POSTPARTUM SORUNSUZ SÜT İNEKLERİNDE PRID UYGULAMASI SONRASI OVARYUM ULTRASONOGRAFİSİ VE FERTİLİTE PARAMETRELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Benzer belgeler
ÜREMENİN KONTROLÜ. PROF. DR. Nafiz YURDAYDIN

GENİTAL SİKLUS Östrus Siklusu

P U B E R TA S, SUNİ T O H U M L A M A, G E B E L İ K V E T E R İ N E R HEKİ M : A H M E T K E S K İ N

T.C. ADNAN MENDERES ÜNĐVERSĐTESĐ SAĞLIK BĐLĐMLERĐ ENSTĐTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE AYDIN

İNEKLERDE OVSYNCH VE CO-SYNCH YÖNTEMLERİ İLE OVULASYONUN SENKRONİZASYONU

Araştırmacılar. Araştırma İNEKLERDE ÜREME VERİMİ KLİNİK ENDOMETRİTİS

Seksüel Siklus ve Suni Tohumlama

Senkronizasyon. Prostaglandin ile senkronizasyon Kontrolü yöntem Pazartesi yöntemi 2+2 yöntemi ½ yöntemi

Genital siklus Pubertaya ulaşan bir dişide, hipotalamus ve hipofiz bezinin kontrolü altında ovaryum ve uterusta bazı değişiklikler meydana gelir.

SÜT İNEKLERİNDE ÜREME HORMONLARI

Üremenin Kontrolü ve Çevresel Faktörlerin Fertiliteye Etkisi PROF.DR.SERHAT PABUCCUOĞLU

SIĞIRLARDA KIZGINLIĞIN BELİRLENMESİ VE ÜREME KUSURLARI. Araş. Gör. Koray KIRIKÇI

DÜVELERDE PROGESTERON DESTEKLİ FARKLI RESENKRONİZASYON PROTOKOLLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Ovaryum kistleri: Tanısı ve tedavide yaklaşımlar

ULUSAL 2-3 KONGRESİ. Türk Veteriner Jinekoloji Derneği Ekim Tohumlama: % Tohumlama: % 90 GİRİŞ. 83 Günde Görülen Östrus

Reprodüktif Endokrinoloji. Prof. Dr. Mithat EVECEN

PROSPEKTÜS Sadece Hayvan Sağlığında Kullanılır Buserin Enjeksiyonluk Çözelti Hormon GnRH analoğu

Çiftlik Hayvanlarında Türlere Göre Üreme Özellikleri. Prof. Dr. Fatin CEDDEN

Reprodüktif Endokrinoloji. Prof. Dr. Mithat EVECEN

İneklerde Döl Verimi Sorunları. Prof.Dr.Melih Aksoy Adnan Menderes Üniversitesi Veteriner Fakültesi AYDIN

Spermatozoanın Dişi Genital Kanalındaki Hareketi. Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama Prof. Dr. Fatin CEDDEN

İneklerde postpartum problemler. Prof.Dr.Mehmet GÜLER Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı KONYA

POSTPARTUM FARKLI GÜNLERDE DOUBLE-OVSYNCH İLE SENKRONİZE EDİLEN İNEKLERDE BAZI REPRODÜKTİF PARAMETRELERİN İNCELENMESİ

ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ

DİŞİ ÜREME ORGANLARI

İneklerde Üremenin Kontrolü Embriyo Transferi

LAKTASYONDA OLMAYAN İSVİÇRE ESMERİ İNEK ve DÜVELERDE KETOPROFEN ve FLUNİXİN MEGLUMİN UYGULAMASININ GEBE KALMA ORANI ÜZERİNE ETKİSİ

İnfertil Dişiler. Çiftleşme zorlukları. Deneyimsiz erkek. Normal çiftleşmeden sonra başarısız gebelik. Seyrek östrus. Deneyimsiz dişi.

Prof.Dr. Selahattin Kumlu

Östrus Belirtleri VEYSEL TAHİROĞLU

Sperma DNA İçeriği. Cinsiyeti Belirlenmiş Sperma Gebelik Oranları?

SÜT İNEKLERİNDE METRİTİS

Ruminant. Buzağıdan Süt Sığırına Bölüm ll: Sütten Kesimden Düveye Besleme ve Yönetim

LAKTASYONDAKİ HOLSTEIN İNEKLERDE ARZ ORANINI ARTTIRMAYA YÖNELİK İKİ ÖN SENKRONİZASYON PROTOKOLÜNÜN (PG3G ve G6G) KARŞILAŞTIRILMASI

Gebelikte Karşılaşılan Anormal Olgular. Prof Dr Fatin Cedden Üreme Biyolojisi ve Yapay Tohumlama

Sadece Hayvan Sağlığında Kullanılır OPROSYN Enjeksiyonluk Çözelti Sentetik Prostaglandin

Sığır yetiştiriciliğinde Sıcaklık Stresi ve Alınabilecek Önlemler. Prof. Dr. Serap GÖNCÜ. Çukurova Üniversitesi Ziraat Fakültesi

PROSPEKTÜS Sadece Hayvan Sağlığında Kullanılır DALMAZİN Enjeksiyonluk Çözelti Veteriner Sentetik Prostaglandin

1. İÇİNDEKİLER. Kabul ve Onay. İçindekiler. Önsöz. Simgeler ve Kısaltmalar. Şekiller. Çizelgeler 1. GİRİŞ Vücut Kondisyon Skoru (VKS) 6

FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLERİ

Sadece Hayvan Sağlığında Kullanılır OPROSYN Enjeksiyonluk Çözelti Sentetik Prostaglandin

SÜT ĐNEKLERĐNDE DÖNEMSEL BESLEME

ÜREME SİSTEMİ FİZYOLOJİSİ DOÇ.DR.MİTAT KOZ

SUBÖSTRÜSLU SÜTÇÜ İNEKLERDE NORGESTOMET İLE BİRLİKTE PROSTAGLANDİN KULLANIMININ FERTİLİTE ÜZERİNE ETKİSİ

MENAPOZ DÖNEMİ MENAPOZ DÖNEM VE HORMONLAR

DİŞİ EŞEY HÜCRELERİNİN GELİŞMESİ OLGUNLAŞMASI. Doç. Dr. A. Gürol BAYRAKTAROĞLU

LAKTASYONDAKİ PIRLAK IRKI KOYUNLARDA FLUOROGESTON ASETAT Ve Ecg UYGULAMALARININ BAZI REPRODÜKTİF PARAMETRELER ÜZERİNE ETKİLERİ

REPEAT BREEDER İNEKLERDE TOHUMLAMAYI İZLEYEN FARKLI GÜNLERDE PRID ve GnRH ile SAĞALTIM GİRİŞİMLERİ

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ VETERİNER FAKÜLTESİ DERGİSİ Journal of Faculty of Veterinary Medicine, Erciyes University

GENEL SORU ÇÖZÜMÜ ENDOKRİN SİSTEM

SÜT SIĞIRLARININDA LAKTASYON BESLENMESİ. Prof. Dr. Ahmet ALÇİÇEK EGE ÜNİVERSİTESİ

DERLEME /REVIEW. Osman ERGENE*

DÜVE VE İNEKLERDE KIZGINLIK TAKİBİ

İN-VİTRO FERTİLİZASYON (IVF) VE EMBRİYO TRANSFERİ (ET)

Analizi. Önder AYTEKİN* Özet. A Retrospective Analysis of Artificial Insemination Applications Carried out under Field Conditions Abstract

DÖNEM 2- I. DERS KURULU AMAÇ VE HEDEFLERİ

SAKIZ IRKI MELEZİ KOYUNLARDA KISA SÜRELİ UYGULAMALAR İLE MEVSİM İÇİ ÖSTRÜS SENKRONİZASYONU

10. SINIF KONU ANLATIMI. 16 ÜREME BÜYÜME GELİŞME Döllenme ve Aile Planlaması Soru Çözümü

MENSTURASYON VE HORMONLAR

BİYOTEKNOLOJİ NEDİR? Canlılar aracılığı ile ürün ve hizmet üretmektir

SIĞIR YETİŞTİRİCİLİĞİ VE BESİCİLİĞİ

ÖZET CEVAP: Oosit retrivalin hemen ardından intrauterin hcg uygulaması implantasyon oranlarını, kimyasal ve klinik gebelik oranlarını artırmaktadır.

İnekçilikte Döl Verimi ve Meme Sağlığının Önemi

Islah Stratejileri ve Türkiye Ulusal Sığır Islah Programı

1. GĐRĐŞ Genel Bilgiler

YUMURTA TİPLERİ BÖLÜNME ŞEKİLLERİ İNVİTRO FERTİLİZASYON VE EMBRİYO NAKLİ. Doç. Dr. Alev Gürol BAYRAKTAROĞLU

DAMIZLIK SIĞIR YETİŞTİRİCİLİĞİNDE KADININ ROLÜ. Zerrin KUMLU. Salahattin KUMLU. DGRV Eğitim Ekibi Ankara, 2016

SÜT İNEKLERİNDE ÜREME HORMONLARI-2

FERTİLİZASYON-Döllenme

Dişi genital organları; Ovaryum,ovidukt, uterus, serviks, vagina, vulva Ovaryum; sağda ve solda karın boşluğuna asılı olarak bulunan 1 çift organdır.

