FAZ, KARIŞIM, ÇÖZELTİ, ÇÖZÜNÜRLÜK

Benzer belgeler
ÇÖZÜNME ve ÇÖZÜNÜRLÜK

SEZEN DEMİR MADDE DOĞADA KARIŞIK HALDE BULUNUR

Örneğin; İki hidrojen (H) uyla, bir oksijen (O) u birleşerek hidrojen ve oksijenden tamamen farklı olan su (H 2

Analitik Kimya 1960 yılından beri fakültemiz eğitim programında yer almaktadır. Başlangıçta, bölümde sadece bir öğretim üyesi varken şu anda beş

KARIŞIMLAR. Birden çok maddenin kimyasal bağ oluşturmadan bir arada bulunmasıyla meydana gelen mad-delere karışım denir.

4. SINIF KİMYA KONU ANLATIMI MADDE NEDİR?

KARIŞIMLARIN AYRIŞTIRILMASI

Fiziksel ve Kimyasal Değişmeler

HACETTEPE ÜNĐVERSĐTESĐ EĞĐTĐM FAKÜLTESĐ KĐMYA EĞĐTĐMĐ ANABĐLĐM DALI

ÖĞRETĐM TEKNĐKLERĐ VE MATERYAL GELĐŞTĐRME

Fiziksel özellikleri her yerde aynı olan (homojen) karışımlara çözelti denir. Bir çözeltiyi oluşturan her bir maddeye çözeltinin bileşenleri denir.

A- LABORATUAR MALZEMELERİ

KARIŞIM: İki yada daha fazla maddenin istenilen oranda, fiziksel olarak bir araya getirilmesi sonucu oluşturduğu maddeler topluluğuna denir.

5) Çözünürlük(Xg/100gsu)

KARIŞIMLARI AYIRMA YÖNTEMLERİ Tanecik Boyutu Farkından Yararlanarak Ayırma Yöntemleri

ELEKTRİKLENME YOLUYLA AYIRMA Saç, pul biber gibi bazı maddeler elektrik yüküyle yüklenmiş maddeler tarafından çekilirler.

FARMASÖTİK TEKNOLOJİ I «ÇÖZELTİLER»

Paylaşılan elektron ya da elektronlar, her iki çekirdek etrafında dolanacaklar, iki çekirdek arasındaki bölgede daha uzun süre bulundukları için bu

GAZLAR GAZ KARIŞIMLARI

Maddelerin ortak özellikleri

SAF MADDELER SAFİYE TUT

Kütlesi,hacmi,eylemsizliği olan,tanecikli yapıdaki her şeye madde denir. Yer yüzünde gözümüzle görebildiğimiz her şey maddedir.

DENEY 3. MADDENİN ÜÇ HALİ: NİTEL VE NİCEL GÖZLEMLER Sıcaklık ilişkileri

KONU-II KARIŞIMLARI AYIRMA YÖNTEMLERİ. Yoğunluk farkından yararlanarak yapılan ayırma işlemleri.

MADDE VE ÖZELLĐKLERĐ. Kimya: Maddelerin iç yapısını özelliklerini ve maddeler arası ilişkileri inceleyip kanunlaştıran pozitif bilim dalıdır.

Bir maddenin başka bir madde içerisinde homojen olarak dağılmasına ÇÖZÜNME denir. Çözelti=Çözücü+Çözünen

ISI VE SICAKLIK. 1 cal = 4,18 j

Gaz hali genel olarak molekül ve atomların birbirinden uzak olduğu ve çok hızlı hareket ettiği bir haldir.

Birden çok maddenin kimyasal bağ oluşturmadan bir arada bulunmasıyla meydana gelen maddelere karışım denir.

GENEL KİMYA. Dr. Öğr. Üyesi Yakup Güneş Temel Eğitim Bölümü Sınıf Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

Analitik Kimya Uygulama I. Yerleştirme ve İlk Bilgiler

ÖLÇME, DEĞERLENDİRME VE SINAV HİZMETLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ

MADDENİN HALLERİ VE TANECİKLİ YAPI

Maddelerin Sınıflandırılması. Yrd. Doç. Dr. H. Hasan YOLCU

SAF MADDELER SEZEN DEMİR

EYVAH ŞEKERĐM KAYBOLDU!!!!! 9. SINIF 4. ÜNĐTE KARIŞIMLAR

TURUNCU RENGĐN DANSI NASIL OLUR?

KĐMYA EĞĐTĐMĐ DERSĐ PROF.DR.ĐNCĐ MORGĐL

BİLEŞİKLER ve FORMÜLLERİ

Serüveni 4.ÜNİTE MADDENİN HALLERİ ORTAK VE AYIRDEDİCİ ÖZELLİKLER

Bilgi İletişim ve Teknoloji

HEDEF VE DAVRANIŞLAR:

ÖĞRENME ALANI : FİZİKSEL OLAYLAR ÜNİTE 2 : KUVVET VE HAREKET

GENEL KİMYA. Yrd.Doç.Dr. Tuba YETİM

HACETTEPE ÜNĐVERSĐTESĐ ÖĞRETĐM TEKNOLOJĐLERĐ VE MATERYAL GELĐŞTĐRME KONU ANLATIMI. Hazırlayan: Hale Sümerkan. Dersin Sorumlusu: Prof. Dr.

ERİME VE KAYNAMA NOKTASI TAYİNİ DENEYİ

MADDENİN AYIRT EDİCİ ÖZELLİKLERİ. Nazife ALTIN Bayburt Üniversitesi, Eğitim Fakültesi

10. Sınıf Kimya Konuları KİMYANIN TEMEL KANUNLARI VE TEPKİME TÜRLERİ Kimyanın Temel Kanunları Kütlenin korunumu, sabit oranlar ve katlı oranlar

GENEL KİMYA. Yrd. Doç. Dr. Yakup Güneş İlköğretim Bölümü Sınıf Eğitimi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi

MOL KAVRAMI I. ÖRNEK 2

HAZIRLAYAN Mutlu ŞAHİN. Hacettepe Fen Bilgisi Öğretmenliği DENEY NO: 5 DENEYİN ADI: SUYUN ELEKTRİK ENERJİSİ İLE AYRIŞMASI

ÖĞRETĐM TEKNOLOJĐSĐ VE MATERYAL GELĐŞTĐRME

Maddeye dışarıdan ısı verilir yada alınırsa maddenin sıcaklığı değişir. Dışarıdan ısı alan maddenin Kinetik Enerjisi dolayısıyla taneciklerinin

Serüveni 3. ÜNİTE KİMYASAL TÜRLER ARASI ETKİLEŞİM GÜÇLÜ ETKİLEŞİM. o İYONİK BAĞ o KOVALENT BAĞ o METALİK BAĞ

6.PPB (milyarda bir kısım) Kaynakça Tablo A-1: Çözelti Örnekleri... 5 Tablo B-1:Kolloidal Tanecikler... 8

KARIŞIM NEDİR? YANDAKİ RESİMDE GÖRÜLEN SALATA KARIŞIM MIDIR?

6. Aşağıdaki tablodan yararlanarak X maddesinin ne olduğunu (A, B,C? ) ön görünüz.

MADDENİN YAPISI VE ÖZELLİKLERİ ATOM

MADDEYİ TANIYALIM 1)MADDE VE ÖZELLİKLERİ 2)MADDENİN DEĞİŞİMİ 3)MADDELER DOĞADA KARIŞIK HALDEDİR

a. Yükseltgenme potansiyeli büyük olanlar daha aktifdir.

