Tanrısever, Bediüzzaman filmi için kolları sıvadı



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

BİR ACAYİP SOYGUN ADANA İŞİ. - Basın Toplantısı Haber Küpürleri Ocak 2015 Adana Hilton Otel

ANTALYA ALTIN PORTAKAL'DA JÜRİ HEYECANI!

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Kasım 2009 DİKKAT

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Giovanni dışında bütün örenciler çok çalışıyor. O hiç çalışmıyor ama sınıfın en başarılı öğrencisi. Çok iyi Türkçe konuşuyor.

''Hepimiz Atatürk'üz''

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Kitabı mı Çıkmış, Dizisi mi?

Beşiktaş Gazetesi. Günlük web Gazetesi Salkım Söğüt Saç

KAHRAMANMARAŞ PİAZZA DA AYDİLGE RÜZGARI ESTİ

ABDULLAH UÇMAN PROF. DR. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü nden mezun oldu.

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK

Vanlı futbolcu kızlar Bodrum da kamp yapıyor

İSMEK İN USTALARI SANATA ADANMIŞ BİR ÖMÜR ETEM ÇALIŞKAN ETEM ÇALIŞKAN KALİGRAFİ SERGİSİ

2013 Kış Etkinlikleri

PROF. DR. ABDULLAH UÇMAN

Bin Yıllık Musiki Kültürümüze Katkı Sunuyoruz. 14 Ocak 2014 Kürdilihicazkâr Faslı Beraber ve Solo Şarkılar Konseri

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

Y. Lisans Türk Müziği İst. Teknik Üniv Sanatta Yeterlilik Türk Müziği İst. Teknik Üniv. 1994

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

(Etkinliklerin tarih ve saatlerinde değişiklik olduğunda ya da yeni bir etkinlik planlandığında

Türkiye nin köklü şirketlerinden PET HOLDİNG 40 yaşında

Jamie Foxx J

İDİL DİZDAR, HEM OYUNCU HEM YÖNETMEN

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ. Dokuz Eylül Üniversitesi 1990

LOJISTIK SEKTÖRÜNÜN PÜF NOKTALARI ANLATILDI

5 YAŞ VE HAZIRLIK SINIFI EKİM BÜLTENİ

Arapgirli Haşim Koç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

KASIM AYI VELİ BÜLTENİ

Adı-Soyadı: Deniz kampa kimlerle birlikte gitmiş? 2- Kamp malzemelerini nerede taşımışlar? 3- Çadırı kim kurmuş?

Yaşam alanları ihtiyaca ve koşullara göre değişiklik. gösterir. BULUNDUĞUMUZ MEKÂN VE ZAMAN

İLHAM VEREN KONUŞMACILAR ALEM-İ İŞ İLE HERKES BİRBİRİNİ DAHA İYİ ANLAYACAK!

Uluslararası İzmir Film Festivali ilk kez 1990 yılında düzenlenmeye başladı. 11 kez düzenlenen Festivale 2000 yılında ara verildi.

"Satmam" demiş ihtiyar köylü, "bu, benim için bir at değil, bir dost."

Uygulama tablet. Beşiktaş Gazetesi. Şeffaf belediyecilik GÜNLÜK INTERNET GAZETENİZ... KENT

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

"15 Temmuz Şehidimiz hemşehrimiz Mustafa Cambaz ın kendisi artık belki aramızda değil, ancak onun Fotoğrafları Batı Trakya da sergileniyor.

Beşiktaş Gazetesi. Her Cuma yeni bir film

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

MHP TURGUTREİS SEÇİM İLETİŞİM MERKEZİ AÇILDI

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

2.8 milyon TL harcanarak 8 ayda tamamlanan Alucra Turan Bulutçu Meslek Yüksek Okulu (MYO) binasının açılışı Kültür Bakanı Ertuğrul GÜNAY yaptı.

17 Eylül 2016 Devlet Sanatçısı Prof. Dr. Alâeddin Yavaşca Özel Konseri. Hazırlayan ve Yöneten Halil İbrahim Yüksel. Sunum Metni Bilge Sumer

STRES ATMAYA GELDİLER, DENİZ TEMİZLİĞİ YAPTILAR

VEFÂTININ 20. YILINDA SÂMİHA AYVERDİ ETKİNLİKLERİ

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

BODRUM DA GÖRÜCÜYE ÇIKIYOR

KAYI OKULLARI. Haftalı NİSAN Her çocuk bir fidan; hepimiz bir orman!

(22 Aralık 2012, Cumartesi) GRUP A Türkçe Ortak Sınavı Lise Hazırlık Sınıfı

BAŞKAN ÇİĞDEM DEMİRALP : ANKARA YA SÖZ VERDİK, BODRUM BELEDİYESİ Nİ ALACAĞIZ

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

7.2 Uluslararası bilimsel toplantılarda sunulan ve bildiri kitabında (Proceedings) basılan bildiriler

EDEBİYATIN İZİ 86. İZMİR ENTERNESYONAL FUARI NA DÜŞTÜ

TÜRK NEFROLOJİ DERNEĞİ

Fethiye den 7 Kooperatif Ulaşımda Dönüşüme Katıldı


Edebiyat Mevsimi 2012 de Tasavvuf Rüzgarı. Tasavvuf Ve Gelenek. Seminerleri

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

Şerif Kocadon için mevlit

Halit Akçatepe Hayatını Kaybetti

Benimle Evlenir misin?

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

* Cümle içinde, tırnak içinde verilen cümleler büyük harfle başlar. Tolstoy, Amaç olmayınca hayatın da bitmesi gerekir. demiştir.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

yılları arasında Yeni Şafak Gazetesinin İnternet Yayın Yönetmenliği görevini üstlendi.

4. B Ö L Ü M B a s ı n d a T Ü R S A B

Soner Sevgili Eğitim Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo- Tv ve Sinema Bölümü. Deneyim

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

TED KAYSERİ KOLEJİ VAKFI VELİ VE ÖĞRETMENLERİNDEN SOMA YA EL VER KAMPANYASINA BÜYÜK DESTEK

Yönetici tarafından yazıldı Pazartesi, 24 Ağustos :42 - Son Güncelleme Çarşamba, 26 Ağustos :20

DÜZEY B1 Avrupa Konseyi Ortak Dil Ölçütleri Çerçevesinde BÖLÜM 4 SINAV GÖREVLİSİNİN KİTAPÇIĞI. Dönem Mayıs 2010 DİKKAT

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016)

Kuzey Hendeği nden Türk Sanat Müziği ezgileri yükseldi

Şeb-i Arus İstanbul da: Mevlana nın vuslat gecesi bu yıl yine aşkın başkentinde!

TSM ÇOCUK KOROSU KONSER PROGRAMI

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

İSTANBUL AYDIN ÜNİVERSİTESİ BU HAFTA ÜNLÜ ŞAİRİMİZ MEHMET AKİF ERSOY A AYDIN BAKIŞLAR KONFERANS DİZİSİNİN İKİNCİ OTURUMUNU GERİDE BIRAKTI.

BAHÇELİEVLER BELEDİYESİ İMAM HATİP ORTAOKULU EĞİTİM ÖĞRETİM YILI ETKİNLİKLERİMİZ

T.C. İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ Sağlık Kültür ve Spor Daire Başkanlığı İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ DEKANLIĞINA

Vergide son gün yarın

Yenilenen Geçici Hayvan Bakım Merkezi açıldı

Dünya üzümden sadece şarap yaparken, biz ise üzümden sadece şarap değil, başka neler yapacağımızı göstermeye devam edeceğiz.

Müze eğitiminin amaçları nelerdir?

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3 YAŞ GRUBU MAYIS AYI EĞİTİM PROGRAMI

HAZİRAN 2012 FAALİYET RAPORU. Prof. Dr. Aytuğ ATICI Mersin Milletvekili

Orhan benim için şarkı yazardı

Sonrası. Jewett, Keman. Özcan Ulucan, Keman. Tuba Özkan, Viyola. Ozan Tunca, Cello. Program ile ilgili detaylar ise

sular vadisi kültüretkinlikleri3 Sular Vadisi Başakşehir Katkılarıyla

BARIŞ MANÇO NUN 7 DEN 77 YE DİZİSİ FOTOĞRAFLARLA BODRUM DA

ŞUBAT - MAYIS 2017 ETKİNLİK TAKVİMİ

Transkript:

