ABD. ABD nin Hipermetropi Hastalığı. Röportaj: ABD-Çin İlişkileri. Dünya daki Savunma Harcamalarında ABD nin Payı



Benzer belgeler
TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

Güncel Jeo-Politik ve D-8 Cuma, 08 Aralık :55

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 MART İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

SERAMİK SEKTÖRÜ NOTU

2014 YILI NİSAN AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Son 5 yıldır Orta Doğu pazarında %48 gibi bir Pazar kaybı yaşayan Türkiye, bu pazarı tekrar kazanabileceği değerlendirilmektedir.

Orta Asya daki satranç hamleleri

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

5. ULUSLARARASI MAVİ KARADENİZ KONGRESİ. Prof. Dr. Atilla SANDIKLI

Dünyada silahlanma artıyor, Türkiye 20'nci sırada

KUZEYDOĞU ASYA DA GÜVENLİK. Yrd. Doç. Dr. Emine Akçadağ Alagöz

TÜRK KONSEYİ EKONOMİK İLİŞKİLERİ YETERLİ Mİ?

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

Ayakkabı Sektör Profili

TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN 2014 YILI MART AYI İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

DÜNYA SERAMİK SAĞLIK GEREÇLERİ İHRACATI. Genel Değerlendirme

VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE - MALEZYA STRATEJİK DİYALOG PROGRAMI Sivil Diplomasi Kapasite İnşası: Sektörel ve Finansal Derinleşme

ÖZGEÇMİŞ VE ESERLER LİSTESİ. Öğrenim Durumu: Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Uluslararası İlişkiler Ana Gazi Üniversitesi 2004

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2013 HAZİRAN İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

DÜNYA SERAMİK KAPLAMA MALZEMELERİ SEKTÖRÜNE GENEL BAKIŞ

TÜRKİYE - İTALYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

ULUSLARARASI KARADENİZ-KAFKAS KONGRESİ

DEĞERLENDİRME NOTU: İsmail ÜNVER Mevlana Kalkınma Ajansı, Konya Yatırım Destek Ofisi Koordinatörü

YURTDIŞI MÜTEAHHİTLİK HİZMETLERİ

Beyin Gücünden Beyin Göçüne...

ENERJİ GÜVENLİĞİ ÇALIŞTAYI Türkiye Nükleer Güç Programı 2030

KÜRESEL TİCARETTE TÜRKİYE NİN YENİDEN KONUMLANDIRILMASI-DIŞ TİCARETTE YENİ ROTALAR

DÜŞÜNCE KURULUŞLARI: DÜNYADAKİ VE TÜRKİYE DEKİ YERİ VE ÖNEMİ. Düşünce Kuruluşları genel itibariyle, herhangi bir kâr amacı ve partizanlık anlayışı

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 NİSAN İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Türkiye, 2012 yılında dünyada uluslararası doğrudan yatırım liginde iki basamak yükseldi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

HALKLA İLİŞKİLER (HİT102U)

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2011 OCAK - ARALIK İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

2014 YILI TEMMUZ AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Güncel Bilgiler. y a y ı n l a r ı

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu

JANDARMA VE SAHİL GÜVENLİK AKADEMİSİ GÜVENLİK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI GÜVENLİK VE TERÖRİZM YÜKSEK LİSANS PROGRAMI DERSLER VE DAĞILIMLARI

TÜRKİYE - FRANSA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Title of Presentation. Hazar Havzası nda Enerji Mücadelesi Dr. Azime TELLİ 2015 ISTANBUL

Aylık Dış Ticaret Analizi

2014 YILI EYLÜL AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN 2009 YILI MAYIS AYI İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

2014 YILI MAYIS AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

UNCTAD DÜNYA YATIRIM RAPORU 2015 LANSMANI 24 HAZİRAN 2015 İSTANBUL

24 HAZİRAN 2014 İSTANBUL

GTİP 3924 Plastikten sofra, mutfak, ev, sağlık veya tuvalet eşyası

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

2014 YILI EKİM AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2016 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2014 EYLÜL İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

Türkiye nin esas gündemi orta gelir tuzağından çıkmak olmalıdır

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 MAYIS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Şubesi

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 AĞUSTOS AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

INTERNATIONAL MONETARY FUND IMF (ULUSLARARASI PARA FONU) KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜM OCAK 2015

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Nisan Ayı İhracat Bilgi Notu

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 KASIM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

SAYIN TAKİPÇİLERİMİZ,

HALI SEKTÖRÜ. Kasım Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

Dünya Seramik Sektörü Dış Ticareti a) Seramik Kaplama Malzemeleri

Türkiye-Kosova Serbest Ticaret Anlaşması IV. Tur Müzakereleri. Caner ERDEM AB Uzman Yardımcısı Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

Türkiye ve Kitle İmha Silahları. Genel Bilgiler

ZİYARETÇİ ARAŞTIRMASI ÖZET SONUÇLARI 2 7 Ekim 2012

Enerji ve İklim Haritası

Kamu Yönetimi Bölümü Ders Tanımları

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 ŞUBAT AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU

Ekonomik Gündem ABD Başkanı Trump'ın damadı ve başdanışmanı Kushner, Senatodaki ifaabd B

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

Bu yüzden de Akdeniz coğrafyasına günümüz dünya medeniyetinin doğduğu yer de denebilir.

TEKSTİL SEKTÖRÜNÜN 2009 YILI TEMMUZ AYI İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

ANALİZ TÜRKIYE DE ILERI TEKNOLOJIYI KIMLER GELIŞTIRIYOR?

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 EKİM AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği. Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü

2012 SINAVLARI İÇİN GÜNCEL EKONOMİ ÇALIŞMA SORULARI. (40 Test Sorusu)

Türkiye de işsizler artık daha yaşlı

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

DÜNYA PLASTİK SEKTÖR RAPORU PAGEV

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Haziran Ayı İhracat Bilgi Notu

TÜ ROFED TÜRİ ZM BÜ LTENİ

2019 MART DIŞ TİCARET RAPORU

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜNÜN 2012 TEMMUZ İHRACAT PERFORMANSI ÜZERİNE KISA DEĞERLENDİRME

21. YÜZYILDA TEMEL RİSKLER

Aylık Dış Ticaret Analizi

YALOVA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ULUSLARARASI İLİŞKİLER ANABİLİM DALI TEZSİZ YÜKSEK LİSANS MÜFREDATI

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü 2015 Mart Ayı İhracat Bilgi Notu

Ocak 2015 HALI SEKTÖRÜ Ocak Aralık Dönemi İhracat Bilgi Notu. Tekstil, Deri ve Halı Şubesi İTKİB Genel Sekreterliği 01/2015 Page 1

Bu bölümde A.B.D. nin tarihi ve A.B.D. hakkında sıkça sorulan konular hakkında genel bilgilere yer verilmektedir.

