Yemen hükümeti üç sorunla mücadele etmektedir: Şii isyanı, Güney Yemen bağımsızlık hareketi ve El Kaide faaliyetleri.



Benzer belgeler
Devrim Öncesinde Yemen

Koalisyon Pazarlıkları ve Olası Hükümet Formülleri. Maliki'nin Türkiye Ziyareti ve Irak'ta Yeni Hükümet Kurma Senaryoları

Kuzey Irak ta Siyasi Dengeler ve Bağımsızlık Referandumu Kararı. Ali SEMİN. BİLGESAM Orta Doğu ve Güvenlik Uzmanı

Bush, Suudi Kralıyla petrol fiyatı konuştu

ABD'nin iki seçeneği kaldı: Ya gücünü artır ya da Taliban'a göz yum

ORTADOĞU DA BÖLGESEL GELIŞMELER VE TÜRKIYE-İRAN İLIŞKILERI ÇALIŞTAYI TOPLANTI DEĞERLENDİRMESİ. No.12, ARALIK 2016

IKBY-Irak Merkezi Hükümeti Çekişmesi ve Türkmenlerin Durumu

Afganistan'da Afyon Üretimi Dosyası (İnfografik)

İslam Dünyasından Darbe Girişimine Tepkiler

Trinidad ve Tobago 1990: Latin Amerika'nın ilk ve tek İslam devrimi

İran Cumhurbaşkanı Ruhani, Fransa Cumhurbaşkanı Macron

KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 1

Batı Dünyasının 'Bireysel Silahlanma' İkilemi


SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

TÜRKİYE - SUUDİ ARABİSTAN YUVARLAK MASA TOPLANTISI 1

İdris KARDAŞ Küresel Sorunlar Platformu Genel Koordinatörü

TÜRK DIŞ POLİTİKASINDA GÜÇ KULLANMA SEÇENEĞİ ( )

BÜLTEN İSTANBUL AZİZ BABUŞCU. FİLİSTİN MESELESİ 2 5 te B İ L G İ NOTU. Öğretmenler ile öğrenciler yıllar sonra bir araya geldi

TÜRKİYE DE BULUNAN SURİYELİ MÜLTECİLER

Irak taki Gelişmeler ve Türkiye (II) Irak ta Bugünkü Durum

ULUSLARARASI FİLİSTİN ZİRVESİ 2018

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

Bağdat hükümeti ilerleyemiyor: Musul'da son durum ne?

ABD Suriye Rejimi'nin hava üssünü vurdu

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

Özet Rapor. Kürt Öz Yönetim Güçleri Tarafından Gerçekleştirilen Tutuklama Sayıları ve Zorla Kaybolma Vakalarındaki Artış. Pazartesi, Şubat 18, 2019

İÇİMİZDEKİ KOMŞU SURİYE

İkrime Sabri: Mescidi Aksa nın. Bir Karışından Bile Taviz Vermeyiz

USTAD Tahlil Nisan-2011

Pazartesi Basın Gündemi

1. ABD Silahlı Kuvvetleri dünyanın en güçlü ordusu

3 Temmuz 2009 İngiltere Büyükelçiliği Konutu, Ankara Saat: 16:00. Çevre ve Orman Bakanlığı nın Saygıdeğer Müsteşar Yardımcısı,

İSLAM İŞBİRLİĞİ TEŞKİLATI

Değerli Çekmeköy Anadolu İmam Hatip Lisesi Öğrencileri

Hükümet ile Gülen cemaatinin tartışması neyi ifade ediyor?

1979 Kabe Baskını'nın yeni görüntüleri ortaya çıktı

YEMEN İÇ SAVAŞI: İKTİDAR MÜCADELESİ, BÖLGESEL ETKİLER VE TÜRKİYE İLE İLİŞKİLER

Halk devriminin düşmanları: diktatör rejim ve karşıdevrimci gerici güçler

Sayın Yönetim Kurulu Üyesi/ ve Meclis Üyesi Arkadaşlarım,/

Kerkük, Telafer, Kerkük...

Yükselen Güç: Türkiye-ABD İlişkileri ve Orta Doğu Tayyar Arı, Bursa: MKM Yayıncılık, 2010, 342 sayfa, 18,00 TL ISBN:

Amerikan Stratejik Yazımından...

Çarşamba İzmir Basın Gündemi

Suudi Arabistan'dan Yemen'e operasyon

REFERANDUM SENARYOLARI BAĞLAMINDA DARFUR BÖLGESİNİN GELECEĞİ

İhvanı Müslimin'in kısa tarihi

Türkiye ve Avrupa Birliği

YÜKSEK ÖĞRETIM ALANINI GELIŞTIRMEK IÇIN IRAK VE TÜRKIYE ARASINDA DAHA ÇOK IŞBIRLIĞI YAPILMASINI UMUYORUZ.

Avantaj Tahran da: Trump ın yeni Afganistan stratejisi İran için bir fırsat

Eslen: Stratejik İnisiyatif Ayrılıkçılarda

Türk Elitlerinin Türk Dış Politikası ve Türk-Yunan İlişkileri Algıları Anketi

ORSAM ORTADOĞU STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ KARİKATÜRLERİN DİLİNDEN IRAK I ANLAMAK - 3 UNDERSTANDING IRAQ THROUGH CARTOONS 3

Araştırma Notu 15/179

DÜNYA BANKASI TÜRKİYE DÜZENLİ EKONOMİ NOTU TEMMUZ Hazırlayan: Ekin Sıla Özsümer. Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

Musul Sorunu'na Lozan'da bir çözüm bulunamadı. Bu nedenle Irak sınırının belirlenmesi ileri bir tarihe bırakıldı.

Sudan'da Türk-Sudan İlişkileri Sempozyumu düzenlendi

Ortadoğu Güncesi 21 Eylül-20 Ekim 2011

SURİYE SORUNU VE TÜRK DIŞ POLİTİKASINA TOPLUMSAL BAKIŞ *

VİZYON BELGESİ (TASLAK)

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

ABD bombardıman uçakları neden Kuzey Kore'nin hedefinde?

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

TÜRKİYE - POLONYA YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Türkiye nin Güvenlik Stratejileri Çerçevesinde Irak ve Suriye

Türkiye Irak İlişkilerinde Güvenlik ve Radikalleşme

11 EYLÜL SALDIRISI VE YENİ DÜNYA: SOĞUK BARIŞ DÖNEMİ

Hayırlı olsun Selman efendi

1979 İRAN İSLAM DEVRİMİ SONRASI TÜRKİYE-İRAN İLİŞKİLERİ. Ömer Faruk GÖRÇÜN

TÜRKİYE - ARJANTİN YUVARLAK MASA TOPLANTISI - 1

Suriye Arap Cumhuriyeti. Enformasyon Bakanlığı. Enformasyon Bakanlığı

Salvador, Guatemala, Kamboçya ve Namibya gibi yerlerde 1990 ların barış anlaşmaları ile ortaya çıkan fırsatları en iyi şekilde kullanabilmek için

Temmuz Ayı Tekstil Gündemi

SAVAŞ, GÖÇ VE SAĞLIK. 18 Mayıs 2015 İstanbul Şeyhmus GÖKALP

Zorunlu ama takan yok

IMF KÜRESEL EKONOMİK GÖRÜNÜMÜ

Suriye de çok sayıda ülkenin dolaylı olarak katıldığı büyük bir savaş söz konusudur.

İSLAM ÜLKELERİNDE NÜFUS ÖNGÖRÜLERİ 2050 ARALIK 2011

Merkez Strateji Enstitüsü Güncel Değerlendirme

AFRİKA BÜLTENİ - ŞUBAT

ARAŞTIRMA GRUBU. Prof. Dr. Özer SENCAR Prof. Dr. İhsan DAĞI Prof. Dr. Doğu ERGİL Dr. Sıtkı YILDIZ Dr. Vahap COŞKUN MAYIS

15 Mayıs 2009 al-dimashqiyye Salonu

Sahtekarlıkta tüm sınırlar aşıldı : Beyaz Miğferler'in Suriye'deki 'icraatları'

20. RİG TOPLANTISI Basın Bildirisi Konya, 9 Nisan 2010

Filistin Sahnesinde Faal Olan Gruplara Karşı Filistin Halkının Tutumu (Anket)

ABD - AB SERBEST TİCARET ANLAŞMASI Ve TÜRKİYE ÜZERİNE ETKİLERİ

İTKİB Genel Sekreterliği AR&GE ve Mevzuat Şubesi

ÜLKE RAPORLARI ÇİN HALK CUMHURİYETİ Marksist-Leninist Tek Parti Devleti Yüzölçümü 9,7 milyon km 2

Kuzey Irak'a harekat

4. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU

2014 YILI TEMMUZ AYI TÜRKİYE DERİ VE DERİ ÜRÜNLERİ İHRACATI DEĞERLENDİRMESİ

STRATEJİK VİZYON BELGESİ (TASLAK) TÜRKİYE DE GÖÇ. Göç Veren Ülkeden Göç Alan Ülkeye Fırsat ve Risklerin Dönüşümü

Taliban Sözcüsü: Her ülke ile meşru yoldan diplomasi geliştiriyoruz

Öldü fakat fikirleri 'korkutuyor': Youtube'dan Evlaki videolarını kaldırma kararı

ULUSLARARASI STRATEJİK ARAŞTIRMALAR KURUMU

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Suriye de insan hakları ihlallerinin

TÜRKİYE DE ETNİK, DİNİ VE SİYASİ KUTUPLAŞMA. Dr. Salih Akyürek Fatma Serap Koydemir

Transkript:

38 Yemen hükümeti üç sorunla mücadele etmektedir: Şii isyanı, Güney Yemen bağımsızlık hareketi ve El Kaide faaliyetleri. Yrd. Doç. Dr. Veysel AYHAN ORSAM Ortadoğu Danışmanı Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü YEMEN SORUNU VE SUUDİ ARABİSTAN A ETKİSİ: SELEFİ-Şİİ GERGİNLİĞİNİN ÇATIŞMAYA DÖNÜŞMESİ OLASILIĞI The Yemen Issue and its Reflections on Saudi Arabia: The Potential Salafite-Shiite Conflict Abstract The Shiite Hutsi forces that lodge in the north of Yemen have once again accused the Saudi regime for militarily and logistically supporting the Army of Yemen and have declared indirect war against Riyad. The US air components have also involved in the civil war as the Hutsi forces kept their position despite the cooperation between the Saudi Arabian and Yemenite Governments. Concerns that the Yemen issue is evolving into an international problem are increasing as the US forces keep bombing Hutsi localities and launch air operations against the Al-Qaida elements in southern Yemen. The study deals with the crisis in the Arab Peninsula and focuses on the Yemen Issue that will most probably cause further instability in the region.

