KARA DELÝK ÇOCUK ROMANI. Ahmet YOZGAT



Benzer belgeler
Gökyüzündeki milyonlarca yýldýzdan biriymiþ Çiçekyýldýz. Gerçekten de yeni açmýþ bir çiçek gibi sarý, kýrmýzý, yeþil renkte ýþýklar saçýyormuþ

ünite1 3. Burcu yla çocuk hangi oyunu oynayacaklarmýþ? A. saklambaç B. körebe C. evcilik (1, 2 ve 3. sorularý parçaya göre yanýtlayýn.

Benim adým Evþen, annem bana bu adý, evimiz hep þen olsun diye vermiþ. On yaþýndayým, bir ablam bir de aðabeyim var. Ablamla iyi geçindiðimizi pek


Mine Haným sevinçliydi, mutluydu. Ýçinden gülmek, türkü söylemek, oynamak geliyordu. Bilmediði, ayrýmýnda olmadýðý bir coþku vardý içinde.

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Üzülme Tuna, annem yakýnda gelecek, biliyorum ben. Nereden biliyorsun? Mektup mu geldi? Hayýr, ama biliyorum iþte. Postacýya telefon edip not


Kanguru Matematik Türkiye 2017

ÇEVRE VE TOPLUM. Sel Erozyon Kuraklýk Kütle Hareketleri Çýð Olaðanüstü Hava Olaylarý: Fýrtýna, Kasýrga, Hortum

5. 2x 2 4x + 16 ifadesinde kaç terim vardýr? 6. 4y 3 16y + 18 ifadesinin terimlerin katsayýlarý

17 ÞUBAT kontrol

FSAYT ÇORUM GAZETESÝ NÝN KATKISIZ ORGANÝK SPOR-MAGAZÝN-MÝZAH EKÝDÝR. FÝYATI: Okuyana Beleþ

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

2. Kazlarýn bulunduklarý gölü terk etmelerinin nedeni aþaðýdakilerden. A. kuraklýk B. þiddetli yaðýþlar C. soðuklarýn baþlamasý

ünite1 Kendimi Tanıyorum Sosyal Bilgiler 1. Resmî kimlik belgesi Verilen kavram ile aþaðýdakilerden hangisi iliþkilendirilemez?

1. Böleni 13 olan bir bölme iþleminde kalanlarýn

* Okuyalım: * Akıl Oyunları: * Matematik: * El Becerisi: * Alıștırma-Bulmaca: * Bilim ve Teknoloji: * Gezelim-Görelim:

Kanguru Matematik Türkiye 2015

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz... nisan 2005/sayý 83

KUNDUZ KAFALI KRAL ÇOCUK ROMANI. Ahmet YOZGAT

KAÇ AVCI KAÇ ÇOCUK ROMANI. Ahmet YOZGAT

/2006 TR(TR) Kullanýcý için. Kullanma talimatý. ModuLink 250 RF - Modülasyonlu kalorifer Kablosuz Oda Kumandasý C 5. am pm 10:41.


NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.


Kanguru Matematik Türkiye 2015

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

Fiskomar. Baþarý Hikayesi


O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Evvel zaman içinde, eski zamanlarýn birinde, zengin bir ülkenin gösteriþ meraklýsý bir kralý varmýþ. Kralýn yaþadýðý saray çok büyükmüþ.

ÇATAL MACERA ÇOCUK ROMANI. Ahmet YOZGAT


HER ÝNSAN BÝRBÝRÝ ÝLE AYNI MIDIR?

BİZ VE DEĞERLERİMİZ. 3. Ayþe yeni okulunda okuyacaðý için hangi duyguyu yaþýyormuş? A) B)

1. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL

Ayakkabýlarýný çýkardýktan sonra sevindirici bir yüz anlatýmýyla bir elindeki pakete baktý, bir içeriye. Sonra oðluna seslendi: Murat, Murat!..

Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

KOBÝ lerin iþ süreçlerini daha iyi yönetebilmeleri için

COPYRIGHT EBD YAYINCILIK LTD. ŞTİ.

O gün televizyonda ve radyoda, Antalya da fýrtýna çýkacaðý her saat baþý duyurulmuþtu. Ben, sonuçlarýný düþünmeden sevinçle karþýladým bu haberi.

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

ünite1 Sosyal Bilgiler


FEN BÝLÝMLERÝ. TEOG-2 DE % 100 isabet

Genel Yetenek Testi Örnek Soru Çözümleri

Gelin Bir Yolculuða Çýkalým Birlikte

Kanguru Matematik Türkiye 2015

01 Kasým 2018

Çevreyi Benim Ýçin. Güvenli Hale Getirebilir misin? MUTLU ÇOCUKLAR DERNEÐÝ MUTLU ÇOCUKLAR DERNEÐÝ


01 EKİM 2009 ÇARŞAMBA FAİZ SAYI 1

HAFIZA TEKNÝKLERÝ ile MATEMATÝK

ünite1 Sosyal Bilgiler Verilenlerden kaçý sosyal bilimler arasýnda yer alýr? A. 6 B. 5 C. 4 D. 3

Azıcık şundan, azıcık bundan, Azıcık yumurta kabuğundan; Bir çanak yaptım a dostlar Ne bulgur kazanı ne hamsi tavası, Görenler sanır bülbül yuvası.


DENEME Bu testte 40 soru bulunmaktadýr. 2. Bu testteki sorular matematiksel iliþkilerden yararlanma gücünü ölçmeye yöneliktir.

3. Çarpýmlarý 24 olan iki sayýnýn toplamý 10 ise, oranlarý kaçtýr? AA BÖLÜM

Bakým sigortasý - Sizin için bilgiler. Türkischsprachige Informationen zur Pflegeversicherung. Freie Hansestadt Bremen.

Konular 5. Eðitimde Kullanýlacak Araçlar 23. Örnek Çalýþtay Gündemi 29. Genel Bakýþ 7 Proje Yöneticilerinin Eðitimi 10

10. 4a5, 2b7 ve 1cd üç basamaklý sayýlardýr.

2003 ten 2009 a saðlýkta dönüþüm þiddet le sürüyor

Bölüm 1. Bruno Keþif Yapýyor

mmo bülteni ...basýnda odamýz...basýnda odamýz...basýnda odamýz Basýnda Odamýz eylül 2005/sayý 88 Aðustos 2005 Aðustos 2005 Aðustos

KLASİK DÜNYA EDEBİYATI. Lev Tolstoy. Öykü ERİK ÇEKİRDEĞİ. Çeviren: Kezban Akcalı. 24. basım. Resimleyen: An-Su Aksoy

Mantýk Kümeler I. MANTIK. rnek rnek rnek rnek rnek... 5 A. TANIM B. ÖNERME. 9. Sýnýf / Sayý.. 01

4. 5. x x = 200!

ÝÇÝNDEKÝLER 1. TEMA OKUL HEYECANIM Kazaným Testi Fiziksel Özelliklerim Duygularým Haftanýn Testi...

Ý Ç Ý N D E K Ý L E R

17 ÞUBAT kontrol

SÝTEYE YOLCULUK ÇOCUK ROMANI. Ahmet YOZGAT

2 - Konuþmayý Yazýya Dökme


ünite1 3. Aþaðýdaki altý çizili sözcüklerden hangisi yan anlamda kullanýlmamýþtýr? A. Terazinin dili yaklaþýk 300 kg gösteriyordu.

karayý göstermek isterdi. Kýyý burada, bu tarafa gelin, der gibiydi. Kasabalýlara da gemilerin geldiðini haber verirdi. Ýþi çok çok önemliydi

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

BÝLGÝLENDÝRME BROÞÜRÜ

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Kanguru Matematik Türkiye 2017

Bir an hangisini giyeceðinin kararsýzlýðý içinde kaldýktan sonra miki fare desenli pembe tiþörtüyle mavi kot pantolonunu çýkardý. Çabucak giyindi.

