Benzer belgeler
Prof. Dr. Ayla SEVİM EROL VÜCUT KEMİKLERİ (POSTCRANIAL)ÖLÇÜMLERİ VE ENDİSLERİ

Prof. Dr. Ayla SEVİM EROL OSTEOMETRİ

KARAGÜNDÜZ POPULASYONUNDA DİSKRİMİNANT ANALİZİYLE KAFATASINDAN CİNSİYET TAYİNİ

Prof. Dr. Ayla SEVİM EROL İSKELETTEN CİNSİYET BELİRLEME

OSSA MEMBRİ İNFERİORİS ALT EKSTREMİTE KEMİKLERİ

OSSA MEMBRI PELVINI. v Cingulum membri pelvini Ossa Coxarum v Femur v Patella v Ossa cruris v Ossa tarsi v Ossa metatarsalia v Ossa digitorum pedis

Alt extremite kemikleri üst extremiteye uygun olarak sınıflandırılmıştır.

Alt extremite kemikleri üst extremiteye uygun olarak sınıflandırılmıştır.

Omuz kemeri kemikleri Clavicula (köprücük kemiği)

İSKELETTEN YAŞ TAHMİNİ

15. MÜZE ÇALIŞMALARI ve KURTARMA KAZILARI SEMPOZYUMU

OMURGA Omurganın kavisleri Skolyoz Tipik Bir Vertebra da (Omur) Bulunan Anatomik Yapılar

OMURGA Omurganın kavisleri Skolyoz Tipik Bir Vertebra da (Omur) Bulunan Anatomik Yapılar

MAĞARALARI VE YERLEŞİM ALANI

EGE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ ADLİ TIP ANABİLİM DALI VE ADLİ TIP UZMANLARI DERNEĞİ

İnsan İskeletlerinde Foramen Magnum'dan Cinsiyet Tayini. Sex Determinatination From Foramen Magnum In Human Skeleton

ŞANLIURFA YI GEZELİM

Anatomi Ders Notları

OSSA MEMBRI INFERIORIS (ALT EKSTREMI TE KEMI KLERI )

RESULOĞLU YERLEŞİMİ VE MEZARLIK ALANI 2013 YILI KAZI RAPORU

PANAZTEPE- MENEMEN KAZISI

Konya İli Beyşehir İlçesi Fasıllar Anıtı ve Çevresi Yüzey Araştırması 2013 Yılı Çalışmaları

İzmir İli Arkeolojik Yüzey Araştırmaları

Anatomik Terimler: düzlemler

Columna vertebralis (omurga); vücudun arka ve orta kısmında yer alır, kemikten ve kıkırdaktan oluşur ve içinde omuriliği barındırır.

ANATOMİK TERMİNOLOJİLERLE İLGİLİ TEMEL BİLGİLER VE HATIRLATMALAR. YRD. DOÇ.DR. Kadri KULUALP YRD. DOÇ. DR. Önder AYTEKİN

EKLEMLER. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN

2011 YILI RESULOĞLU KAZISI

HABERLER ÖZBEKİSTAN-TÜRKİYE ULUSLARARASI ARKEOLOJİK ÇALIŞMALAR PROJESİ: ÖZBEKİSTAN DA YERKURGAN MERKEZ TAPINAĞI 2013 YILI ARKEOLOJİK KAZI ÇALIŞMASI

AKSİYAL İSKELET SİSTEMİ (STERNUM, COSTAE VE CRANİUM) Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN

KENT TUŞPA AŞAĞI. 82 Actual Archaeology

ÜST TARAF KEMİKLERİ OSSA MEMBRI SUPERIORIS

OSSA CARPİ (El Bileği Kemikleri)

İnsan vücudu topografik olarak baş-boyun, gövde ve ekstremitelere ayrılarak incelenir. Sistematik anatomide hareket sistemi oluşumlarının işlenişinin

Skeleton appendiculare (takısal iskelet) Ekstremite kemikleri

Tokat ın 68 km güneybatısında yer alan Sulusaray, Sabastopolis antik kenti üzerinde kurulmuştur.

ARKEOJEOFİZİKSEL ÇALIŞMA RAPORU

MANDİBULA HAREKETLERİNİN OKLÜZAL MORFOLOJİYE ETKİLERİ

ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU KAZI DESTEĞİ: POLEMAİOS ONUR ANITININ KAZI, RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORU

İNSAN ANATOMİSİ ve KİNESYOLOJİ

ANKARA ÜNİVERSİTESİ ZİRAAT FAKÜLTESİ PEYZAJ MİMARLIĞI BÖLÜMÜ MİMARLIK BİLGİSİ YUNAN UYGARLIĞI

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Kranium ve kranial garfiler

Anatomik Pozisyon

Urla / Klazomenai Kazıları

2014 Yılı Akhisar Thyateira (Thyatira) Antik Kenti ve Hastane Höyüğü Kazıları

DOĞU ANADOLU ORTAÇAĞ TOPLUMLARINA AİT TALUSLARDA ARTİKÜLER FASET (FACİES ARTİCULARİS CALCANEA) VARYASYONLARI

2011 YILINDA DOĞU ANADOLU BÖLGESİN DE URARTU BARAJ, GÖLET ve SULAMA KANALLARININ ARAŞTIRILMASI ALİKÖSE KANALI

BEÇİN KALESİ KAZISI KALE ÇEŞMESİ SONUÇ RAPORU

ANATOMİ ALT TARAF KASLARI. Öğr. Gör. Şeyda CANDENİZ

OMUZ-KOL-ÖNKOL KASLARI LAB İNDEKSİ İÇİN TEORİK BİLGİ. İntrinsik omuz kasları

OMUZ VE ÜST KOL BÖLGESİNE YÖNELİK KİNEZYOLOJİK BANTLAMA UYGULAMALARI

Extremitas sternalis Facies articularis sternalis... Extremitas acromialis Facies articularis acromialis... Üst yüz kenarları Ön kenar...

İNSAN ANATOMİSİ ve KİNESYOLOJİ

GLUTEAL-UYLUK-BACAK KASLARI LAB İNDEKSİ İÇİN TEORİK BİLGİ. Yüzeysel gluteal kaslar

DASKYLEİON 2011 KAZI SEZONU ÇALIŞMALARI

ANKARA KECİSİNİN TANIMLAYICI ÖZELLİKLERİ. Prof. Dr. Okan ERTUĞRUL Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Genetik Anabilim Dalı

Bayraklı Höyüğü - Smyrna

YEŞİLOVA HÖYÜĞÜ- İZMİR İN PREHİSTORİK YERLEŞİM ALANI

VÜCUT EKSENLERİ ve HAREKET SİSTEMİ

KONURALP TEKNİK GEZİ RAPORU

ULAŞIM YOLLARINA İLİŞKİN TANIMLAR 1. GEÇKİ( GÜZERGAH) Karayolu, demiryolu gibi ulaşım yollarının yuvarlanma yüzeylerinin ortasından geçtiği

Haritanın Tanımı. Harita Okuma ve Yorumlama. Haritanın Tanımı. Haritanın Özellikleri. Haritanın Özellikleri. Kullanım Amaçlarına Göre

PALEOANTROPOLOJİK ÇALIŞMALARDA PELVİS (KALÇA KEMERİ)İN ÖNEMİ VE TOPAKLI POPULASYONUNUN PELVİS YAPISI

Toraks; gövde nin boyun ile abdomen arasında yer alan parçasıdır. Toraks oniki çift kaburga, sternum, kıkırdak kaburgalar ve oniki torakal omur dan

T.C. MĠLLÎ EĞĠTĠM BAKANLIĞI RADYOLOJĠ HAREKET SĠSTEMĠ RADYOLOJĠK ANATOMĠSĠ 2 720S00054

DENİZ BİYOLOJİSİ Prof. Dr. Ahmet ALTINDAĞ Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü Hidrobiyoloji Anabilim Dalı

KRONOLOJİK İSLAM MİMARİSİ

PRT 303 KIBRIS ARKEOLOJİSİ Prof. Dr. Vasıf Şahoğlu

TÜRKİYE DOĞAL VE KÜLTÜREL VARLIKLARI KORUMA ENVANTERİ ENV. NO. SİT ADI

Orta Anadolu da Son Yıllarda Yaşamış İnsan Femurlarının Antropometrik Analizi ve Kalkolitik Çağda Yaşayanların Femurları İle Karşılaştırılması

ORTAÖĞRETİM ÖĞRENCİLERİ ARAŞTIRMA PROJELERİ YARIŞMASI ŞENKAYA İLÇE MERKEZİNİN MEKAN OLARAK DEĞİŞTİRİLMESİ PROJESİ ONUR PARLAK TUĞÇE YAĞIZ

STRATONIKEIA ANTİK KENTİ SU YAPILARI. Antik kent Muğla Milas yolu üzerindedir. Aşağıda görüldüğü gibi Helenistik kurulmuştur.

Bu çizgi 4 referans noktadan geçer: Bu çizgi 4 referans noktadan geçer: Skapula Çizgisi

KALINLIK VE DERİNLİK HESAPLAMALARI

Muhammet ARSLAN KARS KÜMBET CAMİİ (ONİKİ HAVARİLER KİLİSESİ)

VÜCUDUN TEMEL PARÇALARI. 1) Baş-boyun 2)Gövde 3)Ekstremiteler (Kollar ve bacaklar)

DİK KOORDİNAT SİSTEMİ VE

HALFETİ İLÇEMİZ. Halfeti

OSSA MEMBRİ PELVİNİ (arka bacak kemikleri)

PRT 303 KIBRIS ARKEOLOJİSİ. Prof. Dr. Vasıf Şahoğlu

Aphrodite nin Kenti Aphrodisias

KONU: HARİTA BİLGİSİ

Bu dönem hakkında en önemli bilgileri Uruk kentinden alıyoruz. Bu kentin bugünkü adı Warka'dır. Bağdat-Basra demiryolu üzerinde Hıdır istasyonu

ANTİK ÇAĞDA ANADOLU ANATOLIA AT ANTIQUITY KONU 3 FRİGLER 1

GÖKÇEADA-YENİBADEMLİ HÖYÜK KAZILARI 2011 YILI ÇALIŞMA RAPORU

Uyluk ön bölge kasları; musculus iliopsoas, musculus sartorius (terzi kası), musculus quadriceps femoris, musculus tensor fasciae latae dır.