39 Merkezi Yemen hükümeti günümüzde 3 önemli sorunla mücadele etmektedir. Sözkonusu sorunlar Şii isyanı, Güney Yemen in bağımsızlığını savunan kesimlerin eylemleri ve El Kaide nin faaliyetleridir. Ancak yolsuzluk ve otoriter bir yapı oluşturmakla suçlanan Yemen hükümetinin tek başına askeri yöntemlerle bu sorunları çözebilmesi oldukça güçtür. Her üç sorunda birbirinden farklı olmakla birlikte birbirini etkileyen yanlara sahiptir. Giriş 3 Kasım 2009 tarihinde Yemen in kuzeyinde üslenen Şii mezhebine bağlı Hutsi güçleri Suudi rejimini bir kez daha Yemen ordusuna askeri ve lojistik destek vermekle suçlamış ve ardından Riyad yönetimine dolaylı yoldan savaş açmıştır. Suudi topraklarındaki bir askeri birime düzenlenen saldırıların ardından meydana gelen çatışmalar üzerine Suudi Arabistan Hutsi mevzilere karşı kapsamlı bir hava ve kara operasyonu başlatmıştır. Ancak, yoğun bombardımanlar ve kara operasyonlarına rağmen Suudi Arabistan askerileri Hutsi güçlerini Suudi topraklarından çıkartmakta beklenen başarıyı gösterememiştir. Suudi Arabistan ve Yemen hükümetinin işbirliğine rağmen Hutsi güçlerinin ellerinde tuttukları mevzileri koruması üzerine Amerikan hava unsurları da iç savaşa karışmıştır. Amerikan birliklerinin bir yandan Hutsi mevzilerini bombalaması diğer yandan da güney Yemen de üslenen El Kaide unsurlarına karşı hava operasyonları düzenlemesi Yemen deki sorunların giderek bölgesel ve uluslararası bir soruna doğru evrildiği yönündeki kaygıların artmasına yol açmıştır. Öte yandan Hutsi güçlerini desteklemekle suçlanan İran yönetimi bölge ülkelerini Yemen deki iç savaşa karışmamaları konusunda sert sözlerle uyarmıştır. İç savaşa dışarıdan müdahale eden ülkelerin aynı zamanda sonuçlarına da katlanmak zorunda kalacağını açıklayan Tahran yönetimi Suudi Arabistan, Yemen ve ABD arasındaki işbirliğine açıkça karşı çıkmaktadır. 2009 sonunda Yemen-Suudi sınırında şiddetlenen çatışmalar, ABD nin güney ve kuzey Yemen de düzenlediği hava operasyonları, Arap Yarımadasındaki krizi ve istikrarsızlığı daha da derinleştirecektir. Yemen Sorunu: Hutsiler, El Kaide ve Güney Yemen Hareketi Son dönemlerde Yemen bir yandan iç savaş diğer yandan da bağımsızlık yanlısı grupların ve El Kaide militanlarının ülke içinde ve ABD deki faaliyetleriyle dünya kamuoyunun dikkatlerini üzerine çekmektedir. ABD nin Aralık 2009 da Yemen deki El Kaide militanlarına karşı düzenlediği hava saldırılarının hemen ardından Yemen de eğitim aldığı belirtilen El Kaide militanı Ömer Faruk Abdülmuttalip Amsterdam- Detroit seferini yapan yolcu uçağına intihar saldırısı girişiminde bulunmuştur. El Kaide nin yanı sıra Şii militanlar da ABD nin Abdullah Salih rejimine destek vermesinden dolayı Washington un politikalarını sert bir şekilde eleştirmektedirler. Dolayısıyla hem El Kaide hem de Şii unsurların artan baskısı bir yandan Washington u askeri ve güvenlik alanında Yemen hükümetiyle daha fazla işbirliğine yöneltirken diğer yandan da söz konusu ülkedeki diplomatik ve sivil faaliyetlerini sınırlandırmasına yol açmıştır. Bu çerçevede Yemen sorununu üç ana başlık altında değerlendirmekte yarar vardır. Söz konusu sorunların başında merkezi hükümet ile ülkenin kuzeyinde üstlenen Şii gruplar arasındaki 2004 yılından beri aralıklı bir şekilde süren çatışmalar gelmektedir. Yemen deki iç savaşın bölgesel bir sorun haline dönüşmesi ise Hutsi ailesinin liderliğini yaptığı Şii grupların 2009 Kasımında Abdullah Salih rejimine askeri, lojistik ve ekonomik destek vermekle suçladıkları Suudi Arabistan a da savaş açmasıyla olmuştur. 2009 Aralığında Suudi Arabistan-Yemen sınırında şiddetlenen çatışmalar üzerine bölge ülkeleri ve ABD de Hutsilere karşı askeri operasyonlar düzenlemiştir. ABD nin Şii militanların üslendiği bölgelere hava saldırıları düzenlemesi iç çatışmaların küresel bir soruna dönüşmesine yol açmıştır. Hutsi sempatizanı ve taraftarı olan kişilerin sayısının 100-120 bin arası olduğu ileri sürülmektedir. Oysa ilk savaşın başladığı 2004 yılında bu sayının yaklaşık 3 veya 4 bin olduğu belirtilmekteydi. Yemen deki ikinci önemli sorun ise Aden merkezli Güney Yemen deki siyasi partilerin bağım-

40 sızlık talepleri ve bu yöndeki sivil eylemleridir. 1990 yılında imzalanan anlaşmayla Sana a merkezli Kuzey Yemen ile Aden merkezli Güney Yemen in birleşmesi süreci başlamış ancak birleşme esas olarak 1994 yılında kuzeyli askerlerin birleşmeye karşı çıkan ve bağımsızlığını ilan eden Güney Yemen e müdahalesi ile sağlanmıştır. 1994-2009 arası dönemde Abdullah Salih yönetiminin beklenenin aksine Yemen deki otoritesini güçlendirmesi ve Güney Yemen üzerindeki baskılarını artırması ciddi rahatsızlık yaratmıştır. Tüm bunların yanı sıra yolsuzluklar ve Güneylilerin sivil ve askeri bürokrasiden dışlanmasına yönelik yapılan eleştirilere karşı Sana a hükümetinin herhangi bir girişimde bulunmaması tepkilerin artmasına yol açmıştır. 22 Mayıs 2007 tarihinde, iki Yemen in birleşmesini sağlayan anlaşmanın yıldönümünde başlayan protesto eylemleri 2009 yılında bağımsızlık yanlısı taleplere dönüşmüş bulunmaktadır. 2007 de emekli askerlerin öncülüğünde başlayan eylemlerin hedefinde maaşların yükseltilmesi ve zorla görevlerinden atılanlara karşı ayrımcılık politikasının sonlandırılması bulunmaktaydı. Önemli bir kısmı 1994 teki iç savaşın ardından emekli edilen Güney Yemenli askerler ekonomik ve özlük haklarının iyileştirilmesini talep etmiş ancak güvenlik güçlerinin sert müdahalesiyle karşılaşmışlardır. 2008 ve 2009 da da devam eden eylemler kısa sürede hem katılımcılar hem de talepler açısından daha da farklılaşmış ve bağımsızlık yanlısı gösterilere dönüşmüştür. Güney Hareketi adını alan kesimlere göre 1994 yılından beri Sana a rejimi Güney Yemen topraklarında bir işgal yönetimi oluşturmuştur. Ekonomik, askeri ve diğer alanlarda Kuzeylilere ve hatta Abdullah Salih yönetimine yakın alan gruplara ayrıcalıklar verilmiştir. Petrol gelirleri dahil olmak üzere ülke kaynakları kuzeyin kalkınması için harcanmakta ve Güney Yemen e ayrımcı bir politika uygulanmaktadır. Dolayısıyla protestolarını ilk başlarda ekonomik ve siyasal ayrımcılığa karşı verilen bir mücadele olarak tanımlayan Güney Yemenlilerin daha sonraki dönemde eylemlerini işgal rejimine karşı bir direniş olarak tanımlamaları dikkat çekicidir. Dr. Nasır Al Khabji nin liderlik ettiği muhalif gruplar açıkça Sana a hükümetiyle diyalog kurulmasına karşı çıkmakta ve tam bağımsızlık taleplerinde bulunmaktadır. Öte yandan İslami Reform Grubunun da (Islah) içinde yer aldığı muhalefet partileriyle işbirliğine giden Güney Yemen in eski yöneticisi Yemen Sosyalist Partisi (YSP) üyelerinin bir kısmı ise idari, politik ve ekonomik reformlarla sorunların çözülmesi politikasını savunmaktadır. Şam ve Kahire de ikamet eden eski YSP liderlerinin bir kısmı da federasyon temelinde bir çözüm politikasını desteklemektedir. Ancak içinde Khabji taraftarlarını yer aldığı kesimler her türlü politik çözüme karşı çıkmakta ve ayrılmayı talep etmektedirler. 2009 yılında meydana gelen şiddet eylemleri ve güvenlik güçlerinin müdahaleci politikaları bağımsızlık yanlısı kesimlerin güçlenmesine zemin sağlamıştır. Ayrıca, Güney Yemenli grupların Hutsi taraftarlarıyla karşılaştırıldığında bölgesel ve uluslararası alanda daha fazla destek gördüklerini ifade etmek gerekir. Özellikle bölge ülkelerinden Suriye nin söz konusu gruplara verdiği destek dikkat çekicidir. Ayrıca Yemen dışında örgütlenen ve bağımsız bir devlet kurmayı amaçlayan eski Güney Yemenli asker ve sivil bürokratlar da The Southern Democratic Assembly adı altında politik faaliyetlerini sürdürmektedir. Bu bağlamda Güney Hareketinden ayrı olarak farklı adlarla da olsa Güney Arabistan topraklarında bağımsız bir devlet ortaya çıkartma çabalarının sürdüğü görülmektedir. Mayıs 2009 da güney vilayetlerinde düzenlenen hükümet karşıtı protesto eylemlerinde eski Güney Yemen in Başkanlarından Ali Nasır Muhammed in posterlerinin taşınması dikkat çekicidir. Güvenlik güçlerinin müdahalesi sonrası meydana gelen şiddet olaylarında 4 protestocu yaşamını yitirirken bir polis memuru da ölmüştü. Böylelikle ayrılıkçı eylemlerin başlamasından sonra meydana gelen şiddet olaylarında yaşamanı yitirenlerin sayısı 16 ya yükselmiştir. Bunların 5 ini güvenlik güçleri oluşturmaktadır. Eylemler Aden başta olmak üzere güney Yemen de yer alan Lahij, Hadhramaut ve Abyan vilayetlerinde yoğunlaşmaktadır. Güney Hareketi 2009 yılında değişik amaçlar ve değişik kesimler tarafından gerçekleştirilen Kuzey karşıtı protesto eylemlerini organize etmek