TR 71 BÖLGESİ 2013 YILI İHRACAT RAPORU AHİLER KALKINMA AJANSI

Vizyon Siyasi Kalkınma Merkezi tarafından düzenlenen Filistin Ulusal Projesi Görüşler ve Perspektifler Sempozyumu Filistin in çeşitli kesimlerinden

VİZYON BELGESİ (TASLAK)

HALI SEKTÖRÜ. Ocak Ayı İhracat Bilgi Notu. TDH AR&GE ve Mevzuat Şb. İTKİB Genel Sekreterliği. Page 1

Deri ve Deri Ürünleri Sektörü

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

izlenmiştir. Çin Halk Cumhuriyeti 1949 yılında kurulmuştur. IMF'ye bağlıbirimler: Guvernörler Konseyi, İcra Kurulu, Geçici Kurul, Kalkınma Kurulu

Transkript:

Mart 2015 Yıl: 2 Sayı: 5 Hem Seviyeli Hem Keyifli ABD ABD nin Hipermetropi Hastalığı Dünya daki Savunma Harcamalarında ABD nin Payı Osmanlı Dönemi Türk- Amerikan Ticari İlişkileri Küresel Çevre Sorunları ve Amerika nın Tavrı Röportaj: ABD-Çin İlişkileri Amerika da Yaşayan Yahudilerin Faaliyetleri ABD nin Küresel Wilsonizm İmparatorluğu Uluslararası Hukukta Ülke Kazanma Yöntemleri Akademik Perspektif Enstitüsü Yayınıdır 1

2

AKADEMİK PERSPEKTİF akademikperspektif.com Aylık Süreli Sosyal Bilimler Dergisi KÜNYE GENEL YAYIN YÖNETMENİ OĞUZHAN YANARIŞIK ÜNİVERSİTE TEMSİLCİ KOORDİNATÖRÜ SAMET ZENGİNOĞLU EDİTÖRLER AYŞE ÖZER - CAHİT KIRAĞA - OĞUZHAN TURHAN - İBRAHİM ÖZKAN ABDÜLHAKİM ŞEN DİZAYN EDİTÖRÜ YASİN DERİN BU SAYIYA KATKIDA BULUNANLAR KÜRŞAT YALÇINKÖK - LÜTFULLAH SAYGILI - CANER AKKAYA - SELİN DURAN - MELİKE ŞENER ÇAĞLAR DIRMIKCI - YUNUS EVEDENCİ - SELÇUK ÇOLAKOĞLU - SAMET ZENGİNOĞLU - RAİF ANIL ÖTKEN - ELİF ÖZDEMİR - GÜNEY FERHAT BATI - ÖMER FARUK BİLBAY - GÖKÇE HUBAR - YEMLİHA GEYİKLİ REKLAM ve İLETİŞİM editor@akademikperspektif.com YAYIMCI Akademik Perspektif Enstitüsü Yazı teklifi göndermek için gerekli bilgileri dergimizin sonunda bulabilirsiniz. *Dergimizde yayınlanan bütün makalelerin içeriklerinden yalnızca yazarları sorumludur. Her bir makale sadece yazarının görüşünü yansıtmaktadır. 3

AKADEMİK PERSPEKTİF TEN Saygıdeğer okuyucularımız, Öncelikle, her geçen gün büyüyen Akademik Perspektif ailesi olarak, geçtiğimiz ay yayınladığımız ücretsiz Android uygulamamızla ilgili sevindirici gelişmeleri sizlere aktarmak istiyoruz. Uygulamamız takipçilerimizin yoğun ilgisiyle karşılaştı. Pek çok övgü ve tavsiye aldı. Bu tavsiyeler doğrultusunda, bu ayın başında uygulamamızın ikinci sürümünü yayınladık. Böylelikle daha kullanışlı ve sağlam altyapılı bir uygulama ortaya çıktı. Uygulamamıza şu linkten erişebilir ve ücretsiz olarak indirebilirsiniz: https://play.google.com/store/apps/detail s?id=com.newage.akademikperspektif Bunun yayında mümkün olan en yakın zamanda iphone uygulamamızı da hayata geçirmeyi planladığımız müjdesiniz siz değerli okuyucularımızla buradan paylaşmak istiyoruz. Bu ay da yine Türk dış politikasında ve Avrupa ile Asya da geçtiğimiz ay meydana gelen önemli gelişmeleri sizler için derledik. Ayın Düşünürü köşemizde ise Macolm X i inceledik. Bundan böyle her ay yayınlanacak olan yeni Teori köşemizde uluslararası ilişkilerde Liberalizm teorisini işledik. Bütün sayılarımız için de yoğun şekilde makale teklifi gönderen bütün takipçi ve okuyucularımıza teşekkür ederiz. Bir sonraki kapak konumuzu AFRİKA olarak belirledik. Başta bu kapak konusu olmak üzere, ilgili alanlardaki meseleleri kapsayan makale tekliflerinizi bekliyoruz. Keyifli okumalar Oğuzhan Yanarışık Genel Yayın Yönetmeni Bu yeni sayımızda, yakın zamana kadar tek süper güç olarak görülen ve uzun bir süredir olduğu gibi son dönemde de uluslararası arenada en çok konuşulan ülkelerin başında gelen Amerika Birleşik Devletleri ni kapak konusu olarak ele alıyoruz. Konuya değişik açılardan yaklaşan makale ve röportajları sizler için bir araya getirdik. ABD nin savunma harcamalarından ekonomik ilişkilerine kadar birçok farklı boyutu kapsayan çalışmaları derledik. 4

İÇİNDEKİLER Dünya daki Savunma Harcamalarında ABD nin Payı... 7 Röportaj: ABD-Çin İlişkileri... 11 ABD nin Hipermetropi Hastalığı... 19 Amerika da Yaşayan Yahudilerin Faaliyetleri... 22 Osmanlı Dönemi Türk- Amerikan Ticari İlişkileri... 25 ABD nin Küresel Wilsonizm İmparatorluğu... 30 Küresel Çevre Sorunları ve Amerika nın Tavrı... 35 Uluslararası Hukukta Ülke Kazanma Yöntemleri... 43 Türkiye Dış Politikasında Geçtiğimiz Ay... 47 Avrupa da Geçtiğimiz Ay... 51 Asya'da Geçtiğimiz Ay... 56 Ayın Düşünürü: Malcolm X... 59 Liberalizm... 63 5

6

Dünya daki Savunma Harcamalarında ABD nin Payı Çağlar Dırmıkcı* Soğuk Savaş sonrası ABD nin hegemon güç haline gelmesi ve dünya savunma harcamalarındaki yerine değinilmiş, ABD kökenli silah şirketlerinin dünya üzerindeki ticari payına yer verilmiştir. SSCB nin ve Varşova Paktı nın dağılmasıyla birlikte, yaklaşık 45 yıl süren Soğuk Savaş deneyimi sonrasında dünyanın alışık olmadığı yeni bir siyasal atmosfere giriş yaşanmıştır. Dönemin ABD Başkanı George Bush un Yeni Dünya Düzeni olarak adlandırdığı bu dönem, zorlu mücadelenin sona ermesiyle ABD yi; dünyayı siyasal, ekonomik ve askeri boyutta etkileyebilecek tek küresel güç haline getirmiştir. 1 Soğuk Savaş sonrası güvenlik kavramının genişlemesi paralelinde uluslararası sistemde sıkça görülen terörizm, milliyetçi ve dini aşırılıklar, kitle imha silahlarının yayılması ve uluslararası göç gibi küresel sorunlar ile mücadele dünya stratejisinde 1 Çağrı Erhan, ABD nin Ulusal Güvenlik Anlayışı, A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi 56-4, (2001): 78-86. önem kazanmıştır. 2 Silahlanma stratejisi yeni bir olgu olmayıp her zaman uluslararası ilişkilerin önemli bir gerçeği olmuştur. 3 Ancak Soğuk Savaş sonrası tehdit algısı şekil değiştirmeye başlamış ve asimetrik tehdit olgusunu ortaya çıkarmıştır. Dönüşüm süreci yaşayan dünya da çevresel kötüleşme, açlık ve gelir dağılımında yaşanan çatışmalar, bölgeler ve ülkeler arası yaşanan kriz, balistik füze sistemleri, siber terörizm, deniz haydutluğu, enerji güvenliği ve sınırları aşan örgütlü suç şebekeleri gibi küresel riskler; günümüz uluslararası ilişkiler ortamını ve tehdit analizlerinin teorik alt 2 Eyyub Kandemir, ABD Başkanları G.W. Bush ve B. Obama Dönemlerinde Yayımlanan Ulusal Güvenlik Stratejilerinde İttifak Söylemleri ve S. Walt un İttifak Teorisi, Savunma Bilimleri Dergisi 2, (2011): 126-129 3 Tayyar Arı, Uluslararası İlişkilere Giriş (Bursa: MKM Yayınları, 2013), s.141 7

