İZMİR TİCARET ODASI EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ ULUSLARARASI İLİŞKİLER MÜDÜRLÜĞÜ MART 2018 Hazırlayan: Yağmur Özcan Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü Stajyer
EKONOMİK KALKINMA VE İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ (OECD) TÜRKİYE EKONOMİK TAHMİN ÖZETİ 2017 RAPORU DEĞERLENDİRMESİ Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD), Marshall Planı'nın uygulanmasını kolaylaştırmak amacıyla kurulan Avrupa İktisadi İşbirliği Örgütü nün yerini almış olan uluslararası bir ekonomi örgütü olup, 30 Eylül 1961 tarihinde kuruluş sözleşmesinin resmi olarak imzalanmasıyla faaliyete başlamıştır. Örgütün temel amaçları şu şekilde sıralanabilir; Üye olan ülkelerde iktisadi büyümenin sürekliliğini sağlamak; iş olanaklarının ve yaşam standartlarının daha iyi olabilmesi için çalışmak, Üye ve üye olmayan, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınmalarına katkılarda bulunmak, Dünya ticaretinin eşit koşullar içinde, karşılıklı ve uluslararası yükümlülüklere uygun şekilde gelişmesine yardımcı olmak. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü, hükümetlerin refah düzeylerini artırmalarına, ekonomik büyüme ve finansal istikrarın sağlaması ile birlikte yoksullukla mücadele etmelerine yardımcı olmak için geniş bir yelpazedeki bilgi zenginliğini kullanmaktadır. Ekonomik ve sosyal gelişmelerin, herhangi bir ülkenin kalkınmasında önemli etkilerinin bulunduğunu belirtir ve oluşturduğu raporlar ile ülkelerin ekonomi politikalarına yardımcı olmaya çalışır. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü nün çalışmaları için Türk hükümeti tarafından görevlendirilmiş Büyükelçi ve diplomatlardan oluşan yetkili bir kurul bulunmaktadır. Bu kurul, Uluslararası Taşımacılık Forumu, Uluslararası Enerji Ajansı ve Türkiye'nin de üyesi olduğu Nükleer Enerji Ajansı gibi Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü tarafından oluşturulan çeşitli komitelerin çalışmalarını takip etmektedir. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü nün Türkiye Ekonomik Tahmin Özeti 2017 yılı verilerine bakıldığında, ekonomik büyümenin, finansal destek ve ihracat piyasasındaki iyileşmenin etkisiyle 2017 yılında % 6'yı aştığı belirtilmiştir. Türkiye ekonomisindeki büyümenin 2018 ile 2019 yıllarında ise % 4 ile % 5 arasında olabileceği tahmini yapılmıştır. 2
Ülkemizin 2013-2017 arası GSYİH, özel tüketim ve yatırım eğrileri OECD tarafından Grafik 1 deki gibi gösterilmiştir. Grafik 1 Türkiye de Reel GSYİH, Reel Özel Tüketim ve Reel Yatırım 1 Reel GSYİH Reel Özel Tüketim Reel Yatırım 2013 ile 2017 yılları arasında Türkiye deki reel GSYİH, reel özel tüketim ve reel yatırım hareketlerini gösteren grafik 1 de görülen ani düşüşlerin nedenleri olarak beklenilenden daha hızlı gerçekleşen ekonomik yavaşlamayı ve mali hedeflerin yetersiz kalmasını göstermek uygun olmaktadır. Grafiği detaylı bir şekilde incelediğimizde en büyük değişikliklerin reel yatırım verilerinde gerçekleştiği görülmektedir. Grafik 1 de 2017 yılındaki göstergelere baktığımızda 2016 yılına göre her bir veride kısmi artış görülmektedir. Raporda, 2017 yılında görülen bu artışların hükümetin uygulamaya koyduğu kredi garanti fonunun bir sonucu olduğu ve kısa vadede mali sıkıntıları hafiflettiği belirtilirken, bu 1 İlgili grafikte, 2017 yılı için ilk üç çeyreğe ait veriler esas alınmıştır. 3