41 Riyad rejimi sonu belirsiz olan bir savaşın içine doğru hızlıca sürüklenmektedir. Bazı Sünni ülkelerin Suudi Arabistan a asker göndermesi ve bunların da ön cephelerde savaşmaya başlaması, karşı tarafta da benzer bir etkileşim yaşanmasına ve Şiilerin Suudi rejimine karşı topyekûn bir savaşa girişmesine yol açabilir. için bir Başkanlık Konseyi kurmuştur. 5 kişiden oluşan Başkanlık Konseyi içinde YSP nin Konsey Başkanı Hasan Ba um, YSP milletvekili Salah Shanfara, Emekli Askerler Derneği Başkanı Nasir Nuba, Abyan dan kabile reisi ve aynı zamanda uzunca bir dönemdir Devlet Başkanı Abdullah Salih le birlikte hareket eden Şeyh Tarık Fethi ve Aden Üniversitesinden Prof. Dr. Yahya Sa id bulunmaktadır. Güneyin barışçıl yöntemlerle özgürleştirilmesini amaçlayan Konseyin içinde İslami bir geleneğe sahip olan Şeyh Tarık Fethi gibi isimlerin bulunması hem harekete yönelik eski YSP liler eleştirisini ortadan kaldırmakta hem de bir anlamda tüm Güney Yemen topraklarında yer alan kesimler tarafından desteklenmesine imkan vermektedir. Barışçıl protestolarla başlayan eylemler 2009 baharında silahlı çatışmalara dönüşmüş durumdadır. Nisan ve Mayıs ayında Aden in yaklaşık 100 kilometre kuzeydoğusunda yer alan Ahmarain Dağlarında yaşanan çatışmalar sırasında hem güvenlik güçlerinden hem de sivil insanlardan yaşamını yitirenler olmuştur. Ardından Temmuz 2009 da Şeyh Tarık Fethi nin etkili olduğu Abyan vilayetinde güvenlik güçleri ile Tarık Fethi taraftarları arasında yaşanan gerginlikler en az 12 kişinin yaşamını yitirdiği silahlı çatışmalara dönüşmüştür. Güney Yemen hareketinin 2010 yılında da Abdullah Salih rejimi üzerindeki baskılarını sürdürmesi beklenmektedir. Üniversite öğrencilerinden, devlet memurlarına, kabile üyelerinden YSP Partisi taraftarlarına kadar geniş bir kesimi içinde barındıran Güney Yemen Hareketi nin daha da radikalleşmesi kuvvetle muhtemeldir. Yemen de karşılaştırmalı olarak bakıldığında üçüncü ancak uluslararası etkisi itibariyle düşünüldüğünde ise daha öne çıkan bir diğer sorun El Kaide nin varlığı ve ülke içi ve dışındaki eylemleridir. Esasında El Kaide hareketi Afganistan da Sovyetler Birliğine karşı başlatılan Arap-Afgan mücahit savaşından itibaren Yemen de taraftar bulmaya başlamıştır. 1980 lerde Afganistan a giden Yemen ve Suudi Arabistan vatandaşlarının bir kısmı SSCB nin çekilmesinden sonra ülkelerine dönmelerine karşın askeri yöntemlerle politik amaçlara ulaşma konusunda önemli bir deneyimi de beraberlerinde getirmiştir. Yemen deki El Kaide eylemlerinin 1992 yılının sonunda başladığı ileri sürülmektedir. Aralık 1992 de Aden de bulunan Amerikan askerlerini hedef alan Movenpick Hotel ve Goldmohur Hotel deki bombalı saldırıların ardından El Kaide nin Yemen de faaliyetleri gündeme gelmiştir. El Kaide ile bağlantılı olduğu öne sürülen kişiler tarafından Ekim 2000 de Aden Limanı yakınlarında bulunan Amerikan USS Cole destroyerine düzenlediği saldırıda 17 Amerikalı denizci ölmüştü. 11 Eylül sonrası dönemde Yemen hükümeti ABD ile El Kaide ye karşı işbirliğine gitmesine rağmen El Kaide nin Yemen deki eylemlerini bitirememiştir. Askeri ve diplomatik misyon temsilciliklerine düzenlenen saldırıların yanı sıra El Kaide Batılı sivil kişilere karşı da saldırılar düzenlemiştir. Eylül 2006 da Batılı turistleri hedef alan saldırıda 26 turist yaşamını yitirmişti. Temmuz 2007 deki saldırıda ise 8 turist ölmüştü. 2008 yılının Ocak ayında düzenlenen ve El Kaide örgütü ile bağlantılı militanların sorumlu tutulduğu saldırıda ise 2 Belçikalı turist öldürülmüştü. Nisan 2008 de İtalya büyükelçiliğini hedef alan saldırının ardından Eylül 2008 de de Amerikan Büyükelçiliğine karşı düzenlenen bombalı saldırıda 6 sı saldırgan olmak üzere 16 kişi yaşamını yitirmiştir. El Kaide yalnızca Batılılara karşı eylemler düzenlememekte aynı zamanda ülkedeki tüm yabancı kişi ve diplomatik misyon şefliklerini de hedef almaktadır. 2009 Martında 4 Güney Koreli turistin

42 Amerikan ın Yemen de üslenen El Kaide ye karşı operasyonları, sorunun bölgesel bir soruna dönüşmesi kaygılarını artırmaktadır. öldürülmesinin ardından gene aynı ay içinde Güney Kore nin Sana a Büyükelçisine yönelik başarısız bir intihar saldırısı gerçekleştirilmiştir. 17 Aralık 2009 tarihinde ABD ve Yemen güvenlik güçlerinin düzenlediği operasyonda 34 El Kaide elemanının öldürüldüğü ve 17 sinin de yakalandığı açıklanmıştır. El Kaide kamplarını ve hücre evlerini hedef alan operasyonlar 2 Amerikan Cruise füzesinin önceden belirlenen hedefleri vurmasının ardından Yemen güvenlik güçlerinin de hava ve kara operasyonları düzenlemesiyle gerçekleştirilmiştir. Söz konusu operasyonda Başkent Sana a yakınlarında bulunduğu ileri sürülen bir El Kaide kampı ile Erhab ve Abyan vilayetlerindeki El Kaide unsurları hedef alınmıştı. Ancak, özellikle Abyan daki saldırıda El Kaide unsurlarından ziyade sivillerin yaşamını yitirmesi güney Yemen de tepkiye yol açmıştır. Resmi açıklamalarda İngiliz Büyükelçiliği ve yabancılara karşı eylem hazırlığında olan teröristlere karşı önleyici saldırı gerçekleştirildiği ileri sürülmüştür. Birinci operasyonun üzerinden çok geçmeden 24 Aralık 2009 da da bu kez gene Güney Yemen topraklarında bulunan Şabwa bölgesinde El Kaide militanlarına yönelik ortak bir saldırı düzenlenmiştir. Operasyonda birinci saldırıdan kurtulan El Kaide liderlerinin bir toplantı yaptığı istihbaratı üzerine düzenlendiği ileri sürülmüştü. Saldırının hedefinde yer alan El Kaide liderlerinden Enver Avlaki nin yanı sıra El Kaide nin Güney Arabistan sorumlusu Ebu Basir Nasır El Wahishi ve Suudi Arabistan kökenli yardımcısı Said Şehri nin öldürülmüş olabileceğinin belirtilmesine karşın, daha sonra gelen bilgiler söz konusu kişilerin yaşadığı yönünde olmuştur. Enver El Avlaki nin ABD nin Teksas eyaletinin Fort Hood askeri üssüne saldırı düzenleyen Binbaşı Nidal Malik Hassan ilişkili olduğu ileri sürülmekteydi. Ayrıca Yemen hükümeti son saldırılarda 30 El Kaide militanın öldürüldüğünü öne sürmesine karşın, yerel kaynakların bu sayının 7 olduğunu belirtmişlerdir. 17 ve 24 Aralık ta El Kaide elemanlarına karşı düzenlenen saldırılarda 60 tan fazla militanın öldürüldüğü

