Tanpınar la Birlikte Aziz İstanbul u Düşünürken



Benzer belgeler
İSAM KONUŞMALARI. İSAM PAPERS Ottoman Thought Ethics Law Philosophy-Kalam

İZMİR BALÇOVA ANADOLU LİSESİ İSTANBUL ÜNİVERSİTE TANITIM VE KÜLTÜR GEZİSİ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

TUR 1 - ĠSTANBUL KLASĠKLERĠ

İSTANBUL KÜLTÜR VE DİL İ S T A N B U L ' U C E T C İ L E K E Ş F E D İ N

2. İstanbul Boğazı 31 kilometre uzunluğundadır. 3. İstanbul Boğazı Asya ve Avrupa yı birbirinden ayırır. 4. İstanbul Boğazını turistler çok severler.

Gürkan Genç, 1979 yılının Ocak ayında dünyaya geldi. Hemen hemen her çocuk gibi en büyük tutkusu bisikletiydi. Radyo-Televizyon-Sinema bölümünden

Kalem İşleri 60. Ağaç İşleri 61. Hünkar Kasrı 65. Medrese (Darülhadis Medresesi) 66. Sıbyan Mektebi 67. Sultan I. Ahmet Türbesi 69.

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

Deniz Esemenli ile Üsküdar Turu 27 Ekim 2013, Pazar

Doğru bildiğini her yerde haykıran, kimseye eğilip bükülmeyen birisiydi Neyzen Tevfik..

LEVENT KUM VE KURSİYERLERİ ÇİNİ SERGİSİ

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

BÖLÜM 1. İLETİŞİM, ANLAMA VE DEĞERLENDİRME (30 puan) Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. MUTLULUK HİKAYESİ

OSMANLI YAPILARINDA. Kaynak: Sitare Turan Bakır, İznik

Akıl Fikir yayınlarından yeni kitaplar

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

KÜLTÜR VARLIKLARI, ANITSAL YAPILAR, SİTLER vb. ÇEVRE VE PEYZAJ TASARIMI

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

İSTANBUL UN PENÇ HALLERİ. TA NER A L A KU Ş ve Ö Ğ R E NC İ L E R İ Mİ N YATÜR S E RG İ Sİ

AHIRIN İÇİNDEKİ SARAY 300 Ispartalı filmini hatırladınız mı?

Roma ve Bizans Dönemi Tarihi Eserleri. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

MİMARİ RESTORASYON PROGRAMI EĞİTİM GEZİSİ

Hürriyet yazarı Gila Benmayor,bugünkü yazısını TURMEPA nın bir araştırmasından yola çıkarak kaleme almış.

Benimle Evlenir misin?

Devrim Erbil: Ritmin Resmi

İstanbul üzerine çalışan bir üniversite kurulmalı

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

Sultanım, müsaade buyurun, ben İstanbul'un çevresini dolaşıp, mevcut suları bir inceleyeyim!.

BİN YILLAR BOYU AZİZ İSTANBUL

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

TARSUS DA BİR GÜN...BELKİ DE İKİ... Adanalılar...Mersinliler...Gaziantep, Hatay ve Osmaniyeliler...Türkiye nin gezmeyi sever insanları...


EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Roma mimarisinin kendine

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

Bırakın doğa evinize gelsin!

İSMEK İN USTALARI SANATIMIZ YAŞAMIMIZ İSMEK MİNYATÜR SANATÇILARI SERGİSİ

MALATYA KÖŞKE ÇIKIYOR! Ayrıcalıklı ve muhteşem bir hayat...

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

TMMOB MİMARLAR ODASI EDİRNE TEMSİLCİLİĞİ yılı 5. Trakya Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Mezunları Buluşması

Dünya üzümden sadece şarap yaparken, biz ise üzümden sadece şarap değil, başka neler yapacağımızı göstermeye devam edeceğiz.