Atoller (mercan adaları) ve Resifler

KİTAP İNCELEMESİ: ADLİ OSTEOLOJİ BOOK REVIEW: ADLİ OSTEOLOJİ (FORENSIC OSTEOLOGY)

SURUÇ İLÇEMİZ. Suruç Meydanı

ÖLÇME BİLGİSİ. PDF created with FinePrint pdffactory trial version Tanım

Harita Okuma ve Yorumlama. Yrd. Doç. Dr. Müge Kirmikil

KASLAR (MUSCLE) 6. HAFTA. Yrd. Doç. Dr. Kadri KULUALP Yrd. Doç. Dr. Önder AYTEKİN

TEPECİK ORTAÇAĞ POPÜLASYONUNDA KONJENİTAL BÎR HASTALIK: KALÇA ÇIKIĞI

Ankara da SELÇUKLU MİRASI. Arslanhane Camii. (Ahi Şerafeddin) 58 YEDİKITA

Makedonya Cumhuriyeti ; 1991 yılında Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti nin iç savaşlara girdiği dönemde bağımsızlığını ilan etmiştir.

TORAKS DUVARI ANATOMİSİ (Kemik yapılar ve yumuşak dokular) Dr. Recep Savaş Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji AD, İzmir

LOKOMOTOR SİSTEM ANATOMİSİ ÖRNEK SORULAR (EKLEM-KAS) BİRİNCİ BÖLÜM

02 Nisan MĠMARLIK BÖLÜM BAġKANLIĞINA,

OS FEMORIS (FEMUR, UYLUK KEMI Ğ I )

Transkript:

GİRİ İskeletler, paleoantropolojik çalışmaların temel malzemeleridir. Paleoantropologların iskeletler üzerindeki çalışmaları sırasında dikkat etmeleri gereken en önemli noktalardan birisi bireyin cinsiyetinin güvenilir bir şekilde tespit edilmesidir. Bu saptama daha sonra yapılacak değerlendirmelerinde temelini oluşturacaktır. İskeletlerde cinsiyet tayini genellikle iki yöntemle yapılmaktadır. Bu yöntemlerden ilki kemiklerin morfolojik özellikleri dikkate alınarak yapılan cinsiyet tayini diğeri ise kemiklerden alınan ölçülerden yararlanılarak yapılan metrik yöntemdir. Bu çalışma ile Van Karagündüz de 1994-1999 yıllarında yapılan kazılar sonucunda ele geçirilen 890 adet iskelet ile Mersin Kelenderis de 2001 2002 yıllarında yapılan kazılarda ele geçen 84 adet iskeletin morfolojik ve metrik değerlerinden yola çıkılarak cinsiyetler arasındaki farklılıkların diskriminant fonksiyon analizi yardımıyla belirlenmesine çalışılmıştır. Ayrıca elde edillen verilerle cinsiyet tayininde en güvenilir sonucu veren ölçüm ve endislerin bulunması sağlanmıştır. Bu çalışmadan elde edilecek değerler başka toplumların cinsiyet ayrımında kullanılabilecek, böylece morfolojik yöntemler kullanılarak bireyin cinsiyetinin belirlenemediği materyalde metrik değerlerden yararlanarak cinsiyet belirleme yoluna gidilecektir. Bu açıdan, adı geçen iki toplum arasındaki morfolojik ve metrik cinsiyet farklılıklarının belirlenmesi, ileride yapılacak iskelet çalışmalarında kullanılabilmesi açısından da önem taşımaktadır. 1

BİRİNCİ BÖLÜM: KARAGÜNDÜZ İLE KELENDERİS İN KONUMU ve ÖNEMİ Anadolu toprakları tarih boyunca üzerinde bir çok medeniyetin kurulduğu, geliştiği ve yok olduğu bir yerleşim bölgesi olmuştur. Yüzyıllar öncesinden başlayarak Anadolu da görülmeye başlayan bu medeniyetlerin oluşturduğu kültürlerin anlaşılabilmesi ve birbirleriyle olan ilişkilerinin açıklanabilmesi için, bir çok yörede kazı çalışmaları ve yüzey araştırmaları yapılmaktadır. Bunlardan iki tanesi de tezimizin konusunu oluşturan Karagündüz ve Kelenderis de yapılan kazı çalışmalarıdır. 1.1: KARAGÜNDÜZ ÜN KONUMU ve KAZI ÇALI MALARI Karagündüz Van ili içerisinde yer almaktadır. Van yöresi, XIX. Yüzyılın ikinci yarısından beri arkeolojik araştırmalara sahne olmuş Yakın Doğu nun zengin kültür bölgelerinden biridir. Gerek Tilkitepe Höyüğü nde saptanan ve İ.Ö. V. binyıllara uzanan Kalkolitik Çağ uygarlık izleri hemen her höyükte zengin bir biçimde temsil olunan ve İ.Ö. III. binyılın başlarına değin geri giden Erken Transkafkasya kültür kalıntıları ve gerekse İ.Ö. 1. binyılın Urartu Krallığı na ilişkin görkemli kalıntılar bu ilginin temel nedenini oluşturmaktadır (Sevin ve Özfırat 2000; 168). Asur Kral Yıllıklarında M.Ö. XIII. Yüzyılın ortalarından itibaren Doğu Anadolu nun yüksek yaylalarında yaşayan Ur(u)atri ve Nairi adlı kabileler ve 2

bunların krallarından bahsedilmektedir (Sevin ve Kavaklı, 1996). Elde edilen bilgilere göre, Nairiler in güneydeki Tur-Abdin Dağları ile Van Gölü nün güneybatısını kapsayan bölgede, Ur(u)atriler in ise Van Gölü nün kuzey ve doğusunda yaşadıklarına inanılmaktadır (Sevin,1999). Ancak Urartu öncesi döneme ilişkin arkeolojik kalıntılar çok azdır. Sevin ve Kavaklı bu durumu, M.Ö. IX. Yüzyılın ortalarına kadar bölge ekonomisinin göçebeliğe dayanmasına bağlamaktadırlar. Arkeoloji literatüründe Karagündüz adı (eskiden arakonis) XX. yüzyılın başlarından beri bilinmektedir. Ancak bu ününü kültür katlarına sahip bir höyük olmasına değil, batı ucu üzerinde kurulmuş eski bir kilisede sonradan devşirme olarak kullanılmış, İşpuini ve oğlu Minua ya ait bir Urartu yazıtına borçludur. 1956 da C. A. Burney in gerçekleştirdiği yüzey araştırmalarından sonra ise buranın İlk Tunç Çağı ndan beri yerleşilmiş, 75 x 50 x 5m. kadar boyutlarında bir höyük olduğu belirlenmiştir (Sevin ve Kavaklı, 1995; 338). Karagündüz, Van il merkezinin 35 km. kuzeydoğusunda, Van merkez ilçe, Erçek Bucağı na bağlı bir köydür (Harita 1). Suları Van Gölü gibi sodalı olan Erçek Gölü nün kuzeydoğu kıyılarındaki aynı adlı höyüğün üzerinde kurulmuş olan köy, daha sonraki yıllarda hızla yükselen göl suları nedeniyle tamamıyla terkedilmiş ve daha yüksekteki yeni yerine taşınmıştır (Sevin ve Kavaklı, 1994; 331). 3

Harita 1:Erçek Gölü ve Karagündüz ün Van Havzasındaki Konumu (Sevin ve Kavaklı, 1994) Karagündüz, alüvyonlu düzlükleri son derece sınırlı olan Van bölgesinde insanoğlunun yerleşmesine en uygun köşelerden birini oluşturan olanaklara sahiptir. Nitekim bu üçgen biçimli küçük ova, başta Karagündüz ve doğu uçtaki görkemli Aşağı Mollahasan höyükleri olmak üzere, güneybatıya doğru Keçanis ve son olarak da güneydoğu uçtaki Hino yerleşme yerleriyle, tüm havzanın prehistorik dönemlerden beri en yoğun 4

olarak iskan edilmiş köşelerden birini oluşturmuştur (Burney, 1958; Russel, 1980). Karagündüz nekropolü, 1991 yılında köylülerce sulama kanalları açmak amacıyla yapılan kazılardan ele geçen buluntuları Van Arkeoloji Müzesine bildirmesiyle, 1992 yılında Van Müze Müdürlüğü ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Van Bölgesi Tarih ve Arkeoloji Araştırma Merkezi Müdürlüğünce Prof. Dr. Veli Sevin başkanlığında ortaklaşa olarak Karagündüz kazıları başlatılmıştır ( Sevin, 1995). 1890 rakımlı ve 92 km 2 yüzölçümündeki Erçek Gölü, 1.650-1.700 rakımlı Van Gölü ile birlikte gitgide hızlanarak zaman içerisinde yükselmiştir. Bu yükselme özellikle kuzeydoğu kıyısındaki Erçek Düzü nde oldukça olumsuz etkilerde bulunmuştur. Burada Van havzasının en büyük höyüğü durumundaki Karagündüz büyük bir tehdit altında kalmıştır. Bu nedenle Karagündüz Höyüğü nün etekleri üzerindeki köy hızla yüksekteki yeni yerine taşınmıştır (Resim 1). Memedik Çayı nın oluşturduğu üçgen biçimli küçük alüvyal ovada kurulu bulunan höyük, gerek boyutları ve gerekse yüzey malzemeleri açısından Van havzasının kültür tarihine ışık tutacak en önemli ören yerlerinin başında gelmektedir. Bu öneminden yola çıkılarak zaman yitirilmeksizin 1994 yazından başlanarak höyükte de kazı çalışmalarına başlanmıştır (Sevin ve Kavaklı, 1995; 339). 1992 yılında nekropol alanında başlanan kazılar 1994 yılından itibaren höyük alanına kaydırılmıştır(harita 2). 5