43 ileri sürülmüştür. Yemen İçişleri Bakan Yardımcısı Salih Hüseyin El Zevari yaptığı açıklamada operasyonlar sonucunda 64 El Kaide militanın öldürüldüğünü ve 29 kişinin de yakalandığını açıklamıştır. Öte yandan ABD nin Aralık 2009 da Yemen deki El Kaide militanlarına karşı düzenlediği hava saldırılarının hemen ardından bu kez El Kaide misillemede bulunmuş ve Amsterdam-Detroit seferini yapan yolcu uçağına intihar saldırısı girişimi gerçekleştirilmişti. El Kaide militanlarının tehditleri sonucu ABD Sana a daki Büyükelçiliğini kısa süreli kapatma kararı almıştır. Öte yandan ABD tarafından El Kaide nin bir kolu olarak tanımlanan ve güney Somali nin yaklaşık yüzde 95 ini kontrol altında tutan El Şebab örgütü liderlerinden Muhtar Robow Abu Mansur tarafından yapılan açıklamada Yemen deki el Kaide unsurlarına destek vermek için bölgeye militan gönderileceği açıklanmıştır. Açıklamada Biz Yemen deki Müslüman kardeşlerimize bizi birbirimizden ayıran suyu geçip Allah ın düşmanlarıyla verdiğiniz savaşa destek vereceğimizi söylemek istiyoruz. Ben Arap topraklarındaki gençlere (Yemen deki) savaşa katılmaları çağrısında bulunuyorum. Somali deki çatışmalardan dolayı 1991 den itibaren Yemen topraklarına yaklaşık 2.5 milyon kişi göç etmek zorunda kalmıştır. Bunların bir kısmının doğrudan El Şebab le ilişkili olduğu düşünüldüğünde tehdidin büyüklüğü daha iyi anlaşılacaktır. ABD nin Sana a daki Büyükelçiline 2008 yılında altı ay arayla iki kez saldırı girişiminde bulunulduğunu belirtmek gerekir. Kısaca Abdullah Salih rejiminin 3 önemli sorunla karşı karşıya olduğunu belirtmek gerekir: Şii isyanı, Güneyin bağımsızlığını talep eden kesimler ve El Kaide örgütünün faaliyetleri. Salih rejiminin bölgesel ve küresel güçlerin desteğini almadan söz konusu 3 tehditle tek başına mücadele etmesi oldukça zordur. Çünkü her üç sorun birbirini etkileyen boyutlara sahiptir. Hükümet gelirlerinin önemli bir kısmının Sa ada da süren savaşa harcanması Güney Yemenlilerin yaşam koşullarının daha da kötüleşmesine yol açacaktır. Askeri ve istihbarat birimlerinin kuzeyden kaynaklanan tehditle mücadele etmek için bu bölgelere kaydırılması Güney vilayetlerinde devlet kontrolünün zayıflamasına yol açabilir. Bu durum bağımsızlık yanlılarının daha fazla destek bulmasına neden olacaktır. Diğer yandan devlet kontrolünün zayıflaması El Kaide nin örgütlenme ve eylemlerde bulunması için daha elverişli bir ortam oluşturacaktır. Özellikle Sünni kabilelerin etkin olduğu güney vilayetlerinde El Kaide militanları hem ekonomik hem de dinsel olarak daha rahat hareket edebilecek koşulları oluşturabilirler. Bu durum doğal olarak orta ve uzun dönemde güney bölgelerinde El Kaide nin daha da güçlenmesine yol açacaktır. Abdullah Salih rejiminin güneydeki kabilelerin rejime sadakatini sağlama girişimleri ise her geçen gün güçleşmektedir. Yolsuzluk suçlamaları karşısında otoritesi iyice zayıflayan Abdullah Salih yönetiminin ABD ve Suudi Arabistan ın desteğiyle kendi iç sorunlarıyla mücadele etmeye yönelmesi ise Yemen sorununun daha da derinleşmesine yol açacaktır. Bu noktada Yemen sorunun hem ABD nin bölgedeki çıkarlarına hem de Suudi Arabistan ın istikrarına olumsuz etkisine olacaktır. Yemen-Suudi Arabistan İlişkileri: Riyad ın Yemen Politikası Suudi Arabistan Krallığı kurulduğu günden itibaren sınır komşusu Yemen de meydana gelen siyasi ve askeri olayları yakından takip etmiştir. 1962 yılında başlayan Kuzey Yemen iç savaşında Şii isyancıları destekleyen Suudi Arabistan yönetimi, 1990 da iki Yemen in birleşmesine karşı çıkmış ve Güney Yemen yönetiminin bağımsızlık girişimini desteklemiştir. 1980 lerde Yemenli Arapların Afganistan daki savaşa gönderilmesine destek veren Riyad yönetimi aynı zamanda Yemen de Şiiliğe karşı Vahabi-Selefi etkinliğini artırmak için dinsel faaliyetleri organize etmiş ve desteklemiştir. Ancak, 2000 lerde Yemen de örgütlenen ve eğitim kampları kurduğu ileri sürülen El Kaide örgütünün doğrudan Suudi rejiminin hedef alan saldırılar düzenlemesi Riyad açısından ciddi bir güvenlik sorunu doğurmaktadır. Özellikle devlet otoritesinin zayıfladığı güney Yemen de Kaide örgütünün daha rahat lojistik destek aldığı belirtilmektedir. Nitekim El Kaide liderleri de yaptıkları açıklamalarda Abdullah Salih rejimine karşı mücadele eden Güney Yemen Hareketini desteklediklerini ilan etmiştir. Esasında kabile güçlerinin etkili olduğu