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

Kurban Bayramında ENDÜLÜS TE RAKS Granada Sevilla - Malaga 10 Eylül 2016 / 5 Gece 6 Gün

Hocam Prof. Dr. Nejat Göyünç ü Anmak Üzerine Birkaç Basit Söz

Birlik Parkı. Tahir AKYÜREK. Konya Büyükşehir Belediye Başkanı

SELANİK AYASOFYA CAMİSİ

POLONYA DA ERASMUS GDYNIA MARITIME UNIVERSITY 2018 BAHAR

Perşembe İzmir Basın Gündemi

Üç Şerefeli Camii. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

26 I MİMARİ I TEPE PENCERELİ EVLER. Tekirdağ da Rakoczi nin Evi. Günümüzde Rakoczi Müzesi olarak kullanılmaktadır.

SIRADIŞI FRANSIZ ŞATOLARI

100. Yılında Çanakkale ye Develi den güzel bir ziyaret gerçekleştirildi. Fethinin 562. Yılı olması münasebetiyle gezinin ilk yarısı İstanbul a

ADANA NIN SIRLARINA YOLCULUK

Öğretim araç ve gereçlerinin reformu

Ana Stratejimiz Milletimizle Gönül Bağımızdır BÜLTEN İSTANBUL B İ L G. İ NOTU FİLİSTİN MESELESİ 12 de İÇİN 3 HEDEFİMİZ, 3 DE ÖDEVİMİZ VAR 3 te

Yaz aylarının gelmesi ile birlikte çocuklar için uzun bir tatil dönemi başlar. Bu tatili çocukları için verimli hale getirmeyi tüm anne-babalar ister.

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Günümüzde 1. tepede Topkapı Sarayı, 2. tepede Nuruosmaniye Camisi, 3. tepede Süleymaniye Camisi, 4. tepede Fatih Camisi, 5. tepede Yavuz Sultan Selim

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

ĐSTANBUL KÜLLĐYELERĐ (FATĐH / SULTAN SELĐM / ŞEHZADE MEHMET) TEKNĐK GEZĐSĐ RAPORU

Cümle içinde isimlerin yerini tutan, onları hatırlatan sözcüklere zamir (adıl) denir.

İRAN TURU. Kapı komşumuz olduğu halde hakkında ne kadar az şey

5. SINIF TÜRKÇE NOKTALAMA İŞARETLERİ TESTİ

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

T.C. Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Müdürlük Seçme Sınavlarına Hazırlık El Kitabı

Tarihin Mimarisi,

TARAFTAR REHBERİ UEFA EURO 2012 ELEMELERİ AVUSTURYA TÜRKİYE

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

O KOLTUĞA GALİP HOCA YAKIŞIR!

Uluslararası Buluşma Türkiye Fotohaber, Sayfa 1

Herkese Bangkok tan merhabalar,

KONYAALTI NDA 5 YILDIZLI BİR YAŞAM KONYAALTI NDA 5 YILDIZLI BİR YAŞAM

Günlük Kent Gazetesi

Yeni Türk Edebiyatında Kadıköy. 1. Adı Soyadı: Haluk ÖNER. 2. Doğum Tarihi: Unvanı: Yrd. Doç. Dr.

Tarihi Mekanların Analizi (MMR 444) Ders Detayları

final in başarı geleneği final temel liseleri ile sürüyor...

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

Yaşam. Kandilli si. Hayalinizdeki. Yatırımın. Yaşamın ve

Ev ve apartmana dair / H.Cahit YALÇIN

DiJiTAL TÜRKÇE ANSiKLOPEDi

FOSSATİ'NİN "AYASOFYA" ALBÜMÜ

YAZ 2015 SAYI: 305. şehir tanıtımı

23 NİSAN İLKOKULU 2/C SINIFI DENEME SINAVI

ÇAĞDAŞ TÜRK EDEBİYATI. Betül Tarıman. Öykü GÖKYÜZÜ PRENSİ PO İLE KÜÇÜK KIZ. 2. basım. Resimleyen: Uğur Altun

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUENLER GRUBU NİSAN AYI BÜLTENİ ÇİÇEKLER TEMASI

Başlangıç Meridyeni ve Greenwıch - İstanbul

Masallar Kenti Mardin i Nükhet Everi ile Geziyoruz!

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

Diş Hekimliği Sempozyumu

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

HÜRRİYET İLKOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 23 NİSAN ULUSAL EGEMENLİK ve ÇOCUK BAYRAMI KUTLAMA PROGRAMI

1503 yılında Da Vinci Sultan Bayezid e gönderdiği her hangibir eksiz olmaksızın basit bir mektupla Haliç'te köprü yapma istediğini bildirmişti.