Resim 1: Sular Altında Kalan Erçek Düzü ve Höyük (Sevin ve Kavaklı, 1995) Harita 2: Karagündüz Höyük ve Nekropol Alanı (Sevin ve Kavaklı, 1995) 6

Nekropol alanındaki çalışmalar 1992-1996 yılları arasında sürdürülmüştür. Ve bu süre zarfında 10 mezar incelenmiştir. Yaklaşık olarak M. Ö. 1000 yılına tarihlendirilen ve Urartu öncesi olarak kabul edilen bu mezarlar oda mezar türündedir. Dikdörtgenimsi plan veren bu odaların tavanları çökmüştür, ancak yüksekliklerinin 2.00-2.50 m. arasında değiştiği anlaşılmıştır. Her odaya mezarın boyutlarıyla ilişkili olarak 20 den 80 e kadar değişen sayıda insan gömülmüştür. Her yeni ceset geldiğinde eskiler geriye doğru toplanarak odada yer açılmıştır ki; bu klasik Urartu oda mezarlarından tanıdığımız bir gömü türüdür (Öğün, 1978). Odalara çok sayıda kişinin gömülmesi bazı mezarlarda yer darlığı sorununa yol açmış; bu sorun ikinci bir kovukumsu küçük mekanla çözülmeye çalışılmıştır (Sevin ve Özfırat, 2000). Mezarların genelinde cesetlerin kumaşa sarılı ya da giyimli gömüldüğü sanılmaktadır. Ayrıca cesetlerle birlikte mezarlara çeşitli armağanlar bırakılmıştır. Bunlar arasında değişmeyenler, her ceset için bir set oluşturacak türdeki, pişmiş topraktan açık ağızlı bir çanakla, dar ağızlı yüksek ya da alçak boyunlu bir çömlektir. Bunlardan ilkinde çoğu kez oğlak kuzu türü hayvanlara ait omurga parçaları ele geçirilmiş, diğerine ise sıvı konduğu anlaşılmıştır. Bunun yanında her mezarın bitişiğinde bir ocak bulunmaktadır. Genel olarak mezar armağanlarından en ilginci ise demirden süs eşyaları ve törensel silahlardır. 7

Urartu Uygarlığı nın karanlık olan erken evrelerinin tanınmasına öncülük eden Karagündüz Erken Demir Çağı nekropolü, Urartu Krallığı öncesi dönemde Erçek Gölü ile Van Gölü nün kuzey hatta doğu ve batı kıyıları arasında bir kültür birliğinin varlığını ortaya koymaktadır. Mezar mimarisi, ölü gömme adeti, maden teknolojisi ve çanak çömlekçilik Van bölgesi Erken Demir Çağ kültürünün Urartularınkiyle yakın bir ilişki içinde bulunduğunu ortaya koymuştur (Sevin, Özfırat, 2000). Höyük Çalışmaları Erçek Gölü ve Van Gölü nün birlikte hızlanarak yükselmesi nedeniyle, 1994 yılında Karagündüz Höyüğü nde acil kurtarma kazılarına başlanmıştır. Höyük alanındaki kazılar 1994 1999 yılları arasında gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmalar 7 plan karede (A, J, G, E, F, H, I) sürdürülmüştür (Çizim 1). ekil 1: Karagündüz Höyüğü Plankareleri (Sevin, Kavaklı ve Özfırat,1999) 8

Höyükteki çalışmalar 750 metrekarelik bir alanı kapsamaktadır ve höyüğün stratigrafisi sırasıyla aşağıdaki gibidir; 1. Yapı Katı: Orta Çağ Mezarlığı 2. Yapı Katı: Orta Çağ 3. Yapı Katı: Geç Demir Çağı 4. Yapı Katı: Orta Demir (Urartu) Çağı 4C Yapı Katı: Post-Urartu, Med 4B Yapı Katı: Urartu 4A Yapı Katı: Urartu 5. Yapı Katı: Erken Demir Çağı 6. Yapı Katı: Orta-Son Tunç Çağı 7. Yapı Katı: Erken Transkafkasya Dönemi Görüldüğü üzere höyüğün İlk Tunç Çağ dan Ortaçağ a kadar devam eden yaklaşık 5000 yıllık bir stratigrafisi mevcuttur. Bu bakımdan Karagündüz höyüğündeki çalışmalar Doğu Anadolu açısından çok önemlidir. Tez çalışmasına konu olan iskeletler höyüğün I. Yapı Katı olan orta çağ mezarlığından çıkarılmıştır. 9

1.Yapı Katı: Orta Çağ Mezarlığı Orta Çağ ın son evresindeki 1. yapı katında, höyüğün üst kesiminde ve kuzeybatı uçta bir Ermeni kilisesi bulunmaktaydı. Yakın zamanlara değin ayakta kalan bu yapı 50 yıl kadar önce köylülerce yıkılarak, taşlarıyla Karagündüz Köyü Camii inşa edilmiştir. Günümüzde temelleri bile görünmeyen bu kilisenin doğu ve güneydoğusu tümüyle bir mezarlık alanı durumundaydı. Nitekim höyüğün kuzey yamaçları boyunca yapılan çalışmalarla yüzeyden ortalama 0.40 m. derinlikten itibaren yoğun olarak mezarlıklar ele geçmiştir ( ekil 2, Resim 2) (Sevin, Kavaklı ve Özfırat, 1997). Resim 2: Orta Çağ Mezarları (Sevin, Kavaklı ve Özfırat, 1997) 10

ekil 2: Orta Çağ Mezarları Planı (Sevin, Kavaklı ve Özfırat, 1997) Karagündüz ün 1. yapı katını oluşturan ortaçağ mezarlığında A, E, F ve G açmalarında 350 nin üzerinde mezar saptanmıştır (Sevin, Kavaklı ve Özfırat, 1997). H açmasında 30, I açmasında 87 ve son olarak J açmasında 50 mezar ele geçmiştir (Sevin, Kavaklı ve Özfırat, 1999). Bu çalışma da H, I ve J açmalarından ele geçen mezarlardan çıkarılan iskeletler üzerinde yapılmıştır. 1. yapı katındaki mezarlar basit toprak mezarlardır. Mezarlar toprağa oval çukurluklar olarak açılmışlardır (Resim 2). Bazılarında iri kaba taşların mezar taşları olarak kullanıldığı anlaşılmıştır. Mezarlarda cesetler genel olarak Hıristiyan anlayışına göre gömülmüşlerdir. Baş batıya gelecek şekilde doğu-batı doğrultusunda ve sırt üstü yatırılmışlardır. Elleri karın ve göğüs 11

üzerinde kavuşturulmuştur. Yapılan antropolojik incelemelerden ellerini karın üzerine kavuşturanların erkek, göğüs üzerine kavuşturanların ise kadın olduğu anlaşılmıştır (Çilingiroğlu, 1992; 477). Bu mezarların diğer bir özelliği ise mezarda cesetlerin çoğunlukla cam, az olarak akik ve tunç gibi boncuklardan kolye, bilezik, halhal, yüzükl ve küpelerle birlikte gömülmüş oluşudur. Bazı mezarlarda ise cesetlerin boyunlarına bir iple muska olarak takıldığı anlaşılan aşık kemiği ve biley taşına rastlanmıştır. Karagündüz mezarlığı bu özelliği ile bölgede daha önce belirlenmiş Çavuştepe (Erzen, 1978), Dilkaya (Çilingiroğlu, 1992) ve Van Kalesi Höyüğü (Harita 3) 4. seviye mezarlarından (Sevin ve Tahran, 1990) ayrılmaktadır ( Sevin, Kavaklı ve Özfırat, 1997). Harita 3: Van Bölgesi Höyükleri (Sevin, Kavaklı ve Özfırat,1999) 12

2. Yapı Katı: Ortaçağ Höyükteki bu yapı katı basit toprak mezarların hemen altındaki tandırlarla dolu bir işlik alanı görünümündeki tek evreli bir tabakayla temsil olunur. Yuvarlak planlı ve irili ufaklı tandırlardan bazıları oldukça büyüktür. Bu türde olanların, adeta bir tabla oluşturacak kadar düz ve geniş ağızlı kenarları hamur yaşken yapılan parmak baskılarıyla bezenmiştir. Karagündüz köyünde bu türde tandırlar günümüzde hala kullanılmaktadır. Bu yapı katında sırlı ve sırsız çok sayıda çömlekler, cam bilezikler, cam parçaları, tunç bilezikler, kemik ağırsak ve bazalt ezgi taşı ele geçirilmiştir (Sevin, Kavaklı ve Özfırat, 1999; 410). 3.Yapı Katı: Geç Demir Çağı Ortaçağ ın hemen altında güçlü bir mimariyle temsil edilmeyen Geç Demir Çağı (3.yapı katı) yer alır. Bu, Van Gölü Havzası ve hatta tüm Doğu Anadolu dan çok az tanınan, bu yüzden de iyi bilinmeyen bir süreçtir. Yüzeye yakın olan bu tabaka bir yandan 1.yapı katı mezarları, bir yandan da Ortaçağ ve modern çukurlar tarafından oldukça tahrip edilmiş olup hayli karışık ve zayıftır. Bu yapı katında herhangi bir mimariye rastlanmaması nedeniyle üstteki 2.yapı katında olduğu gibi, höyüğün hiç olmazsa bu kuzey ucunun bu evrede de üzeri açık bir işlik depolama alanı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu alanın en dikkat çeken birimleri yuvarlak ağızlı, şişe 13

