ONDOKUZ MAYIS ÜNİVERSİTESİ ilahiyat FAKÜLTESi Yayın Noı3'5 YÜKSEKÖÖRETİMDE DiN BiLiMLERİ ÖÖRETİMİ SEMPOZYUMU 21-23 Ekirtı 1987. 1 ~ SAMSUN. 1988
İLAHİYATÇILARIN EGİTİM~RETİMLE İLGİLİ (MESLEKİ) GENEL PROBLEMLERİ Dr. Habil ŞENTÜRK D.E.Ü. İlahiyat Fak. Bu problemleri,öğrencilik dönemi, mezuniyet sonrası ve İlahiyat Fakültesi öğretim elemanlarının karşılaştığı problemler olmak üzere üç ana başlık altında inceleyeceğiz. 1- ÖGRENCİLİK DÖNEMİ a) Derslerin Çok Çe itli Olu u, Ders Saatlerinin Çokluğu ve Öğretmenlik Uygulaması Bu dönemde, öğrencilerin ilahiyat Fakültesi nden bekledikleri, intibak güçlükleri, umduklarını bulmuş veya bulamamış olmalarından tutun da, bu fakülteye mensub olma~tan duyulan iftihar veya aşağılık duygusu gibi psikolojik durumlar önem arzettiği gibi; yer-yurt, giyim-kuşam, kitap-defter, harçlık parası gibi ekonomik meseleler de gözden uzak tutulmamalıdır. Bu arada ilahiyatçı öğrencilerin s0syal çevrede kabul görüp görmemeleri de onların tutum va davranışlarını etkilemektedir. Halen okudukları derslerin çok çeşitli oluşu, ders saatlerinin çokluğu ise, onların araştırma şevklerini kırmakta, derinliğine, bilgi. edinememenin doğurduğu tatminsizlik içinde bir türlü kendilerine güven duygusunu geliştirememektedirler. Gerçi bu durum, bir noktayı:i kadar, köklubir branşlaşma olmayışından da kaynaklanmaktadır. Psikolojik bir ihtiyaç olan bilgi edinme ihtiyacı, sabahın sekizinden akşamın dördüne-be ine kadar süren 114
\ ders saatleriyle bir bıkkınlık, bir usanç halini almakta; öğrenci, eğitim-öğretimin sıkıntılarını düşünmek ve yaşamaktan bilmenin, bilmediklerin_i öğrenmenin zevkini, tadını alamamaktadır. Yediğimizden ve içtiğimizden bile zevk alabilmemiz için, aldıklarımızı hazmetmeye, hazmedecek kadar yorulmaya ve dinlenıneye ihtiyacımız vardır. Akşamsabah, bilgi küpü haline getirilen bir öğrenciden kabiliyetlerini geliştirecek araştırınayı yapması, kendine güvenen bir ilim adamı olmak için çalışması beklenemez. Bir fakülte oiarak yüksek öğretim yapan bir kuruluşta günde dört saatten fazla ders görülmesini faydalı bulamayız. Bir fakülte öğrencisi, hazır bilgilere ihtiyaç duyduğu kadar bizzat kaynaklardan faydalanarak bilgi üreten kişiler olmanın hazzını duymalıdır. Bir noktada, hocalarının söylediklerini kaynaklarla karşılaştırmak suretiyle daha. sağlam bilgiler edinmenin yollarını öğrenmeli, böylece hocalarının da o bilgileri ona getirirken ne sıkıntılara katlandığını görmeli, m~zun olup gitmeden önce, hocalarına saygı göstermesini bilmelidir. Tecrübelerimizle görüyoruz ki, sadece hocasını dinlemek, hazır bilgilerle yetinmek durumunda kalan gençler, bu hazır bilgilerin kıymetini takdir edemiyorlar. Onlara, aktif metotla ders konularını hazırlayıp anlatmaları, grup çalışması yaparak hem sosyalleşmeleri, hem de değişik bir tarzda! araştırma yaparak bilgi edinmenin zevkini tatmaları gerektiği söylenince, haklı olarak, araştırmaya ayıracak zamanlarının olmadığını yana yakıla ifade ediyorlar. Hele o, ara imtihanları sırasında, ders yapsanız olmaz, yapmasanız gene olmaz. Eğitim Psikolojisi dersinde sağlıklı bir öğrenme için gerekli olan ilgi ve ihtiyaçtan (motivasyondan) bahsediyoruz. Bununla beraber vize imtihanlarının yapılması için programlanan hafta içinde ders yapınağa devam ediyoruz. Bu durum karşısında, öğrencinin bizi dinlemesini, verdiğimiz derslerin verimli olmasını nasıl bekleyebiliriz? Öğretmenlik uygulamasına gelince, bu konuda öğrencinin daha bir onore edilmesi; geleceğin öğretmen adayına öğretmen gibi davranılması, ona bir noktada, değer vermek 115
