Yayın ilkeleri, izinler ve abonelik hakkında ayrıntılı bilgi: E-mail: bilgi@uidergisi.com Web: www.uidergisi.com

Benzer belgeler
INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

EKONOMİK GÖRÜNÜM MEHMET ÖZÇELİK

İktisat Tarihi

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

BÜLTEN İSTANBUL B İ L G İ AZİZ BABUŞCU. NOTU Yeni Dünya ve Türkiye 2 de İL SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER BAŞKANLIĞI

Yayın ilkeleri, izinler ve abonelik hakkında ayrıntılı bilgi: Web:

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

İKİNCİ BİNYILIN MUHASEBESİ İÇİNDEKİLER

2012, Novusens

Yayın ilkeleri, izinler ve abonelik hakkında ayrıntılı bilgi: Web:

Doç. Dr. Aylin GÜNEY Yaşar Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü

Finansal Krizden Bu Yana Dünya Ticaretinin En Kötü Yılı : 2015

Uluslararası Ekonomi Politik (IR502) Ders Detayları

İktisat Anabilim Dalı- Tezsiz Yüksek Lisans (Uzaktan Eğitim) Programı Ders İçerikleri

Uluslararası Siyasi İktisat (IR211) Ders Detayları

Yayın ilkeleri, izinler ve abonelik hakkında ayrıntılı bilgi: Web:

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

TÜRKİYE PLASTİK SEKTÖRÜ 2014 YILI 4 AYLIK DEĞERLENDİRMESİ ve 2014 BEKLENTİLERİ. Barbaros Demirci PLASFED - Genel Sekreter

ÜLKELERİN 2015 YILI BÜYÜME ORANLARI (%)

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI. Şubat 2018

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

2014 YILI EYLÜL AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

EKONOMİ POLİTİKALARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Nisan 2013, No: 56

YILDIZ TEKNİKTE YENİ ANAYASA PANELİ

PINAR ÖZDEN CANKARA. İLETİŞİM BİLGİLERİ: Doğum Tarihi: E-Posta: EĞİTİM BİLGİLERİ: Doktora/PhD

FED FAİZ KARARINDA SÜRPRİZ YAPABİLİR Mİ?...

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

INTL 101 / SİYASET BİLİMİNE GİRİŞ

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

İÇİNDEKİLER. ÖNSÖZ..i. İÇİNDEKİLER.iii. KISALTMALAR..ix GİRİŞ...1 BİRİNCİ BÖLÜM DEMOKRASİ - VESAYET: TEORİK VE KAVRAMSAL ÇERÇEVE

Yunanistan Ekonomik Krizine Genel Bir Bakış

Editörler Prof.Dr. Mimar Türkkahraman & Yrd.Doç.Dr.Esra Köten SİYASET SOSYOLOJİSİ

DERS PROFİLİ. POLS 238 Bahar

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

YÖNETİŞİM NEDİR? Yönetişim en basit ve en kısa tanımıyla; resmî ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik, politik otoritenin ortak kullanımıdır.

Global Ekonomi ve Yurtdışı Piyasalar. Temmuz 2011

Dünya Mısır Pazarı ve Türkiye

2014 YILI EKİM AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

tarih ve 495 sayılı Eğitim Komisyonu Kararı Eki

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

KÜRESEL KRİZ SONRASI KÜRESEL FİNANSAL SİSTEM İÇERİSİNDE TÜRK FİNANSAL SİSTEMİ BAKİ ALKAÇAR (BDDK)

YILDIRIM BEYAZIT ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH BÖLÜMÜ LİSANSÜSTÜ PROGRAMLARI

Avrupa da Yerelleşen İslam

KONGRE KAPSAMI. Kongremizin ana başlığı Dünya nın Yükselen Güçlerinin (BRICS+T) Türkiye ve Dünya ya Etkileri olarak belirlenmiştir.

