NÝSAN 2012 Sayý: 520 Fiyat: 7 TL. Dua ve Þükür GERÇEÐÝN GÖZ KAMAÞTIRAN IÞIÐI BÝLGÝNÝN YENÝDEN AYARLANMASIARLANMASI



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ


ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum


17 ÞUBAT kontrol


ünite1 Sosyal Bilgiler

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Fiskomar. Baþarý Hikayesi

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

düþürücü kullanmamak c-duruma uygun ilaç kullanmamak Ateþ Durumunda Mutlaka Hekime Götürülmesi Gereken Haller:

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

İletişim ve İnsan İlişkileri Kitle İletişim Araçları Atatürk ve İletişim

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor


Spor Bilimleri Derneði Ýletiþim Aðý

TEMMUZ 2012 Sayý: 523 Fiyat: 7 TL. KARANLIÐIN ve AYDINLIÐIN YENÝDEN AYARLANMASI

m3/saat AISI

OCAK 2012 Sayý: 517 Fiyat: 7 TL YA HÝÇ PEYGAMBER GELMESEYDÝ?!.. BÝRLÝÐE GÝDEN YOL, SEVGÝDEN GEÇER KANAL ÇALIÞMASI ÝLE ALINAN BÝLGÝLERÝN GÜVENÝLÝRLÝÐÝ

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

Kanguru Matematik Türkiye 2017

T.C YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ Esas No : 2005 / Karar No : 2006 / 3456 Tarihi : KARAR ÖZETÝ : ALT ÝÞVEREN - ÇALIÞTIRACAK ÝÞÇÝ SAYISI

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

1. Merkezi ve çevresel sinir sistemini oluþturan sinir hücrelerine ne ad verilir?

ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

Kanguru Matematik Türkiye 2017

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

Geometriye Y olculuk. E Kare, Dikdörtgen ve Üçgen E Açýlar E Açýlarý Ölçme E E E E E. Çevremizdeki Geometri. Geometrik Þekilleri Ýnceleyelim

Firmamýz mühendisliðinde imalatýný yaptýðýmýz endüstriyel tip mikro dozaj sistemleri ile Kimya,Maden,Gýda... gibi sektörlerde kullanýlan hafif, orta

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme

FEN BÝLÝMLERÝ. TEOG-2 DE % 100 isabet

MART 2012 Sayý: 519 Fiyat: 7 TL BAÐIÞLAYICI SEVGÝ DÝNLER EVRÝM TEORÝSÝ ÝLE ÇELÝÞÝR MÝ? ÝNSAN, GERÇEK ÝNSAN OLACAK ÝNSANIN YENÝDEN AYARLANMASIARLANMASI

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

KASIM 2012 Sayý: 527 Fiyat: 7 TL. Görünmeyen Eller Ýþ Baþýnda KORKUDAN SEVGÝYE GEÇEBÝLMEK. Beklentiler Realiteyi Nasýl Deðiþtirir

COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.


DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

Olmak, Olgunlaþmaktýr

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

Kanguru Matematik Türkiye 2018

17 ÞUBAT kontrol

NÝSAN 2013 Sayý: 532 Fiyat: 7 TL UYUYAN PEYGAMBER. HER ÞEY SADECE SÝYAH veya BEYAZ MI? 2013, ÞÝMDÝ NE OLACAK?

Kanguru Matematik Türkiye 2015

ÝÇÝNDEKÝLER 1. ÜNÝTE 2. ÜNÝTE BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 BÖLÜM 3 BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 BÖLÜM 3 KENDÝMÝ TANIYORUM... 9

ÇOK DÝLLÝ ÇOCUÐUN KONUÞMASI VE DÝLÝNÝN GELÝÞMESÝ NASIL DESTEKLENMELÝ

ünite1 Hücre 3. Öðretmenin sorularý ve Müge nin yanýtlarý tabloda verilmiþtir: 1. Tabloda öðretmenin sorularý ve Duygu nun yanýtlarý bulunmaktadýr.

Eisenhower'dan Reagan'a Jules Feiffer'ýn Amerikasý

DOÐRUNUN ANALÝTÝÐÝ - I

HAZÝRAN 2012 Sayý: 522 Fiyat: 7 TL SÝHÝRLÝ ANAHTARLAR ARLAR ATEÝST EVRÝMCÝLÝÐÝN ÝKÝLEMÝ YAPILMASI GEREKENLER ÝN YENÝDEN AYARLANMASIARLANMASI


8. SINIF FEN B L MLER

Larson'un 1960'larda veciz olarak belirttiði gibi,


Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not

TEST. 8 Ünite Sonu Testi m/s kaç km/h'tir? A) 72 B) 144 C) 216 D) 288 K 25 6 L 30 5 M 20 7


burak özdemýr le Sanatýn Ýnsancýl Soluðu Tanrý nýn Doðum Günü yazarý söyleþi Nihal Gürsoy Bir kitap Dünyayý Deðiþtirebilir mi?


Arkamdan yürüme, ben öncün olmayabilirim. Önümde yürüme, takipçin olmayabilirim. Yanýmda yürü, böylece ikimiz eþit oluruz. (Ute Kabilesi Atasözü) BÜRO

Aþaðýdaki tablodaki sayýlarýn deðerlerini bulunuz. Deðeri 0 veya 1 olan sayýlarýn bulunduðu kutularý boyayýnýz. b. ( 3) 4, 3 2, ( 3) 3, ( 3) 0

ARALIK 2013 Sayý: 540 Fiyat: 7 TL ÝYÝLER, DAHA CESUR OLUN!.. EFSANEVÝ BÝR PEYGAMBER: ZÜLKARNEYN YAPARLAR? ARLAR? MUTLU ÝNSANLAR NEYÝ FARKLI F


Kanguru Matematik Türkiye 2017

MAYIS 2014 Sayý: 545 Fiyat: 7 TL BÝRLÝKTEN KUVVET DOÐAR ÖZGÜR OLMAK BÝR OLMAKTIR KALPTEN YAÞAMAYA BAÞLAMALIYIZ

O gün televizyonda ve radyoda, Antalya da fýrtýna çýkacaðý her saat baþý duyurulmuþtu. Ben, sonuçlarýný düþünmeden sevinçle karþýladým bu haberi.

Kanguru Matematik Türkiye 2018

KULLANIM KLAVUZU EFE KULUÇKA MAKINELERI KULLANMA TALIMATI


Sunuþ. Türk Tabipleri Birliði Merkez Konseyi

ARALIK 2008 Sayý: 480 Fiyat: 3.5 YTL. Toplumun Kaderi Var mýdýr? 25 Yýlda Bir Ölçülüyoruz. Bir Medyumla Karþýlaþtým

DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

NÝSAN 2014 Sayý: 544 Fiyat: 7 TL NASIL DÜÞÜNMELÝYÝZ? GÝDÝP DE GERÝ DÖNENLER ÝNSANOÐLUNUN MUHTEÞEM GEÇMÝÞÝ

Örgütsel Davranýþýn Tanýmý, Tarihsel Geliþimi ve Kapsamý

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

7 Mart Çýkmýþ 62 Soru ve Cevabý Gönderen : total - 08/03/ :00

Ebru Yiðit x. Hala üye olmamýþsýnýz..! Üye olun yolumuza devam edelim...! SEN BÝR GÜNAH ÝÞLEDÝN. Tek aþkýn bendim senin. Senin en çok sevenim

KOBÝ lerin iþ süreçlerini daha iyi yönetebilmeleri için

BASIN AÇIKLAMALARI TMMOB EMO ADANA ÞUBESÝ 12. DÖNEM ÇALIÞMA RAPORU BASIN AÇIKLAMALARI

Bolkar Daðlarý. AKD054 Acil Gerileme (-1)

MART 2011 Sayý: 507 Fiyat: 5 TL BÝLGELÝK BELGELERÝ. Kurtuluþumuz, Gönüllerin O nun Sözleriyle Yýkanmasýnda. GÜÇ e ELVEDA

/2006 TR(TR) Kullanýcý için. Kullanma talimatý. ModuLink 250 RF - Modülasyonlu kalorifer Kablosuz Oda Kumandasý C 5. am pm 10:41.


Transkript:

NÝSAN 2012 Sayý: 520 Fiyat: 7 TL Dua ve Þükür GERÇEÐÝN GÖZ KAMAÞTIRAN IÞIÐI BÝLGÝNÝN YENÝDEN AYARLANMASIARLANMASI

ÝÇÝNDEKÝLER Dua ve Þükür... 2 Dr. Refet Kayserilioðlu Aylýk Kültürel ve Siyasi Dergi Cilt: 44 Sayý: 520 Nisan 2012 Onur Baþkaný: Dr. Refet Kayserilioðlu Sevgi Yayýnlarý Tic.Ltd.Þti. adýna Sahibi ve Genel Yayýn Müdürü: Ayþegül Kayserilioðlu Yazý Ýþleri Müdürü: Güngör Özyiðit Yayýn Kurulu: Güngör Özyiðit Nelda Bayraktar Hale Ürkmezgil Haberleþme ve Okur/Abone Ýliþkileri: P.K: 227 Beyoðlu/Ýstanbul Yönetim Yeri: Ceylan Sk. No: 9/bod.kat Güzelyalý, Pendik/Ýst. Baský: Hedef Dijital Baský Taksim Cad. No: 19/A Taksim/Ýstanbul Fiyatý: 7 TL Yýllýk Abone: 75 TL Yurt Dýþý: 90 TL Evet ama Yetmez... 8 (Tanrý Yanýlgýsý - VIII) Ahmet Kayserilioðlu Gerçeðin Göz Kamaþtýran Iþýðý... 13 Güngör Özyiðit Reenkarnasyon Terapisi ve Ýþleyiþi... 17 (Karma ve Reenkarnasyon - III) Çeviren Derleyen: Zühal Voigt Yunus Emre Hayatý ve Felsefesi - III... 23 Derleyen: Nihal Gürsoy Din ve Ahlâk Ýliþkileri Üzerine Sosyolojik Araþtýrmalar... 29 Yalçýn Kaya Böyle Doðdum... 34 Nelda Bayraktar Bilginin Yeniden Ayarlanmasý... 38 (Canlý Kryon Celsesi) Dergimizin internet sitesini www.sevgidunyasidergisi.com www.dostluk.org adreslerinden ziyaret edebilirsiniz

