GAZİOSMANPAŞA ÜNİVERSİTESİ TOKAT TARİHİ VE KÜLTÜRÜ SEMPOZYUMU 25-26 EYLÜL 2014 TOKAT BİLDİRİLER CİLT III Yayına Hazırlayanlar Prof. Dr. Ali AÇIKEL Yrd. Doç. Dr. Samettin BAŞOL Yrd. Doç. Dr. Murat HANİLÇE Yrd. Doç. Dr. Emel HİSARCIKLILAR TOKAT-2015
Molla Hüsrev in Hayatı ve İlmi Kişiliğinin Sadakat Ahlakı Açısından Değerlendirilmesi Mehmet DEMİRTAŞ * Özet Molla Hüsrev, (ö.885/1480) Osmanlı Devleti nin yükselme döneminde II.Murat ve Fatih Sultan Mehmet döneminde yaşamış olup eğitim, hukuk ve dinî hizmetler alanlarında müderrislik, kadılık, kazaskerlik ve şeyhülislamlık (müftülük) yapmış; tefsir, fıkıh, fıkıh usulü, Arap dili ve felsefe (mantık) gibi çeşitli ilimlerde eserler vermiş ve bu eserleri kendisinden sonra uzunca bir süre medreselerde ders kitabı olarak okutulmuş, ayrıca alanında çığır açmış olan bir Türk-İslam âlimidir. Bir davaya, ülküye ya da bir ideale kişinin en içten kalbi bir duyguyla bağlanıp o uğurda gerekirse her şeyi göze alabilmesinin tanımı olan sadakat kavramı, Osmanlı Şeyhülislamı Molla Hüsrev de en üst düzeyde tezahür etmiştir. Öyle ki, sadakat ahlakıyla herkesi kendisine hayran bırakmasından dolayı Fatih Sultan Mehmet in deyimiyle zamanın Ebu Hanife si olmuştur. Anahtar Kelimeler: Sadakat, Dava, Molla Hüsrev, Şeyhülislam, Kadı. a.molla Hüsrev in Hayatı Tanınmış bir Türk fıkıh âlimi olan Molla Hüsrev, Fatih devrinin en ünlü müftülerinden ve Osmanlı âlimlerinin büyüklerindendir. Asıl adı, Mehmet b. Ferâmurz b. Ali Hüsrev dir. Kendisi Molla Hüsrev diye tanınmıştır. Bir rivayete göre Türkmen (Varsak kabilesi) aslından olup, Sivas ile Tokat arasında, Kargın Köyü nde doğum tarihi tam olarak bilinmemekle beraber takriben, 1400 lü yılların başlarında dünyaya gelmiştir. 1 Taşköprizâde nin anlattığına göre, Molla Hüsrev in bir kız kardeşi bulunmaktaydı. Babası Feramuz onu, Hüsrev Bey adında bir emir ile evlendirdi. Daha sonra baba Feramuz vefat etti. Bunun üzerine küçük yaşlarda bulunan Mehmet, eniştesi Hüsrev Bey in himayesinde yetişmiştir. Bu sebeple çevresindeki insanlar ona önceleri Hüsrev in Kaynı lakabını takmışlar. Daha sonra da kayın kelimesi terk edilerek Hüsrev adıyla anılmaya başlanmıştır. İlk eğitimini Rum vilayetinde aldığı anlaşılan Molla Hüsrev, muhtemelen eniştesinin himayesi altında * Yrd. Doç. Dr. Gaziosmanpaşa Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. E.posta: mehmet.demirtas@gop.edu.tr. 1 Arif Erkan, Ünlü Türk Fıkıh Âlimi Molla Hüsrev Hayatı ve Eserleri, Diyanet Dergisi, C: XVII. S: 5, 1978, s. 313.