yapısını oluşturmuştur. 4 Tüm bunlar silahlanma ve savunma harcamalarında değişiklikler yaratmış, başta ABD olmak üzere dünya genelinde savunma sanayisinin gelişimine hız kazandırmıştır. Tüm bu gelişmelerle birlikte yeni güvenlik anlayışı çerçevesinde uluslararası ilişkilerde güç dengelerini belirleyen aktörlerin şekillendirmeye çalıştıkları güvenlik ortamı içerisinde savunma harcamalarının tanımlanması ve verilerin toplanması üzerine NATO, IMF ve Birleşmiş Milletler tarafından yapılan tanımlamalarda farklılıklar görülmüştür. Çoğu zamansa devletler bu harcamaları kendi çıkarları doğrultusunda tanımlamıştır. 5 Ancak savunma harcamaları en genel anlamı itibariyle ülkelerin refahları pahasına egemenlik ve ulusal varlıklarının devamı için, iç ve dış güvenliğini sağlamak amacıyla milli gelirlerinden savunmasına ayırdığı pay olarak tanımlanabilir. Savunma harcamaları içeride ve dışarıda ülkeye yapılacak bir saldırının caydırılması ve saldırının gerçekleşmesi durumunda buna karşı konulması maksadıyla ayrılmıştır. 6 Dünya genelinde yaşanılan bu gelişim, dünya savunma harcamalarının ekonomide sürekli artan bir grafik çizmesine neden olmuştur. Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRI) 2010 yılı raporunda, dünya üzerimdeki askeri harcamaların her geçen yıl arttığını ve küresel ölçekte toplam hasılanın yaklaşık %2,7 sinin savunma harcamalarına ayrıldığını, tüm dünyada kişi başına düşen yıllık harcamanın ise 224 USD olduğunu açıklamıştır. Savunma harcamaları birçok ülkede, toplam kamu harcamaları içinde önemli bir oranda yer aldığından, bütçedeki diğer kalem harcamalarından nispi derecede daha fazla paya sahip olmuştur. 7 Dünya genelinde o denli büyük bir öneme sahip olan savunma, özellikle ülkelerin ekonomilerinde önemli bir yere sahiptir. Dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik krizlere rağmen devletlerin savunma harcamalarını azaltma konusunda isteksiz davrandıkları görülmüştür. Bu durumu SIPRI uzmanlarından Sam Perlo Freeman: Aslında finans krizinin askeri harcamalar üzerinde neredeyse hiçbir etkisi olmadı. Bu bir paradoks gibi görülebilir ancak hükümetlerin, resesyonla mücadele için kamu harcamalarını artırmayı içeren ekonomik stratejileriyle uyumlu bir sonuç. Askeri harcamalar, ekonomiyi canlandırma paketlerinde önemli bir yer tutmasına rağmen, kesinti de yapılmadı şeklinde yorumlamıştır. 8 Küresel ölçekli savunma harcamalarının büyük bir kısmını ise tek başına ABD gerçekleştirmiştir. 4 Ahmet Küçükşahin, Tamer Akkan, Değişen Güvenlik Algılamaları Işığında Tehdit ve Asimetrik Tehdit, erişim tarihi 18.02.2015, http://vizyon21yy.com/documan/genel_konular/m illi%20guvenlik/strateji/degisen_guvenlik_algilam alari_isiginda_tehdit_ve_asimetrik_tehdit.pdf 5 Filiz Giray, Savunma Harcamaları ve Ekonomik Büyüme, C.Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi 5, (2002): 187-188 6 Servet Çıkınlar, Savunma Harcamaları ve Türkiye nin Durumu (Yüksek Lisans Tezi, S.D.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2006), s. 70. 7 Hamit Emrah Beriş, Dünyada ve Türkiye de Savunma Harcamalarının Demokratik Denetimi, erişim tarihi 18.02.2015, http://www.sde.org.tr/userfiles/file/ordu%20den ETIM%20ANALIZ.pdf 8 Alexander Budde, Krize Rağmen Savunma Harcamaları Arttı, erişim tarihi 19.02.2015, http://www.dw.de/krize- ra%c4%9fmen-savunma-harcamalar%c4%b1- artt%c4%b1/a-5642981 8

Tablo1: 2012 yılında en yüksek harcama gerçekleştiren 15 ülkenin dünya askeri harcamalarındaki payı 9 ülke içi ekonominin ve politikanın belirleyicisi. ABD nin silah harcamaları, kendisini izleyen 14 ülkenin toplamı kadardır şeklinde yorumlamıştır. 11 Ayrıca 6 Şubat 2015 te Obama yönetimi tarafından Amerika nın Yeni Güvenlik Stratejisi açıklanmış, güvenlik başlıklı bölümde savunma gücünün geliştirilmesi, iç güvenliğin artırılması, siber güvenlik ve terörle mücadele konularına değinilmiştir. 12 Tablo2: 2013 yılı Dünya Silah Üretimi Gerçekleştiren En Büyük İlk 10 Şirket (Çin Hariç) 13 Tabloda da görülebileceği gibi, dünya savunma harcamalarında ABD nin payı %39 luk bir kısma tekabül etmektedir. Bunu ise takiben %9,5 lik pay ile Çin takip etmiştir. Uluslararası Stratejik Çalışmalar Enstitüsü ne (IISS) göre ise 2013 yılı ABD askeri harcamaları 1,75 Trilyon Dolarlık pay içerisinde 600,4 Milyar Dolar lık bir paya sahiptir. 10 Görüldüğü üzere dünya savunma harcamalarında oldukça yüksek bir paya sahip olan ABD, Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu uzmanlarından Prof. Dr. Çağrı Erhan tarafınca: Savunma sanayi ABD ekonomisinin motoru. Savunma sektörü 9 Sam Perlo Freeman, Trends In World Mılıtary Expendıture, 2012, erişim tarihi 19.02.2015, http://books.sipri.org/files/fs/siprifs1304.pdf 10 John Chipman, Military Balance 2014 Press Statement, erişim tarihi 19.02.2015, http://www.iiss.org/en/about%20us/press%20roo m/press%20releases/press%20releases/archive/20 14-dd03/february-0abc/military-balance-2014- press-statement-52d7 Tabloda da görülebileceği gibi Dünya da savunma sanayi ihracatını gerçekleştiren en büyük on şirketin altısı ABD kökenlidir. SIPRI raporuna göre silah üretimi 11 Çağrı Erhan, ABD nin Savunma Harcaması, 14 Ülkenin Toplamından Büyük!, erişim tarihi 19.02.2015, http://tr.sputniknews.com/turkish.ruvr.ru/2013_0 1_06/ABDnin-savunma-harcamasi-14-ulkenintoplamindan-buyuk/ 12 Emine Akçadağ, Amerika nın Yeni Güvenlik Stratejisi, erişim tarihi 19.02.2015, http://www.bilgesam.org/incele/2032/-amerikanin-yeni-guvenlik-stratejisi/#.voyvn_6sv1a 13 Sam Perlo Freeman, SIPRI Top 100 And Recent Trends In Arms Industry, erişim tarihi 20.02.2015, http://www.sipri.org/research/armaments/produc tion/recent-trends-in-arms-industry 9