19 11 KÜLTÜRSANAT NİSAN 2010 PAZAR ZAMAN Tanrısever, Bediüzzaman filmi için kolları sıvadı Bediüzzaman Said Nursi nin hayatını anlatan Hür Adam ın çekimlerine mayısta başlanacak. Biyografik bir çalışma olan filmin senaryosunda Üstad ın daha çok sürgünler, savaşlar ve kamplarda geçen 4070 yaş dönemi perdeye taşınacak. YUSUF BÜLBÜL İSTANBUL Minyeli Abdullah ve Sürgün gibi filmlerin yönetmeni Mehmet Tanrısever şimdi de Bediüzzaman Said Nursi nin hayatını anlatan Hür Adam için kolları sıvadı. Biyografik bir çalışma olan filmde, Üstad ın; eski Said, yeni Said ve üçüncü Said olarak bilinen üç dönemi yer alıyor. Hür Adam daha çok Üstad ın sürgünler, savaşlar ve kamplarda geçen 4070 yaş dönemi ağarlıkta. Çalışmalara dört ay önce başlayan teknik ekip başta mekanlar olmak üzere, animasyon sahneleri, deneme çekimleri ve oyuncular üzerinde çalışıyor. Story Board denilen anahtar sahnelerin seri halindeki tasarımı hazır. Mayıs sonunda çekimlerine başlanacak filmin sekiz haftada bitirilmesi planlanıyor. Filmin gişedeki başarısını dert etmeyen Tanrısever e senaryo yazımında Mehmet Uyar ve Ahmet Çetin gibi isimler destek veriyor. Filmle ilgili en çok merak edilen Bediüzzaman ı kimin oynayacağı. Kimsenin tanımadığı bir yüz olmasına özellikle dikkat eden yönetmen, anlaşma yapmadığı için isim vermiyor. Ancak anlaşmak üzere olduğu oyuncuyu çoktan Kıraç taki fabrika yerleşkesinde kampa almış bile. Oyuncuyu hem ruhen hem de Büyük sanatın yolu... bedenen çekimlere hazırlıyor. Bir de şart koşuyor : Filmden sonraki hayatına özen göstereceksin. 200 e yakın diyaloglu oyuncunun görev alacağı filmde binlerce figüran da rol alacak. Seyirciye bir de sürprizi var Tanrısever in: Mısırlı oyuncu Ömer Şerif ile de mahkeme ve cezaevi sahneleri için görüşmeler sürüyor. Müzik konusunda henüz tam olarak karar verilmese de mistik Tibet tarzı ezgiler üzerinde çalışılıyor. ÜSTAD IN DİK DURUŞUNDAN ETKİLENDİM Bediüzzaman ın hayatını anlatan filmi çekmeye 1991 yılında karar vermiş ama bir türlü olmamış. Geçen sürede eline birkaç senaryo daha gelince ekibini toplamış ve filmi çekme kararı almış. Birçok kişinin fikrini aldık, dediği Hür Adam için Üstad ın doğduğu ve yaşadığı yerleri gezmiş. Talebeleriyle görüşmüş. Üç ay içinde Bediüzzaman Said Nursi nin hayatını anlatan 14 kitap okumuş. Okudukları sayesinde Üstad ı yeniden tanıma fırsatı bulmuş. Üstad ın en çok hangi yönü sizi etkiledi? sorusuna İdealist yönü ve dik duruşu şeklinde cevap veriyor. Film ille de çekilecek diye bir düşüncesi de bulunmuyor. Tanrısever, Önümüze bir duvar çıkarsa çekmeyiz olur biter. diyor. Memet Fuat, 1952 de yakınıyor: İstedikleri kadar halk için yazsınlar, yapıtlarını oku yan halk değil, aydınlar, iyisi, kötüsü, gerçeği, uydurması ile aydınlar. Yedi sekiz kitap yayımlamış yazarları bile halk tanımı yor. Daha acı söyleyeyim: Kendimiz yazıp kendimiz okuyoruz. (Unutulmuş Yazılar, Günlük Gazeteler Sorunu.) Günlük gazetelerde edebî eser yayımlansın mı yayımlanmasın mı; yer yerinden oynamış, kıyamet kopmuş! Aylarca tartışılmış... Günlük gazetelerde yazmak, kimi edebiyatçılarımızı ürkütüyor. Gazetenin okuruna yönelmek, edebî eseri düzeysizleştirecekmiş. Çün kü gazetelerde tefrika edilen romanlar, öylesine düzeysiz ki! Me selâ Esat Mahmut; Esat Mahmut u bilmeyen gazete okuyucusu yok muş. Memet Fuat ekliyor: Sait Faik deyin üniversiteli genç bil miyor. Hemen hatırlatayım: Sait Faik iki yıl sonra ölecek. Yani bizi bugün büyüleyen edebî eseri çoktan yazılmış. Esat Mahmut un yanı başında Refik Halid. Refik Halid de çok okunuyor. Kim okuyor dendiğinde, kimileri dudak bükerek, Liseli kızlar okuyor onları diyorlarmış. O beğenmediğimiz yazarların bir romanı tefrika edildi mi, trende, vapurda, tramvayda, otobüste hiç umulmayacak kimseler onlardan söz ediyor. Beğeniyorlar. Memet Fuat şuraya bağlıyor: Halk, iyi sanatın, iyi edebiyatın örnekleriyle tanışamadığından, kötü sanatla, kötü edebiyatla ye tinmek zorunda kalıyor. İyi edebiyat Günlük gazetelerde yazmak, kimi edebiyatçılarımızı ürkütüyor. Gazetenin okuruna yönelmek, edebi eseri düzeysizleştirecekmiş... ii Jordi Savall ın verdiği ders ALİ PEKTAŞ HABER izlenim gazete aracılığıyla okur ka labalığına ses yöneltecek, amatörlük havasından sıyrılıp büyük sanatın yolunu tutacak. Ataç itiraz etmiş, kendisi gazetelerde hemen her Jordi Savall ın önceki akşam İstanbulluları kendine bir kez daha hayran bıraktığı konserin, müzikal yönüyle ilgili gerçekten söylenecek çok fazla şey var. İki saat süren ve dakikalarca ayakta alkışlanan konserin uzun süre hafızalardan silinmeyeceği kesin. Kudsi Erguner, Derya Türkan, Yurdal Tokcan, Murat Salim Tokac gibi önemli müzisyenlerimizin sanatçıya eşlik ettiği konsere, Türk müzikseverler kadar yabancıların da ilgisi vardı. Konserde Savall ın İstanbul 1710 Dimitri Kantemir Edvarı isimli son albümünde yer alan, Osmanlı müziği ve bu müzikteki Ermeni ve Sefarad öğeleri üzerine odaklanan parçalar seslendirildi. Konsere gidenlerin çoğu bu topraklar üzerinde yıllarca icra edilen bu ezgileri belki de ilk kez dinledi. Konserde pek çok ayrıntının yanında verdiği dersler ve gösterdiği ufkuk dikkat çekiciydi. Düşünün otuz yıldır Avrupa nın müzikal mirası üstüne araştırmalar yapan Katalan bir sanatçı oturuyor, bizim müziklerimiz üzerine mesai harcıyor, onları yeniden dünyaya hatırlatıyor. Albümüne İstanbul 1710 Dimitri Kantemir Edvarı adını veriyor. Osmanlı müziğinin ve kültürünün nasıl bir derya olduğunu gösteriyor. Bu durum ister istemez akıllara şu soruyu da getiriyor: Çok büyük sanatçılarımız var elbet ama bunlardan kaçı dünya müziği üzerine kafa yoruyor? Bundan sanatçılarımız ne kadar ders alır onu ilerleyen zamanlarda göreceğiz. Sanatçı diğer dersini müzikseverler üzerinden tüm dünya insanlarına verdi. Siyasetçilerin, açılacak kapıları, işgalleri, ekonomik krizleri tartıştığı bir dönemde, hoşgörüde dünyaya örnek olmuş bir imparatorluğun müziklerini Türk, Ermeni, Fransız, İsrail ve İspanya dan sanatçılar birlikte seslendirdi. Yapılan taksimlerle her enstrümanın kendi kimliği ve farklılığı ön plana çıkarken, ortak icralardaki birliktelik aslında çok özel bir şeyi anlatıyordu: Ayrı iken ne kadar farklı, birlikte iken ne kadar aynıyız. Jordi Savall ın verdiği en büyük ders ise mütevazılığıydı. Asla kendini ön plana çıkarmadı. Sanki konseri yöneten, tasarlayan, müzikleri seçen o değildi. Eğer tanınan ya da konserden önce yüzüne aşina olduğumuz biri olmasaydı; konser sonuna kadar onun kim olduğunu asla bilemezdik. Dünya barışı adına söyleyecek sözü olan, bunu da asla yalan söyleyemezsiniz dediği müziğiyle yapan Jordi Savall, çoğumuzdan daha çok İstanbullu, çoğumuzdan daha çok Osmanlı olduğunu gösterdi. Hâlâ bir kesimin burnunun ucuyla baktığı geçmişimizin müziğinin elitist olmadığını ve bu müziği genç kuşaklara tanıtmanın ne kadar önemli olduğunu birkez daha kanıtlamış oldu. Selim İleri gün yazarken. Melih Cevdet, başkaları itiraz etmişler. O günlerde, gazetelerde, yaşlılardan Halide Edib, Yakup Kadri, Reşat Nuri, Nurullah Ataç, gençlerden Orhan Kemal, Oktay Akbal, İlhan Tarus, Yaşar Kemal, Bedri Rahmi yazıyorlarmış. Eli kulağında, Attilâ İlhan da başlayacak. Yıllar sonra bu tartışmaya, genel görünüme, değerlendirişlere baktığımızda; beni şaşırtan, öncelikle, Esat Mahmut un, Refik Halid in aynı kefeye konmaları. Gerçi, biliyorum: 1950 ler Refik Halid in para kazanmak için yazdığına hem inanmış, hem bunu tekrarlamaktan uzak duramamış. Ama Refik Halid in romanları, öyle anlaşılıyor ki, edebiyat çevrelerinde okunmamış. Romanları gibi, yazıları da okunmamış, örnekse, Sait Faik için yazdıkları. Sait Faik için en güzel yazılardan birini Refik Halid yazmıştır. Edebiyatın ve sanatın o kadar geniş yelpazesi bizde nedense hep daraltılmış. Bırakın Refik Halid i; Esat Mahmut niçin büsbütün değersiz sayılsın? Ataç ın haklı olarak savunduğu devrik cümle yi gönül rahatlığıyla kullananların başında Esat Mahmut gelir. Devrik cümlenin yaygınlaşmasında onun çok okunmuş romanlarının hiç mi pa yı yok? Ataç, hikâyecinin, şairin gazetelerde yazmasından kaygılı:... düşüncelerinden fedakârlık etmesinden korkuyor şairin, hikâyecinin, sanat görüşünden. Büyük çoğunluğa kapılıp gitmesinden: Okurların çoğu şu düşünceler üzerine şu görüşle yazılmış eserler den hoşlanıyor, öyle ise ben de o türlüsünden yazayım dedi mi, yenilmiştir o adam, kendi görüşünü yayamıyor, sadece yaygın düşüncelere, yaygın görüşe boyun eğmiş, kendinden geçip başka bir kişi olmuş demektir. Çoğunluğa ulaşmak için gazetelerde yazmayı öneren, hatta gerekli gören Memet Fuat, niçin fedakârlık etsinler ki diye soruyor. Acaba fedakârlık edilebilir mi? Altmış yıl öncesinde, Ataç edilir diyor, Memet Fuat da genç sanatçılar kendilerini halktan sayıyorlar, çoğu halkın içinde yetişmiş, halkla kaynaşmış kanı s ında. Ad vermiyor ama, o dönem yazıları taransa, Orhan Kemal i, Metin Eloğlu nu, Bedri Rahmi yi örnek vereceği sezinleniyor. Sorumu tekrarlıyorum: Acaba fedakârlık edilebilir mi? Daha doğrusu, dün şöyle yazarken, bugün böyle yazmak sanıldığınca kolay mı? İster iki bin kişinin okuduğu dergide, ister birkaç yüz bin kişinin okuduğu gazetede, şair, yazar kendi dile getirişinden is tese bile cayabilir mi? Yarın sabah, Esat Mahmut gibi yazacağım desem, bu o kadar kolay mı? Kolay sanıp deneyenler olmuş; fakat satış, yaygınlık uğruna evdeki bulgurdan da olmuşlar... FOTOĞRAFLAR: ZAMAN, MUSTAFA KİRAZLI Nazan Bekiroğlu Fırtına takvimi Bilimsel zihniyet isabetine dudak bükse de takvimlerde fırtına günlerinin birbirini izlemesi için kim bilir kaç asır fırtınaların kaygılı bir deftere titizlikle kaydedilmesi gerekti? Sayılı günleri denizi de gökleri de avucunun içi gibi bilenler bilir. Havayı koklamayı âdet edinenler ve kayıt tutmayı ihmal etmeyenler çıkarabilir fırtınanın takvimini ancak. Onun huyu suyu, töresi tarihçesi ancak böyle ezberlenebilir. Ancak ufku açık olanlar şimşeğinden, yıldırımından, gök gürültüsünden, yankısından, uğultusundan, göz göre göre yaklaşan fırtınayı seçebilir. Kıyılarda dolaşır fırtına kendisini en fazla suda gösterir. Takvimi de en çok denizcilerin defterindedir. Evini deniz kıyısına kuran her sabah uyanırken ruhu bedenine bir gürültüyle döndüğünde çok fırtına görmeye heveslidir bu yüzden. Fakat dağ rüzgârsız olmaz zirveler de boransız. Fırtına sözleri bir de dağ defterine kaydedilir denizin yanı sıra. Fırtına edebiyatı böyle doğar. Bu dağ ne rüzgârlar gördü? Yüksek dağın büyük olur boranı. Neticede fırtına ne yandan gelse de dağ kendince görünür rüzgâr kendi istidadıncadır. Bir kısmı tanıdıktır fırtınanın, o yerli dir. Bir kısmı da başka bir yer üzerinden gelir. Uzak mesafeleri kat ederek gelirken gücünü tüketir. Hafifler, eksilir. Ya da tümden coşar, artar; o artık her yerlidir. Takviminde fırtına, ismini kimi anımsattığı karanlık gecenin tekinsiz gulyabanisinden alır, Karakoncolos Fırtınası. Kimi kırdığı filizden, Filizkıran. Kopardığı cevizden, Kozkoparan. Ülker, Kızıl Erik, Yaprak, Gündönümü fırtınaları da öyle. Kestane Karası, Kuş Geçimi, Meryemana Fırtınası. Bağ Bozumu, Koç Katımı. Bıldırcın sürülerine denizler aşırtan da fırtınadır, defneyi kökünden ayıran da. Çoğunun ismi vardır ama kimi de isimsizdir cismiyle isimlenir. Kar fırtınası, kum fırtınası. Kimi iki cemre arasında eser savurur. Kendinden değil cemresinden tanınır. Mizaçları ayrı, havaları farklı denizle kara, dağ ile vadi karşılıklı kışkırtırlar fırtınayı. Kimi karayelden eser kimi kuzeyden gelir. Kimi ağaçlara su yürütür kimi kırlangıçların göçüne kılavuzdur. Kimi eser, ardından bir çisenti gelir, kuru dalları bir gecede yaprakla donatır. Kimi gider gibi yapan kışı geri getirir. Kimi eser çiçekyaprak döktürür. Berdelâcuz u başlatır kimi. Kimi bahar geldi zannedip de yaylaya niyetlenen nineyi koyunları, köpeği ve teknesiyle yarı yolda taş kestirir. Zavallı kurt da alır nasibini sayılı fırtınalardan. Kış boyunca ıslanan postunu kurutmak için güneşe serince bir fırtınaya bir doluya tutulur ki o da taş kesilir. Adı fırtına takvimi olsa da günlerin belirgin rengi de bu takvimin kenarına iliştirilebilir. Gül mevsimi, bülbüllerin ötme zamanı. Sıcakların artması. Mevsimsiz sıcaklar, mevsimsiz soğuklar. Bu takvimlerde fırtınanın yolcuyu yolundan edeni, gideni geri döndermeyeni, tam bitti zannedersin al baştan eseni, kumu önüne katıp dağ dağ yığanı, denizlerin suyundan bulutlara yol çıkaranı yazılı mıdır? Hayır. Ama neticede sayılı gün gelir geçer. Her fırtına bitimlidir. Fakat ne getireceği başlarken belli değildir. Çoğu ses olarak gelir önce. Giderken geriye neden olduğu ölçüsüz tahribat kalır. Ama onun da çığlığı tam merkezinde sıfırlanır. Çünkü maddesel etkiyi fırtınaya indirgeyende her şey tek leşir. Orada her şey gölgeleşir. Buna ancak fırtınanın gözüne düşenler şahittir. İçi rüzgârla dolu bir kalem, biçtiği fırtınayı bir varlığın olgun mefhumunda sözü parçalamadan anlatmayı başarırsa. İki zamanlı bir fırtınaya düşerek çözerse çözer ancak bu gizi. Kimseye dargınlık duymadan en fazla da kendisini affederek. Fırtına bu. Geliyorum demez. Geliyorum dese de bazen erken gelir bazen geç kalabilir. Üç gün erken gelmek üç gün geç kalmak da fırtınanın haklarındandır. Biri erken gelmiş diğeri geç kalmış. İkisi bir denizin üzerinde birleştiğinde. O zaman denizler kaynar. Artık kasırga. Kıyamet zamanıdır. Ben bu yazıyı Üç Dokuzlar ın ikinci fırtınasında yazıyorum. Sırada Kırlangıç Fırtınası var. Ama biri erken geldi diğeri geç kaldı. İki fırtınanın tam ortası. SAYFA TASARIM: YUNUS ASLAN