Mehmet DEMİRTAŞ tahsilini ilerletmiştir. Bütün eğitimini Anadolu da tamamlayan Molla Hüsrev, özellikle Sadettin el-taftazâni nin öğrencilerinden Müftü Mevlana Burhaneddin el-herevi den ders alıp, Molla Fenari nin çocukları Yusuf Bali den ders görüp icazet aldığı söylenmektedir. 2 İlk resmi görevine Edirne de Şah Melek Medresesi Müderrisliği olarak başlayan Molla Hüsrev, (1435-1436) aynı şehirde bulunan Çelebi (Halebiyye) Medresesi müderrisliği de kendisine verilir. Alimimiz, bu görevini yürütürken II.Murat tarafından Edirne Kadılığına getirilir. Ardından Varna savaşından önce (1444) Sultan Murat tarafından kazaskerliğe getirilir. Artık bundan sonra Osmanlı ordusunun şer i işleri Molla Hüsrev tarafından hükme bağlanır. 3 daha sonra bir süre Edirne Kadılığı da yapan Molla Hüsrev, İstanbul un fethinin ardından Fatih tarafından ilk İstanbul kadısı olarak tayin edilen Hızır Bey i vefat etmesi üzerine, ikinci İstanbul kadısı olarak Molla Hüsrev tayin edilmiştir. Fatih, Molla Hüsrev in ilmî şahsiyetine hürmeten İstanbul un bazı ilçelerinin (Eyüp, Üsküdar, Galata) kadılıklarını da âlimimize vermiştir. Öyle ki, büyük âlim Molla Hüsrev, kendisine verilen bu kadılık görevini isteyerek almadığını Gürer ve Dürer isimli eserinde şu şekilde anlatır: Bu sırada isteksiz ve rızasız olarak, kadılık belasına tutuldum. Kadılıkta geçen ömrümü oyalanmak, halkın içine karışmayı, Müslüman olmayan kimselerle uğraşmayı da değersiz bir şey sayardım. Hatta bunun halime uygun olmadığı daima zihnimde dolaşırdı. 4 Öte yandan Molla Hüsrev e sadece kadılık görevi değil, aynı zamanda Ayasofya Medresesi müderrisliği görevi de verilmiştir. Fatih Sultan Mehmed, İstanbul u fethettikten sonra Ayasofya kilisesini cami haline getirdiği gibi, Ayasofya nın yanında bulunan papaz odalarını da medreseye çevirmiştir. Ayasofya Medresesi adı verilen bu medrese, 857/1453 yılında eğitime başlamış ve buraya ilk müderris olarak Molla Hüsrev tayin edilmiştir. Daha sonra, esas Ayasofya Medresesi bizzat Fatih in vakfı olarak Ayasofya Camii yanına inşa edilmiştir. Molla Hüsrev in medreseye gelmesi ve namaz vaktinde Ayasofya Camii ne girmesi bir nevi tören halinde gerçekleşirdi. Ayasofya Müderrisliği İstanbul un ilk büyük ilmî payesi idi. Molla Hüsrev den sonra burada Ali Kuşcu müderrislik yapmıştır. 5 Bu görevlerinin ardından âlimimiz son olarak Bursa Kadılığı ve Müderrisliği görevini yaptıktan sonra1469 yılında Fatih Sultan Mehmed in daveti üzerine İstanbul a dönmüş, İstanbul a dönüşüne müteakip, İstanbul Müftülüğü ve Şeyhülis- 2 Taşköprüzâde, Ahmed b. Mustafa, Eş-Şekaiku n Nu maniyye, Nşr. Ahmed Suphi Fırat, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1985, s. 116. 3 TDV. İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2005, c. 30, s. 252. 4 Molla Hüsrev, Gürer ve Dürer Çev. Arif Erkan, Eser Neşriyat, İstanbul, 1979, C. I, s. 3. 5 Ekrem Hakkı Ayverdi, Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, III, 320; Eyice, Ayasofya Medresesi, DİA, IV, 214 215. 150 Tokat Tarihi ve Kültürü Sempozyumu (25-26 Eylül 2014), Cilt 3