Doç. Dr. SERDAR GÜLENER TÜRKİYE DE ANAYASA YARGISININ DEMOKRATİK MEŞRULUĞU

Dünya Ekonomisi. Bülteni. İstanbul Sanayi Odası Araştırma Şubesi. Ekim Dünya Ekonomisine Küresel Bakış 1

Dünya Enerji Görünümü Dr. Fatih Birol Baş Ekonomist, Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) İstanbul, 20 Aralık 2013

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2013

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

Politika Notu Temmuz Dünya Ekonomisinde Ayrışma Var Mı? Sumru Öz

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

1 TÜRKİYE CUMHURİYETİ DÖNEMİ (TÜRKİYE) EKONOMİSİNİN TARİHSEL TEMELLERİ

DÜNYA SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ İHRACATI. Genel Değerlendirme

Burada yer alan yatırım bilgi, yorum ve tavsiyeleri yatırım danışmanlığı kapsamında değildir. Yatırım danışmanlığı hizmeti; aracı

Stratejik Düşünce Enstitüsü Ekonomi Koordinatörlüğü

bilgilerle feminizm hakkında kesin yargılara varıp, yanlış fikirler üretmişlerdir. Feminizm ya da

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

2000 li Yıllar / 6 Türkiye de Dış Politika İbrahim KALIN Arter Reklam Ağustos-2011 Ömür Matbaacılık Meydan Yayıncılık-2011

Ocak 2015 HALI SEKTÖRÜ Ocak Aralık Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 01/2015 Page 1

Amerikan Stratejik Yazımından...

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ. Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık anlayışı

ÖZGEÇMİŞ. Derece Alan Üniversite Yıl. Lisans Maliye Hacettepe Üniversitesi İİBF Y. Lisans İktisat Akdeniz Üniversitesi SBE 2003

Türkiye, 2012 yılında dünyada uluslararası doğrudan yatırım liginde iki basamak yükseldi

Politika Notu Nisan ve 2008 Krizlerinin Karşılaştırması. Müge Adalet Sumru Altuğ

Prof. Dr. OKTAY UYGUN Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi DEMOKRASİ. Tarihsel, Siyasal ve Felsefi Boyutlar

Türkiye nin esas gündemi orta gelir tuzağından çıkmak olmalıdır

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

Küresel piyasalarda veri akışının yoğun olduğu bir haftayı geride bıraktık

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Dr. A. Tarık GÜMÜŞ Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Kamu Hukuku Anabilim Dalı. Sosyal Devlet Anlayışının Gelişimi ve Dönüşümü

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2012

UDY Akışları Önündeki Risk Faktörleri

ULUSLARARASI EKONOMİK KURULUŞLAR (İKT206U)

Türk Bankacılık ve Banka Dışı Finans Sektörlerinde Yeni Yönelimler ve Yaklaşımlar İslami Bankacılık

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

ULUSLARARASI RAPORLAR, TÜRKİYE EKONOMİSİNİN GELECEĞİNİ PARLAK GÖRÜYOR

Günlük FX & Emtia Strateji Notu

Türkler Kendi işinin patronu olmak istiyor!

TÜRKİYE'NİN TOPLUMSAL YAPISI

Teknik Bülten. 29 Şubat 2016 Pazartesi

AKP hükümeti zamanında ekonomik büyüme ve istikrar sağlanmıştır

ANAYASA DERSĐ ( ) ( GÜZ DÖNEMĐ YILSONU SINAVI) CEVAP ANAHTARI

Genel olarak ticaret ve işbölümü ne kadar fazla serbest olursa ve rekabet mevcut ise halk o ölçüde fazla fayda sağlar. Adam Smith

Gayrimenkul Sektörünün Durumu-Genel Ekonomik Değerlendirme ve Bölgesel Bakış. Doç. Dr. Ali Hepşen

DEVLET TEŞKİLATINA TEORİK YAKLAŞIMLAR PROF. DR. TURGUT GÖKSU VE PROF. DR. HASAN HÜSEYIN ÇEVIK

Yrd. Doç. Dr. Tevfik Sönmez KÜÇÜK Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Öğretim Üyesi PARTİ İÇİ DEMOKRASİ