20TELEVİZYON 17 EKİM 2010 PAZAR ZAMAN SAMANYOLU TRT 1 MEHTAP TV 08.20 Sırlar Dünyası 09.10 Ayna 12.35 Yerli Sinema 14.15 Dizi Güz Gülleri 17.50 Belgesel 18.20 Ana Haber 19.50 Dizi Farklı Desenler 21.20 Dizi Kollama 23.10 İyi Seyirler 09.10 Tolga ile Büyüklere 10.00 Sinema Tennessee nin Dostu 11.45 Politik Açılım 16.05 Eğlence Pazarı 19.25 Çaykur Rizepor AŞ Giresun spor (Bank Asya 1. Lig) 21.30 Stadyum 08.40 Çizgi Film 11.00 Meseleler 12.45 Bilgi Tek 15.45 Diyaloğun Meyvesi 17.10 Medeniyet Yolculuğu 18.00 Perdeler 20.00 Ayna 21.00 Tefekkür 22.30 Kırık Testi ATV KANAL D SHOW TV 08.20 Dizi Patito Feo 11.50 Dizi Avrupa Yakası 14.00 Yerli Dizi 16.10 Yerli Dizi 18.40 Ana Haber 20.00 Dizi Aşk Bir Hayal 23.00 Sinema Kalpazanlar 08.30 Dizi Akasya Durağı 10.45 Öyle Bir Geçer Zaman Ki 13.00 Güneri Civaoğlu ile Şeffaf Oda Bülteni 20.00 BKM Çok Güzel Hareketler Bunlar 22.30 Küçük Sırlar 00.45 Kral Çıplak 10.00 Pazar Sürprizi 12.30 Tekno Trend 15.30 Cansu yla Baştacı 16.30 Deli Saraylı 20.00 Var Mısın Yok musun 22.15 Sinema Banka Soygunu 00.30 Altı Pas KORUYUCU SİNEMA TV 21.00 YÖN.: ANDREW DAVIS OYN.: KEVIN COSTNER, ASHTON KUTCHER Ben Randall (Kevin Costner), gözünü budaktan sakınmayan, usta bir kurtarma yüzücüsüdür. Onun da görevli olduğu, okyanustaki zorlu bir kurtarma görevi felaketle sonuçlanınca Randall, özel bir okulda eğitmenlik yapmakla görevlendirilir. KURULUŞ TRT HABER 22.30 YÖN.: YÜCEL ÇAKMAKLI OYN.: CİHAN ÜNAL, AHMET MEKİN Tarık Buğra nın unutulmaz romanından Beyazperde ye uyarlanan Kuruluş, izleyenleri, 6 asır boyunca dünyada hükümranlık süren Osmanlı İmparatorluğu nun kuruluş yıllarına ve Osman Gazi nin beyliği ile bütünleşen kendi hayatına götürüyor. YENİ DÜNYA TV8 21.15 YÖN.: TERENCE MALICK OYN.: COLIN FARRELL, O ORIANKA KILCHER 17. yüzyıl kaşiflerinden John Smith kızılderililerle ticaret yapmak için ırmağın yukarı bölgesine gittiğinde, Pocahantas a aşık olur. Smith aşık olmasına rağmen, Jamestown Kalesi nin başkanı olarak görevlerini unutmamak, en iyi olana karar vermek zorundadır. STAR TV KANAL 7 TV8 09.30 Süper Star Lİfe 12.15 Dizi Geniş Aile (T) 14.30 Dizi Umut Yolcuları 16.45 Afacanlar Kampta 20.00 Dizi Behzat Ç. 00.30 Full Ekran 08.00 Asrı Saadet ten Tablolar 09.00 Dizi Acı Hayat 12.30 Serdem in Mutfağı 15.10 TV Filmi Garip Kuş 17.50 Türk Filmi Senede Bir Gün 20.00 Haberler 21.45 Kanal 7 Spor 23.30 Dizi Hz. Meryem FOX TV TV 5 DOST TV 09.30 Yeni Enerji 10.30 Mevzuhal 12.00 İl İl Türkiye 13.20 8. Etap 14.30 LeyLeyLa 16.30 Komedi Dükkanı 20.00 Ana Haber 21.15 Sinema Yeni Dünya 23.30 Herşey Futbol 09.15 Yabancı Sinema 11.00 Çizgi Dizi 13.45 Dizi Yer Gök Aşk 16.15 Dizi Öğretmen Kemal 18.30 Fox Ana Haber 19.45 Dizi Arka Sıradakiler 23.30 Sinema Kanlı Teklif 10.00 Köşe Bucak Dünya 11.00 İş Vizyon 13.30 Süleymaniye Dersleri 16.00 Doğadaki Şifa 17.10 Belgesel 19.00 Haber 20.30 Yurdumda Ölmek İstiyorum 08.00 Yâdı Cemil 10.00 Şifa Bahçesi 15.30 Temaşa 16.00 Katre 18.10 Manai Harfi 19.30 Çocuk ve Biz 21.30 Lahikalar 22.30 Şifai Şerif Sohbetleri TRT HABER CNBCe HİLAL TV 10.00 Haber 12.25 Süper Spor 13.15 Kuşak Farkı 14.15 Türkiye den Doktor Geldi 16.15 Ayrıntı 18.10 HSYK Özel 20.30 Can Veren Pervaneler 22.00 Ana Haber 22.30 Kuruluş 09.30 Çizgi Dizi Avatar 12.00 Çizgi Dizi İcarly 15.00 Dizi Veronica Mars 17.00 Dizi Ghost Whisperer (T) 20.00 Dizi Unnatural History 21.00 Dizi Dr. Who 22.00 Dizi Leverage 23.00 Dizi Spartacus: Blood and Sand 09.15 Doğru Yaşa Mutlu Ol 11.00 Esmaü l Hüsna 12.30 Haberler 14.20 Mozaik 18.20 Kâbe Akşam Namazı 19.00 Hafta Sonu 19.45 Yardım Eli 21.40 Yolcu 23.00 Sinema KANAL A KANALTÜRK CINE5 UĞRUNA SAVAŞTILAR AMA VATANSIZLAR İkinci Dünya Savaşı nda hiç görmedikleri Fransa için korkusuzca savaşan Kuzey Afrikalı gönüllülerin hayatını anlatıyor İsimsiz Kahramanlar (Indigènes / Days Of Glory) Yönetmenliğini Cezayir asıllı Rachid Bouchareb ın yaptığı filmde Bouchareb, yaşanan haksızlıkları ve savaşın kötü yüzünü tarih sayfalarından başarılı bir şekilde çıkarmıştır. 1943 yılında Nazilerin baskısıyla köşeye sıkışan Fransa sömürgeleri olan Cezayir, Fas, Senegal den asker toplamış ve onları yem gibi öne sürmüştü. Aslında hiç gitmedikleri vatan ları için kıyasıya mücadele veren bu insanlara savaş esnasında bile çifte standart uygulanarak Fransız, Müslüman ve kara tenli olarak ayrımcılığa maruz kalmışlardı. Kazanılan zafere ortak olmalarına rağmen Fransa tarafından savaş sonrasında da unutularak yok sayılmışlardı. Yönetmen Bouchareb, 2,5 yıl boyunca Olivier Lordle ile birlikte kaleme aldığı İsimsiz Kahramanlar filminin senaryosu aslında Fransa nın ülke tarihinin bir sorgulanışı niteliğinde. Katıldığı festivallerden önemli ödüller alan film En İyi Yabancı Film dalında Oscar adayı olmuştu. Aynı zamanda İsimsiz Kahramanlar ın oyuncu ekibi Jamel Debbouze, Samy Naceri, Roschdy Zem, Sami Bouajila, Bernard Blancan, 2006 Cannes Film Festivali nde toplu olarak En İyi Erkek Oyuncu Ödülü ne layık görüldü. TELEVİZ YON SERVİSİ İSİMSİZ KAHRA MANLAR Yönetmen: RACHID BOUC HAREB Oyuncular: AMEL DEBBOUZE, SAMY NACERI, ROSCHDY ZEM 24 21.30 10.45 Gezgin 11.30 Eğitim Editörü 12.30 Haber Zamanı 13.30 Haydi Maça 16.30 Dünden Yarına 19.50 Dünya Türkiye yi Konuşuyor 20.30 Ana Haber 21.15 Dünya Raporu 23.50 Gece Haberi TVNET YUMURCAK TV TRT ÇOCUK 10.00 Sabah 11.00 Mavera Sohbetleri 13.00 Gündüz 14.20 Kısa ve Net 17.15 Futbol Masası 19.40 Tarafeyn 20.30 Gizli Dosyalar 22.20 İstanbul 23.00 Gece SAMANYOLU HABER TV HABERTÜRK 24 10.10 Merhaba Hafta Sonu 11.15 Hayatımız Spor 13.00 Haber Bülteni 13.10 Sanat Kafe 14.10 Lig Maratonu 17.10 Sürücü 19.30 Ana Haber 21.00 Orta Saha 23.00 Haber Bülteni CNN TÜRK NTV TGRT HABER 09.00 Güne Merhaba Hafta Sonu 11.00 Sanayi Rotası 13.00 Haber 15.30 Işıltılar 17.00 360 Derece 19.00 Sait Gürsoy la Başarıya Doğru 22.00 Eğrisi Doğrusu 00.00 Oradaydım 08.00 Çizgi Sinema 10.20 Uçuş Keyfi 11.00 Ünlüler Bulvarı 12.00 Pazar Politika 14.15 Aş Kendini 15.20 Laf Aramızda 18.15 Ana Haber 19.50 Medyatip 20.50 Telegol 08.35 Uzun Kulak Ailesi 09.05 Teltel in Rotası 11.50 Baloncuk Kasabası 13.15 Corneil ve Bernie 15.20 Arthur 17.45 Uzun Kuyruk 19.20 Yumyum Magazin 22.45 Birlikte Büyürken 09.00 Haber Bülteni 10.05 Burası Haftasonu 11.10 Ajanda 13.10 Airport 17.00 Lezzete Yolculuk 18.05 Akşam Haberleri 19.05 Hayata Dair 20.05 Habertürk Gündem 22.00 Olduğu Gibi 09.10 NTV Soruyor 10.00 Gülay Afşar ile Hafta Sonu 13.00 Günün İçinden 14.10 Doğrudan Siyaset 16.10 Yakın Plan 17.00 Haberler 19.00 Akşam Haberleri 22.55 %100 Futbol 00.00 Gece Bülteni 08.40 Çizgi Sinema 11.00 Türk