Molla Hüsrev in Hayatı ve İlmi Kişiliğinin Sadakat Ahlakı Açısından Değerlendirilmesi lamlık adlarıyla anılan Fetva Makamına atanmıştır. Molla Hüsrev hayatının sonuna kadar devletin en yüce makamı olan şeyhülislamlık görevini yerine getirmiştir. b.molla Hüsrev in İlmi Kişiliği Büyük fakih Molla Hüsrev, Anadolu topraklarında yetişmiş, başka hiçbir ülkeye gitmeden tahsil hayatının tamamını Osmanlı Eğitim Sistemi içerisinde geçirmiş, nadir şahsiyetlerden birisidir. Aynı zamanda Molla Hüsrev in bu durumu aslında Osmanlı Eğitim Sisteminin ne kadar da başarılı bir sistem olduğunun göstergesidir. Âlimimiz, özellikle fıkıh alanında yazdığı çeşitli eserlerle Osmanlı-İslam hukuk düşüncesine büyük katkılarda bulunmuş bir kişidir. Kuşkusuz böylesine büyük bir âlim olan Molla Hüsrev in birçok önemli eserleri mevcuttur. Bu eserlerinden en önemlileri Mir atü l-usûl ve Düreru l-hukkam dır. Bu iki eseri, kendisinden sonra Osmanlı medreselerinde uzun yıllar ders kitabı olarak okutulmuş ve ayrıca Düreru l-hukkam, Osmanlılar döneminde şer i hukuk sahasında hâkimlerin ihtilafları çözerken başvurdukları yarı resmi bir hukuk kaynağı işlevini görmüştür. 6 Diğer taraftan düşünürümüz Molla Hüsrev, Fatih Sultan Mehmed in kendi adıyla anılan cami etrafında yaptırdığı Sahn-ı Seman medreselerinin programını başta padişah ve Ali Kuşçu olmak üzere birlikte hazırlamışlardır. Bu nedenle Molla Hüsrev, Osmanlı İlmiye teşkilatının kuruluş ve işleyişinde önemli katkıları bulunan kişilerden biridir. Fatih Sultan Mehmed, Molla Hüsrev e karşı büyük saygı ve sevgi beslediği için ona Zamanın Ebu Hanifesi dir demiştir. 7 Molla Hüsrev in en dikkat çekici özelliklerinden birisi de zamanında yaşanan birçok bilimsel tartışmanın içerisinde aktif olarak yer alması ve bu tartışmalarda hakemlik yapacak kişi olarak aranan bir insan olmasıdır. Mesela, o dönemde Fatih Sultan Mehmet, çeşitli vesilelerle ilim adamları arasında birtakım ilmî tartışmalar yaptırır ve bu tartışmalar sırasında Fatih in büyük saygı ve güvenini kazanan Molla Hüsrev hakemlik yapardı. Düşünürümüzün hakemlik yaptığı en meşhur iki tartışmadan birisi, Hocazade ile Molla Zeyrek arasında yapılan tevhit konusundaki tartışma, diğeri de Hocazade ile Alâeddin Ali et-tûsî arasında yapılan felsefeciler hakkındaki tartışmadır. 8 Öte yandan Molla Hüsrev, vakar, ciddiyet, çalışkanlık ve ilmi ile temayüz eden bir ilim adamıdır. Kuşkusuz, kendisini asrının seçkin âlimleri de takdir etmektedir. Mesela, Fatih in hocası olan Molla Gürani, boş zamanlarının çoğunda Molla Hüsrev in sohbetlerine katılır ve bundan şeref duyardı. 9 Tüm bu anlatılanlardan da anlaşılmaktadır ki Molla Hüsrev, sadece ciddi ilmi tartışmaların hakem- 6 Ferhat Koca, Molla Hüsrev, TDV. Yayınları, Ankara, 2011, s. 76. 7 TDV. İslam Ansiklopedisi, s. 252. 8 Ferhat Koca, ss.88-92. 9 Murtaza Korlaelçi, Molla Hüsrev in İlmi Çevresi ve Şahsiyeti, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dergisi, Kayseri, 1988, Sayı. 5, s. 87. Tokat Tarihi ve Kültürü Sempozyumu (25-26 Eylül 2014), Cilt 3 151