Kanguru Matematik Türkiye 2018

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 6 (ΔΞΙ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

Eisenhower'dan Reagan'a Jules Feiffer'ýn Amerikasý

3. Tabloya göre aþaðýdaki grafiklerden hangi- si çizilemez?

Sosyal Güvenlik Eğitim Serisi - 1 GÜVEN VE YARIŞÇI ÇOCUKLAR

1. Merkezi ve çevresel sinir sistemini oluþturan sinir hücrelerine ne ad verilir?

ÝÇÝNDEKÝLER 1. ÜNÝTE 2. ÜNÝTE BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 BÖLÜM 3 BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 BÖLÜM 3 KENDÝMÝ TANIYORUM... 9

Romalýlar Mektubu Kursu Doðrulukla Donatýlmak

FSAYT ÇORUM GAZETESÝ NÝN KATKISIZ ORGANÝK SPOR-MAGAZÝN-MÝZAH EKÝDÝR. Flaþ... Flaþ...Flaþ... Görülmemiþ kampanya Yýlýn Adamý olmak çok ucuz

GRUP TOPLU ÝÞ SÖZLEÞMESÝ GÖRÜÞMELERÝNDE UYUÞMAZLIK

Sertab Erener. Acýt Canýmý. Söz: Sertab Erener. Müzik: Demir Demirkan, Sertab Erener. En gizli bahçelerim. Islandý yaðmurunla. Açýldý her damlada

Yüksek kapasiteli Bigbag boþaltma proseslerimiz, opsiyon olarak birden fazla istasyonile yanyanabaðlanabilirözelliðesahiptir.

Nejat Yavaþoðullar. Ankara Sokaklarý. Söz - Müzik: Nejat Yavaþoðullarý. Yürüyordum. Yürüyordum ay ýþýðýnda. Adým seslerim.

Ne-Ka. Grouptechnic ... /... / Sayýn Makina Üreticisi,

3. FASÝKÜL 1. FASÝKÜL 4. FASÝKÜL 2. FASÝKÜL 5. FASÝKÜL. 3. ÜNÝTE: ÇIKARMA ÝÞLEMÝ, AÇILAR VE ÞEKÝLLER Çýkarma Ýþlemi Zihinden Çýkarma

Transkript:

KARA DELÝK ÇOCUK ROMANI Ahmet YOZGAT

KARA DELÝK GAZETECÝ EZGÝ ÝÞ PEÞÝNDE Ülkenin büyük gazetesinin yazý iþleri müdürü yanýnda çalýþanlara: -Bana Ezgi yi çaðýrýn dedi. Bir süre sonra muhabir Ezgi, müdürünün karþýsýndaydý. Boynunda kimlik kartý ve kamerasý asýlýydý. Güzel ve genç bir kýzdý. Üstelik iþini de çok seviyordu. Genç gazeteci Ezgi, gülümseyerek yönetim odasýna girdi. Yazý iþleri müdürü Esat Bey masasýnýn baþýndaydý. Gözlüðü her zaman olduðu gibi burnunun üzerinde ha düþtü, ha düþecek gibiydi. Genç gazetecinin içeri girdiðini görünce baþýný kaldýrarak: -Ezgi... Sana bir görev vereceðim. Sen kara delik diye bir þeyi duydun sanýrýn, dedi. Genç gazeteci Ezgi: -Sanýrým duydum efendim. Uzayla ilgili bir kavram deðil mi, diye sordu. Yazý iþleri müdürü Esat bey: -Hah! konumuz bu kara delikler, dedi. Genç gazeteci Ezgi, müdürünün karþýsýndaki deri koltuða oturdu. Bütün dikkatini toplayarak onu dinlemeye baþladý. Yazý iþleri müdürü Esat bey: -Peki, Gibbons diye birini duydun mu, diye sordu. Genç gazeteci Ezgi bir süre düþündü: -Gibbons? Hayýr ilk kez iþitiyorum, diye yanýtladý. Yazý iþleri müdürü ciddi bir yüzle: -Bu adam da kara delikler konusunda uzman biri. Belki de konuyu en iyi bilen kiþi, diye açýkladý. Genç gazeteci Ezgi nin meraký yavaþ yavaþ artýyor ve konuya ýsýnýyordu: -Kendisi nereli oluyor efendim, diye sordu. Yazý iþleri müdürü: -Amerikalý. Bu Gibbons amca kentimize geldi. Þimdi senden isteðim, git; o adamý bul ve bir söyleþi yap, diye karþýlýk verdi. Genç gazeteci Ezgi memnun memnun gülümsedi: -Emredersiniz efendim, diyerek ayaða kalktý. Esat Bey güleç bir eda ile: -Haydi, göreyim seni deli kýz, diye konuyu baðladý. Ezgi, gazetenin koca binasýndan dýþarý çýktý. Yoldan bir taksi çevirip arka koltuða bindi. Orta yaþlý þoföre, kara delikçi Gibbons un bulunduðu üniversitenin adýný verdi. Taksi, kalabalýk yollarda dura kalka ilerledi. Bir süre sonra üniversitenin kapýsýna ulaþýp park etti. Ezgi, þoföre ücreti ödeyip indi. Genç gazeteci, üniversitenin konferans salonuna girdiðinde Gibbons kürsüdeydi. Anlaþýlan Ezgi geç kalmýþtý. Çünkü o sýrada Amerikalý bilgin, son cümlelerini söyleyip kürsüyü terk etti. Konferansýn bitiminde Ezgi, bilim adamýný koridorda çevirdi: -Bay Gibbons ben Ezgi, dedi. Gazeteciyim. Amerikalý bilgin Gibbons gözlüðünü düzeltirken, alýþkýn bir tarzda gazeteciye döndü: -Buyurun bayan Ezgi, dedi. Genç gazeteci en tatlý yüzünü takýnarak: -Þu kara delikler konusunda bir söyleþi yapmak istiyordum sizinle. Çalýþtýðým gazete için, diye açýkladý.