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Orta Asya daki satranç hamleleri

Günlük FX & Emtia Strateji Notu

Brezilya Plastik Ambalaj Sanayi Araştırması

IŞIKFX Uluslararası Piyasalar Departmanı Günlük Yorum

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

Transkript:

Yayın ilkeleri, izinler ve abonelik hakkında ayrıntılı bilgi: E-mail: bilgi@uidergisi.com Web: www.uidergisi.com KİTAP İNCELEMESİ Charles A. KUPCHAN, No One s World: The West, The Rising Rest and the coming Global Turn Mehmet Ali TUĞTAN Yrd. Doç. Dr., İstanbul Bilgi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü Bu makalenin tüm hakları Uluslararası İlişkiler Konseyi Derneği ne aittir. Önceden yazılı izin alınmadan hiç bir iletişim, kopyalama ya da yayın sistemi kullanılarak yeniden yayımlanamaz, çoğaltılamaz, dağıtılamaz, satılamaz veya herhangi bir şekilde kamunun ücretli/ücretsiz kullanımına sunulamaz. Akademik ve haber amaçlı kısa alıntılar bu kuralın dışındadır. Aksi belirtilmediği sürece Uluslararası İlişkiler de yayınlanan yazılarda belirtilen fikirler yalnızca yazarına/yazarlarına aittir. UİK Derneğini, editörleri ve diğer yazarları bağlamaz. Uluslararası İlişkiler Konseyi Derneği Uluslararası İlişkiler Dergisi Web: www.uidergisi.com E- Posta: bilgi@uidergisi.com

No One s World: The West, The Rising Rest and the coming Global Turn Charles A. KUPCHAN Oxford, Oxford University Press, 2012, 272 sayfa ISBN: 978-0-19-973939-4 Hazırlayan: Mehmet Ali TUĞTAN * Charles Kupchan, ABD Dışişleri Bakanlığında çalışmış, birinci Clinton hükümetinde 1993-1994 yıllarında Avrupa İşleri Direktörü olarak Ulusal Güvenlik Konseyinde bulunmuş bir akademisyen. Halen Georgetown Üniversitesi nde uluslararası ilişkiler profesörü ve Whitney Shepardson Senior Fellow sıfatıyla Council on Foreign Relations üyesi olan Kupchan ın, özgün uzmanlık alanı olan İran ve Körfez siyasetinden zaman içerisinde dünya politikası ve ABD hegemonyası alanına yönelen bir yayın çizgisi var. Hem akademisyen hem de siyasete yön veren karar alma mekanizmalarının