Mehmet DEMİRTAŞ liğini yapmakla kalmayıp, fikir hayatına dinamik bir unsur getirmeyi de hiçbir zaman ihmal etmemiş, devrinin en önemli meselelerine ilgi duymuş ve âlimlerle bu konuda tartışmaktan son derece mutlu olmuştur. c.sadakat ve Sadakat Ahlakı Nedir? Dilimize doğru olmak, sözünde durmak ve sözünü yerine getirmek anlamına gelen Arapça Sa-da-ka fiil kökünden türemiş bir isim olarak geçen sadakat; bir kimseye, bir şeye gösterilen sürekli, güvenilir ve içten bağlılık, sağlam, güçlü dostluk, 10 bir kişiye, ülkeye, gruba ya da bir davaya/ideale içten samimi bir şekilde bağlanma, sevgi, ödev, ilke ve bir dava/ülkü ya da en yüce bir şeye bağlılık, 11 bir insanın bir davaya/ideale hem gönülden hem de pratikte tamamen kendini adaması. 12 gibi anlamlara gelmektedir. Aynı zamanda kişinin sözüne, vaadine ve yeminine de sadık bir bağlılığı ifade etme şeklinde tanımlanır. 13 Sadakatin zıddı, hıyanet veya ihanettir. Ahlaki bir prensip olarak sadakat, şahıslar arasındaki her türlü ilişkide, karşı tarafa güven uyandıran davranışlar ve bu davranışlara kesin bir bağlılık içermelidir. Yani sadakat, güven uyandırma veya güven kazanmadır. Bu nedenle sadakat kavramı, belli bir amaca ulaşabilmek için somut bir ilişkiyi ve bu ilişkinin taraflarca sürekli olarak korunmasını gerektirmektedir. 14 Bir ilişki biçimi olarak sadakat, taraflar arasında verilen sözlerle kurulur. Verilen bu sözler ahlaki yükümlülük değeri taşıdığı için söz veren taraf sözünü yerine getirmelidir. Buna biz ahde vefa da deriz. Bu manada sadakat uzun vadeli, devamlılık ve süreklilik gibi zamana göre değişmeyen ahlaki bir kavramdır. Bu nedenle sadakat, bir şeye her zaman, her yerde ve her koşulda en çok, en iyi ve en uzun bağlanmayı ifade eder. En çok sevdiğimiz şeye en uzun, sonsuza dek veya amaca ulaşana kadar bağlı değilsek, sadakatimiz tam olarak gerçekleşmiş olmaz. Sadakatli bir kimse, herhangi bir otorite veya zorlama karşısında da sadakatin icaplarını kişisel çıkar, rahatlık gibi düşüncelerden daha önemli gören kişidir. Ancak burada düşünmek veya mantıklı bir sorgulama yapmaksızın körü körüne itaat anlamına gelen sadakatin kötü bir yönüyle de karşı karşıya kalabiliriz. Bu aslında ahlaki anlamda sadakat değildir. Çünkü kişi bir şeye kendini adadığında orada tam bir gönüllülük esastır. Oysa itaatkâr kişi, iradesini kullanmaz ve bir emir karşısında sorgulama yapmadan, isteği dışında sevmese de bir eylemi yapmak zorunda kalabilir. Sadık kişi ise yapacağı bir davranışı sorgular, seçer, kabul eder veya reddeder. İşte bu tavırdır ki, sadakati ahlaki bir eylem haline getirir. 10 Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, Türk Tarih Kurumu Basım Evi, Ankara, 1998, C. 2, s. 880. 11 Webster s New International Dictionary of English Language, Second Edition, Ed. William Allan Neilson, G.&C Merriam co. London, 1945, s. 1464. 12 Josiah Royce, The Philosophy of Loyalty, The Macmillian Company, New York, 1908, s. 16. 13 The Shorter Oxford English Dictionary, Ed. William Little&H.W.Fowler, C. 1, Oxford at The Clarendon Press, 1950, s. 1173. 14 Önder Bilgin, Sadakat Ahlakı, Ümit Ofset, Ankara, 2009, s. 162. 152 Tokat Tarihi ve Kültürü Sempozyumu (25-26 Eylül 2014), Cilt 3