44 bölgelerde El Kaide militanlarının ya ekonomik ya da doğrudan dinsel ilişkilerle lojistik destek sağlamada daha etkili olacağını belirtmek gerekir. Ayrıca Somali den de lojistik destek alma durumlarını göz ardı etmemek gerekir. El Kaide militanları devlet otoritesinin zayıf olduğu güney Yemen topraklarında da doğrudan kabile liderlerine verecekleri ekonomik yardımlar sayesinde varlıklarını uzun bir süre daha sürdürebilecektir. Nitekim 1820 lerin sonlarında Güney Yemen topraklarını denetimi altına alan İngilizler de ilk başlarda doğrudan kabile liderlerine verdikleri yardımlar sayesinde bölgede üst ayrıcalıkları almıştı. Yemen de güçlenen El Kaide nin hedefleri arasında ise Yemen in yanı sıra Salih rejimine destek veren Suudi Arabistan ve Batılı ülkeler olacaktır. Öte yandan el Kaide nin dışında ve ondan bağımsız olarak Yemen hükümet birlikleri ile Şii güçleri arasında şiddetlenen çatışmalar da Suudi Arabistan ın istikrarını ciddi şekilde etkilemektedir. Özellikle Suudi Arabistan daki Şii azınlıklar sorunu nedeniyle Riyad yönetimi Hutsi isyanının bastırılmasında Salih rejimiyle işbirliği yapmaktadır. Diğer yandan İran ın Şii grupları desteklediği iddiası ise Riyad ın kaygılarının daha da artmasına yol açmaktadır. 2003 Irak işgali sonrası Şii grupların Irak taki artan etkilerinden rahatsız olan Suudi Arabistan bir yandan Irak rejim değişikliğinden kaynaklanan istikrarsızlık unsurlarını azaltmak için mücadele ederken diğer yandan Yemen sınırında her geçen gün etkileri ve güçleri artan yeni bir Şii tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Yemen de yaşanan iç sorunlar kısa sürede Suudi Arabistan ı etkisi altına almıştır. Hem El Kaide sorunu hem de Hutsi isyanı karşısında Riyad ın sessiz kalması ve gelişmeleri izlemesi beklenmemektedir. Nitekim 2009 yılının sonlarında Suudi Arabistan ın doğrudan Yemen içinde yürütülen operasyonlara katılması bunun göstergesidir. Bu bağlamda Yemen deki sorunların Suudi Arabistan a etkisini daha iyi analiz edebilmek için Yemen-Suudi Arabistan ilişkilerine kısaca değinmekte yarar vardır. Suudi Arabistan ile Yemen Arasındaki Tarihsel Sorunlar Hutsi güçleri ve El Kaide nin Suudi Arabistan topraklarında gerçekleştirdiği eylemlerde lojistik üst olarak kullandığı topraklar yıllardır Yemen ile Suudi Arabistan arasında ihtilaflı bölgeler arasında yer almaktaydı. Suudi sınırında kalan eski Yemen topraklarında yaşayan kesimlerin Şii olması ve Suudi rejimiyle mezhepsel sorunlar yaşaması da Riyad-Sana a ilişkilerinde sorunlara yol açmıştır. Suudi Arabistan her zaman farklı nedenlerle sınırın öbür yakasında bulunan Yemen den kendisine yönelebilecek tehditleri bertaraf etmek adına Yemen in iç işlerine müdahale etmiştir. Dolayısıyla tarih boyunca Yemen- Suudi Arabistan ilişkilerinin aynı zamanda sorunlu ilişkiler olduğunu ileri sürebiliriz. Bu bağlamda öncelikli olarak iki ülke ilişkilerinin kurulduğu 1930 lara kısaca gitmekte yarar var. Tarihi Yemen topraklarının bir parçası olan Asir, Jizan ve Najran ın 1934 yılında Kuzey Yemen deki İmam Yahya yönetimiyle imzalanan Taif Anlaşması sonrası hukuken Suudi topraklarına katılmasına karşın bölgedeki mezhepsel ve demografik yapı İmam Yahya sonrası başa geçen yönetimlerin sözkonusu topraklar üzerindeki tarihi hak iddialarını sürekli gündemde tutmasına yol açmıştır. Nitekim Taif Anlaşması na bakıldığında da Yemen in bu topraklar üzerindeki hak iddiasından büsbütün vazgeçmediği ileri sürülebilir. Anlaşmanın 2. Maddesinde Yemen tarafının Suudi toprakları üzerindeki hak iddiasında bulunmayacağı ve iki taraf arasında tartışmalı olan toprakların da Suudi Arabistan a ait olduğunun kabul edildiği açık bir şekilde belirtilmektedir. Ancak, diğer yandan anlaşmanın 22. Maddesinde ise Taif Anlaşmasının her yirmi yılda bir yenileneceğinin ve tarafların tek taraflı olarak Anlaşmadan çekilebileceğinin yazılmış olması, tartışmalı topraklar üzerinde her iki ülkenin de geçici bir statüko oluşturma yoluna gittiği anlamını ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca Anlaşma kapsamında iki ülke sınırının belirlenmesi için ortak bir Komisyon kurulmasının da gündeme gelmesi ve Komisyon un 1935 ve 1936 yıllarında çalışmalar yürütmesi de bu iddiaları doğrulamaktadır. 2000 Haziranına kadar sınır tartışması iki ülke arasındaki ilişkilerin sürekli sorunlu olmasına ve

45 Suudi Arabistan ın da Yemen in iç işlerine karışmasına yol açmıştır. 2000 Haziranın imzalanan yeni sınır anlaşmasında 1995 de ikinci kez uzatılan Taif Anlaşması na atıf yapılmaktadır. Ancak, her iki taraftan yükselen anlaşma karşıtı sesler sorunun kesinkes bitmediğini göstermektedir. Sa ada merkezli Wa ila Kabilesi reisi Şeyh Muhammed Bin Shaji anlaşmayı tanımadığını ve kendilerinin Suudi tarafında kalan Yam kabilesiyle 241 yıl öncesine dayanan bir sınır anlaşması olduğunu ileri sürmüştür. Sınır bölgesindeki petrol alanlarının kime ait olacağının belirsizliği nedeniyle de Suudilerin bir kısmı Anlaşma yı eleştirmektedir. Suudi Arabistan ve Yemen arasındaki sorunlar 1934 yılında İmam Yahya nın üzerinde hak iddia ettiği üç vilayetin Suudi Krallığına katılmasından sonra başlamıştır. 1962 e kadar iki rejim arasındaki mezhepsel farklılıkta ilişkilerin iyileşmesinin önündeki bir diğer engeli oluşturmuştur. 1962 yılında Kuzey Yemen de İmamlık rejiminin devrilmesinin hemen ardından Mısır ın Albay Sallal yönetimi desteklemesi üzerine Suudi Arabistan da Kralcılar olarak bilinen İmam taraftarları desteklemiştir. 1967 Arap-İsrail savaşına kadar Suudi Arabistan isyancılara her türlü askeri, lojistik ve ekonomik desteği verirken Nasır yönetimi de bazen Suudi Arabistan topraklarını bombalama yoluna gitmiştir. Mısır ın 1967 Savaşında yenilmesinden sonra Suudi Arabistan Kuzey Yemen deki gelişmeleri etkileyen en önemli dış aktör olarak kalmış ve bu kapsamda çatışan taraflar arasında bir uzlaşma ortaya çıkmasını sağlamıştır. Diğer yandan Suudi Arabistan aynı zamanda Güney Yemen de kurulan Sosyalist Yeme yönetimine de tepkisiz kalmamış ve rejim karşıtı binlerce kişinin Suudi topraklarına yerleşmesine izin vermiştir. 1990 ların başında iki Yemen in birleşmesine en büyük muhalefeti Suudi Arabistan yapmıştır. 1991 birleşme anlaşmasının imzalanmasından sonra iki Yemen arasında ortaya çıkan gerginliği müdahil olan Suudi rejimi güneyli bağımsızlık yanlılarını desteklemiştir. Ancak, 1994 de Kuzey Yemen yönetimi askeri güç kullanarak iki Yemen in birleşmesini sağlamıştır. Esasında Suudi Arabistan iki Yemen in birleşmesinden sonra ortaya çıkacak olan birlik hükümetinin daha sonraki yıllarda kendi toprakları üzerinde de hak iddiasında bulunmasından çekinmekteydi. 1991 yılında Yemen-Suudi Arabistan ilişkilerinde öne çıkan bir diğer sorun ise Riyad rejiminin yaklaşık 1,5 milyon Yemenli işçileri ülkesinden çıkartması olmuştur. Abdullah Salih yönetiminin Irak ın Kuveyt i işgaline BM güvenlik Konseyi çerçevesinde verdiği desteği eleştiren Suudi Arabistan Yemen i cezalandırmak amacıyla ülkesindeki Yemenlileri çıkartmış ve böylelikle Yemen ekonomisine önemli bir darbe vurmuştur. Açıkçası, hem Irak sorunu hem de birleşmenin aynı dönemde gündeme gelmesi Riyad rejiminin Yemen e uyguladığı baskı politikalarının dozajını sertleştirmesiyle sonuçlanmıştı. 1990 ların sonunda bir kez daha sınır sorunları dolayısıyla savaşın eşiğine gelen iki ülke arasındaki resmi ilişkiler 2000 lerde imzalanan anlaşma sonrası gelişirken, 2004 yılında Hutsilerin isyanı Suudi-Yemen ilişkilerinde yeni bir kırılma yaratmıştır. Riyad resmi düzeyde Yemen hükümetini desteklediğini açıklamış ve isyancılara karşı Salih rejimiyle işbirliğine gitmiştir. 2009 a gelindiğinde Abdullah Salih rejiminin isyanı bastırmayacağı ortaya çıkınca Suudi Arabistan ın doğrudan savaşa müdahil olması gündeme gelmiş ve Suudi savaş uçakları Hutsi mevzilerine karşı düzenlenen operasyonlara katıldığı ileri sürülmüştür. Bu yöndeki iddialar en sonunda Suudi Arabistan ın kendi topraklarını Hutsi güçlerine karşı düzenlenen operasyonlara açması üzerine Hutsi-Suudi Arabistan krizine dönüşmüş ve Hutsiler 3 Kasım da Suudi Arabistan topraklarına geçerek bölgedeki Suudi askerleriyle çatışmaya girmişlerdir. Suudi Arabistan ın Yemen İç Savaşının İçine Çekilmesi 3 Kasım 2009 tarihinde Hutsi güçleri Suudi toraklarında bulunan Dukhan Dağındaki Yemen ve Suudi askerlerine karşı askeri bir operasyon başlattı. İlk saldırılarda 1 Suudi askerinin öldürüldüğü ve 11 tanesinin da yaralandığı açıklandı. Hutsi kaynakları ayrıca bölgenin askeri olarak kendi denetimleri altına alındığını belirtiler. 5 Kasımda Suudi Arabistan topraklarının Hutsi güçlerinin eline geçtiğini doğruladı ancak bölge-

46 Suudi Arabistan ın Yemen deki iç savaşın içine çekilmesinin Riyad üzerindeki etkisi oldukça ciddi olacaktır. nin geri alınması için yoğun askeri operasyonların düzenlendiğini açıkladı. 7 Kasımda bir Suudi sağlık yetkilisi tarafından çatışmalardaki kayıplara dönük yapılan açıklamada 4 ü sivil olmak üzere 7 Suudi vatandaşının yaşamını yitirdiği ve 126 kişinin de çeşitli yerlerinden yaralandığını açıklandı. Hutsi güçlerinin resmi sözcüsü Muhammed Abdülselam tarafından yapılan açıklamada ise sınır bölgesinde Yemen topraklarına geçmeye çalışan bir Suudi askerinin esir alındığı ve Suudi sınırındaki toprakların kendi denetimlerinde olduğu ifade edildi. Sözcü, Suudi hükümetine Yemen deki iç savaşa karışmaması ve Salih rejimini desteklemekten vazgeçmesi çağrısında bulunmuştur. Buna karşın Kral Suudi Üniversitesi nde politik danışman olarak görev alan Halid al-dakhil ise Suudi Arabistan ın kendi sınırında yaşanan çatışmalara sessiz kalmasının beklenmeyeceğini ve Yemen hükümetini desteklemek zorunda olduğu ileri sürmüştü. Dakhil e göre Hutsi güçlerinin başarıya ulaşması Yemen ve Suudi güçlerinin ortak operasyonu sonucu imkansız ve en sonunda Hutsi isyanı sert bir şekilde bastırılacaktır. Öte yandan Hutsi güçlerinin lideri Abdülmelik