Sığrlarda Embryo Transferi. Prof.Dr.Serhat Pabuccuoğlu

İNEKLERDE KRONİK ENDOMETRİTİS OLGULARINDA LOTAGEN, EUCACOMP ve PGF 2 α UYGULAMALARININ FERTİLİTE PARAMETRELERİ ÜZERİNDEKİ ETKİLERİNİN ARAŞTIRILMASI

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HAYVAN SAĞLIĞI VE HASTALIKLARDAN KORUNMA

HİTİT ÜNİVERSİTESİ DERS BİLGİ FORMU

ENDOKRİN BEZ EKZOKRİN BEZ. Tiroid bezi. Deri. Hormon salgısı. Endokrin hücreler Kanal. Kan akımı. Ter bezi. Ekzokrin hücreler

Süt Sığırcılığı Sürü Yönetiminde Döl Verimi

KEDİLERDE Reprodüksiyon ve Sun i Tohumlama

Ektopik Gebelik. Doç. Dr. Şule Akköse Aydın U.Ü.T.F Acil Tıp AD ATOK

İneklerde Folliküler Gelişim

2019 YILI ÇİFTLİK HAYVANLARI ALT SINIR ÜCRET TARİFESİ (At, Sığır, Tay-Buzağı, Koyun-Keçi, Domuz)

Armağan ÇOLAK 1, Bülent POLAT 2, Ömer UÇAR 3

Süt Sığırcılığında Döl Verimi ve Yönetimi

REPRODÜKTİF HORMONLARIN KLİNİK KULLANIMLARI

Süt İneklerinde Üreme

SÜT SIĞIRI YETİ TİRİCİLİĞİNDE DÖL VERİMİ SORUNLARI. Prof. Dr. Selahattin KUMLU. Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü, Antalya

EVCİL DİŞİ MANDALARIN ÜREME ÖZELLİKLERİ (DERLEME) (Reproductive Traits of Domestic Female Buffaloes) (A Rewiev)

ÜNİTE II- KADIN GENİTAL ORGANLARININ ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ

Süt sığırı işletmelerinde gizli tehdit Hipokalsemi, Jac Bergman, DVM, 28 Ekim 2017

Danışman Raporu Kasım Lindell Whitelock. WWS Teknik Danışmanı

Sıcaklık Stresi Kapınızda

İLK TRİMESTERDE PROGESTERON. Dr. Tuncay Nas Gazi Üniversitesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim

SAĞLIM İNEKLERİN BESLENMESİ

Buzağı İshalleri ve Koruma Yöntemleri. Dengeli ve Ekonomik Besleme

Prof. Dr. Mehmet UÇAR. Publications. A. Publications (SCI, SCI-Expanded)

KADIN HAYATININ EVRELERİ I

Kocatepe Veteriner Dergisi * Kocatepe Veterinary Journal

Meme şekli-büyüklüğü ineğin kalıtsal yapısı, yaşı, süt verim düzeyi, laktasyon dönemi ve laktasyon sayısına bağlı olarak faklılık gösterir.

Gebeliğin Erken Teşhisi

Hedefe Spesifik Beslenme Katkıları

Kan NEFA (nonesterified fatty acids ) yükselir. (asetoasetat, β-hidroksibütirat ve. Laktasyon başlangıcında yüksektir

Transkript:

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ POSTPARTUM SORUNSUZ SÜT İNEKLERİNDE PRID UYGULAMASI SONRASI OVARYUM ULTRASONOGRAFİSİ VE FERTİLİTE PARAMETRELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Gaye BULUT DOĞUM VE JİNEKOLOJİ ANABİLİM DALI DOKTORA TEZİ DANIŞMAN Prof. Dr. Erol ALAÇAM 2012- ANKARA

TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ POSTPARTUM SORUNSUZ SÜT İNEKLERİNDE PRID UYGULAMASI SONRASI OVARYUM ULTRASONOGRAFİSİ VE FERTİLİTE PARAMETRELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ Gaye BULUT DOĞUM ve JİNEKOLOJİ ANABİLİM DALI DOKTORA TEZİ DANIŞMAN Prof. Dr. Erol ALAÇAM 2012- ANKARA

iii İÇİNDEKİLER Kabul ve Onay İçindekiler Önsöz Simgeler ve Kısaltmalar Şekiller Çizelgeler ii iii iv v vi vii 1. GİRİŞ 1 1.1 Postpartum Dönem 1 1.1.1 Uterus İnvolüsyonu ve Endometrial Rejenerasyon 1 1.1.1.1 İnvolüsyonu Etkileyen Faktörler 3 1.1.2 Uterusun Bakteriyel Eliminasyonu 4 1.1.3 Postpartum Ovaryum Aktivitesinin Başlaması 4 1.2 Östrus Siklusu 5 1.2.1 Östrus Siklusunun Endokrin Düzeni 6 1.2.1.1 Corpus Luteum ve Progesteron Salınımı 7 1.3 Folliküler Dinamik 8 1.4 Östrus Sikluslarının Denetlenmesi 9 1.4.1 Östrus Siklusların Denetlenmesinde Kullanılan Hormonlar 10 1.5 Reprodüktif Performans ve Fertilite Parametreleri 12 1.5.1 Buzağılama Aralığı 13 1.5.2 Servis Periyodu 14 1.5.3 Doğum- İlk Kızgınlık Aralığı 14 1.5.4 Doğum-İlk Tohumlama Aralığı 14 1.5.5 Tohumlama-Gebe Kalma Aralığı 15 1.5.6 İlk Tohumlamada Gebe Kalma Oranı 15 1.5.7 Toplam Gebelik Oranı 16 1.5.8 Gebelik Başına Toplam Tohumlama Sayısı 17 1.5.9 Östrus Evresi ve Belirlenebilme Oranı 17 2. GEREÇ ve YÖNTEM 20 2.1 Gereç 20 2.2 Yöntem 20 3. BULGULAR 24 3.1 Postpartum 25-46. Günler Arasında Uterus ve Cervix ten Alınan 24 Ölçüm Sonuçları 3.2 PRID Uygulama Öncesi Ovaryum Değerlendirmeleri 26 3.3 Folikül Çapı ile Östrus Belirtilerinin Karşılaştırılması 26 3.4 Ovulasyon Oranı 27 3.5 Fertilite Parametreleri 27 4. TARTIŞMA 30 5. SONUÇ ve ÖNERİLER 35 ÖZET 37 SUMMARY 38 KAYNAKLAR 39 ÖZGEÇMİŞ 48

iv ÖNSÖZ Sütçü inek yetiştiriciliğinde ekonomik kayıplara sebep olan önemli sorunlardan biri reproduktif performans düşüklüğüdür. Üretimin ekonomik ve devamlı olması için dölveriminin devamlılığının sağlanması gerekmektedir. Sürü yönetiminde en önemli nokta ineklerden her yıl canlı ve sağlıklı bir yavru almaktır. Dölveriminde bu ana hedefin gerçekleşebilmesi için, doğum yapan ineklerin sağlıklı bir postpartum dönem geçirmeleri gerekmektedir. Bu dönemde genital organlarda gebelik öncesi yerleşim ve ölçülere dönüş, arınma ve yenilenme olguları şekillenmekte ve dahası ovaryum fonksiyonları başlamaktadır. Tüm bu olayların doğal sürecinde gerçekleşmesi ve izleyen tohumlamalardan yüksek oranda gebelik elde edilmesi ancak ideal bir reproduktif sürü yönetimi çerçevesinde olanaklıdır. Sütçü inek işletmelerinde önemli sorunlardan bir tanesi östrusların belirlenmesi eylemidir. Son yıllarda birçok yatırımcı orta, büyük ve kalabalık işletmelere yatırım yapmayı düşünürken, fertilitenin önemi ve bu amaçla yapılacak tohumlamaların başarısı için belki de en önemli faktör olan östrusların belirlenmesi konusunda, çok bilinçli olmadıkları görülmektedir. Bununla birlikte, östrusların belirlenmesi konusunda birçok gözlem yöntemleri, gereçler ve hormon preparatları geliştirilmiştir. Sunulan tez çalışmasında da, özellikle kalabalık işletmeler için öngörülen, hormon kontrollü tohumlamalar tercih edilmiş ve intravaginal progesteron hormonu uygulamalarının follikül dinamiğine ve önemli fertilite ölçütlerine etkileri değerlendirilmiştir. Doktora çalışmalarım süresince yardım ve değerli önerilerini esirgemeyen Prof. Dr. Erol ALAÇAM a ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı Hocalarıma ve Araştırma Görevlisi Arkadaşlarıma; ayrıca saha çalışmalarımı yürüttüğüm Matlı Araştırma Çiftliğinde görev yapan Veteriner Hekim, Ziraat Mühendisi ve Teknisyen meslektaşlarıma teşekkürü borç bilirim. Uzun doktora eğitimim sürecinde maddi ve manevi desteklerinden ötürü canım aileme ve beni yüreklendiren meslektaşım Derya Akpınar a teşekkür ederim.

v SİMGELER ve KISALTMALAR ~ Yaklaşık =S Ortalama ve Standart Hata α Alfa DF Dominant Follikül ecg Equine Chorionic Gonadotropin FSH Follikül Stimüle Edici Hormon Gİ Gebelik İndeksi GnRH Gonadotropin Salgılatıcı Hormon hcg Human Chorionic Gonadotropin İTGO İlk Tohumlamada Gebelik Oranı LH Lüteinleştirici Hormon MgO Magnezyum Oksit MHz MegaHertz ng Nanogram P4 Progesteron PGF2α Prostaglandin F 2 alfa pp Postpartum PRID Progesteron Releasing Intravaginal Device SP Servis Periyodu SPSS Statistical Packageforthe SocialSciences TGO Toplam gebelik oranı Tİ Tohumlama İndeksi USG Ultrasonografi

vi ŞEKİLLER Şekil 3.1 Zamana göre sağ cornu uteri çapında gerçekleşen değişim 24 Şekil 3.2 Zamana göre sol cornu uteri çapında gerçekleşen değişim 25 Şekil 3.3 Zamana göre cervix uteri çapının değişimi 26 Şekil 3.4 Gruplara göre ilk tohumlamada gebelik oranlarının karşılaştırılması 28

vii ÇİZELGELER Çizelge 1.1 Servis periyodu süresine bağlı olarak sürünün değerlendirilmesi 14 Çizelge 1.2 Doğum- İlk tohumlama aralığının sürü içerisinde değerlendirilmesi 15 Çizelge 1.3 Tohumlama indeks değerinin sürü performansı açısından değerlendirilmesi 17 Çizelge 1.4 Östrus tespitinin sürü performansı bakımından değerlendirilmesi 18 Çizelge 2.1 Östrus belirtilerinin derecelendirilme yöntemi 22 Çizelge 2.2 Fertilite parametrelerinin hesaplanması 23 Çizelge 3.1 Zamana göre cornu uteri çaplarındaki değişim 25 Çizelge 3.2 Zamana göre cervix uteri çapındaki değişim 26 Çizelge 3.3 Çalışma ve kontrol gruplarında gözlenen östrus yoğunluğu 26 Çizelge 3.4 Gruplara göre ineklerin fertilite ölçütleri 29