ÇÖZELTİLERİN KOLİGATİF ÖZELLİKLERİ

GENEL KİMYA. Yrd.Doç.Dr. Tuba YETİM

KARIŞIMLAR. Karışımların Ayrılması

4. Açısal momentum kuantum sayısı (,) 2 olan bir orbital türü ile ilgili, 5. Orbitaller Maksimum elektron sayısı

Genel Kimya. Bölüm 7: ÇÖZELTİLER VE ÇÖZÜNÜRLÜK. Yrd. Doç. Dr. Mustafa SERTÇELİK Kafkas Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü

SIVILAR VE ÖZELLİKLERİ

Günümüzde bilinen 117 element olmasına rağmen (92 tanesi doğada bulunur) bu elementler farklı sayıda ve şekilde birleşerek ve etkileşerek farklı

MADDE BİLGİSİ MADDE BİLGİSİ

Örnek : 3- Bileşiklerin Özellikleri :

Gazların Özellikler Barometre Basıncı Basit Gaz Yasaları

ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ KİMYA MÜHENDİSLİĞİ

İnstagram:kimyaci_glcn_hoca GAZLAR-1.

MADDE NEDİR? Çevremize baktığımızda gördüğümüz her şey örneğin, dağlar, denizler, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar ve hava birer maddedir.

ELEMENT VE BİLEŞİKLER

Moleküllerarası Etkileşimler, Sıvılar ve Katılar - 11

STOKİYOMETRİ. Kimyasal Tepkimelerde Kütle İlişkisi

Sıcaklık (Temperature):

ÇÖZÜNÜRLÜĞE ETKİ EDEN FAKTÖRLER

SAF MADDE VE KARIŞIMLAR

Bölüm 3 SAF MADDENİN ÖZELLİKLERİ

ELEMENTLER VE BİLEŞİKLER

BİLEŞİKLER VE FORMÜLLERİ

Maddeyi Oluşturan Tanecikler

ÖĞRETĐM TEKNOLOJĐLERĐ VE MATERYAL GELĐŞTĐRME DERSĐ GAZLAR KONU ANLATIMI

MADDE NEDİR? Çevremize baktığımızda gördüğümüz her şey örneğin, dağlar, denizler, ağaçlar, bitkiler, hayvanlar ve hava birer maddedir.

ÖĞRETĐM TEKNOLOJĐLERĐ VE MATERYAL GELĐŞĐMĐ ÇALIŞMA YAPRAĞI

MADDE BİLGİSİ II. Tanecikleri arasındaki çekim kuvveti zayıf olan sıvılar, diğer sıvılara göre daha uçucudur.

KARIŞIMLARIN SINIFLANDIRILMASI HAZIRLAYAN FEHMİ GÜR

Karışımların Ayrılması

Malzeme Bilgisi. Madde ve Özellikleri

GAZLAR I. ) gazı, ozon (O 3. Oksijen (O 2. ) gazı, hidrojen (H 2. ) gazı, azot (N 2. ) gazı, klor (CI 2. ) gazı, flor (F 2

KARIŞIMLAR AYRILABİLİR Mİ? Nazife ALTIN Bayburt Üniversitesi, Eğitim Fakültesi

Genel Kimya Prensipleri ve Modern Uygulamaları Petrucci Harwood Herring 8. Baskı. Bölüm 4: Kimyasal Tepkimeler

KONU: KÜTLENĐN KORUNUMU (8.sınıf) ÇALIŞMA YAPRAĞI KONU ANLATIMI

Atomlar birleştiği zaman elektron dağılımındaki değişmelerin bir sonucu olarak kimyasal bağlar meydana gelir. Üç çeşit temel bağ vardır:

Maddeyi Oluşturan Tanecikler-Madde Hallerinin Tanecikli Yapısı. Maddeyi Oluşturan Tanecikler- Madde Hallerinin Tanecikli Yapısı

DENEYĐN ADI. Organik bileşiklerde nitel olarak Karbon ve hidrojen elementlerinin aranması

ÇÖZÜNÜRLÜK ÇÖZÜNÜRLÜĞE ETKİ EDEN FAKTÖRLER

ÇÖZÜNÜRLÜK DENGESİ (Kçç)

Katoda varan pozitif iyonlar buradan kendilerini nötrleyecek kadar elektron alırlar.

Transkript:

FAZ, KARIŞIM, ÇÖZELTİ, ÇÖZÜNÜRLÜK

ANALİTİK KİMYA Analitik Kimya maddenin bileşimini aydınlatmak amacıyla uygulanan işlemlerin teorik ve pratik yönlerini inceleyen bilimdir. Maddelerin bileşimlerini saptamak için uygulanan işleme analiz denir. Analiz sonucu maddeleri oluşturan bileşenlerin neler olduğu ve miktarları belirlenir. 1) KALİTATİF ANALİTİK KİMYA: Maddeyi oluşturan bileşenlerin niteliklerinin (kimliklerinin) saptanmasıdır. (Nitel analiz) 2) KANTİTATİF ANALİTİK KİMYA: Maddeyi oluşturan bileşenlerin niceliklerinin (kimliklerinin) saptanmasıdır. (Nicel analiz)

KİMYA VE BİLİM Kimya; organik, inorganik, analitik, fizikokimya (+ polimer kimyası ve teorik kimya) ve biyokimya alanlarını içine alır.

Ölçme ve Sonuç Bildirme Kimya deneysel bir bilimdir. Deneyler yapılarak bir takım ölçüler alınarak bir sonuca varılır. Deneylerde hatanın en az olması istenir. Deney hataları; deney yapanın kendisinden, seçilen yöntemin uygunluğundan, kullanılan bağıntılardan ve ölçü aletlerinin durumundan kaynaklanabilir. Kimyada deneylerin tekrarlanabilirliği temel esastır.

Madde, Element, Bileşik Hepside insanın beş duyusundan en az biri ile hissedilebilen cisimlerdir. Tarif olarak madde, sabit bir bileşimi olan ve ayrı ayrı parçaları her zaman aynı özellikleri gösteren cisimlerdir. Element, tek bir cins atomların yığılımından oluşmuş bir maddedir; bileşik, birbiriyle kimyasal bağlarla birleşmiş farklı atomların yığılımından meydana gelen maddelerdir. Örnek olarak oksijen (element), elmas (karbon elementi), demir (element), tuz (bileşik), şeker (bileşik), naftalin (bileşik), bakır sülfat (bileşik)..vs hepsi birer maddedir.

Maddenin ortak(kapasite) ve ayırt edici(şiddet) özellikleri Maddenin ortak özellikleri madde miktarına bağlıdır (kütle, hacim, eylemsizlik). Maddenin ayırt edici özellikleri madde miktarına bağlı değildir (yoğunluk, erime ve kaynama noktası, çözünürlük, genleşme, iletkenlik, esneklik, koku, renk, sertlik)

Maddenin Fiziksel ve Kimyasal Özellikleri Fiziksel özellikler: Maddenin yapısını veya bileşimini değiştirmeden ölçebileceğimiz ve gözlemleyebileceğimiz özellikleridir. Örnekler: Erime noktası Donma noktası Yoğunluk Renk Kimyasal özellikler: Maddenin kimyasal özelliklerini gözlemleyebilmemiz için yapısında kimyasal farklılaşmaya sebep olan değişiklikleri gözlemlemeye ihtiyaç vardır. Örnek: Maddenin aktif olup olmadığı, oksijen içerisinde yanıp yanmadığı, asit ve bazlarla tepkime verip vermediği, v.s.