Çevrimiçi Tematik Türkoloji Dergisi Online Thematic Journal of Turkic Studies. Celal Bayar dan İsmail Efe ye Bir Mektup

Montessori Montessori Öğretmen Eğitimi. Başarılı Bir Ekol Başarılı İki Kurumun Çatısı Altında

Tarihi Kültürel Miras ve Kent Belleği Çalışma Grubu. Sözcü: Asiye Yavuz Kobal


Transkript:

Tanpınar la Birlikte Aziz İstanbul u Düşünürken Seyfi Kenan Marmara Üniversitesi Osmanlı İstanbul una, daha öz bir ifadeyle Nefs-i İstanbul a karşı nasıl bir tavır içindeyiz bugün? Nefs-i İstanbul a nasıl davranıyoruz ve aynı zamanda bu aziz şehre karşı nasıl bir tutum içinde olmalıyız? Konuşmamda üzerinde duracağım asıl konu kısaca bu. Konuyla ilgili yaşanmış ilginç bir olaya yer vermeliyim söze başlamadan. Osmanlı medeniyeti, kültür ve medrese tarihine büyük emekler veren Mübahat Kütükoğlu hocamız, bir doçentlik sınavında Nefs-i İstanbul neresidir? diye sormuştu adaya. Doçent namzeti Hocam, ben İstanbullu değilim, bilemiyorum diye cevap vermiş!. Akademik basamakların ileri aşamalarında bile, temel kültür okuryazarlığından yoksun olmanın acayip halleri, Orhan Şaik Gökyay ın meşhur Destursuz Bağa Girenler ini daha da zenginleştireceğine şüphe yoktur!.. Konuyla ilgili tarihî ve medenî bilgiden yoksun olunca, içerikle ilgili tutarlı tavır ve yaklaşımların oluşumu da muhal olur. Nesnel, tarafsız bir bakış açısıyla hazırlanan bir bildiri sunma iddiasında değilim. Kaldı ki bilimsel araştırmalarda salt nesnelliğin de mümkün olmadığını son yarım yüzyıl boyunca yapılan tartışmalardan iyice kavradık. İncelediğimiz olgu, araştırdığımız meselede bize düşen tek sağlam dayanak, dürüstlük, samimiyet ve hakkaniyet 571

OSMANLI STANBULU sahibi olmaktır. Ben de elden geldiğince Nefs-i İstanbul a bu ilkelerle girmeye çalışacağım. Beşerî bilimlerde nasıl ki olguları, olayları veya kişileri sanki onlar karşımızdaymış veya gözlerimizin önünde cereyan ediyormuş gibi içimizde canlandırarak ifadelerimizi kurmaya çalışıyor veya en azından bu temel tavırla davranıyorsak, bu aziz şehre, Nefs-i İstanbul u inşa edenlere karşı da aynı şekildeki bir sorumluluk bilinci içinde yaklaşmalıyız diye düşünüyorum. Bir taşı bir yerden söktüğümüz zaman, bırakın altını oymayı, ya da başka ucûbe yapılarla, küstahça hemen yanı başına dikilen gökdelenlerle boğmayı, ufacık bir taşını yerinden oynattığımız zaman veya bir gazetenin verdiği hiçbir sanatsal değeri olmayan bir tabloyu asmak için muhteşem çininin tam ortasına çiviyi çakmaya kalkıştığımız zaman, içimizden yükselen bir sesin Mimar Sinan ne der, Kanûnî ne der, Kâtip Çelebî ne der, haykırışını duymalıyız, değil mi? Mezarının nerde olduğunu dahi bilmediğimiz o büyük Evliya Çelebi ne düşünür? Veya Atatürk ün cumhuriyetin ilk yıllarında çok ihtiyaç duyulan nitelikli öğretmenleri yetiştirmek için zamanındaki TBMM binasından daha büyük ve görkemli inşa ettirdiği ve bugünkü Gazi Üniversitesi nin ana binasına dokunmaya kalkıştığımızda o büyük Gazi ne der? Bunun bilinciyle, böyle bir sorumlulukla karşımızdaki, özellikle de İstanbul daki özgün değeri ve anlamı olan ve bu kenti diğerlerinden ve akranlarından ayrı ve ayrıcalıklı hale getiren tarihi eserler hakkında tasarrufta bulunmamız, sözlerimizi ve ufkumuzu buna göre kurmamız gerekir, değil mi? Belki de bildirinin sonunda işte, sahibine postalanmak üzere hazırlanmış bir mektup diye tepkide bulunanlar çıkabilir. Bunu da yadırgamam açıkçası! En azından kendime postalanmak üzere hazırladığım bu mektubu, daha doğrusu ve dürüstçesi, bu dertli bildiriyi yüksek sesle okuyabilirim sanırım. Şimdi Tanpınar la birlikte Aziz İstanbul u gözlemlerken ve düşünürken önümdeki kağıda dökülen kelimeleri ve cümleleri sizlerle paylaşacağım. Yalnız bu defa başka bir hikayemle devam etmeme birkaç dakikalığına müsaade ediniz! Sultanahmet civarlarında Ayasofya yı karşıdan, iyi bir çerçeve içinde gören bir lokantada öğle yemeği esnasında Alman filozofu Karl-Otto Apel in eşiyle birlikte bu muazzam eseri temaşa ettikten 572