SEVGÝ DÜNYASI Sevgili Dostlar 1 Dünyanýn size yetmediði, dar geldiði, kendinizi sonsuzluðun, evrenin bir parçasý olarak hissetmek istediðiniz anlar oluyor mu? Öyle ise, insanlýða ve dünya yaþamýna bütünü, yuvarlaðý tam gören gözlerle bakabilen yüce dostlarýn, evrensel varlýklarýn onlara benzememiz için bizlere verdikleri ip uçlarýndan biraz söz edelim. Hep önümüze bakmaktan, hep yarýnýmýzý düþünmekten ve sadece, önce kendimize odaklanmaktan çýkmamýz gerektiðine iþaret ediyorlar öncelikle: Ýyi olmak için küçücük, küçücük bir þey size kâfi gelir. Düþününüz... Düþününüz ki, sizin düþünceniz baþka düþünceler yanýnda bir kývýlcýmdýr. Unutmayýnýz ki, kâinatý düþünenler var. Kâinatýn iþleyiþi, idaresi, salimen varlýðýný sürdürmesi için ya da onunla ilgili bilemediðimiz daha birçok þeyler hakkýnda düþünenler yanýnda, gezegenimizi nasýl daha iyi bir hâle kavuþtururuz, çocuklarýmýzý geleceðin sefil ve bedbaht dünyasýnda deðil de, huzur dolu bir dünyada nasýl yaþatýrýz diye düþünmek ne kadar küçük kalýyor gerçekten. Âlemlerin bambaþka bir yerinde, bizimkinden çok baþka bir düzende, kendi hayýrlarýna yaratýlmýþ bir düzende varolanlardan bahsettiklerinde: Öyle bir yerde, öyle onlar, öyle olur. Böyle bir yerde, böyle siz, böylesiniz... Ama ne orada ne de burada sevgi ayrýlmaz... Ama ne orada ne de burada sevgisiz yaþanmaz. Orada da, burada da her þey, O'nun sevgisinden varedildi. Öyle biliniz. O ve O nun her þeyi sevgisinden varetmesi, bu sevgi olmaksýzýn yaþamýn olmamasý, buna inanmak, kani olmak bizlerin âlemlerle, bizden bambaþka bir düzene sahip nice varlýklarla bir olabileceðimizin müjdesi deðil mi? Öyleyse bunun için önce kendi dünyamýzdan baþlayabiliriz iþe. Gönlümüze ve aklýmýza hiçbir engel koymadan þu ilkeyi her zaman düþüncelerimizin bir köþesinde tutabiliriz: Kardeþlerinizin görünüþü ne olursa olsun ya da inancý, sevgi, her gönüle girer. Siz yalnýz sevgi verici iseniz, iþinizi iyi bilip yapýnýz. Öyle yapýnýz ki, verdiðiniz elden ele dolaþýp artsýn. Siz, sevgide sýnýr tanýmayýnýz... Ve asla kardeþleriniz arasýna sýnýr koymayýnýz... Bunlarý yapmak isteyenlere, yapmakta kararlý olanlara, en azýndan düþüncelerine alanlara ne mutlu... En Derin Sevgilerimizle SEVGÝ DÜNYASI

2 SEVGÝ DÜNYASI Þükürle dilemesini bilene, O dilediðini verendir. Bunda þüpheniz olmasýn. Ýstekleri yönünde bütün ruhî kudretlerini seferber etmiþ, çalýþmaya ve düþünmeye koyulmuþ kiþi, bir de Yaradaný'ný tanýyor, Ona sevgilerini ve ricalarýný, gönülden gelen yakarýþlarla iletiyorsa elbette yardýmlar ona daha çok ve daha çabuk ulaþacaktýr. Çünkü bu ikinci þahýs hem ilâhi düzene uygun davranmakta, hem de o düzene ve onu Kuran'a inandýðýný, teslim olduðunu bildirmektedir. Üstelik rica ve yalvarmalarýyla dilek kapýlarýný zorlamakta, onlarýn kolaylýkla açýlmasýný saðlamaktadýr. Dr. Refet Kayserilioðlu Dua ve Þükür

SEVGÝ DÜNYASI ÇALIÞMA YERÝNE DUA MI? Vaktiyle bir adam vardý. Dua hakkýnda iyi sözler duymuþ, duanýn çok tesirli olduðunu iþitmiþti. Hemen gidip bir kulübeye kapandý. Ýsteklerinin olmasý için dua etmeye baþladý. Günlerce dua etti, yalvardý, yakardý. Ama dilekleri olmadý. Tam isyana sapacakken bilen bir kiþi ona yanlýþýný gösterdi. "Sen önce kendine düþenleri yap da ondan sonra Allah'tan yardým dile." dedi. Dua hakkýnda çok yanlýþ düþünce ve kanaatler vardýr. Kimisi duanýn hiçbir tesiri olmadýðýný düþünürken, bir baþka grup kiþi de dua ile her þeyin elde edilebileceði kanaatindedir. Bazýlarý ilâhî düzen ve Allah'ýn adaleti bizim dua ve dileklerimizle deðiþip durmaz derken, bazýlarý da, dua da ilâhî düzen içinde Yaradan'ýn koyduðu bir kanundur, Yaradan "dua edin" demekte deðil midir, diye cevap vermektedirler. Bunlarýn doðrusu nedir? Duanýn bir tesiri var mýdýr, varsa ne tarzdadýr? Duanýn mânâsý ve mahiyeti nedir? Ýnsana kazandýracaðý þeyler nelerdir? Sadece darda kalanlar için bir teselliden mi ibarettir? Ýþte bu yazýda bunlarý incelemek istiyoruz. Dua, kendimiz, sevdiklerimiz veya sevmediklerimiz için ya da toplum ve insanlar için olan dileklerimizi Tanrýya bildirmek, dileklerimizin olmasý için O'nun iznini ve yardýmýný rica etmektir. Bu tarife göre dua hem kendimiz için, hem de baþkalarý için olmaktadýr. O baþkalarý, yaþayan insanlar olabildiði gibi, ölmüþ kiþiler de olabilir. Baþkalarý için olan dualar, ya onlarýn hayrýný dileyen "Hayýr dua" lar olur ya da onlarýn kötülüðünü dileyen "Beddua: kötü dua"lar olur. Acaba her þey dua ile elde edilebilir mi? Yani çalýþma yerine dua mý yapalým? Daha bu soruyu okurken birçoðunuzun "hiç öyle þey olur mu?" dediðinizi duyar gibiyim. Elbette öyle þey olmaz. Çalýþmak, gayret etmek bizden istenen ilk þeydir. Bir çiftçi düþünelim ki, tarlasýna tohum atmamýþ, oturduðu yerden "Allahým 3 bana bol mahsul ver!." diye yalvarýyor. Bu elbette kabul olmayacak bir duadýr. Onun için Müslümanlar arasýnda: "Olmayacak duaya âmin deme" diye bir söz vardýr. Hattâ mahsul almak için yalnýz tarlayý sürmek ve tohum atmak da yetmez. Ayni zamanda gereken sulamayý, çapalamayý, yabani otlardan ayýklamayý, bir kelime ile gereken bakýmlarý yapmak gerekir. Bütün bunlarý yaptýktan sonra da yine mahsul olmayabilir. Meselâ þiddetli bir fýrtýna, bir sel veya baþka bir afet mahsulü alýp götürebilir. Ýþte bize düþen, her þeyi yaptýktan sonra bizim irademizi aþan þartlar için Yaradan'ýn yardýmý ve korumasýný dilemektir. Bizim Celselerimiz'de bu gerçek þu sözlerle gayet güzel dile getirilmiþtir: "Tohum atýlmadan mahsul istenmez. Önce baþlayýnýz, sonrasý için dileyiniz. Ýþte o zaman size yardým edilir." Hiçbir gayret göstermeden, bizden beklenenleri yapmadan miskince oturup: "Yarabbi bana þunu ver, bunu da ver" diye dilek listesini sýralayýp