KARA DELÝK DÝYE BÝR YER Kara delik fenomeni 1970 lerden beri fizikçiler tarafýndan araþtýrýlýyor. Tam olarak ne olduðu, nasýl oluþtuðu, sonra neye dönüþtüðü hâlâ bilinmiyor. Kabaca kara delik, büyük bir yýldýzýn öldükten sonra bir çekim kuvveti oluþturarak, uzayda yarattýðý dipsiz bir kuyu olarak tanýmlanabilir. Fizikçi Stephan Hawking ve Garry Gibbons, kara delikler konusunda dünyadaki en yetkin araþtýrmacýlar olarak kabul ediliyor. Gibbons, Boðaziçi Üniversitesi nin konuðu olarak Ýstanbul daydý. Ona: -Bu konularý çok anlayamýyoruz. Kara deliði dokuz, on yaþýndaki bir çocuðu bilgilendirir gibi anlatýr mýsýnýz bize, diye sordum. Gibbons neþeli ve sabýrlý biri: -Kafandaki sorularý sen sor. Anlatmanýn bir yolunu buluruz, dedi. MERAKLI BÝR AMATÖR: HIZLI HIZIR Hýzlý Hýzýr, daha bebekken ilgilenmeye baþlamýþtý elektronik eþyalarla. Annesi iþe giderken onu, elektronik tamircisi olan dayýsýnýn dükkânýna býrakýyordu. Bu yüzden küçük yaramaz bobinler, kablolar ve elektronik plakalar arasýnda büyüdü denilebilir. Sonra bilgisayar ve ona baðlý olarak siber âlem de girdi Hýzýr ýn yaþamýna. Artýk o, amatör bir bilgisayarcý ve internetçiydi. On beþ yaþýna gelirken uzay da ilgi alnýndaydý bizimkinin. Kara delikler, ak delikler, zaman, mekân kavramlarý çok ilgisini çekiyordu. Bir fizik dersinde öðretmenleri Nusret Bey: -En çok istediðiniz þey nedir, diye sormuþtu öðrencilerine. Bu soruya herkes farklý yanýtlar vermiþti. Hýzlý Hýzýr ýn verdiði karþýlýk ise: -Kara delik, olmuþtu. Astro fizikte pulsar olarak da geçiyor. Bu kara delikleri çok merak ediyorum. En büyük isteðim onlardan birinin içine girmek ve dünyanýn en büyük keþfini yapmak. GAZETECÝ EZGÝ SORUYOR Amerikalý bilgin Gibbons a: -Kara delikler sözcüðü günlük hayatta çok kullanýlýyor. Sizce neden efendim, diye sordum. Bu soruma Amerikalý bilgin Gibbons þöyle yanýt verdi: -Gerçekten de öyle. Eskiden bilim terimleri Latinceydi. Kimse bu kavramlardan bir þey anlamýyordu. Kara deliðe ismini veren kiþi Amerikalý fizikçi John Wheeler dir. Onun bu zeki tanýmlamasý sayesinde bir bilim deyimi bu kadar günlük hayatta kullanýlýr oldu. Bu durum bir de þu DNA teriminin baþýna geldi. Aslýnda çok karmaþýk bir kelime Þimdi bana sorsanýz açýlýmýný söyleyemeyebilirim. Ama herkes þimdi bir þeyin özü ya da karakteri demek isterken DNA kýsaltmasýný kullanýyor. Ýnsanlar anladýðý bilimsel terimleri yaþamlarýna geçirmeyi seviyor galiba. HIZLI HIZIR KENDÝ ATÖLYESÝNÝ KURUYOR Dayýsýnýn tamirci dükkânýna sýðamayacaðýný anlayan Hýzlý Hýzýr oradan ayrýldý. Tam iki kamyonet dolusu hard disk, monitör, klavye, mouse, kablo, televizyon, kumanda aleti, cep telefonu, þalter, priz, çanak anteni, tornavida ve bir dolu alet edevatla evlerinin kömürlüðüne taþýndý. Orada kendi karargâhýný kurdu. Bizimkinin artýk parmaklarý klavyeler üzerinde özgürce uçuþuyor, elektronik devrelerde

geziye çýkýyordu. Dayýsý ikide bir: -Hýzýr yeðenim tornavidayý ver, penseyi getir, kabloyu kes, vesaire demeyecekti. Hýzýr, bir siber âlem gezginiydi artýk. Bir süre sonra internet ona dar gelmeye baþladý. Artýk yeni hedefi uzaydaki bilinçli uygarlýklarla iliþki kurmaktý. Bunun için uzaya sürekli sinyaller yolluyordu. BÝLÝNMEYEN ÝNSANLARI ÇEKER -Sizce niye normal insanlarý çok ilgilendiriyor bu kara delik konusu bay Gibbons, diye sordum bilgin Gibbons a. Bu soruma Amerikalý bilgin þöyle yanýt verdi: -Ýnsanlarý çeken þey bilinmeyenin kendisidir. Öte yandan, fikir olarak çok basit bir þey. Yani kara bir delik var uzayda. Önüne gelen her þeyi yutuyor, diyoruz. Bu herkesin anlayabileceði bir þey Tabiî biz fizikçiler için bildik bir durum ancak oldukça karmaþýk. UZAYDA BÝR YER Uzayda bir yerde Niburu adlý gezegen salýna salýna ilerliyordu. Onun bu ilerleyiþi milyarlarca yýldýr sürüyor ve hiç þaþmýyordu. Güneþ etrafýndaki dönüþünü, dünya yýlýyla üç bin altý yüz altmýþ beþ yýlda tamamlýyordu. Yani onun bir yýlý üç bin altý yüz altmýþ beþ dünya yýlýydý. Evet, bu kadar uzun Niburu gezeðeninde her þey normal biçimde akýyordu. Niburyanlar yani Niburyalý insanlar, yavaþ yavaþ yaþlanýyorlardý. Bu yüzden çocuklarýn oyun oynadýðý yýllar uzadýkça uzuyordu. Niburyalýlarýn çocukluk dönemleri birkaç bin yýldý. Bununla birlikte yetiþkinler de çok uzun olan ömürlerinde hiç durmadan çalýþýyorlardý. Niburya uygarlýðý çok geliþmiþti. Orada her þey týkýr týkýr iþliyordu. Sistem çok iyi kurulmuþtu. Herkes yapacaðý iþi biliyordu. Onlar bizim uzaylý dediðimiz kimselerdi. Yýllardan bir yýlda hiç beklenmeyen bir þey oldu. Niburya, son turunda bir kara deliðin yakýnýndan geçmek zorunda kaldý. KÜVETTEN SU NASIL BOÞANIR? Ezgi Sarýoðlu Ýstanbul -Dünya üstünde bir karþýlýðý olsa kara delik denen þey neye benzerdi, diye sordum Amerikalý bilgine. Bu soruma bilgin Gibbons þöyle yanýt verdi: -Küveti doldurun sonra da suyun akmasýný engelleyen týpayý çekin. Ve sonucu izleyin. Suyun o delikten hýzla aktýðýný ve kuvvetin kýsa zamanda boþaldýðýný göreceksiniz. Kara delik tam böyle bir þey. Uzayda dipsiz bir bölge... Orasýnýn çekim kuvveti o kadar fazla ki ýþýk bile ondan kaçamýyor. Ýþte orasý ýþýðý bile içine çektiði için kara. Tabiî bu kolay ve pratik bir taným. Evet, klasik mekaniðe göre ýþýk o kara delikten kaçamaz ama kuantum mekaniðine göre kara deliklerde sýzmalar oluyor. YÜKSEK ÝDARECÝNÝN SORUNU Niburya nýn yüksek idarecisi çalýþma ofisindeydi. Bu sabah, onun önemli bir randevusu vardý. Uzay araþtýrma kurumu baþkanýyla görüþecekti. Görüþme isteði kurum baþkanýndan gelmiþti. Üstelik acil bir istekti bu. Yüksek idareci odasýnda yalnýzdý. Sekreterinden bütün randevularýný iptal etmesini istemiþ