TANPINAR LA B RL KTE AZ Z STANBUL U DÜ ÜNÜRKEN sonra söylediklerini hâlâ iyi hatırlıyorum: Evet, bence minareler Türklerin özgün bir icadı [Minareleri işaret ederek] Yapıya daha estetik bir görünüm kazandırdığında şüphe yok. Bir an için Ayasofya yı minareler olmaksızın tahayyül ettim, çok tuhaf gözüktü bana! demişti Apel. Minarelerin Türk icadı olmadığı kesin, ancak hem zamanın ve mekânın ruhuyla ve hem de kendi donanımlarıyla uyum içerisinde olacak şekilde Türkler in kendilerine özgü bir minare mimarisine sahip olduklarında şüphe yok, tıpkı diğer yapılarda veya yapılanmalarda, dinî mimariden sivil mimariye, iktidar ekseninin şekillendiği saraylara varıncaya kadar kendilerine has olanı ortaya koydukları gibi. 2005 in Mayıs ında İSAM konferanslarından birini vermek üzere İstanbul a geldiği günlerde Apel le birlikte, görmeyi çok arzu ettiği Topkapı Sarayı nı da gezmiştik. Bâb-ı Hümâyûn dan girip çeşitli bölümleri gezerek, zaman zaman gördüklerimiz, zaman zaman aklımıza gelen çeşitli sorular eşliğinde gerek tarihî veya güncel ve gerekse felsefî sohbetlere dalarak Sarayburnu na kadar varmıştık. Biraz şaşkınlık biraz hayret içerisinde, yolunu çıkarmaya çalışan kaybolmuş birisinin yüz ifadesiyle Apel, âniden şu soruyu sormuştu: Saray nerde?! Oysa Saray ın hemen hemen bütün bölümlerini gezmiş, bitirmiştik. Saray burası! Gezdik! cevabını verince şaşkınlığı bir kat daha artmıştı. Çünkü ebniyeye bürünmüş iktidarı aleni olarak görememişti. Apel için asıl şaşırtıcı olan yön, iktidarın tasarımı ve kurgulanma biçimiydi. Habsburg İmparatorluğu döneminden kalan Belvedere veya Schönbrunn ya da diğer benzer Avrupa saraylarına girildiğinde gücün, iktidarın ne olduğunu ve nerede olduğunu hemen görmeye alışkın birisi için Topkapı Sarayı çok çarpıcı gelir. Aynı şekilde halktan kimsenin içeri girmesine müsaade edilmediği Ming Hanedanlığı döneminden kalma Yasak Şehir diye adlandırılan ünlü Çin Sarayı na aşina olan birisi için de şaşırtıcı olduğunu belirtmek gerekir. Paris ve St. Petersburg daki görkemli sarayları anmıyorum; bunların yanında Topkapı, taşrada bir eşraf hanesi gibi algılanabilir. Tıpkı Beylerbeyi ahşap sahilhanesinde II. Mahmud un huzuruna çıkan Prusyalı subayın, Hamburglu zengin bir tüccarın hanesi bundan daha görkemlidir şeklindeki tepkisinde veya algısında görüldüğü gibi! İstanbul, Ahmed Hamdi Tanpınar ın, dönemine kadar mahallesinden, doğal çevresinden mimarisine varıncaya kadar şehrin, kay- 573

