olarak nitelendirilen Y kuşağı bireyleri tarafından iş arama ve işi tercih etme sürecinde etkin bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde İK departmanları aday çeşitliliği ve niteliğini arttırma, işveren markası algısını güçlendirme, yenilikçi ve yaratıcı uygulamaları geliştirme, kurumsal itibarı arttırma çalışanlar ise, işe başvurdukları şirketin politikaları, iş ve iş dışı faaliyetleri ve sosyal aktiviteleriyle ilgili bilgi edinme gibi amaçlarla sosyal medya platformlarını kullanmaktadırlar. Bu çalışmada sosyal medya kuşağı olarak tanımlanan Y Kuşağının iş arama sürecinde sosyal medya araçlarını nasıl kullandığı açıklanmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Y kuşağı, sosyal medya, işe alım Abstract Many changes have occurred with the transition from traditional media to new media understanding and these changes have also been effective in the working life. Social media and tools, which are increasingly popular, which enable them to communicate with other people, such as painting, visual activity, writing, etc., without the need for time and space restrictions on topics that people are interested in, job search and job choice by Y jeneration has started to be used effectively in the process of. Today, HR departments use social media platforms to increase candidate variety and quality, to strengthen employer brand sense, to develop innovative and creative practices, to increase corporate reputation, to obtain information about company policies, business and non-business activities and social activities. In this study, it will be tried to explain how Y jeneration defined as social media zone, uses social media tools during the job search process. Keywords: Y jeneration, social media, recruitment * Arş. Gör., Süleyman Demirel Üniversitesi, İ.İ.B.F., Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, selinaltay@sdu.edu.tr ** Arş. Gör., Süleyman Demirel Üniversitesi, İ.İ.B.F., Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, meryemtekin@sdu.edu.tr 68

69 GİRİŞ: Küreselleşme, internet kullanımının yaygınlaşması, bilişim teknolojilerindeki gelişmelerin çalışma yaşamına yansımaları işletmeler açısından rekabet unsurunu ön plana çıkarmıştır. Bu gelişmeler ışığında hem çalışanlar hem de işverenler açısından işe alım, iş arama süreci gittikçe daha rekabetçi bir yapıya dönüşmüştür. İşletmeler açısından işe uygun yetkin elemanı seçme, adaylar içinse doğru işi bulma önemli bir konu haline gelmiştir. Bu noktada sosyal medya araçları hem iş arayan bireylerin hem de eleman arayan iş sahiplerinin ortak kullandığı bir platform olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebeple de interneti, yeni teknolojileri yakından takip eden, teknolojiye aşırı düşkün Y kuşağının iş arama sürecinde facebook, linkedin, twitter, instagram gibi sosyal medya araçlarını iş arama, işe alım sürecinde ne kadar sıklıkla ve nasıl kullandıklarını ölçmeye yönelik Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümünden mezun olan 4. sınıf öğrencileri üzerinde bir çalışma yapılacaktır. İLGİLİ YAZIN: Sosyal medya konusuyla ilgili yazında birçok çalışmaya rastlanmış olmakla birlikte sosyal medya ve iş alım süreciyle ilgili çalışmalar sınırlı sayıda bulunmaktadır. Çalışmada konuyla ilgili yapılmış çalışmalara ve sonuçlarına değinilecektir. YÖNTEM: Araştırma, literatür tarama, web uygulamalarının incelemesi ve anket aracılığı ile veri toplanması metotları kullanılarak gerçekleştirilmiştir. İncelenecek grup olarak da Süleyman Demirel Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümünden mezun olmuş ( mezunları) üniversite öğrencilerinden oluşan bir örneklem grubu seçilmiştir. Adaylar tarafından bilgi toplanması için Google üzerinden seçilmiş kişilere anket uygulanmıştır. Anket, ulaşılabilen öğrenci gruplarına, araştırmacının kişisel mail gruplarına gönderilmiştir. BULGULAR ve SONUÇ: İşe alım süreçleri insan kaynakları yönetiminin en önemli fonksiyonlarından biridir. İşletmeler için İnsan unsuru en değerli varlıkların başında gelmektedir, bu sebeple işletmeler bu değerli kaynağa ulaşmak ve sahip olmak için yoğun çaba sarf etmektedirler. Adayların başvuracakları işletmeler, işletmelerin de işe alacakları bireyler ile ilgili seçim yaptıkları bir süreç olan işe alımın taraflar açısından başarıyla sonuçlanabilmesi temelde birbirleri ile ilgili ne kadar doğru ve fazla bilgiye sahip oldukları ile ilgilidir. İşletmeler özgeçmişler, testler, sınavlar, mülakatlar vb. uygulamalar ile adaylardan bilgi toplayabilirken, adaylar ise genellikle işletmenin verdiği ilanlardaki bilgiler ile yetinmek zorundadırlar. Bu noktada işe alım sürecinde işletmelerin doğru araçları kullanmaları önem arz etmektedir. İletişim, arkadaş edinme, ilgi çekme, haber alma gibi pek çok amaçla kullanılan sosyal medya araçları günümüzde çalışma yaşamında da etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Bu alanlardan biri de işe alım sürecidir. Facebook, twitter, instagram, linkedin gibi sosyal medya araçları hem 69

70 işverenler hem de çalışanlar tarafından iş bulma, aday havuzu oluşturma sürecinde etkin olarak kullanılmaktadır. KAYNAKÇA: Babacan, Mehmet Emin (2015), Sosyal Medya ve Gençlik, İstanbul: Açılım Kitap. Eraslan, Levent (2016), Sosyal Medyayı Anlamak: Bir Sosyal Medya Rehberi, İstanbul: Nobel Yayınevi. Yengin, Deniz (2015), Sosyal Medya Araştırmaları, Ankara: Paloma Yayınevi. Dağıtmaç, Murat (2015), Sosyal Medya Bizi Neden Kullanır, İstanbul: Okur Akademi. Kuyucu, Mihalis (2014), Y Kuşağı ve Facebook: Y Kuşağının Facebook Kullanım Alışkanlıkları Üzerine Bir İnceleme, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:13, Sayı:49, Aydın Çetin, Gülşen, Başol, Oğuz (2014), X ve Y Kuşağı: Çalışmanın Anlamında Bir Değişme Var mı?, Electronic Journal of Vocational Colleges, Keleş, Hatice Necla (2011), Y Kuşağı Çalışanların Motivasyon Profillerinin Belirlenmesine Yönelik Bir Araştırma, Organizasyon ve Yönetim Bilimleri Dergisi, Cilt:3, Sayı:2, Akdemir, Ali, Konakay Gönül, Demirkaya Harun, vd. (2013), Y Kuşağının Kariyer Algısı, Kariyer Değişimi ve Liderlik Tarzı Beklentilerinin Araştırılması, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, Cilt:2, Sayı:2, Özer Süral, Pınar, Eriş, Engin Deniz, Özmen Timurcanday, Ömür, Nezcan (2013), Kuşakların Farklılaşan İş Değerlerine İlişkin Emik Bir Araştırma, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:38, Karaaslan, Serpil (2014), Kuşaklararası Farklılıkları Örgütler Üzerinden Anlamak: Bir Alan Araştırması, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Halkla İlişkiler ve Tanıtım Anabilim Dalı, Ankara. Okakın, Neslihan, Şakar Müjdat (2015), İnsan Kaynakları Yöneticisinin El Kitabı, İstanbul: Beta Yayıncılık. Yüksel Öznur (2007), İnsan Kaynakları Yönetimi, Ankara: Gazi Kitapevi. Sabuncuoğlu, Zeyyat (2013), İnsan Kaynakları Yönetimi, İstanbul: Beta Yayıncılık. 70

71 TÜRKİYE DE GENÇ İŞSİZLİĞİNİN TOPLUMSAL SONUÇLARI: BÖLGESEL DÜZEYDE PANEL VERİ ANALİZİ Ufuk Özer * Mehmet Hanefi Topal ** Özet Genç işsizliği Türkiye nin önemli sosyo-ekonomik problemlerinden biridir. Türkiye de genç işsizliği üzerinde yapılan daha önceki araştırmalar, özellikle genç işsizliğinin nedenleri üzerine odaklanmıştır. Genç işsizliğinin ortaya çıkardığı toplumsal sorunlar üzerine yapılmış çalışmalar ise oldukça sınırlıdır. Bu çalışma, Türkiye de bölgesel düzeyde genç işsizliğinin suç, göç, intihar ve boşanmalar gibi diğer toplumsal sorunlar üzerinde etkili olup olmadığının ampirik olarak incelemeyi amaçlamaktadır. Analizlerde, Türkiye nin 26 bölgesinin (Düzey-2) dönemi verileri kullanılmıştır. Değişkenler arasındaki ilişkiler ise klasik panel regresyon analizi ve ikinci nesil panel nedensellik analizlerinden Dumitrescu-Hurlin (2012) testi yardımıyla incelenmiştir. Panel EKK sonuçlarına göre, genç işsizlik suç, göç, intihar ve boşanmalar üzerinde istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif yönde etkilidir. Dumitrescu-Hurlin nedensellik testi sonuçlarına göre, genç işsizliği göç, intihar ve boşanma gibi toplumsal sorunların nedenlerinden biridir. Bu bulgulardan hareketle, Türkiye de istihdam politikaları oluşturulurken gençlere odaklanmış pro-aktif araçlar üretilmesi gerektiği söylenebilir. Anahtar Kelimeler: Genç işsizliği, İşgücü piyasası, NUTS-2, Panel nedensellik THE SOCIAL CONSEQUENCES OF YOUTH UNEMPLOYMENT IN TURKEY: A REGIONAL PANEL DATA ANALYSIS Abstract Youth unemployment is one of the important socio-economic problems in Turkey. Previous studies on youth unemployment in Turkey have focused specifically on the causes of this problem. Studies on the social consequences of youth unemployment are quite limited. This study aims to empirically examine whether youth unemployment in Turkey has an effect on other social problems such as crime, migration, suicide and divorce at regional level. The data of 26 regions (NUTS-2) in Turkey were used for the period of Relationship between the variables was analyzed using traditional panel regression -Panel OLS- analysis and the second-generation panel causality -Dumitrescu-Hurlin (2012)- test. According to panel OLS estimation results, the effect of youth on crime, migration, suicide and divorce are positive and statistically significant. According to the Dumitrescu-Hurlin causality test results, * * Arş. Gör., Kırklareli Üniversitesi, İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, ufukozer@gmail.com ** Yrd. Doç. Dr., Gümüşhane Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü, mhanefitopal@gmail.com 71

72 youth unemployment is a cause of social problems such as migration, suicide and divorce. From these findings, it can be said that proactive tools focusing on young people must be used when employment policies are creating in Turkey. Keywords: Youth unemployment, Labor market, NUTS-2, Panel causality GİRİŞ: Genç işsizliği, 2008 ekonomik krizi sonrası özellikle Güney Avrupa ülkeleri başta olmak üzere yüksek işsizlik problemiyle yüz yüze kalan ülkelerin temel problemlerinden biri haline gelmiştir. İspanya, İtalya, Yunanistan, Portekiz, Fransa ve Güney Afrika gibi genç bir nüfus yapısına sahip Türkiye yüksek genç işsizliği oranlarını halen sürdürmektedir. Türkiye de Nisan 2017 döneminde genç nüfusta (15-24 yaş) işsizlik oranı 3,8 puanlık artış ile %19,8 olurken,15-64 yaş grubunda bu oran 1,2 puanlık artış ile %10,7 olarak gerçekleşmiştir (TÜİK, 2017). Görüldüğü gibi, genç işsizliği oranı genel işsizlik oranının neredeyse iki katı düzeyinde seyretmektedir. İşsizlik, ekonomik, sosyal ve psikolojik süreçlerle etkileşim halinde bulunan bir olgudur. Apaçık ve doğrudan etkilerinin yanında, daha karmaşık, örtük, üstünkörü bir kestirim ile fark edilmesi mümkün olmayan etkileşimler de bulunmaktadır. İşsizlik-sosyal sorunlar ilişkisi yeni bir olgu olmamakla birlikte, genç nüfusun işgücüne katılımını arttıran demografik yapı, hızlı teknolojik değişim, mevcut üretim yapısının istihdam yaratma kapasitesinin azalması gibi sebeplerle genç işsizliği başa çıkılması zor bir sosyal sorun olarak öne çıkmaktadır. Ekonomik performansı ile genel işsizlik ve genç işsizliği oranlarını oldukça düşürebilmiş birkaç örnek ülke dışında pek çok ülkede genç işsizliği geçici bir problem olmaktan çıkmış, yapısal bir problem haline gelmiştir. Genç işsizliği, yalnızca bireylerin kişisel problemi olarak kalmamakta, çeşitli alan ve boyutlarda kamusal sorunlara ve hesaplanamayan sonuçlara neden olmaktadır. İşsizliğe bağlı olarak ortaya çıkması muhtemel sosyal sonuçların bir alt grup olarak genç işsizler açısından da varlığını koruması beklenebilir. Bunun yanında genç işsizliğinin, bölgesel göç, suça yönelme ve kriminal sonuçlar, evlilik kararının ertelenmesi ve boşanma gibi aile kurumuna yönelmiş tehditler, intihar davranışı ve kişisel sağlığın bozulması gibi çeşitli sonuçlarının genel işsizlik sorununu aşan yönleri olduğu görülebilmektedir. İLGİLİ YAZIN: Genç işsizliği literatürde daha çok nedenleri açısından ele alınmış, genç işsizliği ortaya çıkaran sebeplere odaklanılmıştır. Genel işsizlik ile sosyal problemler arasında ilişki kuran çalışmalar da bulunmaktadır. Açıktır ki; işsizlik bireyleri mutsuz eden stresli bir yaşam halidir. İşsiz kalan bireyler kişisel iyilik halini ve mental sağlığı kaybetme riskiyle, özgüven kaybına ve depresyona girmeye uygun hale gelmektedirler. Ayrıca işsizlik, suç eğilimini ve özellikle mülkiyet suçlarını arttırmaktadır (Bell and Blanchflower, 2010). Fransa da yapılan bir araştırma genç işsizliği ile suç arasında güçlü bir bağ olduğunu bulgulamaktadır (Fougère, vd, 2009). Karmichael ve Ward (2001), genç ve yetişkin işsizliğinin hırsızlık, dolandırıcılık, sahtekârlık ve toplam suç oranları açısından önemli ve pozitif yönde etkili olduğunu 72

73 göstermektedir. Baron (2008) ise, işsizliğin suç üzerine etkisinin öncelikle başka değişkenler tarafından yönlendirildiğini ve yönetildiğini iddia etmektedir. İşsizlik, özellikle, işsizlik karşısında öfkeye neden olan ve sonuç olarak suç oluşturan dışsal geçici güdülerle koşullanmaktadır. Büyük ekonomik krizlerin yaşandığı dönemlerde ekonomideki çöküşlerle birlikte işsizliğin arttığı ve bunun bir sonucu olarak intiharların da arttığı görülmektedir. Tunalı ve Özkaya (2016), Türkiye üzerine yaptıkları çalışmada işsizlik ile intihar davranışı arasında çift yönlü nedensellik olduğunu ortaya koymaktadırlar. Aras (2016) araştırmasında, işsizlik ile intihar arasında ise ilişki bulgulamış; fakat eğitim seviyesine göre bu ilişkinin farklılık gösterdiğini tespit etmiştir. Topbaş (2007), yılları arasındaki verileri kapsayan çalışmasında Türkiye de erkek intihar oranından işsizliğe, işsizlikten ekonomik intihar oranına ve yine işsizlikten geçim zorluğu nedeniyle intihar oranına doğru nedensellik ilişkileri tespit edilmiştir. Benzer şekilde boşanmalar üzerinde de genç işsizliğinin etkili olabildiğini ortaya koyan çalışmalar bulunmaktadır (de Goede vd, 2000). Öncelikle genç erkekler daha yüksek olmak üzere, işsizlik boşanmalar üzerinde etkilidir. YÖNTEM: Bu çalışmada genç işsizliğinin suç, göç, intihar ve boşanma gibi diğer toplumsal sorunlar üzerindeki etkisi, Türkiye nin 26 bölgesine (Düzey-2) ait veriler kullanılarak korelasyon, regresyon ve nedensellik gibi klasik panel veri yöntemleriyle incelenmiştir. Tüm veriler TÜİK ten temin edilmiştir. Analizlerde verilerin doğal logaritması alınmış halleri kullanılmıştır. Ampirik analizin ilk aşamasında korelasyon ve regresyon (panel EKK) testleri yapılmıştır. Daha sonra değişkenler arasında nedensellik olup olmadığı incelenmiştir. Bunun için Dumitrescu-Hurlin (2012) panel nedensellik testi uygulanmıştır. Bu test,yatay kesit bağımlılığı durumunu dikkate alan güçlü bir testtir. Ayrıca test yapılırken değişkenlerin durağan değerleri kullanıldığı için öncelikle yatay kesit bağımlılığı ve durağanlık sınaması yapılmalıdır. Yatay kesit bağımlılığı olup olmadığı Baltagi vd. (2012) tarafından önerilen sapması düzeltilmiş LM testiyle incelenmiştir. Durağanlık sınaması ise yatay kesit bağımlılığı altında etkin sonuçlar üreten ve Pesaran (2007) tarafından geliştirilmiş CIPS istatistiğiyle incelenmiştir. Daha sonra Dumitrescu-Hurlin (2012) testiyle değişkenler arasındaki nedensellik incelenmiştir. BULGULAR ve SONUÇ: Korelâsyon analizi bulgularına göre; genç işsizliği ile suç ( 2 = 0.609; p = 0.000), göç ( 2 = 0.702; p = 0.000), intihar ( 2 = 0.814; p = 0.000) ve boşanmalar ( 2 = 0.641; p = 0.000) arasında güçlü ve pozitif yönlü bir ilişki olduğu belirlenmiştir. Panel EKK tahmin sonuçlarına göre; genç işsizlik arttığında suç oranları (β = 0.60; t = 13.5), bölgesel göç(β = 0.40; t = 15.0), genç intiharları(β = 0.59; t = 25.7)ve boşanmaları(β = 0.74; t = 15.3)da artmaktadır. Ön testlerden düzeltilmiş LM testi sonuçlarına göre, modellerdeki tüm değişkenlerde beklenildiği gibi yatay kesit bağımlılığı olduğu belirlenmiştir. Bu bulguya göre Türkiye nin herhangi bir bölgesinde genç işsizliği, suç, göç, intihar ve boşanma gibi toplumsal sorunlarda görülen şoklardan diğer bölgeler de etkilenmektedir. Ayrıca yine bu sonuca göre yatay kesit bağımlılığını dikkate alan panel birim 73

74 kök ve nedensellik testlerinin uygulanması gerekmektedir. CIPS test istatistiği sonuçlarına göre göç değişkeni dışında diğer değişkenlerin durağan olmadığı ancak birinci farkları alındığında durağan hale geldikleri belirlenmiştir. Dolayısıyla nedensellik testi yapılırken bu serilerin farkı alınmış halleri kullanılmıştır. Son olarak, Dumitrescu-Hurlin nedensellik testi sonuçlarına göre genç işsizliği suç düzeylerinin (Z NHNC = 0.280; p = 0.779) nedeni değildir. Ancak genç işsizliği, göçlerin(z NHNC = 3.70; p = 0.000), intiharların(z NHNC = 4.69; p = 0.000) ve boşanmaların(z NHNC = 3.09; p = 0.002) nedenidir. Analizlerden elde edilen bulgular topluca değerlendirildiğinde Türkiye de bölgesel göçler, genç intiharları ve yıkılan aileler genç işsizliğin önemli toplumsal sonuçlarıdır. Genç işsizliği ayrıca ilerleyen yaşlarda gelir ve kariyer kayıplarına neden olması açısından da önemlidir. Dolayısıyla nüfus yapısı da dikkate alınarak gençlerin istihdamı için alışılagelmiş araç ve politikalardan öte etkili yöntemler geliştirilmesi hayati önem arz etmektedir. KAYNAKÇA: Ayas, S. (2016), İşsizlik ve eğitim seviyesinin intihar üzerindeki etkisi: TÜİK verileri üzerine ampirik bir çalışma, Yönetim Bilimleri Dergisi,14 (28), Baltagi, B. H., Feng, Q., & Kao, C. (2012), A lagrange multiplier test for cross-sectional dependence in a fixed effects panel data model, Journal of Econometrics, 170 (1), Baron, S. W. (2008), Street youth, unemployment, and crime: Is it that simple? using general strain theory to untangle the relationship, Canadian Journal of Criminology and Criminal Justice, 50(4), Bell, D. N., & Blanchflower, D. G. (2010), Youth unemployment: déjà vu?. IZA Discussion Paper No Carmichael, F., & Ward, R. (2001), Male unemployment and crime in England and Wales, Economics Letters, 73(1), de Goede, M., Spruijt, E., Maas, C., & Duindam, V. (2000), Family problems and youth unemployment, Adolescence, 35(139), Dumitrescu, E. I., & Hurlin, C. (2012), Testing for Granger non-causality in heterogeneous panels, Economic Modelling, 29(4), Fougère, D., Kramarz, F., & Pouget, J. (2009), Youth unemployment and crime in France, Journal of the European Economic Association, 7(5), Pesaran, M. H. (2007), A simple panel unit root test in the presence of cross section dependence, Journal of Applied Econometrics, 22(2), Tunalı, H., & Özkaya, S. (2016), Türkiye de işsizlik-intihar ilişkisinin analizi, Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 5(2),

75 Topbaş, F. (2007), İşsizlik ve intihar ilişkisi: VAR analizi, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 2007(2), TÜİK (2017), İşgücü istatistikleri, Nisan 2017 haber bülteni. sayı: 24629, Çevrimiçi: ( ). 75

76 GELİR, FİYAT, REEL EFEKTİF DÖVİZ KURU VE İŞGÜCÜ MALİYETLERİNİN İŞSİZLİK ORANI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ: TÜRKİYE İÇİN BİR ARDL YAKLAŞIMI * Ahmet GÜNEY ** Ensar BALKAYA Özet Bu çalışmada Türkiye de gelir, fiyat, reel efektif döviz kuru ve işgücü maliyeti değişkenlerinin işsizlik üzerindeki etkisi araştırılmaktadır. 2005:Q1-2016:Q3 döneminin incelendiği bu çalışmada, söz konusu değişkenler ile işsizlik arasındaki kısa ve uzun dönemli ilişki ARDL sınır testi ve hata düzeltme modeli (ECM) yaklaşımı ile ortaya konulmuştur. Ulaşılan bulgular, uzun dönemde gelir düzeyi ile işsizlik arasında negatif, reel efektif döviz kuru ve işgücü maliyeti ile işsizlik arasında pozitif ilişkinin olduğunu göstermiştir. İşgücü maliyetinin kısa dönemde, fiyat düzeyinin ise her iki dönemde de herhangi bir etkisine rastlanılmamıştır. Bununla birlikte, incelenilen dönem itibariyle işsizliğin en önemli belirleyicisinin reel gelir düzeyi olduğu görülmüştür. Çalışma bulgularının, Türkiye de ekonomik büyümeyi artırıcı, işgücü maliyetlerini düşürücü ve reel efektif döviz kurunun aşırı yükselmesini engelleyici politikaların önemini vurguladığı düşünülmektedir. Anahtar Kelimeler: İşsizlik, gelir, fiyat, reel efektif döviz kuru, işgücü maliyeti THE EFFECTS OF INCOME, PRICE, REAL EFFECTIVE EXCHANGE RATES AND LABOUR COSTS ON UNEMPLOYMENT: AN ARDL APPROACH FOR TURKEY Abstract This study examines the effects of income, price, real effective exchange rates and labour costs variables on unemployment. The study, using 2005:Q1-2016:Q3 data, exposes short and long term connections between unemployment and fore mentioned variables by utilising ARDL limit test and error correction model (ECM). Findings demonstrate negative relation between unemployment and income level and positive relation between real effective exchange rate, labour costs, and unemployment. In addition, labour costs have no impact in the short run and price level has no impact in the short and long run. On the other hand, the most significant determinant of unemployment in the given period is real income level. Findings of the study emphasise the importance of policies boosting the economic growth, * Yrd. Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, E-posta: guney@atauni.edu.tr ** Arş. Gör., Atatürk Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, E-posta: ensar.balkaya@atauni.edu.tr 76

77 depressing labour costs and restraining excessive real effective exchange rates increments in Turkey. Keywords: Unemployment, income, price, reel exchange rate, labor cost, ardl GİRİŞ: İşsizlik, toplumsal anlamda ise en başta adil bir gelir dağılımını engellemesi açısından önem arz etmektedir. İşsizlik oranının yüksek olduğu ülkelerde özellikle kaçakçılık, hırsızlık ve gasp suçları oranı artmakta ve bu durum toplumda huzursuzluklara sebep olmaktadır. Kısacası işsizlik birey için oldukça kötü bir hayat tarzına sebep olmakta ve nihayetinde bireyi intihara bile sürükleyebilmektedir. Tüm bu olumsuzluklar göz önüne alındığında işsizliğin herhangi bir ülke için ne kadar büyük ve önemli bir sorun olduğu anlaşılmaktadır. Bu sorunun çözümü; ekonomik göstergelerin iyileşmesine, ülke refahının artmasına, toplumsal huzura ve bireylerin daha mutlu yaşamalarına katkıda bulunacaktır. İşsizliğin en önemli nedenleri ise hiç şüphesiz ülke ekonomisinin göstergeleri durumunda olan ekonomik faktörlerdir. Bu noktada işsizliğin nedenlerinin bilinmesi mevcut ve gelecekte meydana gelebilecek işsizlik sorunlarıyla mücadele etmede politika üreticilere yol gösterir nitelikte olacaktır. Bu çalışma ile Türkiye ekonomisi için de oldukça önemli bir sorun olan işsizliğe etki eden faktörler, işsizliğin ekonomik nedenleri başlığı altında araştırılmıştır. Bu kapsamda, işsizlik üzerine yapılan ampirik çalışmalarda en sık gözlenen dört önemli makroekonomik göstergenin işsizlik oranı üzerindeki kısa ve uzun dönem etkileri tespit edilmeye çalışılmıştır. 2005:Q1-2016:Q3 dönemine ait; reel GDP, reel efektif döviz kuru, GDP Deflatörü ve işgücü maliyeti çeyrek veriler ile uzun dönemli etkileri tespit edebilmek için ARDL yaklaşımı ile eş bütünleşme analizi yapılmıştır. Ayrıca kısa dönemli dinamiklerin tespiti için ise Hata Düzeltme Modeli (ECM) tahmin edilmiştir. Tüm bu değerlendirmeler sonucunda Türkiye de işsizlikle mücadelede faydalı olabilecek sonuç ve öneriler geliştirilmiştir. İLGİLİ YAZIN: Uysal ve Erdoğan (2003) bulgularına göre işsizlik ile enflasyon arasında negatif, dönemi için ilişki yönünün pozitif ve son olarak dönemi için yine Philips eğrisini destekler nitelikte negatif yönlü bir ilişkinin olduğu ortaya çıkmıştır. Frenkel ve Ros (2006) bulgularına göre, işgücüne katılım oranı işsizlik oranını artırırken, reel döviz kuru ve GDP deki artışlar işsizlik oranını azaltmaktadır. Sanayi ihracatının payı ile işsizlik arasında anlamlı bir ilişkiye rastlanılmamıştır. Çalışmanın bulguları, reel döviz kurunun işsizlik üzerinde önemli etkiye sahip olduğu hipotezini doğrulamıştır. Berument vd. (2009) bulguları; gelir şokunun kısa dönemde, fiyat şokunun ise uzun dönemde işsizliğin bütün kollarını etkilediğini, bankalar arası faiz oranı ve döviz kuru şoklarının istatistiksel olarak anlamlı ve pozitif etkilerinin sadece imalat sanayi sektöründe başlangıç düzeyde etkili olduğunu, parasal şokun ise tarım dışı sektör dışında bütün alanlarda işsizlikte ilk periyodda istatistiksel olarak anlamlı bir azalmaya neden olduğunu göstermiştir. Feldman (2011) bulgularına göre, etki derecesi küçük olmasına rağmen döviz kuru oynaklığındaki artışın işsizliğe yol açtığı görülmüştür. Baah-Boateng (2013) bulguları, Gana daki ekonomik büyümenin işgücü ihtiyacının az olduğu sektörlerdeki gelişmeden kaynaklandığı ve emek yoğun sektörlerdeki gelişimin bu büyüme içerisindeki payının düşük olduğu ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu 77

78 büyümenin istihdam yaratmadığı ve işsizlik oranında da ciddi bir azalmaya sebep olmadığı ifade edilmiştir. Maqbool vd. (2013) bulgularına göre, enflasyon oranındaki %1 lik bir artış işsizlik oranında yaklaşık olarak %0,34 oranında bir azalmaya sebep olmaktadır. Ekşi (2016) çalışmasında ise, yılları için işsizlik oranı ile büyüme oranı arasında güçlü ve negatif yönlü bir ilişkinin olduğu ve arz şoklarının ekonomik büyüme üzerinde, talep şoklarının ise işsizlik oranı üzerinde etkili olduğu ortaya çıkmıştır. YÖNTEM: Çalışmada, Türkiye ekonomisinin 2005:Q1-2016:Q3 dönemi verileri kullanılmaktadır. Tahmin edilen modelde; bağımlı değişken olarak işsizlik oranı (UNP) ve bağımsız değişkenler; gelir ölçüsü olarak reel gayri safi yurtiçi hasıla (RGDP), reel efektif döviz kuru (REER), fiyat düzeyi ölçüsü olarak GDP deflatörü (GDPDEF) ve işgücü maliyetlerinin ölçüsü olarak işgücü maliyet endeksi (LABC) kullanılmıştır. İlgili değişkenlerin tamamı doğal logaritmik formda modelde yer almıştır. ARDL yaklaşımın, değişkenlerin düzeyde ve birinci farkında durağan olmasına izin vermesi ve gözlem sayısının az olduğu modellerde daha sağlıklı sonuçlar vermesi gibi avantajlarının olması (Salha ve Jaidi,2014:1-29) bu yaklaşımın tercih edilmesine etki etmiştir. İşsizlik tahmin modelinin kısa dönem dinamikleri ise hata düzeltme modeli (ECM) ile tespit edilmiştir. BULGULAR ve SONUÇ: Bu çalışmada 2005:Q1-2016:Q3 dönemi için Türkiye de işsizliğin temel ekonomik belirleyicileri araştırılmıştır. ARDL sınır testi yaklaşımı ve hata düzeltme modelleri kullanılarak Türkiye için kısa ve uzun dönemli işsizlik fonksiyonu tahmini yapılmıştır. Bu kapsamda ekonomik belirleyiciler olarak gelir düzeyi, reel efektif döviz kuru, fiyat düzeyi ve işgücü maliyeti faktörleri modelde bağımsız değişken olarak yer almıştır. Çalışma sonucunda ulaşılan bulgularla, Türkiye de işsizliğin gerek uzun gerekse kısa dönemde en önemli belirleyicisinin ülkenin reel gelir düzeyi olduğu tespit edilmiştir. Reel gelir düzeyinde gerçekleşen %1 artışların işsizlik oranını uzun dönemde %1.8, kısa dönemde ise %1.3 azalttığı görülmüştür. Reel efektif döviz kurundaki ve işgücü maliyetlerindeki artışların ise kısa ve uzun dönemde sırasıyla; %0.5-%0.5, %0.93-%0.46 işsizlik artışına yol açtığı, işgücü maliyetlerindeki değişimin uzun dönemde daha baskın olduğu ve fiyat düzeyindeki gelişmelerin ise her iki dönemde de işsizlik üzerinde her hangi bir etkisi olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu tespitler doğrultusunda, ekonomi yönetiminin işsizliği azaltmak için ilk olarak ekonomik büyümeyi artıracak politikalara önem vermesi gerektiği düşünülmektedir. İkinci olarak ise, ülkede istihdamın artması için işgücü maliyetini azaltıcı maliye politikası araçlarını devreye sokması, özelde ise işverenlerin çalıştırdıkları işçiler için devlete ödedikleri vergileri azaltma yönünde bir yol izlenmesinin yararlı olabileceği düşünülmektedir. Son olarak, özellikle yerli ihracatçıları olumsuz etkileyecek olan yüksek REER nin TCMB tarafından takibine devam edilmesi ve böylelikle TL nin aşırı değerlenmesi durumunda piyasaya müdahale edilmesinin yararlı olacağı düşünülmektedir. Çalışmanın, Türkiye ekonomisinin en önemli sorunlarından biri olan işsizliğin temel ekonomik belirleyicilerini bilmek, bu sorunla başa çıkabilmek için uygulanacak ekonomi politikalarının şekillenmesinde oldukça faydalı olabileceği beklenilmektedir. 78

79 KAYNAKÇA: Baah-Boateng, William (2013), "Determinants of unemployment in Ghana", African Development Review, 25(4), Berument, M. Hakan, Doğan, Nukhet, Aysit Tansel (2009), Macroeconomic Policy and Unemployment by Economic Activity: Evidence from Turkey, Emerging Markets Finance&Trade, 45(3), Ekşi, Ozan (2016), " Arasi Dönemde Türkiye'de Büyüme-İşsizlik İlişkisi ve Arz- Talep Şoklarının Rolü ", Finans Politik & Ekonomik Yorumlar, 53(613), Feldman, Horst (2011), The Unemployment Effect of Exchange Rate Volatility in Industrial Countries, Economics Letters, 11, Frenkel, Roberto, Ros, Jaime (2006), Unemployment and The Real Exchange Rate in Latin America, World Development, 34(4), Maqbool, Muhammad S., Mahmod, Tahir, Sattar, Abdul, Bhalli, M.N. (2013), "Determinants of Unemployment: Empirical Evidences from Pakistan", Pakistan Economic and Social Review, 51(2), Salha, Ousama, Ben, Jaidi Zeid (2014), Some New Evidence on The Determinants of Money Demand in Developing Countries- A Case Study of Tunusia, Munich Personal RePEc Archive, 51788, Uysal, Doğan, Erdoğan, Savaş (2003), "Enflasyon ile İşsizlik Oranı Arasındaki İlişki ve Türkiye Örneği ( )", Selçuk Üniversitesi İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, 6,

80 80

81 3. OTURUM ÇALIŞMA HAYATINDA KADIN 20 Ekim 2017 Saat: 14:30 16:00 Oturum Başkanı: Prof. Dr. Ayşe Çiğdem Kırel Kadın Dostu İşyeri Uygulamaları: Türkiye de Kadın İstihdamı Artışı İçin Yeni Bir Olanak Mı? (Doç. Dr. Çağla Ünlütürk Ulutaş) Ataerkil Sınırlandırmalar Bağlamında Kadınların Çalışma Deneyimleri (Yrd. Doç. Dr. Sidar Çınar) Çalışan Kadınlarda Çoklu Rollerin Psikolojik Sağlığa Etkisi (Sevim Gezegen Ünlü, Doç. Dr. Tuncay Yılmaz) Ev Hizmetleri Alanında Çalışan Kadınların Sosyo-Ekonomik Analizi: İzmir İli Alan Araştırması (Doç. Dr. Suat Uğur, Yeşim Özdemir) 81

82 82

83 KADIN DOSTU İŞYERİ UYGULAMALARI: TÜRKİYE'DE KADIN İSTİHDAMI ARTIŞI İÇİN YENİ BİR OLANAK MI? Çağla Ünlütürk Ulutaş * Özet Türkiye de %28,2 lik kadın istihdam oranı %65,5 düzeyindeki Avrupa Birliği kadın istihdamı oranının da %59,5 düzeyindeki OECD ortalamasının da önemli oranda altındadır. Uluslararası örgütlerin ve küresel şirketlerin öncülüğünde son yıllarda yaygınlaşan kadın dostu işyeri uygulamaları, kadınlar için daha çok ve daha iyi işler yaratılmasında bir araç olarak kullanılmaktadır. Kadın Dostu İşyeri, örgütsel politikalar aracılığıyla kadınlara kendileri, işleri, evleri ve aileleriyle ilgili rollerini başarıyla birbirine entegre etme fırsatının tanınmasına ilişkin bir kavramdır (Cattaneo vd., 1994:23). Bu çalışmada söz konusu uygulamaların kadın istihdamına etkileri irdelenecektir. Anahtar Kelimeler: Kadın istihdamı, kadın dostu işyeri, cinsiyet eşitliği WOMEN FRIENDLY WORKPLACES: IS IT A NEW POSSIBILITY TO INCREASE FEMALE EMPLOYMENT IN TURKEY? Abstract Female employment rate of 28.2% in Turkey is well below the OECD average of 59.5% and European Union female employment rate of 65.5%. Women-friendly workplace practices, which have been widespread in recent years under the leadership of international organizations and global corporations, are being used as a tool for creating more and better jobs for women. Women friendly workplace, is a concept that refer to a set of institutional policies that seek to provide women with the opportunity to successfully integrate their roles in the workplace, at home, and in their families (Cattaneo et.al. 1994:23). In this study, the effects of these apractices on women's employment will be examined. Keywords: Women s employment, women friendly workplace, gender equality * Doç. Dr., Pamukkale Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü 83

84 GİRİŞ: Kadın Dostu İşyeri uygulamaları, kadınların iş ve iş dışı yaşamları arasında uyumu öngören ve işyerlerinde toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına odaklanan politikalar setidir. İşyerinde bakım olanaklarının geliştirilmesi, toplumsal cinsiyete duyarlı mülakat ve terfi uygulamaları, ebeveyn izinleri, esnek çalışma uygulamaları, kadın çalışanlara yönelik koçluk programları, toplantı saatlerinin mesai süreleri içinde belirlenmesi ve alternatif kariyer patikaları kadın dostu işyeri uygulama örnekleridir (Wooten, 2011:277). Öte yandan işyerinde kadınlara yönelik her tür ayrımcılığın önlenmesine dönük önlemler geliştirilmesi, kadın dostu işyeri uygulamalarının olmazsa olmaz bir bileşenidir. Bu bağlamda kadınlar ve erkekler için eşit kariyer gelişimi ve terfi fırsatlarının sunulması, kadınların işyerindeki performanslarına, yeteneklerine, işe katkılarına, absenteizm ve presenteizm sorunlarına dair sıklıkla karşılaşılan önyargılarla ve işyerinde cinsel tacizle mücadele edilmesi çok önem taşımaktadır (Sands ve Scherr, 2001). Bu çalışmanın ana sorunsalı, söz konusu uygulamaların Türkiye de beklenen hedeflere ulaşılmasında ne denli etkin bir araç olabileceğidir. Çalışmanın ilk bölümünde kadın dostu işyeri kavramı ve gelişimi tartışılacak, ikinci bölümünde Türkiye de konuyla ilgili mevcut uygulamalar ele alınacak, son bölümde ise kadın örgütleri, şirketler, işveren örgütleri ve işçi sendikaları temsilcileriyle gerçekleştirilecek nitel araştırma bulguları değerlendirilecektir. İLGİLİ YAZIN: Kadın Dostu İşyeri oluşturmak için temel adımlar, temel sorun alanlarını belirleme, zihniyet değişimi, toplumsal cinsiyete duyarlı örgütsel hedefler, işe alım, kariyer gelişimi, personel koruma, olarak ele alınabilir (Sands ve Scherr, 2001; Thompson vd. 2009). Kavram Türkiye de yeni olmakla birlikte, Türkiye nin temel sorun alanlarından biri olan düşük kadın istihdamını artırmanın bir yolu olarak görülmeye başlanmış ve son yıllarda bazı öncü adımlar atılmaya başlanmıştır. Örneğin, KAGİDER ve Dünya Bankası ortaklığında yürütülen Fırsat Eşitliği Projesi kapsamında Türkiye İçin Cinsiyet Eşitliği Modeli geliştirilerek, şirketlere eğitimler verilerek, izleme ve destekleme çalışmalarıyla kadın dostu işyerleri yaratılması planlanmıştır. 1 Capital ve Ekonomist dergileri tarafından Kadın Dostu Şirketler araştırması yapılmakta ve her yıl Kadın Dostu Şirketler ödül töreni gerçekleştirilmektedir. 2 Amasya İli Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı orta/ uzun vadeli hedefleri arasında işyerlerinin kadın dostu işyeri (kreş, emzirme odaları, fiziksel şartlar vs.) olarak yeniden yapılandırılmaları için gereken teşviklerin verilmesi kendine yer bulmuştur (OKA, 2014). TEPAV da Samsun da gerçekleştirilen bir çalışmanın sonucunda, Kadın Dostu Kent olma yolundaki bu ilde kadın dostu işyeri projesinin hayata geçirilmesi önerisinde bulunmuştur. 3 Ayrıca, Dünya Ekonomik Forumu işbirliği ile, Aile Ve Sosyal Politikalar Bakanlığı nın himayesinde İşte Eşitlik Platformu 4 kurulmuştur. Platform, Türkiye de kadın istihdamı durumunu tespit etmek, iyi uygulamaları belirlemek, kadın istihdamını artırmaya yönelik politika geliştirilmesine yol göstermek amacıyla önde gelen şirketler ve Aile ve Sosyal

85 Politikalar Bakanlığı temsilcileri tarafından İş Yerinde Kadının Durumu ve İyi Uygulama Örneklerinin Tespiti Anketi hazırlanmış ve Türkiye nin önde gelen 55 şirketinin katılımıyla uygulanmıştır. Kadın Dostu İşyeri uygulamalarının kadın istihdamına katkı sunarken, ihracata dayalı büyüme potansiyelinin yüksek olduğu kentlerde fabrikaların rekabette öne çıkmalarını sağlayan bir gösterge olabileceği öngörülmektedir. Çünkü çoğunluğu uluslararası pazarın küresel aktörleri olan alıcı/yatırımcı şirketler, uluslararası kamuoyunun baskısıyla, ithalat ilişkisine girecekleri ya da tedarik zinciri oluşturacakları örgütlerin sosyal sorumluluklarına uygun faaliyet gösterip göstermediklerini de dikkate almaya başlamışlardır. Sosyal sorumluluk içinde önde gelen alanlardan birini ise cinsiyet ayrımcılığına yönelik politikalar oluşturmaktadır (Grosser ve Moon, 2005). Çalışma kapsamında kadın dostu işyeri kavramı irdelenirken, şirketlerin sosyal sorumluluğunun çalışma koşullarını iyileştirme kapasitesi de sorgulanacaktır. Örneğin kadın dostu işyeri ödülü alan ve çalışanlarının önemli bölümü genç kadınlardan oluşan bazı firmaların yoğun emek sömürüsü, örgütlenme engeli ve iş kazası haberleriyle gündeme gelmesi çarpıcı bir çelişki ortaya koymaktadır. YÖNTEM: İlgili literatür ışığında Türkiye de kadın dostu işyeri uygulamalarına katılmış, bu konuda araştırma veya yayın yapmış örgütlerin ve ilgili tarafların temsilcileriyle yarı yapılandırılmış yüz yüze görüşmeler gerçekleştirilecektir. Bu amaçla KAGİDER, KEİG, Dünya Bankası, Uluslararası Çalışma Örgütü, Global Compact Türkiye, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, HAK- İŞ, DİSK, TÜRK-İŞ, TİSK, TÜSİAD, TÜRKONFED ile Yeşim Tekstil, Boyner, Borusan gibi kadın dostu işyeri uygulamaları ile öne çıkan kurumların temsilcileri ile görüşmeler yapılacaktır. BULGULAR ve SONUÇ: Kadın dostu işyeri uygulamalarının kadınlara insan onuruna yakışır ve eşitlikçi iş ortamları sağlayarak, kadın istihdamını artırma, kadınların kariyer basamaklarını çıkarken önlerine çıkan cam tavanları kaldırma ve iş ile iş dışı yaşam arasında dengeyi sağlama konularında önemli etkilerinin olabileceği öngörülmektedir. Ne var ki iş yaşamında toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya dönük çabaların salt kadın dostu işyeri uygulamaları gibi mikro düzeyde girişimlerle sonuca ulaşamayacağı açıktır. Bu anlamda kadın istihdamına ilişkin politikalar genel emek politikalarından ayrı düşünülemeyeceği gibi, istihdama yönelik makro ekonomik politikalar ve cinsiyet eşitliğinin anaakımlaştırılması (gender mainstreaming) çalışma yaşamında cinsiyet eşitliğini sağlamanın ana araçlarıdır. Kadın dostu işyeri hedefi işgücüne ve istihdama ilişkin ana plan ve politikalara dahil edildiği koşullarda başarılı sonuçlar elde edilebilir. KAYNAKÇA: Cattaneo, R. J., Reavley, M., Templer, A. (1994),"Women in Management as a Strategic HR Initiative", Women in Management Review, 9 (2),