Molla Hüsrev in Hayatı ve İlmi Kişiliğinin Sadakat Ahlakı Açısından Değerlendirilmesi Ahlak felsefesi alanında çok önemli çalışmaları bulunan Amerikalı filozof Royce, sadakat sahibi bir kimsede/sadıkta şu üç şeyin çok önemli olduğuna işaret eder: 1. Bir insan eğer sadakat sahibi (sadık) ise, öncelikle onun sadık kaldığı bir davası vardır. 2. Bu kişi davasına seve seve ve tamamen kendini verir 3. Yine o, kendi davasına olan bağlılığını devamlı ve pratik bir biçimde hizmet ettiğini ifade eder. Sadakat sahibi bir kimsede bulunması gereken bu üç özelliği ifade ettikten sonra Royce, sadakat örneklerini şu şekilde açıklar: Bir vatanseverin kendi ülkesine bağlılığı gerçekten onu ülkesi için yaşamak ve ölmeye götürür, ya da bir şehidin dinine bağlılığı yahut bir gemi kaptanının görevine bağlılığı sadakat örnekleridir. Mesela, bu gemi kaptanı gemisi batarken bile yardım gelene kadar gemi mürettebatındaki en son kişinin kurtulmasını bekleyerek, işine olan sadakatini gösterir. 15 Sadakat, hiçbir zaman sadece duygu değildir. Aksine sadık olmak, daha sonra görüleceği üzere bireyin doğal isteklerini gerektiğinde kısıtlayıp bir davaya kendini pratikte tam anlamıyla bağlayabilmesidir. Eğer sadakat salt bir duygudan ibaret olsaydı, bir hayale ya da arzuya belli belirsiz bir bağlanma halini alırdı. Oysaki gerçek sadakat, sevginin yanı sıra nihai olanı ve anlamları belirleyen ayrıntılı emprik bilgiyi haklı kılan metafizik bir kavrayışı da ihtiva etmektedir. 16 Tapınma ve sevgi sadakate eşlik eder, fakat hiçbir zaman tek başına sadakati oluşturmaz. Bundan başka, sadık kimsenin davasına olan bağlılığı için doğal arzularına teslim olması, bir tür kendine hâkim olmayla alakalı bir konudur. Bu da gösteriyor ki, kişinin kendine hâkim olması olmadan sadakat imkânsızdır. Sadık kişi, davasıyla alakalı olan sorumluluğu yerine getirmekle beraber, kendi dürtülerinin peşinden de gitmemelidir. Bu durum onun davasıyla alakalı bir yol gösterme örneğidir. Kuşkusuz, kişinin sahip olduğu davası kişiye ne yapması gerektiğini söyler. İşte tam bu noktada bu kimsenin sadakati tamdır ve Tanrı nın emirleri için yaşamak ya da ölmeye hazırdır. 17 Öte yandan dini açıdan sadakat, doğruluk ve dürüstlük anlamına gelir. Ahlaki açıdan sadakat olmadan erdem olmaz denilebilir. Bu manada şunu ifade etmek mümkündür ki, dinler; doğru sözlü olmaya, doğru davranmaya çok önem vermiştir. Mesela, İslam dini Kur an da sadakati temel ahlaki erdemlerden biri olarak görülmekle beraber aynı zamanda diğer ahlaki erdemlerin temeli olarak gösterir. Nitekim Kur an da sadakat, sözde, düşüncede, niyette, inançta, davranışta doğruluğu içerisine alabilecek anlam genişliği çerçevesinde sunulur. Kur an da sa- 15 Royce, s. 17. 16 John E. Smith, Royce s Social Infinite, The Liberal Arts Press. New York, 1950, s. 35. 17 Royce, s. 18. Tokat Tarihi ve Kültürü Sempozyumu (25-26 Eylül 2014), Cilt 3 153