gerçekleştiren ABD şirketlerinden Lockheed Martin ilk sırada yer almış, daha sonra onu Boeing şirketi izlemiştir. ABD nin silah satışlarından elde ettiği gelir ekonomik anlamda ABD ekonomisinde önemli bir paya sahiptir. Geçmişten bugüne silah satışlarında ilk sırada yer alan ABD, böylelikle silah ihracatındaki payını %78 e çıkartarak büyük bir gelir sağlamıştır. 14 Sonuç olarak ABD, hem dünya ekonomisi üzerinde hem de kendi ekonomisinde savunma harcamalarında çok yüksek bir paya sahiptir. Askeri alanda ABD nin rakibi yoktur. Bu durum birçok alanda ABD açısından avantaj sağlasa da ülkenin büyümesini hızlandıracak faaliyetlerin ihmal edilmesi pahasına gerçekleştirildiğinden ekonomik açıdan olumsuz bir durum yaratmaktadır. 15 Savunma harcamalarında dünya siyasetinde hegemon bir konuma erişen ABD, sahip olduğu silah şirketleri ile dünya silah ticaretinde hem üretici konumda olması hem de %78 lik ihracatı ile dünya savunma ticaretinin de büyük bir payını üstlenmiştir. ABD tüm bunlar doğrultusunda Adam Smith in Savunma Zenginlikten Önemlidir sözünü destekleyecek bir savunma stratejisi doğrultusunda ilerlemiştir. 16 * Çağlar Dırmıkcı, Trakya Üniversitesi, Uluslararası Ticaret 14 Mehmet Kaya, Dünya nın En Büyük Satıcısı Lockheed Martin, Aselsan 82. Sırada, erişim tarihi 19.02.2015, http://www.dunya.com/dunyanin-en- buyuk-silah-saticisi-lockheed-martin-aselsan-82- sirada-181958h.htm 15 İlhami Binali Değirmencioğlu, Rakipsiz Kalan Güç Kendini Yok Eder: ABD İmparatorluğu, Güvenlik Stratejileri Dergisi 6, (2007): 75. 16 Selim Başar, Serkan Künü, Savunma Harcamalarının İktisadi Büyümeye Etkisi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 10, (2012): 9. 10

Röportaj: ABD-Çin İlişkileri Röportaj: Yunus Evedenci Prof. Dr. Selçuk Çolakoğlu*: Çin, kendisini ABD yi tehdit eden bir güç olarak görmemekle beraber ABD gibi bir süper güç olmak istediğini de söylememektedir. Süper güç olmak bazı sorumlulukları da beraberinde getirdiği için Çin ABD yi karşısına almak istememektedir. Eğer doğrudan kendi siyasi çıkarlarını ilgilendirmiyorsa Çin, ABD ile rekabet etmekten kaçınmaktadır. Çin in bu dış politika ilkesi göz önünde bulundurulmalıdır. ABD-Çin ilişkileri dünya dengelerini hem siyasi hem de ekonomik olarak çok fazla etkilemektedir. Başkan Obama nın da Çin için kullandığı önemli ortak ve aynı zamanda bir rakip ifadesi ilişkilerin önemini vurgulamaktadır. Çünkü bu iki büyük devletin ilişkileri ikili ilişkilerin ötesine geçmiş ve küresel boyut kazanmıştır. Geçmişten günümüze ABD- Çin ilişkilerini, ABD ve Çin in rekabeti ve işbirliğini, ilişkilerin geleceğini ve daha birçok önemli konuyu Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Selçuk Çolakoğlu ile konuştuk. Polonya asıllı Amerikalı siyaset bilimci George Modelski nin Başat Güç kuramına göre dünya tarihi bazı devletlerin belirli süreler boyunca başat güç konumuna yükselmeleri ve sonra bu statülerinden düşmeleri zinciri içinde bugüne doğru akmaktadır. ABD ve Çin için bu kuramın geçerliliğinden bahsedilebilinir mi? Çin, ABD nin challenger ı olabilir mi? Başat Güç kuramı ile ABD ve Çin ilişkisi arasında benzerliklerin olduğunu söyleyebiliriz. Fakat Çin in ABD yi tehdit etme süreci yeni başlamış bir durumdur. Dolayısıyla, belli bir kritik noktaya gelip bir kırılma anı yaşanmış değildir. Yine de, şu anda dünya dengelerine baktığımızda ABD yi hem siyasi olarak hem de ekonomik olarak dengeleyebilecek yegâne gücün Çin olduğunu söyleyebiliriz. Ama askeri kapasite açısından baktığımızda Rusya halen ABD den sonra ikinci önemli askeri güç olma kapasitesini sürdürmektedir. Bu tür karşılaştırmalar çok fazla yapılmasına rağmen Çin bu durumdan hoşlanmamaktadır. Kendisini ABD yi tehdit eden bir güç olarak görmemekle beraber 11