bir üyesi olarak, Kupchan ın meslektaşlarının önünde giden bir algı ufku olduğunu söylemek mümkün. Nitekim Kupchan, 11 Eylül öncesi tek kutuplu dünya düzeninin zirve noktasında yazılmış olan Power in Transition adlı derlemeye yazdığı girişte, ABD hegemonyasına dayalı tek kutupluluğun takip eden yıllarda yerini gücün diğer aktörlerle paylaşıldığı birçok kutupluluğa bırakacağını öngörür. 1 2010 da yayınlanan bir diğer önemli kitabı How Enemies Become Friends: The Sources of Stable Peace ise, on yıl öncesinden bu yana öngörmekte olduğu güç transferinin genel bir savaşa yol açmadan nasıl gerçekleşebileceği üzerinde durur. 2 No One s World, Kupchan ın bu izlekte ulaştığı şimdilik- son merhaleyi temsil ediyor. ABD hegemonyasına dayalı tek kutupluluğun yerini çok-kutupluluğa bıraktığı geleceğin dünyası nasıl görünecek? Kupchan bu soruya 2012 de cevap verirken, işe 2001 de Power in Transition da ifade ettiği argümanını geliştirerek başlıyor. 2001 de ABD hegemonyasına dayalı tek kutupluluğun, yerini gücün yükselen yeni aktörlerle daha eşit paylaşıldığı birçok kutupluluğa bırakacağını, bu aktörlerden birinin de Avrupa olabileceğini belirten Kupchan, yeni kitabında daha uzun erimli ve daha genel sonuçları olan bir tarihsel süreci ele alarak şu öngörüde bulunuyor: 16 ila 18. yüzyıllar arasında dünya; ekonomik, askeri ve siyasal gücün Mezopotamya Vadisi ve Doğu Asya dan Batı Avrupa ve Kuzey Amerika ya kaydığı bir moment yaşadı. ABD, Avrupa ve Japonya nın liberal * Yrd. Doç. Dr., Uluslararası İlişkiler Bölümü, İİBF, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul. E-posta: mehmet.tugtan@bilgi.edu.tr 1 Charles A. Kupchan, Introduction: Explaning Peaceful Power Transition, Charles A. Kupchan et.al. (der.), Power in Transition: The Peaceful Change of International Order, Tokyo, United Nations University Press, 2001, s.1-2. 2 Charles A. Kupchan, How Enemies Become Friends: The Sources of Stable Peace, Princeton, Princeton University Press, 2010. ULUSLARARASIiLiŞKiLER, Cilt 10, Sayı 39, Güz 2013, s. 165-169