Mehmet DEMİRTAŞ dakat kavramının yerine geçen kavram çoğunlukla sıdk kavramıdır. Bu kavram insanların söz, inanç ve davranışlarına ilişkin doğruluk ve samimiyet tarzındaki karakterlerini ifade eder. 18 Kur an da sadakat, sadece insanlar arası ilişkilerin konusu olarak değil, aynı zamanda Allah a olan sadakatle birlikte ele alınmıştır. 19 İslam dini açısından sadakati bol olan kimseye sıddık denir. Böyle bir kimse, Allah a ve Elçisine iman konusunda derin bir sadakate sahiptir. Kendi sözünün aksine davranan kişiye sıddık denmez. Sıddık: vefakâr, samimi dürüst, doğruluktan ayrılmayan, vicdanının sesini dinleyen, kabul ettiği düşünceyi içtenlikle benimseyen, ona gerçekten inandığını davranışlarıyla ispatlayan kimsedir. Bu anlamda İslam tarihinde sıddıklık konusunda akla ilk gelen isim kuşkusuz Peygamberimizin en yakın arkadaşı olan Hz. Ebu Bekir dir. Bütün bu anlatılanlardan da anlaşılmaktadır ki sadakat, hem dini hem de ahlaki açıdan kişinin sadece özünde, sözünde doğru olması değil, aynı zamanda doğru kimselerle birlikte doğruları savunmasıdır. d.molla Hüsrev in sadakat ahlakından bazı örnekler: Molla Hüsrev II. Murat döneminde kazasker olarak görev yapmıştır. Bu görevi esnasında II. Murat, makam ve mevkiinin hiçbir önem taşımadığını kabul ederek, tahtı oğlu Sultan II. Mehmet e bırakmış ve II. Murat ın bu davranışı, Osmanlı Devletinin düşmanlarımın işine yaramıştı. Bazı komşu beyliklerin ve haçlıların savaş hazırlığı karşısında yeniden tahta geçmeye mecbur kalan II. Murat ın idareyi tekrar ele almasıyla, oğlu II. Mehmet Manisa ya gitmiştir. İşte bu esnada kendisini yalnız bırakmayan Molla Hüsrev de devletin en önemli görevlerinden biri olan kazaskerlik görevini terk ederek kısacası, tüm makam ve mevkiini bir tarafa bırakarak şehzadesine tam bir sadakat örneği göstererek onunla birlikte Manisa ya gitmiştir. Sultan Mehmet, Hocasına sair devlet erkânı gibi senin de makamından ayrılmayıp yerinde kalman gerekir. Diye ısrar etmesine rağmen o, kalamam çünkü yalnızlık zamanında seni terk eylemek insanlık dairesi dışındadır. 20 Yukarıda anlatılan bu örnekte de görüldüğü üzere Molla Hüsrev, sadakatin ne olduğunu ve sadakatli olmanın hem kişinin kendisine hem de devletin bekasına ne kadar faydalı olduğunu çok iyi biliyordu. Çünkü âlimimiz şunu iyi biliyordu, şehzadenin iyi bir eğitim alarak yetişmesi, onun ileride devletin başına geçtiğinde yapacağı davranışların ya da alacağı kararların bir devletin icabında en üst noktalara çıkmasına ya da yok olup gitmesine neden olabilirdi. İşte bu yüzden Molla Hüsrev, çok önemli bir makam ve mevkii de olmasına rağmen Ma- 18 Kur an da sadakatle ilgili ayetler: Âl-i İmran, 3/17; Nisâ, 4/69; Mâide, 5/75, 119; Tevbe, 9/119; Yusuf, 12/17, 27, 46, 51, 82; Hicr, 15/16; Meryem, 19/54, 41; Nur, 24/6, 9; Neml, 27/49; Ahzab, 33/8, 24, 35; Hucurat, 49/15; Hadid, 57/19; Haşr, 59/8. 19 Abdurrahman Kasapoğlu, Bir Kişilik Özelliği Olarak Kur an da Sadakat, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bahar, 2010/1 s. 121. 20 Ord. Prof. İsmail. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C. I, Ankara, 1982. ss. 430-435. 154 Tokat Tarihi ve Kültürü Sempozyumu (25-26 Eylül 2014), Cilt 3