86 Chiu, W. C.K, Ng, W. C. (2001), The differential effects of work- and family-oriented women-friendly HRM on OC and OCB: the case for single female employees in Hong Kong, The International Journal of Human Resource Management, 12 (8), Grosser, K., Moon, J. (2005), Gender Mainstreaming and Corporate Social Responsibility: Reporting Workplace Issues, Journal of Business Ethics, 62 (4), OKA (2014), Amasya, Çorum Ve Tokat İllerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eylem Planları Sands, D M., Scherr, S.J. (2001), Center Self-Assessment For A Woman-Friendly Workplace, CGIAR Gender And Diversity Program Working Paper, No.29. Thompson, H.,Hartig, A. S, Thurber, D. (2009), Designing a Woman-friendly Workplace: A Prognosis and Prescription for Institutional Health at the University of Guam, Journal of International Women's Studies, 10 (4), Wooten, L. P.(2001), "What Makes Women-Friendly Public Accounting Firms Tick? The Diffusion of Human Resource Management Knowledge through Institutional and Resource Pressures." Sex Roles, 45 (5-6): ( ). (Erişim Tarihi: ). (Erişim Tarihi: ). (Erişim Tarihi: ). (Erişim Tarihi: ). (Erişim Tarihi: ). (Erişim Tarihi: ). (Erişim Tarihi: ). 86

87 ATAERKİL SINIRLANDIRMALAR BAĞLAMINDA KADINLARIN ÇALIŞMA DENEYİMLERİ Sidar Çınar * Özet Bu çalışmanın amacı Mardin de kadınların üzerindeki ataerkil denetimin onların çalışma deneyimlerini nasıl biçimlendirdiğini anlamaktır. Aile ve akrabalık ilişkilerinin yaşa ve cinsiyete göre şekillenen hiyerarşik yapısı kadınların çalışma deneyimlerini biçimlendiren en önemli etkendir. Bu araştırmada kadınların emek güçleri üzerindeki kontrollerine aile ve akrabalık ilişkilerinin getirdiği sınırlandırmalar anlaşılmaya çalışılmıştır. Bu çalışma aile ve akrabalık ilişkilerinin kadınların işgücü piyasası deneyimlerini nasıl biçimlendirdiğine odaklandığı için nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Çalışma Mardin de kent merkezinde çalışan ve aynı zamanda Mardinli olan on kadınla derinlemesine mülakat tekniği kullanılarak yapılan saha çalışmasına dayanmaktadır. Çalışma iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda akrabalık ilişkileri içinde kadınların kendi yaşamları ile ilgili karar süreçlerinin nasıl işlediği ve kendilerinin bu süreçlerdeki konumlarına değinilecektir. Bu bölümde özellikle evlilik kararlarının aile içinde nasıl alındığı ve kadınların bu süreçteki edilgen konumları öne çıkmaktadır. Sonraki kısımda burada açıklanan karar mekanizmalarının kadınların çalışma süreçlerini nasıl şekillendirdiğine bakılacaktır. Bu bölümde farklı düzeydeki akrabalık ilişkilerinin kadınların işgücü piyasasına girişlerinin hangi dinamikler üzerinden şekillendiği açıklanmaktadır. Anahtar Kelimeler: Kadın işçiler, Mardin, akrabalık, geniş ailede karar süreçleri EFFECT OF PATRIARCHAL RESTRICTIONS ON WOMEN S WORKING EXPERIENCES Abstract This research look into the positions of women who in the process of becoming workers under the patriarchal pressure. Extended family relations that containing hierarchy depend on gender and age is the most significant factor which shapes working experience of women workers. The research uncovers how to be affected women workers control on their own labour power by patriarchal restricts that created in the extended family. Because of the research focused on how effect extended family relations to women working experiences, I conducted qualitative research method. I conducted ten open-ended interviews with women workers in the city centre of Mardin. This research separated two parts. In the first part focused on decision making process in the extended family about important subjects for women. For example, * Yard. Doç. Dr., Mardin Artuklu Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İktisat, cinar.sidar@gmail.com 87

88 women are submissive in the decision making process of their own marriage. In the another part focused on women s working experiences how effects of decision making process which excludes women. Keywords: woman workers, Mardin, kinship, decision making process in extended families. GİRİŞ: Bu çalışmanın amacı Mardin de kadınların işçileşme süreçleri, bunun üzerindeki ataerkil denetimin etkilerini anlamaktır. Aile ve akrabalık ilişkilerinin yaşa ve cinsiyete göre şekillenen sert hiyerarşik yapısı kadınların çalışma deneyimlerini biçimlendiren en önemli etkendir. Bu araştırmanın konusu kadınların emek güçleri üzerindeki kontrollerine getirilen sınırlandırmalar, bu sınırlandırmanın aile ve akrabalık ilişkilerinin içinden çıkan yöntemleri ve bunların kadınların çalışma deneyimleri ile karşılıklı olarak birbirlerini kentsel istihdam üzerinden oluşup oluşmadığı veya nasıl oluştuğu konularıdır. Bu çerçevede araştırmada, geniş aileye dayalı geleneksel ilişkilerin hiyerarşik içeriğinin kadınların işçileşme süreçlerine etkileri anlaşılmaya çalışılacaktır. Bu doğrultuda çalışmanın birinci bölümünde aile içi hiyerarşik ilişkilerin içinden karar süreçlerinin nasıl kurulduğu anlaşılmaya çalışılmaktadır. Kadınların hayatlarında en önemli konu olarak gördükleri evliliklerinin nasıl düzenlendiği aslında kendi yaşamları ile ilgili karar süreçlerinde nerede durduklarını belirgin bir şekilde göstermektedir. Bu süreç bize aynı zamanda aile içi hiyerarşiyi ve aileler arasındaki ilişkilerin nasıl kurulduğuna ve sürdürüldüğüne dair fikir vermektedir. İkinci bölümde bu ilişkiler içinde yaşamları geçen kadınların çalışma deneyimlerine odaklanılacaktır. Burada kadınların çalışma yaşamları üzerindeki aile içi hiyerarşinin şekillendirdiği denetiminin çok katmanlı yapısına odaklanılmıştır. İLGİLİ YAZIN: Güneydoğu Anadolu da kadınların işçileşme süreçleri ile ilgili oldukça sınırlı bir bilgiye sahibiz. Bu bölgede yaşayan kadınların konu edildiği sınırlı sayıdaki araştırmada kadınların aile içi konumları, evliliğin kurulması aşamasındaki karar verme kapasiteleri, politik katılımları üzerinde durulmaktadır. Büyük kentlerle karşılaştırıldığında güneydoğu Anadolu'da yaşayan kadınların deneyimleri ve yaşam koşulları ile ilgili yapılan çalışmaların sayısı daha sınırlıdır. Daha az sayıdaki çalışma kadınların işçileşme deneyimlerine odaklanmaktadır (Akyelken, 2013; Çınar, 2014; Şen, 2005). Akyelken (2013), Mardin de yaptığı saha çalışmasında kent içindeki ulaşım sistemindeki gelişmelerin kadınların işgücü piyasasına da dahil olmayı içerecek şekilde fiziksel hareketlilikleri üzerindeki etkilere odaklanmıştır. Şen (2005), zorunlu göç ile Diyarbakır a gelen ailelere mensup kadınların çalışma deneyimlerine odaklanmaktadır. Çınar (2014), güneydoğu Anadolu dan mevsimlik tarım işçisi olarak göç eden kadınların çalışma kararları ve ücretleri üzerindeki aile denetiminden bahsetmektedir. Dolayısıyla çalışmaların herbiri hiyerarşik ilişkiler içeren aile ve akrabalık ilişkilerinin içinde yaşayan kadınların çalışma deneyimlerinden bahsetmektedir. Güneydoğu da kadınların yaşam deneyimleri, daha spesifik olarak da işgücü piyasasındaki deneyimleriyle ilgili akademik çalışmalar açısından çok önemli bir boşluğun olduğu 88

89 söylenebilir. Bu araştırma ile söz konusu boşluğun doldurulmasına katkı sunulması hedeflenmektedir. Kadınların işgücü piyasasına katılmalarında/katılamamalarında olduğu kadar çalışma deneyimlerinin bir parçası olarak aile ve akrabalık ilişkilerinin etkisi belirleyicidir. Aile ve akrabalık ilişkileri ve bu ilişkilerin yarattığı akrabalık ideolojisi kadınların yaşamlarını belirleyen en önemli etkenlerden birisidir. Bu ideoloji çok katmanlı toplumsal ilişkiler ağı içinde üretilmektedir. Çekirdek aileden önce yakın ve giderek uzak akrabaların dahil olduğu geniş aileye ve bu geniş aileler arasında kurulan ilişkilerden oluşan en geniş sosyal ilişkiler ağına ulaşılır. Bu toplumsal ilişki biçimi aşiretlerin yapısını hatırlatmaktadır. Yalçın- Heckmann (2010: 248), aşireti birbirine bir şekilde akraba olduklarına inanan, birbirine karşı ortak yükümlülükleri ve ortak bir ahlak kodları olan bir toplum olarak tanımlar. Bu çalışmanın konusu aşiret ilişkilerinin ne ölçüde etkin olup olmadığını anlamak değildir ancak çok katmanlı karar verme süreçleri, ailelerin birbirleri ile ilişkileri her ne kadar somut bir şekilde aşiretin kendisi olmasa da onun toplumsal örgütlenme biçiminin hala toplumsal yapı içindeki varlığını göstermektedir. Kadınların evlilik deneyimleri işgücü piyasasına çıkışlarını belirleyen en önemli etken olduğu gibi evliliklerinin düzenlenmesi onların yaşamlarını şekillendiren aile ve akrabalık ilişkilerinin nasıl onların yaşamlarına nasıl hükmettiğini de göstermektedir. Türkiye nin doğu bölgelerinde daha önce yapılan araştırmaya göre (İlkkaracan, 2011: 142) kadınların gelecekteki eşlerinin seçimi hakkında söz sahibi olmadıklarını ve sıklıkla rızaları olmadan evlendikleri, evliliklerinin çoğunun (%61,2) ailenin kararı ile gerçekleştiğini sadece her dört evlilikten birinin çiftin kendi kararıyla gerçekleştiği ifade edilmiştir. Mardin de yapılmış başka bir araştırmaya göre de düzenlenmiş evlilikler yaygındır ve kadınların çoğu istemedikleri evliliklere zorlanmaktadırlar (Akyelken, 2013: 431). Toplumsal ilişkilerin en önemli zemininden birisi olan geniş aile içi ve aileler arası ilişkilerin yeniden örgütlenmesinde evlilik oldukça stratejik bir öneme sahiptir. Nitekim Yalçın-Heckmann (2010) evliliğin aşiret içindeki aileler veya gruplar arasında ilişkiler kurması veya var olanları değiştirmesi açısından taşıdığı önemden dolayı karar sürecinin de bunun üzerinde biçimlendiğine değinmektedir. Bu yüzden de sıklıkla evlilik, evlenecek kişilerin dışında özellikle ailenin daha yaşlı erkeklerinin toplumsal ilişkilerin yeniden üretilmesi sürecinde karar verdikleri bir düzenlemeye dönüşmektedir. YÖNTEM: Bu çalışmanın amacı kadınların işgücü piyasasına girmelerine, burada varlığını sürdürmelerine veya ayrılmalarına neden olan toplumsal ilişkiler ve kurallar bütününü anlamaktır. Aynı zamanda bu ilişkiler ve kuralların kadınların işçileşme süreçlerine ve karar verme davranışlarına etkilerini ortaya çıkarmaktır. Saha çalışması Mardin de kent merkezinde çalışan kadınlarla derinlemesine mülakata dayanmaktadır. Mülakat yapılan kadınlarla tanıdıkların referansları ile iletişim kurulmuştur. Görüşmeye katılan kadınların herbiri tanıdıkları ve güvendikleri insanların referansı olmasa görüşmeyi kabul etmeyeceklerini ifade ettiler. 89

90 Saha çalışması, sekreter, aşçı/çaycı, satış temsilcisi gibi alt kademe çalışan kadınlarla yapılmıştır. Bu kesimle yapılmasındaki amaç kadınların çalışma deneyimlerinde aile veya akraba etkisini daha net biçimde görebilmektir. Çünkü öğretmenlik gibi profesyonel işlerde çalışan kadınlar için çalışma yaşamı eğitimlerinin doğal bir uzantısı olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla onların işgücü piyasasına katılmaları toplumsal olarak zaten beklenen bir süreçtir. Oysa alt kademe işlerde çalışan kadınlar için eğitimden çalışma yaşamına geçiş gibi toplumsal olarak kabul gören bir süreçten çok bazı ailevi zorunluluklar, gereklilikler üzerinden tanımlanabilmektedir. O yüzden bu tür işleri yapan kadınların işgücü piyasasına katılmalarında aile içi müzakere süreçlerini daha belirgin bir şekilde görmek mümkün olabilir. BULGULAR ve SONUÇ: Kadınların karar verme özgürlüklerinin daha en başında akrabalık ilişkilerinin hiyerarşik yapısı içinde gelişebilecek bir alan oluşmasına izin verilmemektedir. Bunun en önemli örneklerinden birisi, kadınların evlilik deneyimlerinde göze çarpan en önemli noktalardan birisi zorlamanın bir yöntemi olarak ortaya çıkan ikna dır. Burada doğrudan sözlü olarak zorlayıcı ifadeler veya fiziksel şiddet görülmemektedir. Ancak ikna, onlara göre daha fazla zamana yayılmış, zorlanmanın daha gizlenmiş bir şekilde ortaya çıktığı bir süreçtir. Karar süreçlerinde edilgen kalan kadınlar için bu ilişkiler çerçevesinde daha güçlü durabilmenin bazı önemli dayanakları bulunmaktadır. Birincisi daha geleneksel olarak ailenin desteğini arkasında hissetme kadınların en fazla önemsedikleri şeydir. Ancak eğitim düzeyi kadınlara evliliklerinde statü kazandıran önemli bir özellik olarak öne çıkmaktadır. Yani bazı kadınlar için üniversite diploması sadece daha iyi bir evlilik yapmanın aracına dönüşebilmektedir. Diğer taraftan üniversite mezunu olmak veya eşinden daha fazla okumuş olmak hem kocayla hem de ailesiyle kurulan ilişkilerde güçlenme aracı olarak kullanılabilmektedir. Kadınların çalışma kararlarına yok sayma veya onların çalışmasına izin verme hakkına doğal olarak sahip olduğunu düşünen ve kadınların çalışma yaşamalarının başlangıcında aşmaları gereken veya aşamadıkları çok katmanlı aile ilişkileri bulunmaktadır. Birinci katmanı baba veya kocalar oluşturmaktadır. Erkeklerin müdahale düzeyini belirleyen en önemli şey maddi olanaklarıdır. Saha çalışmasında görüşülen kadınların tümü ailelerinin ihtiyacından dolayı babaların ve kocaların çalışmaya itiraz edemediklerini ifade etmişlerdir. Kadınların çalışmasına izin vermek zorunda kalan bu erkeklerin çoğu uzun zamandır işsizdi. Bu durumdan farklı olarak erkeklerin gelirinin yüksek olduğu, daha saygın, zengin bir aileye mensup olduğu durumlarda eşlerinin çalışmasına izin vermedikleri deneyimler aktarılmıştır. İkinci katmanı anneler oluşturur. araştırma sırasında karşılaşılan bazı örneklerden yola çıkarak annelerin kızları üzerindeki ataerkil sınırlandırmaların kurulmasında önemli bir etkileri olduğu söylenebilir. Bütün hayatlarını benzer sınırlar içinde geçirmiş olan annelerin ancak çocukları büyüdükten ve kendileri yaşlandıktan sonra girebildikleri ailenin karar alma süreçlerinde genç kadınların lehine davranamamaktadırlar. Üçüncü katmanda özellikle dayı, amca, kayınbirader, kuzen gibi yakın erkek akrabalar etkili olmaktadır. Kuzen evliliklerinin yaygın olduğu bölgede yakın erkek akrabalar, genç 90

91 kadınların sadece eğitim, evlilik gibi önemli konulardaki kararlarda değil giyimleri, evin dışında vakit geçirmeleri, arkadaşları gibi günlük hayatlarının detaylarına da yoğun bir şekilde müdahil olabilmektedirler. KAYNAKÇA: Akyelken, Nihan, (2013), Development and Gendered Mobilities: Narratives from the Women of Mardin, Turkey, Mobilities, 8 (3): Çabuk Kaya Nilay., (2010), Farkındalık Yaratarak Kadını Güçlendirme: Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Bir Kalkınma Modeli, Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 13 (2): Çağlayan H. (2009), Analar, Yoldaşlar Tanrıçalar, İstanbul: İletişim Yayınları. Çınar S. (2014), Öteki Proleterya, Ankara: Notabene Yayınları. Halis M. (2001), Batman da Kadınlar Ölüyor, İstanbul: Metis Yayınları. İlkkaracan P. (2011), Türkiye nin Doğu Bölgelerinde Kadın Cinselliği Bağlamının İncelenmesi, (der. İlkkaracan P.), Müslüman Toplumlarda Kadın ve Cinsellik, İstanbul: İletişim Yayınları, Şen Leyla. (2005), Poverty alleviation, conflict and power in poor displaced households: A study of the views of women in Diyarbakır, New Perspectives on Turkey, No. 32: Yalçın-Heckmann L. (2010), Aşiretli Kadın: Göçer ve Yarı-Göçer Toplumlarda Cinsiyet Rolleri ve Kadın Stratejileri, (Yay.Haz. Tekeli Ş.), 1980 ler Türkiye sinde Kadın Bakış Açısından Kadınlar, (4. baskı), İstanbul: İletişim Yayınları,

92 ÇALIŞAN KADINLARDA ÇOKLU ROLLERİN PSİKOLOJİK SAĞLIĞA ETKİSİ Sevim Gezegen Ünlü * Tuncay Yılmaz ** Özet Bu araştırma, Türkiye de çalışan kadınlarda çoklu rollerin psikolojik etkisini tartışmaya yönelik yürütülen ve devam eden araştırmanın ikinci adımı olarak tasarlanmıştır. Araştırmanın ilk aşamasında, araştırma modelinin oluşturulması amacıyla, kavramsal çerçeve oluşturulmuş ve uzmanlarla (işyeri hekimleri ve psikologlar) yarı yapılandırılmış mülakatlar yürütülmüştür. Bu mülakatlar ile ücretli bir işte çalışan kadınların hangi nedenlerle hekime/psikoloğa başvurduklarının bir envanteri çıkarılmıştır. Araştırmanın bu aşamasında ise oluşturulan araştırma modeli anketler yoluyla pilot teste tabi tutulacaktır. Araştırma modelinin odağı çoklu rollerin psikolojik sağlık üzerine etkisine konumlandırılmıştır. Bu etkileri daha ayrıntılı bir şekilde ele almak adına ise, kontrol odağı, sosyal destek, benlik saygısı gibi değişkenlerin yanı sıra yaş, eğitim düzeyi, ev içi sorumluluk, kocanın ev işlerindeki desteği ve çocuk sayısı gibi aracı değişkenler araştırma modeline dâhil edilmiştir. Bu araştırma Yalova ve Sakarya illerinde yürütülecektir. Araştırmanın temel amacı araştırma modeli ve pilot çalışma bulgularını akademisyenlerin eleştirilerine sunmak ve elde edilen bulgular ve eleştiriler yardımıyla araştırmanın son safhasını tasarlamaktır. Anahtar Kelimeler: Kadın, çoklu roller, psikolojik sağlık, çalışma hayatında kadın EFFECTS OF MULTI-ROLLES ON PSYCHOLOGICAL HEALTH A RESEARCH ON WORKING WOMEN Abstract This study is designed as a second phase of a contuniuing research which aimed to discuss effects of working women s multi-rolles on their psychological health at Turkey. At the first phase of the study, in order to construct the research model, theorethical frame was formed and semi-structured inerviews were conducted with experts (occupational physician and psychologists). By means of these semi-structured interviews an inventory was created which highlights reasons of working womens consults occupational physician and psychologists. At this phase of the study, created research model will be tested. The focus of the research model is the effects of multi-rolles on psychological health. In more detailed way, to test these effects some moderator variables were added to the research model such as, locus of control, social support, self esteem, age, education, domestic responsibility, husban support at home, number of children. This study will be conduced at Yalova and Sakarya. The aim of this study * Doktora Öğrencisi, Sakarya Üniversitesi, İ.İ.B.F., Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü ** Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, İşletme Fakültesi, İnsan Kaynakları Bölümü 92

93 is to share research model and pilot test findings with academicians, and to design the next phase of the study by means of findings and ciritiques. Keywords: Women, multi-rolles, psychological health, working women GİRİŞ: Bugün kadınların büyük çoğunluğu iş ve aile rollerini aynı anda yerine getirmeye çalışmaktadır. Kadınlık, içinde yaşadığımız kültürde, yaş, eğitim, sınıf, gibi değişkenlerden bağımsız olarak, esasen ev üzerinden tanımlanır ve yeniden üretilir (Bora, 2016: 21). Kadınların eğitim durumuna, yaşına, sosyoekonomik statüsüne, gelirine bağlı olarak ev ve ev işleri ile ilgili ilişkisi farklılaşsa da, genel olarak ev hayatlarının merkezindedir. Çalışanlar da dâhil olmak üzere Türkiye de ev işlerinden ve çocuk bakımından ana sorumlu olan genellikle kadınlardır. TÜİK Toplumsal Cinsiyet İstatistikleri araştırmasında kadınların işgücüne dâhil olamama nedenleri arasında %57,6 ile ilk sıradaki neden ev işleri ile meşgul olma durumu olarak bildirilmiştir (2014, s. 79). Süre Erkek Kadın :43 04: :46 03:31 Kaynak: TUİK Zaman Kullanım Araştırması, 2006, Tablo 1 Hanehalkı ve Aile Bakımına Ayrılan Zamanın, Çalışma Durumuna ve Cinsiyete Göre Durumu Tablo1 de de görüldüğü üzere Tüik 2014/2015 yıllarına ait Zaman Kullanımı Araştırmasın na göre hanehalkı ve aile bakımı kategorisinde günde harcanan zaman çalışan kadınlarda 3 saat 31 dakika iken erkeklerde 46 dakikadır. Bu durum Türkiye de çalışan kadınların en iyi ihtimalle 7.5 saat olan ücretli çalışmanın üzerine 4 saat ücretsiz çalışmanın eklenmesi anlamına gelmektedir. Böylece Türkiye de çalışan bir kadın sadece ev içi rolleri ve ücretli çalışma rolü için 11 saat harcamaktadır. Bu çifte mesai kadınlara önemli bir iş yükü getirse de sağlıkları üzerinde olumlu etkiye sahip olduğuna yönelik görüşler de mevcuttur (Etiler, 2015: 37) lerin başından itibaren, özellikle Batı Literatürü nde sağlık alanındaki eşitsizlikler ve özellikle sağlık alanındaki cinsiyet farklılıkları sorunu üzerinde birçok araştırma gerçekleştirilmektedir (Hunt ve Annandale, 1991). Kadınlar annelik ve ev kadınlığı gibi geleneksel rollerine ek olarak ücretli bir işte çalışma gibi roller üstlenmekte ve bu rollerin ise ruh sağlığına etkileri üzerinde birçok araştırma yapılmaktadır (Gove ve Tudor, 1973; Nathanson, 1980; Froberg vd., 1986; Reskin & Coverman 1985; Arber ve Gilbert, 1985; Bartley vd., 1992; Verbrugge, 1986; Waldron & Jacobs, 1989; Arber, 1997; Waldron vd., 1998; Arber & Cooper, 2000; Nia, 2002; Dökmen, 2003; Klump ve Lampert, 2004; Yaşar, 2007; Etiler, 2015). Türkiye de ise çalışan kadının sağlığı özellikle psikolojik sağlık- üzerine yürütülen çalışmalar ise sınırlı sayıda kalmaktadır. 93

94 İLGİLİ YAZIN: Araştırmanın temel varsayımını oluşturan, çoklu rollerin çalışan kadınların psikolojik sağlık algılarını olumlu etkileyeceği düşüncesinin alt yapısını aşağıdaki hipotezler oluşturmaktadır. Pozitif Hipotezler Rol Birikim Hipotezi: Role birikim hipotezi, daha fazla rol üstlenmenin daha sağlıklı olmayı beraberinde getireceğini varsaymaktadır. Hipotez, çoklu rollerin sağladığı çeşitli faydalar sayesinde sağlık üzerinde olumlu etkileri olduğunu ve bu etkinin çoklu rollerin dezavantajlarından daha ağır bastığını ileri sürmektedir (Waldron ve Jacobs 1989; Moen ve diğerleri, 1992; Sieber, 1974; Thoits, 1983). Rol Genişlemesi Hipotezi: Rol Genişlemesi Hipotezine göre, çoklu roller kadınlara ayrıcalık, güvenceli bir statü, öz-güven, kişilik gelişimi ve sosyal ilişkiler sağlamaktadır. Hipotez, insanların enerji rezervlerinin, çoklu rollerin beraberinde getirdiği meydan okumalara cevap verebilmek adına arttığını ve geliştiğini iddia etmektedir (Froberg, 1986: 81). Rol Artışı Hipotezi: Rol Artışı Hipotezi kadın ya da erkeklerin yalnızca bir role sahip olmaktan ziyade bir dizi sosyal rollere (eş, ebeveyn, ücretli bir işte çalışma gibi) sahip olmalarının, sağlıkları açısından daha iyi sonuçları doğuracağını öne sürmektedir (Bartley, Popau ve Plewis, 1992:315). Negatif Hipotezler Çoklu Roller Hipotezi: Çoklu Roller Hipotezi evlilik, ebeveynlik ve çalışma gibi birçok rolün sağlık üzerindeki etkilerini açıklamaya çalışan bir teoridir (Martikainen, 1995: 199). Çoklu Roller Hipotezi, aile ve çalışma rolleri arasındaki çatışmanın ve aşırı rol yüklemesinin olumsuz etkilerine vurgu yapmaktadır. Rol Gerginliği Hipotezi: Rol Gerginliği Hipotezi, çoklu rollerin kadınların zaman, enerji ve psikolojik kaynaklarını tüketip, aşırı taleplerle karşılaşmalarına neden olarak, streslerinin artacağını ve sağlıklarının kötüleşeceğini öne sürmektedir (Waldron ve Jacobs, 1989:3; Verbrugge, 1986). Kıtlık/Azlık Hipotezi: Kıtlık Hipotezine göre insan enerjisi sınırlıdır ve kadınların çoklu rolleri nedeniyle rol temelli sorumluluklar ve rol temelli gerginlikler rol temelli talepleri karşılamadaki zorluk anlamında- ile yüzleşilmesi normaldir (Froberg, 1986: 80). Rol İkamesi Hipotezi: Rol ikamesi hipotezinde evlilik ve ücretli bir işte çalışma rollerinin birbiri ile ikame edilebilir olduğu öngörülmektedir. Bu sebeple çalışma rolü, bekâr kadınlar için daha iyi bir sağlık anlamına gelirken, evlilik rolü çalışmayan kadınlar için daha yararlı sağlık etkisi anlamına gelmektedir (Waldron ve diğerleri, 1998:219). 94

95 YÖNTEM: Bu araştırmada nicel araştırma yöntemlerinden anket tekniği kullanılacaktır. Araştırmanın önceki safhasında keşfedici bir araştırma gerçekleştirilmiş, Yalova ve Kocaeli illerinde işyeri hekimleri ve psikologlar ile yarı yapılandırılmış mülakatlar yapılmıştır. İşyeri hekimine ya da psikoloğa başvuran kadın çalışanlarının sayıları, hangi nedenler ile başvurdukları, başvuran kadınların demografik özellikleri, erkeklere göre farklılaşan şikayetleri bir önceki safhada araştırılmıştır. Yarı yapılandırılmış mülakatlar yoluyla, ilgili literatürün işaret ettiği çoklu rollerin kadınların psikolojik sağlıkları üzerindeki negatif/pozitif etkilerinin yanı sıra; farklı nedenlerin olup olmadığını sorgulanmıştır. Araştırmanın bu ilk safhasında elde edilen bulgular doğrultusunda araştırma modeli oluşturulmuştur. Araştırma modelinde şu değişkenlere yer verilmiştir. Bağımlı değişkenler: Psikolojik Sağlık Bağımsız Değişkenler: Çoklu-Rol Aracı Değişkenler: kontrol odağı, sosyal destek, benlik saygısı gibi değişkenlerin yanı sıra yaş, eğitim düzeyi, ev içi sorumluluk, kocanın ev işlerindeki desteği ve çocuk sayısı. Kullanılan Ölçekler: Goldberg (1972) General Health Questionnaire; Paul E.Spector, (1997) Stressor Scales Page: Interpersonal Conflict Scale, Organizational Constraints Scale, and Workload Scale; Zimmet v.d., (1988), Multidimensional Scale of Perceived Social Support; Rosenberg (1965), Rosenberg self-esteem scale (RSE), Acceptance and Commitment Therapy, Measures Package. BULGULAR ve SONUÇ: Araştırma bu safhasına ilişkin bulgular kongrede paylaşılacaktır. Ancak birinci safhadan elde edilen bulguların paylaşılması araştırmanın bu aşaması için açıklayıcı olacaktır. Araştırmanın ilk aşamasında elde edilen bulgulara göre, bir hafta içerisinde ortalama 23 çalışan kadın psikolojik nedenlerle işyeri hekimine başvurmaktadır. Tüm hekimler ve psikologlar erkek çalışanlardan ziyade kadınların daha çok psikolojik nedenlerle kendilerine başvurduklarını belirtmişlerdir. Bununla birlikte mavi yaka, orta yaş kadınlar, hekimlere/psikologlara başvuran tüm kadınlar içinde en büyük kategoriler olarak karşımıza çıkmaktadır. Ancak bu farklılık genç yaştaki çalışanlarda (18-25 yaş grubu) ortadan kalmakta ve tüm kategorilerde benzer düzeylerde, kadınlar hekimlere ve psikologlara başvurmaktadırlar. Hekimler ve psikologlar çoklu rollerin kadınların psikolojik sağlıkları üzerindeki etkileri kapsamında olumlu etkilerden (pozitif hipotezler) ziyade, olumsuz etkileri (negatif hipotezler) ön plana çıkarmışlardır. Uzun çalışma saatleri ile birlikte çok çocuk sahibi olan kadınlarda, çoklu rollerin kadınların psikolojik sağlığını olumsuz etkilediği genel kanı olarak hekimler ve psikologlarca aktarılmıştır. Bu anlamda bu bulgu literatür tarafından da desteklenmektedir (Martikainen; 1995). Aile geliri özellikle mavi yakalı, orta yaş grubundaki kadınların çalışma hayatına devam etmelerindeki en önemli nedenlerden biri olarak vurgulanmıştır. 95

96 Elde edilen bulguların ön plana çıkardığı bazı sonuçlar şu şekilde özetlenebilir: (1) Kadınların çalışma yaşamında daha esnek çalıştıkları, (2) tekrarlayıcı, monoton işleri yaptıkları, (3) işleri üzerinde daha az kontrolleri var iken kendi üstlerinde daha çok kontrolün olduğu, (4) vardiyalı sistemde çalıştıkları durumlarda çalışma hayatının kadınların sağlıkları üzerinde olumsuz etkilere neden olduğu hekimler ve psikologlar tarafından aktarılmıştır. Bu anlamda Lungberg (2002) çalışmasında benzer sonuçlara ulaşmıştır. Daha önce de belirtildiği gibi elde edilen bu veriler doğrultusunda oluşturulan araştırma modeline ait pilot çalışma sonuçları, anket çalışması devam ettiğinden, kongrede paylaşılacaktır. KAYNAKÇA: Ahmad-Nia, S. (1996), Iran, Women And Health, Medical Sociology News, 22 (1), Arber, S. (1997), Comparing inequalities in womens and mens health: Britain in the 1990s. Social Science a Medicine, 44 (6), Arber, S., Gilbert, G. N., & Dale, A. (1985), Paid Employment and Women's Health: A Benefit or A Source of Role Strain?, Sociology of Health & Illness, 7 (3), Arber, S., Cooper, H. (2000), Gender And Inequalities In Health Across The Life-Course, In E. Annandale, a K. Hunt (Eds.), Gender Inequalities in Health, Bartley, M., Sacker, A., Firth, D., Fitzpatrick, R. (1999), Social Position, Social Roles and Women's Health in England: Changing Relationships , Social Science & Medicine, 48 (1), Bartley, M., Popay, J., Plewis, I. (1992), Domestic Conditions, Paid Employment and Women's Experience of İll Health, Sociology of Health & Illness, 14 (3), Baruch, G. K., Barnett, R. C. (1986), Role Quality, Multiple Role Involvement, And Psychological Well-Being in Midlife Women, Journal Of Personality And Social Psychology, 51 (3), 578. Bora, A. (2016), Kadınların Sınıfı, Ücretli Ev Emeği ve Kadın Öznelliğinin İnşası, İletişim Yayınları, İstanbul. Dennerstein, L. (1995), Mental Health, Work And Gender, International Journal of Health Services, 25 (3), Dökmen, Z., (2003), Çalışma Durumları Farklı Üç Grup Kadında Ruh Sağlığı, Kontrol Odağı İnancı ve Cinsiyet Rolü, Türk Psikoloji Dergisi, Etiler, N. (2015), Çalışan Kadınlarla Ev kadınlarının Sağlık Durumları Üzerine Bir Analiz, TTB Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi, Cilt:15, Sayı: 57. Froberg, D., Gjerdingen, D. K., Preston, M. (1986), Multiple Roles and Women's Mental and Physical Health: What Have We Learned?, Women & Health, 11 (2),

97 Gove, W. R., & Tudor, J. F. (1973), Adult Sex Roles and Mental Illness, American Journal of Sociology, Hunt, K., Annandale, E. (1999), Relocating Gender and Morbidity: Examining Men's and Women's Health in Contemporary Western Societies, Introduction to Special Issue On Gender And Health, Social Science & Medicine, 48 (1),1-5. Klumb, P. L., Lampert, T. (2004), Women, Work, And Well-Being : A Review and Methodological Critique, Social Science & Medicine, 58 (6), McLanahan, S., Adams, J. (1987), Parenthood and Psychological Well-Being, Annual Review of Sociology, Vol. 13, Martikainen, P. (1995), Womens Employment, Marriage, Motherhood and Mortality: A Test of The Multiple Role and Role Accumulation Hypotheses, Social Science a Medicine, 40 (2) Moen, P., Dempster-McClain, D., Williams Jr, R. M. (1992), Successful Aging: A Life- Course Perspective on Women's Multiple Roles and Health, American Journal of Sociology, Nathanson, C. A. (1980), Social Roles and Health Status Among Women: The Significance of Employment, Social Science & Medicine, Part A: Medical Psychology & Medical Sociology, 14 (6), Reskin, B. F., Coverman, S. (1985), Sex And Race in The Determinants of Psychophysical Distress: A Reappraisal of The Sex-Role Hypothesis, Social Forces, 63 (4), Sieber, S. D. (1974), Toward A Theory Of Role Accumulation, American Sociological Review, Sorensen, G., Verbrugge, L. M. (1987), Women, Work, and Health, Annual Review of Public Health, 8 (1), Thoits, P. A. (1983), Multiple Identities and Psychological Well-Being: A Reformulation and Test of The Social İsolation Hypothesis, American Sociological Review, TÜİK İstatistiklerde Kadın, 2014, Erişim Tarihi TÜİK Zaman Kullanım Araştırması, 2006, , Erişim Tarihi Waldron, I., Jacobs, J. (1989), Effects Of Labor Force Participation on Womens Health: New Evidence From A Longitudinal Study, Journal of Occupational Medicine, 30,

98 Waldron, I., Weiss, C. C., Hughes, M. E. (1998), Interacting Effects of Multiple Roles on Womens Health, Journal of Health a Social Behavior, 39, Verbrugge, L. M. (1986), Role Burdens And Physical Health Of Women And Men, Women & Health, 11 (1), Verbrugge L. (1983), The Social Roles of The Sexes and Their Relative Health and Mortality, In Sex Differentials in Mortality, Trends, Determinants and Consequences (Edited by Lopez A. and Ruzicka L.), , Australian National University Press, Canberra. Yaşar, M. R., (2007), Dergisi 17.2, Depresyonun Kadınlaşması, Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler 98

99 EV HİZMETLERİ ALANINDA ÇALIŞAN KADINLARIN SOSYO-EKONOMİK ANALİZİ: İZMİR İLİ ALAN ARAŞTIRMASI Suat Uğur * Yeşim Özdemir ** Özet Günümüzde değişen ve gelişen ekonomik ve sosyal sebeplerden dolayı ev hizmetleri alanında çalışan kadınların sayısı artış göstermektedir. Ev hizmetleri alanında çalışan kadınların oluşturduğu alan artık daha fazla önem kazanarak ilerlemektedir. Bu alanda çalışan kadınların yaşadıkları sorunlar, neden bu alanda çalışmayı tercih ettikleri ve sigortalılık durumları araştırılıp ortaya konduğunda bazı problemler çözüme kavuşacaktır. Ev hizmetleri alanı ile ilgili bilgilenme ve işgücünün feminizasyonu neticesinde ev hizmetlerinde çalışan işgücüne ihtiyacın artması günümüz araştırmalarında yer bulması sonucunu doğurmuştur. Bu çalışmada, ev hizmetleri alanında İzmir ilinde çalışan Türk ve yabancı kadınların sosyoekonomik durumları incelenecek, ekonomik ve hukuki durumun ne derece doğru bir biçimde uygulandığı ortaya konulacaktır. Anahtar Kelimeler: Ev hizmetleri, ev hizmeti çalışanları, göçmen işçi, yasal düzenlemeler SOCIO-ECONOMIC ANALYSIS OF FEMALE WORKERS THAT WORK IN DOMESTIC SECTOR: A FIELD RESEARCH IN İZMİR PROVINCE Abstract Number of female workers in the domestic sector is increasing due to changing and developing economic and social causes. This sector that contains female workers increases its significance day by day. Issues that female workers face in this sector such as why they choose to work domestically and how their social security status is designed are discussed. The increasing need for work-force in domestic works in the context of informing about domestic work and the feminization of the work-force has created the need for finding a place in today s research. In this research, socio-economic status of Turkish and foreign female domestic workers that work in City of İzmir will be examined, how much of economic and legal situations have been implemented correct will be revealed. Keywords: Domestic work, domestic workers, migrant worker, legal regulation * Doç. Dr. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Biga İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, suatugur@yahoo.com ** Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri ABD, yesim.ozdemir35@hotmail.com 99

100 GİRİŞ: Ev hizmetleri, niteliği ve sonuçları bakımından birçok iş türünden ayrılan ve genellikle kadınların bu alanda çalışması sebebi ile kadınları ilgilendiren bir konu olmuştur. Tarihsel olarak bakıldığında 1990 lardan itibaren ev hizmetleri giderek önem kazanmaya başlamıştır. Resmi istatistiklerde tam olarak ulaşılamayan ev hizmetleri çalışanları için birçok tanım olmasına birçok ulusal yasada özel ve genel koruyucu düzenlemeler ve tanım bulunmasına rağmen ev hizmeti kavramı için tek bir tanım oluşturulması güçtür (Nuray Gökçek Karaca, Fatma Kocabaş, Ev Hizmetlerinde Çalışanların Karşılaştıkları Sorunların Türkiye Açısından Değerlendirilmesi, 2009). Gerçekleşen gelişmeler ev hizmetinde çalışan kadınları yasal anlamda korunmasız kılmaktadır. Ev hizmetleri kapsamı ve sınırları bakımından diğer iş biçimleri ile aynı olmayan ve genel olarak kadınla ilgili olarak değerlendirilen bir çalışma biçimi olarak ifade edilmektedir (Fatma Fidan, M.Çağlar Özdemir, Ev Hizmetlerinde Çalışan Kadınlar ya da Evlerin Kadınları 2011,). Ülkemizde bilhassa kırdan kente göçün hızlandığı süreçte, ev hizmetleri çalışanları işgücü piyasasının görünmeyen kadın emeğinin mühim bir bölümünü oluşturmaktadır (Ev Hizmetlerinde Çalışan Kadınların Çalışma Şartlarının İyileştirilmesi ve Sosyal Model Arayışı Çalıştayı Raporu, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları 2012). Bu bağlamda günümüzde ev hizmetlerinde çalışan kadınların sosyo-ekonomik anlamda durumları incelenmeye değer bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çalışmada ev hizmetlerinde çalışan Türk ve yabancı uyruklu kadınlar teorik çerçevede incelenecek, anket uygulamaları analiz edilerek bir sonuca varılacaktır. İLGİLİ YAZIN: Günümüzde kadının işgücünde giderek artan bir biçimde aktif rol oynaması, evdeki işleri yapacak ya da çocuk bakacak başka bir kadının varlığına olan ihtiyacı doğurmuştur. Bu durumun bir sonucu olarak ev hizmetleri alanı önemli bir istihdam alanı olarak karşımıza çıkmaktadır. Giderek yaygınlaşan ev hizmetinde çalışma, birçok kadının geçimine katkı sağlamakta, yaşamlarını sürdürebilmek için de değerli bir yapıya sahip olmaktadır. Sosyal güvencesizlik ve olumsuz çalışma şartları gibi konuların oluşması ile araştırılması ve çözüm önerileri sunulması gereken bir konu haline gelmiştir. Bir evdeki ihtiyaçlar içinde, ev halkının kendini yeniden üretmesine katkıda bulunan ve ücret bedeli ile, çoğunlukla ev halkı dışından temini sağlanan, her türlü ev içi hizmeti içeren ev hizmeti kavramı; temizlik, aşçılık, çocuk, hasta, yaşlı bakımı ve dikiş dikme, misafir ağırlama, alışveriş gibi bazı uzmanlaşmış hizmetlerden oluşmaktadır. Belli bir ücret karşılığında yapılan ev hizmetleri azımsanamayacak ölçüde bir işgücü alanı oluşturmakta ve sektörel bir boyut kazanmaktadır (Sibel Kalaycıoğlu, Helga Rittersberger Tılıç: 2000). Oluşan bu sektörde hem Türk ev işçileri hem de göçmen ev işçileri yer almaktadır. Temizlik, yaşlı ve hasta bakımı, çocuk ve bebek bakımı, aşçılık gibi alanlarda yatılı veya gündüz olarak çalışan ev işçilerinin yaşadıkları birçok problem vardır. Bu problemler; sözlü ya da fiziksel şiddet, ücretin geç veya eksik ödenmesi, ağır çalışma şartları, dinlenme ve izin yokluğu gibi durumlardan oluşurken yabancı işçiler için bu zorluklar daha fazladır. Yabancı işçilerde ise pasaporta el koyma, polise şikayetle tehdit, vatan ve aile hasreti gibi olumsuzluklardır. Yapılan araştırmalar bazı tedbirlerin alınması ile kayıtdışı çalışmayı ve olumsuz çalışma koşullarının engellenebileceğini göstermiştir. Önemli olan bu tedbirlerin sağlıklı bir biçimde uygulanmasını sağlamaktır. 100

