TARIMDA ÖZELLEŞTĐRME (2) Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI mustafa.kaymakci@ege.edu.tr Tarımda özelleştirme (1) adlı yazıda, dünya ve Türkiye de özelleştirmenin kökeni ve amacı ile Tarımsal Kitler in yararları anlatılmıştır. Daha sonra Girdi Üreten, Girdi Üreten+Dağıtan, Kredi Sağlayan Tarımsal Kitler in kısaca tarihleri, kuruluş amaçları ve özelleştirmeleriyle ortaya çıkan sakıncaları özetlenmiştir. Bu yazıda da Fiyat Düzenleyici Tarımsal Kit ler konusunda bilgiler verilecektir. Fiyat Düzenleyici Tarımsal Kitler in temel işlevi, tarım ürünlerinin fiyat oluşumunda düzenleyici olmalarıydı. Bu işlevleri nedeniyle üreticiler, yerli ve yabancı büyük sermaye gruplarının ve teşkilatlanmamış kredi piyasasının egemenliğinden belli ölçülerde kurtarabiliyorlardı. Bu kurumların özelleştirilmesi, kimilerinin de kapatılmasıyla üreticiler bütünüyle sermaye gruplarının insafına bırakılmışlardır. Fiyat düzenleyici kurumlar arasında; Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), Et Balık Kurumu (EBK), Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol Đşletmeleri AŞ. (TEKEL), Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO), Çay Đşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAYKUR), Tarım Satış Kooperatifleri Birliği (TSKB), ve aynı zamanda Girdi Üreten+Dağıtan kurum işlevlerini de yapan Türkiye Şeker Fabrikaları AŞ. (TSFAŞ) sayılabilir. Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) nun Özelleştirilmesi Süt Endüstrisi Kurumu, 1963 yılında kuruldu. SEK in Türkiye nin batısından doğusuna, kuzeyinden güneyine yayılmış 28 işletmesi ve süt toplama merkezleri vardı. Bunların tümü 1993 1995 döneminde özelleştirildi. Özelleştirilenlerin ondokuzu kapatılınca bir kısmı tekrar Devlet e döndü, kimileri de Đl Özel Đdareleri tarafından satın alındı. SEK in kuruluş amaçları arasında birbirleriyle bağlantılı olarak iki konu öne çıkmıştır. Bunlardan birincisi; süt üretiminin artırılması ve üreticinin korunmasıdır. Bu amacı gerçekleştirmek için, üreticilerin süt ağaları, aracı ve tefecilerin sömürüsünden kurtarmak için finansmanla desteklenmesi, kooperatifleşmenin özendirilmesi ve gerektiğinde öz tesislerin kooperatiflere devredilmesi öngörülmüştür. Đkincisi ise süt ve işlenmiş ürün gereksinmesini karşılanmasında tüketicilerin korunmasıdır. Bu amaçla soğuk zincir kurularak ürünlerin tüketicilerin hizmetine sunulmuş, aynı zamanda fiyat istikrarı sağlanabilmiştir. Kısaca, SEK%6-8 pazar payı ile süt piyasasında tekelleri konumunda olmamakla birlikte fiyat düzenleyicisi durumundaydı. SEK in özelleştirilmesiyle ilgili ilk adımlar Özal döneminde başlanmıştır. Önce kuruluş yasası nda bir değişiklik yapılarak öz tesislerin kooperatiflere devredilmesi zorunluluğu kaldırılmıştır. SEK in özelleştirilmesi ile ortaya çıkan sakıncalar şöyle özetlenebilir; SEK in fiyat düzenleyicisi konumundan çıkarılmasıyla üreticiden çok ucuza alınan süt, tüketicilere de yüksek fiyatta satılmaya başlanmıştır. Üretici süt fiyatları sanayicilerin denetimine girmiştir. Yem ve diğer girdiler arttığı halde üretici süt fiyatları artmamış, aksine düşmüştür.