1 1. GİRİŞ 1.1. Postpartum Dönem Postpartum dönem doğumun gerçekleşmesinden sonra genital sistemin anatomik, histolojik ve fonksiyonel yönden gebelik öncesi durumuna dönmesi için gereken süreçtir (Kindahl ve ark, 1999). Bu dönemde önemli değişimler meydana gelmektedir. Bunlar, uterusun involusyonu, endometriyal rejenerasyon, ovaryumların normal siklik aktivitesinin başlaması ve bakteriyel kontaminasyonun elimine edilmesidir (Arthur ve ark., 1982; Hafez, 1987; Slama ve ark., 1991; Hoedemarker, 1998). Postpartum (pp) dönem üç evrede incelenebilir: Erken Postpartum Dönem: Doğumla başlar, pp 7-14. günlerde hipofiz in GnRH a cevap vermesine kadar devam eder. Retentio secundinarum ve puerperal metritis gibi olgular bu dönemde görülmektedir. Orta Dönem: Hipofiz in GnRH a duyarlılığının artması ile başlar. Postpartum ilk ovulasyona kadar geçen süreçtir. Ovulasyon zamanı pek çok faktöre (yaş, beslenme, intrauterin bakteriyal ekoloji, endokrin problemler, vb) bağlı değişmektedir. Dolayısıyla orta pp dönemin uzunluğu değişkendir. Postpartum ovaryum aktivitesi 4-10. günlerde ve ilk ovulasyon ise yaklaşık 12-25. günlerde gerçekleşmektedir. Orta pp dönemde bakteriyel eliminasyon gerçekleşmiş ya da sayıları azalmıştır. Metritis veya endometritislere bu dönemde sık rastlanılır. Ovulasyon Sonrası Dönem: Postpartum ilk ovulasyondan başlayıp, pp sürecin tamamlanmasına kadar geçen süreçtir. Postpartum dönem yaklaşık 45 günlük (40-50 gün) bir süreyi kapsar. Kronik metritis, endometritis ve pyometra olgularına bu dönemde rastlanılır (Olson ve ark., 1986; Hoedemarker, 1998). 1.1.1. Uterus İnvolüsyonu ve Endometrial Rejenerasyon Doğum sonrası uterusun gebelik şekillenmeden önceki normal boyut ve fonksiyonlarına geri dönmesine uterus involusyonu denir. Bu süreç myometrial

2 kontraksiyon, bakteriyel eliminasyon ve endometriyal rejenerasyonla gerçekleşmektedir. Uterus, postpartumun ilk birkaç gününde hızlı bir şekilde invole olur. Uterus, pp 25-30. günlerde involusyon sürecinin büyük bir kısmını tamamlar. Myometrial kontraksiyonlarla uterusta bulanan mukus, kan, yavru zarı parçaları, maternal doku ve fötal sıvılardan oluşan lochia nın eleminasyonu gerçekleşmektedir. Normal şartlarda lochial akıntı postpartum 10-12. günlerde çok azalır ve 14-18. günlerde kesilir. Ancak bazı ineklerde anormal lochial akıntı pp 20-30. günlere kadar devam edebilir (Olson ve ark, 1986; Hussain ve Daniel, 1991; Mortimer ve ark, 1997; Mateus ve ark, 2002). Postpartum dönemin ilk haftasında rektal yolla uterusun tamamı palpe edilemezken, 10-15. günlerde palpe edilebilir. Uterus, gebelik öncesi durumuna postpartum 42-46. günlerde ulaşır. Ancak postpartum 25. günden sonrası meydana gelen değişiklikler pek fark edilmez. İnvolusyon kontrolunda cornu uteri ler ve cervix uteri takip edilmektedir. Uterusun involusyonu cervix uteri ye göre daha hızlıdır. Yapılan araştırmalarda cornu uteri lerin çaplarının, pp 25-30. günlerde 30-40 mm; postpartum 30-40. günlerde ise 20-30 mm arasında olduğu tespit edilmiştir. İnvolusyonu en geç tamamlayan cervix uteri dir. Bu segmentin çapı postpartum 40-50. günlerde, primipar ineklerde 25-30 mm iken, multipar ineklerde 30-45 mm arasındadır. Karunkular alanların epitelizasyonu da pp 40-50. günler arasında tamamlanmaktadır (Olson ve ark, 1986; Öcal, 2002; Sheldon ve ark, 2006). Uterus involusyonunda oksitosin ve endojen prostaglandinler aktif rol almaktadır. Oysa ki, gonadotropik hormonlar, ovariyan steroidler, eksojen östrojen ve progesteron uygulamalarının involusyonda etkinlikleri yoktur (Yavaş ve Walton, 2000). Oksitosinin myometrium üzerindeki etkisi östrojenik evrede artar. Doğumu takiben kan dolaşımındaki östrojen bazal seviyeye düşer. Bu durumda ancak postpartum ilk 12 saatte oksitosin myometrium üzerinde kontraktil etki oluşturur. Anlaşılacağı üzere involusyonun gerçekleşmesinde uterotonik etkisi olan PGF 2α nın rolü önemlidir (Öcal, 2002). PGF 2α konsantrasyonu pp 1-4 günlerde maksimum olup, 15. günden itibaren konsantrasyonu aşamalı olarak azalmaktadır (Knickerbocker ve ark., 1986).

3 1.1.1.1. İnvolüsyonu Etkileyen Faktörler Doğum ve doğum sonrasında şekillenen sorunlar (güç doğum, retentio secundinarum, prolapsus uteri, metritis, metabolizma hastalıkları) involusyonun gecikmesine yol açmaktadır (Aslan ve ark., 1995; Mateus ve ark, 2002; Öcal, 2002). Retentio secundinarum olgularında involusyon 70-90. günlerde tamamlanmaktadır (Laven ve Peters, 1996). Doğum öncesi görülen, tortio uteri, gebelik paraplejisi, prolapsus vagina gibi problemler involusyon süresini uzatmaktadır (Öcal, 2002). Normalde uterus ortamı anaerobiktir ve uterusta farklı tip bakteriler izole edilmiştir. En sık karşılaşılanlar; Echerichia coli, Actinomyces pyogenes, koliform alt türleri, Pseudomonas aeruginosa, hemolitik streptokoklar, Gr (+) ve Gr(-) anaerob mikroorganizmalar (Olson ve ark., 1986; Hussain ve Daniel, 1991) olarak sıralanabilir. Uterustaki kan, doku döküntüleri ve sıvılar mikroorganizmaların çoğalmasına uygun zemin hazırlarlar ve dolayısıyla enfeksiyonların şekillenme şansı yüksektir (Mateus ve ark., 2002). Uterus enfeksiyonun şiddeti ne olusa olsun, bu durum involusyon sürecini uzatmaktadır (Olson ve ark., 1986). Primiparlara göre multipar ineklerde involusyon daha geç olmaktadır. Ayrıca hayvanın yaşı arttıkça bu sürecin uzadığı bilinmektedir (Hussain ve Daniel, 1991). Yaz ve ilkbaharda doğum yapanlarda kış ve sonbaharda doğum yapanlara nazaran involusyon daha hızlı şekillenmektedir. Bunun nedeni olarak havaların soğumasıyla yem kalitesinin düşmesi ve alınan enerjinin bir kısmının vücut ısısını regüle etmekte kullanılmasıyla oluştuğu gösterilmektedir (Hussain ve Daniel, 1991). Vücut kondüsyon skorunun yüksek ya da düşük olması pp ovariyan aktiviteyi geciktirtiği gibi uterus involusyon süresini de uzatmaktadır. Rasyonda üre miktarı arttığında involusyon 20,6 günde, silaj ile beslenenlerde ise 25,4 günde tamamlanmaktadır (Hussain ve Daniel, 1991).

4 1.1.2. Uterusun Bakteriyel Eliminasyonu Buzağının genital kanaldan çıkışı sırasında oluşan negatif basınç ile ortamdaki enfeksiyöz etkenler uterus içine yönlenir ve böylelikle postpartum süreçte uterusun kontamine olduğu ve bu olgunun doğal kabul edildiği bildirilmektedir (Etherington ve ark, 1991; Huszenicza ve Fodor, 1999). Postpartum süreç ile uterus enfeksiyon oranları arasında negatif bir korrelasyon vardır. Bakteriyel eliminasyon uterus involusyonunun, endometrial rejenerasyonun tamamlanması ve uterus savunma mekanizmasının çalışması ile koordineli bir şekilde gerçekleşmektedir. Uterusun postpartum dönemde enfeksiyonlardan arınma mekanizmasını etkileyen faktörler de mevcuttur. Uterus involusyonunu etkileyen faktörler bu süreci de etkilemekte, ancak mikroorganizmanın yoğunluğu ve türü daha önemli rol oynamaktadır (Sheldon ve ark, 2006). 1.1.3. Postpartum Ovaryum Aktivitesinin Başlaması Doğumdan sonra ineklerde ilk ovaryum aktivitenin başlaması, postpartum 15-70 günler arasında değişken olup, çok sayıda faktör tarafından etkilenmektedir. Temel olarak, postpartum ilk siklik aktivite sütçü ineklerde etçi ineklere göre, multipar ineklerde de primipar ineklere göre daha erken başlar (Rajamahendran ve Taylor, 1990). Doğum sonrası ovaryumlar gonadotropik etkiye açıktır. Ancak pp erken dönemde hipofiz GnRH a duyarsız olduğundan ovaryumlarda ileri folliküler gelişim görülmez (Öcal, 2002). Doğumdan sonraki ilk beş gün içinde adenohipofizin GnRH a duyarlı olmaya başlamasıyla follikül stimüle edici hormon (FSH) salınımı başlar. Artan FSH ovaryumlarda folliküller gelişmeyi başlatır. Beraberinde FSH ile düşük oranda pulsatil luteinleştirici hormon (LH) salınımı artmaya başlar. Bu artış, ovaryan steroidogenezisi yani folliküllerden östrojen salınımını uyarır. Dolaşımda konsantrasyonu giderek artan östrojen, FSH salınımını durdururken, GnRH nın