OSMANLI STANBULU bettikleriyle birlikte nasıl değiştiğini ele aldığı o ünlü Beş Şehir ini yazdığı zamandan itibaren de değişmeye devam etti şüphesiz, hatta 2005 ten sonra, dışarıdan olsa bile Karl-O. Apel i bile şaşırtacak seviyede, İstanbul u başka şehirlerden, hatta akranlarından ayrı ve faik yapan silüetini ve ruhunu kaybedecek şekilde dönüştü. Ünlü Türk mimarı Turgut Cansever, bu dönüşümü bir cinayet olarak tanımlamaya kadar götürdü. İstanbullular a, kendilerine bırakılan, tayin edilen belli başlı yerlerden, nerdeyse özel gözetleme mekanlarından şehirlerini seyretme fırsatı verildiği artık söylenmektedir. Öte yandan, UNESCO bile İstanbul a has olan atmosferin kaybolma tehdidiyle karşı karşıya kaldığını söyleyerek İstanbul u yönetenlere uyarılarda bulunmakta, klasik dönem mimari eserlerinin İstanbul un eksenine verdiği ruhun, bir başka ifadeyle İstanbul u azizleştiren o klasik dönem mimarî atmosferin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını ısrarla belirtmektedir. İstanbul un işlerini yürütme sorumluluğunu elinde bulunduranlar tarafından son yıllarda, şehirde yaşayanlara toplu ulaşımda kullanacakları otobüslerin hangi renkte olmalarını istedikleri veya Boğaz da karşıdan karşıya geçerken hangi tip vapura binmeyi tercih edecekleri soruldu; otobüs rengi ve vapur tasarımı konusunda fikirlerini beyan etmeleri beklendi. Şehirliler sevinmişti, heyecanla fikirlerini ifade etmişlerdi şüphesiz; her ne kadar resim üzerinde veya sanal dünyada gözüken renk ve tasarıma bakarak bunların İstanbul un mimarisine ve mahallesine, denizine ve sokaklarına ne kadar uyabileceğini önceden kestirebilmek zor olsa da, demokratik katılımın ve sivil bilincin gelişimi açısından hoş bir girişim olarak karşılanmıştı. Fakat İstanbul u azizleştiren bölgeye, Tanpınar ın ifadesiyle, klasik dönem mimari eserlerinin, camilerin ve külliyelerin İstanbul un tepelerine bir fecirden ardı ardına boşanmış güvercin sürüleri gibi beyaz ve yumuşak kondukları zaman asıl Bizans ın o dönem yıkıldığını belirttiği o havzaya, daha kısa bir ifadeyle, adeta Türk kültürünün mahremi haline gelen ekseni ucûbeye dönüştürebilecek bir müdahale neden İstanbullular a sorulmaz veya bu eserleri yapanlara karşı duyulan bir sorumluluk bilinciyle sual edilmez? Bu, bu şehre gönül veren, varoluşunun beşiği olarak gören herkesin sorması icap eden bir soru değil midir?. Belki de İstanbullular a, Tevfik Fikret in, çocukken annesi ve dayısıyla hac yolculuğunda yaşadığı feci bir olaydan sonra bir Osmanlı memurunun yardımıyla İstanbul a ulaşmayı başaran, genç kız olduktan sonra 574