SEK işletmelerini satın alanların bir kısmı fabrikalarını kapatarak kurulduğu arazi rantını kullanmışlardır. SEK işletmelerinin bir kesimi ise başlangıçta yerli sermaye tarafından satın alınmıştır. Ancak bunların kimileri daha sonra Nestle ve Danone gibi dünya tekelleri ile birleşmiş ya da onlara devredilmiştir. Bu şekilde süt piyasası tekelci küresel şirketlere bırakılmıştır. Süt piyasasında tekelci küresel şirketlerin egemen olması, başta Köy Koop olmak üzere demokratik halk kooperatifçiliğinin de gerilemesine neden olmuştur. SEK e ait işletmelerin özelleştirilmesiyle kazanılmış işçi haklarında önemli kayıplar ortaya çıkmış, bir çok insan da işsiz kalmıştır. Et ve Balık Kurumu AŞ. (EBK) nun Özelleştirilmesi Et ve Balık Kurumu (EBK), 1952 yılında kuruldu. Kuruma ait işletmeler 1992 yılından itibaren aşama aşama özelleştirme kapsamına alındılar. Kurumların satış sözleşmelerine, üretim ve istihdamını güvence altına almak için; işletmelerin etkinliklerini en az üç yıl devam ettirilmesi, bu süreç içinde üçüncü şahıslara satılıp kiralanmayacağı ve bu yükümlülüklere uymayanlar için cezai yaptırımlar gibi yaptırımlar konulmasına karşılık, bu yaptırımlar uygulanmamıştır. Bu günlerde kimi işletmelerin yeniden devletleştirildiği görülüyor. Ancak EBK eski işlevini ve konumuna yeniden kavuşabilir mi? EBK nun kuruluş amaçları arasında üretici ve tüketiciyi fiyat dalgalanmalarından korumak ve böylelikle üretim ve tüketimde de istikrar ve artış sağlama gibi konular yer alıyordu. Bu amacı gerçekleştirmek üzere, kuraklık, felaket ve arz fazlalığı gibi durumlarla müdahale alımları yapıyorlardı. Böylelikle besi hayvan üreticileri için belli bir pazar güvencesini sağlıyorlardı. Kısaca, EBK %3 4 pazar payı ile et piyasasında tekelci konumunda olmamakla birlikte aynen SEK gibi fiyat düzenleyici durumundaydı. EBK nın özelleştirilmesiyle şu sakıncalar ortaya çıkmaya başladı; Taze et ve işlenmiş et piyasasında fiyat istikrarsızlığı yaratıldı ve bu durum üretimde dalgalanmalara neden oldu. Üretimde meydana gelen dalgalanmalar ve düşüşler nedeniyle et dışalımına yönelirdi. Kaçak hayvan ve et girişi fazlalaştı. Özelleştirmeyle kurumda çalışan insanlar işsiz kaldı. Satılamayan işletmelerde teknoloji yenilenmedi ve yatırım yapılamadığı için giderek verimsizleştiler. Türkiye de hayvansal ürünlerde fiyat düzenleyicisi kurumlardan SEK ve EBK yanında Yem Sanayi A.Ş. (YEMSAN) nin de özelleştirilmesiyle Türkiye Hayvancılığı onarılmaz yaralar aldı. Ürün fiyatlarında istikrar olmayışı ve hızlı düşüşler olması nedeniyle hayvan yetiştiricileri hızla fakirleşti. Hayvanlarını elden çıkardı ve kasaba gönderdi. Hayvan sayılarında önemli azalmalar oldu. Son 25 yıl içinde sığır sayısı 14-15 milyondan 10 milyona, koyun sayısı 48 milyondan 24 milyona, keçi sayısı 18 milyondan 6 milyona indi. Manda neredeyse kalmadı. Hayvan sayısında hızlı düşüş, bir süre sonra kaçak hayvanın ve etin Türkiye ye girmesine uygun ortam yarattı. Türkiye bugün kaçak hayvan ülkesi oldu. Doğu ülkelerinden, Hindistan dan bile Türkiye ye