101 YÖNTEM: Ev hizmetleri ele alınırken öncelikle teorik çerçeve incelenmekte, yaşanan sorunlar ve yasal çerçeve literatür taraması yaparak ele alınmaktadır. Çalışmanın son bölümünde ise anket yönteminden yararlanılmaktadır. Türk kadınlara uygulanan yüz kişilik grup, yabancı kadınlara uygulanan elli kişilik grup üzerinden değerlendirilmektedir. Araştırma evrenini, İzmir ili oluşturmaktadır. Örneklemi ise İzmir de ev hizmetlerinde çalışan Türk ve yabancı kadınlar oluşturmaktadır. BULGULAR ve SONUÇ: Ev hizmetleri alanında çalışan kadınların sayılarındaki artışın sebebi işgücü feminizasyonudur. Ev hizmetlerinde çalışan nitelikli çalışanların çoğu kendi alanları ile ilgili iş bulamamakta ve bu alandaki ücretlerin diğer alanlara göre daha cazip olması sebebi ile ev hizmetlerini tercih etmektedirler. Genellikle çoğu işveren çalışma saatlerine dikkat etmemekte ve ev işçileri ağır çalışma koşullarına maruz kalmaktadırlar. Ev işçilerinin büyük bir kısmı sosyal güvencesiz çalışmaktadır. Ev hizmetlerinde çalışan Türk ve yabancı çalışanların büyük bir bölümü özel istihdam büroları aracılığı ile iş bulmaktadırlar. İzmir ilinde ev hizmetlerinde çalışanların çoğu çocuk bakımı ve yaşlı bakımı yapmaktadırlar. İzmir ilinde çalışan yabancı ev işçilerinin büyük çoğunluğunu Özbekistan, Kırgızistan ve Gürcistan dan gelen kadınlar oluşturmaktadır. Ev işlerinde çalışan yabancı işçilerin büyük çoğunluğu oturma izni ve çalışma izni olmadan çalıştırılmaktadır. Yabancı çalışanların çoğu hem yüksek ücret almaları sebebi ile hem de barınma imkanları olduğu için yatılı olarak çalışmaktadırlar. Yabancı çalışanlar için en büyük korkuyu pasaporta el koyma ve polise şikayet ile tehdit gibi unsurlar oluşturmaktadır. Ev hizmetleri yapısından dolayı genellikle kadın işi olarak algılanmakta ve çoğunlukla kadınların istihdam edildiği bir alan olarak görülmektedir. Günümüzde işgücünün feminize olması sebebi ile ev hizmetlerinde çalışanlara ihtiyaç artmakta ve sektör giderek büyümektedir. Özel istihdam bürolarınında etkinliğinin artması ile işçi ve işveren talepleri bu sayede karşılık görmektedir. KAYNAKÇA: Kalaycıoğlu Sibel, Tılıç H. Rittersberger (2000), Evlerimizdeki Gündelikçi Kadınlar, Cömert Ablaların Sadık Hanımları, 1. Baskı, Su Yayınları, Ankara. Ev Hizmetlerinde Çalışan Kadınların Çalışma Şartlarının İyileştirilmesi ve Sosyal Model Arayışı Çalıştayı Raporu, AK Parti Genel Merkez Kadın Kolları, 18 Ekim

102 Gökçek Karaca Nuray, Kocabaş F., Ev Hizmetlerinde Çalışanların Karşılaştıkları Sorunların Türkiye Açısından Değerlendirilmesi, Kamu- İş Dergisi, Cilt 10, Sayı 4, 2009, 162. Fidan Fatma, Özdemir M. Ç., Ev Hizmetlerinde Çalışan Kadınlar ya da Evlerin Kadınları, Çalışma İlişkileri Dergisi, Cilt 2, Sayı 2, 2011,

103 4. OTURUM İŞGÜCÜ PİYASALARINDA DÖNÜŞÜM 20 Ekim 2017 Saat: 16:15 18:00 Oturum Başkanı: Prof. Dr. Oğuz Karadeniz Taşeron (İşçileri) Taş Taşısın: Belediye İşçileri Örneği (Yrd. Doç. Dr. Yavuz Kağan Yasım) Taşeron İşçilerin İş Tatminlerinin İşten Ayrılma Niyetlerine Etkisi: SDÜ Örneği (Arş. Gör. Hilal Tuğçe Bayar, Yrd. Doç. Dr. Murşit Işık) Dünyada ve Türkiye de Neoliberal Ekonomi Politikalarının İşgücü Piyasasına Yansımaları (Prof. Dr. Güven Murat) Çalışma Hayatı Kalitesinin Tanımlanmasına İlişkin Sorunlar: Türkiye İçin Bir Tanım Önerisi (Doç. Dr. Ekrem Erdoğan, Arş. Gör. Cihan Durmuşkaya) Turkiye de "4/C Geçici Personel" Kadrosunda Çalışanlar ve Çalışma Koşulları (Yrd. Doç. Dr. Gülşen Sarı Gerşil, Nilüfer Atlıhan) 103

104 104

105 TAŞERON (İŞÇİLERİ) TAŞ TAŞISIN: BELEDİYE İŞÇİLERİ ÖRNEĞİ Yavuz Kağan Yasım * Özet Çalışmanın amacı, kamuda önemli bir sayıya ulaşan alt işveren işçilerinin sorunları temelinde iş doyumu ile örgütsel sinizm arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Araştırmanın evrenini Ordu İli belediyelerinde çalışan işçiler oluşturmaktadır. Örneklem sayısı 181 dir. Araştırmada örgütsel sinizmi ölçmek için Brandes vd. (1999) tarafından geliştirilmiş ve Türkçeye uyarlaması Kalağan (2009) tarafından yapılmış üç boyutlu örgütsel sinizm ölçeği kullanılmıştır. İş doyumunu ölçmek için ise Spector (1985) tarafından geliştirilen ve Yelboğa (2009) tarafından Türkçeye uyarlanan 36 maddelik İş doyumu ölçeği kullanılmıştır. Verileri analiz etmek için SPSS programı kullanılmıştır. Belediye işçilerinin iş doyumları yüksek, sinizm düzeyleri ise düşük çıkmıştır. Yapılan korelasyon analizinde değişkenler arasında negatif yönlü orta seviyede ilişki tespit edilmiştir. Yapılan T testi sonucunda kadrolu işçiler ve alt işveren işçilerinin iş doyumu ve örgütsel sinizm düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Anahtar Kelimeler: Belediye işçileri, taşeron işçileri, iş doyumu, örgütsel sinizm SUBCONTRACTED (WORKERS) SHOULD CARRY STONE: EXAMPLE OF MUNICIPALITY WORKERS Abstract The aim of this study is to identify the relationship between job satisfaction and organizational cynicism on the basis of subcontractor workers that reaching a significant number in the public sector. The universe of the research consists workers that works in Ordu Municipalities. To measure organizational cynicism in research, Brandes et al. (1999) s three dimensial scale that adopted to Turkish by Kalağan (2009) was used. In order to measure job satisfaction, a 36 item "Job Satisfaction Scale" developed by Spector (1985) and adapted to Turkish by Yelboğa (2009) was used. The SPSS program was used to analyze the data. Municipal workers had high job satisfaction and low cynicism levels. In the analysis of the correlation, moderate level negative correlation was found between the variables. Resulting T test, there was no significant difference between job satisfaction and organizational cynicism levels between permanent workers and sub-employer workers. Keywords: Municipality workers, subcontracted worker, job satisfaction, organizational cynicism * Yrd. Doç. Dr., Hitit Üniversitesi, İ.İ.B.F., Çalışma Ekonomisi ve End. İlişk. Bölümü, ykyasim@gmail.com 105

106 GİRİŞ: Türkiye de taşeron işçi sayısı dünyayla paralel olarak artış göstermektedir. Önce özel sektörde başlayan bu organizasyonel değişimi daha sonra kamu kurumları da keşfetmiş ve birçok kamu hizmetinin alt işveren işçileriyle görülmesinin önü açılmıştır. Özellikle son 15 yılda bu tercih katlanarak artmaya devam etmiştir. Günümüzde alt işveren işçisi sayısı 1.5 milyonun üzerindedir ve bunun yarısı kamuda istihdam edilmektedir. Bu çalışmada kamudaki taşeron işçilerin sorunları ve onların iş doyumu ve örgütsel sinizm düzeyleri incelenmiştir. Arasındaki farkı ölçebilmek için analize kadrolu işçiler de dahil edilmiştir. Literatürde daha ziyade alt işveren işçilerin sorunlarına yönelik araştırmalara rastlanmaktadır. Bu araştırma ise sorunların örgütsel davranışa yansımalarını ortaya koymayı amaçlamaktadır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Türkiye deki alt işveren işçiliği ile ilgili bilgilere yer verilmiştir. İkinci bölümde ise iş doyumu ve örgütsel sinizm kavramları açıklanmış, literatürdeki çalışmalardan örnekler verilmiştir. Üçüncü bölüm ise alan araştırması ve sonuçlarını içermektedir. İLGİLİ YAZIN: Son dönemde, sermaye birikiminin küreselleşmesi, emek süreci pratiklerinde de önemli paradigma değişimlerine yol açmıştır. Son dönemde, zaman ve mekan, sermayenin küresel ölçekteki birikimi için yeniden örgütlenmektedir (Özdemir 2010:40). Bu örgütlenme süreci özel sektörde başlasa da günümüzde kamu hizmetlerinin görülmesinde de eski yerleşik yapılar kırılarak yeni örgütsel düzenlemeler hakim hale gelmiştir. Maliye bakanı tarihinde kamudaki alt işveren işçisi sayısını 720 bin olarak ifade etmiştir. En fazla alt işveren işçisi de hastane, belediye ve üniversitelerde bulunmaktadır. Günümüzde bir çok kamu hizmeti alt işverenlere devredilmekte, böylece kurumlarda ikili bir yapı ortaya çıkmaktadır. Dış kaynaktan yararlanmak olarak ifade edilen taşeronlaşma ile maliyet tasarrufu sağlanarak, kısıtlı kaynakların hizmetin temel hedeflerine yönlendirilebilmesinin sağlanabileceği, hizmet alımı ile günümüzde hızlı yaşanan teknolojik değişimin yarattığı yatırım maliyetinden kurumların korunması yanında söz konusu teknolojinin takip edilebilmesinin olanaklı olabileceği iddia edilmektedir (Kavuncubaşı, 2010). İş doyumu bir işgörenin işinden hoşlanma derecesiyle ilgili olan ve onun işiyle ilgili duygularını yansıtan tutumsal bir değişkendir (Yelboğa, 2012: 172). Kadroya alınma beklentisi yüksek bir işçi kesiminin iş doyum seviyesinin de düşük olacağı değerlendirilmektedir. Aynı zamanda bu çalışanların örgütsel sinizm düzeylerinin yüksek olacağı değerlendirilmektedir. Dean vd. (1998:345) e göre örgütsel sinizm, bir kişinin istihdam edildiği organizasyona karşı (1) örgütün bütünlükten yoksun olduğuna yönelik inanç, (2) örgüte yönelik negatif duyguların ve (3) bu inanç ve duygularla tutarlı biçimde örgüte karşı aşağılayıcı ve eleştirel davranış eğilimlerinden oluşan olumsuz tutumdur. Boyalı (2011) çalışmasında örgütsel sinizm türlerinin tamamının iş doyumu ile anlamlı ve ters yönlü ilişkili olduğunu tespit etmiştir. 106

107 YÖNTEM: Araştırmada genel tarama modeli kullanılmıştır. Araştırmanın evrenini Ordu İli belediyelerinde çalışan işçiler oluşturmaktadır. Kolayda örnekleme metodu izlenerek ulaşılabilen tüm işçilere anket formları dağıtılmış ve değerlendirmeye değer örneklem sayısı 181 olarak tespit edilmiştir. Anket üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde demografik sorular yer almaktadır. İkinci bölümde iş doyumu, üçüncü bölümde ise örgütsel sinizmi ölçmeye yönelik sorular yer almaktadır. Örgütsel sinizmi ölçmek için Brandes vd. (1999) tarafından geliştirilmiş ve Türkçeye uyarlaması Kalağan (2009) tarafından yapılmış üç boyutlu örgütsel sinizm ölçeği kullanılmıştır. İş doyumunu ölçmek için ise Spector (1985) tarafından geliştirilen ve Yelboğa (2009) tarafından Türkçeye uyarlanan 36 maddelik İş doyumu ölçeği kullanılmıştır. Veriler SPSS programı ile analiz edilmiştir. Araştırma verilerinin analize uygun olduğu görüldükten sonra korelasyon analizleri yapılmıştır. Ayrıca kadrolu işçiler ile alt işveren işçilerinin iş doyumu ve örgütsel sinizm düzeyleri arasında fark bulunup bulunmadığını tespit etmek için T testi yapılmıştır. BULGULAR ve SONUÇ: Çalışmada çalışanların iş doyum düzeyleri yüksek, örgütsel sinizm düzeyleri ise düşük çıkmıştır. Yapılan analizde kadrolu işçiler ile taşeron işçilerinin iş doyum ve örgütsel sinizm düzeyleri arasında anlamlı bir fark bulunmamıştır. Özellikle alt işveren işçilerinin düşük ücretli ve gelecek garantilerinin olmadığı değerlendirildiğinde, çıkan sonuç beklentilerden farklıdır. İslamoğlu ve Yıldırımalp (2016) kamuda çalışan alt işveren işçilerine yönelik yapmış oldukları çalışmada işçilerinin yüksek işsizlik oranlarına karşı işlerinin olması, ücretlerini zamanında almaları, düşük vasıfları nedeniyle alternatiflerinin bulunmaması gibi nedenlerle yaşadıkları olumsuzluklara rağmen hallerinden memnun oldukları sonucuna ulaşmıştır. Bu sonuçla beraber değerlendirildiğinde kamuda çalışanların ehven-i şer anlayışı içinde tutum sergiledikleri söylenebilir. Yapılan korelasyon analizi sonucunda iş doyumu ile örgütsel sinizm arasında orta seviyede negatif yönlü anlamlı ilişki tespit edilmiştir. Aynı düzeyde ilişki, iş doyumu ile örgütsel sinizmin alt boyutları olan bilişsel, duyuşsal ve davranışsal boyutları arasında da tespit edilmiştir. Olumlu bir tutum olan iş doyumunun artması olumsuz bir tutum olan örgütsel sinizmin azalmasına neden olmaktadır. Bu sonuç literatürdeki çalışmalarla da uyumludur. KAYNAKÇA: Boyalı, H. (2011), Örgütsel Sinizm ve İş Tatmini Arasındaki İlişkiler: Karaman daki Bankalar Üzerinde bir Uygulama, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi Sosyal Bilimler Ens. Kamu Yönetimi Ana Bilim Dalı, Y.lisans Tezi Kalağan, G. (2009), Araştırma Görevlilerinin Örgütsel Destek Algıları ile Örgütsel Sinizm Tutumları Arasındaki İlişki, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Y.Lisans Tezi Kavuncubaşı Ş. (2010), Kamudan Özele Hastanelerde Dışarıdan Hizmet Alımı, Hospital News, (73),

108 Dean, J., Brandes, P. ve Dharwadkar, E. (1998), Organizational Cynicism, Academy of Management Review, c. 23, s.2. İslamoğlu, E., Yıldırımalp, S. (2016), Kamu Sektöründe Çalışan Taşeron Kadın İşçilerin Sorunları, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, c.11, s.2. Yelboğa, A. (2009), Validity And Reliability of the Turkish Version of the Job Satisfaction Survey, World Applied Sciences Journal, 6 (8), Özdemir, G. Y. (2010), "Despotik Emek Rejimi Olarak Taşeron Çalışma", Çalışma ve Toplum,

109 TAŞERON İŞÇİLERİN İŞ TATMİNLERİNİN İŞTEN AYRILMA NİYETLERİNE ETKİSİ: SDÜ ÖRNEĞİ Hilal Tuğçe Bayar * Murşit Işık ** Özet Çalışmada, taşeron işçi olarak çalışanların iş tatminlerinin işten ayrılma niyetlerini ne derece etkilediği araştırılmıştır. Kamu kurumu olan Süleyman Demirel Üniversitesi nin çeşitli kademelerinde çalışmakta olan 105 işçiye İş Tatmini ve İşten Ayrılma Niyeti anketi uygulanarak iş tatminleri ve işten ayrılma niyetleri ölçülmüştür. İş tatmini ile işten ayrılma niyeti arasındaki ilişkinin ortaya çıkarılmasında, değişkenler arası korelasyon, ortalamalar arası farklılıklar içinse bağımsız t-testi ve anova testi uygulanmıştır. Son olarak iş tatminin taşeronlar üzerinde işten ayrılma niyetine etkisini belirlemek üzere regresyon analizi yapılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, iş tatmini yüksek olan taşeron işçilerin işten ayrılma niyetlerini azaltıcı yönde etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Taşeron, iş tatmini, işten ayrılma niyeti EFFECT OF JOB SATISFACTION ON TURNOVER INTENSIONS OF SUBCONTRACTOR WORKER: EXAMPLE OF SDU Abstract In the study, it was investigated to what extent the job satisfaction of the subcontracted workers affected their intention to leave the job. Job satisfaction and intentions to leave work were measured by applying 105 worker "Job Satisfaction" (Tezer, 1991) and "Intension to Leave" intentions (at the various levels of Süleyman Demirel University which is a public institution). Independent t-test and ANOVA test were used for correlations between variables and for differences between the averages in revealing the relationship between job satisfaction and intention to leave work. Finally, a regression analysis was conducted to determine the effect of job satisfaction on subcontractor intentions. According to the findings, it is concluded that the subcontracted workers with high job satisfaction have the effect of decreasing their intention to leave the job. Keywords: Subcontracting, job satisfaction, job-leave intention * Arş. Gör., Süleyman Demirel Üniversitesi, İ.İ.B.F., Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, hilalbayar@sdu.edu.tr ** Yrd. Doç. Dr., Süleyman Demirel Üniversitesi, İ.İ.B.F., Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, mursitisik@sdu.edu.tr 109

110 GİRİŞ: İş tatmini ve işten ayrılma niyeti kişiden kişiye farklılaşan, aynı koşullar altında birini diğerine göre daha farklı etkileme potansiyeline sahip kavramlardır. Bu bağlamda, kavramların bu nispi göreceliği, öznel olarak gözlenen tecrübelerden nesnel sonuçlara ulaşmaya izin vermemektedir. Bu durumda yapılması gereken aynı koşullar altında bulunan gruplar üzerinden tahlilde bulunarak, yaygın olarak gözlenen sonuçlarla anlamlı bulgulara ulaşmaktır. Bu açıdan çalışmanın amacı da iş tatmini ve işten ayrılma niyeti kavramlarının yoğun olarak hissedildiği düşünülen taşeron işçiler üzerinde inceleyerek, demografik değişkenlerle oluşturulan gruplar arasında anlamlı farklılıklar olup olmadığına bakılarak, iş tatmininin işten ayrılma niyeti üzerinde ne derece etkili olduğunu saptamaktır. Literatürde taşeron işçiler üzerinde iş tatmininin işten ayrılma niyeti üzerine etkisinin incelenmemiş olması, çalışmanın bir açığa ışık tutacağı düşüncesini doğurmaktadır. Taşeron işçilerin iş tatmini ve işten ayrılma niyetleri üzerine olan bu çalışma teorik, uygulama ve sonuç kısmından oluşmaktadır. Teori kısmında iş tatmini ve işten ayrılma niyeti üzerinde durulmuş ve literatürde yer alan diğer çalışmalar incelenmiştir. Uygulama kısmında ise anket yöntemi kullanılarak çalışmanın amacına uygun olarak yürütülmesi sağlanmıştır. İLGİLİ YAZIN: Literatür incelendiğinde genel olarak iş tatmininin iş stresini etkilediği, ayrıca bu iki değişken arasında negatif yönlü ve anlamlı bir ilişkinin olduğu gözlenmiştir ( Han, Trinkoff, Gurses: 2015; Mobley, 1977; Kaya, 2015; Özbingöl, 2013). YÖNTEM: Araştırma örneklemini; Süleyman Demirel Üniversitesi nde çalışmakta olan taşeron işçiler (105 kişi) oluşturmaktadır. Araştırmada anket tekniği kullanılmış ve görüşmeler yüz yüze gerçekleştirilmiştir. Bilimsel açıdan kullanılmak üzere 105 anket formu elde edilmiştir. Sonuçların değerlendirilirken tanımlayıcı istatistikler, faktör ortalamaları, korelasyon ve regresyon analizleri yapılmıştır. BULGULAR ve SONUÇ: Çalışmada Süleyman Demirel Üniversite nde büro görevlisi, teknik görevli ve temizlik görevlisi olarak çalışmakta olan 105 taşeron işçi ele alınmıştır. İş tatminin işten ayrılma niyeti üzerinde etkisi olduğu varsayımı ile yola çıkılan bu çalışmada, iş tatmini ile işten ayrılma niyeti arasında negatif yönlü anlamlı (r=-,518, p<0.01) ilişki vardır. İş tatminini alt boyutları yer arasında yer alan içsel iş tatminin ve dışsal iş tatminin işten ayrılma niyeti ile ilişkisi arasında sırası ile (r=-,584, p<0.01), (r=-,232, p<0.01), negatif yönlü anlamlı bir ilişki var olduğu gözlenmiştir. 110

111 Taşeron işçilerin iş tatminlerinin işten ayrılma niyetini etkileyip etkilemediğini, etkiliyorsa ne ölçüde etkilediğini incelemek amacı ile regresyon analizi yapılmıştır. Analiz sonucuna göre modelin anlamlılığını gösteren F değeri (p<0.01) 37,726 olduğu görülmüştür. Bu durum taşeron işçilerin işten aldıkları tatmin duygusunun işten ayrılma niyetleri üzerinde bir etkisi olduğunun, ancak bu durumun %37,73 lük kısmının sadece işten ayrılma niyeti ile açıklanabildiği görülmüştür. Sonuç olarak rekabetin hızla arttığı günümüzde, örgütlerin daha ileriye taşınabilmesi için, yöneticilerin çalışanlarının tutum ve davranışlarını da göz önünde bulundurması gerektedir. İş tatmini ve işten ayrılma niyeti bu tutum ve davranışların en önemli faktörlerindendir. Bu açıdan Süleyman Demirel Üniversitesinde çalışmakta olan taşeron işçilerin kurum içi çalışma şartları, çevresel etmenler, kurumun bulunduğu ilin iş imkânları ele alındığında orta düzeyde bir iş tatmini ve işten ayrılma düzeyi, iş tatmininin işten ayrılma niyetini belli ölçüde etkileyebileceği sonucunun çıkması çalışmanın da amacına paraleldir. KAYNAKÇA: Han, Kihye., Trinkoff, Alison, Gurses, Ayşe (2015), Work-Related Factors, Job Satisfaction And İntent To Leave The Current Job Among United States Nurses, Journal Of Clinical Nursing, (24), Mobley, W. (1977), Intermediate Linkages in The Relationship Between Job Satisfaction And Employee Turnover, Journal Of Applied Psychology, (62) 2, Eren, Erol, (2015), Örgütsel Davranış Ve Yönetim Psikolojisi, İstanbul: Beta Yayınları. Kaya, Gazenfer (2015), Kamudaki Taşeron İşçiler Üzerine Bir Alan Çalışması: Adıyaman Örneği, Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt 14, Sayı 55, Güney, Salih, (2015), Örgütsel Davranış, Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. Aytürk, Nihat, Örgütsel ve Yönetsel Davranış, Ankara: Detay Yayıncılık. Lambert, Eric G.; Nancy Lynne Hogan, Ve Shannon M. Barton (2011), The Impact Of Job Satisfaction On Turnover Intent: A Test Of A Structural Measurement Model Using A National Sample Of Workers, The Social Science Journal, 38, Mosadeghrad, Ali Mohammed, Ewan F., Duska, R. (2011), A Study Of Relationship Between Job Stress, Quality Of Working Life And Turnover Intention Among Hospital Employees, Health Services Management Research, 21: Özbingöl, Zeliha, (2013), Impact Of Emotional Labor On Organızatıonal Outcomes: A Comparatıve Study In Publıc And Prıvate Unıversities, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul. 111

112 DÜNYADA VE TÜRKİYE DE NEOLİBERAL EKONOMİ POLİTİKALARININ İŞGÜCÜ PİYASASINA YANSIMALARI Güven Murat * Özet Neo-liberal ekonomik paradigma işgücü piyasalarında serbestliğe ve refah devletinin sosyal koruma ve yeniden bölüşüm politikalarını ortan kaldırmaya öncülük eden bir anlayışa sahiptir. Bu anlayış işgücü piyasalarında bir dizi yansımalara neden olmaktadır. Bu çalışmada neo-liberal politikaların işgücü piyasasına yansımaları ve bu yansımaların olumsuz sonuçları genelde dünya ve özelde Türkiye açısından değerlendirilmektedir. Bu çalışma masa başı ve kütüphane odaklı bir araştırmadır. Çalışmanın hazırlanmasında bu alanda yayınlanmış literatür referans olarak alınmıştır. Yapılan çalışma sonucunda neo-liberal ekonomi politikalarının işgücü piyasasında esnekleşme, küresel olarak işsizlikte yükselme, istihdamda sanayi sektörünün payında azalma buna karşılık hizmetler sektörünün payında artma, istihdamda formel sektörden enformel sektöre kayma, geçici ve güvencesiz istihdamda yükselme, çalışma standartlarında gerileme ve ücretleri baskı altına alma dolayısıyla emeğin ulusal gelirden aldığı payda azalma gibi yansımaları bulunduğu gözlenmiştir. Anahtar Kelimeler: Neo-liberal ekonomi politikaları, işgücü piyasası, emek, küreselleşme REFLECTIONS OF NEO-LIBERAL ECONOMY POLICIES IN LABOR MARKET IN WORLD AND TURKEY Abstract The neo-liberal economic paradigm has an understanding of freedom in the labor market and it has been pioneering the abolition of the welfare state's social protection and redistributive policies. This understanding causes a series of reflections in the labor market. In this study, neo-liberal economy policies are reflected on the labor market and the negative consequences of these reflections are generally evaluated in terms of the world and especially Turkey. The literature published in this area was taken as a reference in the preparation of the study. As a result of the study done, the neo-liberal policies are becoming more flexible in the labor market, rising in global unemployment, decreasing share of industrial sector in employment, increasing share of services sector, shift of informal sector from employment formal sector, It is observed that there are reflections such as a decrease in the share of labor in national income. As a result of the study done, neo-liberal policies have shown reflections such as flexibility in the labor market, the increase in global unemployment, the decrease in the share of employment in the industrial sector, the increase in the share of the services sector, the shift * Prof. Dr., Karadeniz Teknik Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, guvenmurat@ktu.edu.tr 112

113 from the formal sector to informal sector in employment, the increase in temporary and precarious employment, the decline in labor standards and the reduction in the share of labor in national income due to the suppression of wages. Keywords: Neo-liberal economy policies, labor market, labor, globalization GİRİŞ: Günümüz dünya ekonomisinde yaşanan küreselleşme, 1980 sonrası uygulanan neo-liberal ekonomik paradigmanın temel unsurlarından biridir. Küreselleşme sermaye ve teknolojiyi mobil hale getirerek, yeni bir küresel işletme modeli oluşturarak, malların ve sermayenin uluslararası hareketine yönelik engelleri kaldıran neo-liberal ticaret ve finansman politikaları uygulayarak küresel üretim ağları oluşturmuştur. Küreselleşme klasik teorinin karşılaştırmalı üstünlük teorisine dayalı ticaret modelini, Genel Electric in eski CEO su Jack Welch in mavna ekonomisi (barge economics) olarak adlandırdığı, yeni bir ekonomi ve üretim modeline dönüştürmüştür. Mavna ekonomisinde özellikle çok uluslu şirketler en düşük maliyet avantajlarından (düşük döviz kurları, düşük vergiler, düşük ücretler ve sübvansiyonlardan) yararlanmak amacıyla fabrikalarını ülkeler arasında yüzen bir mavna haline getirmiştir. Neo-liberal ekonomik paradigmanın beraberinde getirdiği bu ekonomi ve üretim modeli işgücü piyasalarında serbestliğe ve refah devletinin sosyal koruma ve yeniden bölüşüm politikalarını ortadan kaldırmaya öncülük eden bir anlayışa sahiptir. Bu anlayış işgücü piyasalarında bir dizi yansımalara neden olmaktadır. Bu çalışmada neo-liberal politikaların işgücü piyasasına yansımaları ve bu yansımaların olumsuz sonuçları genelde dünya ve özelde Türkiye açısından değerlendirilmektedir. Çalışmada öncelikle Keynesyen ekonomik politikalardan neo-liberal ekonomik politikalara geçişin arka planı hakkında bilgiler verilmektedir. Daha sonra da neoliberal ekonomi politikalarının Dünya da ve Türkiye de işgücü piyasasındaki yansımaları üzerinde durulmaktadır. İLGİLİ YAZIN: 1970 ler ve 1980 lerdeki ekonomik olaylar lerdeki ekonomik durgunluk, petrol şokları ve 1980 lerdeki borç krizleri- neoliberal düşüncelerin Keynesyenizm üzerinde egemen olmasına yol açmıştır. Friedman ve Hayek gibi serbest piyasa iktisatçılarının fikirleri yayılmış ve bu neo-liberalizmi desteklemiştir. Ticaretin açık hale gelmesi ve uluslararası rekabetin artması endüstri ilişkilerini değiştirmiştir. İkinci Dünya Savaşı ndan sonra varolan korumacı politikalar için işçi hareketi ve endüstri arasındaki birliktelik yavaş yavaş çözülmüştür. Modern kapitalizmin Altın Çağı tarafından nitelendirilen geleneksel endüstri ilişkileri, artan reel ücretler, istikrarlı verimlilik kazançları neo-liberalizmin benimsenmesiyle değişmiştir (Mohamed, 2008: 12-13). Ülkemizde neoliberal ekonomi politikaların uygulamaya konulması 24 Ocak 1980 kararlarına dayanmaktadır. 24 Ocak 1980 de alınan bu kararlar çerçevesinde serbestleşme ve dışa açılmacı ekonomi politikaları IMF ve Dünya Bankasının telkinleri sonucunda uygulamaya konulmuştur. Bu kararlar beraberinde reel devalüasyonların yaşanmasına, liberal ithalat rejimi 113

114 uygulamalarının devreye konulmasına ve işgücü piyasasının baskılanmasına yol açmıştır. Böylece ülkemizde 1980 yılı piyasa ekonomisinin hakim olduğu ve IMF, Dünya Bankası gibi uluslararası güçlerin belirlediği çizgiler doğrultusunda kararlar alındığı ve uygulandığı bir neoliberal dönemin temellerinin atıldığı bir yıl olarak kabul edilmektedir (Uçkaç, 2010: ). Neo-liberalizm piyasaların önceliğini vurgulayan ve işgücü piyasalarında serbestliğe ve önceki refah devletinin sosyal korumalarının ve yeniden dağıtım politikalarının yürürlükten kaldırılmasına öncülük eden bir akımdır. 1970'lerden bu yana neo-liberal düşünce ekonomik büyüme ve politik istikrarı arzulayan tüm ülkeler tarafından kabul edilmesi gereken "küresel bir model" şeklinde ortaya konulmuştur. Amerikan uluslararası finansal kurumları tarafından önerilen temel ekonomik yükümlülükleri hareket noktası almıştır. "Washington Uzlaşması" olarak da adlandırılan bu politikalar 11 temel politika taahhüdünü içermiştir. Bu taahhütler arasında uluslararası finansal piyasanın serbestleştirilmesi, yurt içi sermaye piyasasının serbestleştirilmesi, gelişen ülkelerde ticaretin serbestleştirilmesinin yanısıra, işgücü piyasalarının esnekleştirilmesi yer almıştır (ILO, 2004: s. 20). YÖNTEM: Bu çalışma masa başı ve kütüphane odaklı bir araştırmadır. Çalışmanın hazırlanmasında bu alanda mevcut yayınlanmış literatür referans olarak alınmıştır. BULGULAR VE SONUÇLAR: Küreselleşme ve piyasa güçlerini temel alan neo-liberal ekonomik politikalar firmaları artan bir rekabetle karşı karşıya bırakmakta ve demode yöntemlerle üretimde bulunan firmalara sağlanan korumayı zayıflatmakta ve hızlı ürün piyasası değişikliklerine cevap vermede firma düzeyinde esnekliği gerekli kılmaktadır. Ayrıca, değişim için fırsatlar belirlemenin ve uygulamada daha hızlı ve uzman olmanın rekabet üstünlüğünü sürdürmede gerekli olduğu vurgulanmaktadır. Fırsatlardan faydalanma standartlaştırmadan çok karmaşık ve esnek bir strateji gerektirmektedir (Wortzel, 1991: 138). Firmalar maliyetlerini düşürmek ve rekabet güçlerini arttırmak için çalışma sürelerinde esnekleştirmeye gitmektedir. Çalışma sürelerinin esnekleştirilmesi firmalara tam günlü çalışma sürelerinin beraberinde getirdiği katılıkların üstesinden gelme ve atipik çalışma maliyetlerini azaltma imkânı sunmaktadır (Parlak ve Özdemir, 2011: 33). Gelişmiş ülkelerde istihdamın yapısında tipik istihdamdan atipik istihdama doğru hızlı bir değişim gözlenmektedir. Bu hızlı değişimin en önemli nedeni katı uluslararası rekabet, uluslararası rekabetteki dengesizlikler ve anti enflasyonist politikaların neden olduğu düşük büyüme hızıdır. Bu ekonomik ortam işçi, işveren ve devlet üçlüsünü tam gün ücretli istihdama ve işsizliğe alternatifler aramaya yöneltmiştir. Bunun sonucunda, atipik istihdamı oluşturan kısmi süreli çalışma, geçici çalışma, evde çalışma ve tele çalışma gibi alternatif istihdam şekilleri geliştirilmiştir (Cordova, 1986: 646). 114

115 Literatürde 1970 li yıllara kadar geçerli olan tam istihdam kavramı bu yıllardan sonra yerini yaygın olarak kullanılan işsizlik kavramına bırakmıştır. Neo-liberal mali tasarruf tedbirleri merkezi ve yerel hükümet bütçelerinde, refah hizmetleri ve faydalarında kesintiler, iş kayıplarına neden olan özelleştirmeler yoluyla kamu harcamalarını azaltmaktadır. Kitlesel işsizlik neoliberal tasarruf programlarının sonuçlarının en açık ve endişe verici tezahürüdür (Fryer ve Stamb, 2014: 244). İstihdam özellikle gelişen ülkelerde formel ekonomiden informel ekonomiye kaymaktadır. İnformal istihdamın niteliğine ilişkin genelleme yapmak zor olmakla beraber, bu tür istihdam genellikle düşük istihdam şartlarını ve artan fakirliği ifade etmektedir. ( en/index.htm, ET ). Yıllarca tartışma konusu olmuş ticaret ve emek bağlantısı çok hassastır. Hem gelişen hem de gelişmiş ülkeler arasında uluslararası olarak tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Bu tartışmaya destek çıkanlar ve karşı çıkanlar vardır. Dipe doğru yarış endişesi küresel piyasalarda rekabet üstünlüğü elde etmek için çalışma standartlarının düşürülmeye devam edeceğini göstermektedir (Artuso ve McLarney, 2015: 12). Neoliberal politikalarının temel hamlelerinden birisi de firmaların kârlılığını ve devletin ekonomik yeniden yapılanma sürecine katkıda bulunma kapasitesini yeniden yükseltmek amacıyla işçilerin ücretlerini baskı altına almak olmuştur. Gelir eşitsizliğinin artması, karın payının artmasına ve ücretin milli gelirdeki payının azalmasına neden olmuştur. 1980'lerde ücretin payı Avrupa'da düşmeye başlamış ve Kuzey Amerika'dan daha düşük bir seviyeye ulaşmıştır. Reel ücretler birçok gelişmekte olan ülkelerde (ve Amerika Birleşik Devletleri'nde) aslında düşmüş; bu düşüş bazı Latin Amerika ülkelerinde 1980 seviyesinin yüzde üzerinde gerçekleşmiştir (Haque, 2004: 11-12). KAYNAKÇA: Artuso Maria, McLarney, C. (2015), A Race to the Top: Should Labour Standards be Included in Trade Agreements?, VIKALPA The Journal for Decision Makers, 40 (1) Cordova, Efren (1986), From-Full-Time Wage Employment to Atypical Employment: A Major Shift in the Evolution of Labour Relations?, International Labour Review, 125 (6), Fryer, David, Stamb, R. (2014), Neoliberal austerity and Unemployment, The Psychologist, Vol. 27, No. 4, Haque Irfan ul (2004), Globalization, Neoliberalism And Labour, United Nations Conference On Trade And Development, No. 173, July. en/index.htm, ( ). ILO (2004); Economic Security For A Better World, International Labour Office, Geneva. 115

116 Mohamed, Seeraj (2008), Economic Policy, Globalization and The Labour Movement: Changes in The Global Economy From The Golden Age To The Neoliberal Era, Global Labour University Working Papers, Berlin Parlak, Z., Özdemir, S. (2011), Esneklik Kavramı ve Emek Piyasalarında Esneklik, Sosyal Siyaset Konferansları, 60, (1), Uçkaç Aynur (2010), Türkiye de Neoliberal Ekonomi Politikaları ve Sosyo-Ekonomik Yansımaları, Maliye Dergisi, 158, Wortzel, Lawrence H. (1991), Global Strategies: Standardization Versus Flexibility,. In Global Strategic Management: The Essentials, H. Vernon-Wortzel and L. H. Wortzel (Eds.). New York: Wiley. 116

117 ÇALIŞMA HAYATI KALİTESİNİN TANIMLANMASINA İLİŞKİN SORUNLAR: TÜRKİYE İÇİN BİR TANIM ÖNERİSİ Ekrem Erdoğan Cihan Durmuşkaya Özet Çalışma hayatı kalitesi çok bileşenli ve dinamik bir yapıdır. Bileşenlerin ülkeden ülkeye farklılık göstermesi, kavramın tanımlanmasında sorunlara neden olmaktadır. Bu nedenle çalışma hayatının kalitesinin ulusal ve uluslararası düzeyde üzerinde uzlaşılan bir tanımı bulunmamaktadır. Bu çalışma, çalışma hayatının kalitesini tanımlayan araştırmalara ilişkin keşfedici bir derleme sunmayı ve çalışma hayatının kalitesinin Türkiye ye özgü bileşenlerini tartışarak bir tanım oluşturmayı amaçlamaktadır. Çalışmada, kalitatif araştırma metodolojisi benimsenmiştir. İlk olarak kavramın literatürdeki tanımları analiz edilmiştir ve tanımların ortak bileşenleri belirlenmiştir. Daha sonra, Türkiye ye özgü bileşenlerle karşılaştırılarak bir tanım önerisi geliştirilmiştir. Çalışma hayatı kalitesi, yaşam kalitesi kavramıyla yakın ilişki içerisinde olan ve istihdam ve çalışma kalitesinden oluşan iş kalitesini de kapsayan geniş ve dinamik bir kavrama karşılık gelmektedir. Anahtar Kelimeler: Çalışma hayatı kalitesi, yaşam kalitesi, iş kalitesi, endüstri ilişkileri THE CONCERNS ABOUT DEFINING QUALITY OF WORKLIFE: A DEFINATION PROPOSAL FOR TURKEY Abstract The quality of worklife is a multicomponent and dynamic concept. The components differ from country to country causes problems in defining the concept. Because of that, there is no agreed definition of the quality of work life at national and international level. The aim of this study is to provide an exploratory review of the researches that describes the quality of work life and to create a definition by discussing the components of Turkey's quality of work life. In this study, qualitative research methodology has been adopted. First, the definitions of the concept in the literature have been analyzed and the common components of the definitions have been identified. After that, a definition proposal was developed in comparison with the Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, eerdogan@sakarya.edu.tr Arş. Gör., Sakarya Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, cihand@sakarya.edu.tr 117

118 components of Turkey s quality of work life. As a result, Quality of work life is closely related to the quality of life concept. At the same time, it includes job quality which also encompasses employment and work quality concepts. Keywords: Quality of worklife, quality of life, job quality, industrial relations GİRİŞ: Araştırmanın arka planı: Çalışma Hayatı Kalitesi ne yönelik çalışmalar 60 lara dayanmasına rağmen, konuya olan ilgi son yıllarda artmaktadır. Avrupa Komisyonu, ILO, UNECE(Birleşmiş Milletler Avrupa Ekonomik Komisyonu), EUROSTAT ve CES(Avrupa İstatistikçiler Konferansı) 2009 ve 2010 da Çalışma Hayatı Kalitesi nin uluslararası olarak ölçümünde kullanılacak bileşenlerin belirlenmesine yönelik iki farklı çalıştay düzenlemiştir. Kanada da bu ölçümlerin yapılması görevini üstlenen CPRN kurulmuş ve Kanada ya özgü ölçümler gerçekleştirmiştir.(kurum 2010 da tüm çalışmalarını Carleton Üniversitesine bırakmıştır.) Hindistan da pek çok akademisyen konunun ölçümüne yönelik araştırmalarda bulunmuştur. Konu sadece Avrupa, Kanada ve Hindistan la sınırlı kalmamakla beraber Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde pek çok akademisyen tarafından tartışılmıştır. Türkiye de de 2016 yılında gerçekleşen 16. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri kongresinin ana teması çalışma hayatının kalitesi olarak belirlenmiştir. Bu çalışmanın amacı, çalışma hayatının kalitesini tanımlayan araştırmalara ilişkin keşfedici bir derleme sunmak ve çalışma hayatının kalitesinin Türkiye ye özgü bileşenlerini tartışarak bir tanım oluşturmaktır. Bu amaçla üç hedef belirlenmiştir. Hedef 1: Mevcut çalışmaların çalışma hayatını kalitesini tanımlamada hangi bileşenlere odaklandıklarının tespit edilmesi. Hedef 2: Türk çalışma hayatı kalitesinin bileşenlerinin belirlenmesi. Hedef 3: Türk çalışma hayatı kalitesini tanımlayan dinamik bir tanım oluşturulması. Çalışmanın önemi; kuramsal, yöntemsel ve uygulama açısından ele alınmıştır. Kuram Çalışma hayatının kalitesinin üzerinde uzlaşılan bir tanımının oluşturulmasına yönelik boşluğu doldurma amacındadır. Yöntem Araştırma kalitatif araştırma metodolojisini kullanması yönüyle ön plana çıkmaktadır. Uygulama Günümüzde mevcut olan çalışma hayatı kalitesi tanımlarının Türkiye için uygulanabilirliği yapılacak analizler sonrasında açıklanmaya çalışılmıştır. 118

119 Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde çalışma hayatı kalitesi tanımlarının odaklandıkları bileşenler tespit edilmiştir. İkinci bölümde Türk çalışma hayatının bileşenleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Son bölümde ise, belirlenen bileşenler analiz edilerek Türk çalışma hayatının kalitesine yönelik dinamik bir tanım önerilmiştir. İLGİLİ YAZIN: Geniş açıdan bakıldığında 19. yüzyılın sonralarında işçilerin haklarını iyileştirici uygulamalar, çalışma hayatı kalitesi literatürünün başlangıcı sayılabilir. Mayo nun 1933 te yaptığı çalışmalar(performansla ilgili olanlar) Çalışma Hayatı Kalitesi ile ilişkilendirilirken, işyerinin etkinliğinin de arttırılması hedeflenmiştir (Dupuis ve Martel, 2006: 2). Çalışma Hayatı Kalitesi ilk defa Avrupa Birliği nde hatta İsveç te kurumsallaşmış ilişkilerle(sendikaların sürece dâhil olduğu) işçilerin refahının arttırılmaya çalışıldığı bir süreçte ve tarafların uzlaşımıyla 60 ların başında ortaya çıkmıştır. Bunu Hollanda, Danimarka, Fransa, İrlanda, İngiltere ve Norveç teki kurumsallaşmamış girişimler izlemiştir (Cherns ve Davis, 1975). AB deki bu baskı ABD ye de sıçramış 60 ların sonuna doğru Irving Bluestone ilk defa Çalışma Hayatı Kalitesi kavramını kullanmıştır (Goode, 1989). 70 lerde ABD nin yaşadığı bütçe sorunları, işverenleri üretim yöntemi konusunda tekrar düşünmeye sevk etmiştir. 70 lerin başında Çalışma Hayatı Kalitesi ile ilgili tanımlama ve araştırma girişimleri başlamıştır. Bu nedenle 72 de Newyork ta Çalışma Hayatı Kalitesi uluslararası konferansı yapılmıştır. 73 te Çalışma Hayatı Kalitesi uluslararası konseyi kurulmuştur (72 deki konferansta Çalışma Hayatı Kalitesi konusunun uluslararası seviyede araştırılması için) (Dupuis ve Martel, 2006: 4). Çalışma Hayatı Kalitesi konseyi işteki ruhsal sorunlarla ilgili araştırmaları teşvik etmiştir. Ancak Çalışma Hayatı Kalitesi tanımı olmadan bu işlerin gerçekleştirilmesi kısıtlı kalmıştır. Lawler (1975) herkesin uzlaşabileceği bir tanım öne sürerek ilk olarak iş memnuniyetinin Çalışma Hayatı Kalitesi nin önemli bir bileşeni olduğunu ileri sürmüştür. Kurumsal bakış açısıyla tüm çalışanlar belli bir memnuniyet seviyesine ulaşırsa, verimliliğinde o şekilde artacağını öne sürmüştür. Ona göre ideal bir Çalışma Hayatı Kalitesi tanımı işyerinde stres veya gerilimi de içermelidir. Ancak iş memnuniyeti araştırmaları genellikle bu kavramları göz ardı etmektedir. Demirbilek ve Türkan, Çalışma Hayatı Kalitesinin bileşenlerini; katılımcılık, motivasyon, iş doyumu, çalışma koşulları, kariyer, ücret, eğitim-geliştirme, iş güvencesi ve iş-aile yaşamı dengesi başlıkları altında incelenmiştir (2008: 50). Aytaç ve Sevgi ye göre ise Çalışma Hayatı Kalitesi, tek başına değil, iş tatmini ve yaşam tatmini kavramları ile anlamlı bir bütün oluşturan anlayışı yansıtmaktadır. Kavramın temelini Çalışma yaşamının nasıl daha nitelikli hale getirilebileceği sorusu oluşturmaktadır (2016: 10). Timossi vd., (2008: 4-5) e göre Walton ın 1973 teki Çalışma Hayatı Kalitesi bileşenlerini; adil ve uygun tazminat, güvenli ve sağlıklı çalışma koşulları, çalışanları geliştirmek için fırsatlar, kapasite, büyüme ve iş güvenliği için fırsatlar, çalışma organizasyonunun sosyal bütünleşmesi, çalışma organizasyonunun kurallarının olması, çalışma ve boş zaman aralığı olarak belirlemiştir. Aytaç vd., Walton un 1973 teki bileşenlerini temel almıştır. Bu değişkenlerin yanında Van 119