4 sipariþte bulunmak, arzularýmýzýn gerçekleþmesi için yetmeyecektir. Yüce Yaradan'ýn koyduðu bir düzen vardýr. O düzene "ilâhi düzen" diyoruz. ilâhî düzen insanlarýn dünyada olgunlaþmalarýný saðlayacak tarzdadýr. Bu olgunlaþma elbette birçok zahmetler ve sýkýntýlarla ve bizim alýn terimizle elde edilir. Kendi emeðimizin semeresi olduðu için kýymetlidir. Öyle olmasa da bir sihirli deðneðin dokunmasýyla bir insan hemen olgunlaþýverseydi bu onun için hem çok deðersiz hem de çok iðreti olurdu. Çünkü olgunluk, çeþitli tecrübelerin neticesinde elde edilen bilgilerin ruha benimsetilmesiyle kazanýlan bir durumdur, bir oluþ halidir. Yani insan bir kalýptan çýkýp daha büyük ve daha güzel bir kalýba döküle döküle olgunlaþýr, büyür, yücelir gider. Bu sebeple isteklerimiz ancak bizim gayret ve çabalarýmýzla elde edilir. Bizim Celselerimiz'de bu çok güzel dile getirilmiþtir: "Düþünceniz, bilginiz, sevginiz, iyiliðiniz, doðruluðunuz, çalýþmanýz istediðiniz her þeyi size verir. Sizi idare edenler bu düzeni böyle kurdular." Gayret ve çalýþmayý yalnýzca çalýþma olarak ele almamak gerekir. Yapmamýz istenen iþi en iyi bir þekilde yapmak, o konudaki arzularý en iyi þekilde gerçekleþtirmek için bilgimizi artýrmamýz, uzun uzun düþünmemiz, sevgimizi, çevremize iyiliðimizi, doðruluðumuzu artýrmamýz icap eder. O takdirde isteklerimizi engelleyecek hiçbir þey veya kiþi kalmaz ortada. Bilâkis bize çevremizden yardýmlar yaðar. DUAYA NE LÜZÛM VAR? Madem ki her þey bizim düþüncemiz, emeðimiz karþýlýðýnda elde ediliyor, öyleyse duaya ne lüzûm var? Nitekim hiç dua etmediði, hattâ Allah'a inanmadýðý halde yalnýz emeðiyle, sebatý ve yýlmak bilmez gayretiyle istediklerini elde etmiþ kiþiler çoktur, diye bir düþünce akla gelebilir. Ýlk bakýþta makul gibi görünen bu düþünce aslýnda iþin oluþ mekanizmasýný bilmemenin neticesidir. SEVGÝ DÜNYASI Yaradan bir düzen kurmuþtur. Bu düzende kiþiden ilk beklenen davranýþ bir istekte bulunmaktýr. Bu istek yeteri kadar kuvvetli olmalýdýr. Yalnýz dilde, yalnýz düþüncede kalmamalýdýr. Bütün ruhu saracak ve bütün kudretleri seferber edecek nitelikte olmalýdýr. Kiþi seferber olmuþ kudretleriyle istediði þeye sarýlacak, o yönde yýlmadan gayret gösterecek, o þeyi elde etmek için devamlý düþünecek, yeni çareler araþtýracaktýr. Bunlarý yapan þahsýn isteklerini gerçekleþtirmesi ilâhî kanunun gereðidir. Bu söylenilenleri yapan þahýs, aslýnda ilâhi düzene uymuþ, Yaradan'ýn kanunlarýndan yararlanma yolunu bulmuþtur. Bu haliyle, o, Yaradan'a yönelmiþ ve O'nun iznini dilemiþ olmaktadýr. Fakat henüz bunun bilincine varmamaktadýr. Yaradan elbette baðýþlayandýr, kullarýnýn uyanmasý için sabýrla bekleyendir. Kanuna uymakta devam eden þahsýn idrakinin açýlmasý, gerçekleri görebilmesi için zaman zaman ona yardýmlar yapýlýr. Meselâ çalýþýp didindiði, kuvvetle dilediði halde bir arzusu, olmayacak bir sebepten

SEVGÝ DÜNYASI son dakikada gerçekleþmez. Emeklerinin boþa gitmesi o þahsa kendi iradesinden üstün bir büyük iradenin varlýðýný düþündürmeye baþlar. Bir kaza bin bir emekle büyüttüðü yavrusunu elinden alýverir. O önce üzülür, isyan eder. Ama neticede O büyük iradeye sýðýnmak zaruretini hisseder. Ýstekleri yönünde bütün ruhî kudretlerini seferber etmiþ, çalýþmaya ve düþünmeye koyulmuþ kiþi, bir de Yaradaný'ný tanýyor, Ona sevgilerini ve ricalarýný, gönülden gelen yakarýþlarla iletiyorsa elbette yardýmlar ona daha çok ve daha çabuk ulaþacaktýr. Çünkü bu ikinci þahýs hem ilâhi düzene uygun davranmakta, hem de o düzene ve onu Kuran'a inandýðýný, teslim olduðunu bildirmektedir. Üstelik rica ve yalvarmalarýyla dilek kapýlarýný zorlamakta, onlarýn kolaylýkla açýlmasýný saðlamaktadýr. Ayrýca bu þahsýn idrâkini uyandýrmak için sýkýntýlara uðratmaya, bazý arzularýný durdurmaya, bazý emeklerini boþa geçirtmeye de lüzûm yoktur. Çünkü o uyanmýþ, inanmýþ, gerçeði görmüþtür. Nasýl doðru yolda koþan ata kýrbaç vurmaya lüzum yoksa, onu da uyaranlarla taciz etmeye ihtiyaç yoktur. Öyleyse bize düþen gayret, düþünce ve çabalarý gösterdikten sonra da duaya lüzum vardýr. Bu hem dileklerimizin daha çabuk olmasýnýn saðlanmasý, hem de kaza ve belâlardan korunmamýz için þarttýr. ÖNCE BAÞKALARININ HAYRINI DÝLEMEK Bizim celselerimizde þöyle söyleniyor: "Aranýzda hayrý baþkalarýna istemeyen, kendisine hayýr beklemesin. Çünkü o yanlýþta, çünkü o ayrýlýkta olandýr." Ýnsanlýk bir bütündür ve ortak bir kaderi vardýr. Ýnsanlar ne derece birliðe ulaþýrlarsa onlara gelecekler öylesine büyük olur. Sevgi ile birleþmiþ insanlýðýn hem karþýlýklý yardýmlaþmalarý çok, hem de onlara gelecek ilâhî yardýmlar fazladýr. Bu birliði de, en baþta birbiri için hayýr dilemek saðlayacaktýr elbet. Eðer bir kiþi, kendisinden önce insan kardeþlerinin hayrýný dileyebiliyorsa gönülden, 5 o kiþi insanüstü mertebeye adým atmýþ demektir. Ýnanan, teslim olan kiþilerden beklenen dua önce baþkalarý için, sonra kendisi için de dilemektir. Bu bir celsede ne güzel dile getirilmiþtir: "Yalvarýn, dileyin, isteyin, ama vermek için, isteyin ama baþkalarý için... isteyin ama kendinize de..." Ve üstünlüðü kardeþlerimiz için istediðimize baðlamakta: "Üstünsünüz kendinize istediðinizi kardeþinize istediðinizden" demektedir. Ayný gerçek þöyle dile getirilmektedir : "Siz kendinize istemediðiniz kötüyü, kardeþleriniz için istemeyensiniz ya... Siz her türlü iyiyi, kendinizden önce, kardeþlerinize dileyensiniz ya, öyleyse korkuda, endiþede, þüphede olmanýz yersizdir." Yalnýz almak insaný mutlu etmeye yetmez. Hem yenilerini alabilmek için hem de gerçek mutluluða ulaþmak için alýnanlarý bir uçtan vermeye baþlamak lâzýmdýr. Alýnanlar hep bizde kalýrsa, o birikme birçok hastalýk-

6 larýn sebebi olur. Geçiþe müsaade etmek, hayýrlý bir kanal olabilmek lâzýmdýr. Mevlevîler bu gerçeði çok güzel bir sembolle belirtmektedirler. Semâ ederken (ilâhî raks) sað ellerini göðe açarlar, sol elleri ise yere dönüktür. Böylece: "Haktan alýp halka verdiklerini" düþünürler. Ayný gerçek bizim celselerimizde þöyle ifade edilmektedir: "Gönlünüzü O Her Þeyden Yüce Olan'a açýp dileyiniz. Görünüz ki size neler verecek. Bir elden alýp öbür elinizle vermeniz için." Yine bir celsede dua ve dileklerimizin gerçekleþmesi için lâzým olan diðer þartlar þöylece sýralanmaktadýr: "Eðer istiyorsanýz hayrý, teslim olmasýný, inanmasýný öðreniniz önceden. Ýnanmanýn gerçek yolu mantýktan geçer. Önce inanýp teslim olunuz. Ve sonra bütün istemediklerinizi içinizden atýnýz. Gönlünüzü O Her Þeyden Yüce Olan'a açýp dileyiniz.." DUA, YARADANLA ARAMIZDA BÝR GÖNÜL BAÐIDIR Ýçimizde Yaradan'ýn sevgisinden varedilmiþ bir öz vardýr. O öz daima asýl kaynaðýna doðru koþmak bizi de peþinden sürüklemek ister. Eðer biz Yaradan'a gerçekten inanarak, her þeyin O'ndan olduðunu bilerek yönelir ve sevgilerimizi sunarsak, en güzel þekilde duaya baþlamýþ oluruz. Biz, bütün gönüllerde olan o yüce öz ile bir olmak istiyoruz. Her zerrede ondan bir þey olduðunu biliyoruz. Ve onun koyduðu kanunlara ve düzene uymayý diliyoruz. Yani O her þeyi ve her yeri kaplayan bütünle ahenkleþmek dileðindeyiz. Bu ruh hali ile yola çýkýlýnca önümüzde hiç bir engel kalmaz ve gönlümüzün ta içinde O'nu duymaya, O'nu bulmaya baþlarýz. O'na böylesine yakýn olmak ne güzeldir, insan mutludur, emniyet ve güven içindedir. Korkusu ve endiþesi yoktur. Bilir ki o kullarýný sever, korur ve baðýþlar. Bilir ki O abes iþ yapmaz. Yine bilir ki ister hoþumuza gitsin, ister gitmesin O'nun yaptýðý mutlaka hayrýmýzadýr. Çünkü O bizim sahibimiz ve sevgilimizdir. Bu idrake varan kiþinin söyleyeceði bir tek söz vardýr: "Yaradaným benim istediðim deðil, SEVGÝ DÜNYASI senin dilediðin olsun." Bu idrakle o sözleri söyleyebilen kiþi gönlünde her an O yüce sevgiliyi duyar, hisseder. O her an O'nunla beraberdir. Ýþte dua bu devamlý birliðe ve mükemmel mutluluða götüren sihirli anahtardýr. Dua'nýn esasý dilemektir. Dilemek ve istemek baþarý yolundaki ilk adýmdýr. Kendimizi dileðimize uygun hale getirmek ve dileðimiz yönünde gayret göstermek ikinci ve üçüncü adýmlardýr. Þu durumda duanýn ilâhi kanunlarýn ve ilâhi nizamýn ayrýlmaz parçasý olduðu apaçýktýr. Mademki tekâmül bizim serbest irademizle olmaktadýr. Öyleyse önce istemek, sonra arýnmak ve yapmak gerekmektedir. Bu þartlara uyan kiþiye bütün kapýlarýn açýlacaðý ve büyük yardýmlarýn yaðacaðý aþikârdýr. Dua hakkýndaki sözlerimi iki dua ile baðlamak istiyorum. Dua 1: "Bizi Sevgisinden Vareden. Hayýrla varettiðin bu hayýrlý güne, hayýrlý adýný anarak hayýrla baþlýyorum. Sen günümü, iþimi ve her þeyimi adýn gibi hayýrlý kýl." Bu dua güne baþlarken söylenmeli.