5 uyarılması ile LH nın ani artışına neden olur. Bazen dominant folikül atrezi olur ve yeni bir folliküler dalga şekillenir (Stevenson, 1997; Kindahl ve ark., 1999). Postpartum ovaryum aktivitesi 11-13. günlerde başlar ve ilk ovulasyon 15-26. günlerde gerçekleşir. Ovulasyon sonrası luteal faz kısa sürer. Ayrıca inekte bu dönemde gözle görülür bir kızgınlık davranışı sergilemez. Östrus davranışlarının ve östrus siklusunun tipik klinik endokrin olaylarının başlaması pp 25-30. günler arasına denk gelmektedir (Knickerbocker ve ark., 1986). Uterusun involusyonu ve ovaryumların fonksiyonu arasında sıkı bir ilişki bulunmaktadır (Aslan ve ark., 1995). Metritis, retentio secundinarum, mastitis, doğum sonrası rasyonlarda negatif enerji dengesi, vücut kondüsyon düşüklüğü, laktasyon ya da emzirme, doğum mevsimi, stres, uterus patolojileri, kronik hastalıklar pp ovaryum aktivitenin başlamasını belirleyen faktörler arasında yer almaktadır (Knickerbocker ve ark., 1986). 1.2. Östrus Siklusu (Seksüel siklus) İneklerde seksüel siklusun süresi 17-25 gün olup (ortalama 20-21 gün) dür. Siklusun östrus evresi 2 ile 30 saat arasında sürer (ortalama 12-18 saat). Ovulasyon, östrus başladıktan 24-30 saat sonra gerçekleşmektedir (Stevenson, 1997). Seksüel siklus evreleri dört döneme ayrılmaktadır. Östrus (0. gün), metöstrus (1-3 gün), diöstrus veya luteal faz (4-18 gün), foliküler faz (19. gün - östrus davranışlarının başlaması). Östrus, kızgınlık davranışlarının gözlenmesi ve erkeğin kabulü ile karakterizedir. Bu dönem oosit ve follikülün son olgunlaşma evresidir. Metöstrus, ovulasyonun gerçekleştiği, corpus luteum (CL) nin oluştuğu ve progesteron üretiminin başladığı dönemdir. Diöstrus, CL nin büyüklüğünün ve plazma progesteron konsantrasyonunun maksimum düzeye ulaştığı dönemdir. Bu dönemin sonlarına doğru fertilizasyon şekillenmemiş ise luteolizis şekillenmeye başlar ve progesteron konsantrasyonu azalır. Proöstrus, CL nin regresyonu ile östrus

6 davranışlarının başlangıcı arasındaki dönemdir (Knickerbocker ve ark., 1986; Stevenson, 1997). 1.2.1. Östrus Siklusunun Endokrin Düzeni Östrus siklusunun normal endokrinolojisinde ve seksüel davranışların düzenlenmesinde hipotalamus (GnRH), hipofiz (FSH, LH), ovaryumlar (Östradiol, progesteron, inhibin) ve uterus (PGF 2α ) gibi endokrin yapıların etkileşimleri önemlidir. Bu etkileşimi üç dönemde toplamak mümkündür (Stevenson, 1997; Gordon, 2003). Pregonadotropin salınımı, corpus luteum un gerilemesiyle başlayıp, preovulatorik LH ve FSH salınımınıyla son bulan bir dönemdir. Preovulatör follikül oluşurken dolaşımdaki progesteron konsantrasyonu düşer, eş zamanda östrojen (östradiol) konsantrasyonu da artar. Östrojen, dolaşımda belli bir miktara ulaşınca eş zamanlı olarak folikül üzerinde LH reseptör sayısını arttırmaktadır. Neticede, artan LH ve östradiol östrus un başlamasına neden olur. Östrus periyodunda artan östrojen hayvanda fiziksel ve psişik değişimlere yol açarken preovulatorik LH ve FSH salınımına neden olmaktadır. Maksimum seviyeye ulaştığında östradiol, inhibin hormonu vasıtasıyla hipofiz ön lobunu negatif feed back ile uyararak FSH salınımı inhibe eder. Ayrıca pozitif feed back ile LH salınımına neden olur. Böylelikle LH piki ve devamında ovulasyon gerçekleşmektedir (Knickerbocker ve ark, 1986; Turzillo ve Fortune, 1993; Kaneko ve ark, 2002). Postgonadotropin salınımı: Bu periyotta, dolaşımda östradiol miktarı azalması tipiktir ve luteinizasyon başlar. Östrus döneminde maksimum konsantrasyona ulaşan östradiol, ovulasyonun gerçekleşmesiyle dolaşımda konsantrasyonu düşer. Ovule olan folikülde teka ve granulaza hücreleri lüteinleşmeye başlar. Bu olaylar metöstrus döneminde (1-3 gün) gerçekleşmektedir. Bu dönemde dolaşımda LH, östradiol ve progesteron konsantrasyonları düşüktür. Eş zamanlı olarak ikinci kez FSH salınımı artar (periovulatör FSH salınımı). İlk kez FSH salınımı (preovulatör FSH salınımı), periovulatör FSH dönemleri kıyaslandığında dolaşımdaki FSH konsantrasyonu preovulatör dönemde daha fazladır. Konsantrasyonu az da olsa FSH yeni bir folikül dalga oluşumunu başlatır (Stevenson, 1997; Hendriksen ve ark., 2003). Luteal faz ise

7 corpus luteum (CL) un progesteron (P 4 ) salınımı ile başlar, 4-18 günlük bir süreçtir. Dolaşımda P 4 günde 1 ng/ml iken maksimum konsantrasyona 8-10. günlerde ulaşır. Dolayısıyla CL de azami büyüklüğe bu günlerde ulaşmaktadır. Progesteronun LH üzerindeki negatif geri tepkimesiyle LH düzeyi düşmektedir (Stevenson,1997; Yoshioka ve ark., 2001; Nett ve ark., 2002). Böylelikle ineklerde ekzojen progesteron (P 4 ) uygulamalarında LH salınım miktarında azalma hızı artmaktadır (6 saat içinde) ve bu azalma hızı doza bağlı değişmektedir (Bergfeld ve ark., 1996). 1.2.1.1. Corpus Luteum ve Progesteron Salınımı Preovulatorik LH salınımı sonrası ovulasyon ve CL şekillenmektedir. Ovaryan follikül yapısında yer alan granuloza ve teka hücreleri; ovulasyon sonrası, büyük ve küçük luteal hücrelere dönüşmektedir. Büyük hücreler progesteron ve oksitosin salınımını gerçekleştirir. Küçük hücrelerde progesteron salgılar ve LH ya duyarlıdır. Küçük hücreler büyük hücrelerden sayıca daha fazladır. Fonksiyonel CL nin oluşmasında LH önemli bir rol üstlenmiştir. Siklusun 10. gününe kadar corpus luteum un hücre sayısı ve ağırlığında bir artış görülür. (Peters ve ark., 1994). Progesteron östrus siklusunun büyük bir bölümünde baskındır. Siklusun 3-4. günlerinde dolaşımda tespit edilebilmektedir. Konsantrasyonu siklusun 8. gününe dek belirgin bir şekilde artar ve östrus sırasında miktarı azalır (luteolizis). Erken luteal dönemde (0-3 gün), fonksiyonel CL daha oluşmamıştır, bu günlerde luteal hücreler gelişmektedir. Yapılan bir çalışmada erken luteal dönemde oksitosin uygulamalarının CL nin gelişimini aksattığı, PGF 2α uygulamalarından ise etkilenmediği tespit edilmiştir. Ayrıca erken ve geç metöstrus dönemde progesteron uygulamaları CL çapını azaltmaktadır (Burke ve ark., 1994). Östrus tan birkaç gün önce (1-4 gün) dolaşımdaki progesteron hormonu azalır ve yaklaşık iki gün içerisinde bazal seviyeye iner. Progesteron un bazal seviyeye inmesi ve östrus un başlaması arasındaki geçen süre bir çok faktöre bağlı değişmektedir. Bunlar dominant follikül (DF) nin varlığı, vücut kondüsyonu, stres,

8 mevsim, laktasyon ve beslenme olarak sayılabilir. PGF 2α salınımı luteal oksitosinin endometrial hücre üzerinde spesifik reseptörlerine bağlanmasıyla gerçekleşir. Bu spesifik reseptörlerin oluşumu folliküler östradiol e bağlıdır. Östradiol ise siklusun 12-15. günleri arasında yeni bir follikül dalga oluşumuna bağlı olarak ortama salınmaktadır. Dolayısıyla yeni dalganın folliküler devresinde üretilen östrojen endometrium da spesifik luteal oksitosin reseptörlerin formasyonunda görev alırken, aynı süreç içinde luteal oksitosinler (luteolizis) endometriyal hücre reseptörlerine bağlanarak PGF 2α salınımını stimüle etmektedir (Gordon, 2003). Sonuç olarak, östradiol ün luteolizisin şekillenmesinde kritik öneme sahip olduğu anlaşılmaktadır (Binelli ve ark, 2001). 1.3. Folliküler Dinamik İneklerde folliküller dinamik dalga modeline benzeyen bir gelişim gösterir (Kähn, 2004). Bu folliküler gelişim, sadece östrus siklusunun folliküler evresinde değil luteal evre, gebelik (<90 gün) ve postpartum dinlenme dönemlerinde de dalgalanma şeklinde devam eder (Sirois ve Fortune, 1988; Ginther ve Knopf, 1989; Gordon, 2003). İneklerde folliküler gelişim 7-9 gün arayla başlayan düzenli dalgalanmalar şeklinde oluşur. Postpartum ilk folliküler dalga, iki hafta içinde başlar ve ovulasyon gerçekleşene kadar dominant follikül içeren dalgalar oluşur (Murphy ve ark, 1990; McDougall ve ark, 1995). Normal ve postpartum siklik dönemde ovaryumlarda folliküler gelişmeyi FSH başlatır (Ginther, 2000). Her folliküler dalgada ovaryumlarda 5-10 adet follikül gelişir. Folliküler dalga başlangıcında çapları 1-2 mm olan antral folliküllerin büyümeleri için gonadotropinlere ihtiyaçları vardır. Folliküller 4-5 mm e çapa ulaştığında FSH en yüksek konsantrasyona ulaşır ve çapları 9 mm oluncaya kadar FSH a etkindir. Çapları 5 mm den büyük olan folliküller östrodiol ve inhibin salınımını gerçekleştirirler. Bu hormonlar hipofiz ön lobundan negatif feed back ile FSH salınımını azaltırlar (Ginther ve Knopf, 1989; Gordon, 2003).