ABD gibi bir süper güç olmak istediğini de söylememektedir. Süper güç olmak bazı sorumlulukları da beraberinde getirdiği için Çin ABD yi karşısına almak istememektedir. Eğer doğrudan kendi siyasi çıkarlarını ilgilendirmiyorsa Çin, ABD ile rekabet etmekten kaçınmaktadır. Çin in bu dış politika ilkesi göz önünde bulundurulmalıdır. Çin, kendi hayat sahası dışında ABD ile uzlaşma yoluna gitmektedir ya da bazı durumlarda geri planda kalıp Rusya ile işbirliği yapmaktadır. Suriye krizi ya da diğer uluslararası krizlerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi oylamalarına baktığımızda Çin in Rusya nın siyasi konumunu desteklediğini görebiliriz. Aslında, 90 lı yıllardan itibaren Çin ve Rusya arasında büyük bir işbirliği mekanizması vardır. Çin, siyaseten Rusya nın durumunu ve uluslararası alandaki Batı karşıtı söylemini desteklemekte ve ekonomik olarak da Rusya ya bu anlamda katkı sağlamaktadır. Dolayısıyla, Çin in tüm yönleri ile ABD yi tehdit eden veya onla rekabet eden bir güç olduğunu söyleyemeyiz. Ancak, gidişatın bu yönde olduğunu söyleyebiliriz. ÇİN İN SİYASİ KAPASİTESİ VE ASKERİ GÜCÜ ABD İLE YARIŞAMAZ Ekonomik olarak hızlı ve istikrarlı büyümesine karşın Çin in dünya siyasetindeki konumu ve etki alanı geleceğin başat gücü olma yolunda ilerleyen bir ülke için yetersiz kalmaktadır. Çin in, günümüz süper gücü ABD gibi dünyada siyasi otorite kuramamasının nedenleri nelerdir? Çin ekonomik olarak yükselmesine rağmen hala bağımsız bir ekonomik düzen kurmuş değildir. İkinci Dünya Savaşı ndan sonra ABD öncülüğünde kurulan uluslararası ekonomik sistemin bir parçası haline gelmiş durumdadır. Bu sistem içerisinde çok önemli bir aktör olmasına rağmen bu sistemin parametrelerini yeniden kuracak kapasiteye ulaşmış değildir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında kurulan ve Soğuk Savaş sonrasında yeniden kurgulanan uluslararası siyasi sistemin sahibi kim olarak baktığımızda muhakkak ki karşımıza ABD çıkmaktadır. Aynı zamanda, ABD nin kurduğu bir ittifaklar zinciri bulunmaktadır. Her şeyden önce NATO hala varlığını ettirmektedir. Yine, ABD nin Batı Avrupa ülkeleri ve Avrupa Birliği ile yakın ekonomik ilişkileri mevcuttur. Aynı şeklide, ABD nin Asyalı ülkelerle ekonomik, siyasi ve hatta askeri işbirliği devam etmektedir. Dolayısıyla, bu yönüyle baktığımızda Çin in siyasi gücünün ve kapasitesinin ABD ile yarışacak konumda olmadığını ve henüz o noktaya ulaşmadığı görmekteyiz. Bu bir süreç meselesidir. Daha önce de belirttiğim gibi Çin ABD yi tehdit etmek ve onunla rekabete girmek istememektedir. Kendi hayat sahası dışındaki konularda ABD ile uzlaşma yoluna gitmekte ya da Rusya ile işbirliği yapmayı tercih etmektedir. Özellikle, Deng Xiaoping döneminde ortaya konulan politika gereği Çin uluslararası ilişkilerde düşük profil izlemeyi özellikle tercih etmektedir. Çünkü Çin çok büyük bir ülke, çok büyük bir nüfus potansiyeli var ve ekonomik olarak hızla kalkınması sürmektedir. Çin, diğer komşu ülkelerin ve diğer büyük güçlerin kendisini tehdit olarak algılamaması için düşük profilli bir politika izlemektedir ve genel olarak baktığımızda uluslararası sistemde ittifaklarla ve işbirliğiyle yol almaya çalışmaktadır. Bu açıdan baktığımızda Çin her yönüyle meydan okuyan bir güç değil, kendi hayati çıkarlarını korumaya çalışan ve bunun ötesinde işbirliği ile mesafe almaya çalışan bir güç konumundadır. John Mearsheimer a göre Çin yükselişini barışçı yollardan devam ettirmeyecektir ve saldırgan bir tutum izleyecektir. Bununla birlikte Mearsheimer, Ukrayna 12

konusunda da Batı yı suçlayıp Putin i desteklemektedir. Çünkü Rusya nın Batı ya kazandırılması gereken bir değer olduğunu savunurken asıl hedefin Çin olduğunu vurgulamaktadır. Rusya, ABD için stratejik bir ortak iken Çin ABD nin düşmanı mıdır? Uluslararası sistemde realistlerin özellikle son dönem okumalarına baktığımızda ülkelerin potansiyellerinden hareket ederek Rusya da ekonomik olarak 2000 yılı sonrası Putin dönemindeki 15 yıllık süreçte petrol ve doğalgaz gelirlerinin artmasıyla birlikte refahın arttığı ve kalkınma hızının yükseldiğini; ancak diğer taraftan Rusya nın artık bir büyüme ve genişleme eğiliminde olmadığını görmekteyiz. Realistler, Rusya da nüfus potansiyelinin hala yeterince gelişmediğini, insan sermayesinin gerilediğini, hatta nüfusun azaldığını ve gelişme dinamiklerine baktığımızda 20. yüzyıldaki bir Rusya nın olmadığını söylemektedirler. Yine aynı şekilde, Rusya için yeni başarılar elde etmekten daha ziyade eldekini koruma fikrinin daha önemli olduğunu, Sovyetler Birliği zamanındaki eski Sovyet devletleri ve doğu bloku ülkeleri üzerindeki kontrolünü ve nüfuzunu sürdürmek istediğini, bunun da ötesinde dünya genelindeki sosyalist ülkelerle ve üçüncü dünya ülkeleri ile yeniden sıcak ilişkiler kurma hayali peşinde koştuğunu; fakat bunu gerçekleştirecek kapasitesinin olmadığını öngörmektedirler. Bu anlamda, Rusya nın yakın çevresi dışında Batı nın çıkarlarını tehdit edebilecek bir kapasiteye sahip olmadığını, gerileyen bir güç olduğunu ve bu ölçüde Rusya nın da Batı içine çekilmesi ile birlikte Avrupa ya entegre edilmesi gerektiği yönünde görüşler vardır. Burada da aslında Rusya nın en büyük kaygısının Çin olduğu, özellikle Rus uzak doğusunda artan Çin ekonomik nüfuzunu ve Çinli göçmen sayısının Rusya nın için bir tehdit olduğunu belirtmektedirler. Dolayısıyla, orta ve uzun vadede bakıldığında esas tehdidin Çin den geldiğini, Çin in sürekli olarak büyüdüğünü, askeri kapasitesini geliştirdiğini, siyasi nüfuzunu artırdığını ve uzun vadeli olarak Çin in bir tehdit olarak algılanıp dengelemesi gerektiğini söylemektedirler. Realistlerin ülkelerin potansiyellerinden hareketle oluşturdukları yaklaşımları bir ölçüde gerçekçi olabilir. Ancak, diğer taraftan daha önce Varşova Paktı veya Sovyetler Birliği üyesi bazı devletler şu an NATO ve AB üyesidir. Bunlar açısından ise farklı bir tablo vardır. Yani, bu devletler için birincil dereceden tehdit Rusya dır. Bu ülkeler için Çin coğrafik olarak çok uzakta ve onunla yakın ekonomik ilişkiler geliştirilebilir. Romanya, Polonya veya Baltık ülkelerini bu argümanlarla teskin etmek zor olacaktır. Aynı zamanda, Rusya tarafından bu ülkelerin güvenliğine yönelik bir takım tehditlerin oluşması NATO nun caydırıcılığına zarar verebilir. Çünkü bugün Baltık ülkeleri, Polonya ve Romanya NATO üyesidir. Romanya ve Polonya için o kadar yakın tehdit olmasa da özellikle Baltık ülkeleri açısından Rus tehdit çok daha hissedilir bir boyuttadır. Dolayısıyla, bu ülkelerin güvenlik kaygıları karşılanmadığı zaman hem NATO nun güvenlik örgütü olması hem de AB nin örgüt olarak dayanışması sorgulanabilir. Burada orta yol olarak kısa vadeli çıkarlar ile uzun vadeli çıkarlar birbirine eklemlenmelidir. Ukrayna krizini de görmezden gelerek sadece Çin e odaklanmak mümkün değildir. Çünkü bu durum diğer küçük ülkeler açısından sıkıntı olabilir. ÇİN İN BASKIN POLİTİKALARI ENDİŞELERİ KÖRÜKLEMEKTEDİR Çin, 2000 li yıllardan itibaren ekonomisin gelişimine, enerji kaynaklarında çeşitliliğe ve yeni bir düşman edinmeden dostlar kazanmaya önem vermiştir. Ancak, 13