SEVGÝ DÜNYASI Dua 2: "Âlemleri Yaratan, Vareden ve onlara kendinden sevgiyle Veren. Seni biliyoruz, ki Sen inkâr edilmeyecek, bilmemiz lâzým gelen mabûdumuzsun. Önünde küçüklüðümüzün farkýna varýp secde ediyoruz. Sen bizi koru ve baðýþla." ÞÜKÜR NEDÝR? Bizi Sevgisinden Vareden'e teþekkür etmek, sevgi ve þükranlarýmýzý sunmaktýr. Þükür bir memnuniyet halinin, sevincin ve mutluluðun ifadesidir. Þükredebilmek Yaradan'a inandýðýmýzý, O'nun verdiklerini gördüðümüzü ve bunlarýn büyüklüðünü anladýðýmýzý göstermektir. Ýþte bu sebepten dolayý þükür hali ruhumuzu yücelten, bizi Yaradan'a yaklaþtýran ruhumuzun ve bedenimizin titreþimlerini artýran bir durumdur. Þükür halindeki bir insan, içinin yýkandýðýný ve süratle arýndýðýný hisseder. Çünkü þükür halinde biz yukarýlardan devamlý büyük tesirler alýrýz. Gerçek þükür aldýðýmýzý vermekle olur. Borçlu olduðunu bilen ve O'na olan borcunu ancak insan kardeþlerine iyi yaptýklarý ve iyi verdikleriyle ödeyebileceðini bilen kiþi bu yolda durmadan gayret sarfeder. Eðer bir kimse Yaradan'ýný seviyorsa, O'nun kullarýný da seviyor demektir. Ve bir celsede dendiði gibi: "Sevenlerin sedasý yalnýz sevinç, yalnýz þükürdür. Ýmdat ve feryat deðil" Þükrümüzü, sevinç ve kahkahalarýmýzla, içimiz daha da dolarsa gözyaþlarýmýzla dile getiririz. Ýþte o olgunluk aný ne mutlu bir andýr. O'nun gerçekten gönlümüzü doldurduðu, bize misafir olduðu bir büyük andýr. O durumda yapacaðýmýz dilekler gerçek hedefini mutlaka bulur. Bunun için: "Þükürle dilemesini bilene, O, dilediðini verendir" denmektedir. Þükür üstün tesirlerle dolmamýzý, yýkanmamýzý saðladýðý için, hem beden saðlýðýmýz, hem de ruh saðlýðýmýz için fevkalâde lüzûmludur. Annelee Skarin'in dediði gibi: "Þükür modern insanýn kaybolmuþ akorundaki üç ana 7 sesten biridir." Þükürle bedenimiz ve ruhumuz ana akorunu bulur ve ahenge ulaþýr. Ama bu gerçeði bilenler ve þükredenler ne kadar azdýr insanlar arasýnda. Acaba dünyamýzdaki bitmeyen sýkýntýlarýn, savaþlarýn, kötülüklerin ve düþmanlýklarýn gerçek sebebi þükretmeyi bilmeyiþimiz midir? Bakýnýz bunun için Bizim Celselerimiz de ne deniyor: "Þükrediniz. Çünkü insanlar arasýnda þükredenler pek azdýr. Siz onlarýn yardýmýna koþunuz. Siz þükredenlerin sayýsýný artýrýnýz." Ýþte bunu yapabilirsek dünya gerçekten mutluluk þarkýlarýnýn söylendiði ve kahkahalarýn çýnladýðý bir cennet olacaktýr.

8 Tanrý Yanýlgýsý - VIII SEVGÝ DÜNYASI Evet ama Yetmez Ahmet Kayserilioðlu, Psikolog ÝKÝ BÜYÜK BÝLGÝN ÝKÝ AYRI YORUM 150 yýl önce Ýngiltere'de biyoloji bilginleri Charles Darwin (1809-1882) ve Russel Wallace (1823-1913) tarafýndan ortaya konan "Evrim Teorisi" baþtacý olarak doða bilimlerinin temellerine saðlamca yerleþti. Geçen zaman içinde biyolojide ve ilgili bilim dallarýnda yapýlan keþifler de, bu teoriyi yeni bulgularla adým adým destekleyerek günümüze kadar geldik. Canlýlarýn en ilkel formlardan baþlayýp, geliþerek, türden türe geçip evrimle en sonunda insana ulaþýldýðý anlatýlýyordu, kýsaca bu teoride. Doðal bir seçilimle ortamýnýn gereklerine uyamayan yeni türlerin, yaþam savaþýnda yenik düþtüklerinden silinip gittikleri teorinin temel öngörülerinin en baþýnda geliyordu. Hayat kavgasýnda sadece daha iyi silahlanmýþ, daha geliþmiþ, soyunu sürdürmede baþarý kazanmýþ türler ayakta kalabildiðinden, evrim gittikçe mükemmele doðru geliþmekteydi. Milyonlarca hattâ milyarlarca yýl içinde, tüm denizlerde, karada, havada yani bütün dünyada zincirleme birbirini tetikleyen, sürekli tekrarlanan, akla hayale sýðmaz dýþ etkenlerden oluyordu bu evrim Darwin'e göre. Yani olan bitenlerde bir plan, proje ve amaç yoktu. Bu durumda teoride bir tasarýmcý yer almýyordu. Gerçi kitaplarýnýn yeni baskýlarýnda, zaman zaman Yaratýcý'nýn rolünden titrek ifadelerle söz etmiþse de, esas düþüncesinin bu olmadýðý rahatça anlaþýlýyordu. Teorinin temellerini

SEVGÝ DÜNYASI Darwin ile birlikte atan Russel Wallace, parapsikolojiyi de çok derinden incelediðinden bu konuda onunla çatýþýyordu. Wallace'a göre evrim gerçekten bu þekilde iþliyordu ama, Yaradan kendi koyduðu bu kanundan yararlanarak canlýlarý geliþtiriyordu. Wallace ayrýca, düþünce sahibi, icat ve keþif yeteneðindeki insaný diðer canlýlardan, çok daha fazla ayrýcalýklý sayýyordu. Ýnsan zihninin doðal seçilimle bir baþka varlýktan oluþmasýnýn mümkün olmadýðýna inanýyordu. Materyalizmin baskýn olduðu 19. yüzyýlda, Darwin'in otomatik iþleyen, bir yaratýcýya gerek duymayan evrim teorisi yorumu kabul görmüþtü. Ve þimdi de genelde böyle düþünüldüðünden, Wallace'ýn yorumuna hiç deðinilmediðini ya da þöylece bir söz edilip, dip notu gibi kullanýldýðýný görmekteyiz bilim âleminde. Þimdi böyle... Bakalým gelecek yýllar hangi yorumu öne çýkaracak, yaþayanlar görecek!.. Ama biz þimdilik Wallace yorumunu bir kenara býrakýp teorinin bir tasarýmcýya, bir yaratýcýya gerek duymayan Darwin yorumu üzerinde biraz daha duralým. Çünkü incelemekte olduðumuz "Tanrý Yanýlgýsý"nýn yazarý Dawkins, ateist inancýnýn temellerini doðrudan Darwin'e, özellikle onun doðal seçilim düþüncesine dayandýrýyor. Kitabýnýn Tanrý'ya inançsýzlýðýnýn temellerini anlattýðý 4. bölümünde, Evrim Teorisi'nin doðruluðunun kanýtlarý üzerinde fazlaca durulmamýþ. Sanki yerçekimi gibi herkesçe ortaklaþa onaylanan gerçek bir doða kanunu gibi ele alýnmýþ. Kitabýnýn o bölümünü sýrasýyla adým adým inceleyeceðiz elbette. Ama o deðinmemiþ bile olsa, evrim teorisini destekleyen bilimsel bulgular üzerinde çok az da olsa durmamýzda yarar görmekteyim. 9 Öncelikle þunu belirteyim. Darwin doðaldýr ki, ancak kendi döneminin bilgileri ýþýðýnda kitaplarýný yazdýðýndan, temellerindeki doðrulara raðmen, varsayýmlarýnda pek çok yanlýþlara da düþmüþ. Bunlardan en önemlisi kendisinden önce evrimi savunmuþ olan Lamarck'ýn (1744-1829) adýmlarýný izleyerek, canlýlarýn sonradan kazandýklarý özelliklerin, yavrulara da geçtiðini savunmuþ olmasý. Ayný Lamarck gibi, zürafalar aðaçlarýn üst yapraklarýna uzana uzana boyunlarýný uzattýlar diye düþünüyordu. Ama Darwin'in ölümünden birkaç yýl sonra baþka bir biyolog Weismann (1834-1914) bunun yanlýþ bir varsayým olduðunu net bir þekilde ortaya koydu. Öyle ki, bir farenin 20 nesil boyunca soyaðacýndaki bütün yavrularýnýn her birinin kuyruklarýný kestiði halde, yeni fareler yine kuyruklu olarak doðdular. Bugün biliyoruz ki, beden hücrelerindeki deðiþiklikler soya geçmiyor. Üreme hücrelerinin genlerinde bir deðiþiklik olursa, ancak o zaman gelecek nesiller bundan etkileniyor. Aslýnda bence Weismann'a bile gerek yoktu bu gerçeðin kanýtlanmasýnda. Hz. Ýbrahim'den beri sünnet oluyor çocuklar ama, doðanlar yine sünnetsizler. Çinli kadýnlar güzel olsun diye yüzyýllarca ayaklarýný cenderelere koyup küçülttüler ama çocuklar yine normal ayaklý doðdular. GERÇEKTEN BÜYÜK KUVVET YOKTUR Darwin'in bu ve benzeri yanlýþ varsayýmlarýna sýðýnarak teorinin temellerindeki doðrularý görmezden gelme yanlýþýna düþmemiz, bizi ancak gerçekçilikten uzaklaþtýrýr. Baþka bir yanlýþýmýz da þu olabilir. Sanki bütün materyalist biyologlar iþbirliði yapýp yanlýþ olgularý, doðru diye bize yutturmaya çalýþýyor ve Evrim Teorisi'ne bizi zor-

