DEFTER TUTACAKLAR I-MADDE METNİ: Madde No 172 -Aşağıda yazılı gerçek ve tüzel kişiler bu kanunun esaslarına göre defter tutmaya mecburdurlar: 1. Ticaret ve sanat erbabı; 2. Ticaret şirketleri; 3. İktisadi kamu müesseseleri; 4. (2365 sayılı Kanunun 24'üncü maddesiyle değişen bent) Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler; 5. Serbest meslek erbabı; 6. Çiftçiler. (2365 sayılı Kanunun 24'üncü maddesiyle değişen fıkra) İktisadi kamu müesseseleriyle dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler defter tutma bakımından tüccarların tabi oldukları hükümlere tabidirler. II-DEFTER TUTMAK ZORUNDA OLANLAR: Defter tutma ile ilgili 6102 sayılı yeni Türk Ticaret Kanunu nun 64.ncü maddesinde aşağıdaki hüküm getirilmiştir: Her tacir, ticari defterleri tutmak ve defterlerinde, ticari işlemleriyle malvarlığı durumunu, Türkiye Muhasebe Standartlarına ve 88 inci madde hükümleri başta olmak üzere bu Kanuna göre açıkça görülebilir bir şekilde ortaya koymak zorundadır. Defterler, üçüncü kişi uzmanlara, makul bir süre içinde yapacakları incelemede işletmenin faaliyetleri ve finansal durumu hakkında fikir verebilecek şekilde tutulur. İşletme faaliyetlerinin oluşumu ve gelişmesi defterlerden izlenebilmelidir. Maddede belirtildiği üzere, her tacir defter tutmak zorunda olduğu gibi bu defterlerin üçüncü kişi ve uzmanlarca makul bir sürede yapacakları incelenmesi için gerekli kayıtları içerecek şekilde tutulması gerekmektedir. 213 Sayılı Vergi Usul Kanuna göre aşağıda yazılı gerçek ve tüzel kişiler bu kanunun esaslarına göre defter tutmaya mecburdurlar (VUK, m. 172): 1- Ticaret ve sanat erbabı; 2- Ticaret şirketleri; 3- İktisadi kamu müesseseleri; 4- Dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler; 5- Serbest meslek erbabı; 6- İş ortaklıkları 7- Çiftçiler. İktisadi kamu müesseseleriyle dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmeler defter tutma bakımından tüccarların tabi oldukları hükümlere tabidirler. A-Ticaret ve Sanat Erbabı: Maddede geçen ticaret ve sanat erbabı ifadesi ile esnaf ve sanatkarlar kastedilmektedir. Bununla beraber, Gelir Vergisi nden muaf esnaf ile kazançları basit usulde tespit edilen esnaf ve sanatkarlarımız, defter tutma mecburiyeti dışında bırakılmışlardır.
2 Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişiye tacir denir. Bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.(6102 s.k.md:12) Bu tanımlamaya göre, tacir olmanın başlıca koşulları: -Ticari bir işletmenin var olması, -Ticari bir işletmenin işletilmesi, -Ticari bir işletmenin kısmen dahi olsa kendi adına işletilmesi, Şeklinde tanımlanabilir. Yine maddede belirtildiği gibi, bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler, gazete, radyo, televizyon ve diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya işletmesini ticaret siciline tescil ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir işletmenin ticari işletme sayılması için, yukarıdaki koşullardan başka aşağıdaki unsurları da taşıması gerekir. Gelir Sağlama Hedefi: Burada önemli olan gelir sağlama amacının varlığıdır. Fiili olarak gelir sağlanmamış olması, hatta zarar edilmiş olması işletmenin ticari işletme sayılmasına engel oluşturmaz. Devamlılık: Bir ticari işletmenin varlığı için o işletmenin devamlı bir nitelik taşıması gerekir. Burada da önemli olan süreklilik amacıdır. Faaliyetin konusu gereği kesintili olması devamlılık öğesini etkilemez. Ticari işletme konusu gereği periyodik de çalışabilir. Antalya da yaz sezonu çalışan oteller buna örnek gösterilebilir. Esnaf Faaliyetini Aşma: Bir işletmenin ticari işletme olarak nitelendirilebilmesi için bu işletmenin etkinlik çapının belirli bir sınırı aşmış olması gerekmektedir. Bu sınır da esnaf işletmesine göre belirlenmektedir. Hangi