Sineması 13.25 Kısa Metraj 15.30 Araba Takibi 18.00 Hababam Taburu 19.40 Ana Haber 20.45 Sinema Katil Komşum Geri Döndü 23.30 Derin Mevzu 08.45 Ali Dede nin Bilim Evi 09.35 Kamp Günlüğü 10.45 Doğal Olarak 14.00 Yarışçı 16.15 Çizgi Fİlm 18.50 Küçük Hezerfen 20.15 Gece Bahçesi 10.00 Haftasonu Moderatörü 12.00 Ankara Masası 14.15 Otomobil Sevdası 15.15 Yeraltı 16.00 Haber 17.30 Kafa Dengi 19.30 Kırmızı Halı 21.30 İsimsiz Kahramanlar 23.30 Futbol 7/24 09.00 Sabah Bülteni 11.00 Yurt Gündemi 14.30 Gün Ortası 17.30 Akşama Doğru 20.00 Akşam Bülteni 21.00 Amerika nın Gündemi 21.30 Günün İçinden 23.00 Günün Ardından Faks: 0212 454 14 91 eposta: televizyon@zaman.com.tr SAMANYOLU 0216 524 95 24 KANAL 7 0212 437 80 80 KANAL D 0212 413 51 11 ATV 0212 354 30 00 SHOW TV 0212 355 01 01 STAR 0212 413 50 00 FOX TV 0212 454 56 00 NTV 0212 335 00 00 CNN TÜRK 0212 413 56 00 TV8 0212 288 51 52 TRT 1 (0312) 490 43 00 RTÜK 444 1 178 Otobüs şoförü oldu! Güldür Yüzümü, Öç, Dil Yarası ve Bataklıkta Bir Gül gibi pek çok sinema filminde rol alan, Yeşilçam ın usta oyuncusu Mahmut Hekimoğlu TRT nin yeni dizisi Sevgi Bağlayınca da şoför koltuğuna oturdu. Televizyon izleyicilerinin Kollama ve 4. Osman dan tanıdığı oyuncuya dizide Sermin Hürmeç eşlik ediyor. Çekimlerine yeni başlanan diziyi Hüdaverdi Yavuz yönetiyor. Ömür Film tarafından çekilen Sevgi Bağlayınca Hekimoğlu nun yapımcı olarak ilk dizi projesi. TELEVİZYON SERVİSİ Ve Demokrat Parti resmen kurulur... Mehmet Akif Aksoy un yönettiği Yüzyılın Manşetleri nde 1946 yılında Türkiye gündemine yön veren gelişmeler ekrana gelecek. Prof. Dr. Cemil Koçak, Prof. Dr. Cihat Göktepe, Doç. Dr. Süleyman İnan ın, 1946 yılının önemli olaylarını yorumlayacağı programda Demokrat Parti nin kuruluşu, Cumhuriyet Halk Partisi ile ilk çatışmalar ve Rusya ile yaşanan Boğazlar sorunu konuşulacak.trt HABER 21.20 Mehmet Tanrısever Hür Adam ı anlatılıyor Sunuculuğunu Köksal Aras ın, yapımcılığını ise Ahmet Baha Öztürk ün yaptığı kültürsanat programı Sanat Kafe nin konuğu yönetmen Mehmet Tanrısever. Minyeli Abdullah, Sürgün filmleriyle tanınan Tanrısever, Said Nursi nin hayatını anlattığı son filmi Hür Adam ı konuşuyor. SAMANYOLU HABER TV 13.10 Selahattin Alpay ve türküleri Müzikbelgesel programı Unutulmaz ın bu haftaki konuğu Türk halk müziğinin sanatçısı Selahattin Alpay. Alpay, hayatının bilinmeyen yönlerini ve türkülerini programda izleyicilerle paylaşacak. TRT MÜZİK 15.05 Çakırlar da kahve sohbeti Gündemin kahvehanelerde nasıl tartışıldığını ekranlara yansıtan program Renkleriyle ve Tonlarıyla Kahvehaneler, bu hafta Antalya Çakırlar köyünü ziyaret ediyor. Tiyatro oyuncusu Nilgün Esin in sunduğu programda köy sakinleriyle unutamadıkları, gerçekleşmesini istedikleri rüyaları konuşulacak. TRT HABER 19.30 Çorum da neler oldu? 1980 Mayıs ayının son günlerine gelindiğinde Gün Sazak ın vurularak öldürülmesi başlayan darbe süreci Çorum olaylarıyla devam eder. Artık AleviSünni mahalleleri barikatlarla birbirinden ayrılmıştır. Aralarında gazeteci Saygı Öztürk ün de bulunduğu dönemin tanıkları, 1980 Çorum unda yaşananları anlattığı Keşke Olmasaydı ya Doç. Dr. Sedat Laçiner de analizleriyle iştirak ediyor. 24 20.15 Taş Gaste ile zamanda yolculuğa var mısınız? Anadolu medeniyetlerinden haberler veren Taş Gaste ilk bölümüyle ekrana geliyor. Arkeolog Mesut Yar, Muğla nın Fethiye ilçesinde Ksantos Vadisi ni adımlıyor. Likya kentlerinden biri olan Tlos kazı ekibine eşlik ettiği süre boyunca not ettiği gözlemlerini yorumluyor. İZ 00.20 İslam dünyası Peygamber Yolu nda buluşuyor Yeni Ümit ve Hira dergileri tarafından düzenlenen Peygamber Yolu sempozyumunda Hz.Muhammed in (sas) hayatı ve rehberliği incelenecek. Sempozyuma Türkiye ve İslam dünyasından pek çok alim ve mütefekkir katılacak. MEHTAP TV 10.45 Dizi yok, sinema zor Türkan Şoray, Fatma Girik ve Nevra Serezli ile birlikte çektiği Altın Kızlar dan sonra beyazcama ara veren Hülya Koçyiğit, yeni bir dizi ile dönüyor haberlerini yalanladı. Bir dizi film hazırlıklarının olmadığını söyleyen Koçyiğit, medyada yer alan iki milyon dolarlık bütçeli bir sinema filmi çekecek söylentilerine ise şöyle cevap verdi: Çekmeyi düşündüğümüz filmin bütçesi bir kere iki milyon doları çok aşıyor. 1960 ihtilalini konu alan bir proje. Senaryosu hazır ancak hayata geçirmek oldukça zor görünüyor. TELEVİZYON SERVİSİ Şu sıralar bir dizi projesinde yer almayı düşünmediğini söyleyen Hülya Koçyiğit, 1960 ihtilalini konu alan sinema filmi için ise kaynak sıkıntısı yaşıyor. FOTOĞRAF: ZAMAN, HÜSEYIN SARI 1 2 3 4 5 6 7 8 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 Bulmaca SOLDAN SAĞA 1) İlaçların kimyasal yapısını konu alan bilim dalı. 2) Karabük ün bir ilçesi. Tayin etme. 3) Stronsiyumun sembolü. Bir görevi, bir işi yasaların verdiği imkânlara göre, belli şartlarla yürütmeyi sağlayan hak, yetki. 4) Güvenlik güçlerinde belirli bir iş veya hizmeti başarabilecek güçteki en küçük birlik. Etoburlardan, sürü hâlinde yaşayan, kurttan küçük bir yaban hayvanı. Bir nota. 5) Uyarı. Kiremit ve tuğla tozlarının kireç ve su ile karıştırılmasından elde edilen bir çeşit harç. 6) Canlı bir varlığın içinde bulunduğu doğal veya maddi şartların bütünü, ortam. Soluk. 7) Lenf düğümleri iltihabı. Temiz olmayan, murdar. 8) Sıcak, nemli iklimlerde oluşan, parlak kırmızı veya kahverengiye çalan kırmızı renkli, demir oksit ve alüminyum bakımından zengin toprak. Yüz, çehre. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1) Bir bölgenin en ünlü ürünü için yapılan gösteri, şenlik. 2) Bir kıta adı. 3) Lübnan ın plaka işareti. Bıçak bilemeye yarayan çelikten, çubuk biçiminde araç. 4) Emme, emerek içine Rüstem Aydın r.aydin@zaman.com.tr çekme, soğurma. Oğul, evlat. 5) Yavru yetiştirecek duruma gelmiş olan hayvan. Vücuttan gözenekler yoluyla atılan tuzlu sıvı. 6) Savunmak veya saldırmak amacıyla kullanılan araç. Nikelin sembolü. 7) Özünden akonitin denilen zehirli madde çıkarılan bitki, boğanotu, kurtboğan. 8) Temizlik, temizleme, maddi ve manevi kirlerden arınma. 9) Anlaşma, uyuşma, uzlaşma. 10) Kusma, istifra etme. Deri, post vb.ni kullanabilecek duruma getirmek için uygulanan işlemlerin tümü. 11) Tören, seremoni. 12) Doğrusu, doğrusunu isterseniz, esasen manasına gelen bir söz. Suudi Arabistan ın plaka işareti. 1 2 3 4 5 6 7 8 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 A H M E T T U R A N T S U A R E F U K A R A A M İ K T U T A N A K B A L T U N İ K D A İ R M E L E N K İ T Y M A H U T D O K U E D İ N İ M S O L A K T O M A R M A N İ L SAYFA TASARIM: SEÇİL İLGÜN