120 Laar ve arkadaşlarının 2007 yılında bu bileşenlere eklediği; iş yerinde stres, iş ve iş dışı yaşam değişkenleriyle Çalışma Hayatı Kalitesini tanımlayarak, çalışma hayatı kalitesi ölçümü yapmıştır (2013: 107). Lawler(1975) Çalışma Hayatı Kalitesi tanımı için bazı bileşenler belirlemiştir. Çalışma Hayatı Kalitesi nin önemli değişkenlerini içermelidir. Herkesin kullanabileceği bir geçerliliği olmalıdır. Objektif ve kimsenin manipüle edemeyeceği bir yapıda olmalıdır. Aynı iş ortamında farklı bireylerin görüşlerini ayırabilecek yapıda olmalıdır. YÖNTEM: Çalışma Hayatı Kalitesi, çok yönlü bir kavramdır. Genel hatlarıyla, birden fazla durumu, istihdam ilişkilerini ve işin kendisini etkilemektedir. Çalışma Hayatı Kalitesi nin bu çok bileşenli yönü, onun tek bir bileşene veya bir bileşenler sistemine indirgenmesini zorlaştırmaktadır. Çalışma Hayatı Kalitesi ni etkileyen genel nedenlerin dikkate alınırken tanımlanması gerekmektedir. İş kalitesini tanımlamak için 3 yaklaşım bulunmaktadır: - Kısayol: iş kalitesini ölçecek genel bir değişken olarak iş memnuniyeti - Orta seviye bir seçenek: işçilere bir işi iyi yapanın ne olduğunu sormak? - Önceki çalışmalara bakarak iş kalitesini tanımlamak: sosyal bilimler literatürünün taranması(bustillo vd., 2009: 12-13). - Bu çalışma, daha önce izlenen bu yöntemlerden sonuncusunu benimsemiştir. Bu nedenle, kantitatif (nitel) araştırma metodolojisi benimsenmiştir. İlk olarak Çalışma Hayatı Kalitesi tanımlarının odaklandıkları bileşenler tespit edilmiştir. Daha sonra tanımların odaklandıkları ortak bileşenler belirlenmiştir. Ortak temalar tartışılarak geçerli ve güvenilir bir Çalışma Hayatı Kalitesi tanımının odaklanması gereken temalar üzerine öneriler sunulmuştur. BULGULAR ve SONUÇ: Çalışma hayatı kalitesi ile ilgili tanımlar, genellikle bileşenleri üzerinden türetilmektedir. Bu nedenle uluslararası üzerinde uzlaşılan bir çalışma hayatı kalitesi tanımı bulunmamaktadır. Araştırmacılar, ülkelere veya sektörlere göre farklı bileşenler üzerinden farklı çalışma hayatı kalitesi tanımlarıyla hareket etmişlerdir. Ancak bu tanımların bileşenlerinde bazı ortak noktalar bulunmaktadır. Buradan hareketle Türk Çalışma Hayatı Kalitesi tanımının hangi bileşenler üzerine inşa edilmesi gerektiğine dair öneri sunulmuştur. Sonuç olarak, çalışma hayatının kalitesi; istihdam olanakları, sosyal güvenlik, sosyal diyalog, yetenek geliştirme, istihdamda eşit muamele(ayrımcılık), gelir dağılımı ve çalışma koşulları gibi objektif temaların yanında iş memnuniyeti gibi sübjektif temalara da barındıran bir yapılanmadır. şeklinde tanımlanabilir. 120

121 KAYNAKÇA: Aytaç, S., Sevgi H., (2016), Araştırma Görevlilerinde Çalışma Yaşamı Kalitesi: Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Örneği, Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi, 16. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresi Özel Sayısı. Bustillo, R.M., Fernandez-Maciaz, E., Anton, J.I., Esteve, F., (2009), Indicators of Job Quality in the European Union, European Parliament Policy Department Employment and Social Affairs. Cherns, A. B., L. E. Davis (1975), Assessment of the state of the art, in L. E. Davis and R. L. Cherns (eds.), The Quality Of Working Life: Problems, Prospects, And The State Of The Art, Free Press, New York, Vol. 1, Demirbilek S., Türkan, Ö., U., (2008), Çalışma Hayatı Kalitesinin Arttırılmasında Personel Güçlendirmenin Rolü, İş, Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, Cilt:10 Sayı:1. Duyan, E. C., Aytaç, S., Akyıldız, N., Van Laar, D. (2013), Measuring Work Related Quality of Life and Affective Well-Being in Turkey, Mediterranean Journal of Social Sciences, 4 (1), Goode, D. A. (1989), Quality of life, quality of work life, in W. E. Kiernan and R. L. Schalock (eds.), Economics, Industry and Disability: A Look Ahead (Paul H. Brookes, Baltimore), Lawler, E. E., III. (1975), Measuring the psychological quality of working life: The why and how of it, in L. E. Davis and A. B. Cherns (eds.). The Quality of Working Life, Vol. 1 (Free Press, New York), Martel, J. P., Dupuis, G. (2006), Quality of Work Life: Theorical and Methodological Problems, and Presentation of a New Model and Measuring Instrument, Social Indicators Research, 77. Timossi,L., Pedroso, B., Francisco, A., Pilatti, L. (2008), Evaluation of QWL: An Adaptation from the Walton s QWL Model. XIV International Conference on Industrial Engineering and Operations Management. Rio de Janeiro. Brazil. Walton, R. E. (1973), Quality of Working Life: What is it?, Sloan Management Review, 15 (1),

122 TÜRKİYE DE "4/C GEÇİCİ PERSONEL" KADROSUNDA ÇALIŞANLAR VE ÇALIŞMA KOŞULLARI Gülşen Sarı Gerşil Nilüfer Atlıhan Özet 1980 sonrası artan liberalleşme hareketleri paralelinde gelişmiş ülkeler öncülüğünde dünya devletleri hızla kamuya ait şirketlerini özelleştirmiş ve bu uygulamalarıyla gelişmekte olan ülkelere öncülük etmişlerdir. Bu durum Türkiye de özellikle 2001 krizi sonrasında hız kazanmış, çok sayıda Kamu İktisadi Teşebbüsü (KİT) özelleştirilmiştir. Devlet, özelleştirme sonrası Kamu İktisadi Teşebbüslerinde çalışırken hizmet akitleri sona erecek olan çalışanlarına 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamındaki 4/C Geçici Personel kadrosuna geçme imkânı sunmuştur. Bu kadro, özelleştirme sonrası istihdam programları kapsamında yer alan, Kamu işverenine minimum maliyet sağlayan, çalışanı memur ve diğer kamu görevlileri dışında bırakan, sözleşmeyle çalıştıran fakat işçi de saymayan, güvenceli iş tanımından uzak, düzensiz çalışma koşullarına ve sınırlı yasal düzenlemelere sahip istisnai bir istihdam şeklidir. Bu çalışma, 4/C Geçici Personel kapsamı hakkında olup, amaca yönelik kullanım alanları, amaç dışı kullanımda yaşanılan hak kayıpları, çalışma koşulları, mevcut yasal düzenlemeler ve mağdurların beklentilerine yönelik derin bir literatür araştırması ile analizi gerçekleştirilecektir. Anahtar Kelimeler: 4/C geçici personel, çalışma koşulları, özelleştirme, istihdam WORKERS AND WORKING CONDITIONS WITHIN 4/C TEMPORARY PERSONNEL REGULATION IN TURKEY Abstract In parallel with the increasing liberalization movements after 1980, world states quickly privatized public-owned companies and pioneered the developing countries with these practices. This situation has accelerated in Turkey especially after the 2001 crisis, and numerous Public Economic Enterprises have been privatized. After the privatization, the government provided the opportunity to move to the 4 /C Temporary Personnel within the scope of the Civil Servants Law No. 657 when working in the State Economic Enterprises. This is an exceptional form of employment that is part of the post-privatization employment Yrd. Doç. Dr., Manisa Celal Bayar Üniversitesi, İİBF/ÇEKO Bölümü, gulsen.gersil@cbu.edu.tr Yük. Lis. Öğr., Manisa Celal Bayar Üniversitesi, SBE, Yönetim ve Organizasyon ABD,niluferatlihan@gmail.com 122

123 programs, which provides a minimum cost to the public employer, excludes employee officers and other public officials, count as a contractor but does not count as a worker. Our work consists of a theoretical investigation of the scope of the 4 / C Temporary Personnel and the purposes of the intended use, the loss of rights, the working conditions, the present legal regulations and the expectations of the victims. Keywords: 4/C temporary personnel, working conditions, privatization, employment GİRİŞ: 4/C Geçici Personel kavramı, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda; Bir yıldan az süreli veya mevsimlik hizmet olarak Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığının görüşlerine dayanılarak Bakanlar Kurulunca karar verilen görevlerde ve belirtilen ücret ve adet sınırları içinde sözleşme ile çalıştırılan ve işçi sayılmayan kimselerdir. tanımıyla yer almaktadır. 4/C, kamu hizmetleri alanında, tek yasal tanımı olan bir istihdam biçimidir. Ancak içeriğini belirleme konusunda Bakanlar Kuruluna tanınan geniş düzenleme yetkisi nedeniyle, istisna olarak öngörülmüş olsa da, uygulamada 4/C Anarşisine yol açan hukuksuz dayanaklı modelleriyle içerik yönünden birbirinden farklılıkları olan 4/C ler yaratıldı.(gülmez,2012:iiv) Kanun Maddesindeki amaca yönelik olarak TÜİK ve Yüksek Seçim Kurulu veri toplama süreçlerinde görevlendirilmek, Güzel Sanatlar Fakülteleriyse canlı model olarak çalıştırmak üzere 4/C geçici personel istihdam türünden faydalanmaktadır. Bu uygulama biçimleri 4/C Geçici Personel istihdamının olağan kullanımına örnek teşkil etmektedir. Diğer taraftan Milli Eğitim Bakanlığı, TBMM Genel sekreterliği, TRT ve Diyanet İşleri Başkanlığında kanun maddesinin amacının dışına çıkan uygulamalarla birlikte, özelleştirmeler sonrası kadrosu 4/C ye dönüştürülen çalışanların sayılarındaki dikkat çekici artışla mağdur 4/C lilerin uğradığı hak kaybı sorunu ve yasal düzenlemelerin yetersizliği konusu ortaya çıkmıştır. Bu çalışmada; 4/C kavramı, uygulama alanları ve hukuksal boyutları, özellikle özelleştirme sonrası hak kaybı yaşayan 4/C mağdurlarının yüksek sesli hak talebi süreçleri ve sendikal hareketleri sonucu çalışma koşullarıyla ilgili sorunlara getirilen çözümlerin yeterliliği irdelenecek olup son olarak Türkiye ve dünyadaki uygulama örnekleriyle karşılaştırma yapılacaktır. İLGİLİ YAZIN: Neo liberal yapılanma sürecinde, yeniden tanımlanan devletin rolüne uygun ve onun ilke ve yöntemlerine uyum sağlayacak personel yönetimi yaratmak amacıyla yapılan birden çok reform çalışması bulunmaktadır. Bu çalışmalar, çalışanların büyük mücadeleler sonucu elde ettikleri kazanımlarını devre dışı bırakan bir nitelik taşımaktadır. Kamu hizmet alanlarında esnek istihdam politikasının somutlaşma biçimlerinden biri olarak kendini gösteren ve kamu hizmetlerinde sürekliliği sağlama amacı bakımından da sakıncalı olan geçici personel istihdamı, tanımda belirlenen amacın dışına çıkarak hizmet güvencesiz ve düşük maliyetli personel istihdam etmenin aracı olmuştur.(güneşer, 2007: 89). 123

124 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu (DMK) nun istihdam türleri başlıklı 4. maddesinin 15/05/1975 tarihinde değiştirilerek kabul edilmesi ili DMK da düzenlenen Geçici Personele ilişkin hüküm, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren herhangi bir değişikliğe uğramamıştır (Uçman,2010:49). 4/C, ilk yasal düzenlemenin yapıldığı tarihten beri temelde aynı içeriğini korumuş olmasına karşın, Anayasa ya aykırılığı ne düşünülmüş, ne da gündeme gelmiştir. Sorun ilk kez, Tekel direnişi öncesinde, TÜİK de uzun süre geçici personel olarak çalışmış bir kişinin iş sonu tazminatı istemiyle açtığı davada itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesi önüne gelebilmiş, ancak 30 Mart 2011 günü gerekçesi açıklanmaksızın duyurulan 21 Ekim 2011 de yayınlanan kararla aykırılık savı reddedilmiştir (Gülmez, 2012: 53). Anayasamızda, kanun önünde eşitlik ilkesi temel bir kural olarak benimsenmiştir. Bu yönüyle de, 657 sayılı Kanunun geçici 4/C Maddesi değiştirilmeli ve bu kapsamda çalıştırılanların 4857 sayılı İş kanunundaki hükümlerden yararlanmaları sağlanmalı ve sendikal hakları verilmelidir. Özelleştirmeler, çalışanlara hak kaybı ve işten çıkarmalar olarak yansıdığından, fatura işçilere kesilmektedir (Tan, 2008: 96). YÖNTEM: Çalışma, ulusal ve uluslararası ilgili yazınlar üzerinden teorik bir araştırma olarak yürütülecektir. BULGULAR ve SONUÇ: Türkiye deki 4/C Geçici Personellerle ilgili olarak düzenlenmiş olan Özelleştirme Uygulamaları Sonucunda İş Sözleşmeleri Sona Eren İşçilerin Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Geçici Personel Statüsünde İstihdam Edilmelerine İlişkin Esaslar incelenmiş olup, çalışanlara verilen hakların ve sağlanan çalışma şartlarının, kadroları 4/C ye dönüştürülmeden sağladığı standartlara ulaşmadığı ve Kamu kurumlarında yaşanan çalışan eşitsizliğini gidermediği saptanmıştır. Dünyadaki özelleştirmeler sonrasında, işsizlikle karşı karşıya kalması ya da hak kaybına uğraması muhtemel çalışanlar hakkında devletlerin uyguladığı politikalara yönelik araştırma süreci devam etmektedir. KAYNAKÇA: 4/C Geçici Personel Rehberi (2017), Devlet Memurları Kanunu, Güneşer Demirci, Aytül (2007), İstihdamda Geçici Personel Sorunu, Mülkiye Dergi, 254, Gülmea, Mesut (2012), 4/C Anarşisi: Hukuksuz Dayanaklarıyla 4/C ler ve 4/C liler , İstanbul: Legal Yayıncılık. 124

125 Kamu Personeli İstatistikleri (2016), Özelleştirme Uygulamaları Sonucunda İş Sözleşmeleri Sona Eren İşçilerin Kamu Kurum Ve Kuruluşlarında Geçici Personel Statüsünde İstihdam Edilmelerine İlişkin Esaslar, Tan, Namık(2008), Özelleştirme Uygulamaları ve Yansımaları, Türü-İş, 380, Uçman, Hamit(2010), "Kamu Kesiminde İstihdam Türleri ve 4/C ", Türk-İş, 388, Sarısu, Ayhan (2003), Dünya da ve Türkiye de Özelleştirme: Genel Bir Değerlendirme, Asomedya Dergisi, Kasım, Aktan, Coşkun C. (1993), Posta ve Telekomünikasyon Hizmetlerinde Yeniden Yapılanma ve Özelleştirme Uygulamaları (ABD ve İngiltere Örnekleri), İktisat İşletme ve Finans Dergisi, Yıl:8, Sayı: 92-93, Kasım- Aralık. Sayer, Günay (1986), Kamu İşletmelerinin Özelleştirmesi Britanya Örneği, Yıl:8, Sayı:88, Haziran, 45. Keleş, Zekeriya (2010), Dünyada Ve Türkiye de Özelleştirme, Yüksek Lisans Tezi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Anabilim Dalı Maliye Program Nisan Trabzon Sezer, Nuriye (2013), Gelişmekte Olan Ülkelerde Özelleştirme Uygulamalarının İstihdam Üzerine Etkileri: Bangladeş, Nijerya, Arjantin Ve Türkiye Örnekleri, İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Çalışma Ekonomisi Ve Endüstri İlişkileri Anabilim Dalı, Doktora Tezi, İstanbul. Karagöz, Hakan (2009), Dünya ve Türkiye de Özelleştirme Uygulamaları, Konya Ticaret Odası, Konya. 125

126 126

127 5. OTURUM ÇALIŞMA PSİKOLOJİSİNDE GÜNCEL TARTIŞMALAR 20 Ekim 2017 Saat: 16:15 18:00 Oturum Başkanı: Prof. Dr. Serpil Aytaç Örgütsel Kültürel Sıkılık, İşe Yabancılaşma ve İş Tatmini İlişkisinde Ücret Tatmininin Rolü (Doç. Dr. Mehmet Ferhat Özbek) Duygusal Emeğin İşle Bütünleşme Üzerindeki Etkisi (Öğr. Gör. Dr. Özgür Öngöre) Pozitif Pskolojik Sermaye, İş Stresi ve İşten Ayrılma Niyeti İlişkisi: Denizli ve Erzurum Uygulaması (Doç. Dr. Orhan Çınar, Arş. Gör. Kübra Akdaş) Türkiye Taşkömürü Kurumu nda Çalışan Madencilerin Refah Düzeyinin Gösterge ve Belirleyicileri (Yrd. Doç. Dr. Öznur Yavan) Sanal Kaytarma ve Örgütsel Bağlılık Arasındaki İlişki: Erzurum İlinde Bir Kamu Kurumu Örneği (Doç. Dr. Orhan Çınar, Harun Sıçrar) 127

128 128

129 ÖRGÜTSEL KÜLTÜREL SIKILIK, İŞE YABANCILAŞMA VE İŞ TATMİNİ İLİŞKİSİNDE ÜCRET TATMİNİNİN ROLÜ Mehmet Ferhat Özbek Özet Bu çalışma, örgüt kültürü literatürüne yeni kazandırılmaya çalışılan, örgütsel kültürel sıkılık değişkeninin çalışanların iş tatmini üzerindeki etkisini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu değişkenler arasındaki ilişkilerde işe yabancılaşmanın aracılık etkisi ve ücret tatmininin moderatör etkisi aynı zamanda incelenmiştir. Veriler tekstil ve gıda sektörünce çalışan 274 işçiden toplanmıştır. Veriler moderated mediation analizi kullanılarak test edilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre örgütsel kültürel sıkılık işe yabancılaşma üzerinden iş tatminini düşürmektedir. Ancak bu negatif etki ücret tatmini arttığı zaman ortadan kalkmaktadır. Anahtar Kelimeler: Örgütsel kültürel sıkılık, iş tatmini, performans, yaratıcılık, ücret tatmin, işe yabancılaşma THE ROLE OF THE PAY SATISFACTION IN THE RELATIONSHIP BETWEEN ORGANIZATIONAL CULTURAL TIGHTNESS, ALIENATION AND JOB SATISFACTION Abstract The aim of this study is to reveal the effects of organizational cultural tightness which is newly created at the literature of organizational culture on the employee job satisfaction. We searched the mediator role of the work alienation and moderating role of the pay satisfaction in this relationship. Data has been collected 274 textile and food sector workers. To test hypotheses moderated mediation analysis method was used. According to moderated mediation regression analysis the results, organizational cultural tightness was indirectly and negatively related to job satisfaction, via work alienation. However, this indirect negative effect disappear when the pay satisfaction increases. In other word, pay satisfaction has a buffering effect on this indirect relationships (organizational cultural tightness work alienation job satisfaction). Doç. Dr., Gümüşhane Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İnsan Kaynakları Yönetimi Bölümü, mfozbek@gumushane.edu.tr Not: Bu çalışma Gümüşhane Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinatörlüğü'nce desteklenmiştir. Proje No: 17.F

130 Keywords: Organizational cultural tightness, job satisfaction, pay satisfaction, work alienation GİRİŞ: 2011 yılında bilim alanındaki dünyadaki en etkili dergi olan Science dergisinde yayınlanan, 33 ülkeyi kapsayan 43 yazarlı makalede, toplumların kültürel olarak sıkı veya gevşek olduğu ortaya koyulmuştur. Kültürel sıkılık veya gevşeklik, ilgili toplumda yaşayanların sapma davranışlarına ne kadar tolerans gösterip göstermedikleri ile ilgilidir. Örneğin bir toplumda normal dışı olarak gösterilen davranış görüldüğünde bu davranışa ne kadar tolerans tanınacağı kültürel sıkılığın veya gevşekliğin bir göstergesidir. Sapma davranışların yüksek tolerans gösterme, kültürel gevşekliğin bir göstergesi iken, sapma davranışlarına düşük tolerans gösterme, kültürel sıkılığın bir göstergesidir. Science dergisinde yayınlanan makalede, kültürel sıkılığın veya gevşekliğin toplumun her alanında hatta örgütlerde de görülebileceği ifade edilmiştir. Sıkılık ve gevşekliğin ölçütü toleranstır. Sıkı örgütsel kültürlerde yöneticiler ve çalışanlar sapma davranışlarına izin vermez. Buna karşın gevşek kültürün var olduğu örgütlerde sapma davranışlarına daha fazla izin verilir. Sıkı örgütsel kültürün olduğu örgütlerde çalışanların davranışlarına çok fazla dikkat etmek gerekir. Ancak gevşek örgüt kültüründe insanların davranışlarına çok fazla dikkat etmelerine gerek bulunmamaktadır. Çünkü gevşek örgüt kültüründe sapma davranışları cezalandırılmaz. Bu çalışmada örgüt içerisindeki kültürel sıkılık veya gevşekliğin iş tatmini ile olan ilişkisi araştırılacaktır. Ayrıca, bu ilişkileri daha iyi anlamak için, bu ilişkilerde, işe yabancılaşmanın aracı etkisi ve ücret tatmininin moderatör etkisi araştırılacaktır. Araştırmanın bu bağlamda geliştirilen hipotezleri şu şekildedir. H1: Örgütsel kültürel sıkılık ile işe yabancılaşma arasında anlamlı ve pozitif yönlü bir ilişki vardır. H2: İşe yabancılaşma ile iş tatmini arasında anlamlı ve negatif yönlü bir ilişki vardır. H3: Örgütsel kültürel sıkılık ile iş tatmini arasındaki ilişkide işe yabancılaşmanın aracılık etkisi vardır. H4: Örgütsel kültürel sıkılığın iş tatmini üzerindeki işe yabancılaşma aracılığı ile gerçekleşen dolaylı negatif etkisinde ücret tatmini moderetör değişkendir. Bu negatif ilişki, ücret tatmini düşük olduğunda, yüksek olduğu duruma göre daha kuvvetlidir. İLGİLİ YAZIN: Kültürel sıkılık kavramı, Geert Hofstede nin kültürün çok bilinen beş boyutuna (bireycilikkolektivizm, güç mesafesi, erkek-dişi kültür, belirsizlikten kaçınma, uzun vadeli olma) ilave olarak yeni bir boyut olarak ortaya iddiasındadır. Bu kavram ilk olarak Gelfand vd. tarafından 130

131 2006 yılında, On the nature and importance of cultural tightness-looseness isimli makale olarak Journal of Applied Psychology, dergisinde ortaya atılmıştır. Zaman içerisinde kavram psikoloji ve sosyoloji alanında oldukça ilgi çekmiş ve nihayet bilim alanında dünyadaki en tanımış dergi olan Science dergisinde 2011 yılında Gelfand, vd. tarafından Differences between tight and loose cultures: A 33-nation study isimli çalışma ile 33 ülkede araştırılmıştır. Kavram henüz gelişme aşamasındadır. Bu kavramın toplumları tanımada ve anlamada önemli rol oynadığı düşünülerek hem psikologlar hem de sosyologlar tarafından incelenmeye başlamıştır. Bu çalışmada kültürel sıkılığın çalışanların iş tatmini üzerinde nasıl bir etki yaratacağı anket yönetimi ile araştırılacaktır. YÖNTEM: Araştırmanın verileri anket yolu ile elde edilmiştir. Tekstil ve gıda sektörü çalışanlarından toplam 274 adet veri toplanmıştır. Ankete katılanların %58 i tekstil sektörü çalışanı, %42 si gıda sektörü çalışanıdır. Ankete katılanların %62 si üretim biriminde çalışmaktadır. Ankete katılanların %78 i işçi, %22 si işçi yöneticisidir. Araştırmada kullanılan değişkenler için daha önceden kullanışmış ve geçerliliği kanıtlanmış ölçekler kullanılmıştır. Sadece örgütsel kültürel sıkılık ölçeği kültürel sıkılık ölçeğine uyarlaması yapılmıştır. Toplanan verilerin analizi SPSS 21 paket programında gerçekleştirilmiştir. Yapılan analizler, güvenilirlik, faktör, korelasyon, regresyon, moderated mediation analizleridir. BULGULAR ve SONUÇ: Araştırmanın varsayımlarını test etmek amacıyla Andrew F. Hayes tarafından geliştirilen PROCESS prosedürü uygulanmıştır. Araştırmanın birinci hipotezi örgütsel kültürel sıkılık ile iş tatmini arasında anlamlı ve pozitif yönlü bir ilişki olduğu şekildeydi. Moderated mediation testi analiz sonuçlarına göre, örgütsel kültürel sıkılık işe yabancılaşma arasında anlamlı ve pozitif yönlü bir ilişki bulunmaktadır (Beta=124, p < 0.05). Böylelikle araştırmanın birinci hipotezi kabul edilmiştir. Araştırmanın ikinci hipotezi iş tatmini ile işe yabancılaşma arasında anlamlı ve negatif yönlü bir ilişki olduğu şekildendir. Elde edilen sonuçlara göre araştırmanın ikinci hipotezi kabul edilmiştir (Beta=533, p < 0.01). Araştırmanın üçüncü hipotezi örgütsel kültürel sıkılık ile iş tatmini arasındaki ilişkide işe yabancılaşmanın aracılık etkisi olduğu şeklindedir. Elde edilen sonuçlara göre araştırmanın üçüncü hipotezi kabul edilmiştir (Beta=0,066, p < 0.05). Araştırmanın dördüncü hipotezi Örgütsel kültürel sıkılığın iş tatmini üzerindeki işe yabancılaşma aracılığı ile gerçekleşen dolaylı negatif etkisinde ücret tatmini moderetör değişkendir. Bu negatif etki, ücret tatmini düşük olduğunda (b=-0,183, p < 0.01), yüksek olduğu duruma göre (b=-0,051, p > 0.05) daha kuvvetlidir şeklindedir. Elde edilen sonuçlara göre bu hipotez kabul edilmiştir. 131

132 KAYNAKÇA: Hayes, A. F. (2013), Introduction To Mediation, Moderation, And Conditional Process Analysis: A Regression-Based Approach, Guilford Press. Gelfand, M. J., Nishii, L. H., Raver, J. L. (2006), On the Nature and Importance of Cultural Tightness-Looseness, Journal of Applied Psychology, 91 (6), Carpenter, S. (2000), Effects of Cultural Tightness and Collectivism on Self-Concept and Causal Attributions, Cross-Cultural Research, 34 (1), Harrington, J. R., Gelfand, M. J. (2014), Tightness Looseness across the 50 United States, Proceedings of the National Academy of Sciences, 111 (22), Gelfand, M. J., Raver, J. L., Nishii, L., Leslie, L. M., Lun, J., Lim, B. C.,... Aycan, Z. (2011), Differences Between Tight and Loose Cultures: A 33-Nation Study, Science, 332 (6033), Carpenter, S. (2000), Effects of Cultural Tightness and Collectivism on Self-Concept and Causal Attributions, Cross-Cultural Research, 34 (1),

133 DUYGUSAL EMEĞİN İŞLE BÜTÜNLEŞME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ Özgür Öngöre * Özet Bu araştırmada çalışanların sergilediği duygusal emeğin işle bütünleşme üzerindeki anlamlı etkisi belirlenmeye çalışılmıştır. Bu amaçla internet üzerinden hazırlanan anket formu ile farklı sektörlerde çalışan 200 kişiye ulaşılmıştır. Araştırma ilişkisel tarama modelinin kullanıldığı niceliksel bir araştırmadır. Araştırma sonuçları göstermiştir ki duygusal emeğin bir boyutu olan doğal duygular, işle bütünleşmenin azim, adama ve benimseme boyutlarını yordayan anlamlı bir değişken olduğu bulunmuştur. Ayrıca sosyo demografik özelliklerden gelir düzeyinin de yine işle bütünleşmenin azim, adama ve benimseme boyutlarını yordayan diğer bir anlamlı değişken olduğu saptanmıştır. Anahtar Kelimeler: Duygusal emek, işle bütünleşme, iyilik hali THE EFFECT OF EMOTIONAL LABOR ON WORK ENGAGEMENT Abstract The meaningful effect of emotional labor on work engagement was tried to determine in this study. For this purpose, a questionnaire form was applied from internet and it has reached 200 people working in different sectors. The research is a quantitative research using relational pattern model. Research findings show that natural emotions as a dimension of emotional labor, has been found a significant variable that predicts vigor, dedication and absorption dimensions of work engagement. In addition, the level of income from socio-demographic characteristics was also found as another meaningful variable that predicts vigor, dedication and absorption dimensions of work engagement. Keywords: Emotional labor, work engagament, well-being * Öğretim Görevlisi Dr., Kastamonu Üniversitesi, Kastamonu Meslek Yüksekokulu, Yönetim ve Organizasyon Bölümü, ozgurongoretr@yahoo.com 133

134 GİRİŞ: İşle bütünleşme örgütlerde çalışanlarda oluşması beklenen olumlu çıktı ve iş tutumu olarak ele alınmaktadır. Kahn (1990) işle bütünleşmeyi çalışanın benliğini iş rollerine göre ayarlaması olarak tanımlamıştır. İşle bütünleşmenin gerçekleştiği çalışanlarda fiziksel, duygusal ve bilişsel etkinliğin rol performansları esnasında görüldüğü üzerinde durmaktadır. Alan yazına bakıldığında Schaufeli nin öncülüğündeki kuramsal yapının genel olarak kabul gördüğü görülmektedir. Schaufeli ve arkadaşları (2002) işle bütünleşmeyi olumlu, tatmin eden ve işle ilgili zihinsel bir durum olarak tanımlar ve işle bütünleşmeyi azim, adama ve benimseme boyutları ile açıklar. İLGİLİ YAZIN: İşle bütünleşme ilk kez Kahn (1990) tarafından kuramsallaştırmış zamanla popülerlik kazanarak birçok araştırmaya (örneğin Bakker, 2011; Rich, 2010; Schaufeli ve ark., 2002) konu olmuş bir kavramdır. Araştırmalar sonucunda (örneğin Moodie ve ark., 2012) işle bütünleşme tükenmişliğin zıttı bir kavram olarak kabul edilmiştir. Aynı zamanda işle bütünleşen çalışanlarda çalışırken eğlenme ve isteklilik (Schaufeli ve ark., 2002; Bakker, 2005) gibi olumlu duyguların oluştuğu görülmektedir. Bu nedenle işle bütünleşmenin çalışanlar açısından ulaşılması gereken ve çalışanın iyilik haline hizmet eden olumlu bir iş tutumu olduğu söylenebilir. Duygusal emek ise ilk kez Hochschild (1983) tarafından kuramsallaştırılmış sonrasında güncelliğini korumayı başarmıştır (Ashforth ve Humphrey 1993; Grandey, 2000; Humphrey ve Diefendorff, 2015). Ashforth ve Humphrey (1993), Hochschild in (1983) yüzeysel rol yapma ve derinlemesine rol yapma boyutlarına ek olarak doğal duyguları ayrı bir boyut olarak ele almış böylece Hochschild in (1983) kuramsal yapısını genişletmiştir. Duygusal emeğe ilişkin araştırmaların birçoğu (örneğin Diefendor ve ark., 2005; Humphrey ve ark., 2015) doğal duygulara da yer vermektedir. Yapılan araştırmalarda işle bütünleşmenin iş doyumu, olumlu duygulanım ve örgütsel bağlılık (Christian ve ark., 2011; Wefald ve ark., 2011) gibi diğer iş tutumları ile özdisiplin ve deneyime açıklık (Wefald ve ark., 2011; Öngöre, 2014 ve 2016) gibi kişilik özellikleri ile ilişkili olduğu bulunmuştur. Bu araştırma işle bütünleşmeyi açıklayan değişkenler içerisinde duygusal emeğin yerini sorgulamaktadır. Çalışanların gösterdiği duygusal çabaların çalışanda işle bütünleşmenin oluşmasına öncül olabileceği düşüncesi araştırmanın temel kurgusudur. Duygusal emeğin yüzeysel rol yapma, derinlemesine rol yapma ve doğal duygular boyutlarının işle bütünleşmenin azim, adama ve benimseme boyutlarını açıklamada anlamlı etkisi sorgulanmıştır. YÖNTEM: İnternet üzerinden hazırlanan anket formu ile farklı sektörlerde çalışan 200 kişiye ulaşılmıştır. Anket formunda ilk bölümde araştırmacı tarafından hazırlanmış sosyo-demografik özelliklere 134

135 ilişkin 7 maddeye yer verilmiştir. Ardından işle bütünleşmeyi ölçmek için Schaufeli nin öncülüğünde (2002) geliştirilmiş olan Utrecht İşle Bütünleşme Ölçeği (UWES) kullanılmıştır. UWES in Dalay (2007) tarafından Türkçeleştirilmiş ve uzman bir profesör tarafından anlamsal ve sözdizimsel eşdeğerliliği kontrol edilmiş versiyonu tercih edilmiştir. En son duygusal emeğin ölçülmesinde ise Diefendorff ve arkadaşları (2005) tarafından geliştirilen duyugusal emek ölçeğinin Basım ve Begenirbaş (2012) tarafından Türkçeleştirilen versiyonu kullanılmıştır. Araştırma ilişkisel tarama modelinin kullanıldığı niceliksel bir araştırmadır. BULGULAR VE SONUÇ: Araştırma sonuçları göstermiştir ki duygusal emeğin bir boyutu olan doğal duygular, işle bütünleşmenin azim, adama ve benimseme boyutlarını yordayan anlamlı bir değişken olduğu bulunmuştur. Ayrıca sosyo demografik özelliklerden gelir düzeyinin de yine işle bütünleşmenin azim, adama ve benimseme boyutlarını yordayan diğer bir anlamlı değişken olduğu saptanmıştır. Elde edilen sonuçlara göre doğal duygularını sergileyerek işini yapan çalışanlarda, işle bütünleşmenin oluşması daha olasıdır. Diğer önemli bir sonuçta gelir düzeyi artıkça çalışanlarda işle bütünleşmenin gerçeklemesini beklemek daha gerçekçidir. Olumlu bir iş tutumu olan ve çalışanın iyilik haline hizmet eden işle bütünleşmenin örgütlerde yaygınlaşması için ücret gibi çalışma ortamına ilişkin değişkenlerin iyileştirilmesi hem örgütün hem de çalışanın menfaatinedir. KAYNAKÇA: Ashforth, B. E., Humphrey, R. H. (1993), Emotional Labor in Service Roles: The Influence of Identity, Academy of Management Review, 18 (1), Bakker, A. B. (2005), Flow among Music Teachers and Their Students: The Crossover of Peak Experiences, Journal of Vocational Behavior, 66, Bakker, A. B. (2011), An Evidence-Based Model of Work Engagement, Current Directions in Psychological Science, 20, Basım, H. N., Beğenirbaş, M. (2012), Çalışma Yaşamında Duygusal Emek: Bir Ölçek Uyarlama Çalışması, Yönetim ve Ekonomi: Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 19 (1), Christian, M. S., Garza, A. S., Slaughter, J. E. (2011), Work Engagement: A Quantitative Review and Test of Its Relations with Task and Contextual Performance, Personnel Psychology, 64: Dalay, G. (2007), The Relationship between the Variables of Organizational Trust, Job Engagement, Organizational Commitment and Job Involvement, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul. 135

136 Humphrey, R. H., Ashforth, B. E., Diefendorff, J. M. (2015), The Bright Side of Emotional Labor, Journal of Organizational Behavior, 36 (6), Diefendorff, J. M., Croyle, M. H., Gosserand, R. H. (2005), The Dimensionality and Antecedents of Emotional Labor Strategies, Journal of Vocational Behavior, 66 (2), Hochschild, A. R. (1983, 2003), The Managed Heart: Commercialization Of Human Feeling, With A New Afterword, University of California Press. Kahn, W. A. (1990), Psychological Conditions of Personal Engagement and Disengagement at Work, Academy of Management Journal, 33, Öngöre, Ö. (2014), A Study of Relationship between Personality Traits and Job Engagement, Procedia-Social and Behavioral Sciences, 141, Öngöre, Ö. (2014), Kişilik ve İşle Bütünleşme, Ankara: Siyasal Kitabevi. Moodie, S., Dolan, S. L., Burke, R. J. (2012), Engagement vs. Burnout: An Examination of The Relationships Between The Two Concepts Within The Framework Of The JDR Model, ESADE Business School Research Paper, (234). Rich, B. L., Lepine, J. A., Crawford, E. R. (2010), Job Engagement: Antecedents and Effects on Job Performance, Academy of Management Journal, 53 (3), Schaufeli, W. B., Salanova, M., González-Romá, V., Bakker, A. B. (2002), The Measurement of Engagement and Burnout: A Two Sample Confirmatory Factor Analytic Approach, Journal of Happiness Studies, 3 (1), Wefald, A. J., Reichard, R. J., Serrano S. A. (2011), Fitting Engagement into A Nomological Network: The Relationship of Engagement to Leadership and Personality, Journal of Leadership & Organizational Studies, 18 (4)

137 POZİTİF PSİKOLOJİK SERMAYE, İŞ STRESİ VE İŞTEN AYRILMA NİYETİ İLİŞKİSİ: DENİZLİ VE ERZURUM UYGULAMASI 1 Orhan Çınar Kübra Akdaş Özet Bu çalışmanın amacı pozitif psikolojik sermaye, iş stresi ve işten ayrılma niyeti kavramları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Bu doğrultuda, çalışmanın birinci bölümünde pozitif psikolojik sermaye, iş stresi ve işten ayrılma niyeti kavramları ile ilgili kuramsal bilgiler verilmiştir. Çalışmanın uygulama kısmında alan araştırmasının yapıldığı Erzurum ve Denizli deki sağlık kurumlarından elde edilen veriler analiz edilmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, pozitif psikolojik sermaye ile iş stresi ve pozitif psikolojik sermaye ile işten ayrılma niyeti arasında negatif yönlü, iş stresi ve işten ayrılma niyeti arasında ise pozitif yönlü anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Anahtar kelimeler: Pozitif psikolojik sermaye, umut, iyimserlik, dayanıklılık, özyeterlik, iş stresi, işten ayrılma niyeti THE RELATIONSHIP BETWEEN POSITIVE PSYCHOLOGICAL CAPITAL, WORK STRESS AND TURNOVER INTENTION: AN APPLICATION IN ERZURUM AND DENİZLİ Abstract The purpose of this study is to examine the relationship between the concepts of positive psychological capital, work stress and intent to leave work. In this respect, in the first part of the study, the theoretical framework of these concepts is given. In the application part of the study, the data obtained from the health institutions in Erzurum and Denizli, where the field research was conducted, are analyzed. According to the results, the relationship between positive psychological capital - work stress and positive psychological capital - turnover intention has found to be negative, whereas there is a positive relation between job stress and turnover intention. Keywords: Positive psychological capital, hope, optimism, resiliency, self-efficacy, stress, work stress, turnover intention 1 Aynı adlı yüksek lisans tezinden üretilmiştir. Doç. Dr. Atatürk Üniversitesi, İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, orhanar@gmail.com, Arş. Gör. Atatürk Üniversitesi, İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, kubrakdas86@gmail.com 137

138 GİRİŞ: Günümüz iş dünyasında yaşanan yoğun rekabet ve bunun sonucunda ortaya çıkan yüksek performans beklentileri, yaşamsal ihtiyaçların karşılanması, bireylerin özel ve iş hayatında üstlendiği rolleri, zaman kısıtı vb. etkenler işgörenler için stres kaynağı olabilmektedir. Pozitif psikolojinin odak noktasının, bireylerin gerek öznel gerekse çalışma hayatına ilişkin yaşam kalitesini artırma, karşılaşılan zorluklarla baş etme, ortaya çıkan ya da çıkması muhtemel sorunları engelleme üzerine olduğu ifade edilmektedir. Pozitif psikolojinin etkisi ile bireyin, gerek iş hayatında gerekse özel hayatında karşı karşıya kaldığı stres kaynakları ile baş edebilme gücü artabilmektedir. Yüksek düzeyde pozitif psikolojiye sahip olan bireylerin stres kaldırabilme eşiklerinin yükseldiği, performanslarının ve iş memnuniyetlerinin arttığı, dolayısıyla mevcut işlerinden ayrılma isteklerinin de azaldığı düşünülmektedir. Alan yazında psikolojik sermayesi yüksek olan işgörenlerin performans düzeylerinin de yüksek olduğunu ortaya koyan çalışmalar mevcuttur (Stajkovic ve Luthans, 1998: 258; Luthans ve diğ., 2005: 263; Luthans, Avolio, ve diğ., 2007: 556; Luthans ve diğ., 2008: 822). Bu çalışmanın amacı pozitif psikolojik sermaye, iş stresi ve işten ayrılma niyeti kavramları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırma ile elde edilecek bulguların ve sunulacak önerilerin, bireysel, örgütsel ve toplumsal gelişime katkı sağlayacağı düşünülmektedir. Çalışmada kavramsal çerçeve verildikten sonra 2016 yılında Erzurum Palandöken Devlet Hastanesi ve Denizli Servergazi Devlet Hastanesi çalışanları (340 kişi) ile yapılan bir alan araştırmasına yer verilmiştir. İLGİLİ YAZIN: Pozitif Psikolojik Sermaye İnsan kaynağının, örgütlerin varlığını idame ettirmesi, rekabette üstünlük sağlaması ve gelişiminde etkili olması sebebiyle son dönemlerde psikolojik sermaye kavramı da sıklıkla bahsedilen ve araştırılan bir konu olmuştur. Pozitif psikoloji akımı pozitif örgütsel davranış hareketi ile desteklenmektedir. Pozitif örgütsel davranış, örgütlerin performans artışı sağlayabilmek için insan kaynaklarının, ölçülebilen, geliştirilebilen ve etkili bir şekilde yönetilebilen, pozitif temelli güçlü yönleri ve psikolojik kapasiteleriyle ilgili mikro düzeydeki araştırma ve uygulamaları konu edinmiştir (Luthans, Youssef ve Avolio, 2007). Psikolojik sermaye kavramı, verimliliği sağlamak amacıyla finansal, beşeri ve sosyal sermayenin başarılı bir şekilde değerlendirilmesi için bireyin gerekli görüş ve yeteneklerini örgüte taşıyabilme becerisi olarak tanımlanmıştır (Envick, 2005: 44; Özkalp ve Kırel, 2010). İş Stresi Dünya Sağlık Örgütü (WHO) iş stresinin dünya çapında bir salgın olduğunu ilan etmiştir. Artan şekilde devam eden çalışma ortamının strese etkisi dünya genelindeki çeşitli endüstrilerde belirgin olmaya başlamıştır. İçinde bulunduğumuz yüzyılın en yaygın görülen 138