ULUSLARARASIİLİŞKİLER / INTERNATIONALRELATIONS demokrasi ve serbest piyasa gibi ortak değerler üzerine kurduğu günümüz dünya sistemi, Batı nın diğerlerini alt edip küresel hâkimiyet kurduğu bu momentin sonucudur. Geçtiğimiz elli yılın ekonomik, siyasi, askeri ve demografik süreçlerinin sonucunda bugün, yeni bir momentin eşiğinde duruyoruz: Önümüzdeki yirmi ila otuz yılda, sarkacın bir kez daha doğuya savrulmasına ve Çin başta olmak üzere diğerlerinin yükselerek Batının hâkimiyetini kırmasına tanık olacağız. Batının maddi üstünlüğü ve ideolojik hegemonyasının sona erdiği bu dünyaya, en azından görülebilir gelecekte başka herhangi bir güç de hâkim olamayacak, dolayısı ile hiç kimsenin hâkim olmadığı bir dünyada yaşayacağız. Kupchan öncelikle, bu yeni dünyada yükselen güçlerin neden batının değerlerini paylaşmayacağı sorusunu cevaplarken, batı değerlerini ve o değerlere dayalı batı üstünlüğünü yaratan tarihsel süreci irdeler: M.S. 1600 Yılında dünyaya baktığımızda, Kutsal Roma, Osmanlı, Moğol ve Çin İmparatorlukları ile Japonya da Tokugawa Şogunluğu arasında bölünmüş bir dünya görürüz. Bu dünyada her büyük aktörün kendine özgü bir sosyo-ekonomik ve siyasal düzeni vardır ve güçleri aşağı yukarı eşittir. Batı Avrupa ise, önceki üç yüz yıl boyunca çok sayıda zayıf devlet, feodal beylik, sözde imparatorluk ve Katolik Kilisesi ile reformcular arasında bitmek bilmeyen savaşların yaşandığı, yukarıda anılan diğer aktörlerin aksine sosyal düzenin ve kamu otoritesinin zayıf olduğu bir coğrafyadır. Daha sonra batının yükselişini sağlayan üstünlük de, bu zayıflıktan doğar: kapitalist ekonomi ve seküler demokratik toplum düzenini yaratan burjuva sınıfı; devlet, kilise ve feodal beyler arasındaki boşlukta hayat alanı bularak gelişecektir. Ticaret, finans ve imalata dayalı yeni şehirler kurup, gelişen ekonomik faaliyetini beslemek için deniz-aşırı kaynak ve pazar arayışına girecek, Protestan reformunu sahiplenip krallara sağladığı mali kaynaklar karşılığında anayasal monarşiyi dayatacaktır (s.34-37). 19. yüzyılın sonuna geldiğimizde, liberal demokrasinin ve endüstriyel kapitalizmin temel kurumlarını başarıyla oturtmuş olan batı ki o an itibarı ile Avrupa ve Kuzey Amerika yı kapsamaktadır- diğerlerini askeri, ekonomik ve siyasi açılardan alt etmiştir. Dünyanın yüzde 85 i, Avrupalı veya Avrupa kökenli elitlerin kurduğu devletlerin kontrolündedir. 20. yüzyılın ilk yarısında gerçekleşen iki dünya savaşı ve sonrasında gelen Soğuk Savaş ve dekolonizasyon süreçlerinde batının siyasal, ekonomik kurumları ve değerleri Asya, Afrika ve Okyanusya ya yayılır. Soğuk Savaş sona erdiğinde, Batı kurum ve değerleri üzerine inşa edilmiş, ABD hegemonyasında bir dünya düzeni ortaya çıkar. Bu tek kutuplu an, aynı zamanda batı hakimiyetinin zirve noktasının da arkada kalmaya başladığı andır: 20. Yüzyılın son çeyreğinde başlayan ve giderek hız kazanan ekonomik ve demografik trendler, aynı yüzyılın başında gezegenin büyük kısmına hâkim olan batının, yüzyılın sonu itibarı ile bu hakimiyetin temelini oluşturan ekonomik ve demografik temelleri yitirmesine yol açacaktır. Kupchan, Çin başta olmak üzere batı-dışı güçlerin ekonomik, endüstriyel, finansal ve demografik açılardan son otuz yılda nasıl bir sıçrama gerçekleştirdiğini, buna karşılık batının ise nasıl bir durağanlık içinde olduğunu çarpıcı grafik ve tablolarla sunuyor. Bu sıçramanın sonucunda, 21. yüzyılın ilk on yılı sona ererken Çin, Hindistan, Rusya, Brezilya, Güney Afrika ve Türkiye gibi yükselen yeni güçlerin: i) Demografik olarak batıyı gölgede bıraktığını, ii) ekonomik olarak batının ağırlığını dengelediğini, iii) Askeri olarak 166