9 İneklerde östrus siklusu boyunca bir ile dört arasında değişen folliküler dalga şekillenir. Folliküler dalgalar bir grup follikülün gelişimi ile başlar. Ancak bu folliküllerden sadece biri dominant hale gelir. Neticede meydana gelen iki veya üç folliküler dalgada sadece iki ya da üçüncü dalga sonunda gelişen dominant follikül ovüle olur. İki dalgalı folliküler gelişimde dalgalar 0. gün (ovulasyon günü) ve 10. günlerde oluşurken, üç dalgalı folliküler gelişimde 0., 9. ve 16. günlerde, dört dalgalı folliküler dinamikte ise 2., 8., 14. ve 17. günlerde şekillenir (Sirois ve Fortune, 1988; Ahmad ve ark, 1997; Gordon, 2003). Folliküler dalga sayısı arttıkça hem ikinci dalga daha erken başlamakta hem de luteal evre uzamaktadır (Kastelic ve Ginther, 1991). İkili ve üçlü dalga formlarında siklus ortalamaları ve luteal faz süreleri sırasıyla 19-20 gün; 21-22 gün (östrus siklus) ve 16-17 gün; 17-18 gün (luteal evre) sürdüğü bildirilmiştir. Dört dalgalı sikluslarda ise siklusun 23 gün sürdüğü bildirilmiştir (Sirois ve Fortune, 1988; Rasby ve Vinton, 2011). Dominant follikül morfolojik ve fonksiyonel baskınlığa sahiptir. Fonksiyonel baskınlığın başlaması için DF en az 7 mm çapa erişmiş olmalıdır. Bir folikül gelişirken büyüme, statik ve yıkımlanma fazlarını geçirir. Büyüme fazı, follikülün ilk belirlendiği günden büyümenin durduğu güne kadar sürer. Statik faz döneminde folliküller sabit büyüklükte kalır. Yıkımlanma fazı ise follikül çapının küçüldüğü dönemdir. Bir ovulatorik follikülün belirlenmesinden ovulasyona kadar geçen süre büyüme evresi olarak kabul edilir. Dominant follikül ortalama altı gün büyür (Dinamik faz) ve sonra sabit kalır (Statik faz). Daha sonra regrese olmaya başlar (Ginther ve Knopf, 1989; Fortune, 1993). 1.4. Östrus Sikluslarının Denetlenmesi (Seksüel Senkronizasyon) Östrus ve ovulasyonun istenilen zamana göre planlanması işlemine seksüel senkronizasyon adı verilmektedir. Seksüel senkronizasyonun avantajları; östrusları kısa bir süre içinde toplamak, tohumlama ve aşımları planlanan zaman içinde yapmak, suni tohumlama ve embriyo nakli uygulamalarını kolaylaştırmak, ilk

10 tohumlamada gebe kalmayan hayvanların izlenme sorununu gidermek, gebe hayvanlarda grup halinde yem değişiklikleri, aşılama ve anti paraziter ilaçlamaları kolaylaştırmak, doğumları belli bir zaman diliminde yaptırıp denetleyebilmek ve yavru kayıplarını azaltmak, pazara bir örnek yavrular verebilmek, sürüde bir örnek gençleşmeyi sağlayabilmek, barınak, iş gücü ve malzemeleri daha verimli bir şekilde kullanmaktır (Alaçam, 2002). 1.4.1. Östrus Siklusların Denetlenmesinde Kullanılan Hormonlar Progesteron kullanımı İneklerde östrüs siklusların kontrolunda ya P 4 ile yapay bir corpus luteum (CL) gibi etki sağlanmakta veya luteolitik etkili hormonlar kullanılıp corpus luteum regrese edilme yoluna gidilmektedir. Bu çerçevede progesteron ve/veya PGF 2α kullanılan senkronizasyon protokollerinin etkisini artırmak, folliküler büyümeyi ve corpus luteum un regresyonunu senkronize etmek için östrojen, GnRH ve agonistleri kullanılmaktadır. Bunlardan başka östrus senkronizasyonu programlarına Equine Chorionic Gonodotropin (ecg) ve Human Chorionic Gonodotropin (hcg) de eklenebilmektedir (Alaçam, 2002; Murugavel, 2003). Progesteron ve progestagenlerden, seksüel siklusta olduğu gibi geri tepki mekanizması ile gonadotropinlerin salınımı kontrol altında tutularak faydalanılmaktadır. Progesteron hormonu günümüzde ineklere çoğunlukla intravaginal veya deri altı yoluyla uygulanmaktadır (Alaçam, 2002; Rhodes ve ark., 2002). Egzogen progesteron kaynağı uzaklaştırıldığında, kandaki progesteron konsantrasyonu düşer ve LH salınımı artar. LH salınımının artması ile östrus belirtileri görülür ve uygulama sırasında gelişen DF ovule olur. Progesteron salan intravaginal araç (PRID) progesteron ve östradiol benzoat içermektedir. PRID vaginaya uygulandığında günde yaklaşık 60 mg progesteron salmaktadır. Vaginada 9

11 ile 12 gün kadar tutulan PRID in çıkartılmasından 2-3 gün sonra östrus belirtileri görülebilir (Gökçen, 1995; Kaçar ve Aslan, 2004). Bu konuda yapılan bir çalışmada PRID uygulamasıyla %93,3 oranında belirgin östrus semptomları görüldüğü tespit edilmiştir (Kaçar ve Aslan, 2004). Diöstrus dönemin ortasında intravaginal PRID uygulamalarında, uygulama bitiminden sonra östrus ve ovulasyonun daha çabuk, gebelik şansının daha yüksek olduğu ifade edilmektedir (Alaçam, 2002; Rhodes ve ark., 2002). Senkronize edilen hayvanlarda PRID in çıkartılmasından 48 saat sonra GnRH ya da, 24 saat sonra östradiol benzoat ve bunlara ek olarak PGF 2α uygulanması önerilmektedir. Ovulasyon senkronizasyonunun başarısı, uygulama sonunda corpus luteum un olmaması ve seçilmiş yeni dominant folllikülün varlığına bağlanmaktadır. Progesteron tedavisinin süresi, yeni dominant follikül gelişimi için belirlenmiş zaman aralığına ve kullanılan hormona bağlıdır. Uygulamanın başlangıcı için seçilen hormon eğer GnRH ise PRID in uygulama süresi 5-7 gün; östradiol benzoat ile başlangıç yapılacaksa, 7-12 gün olarak belirlenmiştir (Mihm, 1999). Bazı araştırmacılar (Lucy ve ark., 2001) 6-12 gün süreyle PRID uygulamaları sonucunda %66.7-90 oranında östrüsların görülebileceğini bildirmektedirler. Zonturlu ve ark. (2005) nın yaptıkları çalışmada ise siklik hayvanlarda %87,5, ovaryumları inaktif olan hakiki anöstrüs semptomu gösteren ineklerde ise %100 oranında östrüs tespit etmişlerdir. Kimi araştırmacılar (Penny ve ark., 2000; Lopez ve ark, 2001; Kaçar ve Aslan, 2004) PRID ile yapılan çalışmalarda ilk tohumlamada gebelik oranının %27,8 ile %73 arasında değiştiğini bildirmektedirler. Zonturlu ve ark. (2005) gebelik başına düşen tohumlama sayısını 1,6 olarak belirlemişlerdir. Diğer bazı araştırıcılar da (Alaçam ve ark, 1996; Penny ve ark, 2000; Kaçar ve Aslan, 2004) gebelik başına düşen tohumlama sayısının 1,2 2,2 arasında değiştiğini bildirmektedirler. Anöstrüs semptomu gösteren ineklerde 12 gün süreyle PRID uygulamalarının reprodüktif

12 performansı artırdığı ve siklusların düzenli hale gelmesinde etkili olduğu bildirilmektedir (Zonturlu ve ark, 2005). Prostaglandin F 2α kullanımı Prostaglandin F 2α enjeksiyonu luteal dönemi etkileyerek kandaki progesteron seviyesini düşürmektedir. Bunun sonucu olarak gonadotropik hormonlar üzerindeki baskı kalkmakta ve bu hormonların salınımıyla ovule olacak follikül gelişmeye başlamaktadır. PGF 2α enjeksiyonunun folliküler dalganın gelişmesine bir etkisi yoktur. Östrusun zamanı luteolisizin uyarıldığı andaki folliküler dalganın durumuna bağlıdır. Siklusun 1-5. günlerinde genç CL ye hiç etki etmediği gibi, 17-21. günler arasında regrese olan corpus luteum üzerinede etkisi azdır. Progesteron ve prostaglandin uygulamalarını takip eden östruslarda gebelik oranlarında %10-15 düşüş söz konusudur. Progestagenler de östrusun denetlenmesinde kullanılmakla beraber bazen ovulasyonun gerçekleşmesini engelleyemez. Ancak tohumlama zamanı kaçırılmış olduğundan hayvanın gebe kalma şansı ortadan kalkmaktadır (Cordoba ve Fricke, 2001; Alaçam, 2002). 1.5. Reprodüktif Performans ve Fertilite Parametreleri Sığırcılıkta verimliliği belirleyen özelliklerin başında dölverimi gelmektedir ve tüm verimlerin başlangıcı olması nedeniyle büyük bir öneme sahiptir. Dölverimi aynı zamanda hayvanların adaptasyon yeteneklerini belirleyen bir ölçüt olarak da ele alınmaktadır. Dölveriminin yüksek olması, sürüde seleksiyon ve ayıklama işlemlerinin daha etkili bir şekilde yapılabilmesi ve ekonomik bir yetiştiricilik için temel şarttır. Üretimin ekonomik olabilmesi, her inekten yılda bir kez buzağı alınmasına bağlıdır. İlk tohumlama yaşının gecikmesi, doğumdan sonraki ilk tohumlama aralığı (50 85 gün) ve servis periyodunun uzaması, her ineğin yaşamı boyunca vereceği toplam buzağı sayısı ve toplam süt veriminde azalmaya yol