Güney Çin Denizi nde sular durulmamaktadır. Çin, Güney Çin Denizi nde hâkimiyet hakkının büyük oranda kendisine ait olduğunu iddia etse de Brune, Malezya, Tayvan, Filipinler ve Vietnam gibi ülkeler buna itiraz ediyor. Bu bölgede, Çin in ABD ile çıkarları ne ölçüde çatışmaktadır? ABD, Çin in kontrol çabasına nasıl karşılık vermektedir? Çin ekonomik anlamda başarılar elde ettikçe ve siyasi güveni arttıkça daha baskın ve belirleyici dış politika izlemesinin görüldüğü ilk yerler yakın çevresidir. Güney Çin Denizi de bunlardan biridir. Güney Çin Denizi çok büyük bir alan ve bu bölgede çok sayıda ada mevcuttur. Derin deniz aramalarının mümkün olması ile birlikte teknolojik olarak burada petrol ve doğalgaz yataklarının olduğu tahmin edilmektedir. Aynı zamanda, burası stratejik olarak çok önemlidir. Çin in ve diğer bölge ülkelerinin tüm ticaret ve deniz trafiği burada işlemektedir. Dolayısıyla burayı kim kontrol ederse bölgesel denklemde daha önemli bir konuma gelecektir. Çin, Güney Çin Denizi üzerinde tarihsel haklarının olduğunu, büyük potansiyeli olan bir ülke olarak Güney Çin Denizi nin tüm uluslararası deniz alanının kendi egemenliğinde bulunduğunu ve buradaki adalarının egemenliğinin de kendine ait olduğunu iddia etmektedir. Bu durum uluslararası deniz hukuku yaklaşımına aykırıdır. Normalde, ada ve deniz alanları tartışması olabilir ama burada kesişen sınır alanları sorun olmakla beraber ülkeler eşit mesafe kuralına göre 200 mile kadar bu deniz alanını paylaşmaları gerekir. Bu boyutu ile baktığımızda Çin tüm Güney Çin Denizi ülkelerini tehdit etmektedir. Bu da Çin in son dönemde artan özgüveni ile alakalı bir durumdur. Özellikle, Filipinler, Vietnam ve yine belli ölçülerde Endonezya, Malezya ve Brune ile Çin in çıkarları çatışmaktadır. Güney Çin Denizi ndeki sorunun bir benzeri de Japonya ile Senkaku adalarının bulunduğu Doğu Çin Denizi nde yaşanmaktadır. Dolayısıyla, Çin in çok belirleyici ve baskın bir politika izlemesi Çin den endişe duyan ülkelerin endişelerini körüklemektedir. Bu durumun bir de iç politikaya dönük yönü var. Çin, Komünist Parti tarafından yönetilmektedir. Hala sosyalist sistem resmi olarak var ama diğer taraftan içerideki toplumsal talepleri kontrol etme açısından ideolojik olarak Çin in milliyetçiliği daha güçlü bir argüman olarak kullandığını görmekteyiz. Bu yönüyle baktığımızda, Güney Çin Denizi sorunu, Doğu Çin Denizi sorunu ya da diğer ülkelerle sınır anlaşmazlıkları sorunu genel olarak Çin den duyulan endişeleri artırmaktadır. Çin, Sovyet döneminden kalma sınır sorunlarını Kazakistan, Kırgızistan, Tajikistan ve son olarak Rusya ile Amur Havzası nda onlardan biraz taviz kopararak veya bazı toprakları alarak kendi lehine çözmüştü; ancak, Güney Çin Denizi sorunu, Japonya ile Doğu Çin Denizi sorununu ve diğer Güney Doğu Asya ülkeleri ile sorunların kolay çözülemeyeceği anlaşılmaktadır. Bu da Çin den gelen tehdit algılamalarını körükleyecek ve Çin e karşı ittifakları artıracaktır. Özellikle, bölge devletlerinin talebi ABD nin kendilerine destek olmasıdır. ABD, şimdiye kadar doğrudan müdahil olmasa da bazı konular da bölge ülkelerini destekler konumdadır. Japonya ve Çin arasındaki uyuşmazlıkta da kesin bir görüş beyan etmese de burada biraz daha Japonya nın lehine gelişmeleri takip edeceği çok da sürpriz olmayacaktır. Kısacası, bölgedeki sorunlar eğer başarılı bir şekilde yürütülmezse buraya ABD nin müdahale etmesi için de meşru bir zemin oluşmuş olacaktır. Çünkü bu ülkeler Çin i tek başına dengeleyemeyecekleri için ABD nin yardımını arayacaklardır. Bu da ABD için bölgeye müdahale etme ve askeri açıdan varlığını artırma fırsatı oluşturacaktır. 14