kaçak hayvan girişleri var. Sonuç olarak,türkiye de hayvansal üretimde bir yıkım yaşıyor. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) nin Đşlevinden Uzaklaştırılması Cumhuriyet döneminde tahıl ürünleri fiyatları, özellikle buğday fiyatlarında mevsimlik dalgalanmaları önlemek için ilk yıllarda Ziraat Bankası nın devreye girdiği görülmektedir. Bu amaçla 1932 yılında bu yasa çıkarıldı. Daha sonra bu yasa ile getirilen uygulama sonucunda 1938 yılında TMO kuruldu. Ticaret Bakanlığı nın ilgili kuruluşu olarak görev yaptı. 1960 yılından sonra Tarım Bakanlığı na bağlandı. 1984 yılında ise ticari esaslara göre çalışan bir KĐT e dönüştürüldü. TMO, yeni-liberal politikaları kapsamında uygulanan Tarım Reformu uygulamaları (!) ile işlevinden uzaklaştırılmıştır. TMO nun temel işlevi, beslenmesi çoğunlukla tahıllarca dayalı halkın besin güvencesini sağlamak amacıyla Türkiye tahıl piyasasında destekleme alımları yapmaktı. TMO ürün alımlarıyla tahıl piyasasında düzenleyici bir görev yaparak üreticileri iç ve dış sömürü çevrelerine karşı koruyordu. TMO, özellikle ülkede üretilen ve pazarlanabilen buğdayın %20 sini denetleyerek ve dış ticarette tekel kurarak bu görevini gerçekleştiriyordu. TMO nun işlevinden uzaklaştırılmasıyla; TMO ca alımı yapılan ürün sayısı azaltılmış, fiyat belirlemede dünya borsa fiyatlarını ölçü almış (Dünya borsa fiyatları, emperyalist batı ülkelerin çevre ülkelerine yutturmaya çalıştıkları bir fiyattır. Batı ülkelerinde çiftçinin eline geçen fiyat dünya borsa fiyatlarının üstündedir. Borsa fiyatları gerekçe gösterilerek çevre ülkelerinin tarımı desteklemeleri engellenmekte ve bu şekilde tarım pazarları işgal edilmektedir). Alım ödemeleri takside bağlanmış, hazinece sağlanan krediler kesilerek TMO yerli ve yabancı bankalardan yüksek faizlerle borç almak zorunda kalmış; TMO nun birçok Bölge, Şube, Ajans ve Müdürlükleri kapatılmış, o yörelerde devreden çıkmasıyla tahıl fiyatları düşmüş, üreticiler tüccarın esnafına bırakılmış. TMO depoları, umumi mağazacılık adı altında ağırlıklı olarak tüccara açılmış. Kurum çalışanları sözleşmeli ya da kadro karşılığı sözleşmeli statüsüne dönüştürülmüştür. Sonuç olarak TMO nun işlevinden uzaklaştırılması Türkiye tahıl üretimini olumsuz olarak etkilemiş ve tahılda da dışalımcı bir ülke durumuna dönüşmüştür. Bu durum özellikle makarnalık buğday dışalımında belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştır. Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol Đşletmeleri AŞ: (TEKEL) in Özelleştirilmesi Cumhuriyet döneminin yaptığı ilk etkinliklerden birisi, tütün üreticisini emperyalist sonucundan kurtarmak için Reji şirketinin 1925 yılında devletleştirilmesi oldu. 1930 da her türlü tütün üretimi ve satışı Devlet in tekeline alındı. Alkollü içki üretimi, şarabın dışında, dışalımı ve satışı 1926 da devletleştirildi. 1942 de Đspirto ve Đspirtolu Đçkiler Đnhisar Kanunu çıkarıldı. TEKEL, öncelikle tütünden üzüme, şerbetçi otu, arpa ve yaş meyve üreticisine kadar tarımsal etkinlikleri denetleyen ve bu kapsamda üreticileri yerli ve yabancı sermayeye karşı koruyan bir örgütlenmeydi. Diğer yandan üretimiyle Türkiye de