formunda giderek genişleyen gövdeleriyle tahıl çukurlarıdır. Tabanları ve yan yüzleri sıvalı olan bu çukurlar ve yakın çevrelerinden dönemi için tipik olan çoğu kaliteli çanak çömlek parçaları ele geçirilmiştir (Sevin, Kavaklı ve Özfırat; 1999; 410). Görüldüğü gibi oldukça silik mimari kalıntılara karşılık, Geç Demir Çağ yapı katı çanak çömlek malzemesi yönünden tam tersine sahiptir. Bu alanda F açmasındaki çalışmalar sırasında 3. yapı katına ve belki de biraz daha öncesine ait 3 mezar ortaya çıkarılmıştır. Bunlardan ikisi basit toprak, biri de küp içi gömüdür. Her üç mezarda da cesetler kuzey güney yönlü ve hoker durumundadır. Karın üzerine yatırılmış küp mezar bir bebeğe aittir ve ağzı bir çanağın parçalarıyla kapatılmıştır. Bunlar Van Kalesi Höyüğü nde Urartu tabakasının üzerinde bulunanların benzeridir ( Tarhan ve Sevin, 1992). 4. Yapı Katı: Orta Demir ( Urartu) Çağı Karagündüz ün 4. yapı katı iyi bir biçimde Urartu Dönemi ne tarihlenir ve bu yapı katı 3 evrelidir. Ancak bunlardan en ilginci, Urartu Krallığı Dönemi ne ait olan 4b yapı katıdır. 4. yapı katı büyük yıkım görmüş olmakla birlikte, Urartular zamanında höyüğün kuzey kesiminde dikkat çekici bir yapı kompleksinin inşa olunduğu saptanmıştır. Kuzeydoğu güneybatı yönlerinde uzanan bu yapı kompleksi 1.40 ila 1.00 m. kadar kalınlıkta taştan temel duvarlarına sahiptir. En az 400 m 2 lik alana yayılan bu yapının, Urartu nun 14

klasik kapalı avlulu büyük konutlarıyla ilişkili olduğu söylenebilir. Bu yapının kazısı sırasında pişmiş topraktan ağırşak, kornalin ve mavi renkte boncuklar, tunçtan yüzük ve halkalar ve bir levha ile yine bolca çanak - çömlek ve Urartu karakterini gösteren iki mühür ele geçirilmiştir (Sevin ve Özfırat, 2000; 171). 5.Yapı Katı: Erken Demir Çağı Günümüze çok silik olarak ulaşabilen bu tabaka Karagündüz Erken Demir Çağ Nekropoli ile çağdaştır. Düzenli bir mimari kalıntı ile temsil olunmayan bu tabaka tahıl çukurlarıyla temsil olunur. Çanak çömlekleri büyük bir çoğunlukla çark yapımıdır. En sevilen form içe dönük basit ağız kenarlarının altı birkaç sıra oluklu çanaklardır. Bu teknik ve biçim özellikleri Erken Demir Çağ ı nekropollerinde ele geçirilen çanak çömleklerin tümüyle aynısıdır. Kalıntıları günümüze iyi bir şekilde gelmemiştir fakat Erken Demir Çağı nın höyükte bir yapı katı ile temsil olunması son derece önemlidir. Bu, Van Gölü havzasında İ Ö. II.binyıl başlarından beri sürüp giden pastoral yaşantının Urartu Krallığı öncesi dönemde son bulmaya başladığına, giderek yerleşik düzene geçilmiş olabileceğine ilişkin ilk kanıtı oluşturur ve çivi yazılı Asur belgelerinde İ. Ö. XIII. Yüzyılın ortalarından beri verilmeye başlanan yerleşme yerleriyle ilgili bilgileri de doğrular (Sevin, Özfırat, 2000; 172). 15

6. Yapı Katı: Orta Son Tunç Çağı: Höyüğün kazılan kuzey bölümündeki 600 m 2 lik alan 6. yapı katı Orta Son Tunç çağlarına aittir. Yüzey buluntuları ve önceki kazılardan varlığı bilinen bu tabaka oldukça silik durumdadır. Öyle anlaşılıyor ki, bu dönem bazı istisnalarla hemen hemen tüm Transkafkasya ve Kuzeybatı İran höyüklerinde olduğu gibi, Van Gölü havzasında da çok zayıf tabakalarla temsil olunmaktadır ( Sevin, Özfırat, 2000; 172). Bu çağın en belirgin özelliği, Erken Transkafkasya Dönemindekilerden tümüyle farklı boya bezemeli çanak çömleklerdir ( Sevin, Kavaklı ve Özfırat, 1999; 411). Karagündüz kazıları Doğu Anadolu ve Transkafkasya nın bu ilginç boya bezemeli çanak çömleklerinden güzel bir koleksiyon sağlamıştır. 7. Yapı Katı: Erken Transkafkasya Dönemi: Karagündüz Höyüğü nde temsil olunan en kalın ve en uzun süreli tabakası Erken Transkafkasya Dönemine aittir. Yaklaşık olarak 8 9 m. kadar yüksekliğindeki höyüğün en üstteki beş yapı katının toplam kalınlığı ancak 2.00 m. yi bulmaktadır; geri kalan 6 7 m. kalınlığındaki kültür tabakaları ise tümüyle İ Ö. III. binyıldandır. Bu tabaka da taş temelsiz, tümüyle kerpiç duvarlı yapılardan bir mimari ortaya çıkarılmaya başlanmıştır. Tüm açmalara yayılan bu mimari düzenli bir plan gösterir. Erken Transkafkasya Dönemi çanak çömlekleri biçim ve teknik açıdan Doğu Anadolu ve Kura Aras bölgelerinden çok iyi tanınan örneklerin adeta birer 16

kopyasıdır. Burada özellikle oluk bezemeli kaplara büyük bir eğilim olduğu açıktır. Karagündüz bu özelliği ile Van Bölgesi Ernis ve Dilkaya gibi merkezlerinden farklılık göstermektedir (Sevin ve Özfırat, 2000). Karagündüz Höyüğü Erken Transkafkasya Dönemi tabakaları oldukça zengin görülmektedir. Bu sayede III. binyılda Van Gölü havzasında ortaya çıkan gelişmeler daha iyi bir şekilde anlaşılabilecektir. Karagündüz Höyüğü ndeki kazılar, Urartu Krallığı nın İ. Ö. VII. yüzyılın ikinci yarısı içindeki yıkılışından sonra Van Gölü havzasında önemli değişiklikler olduğunu, her alanda büyük bir gerilemenin baş gösterdiğini ortaya koymuştur. 1.2: KELENDERİS İN ÖNEMİ, KONUMU VE KAZILARI Çalışmamızın konusunu oluşturan diğer bir kazı alanı da Kelenderistir. Kelenderis, Kilikya nın en önemli liman kentlerinden biri olması ve yine en eski kentleri arasında yer almasına karşın, aynı bölgede yer alan Tarsus, Elaiussa, Seleukeia, Olba Diokaisereia ve hatta Anemurium kadar hakkında söz edilmiş bir kent konumuna gelememiştir. Bunun başlıca nedenlerinden ilki, kentin kurulduğu alanın ve yakın çevresindeki topografyasının kentsel gelişime elverişli olmamasıdır. Çünkü, özellikle Helenistik çağdan itibaren gelişen kentleşme olgusu için etken unsurlardan biri olan topografya, Kelenderis için kentsel büyümeyi engelleyen bir neden 17

olmuştur. Bunun sonucu olarak kentin sosyal, ekonomik, siyasi yaşamına ilişkin bilgi ve belgeler çok azdır. Bundan başka, Arkaik ve Klasik çağlarda kentin gelişiminde büyük rol oynayan limanı, zamanla deniz ulaşımındaki gelişime, özellikle ölçü ve kapasite bakımından deniz taşıma araçları için yetersiz duruma gelmesiyle, bir liman kenti olma özelliğini yavaş yavaş yitirdi ve limanı, Helenistik ve Roma çağlarında, çok sayıda tekneden oluşan büyük filoların seyrek uğradığı bir sığınma yeri durumuna geldi. Saydığımız bu nedenlerden, Klasik çağ sonrasında yeterli bir gelişim gösteremeyen Kelenderis, Helenistik ve Roma çağına ait kaynaklarda sözü az edilen bir kent olmuştur (Zoroğlu, 1994; 7). Kelenderis adının hangi dilden geldiği ve bu adın kökeni tartışmalıdır. Yapılan araştırmalar esnasında kentin kuruluşunun ne kadar geriye gittiğini gösteren verileri ve zaman içindeki gelişimiyle ilgili kültürlerle olan ilişkilerine ulaşılmaya çalışılmıştır. Kurulduğu tarihten itibaren bu bölgede gerçekleşen siyasi olaylar ve çeşitli dönemlerde değişen populasyonun etkisiyle, coğrafi bölgenin adı da zaman zaman değişmiştir. İlk Çağ da ismi Gilindiredir. Bizi tarihin derinliklerine götüren Gilindire ismi zaman içerisinde resmen kullanılmaz olmuştur. Daha sonra dağlık Kilikya nın (Doğu Anadolu kıyılarının) en iyi liman kenti konumundaki kente Kelenderis adı verilmiştir. Kente tarihi geçmişi ile hiçbir ilgisi olmayan Aydıncık adı ise 1965 yılında verilmiştir (Zoroğlu, 1994). 18