47 Hutsi çatışmaların Suudi topraklarına yayılması üzerine yaptığı bir açıklamada Suudi toprakları üzerinde hiçbir hak iddialarının bulunmamasına karşın Riyad yönetiminin sürekli bir şekilde Salih rejimini desteklediğini ileri sürmüştür. Abdülmelik Hutsi ye göre Suudi Arabistan ın doğrudan çatışmalara müdahil olması Riyad Sana a ilişkilerinin yeni bir boyuta ulaştığının kanıtlamaktadır. Abdülmelik Hutsi Kasım ayında yaptığı açıklamalarda Yemen hükümetine veya Suudilere karşı savaşmadıklarını yalnızca kendi haklarını korumaya çalıştıkları ileri sürmüştür. Ancak, Suudi Arabistan ın çatışmalara katılması üzerine Yemen Devlet Başkanı Abdullah Salih ise Savaş, henüz 2 gün önce başladı ve altı yıl önce ne oldu sorusu ise.. Askeri birlikler için bir eğitimdi. Ne kadar paraya ve kaç şehide mal olursa da olsun Savaş asla durmayacaktır ifadelerini kullanarak Hutsi güçleri yok edilince kadar savaşı sürdüreceklerini belirtmiştir. 7 Kasım da Suudi Arabistan tarafından yapılan açıklamada Hutsi güçlerinin eline geçen bölgelerin geri alındığının açıklamasına karşın birkaç gün sonra Hutsi kaynakları Qatabar yolu üzerindeki bölgelerin de kontrol altına alındığı ve bölgedeki Suudi askeri birimleri tarafından kullanılan binaların ellerinde olduğunu açıkladı. Qatabar Dağları Yemen in Sa ad a bölgesine uzanan sıra dağları arasında yer almaktadır. Askeri operasyonlarda başarısız olan Suudi Arabistan ın İran ı olayların arkasında olmakla suçlamasına karşın İran Dışişleri Bakanı Menuçehr Muttaki yaptığı açıklamada bölge ülkelerini Yemen deki çatışmalara karışmamaları konusunda uyarmıştır. Muttaki Suudi Arabistan ı kastederek, kim ateşe petrol dökerse bilmelidir ki çıkacak büyük dumandan kendisini koruyamaz. Muttaki Suudi Arabistan ın Yemen iç savaşına doğrudan karışmasına yönelik olarak bölge ülkeleri Yemen in iç işlerine karışmaktan ciddi şekilde vazgeçmelidirler demişti. Aynı günlerde İran tarafından gelen arabuluculuk teklifi ise Yemen hükümeti tarafından reddedilmiştir. Esasında hem Yemen hem de Suudi Arabistan ın doğrudan İran ı Hutsilerin arkasında yer almakla suçlaması da bu noktada da önemlidir. Ancak, bağımsız kaynaklar İran ın doğrudan askeri veya ekonomik açıdan Hutsileri desteklediği iddialarını doğrulamamaktadır. Bununla birlikte politik ve askeri motivasyon olarak Hutsilerin İran ın yanı sıra Iraklı ve Lübnanlı Şiilerden etkilendiği ve onlara yakın durdukları belirtilmektedir. Bu noktada en azından politik alanda bu gruplar arasında bir ilişkinin olduğu ileri sürülmekle birlikte bunun askeri alanlara yayıldığını henüz gösteren kesin verilerin olmadığını belirtmekte yarar vardır. Diğer yandan çatışmalarda 13 Kasım a gelindiğinde Suudi Arabistan ın Yemen iç savaşının içine doğru hızlı bir şekilde çekildiği görülmüştür. UNICEF tarafından yapılan bir açıklamada Riyad rejiminin Yemen sınırına yakın bölgelerde bulunan 240 yerleşim birimini tahliye ettiği ileri sürülmüş ve bölgede 50 nin üstünde okulun da kapatıldığı ifade edilmiştir. UNICEF Orta Doğu Masası Direktörü Sigrid Kaag yaptı açıklamada çatışmalar Suudi Arabistan ın içine doğru yayıldı, bilgiler 240 yerleşim biriminin tahliye edildiği yönündedir. Sözkonusu bölgeler Najran ve Jizan sınırlarından Kızıl Denize kadar uzanan bir alanı kapsamaktadır. Çatışmaların sınır bölgesinde yoğunlaşması ve Suudi Arabistan hava kuvvetlerine ait savaş uçaklarının Sa ada dahil bir çok bölgede sivil yerleşim birimlerini vurması bölgedeki sivil kayıpların artmasına yol açmıştır. Riyad çatışmalara dönük olarak yaptığı açıklamalarda Hutsi güçleri Suudi sınırından uzaklaştırılıncaya kadar süreceğini belirtmiştir. Suudi Arabistanlı yetkililer sınırın öbür yakasında 10 kilometrelik bir tampon bölge oluşturacaklarını da ifade etmiştir. Savunma Bakanlığından Prens Halid bin Sultan tarafından yapılan açıklamada Hutsi güçleri sınırdan onlarca kilometre uzaklaştırılıncaya kadar operasyonlarının süreceğini açıklamıştır. Ancak, sınır bölgesindeki tartışmalı petrol alanlarının olmasından dolayı herhangi bir Yemen hükümetinin uzun dönemde tampon bölge oluşturulması politikası desteklemesi güçtür. Salih rejimi kısa sürede tampon bölge oluşturulmasına Hutsi isyanı dolayısıyla sessiz kalmasına rağmen uzun dönemde böyle bir oluşuma karşı muhalefet etme olasılığı bulunmaktadır. Diğer yandan bölgenin dağlık olması ise tampon bölge

48 oluşturulması politikasının gerçekçi olmayacağını göstermektedir. Sa ana bölgesindeki dağlık alanlar yaklaşık 11.300 kilometre karedir. Diğer bir deyişle Hutsiler Konya ilinin sahip olduğu alandan üç kat daha büyük bir dağlık alanda üstlenmiş bulunmaktadırlar. Sözkonusu dağlık alanda devlet otoritesinden ziyade kabilelerin etkisi bulunmaktadır. Kabile örf ve adetlerinin yanı sıra tarihi düşmanlıklarda bölgedeki isyan hareketini doğrudan etkilemektedir. Nitekim Suudi askerlerinin kara operasyonlarında başarısız olmasının hemen ardından Suudi Arabistan yönetiminin komşu ülkelerden yardım talep etmesi ve Ürdün ün özel birliklerini sınır bölgesindeki çatışmalarda Suudi askerlere destek olmaları için göndermesi savaşın hem Riyad hem de bölge ülkeleri üzerindeki etkisini göstermektedir. Yabancı istihbarat örgütlerine göre Suudi Arabistan ne askeri yapı ne de kapasite olarak Hutsileri durdurabilecek güce sahiptir. Bundan dolayı Suudi rejiminin ciddi bir panik içinde olduğu ileri sürülmektedir. Öte yandan yukarıda dikkat çekildiği üzere çatışmalarda hava unsurlarının kullanılması sivil kayıpların sayısında hızlı bir artış olmasında yol açmıştır. 20 Aralıkta Suudi güçleri tarafından Razeh a düzenlenen hava saldırısında 54 sivilin öldüğü açıklanmıştır. Gene aynı bölgede 14 Aralıkta düzenlenen hava saldırılarında ise 170 e yakın sivilin yaşamını yitirmişti. Razeh saldırılarından bir gün sonra Hutsi kaynakları Amerikan savaş uçaklarının da Sa ada nın değişik bölgelerini bombaladığını ileri sürmüşlerdir. Yapılan açıklamada Pazar (13 Aralık 2009) gününden bugüne kadar Razeh, Sa ada, Dhyan ve Ghamer de Amerikan savaş uçakları 28 in üzerinde sorti düzenlemiştir suçlaması yapılmıştır. Açıklamada Amerikan uçaklarının yüksek teknolojiye sahip oldukları ve ABD nin ülkelerinin içine düştüğü durumdan yararlanarak Yemen i uydusu haline getirdiği ileri sürülmekteydi. Hutsilerin ayrıca Amerikan saldırılarına paralel olarak Suudi Arabistan topraklarından al-malahaid, al-mamdood, al-dukhan ve al- Rumaih Dağlarındaki Hutsi mevzilerine 375 in üstünde roket fırlatıldığı açıklanmıştır. Böylelikle Hutsiler Yemen hükümeti, Suudi Arabistan ve ABD nin Yemen deki iç savaşa doğrudan müdahil olduklarını açıklamış olmaktaydı. 2010 Ocağında Yemen deki Hutsi milisleri ve yandaşlarının yaşadığı birimlere karşı daha kapsamlı hava saldırıları düzenlemiştir. Nitekim, ABD Merkez Kuvvetler Komutanı David Petraeus Suudi Arabistan merkezli Al Arabiya Televizyonuna 14 Aralıkta verdiği bir mülakatta ABD nin Yemen hükümetini güvenlik alanında desteklediğini ve bu kapsamda da Yemen açıklarındaki Amerikan gemilerinin aynı zamanda Hutsilere silah yardımını engellemeye çalıştığını belirtmiştir. Petaeus konuşmasının devamında ise Yemen ordusunu eğittiklerini ve bu desteğin de süreceğini ifade etmiştir. Bilindiği üzere Yemen ile ABD arasında 11 Kasım da kamuoyuna duydurulan anlaşmada iki ülkenin askerleri eğitimi ve istihbarat paylaşımı konusunda bir işbirliği anlaşması imzaladıkları belirtilmiştir. Yemenli yetkiler iki gün süren görüşmelerin ardından 8 Kasımda iki ülke arasında Askeri İşbirliği Anlaşması nın imzalandığını açıklamışlardı. Anlaşmanın resmi düzeyde ilan edilmesinden hemen sonra Hutsiler Rezan da gerçekleşen saldırılardan Amerikan güçlerini sorumlu tuttular. Hutsi güçlerine göre Amerika, bu hafta başında savaşa fiili olarak katıldı. Amerika savaş uçakları, Yemen in kuzeyindeki şehirleri, bombalıyor. Kullandıkları füzelerle, sivilleri öldürmekteler, okulları, evleri ve köyleri yerle bir etmekteler, vahşice katliam işlemekteler ifadelerini kullanmıştır. Çatışmaların yoğun bir şekilde sürdüğü Aralık ayının 22 sinde Savunma Bakan Yardımcısı Prens Halid Bin Sultan yaptığı açıklamada Hutsi güçleriyle yaşanan çatışmalardan dolayı 73 askerin öldürüldüğünü, 26 tanesinin kayıp olduğunu ve 470 kişinin de yaralandığını belirtmiştir. Prens Halid konuşmasında 26 kayıp askerden 14 ü hakkında bir bilgiye ulaşamadıklarını ancak 12 sinin öldürülmüş olduğunu düşündüklerini ifade etmiştir. Buna karşın Suudi Arabistanlı yetkililer yüzlerce Hutsi taraftarının öldürüldüğünü ileri sürmektedir. Bununla birlikte20 Aralıkta Hutsi mevzilere karşı kapsamlı bir kara ve hava saldırısı düzenleyen Suudi Arabistan başarısız olunca 21 Aralıkta Hutsi güçlerine Suudi Arabistan topraklarından çekilmesi için 48 saatlik bir ültimatom vermiştir. Suudi Arabistan a ait olan