13 açmaktadır (Diskin ve Sreenan, 1980; Akçapınar ve Özbeyaz, 1999; Alaçam, 2002; Korpuzlu ve ark, 2008). 1.5.1. Buzağılama Aralığı Buzağılama aralığı iki doğum arasındaki süreyi ifade eder ve birçok sütçü işletme için halen en geçerli fertilite parametresidir. Bu süre 12-13 ay (Jainudeen ve Hafez, 1987; Hivorel, 2001; Britt, 2003; O Connor, 2005) olarak bildirilmektedir. Sütçü ineklerde, buzağılama aralığını 12 ay olması için ineklerin %95 nin pp 60. güne kadar östrus göstermeleri ve pp 85. gününe kadarda gebe kalmaları gerekmektedir (Jainudeen ve Hafez, 1987). Bir başka ifade ile inek doğum sonrası yaklaşık üç ay içerisinde gebe kalmış olmalıdır (Petersson, 2007). Ancak, pratikte bu süre 13 ay olarak gerçekleşmektedir. Buzağılama aralığının, buzağılama-gebe kalma aralığı (Servis periyodu ~ 80-110 gün) ile çok yakın bağlantısı vardır (Hivorel, 2001). Buzağılama aralığının uzamasında servis periyodunun uzaması önemli etkendir. Bunun nedeni ineğe, boğaya, çevre şartlarına veya bakıcısına ait olabilir (Akın, 1999; Yıldız ve ark, 2008). Buzağılama aralığının uzamasına doğum- gebe kalma süresi etkili olmaktadır. Doğum- gebe kalma süresinde uzayan her gün, buzağılama aralığını 0,86 gün uzatmaktadır (Williamson ve ark, 1980). Özellikle erken pp dönemde şekillenen sorunlar bu sürenin uzamasına neden olmaktadır. İneklerde ikiz doğum, ölü doğum ve transversal presentasyon gibi güç doğumların daha sonraki reprodüktif performansa değişen derecelerde etkisi olmaktadır. Özellikle bu gibi durumlarda retentio secundinarium ve metritis rastlantısında artış olmakta, sonuçta buzağılama aralığı uzamakta, tohumlama sayısı ve sürüden reprodüktif problem nedeniyle uzaklaştırılan ineklerin oranı artmaktadır (Hafez, 1987; Stevenson ve Call, 1988).

14 1.5.2. Servis Periyodu (SP) Buzağılama ve yeniden gebe kalma tarihleri arasındaki süre servis periyodu olarak tanımlanmaktadır. Bu periyodun süresi, gebelik oranını etkileyen en önemli faktörlerden biridir. Bu konuda hedeflenen ideal sürenin 85-120 gün arasında (Çizelge 1.1) olması gerektiği bildirilmektedir (Alpan ve Arpacık, 1998; Nebel, 1996; Fetrow ve ark, 1997). Çizelge 1.1. Servis periyodu süresine bağlı olarak sürünün değerlendirilmesi (Nebel, 1996). Servis Periyodu (gün) Tanımlama 85-110 Mükemmel 111-117 Tatmin edici 118-130 Hafif sorunlu 131-145 Sorunlu >145 Ciddi sorunlu Ortalama servis periyodunu, Özbeyaz ve ark. (1996) İsviçre Esmerlerinde 128 gün; Ertuğrul (1993) GAK ırkı sığırlarda 99,06 gün; DeliÖmeroğlu ve ark. (1996) safkan Simental sığırlarda 91,5 gün olarak bildirmektedirler. 1.5.3. Doğum- İlk Kızgınlık Aralığı Fertilitesi normal bir sürüde, ineklerin %90 dan fazlasında gözlenebilir ilk östrusun pp 45-60. günlere kadar şekillenmiş olması beklenmektedir (Hivorel, 2001). 1.5.4. Doğum-İlk Tohumlama Aralığı Bu süre 60-80 gün olarak bildirilmektedir. İdeal buzağılama aralığı olan 365 güne ulaşılabilmek için tohumlamaların buzağılamadan sonra olabildiğince erken başlatılması gereklidir. Doğumdan sonra her ineğin belli bir süre dinlenip üreme organlarının yenilenmesine ihtiyacı vardır. Normal sağlıklı inekler buzağılamadan sonraki 40. günden sonra başarı ile tohumlanabilir. Bununla beraber bu gibi erken

15 tohumlamalarda gebelik oranı düşüktür (% 40-50 veya daha az). Buzağılamadan sonra ilk tohumlamanın 60. gün civarında yapılması halinde gebelik oranı normal olarak daha yüksektir (% 60-70). Çizelge 1.2'de bir süt ineği işletmesinde doğum - ilk tohumlama süresine bağlı olarak sürünün dölverimi durumu değerlendirilmiştir (Nebel, 1996). Çizelge 1.2. Doğum-İlk tohumlama aralığının sürü içerisinde değerlendirilmesi (Nebel, 1996) Doğum-İlk Tohumlama Aralığı Tanımlama (gün) 60-75 Mükemmel 76-82 Tatmin edici 83-90 Hafif sorunlu 91-100 Sorunlu >100 Ciddi sorunlu 1.5.5. Tohumlama-Gebe Kalma Aralığı İneklerde postpartum ilk tohumlama ile gebe kalma arasındaki süredir. İlk tohumlamadan sonra gebe kalmayan inek ve düvelerin fazlalığı servis periyodunu uzattığı gibi, gebelik başına tohumlama sayısını da yükseltir (Alaçam, 2002). Östrus aralığı düzenli veya düzensiz olabilmektedir. İneklerin çoğu tohumlamadan sonra gebe kalmadıklarında, 18-24. gün sonra düzenli östrus gösterirken, sürenin 36-48 gün olması östrusun düzenli seyrettiğini fakat östrus takibinde hataların var olduğunu düşündürmelidir. Böyle bir durumda, inekler ya bir sonraki östrusun belirlenmesinden sonra ya da senkronizasyon sonrası tohumlanmaktadırlar (Daşkın, 2005). 1.5.6. İlk Tohumlamada Gebe Kalma Oranı İlk tohumlamada gebe kalan ineklerin tohumlanan tüm ineklere oranı olarak ifade edilmektedir. İneğin ilk tohumlamada gebe kalması arzu edilmektedir. Birçok faktör bu oranı etkilemektedir. İlk tohumlamada gebe kalma oranının (60-90. gün) % 50-60

16 civarında olduğu bildirilmektedir. Türkiye koşullarında1,5 rakamının altındaki tohumlama sayısı değerleri çok iyi, 1,5 2,0 arası orta, 2,0' nin üzerindeki değerler ise problemli olarak kabul edilmektedir. İneklerin gebe kalmamasının, aşırı besleme, sıkı kan yakınlığı, üreme sistemi hastalıkları, hayvanlar için yeni ve farklı çevre koşulları gibi çeşitli nedenleri bulunmaktadır (Etherington, 1991a-b; Yu ve ark, 1993; Akın, 1999; Yıldız ve ark, 2008). Saha çalışmalarında ineklerin siklik durumlarına bakılmaksızın postpartum (pp) dönemde (26 ve/ veya 40. günlerde) PGF 2α kullanılarak, doğum-yeniden gebe kalma süresi kısaltılabileceği ve dolayısıyla ilk tohumlamada gebelik oranının arttırılabileceği ileri sürülmektedir (Younquist ve Bierschwal, 1985; Etherington ve ark, 1988). 1.5.7. Toplam Gebelik Oranı Doğum sonrası 120 günde tohumlanan tüm ineklerden gebe kalanların, tohumlananlara oranı olarak tanımlanabilir. Sürü içinde gebelik oranı bazı araştırıcılar tarafından (Akın, 1999; Yıldız ve ark, 2008) % 80 90 arasında olması ideal kabul edilirken; Daşkın (2005), bu oranın % 90 dan büyük olması gerektiğini ileri sürmektedir. Doğum sonrası gebe kalma süresi 120 günü geçtiğinde ve gebe kalma oranı istenilen değerin altında bulunduğunda sürüdeki hayvanların reprodüktif performansını kısıtlayan etmenler incelenmelidir. Yapılan bir çalışmada gebe kalma oranı ile süt verimi arasında negatif bir ilişki olduğu ortaya konulmuştur (Butler, 2003).

