fizik güncesi MARMARİS KAMPÜSÜ Haftalık E-bülten Sayı: 6 / 08.04.2015 Hazırlayan Nisa Nur Gökbulak Kim bilir? Belki de önümüzdeki otuz yılda üniversite sınavlarını da beynimize veri yükleyerek kazanabiliriz. Matrix filminde olduğu gibi tek bir düğmeye basarak fizik öğrenmek, en azından Newton mekaniği denklemlerini ezberlemek mümkün olabilir. MICHIO KAKU
Sevgili Okurlar; Fizik, kesinlikle bildiğimiz karmaşık formülleri kullanıp biz öğrencilerin hiçbir zaman severek çözmediği kağıt üstünde bulunan sorulardan ibaret değildir. Çoğu kişi fiziği anlaşılması oldukça zor bir ders olarak tanımlayacaktır. Halbuki fizik bu değildir. Fizik dünyamızda gerçekleşen doğal olayların nasıl meydana geldiğini araştıran, neden-sonuç ilişkisi kurarak bu olayları açıklamaya çalışan ve nicel ölçümlerden yararlanan temel bir bilim dalıdır. Aynı şekilde fizik, bugün hayatımızn her köşesinde kendisine hiçbir şekilde boşluğu doldurulamaz yerler edinen, tıp alanında olsun, askeri alanda olsun ve daha birçok alanda bize çeşitli şekillerde yararı olan pek çok ürünün de oluşturur. Başka bir deyişle fizik hayatımızın olmazsa olmazıdır. temelini İleride fen okumayacak olan öğrencilerin çoğu fizik dersinin kendilerine bir yararı olmayacağını savunmakta. Öyle ki hangi mesleği seçersek seçelim, hangi bölümle uğraşırsak uğraşalım mutlaka çeşitli problemlerle karşılacağız. Bu problemlere en etkili çözüm yolunu bulmak için de analitik düşünce yeteneğimizin gelişmiş olmasına ihtiyacımız vardır. Bu bağlamda fizik, bizlere analitik düşünce yeteneği kazandırır. Neden-sonuç ilişkisi kurdurarak sorgulamayı öğretir. Yapıcı ve eleştirel düşünme yetimizi geliştirir. İTK Marmaris Kampüsü olarak hazırladığımız bu dergide amacımız; Fizik Bilimi nin hepimizce zor görünen okul dersi olmaktan çıkarıp aslında ne kadar zevkli bir bilim dalı olduğunu göstermektir. Fiziğin az önce de belirttiğim gibi hayattaki başarımız için mental olarak bize kattığı artıların farkındalığını yaratmak ve test kitaplarındaki fiziğin aslında günlük hayatımızın neresinde olduğunu, yaşadığımız Dünya nın da ötesine taştığını gözler önüne sermek istedik. Hayatımızdaki olmazsa olmaz buluşların mucitlerinin, kendilerini bilime adayarak insanlığı, her keşfinde bir adım öne ilerleten bilim insanlarının inişli çıkışlı ve şaşırtıcı emsalsiz hayat hikayelerine de yer vererek çoğunu zaten tanıdığımız bu kişileri ve icatlarını daha iyi tanıtmayı amaçladık Umarız ki fizik biliminin farklı yüzlerini göstermek adına çıktığımız bu yolda sizler de bizim kadar zevk alırsınız. Keyifli okumalar dileğiyle... Editör Nisa Nur Gökbulak 2 Editör Nisa Nur Gökbulak
İngilizcedeki açılımı membrane theory yani zar kuramı dır. M kuramı olarak da bilinir. Bu teori Edward Witten (Princeton Üniversitesi) tarafından 1995 yılında, Güney Kaliforniya Üniversitesi'nde yaptığı konuşma ile öne sürüldü. M-Kuramı, "İkinci Süpersicim Devrimi" olarak da bilinmektedir. Sicim kuramı, parçacık fiziğinde, kuantum mekaniği ile Einstein'in genel görelilik kuramını birleştirir. "Sicim" adı, "sıfır boyutlu noktalar" şeklinde tarif edilen atom altı parçacıkların, aynı zamanda "bir boyutlu ve ipliksi varlıklar" olabileceği varsayımıdır. ("The Theory of Everything"-TOE) na en yakın aday olarak görülür. Kuramdaki temel fikir, rezonans frekanslarında titreşen ve planck uzunluğunda olan(1,616x10-5 m.) sicimlerdir. Sicim teoremi 6 yeni boyut daha önermektedir, fakat bu boyutları standart anlamdaki mekan ve zaman boyutları değ il, bunlara bağ lı alt boyutlar gibi tanımlıyor. Teorinin bazı versiyonları sicimlerin 1 mm kadar bile olabileceğini ve deneysel olarak tespit edilebileceğini iddia eder. Bu kuram 11 boyutlu bir evren fikrini ortaya atmıştır. Evren neden var oldu? Araştırmacılar, bu sorunun yanıtını "Her şeyin Teorisi" adını verdikleri bir evren formülüyle yanıtlamayı ummaktalar. İngiliz astrofizik uzmanı Stephen Hawking, içinde eş izlerimizin bulunduğu fantastik bir "hiper uzay"ın kapılarını açmakta. Biz diğ er evrenleri göremiyoruz; ancak, Hawking teorisinde, paralel evrenlerde olanların bizim korkularımızı, becerilerimizi ve özlemlerimizi etkileyebileceğini ileri sürmekte. 3