10 luyorlar diye düþünenler var etrafýmýzda. Bunlara kulak asmadan, Amerikan mahkemelerinde tanýklarýn tekrarladýklarý gibi: "Doðruyu, sadece doðruyu" dile getirmek ana hedefimiz olmalý. Bilim adamlarýnýn dur durak bilmeden ömür boyu fedakârca çalýþmalarýyla, derin düþünce ve buluþlarla ortaya koyduklarý olgulara, gerçeklere ancak saygý duyup, onlara sadece teþekkürlerimizi sunabiliriz. Ama yorumlarýna katýlýp katýlmama konusunda ise alabildiðine özgürüz. Onlarýn bilimsel dürüstlüklerine güvenmekle beraber, fazla uzmanlaþmalarý dolayýsýyla diðer branþlardaki eksik bilgilerinin de farkýndayýz. Ayrýca "Sürüden ayrýlaný kurt kapar" mantýðýyla akademik kariyer kaygýlarýndan dolayý yanlýþ yorumlarda çakýlýp kalmalarý da, insan psikolojisinin tuzaklarýndan biri. Tutarlý bir karþý tez öne sürememeleri de ayrý bir etken. Yorumlarýnda geçmiþte yaþanan bir Katolik kilisesi baðnazlýðý da pekalâ mümkün. Ama tamamen aynýsý deðil. Çünkü ortaya konan bilimsel gerçekler ve olgular, bilim âlemince çaprazlama yeni deneyler ve yeni bulgularla sürekli kontrol edilip gözden geçiriliyor, durmamacasýna. Ve yanlýþlanabilmek bilimsel metodolojinin temel kavramlarýndan biri. Nitekim "Piltdown Adamý" gibi yarý insan yarý maymun sahte fosille insanlýk 40 yýl boyunca aldatýlmaya çalýþýldý ama yine de sahtekârlýðý ortaya çýkaran gerçekçi bilim adamlarý oldular. EVRÝMÝ DESTEKLEYEN OLGULAR Bütün bunlarý da göz önünde tutarak evrim teorisini destekleyen belli baþlý olgularý kýsaca þöyle sýralayabiliriz: SEVGÝ DÜNYASI ** EVRÝMDE SIRALI OLUÞ: Dünyanýn oluþumundan sonraki ilk 1,5-2 milyar yýlda hiçbir hayat izine rastlamýyoruz. Sonraki 2 milyar yýlda ise sadece çekirdeksiz (prokaryot) ilkel hücreler, yani bakteriler, mavi-yeþil algler var dünyamýzda. Günümüzden 600 milyon yýl kadar önce baþlayan Kambriyen Döneminin baþlarýndaki 10 milyon yýlda ise, birdenbire patlama þeklinde canlýlarýn altýn döneminin yaþandýðýný görmekteyiz. Günümüz hayvanlarýnýn pek çoðunun atalarý birdenbire beliriverdi dünyanýn her tarafýnda. Gerçi Kambriyenin hemen öncesindeki 40 milyon yýllýk Ediacara Döneminde de, pek çoðu yumuþakçalardan olmak üzere organize hayvan fosilleri bulunmuþsa da, bunlarýn Kambriyen Patlamasýndaki canlýlarla bir akrabalýðýnýn bulunmadýðý anlaþýlmýþtýr. Çaðdaþ devrimci biyologlarýn en tanýnmýþlarýndan Stephen Jay Gould (1941-2002), soylarý tükenip geleceðe adým atamadýklarýndan Ediacara Dönemi canlýlarý için ironik bir þekilde "baþarýsýz bir deney" yargýsýný dile getirmekten kendisini alamamýþtýr. Ancak Kambriyen Patlamasý tam bir baþarý. Çünkü sonraki devirlerde sýrasýyla eðrelti aðaçlarý, çiçekli bitkiler, böceklerin çoðu, omurgasýzlar, balýklar, kara omurgalýlarý, dinozorlar, sürüngenler, kuþlar, memeliler, primatlar ve þimdiki zamanýn canlýlarý, en sonunda da insan ortaya çýktý. Bütün bunlarý fosil kayýtlarýndan ve radyoaktif elementlerle zaman ölçümlerinden anlamaktayýz. Darwin ve Wallace'ýn öngördüðü gibi zaman içinde canlýlarýn basitten karmaþýða doðru, türden türe geçerek adým adým geliþtiði böylece doðrulanmaktadýr. Ama þimdi fosillerin pek çoðu elimizde olmasýna raðmen hâlâ geçiþ form-

SEVGÝ DÜNYASI larýný elde edebilmiþ deðiliz ve bulma ümitleri de çok zayýfladý. **EMBRÝYOLOJÝK KANIT: Ýnsan dahil bütün canlýlarda döllenmiþ tek bir hücrenin yani zigotun anne karnýnda deðiþik evrelerden geçerek kýsa bir zamanda organize bir canlý haline geldiðini görmekteyiz. Bu oluþum bizlere canlýlarda türden türe geçiþin mümkün olduðunun bir kanýtýný veriyor. Ayrýca ayný soyaðacýndaki canlýlarýn anne karnýndaki embriyolojik geliþimlerinde de çok benzerlikler var. ** ORTAK BÝYOLOJÝLER: Canlýlarýn arasýnda organ geliþimlerinde ve çalýþmasýnda fizyoloji, botanik bilimlerince saptanan çok benzerlikler var. Ayrýca ortak genler, hormon sistemlerindeki yakýnlýklar, kan akrabalýklarý, protein ve enzimlerdeki yakýnlýklar; canlýlarýn birbirinden türediði, soyaðaçlarýnýn ayný olduðu kanýsýný uyandýrmaktadýr. Kedi-köpek-kurt, at-eþekkatýr gibi birbirine görünüþ olarak da çok benzeyen canlýlar da bu görüþümüzü desteklemektedir. ** GENLERDEKÝ PLASTÝK ÖZELLÝKLER: Tüm canlýlarýn hücrelerinde bulunan nükleik asit moleküllerinin(dna) döner merdiven gibi çift helezoni görünüþü birbirinin aynýsý. Ancak DNA'yý oluþturan nükleotid denen küçük moleküller de birbirinin aynýsý olmakla beraber, canlýlar bunlarýn diziliþi dolayýsýyla birbirinden ayrýlýrlar. Hücredeki tüm temel olaylarýn yönetimi, enzimlerin, proteinlerin yapýlmasý tamamen DNA'nýn elinde. Kendini eþleme özelliðinden dolayý canlýlarýn üremesi de tam tamýna DNA'nýn hüneri. Bütün bu nedenlerden dolayý DNA 11 yaþamýn temel taþý. DNA molekülünün belli bölümlerini gen diye adlandýrýyoruz. Canlýlýðýn temel unsuru olduðundan en iyi korunan bu molekül ve dolayýsýyla genler. Yalnýz bu noktada iyice anlamamýz gereken çok önemli bir gerçek var. Bu kadar iyi korunmasýna, hattâ ayný bir türün genetik þifresinin milyarlarca yýl bozulmadan zamanýmýza geldiðini görmemize raðmen DNA'nýn kaya gibi saðlam, deðiþtirilmesi imkânsýz bir molekül olduðunu asla sanmamalýyýz. Býrakýnýz türler arasýndaki DNA ve gen farkýný, ayný tür içinde bile çok çeþitli gen farklýlýklarý (varyasyonlar) olduðu bugün bilimsel bir gerçek. Darwin, gen kavramýný bilmemekle beraber "doðal seçilim"i tek bir türdeki çeþitlilikleri gözlemlediði için evrim teorisinin temellerine yerleþtirmekte kendini haklý görüyordu. Ayný tür diyebilmek için birbiriyle çiftleþip yavru sahibi olabilmeleri gerekiyor. Evet bir köpek türü var. Ama yine de etrafýmýz her biri ayrý sevimlilikte çok farklý köpeklerle dolu deðil mi? Biz insanlar da tek türüz ama birbirimizden ne kadar çok farklýyýz. Darwin teorisyenleri DNA'nýn çok korunaklý, ama yine de deðiþebilirlik özelliðinden dolayý dýþ ortamýn etkileriyle canlýlarýn genlerinde, kromozomlarýnda farklýlýklar oluþabileceðini haklý olarak öne sürüyorlar. Bugün mutasyon olarak adlandýrdýðýmýz bu gen deðiþimlerinden dolayý da türden türe geçerek hayatýn, bu kadar çeþitlendiðini söylüyorlar. Hem de ne kadar çok çeþit. 10 milyon kadar türün varolduðu sanýlýyor bugün. Ýnþallah kavgalarýmýzla sadece kendimizi deðil, bu en az 3 milyar yýllýk geliþimin mucizesi canlý türlerini de yokluða mahkûm etmeyiz. Yapay bir seçilimle, deðiþik diþi ve erkek