(Depolanma) Maddenin hal değişimleri KATI (erime/donma) SIVI (buharlaşma/ yoğunlaşma) GAZ (süblimleşme) Katı halden gaz haline geçerken: Moleküller arası uzaklık artar Moleküllerin kinetik enerjisi artar Moleküller arası çekim kuvvetinin etkisi azalır Kütle değişmez Kimyasal özellik değişmez Fiziksel özellik değişir Yoğunluk genellikle azalır Düzensizlik artar

Maddenin halleri KATI SIVI GAZ

Bu üç fiziksel hal arasındaki geçişlerin sıcaklıkla olan ilişkisini aşağıdaki suyun sıcaklık zaman grafiğinde inceleyelim. Bu grafik 1 atmosfer basınca göre hazırlanmıştır. ( Ek = KİNETİK ENERJİ, Ep = POTANSİYEL ENERJİ )

SAF MADDE Her noktasında aynı ve değişmeyen bir kimyasal birleşime sahip olan maddeye saf madde denir. Saf maddenin sadece bir tek kimyasal element veya bileşiminden oluşması gerekmez. Değişik kimyasal elementlerden veya bileşimlerden oluşan bir karışım da homojen olduğu sürece saf madde tanımına uyar. Saf maddenin iki veya daha çok fazının bir arada bulunduğu bir karışım da, fazların kimyasal bileşiminde değişiklik olamadığı sürece saf madde kapsamına girer. Saf Madde Saf Madde

SAF MADDENİN FAZLARI Faz: Fiziksel olarak belirgin sınırların içinde her noktada aynı olan belirli bir molekül düzenini simgeler. Katı fazında moleküller kendini tekrarlayan üç boyutlu bir düzende yer alırlar. Bir katıdaki moleküller nispeten sabittir. Sıvı fazında moleküllerin arasındaki mesafe katı fazına oranla çok farklı değildir, fakat moleküller artık yerlerinde sabit kalmak yerine serbestçe dönüp konumlarını değiştirebilirler. Gaz fazında moleküller iyice uzaklaşmışlardır ve yapısal olarak bir düzenden söz edilemez. Gaz molekülleri gelişi güzel hareket ederler. Moleküller arası kuvvetler çok küçüktür ve moleküller arasındaki etkileşim sadece çarpışma ile gerçekleşir. Katı Sıvı Gaz

Madde Saf Maddeler Fiziksel metotla ayrıştırma Karışımlar Bileşikler Elementler Homojen Heterojen Kimyasal metotla ayrıştırma

Saf Madde - Karışım Saf maddeler sabit bir bileşimi olan ve özellikleri belirli olan maddelerdir (su, cıva, tuz, şeker, altın, vb.). Elementler ve bileşikler saf maddelerdir. Karışımlar iki veya daha fazla saf maddenin karışmasından oluşurlar. Karışım içerisinde her madde kendi fiziksel özelliğini korur. Karışımlar ikiye ayrılır: Homojen Heterojen

Karışımlar Karışımlar katı, sıvı, gaz hallerinde olabilirler. Örnek: Hava gaz-gaz karışımıdır Tuzlu su katı-sıvı karışımıdır Gazoz gaz-sıvı karışımıdır Alkollü su sıvı-sıvı karışımıdır 14 ayar altın katı-katı karışımıdır Yukarıda verilen örneklerin hepsi homojendir.

Heterojen karışımlara bir örnek: demir tozu ve kum karışımı

Element - Bileşik Elementler kimyasal yollarla daha basit maddelere ayrılamayan maddelerdir. Bugün bilinen 111 tane element vardır ve bunlar elementlerin periyodik tablosunda listelenmiştir. Varlığı kesin olarak kanıtlanmamış ve yeni keşfedilen elementlerle bu sayı zaman içinde değişebilmektedir. Bu tabloda 92. element olan uranyum dan sonraki elementler laboratuarlarda nükleer reaksiyonlar sonucunda elde edilmişlerdir, diğerleri doğada doğal olarak bulunurlar. Bileşikler iki veya daha fazla farklı elementin atomlarının birleşmesiyle oluşan maddelerdir.

KARIŞIMLARIN ÖZELLİKLERİ 1. Karışımı oluşturan maddeler her oranda karışır. 2. Karışımı oluşturan maddeler kendi özelliklerini kaybetmez. 3. Karışımın özellikleri karışımı oluşturan maddelerin karışma oranına göre değişir. 4. Karışımlar bileşenlerine fiziksel yöntemlerle ayrılabilir. 5. Formülleri yoktur. 6. Homojen ya da heterojen olabilirler. BİLEŞİKLERİN ÖZELLİKLERİ 1. Bileşiği oluşturan maddeler arasında belirli bir oran vardır. 2. Bileşiği oluşturan maddeler kendi özelliklerini kaybeder. 3. Bileşikler bileşenlerine kimyasal yöntemlerle ayrışabilir. 4. Bileşiklerin erime ve kaynama noktaları sabittir. 5. Belirli bir formülleri vardır. 6. Homojendir.

KARIŞIMLARIN AYRILMASI Karışımları oluşturan maddeleri ayrı ayrı geri kazanma işlemlerine ayırma veya saflaştırma yöntemleri denir. Ayırma yöntemleri bileşenlerin bir ya da birkaç fiziksel özelliğinin farklı olmasına dayanarak geliştirilir. A) Heterojen Karışımları Ayırma Teknikleri 1. Elektriklenme ile Ayrılma Bir ebonit veya plâstik çubuk, yün parçasına sürtüldüğünde elektrik yükü ile yüklenir. Elektrik yükü ile yüklenen ebonit çubuğu, kum ve kükürt tozu karışımına yaklaştırdığımızda kükürt tozlarını çektiğini ve kumu çekmediğini görürüz. Karışımdan kükürt tozları ayrılmış ve geriye kum kalmıştır. Elektriklenme ile ayırma yöntemi sadece küçük miktarlar için uygulanır. Endüstride uygulaması yapılmaz. Bazı karışımları, maddelerin elektriklenme özelliklerinin farklı olmasından yararlanarak birbirinden ayırabiliriz.ni karabiberi ç

2. Mıknatıslanma ile Ayırma:Demir, kobalt ve nikel gibi maddeler mıknatıs tarafından çekildiği hâlde, kükürt,tuz, bakır, altın gibi maddeler mıknatıstan etkilenmez. Demir ve kükürt tozları karışımına mıknatısı yaklaştırdığımızda, mıknatıs demir tozlarını çeker ve karışımdan ayırır (Resim 1.1). Mıknatısla ayırma yöntemiyle kullanılmış kâğıtlar arasına karışmış toplu iğne, ataç ve demir gibi cisimler kâğıttan ayrılır. Bu yöntem kâğıt endüstrisinde kullanılır. Maddelerin mıknatıstan etkilenme özelliklerinin farklılığından yararlanılarak katı-katı karışımındaki maddeler birbirinden ayrılabilir. Resim. Demir ve kükürt karışımına mıknatıs yaklaştırıldığında mıknatıs demir tozlarını çekerek kükürtten ayırır

3. Yüzeye Çıkma ve Dibe Çökme (Öz Kütle Farkı ile Ayırma) Demir tozu ile kepek karışımını bileşenlerine nasıl ayırabiliriz? Demir tozu ve kepekten oluşmuş bir karışımı bileşenlerine ayırmak için karışımın üzerine bileşenlerle etkileşmeyen su eklenir. Öz kütlesi sudan büyük olan demir tozu dibe çöker, öz kütlesi sudan küçük olan kepek ise suyun üstünde toplanır (Resim 1.2). Bir kaşık yardımıyla üstten kepek alınır. Su yavaşça süzüldüğünde kabın dibinde demir tozu kalır. Böylece karışımı oluşturan maddeler birbirinden ayrılmış olur. Resim. Demir tozu kepek karışımı suyla karıştırılırsa kepek üstte, demir tozu ise dipte toplanır. Katı maddeler, öz kütle farkından yararlanılarak birbirinden ayrılabilir.

4. Süzme ile Ayırma Heterojen sistem değişik yoğunluktaki sıvı-katı karışımından oluşmuşsa, çökeltme işlemi uygulanır. Buna sedimentasyon da denir. Katı kısım iyice çökeldikten sonra, üstteki sıvı kısmın aktarma suretiyle alınmasına dekantasyon denir. Katı sıvı arasındaki yoğunluk farkı fazla değilse ve katı parçacıkları büyük çaplı değilse dekantasyon işlemi zorlaşır. Böylesi bir durumda süzme işlemine başvurulur. Süzme yönteminde gözenekleri farklı büyüklüklerde olan süzgeçler kullanılır. Süzmenin tam olarak gerçekleşmesi için kullanılan süzgecin gözenek büyüklüğünün, ayrılacak katının taneciklerinden küçük olması gerekir.