ve içeri kapanmýþtý. Yüksek idareci, uzay kurumu baþkaný Uzkuba yla en son elli bin yýl önce görüþmüþtü. O görüþmenin konusu büyükçe bir meteordu. O serseri gök taþýnýn Niburya ya çarpma tehlikesi vardý. O zaman uzay kurumu baþkaný Uzkuba, tehlikeyi haber vermek için gelmiþti baþkanlýk sarayýna. Yüksek idareci Niyida, ellerinin arasýndaki baþýný tereddütle salladý: -Yine uzaydan gelen bir tehdidi haber vermeye geliyor galiba, diye düþündü: Tam o sýrada Niyida nýn kapý zili öttü. Uzay kurumu baþkaný Uzkuba gelmiþti. -Buyurun Bay Uzkuba, diyerek ayaða kalktý bay Niyida. Uzkuba içeri girdi. Ýki Niburyan, ellerini karþýlýklý olarak ileri uzatýp ayalarýný birbirlerine yapýþtýrdýlar. Burunlarýnýn ucunu yavaþça birbirine deðdirerek selâmlaþtýlar. Önden Niyida, ardýndan Uzkuba oturdu rahat koltuklara. Bay Niyida konuþtu önce: -En son elli bin yýl önce görüþmüþtük sizinle Bay Uzkuba. Yani elli bin dünya yýl geçti aradan, dedi. Uzay kurumu baþkaný Uzkuba: -Evet efendim, diye karþýlýk verdi. Yüksek idareci Niyida: -Görüþmeyeli nasýlsýnýz, diye sordu. Uzay kurumu baþkaný Uzkuba kaþlarýný çatarak: -Ýyi deðilim sayýn yüksek yönetici. Yine bir tehlikeyi haber vermeye geldim makamýnýza, diye açýkladý. Yüksek idareci Niyida kafasýný salladý: -Tahmin etmiþtim. Nedir þimdiki tehlike Sayýn Uzkuba, diye sordu. Uzay kurumu baþkaný Uzkuba endiþeli bir yüzle: -Gezegenimiz bu yýlýn ortalarýnda bir kara deliðin yakýnlarýndan geçecek, diye karþýlýk verdi. -Bu tehlikeli bir durum mudur? -Bu durum oldukça yüksek risk taþýmaktadýr efendim. -Ne zaman ortaya çýktý bu tehlike? -Çoktandýr bu þeyin varlýðýndan kuþkuluydum efendim. En son, dün yaptýðým gözlemlerle kesin sonuca ulaþtým. -Emin misiniz Sayýn Uzkuba? Yanýlmýþ olmayasýnýz. -Önümüzde belli aralýklarla radyasyon yayan boþluk var. Bu bir kara delikten baþka bir þey olamaz efendim. -Ne kadar zamanýmýz var? -Büyük olasýlýkla birkaç ay sonra onunla karþýlaþacaðýz. Yüksek idareci Niyida nýn endiþesi giderek artýyordu: -Bu karþýlaþmada ne gibi olaylarla karþýlaþacaðýz, diye sordu. Bu soru uzay kurumu baþkaný Uzkuba yý bir süre düþündürdü. Sonra: -Önce uydularýmýzý kaybedeceðiz. Çünkü kara delik bir canavar gibi onlarý içine çekecek. Ardýndan atmosferimizi saran hava da onun çekiminden kurtulamayacak. Eðer biz canlýlar hâlâ yaþýyorsak þiddetli depremler göreceðiz, diye açýkladý. -Çok fena çok! Uzay kurumu baþkaný Uzkuba nýn diyecekleri daha bitmemiþti. Konuþmasýný sürdürerek: -Dev dalgalar yani tsunamiler kentlerimizi istilâ edecek. -Çok dehþet verici. -Evet, dinlemesi bile çok rahatsýz edici bir þey. Yüksek idareci Niyida: -Peki çözümü yok mu bütün bu sorunlarýn sayýn baþkan, diye sordu. Uzay kurumu baþkaný Uzkuba çaresiz bir ifadeyle ellerini yana açarak: -Bütün bunlarý önlemenin bir yolu olup olmadýðýný bilmiyorum. Çünkü henüz bu canavarý tanýmýyoruz. Onu yenebilmek için özelliklerini bilmemiz þart. Ama bu uzaklýktan elde ettiðimiz

bilgiler yetersiz efendim, diye karþýlýk verdi. Yüksek yönetici Niyida, aðrýyan baþýný iki yana salladý. Ýþaret parmaðýnýn ucuyla þakaklarýný ovarken: -Peki, acil olarak yapmamýz gereken ilk þey nedir? Onu söyle bana, dedi. HAWKÝNG LE BÝRLÝKTE -Stephan Hawking le beraber çalýþýyorsunuz. Ne kadar zamandýr kara delikler üstünde çalýþýyorsunuz, diye sordum Amerikalý Gibbons a. Bu soruma Amerikalý bilgin þöyle yanýt verdi: -Otuz yýl oluyor herhâlde. Ben Stephan Hawking in araþtýrma öðrencisiydim ilk baþta. Þimdi Cambridge Üniversitesi nde ayný departmanda çalýþýyoruz. Hawking kara deliklerle uðraþmaya benden bir süre önce baþladý. Hawking le eskiden çok yakýn çalýþýyorduk, þimdi o kadar deðiliz. HIZIR BÝLÝNMEYEN BÝR SÝNYAL ALIYOR Hýzlý Hýzýr, garajdan bozma laboratuarýnda çalýþýyordu. Yine klavyenin baþýndaydý. Parmaklarý þýkýrdýyor ve durmadan iþliyordu. Bir ara küçük bilginin beklemediði bir þey oldu. Bilgisayarýnýn ekranýnda bir ýþýk yandý, söndü. Hýzýr heyecanlanmýþtý. Bilgisayarýndan, aldýðý sinyali tanýmlamasýný istedi. Bilgisayarýn kum saati çalýþmaya baþladý. Elektronik beyin uzunca bir süre belleðindeki kayýtlarý inceledi. Sinyalin özelliklerini kayýtlý bilgileriyle eþleþtirmeye uðraþtý. Ancak bir sonuç alamadý. Sonra ekranýna þu kaydý düþtü: Sinyal tanýmlanamadý. Hýzýr yorulmuþtu. Oturduðu koltuktan kalkýp dýþarý çýktý. Amacý kentin parkýna gidip biraz dinlenmekti. Bu düþünceyle yürümeye baþladý. Küçük bilgin, yolda fizik öðretmeni Nusret beyle karþýlaþtý. KARA DELÝK GERÇEKTEN VAR MI? -Niye insan hayatýnýn otuz yýlýný var olduðu bile þüpheli olan bir þeye adar, diye sordum Amerikalý Gibbons a. Bu soruma Amerikalý bilgin þöyle yanýt verdi: -Var olduðuna kesin eminiz. Hatta Samanyolu nda oldukça fazla miktarda olduðunu söyleyebilirim. Kara delikleri niye araþtýrdýðýma gelince, þu an elimizde mevcut olan fizik kanunlarýnda eksik parçalar var. Bunlarý tamamlamak için de kâinatta var olan ve bizim hâlâ tam olarak anlayamadýðýmýz þeyleri çözmemiz gerekiyor. Kara delikler de iþte böyle bir bilinmez. HIZIR, FÝZÝK ÖÐRETMENÝNE SORUYOR dedi. Fizik öðretmeni Nusret Bey ile Hýzýr parktaydýlar. Nusret Hoca kaþlarýný çatarak: -Son sorunu bir daha tekrarlasana, dedi bizimkine. Küçük bilgin Hýzlý Hýzýr: -Þu kara delik konusu hocam... Ne demek kara delik, diye sordu. Fizik öðretmeni Nusret Bey, hayretle baþýný iki yana salladý: -Ýnsanlýðýn geliþmiþ fizik bilgilerine raðmen yanýt veremediði sorulardan biri bu evlâdým, Küçük bilgin Hýzýr, böyle bir karþýlýk beklemiyordu: -Hiç mi bilinen bir þey yok hocam, diye sordu ümitsizce. Fizikçi Nusret Bey gülümsedi:

-Bir takým bilgiler var. Eðer bilgi sayýlýrsa, diye karþýlýk verdi. -Yani kara deliðin olup olmadýðý da mý belli deðil? -Þu bir gerçek ki kara delik diye bir þey var. Zaten bildiðimiz tek þey de bu. Bundan sonrasý varsayým. -Yani? -Bilginler konuyla ilgili çeþitli fikirler ortaya atýyorlar. Zaman zaman bu fikirler birbiriyle çatýþýyor. Hatta zýt bile olabiliyor. Bu durumda kafalar karýþýyor. Buna raðmen fizik laboratuarlarý ve gözlem evleri durmadan çalýþýyorlar bu bilinmezi çözmek için. -Çözebilecekler mi dersiniz? -Sonunda saðlýklý bir sonuca ulaþacaklarýna inanýyorum evlâdým. O zaman biz de kara deliklerin sýrrýný öðrenmiþ olacaðýz. KARA DELÝK BÝLMECESÝ ÇÖZÜLÜRSE Ezgi Sarýoðlu Ýstanbul -Farz edelim sýrlarý çözdünüz. Son tahlilde insanoðluna faydalý ne bulmayý bekliyorsunuz, diye sordum Amerikalý Gibbons a. Bu soruma Amerikalý bilgin þöyle yanýt verdi: -Pratik ve direkt bir yarar bekleyerek bilimsel araþtýrma yapamazsýnýz. Örneðin, interneti bulan adam bugünkü hâlini düþünerek bulmadý. Ýki bilgisayar arasýnda bilgi akýþýný saðlamak amacýndaydý. Ya da beyin tomografisini keþfeden adam, insanlar tetkik yaptýrabilsin diye yola çýkmadý. Onlar da bizim gibi sayýlarla uðraþan birer fizikçilerdi. Kara deliklerin sýrrýný tamamýyla çözdüðümüzde bilimsel bir kademe atlamýþ olacaðýz. Yani dünyanýn, evrenin oluþumu ve sonrasýyla ilgili ipuçlarý elde edeceðiz. Bunlar bizi baþka noktalara götürecek. Bilim böylece daha ilerilere gidecek. PARKTA GARÝP ÞEYLER OLACAK Nusret Bey kalkalý epey zaman olmuþtu. Hýzýr hâlâ parktaydý. Çevrede aileler ve birçok yalnýz insan vardý. Banklara oturmuþlardý. Kimi gazete okuyor, kimi örgü örüyor, kimisi de tembel tembel çevreyi izliyordu. Ailelerin çocuklarý ise oyun alanýnda oynuyorlardý. Az ileride esmer bir ergen simit satýyordu. Tablasý doluydu. Çevreyi simitlerin yanýk kokusu sarmýþtý. Bu koku iþtah kabartýyor, parkta oturanlarý yutkunduruyordu. Bir çocuk annesini sýkýþtýrýyor ve kendisine simit almasýný istiyordu. Anne önce karþý koyuyordu bu isteðe. Ama sonra elindeki yün örgüsünü bankýn üzerine býraktý. Çantasýný açtý, oradan çýkardýðý parayý çocuðuna uzattý. Küçük yaramaz, banknotu alýp koþa koþa annesinin yanýndan uzaklaþtý. Satýcýnýn yanýna gitti. Parayý verip tabladan bir simit çekti. Hýzýr onun, aldýðý simidi iþtahla yiyeceðini sanýyordu. Ama küçük öyle yapmadý. Simitçiden aldýðý simidi birkaç parçaya böldü. Önündeki sokak köpeðine yedirmeye baþladý. HAWKÝNG YANILDIÐINI SÖYLÜYOR -Stephan Hawking bu yýlýn temmuz ayýnda Dublin de yapýlan Uluslararasý Görecelilik ve Çekim Gücü Konferansý nda o güne kadar kara deliklerle ilgili temel þeylerde yanýldýðýný söyledi deðil mi, diye sordum Amerikalý Gibbons a. Bu soruma Amerikalý bilgin þöyle yanýt verdi: -Önceden yani otuz yýl kadar bir süre kara deliklerin içinde maddelerin yok olduðunu iddia ediyordu. Bir yondan da atom parçacýk teorisi maddenin hiçbir zaman yok olmayacaðýný ama dönüþebileceðini söyler. Bu yüzden Hawking in teorisiyle otom teorisi birbirine zýttý. Dublin deki kongrede Hawking yanýldýðýný, kara deliklerin içine giren maddelerin geri elde edilebileceðini söyledi.

HAVA NEDEN KARARIYOR? Havada bulutlar toplanmaya baþlamýþtý. Bir süre sonra güneþ kayboldu. Çevreyi gölgenin alacalýðý kapladý. Artýk gitme zamanýydý. Parkta oturanlar yavaþ yavaþ toparlanmaya baþladýlar. Anneler çocuklarýný yanlarýna çaðýrdýlar: -Hasan, Merve! Gelin buraya, dediler. Çocuklar biraz daha oynamak istiyorlardý. Bu yüzden mýzmýzlandýlar: -Biraz daha duralým anne, dediler. -Olmaz. Bakýnsana hava karardý çocuklar. Simitçi çocuk umutsuzca boynunu büktü ve tablasýndaki simitlerden birini alýp kendisi yedi. Az ötedeki sokak köpeði kuyruðunu salladý. Simitçi ona bir tekme attý: -Defol beleþçi hayvan, dedi. Çocuklar simitçiye kýzdýlar: -Neden vuruyorsun ona ya? Birisi de seni öyle tekmelese nasýl olur, diye sordular. KARA DELÝK ÝDDÝASI Ezgi Sarýoðlu Ýstanbul -Otuz yýldýr tersini söylüyordu. Hatta baþka bir fizikçi olan John Preskill ile iddiaya bile girmiþti, diye sordum Amerikalý Gibbons a. -Evet, aslýnda biz bilim adamlarýnýn tartýþmalarda kullandýðýmýz bir yöntem deðildir iddiaya girmek. Preskill bir astrofizikçi. Hawking ve Preskill arasýndaki iddia çok eskidir. 1975 yýlýnda tutuþmuþlardý. Kaybeden diðerine beyzbol ansiklopedisi alacaktý. Preskill maddelerin kara delik içinde kaybolamayacaðýný söylüyordu. Hawking ise tersini iddia ediyordu. Hawking konferanstan sonra Preskill e ansiklopediyi verdi sanýyorum. Ýþin komik tarafý Preskill in gazetecilere: -Ýddiayý kazandýðým için mutluyum ama Hawking in konferansta anlattýklarýnýn bir kelimesini bile anlamadým, demesiydi. -Siz anladýnýz mý bari, diye sordum Amerikalýya. Bu soruma bilgin Gibbons þöyle yanýt verdi: -Doðrusu hiçbirimizin beklediði bir þey deðildi Hawking in böyle yön deðiþtirmesi. Karar verebilmem þu aþamada olanaksýz. Yaptýðý sunumu sayýlarýyla görmem ve incelemem gerek. Çünkü kongrede bir sürü rakam verdi. HIZLI HIZIR IN KAFASI KARIÞIYOR Hýzlý Hýzýr: -Kara delik diye bir gerçek var ama bu kimsenin umurunda deðil diye düþündü. Sonra oturduðu banktan kalktý. Parkýn içindeki aðaçlýk yolda yürümeye baþladý. Bu sýrada yaðmur ilk damlalarýný atýþtýrýyordu. Ama bu aþama uzun sürmedi. Yaðmur bütün þiddetiyle baþladý. Birkaç dakika içinde çevre sýrýlsýklam olmuþtu bile. Çatýlardan süzülen sular kaldýrýmlarýn kenarýnda bir süre gidiyor sonra bulduðu ilk mazgaldan içeri akýyordu. ZAMANDA YOLCULUK KONUSU Hawking, bir de kara delikler sayesinde zamanda yolculuk yapýlabileceðini söylüyordu.