139 sorunlarından biri olma özelliği ile iş stresi, işin gerekliliği ile yetenekleri ve kaynakları arasında uyumsuzluk yaratarak oluşan fiziksel, zihinsel ve duygusal aşınma ve yıpranma olarak tanımlanmıştır (Akinboye, Akinboye ve Adeyemo, 2002). Matteson ve Ivancevich (1979) ise stresin işyeri içinde veya dışında meydana gelen olaylardan kaynaklandığını ileri sürerek iş stresini tanımlamıştır. İşten Ayrılma Niyeti İşten ayrılma niyeti mevcut işinden ayrılmayı planlayan işgörenin karar aşamasında yer alan düşünce süreci dizisindeki son aşama olarak tanımlanabilmektedir (Jehanzeb vd, 2013). Başka bir deyişle, istifa davranışının bilişsel bir öncüsüdür (Newman, 1974). Tett ve Meyer (1993: 262) işten ayrılma niyetini işgörenin çalıştığı örgütten bilinçli ve kasıtlı olarak ayrılma isteği olarak tanımlamıştır. İşten ayrılma niyeti, çalışanların işyerinden ayrılma eğilimini veya farklı bir işe yönelimini ifade etmektedir. Bu eğilim ve yönelim ayrılış davranışına neden olmaktadır (Bowen, 1982). YÖNTEM: Bu araştırmanın temel amacı pozitif psikolojik sermaye, iş stresi ve işten ayrılma niyeti kavramları arasındaki ilişkiyi incelemektir. Araştırmada ikinci olarak çalışanların pozitif psikolojik sermaye, iş stresi ve işten ayrılma niyeti düzeylerinin tespit edilmesi hedeflenmektedir. Son olarak demografik özelliklerine göre çalışanların pozitif psikolojik sermaye, iş stresi ve işten ayrılma niyeti düzeylerinin farklılaşma durumu ele alınmaktadır. Bu amaçlar doğrultusunda Şekil 1 deki araştırma modeli ve aşağıdaki hipotezler geliştirilmiştir: Şekil 1. Araştırma Modeli H1: Pozitif psikolojik sermaye, iş stresi ve işten ayrılma niyeti arasında anlamlı bir ilişki vardır. 139

140 H2: Pozitif psikolojik sermayenin alt boyutlarının iş stresi ile anlamlı bir ilişkisi bulunmaktadır. H3: Pozitif psikolojik sermayenin alt boyutlarının işten ayrılma niyeti ile anlamlı bir ilişkisi bulunmaktadır. H4: İşgörenlerin pozitif psikolojik sermaye, iş stresi ve işten ayrılma niyeti düzeyleri onların demografik özelliklerine göre farklılık göstermektedir. Araştırma, tarama modeli kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın evreni Türkiye deki kamu hastaneleri çalışanlarıdır. Araştırmanın çalışma evreni ise Erzurum Palandöken Devlet Hastanesi ve Denizli Servergazi Devlet Hastanesinde 2016 yılında çalışan işgörenleri kapsamaktadır. Örneklem, çalışma evreni dâhilindeki 340 kişiden oluşmaktadır. Araştırmada katılımcıların psikolojik sermayelerinin ölçülmesinde Luthans vd. (2007: ) tarafından geliştirilen Psikolojik Sermaye Anketi (PCQ-24), Suzanne G. Haynes tarafından geliştirilen, Türkiye deki uygulaması ise Aktaş (2001: 26-42) tarafından yapılan İş Stresi Ölçeği ve Seashore vd. (1982) tarafından geliştirilen Michigan Örgütsel Değerlendirme Ölçeği ndeki işten ayrılma niyeti ile ilgili 3 madde kullanılmıştır. Elde edilen veriler SPSS for Windows 20.0 programı ile bilgisayar ortamına aktarılmıştır. Örnekleme ait istatistiksel analizlerde frekans, yüzde dağılımları, ortalama, Spearman Korelasyon katsayısı, Kruskal-Wallis H testi ve Mann-Whitney U testi kullanılmıştır. BULGULAR ve SONUÇ: Araştırma sonucunda elde edilen bulgulara göre, Erzurum Palandöken Devlet Hastanesi ve Denizli Servergazi Devlet Hastanesi çalışanlarının pozitif psikolojik sermaye düzeyleri orta seviyededir. İş stresi düzeylerinin, bireyde fiziksel ve ruhsal stres belirtileri olduğunu gösteren yüksek seviye ve iş stresinin bireyin kaldırabileceğinden fazla olduğunu gösteren tehlikeli seviyede olduğu tespit edilmiştir. Araştırmaya katılan bireylerin işten ayrılma niyetleri ise düşük seviyede çıkmıştır. Diğer taraftan, pozitif psikolojik sermaye ile iş stresi; pozitif psikolojik sermaye ile işten ayrılma niyeti arasında negatif yönlü ilişki tespit edilmiştir. Bu sonuca göre, çalışanların pozitif psikolojik sermayeleri arttıkça iş stresi düzeyleri düşmektedir. Ayrıca çalışanların pozitif psikolojik sermaye düzeylerinin artması işten ayrılma niyetlerini azaltmaktadır. İş stresi ile işten ayrılma niyeti arasındaki pozitif yönlü ilişki, iş stresi yaşayan çalışanların bir noktadan sonra işten ayrılma niyeti içinde olacaklarını göstermektedir. Bu nedenle, örgüt yönetimlerinin işgörenlerin motivasyon, moral ve psikolojik iyi oluş hallerinin yükseltilmesi, iş stresinin negatif etkilerinin giderilmesi ve işgören bağlılığının sağlanması için titizlikle yürütmesi gereken insan kaynakları yönetimi politikaları bulunmalıdır. Araştırmaya katılanların demografik özelliklerinden cinsiyet, yaş, görev, eğitim durumu ve kurumda çalışma süresine göre çalışanların pozitif psikolojik sermaye, iş stresi ve işten ayrılma niyeti düzeyleri farklılaşmaktadır. 140

141 Çalışma hayatında bireysel ve örgütsel başarının artırılması ve sürdürülmesi açısından önemi anlaşılan bu kavramlar, farklı sektörlerden oluşturulacak başka örneklemlerde de araştırılabilir. KAYNAKÇA: Akinboye, Julius O., Akinboye, D, Adeyemo, D. (2002), Coping With Stress In Life And Workplace, Ibadan: Stirling-Horden Publishers. Aktaş, Aliye Mavili (2001), "Bir Kamu Kuruluşunun Üst Düzey Yöneticilerinin İş Stresi Ve Kişilik Özellikleri", Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 56 (4), Envick, Brooke R. (2005), "Beyond Human and Social Capital: The Importance of Positive Psychological Capital For Entrepreneurial Success", The Entrepreneurial Executive, 10, 41. Luthans, Fred, Avey, J B, Clapp-Smith, R, Li, W. (2008), "More Evidence On The Value Of Chinese Workers' Psychological Capital: A Potentially Unlimited Competitive Resource?", The International Journal of Human Resource Management, 19 (5), Luthans, Fred, Avolio, B J, Avey, J B, Norman, S M. (2007), "Positive Psychological Capital: Measurement And Relationship With Performance And Satisfaction". Personnel Psychology, 60 (3), Luthans, Fred, Avolio, B J, Walumbwa, F O, Li, W. (2005), "The Psychological Capital Of Chinese Workers: Exploring The Relationship With Performance", Management and Organization Review, 1 (2), Luthans, Fred, Youssef, C M, Avolio, B J. (2007), "Psychological Capital: Investing And Developing Positive Organizational Behavior", Positive Organizational Behavior, 1 (2), Matteson, Michael T, Ivancevich, J M. (1979), "Organizational Stressors And Heart Disease: A Research Model", Academy of Management Review, 4 (3), Özkalp, Enver, Kırel, Ç. (2010), Örgütsel Davranış, 4. Baskı, Bursa: Ekin Basım Yayın Dağıtım. Seashore, Stanley E, Lawler, E E, Mirvis, P, Cammann, C. (1982), Observing And Measuring Organizational Change: A Guide To Field Practice, New York: Wiley. Stajkovic, Alexander D, Luthans, F. (1998), "Self-Efficacy And Work-Related Performance: A Meta-Analysis". Psychological Bulletin, 124 (2),

142 TÜRKİYE TAŞKÖMÜRÜ KURUMUNDA ÇALIŞAN MADENCİLERİN REFAH DÜZEYİNİN GÖSTERGE VE BELİRLEYİCİLERİ Öznur Yavan * Özet Çalışanların gelir durumları, çalışma şekilleri, iş sağlığı ve güvenliğine verilen önem gibi unsurlar hedeflenen verimlilik ve refah düzeyine ulaşmak için önemli konulardır. Çalışanların refah düzeylerinin sonuç göstergelerinde işe gitmeme (absenteeism) ile işte varmışçalışıyormuş gibi yapma (presenteeism) boyutlarının önemli yeri bulunmaktadır. Bu çalışmada Türkiye Taşkömürü Kurumunda (TTK) çalışan madencilerin işe gitmeme, işte varmış-çalışıyormuş gibi yapma davranışlarının üzerinde etkisi olduğu düşünülen sosyodemografik değişkenler incelemeye alınmıştır. Analizler 607 yeraltı madencisi üzerinde, SPSS 22 paket programı kullanılarak yapılmıştır. Bu davranışlar üzerinde belirleyici olabilecek sosyo-demografik faktörleri ortaya koymak amacıyla tek yönlü Anova testi uygulanmıştır. Analiz edilen sosyo-demografik faktörler içerisinde çalışma şekli, gelir grubu ve sağlık durumundaki farklılıkların, incelenen refah göstergesi değişkenler üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etki gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Gelir dağılımı, iş sağlığı-güvenliği, işe gitmeme, varmış-çalışıyormuş gibi yapma, refah. INDICATORS AND DETERMINANTS OF WELFARE LEVEL OF THE MINERS WORKING IN THE TURKISH HARD COAL FOUNDATION Abstract Factors such as the income distribution of employees, the way they work, the importance given to their health and safety are important issues to reach the projected level of productivity and welfare. The effect of employee absenteeism and presenteeism behaviors are quite high on the results indicators of employee welfare levels. In this study, sociodemographic variables that are thought to have an effect on the behavior of miners such as absenteeism and presenteeism are examined in Turkish Hard Coal Foundation (TCMC). Analyzes were made on 607 underground miners using the SPSS 22 package program. Oneway ANOVA tests were used to identify socio-demographic factors that may have a decisive influence on these behaviors. Within the analyzed socio-demographic factors; the differences between the study type, income group and health status were found to have a statistically significant effect on the variables of the welfare indicators examined. Keywords: Income distribution, occupational health and safety, absenteeism, presenteeism, welfare. * Yrd. Doç. Dr., Bülent Ecevit Üniversitesi, İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, oznuryavan@gmail.com 142

143 GİRİŞ: Sosyo-ekonomik yaklaşıma göre verimlilik ve performans kayıpları sadece ekonomik ve finansal nedenlere değil aynı zamanda sosyo-psikolojik varlık olan insan kaynağına bağlıdır. Çalışanlar mutlu oldukları, iş tatminlerinin yüksek olduğu, güvenlik ve güvencelerinin garanti altına alındığı örgütlerde daha yüksek motivasyona sahip olmaktadır. Buradaki motivasyonun en önemli göstergelerinden bazıları da işe gitmeme davranışı ile işte varmış-çalışıyormuş gibi yapma davranışıdır. Çalışanların bu davranışları göstermelerinde etkili olan değişkenlerin bilinmesi işyerindeki refah düzeylerinin yükseltilmesinde oldukça önem taşıyacaktır. Çünkü bu davranışları etkileyen sosyo-demografik unsurların neler olduğu bilinirse, optimum stratejiler geliştirilebilmekte ve bu stratejilerin uygulanabilirliği artmaktadır. Bu çalışmada araştırma alanı olarak madencilik sektörü seçilmiştir. Riskli ve tehlikeli endüstri kollarından biri olan maden ocaklarında işçi sağlığı ve iş güvenliği olgusu önemli bir refah ve performans unsuru olmaktadır. Özellikle tehlikeli ve riskli endüstri çevresinde meslektaşları ile sürekli olarak psikolojik ve sosyal etkileşim halinde olan madenciler, oluşan örgüt atmosferine bağlı olarak işe gitmeme, varmış-çalışıyormuş gibi yapma eğilimlerini gösterebilmektedir. Performans ve verimlilik kaybına neden olan işe gitmeme, varmışçalışıyormuş gibi yapma eğilimlerinin riskli ve tehlikeli endüstri kollarında hangi sosyodemografik unsurlara bağlı olarak ortaya çıktığı, üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Tehlikeli ve riskli endüstri kolu olarak maden ocaklarında çalışanların refah düzeylerini gösteren işe gitmeme ve varmış-çalışıyormuş gibi yapma eğilimlerini belirleyen değişkenlerin çalışma şekli, gelir grubu ve sağlık durumundaki farklılıklar olduğu görülmüştür. İLGİLİ YAZIN: Çalışanların refah düzeylerinin en görülebilir şekli işten uzak geçirilen zamandır. Varmışçalışıyormuş gibi yapma eğiliminin, işe gitmeme eğilimi ile benzer etkileşimler gösterdiği görülmektedir. MacGregor vd. nin 2008 yılında yaptıkları çalışmada, stresli olaylar ve sağlık durumunun, işe gitmeme ve varmış-çalışıyormuş gibi yapma eğilimlerine olan etkileri incelenmiştir. Çalışmada, varmış-çalışıyormuş gibi yapma eğilimi ile ilgili olan hastalık ve yaralanma türlerinin, işe gitmeme eğilimi ile de ilgili olduğu görülmüştür. Ayrıca, genel olarak işe gitmeme eğilimi ile ilişkili faktörlerin varmış-çalışıyormuş gibi yapma eğilimi ile de ilişkili olduğu anlaşılmıştır. Değişkenler arası ilişkiler, ikişerli korelâsyonlar şeklinde incelenmiştir. Çalışanların, işe gitmeme yerine varmış-çalışıyormuş gibi yapma eğilimi gösterdikleri görülmüştür. Farklı sağlık risklerinin, varmış-çalışıyormuş gibi yapma eğiliminden çok, işe gitmeme eğilimini etkilediği ve her iki eğilimin, çalışan sağlığı ve örgütsel verimliliğin önemli bileşenleri olduğu anlaşılmıştır. Johns (2011) çalışmasında, işlevsiz işyerinde bulunma davranışı kapsamında, varmış-çalışıyormuş gibi yapma, işe gitmeme ve verimlilik kaybı unsurlarının öncülleri ve etkileşimlerini analiz etmiştir. Çalışanların bu davranışları göstermelerinde etkili olan öncüller işin içeriği, kişisel özellikler ve iş tecrübesi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. 143

144 YÖNTEM: Çalışmada kullanılacak veriler TTK na bağlı 5 müessese olan Kozlu, Karadon, Üzülmez, Amasra ve Armutcuk Müesseselerinden elde edilmiştir. TTK na bağlı bu müesseselerde yeraltında çalışan madenci sayısı , buna dayanarak anket uygulaması yapılacak minimum örneklem sayısı 384 olarak belirlenmiş, 607 adet yeraltı çalışanına ulaşılmıştır. Örnekleme türü; TTK na bağlı her bir müesseseden çalışan sayısına oranlanarak tabakalı örnekleme yoluyla iş güvenliği eğitimine alınan yeraltı madencilerinden oluşmaktadır. TTK ya bağlı müesseselerde çalışan yeraltı madencilerinin işe gitmeme ve işte varmışçalışıyormuş gibi yapma davranışları üzerinde belirleyici olan sosyo-demografik faktörleri belirlemek amacıyla tek-yönlü anova testinden yararlanılmıştır. İşe gitmeme, işte varmış-çalışıyormuş gibi yapma eğilimlerini ölçen sorular Kessler (2003) ve arkadaşlarından oluşan büyük bir ekibin bir araya gelmesiyle 2003, 2004 ve 2007 yıllarında oluşturulmuş ve geliştirilmiştir. 10 sayfadan oluşan ve sektörel bazda çalışanlara uygulanma imkânı zor olan ölçek, yoğun talep üzerine, 10 sorudan oluşan özet bir ölçeğe dönüştürülmüştür. Elde edilen ölçek, fabrikalarda ve ağır endüstri kollarında geçerliliği ve güvenilirliği kabul edilmiş yaygın bir ölçektir. BULGULAR ve SONUÇ: Madencilerin gelir grubu, sağlık durumu ve çalışma şekillerine göre işe gitmeme, işte varmışçalışıyormuş gibi yapma eğilimleri üzerinde farklılıklar olduğu görülmüştür. Buna karşılık benzer biçimde yapılan istatistiksel anova testleri sonucunda madencilerin bu davranışları göstermelerinde yaş, medeni durum, eğitim düzeyi, görev türü, boy, kilo, kurumda çalışılan süre, kaza geçirme ihtimali konusunda düşünce ve endişe, yapısal özellik ve babalarının madenci olup olmamaları gibi diğer unsurların herhangi bir etkisi olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Daimi çalışanlar ile gruplu çalışan madenciler arasında işe gitmeme davranışı arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark görülmezken işte varmış-çalışıyormuş gibi yapma davranışlarının anlamlı farklılık gösterdiği görülmüştür. Yine gelir durumu gruplarına göre işe gitmeme ve işte varmış-çalışıyormuş gibi yapma davranışları incelendiğinde madencilerin gelir grubuna göre işe gitmeme davranışlarında anlamlı bir fark olduğu ortaya konulmuştur. Elde ettikleri gelir konusunda memnuniyet düzeyi düşük olan çalışanların daha fazla işe gitmeme davranışı gösterebilecekleri düşünülmektedir. Sağlık durumuna göre ise çalışanların işe gitmeme davranışlarının anlamlı farklılık taşıdığı görülmüştür. İşe gidemeyecek kadar hasta olan madenciler istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde işe gitmeme davranışı göstermektedir. Ağır endüstri sektörü olarak maden ocaklarında varmış-çalışıyormuş gibi yapma eğiliminin olmaması şaşırtıcı değildir. 144

145 KAYNAKÇA: Akpınar, Teoman, Çakmakkaya, B. Y. (2014), İş Sağlığı ve Güvenliği Açısından İşverenlerin Risk Değerlendirme Yükümlülüğü, Çalışma ve Toplum, 2014/1, (40), Camkurt, M. Z., (2013), Çalışanların Kişisel Özelliklerinin İş Kazalarının Meydana Gelmesi Üzerindeki Etkisi, TÜHİS İş Hukuku ve İktisat Dergisi, 24 (6), Çiftçi, Birgül (2010), İşte Var Ol(Ama)Ma Sorunu ve İşletmelerin Uygulayabileceği Çözüm Önerileri, Çalışma ve Toplum, 2010/1, Günbeyi, Murat, Gündoğdu T. (2010), Polis Teşkilatının İşkolik Çalışanları, Doğuş Üniversitesi Dergisi, 11 (1), Hesapro Projesi (2013), İş Sağlığı Güvenliği ve Verimlilik İlişkisi, Hayat Boyu Öğrenme Programı Nisan 2013, Kapar, Recep (2012), Ekonomik Krizlerin Çalışanların Sağlığı ve Güvenliği Üzerindeki Etkileri, Çalışma ve Toplum, 2012/3, Karabulut, Tahsin, Okka Ö. F., Başel H. (2006), Bireysel Performansa Dayalı Ücret ve Verimlilik İlişkisi: Bankacılık Sektöründe Örnek Uygulama, Selçuk Üniversitesi Karaman İİBF Dergisi, 11 (9), Kessler, R.C., Ames, M., Hymel, P.A., Loeppke, R., McKenas, D.K., Richling, D., Stang, P.E., Üstün, T.B. (2004), Using the WHO Health and Work Performance Questionnaire (HPQ) to Evaluate the Indirect Workplace Costs of Illness, Journal of Occupational and Environmental Medicine, 46 (6), Kessler, R.C., Barber, C., Beck, A.L., Berglund, P.A., Cleary, P.D., McKenas, D., Pronk, N.P., Simon, G.E., Stang, P.E., Ustun, T.B., Wang, P.S. (2003), The World Health Organization Health and Work Performance Questionnaire (HPQ), Journal of Occupational and Environmental Medicine, 45 (2), Kessler, Ron, Petukhova, M. Mclnnes, K. Harvard Medical School T. Bedirhan Üstün ve World Health Organization (2007), Content and Scoring Rules for the WHO HPQ Absenteeism and Presenteeism Questions,, 1-8. Korkmazer, Fuat, (2016), Psikolojik Sermayenin Çalışan Performansına Etkisi: Sağlık Çalışanları Üzerinde Bir Araştırma, Hacettepe Sağlık İdaresi Dergisi, 19 (3), Ocaktan, Esin, (2014), Meslek Hastalıkları, Çalışan Sağlığı ve Güvenliği Eğitimi ve Çalıştayı T.C. Sağlık Bakanlığı, Onay, Meltem, Ergüden S. (2011), Örgütsel-Yönetsel Motivasyon Faktörlerinin Çalışanların Performans ve Verimliliğine Etkilerini İncelemeye Yönelik Ampirik Bir Çalışma: Manisa Sosyal Güvenlik Kurumu, Organizasyon ve Yönetim Bilimleri Dergisi, 3 (2), Öztürk, Turan, (2010), İnsan Kaynakları Yönetiminde Performansa Dayalı Ücret ve Teşvik Sistemi, Organizasyon ve Yönetim Bilimleri Dergisi, 2 (2),

146 Savall, Henry (2003), An Updated Presentation of the Socio-Economic Management Model, Journal of Organizational Change Management, 16 (1), Schultz, Alyssa B., Chen C., Edington D. W. (2009), The Cost and Impact of Health Conditions on Presenteeism to Employers, A Review of the Literature - Review Article, Pharmacoeconomics, 27 (5), Sezgin, Tuğçe (2013), Çalışma Süresi Modellerindeki Değişim ve Çalışan Sağlığı Üzerine Etkileri, ÇSGB Çalışma Dünyası Dergisi, 1 (1), Ünlü, Ahmet Emre (2013), İş Sağlığı ve Güvenliği Uygulamalarının İşletmeler Üzerindeki Ekonomik Etkileri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Yılmaz, İlknur (2015), Onlar Artık Daimi, com.tr/h52949/onlarartik-daimi, (Erişim Tarihi: ). Zhang, Wei (2011), Measuring Time Input Loss Among Patients With Rheumatoid Arthritis Validity and Reliability of The Valuation of Lost Productivity Questionnaire, JOEM, 53(5),

147 SANAL KAYTARMA VE ÖRGÜTSEL BAĞLILIK ARASINDAKİ İLİŞKİ: ERZURUM İLİNDE BİR KAMU KURUMU ÖRNEĞİ Orhan Çınar * Harun Sıçrar ** Özet Sanal kaytarma ile örgütsel bağlılık arasındaki ilişkinin incelendiği bu çalışma, alan yazın ve uygulama bölümlerinden oluşmaktadır. Alan yazın kısmında sanal kaytarma ve örgütsel bağlılığın kuramsal alt yapısı ele alınmaktadır. Uygulama bölümünde ise Erzurum ilinde faaliyet gösteren bir kamu kurumundan anket tekniği kullanılarak elde edilen veriler istatistik yöntemleriyle analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda sanal kaytarma ve örgütsel bağlılık arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Anahtar Kelimeler: Sanal kaytarma, örgütsel bağlılık, kişisel web kullanımı, sanal sapkınlık, istenmeyen bilgisayar kullanımı THE RELATIONSHIP BETWEEN CYBERLOAFING AND ORGANIZATIONAL COMMITMENT: A SAMPLE STUDY IN A PUBLIC INSTITUTION LOCATED IN ERZURUM Abstract In this study, the relationship between cyberloafing and organizational commitment is investigated. The study consists of body literature and application section. In the body literature part, the corporate infrastructure of cyberloafing and organizational commitment are discussed. In the application section, data obtained by survey method from a public institute in Erzurum is analyzed by statistical methods. The result shows that there is no significant correlation between cyberloafing and organizational commitment. Keywords: Cyberloafing, organizational commitment, personal web usage, cyber deviance, junk computing * Doç. Dr., Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, orhanar@gmail.com ** Doktora Öğrencisi, Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, harun.scrr@gmail.com 147

148 GİRİŞ: Bilişim teknolojilerindeki gelişmeler sonucu bilgisayar ve internet günümüzde neredeyse bütün işyerlerinde kullanılmakta ve özellikle bazı işyerlerinde yapılan işin ayrılmaz bir parçası olmaktadır. Teknoloji, şüphesiz iş hayatında kaliteyi ve üretkenliği getirmiştir. İnternet çalışanların verimliliğini arttıran ve işletmeler için önemli fırsatları da beraberinde getiren teknolojik bir araç olarak nitelendirilmektedir (Lim and Teo, 2005). İnternet ve dolayısıyla bilgisayar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yoğun bir şekilde kullanılmaktadır. Her ne kadar bilişim teknolojisinin iş yaşamına olumlu etkileri olsa da internetin ve bilgisayarın kötüye kullanımı büyüyen bir problemdir. Genel olarak bilgisayar ve internetin, mesai saatlerinde iş dışı amaçlarla kullanılmasını ifade eden cyberloafing Türkçe alan yazında sanal kaytarma olarak ifade edilmektedir. Küreselleşme ile meydana gelen demografik, toplumsal ve teknolojik değişimler örgütlerin içinde bulundukları çevreyi etkilemektedir. Örgütler, varlıklarını korumak ve devam ettirmek için küreselleşmenin getirmiş olduğu değişimlere ayak uydurmak zorundadır. Örgütlerin istihdam ettikleri işgücünü elinde tutması, bu işgücünün örgütle özdeşleşmesini ve örgütün amaçları doğrultusunda çalışmasını sağlaması örgütlerin devamlılığı için gereklidir. Örgütsel bağlılık, çalışanın örgütle ve örgütün hedefleriyle özdeşleşmesi, örgütün hedeflerine ulaşmasına yardım etmek için örgüt üyeliğine devam etmek istemesidir. Yani örgütsel bağlılık bireylerin belirli bir örgütle özdeşleşmesinin ve örgüte dahiliyetinin gücüdür (Mowday, et al. 1979). Sanal kaytarma ile örgütsel bağlılık arasındaki ilişkinin incelendiği bu çalışma, alan yazın ve uygulama bölümlerinden oluşmaktadır. Alan yazın kısmında sanal kaytarma ve örgütsel bağlılığın kuramsal alt yapısı ele alınmaktadır. Uygulama bölümünde ise Erzurum ilinde faaliyet gösteren bir kamu kurumundan anket tekniği kullanılarak elde edilen veriler istatistik yöntemleriyle analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda sanal kaytarma ve örgütsel bağlılık arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. İLGİLİ YAZIN: Sanal Kaytarma İş ile alakası olmayan internet ve bilişim teknolojilerinin kullanımını açıklamak için alan yazın da birden fazla terim kullanılmış ve bir o kadar da tanım yapılmıştır. Sanal Kaytarma (Cyberloafing), çalışanların şirketin sağlamış olduğu interneti mesai saatleri içerisinde işle alakası olmayan kişisel amaçları için gönüllü olarak kullanımıdır (Lim, 2002). Sanal Kaytarma (Cyberslacking), internette verimsiz zaman harcama olarak tanımlanmaktadır (Ugrin, et al. 2008). Sanal Sapkınlık (CyberDeviance), bir örgütü, onun üyelerini ve paydaşlarını tehdit eden ya da onlara zarar veren bilgi ve iletişim sistemlerini kullanarak yapılan gönüllü davranışlardır (Weatherbee and Kelloway, 2006). Sanal kaytarma aktivitelerini üretim sapkınlığı boyutunda değerlendiren Lim (2002), bu aktiviteleri 1) Tarama/Görüntüleme Aktiviteleri (Browsing) ve 2) Kişisel E-posta Gönderme ve Alma Aktiviteleri (Checking ) olmak üzere ikiye ayırmıştır. 148

149 Örgütsel Bağlılık Örgütsel bağlılık; en geniş tanımıyla bir bireyin örgüte ve onun alt birimlerine olan bağlılık ve sadakat duygusunu ifade etmektedir (Morris, et al. 1993). Çalışanın örgütle ve örgütün hedefleriyle özdeşleşmesi, örgütün hedeflerine ulaşmasına yardım etmek için örgüt üyeliğine devam etmek istemesidir. Yani örgütsel bağlılık bireylerin belirli bir örgütle özdeşleşmesinin (an invidual s identification) ve örgüte dahiliyetinin gücüdür (Mowday, et al. 1979). Örgütsel bağlılık ile ilgili yapılan ilk çalışmalar örgütsel bağlılığı yan bahis teorisi olarak tanımlayan Becker in fikrine dayandırılmaktadır. Yan bahis sıklıkla sosyal örgütlere kişilerin katılımının bir sonucudur (Becker, 1960). Becker (1960), bağlılığa neden olan yan bahislerin kaynağını Genelleşmiş Kültürel Beklentiler, Kişilik Dışı Bürokratik Düzenlemeler, Sosyal Pozisyonlara Bireysel Uyum, Yüz Yüze Etkileşim olarak dörde ayırmıştır. Allen ve Meyer, örgütsel bağlılıkla ilgili birçok önemli çalışma yapmış ve örgütsel bağlılığı duygusal, devam ve normatif bağlılık olmak üzere üç boyutta değerlendirmişlerdir (Meyer and Allen, 1984; Allen and Meyer, 1990; Meyer and Allen, 1991). Duygusal Bağlılık (Affective Commitment): Çalışanların örgüte olan duygusal bağlılığını, örgütle özdeşleşmesini ve örgüte dâhil olmasını ifade etmektedir. Devam Bağlılığı (Continuance Commitment): Çalışanların, örgütten ayrılmayla ilişkili maliyetlerin (eğitim, kıdem, kariyer, emeklilik, yer değiştirme vb.) farkında olmasını ifade etmektedir. Normatif Bağlılık (Normative Commitment): İşe devam etme zorunluluğu hissini ifade etmektedir. YÖNTEM: Çalışanların sanal kaytarma faaliyetleri ve örgütsel bağlılık düzeyleri arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla kullanılan veriler anket tekniği ile elde edilmiştir. Araştırmanın amacına dayalı olarak aşağıdaki hipotezler ileri sürülmüştür. Araştırmanın modeli Şekil 1 de gösterilmektedir. Hipotez-1: Demografik özellikler sanal kaytarmayı etkilemektedir. Hipotez-2: Demografik özellikler örgütsel bağlılığı etkilemektedir. Hipotez-3: Sanal kaytarma ve örgütsel bağlılık arasında anlamlı ve negatif yönlü bir ilişki vardır. 149

150 Şekil 1. Araştırma Modeli Araştırmada kullanılan anket formu üç bölümden oluşmaktadır. Anketin birinci bölümü çalışanların demografik özelliklerini ve internet kullanım bilgilerini belirleyen 9 sorudan oluşmaktadır. İkinci bölümde Örücü ve Yıldız ın (2014) daha önce alan yazında kullanılan ölçeklerden belirli soruları alarak geliştirdikleri Sanal Kaytarma Ölçeği, üçüncü bölümde ise Meyer, et al (1993) tarafından geliştirilen Örgütsel Bağlılık Ölçeği (Organizational Commitment Questionnaire: OCQ) kullanılmıştır. Araştırmada, yapılan karşılaştırmalarda parametrik olmayan testler kullanılmış ve sanal kaytarma ile örgütsel bağlılık arasındaki ilişkiyi tespit etmek üzere Spearman Korelasyon Katsayıları analiz edilmiştir. BULGULAR ve SONUÇ: Yüksek örgütsel bağlılığa sahip olan çalışanlar zaman içinde kendilerini örgüt ile özdeşleştirir ve kendilerini örgütün bir parçası olarak görürler. Dolayısıyla bu çalışanlar örgütün değerlerine ve normlarına uyum göstererek bazı davranış kalıplarından vazgeçebilir, örgütün iyiliği için bazı fedakârlıklara katlanabilirler. Bu nedenle örgütsel bağlılıkları yüksek olan çalışanların daha düşük bir düzeyde sanal kaytarma aktiviteleriyle meşgul olacağı düşünülmüştür. Ancak bu çalışmada örgütsel bağlılık genel puanları ve alt boyutları ile sanal kaytarma genel puanları ve alt boyutları arasında herhangi ilişki tespit edilmemiştir. Bu yüzden iki değişken arasında neden sonuç ilişkisinden söz edilememektedir. Örgütsel bağlılık düzeyi ister minimum ister maksimum düzeyde olsun sanal kaytarma davranışlarını etkilememektedir. Alan yazında daha önce yapılan birkaç araştırmada yüksek örgütsel bağlılığa sahip olan çalışanların daha az sanal kaytarma aktiviteleriyle meşgul oldukları ifade edilmektedir (Garrett and Danziger, 2008b; Liberman, et al. 2011; Niaei, et al. 2014). Araştırmada elde edilen diğer bulgulara aşağıda kısaca yer verilmiştir. Araştırmaya katılan çalışanların en fazla haber sitelerinde gezinme ve bankacılık işlemleri yapma gibi aktiviteler için interneti kişisel amaçlarla kullandıkları söylenebilir. Eğitim durumu ile önemsiz sanal kaytarma aktiviteleri arasında pozitif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir. Yani çalışanların eğitim düzeyi arttıkça önemsiz sanal kaytarma aktiviteleriyle olan meşguliyetler de artmaktadır. Meslekte çalışma süresi 10 yıl ve altı olan çalışanların, diğerlerine göre önemli sanal kaytarma aktiviteleriyle daha fazla meşgul oldukları söylenebilir. Önemli sanal kaytarmanın gerek bu aktiviteleri yapan çalışanlar gerekse örgüt için birçok olumsuz etkisinin olması nedeniyle bu grupta yer alan çalışanlara, bu aktivitelerin sebep olacağı olumsuz durumları açıklayan eğitimlerin verilmesi bu aktivitelerle olan meşguliyeti azaltabilir. Yaş ile önemsiz sanal kaytarma aktiviteleri arasında negatif yönlü bir ilişki tespit edilmiştir. Yani çalışanların yaşı arttıkça önemsiz sanal kaytarma aktiviteleriyle olan meşguliyetleri azalmaktadır. 150

151 Kadınların önemsiz sanal kaytarma puanları (x=74,89), erkeklerin önemsiz sanal kaytarma puanlarından (x=52,74) yüksek bulunmuştur. Buna göre kadınların erkeklere göre daha fazla önemsiz sanal kaytarma aktiviteleriyle meşgul oldukları söylenebilir. Yapmış olduğumuz bu çalışmada sanal kaytarma ve örgütsel bağlılık arasındaki ilişkiye odaklanılmasına rağmen iş performansı, iş doyumu, iş stresi gibi işle alakalı birçok farklı olgu ve bu olgulara ilaveten kontrol odağı, özsaygı, özdenetim, çekingenlik, yalnızlık, bunalım, saldırganlık, ahlaki değerler gibi sanal kaytarma davranışlarını etkileyebilecek işle alakalı olmayan birçok farklı kişisel özellik vardır. İlerleyen zamanlarda bu konularla sanal kaytarma arasındaki ilişkiler araştırılabilir. Böylece konuyla ilgili genellemelerin yapılması mümkün olabilecektir. KAYNAKÇA: Allen, N. J., Meyer, J. P. (1990), "The Measurement and Antecedents of Affective, Continuance and Normative Commitment to the Organization", Journal of Occupational Psychology, 63 (1), Becker, H.S. (1960), "Notes on the Concept of Commitment", American Journal of Sociology, 66 (1), Garrett, R.K., Danziger, J.N. (2008b), "Disaffection or Expected Outcomes: Understanding Personal Internet Use during Work", Journal of Computer Mediated Communication, 13 (4), Liberman, B., Seidman, G., McKenna, K.Y., Buffardi, L.E. (2011), "Employee Job Attitudes and Organizational Characteristics as Predictors of Cyberloafing", Computers in Human Behavior, 27 (6), Lim, V.K. (2002), "The IT Way of Loafing on the Job: Cyberloafing, Neutralizing and Organizational Justice", Journal of Organizational Behavior, 23 (5), Lim, V.K., Teo, T.S. (2005), "Prevalence, Perceived Seriousness, Justification and Regulation of Cyberloafing in Singapore: An Exploratory Study", Information & Management, 42 (8), Meyer, J.P., Allen, N.J. (1984), "Testing the" Side-Bet Theory" of Organizational Commitment: Some Methodological Considerations", Journal of Applied Psychology, 69 (3), 372. Meyer, J.P., N.J. Allen (1991), "A Three-Component Conceptualization of Organizational Commitment", Human Resource Management Review, 1 (1), Morris, T., Lydka, H., O Creevy, M.F. (1993), "Can Commitment be Managed? A Longitudinal Analysis of Employee Commitment and Human Resource Policies", Human Resource Management Journal, 3 (3),

152 Mowday, R.T., Steers, R.M., Porter, L. W. (1979), "The Measurement of Organizational Commitment", Journal of Vocational Behavior, 14 (2), Niaei, M., Peidaei, M.M., Nasiripour, A.A. (2014), "The Relation between Staff Cyberloafing and Organizational Commitment in Organization of Environmental Protection", Kuwait Chapter of the Arabian Journal of Business and Management Review, 3 (7), Ugrin, J.C., Pearson, J.M., Odom, M.D., (2008), "Profiling Cyber-Slackers in the Workplace: Demographic, Cultural, and Workplace Factors", Journal of Internet Commerce, 6 (3), Weatherbee, T., Kelloway, E. (2006), A case of Cyberdeviancy: Cyberaggression in the Workplace, (der. E.K. Kelloway, J. Barling and J.J. Hurrell), Handbook of Workplace Violence, California, PA: Sage Publication,

153 6. OTURUM SENDİKALAR VE SOSYAL HAREKETLER 20 Ekim 2017 Saat: 16:15-18:00 Oturum Başkanı: Prof. Dr. Adnan Mahiroğulları Sendikal Örgütlenmede Bir Mücadele Aracı Olarak Sosyal Medya (Arş. Gör. Hüseyin Sevgi) Sendikalar Örgütlenme İle İlgili Ne Yapıyor? TÜRK-İŞ, DİSK ve HAK-İŞ Örnekleri (Yrd. Doç. Dr. Sadık Kılıç, Arş. Gör. Büşra Yüksel) Türkiye de Kollektif İşçi Hareketini Sınırlandıran Etmenler (Doç. Dr. Hande Şahin) Uluslararası Sendikal Hareket İçinde Adil Geçiş Tartışmaları: Adil Geçiş Merkezi Örneği (Arş. Gör. Ceyhun Güler) Sosyal Politika Aktörü Olarak Sendikalar (Doç. Dr. Sayım Yorgun) 1980 Sonrasının Sosyo-Ekonomik Değişim ve Dönüşümü Bağlamında Sendikacılıkta Gelinen Nokta (Prof. Dr. Adnan Mahiroğulları) 153

154 154

155 SENDİKAL ÖRGÜTLENMEDE BİR MÜCADELE ARACI OLARAK SOSYAL MEDYA Hüseyin Sevgi * Özet Sosyal medya, henüz 12 yıllık kısa bir geçmişi olan, internet tabanlı iletişim platformları ağıdır. Bu kısa geçmişine rağmen bugün dünyada yaklaşık 3 milyar kişi aktif olarak sosyal medya kullanmaktadır. Kablosuz internet erişimlerinin ve taşınabilir akıllı cihazların yaygınlık kazanmasıyla birlikte sosyal medya sıradan bir iletişim ağı olmanın ötesine geçmiştir. Çok sayıda insanın kullandığı bu ağlar zamanla mikro ya da makro iktidar merkezlerine karşı birer örgütlenme alanı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu durumun en çarpıcı örnekleri 2011 ile 2014 yılları arasında ortaya çıkan toplumsal protesto hareketleridir. Arap ülkelerinde başlayan, daha sonra ABD de ve Avrupa nın birçok ülkesinde ortaya çıkan bu toplumsal hareketlerin ortak özelliği sosyal medyayı bir örgütlenme alanı olarak kullanmalarıdır. Toplumsal hareketler tarafından örgütlenme alanı olarak kullanılan sosyal medya, işçi sınıfı ve sendikalar açısından da öğrenilmesi gereken yeni bir örgütlenme aracı olarak değerlendirilebilir. Bu bağlamda sosyal medyanın etkin kullanımı sendikaların ihtiyaç duyduğu zemine ulaşmasına ve toplumsal meşruiyetini sağlamasına fırsat yaratacaktır. Anahtar Kelimeler: Sosyal medya, sendikalar, internet, sendikal örgütlenme Abstract SOCIAL MEDIA AS A STRUGGLE TOOL IN UNION ORGANIZING Social media is a network of internet-based communication platforms, with a 12-year history. Despite this short history, today around 3 billion people actively use social media in the world. With wireless internet access and portable smart devices social media has gone beyond being an ordinary communication network. Social media platforms, which are used by many people, have begun to be used as organizing field against micro or macro power centers. Best examples of this the social protest movements that took place between 2011 and these social movements, which started in Arab countries and then appeared in many countries of Europe and the US. The common feature of these social movements is that they use social media as an organizing field. Social media, which is used as an organizing filed by social movements, can also be regarded as an organizing filed in terms of working class and unions. In this context, the effective use of social media will create opportunities for the unions to reach broad masses and provide their social legitimacy. Keywords: Social media, unions, internet, unions organizing * Araştırma Görevlisi, Uludağ Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, hsevgi@gmail.com 155

156 GİRİŞ: Bu çalışmada, değişen ve dönüşen bilgi iletişim teknolojileri çerçevesinde sosyal medyanın sendikal örgütlenme bağlamında ne derece kullanılabilir olacağı değerlendirilecektir. Bu değerlendirme aşağıdaki başlıklar paralelinde yapılacaktır: a) Sendikal örgütlenme açısından günümüzde bilgi iletişim teknolojilerinin önemi, b) Sosyal medyanın ortaya çıkışı ve tarihsel gelişimi, c) Sosyal medya ve örgütlenme ilişkisi, d) Sendikal örgütlenme ve sosyal medya ilişkisi, e) Sendikal örgütlenmede sosyal medyanın kullanım alanları. İLGİLİ YAZIN: Neoliberal politikaların şiddetinin artmasına paralel olarak sendikaların karşılaştığı sorunların da şiddeti giderek artmıştır. Bu bağlamda son yıllarda sendikalar; geniş kitlelere ulaşamama, toplumsal zemininin ve meşruiyetinin zedelenmesi ve etkili bir toplumsal aktör olamama gibi temelinde örgütlenme potansiyelinden kaynaklanan ciddi sorunlar yaşamaktadır. Diğer bir ifadeyle gerek kendi tabanı açısından gerekse toplumsal açıdan sendikalar örgütlenememe sorunu yaşamaktadır. Bilgi ve iletişim teknolojileri ekseninde sosyal medyanın sendikalar tarafından etkin kullanımı, sendikaların içinde bulunduğu örgütlenememe sorununa iki açıdan çözüm oluşturabilme potansiyeli taşımaktadır: Birincisi, sendikalar ihtiyaç duyduğu sınıfsal zemine sosyal medya aracılığıyla hem daha kolay hem de daha hızlı ulaşabilecektir. İkincisi ise, farklı sosyo-ekonomik düzeyden çok sayıda insanın sosyal medyayı takip ediyor olması nedeniyle, bu ağın aktif kullanımı sendikalara toplumda görünür olma fırsatını vererek toplumsal meşruiyetlerini sağlama noktasında yardımcı olacaktır. YÖNTEM: Bildiride sendikal örgütlenme ve sosyal medya arasındaki bağın teorik çerçevesi için ilgili ulusal ve uluslararası literatürde detaylı inceleme yapılacak. Sosyal medya kullanımının istatistiksel görünümü için Global Social Media Research 2017 isimli araştırmanın verilerinden yararlanılarak analizler yapılacak. BULGULAR ve SONUÇ: Günümüzde sendikal hareket ve sosyal medya; 1) Sendikalar geleneksel örgütlenme yöntemlerinin yanında, günümüzün gereklerine uygun biçimde yeni örgütlenme yöntemlerine yönelmelidirler. 2) Sendikaların genel olarak bilgi iletişim teknolojilerine, özelde ise sosyal medyaya olan ilgisi artmalıdır. 156