ABD, Çin in yükselişi ile birlikte Asya- Pasifik bölgesindeki ülkeler üzerindeki hâkimiyetini kaybetmek istememektedir. Güç dengelerini sağlama konusunda ABD nin bölgedeki müttefiklerinin rolü ve önemi nedir? Çin in yükselişine karşı son dönemde Asya- Pasifik bölgesinde ABD merkezli olarak ittifak zinciri kurulmaya çalışılmaktadır. Özellikle bir tarafta Japonya diğer tarafta Hindistan ve Avustralya bulunmaktadır. Son dönemde 2000 li yıllarda özellikle ABD-Hindistan ilişkilerinin çok önemli ölçüde geliştiğini söyleyebiliriz. ABD Avustralya ile de askeri üs anlaşması yaptı. Aynı zamanda ABD nin Filipinler ile yakın askeri ilişkiler kurmaktadır. Son dönem yaptığı bir anlaşma ile ABD Filipinler de yeni bir askeri üs kurmayacak ama mevcut Filipinler askeri üslerini kullanabilecektir. Daha ilginç olanı ise özellikle Vietnam ve ABD arasında 90 lı yıllardan itibaren çok sıcak ilişkiler başlamış olmasıdır. Şu an mevcut olan iyi ilişkiler yakın zamanda belki bir stratejik işbirliğine doğru da gidebilir. Burada Çin in adını doğrudan telaffuz etmeden Çin e karşı bir dengeleme ve güvenlik zinciri oluşturma politikası izlenmektedir. Bu aşamada ön plana çıkan nispeten büyük ülkeler Japonya, Hindistan ve Avustralya dır. Filipinler ve Vietnam ise bu zincirin içinde yer almak için gönüllü ülkelerdir. ABD, Endonezya yı da Çin e karşı oluşturulacak bir ittifak zinciri içerisine dahil etmek istemekte fakat Endonezya Çin ile ABD arasında yaşanacak rekabette arada kalmak istemediği için bu konuda isteksiz davranmaktadır. Çin ise bu durumu aşmak için ekonomik yolları kullanmaya çalışmaktadır. Aşağı yukarı Asya daki tüm ülkelerin birinci derecede ticaret ortağı şu an Çin dir. Çin bu ekonomik ilişkileri kullanarak bu ittifak zincirini daha etkisiz hale getirmeye çalışmaktadır. Bunun şekillenmesi aşamasının nasıl olduğunu önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz. Burada önemle belirtmek gerekir ki bu ittifak zincirinin altında derin bir rekabetle beraber ekonomik işbirliği var. Yani soğuk savaş dönemindeki gibi kutuplaşmadan, düşmanca söylemden ve doğruca restleşmeden bahsedemeyiz. Bir taraftan ekonomik işbirliği devam ederken diğer taraftan siyasi anlamda ve güvenlik politikaları açısından karşılıklı uzun vadeli ve rekabete dayalı adımlar atılmaktadır. NE BAĞIMSIZLIK NE ENTEGRASYON Çin, ABD nin askeri gücünden, özellikle füze savunma sisteminden ve Tayvan a olan desteğinden, endişe duymaktadır. ABD, Irak, Kosova veya Afganistan müdahalelerinde sıcak çatışmalara girmiştir. Aynı durum Çin ile Tayvan, Sincan Uygur veya Tibet te söz konusu olabilir mi? Çin, uluslararası sistemde ülkelerin toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bağımsızlığına önem veren bir politika izlemektedir. Dolayısıyla, bu gerekçelerle ülkelerin içişlerine karışılmasına ve uluslararası müdahaleye çok sert tepkiler vermektedir. Bu durum biraz kendi iç sorunları, özellikle Sincan Uygur özerk bölgesi, Tibet ve bir ölçüde Tayvan, yüzünden olmaktadır. 1999 daki Kosova müdahalesine Rusya ile birlikte Çin çok büyük tepki vermişti. Bu anlamda Çin NATO nun Kosova ya müdahale etmesine ve Kosova nın bağımsızlığını ilan etmesine karşı çıkmıştı. Hala Çin ve Rusya nın muhalefeti dolayısıyla Kosova Birleşmiş Milletler üyesi olmuş durumda değildir. Yine aynı şekilde Suriye deki Esad rejimine karşı yapılan müdahaleye de Çin ve Rusya karşı çıktılar. Rusya nın bu konuda biraz değişken ve kendi ile çelişen tutumları var. Yani, bir taraftan Kosova ya, Suriye ye veya Libya ya doğrudan müdahale edilmesini 15

istemezken Abhazya ve Güney Osetya ya müdahale etmekte ya da Kırım ı ilhak edebilmektedir. Dolayısıyla, Rusya bu açıdan kendi ile tutarlı bir politikaya sahip değil. Kendi ulusal çıkarlarına göre hareket ettiği görüntüsü var. Ama Çin prensip olarak bu tür müdahalelerin tümüne karşı ve bunu tutumunu açıkça sergilemektedir. Bu konuda Çin gayet istikrarlı bir politikaya sahiptir. Çin Sincan Uygur özerk bölgesini ve Tibet i fiilen kontrol etmekte fakat buralara insan hakları koruma yükümlülüğü ve benzeri çerçevelerde müdahale edilmesine karşı çıkmaktadır. Zaten Çin in insan hakları algısının diğer Batılı ülkelerden çok daha farklı olduğunu da söylemekte yarar var. Diğer taraftan Çin fiilen kontrol edemediği Tayvan ı da kendi parçası olarak görmektedir. Bu anlamda, Tayvan ın bağımsızlığına gidecek yolda başka ülkelerden destek verilmesini istememekle beraber Tayvan ı ilhak etmeye kalktığında da başka ülkelerin buna itiraz etmesini istememektedir. Burada Tayvan Çin in birincil endişe kaynağıdır. Sincan Uygur ve Tibet de Çin in diğer endişe kaynağıdır. İç toplumsal olayları tetikleme noktasında geçtiğimiz yıl meydana gelen Hong Kong gösterileri de Çin in endişelerini artırmıştır. Sincan Uygur ya da Tibet konusunda ABD nin müdahale etmesi gibi bir durum söz konusu değildir. ABD, dolaylı olarak insan hakları kuruluşları vasıtasıyla siyasi anlamda müdahil olabilir; ama, askeri olarak ABD nin müdahalesi söz konusu değildir. Tayvan konusunda ise Çin in Tayvan ı zorla ilhak etme teşebbüsüne karşı ABD en büyük güçtür. 1996 da Tayvan Boğazı Bunalımı sırasında ABD açıkça Tayvan ı desteklemiştir. Dolayısıyla, ABD şu an Çin in Tayvan ı fiilen askeri olarak ilhak etmesinde en büyük engeldir. Çin bundan endişe ettiği için daha uzun vadeye yayarak ve ekonomik araçlar kullanarak entegrasyonu savunmaktadır. Buradaki bağımsızlık yanlısı hareketlerin zaman içerisinde birleşmeye doğru dönmesini beklemektedir. Ancak, Hong Kong gösterileri Tayvan ın entegrasyonu konusunda Çin in beklentilerini düşürmüş durumdadır. Tayvan konusunda hem ABD nin hem Çin in hem Tayvan ı yakından takip eden Japonya nın hem de Tayvanlıların uzlaştığı nokta mevcut durumun devamlılığının sağlanmasıdır, ne bağımsızlık ne de entegrasyon. Ara bir formül olarak statükonun devam ettirilmesi, hiçbir askeri ve zorlayıcı müdahalenin olmaması konusunda bir uzlaşma var ve bu uzlaşma devam edecek gibi görünüyor. ABD - Çin ilişkilerinde G2 (Group of Two) ve Chimerica gibi kavramlar ortaya atılmıştır. Bu gibi kavramların iki ülke arasındaki ekonomik ve siyasal ilişkilerdeki rolü ne olmuştur? Ne kadar gerçekçidir ve ne ölçüde benimsenmiştir? G2, G20 den esinlenerek oluşturulmuştur. Ekonomik ve finansal konulara çözüm bulmak için bir araya gelen dünyanın önce gelen 20 ekonomisinin yerine önde gelen bu iki ülke G2 altında değerlendirilmiştir. Bu daha çok Amerikalı uzmanlar tarafından ortaya atılmıştır. Çin ise bunu reddetmiştir. Çin kendini G2 kavramına dahil olarak nitelememekle beraber böyle bir niyetinin de olmadığını ve Sovyetler Birliği gibi ABD nin karşısına dikilecek bir süper güç konumunda bulunmadığını açıklamıştır. Ancak, diğer taraftan Çin artık küresel sorunlarda özellikle ekonomik konularda birincil derecede aktör konumundadır. ABD ile birebir kıyaslanmaktadır. Çin-AB zirveleri, Çin- Afrika zirveleri, Çin-ASEAN toplantıları yapılmaktadır. Bu anlamda Çin kendi başına bağımsız bir güç haline gelmiş durumdadır. Dolayısıyla, bu yönüyle bakıldığında Soğuk Savaş dönemindeki ABD-Sovyetler Birliği kutuplaşması yok ancak Çin önemli bir aktördür. 16