Kelenderis kentinin kim tarafından ve ne zaman kurulduğu hakkında kesin bilgilerden yoksunuz ancak antik yazarlardan Apollodoros a göre Kelenderis Suriye den gelen Fenikeli Sandokos tarafından M. Ö. 2000 yılında kurulmuştur. İonyalılar tarafından da koloni olarak geliştirildiği savunulmaktadır. Kilikya nın önemli bir liman kenti olan Kelenderis, İonya, Hitit, Asur, Fenike, Roma, Bizans, Arap (Emevi), Ermeni, Selçuklu ve Osmanlı dönemini yaşamıştır. M.Ö. 5. yüzyıl ortalarına doğru darbına başlandığı sanılan Kelenderis sikkelerinin üzerinde kentin adı Grekçe ve kısaltılmış olarak yazılmıştır. Aksaray yakınındaki Acemhöyük te bulunan bir Kelenderis parası M. Ö. 4. yüzyıla tarihlenmektedir. Kelenderis de en parlak dönemini bu yüzyıllarda yaşamıştır. Daha sonra Helenistik çağda bir süre Mısır daki Ptolemaiosların hakimiyetine geçmiş, Roma imparatorluk döneminde ise küçük bir liman kenti olarak varolmuştur. Erken Hıristiyanlık zamanında (M.S. 5. ve 6. yüzyıllar) kent yeniden bir parlak dönem yaşamıştır. 7. yüzyılda Emeviler Kıbrıs ı zapt ederken Gilindire Kalesi ni de işgal etmişlerdir. Ermenilerle Bizanslıların yardımlaşmaları sonucu kale tekrar Bizanslıların eline geçmiştir. XI. yüzyılın sonlarına doğru, yöre Bizans egemenliğinden çıkıp Küçük Ermenistan Krallığı nın yönetimine girmiştir. 19

Aleaddin Keykubat döneminde 1228 yılında Anamur ve Gilindire kalelerini Ertokuş Bey ele geçirmiştir. 1461 yılında ise bölge Osmanlı yönetimine katılmıştır. Kuruluşundan günümüze kadar yaşamını hiçbir kesinti olmadan yürüten Kelenderis in kalıntıları, Mersin Antalya D 400 karayolu üzerinde, deniz kenarında (Resim 3), Mersin e 175 km. Antalya ya ise 325 km. uzaklıktadır. Silifke nin 85 km. batısında, Anamur un 52 km. doğusunda, Gülnar ın ise 32 km. güneyinde yer almaktadır (Harita 4). Harita 4: Aydıncık -Kelenderis in Yeri (www.aydincik. ilçesi.com) 20

Resim 3: Kelenderis in Görünüşü (www.aydincik.ilcesi.com) Bugüne kadar sürdürülen kazılar sonucunda Kelenderis in bulunduğu Aydıncık ilçesinde Klasik ve sonraki çağlara ait kalıntılar oldukça azdır. Limanın güneyinde bulunan yarımadayı çevreleyen surlar kentin ortaçağına ait en önemli kalıntılardır. Bu surlardan bir bölümünün alt sırasını oluşturan kısmı kentin Klasik çağına ait olan surlarından günümüze ulaşabilenlerdir. Limanın batısında Roma çağına ait bir hamamın kalıntıları görülmektedir. Kentin mezarlığında ise Klasik, Helenistik ve Roma çağlarına ait çok sayıda kaya mezar ele geçirilmiştir. Kentin yerleştiği yamaçlarda ise üzeri tonos örtülü diğer mezarlar da Roma çağına aittir. M.S. 2. yüzyıla tarihlenen baldahinli, piramidal çatılı bir anıt mezar ise kentteki önemli antik yapılardandır. 21

Limanın gerisinde ise bir tiyatro alanı bulunmaktadır. 1987 den bu yana Selçuk Üniversitesi tarafından yürütülen çalışmaların tiyatro bölümüne 2001 yılından itibaren proje başkanı olarak Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü tarafından yürütülmektedir. Bu alandaki çalışmalar esnasında antik kentin limanını, tersanesini, çevresindeki yapıları tasvir eden ve dünyada benzeri bulunmayan bir zemin mozaiği bulunmuştur. Yine aynı alanda yapılan çalışmalar esnasında çok sayıda basit toprak mezarla karşılaşılmıştır (Resim 4). Bu mezarlar 19. yüzyıla tarihlendirilmektedir. Çalışmalar 4 açmada gerçekleştirilmektedir (T 1,T 2,T 3 ve T 4) ve ünit sistem kullanılmaktadır. Bu alandan çıkan iskeletler bu tezin çalışma materyalinin bir bölümünü oluşturmaktadır. Resim 4: Kelenderis den Bir Mezar Örneği 22

İKİNCİ BÖLÜM: KONU, AMAÇ, MATERYAL VE METOT 2.1: KONU Kazılardan ele geçen iskeletler Paleoantropolojik araştırmaların temel materyalidir. Bu çalışmalar sırasında dikkat edilmesi gereken en önemli aşamalardan biri, bireyin cinsiyetinin doğru olarak belirlenmesidir. İskeletlerden cinsiyet belirlenirken kullanılan yöntemler; morfolojik ve metrik olmak üzere 2 farklı şekilde yapılmaktadır. Mersin in Aydıncık ilçesi sınırları içerisinde bulunan Kelenderis de 2001-2002 yıllarında yapılan kazılardan ele geçen 84 adet iskelet ve Van ın Erçek ilçesi sınırlarında bulunan Karagündüz de 1994 1999 yıları arasında yapılan kazılardan ele geçen 890 adet iskeletin morfolojik özellikleri ve metrik değerlerinden yararlanarak cinsiyetler arasındaki farklılıkların diskriminant fonksiyon analizi yardımıyla belirlenmesi bu çalışmanın konusunu oluşturmaktadır. Bu çalışmalar sonucunda Mersin - Kelenderis ve Van - Karagündüz toplumlarının metrik değerlendirmeleri yapılan iskeletler üzerinde istatistiksel analizler yardımıyla daha belirleyici ve ayırt edici cinsiyet farklılıkları belirlenecektir. Ayrıca elde edilecek verilerle cinsiyet tayininde en güvenilir sonucu veren ölçüm ve endislerin bulunması sağlanmış olacaktır. Bu çalışmadan elde edilecek değerler başka toplumların cinsiyet ayrımında 23

kullanılabilecek, böylece morfolojik yöntemler kullanılarak bireyin cinsiyetinin belirlenemediği materyalde (özellikle kötü korunmuş iskelette) metrik değerlerden yararlanarak cinsiyet belirleme yoluna gidilecektir. Bu açıdan, adı geçen iki toplum arasındaki morfolojik ve metrik cinsiyet farklılıklarının belirlenmesi, ileride yapılacak iskelet çalışmalarında kullanılabilmesi açısından da önem taşımaktadır. 2.2: AMAÇ Kemikler, yumuşak dokulara oranla çok daha uzun süre bozulmadan kalabilme özelliğine sahiptirler. Eğer ortam koşulları uygun olursa kemikler, binlerce, kimi durumlarda milyonlarca yıl bozulmadan kalabilmektedir. İster tarih öncesi dönemlere ait olsun, ister daha yakın dönemlere ait olsun, ele geçen kemikler bize türümüzün geçmişi hakkında bilgiler vermektedir. İskelet materyalinden faydalanarak geçmişte yaşamış toplumların ölüm nedenleri, sağlık durumları, morfolojik yapıları, yaşam koşulları, paleodemografik yapıları, metrik özellikleri ve doğayla ilişkileri gibi konuları anlayabilmekteyiz. Paleoantropolojik ve arkeolojik açıdan eşsiz zenginliğe sahip olan ülkemizde, araştırmalar Cumhuriyet in ilk yıllarıyla birlikte yoğunlaşmıştır. 1940 lı yıllardan itibaren ise özellikle iskelet materyali üzerinde çalışmalar başlamıştır. Bu konuda çalışan birçok bilim adamından enyürek, Krogman, İşcan, Angel, Güleç, Özbek, Sevim, Alpagut, Çiner, Duyar, Ursula vb. iskelet 24

üzerinde yapmış oldukları çalışmalarla konunun gelişmesine önemli katkılarda bulunmuşlardır. Dünyada ise kafatasının metrik ve morfolojik özelliklerinden cinsiyet belirlemeye yönelik çalışmalar 1939 da Brovansky nin yaptığı çalışmalarla başlamıştır. 1950 li yıllardan itibaren istatistiksel analizlerle uzun kemikler ve kafatasındaki cinsiyet farklılıkları sayısal olarak ortaya konulmaya başlanmıştır. 1968 de Boulinier, Giles ve Elliot un fonksiyonları geliştirmek için Fransızlara ait 50 erkek, 50 kadın kafatasında testler yapmış ve % 83-85 oranında bir yüzdesine ulaşmışlardır. Demoulin ise 76 erkek ve 56 kadın Fransız kafatası üzerinde 10 ölçü yardımıyla analizler yapmış ve bazı ölçülerin daha fazla dimorfik özellik gösterdiğini belirlemiştir. Yapılan çalışmalar kafatasıyla sınırlı kalmamıştır. Cinsiyet tayininde çok önemli bir yeri olan pelvisler üzerinde de çalışan pek çok bilim adamı olmuştur. Bunlardan en eskisi Turner dır. Turner, pelvis endisiyle cinsiyetler arasında ayrım yapabilmeyi kolaylaştıracak 3 grup belirlemiştir. Sonraki yıllarda Caldwell, Moloy, Greulich, Thoms, Thomas, Greulich, Krukierek, Sauter ve Privat, Turner ın çalışmasını geliştirerek pelvis üzerinde yeni endisler geliştirmişlerdir. Bunların yanı sıra scapula, clavicula, sternum, costa, talus, calcaneus, kol ve bacak kemiklerinden yararlanarak da cinsiyet ayrımına yönelik çalışmalar yapılmıştır. Bazı bilim adamları ise iskeleti oluşturan kemikleri ayrı ayrı değil, birkaç kemiğin ölçümlerini bir arada kullanarak çalışmalarını sürdürmüşlerdir (Krogman ve İşcan, 1986). 25