TANPINAR LA B RL KTE AZ Z STANBUL U DÜ ÜNÜRKEN kısmetine bir alçak herif le evlenmek düşen ve kocasından gördüğü şiddet sonucunda daha yirmi yaşına varmadan hayatını kaybeden kız kardeşi için yazdığı, başlı başına bir çalışma konusu olmaya değer Hemşîrem İçin şiirinde, çöldeki yolculuğu esnasında kaybolan annesine bugün derdimle seni inletmeye geldim, dinle! şeklinde yakarması gibi artık, elinizdeki program afişinde de yer alan Fatih in, veya Mimar Sinan ın kabrine sadece inlemeye gitmek kaldı. Şehirler, uygarlıkların şahdamarları gibidir. Troya, Babil, Bağdad gibi antik merkezlerden New York, Tokyo gibi modern çağın megapolislerine uzanan serüvende pek çok kent, büyük hayallerin ve dünya görüşlerinin harmanlandığı beşikler olarak göze çarparlar. Her çağa ve vaktin mizacına özgü kentlerin zaman zaman öne çıktığı bilinir. Bazıları kısa zamanda tarih olur, bazıları ise çok uzun bir zaman önemlerini ve değerlerini korurlar, varlıklarını sürdürürler. Şüphesiz İstanbul, bu ikinci kısma girer. İstanbul un, yeryüzü kentleri içerisinde, değeri ve önemi, içerdiği çok yönlü katmanları dolayısıyla en zengin olanlardan biri sayılması gerektiği konusunda hemen herkes görüş birliğine varmışsa bunun nedenlerini, şehrin topografyası ve tarihinin yanı sıra istanbul u yaşatan insanları ve kültüründe de aramak gerekir. Farklı dil, din, gelenek, anlayış ve zihniyet alaşımından süzülüp gelmiş milyonlarca insanın bu şehri farklı zamanlarda yaşanılır ve yaşanası bir mekân haline getirdiğinde şüphe yok. Şehrin Osmanlı geçmişinden itibaren musikiden mimariye, minyatürden edebiyata kadar yansıyan çok yönlü kültürel ve estetik birikimde de görüldüğü gibi, imparatorluk iktidarı ile barış içinde bir arada yaşama tecrübesinin parlak örnekleri gözlemlenebilir. Öte yandan Tanpınar, yaklaşık yarım asır önce yaşadığı İstanbul unda şehrin kaybettiklerine özel bir sayfa açmış; artık satıcıların geceleri fener taşımadığını, hele mâniler düzemediğini, sadece yoğurtçuların, bazı eski köşk bahçelerini tek başına bekleyen ihtiyar çınarlar ve çamlar gibi durduğunu anlatmıştı. O yoğurtçuları 70 li yıllarda Kadıköy de geçirdiğim çocukluk yıllarımda yakalayabilmiştim, ancak daha sonra onlar da sokaklardan yavaş yavaş çekildi. Tanpınar ın zamanının İstanbul gözlemlerinde, şehrin sadece nağmelerini kaybetmediğini, aynı zamanda mahallenin de kaybolduğunu okumak mümkün. Bugün mahalle kalmadı, demişti Tanpınar; Birbirlerinin hatırını sormak, bir kahvelerini içmek, geçmiş zama- 575