O fikri de mi deðiþti, diye sordum Amerikalý Gibbons a. Bu soruma Amerikalý bilgin þöyle yanýt verdi: -Evet, bundan yirmi yýl önce prensipte kara deliklerin paralel geçiþ saðlayabileceðini söylüyordu. Fakat kongrede bu konuda da yanýldýðýný söyledi. -Peki, bir anda niye vazgeçer bir bilim adamý uzun süre savunduðu þeylerden, diye sordum. Bilim adamý Gibbons: -Biz fizikçiler bir sabah uyanýp rüyamýzda gördüðümüz bir þeye göre belirlemeyiz plânlarýmýzý. Uzun uzun araþtýrmalar yaparýz. Hawking de sürekli kara delikler üstünde çalýþýyordu. Fakat ben onun Princeton daki fizik profesörü Mandacena dan etkilendiðini düþünüyorum. Onun son zamanlardaki analizleri çok kuvvetliydi ve Hawking le sürekli irtibat hâlindeydi, diye karþýlýk verdi. KARA DELÝK VE YAÐMUR MAZGALI Yolun kenarýnda yer alan yaðmur mazgalýnýn çevresinde biriken sular döne döne iniyordu delikten içeriye. Hýzlý Hýzýr mazgalýn baþýnda durmuþ, bu iniþe bakýyordu: -Týpký bir kara delik gibi, diye düþündü. Küçük bilginin þiddetini artýran yaðmura aldýrdýðý yoktu. Dakikalarca orada bekledi. Sel sularýnýn sürükleyip getirdiði kâðýt, kibrit çöpü, kuru yaprak ve daha bir dolu þeyin mazgalýn çevresindeki hareketlerini gözlemledi. Saðdan, soldan sürüklenen artýk maddeler mazgala yaklaþýrken dönmeye baþlýyordu. Bu dönüþ baþta yavaþ ve geniþ çemberliydi. Sonra git gide daire daralýyordu. Bu sýrada maddenin dönüþ hýzý da artýyordu. En sonunda sýfýr noktasý... Madde, hýzla delikten içeri düþüp kayboluyordu. Hýzýr ürperdiðini hissetti. Bu duygu sadece ýslanan elbiselerinden dolayý üþümesinden deðildi. Kendisini o anda kuru bir yaprak gibi algýlamýþtý. Mazgalýn çevresinde dönmüþ ve hýzla içeri kaymýþtý. Bu kötü bir duygu olmalýydý: -Ýnsanýn bir kara deliðin içine düþmesi mümkün mü acaba, diye geçirdi kafasýndan. EZGÝ KARA DELÝE DÜÞSE NE OLUR? -Ýnsanýn bir kara deliðin içine düþmesi mümkün mü, diye sordum Amerikalý Gibbons a. Bu soruma Amerikalý bilim adamý þöyle yanýt verdi: -Mümkün ama oldukça büyük bir tane bulmak gerek. -Neden? Ben düþsem ne hissederim, diye sordum. Amerikalý bilim adamý: -Özellikle düþerseniz, geri çýkma þansýnýz yok. Eðer içine düþtüðünüz küçük bir kara delikse kýsa zamanda parçalara ayrýlýrsýnýz. Eðer düþtüðünüz yer büyük bir kara delikse ölmeniz biraz daha zaman alýr. Bacaklarýnýzýn, kollarýnýzýn, bedeninizin, boynunuzun ve kafanýzýn uzadýðýný görürsünüz. Çok garip þeyler hissedersiniz. Örneðin geriye dönüp Dünya ya baktýðýnýzda zamanýn hýzla akýp gittiðini gezegeninizin sürâtle deðiþtiðini görürsünüz. Yani Dünya nýn geleceðini görürsünüz bir anlamda, diye karþýlýk verdi. NÝBURYA DA GÖREV BAÞLIYOR Uzay kuruma baþkaný Uzkuba: -Acilen bir araþtýrma gemisi yollamalýyýz efendim. Gemi kara deliðe ulaþmalý ve bire bir karþýlaþacaðý þeyler ne olacak ise onlarý bize aktarmalý, diye konuþmasýný sürdürüyordu. Karþýda oturan yüksek idareci Niyida:

-Peki, bu durum tehlikeli deðil mi, diye sordu. -Bu tabiî ki çok tehlikeli bir þey. Oraya gidecek olan kiþi bir çeþit intiharcý sayýlýr. -Geri dönme olasýlýðý var mý? -Hayýr efendim. Kara deliðin çekimine kapýldýktan sonra geri dönmesi olanaksýz. Serüveninin sonuna kadar gidecek ve bir daha dönmeyecek. Yüksek idareci Niyida endiþeli endiþeli mýrýldandý: -Peki, böyle bir yolculuðu yapacak adam bulunabilir mi, diye sordu. Uzay kurumu baþkaný Uzkuba net konuþtu: -Niburyanlar içinden böyle birinin çýkacaðýný sanmýyorum. Kardeþlerimiz uygarlýðýn rahatýna çok alýþtýlar. Yüksek idealler kalmadý artýk. Kimse, hiçbir þey uðruna kendisini tehlikeye atmýyor. Zaten bunu biz de istemeyiz, diye açýkladý. -O hâlde? Ne yapmayý düþünüyorsun Bay Uzkuba? -Bu yolculuða çýkacak Niburyan bulamayýz. Ancak dünyalý pilotlar ne güne duruyor Bay Niyida. Niburya gezegeninin iki yöneticisi baþtan beri süre gelen ciddiyetlerini bozdular. Kahkahalarla gülmeye baþladýlar. Yüksek yönetici Niyida gülmesine ara verip: -Onlarý daha önce de bazý deneylerde kullanmýþtýnýz deðil mi, diye sordu. Uzay kurumu baþkaný Uzkuba uzun parmaklý elini sallayarak: -Çok efendim. Onlar bizim kobaylarýmýz sayýlýr. Ne zaman baþýmýz sýkýþsa iki tane kapar getiririz. Her þeyi üzerlerinde dener sorunu aþarýz, diye yanýtladý. -Güzel! Ne duruyoruz öyleyse? Ýki dünyalýyý kapýp gelsinler bizim çocuklar. Niburyanlar tekrar gülüþtüler. Sonra ikisi ayný anda ayaða kalktýlar. El ayalarýný karþýlýklý olarak yapýþtýrýp burun uçlarýný birbirine deðdirdiler, böylece vedalaþtýlar ve ayrýldýlar. KARA DELÝÐE ROKET GÖNDEREBÝLÝR MÝYÝZ? -Peki, o zaman NASA bir kara deliðe uzay aracý gönderse, o araç da dünyanýn geleceðini söylese? Bu olabilir mi efendim, diye sordum Amerikalý Gibbons a. Bu soruma Amerikalý bilgin þöyle yanýt verdi: -NASA böyle bir þey yapabilir ama çok akýllýca olmaz bu. -Neden akýllýca olmaz efendim? -Çünkü kara deliðe doðru giden araç, gezegenimizin ilerisinde bir baþka zamana geçer. Ondan sonra da bizimle baðlantýsý kesilir. Yani bir daha bizim iþimize yaramaz. Çünkü onlardan bilgi alamayýz. Gideni kaybederiz. NÝBUR ÝLE NEBER YOLA ÇIKIYOR Uzaylý pilotlar Nibur ile Neber uzay kurumunun kalkýþ pistindeydiler. Önlerinde, týpký bir simide benzeyen uzay araçlarý duruyordu. Önce Nibur bindi araca, ardýndan Neber girdi. Kozmonotlar kapýyý kapattýlar. Birkaç dakika sonra simit araç havaya yükseldi. Bir süre Niburya semalarýnda yol aldý. Sonra yönünü uzaya döndürdü. Lacivert boþluða aktý, gitti. Nibur ile Neber in uzaydaki yolculuklarý tam bir hafta sürdü. Haftanýn sonunda iki pilot, dünyanýn atmosferine ulaþtýlar. Yörüngeye oturup dönmeye baþladýlar. GÜNEÞ BÝR KARA DELÝK OLABÝLÝR MÝ? -Peki, bir gün güneþ bir kara deliðe dönüþüp dünyayý içine çeker mi, diye sordum Amerikalý Gibbons a. Bu soruma Amerikalý bilim adamý þöyle yanýt verdi:

-Pek sanmam. -Neden efendim? -Böyle bir þey beklemiyoruz. Güneþin baþýna gelecek þey þu: Önce kýzaracak, büyük kýrmýzý bir yýldýz olacak, ardýndan içinde patlamalar baþlayacak, sonra da sönecek ve küçük beyaz cüce bir yýldýza dönüþecek. Güneþ kara delik olmak için hafif bir yýldýz. ZAMANIN KISA TARÝHÝ Hýzlý Hýzýr laboratuarýndaydý. Dün uðradýðý parký çok sevmiþti. Çevre yeþil aðaçlar ve rengârenk çiçekler altýnda oynayan çocuklarla çok þirin bir yerdi. Manzara yorgunluðunu almýþtý: -Arada bir oraya uðramalýyým, diye düþündü. Küçük bilgin, klavyenin tuþlarý üzerinde uzunca bir zaman oynadý. Monitördeki iþlemi bitirince, yorgun parmaklarýný birbirine kenetleyerek çýtlattý. Sonra kollarýný kaldýrarak, ellerini ensesinde birbirine baðladý ve uzun uzun gerneþti. Ardýndan ayaða kalktý. Fizikçi Hawking e ait Zamanýn Kýsa Tarihi adlý kitap masasýnýn üzerindeydi. Hýzýr, onu dün parktan dönerken almýþtý. Þu kara delikler konusunu bir de oradan okuyacaktý. Küçük bilgin kitabý koltuðunun altýna aldý: -Yeþillikler altýnda kara þeyler okumak ilginç ve eðlenceli olacak, diyerek dýþarý çýktý. Parka geldiðinde çevre yine doluydu. Örgü ören annelerin çocuklarý yaramazlýklarýný sürdürüyorlardý. Köpek de onlarýn yakýnýndaydý. Kuyruðunu sallayýp duruyordu. Hýzlý Hýzýr, onlarýn arasýndan geçti. Ýleride, boþ bulduðu bir bankýn üzerine oturdu. Zamanýn Kýsa Tarihi ni okumaya daldý. Aradan epey bir süre geçmiþti ki parkýn kapýsýnda simitçi kardeþ göründü: -Çýtýr gevrek, diyerek ilerlemeye baþladý. Tablasý kafasýnýn üzerinde, seyyar tabla ayaðý koltuðunun altýndaydý. Gözleri fýldýr fýldýrdý. Durmadan çevreyi tarýyordu. Simitçinin geldiðini gören yaramazlar, annelerinin yanlarýna koþtular: -Anne acýktým, anne çok acýktým, tekerlemesine koyuldular. Simitçi durumun farkýndaydý. Hemen oraya yöneldi. Koltuðunun altýndaki tahta ayaklarý açýp yere koydu. Kafasýndaki tablayý da onun üzerine oturttu. Ardýndan simitlerin üzerindeki bezi açtý. Havaya, bir anda taze simit kokusu yayýldý. Koku öyle iþtah açýcýydý ki Hýzlý Hýzýr da ister istemez, kitaptan baþýný kaldýrdý. Elini cebine attý. Evet, yeterince parasý vardý. Bu sýrada yaramazlar, annelerinden aldýklarý paralarý simitçinin avucuna sayýyorlardý. Sonra kocaman simitlerini ýsýra ýsýra uzaklaþtýlar. Tabiî bu arada sokak köpeðinin payý da unutulmamýþtý. Hýzlý Hýzýr, simitçiye el etti. Satýcý, tezgâhýný toplayýp oraya gitti. Yere koyduðu tablasýndan bir simit aldý. Kýrpýk gazete kâðýtlarýndan birinin arasýna yerleþtirdi. Tam elindekini bizim Hýzýr a uzatmýþtý ki bir þimþek çaktý. O anda parkta bulunan herkes, ýþýðýn etkisiyle gözünü kýrpmýþtý. Gözlerini açtýklarýnda ortada ne Hýzýr, ne simitçi, ne de simit tablasý vardý. Ýnsanlar þaþkýnlýkla birbirlerine baktýlar. Olan her ne ise anlamamýþlardý. Sonra omuzlarýný silkip yaptýklarý iþe döndüler. SÝMÝTÇÝ ÝLE HIZIR IN YAZGISI BÝRLEÞÝYOR Simitçi, taze ve sýcak simidi: -Buyur aðabey, diyerek uzattý bizimkine. Hýzýr simidi aldý, bir kez ýsýrdý. O sýrada simitçinin çýðlýðý duyuldu. Hayretle çevresine bakýyordu. Simitçi daha sonra dehþetle açýlan gözlerini bizimkine çevirerek: -Aðabey biz parkta deðil miydik, diye soruyordu. Küçük bilgin de durumun farkýna ancak varabildi: -Evet. Aaa! Bura nere? Dur kardeþ kafam karýþtý, diye karþýlýk verdi.

Iþýklarla donatýlmýþ küçük bir odadaydýlar. Burasý bildiðimiz odalar gibi dört köþe deðil yuvarlaktý. Duvarlarýna yer yer televizyon ekranlarý gömülmüþtü. Ama þu anda hepsi kapalýydý. Simitçi, þaþkýnlýktan deliye dönmüþtü. Hýzýr ýn omzuna yapýþmýþ durmadan sarsýyor: -Aðabey, gözünü seveyim burasý neresi? Sen kimsin? Nasýl geldik buraya, diye soruyordu. Hýzlý Hýzýr da þaþkýndý. Simitçiye: -Dur kardeþ dur. Sakinleþ bir yol. Buranýn nere olduðunu ben de bilmiyorum. Nasýl geldik, bu konuda da bir fikrim yok. Benim kim olduðuma gelince, adým Hýzlý Hýzýr. Senden biraz büyükçe bir çocuðum. Bu olanlarla da hiçbir ilgim yok, diye karþýlýk verdi. Simitçi alnýný tutarak yandaki koltuða yýðýldý. Yüzü endiþe ve korkudan sararmýþtý. O sýrada bizimkiler, tam karþýlarýna düþün televizyonun aydýnlandýðýný gördüler. Çok geçmeden ekranda bir kafa belirdi. Bu Niburyalý Neber di. Neber, þen þakrak bir yüz ile: -Hoþ geldiniz dünyalýlar, dedi. Simitçi öfkeyle ayaða fýrladý: -Hoþ gelmedik efendim! Sen kimsin? Bizi buraya neden getirdin, diye ilerledi. O sýrada tavandan sarkan ýþýk anîden söndü. Aradan bir saniyelik bir zaman geçmemiþti ki tekrar yandý. Hýzlý Hýzýr, az önceki kýzgýn simitçinin sinirinden eser kalmadýðýný ve onun sakin sakin sað yanýnda oturduðunu gördü. O karanlýk anýn içinde ne olmuþtu da bizim sinirli simitçi kuzuya dönmüþtü, hiç anlayamadý. Doðrusu þu anda kendisi de oldukça sakinleþmiþti. Az önceki tereddüdünden eser kalmamýþtý. Neber konuþmasýnýn sürdürerek: -Þu anda Niburya Konfederasyonuna ait bir uzay gemisinde bulunuyorsunuz, diye açýklama yaptý. Hýzlý Hýzýr, hâlâ koltuðunun altýnda duran Zamanýn Kýsa Tarihi adlý kitabý dizlerinin üzerine koydu. Ellerini, onun kapaðýnýn üzerinde birleþtirdi. Simitçi uysal bir ses tonuyla: -Burada bulunuþumuzun nedenini de öðrenmek istiyoruz efendim, dedi. Niburyalý pilot bu sorunun yanýtýný da verdi: -Bir görevde kullanýlmak için seçildiniz, dedi. Bu kez araya Hýzlý Hýzýr girdi: -Kim seçti bizi, diye sordu. Niburyalý pilot Neber: -Gemimizin bilgisayarý, þu anda üzerinde bulunduðumuz bölgede yaþayan bir milyar kiþiyi taradý ve aralarýndan sizi seçti. -Neden bizi? -Bunun nedenini hiç bilmiyorum. Tamamen bilgisayarla ilgili bir durum. Küçük bilgin Hýzýr: -Peki, söz konusu görev nedir, diye sordu. Niburyalý pilot ellerini iki yana açarak: -Bunu, doðrusu ben de bilmiyorum. Bu sorunuzun yanýtýný Niburya ya varýnca öðreneceksiniz ancak. Þimdi yola çýkýyoruz. Yolculuðumuz bir hafta sürecek, diye açýkladý. -Ne! Bir hafta mý? -Evet. Bu arada siz hiçbir þey yapmayacaksýnýz. Bir nevi kýþ uykusuna yatacaksýnýz. Uyandýðýnýzda Niburya ya varmýþ olacaðýz. Size iyi uykular dilerim. Neber, son cümlesini söylediðinde tepedeki ýþýk bir kez daha söndü ve yandý. Iþýk sönmeden önce uyanýk olan simitçi ile Hýzlý Hýzýr artýk derin bir uykudaydýlar. UZAY YOLCULUUNUN SONUNA ULAÞILIYOR Niburyalý pilot Neber ekranda tekrar göründüðünde bizimkiler, hâlâ uyuyorlardý. Neber, þen bir ses tonuyla: -Artýk uyanabilirsiniz baylar, dedi. Hýzlý Hýzýr ile simitçi daha yeni uyumuþ gibi uyandýlar. Bir süre çevreyi süzdüler. Þaþkýn