20KÜLTÜRSANAT 30 ARALIK 2010 perşembe ZAMAN FOTOĞRAF: zaman, turgut engin Sanal ortamda ney meşki yapıyorlar Neyzen Süleyman Erguner, adını taşıdığı dedesi ile babası Ulvi Erguner in salı akşamları yaptıkları ney ve musiki sohbetlerini, interaktif ortamda yaşatmaya çalışıyor. Erguner in anlattığına göre Ulvi Erguner in Özbekler Tekkesi nde tertip ettiği toplantılarda ney üfleniyor, sohbet edilip yemekler yeniliyormuş. Dedesinin vefatından sonra ara verilen toplantılara subay olan babasının emekli olup İstanbul a yerleşmesinden sonra salı akşamları kendi evlerinde tekrar başlanmış. Babasının 1974 yılında vefatıyla toplantılar tamamen kesilmiş. Sadece bizde değil her yerde kesildi. Ama bunun nedeni toplumun yapısının değişmesi. İnsanlar televizyon seyretmeye başladı. Komşuluk ilişkileri kalmadı. diyen Süleyman Erguner, 2006 yılında TRT den emekli olduktan sonra kurduğu atölyede bu geleneği tekrar yaşatmayı düşünmüş. Bilgisiyar işiyle uğraşan bir tanıdığı vasıtasıyla bu sohbetleri internet üzerinden de gerçekleştirmeye karar vermişler. Erguner, interaktif konferansla yaptıkları meşk ve sohbeti Her salı interaktif ortamda canlı olarak hem ney dinletisi yapıyoruz hem de sohbetler ediyoruz. Dünyanın dört bir yanından insanlarla buluşuyoruz. Bu tarihî geleneği bizlere ulaşamayan tüm ney dostları için hazırladık. sözleriyle anlatıyor. Yaklaşık 50 ney severin katıldığı interaktif sohbetler, www. suleymanerguner.com üzerinden gerçekleştiriliyor. KAHRAMANMARAŞ AA Neyzen Süleyman Erguner in internet üzerinden gerçekleştirdiği interaktif toplantılarda ney üflenip sohbet ediliyor. Filmi izleyenler TürkKürt kardeşliğini görecek Yaklaşık 20 yıldır sinemadan uzak kalan yapımcı ve yönetmen Mehmet Tanrısever imzalı Hür AdamBediüzzaman Said Nursi filminin basın gösterimi dün yapıldı. 7 Ocak ta gösterime girecek filmde Said Nursi nin hayatından otuz yıllık bir kesit anlatılıyor. 7 Ocak 2011 cuma günü gösterime girecek olan Hür Adam Bediüzzaman Said Nursi filminin basın gösterimi dün Cevahir Megaplex Sinemaları nda yapıldı. Said Nursi yi Mürşid Ağa Bağ ın oynadığı filmde, başlıca rollerde Ahmet Yenilmez, Tarık Tanrısever, Engin Yüksel ve Mesut Çakarlı yer alıyor. 163 dakikalık filmde, Bediüzzaman Said Nursi nin hayatından yaklaşık 30 yıllık bir kesit, ileri ve geriye dönülerle anlatılıyor. Filmden önce basın mensuplarının sorularını cevaplayan yönetmen Mehmet Tanrısever, Neden Said Nursi? sorusuna, Said Nursi nin çoğu zaman Şeyh Sait le karıştırılarak toplumda isyancı olarak bilindiğini; filmi bu yanlışı düzeltmek amacıyla yaptığını söyledi. Said Nursi nin kitaplarını ve hayatını okuduğunu belirten Tanrısever, Bediüzzaman ın misyonunu bütün Türkiye ye tanıtmak istediğini söyledi. Bediüzzaman ın 1922 de Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Kemal ile yaptığı konuşma ile ilgili Gerçekten öyle bir olay var mı? sorusuna Tanrısever, Var, birkaç kere var. Yeniliklerle ilgili düşüncelerini karşılıklı söylüyorlar, tartışıyorlar karşılığını verdi. Filmin KürtTürk kardeşliğini anlattığına dikkat çeken yönetmen, Bu zamanda açılımlarda önemli olan bu kardeşlik. Filmi izleyenler de bunun ne kadar önemli olduğunu görecek. dedi. Tanrısever, bir basın mensubunun Minyeli Abdullah filminin başrol oyuncusu olan Berhan Şimşek i filme davet edip etmeyeceğini sorması üzerine, Evet, davet edeceğim. Geçenlerde telefon ile görüşmek istedim, meşguldü herhalde. Berhan Bey benim dostumdur. 20 yıldır bizim dostluğumuz devam ediyor. diye konuştu. Filmin başrol oyuncusu Mürşid Ağa Baş ise çekimlerde çok zorlandığını, Said Nursi nin videolarını, fotoğraflarını çok aradığını söyledi. Daha çok Bediüzzaman ı tanıyanların anlatımıyla role hazırlandığını ifade eden Baş, birçok insanın Şeyh Sait le Said Nursi yi ayırt edemediğini belirtti: Bu filmin çıkması ve insanların bilgi sahibi olması önemlidir. Tanıdıkça biraz daha farklı görmeye başlıyorsunuz. KÜLTÜR SANAT Hür Adam Bediüzzaman Said Nursi nin basın gösterimine katılan yönetmen Mehmet Tanrısever, Filmi izleyenler Türk Kürt kardeşliğinin ne kadar önemli olduğunu görecek. dedi. FOTOĞRAF: AA, ALPER ismen ESKADER den 33 ödül Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği nin (ESKADER) 2010 Yılı Kültür Sanat Ödülleri açıklandı. 33 dalda verilen ödüller, 2011 yılının nisan ayında sahiplerini bulacak. Roman dalında Gürbüz Azak (Tatar), şiirde Cahit Koytak (Yoksulların ve Şairlerin Kitabı), hikâyede Yıldız Ramazanoğlu (Angelika), denemede Muhterem Yüceyılmaz (Kırmızı Tramvay), ödüle değer görüldü. Ansiklopedik eser ödülü Kültür AŞ nin İstanbul un Yüzler Serisi adlı kitabına verilirken Araştırma ödülünün sahibi ise Mehmet Âkif Aydın ın Kadı Sicilleri adlı çalışması oldu. Yılın sinema ödülü ise Semih Kaplanoğlu nun Altın Ayı ödüllü Bal filmine gitti. Ödül verilen isimler arasında Alaattin Yavaşça, Orhan Okay, Yavuz Bülent Bâkiler, Metin Erksan, Turan Yazgan, Osman Akkuşak, Ali Haydar Haksal, Zeki Kuşoğlu, Semih Sergen ve Hüsrev Hatemi de bulunuyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü, İstanbul Ticaret Odası, Panorama 1453 gibi kurumlar da ödülü hak eden kuruluşlar arasında. KÜLTÜR SANAT İlk modern çocuk kütüphanesi açıldı Türkiye nin ilk modern çocuk kütüphanesi Ankara da açıldı. 315 yaş arası çocukların özellikleri düşünülerek hazırlanan Ali Dayı Çocuk Kütüphanesi nin açılışını Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay yaptı. Çocuklar, Bakan Günay ı kütüphane bahçesinde pankartlarla karşıladı. Altındağ Çocuk Kulübü Bando Takımı nın da kısa bir gösteri yaptığı açılışta, Bakan Günay çocuklarla sohbet ederek fotoğraf çektirdi. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren okur olma bilinci kazandırmak amacıyla zengin bir koleksiyon oluşturan Bakanlık, eğitsel oyuncak ve araç gereçlerle desteklenen kütüphanede çalışmak üzere bir kütüphaneci ve bir de sınıf öğretmeni görevlendirdi. Yeni kütüphane konsepti çalışmaları olduğunu kaydeden Günay, bu kapsamda İstanbul da, Ankara da, Diyarbakır da, Erzurum da, Türkiye nin çeşitli illerinde edebiyat müze kütüphaneleri açacaklarını bildirdi. ANKARA CİHAN FOTOĞRAF: zaman, Zeynep Nur Çetindağ Batı müziği aslında bizim miydi? Bu yılın başlarında, Birinci Milli Mimari akımının en önemli temsilcileri olan Kemaleddin, Vedad ve Arif Hikmet Beylerin Cumhuriyet in ilk yıllarında Ankara da yaşadıkları sıkıntılardan söz etmiş, hatta yaptıkları işlerin karşılığını alamadıklarını kendi ifadelerine dayanarak anlatmış, Vedat (Tek) Bey in devletten alacaklarını el yazısıyla yazdığı uzun listeyi merak edenlere de Prof. Dr. Afife Batur un M. Vedad Tek. Kimliğinin İzinde Bir Mimar (2003) adlı kitabını Leyla Saz ın soyadı, musikiye bağlılığını ifade etmektedir. Daha da önemlisi, Türk musikisinin radyolarda yasaklandığı 1934 yılında, Yedigün dergisinde yayımlanan bir röportajda söyledikleridir. tavsiye etmiştim. Bu yazıda Vedad Bey den değil, annesi Leyla Saz dan söz etmek istiyorum. Doğumunun 160. yılı dolayısıyla geçen hafta Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi nde İstanbul Solistleri tarafından düzenlenen bir konserle anılan Leyla Hanım ın ortalamanın üstünde bir şair, fakat kudretli bir bestekâr olduğunu söyleyebilirim. Leyla Saz, dört padişah sünnet etmiş olan bir hekimin, Hekim İsmail Paşa nın kızıdır. Çok küçük yaşta ablası Fatma yla birlikte Sultan Abdülmecid in dördüncü kızı Münire Sultan a nedime olarak verilir ve on bir yaşına kadar Dolmabahçe Sarayı nda sultanlarla birlikte eğitim görür. Saray la daha sonra da irtibatı devam eden Leyla Hanım ın Vakit ve İleri gazetelerinde Harem ve Saray Âdâtı Kadîmesi başlığıyla tefrika edilen harem hatıraları, aslında bir kapalı kutu olan Harem hakkında doğru bilgiler verdiği için çok önemlidir. Sarayda piyano öğrenen ve galiba musiki tarihimizin ilk alaturka piyanisti olan Leyla Saz, Asdik Ağa ve Medeni Aziz Efendi den ders almış ve yüz civarında eser bestelemişti. Saz soyadı bu musikiye bağlılığını ifade etmektedir. Daha da önemlisi, Türk musikisinin radyolarda yasaklandığı Beşir Ayvazoğlu ve devrin basını tarafından adeta düşman ilan edildiği 1934 yılında, Yedigün dergisinde yayımlanan bir röportajda söyledikleridir: Alaturka musiki, yani şark mu sikisi başlı başına bir âlemdir. Bu âle mi söndürmemelidir. Varsın o da âsârı atîka gibi tetkik edilsin. Fakat büsbü tün terk edilmesin. O günlerde hemen hiçbir aydının dik duramadığı düşünülecek olursa, cesur bir kadın olduğu anlaşılan Leyla Saz ın bu sözlerinin önemi daha iyi anlaşılır. Hayatını eski musikiye vakfetmiş önemli bir bestekâr olan Udî Ali Rifat (Çağatay) Bey bile yasağı meşrulaştırmanın yolunu bulmuştu: Batı müziği aslında Batılıların değil, biz Türklerindi. Akşam gazetesinin 8 Teşrinisani 1934 tarihli nüshasında Reisicumhur hazretleri Meclis in açıldığı gün irat ettikleri nutuklarında Türk musikisinin yüz ağartacak derecede olmadığından bahis buyurmuşlar ve garp tekniğine uygun eserler vücuda getirilmesi lüzumuna işaret etmişlerdi cümlesiyle başlayan Garp Musikisinin Esası Eski Türk musikisidir başlıklı haberde Ali Rifat Bey in şu sözleri naklediliyordu: Yapacağımız musiki inkılâbı fevkalade mühimdir. Bu inkılâbın ehemmiyetini anlamak için evvela musikimizin tarihine bir göz atmamız katiyyen lâzımdır. Türk Tarihinin Ana Hatları eserinin musiki kısmını yazan heyet meyanında bulunuyorum. Bu münasebetle kütüphanemdeki birçok musiki tarihlerini ve müzelerdeki musiki abidelerine ait eserleri uzun uzun tetkik ediyorum. Bu tetkikatım esnasında gayet mühim bir nokta nazarı dikkatimi celbetti. Müzelerdeki Hitit abidelerinde kabartma insan şekillerinin ellerinde bulunan çifte flütlerde 12 kromatik perde gördüm. Bu 12 kromatik perde, bugünkü medeniyet musikisinin esasını teşkil eden yedi gamın Orta Asya dan hicret etmiş Hititlerin musikisinde mevcut olduğunu isbat etmektedir. Bu vesikalar çok mühim ve birer tarihî kıymeti haizdir. Bugünkü Avrupa musikisi değil, hatta Avrupa medeniyeti bile ortada mevcut değilken Hititlerin Heptatonik gamları bilmeleri ve çalgılarına koymaları muasır Avrupa musikisinin ilk temel taşının Orta Asya da atıldığını isbat eder. Türkler yalnız Heptatonik gamın mucidi olmakla kalmamışlar, musiki ilim ve sanatına büyük hizmetler etmişlerdir. Müzelerdeki Hitit eserleri elimizde birer mermer senettir. Bu mermer senetlerle Türklerin musiki ilminin vazıı olduklarını göğsümüzü gere gere iddia edebiliriz. Uzun bir ömür süren Leyla Saz, Ali Rifat Bey in bu beyanatını okumuş muydu, okumuşsa ne düşünmüştü, bilmiyoruz. Ama ömrünün sonuna kadar piyano çaldığından ve alaturka şarkılar bestelediğinden emin olabilirsiniz. 23 Aralık Perşembe akşamı Ali Emiri Kültür Merkezi nde İstanbul Solistleri nin seslendirdiği eserlerin her biri bir harikaydı. Bu arada bazı kaynaklarda Leyla Hanım a ait olduğu iddia edilen Hicazkâr makamındaki meşhur Mâni oluyor hâlimi takrîre hicâbım güfteli şarkının Tatyos Efendi ye ait olduğunu, ancak Nigâr Hanım ın bu şiirini onun da Tatyos a nazire olarak başka bir makamdan bestelediğini öğrendim. Yeni yılın bütün dünyaya barış ve huzur getirmesini diliyorum. NOT. Harem ve Saray Âdâtı Kadîmesi, Sadi Borak tarafından sadeleştirilerek Haremin İçyüzü (1974) adıyla yayımlandı. Başka bir neşri de Anılar: 19 Yüzyılda Saray Haremi (2000) adını taşır. Bu hatıraların diline dokunulmadan yeniden yayımlanmasında fayda vardır. b.ayvazoglu@zaman.com.tr Bu da Mümtaz Turhan lı gençlerin 2010 projesi 2010 Avrupa Kültür Başkenti (AKB) bavulunu toplamaya çalışırken, bunca büyük ve külfetli proje arasına liseli gençlerin sevimli ve naif bir çalışması eklendi. Bahçelievler Belediyesi nin İstanbul 2010 AKB kapsamında düzenlediği Genç İstanbullu adlı yarışmaya İstanbul İçin Sanat Vakti adlı proje ile katılan Prof. Dr. Mümtaz Turhan Sosyal Bilimler Lisesi öğrencileri, çalışmalarını dün bir sergide görücüye çıkardı. Celal Nizamoğlu, Emre Midilli ve Cihat Erdemir den oluşan proje grubunun okullarının fuaye alanında açtığı sergide ünlü şairlerin İstanbul için yazdığı 20 şiir, İstanbul a dair 25 fotoğraf yer alıyor. Sergiye, öğrencilerin müzik yapımcısı Şahin Özer den aldıkları pikapta Yusuf Çağlar ın arşivinden sağlanan plaklardan duyulan İstanbul şarkıları eşlik ediyor. Ayrıca öğrencilerin yaptığı tarihi Eyüp oyuncakları ve İğne Deliğinden İstanbul projesi ile İstanbul fotoğrafları yarın akşama kadar görülebilir. (0212 503 64 85) KÜLTÜR SANAT Gaziantep te mozaik müzesi Dünyanın en büyük ikinci mozaik müzesi olan Gaziantep Mozaik Müzesi, ocak ayı sonunda kapılarını ziyaretçilerine açıyor. Müzede, dünyanın ilk yerleşim yerlerinden biri olan Dülük Antik Kenti nde yapılan kazılarda çıkan mozaikler de sergilenecek. Gaziantep Kültür ve Turizm İl Müdürü Salih Elifoğlu, kültür ve medeniyetlerin kaynaşma noktasında olan Gaziantep i mozaikleriyle bir dünya markası haline getirmek istediklerini söyledi. KÜLTÜR SANAT SAYFA TASARIM: SEvde tekinkaya