gerekmektedir. Halbuki, bu konuda da öğrenciden fazlasıyla fedakarlık bekliyor:.. onun bu uygulama sırasında hem öğrenciliğini, hem de öğretmenliğini aksatmadan yürütmesini istiyoruz. Öğleye kadar ders alsın, öğleden sonra ders versin. Ondan sonra da yoklamalar, izinli sayılmalar. problemler. Tek bir şey isteyelim ki, mükemmelini beklerneye hakkımız olsun. İlahiyat fakülteleri, hem Milli Eğitim' e, hem de. Diyanet'e eleman hazırlayan kurumlardır. Fakat, bu kurumlarda öğretmenlik uygulaması yapıldığı halde, niç-in Din Görevliliği uygulaması yapılmaz, bilmiyorum. Kaldı ki, gerek İmam-Hatip Liselerinde ve gerekse İlahiyat Fakültelerinde genelde uygulama yetersizliği vardır. Öğrencilerimizin kendilerine güven duygularındaki eksikliğin temelinde de bu yatmaktadır. b) Branşlaşmaya Duyulan İhtiyaç Branşlaşmaya duyulan ihtiyaç, hem öğrenim çağında bilgi sahibi olmak suretiyle tatmin olması, fakül tey i benimsernesi; hem de mezun olup öğrencinin mensub olduğu mesleğe atıldıktan sonra daha verimli bir çalışma hayatına kavuşması açısından büyük önem arzeder. Uzmanlık çağı denilen günümüzde hala tek tip ilahiyatçı yetiştirmeye çalışmak, gerçeklere uyum sağlayamadığımızı göstermez mi? Düşünelim bir kere, İmam-Hatip Lisesi' nde görev yapan bir Tarih, bir Coğrafya, bir Felsefe, bir Fizik, bir Kimya ve bir matematik öğretmeni var. Bir de Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelam, Arapça, Kur'an gibi bütün dersleri okutan, akutmak zorunda olan Meslek Dersleri Öğretmeni var. Elbette bu dengesizliğin getirdiği mesleki, sosyal+ psikolojik ve ekonomik problemler de beraperinde var. 2- MEZUNİYET SONRASI Mezunlarımı ıçın iş bulma problemi şu anda yok gibidir. Gerek Milli Eğitim' de gerekse Diyanet' te görev almak mümkün. Büyük çapta eleman açığı bile vardır. Bu 116
\ açığın zamanla kapatılması sayı olarak fazla problem sayılmaz. Fakat kal i t e i tibariyle bunu söylemek mümkün değildir. Nitekim, gerek öğretmenlik imtihanlarında, gerekse müftülük, vaizlik imtihanlarında hayli zorlanmalar olduğunu öğreniyoruz. Gerçi bu öğretmenlik imtihanlarının da imtihan değeri bakımından bir gözden geçirilmesi, soruların hazırlanmasında bilinmesi gereken nedir sorusuna, mümkün mertebe müsbet cevap verilmesi icabeder. Söz gelişi "Huruf-u mukatta' a Kur' an-ı Ker1m' de kaç yerdedir?" gibi bir sorunun, öğretmen adayının bilgi ve kabiliyetini ölçmesi bakımından, bana göre, bir soru değeri yoktur. Branşlaşma problemi, mezuniyet sonrasında da kendini büyük çapta hissetirmeye devam ediyor. Bu konuda kendi tecrübeme dayanan küçük bir örnek vereceğim: 1976' da Ödemiş İmam-Hatip Lisesi Meslek Dersleri stajyer öğ- retmenliğine tayin olduğumda, eğitim-öğretim başlamış, bir-iki ay da geçmişti. Meslek Dersleri öğretmeni arkadaşlar istedikleri dersleri almışlar, kalanları bana ve~ rilmişti. Kur'an, Arapça, Din Dersi, Ahlak, ne varsa. Ne kadar bocaladığımı takdir edersiniz. Branşlaşma olmayışının meslek1 verimlilik açısından olduğu gibi hizmet alanı itibariyle de dezavantajları var. Sözgelişi, İzmir İmam-Hatip Lisesi'nde 140 öğretmenden sadece 34' ü meslekçi, diğer leri kül tür dersleri öğretmenleridir. Neden böyle 34106 gibi dengesiz-~ir durum var dersiniz? Bu fark, kültür derslerinin meslek derslerinden, daha fazla olmasıyla izah edilemez. Bu' branşlaşmanın doiurduğu bir farktır. Çünkü Meslek Dersi öğretmenleri 25-30 saat derse girmek durumunda kalırken, kül tür dersi öğretmenleri duruma göre 5-6 saatle yetinebilmektedir. Branşsızlığın doğurduğu bir başka mahzur da meslekçiler arasında ders dağıtımının sürtüşmelere sebep olmasıdır. Herkesin sorumluluk alanı tam olarak belli olmayınca, herkes kolayına geleni, bildiği ve ehliyetli olduğu alana tercih edebiliyor. Bu durum sosyal ilişkileri de zedeliyor. Burada olumlu bir noktaya da değinmek istiyorum. 117