Bu çalışma ile Van Karagündüz ve Mersin Kelenderis toplumlarını oluşturan iskeletler üzerinde yapılacak olan morfolojik ve metrik değerlendirmeler sonucunda, öncelikle her bir toplumun kendi içerisindeki cinsiyet farklılığını ortaya koymak, daha sonra iki toplum arasındaki aynı cinsler arasındaki farklılıkları belirlemek, elde edilen verilerin diskriminant fonksiyon analizi yöntemiyle bu iki populasyonun bireyleri arasındaki cinsiyet farklılıklarını en güvenilir biçimde ifade edebilen ölçüm ve endisleri saptamak ve sonuçların doğruluğunu bu iki toplumda karşılaştırmak amaçlanmaktadır. 2.3: MATERYAL Çalışılan materyal, Van - Karagündüz Höyüğü nden 1994-1999 yılları arasında yapılan kazılardan çıkarılan 890 adet iskelet ve Mersin - Kelenderis tiyatro alanından 2001-2002 yıllarında yapılan kazılardan çıkarılan 84 adet iskeletten oluşmaktadır. Karagündüz populasyonuna ait 890 adet bireyin 41 i fetus, 205 i bebek, 272 si çocuk, 139 u kadın ve 176 sı erkektir. Yapılan demografik analizler sonucunda Karagündüz toplumunun % 35,40 nı erişkinler oluşturmaktadır. Kelenderis toplumunun ise % 64,29 nu erişkinler (29 kadın, 25 erkek) oluşturmaktadır. Çalışma materyalimiz olan Karagündüz populasyonunun yaş ve cinsiyet tayini daha önceki yıllarda Öğr. Gör. Pınar Gözlük tarafından yapılmıştır. Kelenderis populasyonunun ise yaş, cinsiyet ve ırk tayini bu çalışma kapsamında yapılmıştır. 26

2.4: METOT Van - Karagündüz ve Mersin Kelenderis Toplumlarında Seksüel Dimorfizm başlıklı tezin hazırlanması sırasında öncelikle şimdiye kadar üzerinde herhangi bir çalışma yapılmamış olan Kelenderis Populasyonu na ait iskeletler Prof. Dr. Levent Zoroğlu nun izniyle Mersin- Silifke Müzesi nden alınarak A. Ü. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Fizik ve Paleoantropoloji Laboratuarına getirildi. Burada poşetleri ve etiketleri karıştırılmadan tüm iskeletler bir parça sünger ve biraz su ile yıkanarak temizlendi. Kemikler kuruduktan sonra onarım işlemine başlandı. Onarım bittikten sonra, kemiğe bakıldığında fark edilmeyecek bir köşeye markaj yapıldı. Markaj yapılan yere cila sürülerek mürekkebin silinmesi engellendi. Daha sonra aşağıda tek tek açıkladığımız metotlar kullanılarak Kelenderis toplumunun yaş, cinsiyet ve morfolojik yapıları belirlendi. 2.4.1: Cinsiyet Belirleme Metotları Paleoantropolojik çalışmalarda dikkat edilmesi gereken en önemli noktalardan biri cinsiyetin doğru olarak belirlenmesidir. Cinsiyet belirlenirken morfolojik ve metrik olarak iki yöntem kullanılmaktadır. Burada dikkat çeken en önemli unsur cinsiyet ile yaş arasında çok yakın bir ilişkinin varlığıdır. İskeletlerde 13 yaşından önce cinsiyet belirlemek hatalı olabilir. Ancak erişkinler de, iskeletin tam olduğu durumlarda antropologlar tarafından cinsiyet tayini % 95-100 oranında doğru olarak saptanmaktadır. 27

2.4.1.1: Morfolojik Açıdan Cinsiyet Tayini: Bu yöntemde kadın ve erkekte cinsiyet farklılığını gösteren kemiklerin morfolojik yapılarına bakılmaktadır. Özellikle kemiklerin genel yapılarının gözlenmesi ile kas tutunma yerleri, tuber frontalenin gelişim derecesi, uzun kemiklerin sağlamlık ve irilik derecesi, yüz, diş, alt çene özellikleri ve özellikle kafatası ve pelvisin genel yapısı incelenmektedir. Tablo 1: Kafatasındaki Cinsiyet Kriterleri ( Sevim, Özer ve Sağır, 1997) ÖZELLİK ERKEK KADIN Genel Yapı Pürüzlü Düzgün Supraorbital Kenar Orta Küçük Mastoid Çıkıntı Daha yüksek ve kalın Daha alçak ve narin Oksipital Bölge Kas yapışma izleri ve çıkıntı belirgin Kas yapışma yerleri ve çıkıntı belirgin değil Frontal Çıkıntı Belirsiz Belirgin Orbitler Kare veya dikdörtgen Yuvarlak şeklinde Alın Daha dik, daha az yuvarlak Yuvarlak ve dolgun Elmacık Kemikleri Daha ağır ve yanlara doğru daha çıkıntılı Daha hafif ve daha basık Altçene Daha iri, daha köşeli, Küçük gövdesi orta symphysisi daha yüksek, hatta yuvarlak, ramusu ramusu daha geniş ve uzun, gonial bölge daha çıkıntılı daha dar ve daha kısa, gonial bölge daha düz Temporal Çizgi Daha geniş ve daha belirgin Daha dar ve belirsiz Supraorbital Çıkıntı Daha belirgin Daha az belirgin 28

ekil 3: Kafatasında Cinsiyet Belirlemede Kullanılan Özellikler (Buikstra, Ubelaker, 1994) 29

ekil 4: Kadın ve Erkek Kafatası Örneği 30

Tablo 2: Pelvisteki Cinsiyet Kriterleri ÖZELLİK ERKEK KADIN Pelvis Kas yapışma izleri belirgin, pürtüklü ve kütlevi Daha düz, narin ve daha az kütlevi Symphysis Pubis Daha yüksek, daha derin Daha alçak, daha sığ Pubis Açısı V şeklinde U şeklinde Foramen Obturatum Geniş ve genellikle oval Küçük ve üçgenimsi Acetabulum Geniş, doğrudan yanlara Küçük, ön yanlara doğru eğimli, daha derin ve büyük doğru eğimli, daha sığ ve küçük Büyük Sciatic Notch Daha küçük, kapalı, derin, U şeklinde Daha geniş, daha açık, daha sığ, V şeklinde İschiopubic Kolu Kalın İnce Sacroiliac Eklem Geniş Küçük ve eğimli Preauricular Oluk Çok nadir görünür ya da yoktur Daha sık görülür, iyi gelişmiştir İlium Yüksek ve dik Daha alçak Sacrum Daha uzun, daha dar, Daha kısa, daha geniş, içbükey, kavisin yayılımı eşit, çoğunlukla 5 ya da daha çok parçalı daha düz, kavis 1-2 ve 2-5 arasında belirgindir, 5 parçadır Pelvis Boşluğı Kalp şeklinde, nispeten Oblik, sığ ve daha geniş daha küçük Crista İliaca Belirgin S şeklinde S şeklinde, daha düz Auricular Yüzey Pürüzlü ve büyük Daha düz ve küçük Cotylo İschiatic Geniş Dar 31

ekil 5: Pubis Bölgesinden Cinsiyet Tayini (Buikstra ve Ubelaker, 1994) 32

ekil 6: Preauricular Sulcustan Cinsiyet Tayini (Buikstra ve Ubelaker, 1994) ekil 7: Büyük Sciatic Notchdan Cinsiyet Tayini (Buikstra ve Ubelaker, 1994) 33

ekil 8: Kadın ve Erkek Pelvis Örneği (Simon Mays) 34

Bu çalışma esnasında öncelikle yukarıdaki kriterleri dikkate alınarak tüm bireylerin morfolojik olarak cinsiyetleri saptandı. Daha sonra metrik analizleri yapıldı. 2.4.1.2: Metrik Açıdan Cinsiyet Tayini: İskelet ve iskelete ait parçalardan cinsiyet saptanması için gözleme dayanan yöntemlerin yanında ölçüme dayalı yöntemlerden de yararlanılır. Bu çalışmada da ağırlıklı olarak kadın ve erkek iskeletlerinden elde edilen metrik değerler kullanıldı 2.4.1.2.1: Kafatasından Alınan Ölçüler: Kafatasından ölçüm alırken belli kraniometrik noktalar kullanılmaktadır (Ek 2). Ekte açıklanan kraniometrik noktalar kullanılarak kafatasından alınan ölçüler aşağıda verilmektedir: Maksimum Kafatası Uzunluğu: Occipitalin arkada en çok çıkıntı yaptığı nokta ile glabelladan orta sagittal planda ölçülen en büyük uzaklıktır. Maksimum Kafatası Genişliği: Her iki parietal üzerinde bulunan euryon noktaları arasında ölçülen doğrusal uzaklıktır. Minimum Frontal Genişlik: Frontal kemik üzerindeki her iki temporal crest arasındaki en küçük ölçüdür. Maksimum Frontal Genişlik: Her iki coranal nokta arasında kalan doğrusal uzaklıktır. Basion-Bregma Yüksekliği: Basion ve bregma noktaları arasındaki uzaklıktır. 35

Frontal Yay: Frontal kemiğin üst yüzeyinde, bregma noktasından nasion noktasına kadar olan minimum mesafedir. Frontal Doğru: Nasion noktasından bregma noktasına kadar olan minimum mesafedir. Parietal Yay: Bregma noktasından lambda noktasına kadar olan yüzey uzaklığıdır. Parietal Doğru: Bregma noktasından lambda noktasına kadar olan minimum mesafedir. Occipital Yay: Lambda noktasından Opisthion noktasına kadar olan, occipitalin üst yüzeyindeki mesafedir. Occipital Doğru: Lambda noktasından opisthion noktasına kadar olan minimum mesafedir. Horizontal Çevre: Kaş kemerleri arklarının üstünden ve occipital çıkıntının en çok çıkıntı yaptığı noktadan ölçülen kafatasının çevresinin ölçülmesidir. Morfolojik Yüz Yüksekliği: Nasion ile Gnathion arasında ölçülen doğrusal uzaklıktır. Burada alt ve üst çenedeki dişlerin oklüzyon yapması gerekmektedir. Üst Yüz Yüksekliği: Nasion ile prosthion noktaları arasında alınan ölçüdür. Orbital Yükseklik: Orbital genişliğe dik alınan ölçüdür. Orbital Genişlik: Orbitlerde dacryon noktası ile yan kenarların ön yüzlerinin arasında kalan en büyük uzaklıktır. Bizygomatik Genişlik: İki zygomatik ark arasında kalan en büyük uzaklıktır. Nasal Yükseklik: Nasion ile nasospinal noktalar arasında kalan doğrusal uzaklıktır. 36