uygulamanın önümüzdeki iki yıl yürürlükte kalacağı öngörüsünde bulunulmuştur. Bu süreçte, Türkiye ekonomisinin kamu yatırımlarıyla iyileştirilip, ihracat ile güçlendirilmesi gerekmektedir. Türkiye Ekonomik Tahmin Özeti 2017 raporunda, Türkiye'nin yabancı finansmana duyduğu yıllık ihtiyacın, GSYH nin % 25'ine yaklaşmakta olduğu ve bu durumun ekonomiyi uluslararası finansman düzeyindeki gerilimlere karşı savunmasız bıraktığı belirtilirken, bu konuda ağır bedeller ödememek amacıyla, yurtiçi tasarrufun artırılması ve borç finansmanı yerine öz kaynaklara daha fazla başvurulması gibi önerilerde bulunulmaktadır. Böyle bir uygulamanın gerçekleştirilmesi hem yerli ve yabancı yatırımcılar için hem de özel sermaye şirketleri için eşit katılım açısından daha iyi bir iş ortamı hazırlamaktadır. 2017 de uygulamaya konulan kredi fonuna rağmen, kamu ve özel sektör arasındaki anlaşmaları kapsayan altyapı yatırımlarının ve bekle-gör stratejisiyle yatırımlarını koruyan girişimcilerin büyük bir ikilem içerisinde oldukları belirtilmektedir. Bununla birlikte, birçok firmanın gerektiğinden fazla borçlanması nedeniyle bazı faaliyetlerinde sınırlamalar yapmak zorunda olmalarının kaçınılmaz bir durum olduğu da eklenmiştir. 2017 de cari işlemler açığının sürekli olarak yüksek seyretmesinden kaynaklanan yabancı finansmana duyulan ihtiyaçların artmasının, finansal kırılganlıkların yüksek düzeyde kalmasına neden olduğu ifade edilmiştir. Finans şirketlerinde, borçlanmanın maliyetinin önemli bir oranda arttığı gözlemlenmiştir. Bu yüzden şirketler, borçlanma ve yatırım için kapasitelerini sınırlamak zorunda kalmışlardır. Siyasi belirsizliğin etkisinde olan Türkiye ekonomisinde, yatırımcıların güvenlerini kaybedebilme riski olduğu raporda belirtilirken, Eylül ayında açıklanan 2018-2020 Orta Vadeli Ekonomik Program ın tamamen uygulamaya konmasıyla bu belirsizliğin nispeten ortadan kaldırılabileceğine ve finansman maliyetlerinin azaltılabileceğine vurgu yapılmaktadır. Enflasyonun ise %5 hedefinin çok üzerinde çift hanelerde seyretmekte olduğuna ve enflasyon beklentilerinin sabitlenemediğine değinilmektedir. 2017 yılında çoğu kısa dönemli olarak verilen ve 2018'de sona erecek olan kredi fonları da Türkiye ekonomisinin geleceği hakkında ayrı bir belirsizliğe neden olmaktadır. Yatırımların canlanmasını desteklemek amacıyla bir yatırım kredisi ayrılması gerektiği önerilmiştir. Bu son derece önemli garanti programının orta vadede de olsa mali saydamlığa ve Türkiye nin gelecekteki ekonomisinin tahmin edilebilirliğine katkıda bulunacağına vurgu yapılmıştır. Türkiye ekonomisinin canlanmasında önemli bir paya sahip olan turizme baktığımızda ise 2016 yılında Suriye iç savaşının bölgede yarattığı jeopolitik riskler ile Türkiye'de yaşanan saldırıların ardından güvenlik endişelerinin artmasının, yabancı turist sayında azalma görülmesine yol açtığı 4
görülmektedir. 2017 yılında ise turist sayısında nispeten artış gözlenmesine rağmen turizmden elde edilen gelirin azaldığı raporda belirtilmektedir. Türkiye ye gelen turistlerin önceki senelere göre daha az gün kalmaları ve harcamalarındaki azalmalar, turizm gelirinde düşüşe neden olmaktadır. Raporda, son olarak bütünleşmeyi sağlayan organizasyonlardaki ve anlaşmalardaki belirsizliklerin azaltılması gerektiğine önemle vurgu yapılarak, Avrupa Birliği ve Gümrük Birliği gibi düzenlemelerdeki belirsizlikler artarsa; yatırımcıların güveni zayıflayacak, uluslararası finansman koşulları gerileyecek ve büyüme yavaşlayacaktır öngörülerinde bulunulmuştur. Bu kapsamda, Avrupa Birliği ve Gümrük Birliği anlaşmalarının güncellenmesinden sonra kaydedilen ilerlemeler göz önüne alınarak, uluslararası düzeyde gerçekleştirilen iş yatırımlarındaki artışın Türkiye ekonomisindeki büyümenin sürdürülmesine katkı sağlayacağı belirtilmiştir. KAYNAKÇA Turkey - OECD Economic Forecast Summary (November 2017), http://www.oecd.org/eco/outlook/economic-forecast-summary-turkey-oecd-economicoutlook.pdf (E.T.: 26-30.03.2018) Avrupa Birliği İlerleme Raporu, Türkiye 2015, https://www.ab.gov.tr/files/5%20ekim/2015_ilerleme_raporu_tr.pdf (E.T.: 26-30.03.2018) 5