TEKEL ce bağlantılı 600 bin in üstünde aile işletmesi vardır. TEKEL, vergi ve fon gelirleriyle hazine gelirlerinin önemli bir kısmını karşılıyordu. Bu pay, 2001 rakamlarına göre yaklaşık %5 idi.aynı yıl TEKEL in toplam üretim değeri içinde payı ise %1.6 civarındaydı. Sigara da 1984 de özelleştirmeler başlıyor. 2001 yılında 15 yasa kapsamında çıkarılan Tütün Yasası ile sigara fabrikalarının, tekelleri küresel şirketlerce satın alınması tamamlanıyor, kimileri de kapatılıyor. Đçki de devlet tekeli 2001 de kaldırılıyor ve fabrikalarda özelleştirilmesi etkinlikleri yoğunlaşıyor. TEKEL in alkollü içkiler birimi 2004 de bir konsorsiyum olan MEY A.Ş. ye satılıyor. Bugünlerde MEY A.Ş. nin ağırlıklı payı ise bir Amerikan Şirketi ne pazarlandı. Özelleştirme sürecinde TEKEL in bütünü pazarlanamadığı için 2003 de dört birime ayrıldı.bunlar Sigara Sanayi ve Đşletmeleri A.Ş., Sigara Pazarlama ve Dağıtım A.Ş., Alkollü Đçki Sanayi ve Ticaret A.Ş:, Alkollü Đçkiler Pazarlama ve Dağıtım A.Ş. dir. TEKEL in Özelleştirilmesiyle; Tütün üreticilerinin yoksullaşması giderek arttı, fiyat belirlemesi yabancı tekellere bırakıldı. Yerli tütün üretimi yerine, Amerikan tipi tütün üretimi özendirildi. Üretim kıraç topraklardan sulu arazilere kaydırıldı. Bu durumda işlenmesi başka türlü olası olmayan topraklar üretim dışı bırakıldı. Tütün işleme ve üretim yabancı tekellere bırakılınca sigara içme aşırı özendirildi. Tekel e ait kurumlarda çalışanlar tasfiye edildi. Đşsiz kaldı. Devletin tekel olmaktan kaynaklanan gelirleri azalmaya başladı. Bu durum altın yumurtlayan tavuğun kesilmesi anlamına geliyordu. Sigara ve içkide tekel ortadan kalkınca dışsatım dengesi bozuldu. Yabancı sigara ve içki dış alımı hızlandı. Çay Đşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAY-KUR) un Özelleştirme Sürecine Girmesi 1924 yılında çıkarılan bu yasayla Rize ve çevresinde çay yetiştirilmesi konusunda araştırmalara başlandı.1938 de ilk yaş çay üretimi elde edildi ve 1947 de çay fabrikası kuruldu. Daha sonra Çay Đşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAY-KUR) şeklinde örgütlenmeye gidildi. Çay, 767 bin dekarlık üretimiyle Doğu Karadeniz Bölgesi ne zenginlik getirdi. Çay günümüzde 204 bin ailenin doğrudan gelir kaynağıdır. Aynı zamanda 300 milyon dolarlık kaynak yaratmaktadır. Devletçilikle geliştirilen ve desteklenen çay tarımı, ekonomik güce olduğu kadar ulusal bilincin gelişmesine de önemli katkılarda bulunmuştur. Çay üreticilerine özelleştirmenin ilk darbesi 1984 yılında geldi. Çay kanunu ile çay tarımı işletmesi ve satışı serbest bırakıldı. Bu süreç devam ediyor.
ÇAYKUR un özelleştirilmesi sürecinde, Kuruma teknoloji yenileme ve yeni yatırım hakkı verilmemekte, buna karşılık özel sektöre yatırım yapması için büyük teşvikler sağlanmaktadır. Özel Sektörün yaş çayı alımı işine girmesiyle; Üreticiler çay bedellerini şirketlerden zamanında tahsil edemediler, kimi zamanda hiç alamadılar. Çay alım fiyatları düşürüldü.küçük arazilerde üretim yapan üretici geçim şansını yitirdi. Yerli üretimi arttırma yerine düşük kaliteli çay dışalımı arttı. ÇAYKUR un tümüyle özelleştirilmesi durumunda, çay dışalımı artacak, çay üreticisi yoksullaşacak ve mülksüzleşecektir.buna bağlı olarak artan sorunlarına çözüm bulabilmek için dinsel geriliğin ve ya da etik ayrımcılığın pençesine düşecektir.