12 çiftleþtirilmeleriyle farklý hayvan ve bitki çeþitlerini zaten binlerce yýldýr elde edip durmaktayýz. Þimdi ise bilimimiz ilerledi. Artýk laboratuvarlarda sirke sineklerinde (drozophila) x ýþýnlarýyla genetik deðiþiklikler yapabiliyoruz. Gözleri, kanatlarý farklý sirke sinekleri elde etmek artýk olaðan. Ortamýn, dýþ etkenlerin DNA molekülünü deðiþtirebildiðinin bir kanýtý da bu laboratuvar bulgularý. Ama son 40 yýldýr çok daha ötelere gittik bu konuda. Artýk gen mühendisliðiyle, biyoteknolojide harikalar yaratýyoruz. Genlerde rekombinasyonlar yaparak neler neler elde ediliyor ve daha neler neler elde edilecek. Sistem aslýnda basit: DNA'nýn ancak belirli nükleotidlerinde býçak gibi kesim yapan enzimler var bugün elimizde. Tersi de mümkün. Belli nükleotidlerde tutkal gibi yapýþtýran enzimleri de biliyoruz. Böylece ayný bir terzi gibi uygun kesim ve dikimler yaparak, istediðimiz genetik özellikte bir DNA molekülüne ulaþabiliyoruz. Örneðin, insanda ensülin hormonunu üreten geni biliyoruz. Biyoteknolojiyle bu genin aynýsýný üretip, bir bakterinin gen sistemine eklediðimizde, onu týpatýp insan ensülini üretiminde kullanabiliyoruz. Bakteri çok kýsa sürede süratle çoðalabildiðinden, onlar bir fabrika gibi seri üretim yaparak þeker hastalarýnýn imdadýna koþuyorlar. Bütün bu örnekler DNA'daki deðiþebilirlik yani plastiklik özelliðinden dolayý türden türe geçiþlerin mümkün olabileceðini açýkça kanýtlamaktadýr. SEVGÝ DÜNYASI **DOÐAL SEÇÝLÝM: Ayný tür içinde bile çok çeþitli canlýlar olduðunu zaten görüp duruyorduk. Bunun sebebinin gen farklýlýklarýndan olduðunu son yüzyýlda anladýk. Ýþte bu çeþitlilikten dolayýdýr ki, dýþ ortamdaki deðiþikliklere uyabilen ve yaþamýný sürdürebilenler olduðu gibi, silinip gidenler de olabiliyor. Klasik örnek: 1850'lerden önce Ýngiltere Manchester'da beyaz kelebek sayýsý çok fazla pek az da siyah kelebek varken sonraki yýllarda durumun tamamen tersine çevrilmesi. Beyazlarýn silinip ortalýðý tamamen siyahlarýn kaplamasý. Sebebi basit: Sanayi dumanlarýndan kararan aðaçlar üzerindeki beyazlarýn apaçýk bir av haline gelmesi ve siyahlarýn doðal bir kamuflaja kavuþmasý... Benzerini antibiyotiklerin icadýndan sonra gördük. Baþlangýçta çok etkili olup hastalarý çabucak saðlýða kavuþturan bu ilaçlarýn adým adým etkisizleþtiðini üzüntüyle farkettik. Sonralarý bunun en büyük nedeninin yine doðal seçilimin bir cilvesi olduðunu anladýk. Çeþitlilik (varyasyon) hastalýk bakterilerinde de var. Çok azý bu antibiyotikten etkilenmeyecek genetik yapýda. Diðerleri ölüp giderken meydan bu azýnlýktakilere kalýp hýzla çoðalýyorlar. Ve bize de yeni bir antibiyotik çeþidi icat etme kalýyor sadece. Biyolojinin temel teorileri ve varsayýmlarýnda "Tanrý Yanýlgýsý"nýn yazarý sayýn profesörle görüyorsunuz bir farkýmýz yok. Ama yorumlarýmýzda öyle deðil. Esas farkýmýz "doðada planlayýcý, tasarlayýcý ve uygulayýcý zekâlarýn mý bu kanunlarý kullanarak yaþamý çeþitlendirdiði" ya da "plansýz, amaçsýz sýrf doðal etkenlerin sonucunda mý bugünlere ulaþtýðýmýz" noktasýnda olacak. Bunu yapmak için yazarýn kitabýnda Tanrý'nýn yokluðunu savunduðu 4. bölümdeki konularý gelecek sayýdan itibaren adým adým inceleyeceðiz.

SEVGÝ DÜNYASI 13 Gerçeðin Göz Kamaþtýran Iþýðý Güngör Özyiðit, Psikolog Bilmem denediniz mi? Güneþe çýplak gözle uzun süre baktýktan sonra, gözünüzü normal ýþýða çevirdiðinizde, ýþýk karanlýk görünür gözünüze bir zaman. Sonra yavaþ yavaþ alýþýrsýnýz daha az ýþýkta görmeye. Týpký bunun gibi, büyük gerçeklerle göz göze gelindiðinde de, diðer doðal düzeydeki gerçekler bir süre görünmez olur; hiç deðilse eski önemini yitirir, yeni gerçeðin ýþýðý yanýnda sönük kalýr. Ve ondan sonra artýk insan kendinden daha fazla bir þey olur. Kendini aþar, benliðinden taþar ve tanrýsal soluklu bir hayat yaþar. Her þeyiyle adanmýþ bir hayattýr bu. Her þeyden önce inandýðý gerçeði göz önünde tutar, kendini ona göre ayarlar ve gerektiðinde yolu uðruna parasýný pulunu, malýný mülkünü, kanýný canýný gözden çýkarabilir. Her þeyin bir bedeli vardýr. Ýnancýn bedeli de, o uðurda yaþamak, onun dýþýnda kendini inkâr etmektir. Gerçeðin ýþýðýna kendi küçük benliðinin, egonun gölgesini düþürmemektir. O yüzden inanmak bir yiðitliktir. Ölüme göz kýrpmadan, sarýlýp solmadan bakabilmektir. Daha doðrusu ölümü yaþarken yenmektir. Öyleleri ölümde bile ölümsüzlüðe giden bir yol bulurlar. Ne zaman inanmýþ, erdemli bir insan düþünsem, bütün heybetiyle, koca düþünür Sokrat gelir gözümün önüne. ÖLÜMDEN ÖLÜMSÜZLÜÐE SIÇRAMAK Sokrat öðrenmeyi ve insanlarýn öðrenmelerine

14 yardýmcý olmayý iþ edinmiþti kendine. Çarþý pazar dolaþýr, insanlarla konuþur, yönetici ve aydýnlarý söze tutar, onlarla birlikte kavramlarýn özünü araþtýrmaktan pek hoþlanýrdý. Bunun için de kendine özgü bir diyalog yöntemi geliþtirmiþti. Ýlkin her þeyi biliyorum sananlarýn, bilgiçlik taslayanlarýn bilgisizliðini sererdi gözler önüne. Böyle bilginin enginliði ve büyüklüðü önünde insanýn küçüklüðünü ince bir alayla gösterirdi. Ve kendinin, eðer biraz bilgeyse, bunun "Hiçbir þey bilmediðini bildiðinden" ileri geldiðini söylerdi. Sonra yönteminin "doðurtma" dediði tekniðini uygulayýp, ustaca sorular sorarak gerçeði yine karþýsýndakine buldururdu. Bilgisinin derinliði, konuþmasýnýn çekiciliði ve alçak gönüllü hali ile kýsa zamanda çevresine bir çok genci toplamakta zorluk çekmedi. Gençlerle en çok konuþtuðu konular þunlardý: Erdem nedir? En iyi yönetim biçimi hangisidir? Ýyi yaþayýþýn yolu nedir? Bireycilik mi, toplumculuk mu? Ýþte Sokrat'a baldýran zehrini içiren, sonra da onu ölümsüzler sýrasýna geçiren bu sorulara verdiði karþýlýk olur. Ýnsanlarý aymazlýk (gaflet) uykusundan uyandýrmasý, rahatýný kaçýrmasý, aydýnlarýn ve yöneticilerin bilgilerindeki kofluðu ortaya koymasý birçok kiþinin düþmanlýðýný üzerine çekmesine yol açar. Zamanýn ileri gelenleri, çýkarlarýný sürdürmek için Sokrat'ý ölüm cezasý ile yargýlamaya karar verirler. Peki ne ile suçlayacaklardý? Egemenler, gücü elinde bulunduranlar bir kimseyi yok etmek isterlerse, onlar için gerekçe bulmak kolaydýr. Yalan ve iftiranýn kökü kurumadý ya! Onlar da öyle yaparlar, Sokrat'ý tanrýlara saygýsýzlýk, gençleri baþtan çýkarmakla suçlarlar. Oysa o, inandýðý tek Tanrý'ya karþý saygý ile doludur ve hep içinde ona yol gösteren bu Tanrý sesini dinler. Yine bütün hayatýný iyi, erdemli SEVGÝ DÜNYASI olma yoluna adamýþtýr ve kendisi erdemin somut timsalidir. Öyle iken o, yargýçlar önündeki ünlü savunmasýnda kendini ölümden kurtaracak yollara sapmaz, istese bunu çok iyi becerirdi. Kaçmasý için hazýrlanmýþ fýrsatlara da yanaþmaz. Çünkü içindeki ses, ölüme doðru adým adým gitmesi gerektiðini fýsýldýyordur. Ve sonunda Sokrat'ýn baldýran zehri içerek ölümüne karar verilir. Zehri içme saati gelmeden öðrencilerinin birinin elinde bir saz görür. Ve ondan sazýn nasýl çalýnacaðýný öðrenmek ister. Öðrencinin "Üstadým, biraz sonra zehri içeceksiniz. Çalmaya vaktiniz olmayacak pek. Çalmanýn zevkini almadan öðrenmek niye?" demesi üzerine, Sokrat giderayak son dersini vererek þöyle der: "Dostum, asýl zevk çalmakta deðil, çalmayý öðrenmektedir." Sonra vakit geldiðinde, güneþin batýmýna yakýn, içinde baldýran zehri bulunan kaseyi irkilmeden, tiksinmeden sonuna kadar içer. Aðlayýp baðrýþanlarý susturup yatýþtýrýr. Gidip bir divana uzanarak ölmeye yatar ve ölümü ile ölümsüzleþir. Çaðýný aþar da, çaðlar ötesine ulaþýr. Sokrat'ýn öðrencisi Eflatun'a (Platon) göre dünya bir tutuklular evidir. Ýnsan bu dünya maðarasýnda eli kolu baðlý, arkasý ýþýða dönük bir durumdadýr. Dýþarýdaki varlýklarýn gölgesi maðara duvarýna vurmakta, insan da gerçek diye bu gölgeleri seyretmektedir. Ne var ki, gölgeden gerçeðe geçmek tutsaklýktan özgürlüðe sýçramak insanýn elindedir. Ýnsan dilerse kendini kurtarabilir. Bunu da doðuþtan beraberinde getirdiði akýl ve düþünme yetisi sayesinde saðlar. Dinler de aþaðý yukarý buna yakýn bir yorumla insanýn geçici bir süre için dünyaya düþtüðünü, bir süre meþakkat çekeceðini belirtir. Ve insan ancak aklýný kullanýr da, vahyin de yardýmýyla kendini Tanrý'nýn buyruðuna teslim ederse yeniden