21 KÜLTÜRSANAT 31 ARALIK 2010 CUMA ZAMAN Abbas Kiyarüstemi nin imzasını taşıyan Aslı Gibidir, insanın tabiatı, üzerine görsel bir düşünme eylemi. Kiyarüstemi, her ne kadar klasik Avrupa sinemasının kalıplarına riayet etmiş görünse de filmde kendi sineması ile akrabalığını muhafaza ediyor. Bizler, atalarımızın kopyasıyız Tuba Deniz Abbas Kiyarüstemi nin son filmi Aslı Gibidir (Copie Conforme), nesneler dünyasına dair orijinallik, kopya, gerçek üzerine bir tartışma ile başlıyor ve bu mülahazayı insan ilişkilerine taşıyor. Filmin başında dile getirilen, İyi bir kopya, orijinalinden daha iyi olabilir. cümlesinin gölgesi tüm görüntünün üzerine düşüyor. Film, insanın tabiatı, özellikle kadınlık, erkeklik halleri üzerine görsel bir düşünme eylemi. İngiliz yazar James Miller ın, filme ismini veren, yeni çıkan kitabının tanıtım konferansıyla açılıyor perde. İsimsiz kadın oyuncumuz bir sanat galerisi sahibi, kâküllerinden gözünü göremediğimiz oğlu ile başı dertte. Onun soruları ve sorumsuzluklarından iyice sıkılmış. Konferanstaki sunumundan etkilendiği yazar ile bir şekilde tanışır kadın ve kendilerini Toscana ya giderken bulurlar. Kiyarüstemi nin sinemasında alışık olduğumuz gibi burada da bir arabanın içinde, yol üzerinde filmin ana soruları sorulur. Sanat üzerine uzun bir tartışma başlamıştır: Nesne değil kişinin algısı mıdır önemli olan? Bir nesneye bakış biçimimiz onun değerini değiştirebilir mi? Peki ya bir insana? Nesneler üzerinden yapılan tartışmanın insanlar âlemine geçişinde kilit cümle şudur: Bizler de atalarımızın kopyasıyız. Çağdaş felsefenin ünlü düşünürü Gilles Deleuze e göre, sinema ile felsefe sürekli paralel giden iki eylemdir. Kendi ifadesiyle: Felsefe ve sinema, çağımızda düşüncenin şeyleşmesine karşı beraber savaşan iki etkinliktir. Abbas Kiyarüstemi nin sineması tam da Deleuze ün işaret ettiği noktada durur. Yönetmen, sinemasıyla adeta felsefe yapar ve seyirciyi de bu sürece dâhil etmek en büyük hedefidir. Bir önceki filmi Şirin de (2008) sinemanın tabiatı üzerine bir denemeydi izlediğimiz. Bir sinema salonundaki izleyicilerin yüzlerindeki mimiklere zum yapmıştı yönetmen. Fonda dinlediğimiz hikâye ve yalnızca seyircilerin mimikleriydi gördüğümüz. Yönetmenin niyeti haftanın filmi Gullıver in Gezileri belli ki seyircinin hayal dünyasını harekete geçirmekti. Aslı Gibidir de de sinemanın doğasına ilişkin benzer denemeler var. Mesela bir heykel üzerine yapılan uzun tartışmalara rağmen yönetmen özenle görmemize mani oluyor bu külçeyi. Anlatılanlardan yola çıkarak ister istemez kafamızda canlandırmak zorunda kalıyoruz imgeyi. Filmin bir noktasından sonra çiftin birlikteliği de orijinal ve kopya dikotomisinin bir temsili halini alıyor. Toscana da oturdukları bir kafede, yaşlı teyzenin sözlerinin bu değişimde etkisi büyük. Onun, çifte yüklediği anlam gerçek leşiyor bir nevi. Yazar ile hayran okur karakteri, sorumsuz koca ile yorgun ve yalnız eşe dönüşüyor. Böylece adam ve kadının ilişki biçimleri gibi filmin kendisi de bir yanılsama oluyor. Bu temsili, kadınlık ve erkeklik hallerine dair ince detaylarla beziyor yönetmen. Adam, sürekli hayat değişiyor, sen değişiyorsun diye terennüm ederken şimdinin içine gömülmüş sanki. Kadın ise geçmişte yaşıyor adeta. 15 yıl önce evlendiklerinde gittikleri otelde yastığa başını sokarak hiçbir şeyin değişmediğini söylüyor. Adam, aşkın her zaman olduğunu, sadece ifade biçiminin değiştiğini iddia ederken, kadın ise Beni görmüyorsun. diyerek serzenişte bulunuyor. Sinematografisine fikrini zerk eden Kiyarüstemi, karakterlerin duygu hallerine en çok aynada kendilerine/ izleyicinin gözünün içine baktığı anlarda yaklaşıyor. Filmografisinde daha çok amatör oyuncuları tercih eden Kiyarüstemi, bu defa ünlü aktör Juliet Binoche ye ve İngiliz bariton William Shimmel e başrolü vermiş. Cannes Film Festivali nde en iyi kadın oyuncu ödülüne layık görülen Binoche gerçekten göz dolduran bir oyunculuk sergiliyor. Shimmel de Binoche nin güçlü oyunculuğuna ayak uydurabilmiş. İlk defa farklı dilde; İtalyanca, İngilizce ve Fransızca film çeken Kiyarüstemi, her ne kadar klasik Avrupa sinemasının kalıplarına riayet etmiş görünse de görüntünün doğasına ilişkin tavrı ve buna mündemiç sorgulamalarıyla Aslı Gibidir in kendi sineması ile akrabalığını muhafaza ediyor. Rekabetten özgüven doğarmış! Aslı Gibidir Yönetmen: Abbas Kiyarüstemi OyuNcular: Julıette Bınoche, Wıllıam Shımell, JeanClaude Carrıere, Agathe Natanson Hayde Bre Herkes yerinde güzeldir Orhan Oğuz un yönettiği Hayde Bre, kendi halinde, samimi bir hikâye anlatıyor. Üç çocuğuyla İstanbul un göbeğinde hayat mücadelesi veren Saadet, annesini kaybettikten sonra tutunacağı tek dal üvey babası Şaban Ağa yı alır yanına. Doğduğu ve hayatının geçtiği Üsküp topraklarından İstanbul un kalabalığına gelen yaşlı adam, haliyle şehir hayatına uyum sağlamakta zorlanır. Sanat okulunda öğrendiği elişi marifetiyle geçimini sürdüren Saadet, Şaban Ağa nın başlarında durmasını istese de akacak kan damarda durmaz. Sonunda yaşlı adam, tercihini yapar ve köyüne döner. Şevket Emrulla, Ertan Saban, Luran Ahmeti gibi Makedon oyuncuların yanı sıra, İlker İnanoğlu ve başarılı oyunculuğuyla Nilüfer Açıkalın da filmin kadrosunda yer alıyor. Bediüzzaman, Mustafa Kemal le görüşmüştü Kitap (soldan) Hasan Çelebi, Uğur Derman ve Mehmet Özçay tarafından tanıtıldı. FOTOĞRAF: zaman, akif talha serttürk İstanbul da yazılan 99 mushaf kitap oldu 2010 yılı sona ererken 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı da gerçekleştirdiği faaliyetlerin kitap alanında olanlarını Doksandokuz İstanbul Mushafı isimli bir kitapla taçlandırdı. M. Uğur Derman ın gayretleriyle meydana getirilen kitapta fetihten bugüne İstanbul da yazılmış mushaflardan seçilmiş 99 mushaf, fotoğrafları, hikâyeleri ve sanat özellikleri ile anlatılıyor. Hat sanatına ilgi duyanlar kadar sanat tarihçileri için de büyük önem taşıyan kitapta Osmanlı daki hat, tezhip ve cilt sanatlarının gelişimini ya da gerilemesini görmek mümkün. Kitaptaki ilk mushaf, hat sanatında açtığı çığır hâlâ devam eden Şeyh Hamdullah ın Topkapı Sarayı Müzesi nde korunan 1503 tarihli mushafı. Son eser ise Mûsıkai Hümâyûn imamı Hasan Rıza Efendi nin 1911 yılında yazdığı yine Topkapı Sarayı Müzesi nde yer alan mushafı. Hasan Rıza Efendi, büyük boydaki bu mushafı Sultan Reşad ın Eyüpsultan da yaptırdığı türbesine konulmak üzere padişahın talebiyle yazmış. Ancak mushafın türbeye koyulması mümkün olmamış. Kitapta Şeyh Hamdullah ın oğlu Mustafa Dede nin yazdığı ve Sultan Abdülaziz in vefatında okumakta olduğu ve üzerine kanının aktığı mushaf da yer alıyor. Doksandokuz İstanbul Mushafı, önceki gün Fatih Ali Emiri Kültür Merkezi nde düzenlenen bir panelle tanıtıldı. Panelde M. Uğur Derman la birlikte Hasan Çelebi ve Mehmet Özçay hazırlanan kitap ve hat sanatı üzerine sohbet etti. KÜLTÜRSANAT Bu hafta gösterime giren bir diğer film, Gulliver in Gezileri. Pek çok kez sinemaya uyarlanan Jonathan Swift in kitabının yeni versiyonunda Jack Black başrolde. Aslı dört bölümden oluşan eserin Rob Letterman imzalı uyarlaması, neredeyse sadece kitabın ilk bölümü olan Lilliput Krallığı nda geçiyor. Gazete ofisinde posta dağıtıcısı olarak çalışan Gulliver, editörü etkilemek için Bermuda Şeytan Üçgeni ile ilgili yazı yazmak istediğini söyler. Oraya gitmek için yola çıkar ama kendini Cüceler Ülkesi Lilliput ta bulur. Bu olağanüstü yeni dünyada Gulliver sonunda büyük bir adam olmuştur. Küçük arkadaşlarına hikâyeler anlatır, kendini tarihi olayları yaşamış gibi gösterir. Ego patlaması yaşanan bir çağda, rekabetçi anlayışı ve özgüvene yapılan fazladan bir vurgunun ne gereği varsa. Mehmet Tanrısever in imzasını taşıyan ve Bediüzzaman Said Nursi nin hayatını konu alan Hür Adam filmindeki Bediüzzaman ile Mustafa Kemal Atatürk arasında geçen bir sahne, tartışmalara sebep oldu. 7 Ocak ta gösterime girecek filmde Atatürk le odasında özel olarak görüşen Bediüzzaman, bacak bacak üstüne atıp sert bir üsupla namaz konusunda ikazlarda bulunuyor. O dönemde Atatürk le böyle bir üslupla konuşmanın mümkün olmayacağı iddialarına karşı Bediüzzaman ın talebeleri, olayın gerçek olduğunu söylüyorlar. Hayatında böyle bir oturma tarzı olmayan Bediüzzaman ın bacak bacak üstüne atma görüntüsünün ise olayın senaryolaştırılmasıyla ilgili olduğu yorumu yapılıyor. Bediüzzaman ın talebelerinden Mehmet Fırıncı, bu konuda Üstad la Mustafa Kemal arasında konuşmaların geçtiğini biliyoruz. Ama Üstad ın konuşurken vücut dili nasıldı, onun hakkında bir bilgim yok. diyor. Abdullah Yeğin, tarihî vesikalarda Bediüzzaman ın Mustafa Kemal ile görüşmesinin yer aldığını, ancak bacak bacak üstüne atması ile ilgili bir bilgisi olmadığını söylüyor. Abdülkadir Badıllı da Mustafa Kemal le Üstad Hazretleri arasında Millet Meclisi nde bir görüşmenin olduğunu biliyoruz. Mustafa Kemal in ricası üzerine Üstad ın yüksek fikirlerinden yararlanılma sı adına böyle bir görüşme yapılıyor. Aralarındaki konuşma esnasında Üstad ın parmaklarını kullandığına dair bilgiler mevcut. Bacak bacak üstüne atmak vs. bunlar işin süs tarafı diye düşünüyorum. ifadelerini kullanıyor. Bediüzzaman Said Nursi, Risalei Nurlarda bu olayın odada değil, Başkanlık Divanı nda geçtiğini anlatıyor. Atatürk, birçok milletvekili varken şiddetle Divanı Riyaset e gelip Seni buraya çağırdık ki, bize yüksek fikir beyan edesin. Sen geldin, namaza dair şeyler yazıp içimize ihtilaf verdin. der. Bediüzzaman da Namaz kılmayan haindir, hainin hükmü merduddur. der. Atatürk bu konuşma üzerine bir nevi tarziye verir yani hoşnutluk gösterir. Ertesi gün başkanlık odasında kabul ettiği Bediüzzaman, Atatürk le bir saat sohbet ederek Hücumatı Sitte adlı eserinden bir bölümü nakleder. Necmettin Şahiner ise Son Şahitler Bediüzzaman ı Anlatıyor isimli kitabında bu olayı ilk dönem milletvekillerinden Hüseyin Aksu nun ağzından anlatıyor. Buna göre Ankara ya davet edilerek gelen Bediüzzaman, Atatürk le uzun uzun görüşür. Meclis te yaptığı bir konuşmada da başta Mustafa Kemal olmak üzere bütün milletvekillerini kutlar ve bu başarının devam etmesi için namazla ilgili uyarılarda bulunur. Sonrasında bu diyalog gerçekleşir. SAMET ALTINTAŞ İSTANBUL Memleket Meselesi Bu memleketin meselesi bitmez Hür Adam filmindeki bacak bacak üstüne atma görüntüsünün senaryoya dönüştürmeden kaynaklandığını söyleyen Bediüzzaman Said Nursi nin talebeleri, Atatürk le arasında geçen konuşmaların ise gerçek olduğunu belirtiyor. 32 yıllık memuriyeti süresince okul müdüründen kaymakama, valiye kadar pek çok idari amiriyle bir şekilde takışmış olan ilkokul öğretmeni Adil hoca, emekliliğine yakın kendi kasabasına tayin olur. Ancak aksilikler, hocayı burada da rahat bırakmaz. Ailesi, Adil hocanın kazasız belasız emekliye ayrılmasını beklerken hoca, kasabadaki genç bir polisten okkalı bir tokat yiyince işler değişir. Gururu fena halde incinen Adil Sümbül, genç polisin cezalandırılarak adaletin yerini bulmasını ister. Karakoldaki âmirden belediye başkanına herkes, Unut gitsin diyerek hocayı yatıştırmaya çalışsa da Adil Sümbül, olayı bütün ülkeye duyurarak, Memleket Meselesi haline getirir. İsa Yıldız ın yazıp yönettiği politik taşlama türündeki komedi filminde Ahmet Uğurlu, Füsun Demirel, Tuna Orhan ve Ahmet Kural rol alıyor. SAYFA TASARIM: SEvde tekinkaya