17 1.5.8. Gebelik Başına Toplam Tohumlama Sayısı (Tohumlama İndeksi) Tohumlama indeksi olarak ta bilinen, her gebelik için yapılan ortalama tohumlama sayısıdır. Gebelik başına tohumlama sayısı için ideal rakam bir olmasına karşın, pratikte birçok nedenden dolayı bu düzeyin yakalanması oldukça güçtür. Bu nedenle 1,5-1,6 (1,8) e kadar normal kabul edilmektedir (Nebel, 1996; Yavaş ve Walton, 2000; Erdem ve ark, 2007). Çizelge 1.3. Tohumlama indeks değerinin sürü performansı açısından değerlendirilmesi (Nebel, 1996). Tohumlama indeksi (%) Tanımlama <1.8 Mükemmel 1.8-2.0 Tatmin edici 2.0-2.3 Hafif sorunlu 2.3-2.8 Sorunlu >2.8 Ciddi sorunlu 1.5.9. Östrus Evresi ve Belirlenebilme Oranı Östrus, dişi hayvanların bir seri hormonal değişiklikler sonucunda belli fizyolojik ve psikolojik belirtiler göstererek erkeği kabul ettiği ve çiftleşmeye izin verdiği dönem olup, ineklerde süresi 2 ile 30 saat arasında değişmekte ortalama 12 18 saat olarak kabul edilmektedir (Hafez, 1987; Noakes, 2000). İneklerde diğer evcil hayvanlara göre östrusun daha kısa sürmesi yetiştiriciler tarafından tespit edilmesini zorlaştırmaktadır (De Silva ve ark., 1981). İneklerde östrus süresi ve ovulasyon zamanı oldukça değişkenlik göstermekle birlikte suni tohumlama uygulamalarında sabah östrus belirtilerini gösteren ineklerin akşam, öğleden sonra östrus belirtilerini gösteren ineklerin ise ertesi gün sabah tohumlanması gerektiği (sabah-akşam yöntemi) bir kural olarak kabul edilmektedir. Çünkü ineklerde ovulasyon, östrus bitiminden yaklaşık 8-12 saat sonra meydana gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında, östrusun başlangıç zamanının saptanması ve en uygun suni tohumlama zamanının ayarlanması elde edilecek gebelik oranları açısından büyük önem taşımaktadır. Yanlış östrus tesbitiyle, ineklerin %10-22 si luteal dönemde hatta gebe iken tohumlanmaktadır. Bu durumda tohumlama sayısı artmakta, gebe olanlarda abortus

18 riski oluşmakta, uterusun luteal dönemde enfeksiyonlara daha duyarlı olmasından dolayı metritis, endometritis gibi problemler ortaya çıkmakta ve gebelik oranı düşmektedir (Youngquist ve Bierschwal; 1985; Jainudeen ve Hafez, 1987; Stevenson ve ark., 1989; O Connor ve Senger, 1997). Östrus izleme yöntemlerinin etkinleştirilmesi ile fertilite ölçütleri arasında yakın ilişki olduğu bilinmektedir (Ferry, 1997; Ryan ve ark, 1999). Östrusların izlenememesi ovaryumların siklik aktivitesinde problem olmayan inekleri problemli olarak göstermektedir. İneklerde östrus birçok yöntemle izlenebilmektedir. Östrus gösteren inekleri belirlemek amacı ile günde 2-3 kez, yaklaşık 20-30 dakika süreyle, sürüyü izlemek gerekmektedir. Böylece östruslar yaklaşık %60 (iki kez gözlem yapıldığı takdirde) ile %90 (üç kez yapılan gözlemlerde) oranında tespit edilebilmektedir (Orihuela, 2000; Parkinson, 2001; Alnimer ve ark., 2002; Fricke, 2009). Abdurrahman ve Salmanoğlu (2003) de yaptıkları araştırmada standart östrus gözlem yöntemine göre sürünün sabah- akşam 30 ar dakika gözlenmesiyle, PGF 2α ile senkronize edilen östrusların %3 ünün, doğal östrusların ise %28 inin gece görüldüğünü tespit etmişlerdir. Çizelge 1.4. Östrus tespitinin sürü performansı bakımından değerlendirilmesi (Nebel, 1996). Östrus tespiti (%) Tanımlama >71 Mükemmel 61-70 Tatmin edici 51-60 Hafif sorunlu 41-50 Sorunlu <40 Ciddi sorunlu Östrus belirtilerinin saptanmasında fizyolojik veya psikolojik değişimleri araştıran bazı gereçlerde kullanılmaktadır. Bu çerçevede östrus gösteren ineğin üzerine atlandığını ve aşıma izin verildiğini belgeleyen dedektörler (örneğin: Kamar), tebeşir, boya ve pastalar değerlendirilmekte ve büyük sürüler için oldukça yararlı olmaktadır (O connor ve Senger, 1997; Duponte, 2007). Bunun dışında, vajinanın elektriksel direncininin ölçülmesi (Noakes, 2001; Parkinson, 2001), östrus döneminde artan fiziksel aktiviteyi ölçen elektronik adım sayıcı pedometreler de

19 kullanılabilmektedir (Liu ve Spahr, 1993; Senger, 1994; At-Taras ve Spahr, 2001; Kastelic, 2001). Östrustaki hayvanları belirlemek için bacağa (pedometre) ve/veya boyuna aktivite ölçerler takılmaktadır (Liu ve Spahr, 1993; Kastelic, 2001; Rodenburg ve Murray, 2007). Rektal palpasyon, uterus ve ovaryumlardaki siklik/fizyolojik değişimleri izlemek için en etkili yöntemlerden bir tanesidir. Rektal palpasyonda en büyük dezavantaj veteriner hekimin deneyimine bağlı meydana gelebilen yanılgılar olmaktadır. Deneyimli bile olsa veteriner hekimin %10-70 oranında hata yapabileceği gözönünde bulundurulmalıdır (Stevenson ve Call, 1988; Alaçam 2002). Serum ve sütte progesteron (P 4 ) konsantrasyonu ineğin reprodüktif durumu ve siklusu hakkında bilgi vermektedir. Progesteron CL tarafından sentezlenen bir hormon olup serum ve sütteki miktarı CL un maturasyon veya regresyonuna bağlı olarak artmakta veya azalmaktadır (Shearer, 2003). Kızgınlıktaki bir inekte ise süt progesteron konsantrasyonu düşüktür (Fetrow ve ark, 1997). Östrus araştırmasında daha az kullanılan, birçok yöntem bulunmakta olup yeni yöntemler üzerinde çalışmalar devam etmektedir (Fetrow ve ark, 1997; Fricke, 2000; Wallace, 2002). Bu araştırmada; vaginal yolla progesteron hormonu uygulanarak ovaryumlarındaki follikül dinamiği kontrol altına alınan ineklerde, uygulama öncesinde ve bitimini izleyen östrus evresinde dominant follikülün gelişim sürecini, rektal ultrasonografi ölçümleri ile değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bunun yanısıra anılan ölçümlerin ineklerdeki bazı fertilite ölçütlerine olası etkileri de incelenmiştir.

20 2.GEREÇ ve YÖNTEM 2.1. Gereç Çalışmanın hayvan materyalini Bursa- Karacabey ilçesinde bulunan Ömer Matlı Hayvansal Üretim Eğitim ve Araştırma Merkezi nde yetiştirilen, bir örnek total rasyonla (Mısır silajı, yonca, buğday samanı, konsantre yem, mısır gluteni, soda, maya, MgO) beslenen, yaşları 2-5 arasında olan vaginal, ultrasonografik ve rektal muayeneler sonrası herhangi bir klinik problem taşımadığı belirlenen toplam 30 baş Holstein-Friesian ırkı sağmal inek oluşturmuştur. Çalışmada ultrasonografik muayeneler için işletmeye ait 5-7,5 MHz, linear rektal prob donanımlı real-time B-mode portatif ultrasonografi cihazı (MINDRAY DP-6600), vaginoskopik muayene için vaginal spekulum kullanılmıştır. Muayeneler esnasında kullanılan aletlerin dezenfeksiyonu amacıyla Dezen (200 mg Benzalkonyum Klorür/ml) solüsyonu, rektal ve vaginal muayeneler sırasında tek kullanımlık rektal ve lateks muayene eldivenleri kullanılmıştır. Senkronize edilen ineklerde kullanılan Progesteron Salan Intravaginal Araç (PRID) in yerleştirilmesinde özel bir aplikatör kullanılmıştır. 2.2. Yöntem Çalışmada kullanılan toplam 30 baş inek iki gruba ayrılmıştır. Grup I (n=15) uygulama grubu, Grup II (n=15) e ait olan inekler ise kontrol grubu olarak düzenlenmiştir. Çalışmaya postpartum 25. günde başlanmıştır. Postpartum involusyon takibi (pp 25-46. günler) rektal ultrasonografi ve rektal palpasyon muayenesiyle haftada 1 kez olmak üzere dört kez gerçekleştirilmiştir. Cornu uteri lerden ve cervix uteri nin

21 bifurkasyon bölgesinden longitudinal çapları ölçülerek değerlendirilmiş ve veriler kaydedilmiştir. Grup I deki ineklere postpartum 46. günde aplikatör yardımı ile intravaginal PRID (Progesterone- Releasing Intravaginal Device, Ceva) uygulanmış ve uygulama sırasında ultrasonografi cihazı ile her iki ovaryumda aktif yapı olup olmadığı (CL, follikül) ve ayrıca nitelikleri belirlenmiştir. Çapı 10 mm veya daha büyük foliküller dominant folikül olarak tanımlanmıştır. Oniki gün sonra PRID çıkartılmış ve uygulama sonrası olası bir anormal akıntı yönünden vaginal muayene ile kontroller yapılmıştır. Deneme hayvanlarında östrus semptomları gözlem ile değerlendirilerek sun i tohumlama ile tohumlanmış ve tohumlama sırasında ovaryumlar yeniden ultrasonografi ile muayene edilerek ovulatör follikülün çapı ölçülmüştür. Grup II de ise postpartum 46. günden sonra östrus beldekleri gözlem ile takip edilmiştir. Östrus ta olduğu kanaatine varılan ineklerde tohumlama yapılacağı gün ovaryumlar rektal palpasyon ve rektal ultrasonografi ile muayene edilmiştir. Ovaryumdaki folikül çapı değerlendirilmiş ve kayıt edilmiştir. Daha sonra sun i tohumlama yapılmıştır. Grup I ve II de suni tohumlama sonrası rektal palpasyon ile ile ovulasyonun şekillenip-şekillenmediği kontrol edilmiştir. Her iki çalışma grubunda da gün içerisinde üç kez, 20 şer dakika süre ile olmak üzere östrus gözlemleri yapılmıştır. Gözlem sonucu östrus belirtileri (+++), (++), (+) olarak derecelendirilmiş ve Çizelge 2.1 de görüldüğü şekilde sınıflandırılmıştır. Tohumlamalar işletmede görevli veteriner hekim ve veteriner teknisyeni tarafından gerçekleştirilmiştir. Tohumlama sonrası 25-30. günlerde ultrasonografi cihazı ile gebelik teşhisi; 45-60. günlerde ultrasonografi cihazı ve rektal palpasyon ile gebelik kontrolü yapılmıştır. Hayvanların gebelik takibi üçüncü tohumlamaya kadar yapılmıştır. Üçüncü tohumlamanın ardından gebe olmadıkları belirlenen ineklerin sonraki tohumlama sonuçları değerlendirilmiş ve bu hayvanların gebelik sonucu negatif olarak kabul edilmiştir.