þaþkýn birbirlerine bakýþtýlar. Neber tekrar konuþtu: -Günaydýn efendim, dedi. Bizimkilerin ikisi birden: -Günaydýn, dediler. Niburyalý pilot Neber durumla ilgili olarak: -Niburya ya ulaþtýk beyler. Tam bir haftadýr uykudaydýnýz. Kýsa bir süre sonra gemimiz merkez alana inecek. Þimdi hazýrlanýn lütfen, diye tamamladý açýklamasýný. Simitçi acýkmýþtý. Boþ midesinin gurultusunu bastýrmak için elini karnýnýn üzerine götürdü. O sýrada aklýna simit tablasý geldi. Tabla az ötedeydi. Simitçi hemen yerinden fýrlayýp bir tane simit aldý. Alelacele aðzýna götürdü. Isýrdýðý simit Krak! diye bir ses çýkardý. Simitçi aðzýndaki sert simidi ezmeye çalýþýrken: -Doðru, dedi. Gerçekten de aradan bir hafta geçmiþ. Simitler de taþ gibi olmuþ. Tekrar ýsýtýlmadan yenmez. O sýrada bir sarsýntý oldu. Anlaþýlan gemi yere inmiþti. Ayný anda duvarýn bir bölüm açýldý. Açýlan yerden iki Niburyan, Neber ile Nibur içeri girdiler. Nibur saygýlý bir ifadeyle: -Buyurun gidelim, dedi. Hýzýr ayaða kalkýp yürüdü. Simitçi ise tablasýna davrandý. Niburyanlar engel olmak için: -O kalabilir, dediler. Simitçi itiraz etti: -Hayýr efendim kalamaz. O benim bütün sermayemdir. Ne olur, ne olmaz? Tablamýn yanýmda olmasýnda fayda vardýr. Bakarsýn, burada da simit satýn alacak birilerini bulabilirim, diye açýkladý. Simitçinin bu isteði karþýsýnda Niburyanlar fazla ýsrarcý olmadýlar. Onlardan biri öne geçti, biri arkada kaldý. Hýzlý Hýzýr ile simitçi, ikisinin arasýndaydýlar. Grup o biçimiyle yürüdü ve gemiden dýþarý çýktý. Yolcular uzun koridorlardan geçtiler. Sonunda çift kanatlý bir kapýnýn önünde durdular. Kapý kendiliðinden açýldý. Girdikleri yer pazaryeri büyüklüðünde bir odaydý. Tabiî ki yuvarlaktý ve duvarlarý ýþýklar, düðmeler, ekranlar ve bir dolu grafiklerle doluydu. Tam karþýdaki kocaman masada Niburya uzay kuruma baþkaný Uzkuba oturuyordu. Bizimkiler odanýn ortasýna kadar varýp durdular. Simitçi yorulmuþtu. Kafasýnda taþýdýðý tablasýný yere koydu. Az önce yarým kalan simidini kaldýðý yerden yemeye devam etti. Yolcularýn girdikleri kapý yine kendiliðinden kapanmýþtý. Artýk içeride yalnýzdýlar. Nibur ile Neber yana çekilmiþlerdi. Saygýlý bir eda ile dikiliyorlardý. Hýzlý Hýzýr bir eliyle kitabýný tutuyor, öteki eliyle ensesini kaþýyordu. Hayran hayran çevreyi süzüyor: -Ah, þu cihazlar bende olacaktý ki, diye düþünüyordu. Bir süre sonra Uzkuba masasýndan kalktý. Yavaþ adýmlarla bizimkilerin hizasýna kadar geldi. Bir süre, katýr kutur simidini yemeye uðraþan simitçiyi izledi. Sonra adamlarýna döndü: -Doðru seçim yaptýðýnýza emin misiniz beyler, diye sordu. Niburyalý pilot Neber: -Seçimi bireysel olarak yapmadýk efendim. Bilgisayarýmýza yüklediðimiz, asgarî uzay bilgilerini içeren seçim programýmýz yaptý. Ona göre bu dünyalýlar, uzay araþtýrmalarýný yapabilecek bilgiye sahip astronotlardýr. Bilgisayarýn aldýðý sinyallere göre bu donanýma sahiptirler. Uzkuba ikna olmamýþtý. Simitçi ile Hýzýr a döndü: -Sizi mesleðiniz nedir, diye sordu. -Ben simitçiyim. -Ben de bir öðrenciyim efendim. -Peki, astronotluk ya da kozmonotluk yaptýnýz mý hiç yaþamýnýzda? Bu soruya simitçi güldü, Hýzlý Hýzýr Hayýr, anlamýnda kitap tuttuðu elini salladý. Uzkuba, o sýrada Hýzýr ýn elindeki kitabý görmüþtü. Meraklandý:

-O elindeki de nedir, diye sordu. Küçük bilgin Hýzlý Hýzýr: -Hawking in eseri: Zamanýn Kýsa Tarihi kitabý efendim... Zamandan, uzaydan, kara deliklerden filan söz ediyor. Bu konulara biraz merakým var da... Sizin adamlarýnýz tarafýndan gemilerine ýþýnlanmadan önce parkta oturmuþ, bunu okuyordum, diye yanýtladý. Uzkuba sorunu çözmüþ gibi güldü: -Tabiî ya... Bilgisayar iþte burada yanýldý. Kitaptaki bilgileri sana ait sandý ve ýþýnladý. Ama bu simitçi de ne buldu anlayamadým, dedi. Hýzlý Hýzýr: -Iþýnlama sýrasýnda ondan simit alýyordum ben, dedi. Uzay kurumu baþkaný Uzkuba: -Anlaþýldý. Elleriniz birbirine deðmiþ olacak o anda. Dolayýsýyla bilgisayar ikinizi tek kiþi olarak algýlamýþ olacak, dedi. Sonra uzun parmaklý elini uzatarak: -Kitabýnýza bakabilir miyim, diye sordu. Hýzýr, elindeki kitabý Uzkuba ya uzattý. Uzay kurumu baþkaný kitabý alýp hýzla karýþtýrdý. Sonra adamlarýna uzattý. -Bu kitabýn yazarý çok iþimize yarar. Onu getirin bana, dedi. Niburyalý pilotlar bizimkileri iþaret ederek: -Bu beyler ne olacak efendim, diye sordular. Uzay kurumu baþkaný Uzkuba: -Onlarý aldýðýnýz yere býrakýrsýnýz. Ha, oraya indirmeden önce belleklerinden bu macerayý silin ki hiçbir þey anýmsamasýnlar bize dair, diye uyardý adamlarýný. -Baþ üstüne... YOLCULAR YENÝDEN PARKTALAR Parktaydýlar. Hýzýr, simitçinin uzattýðý simidi aldý ve ýsýrdý. Simit o kadar sertti ki neredeyse diþi kýrýlacaktý: -Bu ne kardeþ, dedi sinirli bir sesle. Taþ gibi olmuþ sanki. Simitçi itiraz etti: -Olur mu aðabey? Fýrýndan yeni aldým. Çýkalý beþ dakika bile olmadý, dedi. O sýrada simitçi de eline bir simit almýþtý. Simitler gerçekten katý ve buz gibiydi. Sanki iki haftalýktý. Zavallý simitçi þaþkýn þaþkýn elindekine bakakaldý. Hiçbir þey anlamamýþtý.