Örneğin; toprak ve suyun birbirlerine iyice karıştırılmasıyla elde edilen bulanık su, süzgeç kâğıdından süzüldüğünde, çözünmeyen madde (toprak parçaları) süzgeç kâğıdında kalır. Suyun ise süzülerek bardakta toplandığı görülür. Böylece topraklı su bileşenlerine ayrılır (Resim 1.3). Resim 1.3. Çamurlu suyun süzme yöntemi ile bileşenlerine ayrılması Süzme işlemini kolaylaştırmak ve zamandan tasarruf etmek için vakumda süzme işlemi uygulanır. Süzme yöntemi sadece katı-sıvı karışımlarını değil, katı-gaz karışımlarını ayırmak için de kullanılır. Örneğin; fabrika bacalarından çıkan gazları, katı taneciklerinden ayırmak için, katıları tutan süzgeçler kullanılır

5. Santrifüjleme: Sıvı içerisindeki katı parçacıkları çok küçük ise ve katı sıvı arasındaki yoğunluk farkı fazla değilse bu durumda süzme ile ayırma yeterli olmayabilir. Bu katı parçacıkların çökeltilmesi için santrifüjleme aletinden yararlanılır. Bu işlem normal ayırmalarda da kullanılır ve zamandan tasarruf sağlar.

6. Ayırma Hunisi : Öz kütleleri farklı olan ve birbiri içinde çözünmeyen iki sıvıdan oluşmuş karışımı bileşenlerine ayırmak için ayırma hunisi kullanılır. Örneğin; ayırma hunisine birbiri içinde çözünmeyen ve öz kütleleri farklı olan zeytinyağı-su karışımı konulur. Resim 1.4. Ayırma hunisi yardımıyla öz kütleleri farklı sıvılardan oluşmuş karışım bileşenlerine ayrılabilir Ayırma hunisinin üst kısmında öz kütlesi küçük olan zeytinyağı, alt kısmında da öz kütlesi büyük olan su toplanır (Resim 1.4). Bir süre beklenildikten sonra musluk açılarak öz kütlesi büyük olan su başka kaba alınır. Zeytinyağı ise ayrı bir kaba alınarak birbirinden ayrılmış olur.

7. Çözünürlük Farkı ile Ayırma Çözünürlük maddeler için ayırt edici bir özellik olduğunu için maddelerin çözünürlüklerinin farklı olmasından yararlanarak karışımlar bileşenlerine kolayca ayrılabilir. Resim 1.5. Tuz-kum karışımının çözünürlük farkı özelliğine göre bileşenlerine ayrılması Örneğin; kum ile yemek tuzu karışımı, suya konulup karıştırıldığında yemek tuzu suda çözünürken, suda çözünmeyen kum suyun dibine çöker. Oluşan çözelti süzülerek kumdan ayrılır. Tuzlu suyun, suyu buharlaştırıldığında geriye yemek tuzu kalır. Böylece kum ve yemek tuzu birbirinden ayrılmış olur. Bu yöntem karışımda bulunan maddelerden biri çözücüde çözünüyor, diğeri çözünmüyorsa uygulanabilir.

B) Homojen Karışımları Ayırma Teknikleri 1. Damıtma (Distilasyon) Her madde farklı kaynama noktasına sahiptir. Karışımı oluşturan maddeleri bu özellikten yararlanarak gaz fazına geçirip yoğunlaştırmak suretiyle teker teker geri kazanma işlemine distilasyon (damıtma) denir. Homojen katı-sıvı karışımlarını damıtma ile bileşenlerine ayırabiliriz. Damıtma balonundaki sıvı buharlaştırılır ve oluşan buhar soğutucudan geçirilerek yoğunlaştırılıp toplama kabında toplanır. Elde edilen sıvıya destilat denir. Uçucu bir sıvı ile bir katının karışımı basit damıtma ile birbirinden ayrılır (Resim 1.6).

Distilasyon maddelerin doğasına göre ikiye ayrılır: a) Kaynama noktaları çok yüksek olmayan ve bozunmaya uğramayan maddelerin distilasyonu iki yöntemle yapılır: Basit damıtma: Karışımı oluşturan maddelerin kaynama noktaları çok farklı ise uygulanabilir. İki sıvı ısıtılır. İki sıvı da buharlaşır. Kaynama noktası düşük olan sıvı buharın içinde çok daha fazla miktardadır. Geri soğutucuda bu iki buhar karışımı yoğunlaşır. Dolayısıyla toplama kabında toplanan sıvı safsızlık olarak bir miktar yüksek kaynama noktalı sıvıdan da içerir. Resim 1.6. Homojen katı-sıvı karışımının basit damıtma ile bileşenlerine ayrılması Basit damıtma iki sıvıyı saf olarak ayırmak için iyi bir yöntem değildir. İkinci bir defa daha basit damıtma yapılarak düşük kaynama noktalı sıvının daha saf hali elde edilebilir.

Ayrımsal damıtma: Kaynama noktası yakın sıvıları birbirinden ayırmak için basit damıtma işlemini arka arkaya tekrarlamamak için ilaveten fraksiyon kolonu içeren distilasyon sistemi kullanılır. Bu kolon sıvılarla etkileşmeyen cam kırıklarıyla doldurulur. Yükselmeye başlayan buhar kolondaki cam kırıklarının üstüne yoğunlaşır. Sıvı tam aşağıya doğru süzülürken, yine yükselmekte olan buharla ısıtılır ve bu sıvının bir kısmı yeniden buharlaşıp biraz daha yukarı çıkar ve bu buhar başlangıçtaki buhara kıyasla daha fazla oranda düşük kaynama noktalı sıvının buharını içerir.

Resim 1.7. Ayrımsal damıtma yöntemi ile etil alkol ve su karışımının birbirinden ayrılması Buhar bu şekilde kolonun son bölümüne geldiğinde hiç yüksek kaynama noktalı sıvının buharından içermez ve geri soğutucuda yoğunlaşarak saf sıvı olarak toplanır. Bu işleme ayrımsal damıtma denir (resim 1.7). Örneğin; su-etil alkol karışımı bu iki maddenin kaynama sıcaklıklarının farklı olmasından dolayı bileşenlerine damıtma ile ayrılır.

b) Kaynama noktaları çok yüksek olan ve bu sıcaklığa gelmeden bozunan maddeleri birbirinden ayırmak için iki farklı distilasyon yöntemi uygulanabilir: - vakum distilasyonu: Normal distilasyon düzeneği kapalı hale getirilip vakum pompasına bağlanır. Böylece karışımı oluşturan maddeler daha düşük sıcaklıkta kaynar. - su buharı distilasyonu: Damıtma işlemini 100 o Cde gerçekleştiren bir sistemdir. Su ile karışmayan uçucu bitkisel yağların damıtılmasını sağlar. (örn: limon esansı eldesi) 2) Kondenzasyon(Yoğuşturma) Gaz-gaz karışımlarını bileşenlerine ayırmak için gazların yoğunlaşma sıcaklıklarının farklı olmasından yararlanılır. Örneğin; azot ve oksijen gazı, yoğunlaşma sıcaklıklarının farklı olmasından yararlanılarak sıvı havadan elde edilir.