Nasıl oluyor da yaşamda tecrübe ettiğimiz bazı olay ve hisleri sanki daha önce yaşamışız gibi algılıyoruz? Ya da birisiyle karşılaştığımızda, o kişiyi uzun zamandır tanıyormuşuz gibi gelmez mi? Acaba evren diye adlandırdığımız içiçe geçmiş, birbirleri ile iletişim halinde olan paralel evrenlerin bulunduğu sonsuzluk içinde bulunan bir kesit midir? Paralel evrenler teorisi, evrende bazı deterministik (sebep sonuç ilişkisi) olmayan olaylar olduğunu ifade eder. Her an rastgele olayların olduğu ve var olan çeşitli seçenekler arasında bölündüğü bir evren tanımlar ve bu evrenin her parçasında aynı olaylar çeşitli sonuçlar içerir. Kuantum teorisi kütle çekiminde incelenince, tek bir evren formülünün olmadığı ve bu durumda 11 tane farklı boyut olduğu sonucuna varıyor. Farklı çeşitlilikte ve farklılıkta evrenler olabileceği, hatta bunların bizim yaşadığımız evrene paralel olabilecekleri ve bu sayede birçok şeyi hissedebileceğimiz sonucuna, bu durumda bizlerin de paralel dünyaların yansıması ve hatta uzağımızda olanların yansıması olabileceğimiz bu yüzden paralel evrende olanları hissedebileceğimiz ve onlardan etkilenebileceğimiz öngörülüyor. 4
Japon asıllı bilim adamı ABD doğumlu kuramsal fizikçidir. Michio Kaku, karadelikler, evrenin geniş lemesinin ivme kazanması gibi konularda çok sayıda araş tırma yapmış tır. Sicim kuramının da teorisyenlerinden biridir. Michio Kaku ile yapılan bir röportaj: Aslında nesneler boştur peki o halde biz neden yere yığılmıyoruz. Neden maddeler katı halde görünüyor. Çünkü elektronlar birbirini iter ben aslında bu zeminde durmuyorum çünkü elektronlar birbirini sevmezler iterler. İşte bu nedenle biz maddelerin katı olduğunu zannederiz fakat aslında beyinde hiçbir şey yok. Biz sadece o maddelerin katı olduğ u yanılsamasına sahibiz. Aynaya baktığınızda aslında siz kendinizi saniyenin milyarda biri önceki halini görüyorsunuz ve kuantum mekaniğine göre yüzünüz aslında dalgadır. Yalnız nesnelerin katı olduğuna dokunduğumuza dair bir yanılsamamız var. Aslında sandalyede oturmuyoruz sandalyenin bir angstrom üzerinde havada duruyoruz. Çünkü elektronlar aynı kuantum pozisyonunda durma eğiliminde değillerdir. Elimi başıma çarptığ ğmda aslında elim başıma değmiyor. Elim başıma bir angstorm mesafe kala geri tepiyor. İşte bu nedenle nesnelerin katı olduğuna dair bir yanılsamamız olsa da aslında katı değildirler. Röportajın tamamı için; https://www.youtube.com/watch?v=x5w2bzhwqhe 5
fizik güncesi Aralık Sayı 20146 Evrenimiz birçok evrenden sadece biri midir? Modern fiziğin en büyüleyici gizemleri bize bunu gösteriyor gibi. Diğer evrenlerin bizden önce geldiği, bizimkinin yanı sıra süzüldüğ ü veya bizimkini yansıttığı ne kadar imkansız gözükse de buna dair kanıtlar şaşırtıcı biçimde ikna edicidir. Şaşırtıcı ve karmaşık fikirleri en basit ifadelerle anlatmadaki yeteneğiyle bilinen ünlü bilim yazarı ve astrofizikçi John Gribbin, Çoklu Evrenler kitabında okuyucuyu gerçekliğin sınırlarına doğru sıra dışı bir yolculuğa çıkartıyor. Kuantum fiziği, termodinamik, sicim teorisi ve Evren'in doğası hakkındaki en yeni araştırmaları ele alarak, güncel kozmolojiye yaptığı bu harikulade gezinti aynı zamanda yerleşik bilim dünyasının ötesine, teorik fizikçilerin daha henüz sormaya başladığı hayret verici sorulara doğru yol alıyor. Eğer evrenimiz üç boyutlu ve sonsuz ise, nasıl başka bir şeyin içinde olabilir? Bu alternatif evrenlerin birine seyahat etmek mümkün müdür? Parçacıklar oraya her an seyahat ediyorlar mıdır? Bilim adamları ona seyahat edemeden nasıl Çoklu Evrenin varlığını kanıtlayabiliyorlar? 6