No One s World hızla batıya yaklaştığını görüyoruz. Bu açıdan No One s World, iddialarının ayaklarını sağlam biçimde yere bastırabilen bir kitap ve Huntington ın tartışmalar yaratan Medeniyetler Çatışması makalesinde öne sürdüğü argümanı ayrıntılandırmak için yazdığı aynı adlı kitabının ilk bölümündekine paralel bir Batıya karşı diğerleri maddi kıyaslaması içeriyor (özellikle s. 74-85 arasındaki The Next Turn başlıklı 4. bölüm). Ancak Huntington un aksine Kupchan, batının maddi üstünlüğü ve ideolojik hegemonyası sona ererken, bir medeniyetler çatışması çıkacağını ya da üstünlük ve hegemonyanın başka bir gücün eline geçeceğini öngörmüyor. Kupchan a göre, yükselen güçlerin batıyı taklit etmesi ve onun değerlerini benimsemesi, ya da ABD nin yerini alacak yeni ve tek bir hegemon ortaya çıkması da ihtimal dâhilinde değil. 2030 lu yıllardan itibaren, dünyanın en büyük ekonomisi olarak Çin in ABD nin yerini alacağı, dünyanın en büyük beş ekonomisinden dördünün batı-dışı güçler olacağı yeni süreçte, üstünlüğünü yitirmiş de olsa hala güçlü bir batı ile yükselmekte olan ama kendi alternatif düzenini dayatacak kudretten yoksun diğerleri, tam olarak hiçbirine ait olmayan bir dünyada birlikte yaşamak zorunda kalacak. Yükselen diğer güçlerin neden batının yolunu izlemeyeceğini açıklarken Kupchan, yine tarihsel analize dönüyor ve batı yükselirken diğerlerinin neden yerinde saydığını irdeliyor: M.S. 1600 yılında Avrupa ya göre çok daha güçlü olan imparatorlukların sorunu tam da devletin fazla güçlü olmasıydı. Bu güç sayesinde devlet; ticaret, finans ve imalatı kontrol etmiş, din ve mezhep çatışmalarında nihai belirleyici olmuş ve kendisinden bağımsız hareket edebilecek toplumsal odakların gelişimine izin vermemişti. Kısa vadede emperyal kudret ve istikrarın garantisi olan güçlü devlet, uzun vadede toplumsal ve ekonomik durağanlığa yol açmıştı. Devletin din ve mezhep çatışmalarındaki belirleyici gücü, batı dışı toplumlarda din ve devlet işlerinin ayrıldığı seküler bir yapının oluşmasını engellerken, devletin kontrolü dışında güç odaklarının ortaya çıkamaması da toplum kesimlerinin temsilciler aracılığıyla devlet yönetimine katıldığı demokratik siyasetin gelişimini engellemişti. Günümüze döndüğümüzde Kupchan, tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de batı dışı güçlerin farklı bir modernleşme izleği olduğunu öne sürmektedir: Batı dışı ülkelerde devletin toplumla ilişkisinin dört farklı şeklini irdeleyen Kupchan, bunları şöyle sıralar: Kapitalist otokrasiler, orta sınıfın yükselişi ile dinin toplum hayatındaki rolünün giderek arttığı gelişmekte olan demokrasiler, iktidarın şahsileştiği güçlü adam rejimleri ve sol popülizmin hâkim olduğu demokrasiler. Bu alternatiflere bakarken Kupchan, öncelikle geniş toplum kesimlerinin otoriter devlet tarafından paydaş kılındığı modeller üzerinde durur. Bu modelin en başarılı örneği olarak da, gelecek yirmi yılda dünyanın en büyük ekonomisi olarak ABD nin yerini alacağı öngörülen Çin le başlar (s. 91). Burada devletin, ekonomik alandaki açılıma karşın tek parti rejimini sürdürerek uzun vadeli istikrar ve yönlendirme yeteneğini koruduğunu gözlemleyen Kupchan, komünist partinin niteliğe dayalı bir rekabet süreci sonunda yeni kuşak lider yetiştirmekteki başarısına işaret eder. Bu meritokratik liderliğin sağladığı istikrar ve refah sayesinde devlet, orta sınıf başta olmak üzere geniş toplum kesimlerini kurulu düzenin yanına çekmeyi ve orada tutmayı başarmaktadır. Bu modelin, insan hak ve özgürlüklerini sınırlayan baskıcı yapısı başta olmak üzere bariz zayıflıklarını ihmal etmemekle birlikte, Kupchan Çin modelinin görülebilir gelecekte şimdiki yapısını koruyarak 167