3) Ekstraksiyon Bir çözeltideki çözünen maddelerden biri bir başka çözgende (çözücü) daha fazla çözünüyorsa ve bu bahsi geçen çözgen çözeltinin çözgen ile karışmıyorsa çözeltiye bu ikinci çözgen ilave edilir. Çözgenin ilavesiyle ikinci bir fazın oluşumu gözlenir. Bu karışım bir ayırma hunisine alınır ve şiddetli bir şekilde çalkalanır. Bu işlem sırasında çözelti içindeki madde daha iyi bir çözücü olan ikinci çözgene çekilmiş olur. Bu işleme ekstraksiyon denir. Madde, ikinci çözgene çekildikten ve fazlar tamamen ayrıldıktan sonra ikinci çözgen ayırma hunisiyle çözeltiden ayrılır ve çözgenin buharlaştırılmasıyla bahsi geçen madde saf halde elde edilir. Örneğin; suyun içinde çözünmüş olarak bulunan bazı organik bileşikler ve metal kompleksleri bu maddeleri daha iyi çözen kloroform çözgeni ilavesiyle bu çözgene çekilebilirler.

4) Kristallendirme Karışımı oluşturan katı maddelerin sudaki çözünürlükleri sıcaklığa bağlı olarak değişir. Bu durumdan yararlanılarak karışımı oluşturan katı maddeler bileşenlerine ayrılabilir. Çözünürlük farkı ile karışımlar bileşenlerine ayrılabilir. Çözünürlüğü sıcaklıkla değişen bir maddenin yüksek sıcaklıkta doymuş çözeltisi hazırlanıp bu çözelti soğumaya bırakılırsa çözünen madde çöker. Resim. Çözünürlük farkı ile ayırma Sıcaklığın düşmesiyle çözünürlüğü azalan maddeler, düzgün geometrik şekilli katılar hâlinde toplanırlar. Bu olaya kristallenme, belirli geometrik şekle sahip katı parçalarına ise kristal denir.

BİLEŞİKLERİN AYRIŞMASI Daha önceki konularda karışımların bileşenlerine fiziksel yöntemler kullanılarak ayrılmasını öğrenmiştiniz. Şimdi ise bileşiklerin kendilerini oluşturan maddelere ayrışmasını öğreneceksiniz. Günlük yaşantımızda ve endüstride kullanılan saf maddeler, bileşiklerin kimyasal yöntemlerle ayrışmasından elde edilir. Bileşiklerin kendilerini oluşturan maddelere ayrışması için aşağıda belirtilen yöntemler kullanılır. a. Isı Enerjisi ile Ayrışma Bazı maddeler ısı enerjisi etkisi ile kendisini oluşturan maddelere ayrışır. Örneğin; civaoksit ısıtıldığında, iki farklı saf madde olan sıvı civa metali ile oksijen gazı elde edilir. Isı enerjisi ile bileşikler ayrıştırıldığında iki farklı element veya iki farklı bileşik de oluşabilir. Isı enerjisiyle ayrıştırma yöntemi sanayide çok sık kullanılır. Cıva oksit (HgO) Cıva (Hg) + O 2(g)

Cıva oksit bir bileşiktir. Isıtıldığında Kendisini oluşturan cıva ve oksijen elementlerine ayrılır.

b. Elektrik Enerjisi ile Ayrışma (Elektroliz) Isı etkisiyle ayrışmayan bazı saf maddeler, elektrik enerjisi ile kendisini oluşturan saf maddelere ayrışabilir. Elektroliz nedir? Maddelerin elektrik enerjisi etkisiyle ayrıştırılmasına elektroliz denir. Elektroliz yapılırken elektrik akımını ileten çözeltiye elektrolit denir. İletken çözelti içine daldırılan metal levha veya çubuğa ise elektrot denir

Örneğin; su elektrik enerjisi (elektroliz) ile kendisini oluşturan oksijen ve hidrojen gazına ayrışabilir. Büyük boy bir beheri su ile doldurup 2 deney tüpünü desteklerle tutup suyun içine içlerine hava kaçırmadan ters çevirip daldırınız. Sonra çelik elektrotları güç kaynağına bağlayıp tüplerin içine girecek şekilde yerleştiriniz. Güç kaynağını 9Va ayarlayıp devreden akım geçirince tüplerin içinde belirgin bir değişiklik gözlenmez. Akım kesilip suyun içerisine birkaç damla sülfrik asit damlatılınca tekrar akım geçtiğinde her iki tüpte de gaz çıkışı gözlenir. - uca bağlı elektrodun(katot) bulunduğu tüpte H 2 gazı, + uca bağlı elektrodun(anot) bulunduğu tüpte O 2 gazı açığa çıkar. Sülfrik asit (H 2 SO 4 ) ilavesi suyun elektriği iletmesini sağlar.

Elektroliz sırasında anot ve katotta gaz çıkışı aşağıdaki gibi gerçekleşir: H + katota gider ve katotta indirgenir. 4H + (aq) + 4 e - 2H 2 (g) Anotta ise sudaki H yükseltgenir. 2 H 2 O 4H + (aq) + O 2 (g) +4 e - Net tepkime: 2 H 2 O 2H 2 (g) + O 2 (g) Su elektroliz edildiğinde oluşan hidrojen ve oksijen gazlarının hacimlerinin oranı aynı mıdır? Yanıtımız hayır olacaktır. Çünkü, su elektroliz edildiğinde elde edilen hidrojenin hacminin, oksijenin hacmine oranı 2/1 dir.örneğin; suyun elektrolizi sonucunda 20 cm3 hidrojen toplanmışsa 10 cm3 de oksijen toplanır. Hidrojenin, oksijen gazına oranı her zaman 2/1 dir.

c. Başka Ayrıştırma Teknikleri Saf maddelerin başka saf maddelere dönüşümü, ısı ve elektrik enerjisi dışında değişik yöntemler uygulanarak da gerçekleştirilebilir. Doğada metaller, çoğunlukla metal oksitler hâlinde bulunur. Maden yataklarından çıkarılan metal oksitlerden metali saf olarak elde edebilmek için, metal oksitler genellikle karbon ile tepkimeye sokulur. Örneğin; demir (III) oksit yüksek fırınlarda karbonla (kok kömürüyle) tepkimeye sokulduğunda demir elde edilir. 2 Fe 2 O 3 (k) + 3 C (k) 4 Fe (k) + 3 CO 2 (g)

Metal bileşiklerinden, metalleri saf olarak elde etmenin bir başka yolu da metallerin çözeltilerini kendilerinden daha aktif olan bir metalle tepkimeye sokmaktır. Örneğin; bakır (II) sülfat çözeltisine çinko çubuk batırıldığında, çinko çubuğun bakır ile kaplandığı ve çözeltinin renginin değiştiği görülür. Bu sırada bakır saf olarak elde edilir. CuSO 4 (aq) + Zn (k) Cu (k) + ZnSO 4 (aq)

Sıvılar Yüzey Gerilimi Sıvının yüzeyindeki moleküllerin içeri ve yanlara doğru çekim kuvvetleri yaparak sıvı yüzeyini ince bir zarla örtmesi özelliğidir. Sıvı içindeki moleküller her yönde çekim kuvvetleri gösterirken yüzeydeki moleküller sıvı yüzeyinde ince bir zar meydana getirecek çekim kuvvetlerine sahip olurlar.

Islatma özellikleri Islatan sıvılar kaba yapışıp tırmanmak ister; bu özellik çok küçük çaplı bir kapiler boruda daha belirgin bir yükselme gösterir. Islatmayan sıvılarda sıvı kaba yapışmaz, tırmanmaz ve bu yüzden sıvı kapiler boruda kabın içindeki sıvı seviyesinin altında kalır. Islatan sıvı yüzeyi kenarları çeperlere doğru uzanan bir çukur şeklindedir ve buna menüsküs adı verilir. Islatmayan sıvıda ise kapilerdeki sıvı yüzeyi tümsek şeklindedir.

Buhar Baskısı (Buhar Basıncı) Bir sıvının buhar baskısı dengede olduğu buharının basıncıdır. Katıların buharlaşması ihmal edilecek kadar azdır ve bu yüzden dikkate alınmaz.