157 3) Sendikalar özellikle toplumsal bir zemin sağlama noktasında sosyal medyayı etkin biçimde kullanmalıdır. 4) Sendikaların sosyal medyayı sadece bir iletişim aracı olarak değil, bir örgütlene alanı ve ağı olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. 5) Sendikalarda sosyal medya kullanımı ve analizinin profesyoneller tarafından yürütülmesi gerekmektedir. KAYNAKÇA: Gerbaudo, Paolo (2012), Tweets and the Streets Social Media and Contemporary Activism, London: Pluto Press. Grabelsky, Jeffrey, Hurd, R. (1994), Reinventing an Organizing Union: Strategies for Change, Industrial Relations Research Association Series Proceedings of the Forty-Sixth Annual Meeting, Boston: Industrial Relations Research Association. Grabelsky, Jeffrey, Hurd, R. (1994), Reinventing an Organizing Union: Strategies for Change, Industrial Relations Research Association Series Proceedings of the Forty-Sixth Annual Meeting, Boston: Industrial Relations Research Association. Sazak, Fikret (2007), Türkiye'de Sendikal Kriz ve Sendikal Arayışlar, Ankara: Epos Yayınları. Vernuccio, F. Vincent (2014), Unionization for the 21st Century: Solutions for the Ailing Labor Movement, Michigan: Mackinac Center for Public Policy. Yeates, Nicola (2002), Globalization and Social Policy From Global Neoliberal Hegemony to Global Political Pluralism, Global Social Policy, 2 (1),

158 SENDİKALAR ÖRGÜTLENME İLE İLGİLİ NE YAPIYOR? TÜRK-İŞ, DİSK VE HAK-İŞ ÖRNEKLERİ Sadık Kılıç * Büşra Yüksel ** Özet Akademik yazında, sendikaların yeniden canlanması için en çok tartışılan konuların başında örgütlenme stratejisi gelmektedir. Bu çalışma, Türkiye deki üç büyük işçi konfederasyonun ve bunlara bağlı bazı sendikaların örgütlenme modeline yaklaşımlarını konu almaktadır. Bu amaçla sendikacılarla yapılan yarı biçimlendirilmiş mülakatlar sonucunda, üç konfederasyon ve bağlı sendikalar arasında, perspektif ve uygulama bakımından bazı benzerlikler ve farklılıklar tespit edilmiştir. Perspektif bakımından DİSK ve Türk-İş in birbirine yaklaştığı ve HAK-İŞ in bunlardan ayrıştığı görülmüş, fakat her üç konfederasyonun da örgütlenmeyi yeterince iyi örgütleyemedikleri ve bu konuyu birincil öncelik olarak ele almadıkları sonucuna ulaşılmıştır. Anahtar Kelimeler: Sendika, Örgütlenme, Disk, Türk-İş, Hak-İş WHAT ARE TURKISH TRADE UNIONS DOING WITH ORGANISING? THE CASE OF TÜRK-İŞ, DİSK AND HAK-İŞ Abstract Union organising has become dominant among most trade unions and industrial relations scholars in advanced -particularly English-speaking- countries. This study is intended to illustrate organising perspectives and practices of Turkish trade union confederations which have different traditions and reflections (Turk-Is: Pragmatic, DISK: Marxist-Revolutionist, and Hak-Is: Religionist-Conservative). For this purpose, we made semi-structured interviews with some organisers and managers in the trade unions. At the end of this study, we have discovered that Turk-Is and DISK have got some perspectives in accord with organising model, however, in practice, all three of the confederations have not adequately engaged in organising strategy as a primary priority. Keywords: Trade Unions, Organising, DİSK, Türk-İş, Hak-İş * Yrd. Doç. Dr., Bülent Ecevit Üniversitesi, İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Zonguldak, eposta: sadik.kilic@beun.edu.tr ** Arş. Gör., Bülent Ecevit Üniversitesi, İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, Zonguldak, eposta: busrayuksel90@gmail.com 158

159 GİRİŞ: Sendikaların yeniden canlanması tartışmaları 1990 lardan beri endüstri ilişkileri yazının odak noktalarından birisidir (Behrens vd., 2004; Frege ve Kelly, 2003; Heery vd., 2003). Bu tartışmalarda en çok öne çıkan yeniden canlanma modeli, diğer stratejilere karşı pek çok üstünlüğü nedeniyle örgütlenme modelidir (Badigannavar ve Kelly, 2011; Gall, 2009; Heery, 2002; Kelly, 2004; Waddington, 2003). Bu modelin temel üstünlüğü, ampirik gerçekler üzerinde inşa edilmesidir. Ayrıca, paydaşlık gibi alternatif canlanma modellerinin işe yaramadığının hatta sendikal düşüşü hızlandırdığının anlaşılması örgütlenmeyi neredeyse tek gerçek alternatif haline getirmiştir (Kılıç, 2016). Örgütlenme modelinin kurgulanabilmesi açısından Türkiye de bazı önkoşulların fazlasıyla oluşmuş olduğu söylenebilir. Örgütlenme modelinin benimsendiği ülkelerin ortak özelliklerinden birisi temsil boşluğu ve işveren direncinin çok yüksek olmasıdır (bkz. Bronfenbrenner, 2009; Gall ve Mckay, 2001; Haynes, 2006; Towers, 1997). Bu anlamda Türkiye çok daha yüksek bir temsil boşluğu ve işveren direncinin bulunduğu bir ülkedir (Kılıç ve Yıldız, 2015). İşveren direncinin yüksek olması örgütlenme açısından negatif bir durummuş gibi görünse de işçilerin sendikaya olan ihtiyacını arttırıcı ve sendikalaşma eğilimini güçlendirici bir etkisi vardır (Kılıç ve Yıldız, 2016). Dolayısıyla Türkiye deki sendikaların da örgütlenme modelini benimsemesi ve bu modelin gereklerine uygun bir şekilde hareket etmesine ihtiyaç vardır. Türkiye de sendikacılık, 1980 li yıllara kadar pragmatik (Türk-İş) ve sosyal demokrat/devrimci (DİSK) sendikacılık şeklinde iki temel paradigmaya dayalı gelişmiştir (Çelik, : Işıklı, 2005: 556-7) yılında Hak-İş in kurulması ile birlikte bunlara dinsel sendikacılık da eklenmiştir (Mahiroğulları, 2013: 36). Dolayısıyla Türkiye deki konfederasyonlar farklı paradigmalarla hareket etmektedirler. Kuruluş felsefelerine ve eylem pratiklerine yansıyan bu paradigmalar, örgütlenme modeline bakış açısı ve modelin uygulanması bakımından da ayrışma potansiyeli taşımaktadırlar. Bu çalışma bu farklılıkların örgütlenme modelindeki potansiyel farklılıklara ne ölçüde yansıdığını bulmayı amaçlamaktadır. Yani bu çalışma Türkiye deki konfederasyonların ve bunlara bağlı bazı sendikaların örgütlenme modelini ne ölçüde benimsedikleri ve bunu ne ölçüde uygulamaya geçirdiklerini araştırmakta ve aralarındaki farkları tespit etmeye çalışmaktadır. YÖNTEM: Türkiye deki üç büyük işçi konfederasyonunun (Türk-İş, DİSK ve Hak-İş) ve bunlara bağlı Ticaret, Büro, Eğitim ve Güzel Sanatlar işkolunda faaliyet gösteren üç sendikanın (Tez-Koop İş, Sosyal İş ve Öz Büro İş) yöneticileri ve örgütlenme sorumluları ile biçimsel ve yarıbiçimsel mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Görüşmelerde izin verildiği ölçüde ses kaydı alınmış, daha sonra ses kayıtları yazıya geçirilmiştir. Mülakatın biçimlendirilmesinde, örgütlenme modelinin temel parametreleri dikkate alınmıştır. Bu parametreler belirlenirken endüstri ilişkileri yazınındaki örgütlenme modelinin felsefesi ve uygulanması ile ilgili bazı önemli çıkarımlara sahip çalışmalardan yararlanılmıştır. Sonuçta örgütlenme modelinin temel özellikleri mülakat görüşmelerinin belirleyicisi olmuştur. Bu özellikler iki boyuta indirgenmiştir: Perspektif ve uygulama. 159

160 Sendikaların çalışma ilişkisini nasıl kavramsallaştırdıklarını, işverenleri ve onların temsilcilerini nasıl tanımladıklarını ve ilkesel düzeyde örgütlenme modelini mi yoksa paydaşlık modelini mi benimsediklerini öğrenmek perspektiflerin ortaya konmasında yararlı olmuştur. Uygulamada örgütlenme modeline ne derece uygun hareket ettiklerini tespit etmek için ise, örgütlenme birimi kurup kurmadıkları, bu hususta eğitim faaliyetleri yürütüp yürütmedikleri, hangi hedef kitlelere ulaşmaya çalıştıkları, örgütlenme faaliyetlerinin uygulanma şekli ve faaliyetler esnasında işçilerle ve işverenlerle ne tür bir iletişim kurdukları dikkate alınmıştır. Yapılan mülakatlar, bu boyut ve değişkenler dikkate alınarak biçimlendirilmiştir. BULGULAR ve SONUÇ: Bulgular, daha önce ifade edilen hedefler ve yöntem doğrultusunda, sendikaların perspektifleri ve uygulamaları şeklinde ikiye ayrılmıştır. Perspektifle ilgili çok sayıda bulgu ortaya çıkmış olmakla birlikte, çalışma henüz bildiri özeti aşamasında olduğundan, çoğunun detaylarına girilememektedir. Fakat dikkat çekici bazılarının vurgulanmasında yarar bulunmaktadır. DİSK e ve Türk-İş e göre işçi-işveren ilişkisi bir çıkar çatışmasına dayanmakta iken Hak-İş e göre bir çıkar paralelliğine dayanmaktadır. Hak-İş paydaşlık modeline perspektif açısından çok daha yakın bir pozisyondadır. Türk-İş ve DİSK, paydaşlık modeline tereddütle bakmakta, çoğulcu ve radikal okulun önermelerini benimsemekte ve işverenlerin ve onların temsilcilerinin (İKY) öncelikli amacının artık değer yaratmak olduğunu düşünmektedirler. DİSK te görevli bir örgütlenme sorumlusuna göre, İşçilerin çoğu İKY yi işverenlerin gerektiğinde en acımasız yöntemlerle üzerlerine gelen bir organı gibi görüyorlar. Aslında zaten böyle İKY, olaylara sadece işveren açısından bakıyor. Bu konuda Türk-İş ve bağlı sendika hemen hemen aynı tutumu sergilemiştir. Zira Türk-İş te görevli bir örgütlenme sorumlusuna göre; İKY koyun postu giymiş kurttur... Arka planda işçi işçidir, işveren de işveren İKY insanları verim verecek tohum olarak görür. Fakat Hak-İş te aynı görevde bulunan bir sendikacıya göre, İşyerinin gücünü sağlayacak her şey iyidir. İKY nin içi dolu değil ama bir işyerinde disiplin varsa onun hep yararı olmuştur. Karşı durmuş, sert durmuş bunlar ikincil konular Ayrıca ne kadar sert olursa olsun özel sektörde yüzde doksan patron belirleyicidir. Örgütlenme modelinin uygulanması ile ilgili olarak ise; işçilerle ve işverenlerle kurulan iletişimin niteliği, örgütlenme esnasında kullanılan dil, hedef kitlenin seçimi ve örgütlenme kampanyasının yürütülmesi gibi hususlarda sendikalar arasında bazı farklılıklar bulunmuştur. Fakat her üç konfederasyonun da örgütlenmeyi merkezi düzeyde yeterince desteklemedikleri, örgütlenme birimi kurmadıkları, örgütlenme eğitimini fazla dikkate almadıkları ve örgütlenmeyi neredeyse tamamen sendikaların tercihlerine bıraktıkları görülmüştür. Bu bulguların detayları çalışmanın tam metninde yer alacaktır. Bu çalışmadan yapılan çıkarsamayı bir cümleyle özetlemek gerekirse, örgütlenme modeli Türkiye de perspektif düzeyinde DİSK ve Türk-İş tarafından genel olarak kabul görmekle birlikte, uygulama düzeyinde çok önemli eksiklikler vardır ve henüz örgütlenmenin kendisi örgütlü değildir. 160

161 KAYNAKÇA: Badigannavar, Vidu, Kelly, J. (2011), Partnership and Organizing: An Empirical Assessment of Two Contrasting Approaches to Union Revitalization in the UK, Economic and Industrial Democracy, 32 (1), Behrens, Martin, Hamann, K., Hurd, R. (2004), Conceptualizing Labour Union Revitalization, (Der. Frege, C. M., Kelly J.), Varieties of Unionism: Strategies for Union Revitalization in a Globalizing Economy, New York: Oxford University Press, Bronfenbrenner, Kate (2009), No Holds Barred: The Intensification of Employer Opposition to Organizing, EPI Briefing Paper, No Çelik, Aziz (2010), Vesayetten Siyasete Türkiye de Sendikacılık, İstanbul: İletişim. Frege, Carola M., Kelly, J. (2003), Union Revitalization Strategies in Comparative Perspective, European Journal of Industrial Relations, 9 (1), Gall, Gregor (2009), What is to be Done with Union Organising?, (der. Gall, G.), Union Revitalisation in Advanced Economies: Assessing the Contribution of Union Organising, London: Palgrave Macmillan, Gall, Gregor, McKay, S. (2001), Facing 'Fairness at Work': Union Perception of Employer Opposition and Response to Union Recognition, Industrial Relations Journal, 32 (2), Haynes, Peter, Boxal, P., Macky, K. (2006), Union Reach, the 'Representation Gap' and the Prospects for Unionism in New Zeland, Journal of Industrial Relations, 48 (2), Heery, Edmund (2002), Partnership versus Organising: Alternative Futures for British Trade Unionism, Industrial Relations Jourrnal, 33 (1), Heery, Edmund, Kelly, J., Waddington, J. (2003), Union Revitalization in Britain, European Journal of Industrial Relations, 9 (1), Işıklı, Alpaslan (2005), Sendikacılık ve Siyaset, 6. Baskı, Ankara: İmge. Kelly, John (2004), Social Partnership Agreements in Britain: Labor Cooperation and Compliance, Industrial Relations, 43 (1), Kılıç, Sadık (2016), Sendikaların Yeniden Canlanması İçin İki Rakip Strateji: Paydaşlık ve Örgütlenme, Çalışma ve Toplum, 50 (3), Kılıç, Sadık, Yıldız, K. (2015), İş Arayanların Sendika Talebi ve Sendika Algısı: Türkiye'deki Temsil Boşluğu Hakkında Bazı İşaretler, Siyaset Ekonomi ve Yönetim, Özel Sayı, Kılıç, Sadık, Yıldız, K. (2016), İkame Etkisi, Baskı Etkisi ve Bu Etkiler İle Sendikalaşma Eğilimi Arasındaki İlişki, Sosyoekonomi, 24 (28), Mahiroğulları, Adnan (2013), Dünyada ve Türkiye de Sendikacılık, 2. Baskı, Bursa: Ekin. Towers, Brian (1997), The Representation Gap: Change and Reform in the British and American Workplace. Oxford: Oxford University Press. 161

162 Waddington, Jeremy (2003), Trade Union Organization, (der. Edwards, P.), Industrial Relations: Theory and Practice, Malden: Blackwell Publishing,

163 TÜRKİYE DE KOLLEKTİF İŞÇİ HAREKETİNİ SINIRLANDIRAN ETMENLER Hande Şahin * Özet 1970 sonrası kapitalizmin içine girdiği kriz süreci, neo liberal politikalar ile aşılmaya çalışılmıştır. Bu politikalar, ekonomik, sosyal ve siyasal alanları sermaye lehine yeniden düzenlemeyi amaçlamıştır. Ekonomik alanda yerel piyasaların uluslararası pazarlara açılmasını hedefleyen politikalar, fordizmin ve Keynesyen politikaların katılıklarını giderme çabası içerisindedir. Fordizmin kitlesel üretime dayalı yapısı, talepler üzerinden ilerleyen, stoksuz bir üretim süreci ile aşılmaya çalışılmış ve esneklik uygulamaları ise, ani ve hızlı değişen piyasa taleplerine en az maliyetle cevap vermede bir araç olarak görülmüştür. Esneklik uygulamaları, emek aleyhine bir takım gelişmelerin yaşanmasına neden olmuştur. Kitlesel işçi sınıfı mekânsal esneklik uygulamaları ile birlikte parçalanmıştır. Dolayısıyla bir tarafta her türlü sosyal hak, güvence ve düzenli gelire sahip işçiler, diğer tarafta ise sosyal güvence ve haklardan yoksun, düzensiz gelirle çalışmak zorunda kalan işçiler yer almıştır. Böylece işsizlik artmış, belirsizlik ve güvencesizlik derinleşmiştir. Çalışmada; işçi hareketini sınırlandıran etmenler, neo liberal politikaların etkisiyle makro ölçekte uluslararası pazar boyutu ve mikro ölçekte Türkiye de işgücü piyasası boyutuyla incelenecektir. Anahtar Kelime: İşçi, işçi hareketi, neo-liberal politikalar Abstract FACTORS LIMITING THE COLLECTIVE LABOR MOVEMENT The post-1970 crisis, which had entered into capitalism, was tried to be overcome with neoliberal policies. These policies aimed at rearranging economic, social and political space in favor of capital. On the economic field, policies aiming at opening local markets to international markets, an effort to eliminate the rigidities of fordizmin and Keynesian policies. Structure that based on mass production of fordism has been tried to be overcome with an in the direction of demands and unstocked production process. And flexibility applications have been seen as a means to respond to sudden and rapidly changing market demands with minimal cost. Flexibility applications have led to a number of developments against labor. * Doç. Dr., Manisa Celal Bayar Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, handecelik82@yahoo.com 163

164 The mass labor class has been fragmented with the applications of spatial flexibility. Thus, on the one hand, labors with all kinds of social rights, security and regular income, on the other hand workers who had to work with irregular income, lacking social security and rights, took place. Thus unemployment has increased, uncertainty and insecurity have deepened. In this study, factors that restrict labors' movements, international market size on macro scale and micro scale of labor market in Turkey will be examined with the influence of neo-liberal policies. Keywords: Labor, labor movement, neo-liberal politics GİRİŞ: Küreselleşme söylemleri ile desteklenen süreçte uluslararası pazarlara neo liberal politikalar eşliğinde eklemlenmek isteyen gelişmekte olan ülkeler bir taraftan kendi yerel, sanayi odaklarını yaratırken bir taraftan da işgücü piyasalarını emek aleyhine yeniden düzenlemişlerdir. Emek maliyetlerinin uluslararası rekabete imkân verecek şekilde aşağı çekilmesi sendikal hareketin ve sosyal hakların yasalarla sınırlandırılması bu süreçte emek aleyhine yaşanan diğer gelişmelerdir. Esneklik uygulamaları enformelleşme, işsizliğin bir tehdit unsuru haline gelmesi gibi gelişmeler işçiler aleyhine işleyen sürecin işgücü piyasaları ile ilgili olan maddi kısmını oluşturmaktadır. Tüm bu gelişmeler işçilerin direnme potansiyelini baskılarken yaşadıkları olumsuzlukları kabullenmelerinde belirleyici olmuştur. Ancak süreç sadece işgücü piyasalarına dair yapısal öğelerin dönüşümü ile açıklanmaz. Ayrıca sürece sendikal ve kolektif işçi hareketin gerilemesi eklenince işçiler giderek yalnızlaşmış, tüm bu uygulamalara karşı savunmasız hale gelmişlerdir. Kolektif işçi hareketinin tüm dünyada içine girdiği gerileme süreci işçilerin varlıklarını sürdürmeleri için yeni direniş stratejilerine ihtiyaç duymalarına sebep olmuştur. Bu durum karşısında işçilerin daha örgütsüz daha bireysel gündelik hayatın içine daha parçalı olarak serpilmiş stratejiler geliştirmeleri beklenebilir. Böylesi bir varsayım, işçilere tüm olumsuzluklar karşısında dahi direnebilecekleri varlık gösterebilecekleri bir alanı açar. İşçilerin direnişlerinin salt kolektif ve örgütlü olduğu kabulü ise bu tip direniş biçimlerinin giderek azaldığı bir dönemde işçilerin tamamen edilgen ve kabullenici olduğu yönünde bir yanılgıya yol açabilir. İşçilerin yaşadıkları olumsuzluklar karşısında neden sınırlı direnişler gösterdiklerinin ya da hiç göstermediklerinin aynı koşullara sahip işçilerin neden farklı direniş stratejileri geliştirdiklerinin anlaşılabilmesi konusunu gündeme getirmiştir. YÖNTEM: Yöntemsel olarak ilk başta işçi hareketinin ve işçilerin hayatta kalma stratejilerinin, geliştiği koşulların neler olduğu anlaşılmaya çalışılmıştır. İşgücü piyasalarının dinamikleri ve işçi sınıfının değişen yapısı, işçileşme sürecinin enformelleşmesi, işsizlik, esneklik uygulamaları, yoksulluk gibi yapısal faktörler incelenmiş, bu faktörlerin işçi sınıfının direnebilme potansiyelini ve işçi hareketini sınırlandıran etmenleri nasıl etkilediği sorgulanmıştır. Sonrasında kolektif işçi hareketi ile ilgili literatür taranmıştır 164

165 BULGULAR ve SONUÇ: Değişen üretim ve iktidar ilişkileri, sendikal yapıların zayıflaması, işsizlik ve diğer bir çok yapısal neden kolektif direniş imkânlarını azaltmaktadır. Ancak bu durum, işçilerin direnemediği anlamına gelmemelidir. Direniş olgusu daha enformel ve örgütsüz bir zemine de kaysa, işçilerin sahip oldukları sermayelerin sınırlılığı içerisinde direnişin zayıf olan formel biçimleri ile beraber varlık göstermeye devam etmektedir. Güçlü ve kolektif direnişler yerine, işçiler tüm bu denetleme mekanizmaları karşısında anlık, zayıf stratejiler geliştirmektedirler. Bu stratejilerin çoğu anı kurtarma odaklı savunma stratejileri olarak değerlendirilebilir. Ancak kolektif ve örgütlü bir direnişlere dönüşebilme potansiyelini içinde barındırmaları, işçilerin sistemle tamamen barışık olmadıklarının göstergeleri olmaları bakımından önemlidirler. KAYNAKÇA: Akkaya, Y. (2005), Yeni Yasalar Arasında Sınıf Örgütleri, İşçi Sınıfının Değişen Yapısı ve Sınıf Hareketinde Arayışlar Deneyimler, İstanbul: Sosyal Araştırmalar Vakfı Yayınları. Çavdar, T. (2005), Türkiye de İşçi Sınıfı Tarihinden Kesitler, İstanbul: Nazım Kitaplığı. Çulhanoğlu, M. (2005), Türkiye de İşçi Sınıfı nın Oluşumu ve Sınıf Kültürü, İşçi Sınıfının Değişen Yapısı ve Sınıf Hareketinde Arayışlar Deneyimler, İstanbul: Sosyal Araştırmalar Vakfı Yayınları. Eraydın, A. (1999), Türkiye de Üretim Yapısının Dönüşümü ve Esnek Üretim Örgütlenmesi İle Yeni İstihdam Biçimlerinin Ortaya Çıkışı, Bilanço : Türkiye Cumhuriyeti nin 75.yılına Toplu Bakış, İstanbul: Tarih Vakfı Yayınları, Erdut, T. (2003), Çalışma Yaşamında Esneklik ve Kuralsızlaştırma, Türk Ağır ve Sanayi Hizmet Sektörü Kamu İşverenleri Sendikası İş Hukuku ve İktisat Dergisi, 18 (4),

166 ULUSLARARASI SENDİKAL HAREKET İÇİNDE ADİL GEÇİŞ TARTIŞMALARI: ADİL GEÇİŞ MERKEZİ ÖRNEĞİ Ceyhun Güler * Özet Bu çalışmanın amacı, 21. Yüzyılın en önemli sorunları arasında yer alan iklim değişikliğine karşı uluslararası sendikal hareket tarafından ortaya konulan mücadele stratejilerine değinmektir. Çalışmada, özellikle uluslararası sendikalar tarafından geliştirilen politikalar ve gerçekleştirilen faaliyetler ile son dönemlerde sendikalar aracılığıyla sıklıkla dile getirilen adil geçiş (just transition) talebi tartışılmaya çalışılacaktır. Bu talep beraberinde Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) ve paydaşları tarafından oluşturulan Adil Geçiş Merkezi (Just Transition Centre) kuruluşu, hedefleri, faaliyetleri ve talepleri bağlamında ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Uluslararası sendikal hareket, iklim değişiklikleri, adil dönüşüm, doğaya saygılı iş JUST TRANSITION DISCUSSIONS IN INTERNATIONAL TRADE UNION MOVEMENT: THE SAMPLE OF JUST TRANSITION CENTRE Abstract The purpose of this study is to touch on the struggle strategies put forward by the international trade union movement against the climate changes that are among the most important problems of the 21st century. In the study, especially the policies and the activities developed by international trade unions and the "just transition" demand which is frequently expressed through trade unions will be tried to discuss. With this demand the Just Transition Centre established by the International Trade Union Confederation and its stakeholders will be addressed in the context of its objectives, activities and demands. Keywords: International trade union movement, climate change, just transition, green job * Araştırma Görevlisi, Uludağ Üniversitesi, İİBF, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, ceyhungler@gmail.com 166

167 GİRİŞ: Uluslararası sendikalar, sendikal hareketin içinde bulunduğu krizden çıkış arayışları ve insan onuruna yakışır uluslararası çalışma standartlarının oluşturulması bağlamında birçok farklı tartışmayı gündemlerine almaktadırlar. Bu tartışmaların bazılarını geçmişten günümüze var olan ve hala mevcudiyetini sürdüren konular oluştururken, bazıları ise dönemin güncel sorunlarına yönelik konular olarak ön plana çıkmaya başlamıştır. Uluslararası sendikal hareket içinde güvencesizlerin örgütlenmesi, azınlık ve kimlik sorunlarının gündeme alınması vb. konular haricinde iklim değişikliği ve bu doğrultuda oluşturulması hedeflenen mücadele üzerine de ağırlık verilmektedir. İklim değişikliğiyle mücadele ve doğaya saygılı işlerin yaratılması önemli sendikal faaliyetler içerisinde yer alır hale gelmiştir. Bu mücadele gerek diğer uluslararası kuruluşlarla iş birliği halinde olunması gerekse uluslararası sendikaların kendi dinamikleri içinde ürettikleri özgün araçlar vasıtasıyla yürütülmektedir. Uluslararası sendikalar bu mücadele sürecinde doğaya saygılı yeni işlerin oluşturulmasının yanında hali hazırda var olan geleneksel işlerin de doğayı gözetir hale dönüştürülmesi gerektiğini ön plana çıkarmaktadırlar. Bu dönüşüm sürecinde ise doğaya duyarlı ekonomiye geçişte işçilerin hak mahrumiyeti yaşamamaları ve işsizliğe terk edilmemeleri, belirli toplumların ve toplulukların adaletsiz bir düzenle karşı karşıya kalmamaları da son derece önemli konular arasındadır. Dolayısıyla doğaya saygılı bir ekonomiye ve doğaya saygılı işlere adil bir geçiş, uluslararası sendikaların önemli talepleri arasında yer almaktadır. Bu çalışma içerisinde yukarıda bahsedilen tartışmaların genişletilmesiyle birlikte, uluslararası sendikal hareket içinde iklim değişikliğiyle mücadelenin önem kazanması, sendikal hareket içinde bu doğrultuda geliştirilen projeler ve stratejiler, ortaya konulan faaliyetler, oluşturulan birliktelikler ve ağlar üzerinde durulacaktır. Ayrıca bu tartışmaların somut bir alanda karşılık bulabilmesi adına sendikalar tarafından farklı platformlarda sıklıkla vurgulanan adil geçiş (just transition) talebi ve bu talep doğrultusunda ITUC ile paydaşları tarafından oluşturulan Adil Geçiş Merkezi (Just Transition Centre) ne değinilecektir. Böylece uluslararası sendikal hareketin üstlendiği rollerin iklim değişikliğiyle mücadele üzerindeki etkisi ve sendikal hareketin bu mücadele içindeki adalet ve emek yönlü konumu tartışılmaya çalışılacaktır. İLGİLİ YAZIN: İklim değişikliğiyle mücadele birçok ulusal veya uluslararası kurumun, sivil toplum kuruluşlarının ve sendikaların önemli gündem maddeleri arasında yer almaktadır. Ekonomik dönüşümün serbest piyasa kurallarına terk edilmemesi gerektiği özellikle sendikaların önemle üzerinde durduğu konular arasındadır. Bu doğrultuda sendikalar, iklim değişikliğiyle mücadele ve doğaya saygılı işlerin yaratılmasının sürdürülebilir toplum, sürdürülebilir iş ve herkesin geçimiyle yakinen ilişkili olduğunu savunmaktadırlar. Dolayısıyla doğaya saygılı işlerin yaratılmasının ekonomik gelişme, kalkınma ve yoksulluğun azaltılmasında önemli bir etkiye sahip olduğu vurgulanmaktadır. Bu doğrultuda geleneksel işlerin doğaya duyarlı hale dönüştürülmesi veya doğaya saygılı yeni işlerin yaratılması sürecindeki geçişin işçiler ve toplumlar üzerinde bir yük oluşturulmaksızın gerçekleştirilmesi sendikaların önemle üzerinde 167

168 durdukları konular arasındadır. Sıklıkla dile getirilen adil geçiş talebi tam da bu noktada son derece önemli ve anlamlı hale gelmektedir. Kısacası adil geçiş ile belirli sektörlerde yeni ve insan onuruna yakışır işlerin yaratılması gerekliliği vurgulanmaktadır. Ayrıca karbon yoğun sektörlerde çalışırken işinden olan işçilerin mevcut refahlarını korumalarını sağlamak, onlara gelir desteğinde bulunmak, uygun eğitim programları aracılığıyla yeniden işe yerleşmelerini kolaylaştırmak, istihdam piyasasına dönüşü zor olan yaşlı işçiler için emekli maaşı sağlamak da adil geçiş ile ifade edilmeye çalışılan önemli talepler arasındadır. İlgili geçiş sürecinde herkesin sosyal koruma ve insan haklarının garanti altına alması, enerji değişiminin ve endüstriyel dönüşümün yoğun gerçekleştirildiği bölgelerde toplumsal yenilenme adına girişimlerde bulunulması da adil geçiş adına değinilmesi gereken son derece önemli konular arasındadır. Bu sürecin etkin bir şekilde yürütülmesi için işçilerin ve bütün toplumun dönüşüm sürecinde etkin hale gelmelerinin sağlaması, gerekli değişikliklerin gerçekleştirilmesi sürecinde sosyal diyalog mekanizmasının sağlıklı bir şekilde işlemesi sendikaların dikkat çektiği noktalardandır. Konunun daha anlaşılır hale gelebilmesi açısından 2016 yılı Kasım ayında yürürlüğe giren Paris Anlaşması ve Adil geçiş üzerine ILO tarafından ortaya konulan yönlendirici ilkelerin değerlendirilmesi de son derece önemlidir. Ayrıca Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Taraflar Konferansı (COP21) sürecinde ITUC öncülüğünde uluslararası sendikal yapıların görüş ve talepleri de bu doğrultuda değerlendirilmesi gereken konular arasındadır. Belirtilen belgeler doğrultusunda adil geçiş talebinin değerlendirilmesi sonrasında bu talebin şekillenmesi ve somutlaşması anlamında ITUC öncülüğünde ve farklı paydaşların da katılımıyla oluşturulan Adil Geçiş Merkezinin bütün unsurlarıyla ele alınması konunun daha anlaşılır hale gelmesini sağlayacaktır. Ayrıca ilgili Merkez aracılığıyla geliştirilmeye çalışılan diyalog süreçleri, farklı uluslararası kuruluşlarla ve işverenlerle kurulan iletişim de üzerinde durulması gereken konular arasındadır. YÖNTEM: Bu çalışmanın toplumsal ve istihdam politikalarıyla ilişkisi bulunmaktadır. Dolayısıyla yöntemi, ilgili belgeleri toplama, verileri sınıflandırma, karşılaştırma, yorumlama ve belli başlı kavramlar açısından değerlendirme ve çözümleme temelinde şekillenmektedir. Bu doğrultuda hem ulusal hem de uluslararası literatürün geniş bir şekilde taranması hedeflenmektedir. Ayrıca konunun bağlamı nedeniyle uluslararası araştırma ve uygulamalara erişilmesi son derece önemlidir. Konuyla ilgili birincil kaynaklara ulaşılması ve bu kaynakların konu bağlamında değerlendirilmesi çalışmada önem atfedilen diğer hususlar arasındadır. BULGULAR ve SONUÇ: İklim değişikliğiyle mücadele yoksulluk, toplumsal adalet, işsizlik gibi kavramlarla da doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla iklim değişikliğiyle etkin bir mücadele süreci aynı zamanda yoksulluğun azaltılmasına, toplumsal adaletin sağlanmasına ve doğaya saygılı yeni işlerin 168

169 yaratılmasına da katkı sağlayacaktır. Sendikalar bu mücadele sürecinde birçok farklı alanda önemli roller üstlenmektedirler. Doğaya duyarlı bir ekonomiye geçişte işçilerin ve toplumların mağduriyetinin engellenmesi de mücadelenin en az diğer unsurları kadar önemlidir. Birçok uluslararası sendikal yapı doğaya duyarlı bir ekonominin sürdürülebilirliğinin ancak toplumsal adalet zemininde oluşturulduğu takdirde mümkün olduğunu savunmaktadır. Bu doğrultuda adil geçiş (just transition) talebi ön plana çıkmaktadır. Adil geçiş talebinin varlığı ne ölçüde önemliyse bu talebin dile getiriliş etkinliği ve bu doğrultuda uygulanan stratejiler ve gerçekleştirilen faaliyetler de bir o kadar önemlidir. Dolayısıyla bu çalışma sonucunda adil geçiş talebinin ne anlam ifade ettiği ve işçi sınıfı açısından bu talebin önemi görünür kılınmaya çalışılacaktır. Ayrıca uluslararası sendikaların adil geçiş talebi doğrultusunda ortaya koydukları duruş ve bu duruş paralelinde gerçekleştirilen faaliyetlerin etkinliği sorgulanmış olacaktır. ITUC ve paydaşları tarafından oluşturulan Adil Geçiş Merkezi nin sendikal hareket içinde gerçekleştirilen faaliyetlere ve geliştirilen sendikal stratejilere etkisi üzerinde durulmasıyla konunun daha çok somutlaşması, eleştiri ve önerilerin daha mümkün hale gelmesi sağlanmış olacaktır. KAYNAKÇA: ILO (2015), Guidelines for a Just Transition Towards Environmentally Sustainable Economies and Societies for All, Geneva: International Labour Office. ITUC (2010), Resolution On Combating Climate Change Through Sustainable Development And Just Transition, 2nd ITUC Congress. Vancouver, Canada. ITUC (2012), Growing Green and Decent Jobs, Brussels: ITUC. ITUC (2014), Building Workers Power Congress Statement, 3rd ITUC World Congress, May, Berlin, Germany. Retrieved from ITUC: (Erişim Tarihi: ). Just Transition Centre (2017), Just Transition: A Report for the OECD, (Erişim Tarihi: ). Olsen, Lene (2010), Supporting A Just Transition: The Role of International Labour Standart, International Journal of Labour, 2 (2), Rosemberg, Anabella (2010), Building A Just Transition: The Linkages Between Climate Change And Employment International Journal of Labour, 2 (2), Swilling, Mark, Annecke, E. (2012), Just Transitions: Explorations of Sustainability in an Unfair World, Tokyo: UCT Press. UN (2015), Paris Agreement, ent.pdf, (Erişim Tarihi: ). 169

170 UN (2016), Just Transition Of The Workforce, And The Creation Of Decent Work And Quality Jobs, Technical paper, (Erişim Tarihi: ). 170

171 SOSYAL POLİTİKA AKTÖRÜ OLARAK SENDİKALAR Sayım Yorgun * Özet Sendikalar, toplu pazarlık dengesi oluşturarak ve demokratik yönetimlere katkı sunarak, sosyal sorunlarla mücadelenin en önemli aktörleri arasında yer aldı. Sendikaların üye ve itibar kaybetmeleri, iki kutuplu dünya düzenin yıkılması ve neoliberal ekonomik politikaların uygulanması hem sosyal politikaları hem de sendikaları olumsuz etkiliyor. Ancak neoliberlizmin vaat ettiği ekonomik ve sosyal gelişmenin ortaya çıkmaması, sosyal sorunların yaygınlaşması, sendikalara duyulan ihtiyacı artırıyor. Sendikaların yerini dolduracak düzeyde bir güç merkezinin oluşturulamaması, sendikaları tekrar umut haline getirmektedir. Bu çalışmanın temel varsayımı sosyal politikaların oluşturulmasında ve uygulanmasında sendikalara duyulan ihtiyacın artarak devam edeceği yönündedir. Anahtar Kelimeler: Sendikalar, sosyal politika, sosyal sorunlar, refah devleti, sendikaların rolü TRADE UNIONS AS SOCIAL POLICY ACTORS Abstract Trade unions, were the main actor in creating the bargaining balance, contributing the formation of the democratic governance and presenting the most efficient ways of combating the social issues. The collapse of the bipolar world order, implementation of the neoliberal economic policies, were damaging both to the trade unions as well as the social policies. The failure of Neoliberalizm to deliver the social and economic prosper and the escalation of the social issues have prompted the need of the rise of the unions. There hasn t been any central power that has had the capacity to replace the trade unions, brought back hope in the trade unions. The basic assumption of this study will increase the need for trade unions in the implementation and the creation of social policy. Keywords: Trade unions, social policy, social issues, welfare state, role of the unions * Doç. Dr., İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, sayimyorgun@gmail.com 171

172 GİRİŞ: Çatışma ve çelişki, her toplumda yaşanan bir süreç olmasına rağmen, sanayileşmeyle birlikte o güne kadar görülmemiş derecede ve derinlikte sosyal sorunlar ortaya çıkmış, çatışma ve çelişkilerin boyutu değişmiş ve etkileri artmıştır. Sosyal değişimlerin toplumdaki farklı grupların güç ilişkilerine yön verdiği gerçeğini dikkate aldığımızda, toplumdaki güç dağılımı da bu çatışmaların sonucunu belirleyen önemli unsurlardan biri olmaktadır. Bu nedenle güçlü olanın güçsüzü teslim aldığı ve her türlü şartı dayattığı toplum düzenlerin ortaya çıkması, yeni sınıfsal çatışmaları doğurmakta, yeni güç dengelerini oluşturmaktadır. Hükümetler, elde ettikleri siyasi güçle toplumu yönetirken, farklı gelir gruplarının baskısı altındadırlar ve bu baskılar hükümetlerin harcama ve yatırımlarının belirlenmesinde rol oynar. Yaklaşık 30 yıldır sermayedarların baskısı diğer tüm kesimlerin baskılarını zayıflatmakta ve sosyal politikaları geri plana itmekte. Neoliberal ekonomik politikaların esas alınması, küreselleşme, iki kutuplu dünya düzeninin yıkılması ve sendikaların gücünün azalmasıyla hükümetler üzerinde başta yabancı sermaye olmak üzere sermayenin daha etkili olması, sosyal harcamaların yük olarak görülmesine neden olmaktadır. Sendikalar, dar anlamda sosyal politikaların ortaya çıkarılmasında rol oynayan en önemli aktör olmasına karşın, küresel gelişmeler ve sendikaların gücünde ortaya çıkan azalma nedeniyle rolleri sınırlanmıştır. Geleceğine yönelik kaygıların olduğu bir dönemde sendikalar, hem bu kaygıları yok etmek, hem de sosyal politikaları etkilemek zorunda. Günümüzün temel sorularından biri Hükümetlerin ve sermayedarların topluma karşı sosyal sorumlulukları olduğu gerçeğini hatırlatacak, sosyal adalet ihtiyacını gündeme getirecek güç veya güçler var olabilecek mi? sorusudur. Bu ihtiyaç ve soruların cevapları sosyal sorunların çözümünde temel olacaktır. Bu araştırmanın temel varsayımı, sosyal politikaların oluşturulmasında ve uygulanmasında sendikalara duyulan ihtiyacın artacağı yönündedir. Sosyal Politikanın Aktörleri ve Rollerinde Ortaya Çıkan Değişim Sosyal politikalar, toplumsal ihtiyaçlardan doğmakta ve toplumun farklı kesimlerinin talepleriyle şekillenmektedir. Devletler; finansman sağlayarak, hizmet sunarak ve düzenleyici olarak sosyal politikada rol üstlenebiliyorlar. Devletin sosyal rolü için tek bir model yoktur ve her toplum mevcut ideolojisine, değerlerine, mali kapasitesine ve vatandaşlarının sosyal ihtiyaçlarına göre kendi modelini geliştirmektedir (Şenkal ve Sarıipek, 2007:167). İşverenler ise sosyal sorumluluklarının sınırını kanuni zorunluluklar hariç kendisi belirlemekte, sürdürülmesinin de hiçbir teminatı bulunmamaktadır. Kendi kendine yardım örgütü olarak ifade edilen sendikalar, işçi sınıfının doğuşuyla ortaya çıkmış, meşruluk kazanmış, sosyal politikaların belirlenmesinde ve uygulanmasında önemli role sahip olmuştur. Clegg, sendikalardan toplumumuzu şekillendiren ve geleceğimizi belirleyen en önemli güçlerden biri olarak bahseder. Sendikalar, en etkili baskı 172

173 gruplarındandır, medya ve devletin ilgisini birçok sosyal, siyasal ve ekonomik meseleye çekebilmektedir (Jackson, 1996: 7). Sosyal adaletin gerçekleştirilmesinde rolü olan sendikalar, kendilerini bir güç bloğu olarak görürler ve bu güce dayanarak sorunları çözmeye çalışırlar. Sendikaların sahip olduğu güç, sosyal politika yapabilmek için yönetim hakimiyeti ile savaşmaya muktedir olmaları ve toplum içinde yegane etkin güç bloğu olarak kendilerini kabul ettirmeleri esası üzerine bina edilmiştir (Dublin, 1957:195). Sendikalar, sivil toplum akto rlerinin en o nemlilerinden birisi olarak demokrasinin tarihsel gelişimi, gelir dag ılımının adaletli bir şekilde dag ıtılması ve toplumların demokratikleşmesi sürecinde küçümsenmeyecek roller oynamışlardır (Collier, & Mahoney, 1997; Magone, 2001; Marshall, 1991; Rueschemeyer, Stephens, & Stephens, 1992; Valenzuala, 1989), (Yıldırım,2008:199). Sendikalar ve NGO lar sivil toplum aktörleridir (Gallin, 2001) ve önümüzdeki dönemde sivil toplum aktörlerinin rolleri artacaktır. Ancak önemli sivil toplum örgütü olan sendikaların geleceği için aynı beklentilerin çok güçlü olduğunu iddia etmek mümkün görünmüyor. Çünkü işverenlerin gücü ve hakimiyeti artarken, sendikaların gücünde ve etkisinde kayıplar yaşanmakta ve sendikalar marjinal duruma düşürülmektedir (Aykaç, 2000:558). Yaşanan olumsuzluklara rağmen sendikaların yerini dolduracak yeni bir güç merkezi oluşturulamamıştır. Sendikalar zayıflamalarına rağmen sosyal politikaların oluşturulmasında önemli bir güçtür. Hooghe ve Oser tarafından yıllarını kapsayan, 15 OECD ülkesini inceleyen araştırma sonuçlarında sendika yoğunluğuna göre ülkelerin sosyal harcamaları incelendiğinde anlamlı bir ilişki olduğuna yönelik sonuçlar ortaya çıkmıştır. 15 büyük OECD ülkesinde her bir birimlik sendika yoğunlundaki artışın 0.10 luk sosyal harcamaya yol açtığı sonucuna varılmıştır. YÖNTEM: Bu araştırmada ulusal ve uluslararası literatür taranmış, konu ile ilgili alan araştırmaları incelenerek, yorumlanmıştır. BULGULAR ve SONUÇ: Dünyanın en zenginlerinin serveti 1980 yılından itibaren yıllık % 6.8 lik büyüme kaydederek, 35 milyar dolara yükseldi ve bu muazzam artış 4.5 milyar insanın sefaleti üzerinden elde ediliyor. Böyle bir tablonun sürdürülebilir olması ekonomik açıdan dahi mümkün görünmüyor. Sermayenin çok küçük bir azınlığın elinde birikmesi o sermayelerin üretebilirliğini de olumsuz etkileyecek, geçmişte yaşandığı gibi gelirin transferi gündeme gelecektir. Çünkü her arz kendi talebini geçmişte yaratamadı. Bu nedenle arzı artırıcı politikalara ihtiyaç duyuldu ve sendikalarla geçmişte kurulan uzlaşmanın benzerinin kurulması ihtimali yükseliyor. İşte bu ihtiyaç tekrar sendikaları ve sosyal politikaları cazip kılacak, gelirlerin yeniden dağıtımını gündeme getirecektir. Hiç kuşkusuz sendikaların yapı ve fonksiyonları değişime uğrayacak, sosyal politikalar farklılaşacak. Pasif sosyal politikalardan, 173