SEVGÝ DÜNYASI yitirdiði cennete kavuþabilir der. Bu durumda insana düþen görev, gölgelerin ardýndaki gerçeðe varmak, böylece kendini kurtarmak ve dolayýsý ile baþkalarýnýn da kendini kurtarmasýna yardýmcý olmaktýr. TEPEDEN TIRNAÐA AKIL Aristo, Eflatun'un en iyi öðrencilerinden biridir. O derste olmadýðýnda Eflatun' un (Platon) þöyle dediði söylenir: "Akýl burada deðil." Ýslam dünyasý onu "Üstad-ý evvel (ilk üstat) olarak tanýr. Böyle biri ile çaðdaþ olmak bile insana onur verir. Aristo, öðrencisi Büyük Ýskender'e þunu öðretmiþtir: "Ýyilik yapýlmayan gün boþa geçmiþtir." Makedonya kralý Philip, on dört yaþýndaki oðlu Ýskender'i yetiþtirmesi için Aristo'ya bir mektup yazarak çaðrýda bulunur: "Philip'ten Aristotales'e saðlýkla, bir oðlum var ve onun varlýðýna þükrediyorum ve onun seninle ayný zaman diliminde yaþadýðýna seviniyorum çünkü senin tarafýndan eðitilip hem bize hem de miras alacaðý krallýða lâyýk bir insan olacaðýný umut ediyorum. "Aristo bu çaðrýya uyar. Philip'in sarayýna gelir ve sekiz yýl orada kalýr. Genç prens öðretmenini babasý kadar sever. Babasýnýn onu var ettiðini, Aristo'nun ise ona iyiliði öðrettiðini söyler. Aristo boþ vakitlerinde Homeros'un "Ýlyada" adlý eserini düzeltir, açýklamalar yazar. Kitabý bitirdiðinde onu Ýskender'e hediye eder. Genç prens bu kitabý o denli sever ki onu her zaman yanýnda taþýr. Darius'u yendiðinde hazineler arasýnda içi mücevherlerle dolu, dýþý deðerli taþlarla iþlenmiþ bir sandýk bulduðunda, sandýðý boþaltarak, içine Ýlyada açýklamasýný koyar. Ancak, Asya seferinde Aristo'nun en önemli eserlerini yayýnladýðýný ve herkesin yararýna sunduðunu öðrendiðinde hemen kaleme sarýlýr ve þu mektubu gönderir. 15 "Ýskender'den Aristotales'e saðlýkla, sadece sözlü aktarýlmasý gereken bilgi dallarýyla ilgili yayýnýn bir hataydý. Senden edinmiþ olduðum daha derin bilgi bütün herkese daðýtýlýyorsa benim üstünlüðüm nerede kaldý?!" Ýskender bilgiyi kendi tekelinde sanýyor, kendisinin diðer insanlardan ayrýcalýklý ve üstün kalmasýný istiyordu. Dünyaya egemen olma ihtirasý gözünü öylesine bürümüþtür ki, öðrenmenin öðretilmek için olduðunu, bilginin paylaþýldýkça büyüdüðünü göremez. O, dünyaya egemen olmak için bedenleri tutsak eder ve saltanatý otuz beþ yýllýk ömrü ile sýnýrlý kalýr. Aristo ise öldükten sonra da akýllarda ve gönüllerde yaþamayý sürdürür. Mevlâna ile Selçuklu Sultaný'nýn konuþmalarý da bunu çaðrýþtýrýr. Hani Selçuklu Sultaný Mevlâna'ya sorar: "Her ikimiz de sultanýz. Aramýzdaki fark ne?" Mevlâna yanýtlar: "Sizin sultanlýðýnýz ömrünüz ile sýnýrlýdýr. Yani ölümünüze kadar sürer. Benim sultanlýðým ise asýl ölümden sonra baþlar ve bütün bir geleceði kucaklar " SON AKÞAM YEMEÐÝ Hz. Ýsa'nýn son akþam yemeðini düþündüðümde yüreðim burkulur. Ne dokunaklý bir sahnedir o! Ýsa sofranýn ortasýnda canýndan çok sevdiði havarilerinin arasýndadýr. Öyle iken her birinin nasýl sürçeceðini bilir. Hele birinin para karþýlýðýnda kendisini ele vereceðini bildirir. Petrus'un dayanamayýp ortaya atýlarak "Herkes sürçse de ben senin arkandan geleceðim gerekirse ölüme bile" sözüne karþýlýk "Doðrusu sana derim, bu gece bir horoz ötesiye dek beni üç kez inkâr edeceksin" der. En yakýnlarýnýn bu durumu hüzünlendirir onu. Yine de onlara son bir

16 SEVGÝ DÜNYASI ZORLUKTAKÝ ZERAFET Tanrý'ya giden yol kýldan ince, kýlýçtan keskindir derler. Gerçekten bu yolda nice gülyüzlü güç günler geçirmiþ, kritik dönemler atlatmýþ ve ölüme teðet geçen anlar yaþamýþtýr. ders vermekten geri durmaz. Her birinin, onu ele verecek olan Yahuda da dahil, tek tek ayaklarýný yýkayarak þöyle der: "Siz bana efendi diyorsunuz. Ben sizin ayaklarýnýzý yýkýyorum. Siz de insanlara öylece hareket edin ki asýl efendilik budur." Sonra havarilerinden üçünü yanýna alarak dua etmek için daða çýkar. Caný çok sýkýlmaktadýr. Nitekim yanýndaki kiþilere üzüntüsünü paylaþmak istercesine bugün caným ölüm derecesinde kederlidir. Burada yanýmda uyanýk durun" diyerek, her derdin devasý Yaradan'a yönelir ve "Madem ki böyle olmasý gerekiyor, bu güçlüðü de yardýmýnla geçeyim. Ta ki benim istediðim deðil, Senin dediðin olsun diyerek dua eder. Geriye döndüðünde yandaþlarýný uykuda bulur. Yine de sevgisi galip gelir de baðýþlayan bir sesle: "Ruh istekli, fakat beden zayýf " der. Nihayet sabah olup vakit geldiðinde, Yahuda yaklaþýr yanlarýna, Ýsa'yý öperek belli eder ve ele verir. Ýsa bu öldüren buse ile kendisini ele veren havarisine "Dostum bunun için mi geldin?" diye sitem eder. O anda diðer havariler de korkudan kaçýþýr dört bir yana. Petrus, üç kez onu tanýmadýðýný söylediðinde bir horozun öttüðünü duyar. Ulu iyilik habercisi Hz. Muhammed'e insanlarý doðru yola iletmek için seçildiði bildirildikten sonra üç yýl vahiy kesilir. Gülyüzlü, bu süre içinde çok sýkýntýlar çeker. Kaygýlý düþünceler dolaþýr baþýnda. Kendinden ve giderek kendine bilgi getirenden bile kuþkulanmaya baþlar. O güne dek güvenilir ( el-emin), dürüst, özü sözü doðru bir insan olarak tanýnmýþtýr. Bu tarafýna gölge düþürmek, kendini ve kimseyi yanýltmak istemez. Ancak, vahiy kesildiðine ve üç yýldýr bir haber gelmediðine göre, iki olasýlýk kalýyordu geriye: Ya gelen Tanrý'nýn meleði Cebrail deðildi, vesvese veren yönünden aldatýcý, yanýltýcý bir varlýktý ya da gelen geçekten Cebrail'di fakat Muhammed'in bu görevi yapamayacaðý anlaþýldýðýndan iliþki kesilmiþti. Birinci halde etrafý aldatmýþ olmanýn ezikliði, ikinci durumda ise insanlara onun kanalý ile gelecek bir nimete engel olmanýn, bunu hak etmeyerek yolu týkamanýn sorumluluðu yüklenir omuzlarýna. Günler aylar gibi, aylar yýllarcasýna uzun gelir ve günün birinde, geceye yakýn bir kuþluk vaktinde yalnýz baþýna dolaþýrken Hira daðýnda, bu kaygýlarýn en yoðunlaþtýðý bir anda kendini atmaya karar verir dik bir yamaçtan aþaðýya. Tam atacaðý anda Cebrail yetiþir imdada ve hasretiyle yandýðý vahiy yeniden baþlar gürül gürül akmaya. Alnýndaki soðuk ecel terleri vahyin sýcak, bilgi kokan terlerine karýþýr. Ölüm düþüncesi yeniden hayata, yaþamaya ve yaþatmaya dönüþür.

SEVGÝ DÜNYASI Karma ve Reenkarnasyon - III 17 ReenkarnasyonTerapisi ve Ýþleyiþi Çeviren ve Derleyen: Zühal Voigt Alman Reenkarnasyon araþtýrmacýsý ve terapisti Thorwald Dethlefsen, Reenkarnasyonun bir terapi aracý olarak nasýl kullanýldýðýný þöyle izah ediyor: "G.C.Jung (Ýsviçre'li Psikiyatr) daha ilk araþtýrmalarýnda, enerji iliþkilerini açýklayan bir "Kompleks model" ortaya atmýþtý. "Duygu Aðýrlýklý Kompleks" adýný verdiði bu kompleksin de, "Ben Kompleksi" gibi, kendi yoðunluðunu arttýrma çabasýnda olduðunu söylemiþti. Böyle bir kompleksi, devamlý büyüyen bir kristal gibi düþünebiliriz. Herhangi etkili bir deneyim, sonrasýnda, duygusal olarak bu deneyime uyan baþka olaylarý da kendi etrafýnda toplar ve bu þekilde hep daha fazla enerji yüklenir. Bu enerji büyümesi o hale gelebilir ki, böyle büyüyen bir enerji merkezi, normalinde diðer enerji topluluklarýndan daha üstün olan "Ben Kompleksi" kadar kuvvetlenebilir hattâ ondan daha kuvvetli olarak üste çýkma tehlikesi gösterir. Tüm unutulmuþ veya bastýrýlmýþ deneyimlerin her biri, enerji kuvveti birbirinden farklý kompleksler oluþtururlar. Jung, duygu vurgusu yüksek komplekslerin iþleme düzenini ve onlarýn insan düþüncesi ve davranýþlarý üzerindeki tesirlerini, çaðrýþým deneyleriyle ortaya koymuþtur."