49 Yemen de yaşanan iç sorunlar kısa sürede Suudi Arabistan ı etkisi altına almıştır. Hem El Kaide sorunu hem de Hutsi isyanı karşısında Riyad ın sessiz kalması ve gelişmeleri izlemesi beklenmemektedir. Nitekim 2009 yılının sonlarında Suudi Arabistan ın doğrudan Yemen içinde yürütülen operasyonlara katılması bunun göstergesidir. Cabiri askeri üssünü ele geçiren Hutsi güçleri ise 23 Aralıkta Suudi Arabistan ın Yemen deki iç savaşa karışmaktan vazgeçmesi koşuluyla ateşkese hazır olduklarını açıklamışlardır. Suudi Arabistan ın topraklarına ve sınırlarına yönelik bir emellerinin olmadığını belirten Hutsiler ayrıca Suudi Arabistan ın askeri yöntemlerle kendi topraklarını geri almada başarısız olduğuna dikkat çekerek Suudi tehditlerini önemsemediklerini göstermişlerdir. Nitekim 48 saatlik uyarının bitmesinden iki saat sonra Suudi Arabistan tarafından yoğun bir kara ve hava operasyonu başlatılmıştır. Suudi Arabistan yoğun olarak F-15 ve Tornada savaş uçaklarıyla Hutsi mevzileri bombalarken hava saldırıları sırasında yerleşim birimlerinin de hedef alması can kayıplarının artmasıyla sonuçlanmıştır. 2010 Ocağında Hutsiler ilk kez bir Suudi savaş uçağını düşürdüklerini ve Suudi topraklarındaki mevzilerini de koruduklarını açıkladılar. Diğer yandan Prens Halid Bin Sultan ise çatışmalarda 82 Suudi askerinin öldürüldüğünü ve Suudi topraklarındaki Hutsi militanlarının öldürüldüğünü açıklamıştır. Sonuç olarak 2010 yılının Ocak ayında Yemen iç savaşı boyut değiştirmiş ve Suudi Arabistan ve ABD nin müdahil olduğu bölgesel bir çatışmaya dönüşmüştür. Hutsi güçlerinin tek başına sözkonusu güçler karşısında dayanacağı belirsiz olmakla birlikte çatışmaların kısa sürede sonuçsuz kalması Suudi Arabistan ın iç istikrarını derinden etkileyecek gelişmelerin yaşanmasına yol açabilir. İç Savaşın Suudi Krallığının İstikrarına Etkisi: Selefi-Şii Gerginliğinin Çatışmaya Dönüşmesi Olasılığı Suudi Arabistan ın Yemen deki iç savaşın içine çekilmesinin Riyad üzerindeki etkisi oldukça ciddi olacaktır. Çatışmaları salt sınır bölgesinde cereyan eden sınırlı olaylar veya düşük yoğunluklu çatışmalar olarak değerlendirmek için zamanın henüz erken olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü sınır bölgesinde yaşanan çatışmaların yaşandığı toprakların aynı zamanda Tarihi Yemen toprakları içinde yer alan ve nüfusunun çoğunluğunun Şii olduğu Najran Vilayetinde meydana geldiğine dikkat çekmek gerekir. 2000 yılında Najran da kendilerine karşı ayrımcılık yapıldığını ileri süren Şii gruplar ile Suudi güvenlik güçleri arasında yoğun çatışmalar yaşanmıştı. Söz konusu çatışmaların ardından bölgede ekonomik olarak bazı iyileştirme projeleri hayata geçirilmişse de mezhepsel ayrımcılık sürmektedir. Yaklaşık 550 bin kişinin yaşadığı ve dağlık bir bölge olan Najran gene Suudi sınırında bulunan Asir ve Jizan vilayetleri ile birlikte tarihi Yemen toprakları içinde değerlendirildiğini ve uzunca bir dönem Yemen ve Suudi Arabistan arasında tartışmalı bölgeler olarak görüldüğünü bir kez daha belirtmekte yarar vardır. Suudi Krallığı 1926 yılında Asir ve 1933 tarihinde de İsmailli Şiiliği benimseyen Yam kabilesinin yaşadığı Najran ı topraklarına kattı. 1934 yılına kadar İmam Yahya önderliğinde Kuzey Yemen yönetimi bu topraklar üzerindeki hak iddiasını askeri güç kullanarak gerçekleştirmek istemişse de bunda başarısız olmuş ve Taif Anlaşmasıyla iddiaların o gün için vazgeçmek zorunda kalmıştı. Buna karşın Suudi Arabistan ın sözlü olarak burada yaşayan Şii gruplara mezheplerini özgürce yaşayacaklarına dair bir söz verdiği ileri sürülmektedir. 2000 ve ardından 2004 yılında Hutsi isyanının başlamasından sonra Şii unsurlarına karşı uygulanan baskı politikaları artmıştır. Birçok kişi Hutsileri desteklemek suçlamasıyla tutuklanmıştır. Suudi rejiminin Najran da mezhepsel bir ayrıcılık yapması Şii unsurların rejime olan bakışın değişmesine yol açmıştır. Özellikle Najran daki ayrımcı-