174 aktif sosyal politikalara geçiş ve sosyal içerme programlarına yönelme olacak. Yine bugüne kadar sendikaların yerini dolduracak etkinlikte sosyal politika aktörünün ortaya çıkarılamamış olması da üzerinde düşünülmesi gereken bir başka gerçektir. Aynı zamanda biteceği iddia edilen sendikaların dip noktayı gördükten sonra stabil kalması veya yavaşta olsa yükselme trendine girmesi bir başka örnek gelişmedir. Sendikaların sosyal politikalar üzerindeki etkileri iki ana eksen üzerinde gerçekleşmektedir. Birincisi sosyal politikaların oluşturulmasına yönelik etkiler, ikincisi sosyal harcamalar üzerindeki etkileri. Bu iki alanda da etkilerinin zayıflamasına karşın sendikalara olan ilgi devam etmektedir. Netice itibariyle bölüşüm kavgası, insanlık var olduğu günden bugüne hep var oldu ve bundan sonra da var olacak. Eşitsizlikler yaratılıştan itibaren varlığını sürdürdü, coğrafyalar insanların kaderini belirledi, ekonomik gelişmeler kendiliğinden sosyal sorunları çözemedi, tam tersi daha büyük çatışmalara yol açtı. Bu nedenle sendikaların sosyal politikadaki rollerine duyulan ihtiyaç bugün devam etmektedir, yarın ve gelecekte de devam edecektir. KAYNAKÇA: Akgeyik, Tekin (2007), İnsan Kaynakları Yönetimi Boyutuyla Kurumsal Sosyal Sorumluluk (Bir Alan Araştırması), Sosyal Siyaset Konferansları Dergisi, Altan, Ömer Z. (2009), Sosyal Politika Dersleri, 3. Baskı, Yayın No: 1987, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. Altan, Ömer Z. (2007), Sosyal Politika, Yayın No: 1744, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. Aykaç, Mustafa (2000), Sendikaların Geleceg i: Küreselleşme ve Yapısal Deg işiklikler Açısından Bir Analiz, Prof. Dr. Nusret Ekin e Armağan, Türk Ag ır Sanayı Ve Hı zmet Sekto rü Kamu I şverenlerı Sendı kası Yayını, Yayın No: 38, Bozkurt, Veysel (2005), Endüstriyel ve Post-Endüstriyel Dönüşüm, İstanbul: Aktüel Yayınları Alfa Akademi Basım ve Dağıtım Ltd.Şti. BSB (Bağımsız Sosyal Bilimciler), (2009), Türkiye de ve Dünyada Ekonomik Bunalım, , İstanbul: Yordam Yayınları. Çelik, Aziz (2006), AB Sosyal Politikası Uyum Sürecinin Uyumsuz Alanı, İstanbul: Kitap Yayınevi. Dublin, R. (1957), Industrial Conflict and Social Welfare, Conflict Resolution, 1 (2), Erdut, Tijen (2002), İnsan Kaynakları Yönetimi ve Endüstri İlişkilerinde Değişim, (Erişim Tarihi: ). Ersöz, Halis Y. (2011), Sosyal Politikada Yerelleşme, Yayın No: , İstanbul: İTO. Ersöz, Halis Y. (2003), Doğuşundan Günümüze Sosyal Politika Anlayışı ve Sosyal Politika Kurumlarının Değişen Rolü, İ.Ü. İktisat Fakültesi Mecmuası, 53 (2),

175 Gallin, Dan (2005), The Labour Movement, Global Institute, (Erişim Tarihi: ). Gallin, Dan (2001), Trade Unions and NGO s, (Erişim Tarihi: ). Dougles, Devon (2012), NGOs: The Missionaries of Empire (Erişim Tarihi: ). Güven, Sami (2013), Sosyal Politikanın Temelleri, 5. Baskı, Bursa: Ezgi Kitabevi Yayınları. Harvey, David (2013), Sosyal Adalet ve Şehir, (çev. Mehmet Moralı), 4. Baskı, İstanbul: Metis Yayınları. Hooghe, Marc, Oser, J. (2014), The Reciprocal Relationship between Trade Union Membership and Social Expenditure: A Longitudinal Analysis of OECD Countries , Paper presented at the 72th Annual Conference of the Midwest Political Science Assocation (MPSA,) Chicago, 3-6 April 2014, Işıklı, Alparslan (2003), Gerçek Örgütlenme Sendikacılık, Ankara: İmge Kitabevi. ILO (2016), World Employment and Social Outlook Trends 2016, Geneva: International Labour Office. İzveren, Adil (1968), Sosyal Politika ve Sosyal Sigortalar, Ankara: Sevinç Matbaası. Kazgan, Gülten (2000), İktisadi Düşünce veya Politik İktisadın Evrimi, 9. Baskı, İstanbul: Remzi Kitabevi. Koray, Meryem (2007), Sosyal Politikanın Anlamı ve İşlevini Tartışmak, Çalışma Toplum Dergisi, 2007/4, Jackson, Michael P. (1996), Sendikalar, (çev. Erinç Bilginoğlu), Ankara: Öteki Yayınevi. Munck, Ronaldo (2003), Emeğin Yeni Dünyası Küresel Mücadele Küresel Dünya, İstanbul: Kitap Yayınevi. Makal, Ahmet (2004), Sosyal Politika, Sendikalar ve Demokrasi, 1. Ulusal Sosyal Politika Kongresi, Ocak 2004, DİSK, Ankara. Miller, Delbert. C., Form, William. H. (1980), Industrial Sociology Work in Organizational Life, New York: Harper & Row Publishers. Özdemir, Süleyman (2007), Küreselleşme Sürecinde Refah Devleti, Genişletilmiş 2. Baskı, İstanbul: İTO. Özerkmen, Necmettin (2004), Uluslararası Eşitsizliği Derinleştiren Bir Süreç Olarak Ekonomik Küreselleşme, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Dergisi, 44 (1),

176 Piketty, Thomas (2013), Yirmi Birinci Yüzyılda Kapital, (çev. Hande Koçak), İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları. Sarıipek, Doğa (2017), Hak Temelli Sosyal Politikadan Hayırseverlik Temelli Sosyal Politikaya Geçişte Sivil Toplum Örgütlerinin Rolü, I nsan & I nsan, 4 (11), Selamoğlu, Ahmet (2003), I şçi Sendikacılıg ında Yeniden Yapılanma ve Örgütlenme Modeli, Kocaeli U niversitesi Sosyal Bilimler Enstitu su Dergisi, 6 (2), Şahin, Mehmet, Uysal, Ö. (2007), Sivil Toplum Kuruluşlarının Devlet Tarafından Finansmanı U zerine Bir Tartışma, Maliye Dergisi, 153, Temmuz- Aralık, Şenkal, Abdulkadir ve Sarıipek, D. B. (2007), Avrupa Birliği nin Karşılaştırmalı Refah Modelleri ve Sosyal Politikada Devletin Değişen Rolü, Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 14 (2), Şenkal, Abdulkadir (2005), Küreselleşme Sürecinde Sosyal Politika, İstanbul: Alfa Yayınları. Şimşek, Orhan (2017), Küreselleşme ve Yeni Devlet Kapitalizminin Yükselişi, Ankara: Türk Metal Sendikası Araştırma ve Eğitim Merkezi. Taşçı, Faruk (2016), Tu rkı ye de Sosyal Polı tı ka ve Do nu s u m: Zı hnı yet, Akto rler, Uygulamalar, Yayın No: 80, İstanbul: SETA Yayınları. Taşcı, Faruk (2012), Sosyal Politika Ahlakı, Yayın No: 358, Ankara: Nobel Akademik Yayıncılık. Tokol, Aysen, Alper, Y. (2015), Sosyal Politika, 6. Baskı, Bursa: Dora Basım Yayın Ltd. Şti. Tuna, Orhan ve Yalçıntaş, N. (1985), Sosyal Siyaset, 6. Baskı, İstanbul: Filiz Kitabevi. OECD, Trade Union Density, (Erişim Tarihi: ). Uçkan, Banu (2004), Endüstri İlişkileri, Yayın No: 1573, Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları. United Nations (UN), World Population Ageing 2015, New York. Lane, Jan Erik, Ersson, S. (2005), Social Policy and Trade Unions, (ErişimTarihi: ). Yorgun, Sayım (2013), Sosyal Politika Açısından 6356 Sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, Çalışma ve Toplum Dergisi, 2013/4, Yıldırım, Engin (2008), Sendikalar ve Kriz, Çalışma ve Toplum, 3 (18),

177 1980 SONRASININ SOSYO-EKONOMİK DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜMÜ BAĞLAMINDA SENDİKACILIKTA GELİNEN NOKTA Adnan Mahiroğulları Özet Sendikacılık, Keynesyen iktisat politikalarının uygulandığı arası dönemde ekonomik, siyasi ve sosyal etkinlikleri bakımından "altın çağı"nı yaşamıştır. Ne var ki, 1980 sonrası benimsenen neoliberal ekonomi politikaları, keza küreselleşme süreciyle ortaya çıkan esnek çalışma, yeni üretim ve yönetim teknikleri, uluslar arası acımasız rekabet gibi değişkenlerle sendikacılık yeni bir döneme girmiştir. Sendikacılık, 1980 sonrası yeni dönemde, geleneksel mesleki ve ekonomik faaliyetlerinde değişen koşullara, keza konjonktüre uyum sağlayabilmek adına örgütsel yapılanmasını, hak aramada mücadele yöntemlerini, siyasi partilerle ilişkilerini gözden geçirmek durumunda kalmıştır. Tebliğde, sendikacılığın ekonomik, sosyal ve siyasi yapıdaki köklü değişikliklerle etkileşim içinde olduğu gerçeği göz önüne alınarak 1980 sonrası sendikacılıkta yaşanan değişim ve dönüşümü hazırlayan nedenler irdelenmiştir. OECD, ILO, EUROSTATE gibi kaynaklardan elde edilen veriler ve literatür taraması doğrultusunda günümüzde sendikacılığın; üye sayısı ve pazarlık gücünün azaldığı, siyasi partilerle "bağlantı kayışı" türü ilişkilerden kaçındığı, "mücadeleci sendikacılıktan" "uzlaşmacı sendikacılığa" yöneldiği sonucuna varılmıştır. Anahtar Kelimeler: Savunmacı sendikacılık, neoliberalizm, değişim / dönüşüm, grevler, uzlaşma PRESENT SITUATION OF THE UNIONISM IN THE CONTEXT OF THE POST 1980 SOCIOECONOMIC CHANGE AND TRANSFORMATION Abstract Trade unionism lived its golden age in terms of economic, political and social activities in the period of in which the Keynesian economic policies were applied. However, neoliberal policies adopted after 1980 and also flexible working schedules, new production and management techniques and relentless international competition emerged within the context of globalization have forced trade unionism to enter a new stage. In this new period, trade unions had to reconsider their organizational structures, their struggle methods and their relationships with political parties in order to accommodate themselves to conditions which changed in terms of content and method and likewise to the conjuncture. Prof. Dr., Cumhuriyet Üniversitesi İİBF ÇEEİ Öğretim Üyesi, mahirogullari@cumhuriyet.edu.tr 177

178 This article examines the reasons which caused the change and transformation witnessed in trade unionism after 1980 by taking into consideration that the trade unionism interacts with radical changes in economic, social and political spheres. In the light of the data obtained from sources like OECD, ILO and EUROSTAT and literature review, it is concluded that the trade unionism has lost members and bargaining power, that trade unionism has avoided from engaging transmission belt type relationships with political parties and that trade unionism has reoriented to reconciliatory unionism from combatant unionism. Keywords: Defensive unionism, neoliberalism, change/transformation, labor strikes, conciliation GİRİŞ: Sendikacılık, gerek üye sayıları, gerekse ekonomik ve sosyal etkinlikleri bakımından altın çağı nı, talep yönlü ve devletin işveren rolünü de üstlendiği Keynesyen iktisat politikalarının uygulandığı 1945 ile Petrol Krizi'nin çıktığı 1973 arası dönemde yaşamıştır. Ne var ki, 1973 Petrol Krizi sonrası ortaya çıkan ekonomik durgunluk ve artan işsizlik olgusu, öncelikle gelişmiş ülkeleri yeni ekonomi politika arayışına itmiş; bu bağlamda talep yönlü Keynesyen politikalar terk edilerek, sıkı para, yüksek faiz, düşük ücret, özelleştirmeler ve sosyal harcamaların sınırlandırılması gibi sendikacılığa bir dizi olumsuzluk getiren arz yönlü neoliberal politikalar uygulamaya konulmuştur. Diğer taraftan, 1980 sonrası dönemde, uluslararası sermaye akışı, mal ve hizmetlerin sınır ötesi hareketliliğinin arttığı "küreselleşme süreci" adıyla ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel boyutları olan yeni bir akım da gündeme gelmiştir. Sonuçta 1980 sonrası neo-liberal politikalara geçilmesi, çok boyutlu küreselleşme sürecinin ortaya çıkması pek çok alanı etkilediği gibi sendikal yapıyı" da form ve fonksiyon bakımından derinden etkilemiştir. Dolayısıyla, sendikacılık, 1980 sonrası yaşanan iki önemli akımın etkisiyle yeni bir döneme: "değişim" ve "dönüşüm" dönemine girmiştir. Başka bir ifadeyle, endüstri ilişkileri sisteminde, devletin yanısıra ikinci taraf olan sendikacılığın, ekonomik, sosyal ve siyasi yapıdaki köklü değişikliklerle etkileşim içinde olduğu gerçeği göz önüne alındığında; sendikacılık, literatürdeki yaygın tespite göre; arası "altın çağ" ve 1980 sonrası "değişen koşullar çağı / "değişim ve dönüşüm çağı" gibi dönemsel olarak iki ayrı kategoride mütalaa edilmektedir. Bu bağlamda, günümüz sendikacılığında yaşanan değişim ve dönüşümü incelerken, öncelikle "neye göre / hangi döneme göre değişim? " sorusundan hareketle, sendikacılığın "altın çağı"ndaki kazanımları, form ve fonksiyonu baz alınarak değişime neden olan unsurlar ve günümüzdeki somut sonuçları irdelenmiştir. Nitekim, makalenin çatısı, "Sendikacılıkta değişim ve dönüşümü hazırlayan etkenler" ve "Sendikacılıkta gelinen nokta; günümüzde yaşanan değişim ve dönüşümler" şeklinde iki üst ve on kadar alt başlık üzerine kurulmuştur sonrası sendikacılıkta yaşanan değişim ve dönüşümü kısaca formülleştirmek gerekirse, sendikacılık: 178

179 mücadeleci sendikacılık tan (syndicalisme combatif) "savunmacı sendikacılığa" (syndicalisme défensif); "doktriner sendikacılıktan" (syndicalisme doctrinaire) "faydacı/yalın sendikacılık" (syndicalisme pragmatist) özellikle 2000'li yıllar sonrası "uzlaşmacı sendikacılığa" (syndicalisme coopératif) evrilmiştir. Tebliğin özgün yanı ve amacı; Günümüzde ortaya çıkan yapısal değişikliklerin neden olduğu "yeni sendikal yapının" tipik özellikleri üzerinde durulmuştur. Örneğin, günümüzdeki sendikalaşma oranları ve "mücadeleci sendikacılık" anlayışından "uzlaşmacı sendikacılığa" yönelişin somut göstergesi olarak algılanan ve AB ve OECD ülkeleri ölçeğinde düşüş trendine giren grevler ve ücret artışları yla ilgili en son verilerin okurlara sunulması, keza günümüzde yaşanan değişim ve dönüşümü kavramlarla formülleştirerek sendikacılığın şekil ve işlev bakımından geldiği noktanın ortaya konulması amaçlanmıştır. İLGİLİ YAZIN: Toplumlarda dönemsel olarak ortaya çıkan ekonomik, sosyal ve siyasal değişimlerin kurumsal yapıları etkilediği sosyolojik bir gerçekliktir. Bu bağlamda, 1980 sonrası gelişmiş ülkelerden başlamak üzere Keynesyen ekonomi politikalarından neo-liberal politikalara geçilmesi, yine aynı dönemde ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel boyutuyla kurumsal yapıları değişime zorlayan "küreselleşme" dalgasının birlikte ortaya çıkması endüstri ilişkileri sistemi içinde önemli bir kurumsal yapı olan sendikacılığı somut bir şekilde etkilemiştir. Söz konusu doğrultuda, makalenin dayandığı kuramsalboyut, köklü yapısal değişikliklerin kurumsal yapıları şekil, içerik ve işlev bakımından etkileyerek dönüşüme zorladığı varsayımı üzerine kurulmuştur. Nitekim, taradığımız yerli ve yabancı kaynaklar, sendikacılıkta 1980 sonrası yaşanan değişim ve dönüşümü "değişen sistem-kurumsal etkileşim" çerçevesi üzerine kurmuştur. Ahmet Selamoğlu bu konuda; "Sanayileşmiş ülkelerde sendikacılıktaki gerileyiş ve değişimin nedenlerini belirlemeye çalışırken öncelikle sendikacılığın temel taraf olduğu endüstri ilişkileri sistemini etkileyen evrensel nitelikli unsurları ele almak gerekir. Gerçekten sanayileşmiş ülkelerde endüstri ilişkileri sistemleri ekonomik, sosyal ve siyasi çevre koşullarındaki değişimden etkilenmekte ve bu etkileşim sürecinde değişim geçirerek yenilenmektedir." demiştir (Selamoğlu, 1995: 1). Aynı şekilde Erdinç Yazıcı da bu noktaya parmak basmıştır:"küreselleşme ve değişim olgusu, uluslar arası tesirlerine paralel olarak ülkelerin çalışma yaşamları üzerinde derin etkiler bırakmaktadır." (Yazıcı, 2010: 87). Sendikacılıkta dönüşüme neden olan temel yapısal değişimler ise; "Sanayileşmiş ülkelerde 1970 sonrası belirginleşen evrensel nitelikli unsurlar arasında; ekonomik yapıda yaşan değişim, teknolojik gelişmeler, devletin endüstri ilişkilerindeki rolünün değişimi, işverenlerin yönetim anlayışındaki gelişme, işgücünün yapısındaki değişim sayılabilir." (Selamoğlu, 1995: 2). Aynı konuda Meryem Koray, 1980 sonrası sendikacılıkta yaşanan değişimi ele almıştır; 179

180 "1970'lerin ortalarından itibaren gelişmiş ülkelerde yaşanan yapısal değişiklikler sendikaların siyasal, toplumsal rollerini ve toplu pazarlık mücadelesinde pazarlıkların yapısı ve konularını da değiştirmiştir. Neticede, 1980 öncesinin sınıf dayanışması, toplu çıkarlar ve toplu mücadele gibi kavramlara ve politikalara dayalı sendikacılık, yeni dönemde değişime ve dönüşüme zorlanmaktadır." (Koray, 1994: 3-4). Erdinç Yazıcı, Meryem Koray'ın bahsettiği sendikacılıktaki değişim ve dönüşümün kısaca çerçevesini çizmiş; özellikle küreselleşme sürecinin somut sonuçlarından biri olan "uluslar arası rekabet" olgusuna parmak basarak 1980 öncesi hak aramada "mücadeleci anlayışın" sendikaları işverenleri zorlamadan birlikte hareket etme anlayışına dayalı "uzlaşmacı" sendikacılıktan söz etmiştir; "İşçi sendikaları, günümüzde yaşanan uluslar arası yoğun rekabet sürecinde varlığını koruması için tepki veren konumdan sıyrılarak değişime yön vermeye çalışan bir yapılanma içinde işverenlerle birlikte hareket etme durumunda kalmışlardır." (Yazıcı; 2010: 91; 2014; 84-86). Sendikacılıkta günümüzde yaşanan değişim /dönüşümde, kuşkusuz önemli etkenlerden biri de "İnsan Kaynakları Yönetimi" gibi işletmelerde "yeni yönetim teknikleri"nin benimsenmesidir. "İnsan Kaynakları Yönetimi, işletmede çalışanların seçimini ve yerleştirilmesini üst yönetime bırakan, dolayısıyla sendikayı dışlayan, keza sendikaların işletmelerde örgütlenmelerini zorlaştıran bir yönetim biçimi olmuştur" (Tokol, 2011: 156). Sendikacılıkta 1980 sonrası yaşanan değişim / dönüşüme neden olan unsurlar ve sonuçları gerek yerli, gerekse yabancı literatürde de detaylı bir şekilde yer almıştır. Özellikle günümüzde sendikacılığın "mücadeleci sendikacılıktan", "savunmacı sendikacılığa", keza "uzlaşmacı sendikacılığa" evrilmesi, dolayısıyla toplu iş mücadelelerine başvurma eğiliminin zayıflaması pek çok makalenin konusunu oluşturmuştur. "80'li yılların endüstri ilişkilerine getirdiği bir önemli değişim de taraflar arasında 'çatışmalı ilişkilerin azalması' ve 'işbirliği eğiliminin güçlenmesi' yönündedir. Grevlerde kaybolan işgünü açısından çatışmalı ilişkilerin yaşandığı Fransa, İspanya, İtalya gibi ülkelerde dahi ciddi azalma söz konusu olmaktadır" (Baglioni, 1990: 17). "Çatışmacı endüstri ilişkilerinin, grev felsefesinin beşiği sayılan Fransa'da, grevler 1985 sonrası kaybedilen gün sayısında bir milyonlu rakamların altına düşerek azalma trendine girmiş; 2000'li yıllarda ise, beş yüz binli rakamlara gerilemiştir " (Carlier, 2008: 7; Sirot, 2011: 24). YÖNTEM: Makalede, yerli ve yabancı olmak üzere genel literatür taraması yapılmıştır. Bu kapsamda, konuyla ilgili kitap, makale ve istatistiksel verilerden yararlanılmış; istatistiklerde yer alan veriler analiz edilerek yorumlanmıştır. 180

181 BULGULAR ve SONUÇ: Sendikacılık, geçmişinde belirli bir mücadele sistematiği bulunan ülkelerde, 1980 sonrası yaşanan köklü ekonomik, sosyal ve siyasi değişim karşısında bir süre pes etmemiş, direnmiş; hatta emeğe yapılan saldırıları göğüsleyebilmek için toplu iş mücadelelerini sürdürmüştür. Ne var ki, 1980 sonrası, gelişmiş ülkelerden, gelişmekte olan ülkelere kadar dünya gündemine oturan neo-liberal politikaların kalıcılığı görülünce, sendikalar cephesi, söz konusu politikalara uyum sağlamak durumunda kalmış; en azından "altın çağın" kazanımlarını koruyabilmek için "savunmacı" pozisyonla hareket etmeye başlamıştır. Bu bağlamda, sendikacılık, giderek azalmaya başlayan üye sayısını koruyabilmek adına toplu pazarlık sürecinde çatışmacı, bölüşümcü politikaların yerine özellikle istihdam garantisi sağlayabilmek için "ödün pazarlğı" anlamında işverenlerle "uzlaşmacı" tavır sergilemeye başlamıştır sonrası sendikacılıkta gelinen noktayı izah etmede /değerlendirmede; OECD, ILO, EUROSTAT gibi kurumların en son verileri kullanılmış; keza geniş bir literatür taranmıştır. Bu bağlamda; 1980 öncesine göre; - Ülkelerin çoğunda sendikalaşma oranları önemli ölçüde gerilemiştir. -Ücret pazarlığı yerini istihdam garantisine bırakmış; ücretler genel seviyesi, 1980 öncesine göre mütevazi oranlarda yükselmiş; çoğu ülkenin ücret grafiklerinde düze yalın bir çizgi izlenmiş; pek çok ülkede "refah payı"ndan söz edilemez olmuştur. -Mücadeleci sendikacılıktan savunmacı / uzlaşmacı sendikacılığa dönüşümün somut göstergesi olarak grev ve lokavt sayılarında önemli ölçüde düşüş yaşanmıştır. Netice itibarıyla; günümüzde sendikacılık; a) Yeni üretim ve yönetim teknikleri sonrasında, işgücünün yapısında ve sektörel dağılımda ortaya çıkan değişimle üye sayısı bakımından güç kaybetmiş; üye sayısındaki düşüşü durdurabilmek amacıyla sosyal faaliyetlerine yenilerini katarak "sosyal sendikacılık" / "hizmet sendikacılığı"na yönelmiş; b) Küreselleşme sürecinin somut sonuçlarından biri olan "uluslar arası rekabet" olgusuyla sırf istihdam garantisi elde etme pahasına geleneksel "ücret pazarlıkları"nı üçüncü, hatta dördüncü planda tutmuş; toplu pazarlıkların düzeyini daraltarak işletme /işyeri ölçeğine indirgemek durumunda kalmış; c) Üyeleri adına yeni haklar elde etme imkanı kalmayınca, mevcut kazanılmış hakları elde tutabilmek için "savunmacı" durumda düşmüş; d) Savunmacı konuma çekilirken, taraflar arasında "çatışmalı ilişkilerin azaldığı", keza "işbirliği / uzlaşmacı eğilimin güçlendiği" görülmüştür. KAYNAKÇA: Carlier, Alexendre (2008), Mesurer les Greves dans les Entreprises, No: 139, Paris: Dares. Baglioni, Guido (1990), Indutrial Relation in Europe in the 1980's, Europen Industrial Relation: Challenge of Flexibility, London: Sage Publication. 181

182 Lordoğlu, Kuvvet (2000), Küreselleşme Karşısında Sendikal Hareketin Geleceği, (der. Veysel Bozkurt), Küreselleşmenin İnsani Yüzü, İstanbul: Alfa Yayınevi. Koray, Meryem (1994), Değişen Koşullarda Sendikacılık, İstanbul: TÜSES. Selamoğlu, Ahmet (1995), İşçi Sendikacılığının Gücündeki Değişim, Ankara: Tarih Kurumu Basımevi. Sirot, Stéphane (2011), Le Syndicalisme, la Politique et La Greve, Arbre bleu édition, Nancy. Tokol, Aysen (2011), Endüstri İlişkileri ve Yeni Gelişmeler, Bursa: Dora Yayıncılık. Yazıcı, Erdinç (2010), Sendikal Hareket Yeni Misyon Arayışları, 5. Baskı, Ankara: A Kitap Binyıl Yayınevi. Yazıcı, Erdinç (2014), Yeni Endüstri İlişkileri: Çatışan Endüstriyel Taraflardan Uzlaşan Endüstriyel Ortaklara, 15. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresi, Ankara. 182

183 7. OTURUM SOSYAL GÜVENLİKTE YENİ GELİŞMELER 21 Ekim 2017 Saat: 09:30 11:00 Oturum Başkanı: Prof. Dr. Bünyamin Bacak Sosyal Güvenlikte Yeni Yol Arayışı: Risk Temelli Sosyal Güvenlik Anlayışından Herkes İçin, Hayat Boyu Sosyal Güvenlik Anlayışına (Prof. Dr. Yusuf Alper, Arş. Gör. Ulviye Tüfekçi, Öğr. Gör. Duygu Açık) Emeklilik Sistemlerinde Liberal Dönüş ve Yeni Emeklilik Ortodoksisi: Türkiye Örneği (Yrd. Doç. Dr. Aslı Güleç Taşdemir) Gri Tsunami nin Sosyal Güvenlik ve İstihdam Alanındaki Etkileri (Yrd. Doç. Dr. Barış Öztuna) Emeklilik Sonrası Bireylerin Çalışma Hayatına Katılımı Etkileyen Faktörler (Yrd. Doç. Dr. Özgür Topkaya) 183

184 184

185 SOSYAL GÜVENLİKTE YENİ YOL ARAYIŞI: RİSK TEMELLİ SOSYAL GÜVENLİK ANLAYIŞINDAN HERKES İÇİN, HAYAT BOYU SOSYAL GÜVENLİK ANLAYIŞINA Yusuf Alper * Ulviye Tüfekçi ** Duygu Açık *** Özet Uluslararası Çalışma Örgütüne göre; temel bir insan hakkı olarak kabul edilmesine rağmen Dünya nüfusunun yalnızca % 27 si çağdaş standartlarda sosyal güvenlik hakkından faydalanırken % 73 ü yetersiz (kısmen) veya hiç sosyal güvenceye sahip değildir (ILO, 2014:1). Bugün gelinen nokta itibarıyla sanayi toplumu sosyal güvenlik sistemi ve yaklaşımı ile herkesi, her tehlikeye karşı sosyal güvenlik kapsamına alma hedefini gerçekleştirmede güçlükler yaşanmaktadır li yıllarda başlayan arayışlar, ILO nun 2012 tarih ve 202 sayılı Sosyal Koruma Tabanları Tavsiye Kararı ile yeni bir safhaya gelmiştir. 202 sayılı Tavsiye Kararı, sosyal güvenliğin, toplumu oluşturan herkesi, bütün hayatı boyunca sosyal koruma altına alacak bir sosyal güvenlik sistemi oluşturma çabalarına zemin teşkil edecek gibi görünmektedir. Çabalar ve gelişmeler, 21. Yüzyılın ilk çeyreğinin, sosyal güvenlikte yeniden yapılanma ve dönüşümün temel esaslarının belirginleştiği bir dönem olacağını göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Sosyal koruma tabanları, herkes için sosyal güvenlik, temel (asgari) gelir garantisi, kapsayıcı sosyal güvenlik sistemleri SEARCHING NEW WAY IN SOCIAL SECURITY: FROM RISK BASED SOCIAL SECURITY TO LIFE-LONG SOCIAL PROTECTION FOR ALL Abstract Although defined as elements of basic human rights, just as 27% of world population benefits social security within modern standards also other parts hasn t been covered any social * Prof. Dr. Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, yalper@uludag.edu.tr ** Arş. Gör. Uludağ Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü, tufekciulviye@gmail.com *** Öğretim Görevlisi, Bozok Üniversitesi, Yerköy Adalet Meslek Yüksekokulu, Hukuk Bölümü, Sosyal Güvenlik Programı, duyguu.acikk@gmail.com 185

186 protection system or partially benefits of them (ILO, 2014:1). Universal level of social security benefits has been faces off some difficulties reach about industrial societies norm that has cover all population to all risk. Novelty seeking of ILO has entering new phase at Social Protection Floors Recommendation-2012 (no.202) since Recommendation no.202 seems to be basis for endeavour of covering lifelong protection to all person. Endeavours and developments denote as First quarter of 21 st Century will be essential period for social security where restructuring and transformations become evident. Keywords: Social protection floors, social security for all, basic income security, comprehensive social security GİRİŞ: Uluslararası Çalışma Örgütü nün (ILO), sosyal güvenlikte bir dönüm noktası yaratan 1952 tarih ve 102 Sayılı Sosyal Güvenliğin Asgari Normları Sözleşmesi nin üzerinden 65 yıl geçmesine rağmen, Dünya nüfusunun yalnızca % 27 sinin ILO standartlarında sosyal güvenceye sahip olması sosyal sigortalar üzerine inşa edilmiş sanayi toplumu (geleneksel) sosyal güvenlik sistemine yönelik eleştirileri ve yeni sosyal güvenlik sistemi arayışlarını beraberinde getirmiştir. Sosyal politikanın ve sosyal güvenliğin altın çağı olarak adlandırılan arasında dönemde milli gelirden sosyal güvenliğe ayrılan payın artması, sosyal güvenliğin kapsamının kişi olarak (yatay) ve dikey olarak (sosyal riskler) genişlemesine rağmen petrol krizini takip eden dönemde gelişmiş ülke sosyal güvenlik sistemleri krize düşmekten kurtulamamıştır. Gelişmekte olan ülkelerde ise beklenenin aksine, enformel (kayıtdışı) sektörün genişlemesi ve kronik hale gelmesi, ILO nun asgari standartlarında bile bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmalarını engellemiştir. ILO, 1980 li yıllardan itibaren; bir yandan sosyal güvenliğe yönelik eleştirilere cevap vermek, diğer yandan sosyal güvenliğin global düzeydeki sorunlarını çözmeye yönelik olarak: 1) Raporlar yayınlayarak (1984 tarihli 21. Yüzyıla Doğru Sosyal Güvenlik ve 2001 tarihli Sosyal Güvenlikte Yeni Bir Konsensus), 2) Uluslararası kampanyalar düzenleyerek (herkes için sosyal güvenlik kampanyası), 3) Uluslararası hukuki belge hazırlayarak (2012 tarih ve 202 sayılı Sosyal Koruma Tabanları Tavsiye Kararı ) ve nihayet, 4) 2 yıllık periyodlarla sosyal koruma raporları yayınlayarak yoğun ve çok yönlü faaliyetleri gerçekleştirmektedir. Bu bildiri, 1984 yılındaki Rapordan itibaren ILO nun sosyal güvenliğe yönelik faaliyetleri kronolojik bir seyir içinde değerlendirilerek bugün gelinen nokta itibarıyla sosyal güvenlikte yaşanan dönüşüm ortaya konulmaya çalışılacak, 2012 tarih ve 202 sayılı Sosyal Koruma Tabanları Tavsiyesinde ortaya konan yeni sosyal güvenlik sisteminin temel esasları ele alınarak sosyal güvenlikte yaşanan dönüşümün yönleri ortaya konulacaktır. 186

187 İLGİLİ YAZIN: 1973 petrol krizini takip eden dönemde yaşanan iktisadi krizin sebepleri arasında sosyal güvenlik harcamalarının olağanüstü şekilde artışının gösterilmesi (Alper, 1994) ve 1981 yılında Şili sosyal güvenlik sisteminin özelleştirilmesi ile başlayan süreç ILO yu sanayi toplumu sosyal güvenlik sistemine yönelik eleştirileri ( cevaplamaya ve sosyal sigorta üzerine kurulmuş bu sistemin yetersizliklerini giderecek arayışlara itmiştir tarihli 21. Yüzyıla Doğru Sosyal Güvenlik başlıklı raporunda ILO, işgücünün yapısal değişimine yönelik değişiklikler sosyal sigortalar temelli sosyal güvenlik sisteminin devamını savunan bir ana görüş ortaya koymuştur (ILO, 1984). Dünya Bankasının 1994 tarihli Yaşlılık Krizini Önlemek, başlıklı rapor, yalnızca geleneksel sistemi eleştirmekle kalmamış bir sosyal güvenlik sisteminden beklenen 3 temel fonksiyonu (sigorta, tasarruf ve gelirin yeniden dağılımını sağlama) fonksiyonlarını etkin şekilde yerine getirecek 3 ayaklı yeni bir sistem önerisinde bulunmuştur (WB.1994). Beklenenin aksine kayıtdışı istihdamın yaygınlaşması ve kronik hale gelmesi, küreselleşmenin yarattığı gelir eşitsizliklerinin artması ve gelişmekte olan ülkelerde ILO nun 102 sayılı Sözleşmesinde yer alan asgari normların bile gerçekleşmesine imkân vermemesi ILO yu sosyal güvenlikte yeni arayışlara itmiş, 2001 tarihli sosyal güvenlikte yeni bir konsensus ( ILO, 2001) raporu ile herkese sosyal güvenlik amacını gerçekleştirmeye yönelik öneriler geliştirilmesi, cinsiyet temelli gelir ayırımlarının giderilmesi ve herkes için gelir güvencesi sağlanmasına yönelik öneriler arayışına girilmiştir. ILO, 2000 li yılların başında başlayan çalışmalarını 2012 yılında yayınlanan 202 sayılı Sosyal Koruma Tabanları Tavsiye Kararı ile somutlaştırmış evrensel ölçekte tüm bireyler için temel bir gelir garantisi ve erişilebilir bir sağlık güvencesini esas alan, çalışma hayatında karşılaşılan riskleri esas alan risk temelli sosyal güvenlik sistemi yerine, bireyin çocukluk, yetişkinlik ve yaşlılık döneminde karşılaşacağı bütün risklere karşı koruma garantisi sağlamayı amaçlayan bir sistem geliştirilmeye çalışılmıştır ( ILO, 2012). YÖNTEM: Bildiri esas olarak literatür taraması yöntemi ile hazırlanmıştır. ILO nun 1984 tarihli raporu başlangıç olarak alınarak sanayi toplumu sosyal güvenlik sistemlerinin başarıları ve yetersizlikleri ile krize götüren sebeplere vurgu yapılmıştır. Şili özelleştirme deneyimi ile Dünya Bankasının çok ayaklı sosyal güvenlik sistemi önerilerinin hayata geçirilme imkânları ortaya konulmaya çalışılmış, ILO nun özellikle küreselleşmenin olumsuz sonuçlarını giderecek arayışları üzerinde durulmuştur. Bu çerçevede ILO nun geliştirdiği ve hayata geçirmeye çalıştığı politikaların ele alındığı 2012 ve 2014 yıllarında yayınlanan Dünya Sosyal Güvenlik (Koruma) Raporları (ILO, 2010a ve ILO 2014a) detaylı olarak incelenerek, genel sosyal güvenlik anlayışı ve her bir sosyal risk bakımından yeni yaklaşımın hayata geçirilme potansiyeli araştırılmıştır. ILO nun yeni sosyal güvenlik sistemi konusundaki en somut uluslararası hukuki belgesi olan 202 sayılı Sosyal Koruma Tabanları Tavsiye Kararında geliştirilen yeni sistemin temel esasları bildirinin temel konusunu oluşturmuştur. 187

188 BULGULAR ve SONUÇ: ILO, 202 Sayılı Sosyal Koruma Tabanları Tavsiye Kararında, sanayi toplumu sosyal güvenlik sistemini yeniden yapılandıran bir yeni yapı önermiştir. Bu yapı, 1994 tarihli Dünya Bankası yeni sosyal güvenlik sistemi modeli ile de katmanlaşma bakımından benzerlik göstermektedir. Yeni sistemin temeli: 1) Herkes için erişilebilir bir sağlık sistemi oluşturma, 2) Çocukluk, yetişkinlik (çalışma dönemi) ve yaşlılık dönemleri için gelir garantisi sağlama, 3) Çalışanlar için sosyal sigorta temelli prim/gelir ilişkisine dayanan ikinci basamak bir sosyal güvenlik ayağı ve, 4) Gönüllülük esasına dayanan tamamlayıcı (ilave, ek) bir sosyal güvence ayağı, oluşturma üzerine kurulmuştur. Bu sistemle sosyal güvenliğin evrensel amacını oluşturan herkesi, her tehlikeye karşı sosyal güvence kapsamına alma hedefi gerçekleştirilecektir. Grafik: Sosyal Koruma Tabanları Sistemi (Sosyal Güvenlik Merdiveni) Kapar (2015:195), ILO (2012). ILO, 2014/2015 Sosyal Koruma raporunda mevcut sosyal güvenlik uygulamalarının Sosyal Koruma Tabanları Tavsiye Kararında temel esasları belirtilen sisteme ne kadar yaklaştığını, iyi ülke uygulamalarına da göndermeler yaparak ortaya koymaya çalışmıştır. ILO, sanayi toplumu sosyal güvenlik sisteminin temelini oluşturan sosyal sigortaların sil-baştan anlamına gelebilecek radikal bir değişiklikle yeni sisteme dönüşümünü beklememekle birlikte ülkelerin sosyal güvenlik sistemi ile ilgili düzenlemelerde bu yeni yapıya hizmet edecek yönde yapısal değişiklikler yapmasını beklemektedir. Yani zamana yayılan bir dönüşüm beklenmektedir. Dünya Sosyal Koruma Raporuna göre özellikle çocuklar ve kadın öncelikli olarak aileye yönelik vergilerle finanse edilen şartlı gelir transferi uygulamalarının yeni sosyal güvenlik sistemine dönüşümün en belirgin alanını oluşturduğunu, bunu sağlık hakkını geniş toplum kesimlerine yaygınlaştıran genel sağlık sigortası uygulamasının takip ettiğini belirtmektedir. ILO, iş kazaları ve meslek hastalıkları, malullük ve özellikle işsizlik hallerinde sağlanan gelir garantisinin kişileri yeniden çalışma hayatına ve sosyal hayata kazandıracak şartlarla 188

18. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümleri Kongresi

18. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümleri Kongresi 19 Ekim 2017 Otele Giriş ve Kayıt : 14.00 Açılış Kokteyli : 19.00 21 Ekim 2017 Gala Yemeği : 19.30 Açılış - 20 Ekim Cuma 09:30-10:30 Prof. Dr. Serpil Aytaç (Uludağ Ünv. ÇEEİ Bölüm Başkanı) Prof. Dr. Tayyar

Detaylı

18. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümleri Kongresi Ekim 2017, Kemer-Antalya

18. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümleri Kongresi Ekim 2017, Kemer-Antalya 19 Ekim Perşembe Otele Giriş ve Kayıt : 14.00 Açılış Kokteyli : 18.00 Kongre Açılışı 20 Ekim Cuma 09:30-10:30 Prof. Dr. Serpil Aytaç (Uludağ Ünv. ÇEEİ Bölüm Başkanı) Prof. Dr. Tayyar Arı (Uludağ Ünv. İİBF

Detaylı

Mesleki Deneyim. Eğitim Bilgileri. Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU. Profesör Marmara Üniversitesi Doçent Marmara Üniversitesi

Mesleki Deneyim. Eğitim Bilgileri. Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU. Profesör Marmara Üniversitesi Doçent Marmara Üniversitesi Prof. Dr. Nurşen CANİKLİOĞLU Mesleki Deneyim Profesör Marmara Üniversitesi - 2011 Doçent Marmara Üniversitesi - 2003 Eğitim Bilgileri Doktora Marmara Üniversitesi SBE - 1997 Yüksek Lisans Marmara Üniversitesi

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Selçuk Üniversitesi, Karaman İİBF, Kamu Yönetimi Bölümü. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, İİBF, Kamu Yönetimi Bölümü

ÖZGEÇMİŞ. Selçuk Üniversitesi, Karaman İİBF, Kamu Yönetimi Bölümü. Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, İİBF, Kamu Yönetimi Bölümü ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Sefa USTA 2. Doğum Tarihi : 12/03/1981 3. Ünvanı : Yrd.Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu : Derece Alan Üniversite Yıl Lisans Kamu Yönetimi İnönü Üniversitesi 2003 Y.Lisans Kamu Yönetimi

Detaylı

TÜRKİYE DE TIBBİ CİHAZ SEKTÖRÜNÜN GELİŞİMİ VE SAĞLIK SİSTEMİNE ETKİSİ ÇALIŞTAYI 16 MAYIS 2017 BERA OTEL, ANKARA PROGRAM

TÜRKİYE DE TIBBİ CİHAZ SEKTÖRÜNÜN GELİŞİMİ VE SAĞLIK SİSTEMİNE ETKİSİ ÇALIŞTAYI 16 MAYIS 2017 BERA OTEL, ANKARA PROGRAM TÜRKİYE DE TIBBİ CİHAZ SEKTÖRÜNÜN GELİŞİMİ VE SAĞLIK SİSTEMİNE ETKİSİ ÇALIŞTAYI 16 MAYIS 2017 BERA OTEL, ANKARA PROGRAM 08.00 9.00 : KAHVALTI MODERATÖR : MEHMET ATASEVER RAPORTÖRLER: ZAFER KARACA, FATMA

Detaylı

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR ENGELLİLERE YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR III. Sınıf Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Risk Gruplarına Yönelik Sosyal Politikalar Dersi Notları-VI Doç. Dr. Şenay GÖKBAYRAK İçerik Engellilere

Detaylı

İKİNCİ BÖLÜM ENDÜSTRİ DEVRİMİ, SOSYAL SORUN VE SOSYAL POLİTİKA İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM SOSYAL POLİTİKA BİLİMİNİN KONUSU, KAPSAMI VE TEMEL YAKLAŞIMI

İKİNCİ BÖLÜM ENDÜSTRİ DEVRİMİ, SOSYAL SORUN VE SOSYAL POLİTİKA İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM SOSYAL POLİTİKA BİLİMİNİN KONUSU, KAPSAMI VE TEMEL YAKLAŞIMI İKİNCİ BÖLÜM İÇİNDEKİLER Sayfa No ÖNSÖZ GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM SOSYAL POLİTİKA BİLİMİNİN KONUSU, KAPSAMI VE TEMEL YAKLAŞIMI I. EKONOMİ, TOPLUM BİLİMİ VE SOSYAL POLİTİKA...7 A. EKONOMİ BİLİMİ...7 B. TOPLUM

Detaylı

ÇALIŞMA YAŞAMININ GELECEĞİ GİRİŞİMİNDEN SORUMLU BİRİM 2017

ÇALIŞMA YAŞAMININ GELECEĞİ GİRİŞİMİNDEN SORUMLU BİRİM 2017 ÇALIŞMA YAŞAMININ GELECEĞİ GİRİŞİMİNDEN SORUMLU BİRİM 2017 Değişimin temel nedenleri Çevre ve İklim Değişiklikleri Yeni teknolojiler ve dijitalleşme Değişen Çalışma Yaşamı Demografik değişiklikler Bu değişiklikler

Detaylı

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ 13 1.1.Türkiye Ekonomisine Tarihsel Bakış Açısı ve Nedenleri 14 1.2.Tarım Devriminden Sanayi Devrimine

Detaylı

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık İÇİNDEKİLER FİNANS, BANKACILIK VE KALKINMA 2023 ANA TEMA SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA: FİNANS VE BANKACILIK ALT TEMALAR Türkiye Ekonomisinde Kalkınma ve Finans Sektörü İlişkisi AB Uyum Sürecinde Finans ve Bankacılık

Detaylı

(DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı)

(DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı) GAU AKADEMİK PERSONEL AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ FORMU Prof.Dr. Meltem DİKMEN CANİKLİOĞLU Kastamonu 01/08/1962 Profesör 07/12/2010 (DEÜ Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Bölümü Anayasa Hukuku Anabilim Dalı) İzmir Ekonomi

Detaylı

BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci

BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci İÇİNDEKİLER BÖLÜM 1 Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme: Türkiye de Bütçeleme Süreci Doç. Dr. Serpil Ağcakaya Süleyman Demirel Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü Giriş...1 1. Toplumsal Cinsiyete Duyarlı

Detaylı

REEL İŞÇİLİK MALİYETİ ARTIŞI 2012'DEN BERİ HIZLANARAK SÜRÜYOR

REEL İŞÇİLİK MALİYETİ ARTIŞI 2012'DEN BERİ HIZLANARAK SÜRÜYOR REEL İŞÇİLİK MALİYETİ ARTIŞI 2012'DEN BERİ HIZLANARAK SÜRÜYOR 9 Eylül 2016 TÜİK in açıkladığı 2016 yılının ikinci çeyreğine ait imalat sanayii üretim ve istihdam verileri kullanılarak yapılan hesaplamalara

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. 9. İş Deneyimleri

ÖZGEÇMİŞ. 9. İş Deneyimleri ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Ergün KARA 2. Ünvanı : Yrd. Doç. Dr. 3. Öğrenim Durumu : Doktora 4. Çalıştığı Kurum : Osmaniye Korkut Ata Üniversitesi 5. Yabancı Dil : İngilizce / İyi Düzeyde 6. Telefon(Dahili)

Detaylı

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U) DİKKATİNİZE: BURADA SADECE ÖZETİN İLK ÜNİTESİ SİZE ÖRNEK OLARAK GÖSTERİLMİŞTİR. ÖZETİN TAMAMININ KAÇ SAYFA OLDUĞUNU ÜNİTELERİ İÇİNDEKİLER BÖLÜMÜNDEN GÖREBİLİRSİNİZ. ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

Detaylı

TÜRK TORAKS DERNEĞİ KADIN VE AKCİĞER SAĞLIĞI GÖREV GRUBU EYLEM PLANI

TÜRK TORAKS DERNEĞİ KADIN VE AKCİĞER SAĞLIĞI GÖREV GRUBU EYLEM PLANI TÜRK TORAKS DERNEĞİ KADIN VE AKCİĞER SAĞLIĞI GÖREV GRUBU EYLEM PLANI 2017-2018 Türk Toraks Derneği Kadın ve Akciğer Sağlığı Görev Grubu Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Akciğer Hastalıkları kavramının uzmanlık

Detaylı

İBRAHİM ARAP. e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620. 2004-2009 : Dokuz Eylül Üni. Sosyal Bilimler Enst.