Molla Hüsrev in Hayatı ve İlmi Kişiliğinin Sadakat Ahlakı Açısından Değerlendirilmesi nisa ya şehzadesiyle birlikte giderek onun iyi bir eğitim alıp ülkesini yönetmesini makam ve mevkiden daha önemli görmüştür. Fatih Sultan Mehmet te hocasının bu sadakatine karşılık tahta geldiğinde, İstanbul un ilk kadısı olan Hızır Bey in vefatından sonra Molla Hüsrev in 2. Kadı olarak tayin etmiş ve ilmi şahsiyetine hürmeten fazladan Eyüp, Galata ve Üsküdar kadılıkları da vazifesine eklemiştir. 21 Molla Hüsrev in bir başka sadakat örneği, rivayete göre Fatih Sultan Mehmet bir gün bir sünnet düğünü nedeniyle büyük bir ziyafet vermek ister ve ulemanın da protokole uygun oturmasını ister. 22 Kendi makamının sağ tarafını Molla Gürani ye sol tarafını da Molla Hüsrev e ayırır. Molla Hüsrev bu toplantıdaki ayrılan yerlerin makamlarının gereğine uygun olmadığını, ilmi şahsiyeti gereğince padişahın soluna oturamayacağını belirterek şöyle der: Ol meclis-i Hümayuna varamayışım gayreti ilmiyemin gereğidir. 23 Padişah ın soluna oturmayı ilmi şahsiyetine yakıştıramayan Molla Hüsrev, konuyla ilgili olarak dönemin en kudretli padişahı olan Fatih Sultan Mehmet e bir mektup yazarak bütün görevlerini bırakır 24 ve İstanbul u terk edip bir gemi ile Bursa ya gider ve orada kendi adıyla anılan bir medrese yaptırır. Bu olayda da görüldüğü üzere tam bir sadakat ahlakına sahip olan Molla Hüsrev, ilmi onuru ve sadakatini koruma konusunda çok hassas davranmış ve her türlü makam ve mevkii bir tarafa bırakarak ilmin değerini düşürmemiş, devletin en üst makamındaki padişaha tavrını göstermiştir. Fatih de bu onurlu âlimin sert tavrına karşılık hatasını anlamış ve yaklaşık altı yıl sonra kendisini İstanbul a davet ederek, devletin en yüksek fetva makamına (şeyhülislamlık) getirmiştir. Molla Hüsrev in yaşamında sergilemiş olduğu bir diğer sadakat örneği ise, Dürerü l-hükkam adlı eserinin girişinde şöyle ifade etmektedir: Kadılıkta geçen ömrümü oyalanmak; avamla içli-dışlı olmayı gayri müslim kişilerle konuşmayı değersiz bir şey sayardım. Hatta bunun halime uygun bir durum olmadığı daima zihnimde dolaşırdı. Yüce Allah tan ömrümün sonunu hayra çıkarmasını istiyordum Meşguliyetler arasından fırsatlar yakaladım ve zihin dağınıklığı ile beraber bu fırsatlardan faydalandım. Kitabın tamamlanması yaklaştığı ve sonunu ihtimamla bitirme zamanı geldiği vakit, Yüce Allah beni kadılık belasından kurtardı. 25 Sonuç Daha önce de ifade ettiğimiz üzere, âlimimiz Molla Hüsrev için hayatta en önemli şey, ilim öğrenmek ve onu öğrencilerine aktarmaktır. Bu uğurda o, yukarıdaki ifadelerinden de anlıyoruz ki, devletin resmi görevlerini çok da isteyerek yapmış değildir. Onun için önemli olan ilmi alanda kalıcı eserler vermektir. Öyle 21 Korlaelçi, s. 93. 22 Hammer, Devlet-i Osmaniye Tarihi, çev. Mehmet Ata, C. III, İstanbul, 1330, s. 238. 23 Mecdi efendi, Şekayık-ı Numaniye Tercümesi, İstanbul, 1269, s. 83. 24 Koca, s. 79. 25 Molla Hüsrev, Gürer ve Dürer, ss. 1-3. Tokat Tarihi ve Kültürü Sempozyumu (25-26 Eylül 2014), Cilt 3 155