50 lığı araştıran İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından hazırlanan Najran daki İsmailliler: İkinci Sınıf Suudi Vatandaşları adlı raporda oldukça çarpıcı tespitlerde bulunulmuştur. Raporda 1996 yılından itibaren bu gruplar ile Suudi otoriteleri arasında sorunlar yaşandığı ve 2000 yılında da gerginliğin çatışmaya dönüştüğü ve bunun üzerine Suudi yetkilerin yüzlerce tutuklama ve bölgeden insanları çıkartma politikası uyguladığının altı çizmektedir. 23 Martında Suudi güvenlik güçlerinin Yemen kökenli ve Şii mezhebinin (İsmailli kolundan) önde gelen lideri Muhammed al-khayyat ı tutuklatması üzerine başlayan protesto eylemleri sırasında ölüm olaylarının yaşandığı ifade edilmektedir. Najran daki olaylar uzunca bir dönem sürmüş ve protesto eylemleri tüm vilayete dağılmıştır. Yemen de Hutsilerin isyanının başlamasıyla birlikte Suudi Arabistan da kendi Şii politikasını bir kez daha gözden geçirdiği ifade edilmektedir. Öncelikli olarak İsmaillilerin bir mezhep olarak tanımlanmasına karşı çıkılmış ve ibadet yerlerinin cami olarak adlandırılması yasaklanmıştır. Boşanmayla ilgili mahkeme kararlarında İsmaillilerin tam Müslüman olmadığından evliliklerin sonlandırılabileceği yönünde bazı kararlar alınmıştır. Mezhebin önde gelenlerine yönelik başlatılan baskıları Suudi din adamlarının Şiililiği din dışı bir inanç olarak gören fetvaları izlemiştir. Dolayısıyla rapordan da anlaşıldığı üzere Suudiler mezhepsel olarak İsmaillileri din dışı olarak görmektedirler. Bununla birlikte olaylara salt mezhepsel olarak da bakmamak gerekir. Sözkonusu bölgede yaşayan kabilelerin ilişkileri ve akrabalık bağları Suudilerden ziyade Yemenli Kabilelerledir. Tarihsel açıdan da bakıldığında Suudi Kabilesinin çıkış noktası Riyad bölgesiyken güneyli Şii Kabileler ise kendilerini Yemenli kabileler ilişkili görmektedirler. Mezhepsel ayrımcılık artınca bunların Hutsilere olan desteği daha da artma olasılığı bulunmaktadır. Diğer yandan Hutsi hareketinin 1980 lerdeki temel amacı bölgelerindeki Vahabizm etkisine karşı çıktı. Suudilerin kuzey Yemen topraklarında Selefi akımı desteklemesine karşı bir tepki olarak gelişen Hutsi harekâtı daha sonraları Salih rejimini hedef almaya başlamıştır. Bunların dışında Osmanlı döneminde Qatif ve Al Hasa olarak bilinen Suudi Arabistan ın Doğu vilayetinde de Şiiler yaşamaktadır. Şiilerin Doğu vilayetinde nüfusun yaklaşık %75 ini oluşturdukları ileri sürülmektedir. Qatif gibi bazı illerde ise nüfusun büyük bir kısmı İran Şiiliği dediğimiz Caferi mezhebine bağlıdır. Caferi mezhebine bağlı Şiilerin bir kısmı da Medine de yaşamaktadır. En son 2009 Şubatında Suudi güvenlik güçleri ile Şii muhalif gruplar arasında Medine de çatışmalar yaşanmıştır. Medine deki Peygamber Camisi nin (Mescid-i Nebev) girişinde Peygamber in ölüm yıldönümünü anmak için toplanan Şii hacılarla Suudi din polisi ve güvenlik güçlerinin müdahale etmesi sonucu şiddetli çatışmalar yaşandı. Çatışmalar sırasında 3 Şii Hacı yaşamını yitirirken ülke çapında çok sayıda Şii tutuklandı. Şii din adamlarının sorunları diyalogla çözme çabaları görmezden gelindi ve çok sayıda Şii nin halan dahi tutuklu olduğu ileri sürülmektedir. Medine olaylarını protesto etmek üzere Qatif şehrinde başta olmak üzere Doğu bölgesindeki Saihat, Safwa ve Awamiyya şehirlerinde on binlerce kişin katıldığı eylemler düzenlenmiştir. Qatif de dağıtılan bazı bildirilerde Medine, Najran ve Qatif teki Şiiler adına Suudi rejimine karşı savaş açtıkları yazılmaktaydı. İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından yayınlanan bir diğer raporda hem Medine olayları sırasında hem de genel olarak Suudi Arabistan daki Şiilere ayrımcılık yapıldığı ileri sürülmektedir. Suudi Şiilerinin mezhepsel, politik ve ekonomik olarak ayrımcılığa tabi tutulduğunu ileri süren raporda oldukça ilginç tespitlere yer verilmektedir. Raporun değişik sayfalarında Şiilerin mezhepsel olarak yasal ve politik baskıya uğradıklarını gösteren bilgiler bulunmaktadır. Esasında Qatifli Şiiler ve Suudiler arasındaki sorunlar uzunca bir dönemdir devam etmektedir. Özellikle 1979 Qatif isyanı sonrası Suudi Arabistan bölgedeki Şiiler üzerindeki baskılarını artırmıştır. İran devriminin hemen ardından Suudi Arabistanlı Şiiler Qatif, Saihat, Safwa ve Awamiyya şehirlerinde onbinlerce kişinin katıldığı rejim karşıtı protesto eylemleri gerçekleştirdiler. Riyad rejimi eylemleri kontrol altına almak için bölgeye 20 binin üstünde güvenlik kuvvetleri göndermek zorunda kaldı. Son olaylar Şii isyan hareketini ateşleyen yerel gerilimlerin sürdüğü-

51 nü göstermektedir. Eski Suudi Arabistan Petrol Bakanı Zeki Yamani nin kızı Mai Yamani ye göre Medine deki gösteriler Suudi Şiilerin Selefi olarak gördükleri Suudi rejimine karşı mücadeleye etmeye hazır olduklarını göstermektedir. Mai sözlerine Öyle ki, Xalas (Kurtuluş) adını verdikleri bir muhalif hareket oluşturdular. Bu hareket Doğu Eyaleti ndeki yeni nesil Şiileri harekete geçirmeyi amaçlıyor. Genişlemiş bölgesel ve siyasal çatlakların etkisi altında, kutsal Peygamber Camisi nde görülen çatışmaların gerçekleşme sıklığı, büyüklüğü ve şiddetinde artış görülebilir. Nitekim Filistin kökenli yazarlardan Abdülbari Atwan tarafından kaleme alınan Suudi Arabistan ve Sa ada Savaşı adlı çalışmada da Suudi Arabistan bir yandan kendi ülkesinde yaşayan ve bir kısmının Hutsi isyanını desteklediği bir milyonluk bir Yemenli nüfusun tehdidi altında olduğu belirtilirken diğer yandan da Suudi rejiminin kendi içerisindeki Şiilerin Hutsileri desteklemesinden çekindiğini ileri sürmüştür. Atwan da Riyad rejiminin Yemen deki iç savaşın içine sürüklenmekle ciddi bir güvenlik riski aldığının altını çizmektedir. Suudi Arabistan daki insan hakları üzerine yayınlanan birçok raporda Suudi Şiilerin sistematik baskıyla karşı karşıya olduğunu göstermektedir. 1979 olaylarının ardından Şiilerin cami veya ibadet yerleri inşa etmesi yasaklanmıştır. Muharrem ayında düzenlenen aşure törenleri de yasaklanmıştır. Ayrıca, Şiilerin İran a ve 2003 Savaşı sonrası Irak taki kutsal mekânları ziyaret etmeleri engellenmektedir. Tüm bunların üstünde Şiiliğin bir İslam mezhebi olarak görülmediği belirtmek gerekir. Zira çatışma dinamiğini ortaya çıkartan temel unsurda Selefi akımın Şiiliği din dışı görmesinden kaynaklanmaktadır. Sonuç Yerine Merkezi Yemen hükümeti günümüzde 3 önemli sorunla mücadele etmektedir. Sözkonusu sorunlar Şii isyanı, Güney Yemen in bağımsızlığını savunan kesimlerin eylemleri ve El Kaide nin faaliyetleridir. Ancak yolsuzluk ve otoriter bir yapı oluşturmakla suçlanan Yemen hükümetinin tek başına askeri yöntemlerle bu sorunları çözebilmesi oldukça güçtür. Her üç sorunda birbirinden farklı olmakla birlikte birbirini etkileyen yanlara sahiptir. Amerikan yönetiminin ve bölgedeki Arap ülkelerinin Salih rejimine verdiği destek çatışmaların ve istikrarsızlığın daha da derinleştirilmesine yol açabilir. 2013 yılında düzenlenmesi planlanan devlet Başkanlığı seçimleri öncesi Yemen politikasıyla ilgilenen tüm yerel, bölgesel ve küresel aktörlerin Salih sonrası dönemde kendi çıkarlarına uygun bir idari ve politik yapı kurmak için askeri mücadeleyi derinleştirmesi gündemdedir. Dolayısıyla Salih yönetiminin diyalog dışı çözümde ısrar etmesi durumunda Yemen deki çatışmaların daha da uzun bir döneme yayılarak sürmesi kuvvetle muhtemeldir. ABD nin El Kaide militanlarına düzenlediği hava operasyonlarının yanı sıra Yemen-Suudi sınırında meydana gelen çatışmalar da Arap Yarımadasındaki istikrarsızlığı olumsuz etkilemektedir. Suudi Arabistan ın güçlü hava unsurlarına rağmen Hutsi güçlerine karşı başarılı bir kara operasyonuna girmesi oldukça risklidir. Nitekim Suudi Arabistan ın 20 Aralıktan sonra savaşta Ürdün ve Fas tan gelen özel kuvvetleri kullanması da Suudi askerlerinin Hutsilerden kaynaklanan tehdidi tek başına bertaraf edemeyeceğini göstermiştir. Suudi Arabistan olabildiğince kısa bir süre içerisinde Hutsi tehdidini bertaraf etmek istemektedir. Çünkü çatışmaların genişlemesi ve zamana yayılması Suudi Arabistan daki Şiilerin rejimle olan sorunlarının daha da büyümesine yol açacaktır. Özellikle sivil kayıpların sürekli artması ve Suudi rejiminin kendi içindeki Şii unsurlarına daha kuşkuyla yaklaşması sorunların büyümesine yol açacaktır. Muharrem ayında Yemenli Şiilere karşı Suudi askerlerinin düzenlediği ve düzenleyeceği hava saldırıları sonrası sivil kayıpların yaşanması hem Suudi Arabistan içindeki hem de bölgedeki Şiilerin tepkisine yol açacaktır. Sorun daha da büyüyecek ve bölgedeki Şii-Selefi çekişmesi ve çatışmasını daha da derinleştirecektir. Açıkçası Riyad rejimi sonu belirsiz olan bir savaşın içine doğru hızlıca sürüklenmektedir. Bazı Sünni ülkelerin Suudi Arabistan a asker göndermesi ve bunların da ön cephelerde savaşmaya başlaması, karşı tarafta da benzer bir etkileşim yaşanmasına ve Şiilerin Suudi rejimine karşı topyekûn bir savaşa girişmesine yol açabilir.