10 11 TEMMUZ 2010 PAZAR pazar sinema Bediüzzaman, bir Hür Adam Filmde Bediüzzaman Said Nursi rolünü Mürşit Ağa Bağ oynuyor. Bediüzzaman Said Nursi nin hayatını anlatan Hür Adam isimli filmin çekimlerine Isparta da başlandı. Filmi Mehmet Tanrısever yönetiyor. BÜNYAMİN KÖSELİ Bediüzzaman Said Nursi nin hayatını anlatacak bir film için belki de seçilebilecek en uygun isimlerden, Hür Adam. Çünkü o hür bir mizac a sahipti. Medresede eğitim gördüğü yıllarda birkaç öğrenci tarafından köşeye çekilerek sıkıştırılınca daha o zaman hürriyetine ne kadar düşkün olduğunu hocasına söylediği şu sözlerle ispatlamıştı: Şeyh efendi bunlara söyleyiniz benimle dövüştükleri vakit dördü birden olmasınlar. İkişer ikişer gelsinler! Medresedeki o çocuk büyür, 15 yaşına gelir. Miran aşiret reisi Mustafa Paşa nın yöre halkına kötü davrandığını duyar. Aşiret reisini, baskı ve zorbalıktan vazgeçirmek için çekinmeden Cizre ye gider ve amacına ulaşır. Bölge halkı derin bir nefes alır İkinci Meşrutiyet in çalkantılı yıllarında çevresindekilere meşrutiyet, hürriyet ve anayasanın İslâmiyet e aykırı olmadığını anlatır. I. Dünya Savaşı yıllarında talebeleriyle birlikte Doğu Milis Teşkilatı nı kurar ve VanBitlis cephesinde gönüllü alay komutanı olarak Ermenilere ve Ruslara karşı savaşır. Yakalanarak Ruslara esir düşer. Kosturma daki esir kampında Rus başkumandanına karşı sergilediği tavır, onun nasıl bir hürriyet âşığı olduğunun bir başka kanıtıdır. Rus başkumandanı karşısında ayağa kalkmayan ve kendisinin Müslüman bir alim olduğunu söyleyen Bediüzzaman, vakur bir tavırla, Ben size itaat etmem! der. Ülkesine döndükten sonra 1925 yılında patlak veren Şeyh Said isyanına karşı çıkar, hatta Şeyh Said i isyandan vazgeçirmeye çalışır. Buna rağmen Burdur a sürgüne gönderilir. İşte bu vakitten sonra o hürriyet âşığı alim zat, kadere bakın ki bir ömür boyunca hapishaneleri yurt edinir. Barla, Kastamonu, Eskişehir ve Emirdağ ona zindan olur. Hapishanelerde Bediüzzaman kendi iç dünyasına yönelir, bir anlamda ruhunu beden hapsinden kurtarır, kitaplar yazar, talebeler yetiştirir. Risalei Nurlar bütün bir Anadolu ya yayılır Onun mayasını şekillendiren hürriyet anlayışı, zaman zaman kesintiye uğratılsa da 80 küsur yıllık hayatı boyunca o hep hürriyetinin peşinden koşar. Üstad, küçük yaşta medrese eğitimi aldıktan sonra Osmanlı İmparatorluğu nun çöküşüne ve Cumhuriyet in kurulmasına şahitlik etti. Savaşlar ve işgallerle kırılan bir millete İslam ı ve imanı, asrın gerekleriyle hatırlatmak gayesiyle yola çıktı. Sadece kitap yazdığı ve talebe yetiştirdiği için pek çok iftira ve komployla öldürülmeye çalışıldı. Şartlar ne olursa olsun eser vermeye devam etti. Çekilen çileler sayesinde bugün Risalei Nur Külliyatı dünyanın dört bir tarafında okunuyor. Bediüzzaman Said Nursi nin hayatı, önümüzdeki günlerde Hür Adam ismiyle seyircinin beğenisine sunulacak. Film, Üstad ın hayatından kesitler anlatacak. Yazdığı kitaplar, yetiştirdiği talebeler, baskı ve zulüm gördüğü sürgün yılları dramatik bir dille gözler önüne serilecek. Hür Adam ı, gişe rekorları kıran Minyeli Abdullah ın yönetmeni çekiyor 1980 lerin sonunda gişe rekorları kıran Minyeli Abdullah ın yönetmeni Mehmet Tanrısever, uzun bir aradan sonra ilk kez Hür Adam la seyircinin karşısına çıkacak. Senaryosu Mehmet Tanrısever, Mehmet Uyar ve Ahmet Çetin e ait olan filmin çekimleri geçen hafta Isparta da başladı. İstanbul ve Burdur da da gerçekleştirilecek çekimlerin sekiz hafta sürmesi planlanıyor. Filmde Bediüzzaman Said Nursi yi, dizi ve sinema oyuncusu Mürşit Ağa Bağ canlandırıyor. Oyuncu, Devlet Konservatuarı ndan mezun olduktan sonra bir süre Şehir Tiyatroları nda çalıştı. Daha sonra televizyon ve sinemaya yöneldi. Hanım ve Köpekler Adası filmleriyle seyirci karşısına çıktı. Affet Bizi Hocam dizisinde oynadı. İz Peşinde, Kaygısızlar, Günaydın İstanbul Kardeş ve Kınalı Kar gibi televizyon dizilerinin kadrosunda yer aldı. Bağ, son olarak Samanyolu TV de yayınlanan Hakkını Helal Et dizisinin baş karakteri Murat ı oynadı. Hayatı iki tekerlek üzerinde geçenler KAZIM PIYNAR FOTOĞRAF TURGUT ENGİN Bir evrakınız var ve acil bir yere götürülmesi gerekiyor. Bu durumda ilk akla gelen kuryeler oluyor. Motosikletli kuryeler aldıkları evrakı en geç 3 saat içinde adrese teslim ediyor. Eğer evrak acil ise bu süre 1 saate düşüyor. Peki İstanbul gibi trafiğin sürekli yoğun olduğu bir şehirde emaneti nasıl bu kadar çabuk ulaştırabiliyorlar? Bir günümüzü kuryelerle geçirdik ve İstanbul trafiğinde motorla adeta dans ederek bazen acil bir evrakı sahibine götürdük, bazen de bir kilo peyniri bir ev hanımından alıp başka bir ev hanımına teslim ettik. Sabah saat 08.00 de evinden çıkıyor Murat Karayel. Akşam eve döneceğinin garantisi olmadığı için evden çıkmadan eşiyle helalleşiyor ve çocuğunu öpüp bağrına basıyor. Evden çıkmadan kurye şirketine telefon ediyor ve mesaiye başladığımızı bildiriyoruz. Daha sonra Murat Bey in arkasına atlıyoruz ve kuryelerin toplanma merkezlerinden biri olan Taksim e gidiyoruz. Atatürk Kültür Merkezi nin arkası sabahın 8 buçuğunda adeta motosiklet parkını andırıyor. Yaklaşık 15 motorlu kurye buradaki büfede kahvaltısını yapıyor, çayını içiyor. Biz de bir çay söyleyip oturuyoruz. Buranın dışında kuryeler Mecidiyeköy köprü altı ve Yenibosna TIR garajında da toplanıp iş bekliyormuş. 10 yıldır kuryelik yapan Elver Güler, (sağdan sola) Uzay Ünlü, Raşit Aksakal ve Metin Gündem le beraber AKM nin arkasında her sabah iş bekliyor. Bazen evrak, bazen peynir götürüyorlar Büfede oturanların hepsinin üzerinde robotu andıran koruyucu elbise var. Elbiselerin fiyatı 300 TL ile bin 500 TL arasında değişiyor. Murat Karayel elbisenin sağlamlığını test edenlerden. Kartal köprüsünde arkadan bir otomobil çarpmış ve bariyerlerden karşı yola fırlamış. Karayel, Araç çarptıktan sonra kendimi havada buldum. Daha sonra yere çarptığımı hatırlıyorum. Gözümü açtığımda hastanedeydim. diyor. Neyse ki köprücük kemiğinin kırılması ile atlatmış kazayı. Murat Bey yaklaşık 15 yıldır bu işi yapıyor. Aslında evlendikten sonra kaza riski ve ölüm korkusu nedeniyle işi bırakmış. Ticari takside 2 yıl çalışmış. Ancak geçinemeyince yeniden motoruna atlamış. İşleri tüm gün trafikte ve cambazlık gerektiriyor. Kuryeler ya maaşlı ya da yüzde 50 ortaklı çalışıyor. İlkinde şirket belli bir maaş veriyor. Ortak olursanız götürdüğünüz adresten, örneğin 10 TL aldınız. Bu paranın 5 TL si kurye şirketinin, 5 TL si sizin oluyor. Ne kadar çok iş yaparsanız kazancınız o kadar artıyor. Eğer adres bilgin olmazsa bu işten ekmek kazanamazsın. diyerek söze giriyor Mehmet Çakır. O da 17 yıldır kurye. Çocukluğunda heves ettiği motosikleti bırakamamış. Pendik Köprüsü nden Vakıf Gureba Hastanesi ne 24 dakikada geldiğini gururlanarak anlatıyor. Normal şartlarda 2 saat süren yolu bu kadar kısa sürede almasını kestirme yolları bilmesine bağlıyor. Biz bu şekilde sohbet ederken Murat Bey e telefon geliyor ve birkaç adres yazdıktan sonra evrak alacağını söylüyor. Hemen motora atlayıp yola çıkıyoruz. Genelde birbirine yakın adreslerden evrak alınıp verileceği yerler aynı kuryeye anons ediliyor. Taksim den aldığımız evrakları Maslak taki adreslere dağıtıyoruz. Daha sonra Maslak dönüşünde de bir adres veriliyor. Evrakı almaya gittiğimizde bir bayan bize poşet veriyor ve içerisinde beyaz peynir olduğunu ve dökmememiz gerektiğini tembihliyor. Murat Bey yolları adeta dikiş atarcasına bir sağa bir sola geçerek trafikten sıyrılıyor. Korkmuyoruz desek yalan olur. Onlar zaten alışmışlar. Anayollardan, kaldırımlardan, bazen de sokaklardan geçerek peyniri teslim ediyoruz. Kuryecilerin Elver Ablası Kuryecilerin bir de Elver ablası var. Elver Güler 57 yaşında. Ortaokula giden bir kız çocuğuna sahip. Onu okutmak için çalışıyor. Kızı liseyi bitirinceye kadar çalışmayı düşünüyor. 10 yıldır kurye. Tekirdağ a kadar evrak götürdüğü olmuş. Kurye olmasını ise 2 erkek kardeşine borçlu. Onlar motorlu kurye olarak işe başlamışlar. Elver Hanım da bu işi yapmak istediğini söylemiş. Kardeşleri yapamazsın deyince iş ciddiye binmiş. 8 yıl motosikletli kurye olarak çalışmış. Ancak 2 yıl önce motoru çalınmış ve yaya olarak dağıtıma çıkmış. Her gün evrakları alıyor ve yürünecek mesafedekileri yürüyerek, değilse otobüs veya minibüsle götürüyor. Bazı zamanlar motosikletli kuryeler Elver Hanım ı da bırakıyorlarmış gideceği adrese. O da gün boyu kaza riskiyle çalışıyor. Bir defasında evrakı yetiştirmek için acele ederken otomobil çarpmış, gözünü hastanede açmış... Çarpan kişi kaçtığı için suç duyurusunda da bulunamamış. 15 gün kaburgaları çatlak bir şekilde yine çalışmayı sürdürmüş. Elver Hanım, sabah 07.00 de başladığı işini akşam 19.00 da bırakıyor. Motosiklet onların her şeyi olmuş. Adeta onunla bütünleşmişler. Özellikle yazın öğle sıcağında iş olmadığı saatlerde motosikleti gölgeye çekip bagajı yastık olarak, direksiyonu da ayaklarını uzatmak için kullanarak uyuyorlar. Hatta tüm günü motosiklet üzerinde geçiren kuryeler akşam eve gittiklerinde yürümekte bile zorlanıyorlar. k.piynar@zaman.com.tr Bir iş düşünün ki her sabah evden çıkarken eşiniz ve çocuklarınızdan helallik istiyorsunuz. Onları her sabah son kez görüyormuş gibi sarılıp bağrınıza bastıktan sonra işe gidiyorsunuz. İşiniz tüm gün iki tekerlek üzerinde, deyim yerindeyse trafiğin en sıkışık olduğu yerde cambazlık yapmak. CMYK