işletmelerin esnaf işletmesi olacağı yeni T.T.K. nunda ; İster gezici olsun ister bir dükkânda veya bir sokağın belirli yerlerinde sabit bulunsun, ekonomik faaliyeti sermayesinden fazla bedenî çalışmasına dayanan ve geliri 11 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca çıkarılacak kararnamede gösterilen sınırı aşmayan ve sanat veya ticaretle uğraşan kişi esnaftır. (md:15) İlgili 11.nci maddenin 2.nci fıkrasında, Ticari işletme ile esnaf işletmesi arasındaki sınır, Bakanlar Kurulunca çıkarılacak kararnamede gösterileceği belirtilmiştir. Vergi dilinde, tamamen vergiden muaf olanlara genellikle esnaf adı verilmektedir. Muaflıktan faydalanamayanlara ise küçük ticaret ve sanat erbabı şeklinde adlandırmak adet olmuştur. B-Ticaret Şirketleri:
3 Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirketler şahıs ve sermaye şirketleri diye iki kısımda mütalaa edilir. Şahıs şirketleri: Adi şirket, Kollektif şirket, Komandit şirket inden ibarettir. Sermaye şirketleri: Sermayesi paylara bölünmüş komandit şirket, Limited şirket, Anonim şirket olarak isimlendirilir. C-İktisadi Kamu Müesseseleri: Devlete, özel idarelere, belediyelere ve diğer kamu idarelerine ve müesseselerine ait veya tabi olup faaliyetleri, devamlı bulunan, sermaye şirketleri ve kooperatifler haricinde kalan ticari, sınai ve zirai işletmeler iktisadi kamu müesseseleridir. Bu müesseseler, defter tutma bakımından aynen tüccarların s tabi oldukları hükümlere tabidirler. Bu müesseseler, Sermayesinin tamamı devlete ait olan ve iktisadi alanda ticari esaslara göre faaliyet göstermek üzere kurulan kamu iktisadi teşebbüsü şeklindeki işletmelerdir. Mesela, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin şehir içi otobüs işletmesi ve İGDAŞ, iktisadi kamu müessesesi olup kurumlar vergisine tabidir. D- Dernek ve Vakıflara Ait İktisadi İşletmeler: Kurumlar Vergisi Yasası'nın 1/ç maddesi gereği olarak Dernek veya vakıflara ait iktisadi işletmelerin tanımı yapılmıştır. Bu tanımlamaya göre Dernek veya vakıflara ait veya bağlı olup faaliyetleri devamlı bulunan ve sermaye şirketleri ile kooperatifler dışında kalan ticari, sınai ve zirai işletmelerle benzer nitelikteki yabancı işletmeler dernek veya vakıfların iktisadi işletmeleri olarak kabul edilmiştir. E-Serbest Meslek Erbabı: Serbest meslek faaliyetini mutad meslek halinde ifa edenler, serbest meslek erbabıdır. Serbest meslek erbabı gerçek usulde vergiye tabi olan gelir vergisi mükellefi olup, Vergi Usul Kanunda belirtilen defterleri tutmak zorundadırlar. F-Çiftçiler: Zirai faaliyetlerin içinde yapıldığı işletmelere zirai işletme bu işletmeleri işleten gerçek kişilere (Adi şirketler dahil), vergiye tabi olsun veya olmasınlar, çiftçi ve bu faaliyetler neticesinde istihsal olunan maddelere de mahsul denir. Çiftçilerin elde ettikleri zirai kazançlar, bu kanunun 94' üncü maddesine göre hasılatları üzerinden tevkifat yapılmak suretiyle vergilendirilir. 54' üncü maddede yazılı işletme büyüklüğü ölçülerini aşan çiftçiler ile bir biçerdövere veya bu mahiyetteki bir motorlu araca
4 veya on yaşına kadar ikiden fazla traktöre sahip olan çiftçilerin kazançları gerçek usulde (zirai işletme hesabı veya diledikleri takdirde bilanço esasına göre) tespit olunarak vergilendirilir. GVK.md:53) Kollektif şirketlerle adi veya eshamlı komandit şirketler zirai faaliyetle iştigal etseler dahi çiftçi sayılmazlar. Zirai faaliyetle iştigal eden kollektif şirketlerin ortakları ile komandit şirketlerin komandite ortaklarının şirket kârından aldıkları paylar şahsi ticari kazanç hükmündedir. Anonim ve limited şirketler, zirai faaliyette bulunsalar da yine çiftçi sayılmazlar. G-İş Ortaklıkları: İş ortaklığı Kurumlar Vergisi Kanunu nun 2. maddesine tarif edilmiştir. Buna