*Prof. Dr. Selçuk Çolakoğlu kimdir? Prof. Dr. Selçuk Çolakoğlu, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun oldu. Yüksek Lisansını Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Uluslararası İlişkiler bölümünde tamamladı. Doktora derecesini 2003 yılında Ankara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden aldı. 1999 2001 yılları arasında Güney Kore nin Başkenti Seul de bulunan Hankuk Yabancı Araştırmalar Üniversitesi (HUFS) Türkoloji bölümünde öğretim görevlisi olarak çalıştı. 2008 yılında uluslararası ilişkiler doçenti oldu. Adnan Menderes Üniversitesi (ADÜ) Nazilli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı(2008-2012) ve Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü(2011-2012) olarak görev yaptı. 2013 yılında Profesör unvanı aldı. Halen Yıldırım Beyazıt Üniversitesi (YBÜ) Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesidir. Ayrıca Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırmalar Merkezi nde (SAM) danışmanlık yapmaktadır. 17

18

ABD nin Hipermetropi Hastalığı Samet Zenginoğlu * Amerika Birleşik Devletleri, dışlama ve ötekileştirme üzerine kurgulanmış bir yapıya sahiptir. Bu ifadeyi teyit edecek olay ve gelişmelere dair ülkenin tarihine bakmak yeterli olacaktır. Yine son süreçte, Ferguson olayları ve Chapel Hill katliamı kurgunun değişmediğini ve gerek siyaset gerekse de medya alanında ayrımcı bakışın ve çifte standart yaklaşımının devam ettiğini gözler önüne sermektedir. Geçtiğimiz yıl, 9 Ağustos tarihinde Missiouri eyaletinin Ferguson kasabasında, 18 yaşındaki silahsız siyahi genç Michael Brown, Darren Wilson isimli polis memuru tarafından öldürüldü. Brown un öldürülmesi sebebiyle başlayan protesto gösterilerinde, bu kez Amerikan polislerinin olayları bastırma şekli gündeme geldi. Zira protestolara katılanların yanı sıra, medya çalışanlarına karşı da orantısız güç uygulandığı müşahede edildi. Gelişmeler, protestoların yeniden başlaması ve müdahalelerdeki yöntemlerin önleyici tedbirlerden öte şiddet içermesi ile devam etti. Bu süreç kapsamında yapılan tartışmalara bakıldığında, toplumsal bilinçaltında yer alan düşman algısının yeniden ortaya çıkmış olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Yerlilerin ardından, Amerikan kimliği inşasında yeni öteki konumunda olan siyahilere bakışın böylesi menfi hadiselerle birlikte, tamamen ortadan kalkmadığı görülmektedir. Zira halen birçok kesim için siyahiler, öteki olarak mevcudiyetlerini devam ettirmektedirler. Öyle ki, sanık Darren Wilson için 25 Kasım 2014 te çıkan, ceza verilmemesi doğrultusundaki mahkeme kararı, bu görüşü destekler mahiyettedir. Son olarak, 10 Şubat tarihinde Kuzey Carolina eyaletine bağlı Chapel Hill kasabasında, Deah Barakat, Yusor Mohammed Abu-Salha ve Razan Mohammed Abu-Salha isimli üç Müslüman gencin öldürülmesi, tartışmaya farklı bir boyut getirdi. Çünkü 11 Eylül ün sonrasında Batı nın yeni düşmanı olarak tanımlanan İslam ve dolayısıyla Müslümanlar bu menfi hadisenin 19

içerisinde yer aldılar. Chapel Hill katliamının akabinde Amerikan medyası başta olmak üzere Batılı medya, yaşananları görmezden ve duymazdan gelmeyi tercih ettiler. Oysa hatırlanacağı üzere, Charlie Hebdo olayının ardından başta medya olmak üzere büyük bir infial oluşmuştu Batı dünyasında. Fakat öl(dürül)enlerin Müslüman olması, bütün demokrasi, insan hakları, adalet gibi kavramların sadece birer telaffuz vasıtası olmaktan öteye gidemediğini gösterdi. Amerika her ne kadar demokrasi odaklı söylemler geliştirmeye çalışsa da, Amerikan demokrasisi (burada WASP lar kast edilmektedir) ve Amerikan olmayanların demokrasisi (bu eksene Siyahiler, Müslümanlar ve farklı bir bağlamda Hispanikler eklenebilir) gibi bir ayrım söz konusudur. Peki, Chapel Hill katliamı münferit bir olay olarak mı tarih sahnesinde yer alacak, yoksa yükselen İslamofobia bağlamında sosyo-kültürel eleştiri ve özeleştirilerin temel konularından birisini mi teşkil edecek? Şayet Batı medyası açısından cevap verecek olursak, münferit bir hadise olarak değerlendirilmesi daha doğru olacaktır. Burada, dikkat çekici bir nokta bulunmaktadır. Zira Müslümanlar tarafından Batı da gerçekleştirilen menfi saldırı ya da olaylarda topyekûn dışlayıcı bir söylem geliştirilirken, aynı durum bu kez Müslümanlara karşı gerçekleştirildiğinde, adeta mümkün mertebe konunun kökenlerine, esas sebeplerine inilmemesi çabası baş göstermektedir. Oysa ifade edildiği üzere Amerikan ve diğer Batılı ülkeler açısından bilinçaltındaki İslam imajı basmakalıp; eleştiriye, sorguya kapalı bir biçimde oluşturulmuş durumdadır. Bununla birlikte, hem Amerika nın hem de Avrupa nın inatla görmezden gelmeye çalıştığı gerçek, öteki olarak gördüğü insanların kendileriyle bir arada yaşıyor olmalıdır. Aynı iş yerinde çalışmaktan, aynı kasabada ya da şehirde ikamet etmeye değin bir arada yaşama ve kültürel manada olmasa da toplumsal manada bir iç içe geçmişlik söz konusu olmaktadır. Dolayısıyla, dışlayıcı söylem ve politikalar bir kenara bırakılıp, kapsayıcı teşhisler ortaya konulamadığı takdirde Amerika, kendisine zarar vermiş olacaktır. Zararı minimize edebilmek için ise çözümün temeli basit görünmektedir. Bu temeldeki teşhis, Amerika nın hipermetropi hastalığından kurtulması gerekliliğidir. Başta Ortadoğu olmak üzere, 2001 ve 2003 süreçlerinden bu yana insan hakları nı ve demokrasi yi dilinden düşürmeyen Amerika, önce yakınındaki sorunu görmeli ve söylemde değil, pratikte, ayrımcı bir tutum sergilemeden birlikte yaşayabilmek adına gereken adımları atmalıdır. Tabiatıyla, bir şey i bir alan ya da coğrafyaya ihraç edebilmek için öncelikle o şey e sahip olunması beklenmektedir. Kanada da bir grup aktivist, Şubat ayının başlarında, ben Müslümanım ve terörist olmakla damgalanıyorum. Ben sana güveniyorum, sen bana güveniyor musun? O zaman sarıl bana yazılı pankartlarla sosyal bir deney gerçekleştirdiler ve birçok kişi kendilerine sarıldı ve güvenlerini ifade ettiler. Marjinal gruplar hiçbir zaman kamuoyunu ifade etmez. Dolayısıyla Amerika nın artık marjinal grupları kamuoyunun tamamı gibi görmekten vazgeçip, ülkesindeki Müslümanlara güvenmesi ve bizzat hak ve özgürlüklerini koruması elzem görünmektedir. Zira diğer olasılık neticelendiğinde, istenenin o sonuç olmadığı geç olmadan anlaşılacaktır. * Samet Zenginoğlu, Süleyman Demirel Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler 20