Yüz karası değil kömür karası



Benzer belgeler
KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELEDE ULUSLARARASI BELGELER VE KORUMA MEKANİZMALARI

KADIN DOSTU AKDENİZ PROJESİ

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG

25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI DAYANIŞMA GÜNÜ

Kadına YÖNELİK ŞİDDET ve Ev İçİ Şİddetİn Mücadeleye İlİşkİn. Sözleşmesi. İstanbul. Sözleşmesİ. Korkudan uzak Şİddetten uzak

2016 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

SOSYAL SORUMLULUK POLİTİKASI

İsyanım. Suskunluğumda. Şiddetin. Başucumda ŞİDDET VERİLERİ

Mirbad Kent Toplum Bilim Ve Tarih Araştırmaları Enstitüsü. Kadına Şiddet Raporu

ULUSAL ÇALIŞTAY SONUÇLARI

İNSAN HAKLARI GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI ARALIK AYI İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU ARALIK 2012

2016 YILI DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

2016 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ

Entegre Acil Durum Yönetimi Sistemine Giriş

Sağlık Personeline Karşı İşlenen Suçlar. Dt. Evin Toker

TOPLUMSAL CİNSİYET TOPLUMDA KADINA BİÇİLEN ROLLER VE ÇÖZÜMLERİ

2017 İNSAN HAKLARI İHLAL RAPORU

Kadına Yönelik. Siddete Karsı. Uluslararası. Dayanısma Günü 25KASIM. Av. Selcen BAYÜN Stj. Av. Narin Ceren DİNÇER. 110 Hukuk Gündemi 2013/2

Maden kazası değil, bu bir cinayettir ve sorumlulardan hesap sorulmalıdır

Karbon döngüsü (units = gigatons, 10 9 tons)

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Ağustos 2016

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 9 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

KADINLARA KARŞI ŞIDDETIN TASFIYE EDILMESINE DAIR BILDIRI. Genel Kurulunun 20 Aralık 1993 tarihli ve 44/104 sayılı Kararıyla ilan edilmiştir.

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 6 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU -BİLANÇO-

İNSAN HAKLARI DERNEĞİ 2017 YILI İLK 3 AY DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ İNSAN HAKLARI İHLALLERİ RAPORU BİLANÇO 05 MAYIS 2017 İHD DİYARBAKIR ŞUBESİ

T.C. AİLE VE SOSYAL POLİTİKALAR BAKANLIĞI Trabzon Koza Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi PINAR ÖŞME PSİKOLOG

İLTİCA HAKKI NEDİR? 13 Ağustos 1993 tarihli Fransız Ana yasa mahkemesinin kararı uyarınca iltica hakkinin anayasal değeri su şekilde açıklanmıştır:

GMO 1. KADIN ÇALIŞTAYI

Milli Eğitim Bakanlığı ‘Okullarda Güvenlik,Kriz ve Acil Sağlık Yönetimi' Sunumu by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer İnönü Üniversitesi / Fırat Üniversitesi / Ardahan Üniversitesi / Siirt Üniversitesi

Küresel. İklim Değişikliği. ÇEVRE KORUMA ve KONTROL DAİRESİ BAŞKANLIĞI

Başvuru Koşulları: (link oluşturulacaktır)

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ 1 MAYIS 10 KASIM ATATÜRK Ü ANMA ETKİNLİĞİ SANATSAL ETKİNLİKLER

TARİHİ REKOR İŞSİZ SAYISI 7 MİLYONU AŞTI! HALKIN DERDİ BAŞKANLIK DEĞİL İŞSİZLİK!

Şiddet. Tanımı. İstanbul Sözleşmesi

Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi Konusunda Sağlanan Gelişmelerde Hukukun Rolü Deniz ÇELİK *

ESP/SOSYALİST KADIN MECLİSLERİ

Sayın Komiser, Saygıdeğer Bakanlar, Hanımefendiler, Beyefendiler,

tarafından yazıldı. Çarşamba, 08 Haziran :44 - Son Güncelleme Perşembe, 09 Haziran :24

İŞSİZLİK HIZLA ARTARKEN İSTİHDAM ARTIŞI YETERSİZ KALDI

2 Kasım Sayın Bakan,

TÜRKİYE DE KADIN İŞÇİ GERÇEĞİ: DAHA FAZLA AYRIMCILIK, DÜŞÜK ÜCRET, GÜVENCESİZ İSTİHDAM

Uygulanacak ekonomik politikalar, istihdam ve üretime öncelik tanımalı, politikaların temelini insan oluşturmalıdır.

GENEL BAŞKANIN MESAJI

KADINA YÖNELİK ŞİDDETLE MÜCADELE

EMEK ARAŞTIRMA RAPORU-2

KAPİTALİZMİN İPİNİ ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER Mİ ÇEKECEK?