İBRAHİM ARAP. e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620. 2004-2009 : Dokuz Eylül Üni. Sosyal Bilimler Enst. İBRAHİM ARAP e-posta: ibrahim.arap@deu.edu.tr Tel: +0. 232. 420 41 80 / 20620 KİŞİSEL BİLGİLER Uyruğu : T.C Doğum Tarihi : 01.02.1972 Doğum Yeri : Mersin Medeni Durumu : Evli ÖĞRENİM 2004-2009 : Dokuz

Detaylı

19. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresi Programı 4 Ekim Perşembe

19. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresi Programı 4 Ekim Perşembe 19. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresi Programı 4 Ekim Perşembe 9:30-10:15 Açılış 10:30-12:30 Açılış Oturumu Oturum Başlığı: 2000 li Yıllarda Sendikacılığın Sorunları ve Çözüm Arayışları

Detaylı

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1 ( STRATEJİK VİZYON BELGESİ ) TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1 Yeni Dönem Türkiye - Suudi Arabistan İlişkileri: Kapasite İnşası ( 2016, İstanbul - Riyad ) Türkiye 75 milyonluk nüfusu,

Detaylı

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı! Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı! REC Türkiye tarafından, Almanya Büyükelçiliği desteğiyle düzenlenen geniş katılımlı konferansta; BM İklim Değişikliği Marakeş COP22 - Taraflar

Detaylı

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı!

Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı! Türkiye ve Dünya, Marakeş te (COP22) Beklediğini Bulamadı! REC Türkiye tarafından, Almanya Büyükelçiliği desteğiyle düzenlenen geniş katılımı konferansta; BM İklim Değişikliği Marakeş COP22 - Taraflar

Detaylı

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER Modern Siyaset Teorisi Dersin Kodu SBU 601 Siyaset, iktidar, otorite, meşruiyet, siyaset sosyolojisi, modernizm,

Detaylı

MAVİ YAKALILARIN ÇALIŞMAYA YÖNELİK TUTUMLARI

MAVİ YAKALILARIN ÇALIŞMAYA YÖNELİK TUTUMLARI MAVİ YAKALILARIN ÇALIŞMAYA YÖNELİK TUTUMLARI ÇALIŞMA PSİKOLOJİSİ VERİ BANKASI ÖRNEĞİ www.calismapsikolojisi.net Yrd. Doç. Dr. Burcu KÜMBÜL GÜLER Kocaeli Üniversitesi Gündem İnsan Kaynakları ve Çalışma

Detaylı

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık İÇİNDEKİLER FİNANS, BANKACILIK VE KALKINMA 2023 ANA TEMA SÜRDÜRÜLEBİLİR KALKINMA: FİNANS VE BANKACILIK ALT TEMALAR Türkiye Ekonomisinde Kalkınma ve Finans Sektörü İlişkisi AB Uyum Sürecinde Finans ve Bankacılık

Detaylı

Yerel Yönetim Vizyonu. Emin Dedeoğlu 16.09.2005, Eskişehir

Yerel Yönetim Vizyonu. Emin Dedeoğlu 16.09.2005, Eskişehir Yerel Yönetim Vizyonu Emin Dedeoğlu 16.09.2005, Eskişehir Yerel Yönetim Vizyonu Slide 2 Yeniden Yapılanma Kamu yönetiminde sorunlar Kötü ekonomik performans Yönetimin hantallaşması, verimsizlik ve etkinsizlik

Detaylı

Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı

Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı SOSYAL GÜVENLİK KURUMU BAŞKANI FATİH ACAR: -EMEKLİLERİMİZİN, EMEKLİLİK HAKLARINI EN İYİ ŞEKİLDE KULLANABİLMELERİ DEVLETİN ÖNDE GELEN GÖREVLERİ ARASINDADIR -EMEKLİLERİMİZ

Detaylı

Bahar Yarıyılı Bütünleme Sınav Programı

Bahar Yarıyılı Bütünleme Sınav Programı 2014-2015 Bahar Yarıyılı Bütünleme Sınav Programı 15.06.2015 Pazartesi 13:00 STRATEJİK YÖNETİM VE İŞLETME MALİYET MUHASEBESİ II İLKNUR ULUSLARARASI FİNANSA GİRİŞ CELAL T. KAMU YÖNETİMİ KÜRŞAD H. İKTİSADA

Detaylı

İKTİSAT (EKONOMİ) ÖĞRETİMİ ÇALIŞTAYI

İKTİSAT (EKONOMİ) ÖĞRETİMİ ÇALIŞTAYI İKTİSAT (EKONOMİ) ÖĞRETİMİ ÇALIŞTAYI YAŞAR ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ EKONOMİ BÖLÜMÜ 27-29 Mart 2015 Düzenleme Komitesi: Prof. Dr. N. Oğuzhan Altay Doç. Dr. Umut Halaç Arş. Gör.

Detaylı

İNSANİ GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEK:! EĞİTİM VE İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ İTİBARİYLE TÜRKİYE NİN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ!

İNSANİ GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEK:! EĞİTİM VE İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ İTİBARİYLE TÜRKİYE NİN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ! İNSANİ GELİŞMEYİ SÜRDÜRMEK:! EĞİTİM VE İŞGÜCÜ PİYASASI GÖSTERGELERİ İTİBARİYLE TÜRKİYE NİN PERFORMANSININ DEĞERLENDİRİLMESİ!! IŞIL KURNAZ" GAZİ ÜNİVERSİTESİ UNDP 2014 İNSANİ GELİŞME RAPORU# TÜRKİYE TANITIM

Detaylı

TÜRK İŞGÜCÜ PİYASASI MESLEKİ EĞİTİM İSTİHDAM İLİŞKİSİ VE ORTAKLIK YAKLAŞIMI

TÜRK İŞGÜCÜ PİYASASI MESLEKİ EĞİTİM İSTİHDAM İLİŞKİSİ VE ORTAKLIK YAKLAŞIMI TÜRK İŞGÜCÜ PİYASASI MESLEKİ EĞİTİM İSTİHDAM İLİŞKİSİ VE ORTAKLIK YAKLAŞIMI 15 Ekim 2012 Mehmet Ali ÖZKAN İŞKUR Genel Müdür Yardımcısı 1 SUNUM PLANI I- İşgücü Piyasası Göstergeleri II- Mesleki Eğitim ve

Detaylı

Derece Alan Üniversite Yıl

Derece Alan Üniversite Yıl ÖZGEÇMİŞ 1. Adı Soyadı : Namık HÜSEYİNLİ 2. Doğum Tarihi : 1971 3. Ünvanı : Dr. Öğretim Üyesi 4. Öğrenim Durumu : Doktora 5. Çalıştığı Kurum : T.C. Alanya Alaaddin Keykubat Üniversitesi Derece Alan Üniversite

Detaylı

İKİNCİ YIL ÜÇÜNCÜ YIL

İKİNCİ YIL ÜÇÜNCÜ YIL ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ LİSANS DERS PROGRAMI (II.Öğretim) 101 İktisada Giriş I 2 0 2 4 102 İktisada Giriş II 2 0 2 4 103 Genel Muhasebe I 2 0 2 4 104 Genel Muhasebe II 2 0 2 4 105

Detaylı

X. Ulusal Büro Yönetimi ve Sekreterlik Kongresi

X. Ulusal Büro Yönetimi ve Sekreterlik Kongresi 06 EKİM 2011 PERŞEMBE 09:00 11:00 KAYIT 11:00 12:00 AÇILIŞ VE PROTOKOL KONUŞMALARI 12:00 13:30 ŞEHİR GEZİSİ: ŞEYH EDEBALİ TÜRBESİ 13:30 14:30 ÖĞLE YEMEĞİ 1. OTURUM 14:30 15:30 Yrd. Doç. Dr. Mehmet ALTINÖZ,

Detaylı

İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ

İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ I. YARIYIL I. YIL 0 4 0 3 1 0 1 İKTİSADA GİRİŞ* Z 3 0 3 3 0 4 0 3 1 1 3 İKTİSAT I Z 3 0 3 3 0 4 0 3 1 0 3 SİYASET BİLİMİ I Z 3 0 3 3 0 4 0 3 1 0 5 TOPLUM BİLİMİ I Z 3 0 3 3 0 4 0 3 1 0 7 HUKUKUN TEMEL

Detaylı

Yrd.Doç.Dr. HALİL MUTİOĞLU

Yrd.Doç.Dr. HALİL MUTİOĞLU Yrd.Doç.Dr. HALİL MUTİOĞLU Nazilli İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi Ve Kamu Yönetimi Bölümü Siyaset Ve Sosyal Bilimler Anabilim Dalı Eğitim Bilgileri 1989-1993 Doktora İstanbul Üniversitesi

Detaylı

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ

İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNDE TEMEL KAVRAMLAR İnsan Kaynakları Yönetimi (İKY) İKY Gelişimi İKY Amaçları İKY Kapsamı İKY Özellikleri SYS BANKASI ÖRNEĞİ 1995 yılında kurulmuş bir

Detaylı

İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ

İKTİSADİ ve İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ Öğrenci Odaklı Üniversite Fatih Üniversitesi Tıp Fakültesi ve FATÜBAT tarafından düzenlenen 3. Uluslararası Öğrenci Kongresi ni onurlandırmanızı diler, saygılar sunarım. Prof. Dr. M. Ramazan YİĞİTOĞLU

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Maliye Hacettepe Üniversitesi İİBF Y. Lisans İktisat Akdeniz Üniversitesi SBE 2003

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Maliye Hacettepe Üniversitesi İİBF Y. Lisans İktisat Akdeniz Üniversitesi SBE 2003 ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı Doğum Yeri/Tarihi Unvanı :Servet AKYOL : Merzifon/1976 :Dr. İletişim: E-Posta :sakyol@akdeniz.edu.tr Telefon :(242) 227 44 00/6421 Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl Lisans

Detaylı

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI K/YB

İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI K/YB İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ KAMU YÖNETİMİ ANABİLİM DALI K/YB. 608 TÜRKİYE NİN SOSYAL DEVLET POLİTİKASI DERSİNİN TANIM VE ÖĞRENİM YETERLİLİKLERİ Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Saat Kredisi

Detaylı

KOOPERATİFLERE YÖNELİK HİBE DESTEĞİ

KOOPERATİFLERE YÖNELİK HİBE DESTEĞİ Karınca Dergisi, Ekim 2014, Sayı:934 KOOPERATİFLERE YÖNELİK HİBE DESTEĞİ 1. GİRİŞ Kooperatifler, ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini ve özellikle meslek ve geçimlerine ait ihtiyaçlarını karşılamak

Detaylı

AVRUPA BİRLİĞİ NİN TÜRKİYE DE DESTEKLEDİĞİ BAZI HİBE PROGRAMLARI

AVRUPA BİRLİĞİ NİN TÜRKİYE DE DESTEKLEDİĞİ BAZI HİBE PROGRAMLARI AVRUPA BİRLİĞİ NİN TÜRKİYE DE DESTEKLEDİĞİ BAZI HİBE PROGRAMLARI Türkiye Sağlıklı Kentler Birliği 07-08 Temmuz 2006 Halil Serkan KÖREZLİOĞLU Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Yayın Desteği Hibe Programı

Detaylı

İçindekiler. Hakkımızda Misyon Vizyon TKYD Üyelik Ayrıcalıkları Faaliyetler

İçindekiler. Hakkımızda Misyon Vizyon TKYD Üyelik Ayrıcalıkları Faaliyetler w İçindekiler Hakkımızda Misyon Vizyon TKYD Üyelik Ayrıcalıkları Faaliyetler Çalışma Grupları Eğitim Programları İhtisas Programları Anadolu Seminerleri Kurumsal Yönetim Kütüphanesi Yayınlar Zirve ve Paneller

Detaylı

Prof. Dr. Ferit KÜÇÜK

Prof. Dr. Ferit KÜÇÜK Prof. Dr. Ferit KÜÇÜK 1. Kişisel Bilgiler: İş Adresi : Harran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Osmanbey Kampüsü Şanlıurfa İş Telefonu : +90 (414) 318 3533 Faks : +90 (414) 318 3534 Fakülte

Detaylı

DÜNYA DA VE TÜRKİYE DE EKONOMİK BÜYÜMENİN SİGORTACILIK SEKTÖRÜNE ETKİSİ

DÜNYA DA VE TÜRKİYE DE EKONOMİK BÜYÜMENİN SİGORTACILIK SEKTÖRÜNE ETKİSİ T.C. Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İşletme Anabilim Dalı DÜNYA DA VE TÜRKİYE DE EKONOMİK BÜYÜMENİN SİGORTACILIK SEKTÖRÜNE ETKİSİ Elif ERDOĞAN Yüksek Lisans Tezi Çorum 2013 DÜNYA DA VE TÜRKİYE

Detaylı

ÇEVRE DENETİMİNDE KÜRESEL GÜNDEM VE EUROSAI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN DENETİMİ SEMİNERİ

ÇEVRE DENETİMİNDE KÜRESEL GÜNDEM VE EUROSAI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN DENETİMİ SEMİNERİ YÜKSEK DENETİM DÜNYASINDAN HABERLER ÇEVRE DENETİMİNDE KÜRESEL GÜNDEM VE EUROSAI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN DENETİMİ SEMİNERİ ÇEVRE DENETİMİNDE KÜRESEL GÜNDEM VE EUROSAI İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN DENETİMİ SEMİNERİ

Detaylı

DOÇ. DR. OĞUZ KARADENİZ

DOÇ. DR. OĞUZ KARADENİZ DOÇ. DR. OĞUZ KARADENİZ ADRES: PAMUKKALE ÜNİVERSİTESİ İİBF KINIKLI KAMPÜSÜ, 20020 DENİZLİ TELEFON: 0 258 296 2678 e-mail: oguzk@pau.edu.tr Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Maliye

Detaylı

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ

MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ VİZYON BELGESİ (TASLAK) Türkiye 2053 Stratejik Lokomotif Sektörler MESLEKİ EĞİTİM, SANAYİ VE YÜKSEK TEKNOLOJİ Millet Hafızası ve Devlet Aklının bize bıraktığı miras ve tarihî misyon, İstanbul un Fethinin

Detaylı

KAMU MALİ YÖNETİMİNDE SAYDAMLIK VE HESAP VEREBİLİRLİĞİN SAĞLANMASINDAKİ GÜÇLÜKLER VE SAYIŞTAYLARIN ROLÜ: EUROSAI-ASOSAI BİRİNCİ ORTAK KONFERANSI

KAMU MALİ YÖNETİMİNDE SAYDAMLIK VE HESAP VEREBİLİRLİĞİN SAĞLANMASINDAKİ GÜÇLÜKLER VE SAYIŞTAYLARIN ROLÜ: EUROSAI-ASOSAI BİRİNCİ ORTAK KONFERANSI KAMU MALİ YÖNETİMİNDE SAYDAMLIK VE HESAP VEREBİLİRLİĞİN SAĞLANMASINDAKİ GÜÇLÜKLER VE SAYIŞTAYLARIN ROLÜ: EUROSAI-ASOSAI BİRİNCİ ORTAK KONFERANSI Berna ERKAN Sunuş ASOSAI (Asya Sayıştayları Birliği) ve

Detaylı

İşgücü Piyasasında Gelişmeler: Döneminde Kadınlar ve Erkeklerin İstihdamı ve İşsizliği Ne Yönde Değişti? 1

İşgücü Piyasasında Gelişmeler: Döneminde Kadınlar ve Erkeklerin İstihdamı ve İşsizliği Ne Yönde Değişti? 1 İşgücü Piyasasında Gelişmeler: 04-06 Döneminde lar ve lerin İstihdamı ve İşsizliği Ne Yönde Değişti? KEİG Platformu Türkiye de kadınların işgücüne ve istihdama katılım oranları benzer gelişmişlik seviyesindeki

Detaylı

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ... vii İÇİNDEKİLER...xi KISALTMALAR... xvii GİRİŞ...1 Birinci

Detaylı

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002. C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002. DEVLET PLANLAMA TEŞKİLATI NIN GELİR DAĞILIMINDA ADALETSİZLİK VE YOKSULLUK SORUNUNA YAKLAŞIMI (SEKİZİNCİ

Detaylı

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNE GİRİŞ. Yrd. Doç. Dr. Hakan ATAY

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNE GİRİŞ. Yrd. Doç. Dr. Hakan ATAY vii İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNE GİRİŞ Yrd. Doç. Dr. Hakan ATAY 1.1. İNSAN KAYNAĞI KAVRAMI...2 1.2. İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİNİN KAVRAMSAL GELİŞİMİ...5 1.2.1. İnsan Kaynakları

Detaylı

TÜSİAD Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Çalışma Grubu Sunumu

TÜSİAD Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Çalışma Grubu Sunumu TÜSİAD Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Çalışma Grubu Sunumu Ekonomi Koordinasyon Kurulu Toplantısı, İstanbul 12 Eylül 2008 Çalışma Grubu Amacı Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele M Çalışma Grubu nun amacı; Türkiye

Detaylı

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI

GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ STRATEJİK PLANI GAZİ ÜNİVERSİTESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER BÖLÜMÜ 2007 2010 STRATEJİK PLANI 1. GİRİŞ 1982 yılında kurulan İlişkiler Bölümümüzün 2007 2010 yılları stratejik plan ve hedeflerini ortaya koymayı amaçlayan bu

Detaylı

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER

ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası FĐNANSAL EĞĐTĐM VE FĐNANSAL FARKINDALIK: ZORLUKLAR, FIRSATLAR VE STRATEJĐLER Durmuş YILMAZ Başkan Mart 2011 Đstanbul Sayın Bakanım, Saygıdeğer Katılımcılar, Değerli Konuklar

Detaylı

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK

İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK İŞLETME 2020 MANİFESTOSU AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK Daha kapsayıcı bir toplum için sözlerini eyleme dökerek çalışan iş dünyası ve hükümetler AVRUPA DA İHTİYACIMIZ OLAN GELECEK Avrupa da önümüzdeki

Detaylı

İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM TURİZM POLİTİKASININ TANIMI, ÖZELLİKLERİ VE TURİZM POLİTİKASINI OLUŞTURAN ELEMANLAR. Yrd. Doç. Dr.

İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM TURİZM POLİTİKASININ TANIMI, ÖZELLİKLERİ VE TURİZM POLİTİKASINI OLUŞTURAN ELEMANLAR. Yrd. Doç. Dr. İÇİNDEKİLER 1. BÖLÜM TURİZM POLİTİKASININ TANIMI, ÖZELLİKLERİ VE TURİZM POLİTİKASINI OLUŞTURAN ELEMANLAR Yrd. Doç. Dr. Şefik Okan MERCAN 1. POLİTİKA KAVRAMI... 1 2. TURİZM POLİTİKASININ ÖZELLİKLERİ...

Detaylı

Mevsimlik Çalışma Arttı, İşsizlik Azaldı: Nisan, Mayıs, Haziran Dönemi

Mevsimlik Çalışma Arttı, İşsizlik Azaldı: Nisan, Mayıs, Haziran Dönemi Mevsimlik Çalışma Arttı, İşsizlik Azaldı: Nisan, Mayıs, Haziran Dönemi HAZIRLAYAN.0. Prof. Dr. Mustafa DELİCAN İnsan Kaynakları Araştırma Merkezi Doç. Dr. Levent ŞAHİN - İnsan Kaynakları Araştırma Merkezi

Detaylı

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ Bölüm 1 GENEL KAVRAMLAR Bölüm 2 BİREYSEL İŞ HUKUKU

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ Bölüm 1 GENEL KAVRAMLAR Bölüm 2 BİREYSEL İŞ HUKUKU İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ III Bölüm 1 GENEL KAVRAMLAR 11 1.1.İş Hukuku Kavramı 12 1.2.İş Hukukunun Tarihsel Gelişimi 12 1.2.1.Avrupa daki Gelişimi 12 1.2.2.Türkiye deki Gelişimi 13 1.3.İş Hukukunun Kaynakları

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ. Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ. Yalova Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat Bölümü Öğretim Üyesi. Üniversite. Üniversitesi

ÖZGEÇMİŞ. Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ. Yalova Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat Bölümü Öğretim Üyesi. Üniversite. Üniversitesi Doğum Tarihi: 28.11.1970 ÖZGEÇMİŞ Doç. Dr. Mehmet KARAKAŞ Doğum Yeri: Medeni Hali: Kişisel E-posta: İstanbul Evli (2 Çocuk) karakasmehmet34@gmail.com Mevcut Konum Yalova Üniversitesi İ.İ.B.F. İktisat Bölümü

Detaylı

Bireysel Emeklilik Sisteminin Geliştirilmesi: Sonuçlar, Fırsatlar ve Beklentiler

Bireysel Emeklilik Sisteminin Geliştirilmesi: Sonuçlar, Fırsatlar ve Beklentiler Bireysel Emeklilik Sisteminin Geliştirilmesi: Sonuçlar, Fırsatlar ve Beklentiler Ali Haydar ELVEREN Daire Başkanı Özel Emeklilik Dairesi Hazine Müsteşarlığı Bireysel Emeklilik Sisteminin Geliştirilmesi

Detaylı

SOSYAL POLİTİKA SP

SOSYAL POLİTİKA SP Dersin Adı Kodu Yarıyılı T+U Saat Kredisi AKTS SOSYAL POLİTİKA SP.310 6 3 + 0 3 5 Ön Koşul Dersleri - Dersin Dili Dersin Türü Türkçe Seçmeli Dersin Koordinatörleri Dersi Verenler Dersin Yardımcıları Dersin

Detaylı

EKONOMİK KRİZİN EMEK PİYASALARINA ETKİLERİ

EKONOMİK KRİZİN EMEK PİYASALARINA ETKİLERİ EKONOMİK KRİZİN EMEK PİYASALARINA ETKİLERİ 1990 sonrasında peş peşe gelen finansal krizler; bir yandan teorik alanda farklı açılımlara hız kazandırırken bir yandan da, küreselleşme süreci ile birlikte,

Detaylı

İKTİSAT 1. SINIF İKTİSAT 2. SINIF

İKTİSAT 1. SINIF İKTİSAT 2. SINIF İKTİSAT 1. SINIF 23.01.2017 10:30 İNGİLİZCE I Okutman MELİKE AYPAR D110 D112 24.01.2017 10:30 İKTİSADA GİRİŞ I Prof.Dr. OSMAN DEMİR D214 D215 D216 D217 D112 D113 24.01.2017 10:30 İKTİSADA GİRİŞ I Prof.Dr.

Detaylı

BRÜKSEL, NİSAN 2016 Burs Programı

BRÜKSEL, NİSAN 2016 Burs Programı JEAN MONNET BURS PROGRAMI 2015-2016 AKADEMİK YILI İZLEME VE ÇALIŞMA ZİYARETİ BRÜKSEL, 21-22 NİSAN 2016 Burs Programı JEAN MONNET BURS PROGRAMI 2015-2016 AKADEMİK YILI İZLEME VE ÇALIŞMA ZİYARETİ BRÜKSEL,

Detaylı

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI. Şubat 2018

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI. Şubat 2018 DÜŞÜNCE KURULUŞLARI Şubat 2018 Düşünce kuruluşları nedir? Nasıl çalışır? Özellikleri nelerdir? Dünyadaki düşünce kuruluşları Türkiye deki düşünce kuruluşları DÜŞÜNCE KURULUŞLARI NEDİR? DÜŞÜNCE KURULUŞLARI

Detaylı

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği. Tanıtım Sunumu 2017

Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği. Tanıtım Sunumu 2017 Türkiye Kurumsal Yönetim Derneği Tanıtım Sunumu 2017 İÇİNDEKİLER Hakkımızda Misyon Vizyon Organizasyon Yapısı TKYD Yönetim Kurulu TKYD Üyelik Ayrıcalıkları Faaliyetler Çalışma Grupları Eğitim Programları

Detaylı

DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ DIŞ EKONOMİK İLİŞKİLER GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Temel Bilgiler G20 Nedir? G-20 (Group of 20) platformunun kuruluş amacı küresel ekonomik istikrarın sağlanması ve teşvik edilmesi için gayri resmi bir görüş alışverişi

Detaylı

MALİYE ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS

MALİYE ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS. Dersin Adı Kod Yarıyıl T+U AKTS MALİYE ANABİLİM DALI ORTAK DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ 1. Yıl - GÜZ DÖNEMİ Doktora Uzmanlık Alanı MLY898 3 3 + 0 6 Bilimsel araştırmarda ve yayınlama süreçlerinde etik ilkeler. Tez yazım kuralları,

Detaylı

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI (İİT) GENEL SEKRETERİ SAYIN YOUSEF BIN AHMAD AL-OTHAIMEEN İN İİT. EKONOMİK ve TİCARİ İŞBİRLİĞİ DAİMİ KOMİTESİ (İSEDAK)

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI (İİT) GENEL SEKRETERİ SAYIN YOUSEF BIN AHMAD AL-OTHAIMEEN İN İİT. EKONOMİK ve TİCARİ İŞBİRLİĞİ DAİMİ KOMİTESİ (İSEDAK) İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI (İİT) GENEL SEKRETERİ SAYIN YOUSEF BIN AHMAD AL-OTHAIMEEN İN İİT EKONOMİK ve TİCARİ İŞBİRLİĞİ DAİMİ KOMİTESİ (İSEDAK) 33. OTURUMUNDA YAPACAĞI KONUŞMANIN TASLAK METNİ İstanbul,

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ ve ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ

ÖZGEÇMİŞ ve ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ ÖZGEÇMİŞ ve ESERLER LİSTESİ Dr. Yasin KELEŞ Öğretim Görevlisi, Giresun Üniversitesi Bulancak Kadir Karabaş Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu Turizm İşletmeciliği ve Otelcilik Bölümü KİŞİSEL BİLGİLER ÖZGEÇMİŞ

Detaylı

TÜRK İŞ HUKUKU VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKUNDA GÜVENCELİ ESNEKLİK

TÜRK İŞ HUKUKU VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKUNDA GÜVENCELİ ESNEKLİK TÜRK İŞ HUKUKU VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKUNDA GÜVENCELİ ESNEKLİK Yrd. Doç. Dr. S. Alp LİMONCUOĞLU İzmir 2010 TÜRK İŞ HUKUKU VE SOSYAL GÜVENLİK HUKUKUNDA GÜVENCELİ ESNEKLİK BİRİNCİ BÖLÜM İŞGÜCÜ PİYASASINDA

Detaylı

ANKARA ÜNİVERSİTESİ YAŞLILIK ÇALIŞMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (YAŞAM)

ANKARA ÜNİVERSİTESİ YAŞLILIK ÇALIŞMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (YAŞAM) YAŞLILIK ÇALIŞMALARI UYGULAMA VE ARAŞTIRMA MERKEZİ (YAŞAM) KURULLAR ONURSAL BAŞKANLAR Ömer ÇELİK Kültür ve Turizm Bakanı Fatma ŞAHİN Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Prof.Dr. Erkan İBİŞ Ankara Üniversitesi

Detaylı

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014

KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI. M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014 KAMU DİPLOMASİSİ ARACI OLARAK ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI VE TÜRKİYE UYGULAMALARI M. Musa BUDAK 11 Mayıs 2014 İNCE GÜÇ VE KAMU DİPLOMASİSİ ÖĞRENCİ DEĞİŞİM PROGRAMLARI TÜRKİYE NİN ULUSLARARASI ÖĞRENCİ PROGRAMLARI

Detaylı

YAŞLILARA YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR

YAŞLILARA YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR YAŞLILARA YÖNELİK SOSYAL POLİTİKALAR III. Sınıf Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü Risk Gruplarına Yönelik Sosyal Politikalar Dersi Notları-V Doç. Dr. Şenay GÖKBAYRAK İçerik Yaşlılık Kavramı

Detaylı

ITUC KONGRESİ KARAR TASLAĞI NDA HAK-İŞ İN ÖNERİLERİ KABUL GÖRDÜ

ITUC KONGRESİ KARAR TASLAĞI NDA HAK-İŞ İN ÖNERİLERİ KABUL GÖRDÜ ITUC KONGRESİ KARAR TASLAĞI NDA HAK-İŞ İN ÖNERİLERİ KABUL GÖRDÜ HAK-İŞ Konfederasyonu olarak 24-25 Mayıs 2018 tarihinde Londra da gerçekleştirilen ITUC Genel Kurul kararlarını ele alan, ITUC İcra Kurulu

Detaylı

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ MÜFREDAT FORMU Ders İzlencesi Sayı : Tarih : 11.1.2017 Diploma Program Adı : HUKUK, LİSANS PROGRAMI, (ÖRGÜN ÖĞRETİM) Akademik Yıl : 2016-2017 Ders Adı İŞ VE SOSYAL

Detaylı

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ KADIN ARAŞTIRMALARI VE UYGULAMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ KADIN ARAŞTIRMALARI VE UYGULAMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ. BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ KADIN ARAŞTIRMALARI VE UYGULAMA MERKEZİ YÖNETMELİĞİ Amaç BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Dayanak ve Tanımlar MADDE 1- (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Uludağ Üniversitesi Kadın Araştırmaları

Detaylı

STRATEJİK PLAN

STRATEJİK PLAN STRATEJİK PLAN 2012-2016 2013 2 T. C. İSTANBUL MEDİPOL ÜNİVERSİTESİ İçindekiler SUNUŞ... 5 YÖNETİCİ ÖZETİ... 7 1. STRATEJİK ANALİZ 1.1. Tarihçe... 9 1.2. Stratejik Planlama Süreci.... 9 1.3. İstanbul Medipol

Detaylı

KADIN ve TOPLUMSAL CİNSİYET ÇALIŞMALARI BİRİMİ BİZ KİMİZ?

KADIN ve TOPLUMSAL CİNSİYET ÇALIŞMALARI BİRİMİ BİZ KİMİZ? KADIN ve TOPLUMSAL CİNSİYET ÇALIŞMALARI BİRİMİ BİZ KİMİZ? Aralık 2011 de kurulan Türk Psikologlar Derneği Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Çalışmaları Birimi (TPD-KTCÇB),TPD bünyesinde düzenlenecek toplumsal

Detaylı

T.C AKDENİZ BELEDİYELER BİRLĞİ 2011 YILI ÇALIŞMA PROGRAMI

T.C AKDENİZ BELEDİYELER BİRLĞİ 2011 YILI ÇALIŞMA PROGRAMI T.C AKDENİZ BELEDİYELER BİRLĞİ 2011 YILI ÇALIŞMA PROGRAMI Akdeniz Belediyeler Birliği, üyelerine üst düzey hizmet sunan, yerel ölçekteki Reform süreçlerine ve Ülkemizin AB ile bütünleşme sürecine destek

Detaylı

STK LAR İÇİN. Gönüllülük Kurumsallık Verimlilik Süreklilik

STK LAR İÇİN. Gönüllülük Kurumsallık Verimlilik Süreklilik STK LAR İÇİN Gönüllülük Kurumsallık Verimlilik Süreklilik Başkandan İLKE (İlim Kültür Eğitim Derneği) uzun yıllardır sivil toplum alanında gönüllü çalışmalar yapmakta ve bu tür faaliyetlere destek vermektedir.

Detaylı

Türkiye de işsizler artık daha yaşlı

Türkiye de işsizler artık daha yaşlı Türkiye de işsizler artık daha yaşlı Esen Çağlar, Ozan Acar, Haki Pamuk Mart 2007 2001 krizinden günümüze Türkiye ekonomisinde iki önemli yapı değişikliği birlikte yaşanmıştır. Bir yandan makroekonomik

Detaylı

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları PA 101 Kamu Yönetimine Giriş (3,0,0,3,5) Kamu yönetimine ilişkin kavramsal altyapı, yönetim alanında geliştirilmiş teori ve uygulamaların analiz edilmesi, yönetim biliminin

Detaylı

ULUSAL EMEK VE TOPLUM 2014 KONGRESİ 17-19 EKİM 2014 KONGRE PROGRAMI. http://www.emekvetoplum.gen.tr

ULUSAL EMEK VE TOPLUM 2014 KONGRESİ 17-19 EKİM 2014 KONGRE PROGRAMI. http://www.emekvetoplum.gen.tr ULUSAL EMEK VE TOPLUM 2014 17-19 EKİM 2014 KONGRE PROGRAMI http:// DÜZENLEME KURULU Kongre Başkanı Prof. Dr. İsrafil KURTCEPHE Rektörü Kongre Koordinatörü Prof. Dr. Mehmet KARATAŞ Nobel Bilim ve Araştırma

Detaylı

TÜRKİYE SORUNLARINA ÇÖZÜM KONFERANSI-I

TÜRKİYE SORUNLARINA ÇÖZÜM KONFERANSI-I TÜRKİYE SORUNLARINA ÇÖZÜM KONFERANSI-I 24-27 ARALIK 1997 Ankara III. GÜN (26 ARALIK 1997) Sayfa No AÇILIŞ KONUŞMALARI 1-4 - Haşan GEMİCİ (Devlet Bakanı) - Hikmet ULUĞBAY (Milli Eğitim Bakanı) VII. OTURUM

Detaylı

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ...

BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ... İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM... 1 KAYIT DIŞI İSTİHDAM... 1 I. KAYIT DIŞI EKONOMİ... 1 A. Kayıt Dışı Ekonominin Tanımı ve Kapsamı... 1 B. Kayıt Dışı Ekonominin Nedenleri... 4 C. Kayıt Dışı Ekonominin Büyüklüğü...

Detaylı

Kişisel Bilgiler. Adı Soyadı : Abdullah ÇELİK İş Adresi :

Kişisel Bilgiler. Adı Soyadı : Abdullah ÇELİK İş Adresi : Kişisel Bilgiler Adı Soyadı : Abdullah ÇELİK İş Adresi : Harran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Osmanbey Kampüsü Şanlıurfa İş Telefonu : +90 (414) 318 3545 Faks : +90 (414) 318 3534 Fakülte

Detaylı

Gençlerin Katılımına ilişkin Bildirgenin tanıtımı Gençlerin Yerel ve Bölgesel Yaşama Katılımına İlişkin Gözden Geçirilmiş Avrupa Bildirgesi

Gençlerin Katılımına ilişkin Bildirgenin tanıtımı Gençlerin Yerel ve Bölgesel Yaşama Katılımına İlişkin Gözden Geçirilmiş Avrupa Bildirgesi Gençlerin Katılımına ilişkin Bildirgenin tanıtımı Gençlerin Yerel ve Bölgesel Yaşama Katılımına İlişkin Gözden Geçirilmiş Avrupa Bildirgesi Barış sosyal birlik beraberlik kültürler arası diyalog katılım

Detaylı

Yerelleşme ve İyi Yönetişim

Yerelleşme ve İyi Yönetişim economicpolicyresearchinstitute ekonomipolitikaları araş t ı rmaenstitüsü Yerelleşme ve İyi Yönetişim Emre Koyuncu 7.Yönetim ve Mühendislik Günleri 10 Mart 2007, Ankara Yurttaş ve Yönetim Hizmet İlişkisi

Detaylı

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI Editörler Doç.Dr. Gülay Ercins & Yrd.Doç.Dr. Melih Çoban TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI Yazarlar Doç.Dr. Ahmet Talimciler Doç.Dr. Gülay Ercins Doç.Dr. Nihat Yılmaz Doç.Dr. Oğuzhan Başıbüyük Yrd.Doç.Dr. Aylin

Detaylı

Türkiye, Sağlığı Açısından Ne Kadar Avrupalı? Dr. Hasan Hüseyin YILDIRIM Öğretim Elemanı, Hacettepe Üniversitesi Ziyaretçi Araştırmacı, LSE Health

Türkiye, Sağlığı Açısından Ne Kadar Avrupalı? Dr. Hasan Hüseyin YILDIRIM Öğretim Elemanı, Hacettepe Üniversitesi Ziyaretçi Araştırmacı, LSE Health Türkiye, Sağlığı Açısından Ne Kadar Avrupalı? GSS Avrupalılığı Sağlamada Ne Ölçüde Etklili Olur? Dr. Hasan Hüseyin YILDIRIM Öğretim Elemanı, Hacettepe Üniversitesi Ziyaretçi Araştırmacı, LSE Health Sağlığa

Detaylı

SPONSORLUK DOSYASI 14 Ocak 2016 / Sabancı Center

SPONSORLUK DOSYASI 14 Ocak 2016 / Sabancı Center SPONSORLUK DOSYASI 14 Ocak 2016 / Sabancı Center Kurumsal yönetime inancınızı paylaşmak, sürdürülebilir kalkınma hedefiyle ilerlemek için IX. Uluslararası Kurumsal Yönetim Zirvesi nde yerinizi alın! Uluslararası

Detaylı

EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ

EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ EĞİTİM YÖNETİMİ BİLİM DALI TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA YÖNTEMLERİ Bu ders kapsamında Eğitim Bilimleri ve Öğretmen Yetiştirme Alanında kullanılan nicel ve nitel araştırma

Detaylı

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYELERİ TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN PROJELER ( )

GALATASARAY ÜNİVERSİTESİ BİLİMSEL ARAŞTIRMA PROJELERİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYELERİ TARAFINDAN YÜRÜTÜLEN PROJELER ( ) 08.102.001 Çevik Tedarik Zincirinin Etkin Yönetimi İçin Bir Değerlendirme Yaklaşımı BİTİŞ Prof. Dr. M. Şakir ERSOY 1 Nisan 2008 1 Nisan 2010 Proje sonuçlandı 08.102.002 Muhasebe Mesleğinde Mesleki Yargı

Detaylı

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ Hazırlayan: Sıla Özsümer AB ve Uluslararası Organizasyonlar Şefliği Uzman Yardımcısı IMF Küresel Ekonomik Görünümü IMF düzenli olarak hazırladığı Küresel Ekonomi Görünümü

Detaylı

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

2010 YILI OCAK-MART DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ 2010 YILI DÖNEMİ TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ 2010 yılı Ocak-Mart döneminde, Türkiye deri ve deri ürünleri ihracatı % 13,7 artışla 247,8 milyon dolara yükselmiştir. Aynı dönemde

Detaylı

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU 4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU Yeni Dönem Türkiye - AB Perspektifi Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı: Fırsatlar ve Riskler ( 21-22 Kasım 2013, İstanbul ) SONUÇ DEKLARASYONU ( GEÇİCİ ) 1-4. Türkiye

Detaylı

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ ÖZGEÇMİŞ Adı Soyadı : H.Yunus TAŞ Doğum Tarihi : 01.01.1969 e-mail : tasyunus@hotmail.com Gsm : 505 628 72 Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans İktisadi

Detaylı

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI

2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI Portal Adres 2. ISRAIL VE YAHUDILIK KONFERANSI BANDIRMA DA GERÇEKLESTI : www.salom.com.tr İçeriği : Gündem Tarih : 31.10.2018 : http://www.salom.com.tr//haber-108505-2_israil_ve_yahudilik_konferansi_bandirmada_gerceklesti.html

Detaylı