OSMANLI STANBULU nı beraberce anmak için zaman zaman gömüldükleri köşeden çıkan, bin türlü zahmete katlanarak semt semt dolaşan ihtiyar mahalleliler Bence İstanbul un asıl şairleri onlar; adım başında, titrek ayaklarıyla geçmiş zamanlarının peşinde dolaşan, onun üslûpsuz apartman köşelerinde, iki yanı henüz boş asfalt üzerinde, eski ahbap çocuklarının çehresinde beyhûde yer arayan ve bulamadıkları için şaşkın şaşkın dört yana bakınan bu kervan artığı biçarelerdir. Bugünün mahallesi artık eskiden olduğu gibi her uzvu birbirine bağlı yaşayan topluluk değildir; sadece belediye teşkilatının bir cüzü olarak mevcuttur. Zaten mahallenin yerini yavaş yavaş alt kattaki üsttekinden habersiz, ölümüne, dirimine kayıtsız, küçük bir Babil gibi, her penceresinden ayrı bir radyo merkezinin nağmesi [veya bugünkü televizyon kanalının dizisi] taşan apartman [ve siteler] aldı. Eski İstanbul un çeşitli mekanlarında zengin, fakir her sınıfın beraberce Kağıthane âlemlerinde, Çamlıca gezintilerinde, Boğaz mesirelerinde beraberce eğlendiğini gözlemlemenin mümkün olduğunu söyleyen Tanpınar, İstanbul da yaşayanların hissî terbiyesi nde büyük payı olan iki doğa harikasına dikkat çekmişti: Servi ve Çınar. Jean Bacque-Grammont dün yaptığı konuşmada, servinin çeşitli Osmanlı eserlerinde farklı şekillerde nasıl mahirâne bir şekilde kullanıldığının mutenâ örneklerini sunmuştu. Tanpınar, servi ve çınarın Türk muhayyilesinde ve varoluşunda derin izler bıraktığını belirtir. Çınar a Türk Ağacı denilmesi boşuna değildir. En çok sevdiğim ağaç çınardır, diyen Tanpınar ın muhayyilesinde İstanbul un çınarları bakalım neleri canlandırıyor? Geniş, pençe pençe yaprakları, mûnis dev gövdeleriyle onlar bana Peçevî nin anlattığı o sefer meşveretlerinde söz alan, kumandanlara yol gösteren, akıl öğreten serhat gazilerini hatırlatırlar. 1950 li yıllardan itibaren İstanbul un tarihi semtlerinde girişilen yol veya inşaat nedeniyle sadece tarihi yapıları değil, artık asırlık ağaçlarını da kaybettiğinden yakınmıştı Tanpınar. 1941 de İstanbul a yerleşen ve daha sonra Bedri Rahmi Eyüboğlu ile birlikte yaptıkları bir mozaik çalışması nedeniyle Tanpınar la Paris te yolları kesişen rahmetli babam da, daima bu şehrin kaybettiklerinden inleyerek dert yanmıştı. Belki de onun derdini artarak miras edindim. Yerine bir başka ağaç dikilse de evvelkisi, babalarımızın altında oturdukları, zamanın kutladığı ağaç olamaz diyen Tanpınar, Türk kültürünü, 576

TANPINAR LA B RL KTE AZ Z STANBUL U DÜ ÜNÜRKEN kendine özgü yönleriyle öne çıkartan mimari eserleri, tam bir âhenk ve birlik içinde zamana ve mekana ruh veren bütün yapısal ve doğal unsurlarıyla birlikte korunması gerektiğine dikkat çekmişti. Böylesi koruyucu, gerçekten muhafaza edici duruşa ve ruha sahip olmak ise ancak tarih, zaman ve mekân yetkin bir şekilde özümsendiğinde mümkün olabilir. Tıpkı Kiyoto daki Kodai-ji Tapınağı na götüren kıvrımlı patika üzerindeki bambu korularından süzülen rüzgârın mırıltısına bile büyük değer veren Japon halkının, bu sesi korumak için bunu mümkün kılan her şeyi özenle ve ciddiyetle korumaya çalışmasında olduğu gibi. 1 Tanpınar ın, iyi bir elmas yontucusunun eline geçmiş bir mücevher gibi İstanbul u işleyen eski ustaların asıl başarısının, eserlerinde tabiatla işbirliğini ve tam âhengi sağlamalarında yattığını ifade eden şu gözlemlerine yer vermeden bu bildiriyi bitirmemeliyim: Pek az mimaride taş mekanik rolünü, şekiller sabit hüviyetlerini İstanbul camileri kadar unutur, pek az mimarî kendisini ışığın cilvelerine İstanbul mimarîsinde olduğu kadar hazla, onun tarafından her an yeni baştan yaratılmak için teslim eder. Umarım İstanbul, Yunus Emre nin dediği gibi, gelenin gideni görmediği bir hana dönmesine seyirci kalmaz ve Türklerin şehre dokunduğu andan itibaren oluşan ve uzun asırlar boyunca ve büyük emek ve birikimle şekillenen mimarisini devam ettirir, şehrin doğasıyla bütünleşen mimari anlayışını, içinde bulunduğu zamanı ve mekanı da estetize ederek, özümleyerek sürekli hale getirir. 1 Pekin deki Beihai Parkı nda yer alan bir patika üzerindeki mütevazı korulukta çekilen birkaç dakikalık bambu mırıltısının sesli video görüntüsü dinleyicilerle paylaşılmıştır. 577