Aşırı ısınma, Aşırı soğuma ve Kritik nokta Aşırı ısınma, bir sıvının kaynama noktası üzerinde ısıtıldığı halde kaynamanın meydana gelmemesi olayıdır. Aşırı soğuma (veya aşırı kaynama) olayının tersi aşırı ısınmadır (veya aşırı kaynama). Aşırı soğuma, su -2 C ye soğuduğu halde donmayabilir. Bu aşırı soğumadır. Ama bir kaç kristal parçası atıldığında veya çözelti karıştırıldığında hemen donma gerçekleşir.

Kritik Nokta: Bir tüpün içine yarıya kadar su koyalım. Tüpün ağzını alevle eriterek kapatalım ve bu kapalı tüpü ısıtalım. Isıtmaya devam ettikçe sıvı ile gaz fazının kaybolup tek bir faz oluştuğunu görürüz. İşte bu andaki sıcaklık kritik sıcaklık ve bu sıcaklıktaki basınç da kritik basınçtır. Faz diyagramları bir maddenin katısıvı-gaz hallerinin buhar baskısı sıcaklık ilişkilerini bir arada gösteren eğrilerdir.

Sıvı Kristaller Oda sıcaklığında kristal-katı olan bu maddeler, ısıtıldıklarında, birkaç erime noktasından geçerek düzensiz moleküllü sıvı hale ulaşırlar. Aradaki geçtikleri erime noktaları halen daha düzenli molekül dizilişine sahip sıvı haller olup bu özelliği gösterdiğinden dolayı böyle maddelere hem sıvı, bulunduğu kabın şeklini alacak, hem akıcı olacak fakat hem de kristal yapıda olduğu gibi düzenli sıralanmış moleküllere sahip olacak anlamına gelen sıvı kristaller denmiştir.

GAZLAR Gazlar moleküller arası çekim kuvvetleri en az olan maddelerdir ve gaz molekülleri birbirinden bağımsız hareket ederler. Aralarındaki çekim kuvveti ancak ve sadece London çekim kuvvetidir. Büyük basınç ve düşük sıcaklıklarda sıvılaştırılabilirler. Gaz molekülleri bulundukları kabın her tarafına eşit oranda yayılıp doldururlar ve kabın şeklini alırlar. Sonsuz oranda genişleyebilirler. Basınç altında yüksek oranda sıkıştırılabilirler. Yüksek basınçtan alçak basınca doğru çabucak akarlar. Sıcaklık yükseldikçe büyük basınç yaparlar. Düşük yoğunlukları vardır.

Gazların Kinetik Teorisi Gaz moleküllerinin yere düşmeden havada asılı kalmaları onların birbirleri ile devamlı çarpışma halinde bulunmaları ile açıklanır. Gazların kinetik teorisine göre önce bazı karmaşık özellikler taşımayan ve gerçekte var olmayan bir ideal gaz tasavvur edilmiş, bu ideal gaz kavramına göre bazı bilgiler elde edildikten sonra gerçek gazlara ilişkin kurallar ve prensipler geliştirilmiştir.

İdeal Gaz Kanunu İdeal gaz kanunu bir gazın P, T, V ve n değişkenlerinin dördünün birden birbiriyle ilişkisini bir bağıntıda toplar. Bunun için Boyle, Charles ve Avogadro kanunları birleştirilerek tek bir bağıntı ortaya çıkarılır. PV = nrt R ye ideal gaz sabiti adı verilir ve normal şartlarda 1 mol gaz için ideal gaz bağıntısından hesaplanır:

Daltonun Kısmi Basınçlar Kanunu Bir gaz karışımında gazlardan herbirinin kendi yaptığı basınca kısmi basınç denir. Birbiriyle reaksiyona girmeyen bir gaz karışımının yaptığı toplam basınç gazların o hacimde yalnız başlarına iken yaptıkları basınçların (kısmi basınçlarının) toplamına eşittir. 1803 de Daltonun kurduğu bu kısmi basınçlar kanununun matematik ifadesi şöyledir.

Graham ın Gazların Yayılma Kanunu Graham gazların bir gaz içinde yayılmasını (difüzyon) ve boşluğa doğru yayılmasını (efüzyon) incelemiştir. (a) Efüzyon:Bir gazın boşluğa yayılması (b) Difüzyon:İki ayrı gazın birbiri içine doğru yayılması

İdeal Gaz Kanunundan Sapmalar Gerçek gazlarda moleküller arası çekim kuvvetlerinden dolayı birkaç molekül birbirine yapışarak çarpışan molekül sayılarında bir azalma gözlenir. Böylece ideal gaza göre daha az basınca sahip olurlar. Gerçek gaz moleküllerinin bir hacimleri oluşu nedeniyle çarpışma mesafeleri azalır ve daha sık çarpışmalar gerçekleştiğinden ideal gaza göre daha yüksek basınç elde edilir. Bir gazda her iki etki vardır. Basıncı artırıcı etki hakim ise ideal gazdan pozitif sapma, basıncı azaltıcı etki hakim geliyorsa ideal gazdan negatif sapma gözlenir.

İdeal gazdan pozitif ve negatif sapmalar

Van der Waals (1837-1923) ideal gazlardan sapmaları gözönüne alarak gerçek gazlar için yeni bir bağıntı geliştirmiştir: an 2 P V 2 V nb nrt Burada n molsayısıdır. a ve b Van der Waals sabitleridirler. Bu sabitlerin sıfır alınması halinde ideal gaz bağıntısı elde edilir!

Basınç Gazların kinetik teorisi, gaz basıncını, moleküllerin çeperlere çarpmaları olarak tarif etmektedir. Yaşadığımız ortamda havanın her türlü cismin çeperlerine yaptığı basınca atmosfer basıncı denir ve bu basınç 1 atmosfer olarak tarif edilir. Basınç birim yüzeye etki eden kuvvettir. Öyleyse basınç bir tür ağırlık, bir tür kuvvettir.

Sıcaklık Sıcaklık ısının akış yönünün bir ölçüsüdür. Isı da bir enerjidir. Isı ile sıcaklık çoğunlukla birbirine karıştırılır. Isı bir enerji çeşididir ve ısı enerjisi, diğer enerji türlerine dönüşebilir. Çoğunlukla sıcaklık yerine ısı kelimesi çok yanlış olarak kullanılıyor. Isının bir enerji birimi olduğunu tekrarladıktan sonra sıcaklığı mutlak olarak tarif etmeye çalışalım. Sıcaklık bir molekül hareketi özelliğidir. Gazların kinetik teorisine göre hızlı moleküllerin sıcaklığı yüksek, yavaş moleküllerin sıcaklığı düşüktür.

Fahrenhayt (t o F), Santigrat(t o C) ve Reomür(t o Re) sıcaklık değerlerinin birbirine dönüştürülmesi:

Moleküller arası çekim kuvvetleri Moleküler kovalent bağlı maddelerde moleküllerin birbirine yapışıp yığılımı sağlayan metalik, iyonik ve kovalent bağlardan daha zayıf olan kuvvetlere moleküller arası çekim kuvvetleri denir.

Moleküller arası çekim kuvvetleri çeşitleri Bunlar, -en kuvvetlisinden en zayıfına doğru-: Dipol çekim kuvvetleri, Hidrojen bağları, London (van der Waals) çekim kuvvetleri ve Sürtünme yüzeyidir.

Çözelti: Bileşiminde birden çok tür içeren homojen karışımlardır. Bir çözeltide miktarca fazla olan bileşene çözücü, miktarca daha az olan bileşene ise çözünmüş madde denir. Analitik işlemlerde çözelti denildiğinde çoğu kez sulu çözeltiler belirtilmiş olur. Çökelti : Sıvı fazdan ayrılabilen bir katı faz oluşması olayına çökelek oluşumu ve oluşan katı faza çökelti veya çökelek denir. Analitik Reaksiyon: Bir maddeyi oluşturan bileşenleri saptayabilmemize yarayan reaksiyonlar analitik reaksiyonlardır.