ilahiyat fakültelerinin tek isim altında toplanmiş olması, isabetli olmuştur. Böylece Enstitü ve Fakülte ayrımı ortadan kalkmıştır. 3- ilahiyat FAKÜLTESi ÖGRETiM ELEMANLARININ KARŞILAŞTIGI PROBLEMLER Öğrenci seçme sınavı sonucunda ilahiyat fakültelerinin nasibine düşen öğrencilerin tercih durumu, kal i te durumu ve bu kalitenin yükseltilmesi için neler yapılabi-, leceği üzerinde. durulması faydalı olur. Türkiye' nin bugünkü şartlarında, en çok para getiren meslek hangisi i se, genellikle ona yönelik fakülte tercihlerinin olduğunu söylemek mümkündür Öyleyse tercihte daha öne, puanda daha yükseğe çıkılınası için bazı tedbirler düşünülmelidir. Bu konuda hiçbir şey yapılamazsa, öğrenci kontenjanları azaltılarak bir dereceye kadar kalitenin yükseltilebileceğine inanıyorum. Fakülte ders programları konusunda ise, şunları söylemek mümkündür: Halihazırdaki ders programlarında bazı yakın branşların konularında tedahüller olabiliyor, bu sebeble bazı konular tekrar tekrar görülmüş oluyor ve sıkıcı bir hale gelebiliyor. Bir de, ilahiyat fakültelerinin öğrenci kaynağı muhtelif olduğu i'çin bazı derslerin Lise programına dayalı olarak düşünülmüş olması, mahzurlar doğuruyor. Mesela, öğrenci Lise'de Genel Psikoloji ve Genel Sosyoloji okuyor diye fakülteye geldiğinde doğrudan Eğitim Psikolojisi, Din Psikolojisi, Eğitim Sosyolojisi, Din Sosyolojisi dersleri okutulmaktadır. Halbuki bizim öğrencilerimizin birkısmı okumuş olsa bile, Psikoloji ve sosyoloji okumadan gelenleri de vardır. Sınıf seviyesin:i_ düşünerek bu derslerin girişinde, öncelikle Genel Psikoloji ve Sosyoloji müfredatı gerekli olmaktadır. Böyle olunca da bu \ psikoloji ve sosyoloji dallarının kendi müfredatlarına gerektiği kadar zaman ayrılamamaktadır. Bunun için ilahiyat fakültelerinin ilk yarıyıllarına (birinci yarıyılda Genel Psikoloji, ikinci yarıyılda Genel Sosyoloji olabi- 118
lir) Genel Psikoloji ve Genel Sosyoloji konmalıdır daha sonra onlara dayalı bilim dalları okutulabilsin. ki, Son bir konuya değinerek tebliğimi bitirmek istiyorum. Bizde adı hayli değişikliğe uğradı. '~Mezuniyet Tezi" idi, "Lisans Çalışması" oldu, gene değişti "Diploma Çalişması" oldu. Bu çalışmanın bütün İHlliiyatlarda. olup olmadığını bilmiyorum, ama bazılarında (Mesela, İstanbul'da) olmadığını duyuyoruz. Uygulamada birlik ve beraberlik olmasında fayda olduğunu kabul etmek gerekir. Çünkü, öğrenci bunları duyunca bahane edip gevşiyor, çalış ~ayı da. _;:ı!lgarya olarak yapıyor. Başka fakültelerde yokmuş, siz bize eziyet ediyorsunuz, diyor. Bana kalırsa, bu çalışmayı bir mecburiyet olmaktan çıkarmalı, isteğe bağlı hale getirmeli.,ama bu çalışmayı yapanlar da mükafatlandırılmalı, yaptığı ç_alışmanın bir karşılığını görmelidir. Mesela, Yüksek Lisans' a öğrenci alırken, araştırma görevliliğine eleman seçerken bu çalışmalar başarılı ise tercih sebebi olabilir. Böylece, öğrneci ileride araştırmacı olmak istiyorsa bu yola başvu~arak kendini hazırlayabilir. Araştırmacı olmayacaksa, onlar için de bu çalışmalar büyük bir fayda sağlar mı, bilmiyorum. * * * 119