Nasal Genişlik: Apertura priformisin en geniş aralığı. Orta sagittal planda ölçülür. Palatal Yükseklik: Stephylion ile orale arasındaki doğrusal uzaklıktır. Palatal Genişlik: Her iki 2. Molar dişin arasında kalan içten içe doğrusal uzaklıktır. Bikondilar Genişlik: Her iki kondilin en dış noktalarından geçen teğetlerin arasındaki doğrusal uzaklıktır. Bigonial Genişlik: Her iki mandibular condilin dış kenarlarından geçen doğrusal uzaklıktır. Kısaca gonion noktaları arasındaki uzaklıktır. Mandibula Gövde Uzunluğu: Horizontal olarak osteometri tahtasında mental çıkıntının en uç noktasıile her iki kondilin arkasından geçen düzlemle dik açı yaptığı düşünülürse bunun arasında ölçülen en büyük uzaklıktır. Mandibula Gövde Yüksekliği (Molar): 2. ve 3. Molar arasından ölçülen gövde kalınlığıdır. Mandibula Gövde Yüksekliği (For. Ment.): Foramen mentale hizasından ölçülen yüksekliktir. Mandibula Gövde Yüksekliği (Sym.): Infrodental nokta ile Gnathion noktaları arasındaki mesafedir. Minimum Ramus Genişliği: Ramusun çıkıntısının ön ve arkası arasındaki sınırın en küçük mesafesidir. Ramus Yüksekliği: Gonion noktası ile condillerin arka noktası üzerinde alınan en büyük uzunluktur. İki Foramen Mentale Arasındaki Uzunluk: İki foramen mentale arasındaki mesafedir. 37

Gonial Açı: Bu açı ramusun arkasından geçen teğet ile mandibulanın alt kenarından geçen teğetin arasında kalan açıdır. Dental Uzunluk (Maksilla): Staphylion noktasının hemen arkasından geçen bir teğet ile prosthion arasındaki uzaklıktır. Foramen Magnum Genişliği: Occipital bölgede bulunan foramen mentalenin sağ ve sol kenarları arsındaki uzaklıktır. Foramen Magnum Yüksekliği: Bir önceki ölçüye dik olarak alınan uzaklıktır. 2.4.1.2.3: Vücut Kemiklerinden Alınan Ölçüler Humerustan Alınan Ölçüler: Maksimum Uzunluk: Osteometri tahtasında caput humerusun en dış noktasından geçen bir teğet ile throclea-medial arasında ölçülen doğrusal uzaklıktır. Fizyolojik Uzunluk: Caput humerinin en dış noktasından geçen düzlem ile diafiz arasında ölçülen doğrusal uzaklıktır. Osteometri tahtası yardımıyla ölçülür. Gövde Ortası Maximum Çap: Humerus gövdesinin ortasından, gövdenin en yüksek kalınlığını veren çaptır. Klavuzlu kompas yardımıyla ölçülür. Gövde Ortası Minimum Çap: Humerus gövdesinin ortasından, gövdenin en yüksek kalınlığını veren çaptır. Klavuzlu kompas yardımıyla ölçülür. Minimum Çevre: Kemiğin gövdesinin ortasından, tuberositas deltoidea çıkıntısının hemen altından şeritmetre yardımıyla ölçülür. 38

Alt Epifiz Genişliği: Humerusun distal ucunda medial ve lateral epicondillerin en dışnoktaları arasındaki uzaklıktır. Kompas yardımıyla ölçülür. Ulnadan Alınan Ölçüler: Maximum Uzunluk: Olecranonun en üst noktası ile processus styloideus arasında ölçülen doğrusal uzaklıktır. Osteometri tahtası yardımıyla ölçülür. Fizyolojik Uzunluk: Processus coronoideusun en alt noktası ile alt epifizdeki uç arasında ölçülen doğrusal uzaklıktır. Osteometri tahtası yardımıyla ölçülür. Minimum Çevre: Gövdenin alt ucunda kemiğin en dar yerinden şeritmetre ile alınan çevredir. Üst Sagittal Çap: İncusura radialisin alt kenarından alınan transvers çapa dik olarak ön-arka çaptır. Üst Transvers Çap: İncusura radialisin alt kenarından alınan yatay çaptır. Gövde Ortası Maximum Sagittal Çap: Unlanın cristasının en çok gelişmiş olan yerinden kompas ile alınan ön-arka çaptır. Gövde Ortası Maximum Transvers Çap: Gövdenin sagittal çapına dik alınan çaptır. Radiustan Alınan Ölçüler: Maximum Uzunluk: Radius başının lateral kenarı ile styloid processin en uç noktası arasında ölçülen doğrusal uzaklıktır. Osteometri tahtası yardımıyla ölçülür. Fizyolojik Uzunluk: Radiusun üst ve alt epifizlerinin en çıkıntılı noktaları arasında kalan doğrusal uzaklıktır. 39

Gövde Ortası Maximum Transvers Çap: Crista interosseanın en çok gelişim gösterdiği yerden, sagittal çapa dik olarak alınan yatay çaptır. Klavuzlu kompas yardımıyla alınır. Gövde Ortası Maximum Sagittal Çap: Crista interosseanın en çok gelişim gösterdiği yerden gövdenin ön-arka yönünde alınan çaptır. Klavuzlu kompas yardımıyla alınır. Minimum Çevre: Tuberositas radiinin hemen altından şeritmetre yardımıyla alınan en küçük çevredir. Caput Genişliği: Caput radii yi çevreleyen circumferancia articularisin yatay olarak genişliğini veren ölçüdür. Caput Kalınlığı: Caput genişliğine dik olarak alınan circumferancia articularisin kalınlığını veren ölçüdür. Femurdan Alınan Ölçüler: Maximum Uzunluk: Osteometri tahtası yardımıyla alınan bu ölçü, femur başı üzerinden geçen teğet ile medial condilden geçen teğetin arasında kalan doğrusal uzaklıktır. Fizyolojik Uzunluk: Femur gövdesinin normal eğik konumu korunacak şekilde caput femorisin en uç noktasından geçen teğetle medial ve lateral condilin en uç noktasından geçen teğet arasındaki doğrusal uzaklıktır. Gövde Ortası Sagittal Çap: Gövdenin ortasından ön-arka yönünde, klavuzlu kompas yardımıyla alınan çaptır. Gövde Ortası Transvers Çap: Gövde ortasından sagittal çapa dik olarak alınan çaptır. 40

Minimum Çevre: Kemiğin en ince yeri olan gövde ortasından alınan çevredir. Oblique Uzunluk: Caput femoris ile her iki condilin orta noktası arasında alınan ölçüdür. Üst Sagittal Çap: Trochanter faz altından ölçülen kompasla alınan çaptır. Üst Transvers Çap: Sagittal çapa dik alınan çaptır. Tibiadan Alınan Ölçüler: Maximum Uzunluk: Üst eklem yüzü ile altta malleolus medialisin teğeti arasında kalan doğrusal uzaklıktır. Foramen Nutricum Hizasından Sagittal Çap: Klavuzlu kompas ile ön-arka yönde alınan çaptır. Foramen Nutricum Hizasından Transvers Çap: Aynı yrtden sagittal çapa dik alınan çaptır. Minimum Çevre: Gövdenin alt 1/3 hizasından şeritmetre ile alınan çevredir. Üst Epifiz Genişliği: Epifizler arası uzaklığıktır. Kompas ile ölçülür. Fibuladan Alınan Ölçüler: Maximum Uzunluk: Üst epifizin en yüksek noktası ile alt epifizin en alt noktasındaki doğrusal uzaklıktır. Osteometri tahtası yardımıyla ölçülür. Gövde Ortası Sagittal Çap: Gövdanin tam ortasından ön-arka yönde alınan çaptır. Gövde Ortası Transvers Çap: Gövdenin tam ortasından sagittal çapa dik alınan çaptır. Minimum Çevre: Üst ucun hemen altından şeritmetre ile alınan çevredir. 41

Calcaneusdan Alınan Ölçüler: Maximum Uzunluk: Ön ve arka yüzeylerin en uç kısımları arasında alınan doğrusal uzaklıktır. Minimum Genişlik: Posterior articular yüzeyin arkasından ölçülen transvers genişliktir. Maximum Posterior Genişlik: Her iki inferior tuberositas hizasından alınan genişliktir. Minimum Yükseklik: Üst ve alt yüzeyler arasındaki vertikal uzaklıktır. Talustan Alınan Ölçüler: Maximum Uzunluk (Talar Uzunluk): Arkada flexor hallucus longus tendonunun yerleştiği çukurluk ile facies articularisin en uç noktası arasındaki izdüşümsel uzaklıktır. Talar Genişlik: Transvers planda lateral ve medial yüzeyler arasında ölçülen maximum uzunluktur. Talar Yükseklik: Talar trochleanın en derin yerinden dik inen doğrunun alt yüzeye çizilen tanjantının orta hattı kestiği nokta arasında kalan doğrusal uzaklıktır. Scapuladan Alınan Ölçüler: Scapula Yüksekliği: Bu ölçü superior açı ile inferior açının arasında kalan doğrusal uzaklıktır. Scapula Genişliği: Glenoid çukurun orta noktasından spinanın çıkış noktasına olan uzaklıktır. 42