Bir analitik reaksiyonun sağlaması gereken başlıca koşullar şunlardır. 1) Reaksiyon gözlenebilir olmalıdır. Reaksiyon sonucunda bir çökelek oluşmalı veya kaybolmalı, bir renk meydana gelmeli veya kaybolmalı veya bir gaz çıkışı veya ısı alışverişi gözlenebilmelidir. 2) Reaksiyon duyarlı olmalıdır. Aranılan maddenin çok az bir miktarı bile kuşkuya yer bırakmaksızın belirtilmelidir. 3) Reaksiyon yalnız aranılan maddeye özgü olmalıdır. Ortamda bulunabilecek başka maddeler aynı reaksiyonu vermemelidir.

ÇÖKTÜRME: İki çözelti az çözünen bir katı ürün vermek üzere reaksiyona sokulduklarında bu işleme çöktürme denir. İyi bir çökelek elde etmenin koşulları: 1) Ayıraçlar yavaş yavaş (damla damla) ilave edilmeli ve çözelti iyice karıştırılmalıdır. 2) Sıcakta çökelek oluşumu daha iyidir. 3) Ayıracın çok aşırısı ilave edilmemelidir. Böyle bir aşırılık kompleks iyon oluşumu veya tuz etkisi yoluyla çözünürlüğü artırabilir. 4) Çökeleğin üstündeki doygun çözeltiye bir damla ayıraç ilavesiyle çöktürmenin tamlığı sınanmalıdır. 5) Bazen çöktürülmek istenen bileşik kolloidal hale geçer ve çökmez. Bu istenmeyen durumu gidermek için ortama bir elektrolit ilavesi uygundur.

Çökeleğin Ayrılması: 1) Süzme: Uygun hale getirilen süzgeç<kağıdı huniye yerleştirildikten sonra süzülecek maddenin çözücüsüyle ıslatılır ve huninin çeperine iyice yapışması sağlanır. 2) Aktarma: Ağırca, iri taneli ve kristalli çökelekler çözeltisinden aktarma yöntemiyle ayrılabilir. Ana çözelti kap yan döndürülerek aktarılır. 3) Santrifüjleme: Santrifüj aletinde merkezkaç kuvveti yaratılarak farklı yoğunluktaki çökeleğin tüp dibinde toplanarak ayrılması sağlanır.

Çökeleğin yıkanması: Çökeltinin süzüntüden ayrılmasından sonra istenmeyen iyonlar çökeleği kirletilebilir. Bu kirliliklerin giderilmesi için yıkama işlemi gerçekleştirilir. 1) Çökelek süzme işlemi ile elde edilmişse süzgeç kağıdındaki çökeleğe porsiyonlar halinde distile su ilave edilir. 2) Aktarma ile ayrılan çökelek üzerine distile su ilave edilip karıştırılır. Çökeleğin tekrar çökmesinden sonra süzüntü aktarılır. 3) Santrifüjleme ile ayrılmışsa, tüpe distile su ilave edilmesinden sonra bagetle karıştırılır ve tekrar santrifüjlenerek süzüntü ayrılır. Bu işlem en az iki defa uygulanır.

Çökeltinin aktarılması: Santrifüj tüpü veya süzgeç kağıdı üzerindeki çökelti ince uçlu bir spatül yardımıyla aktarılabilir. Karıştırma: İyi bir analiz sonucu elde edebilmek için çözeltiler bir cam baget yardımıyla karıştırılmalıdır. Isıtma: Çözeltilerin ısıtılması için en iyi yöntem kaynar su banyosunda ısıtmaktır. Isı kaynağı olarak bunzen bekleri kullanılır. Buharlaştırma: Çözeltiyi açık alev üzerinde uygun bir tutacak ile bir porselen kapsül (kroze) de kuruluğa kadar buharlaştırmada, birkaç damla sıvı kaldığında kapsül alevden alınmalıdır. Distile su: Distilasyonla elde edilen sudur. İyon içermediği için çözeltilerin hazırlanmasında, tüp ve laboratuarlarda kullanılan araçların son temizliğinde kullanılır. Saf su olarak da adlandırılır.

Çözünürlük Bir maddenin belli bir çözücünün belli bir miktarında, belli basınç ve sıcaklıkta çözünebilen en fazla miktarına o maddenin çözünürlüğü denir. Her maddenin belli bir çözücüde çözünebileceği madde miktarı yani, denge noktası farklıdır. Denge, dinamik bir olaydır. Yani bu noktada çözünme durmaz, devam eder. Ancak bunun karşıtı, yani çözeltiden çözünenin ayrılarak katı üzerinde toplanması olayı da aynı miktarda ve zamanda olur. Böyle bir çözeltiye çözünenin kristali katılırsa kristalin büyüklüğünün değişmediği ancak şeklinin değiştiği görülür.

Çözünürlüğe etki eden faktörler 1. Çözünen maddenin türü 2. Çözücünün türü 3. Sıcaklık 4. Basınç 3. Ortak iyon etkisi 4. Ortamın phı 5. Yabancı iyonlar 6. Kompleks oluşumu

Çözünürlüğe etki eden faktörler Genel olarak, bileşiği oluşturan iyonların yarıçapları ne kadar küçük ve iyon yarıçapı küçük ve iyon yükü ne kadar büyükse bileşik o kadar zor çözünür. Nitel bir sınıflama ile çözünürlüğü çözünmeyen, az çözünen çözünen olarak gruplandırmak mümkündür.

Çözünürlüğe etki eden faktörler Bir madde 25 0 C da(oda sıcaklığında) 1 litre çözücüde 10 gram veya daha fazla çözünüyorsa çözünen madde, 1 gramın altında çözünüyorsa çözünmeyen madde, bu iki değerin arasında çözünüyorsa az çözünen madde olarak tanımlamak mümkündür. Tanımından da anlaşılabileceği gibi çözünürlük; çözünen maddenin türüne, çözeltinin türüne, sıcaklığa, basınca ve yabancı iyon etkisine bağlı olarak değişir.

Çözünen maddenin türü Her maddenin çözücü-çözünen dengesine ulaşma noktası farklıdır. Örneğin çözünürlüğe etki eden diğer faktörler sabit tutulduğunda bir litre suda 3,8 mol yani 1311 gram şeker çözünürken aynı miktar suda 5,3 mol yani 310 gram NaCl çözünür. Miktarlar gram olarak karşılaştırıldığında şekerin çözünürlüğünün sofra tuzundan fazla olduğu düşünülebilir. Ancak çözünürlüğün fazla olması demek daha fazla sayıda molekülün çözeltiye geçmesi demektir. Bu açıdan karşılaştırma yapıldığında tuzun çözünürlüğünün şekerden daha fazla olduğu görülür.

Çözünen maddenin türü Bu da beklenen bir olaydır. Çünkü sodyum klorür iyonik yapıdadır ve iyonların yarıçapları şeker moleküllerinden çok daha küçüktür. Dolayısıyla suyun daha fazla sayıda sodyum klorür molekülünü çözeltiye alması doğaldır.

Çözücünün türü Çözücü ve çözünen maddelerin molekülleri birbirine ne kadar çok benzer ise çözünürlük o kadar yüksektir. Başka bir değişle polar yapıdaki bir madde ancak polar çözücülerde, apolar bir madde ise ancak apolar çözücülerde çözünür. Kısaca söylemek gerekirse benzer benzeri çözer. Gerek çözücü gerekse çözünen moleküllerinin özellikleri iki uç özellikten ne kadar farklı ise, çözünürlük o ölçüde değişir.

Çözücünün türü Bazı çözücü molekülleri polarlık ve apolarlık özelliklerini birlikte gösterebilirler. Örneğin etil alkol böyle bir moleküldür. Molekülün karbon -hidrojen ve karbon -karbon bağları apolar, oksijen -hidrojen ve karbon - oksijen bağları ise polar özelliktedir. Bir başka deyişle molekülün bir ucu polar özellik, öteki ucu ise apolar özellik gösterir. Dolayısıyla etil alkol hem polar hem de apolar maddeler için iyi bir çözücüdür.