ULUSLARARASIİLİŞKİLER / INTERNATIONALRELATIONS gelişmeye devam edeceğini öngörür. Toplum kesimlerinin devleti yöneten otoriter elit tarafından satın alındığı modelin bir diğer örneği de, petrol zengini Körfez monarşileridir. Tek kaynaktan beslenen ekonominin kontrolünü elinde tutan devlet, bir yandan vatandaşları için refah ve istikrar sağlarken, bir yandan da onları otoriter yönetimin devamından fayda sağlayan paydaşlar haline getirmektedir. Kupchan ın otokratik modele örnek olarak ele aldığı ikinci ülke, Rusya dır (s. 105). Burada devlet, bir yandan geniş halk kitlelerine istikrar ve asgari refah sağlarken, bir yandan da potansiyel muhaliflerini zor ve korku yoluyla hizada tutmaktadır. Plebisitçi bir meşruluk anlayışı çerçevesinde otoriterliğin, şeklen uygun ama içerik olarak çoğulculuktan uzak seçimlerle düzenli olarak halka onaylatıldığı bu modelde, burjuva sınıfı zayıf ve diğer toplum kesimlerinin desteğinden yoksun olduğu için, sisteme muhalefet edememekte ya da muhalefeti etkisiz kalmaktadır. Kupchan ın Teokratlar başlığı altında ele aldığı ikinci model ise, özellikle cumhuriyet rejimlerinin hâkim olduğu kalabalık Müslüman ülkelerine özgü gelişmekte olan demokrasilerdir (s. 117). Bu modelde, laik ve otoriter cumhuriyet rejimlerinin elitleri sistemi daha fazla halk katılımına açtıkça, dinin politikadaki ağırlığı da artmaktadır. Bu, batının orta sınıfın siyasi ağırlığı arttıkça siyasetin sekülerleşmesini öngören tarihsel tecrübesine aykırı bir süreçtir. Zira doğunun güçlü devlet geleneğinde aydınlanma ve sekülerleşme de yukarıdan aşağı, otoriter yollarla topluma dayatılmış, bu düzende ortaya çıkan orta sınıf da kendini özgürce ifade etme şansı bulduğunda ilk olarak daha fazla sekülerleşme değil, aksine toplum hayatında dinin daha belirleyici olmasını talep etmiştir. Bu fasılda Kupchan; İran, Türkiye, Malezya ve Arap Baharı sonrası Mısır gibi örnekleri irdeler ve hepsinde benzer bir izleğe rastlar. Kupchan ın Batı ve Orta Doğu modernleşme paternlerinin üst üste bindiği ve çatıştığı bir örnek olarak ele aldığı İsrail in de bu bölümde geçmesi, kayda değer (s. 125-6). Kupchan ın ele aldığı üçüncü model, daha çok Afrika gibi devletin hem kurumsal gelişmişlik hem de nitelikli insan kaynağı açısından sığ olduğu bölgelere has olan güçlü adam rejimleridir (s. 126). Buralarda ülkenin büyük doğal kaynaklarının çıkartılması ve dağıtımında ulus-aşırı şirketler ve gelişmiş ülkelerle işbirliği kuran tek adam rejimleri, bu halleriyle kurumsallaşmış ve tek bir liderin prestij ve karizmasını aşan bir yaygınlık ve kalıcılığa kavuşmuştur (s. 129). Kupchan son olarak Popülistler başlığı altında Latin Amerika ya özgü, siyaseten ABD karşıtı, ekonomik olarak yeni-liberal reçetelere düşman sol iktidarları ele alır. Latin Amerika nın modernleşme sürecinin diğerlerine kıyasla batıya en yakın süreç olduğunun altını çizen Kupchan (s. 133), yine de alt sınıflara kaynak ve siyasal erk aktararak var olan sol iktidarların, kritik konularda batıdan çok gelişmekte olan batı dışı aktörlerle işbirliğine meyilli olduklarına, üstelik batının kurduğu uluslararası düzene şüpheyle baktıklarına dikkat çeker. Chavez in sert ve sosyalist popülizminin kural değil istisna olduğunu belirten Kupchan, yine de daha ılımlı sol popülizmlerin Latin Amerika da görülebilir gelecekte hâkim olmaya devam edeceğini öngörür (s. 40). Kupchan a göre, ele aldığı dört modelde de ortak özellik, batıdan farklı bir modernleşme sürecidir: Yükselen yeni güçlerin devlet-toplum ilişkileri, orta sınıfın devlet otoritesi 168