22 Çizelge 2.1. Östrus belirtilerinin derecelendirilme yöntemi (Fraser ve Broom, 1997; Kaçar ve Aslan, 2004). Derecelendirme Östrus semptomları Aşıma izin verme Çara akıntısı Diğer hayvanlara aşma +++ Huzursuzluk Bağırma Vulvanın hiperemik ve ödemli olması Gruplar halinde bir araya toplanma Yem tüketiminde ve süt veriminde azalma Çara akıntısı Diğer hayvanlara aşma Huzursuzluk ++ Bağırma Vulvanın hiperemik ve ödemli olması Gruplar halinde bir araya toplanma Yem tüketiminde ve süt veriminde azalma Diğer hayvanlara aşma Huzursuzluk + Bağırma Vulvanın hiperemik ve ödemli olması Gruplar halinde bir araya toplanma Yem tüketiminde ve süt veriminde azalma Tek ve üç tohumlama sonrasında fertilite ölçütlerinin değerlendirilmesinde; Uygulama bitimi- Östrus aralığı

23 Uygulama bitimi- Gebe kalma aralığı Tohumlama indeksi (Tİ), İlk tohumlamada gebelik oranı Gebelik indeksleri (Gİ), Toplam gebelik oranlarından (TGO) faydalanılmıştır(çizelge 2.2). Çizelge 2.2 Fertilite parametrelerinin hesaplanması (Hafez, 1987). Fertilite Parametreleri Hesaplama Yöntemi Toplam Gebelik Oranı (%) Gebe Kalan Hayvan Sayısı x 100 Tohumlanan Hayvan Sayısı İlk Tohumlamada Gebelik Oranı (%) Tohumlama İndeksi (sayı) Gebelik İndeksi (sayı) İlk Tohumlamada Gebe Kalan Hayvan Sayısı x 100 İlk Tohumlamadaki Hayvan Sayısı Toplam Tohumlama sayısı Toplam Hayvan Sayısı Gebe Kalan Hayvanların Tohumlama Sayısı Gebe Kalan Hayvanların Sayısı Elde edilen bulguların istatistiksel değerlendirmeleri için SPSS (SPSS, 14,1) paket programı kullanılmıştır. İstatistiksel açıdan farklılıkları önem kontrolü minimum %5 hata payı ile değerlendirilmiştir. Parametreler bakımından gruplar arasındaki farkın istatistiksel açıdan önem kontrolü için öncelikle verilerin parametrik test varsayımlarını sağlayıp sağlamadığı Kolmogorov-Smirnov ve Levene Testi ile bakılmıştır. Postpartum kontrollerde tekrarlı ölçümlerde genel doğrusal model (General Linear Models for Repeated

24 Measure Design) ve Student t- testi kullanılmıştır. Östrus yoğunluğu ile folikül çapı arasındaki ilişkinin kıyaslanmasında Spearman Rho korelasyon analizinden faydalanılmıştır. Gebeliğin ilk tohumlamada PRID uygulanma durumuna göre başarılı olup olmaması arasındaki ilişki Ki kare testi ile ortaya konulmuştur. Parametrik test varsayımlarını yerine getiren değişkenler için gruplar arası farklılık, Student t-testi ile, getirmeyen değişkenler için Mann-Whitney U, non-parametrik testi ile kontrol edilmiştir. 3. BULGULAR 3.1. Postpartum 25-46. Günler Arasında Uterus ve Cervix ten Alınan Ölçüm Sonuçları Birer hafta aralıklarla dört kez ölçülen sağ cornu uteri çapları ilk ölçümden itibaren tedrici düşüş göstererek 48,35-33,93 mm aralığında gerçekleşmiştir. Sağ cornu uteri çap ortalamaları arasında zamana göre değişimler istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (P<0,001). Her muayene dönemindeki ortalamalar arası farklar birbirinden farklıdır (P<0,001) (Şekil 3.1).

25 Şekil 3.1. Zamana göre sağ cornu uteri çapında gerçekleşen değişim. Muayene dönemlerine göre sol cornu çap ortalamaları da istikrarlı bir düşme göstermiş ve ortalamalar 42,62-32,35 mm aralığında bulunmuştur. Dönemlere göre ortalamalar arasındaki farklılık istatistiki önemdedir (P<0,001) (Şekil 3.2). Birinci ve 2. muayene zamanlarındaki ortalamalar arasındaki farklılık önemli olmazken (P>0.05); gerek 3 ve 4 arasındaki gerekse 3 ve 4. Dönemlerin 1 ve 2. Dönem ortalamaları arasındaki farklar istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (P<0.001).

26 Şekil 3.2. Zamana göre sol cornu uteri çapında gerçekleşen değişim. Muayene dönemlerine göre sağ ve sol cornu çapları incelendiğinde sadece birinci muayene döneminde sağ ve sol cornu çapları arasındaki farklılık önemli (P<0,01) bulunmuş, diğer dönemlerdeki ortalamalar arasındaki farklar önemli olmamıştır (P>0,05). Çizelge 3.1. Zamana göre cornu uteri çaplarındaki değişim (mm) ). Muayene(n= 30) I II III IV P Sağ Cornu Uteri 48,35±1,05 a 44,39±0,85 b 38,92±0,89 c 33,93±0,87 d *** Sol Cornu Uteri 42,62±1,42 a 41,60±1,17 a 37,13±0,92 b 32,35±0,97 c *** P ** - - - -: önemli değil; **: P<0,01; ***: P<0,001; a,b,c,d: Aynı satırda farklı harfler taşıyan ortalamalar birbirinden farklıdır. Muayene zamanlarına göre cervix uteri çapları ortalamaları olarak 41,25±0,93; 38,25±0,78; 35,25±0,66 ve 31,48±0,62 mm olmuştur. Cervix çap ortalamaları arasında zamana göre değişim istatistiki önemde bulunmuştur (P<0,001). Tüm muayene dönemleri arasındaki farklılıklar önemlidir (Şekil 3.3, Çizelge 3.2).

27 Şekil 3.3. Zamana göre cervix uteri çapının değişimi (P<0,001). Çizelge 3.2. Zamana göre cervix uteri çapındaki değişim (mm) ). Muayene (n=30) Cervix Uteri I II III IV P 41,25±0,93 a 38,25±0,78 b 35,25±0,66 c 31,48±0,62 d *** ***: P<0,001; a,b,c,d: Aynı satırda farklı harfler taşıyan ortalamalar birbirinden farklıdır. 3.2. PRID Uygulama Öncesi Ovaryum Değerlendirmeleri Grup I de 10mm den büyük ve eşit 11 adet DF, 11-19 mm arasında değişen 10 adet CL tespit edilmiştir. 3.3. Folikül Çapı ile Östrus Belirtilerinin Karşılaştırılması Çizelge 3.3. Çalışma ve kontrol gruplarında gözlenen östrus yoğunluğu. Grup Östrus Yoğunluğu + ++ +++ I 6,7% (n=1) 53,3% (n=8) 40,0% (n=6) II - 26,7% (n=4) 73,3% (n=11)

28 PRID uygulamasının sona ermesini izleyen östrus yoğunluğu (+) olarak sadece grup I de tek hayvanda tespit edilmiştir. Artı iki (++) östrus yoğunluğu ise grup I de %53,3 ünde, grup II de %26,7 sinde gözlendi. Artı üç (+++) değerindeki östrus yoğunluğu grup I ve II de sırasıyla %40,0 ve %73,3 olarak tespit edilmiştir. Östrus yoğunluğu bakımından gruplar arasındaki farklar önemli bulunmuştur (P>0,05). Preovulatör follikül çap ortalamaları Grup I de 16,8±0,06 mm ve Grup II de 18,8±0,15 mm olarak bulunmuştur. Follikül çapı bakımından gruplar arasında istatistiksel açıdan önemli farklılık bulunmamıştır (p>0,05). Öte yandan östrus yoğunluğu ile follikül çapı arasında istatistiksel açıdan önemli yüksek ve pozitif korelasyon belirlenmiştir (r s =0,56; P<0,05). Nitekim gerek Grup I gerekse Grup II de (+++) östrus yoğunluğu gösterenlerde preovulatör follikül çap ortalamaları sırasıyla 18,16 mm ve 20,27 mm olarak tespit edilmiştir. Artı iki (++) östrus gösterenlerde ise aynı sırayla 16,63 mm ve 15,25 mm olarak saptanmıştır. Artı bir (+) östrus gösteren bir tek inek grup I de olup preovulatör follikül çapı 15,0 mm olarak ölçülmüştür. 3.4. Ovulasyon Oranı Suni tohumlamadan 24 saat sonra yapılan rektal muayene ile tüm gruplarda ovulasyonun şekillendiği tespit edilmiştir. Grup I ve II de ovulasyon oranı %100 olarak belirlenmiştir. 3.5. Fertilite Parametreleri Grupların fertilite özellikleri incelendiğinde Grup I de İTGO %13,33; TGO %93,33; Gİ 2,3 ve Tİ 2,2 olarak bulunmuştur. Grup II de ise İTGO %60,0; TGO %100, Gİ 1,5 ve Tİ 1,5 olarak bulunmuştur. Ayrıca bu grupta 2. tohumlamada gebelik oranı %66,66; 3. tohumlamada ise gebelik oranı %100 olarak gerçekleşmiştir.

29 PRID uygulanan grup I de İTGO, uygulanmayan gruba (%60) göre çok düşük olmuştur ve aralarındaki farklılık istatistiki olarak önemlidir (P<0,05). Diğer taraftan uygulama bitimi östrus arasındaki geçen süre grup I de 2,00 gün olurken grup II de 14,07 gün olmuş ve gruplar arasındaki farklılık çok önemli bulunmuştur (P<0,001). Uygulama bitimi ile gebe kalma arasında geçen süre bakımından gruplar arasındaki farklılık önemli değildir. Ancak servis periyodu bakımından gruplar arasında önemli farklılık bulunmuştur (P<0,05). PRID uygulanan grupta (154,14 gün) SP, kontrol grubuna (130,13 gün) göre yaklaşık 24 gün daha fazla olmuştur. Şekil 3.4. Gruplara göre ilk tohumlamada gebelik oranlarının karşılaştırılması.