Sıcaklık Sıcaklığın çözünürlüğe etkisini gazlar ve katılar için ayrı ayrı incelemek gerekir. Gazların sıvılardaki çözünürlükleri genellikle sıcaklık arttıkça azalır. Katıların sıvılardaki çözünürlüğü için ise kesin bir şey söylemek mümkün değildir. Çözünme olayının ekzotermik veya endotermik oluşuna bağlıdır.

Sıcaklık Örneğin Çözünen+ Su + Enerji Doygun çözelti şeklinde gerçekleşen çözünme olayı için sıcaklığın artması çözünürlüğü arttırırken Çözünen + Su Doygun çözelti + Enerji şeklindeki bir çözünme olayında durum tam tersidir. Bu durum Le Chatelier ilkesine uygun bir sonuçtur. Çözünme olayındaki enerji etkisi (ister enerji veren isterse enerji alan yönde olsun) ne kadar büyük ise sıcaklıktan etkilenme o kadar belirgin olur.

Basınç Basıncın sıvı ve katıların çözünürlüğüne önemli bir etkisi yoktur. Şüphesiz bir gazın başka bir gaz içindeki çözünürlüğü de basınca bağlı değildir. Gazların katı ve sıvılardaki çözünürlükleri ise basınçtan önemli ölçüde etkilenir.

Basınç Gazların sıvılarda çözünmesi sırasında, katıların sıvılarda çözünmesinde olduğu gibi denge vardır. Eğer sıvı üzerindeki gazın basıncı artırılırsa denge bozulur ve daha fazla gaz sıvıda çözünür. Böylece gazın sıvıdaki çözünürlüğü artmış olur. Gazların sıvılardaki çözünürlüğünün basınçla olan değişimi Henry Yasası ifade edilir. Bu yasaya göre gazların sıvılardaki çözünürlüğü, bu gazın sıvı üzerindeki kısmi basıncı ile doğru orantılıdır.

Basınç-2 Sıvı ile tepkime veren gazların çözünürlüğü vermeyenlere oranla daha fazladır. Örneğin oksijen, hidrojen veya azotun sudaki çözünürlükleri amonyak, karbondioksit veya kükürt dioksitin sudaki çözünürlüklerinden daha azdır. Çünkü sonuncular suda bileşik oluştururlar. Bu tür gazların çözünürlüğü Henry yasasından sapma gösterir.

Gazların çözünürlüğüne basınç etkisi Bir gazın sıvı içindeki çözünürlüğüne basıncın etkisi, sıcaklık etkisinden çok daha fazladır. Bir gazın çözünürlüğügaz basıncıyla doğru orantılıolarak değişir. Buna Henry yasası denir ve C = k. Pgaz şeklinde ifade edilir. Burada, C= gazın belli çözücüde, sabit sıcaklıktaki çözünürlüğü Pgaz= Gazın bu çözeltideki kısmî basıncı k= orantı katsayısı

Gazların çözünürlüğüne basınç etkisi Gazın bilinen bir sıcaklık ve basınçtaki çözünürlüğü yardımıyla orantı katsayısı hesaplanabilir. Örneğin azot gazının 0 oc ve 1.0 atm basınç altındaki çözünürlüğü 23.54 ml/l olarak biliniyorsa orantı katsayısı k, olarak hesaplanır.

Henry yasası Henry yasasının uygulaması meşrubatlarda görülür. Bu içeceklerde çözünen gaz CO2tir ve yüksek basınçlarda daha çok çözünür. İçecek kapağı açıldığında gaz çıkışı fark edilir. Basınç kalktığı için çözünmüş CO2 uzaklaşır, ki bu da köpürme şeklinde görülür.

Henry yasası Dalgıçların zaman zaman yaşadıkları vurgun olayı da gazların çözünürlüğü ile ilgilidir. Dalgıçlar su altında basınçlı hava solurlar ve bu nedenle kanda daha fazla miktarda azot gazı çözülür. Dalgıç yüzeye çıktığında fazla çözünmüş azot kabarcıklar oluşturur. Bu kabarcıklar eklem ve damarlarda şiddetli ağrılara, felç ve hatta ölümlere neden olur.

Çözünme Entalpisi Bazı çözeltiler oluşurken çevreye ısı verirken bazıları da ısı alırlar. Bunlardan ilkine ekzotermik, ikincisine de endotermik çözünme denir. Ekzotermik ve endotermik çözünmede belirleyici olan nedir? Bu soruya yanıt verebilmek için çözünme olayını yakından incelemek gerekir.

Çözünme Entalpisi Çözünme olayı üç aşamalı bir işlem gibi düşünülebilir: 1.Çözücü molekülleri, çözünen moleküllerini aralarına alabilmek için birbirinden uzaklaşarak boşluklar meydana getirmek durumundadır. Bu, enerji gerektiren bir işlemdir. (ΔH>0) 2.Çözünen molekülleri çözücünün oluşturduğu boşluklara dağılabilmek için birbirinden uzaklaşması gerekir. Bu olay da enerji gerektirir. (ΔH>0)

Çözünme Entalpisi 3. Serbest haldeki çözücü ve çözünen molekülleri birbirlerini çekerek düzenli bir yapı oluştururlar. Bu olay sonucu bağ oluşumu söz konusudur ve dışarıya enerji veren bir olaydır. (ΔH<0)

Çözünme entalpisi-2 Çözünme olayının ekzotermik veya endotermik oluşu bu üç aşamadaki enerji değişiminin toplamına balıdır. Toplam enerji pozitif ise çözünme endotermik, negatif ise ekzotermiktir. Bu olay aşağıdaki şekilde özetlenebilir. Saf çözücü Ayrılmış çözücü molekülleri Ha>0 Saf çözünen Ayrılmış çözünen molekülleri Hb>0 Çözücü ve çözünen molekülleri çözelti Hc<0

Çözünme entalpisi-2 Toplam: Saf çözücü+ Saf çözünen Çözelti Hç= ΔHa + ΔHb+ ΔHc Hç> 0 Endotermik çözünme Hç< 0 Ekzotermik çözünme

Çözünme entalpisi-2 Çözeltilerde benzer benzeri çözer ifadesinin anlamı bu şekilde daha iyi anlaşılabilir. Benzer molekül yapısındaki bileşikler, yakın değerlerde moleküller arası kuvvetlere sahip olduklarından birbirlerini çözerler. Benzer olmayan yapıdaki bileşikler çözelti oluşturma eğiliminde değildirler. Bir çok bileşikte yapıların bazı kısımları benzer, bazı kısımları ise farklı olabilir. Bu durumda hangi kısmın önemli olduğuna göre çözünme gerçekleşir veya gerçekleşmez.

Çözünme entalpisi-2 İyonik katıların çözünmesi de moleküler katılara benzer. Burada da basamaklar; 1.İyonik katının ayrı ayrı gaz iyonlar haline gelmesi (enerji gerektirir, ΔH>0) 2.Gaz halindeki katyonun su molekülleri ile çevrilmesi ( enerji verir, ΔH<0) 3.gaz halindeki anyonun su molekülleri ile çevrilmesi ( enerji verir, ΔH<0) Çözeltinin enerji değişimi (entalpisi) bu üç basamağın toplamına eşittir

Çözünme entalpisi-4 Sodyum klorürün çözünmesi örnek alınarak şematik olarak gösterilirse; Hç>0 olduğundan çözünme endotermiktir.

ORTAK İYON ETKİSİ Bir tuzun bileşenlerinden birisi çözeltide bulunuyorsa, o tuzun çözünürlüğü azalır. (Ayrı bir başlık halinde ele alınacaktır)

Yabancı İyon Etkisi Ayrı bir başlık halinde ele alınacaktır.