göre; Kurumlar Vergisi Kanunu nun 2. maddesinde sözü edilen (sermaye şirketleri, kooperatifler, iktisadi kamu kuruluşları, dernek veya vakıflara ait iktisadi iktisadî işletmelerin) kendi aralarında veya şahıs ortaklıkları ya da gerçek kişilerle, belli bir işin birlikte yapılmasını ortaklaşa yüklenmek ve kazancını paylaşmak amacıyla kurdukları ortaklıklardan bu şekilde mükellefiyet tesis edilmesini talep edenler iş ortaklıklarıdır. İş ortaklıkları, kazanç paylaşımı amacıyla kurulan ortaklıklar olup ortaklar, belli bir işin birlikte yapılmasını yüklenmektedirler. Şahıs ortaklıkları veya gerçek kişilerin Kanunun 2 nci maddesinde sayılanlarla veya Kanunun 2 nci maddesinde sayılanların kendi aralarında oluşturdukları adi ortaklıklar hakkında, istenilmesi halinde iş ortaklığı olarak kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis ettirilebilecektir. Bu durumda, mükelleflerce talep edilmesi halinde tüzel kişiliğinin bulunup bulunmadığına bakılmaksızın iş ortaklıkları, kurumlar vergisi mükellefi olabileceklerdir. III-KONU İLE İLGİLİ ÖZELGELER: 1-KONU: Mükellefin işyerinde, 09/09/2009 tarihinde meydana gelen sel baskını sonucunda 2009 yılı ve geçmiş yıllara ait tüm defterlerin zayi olması halinde, 2006-2007-2009 yıllarına ait defterlerin zayi olduğuna ilişkin... Asliye Ticaret Mahkemesinin... tarih ve... Esas... Karar No'lu kararı uyarınca 2009 yılında kullanılmak üzere notere tasdik ettirilen defterlerin 01/01/2009 tarihinden itibaren tekrar yazdırılmasının mümkün olup olmadığı hk. Türk Ticaret Kanunu'nun "Saklama Müddeti" başlıklı 68'inci maddesinde; "...Bir tacirin saklamakla mükellef olduğu defter ve kağıtlar; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet sebebiyle ve kanuni müddet içinde ziyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren on beş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yerin salahiyetli mahkemesinden kendisine bir vesika verilmesini isteyebilir. Mahkeme lüzumlu gördüğü delillerin toplanmasını da emredebilir. Böyle bir vesika almamış olan tacir defterlerini ibrazdan kaçınmış sayılır." hükmüne yer verilmiştir. Öte yandan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Mücbir Sebepler" başlıklı 13'üncü maddesinde; " Mücbir sebepler: 1. Vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk;
5 2. Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler; 3. Kişinin iradesi dışında vukua gelen mecburi gaybubetler; 4. Sahibinin iradesi dışındaki sebepler dolayısıyla defter ve vesikalarının elinden çıkmış bulunması, gibi hallerdir." hükmü yer almaktadır. Diğer taraftan, aynı Kanun'un "Defter Tutacaklar" başlıklı 172'nci maddesi gereğince defter tutmak zorunda olanların; Kanun'un 220'nci maddesinde sayılan defterleri, 223'üncü maddede belirtilen tasdik makamına, 224 ve 225'inci maddelerde belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde tasdik ettirmeleri gerekmektedir. Mezkur Kanun'un "Tasdik Zamanı" başlıklı 221'inci maddesinde; "Bu kanunda yazılı defterleri kullanacak olanlar, bunları aşağıda yazılı zamanlarda tasdik ettirmeye mecburdurlar:... 4. Tasdike tabi defterlerin dolması dolayısıyla veya sair sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanlar bunları kullanmaya başlamadan önce." hükmü bulunmaktadır. Yine aynı Kanun'un "Kayıt Zamanı" başlıklı 219'uncu maddesinde; "Muameleler defterlere zamanında kaydedilir. Şöyle ki: a) Muamelelerin işin hacmine ve icabına uygun olarak muhasebenin intizam ve vuzuhunu bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtların on günden fazla geciktirilmesi caiz değildir. b) Kayıtlarını devamlı olarak muhasebe fişleri, primanota ve bordro gibi yetkili amirlerin imza ve parafını taşıyan mazbut vesikalara dayanarak yürüten müesseselerde, muamelelerin bunlara işlenmesi, deftere işlenmesi hükmündedir. Ancak bu kayıtlar, muamelelerin esas defterlere 45 günden daha geç intikal ettirilmesine cevaz vermez. c) Günlük kasa, günlük perakende satış ve hasılat defterleri ile serbest meslek kazanç defterine muameleler günü gününe kaydedilir." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla, sel baskını sonucunda kanuni defterlerinizin zayi olduğunu mahkeme kararıyla ispat ve tevsik etmeniz halinde bu durumun mücbir sebep kapsamında değerlendirileceği tabiidir. Diğer taraftan, zayi olan kanuni defterlerdeki bilgilerin ayrıca Şirketinizin bilgisayar kayıtlarında yer alması halinde bu kayıtların ispat edici defter, belge ve vesika olarak kabulü mümkün bulunmamaktadır. Buna göre, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 221'inci maddesinin 4'üncü fıkrasında, tasdike tabi defterlerin dolması dolayısıyla veya sair sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanların bunları kullanmaya başlamadan önce tasdik ettirmeye mecbur oldukları hükme bağlandığından, su basması sonucu zayi olduğu ilgili mahkeme kararı ile ispatlanan defterlerinizin yerine kullanacağınız yeni defterlerin kullanılmaya başlanılmadan önce tasdik ettirilmesi halinde bu defterlerin Vergi Usul Kanunu'nun defter tutma hükümlerine uygun olarak tutulmuş defterler olarak kabul edileceği tabiidir. Ayrıca, bilgisayar kayıtlarınızda yer alan defterlere ilişkin bilgilerin yeni tasdik edilen defterlere yazılması mümkün bulunmaktadır. (Gelir
6 İdaresi Başkanlığı İstanbul Vergi Dairesi Başkanlığı nın 12/07/2011 tarih ve B.07.1.GİB.4.34.19.02-019.01-944 sayılı özelgesi) 2-KONU : Vakıflara ait... Eğitim ve Dinlenme Tesisleri,... Sosyal Tesisleri ile... Misafirhanesinin ayrı ayrı kurumlar vergisi mükellefiyeti tesis edilmesi durumunda, Vakfa bağlı bu iktisadi işletmelerin tek vergi numarası alıp alamayacağı ve her birinin ayrı defter tutup tutmayacakları hakkındadır. 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 20 nci maddesinde, "Her mükellef vergiye tabi kazancının tamamı için bir beyanname verir. Ancak koperatiflerin gelirlerinin Gelir Vergisi Kanununun 94 üncü maddesine göre tevkifata tabi tutulan gayrimenkul kira gelirlerinden ibaret bulunması halinde bu kira gelirleri için beyanname verilmez. Mükelleflerin şubeleri, ajanlıkları, alım ve satım büro ve mağazaları, imalathaneleri veya kendilerine bağlı sair işyerleri için, bunların müstakil muhasebeleri ve ayrılmış sermayeleri olsa dahi, ayrı beyanname verilmez. Tüzel kişiliği bulunmayan iktisadi kamu müesseseleri ile dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerden her biri için bunların bağlı oldukları kamu tüzel kişileri ile dernek ve vakıflar tarafından ayrı ayrı beyanname verilebilir." hükmü yer almaktadır. Bu hükme göre,... Vakfına ait iktisadi işletmelerden elde edilen kazançların aynı beyannamede birleştirilerek beyan edilmesi esas olmakla birlikte, vakfın istemesi halinde, iktisadi işletmelerin her biri için ayrı mükellefiyet tesis ettirip, ayrı ayrı beyanname vermesi mümkündür. Ancak, ayrı beyanname verilmesi halinde, bu işletmelerin herbirinin mükellefiyet kaydının vakfın merkezinin bulunduğu yer vergi dairesine yapılması şarttır. Öte yandan, Vergi Usul Kanununun Defter tutacaklar başlıklı 172 nci maddesinin dördüncü bendinde Dernek ve Vakıflara ait iktisadi işletmelerin defter tutma mecburiyetinde oldukları hükme bağlanmıştır. Bu hükümden de anlaşılacağı üzere vakfa bağlı olarak değişik illerde ve farklı konularda faaliyette bulunan ve müstakil muhasebeleri olan iktisadi işletmelerin her biri için ayrı ayrı defter tutulması icap etmektedir.(maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü nün 21.08.1997 tarih ve B.07.0.GEL.0.50/5020/35484 sayılı özelgesi.)