Mehmet DEMİRTAŞ ki düşünürümüz bir fakih olduğu için çoğunlukla eserleri fıkıh üzerindedir. Onun eserleri kendisinden sonra medreselerde ders kitabı olarak okutulmuştur. Molla Hüsrev le ilgili olarak aktarmış olduğumuz bu sadakat örnekleri de ortaya koymaktadır ki sadakat; bir davaya, ülküye ya da bir ideale kişinin en içten kalbi bir duyguyla bağlanıp o uğurda gerekirse her şeyi göze alabilmesidir. Osmanlı Şeyhülislamı Molla Hüsrev, işte bizim konumuzun başında da ifade ettiğimiz üzere tam bir sadakat timsalidir. Onun yaşamından genç nesillere çıkarılacak olan daha pek çok sadakat örnekleri bulunmaktadır. Ancak biz, âlimimizle ilgili olarak burada en önemlilerinden bazılarını dile getirmeye çalıştık. Son söz olarak burada şu söylenmelidir ki Molla Hüsrev, bu topraklarda yaşamış, bütün eğitimini ve ilmi birikimini Anadolu da tamamlamış, bu toprakların dili, zevki ve anlayışını hayatına tatbik etmiş, tamamen Anadolu nun eseri olan bir ilim adamı olup, sadakat ahlakıyla herkesi kendisine hayran bırakmasından dolayı Fatih Sultan Mehmet in deyimiyle zamanın Ebu Hanife si olmuştur. Kaynakça Ayverdi, Ekrem Hakkı. Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri, III, 320; Eyice, Ayasofya Medresesi, DİA, IV. Bilgin, Önder. Sadakat Ahlakı, Ümit Ofset, Ankara, 2009. Erkan, Arif. Ünlü Türk Fıkıh Âlimi Molla Hüsrev Hayatı ve Eserleri, Diyanet Dergisi, C: XVII. S. 5, 1978. Hammer, Devlet-i Osmaniye Tarihi, çev. Mehmet Ata, c. III, İstanbul, 1330. Kasapoğlu, Abdurrahman. Bir Kişilik Özelliği Olarak Kur an da Sadakat, İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Bahar, 2010/1. Koca, Ferhat. Molla Hüsrev, TDV. Yayınları, Ankara, 2011. Koç, Emel. Gabriel Marcel e Göre Fanatizm SDÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, Aralık 2010. Korlaelçi, Murtaza. Molla Hüsrev in İlmi Çevresi ve Şahsiyeti, Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dergisi, Kayseri, 1988, Sayı. 5. Kuklick, Bruce. Josiah Royce an Intellectual Biography, The Boss-Merill Cpmpany Inc Press, New York, 1972. Mecdi efendi, Şekayık-ı Numaniye Tercümesi, İstanbul, 1269, Molla Hüsrev, Gürer ve Dürer Çev. Arif Erkan, Eser Neşriyat, İstanbul, 1979. Royce, Josiah. The Philosophy of Loyalty, The Macmillian Company, New York, 1908. Smith, John E. Royce s Social Infinite, The Liberal Arts Pres. New York, 1950. Taşköprüzâde, Ahmed b. Mustafa, Eş-Şekaiku n Nu maniyye, Nşr. Ahmed Suphi Fırat, Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1985. Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük, Türk Tarih Kurumu Basım Evi, Ankara, 1998, C. 2. 156 Tokat Tarihi ve Kültürü Sempozyumu (25-26 Eylül 2014), Cilt 3
Molla Hüsrev in Hayatı ve İlmi Kişiliğinin Sadakat Ahlakı Açısından Değerlendirilmesi Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2005. Uzunçarşılı, İ. Hakkı. Osmanlı Tarihi, C. I, Ankara, 1982. Webster s New International Dictionary of English Language, Second Edition, Ed. William Allan Neilson, G&C Merriam co. London, 1945. Tokat Tarihi ve Kültürü Sempozyumu (25-26 Eylül 2014), Cilt 3 157