No One s World karşısındaki tavrı ve misyonu, din-devlet ilişkilerine bakışı batının modernleşme süreciyle benzeşmemekte, kendine has bir yön izlemektedir. Farklı modernleşme süreçlerinin ürünü olan toplumların giderek daha eşit güce sahip olacağı, batının sadece maddi üstünlüğünü değil ideolojik hegemonyasını da yitireceği yakın geleceğin dünyası, kimseye ait olmayacaktır. Kupchan a göre, bu dünyada çatışmaları önlemek için, tarafların temel değerler üzerinde anlaşması ve bölgesel olanlar başta olmak üzere uluslararası kurumların ağırlık ve rolünün artması gerekir. Bunun için de batı, halen maddi üstünlüğü, ideolojik meşruluğu ve uluslararası kurumlardaki ağırlığı sürerken gireceğimiz bu yeni tarihsel momentin daha barışçıl olmasına katkıda bulunmalı, düzenli bir geçiş sürecinin gerçekleşmesini sağlamalıdır. Bunun önündeki en önemli engel ise, diğer güçlerin özgün medeniyet yapısı veya işbirliğinden kaçınmaları değil, batının kendi siyasal zaaflarıdır (s. 151). Avrupa Birliği, ekonomik entegrasyonun karşılığı olması gereken siyasal kurumları yaratamamış, Avrupa halkları Brüksel i ulusal hükümetlerden daha meşru bir iktidar kaynağı olarak görmediklerini açıkça belirtmiştir. Euro bölgesinde yaşanan ekonomik krizin de etkisiyle yükselen radikal sol ve sağ partiler, siyasetin yeniden ulusallaşmasını ve bırakın AB ye daha fazla yetki devrini, önceden devredilen egemenlik haklarının da geri alınmasını savunmaktadır. Bu da Avrupa nın, uluslararası siyasette ağırlığını ve yönlendiriciliğini en çok hissettirmesi gereken bir dönemde çaptan düşmesine ve etkisiz kalmasına yol açmaktadır. ABD ise, G. W. Bush iktidarı boyunca yaşanan sonuçsuz ve pahalı savaşların ardından yorgun, siyasetin makul çoğunluğu temsil etmesi gereken merkezi zayıftır. Özellikle ABD Kongresine hâkim olan yırtıcı partizan siyaset, geçerli olan seçim kampanya finans kanunları ve Kongre nin seçim bölgelerini yeniden belirleyebilme yetkisinden beslenmektedir. Partizanlık, ABD yi en kritik anlarda felç etmekte ve bir süper güç olarak uluslararası prestij ve ağırlığını azaltmaktadır. Hem içeride ABD nin ekonomik gücünü daha uzun süre korumasını sağlayacak reformlar, hem de dışarıda ABD nin kaynaklarıyla daha uyumlu bir dış politika izlemesini sağlayacak akl-ı selim, partizan siyasete kurban gitmekte, bu da ABD nin giderek yaklaşan tarihsel momenti şekillendirebilme yeteneğini azaltmaktadır. Batı ittifakının bir diğer önemli üyesi olan Japonya ise, on yılı aşkın süredir ekonomik durgunluk, siyasi kısırlık ve uzun dönemli demografik çöküş tehlikesi ile uğraşmaktadır. Özetle, tam da radikal adımlar atılması için güçlü ekonomik performansa ve siyasal liderliğe ihtiyaç duyulan bir zamanda, batı ittifakını oluşturan başlıca aktörlerin en belirgin özelliği ekonomik durgunluk ve siyasal liderlik zaafıdır. No One s World, güçlü ve özgün bir argümanı olan bir kitap. Dünya siyaseti ve tarihi ile ilgili geniş bilgisi ve güncel siyaset tecrübesi olan bir yazarın elinden çıkan bu argümanın keskinliği, kitabın ayrıntılara inerken görülen sorunlarını bastırıyor. Kupchan ın kendisinin de itiraf ettiği üzere, batının yükselişini anlattığı bölüm, siyasal tarihçiler için tatmin edici olmayacak, pek çok önemli süreci basite indirgeyen bir özet niteliğinde. Keza batı-dışı alternatifleri incelerken ülkelerin siyasal ve sosyo-ekonomik dinamiklerini de aynı basite indirgeyen mantıkla ele alıyor. Bu indirgemecilik, kitabın sınırları açısından gerekli ve özgün argümanın gücünden eksiltmeyen bir kusur olmakla beraber, özellikle Orta Doğu yu ele aldığı bölümde progresif-laik güçleri tamamen defterden silen bir analiz yapmış olması, kitabın yazıldıktan sadece bir yıl sonra bile göze çarpan bir zaafı olarak beliriyor. 169