CUMA CUMA 7 2011 CUMA 06 KÜLTÜR SANAT REHBERİ cuma@zaman.com.tr TİYATRO Alemdar sahne alıyor İstanbul Şehir Tiyatroları 12 Orhan Asena nın yazdığı Alemdar (Tohum ve Toprak) adlı oyunu 12 Ocak ta Muhsin Ertuğrul Sahnesi nde. Engin Alkan ın yönettiği oyun 20.30 da başlıyor. Ankara Devlet Tiyatrosu Yıldırım Keskin in yazdığı Ali Hürol un yönettiği İçlerinden Hangisi? adlı oyunu aynı gün ve saatte Bolu Devlet Tiyatrosu Sahnesi nde sahneliyor. SİNEMA SERGİ Asurlular İstanbul da Asurlulara ait 4 bin yıllık eserlerin yer aldığı Anadolu nun Önsözü KültepeKaniş Karumu: Asurlular İstanbul da sergisi açıldı. Aya İrini Müzesi ndeki sergide, Anadolu nun en eski uluslararası ticaret merkezi olma özelliğini taşıyan Kayseri Kültepe deki kazılardan elde edilen eserler izleyicilere sunuluyor. Sergi 29 Mart a kadar açık kalacak. 11 ATÖLYE Film fotoğrafları yorumlanıyor Yalçın Savuran ile Neşet Kutluğ 11 Ocak ta Akbanksanat ta Filmlerdeki Fotoğraflar, Pedro Almadovar Filmleri adlı bir etkinlik düzenliyor. İspanyol yönetmen Pedro Almadovar filmlerinin fotoğraf kareleri üzerinden okumaların yapılacağı etkinlikte, fotoğrafçılar fotoğrafsinema ilişkisi üzerine bir söylem oluşturmak üzere bir araya geliyor. 19.00 da başlayacak etkinliğe ücretsiz katılabilirsiniz. Doğan Yaşat ise 13 Ocak ta aynı mekânda modern edebiyat üzerine konuşuyor. Bu etkinlik ise 18.30 da başlıyor. SERGİ Denize nazır hat ve gravürler BU HAFTA Münir Erboru ve öğrencilerinin Sabrı Gönül adını verdikleri ahşap dağlama ile hat ve gravür sergisi, Kadıköy Eminönü İskelesi nin ikinci katında açıldı. Neyzen Başar Dikici ve Kanunî Turgut Özüfler in dinletisiyle açılan sergi 13 Ocak a kadar devam edecek. Sergi kapsamında, 9 Ocak ta da İstanbul Hicaz grubu bir dinleti sunacak. GÖSTERİ Cem Yılmaz yeniden... 11 Film çekimleri için standup gösterilerine bir süre ara veren Cem Yılmaz, yeni gösterisiyle TİM Maslak Show Center da sevenlerinin karşısına çıkıyor. Bir Tat Bir Doku ve CMYLMZ gösterilerinin ardından bir süre reklam ve sinema filmleriyle adından söz ettiren Cem Yılmaz CM101MMXI FUN DAMENTAL adını verdiği yeni gösterisiyle 11 ve 12 Ocak ta sahnede olacak. Gösteriler 21.00 de başlayacak. 0 212 286 66 86 YARIŞMA Kısa filmler yarışıyor Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi tarafından gerçekleştirilen Hisar Kısa Film Seçkisi başvuruları devam ediyor. 2011 jürileri oyuncu Tülin Özen, yönetmen kardeşler Durul ve Yağmur Taylan, SİYAD Başkanı ve Sinema Eleştirmeni Murat Özer den oluşuyor. Seçkiye başvurmak isteyen yönetmenler 2010 yapımı kısa filmlerini başvuru formuyla birlikte Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alam Film Merkezi ne elden ya da postayla iletebilirler. 2005 yılından bu yana gerçekleşen yarışmada jüri kararıyla seçilen 10 kısa filmi bir DVD de toplayarak sinema okullarına, ulusal ve uluslararası yarışmalara, festivallere gönderiyor. SOHBET Batı ve Doğu da çevre algısı Türkiye İlim ve Edebiyat 10 Eseri Sahipleri Meslek Birliği İstanbul Şubesi tarafından düzenlenen Çınaraltı Sohbetleri ocak ayında da devam ediyor. Prof. Dr. Mustafa Talha Gönüllü 10 Ocak ta İstanbul Beyazıt Devlet Kütüphanesi konferans salonunda Batı ve Doğu da Çevre Algısı üzerine konuşuyor. HÜR ADAMBEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ Hür Adam gösterimde 1980 lerin sonunda gişe rekorları kıran Minyeli Abdullah ın yapımcısı Mehmet Tanrısever, uzun bir aradan sonra Hür Adam: Bediüzzaman Said Nursi ile seyircinin karşısına çıkıyor. Senaryosu Mehmet Tanrısever, Mehmet Uyar ve Ahmet Çetin e ait olan filmin çekimleri İstanbul, Burdur ve Isparta da yapıldı. Film, yazdığı kitaplar ve yetiştirdiği talebelerle 80 seneyi aşkın süredir Türkiye den başlayarak EYVAH EYVAH 2 Eyvah ki ne eyvah! 2009 yılında sezonun en fazla izlenen filmi olan Eyvah Eyvah ın ikincisi bugün gösterime giriyor. Hakan Algül ün yönettiği filmde Ata Demirer, Demet Akbağ, Özge Borak Şakrak ve Salih Kalyon un dışında birçok BKM oyuncusu rol alıyor. İlk filmin sonunda âşık olduğu kızı (Özge Borak Şakrak) istemek için Firuzan ile (Demet Akbağ) Geyikli ye doğru yola çıkan Hüseyin i ( Ata Demirer) Eyvah Eyvah 2 de de yeni maceralar bekliyor. bütün dünyayı etkileyen Bediüzzaman Said Nursi nin hayatından kesitler taşıyor. Üstad ın Atatürk e yazdığı mektupların gün ışığına çıkmasıyla filme olan merakın arttığını söylemek mümkün. Filmde Bediüzzaman Said Nursi yi, dizi ve sinema oyuncusu Mürşit Ağa Bağ canlandırıyor. Tanrısever in yönettiği filmde Tarık Tanrısever, Engin Yüksel ile Mesut Çakarlı gibi oyuncular da rol alıyor. m.ulusoy@zaman.com.tr Sevgi ilişkilerinde kıskançlık: Tehlikeli ve güzelii Bir çift göz için düşeriz yollara. Mutlak Varlık'ın bize verdiği sonsuz değeri bir de bir çift gözün içinde görmek için. Bu bizim hayattaki büyük arayışımızdır. Aynı zamanda ruhumuz bir başkasının bir çift gözü olmak ister. Özellikle ama özellikle ona şefkatimizi, merhametimizi hasretmeyi talep eder. Diyelim vuku buldu bu. İki taraflı bir sevginin içindeyiz. Başka ne ister insan? Her nimetin zahmeti vardır. Dertler sıraya çoktan dizilmiştir bile. İnsanız ya! Atılmışız ya, bir darı imtihan a! Dar kapılar buyurun buradan geçin der gibidir. Sevdiğimi tek mutlu eden ben olayım' deriz (en azından şimdilik). Tüm neşesinin kaynağı ben olayım, hayatının merkezinde ben olayım. Onun tüm sorunlarını ben çözeyim (kahraman olma arzusu). Onun terk dert ortağı ben olayım (evlenene kadar da olsa).' İşte, sevdiğimizi babasından, annesinden kardeşlerinden bile kıskanmamızın nedeni de böyle bir şeydir. Mesele ahlaki bir kaygı değildir aslında. Mesele, onun dünyasında biricik olma arzusudur: Onun bakışları tek bana ait olsun, ona bakan tek benim bakışlarım olsun, başka gözlere haram olsun.' Kıskanan, sevdiğini kaybetmekten kaygılandığı (biz değer verdiklerimizi kaybetmekten korkarız), sevdiği ile sonsuza kadar birlikte olmak için kıskandığı halde, bir türlü bu dile gelmez. Laf evirilip çevrilir. Ve çok büyük bir hata yapılır. Son derece insani bir duygu yanlış birkaç cümleyle heba edilir. Sevginin gözleri alan parıltısı ilişkinin zehri olur. Kişi öyle olduğuna inanmadığı halde, kıskançlık duygusunu ahlaki bir suçlamaya döndürüp bir çuval inciri berbat eder. Bir pazar günü tam kapıdan çıkacaklarken, içinde kıpırdanan kıskançlıkla adam karısının giyiminden rahatsız olur. Buraya kadar bir şey yok. Olabilir. Ne biçim bir giyinme bu böyle, kendini teşhir mi etmek istiyorsun? Nereden bulup buluşturduysa adam, ağzından çıkan söze kendi bile şaşmıştır. Kadının haklı olarak bu söz çok ağrına gider, üzülür, ağlar. Kapıyı çarpıp içeri geçer. Hırsından odadan çıkıp o da ağzına gelenleri sıralar. Ya da derin bir suskunluğa bürünüp için için ağlar (zor ama asilce). İkisinin kalbi de susuz kalmış bölük pörçük kuru toprağa döner. O pazarı evde hapis (ev hapsi) gibi geçirirler. Özür dilemek adamın aklının ucundan bile geçmez. (Bu sahneye bir de olan bitenleri kaygıyla izleyen bir çocuk yerleştirmeye içim hiç elvermiyor.) Adam aslında karısının teşhir için giyinmediğini bilir. İçindeki hakiki düşünce bu değildir. Karısını seviyor ve onu kıskanıyordur. Bu kadar basittir. Ama mertçe bu söylenmez. Esas hislerin önü kapatılır, başka bir kisveye büründürülür. Kadın hiç hak etmediği bir ithama maruz bırakılır. (Örnekteki kadın erkek rolleri tersine çevrilerek de okunmalıdır.) Senaryo şöyle olsa, adam gerçeği, sadece gerçeği söylese ne güzel olur hâlbuki: Seni kıskanıyorum, çünkü seni seviyorum. Bu elbise de kıskançlığımı körüklüyor. Bunu giyinmeni istemiyorum. Bu kadar basittir. Bu sevginin oldukça zarif ifade biçimlerinden biridir. Kıskançlık anlamına kavuşur. İki insan arasındaki bağlılığın işareti olur. Karısı bunu duyduğunda dünyalar onun olur. Kocası onu kıskanacak kadar seviyordur (bunu en kısa zamanda annesiyle ve yakın bir arkadaşıyla paylaşmalıdır). Kocasının istemediği elbiseyi hemen gidip çıkarıp (inşallah) istediğini giyer. Kocası ona teşekkür eder. Adam neden böyle söyleyemez? Onlarca açıklaması olabilir. En kötüsü şudur: adamın karısına öfkesi vardır. Eline malzeme arıyordur. O an gözüne karısının elbisesi ilişir. Mesele ettiği kıskançlık olmadığı halde öyleymiş gibi davranıp maksadına ulaşır: Karısını incitmek, kırmak, yaralamak (ne yazık ki). Kanaatimce en yaygın neden kadın ve erkeklerin kıskandığını söylemeyi bir zayıflık işareti saymalarıdır. Başka durumlarda sevdiğini ifade edebildiği halde, kıskandığını söylediğinde eşinin bunu zayıflık olarak algılayacağını sanmak. Bu son derece yersiz bir kabuldür. Hulasa, seven insan kıskanır. Bu zarif biçimde dile gelebilmelidir: Seni kıskanıyorum, çünkü seni seviyorum. İnanın yüzlerce çiçek kadar etkilidir. CMYK