18 Bu metod hastaya söylenen bir kelimenin çaðrýþtýrdýðý diðer kavramlardan, hastanýn travmasýný bulmaya çalýþmak þeklinde tanýmlanýr. Örneðin, aðaç ve kök, yaðmur ve bulut gibi. Dethlefsen, böyle bir ruhsal kompleksin bir molekül yapýsýnda olduðunu söylüyor. Molekülün merkezinde, travmanýn asýl sebebi olan deneyim bulunuyor. Bu merkez, kiþinin yaþamý ve yaþamlarý boyunca, duygusal yönden benzer olaylarý etrafýnda toplayarak büyüyor. Böyle bir komplekse, kiþinin gösterdiði semptom (belirti) dolayýsýyla ulaþabilmek zor deðil. Örneðin herhangi bir þeye karþý duyulan bir korku bir semptom oluyor. Asýl zor olan, bu molekülün katmanlarýný tek tek ortadan kaldýrarak, asýl sebebe ulaþabilmekte. Yani herhangi bir þeye duyulan korku kýrmýzý hat alýnarak, bu korkunun ortaya çýktýðý tek tek olaylarý bilince taþýmak suretiyle, korkunun ilk sebebine ulaþmak. Hasta hafýzasýndan çoktan silinmiþ ya da bastýrýlmýþ olaylarý tek tek hatýrladýkça, kompleksin etki enerjisi azalýyor ve hasta rahatlýyor ama asýl sebebe ulaþýlmadýkça da, korkunun tamamen geçmesi mümkün deðil. Bu da kolay bir þey deðil, çünkü sebebi unutmuþ ve bastýrmýþ olan bilinç, onun tekrar ortaya çýkarýlmasýna direnç gösteriyor. Bu yüzden bilincin kontrolünün asgariye indirildiði hipnoz metoduyla, travma sebeplerinin ortaya çýkarabilmesi daha verimli bir yol. Asýl sebebe varýldýðýnda ise, o sebebe ait olan ve olaydan baðýmsýz olarak yýllar, hattâ yüzyýllar boyu serseri bir gezegen gibi, kiþiyi bir yaþamdan ötekine takip ederek, benzer olaylarda kendini gösterip büyüyerek kiþinin þikayetlerine ve korkularýna neden olan duygu, sonuçta kendisini doðuran sebebe tekrar kavuþmuþ oluyor. Semptomlar ve þikâyetler kayboluyor, hasta iyileþiyor. Dethlefsen'in özellikle altýný çizdiði þey, travmalarýn bilinç altýndan insan yaþamýný etkiliyor SEVGÝ DÜNYASI olmalarý. Semptomlar ve þikâyetler, ancak bilinç altýndaki bilinmeyen kaynaklardan geliyorlar. Onlarýn bilinçli hale getirilmeleriyle, etkileri de son buluyor. Bilinç altýnýn araþtýrýlmasý sýrasýnda da, doðuma kadar gidilip, arayýþýn orada sonlandýrýlmasýný Dethlefsen büyük bir hata ve yanýlgý olarak niteliyor: Doðum ve Anne Karný Travmasý "Bunun suçlusu, buradaki yaþamýmýzý sadece bir defa parlayýp sönen bir varoluþ olarak anlamak isteyen batý dünyasýnýn aksiyom (doðruluðu herkesçe kabul edilen varsayýmlar) tarzýndaki ön yargýsýdýr." Ana rahmine düþtüðümüz andan itibaren geçirdiðimiz embriyon yaþamý ve doðum anýnda yaþadýklarýmýz da, sonraki hayatýmýzý etkileyecek travmalar yaratmasý açýsýndan çok önemli. Bir önceki sayýmýzda sözünü ettiðimiz, Dethlefsen'in hastasý Nurnbergli Bayan Ýnge'nin kadýnlardan nefret ettiðini, özellikle hamile kadýnlarýn katil olduðunu düþündüðünü hatýrlarsýnýz. Terapi esnasýnda, Ýnge'nin annesinin, karnýndaki bebek üç aylýkken onu düþürmeye çalýþtýðý ortaya çýkar. Ýnge hipnozda, bu safhayý tüm bedensel acýlarý, korkularý ve nefret duygularý ile yeniden yaþar. Duygularýnýn nereden kaynaklandýðýný anladýktan sonra, hamile kadýnlara duyduðu nefret de yok olur. Bir baþka kadýn hasta, yaþamý boyunca aþaðýlýk kompleksiyle savaþmýþtýr ve hep erkek olmayý istemiþtir. Terapi esnasýnda, zamanda geri götürüldüðünde, ana rahmine düþtüðü aný yaþar. Babasý o esnada þu sözleri sarfetmiþtir: "Umarým çocuðumuz olmaz. Ama olursa, hiç olmazsa erkek olsun." Reenkarnasyon olayýnýn, geri gidiþ esnasýnda anlatýlanlarýn, tarihi açýdan onaylanmasýyla

SEVGÝ DÜNYASI ispatlanýr hale gelmesiyle; reenkarnasyon terapisi ile travmalarý ve çeþitli rahatsýzlýklarý olan bir insanýn iyileþtirilmesi, birbirinden farklý þeyler ve farklý olarak ele alýnmasý gerekiyor. Bunun da sebebi, insan psikolojisinin kendini koruma amaçlý birçok bariyerler inþa etmesi. Bu þu demek oluyor ki, terapi esnasýnda anlatýlan her þey, yaþanmýþ olan gerçeklere bire bir uymayabiliyor. Kiþi, geçmiþte kendisine travma olmuþ olan olaylarda, bazý þeyleri deðiþtirebiliyor, kamufle edebiliyor, kendisine acý veren þeyleri örtüp, gerçekte olmamýþ bazý þeyleri anlatabiliyor. Bu durum da, reenkarnasyon deneylerinde anlatýlan olaylarýn ve hattâ kimliklerin araþtýrýlmasýnda, araþtýranlarýn karþýsýna güçlükler olarak çýkabiliyor. Örneðin, geçmiþ yaþamýnda öðretmen olmayý istemiþ ama geçirdiði bir kaza dolayýsýyla sakat kalarak bu arzusunu gerçekleþtirememiþ kiþi, geri götürüldüðünde yaþadýklarýný anlatýrken kendisini öðretmen olarak tanýtabiliyor. Ancak terapistin geniþ tecrübesi ve deneylerin tekrar edilmesi yoluyla asýl gerçeklere ulaþýlabiliyor. Dethlefsen, reenkarnasyon incelenirken, hedefe göre bir metod kullanýlmasýný öneriyor. Hedef reenkarnasyon gerçeðinin ispatlanmasý ise, zamanda tarih olarak geri gitmenin, hedef bir rahatsýzlýðýn tedavisi ise, kiþinin duygularý ve korkularý üzerinden geri gitmenin daha saðlýklý sonuçlara ulaþtýrdýðýný belirtiyor. Terapistin Mutfaðýndan Dethlefsen, kendisine yardým aramak üzere gelmiþ bir hastanýn terapisi konusunda þunlarý söylüyor. "Psikoterapi baþlangýcýnda hasta ve onun terapisti, birlikte ruh içinde bir seyahate çýkmak üzere bir birlik kurarlar. Her ikisi de seyahatin nasýl olacaðýný, nelerin onlarý beklediðini ve seyahatin nasýl sonuçlanacaðýný baþtan itibaren 19 bilemezler. Hasta, terapisti ile olan baðlantýsý sayesinde bu seyahat için desteklenmiþtir. Ama terapist bu seyahate yardýmcý ve danýþman olarak katýldýðý halde, sonuçta bu yine de hastanýn kendi ruhsal âlemine yapýlan bir seyahattir. Bu yüzden her terapinin baþlangýcýnda hastama, terapide yapýlmasý gereken þeyleri onun yapmasý gerektiðini ve benim ancak yol gösterici olmaya çalýþacaðýmý belirtirim." Buradan da anlaþýlacaðý þekilde, reenkarnasyon terapisinin baþarýsý için en önemli þey, terapistin tecrübeli ve bilgili biri olmasý gerektiði kadar, hastanýn þifaya kavuþabilmek için aktif olmaya hazýr olmasý, kendi geçmiþindeki olaylarý doðru deðerlendirerek, kendi ruhsal yaþamý içinde her þeyi doðru yerine oturtabilmesidir de. Psikolog terapinin baþlangýcýnda, hastasýna onun terapiye bizzat katýlmasýnýn gereðini anlattýktan sonra, hipnoza ne derecede yatkýn olduðunu anlamak üzere bazý testler yapýyor. Dethlefsen, hipnozun bilinç kaybý demek olmadýðýný, tersine belli bir bilinç seviyesine ulaþmak olduðunu vurgulayarak, çeþitli hipnoz dereceleri bulunduðunu; bazýlarýnýn derin hipnoz uykusuna dalabildiklerini, bazýlarýnýn ise kendilerini tamamen uyanýk hissettiklerini ifade ediyor. Bundan sonra hastasýnýn, telkin ettiði çeþitli resimleri görmesi üzerinde çalýþýyor. Onun sonrasýnda ise, hastasýnýn bilinçaltýndaki resimler kendiliðinden su yüzüne çýkmaya baþlýyorlar. Bu resimlerin semboliðini iyi anlayabilen bir terapist, hastasýnýn ruhsal manzaralarýna giden yolu bulmuþ demek oluyor. Sonrasýnda hastanýn doðum anýna gidiliyor. Hasta, doðumu sýrasýndaki bütün fiziksel etkileri yeniden yaþýyor, kendisini dünyaya getiren doktorun veya ebenin sözlerini duyuyor. Annesi ve ailesi hakkýnda bilgi veriyor. Protokoller okunduðunda edinilen intiba, hastanýn bu bilgileri