Scapula Uzunluğu: Acromion noktası ile spina scapulanın başlangıç noktası arasında ölçülen doğrusal uzaklıktır. Glenoid Cavitinin Yüksekliği: Kenarları üzerinde en çok çıkıntı yaptığı iki nokta arasında ölçülen doğrusal uzaklıktır. Glenoid Cavitinin Genişliği: Yüksekliğe tam dik olarak alınan yatay genişliktir. Claviculadan Alınan Ölçüler: Maximum Uzunluk: External ve internal uçların arasında kalan doğrusal uzaklıktır. Osteometri tahtasında doğrudan ölçülür. Clavicula Çevresi: eritmetre ile gövdenin ortasından alınan ölçüdür. Claviculanın External Genişliği: Bu ölçü dış ucun en geniş yerinden kompas ile dik olarak alınır. Claviculanın İnternal Genişliği: Bu ölçü ise yine aynı şekilde iç ucun en geniş yerinden alınır. Lateral Derinlik: Dış uç tarafındaki (external genişliği aldığımız yerden) derinliktir. Osteometri tahtası yardımıyla alınır. Medial Derinlik: Diğer uçtaki derinliktir. Sternumdan Alınan Ölçüler: Manibrium Uzunluğu: Manibrium sterninin alt ucu ile üst orta noktası arasında alınan uzaklıktır. Manibrium Genişliği: Manibrum sterniden manibrium uzunluğuna dik olarak en geniş yerinden alınan uzaklıktır. Korpus Uzunluğu: Corpus sterninin alt ve üst uçları arasında alınan uzaklıktır. 43

S 1 Genişliği: Birinci çentiğin altından, dar yerinden alınan genişliktir. S 2 Genişliği: Üçüncü çentiğin bitiminden alınan genişliktir. S 3 Genişliği: Beşinci çentiğin bitiminden alınan genişliktir. Pelvisten Alınan Ölçüler: Pelvis Genişliği: Her iki crista iliaca arasında kalan doğrusal uzaklıktır. Pelvis Boşluğu Transvers Genişliği: Pelvisin tümü bir aradayken, pelvis boşluğunu sınırlayan linea terminalislerin en çok çıkıntı yaptığı noktalar arası uzaklıktır. Pelvis Boşluğu Sagittal Genişliği: Sacrum üzerinde promontoryumun ön tarafı ile simfizyumun (pubis) orta noktası arasında alınan transvers çapa dik alınan ön-arka çaptır. Pubis Açısı: Tüm kemikler bir aradayken, ön altta pubis kolları arasında ölçülen açıdır. Coxaedan Alınan Ölçüler: Coxae Yüksekliği: Crista iliacanın üzerinde bulunan en yüksek nokta ile ischiumun en alt ucu arasında kalan maksimum uzaklıktır. Kompas ile alınır. İlium Genişliği: İlium kanadının her iki yanında en geniş çıkıntıları oluşturan spina iliaca anterior superior ile spina iliaca posterior arasında kalan doğrusal uzaklıktır. İlium Kanat Yüksekliği: Büyük ve küçük pelvis boşluklarını ayıran sınırda yer alan linea arcuatanın en çok girinti yaptığı noktadan itibaren crista iliacanın en üst noktasına kadar uzanan uzaklıktır. 44

İlium Yüksekliği: Acetabulum içinde iç tarafta seçilmiş bir A noktası orjin olarak alınır. Cristanın en yüksek noktası ile A arasındaki yüksekliktir. Kompas ile ölçülür. İschium Uzunluğu: Acetabulumdaki A noktası orjin olmak üzere ischiumun ischial tuberositas arasında alınan en geniş uzunluktur. Pubis Uzunluğu: Acetabulumdaki A noktası ile symfizyum arasında kalan maksimum uzunluktur. İncisura İschiadica Major Uzunluğu: Spina ossis ischiiden itibaren, spina iliaca dorsalis caudalise kadar olan doğrusal uzaklıktır. İncisura İschiadica Major Derinliği: Spina ossis ischiiden itibaren spina iliaca dorsalis caudalise kadar devam eden hat ile incisura ischiadica majörün en derin noktası arasında kalan uzaklıktır. İncisura İschiadica Major Yüksekliği: Facies auricularisin altta en çıkıntılı noktası ile incisura ischiadica majorün uzun kenarı arasında ölçülen en büyük uzaklıktır. Foramen Obturatum Genişliği: Foramen obturatumun her iki tarafındaki girintiler arasında alınan en büyük uzaklıktır. Foramen Obturatum Yüksekliği: Genişliğe dik olarak alınan, foramen obturatumun üst kenarı ile alt kenarı arasında kalan en büyük uzaklıktır. Cotylo - Sciatic Genişlik: İlium ile ischiumun kaynaşma bölgesinde, acetabulumun arka kenarı ile karşısı arasındaki en küçük uzaklıktır. Fossa iliac Derinlik: Linea arcuatanın en girintili noktasıyla, crista iliacayı birleştiren doğrunun, iliac çukurluğunun en derin noktasına olan uzaklığıdır. 45

Facies Auricularis Genişliği: Auricular yüzeyin ortasından ölçülen en büyük genişliktir. Facies Auricularis Yüksekliği: Auricular yüzeyin en alt noktası ile en üst noktası arasında ölçülebilen en büyük yüksekliktir. Sacrumdan Alınan Ölçüler: Sacrumun Yüksekliği: Sacrumun iç bükey olan ön yüzeyinde, üstteki promontoryum ile alt uçtaki apex ossis sacri arasında alınan doğrusal uzaklıktır. Sacrum Genişliği: Üstte I. sacral omurun kanatları arasında ölçülen en büyük doğrusal genişliktir. Sacrum Derinliği: Promontoryum ile apex ossis sacriyi birleştiren doğrunun sacral çukurluğun en derin noktasına olan mesafedir. 2.4.1.2.4: Endis Formülleri A- Kafatası Endisleri: Cranial Endis: 100 x Max. Kafatası Genişliği Max. Kafatası Uzunluğu Sınıflandırma: Ultradolichocranial: x - 65 Hyperdolichocranial: 65 69.9 Dolichocranial : 70 74.9 46

Mesocranial: 75 79.9 Brachycranial: 80 84.9 Hyperbrachycranial: 85 89.9 Ultrabrachycranial: 90 x Yükseklik Genişlik Endisi: 100 x Basion Bregma Yüksekliği Max. Kafatası Genişliği Sınıflandırma: Tapeinocrane (alçak): x - 92 Metriocrane (orta): 92 97.9 Acrocrane (yüksek): 98 x Yükseklik Uzunluk Endisi: 100 x Basion Bregma Yüksekliği Max. Kafatası Uzunluğu Sınıflandırma: Chamaecrane (alçak): x 70 Orthocrane (orta): 70 74.9 Hypsycrane (yüksek): 75 x Yüz Endisi: 100 x Morfolojik Yüz Yüksekliği Bizygomatik Genişlik Sınıflandırma: Hypereuryprosopic (çok geniş / alçak yüz): x 80 Euryprosopic (geniş / alçak yüz): 80 84.9 47

Mesoprosopic (orta yüz): 85 89.9 Leptoprosopic (dar / yüksek yüz): 90 94.9 Hyperleptoprosopic (çok dar / yüksek yüz): 95 x Ortalama Yükseklik Endisi: 100 x Basion-Bregma Yüksekliği Max. Kafatası Uzunluğu + Max. Kafatası Gen. 2 Sınıflandırma : Alçak: x 80 Orta: 80 84.9 Yüksek: 85 x Üst Yüz Endisi: 100 x Üst Yüz Yüksekliği Bizygomatic Genişlik Sınıflandırma: Hypereuryene (çok geniş / alçak yüz): x-45 Euryene (geniş / alçak yüz): 45 49.9 Mesene (orta yüz): 50 54.9 Leptene (dar/ yüksek yüz): 55 59.9 Hyperleptene (çok dar / yüksek yüz): 60 x Transvers Cronio Facial Endis: 100 x Bizgomatic Genişlik Max. Kafatası Genişliği 48

Transvers Frontal Endis: 100 x Min. Frontal Genişlik Max. Frontal Genişlik Sınıflandırma: Markedly divergent (belirgin uzaklaşma): x 80 Divergent (uzaklaşma): 80 99.9 Nondivergent (uzaklaşma olmayan-paralel): 100 x Fronto Zygomatic Endis: 100 x Min. Frontal Genişlik Bizygomatik Genişlik Fronto Parietal Endis: 100 x Min. Frontal Genişlik Max. Kafatası Genişliği Sınıflandırma: Stenometapia (dar alın): x 66 Metriometapia (orta alın): 66 68.9 Eurymetapia (geniş alın): 69 x Orbital Endis: 100 x Orbital Yükseklik Orbital Genişlik Sınıflandırma: Chamaeoconch (alçak göz): x 76 Mesoconch (orta göz): 76 84.9 Hypsiconch (yüksek göz): 85 x 49

Nasal Endis: 100 x Nasal Genişlik Nasal Yükseklik Sınıflandırma: Leptorrhine (dar burun): x 47 Mesorrhine ( orta burun): 47 50.9 Platyrrhine (geniş burun): 51 57.9 Hyperplatyrrhine (çok geniş burun): 58 x Palatal Endis: 100 x Palatal Genişlik Palatal Yükseklik Sınıflandırma: Leptostaphyline (dar damak): x 80 Mesostaphyline (orta damak): 80 84.9 Brachystaphyline (geniş damak): 85 x Porion Bregma Yük. ve Uz. End.: 100 x Porion Bregma Yüksekliği Max. Kafatası Uzunluğu Porion Bregma Yük. Gen. End: 100 x Porion Bregma Yüksekliği Max. Kafatası Genişliği Sagittal Frontoparietal Endis: 100 x Parietal Yay Frontal Yay 50