T.C. ESKİŞEHİR TEPEBAŞI BELEDİYESİ KADIN SIĞINMA EVİ ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ YÖNETMELİĞİ BÖLÜM I GENEL HÜKÜMLERİ

Çok Yönlü ve Kapsamlı Ele Alınması Gereken Bir Konu

Soma da 301 maden emekçisinin yaşamını. Bir maden dosyasından yeraltı notları DOSYAMADEN

Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesinin Uygulanması

HALKIN DOKTORLARINDAN KORKUYORLAR

İşsizlik Dikiş Tutmuyor İşsizlikte Kriz Günlerine Dönüş

HAK-İŞ KONFEDERASYONU

Afet_Plani_Hazirlama_Kilavuzu:Mizanpaj :07 Page 1

Hayata Destek Derneği 27 Haziran 2014 Gezici ve Geçici Mevsimlik Tarımda Çocuk İşçiliği Toplantısı Politika Önerileri

GENİŞ TANIMLI İŞSİZLİK 6 MİLYONA YAKLAŞTI!

İKLİM MÜCADELELERİ. bu küresel sorunlarla yüzleşmede kilit bir rol oynayacak, eğitme, tecrübeye ve uzmanlığa sahiptir.

ASIL KRİZ İŞSİZLİKTE! Geniş Tanımlı İşsiz Sayısı 7 Milyona Yaklaştı


167 SAYILI İNŞAAT İŞLERİNDE GÜVENLİK VE SAĞLIK HAKKINDA ILO SÖZLEŞMESİ NİN İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN VERİMLİLİĞİ ÜZERİNE ETKİSİ

İşçi ve İşveren Tanımları

İş Yeri Hakları Politikası

İŞSİZLİKTE PATLAMA!: AKP İşsizlikle Mücadelede Başarısız!

İşsizlik ve İstihdam Raporu-Eylül 2016

Buca da kadınlar yalnız değil Çaresiz Değiliz Çare Biziz

İKLİM DOSTU ŞİRKET MÜMKÜN MÜ?

6. Uluslararası Sosyal Güvenlik Sempozyumu İzmir de Başladı

Kadınların Ġstihdama Katılımı ve YaĢanan Sorunlar

Hükümet in TSK İçinde Oluşturduğu Paralel Yapılar; Cumhurbaşkanı ve AYİM nin Konumu..

İŞSİZLİK VE İSTİHDAM RAPORU

İşsizlik İstikrarlı Biçimde Yükseliyor! Son 10 Yılın En Yüksek İşsiz Sayısı

BAĞIMSIZ BİREY SAĞLIKLI TOPLUM STRATEJİK EYLEM PLANI

ANAYASAMIZI HAZIRLIYORUZ - 2-

ORSAM AYLIK IRAK TÜRKMENLERİ GÜNCESİ

DERS VI-VII Nüfus Artışı Küresel Isınma

Erkek egemenliğine, sömürüye, şiddete ve cinsel ayrımcılığa hayır demek için

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Bu doküman, yazılı izin alınmaksızın, hangi amaç için olursa olsun elektronik ortamda ya da başka biçimlerde kısmen veya tamamen ve herhangi bir

Cumhuriyet Halk Partisi

İKİ AYDA 500 BİN YENİ İŞSİZ Krizin Tahribatı

TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ NEDİR? GERÇEK BİR TOPLU SÖZLEŞME İÇİN

19 EYLÜL MÜHENDİS, MİMAR, ŞEHİR PLANCILAR DAYANIŞMA GÜNÜ

ULUSLARARASI SOSYAL POLİTİKA (ÇEK306U)

YRD. DOÇ. DR. ULAŞ KARAN. Uluslararası İnsan Hakları Hukuku ve Anayasa Hukuku Işığında EŞİTLİK İLKESİ VE AYRIMCILIK YASAĞI

Acil Durum Yönetim Sistemi ICS NFPA 1600

Sivil Yaşam Derneği. 4. Ulusal Gençlik Zirvesi Sonuç Bildirgesi

SİVİL SAVUNMANIN AMAÇLARI: * Savaş zamanlarında halkın can ve mal güvenliğinin

Sera Etkisi. Gelen güneş ışınlarının bir kısmı bulutlar tarafında bloke edilmekte. Cam tarafından tutulan ısı

TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu

İŞ GÜVENCEMİZE VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKIYORUZ!

Bu amaç çerçevesinde Yükseköğretim Kurumları aşağıda belirtilen faaliyetlerde bulunmayı taahhüt ederler:

KAYITDIŞI ĐSTĐHDAMLA MÜCADELE

İÇİNDEKİLER EDİTÖR NOTU... İİİ YAZAR LİSTESİ... Xİ

SAVAŞ, GÖÇ VE SAĞLIK. 18 Mayıs 2015 İstanbul Şeyhmus GÖKALP

T.C. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ SAYILI İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ KANUNU

Kadınlar kimsenin namusu değildir

1. İklim Değişikliği Nedir?

TÜSİAD YÖNETİM KURULU BAŞKANI HALUK DİNÇER İN KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ HAKKINDA HER ŞEY KISA FİLM YARIŞMASI ÖDÜL TÖRENİ KONUŞMASI

ÖZEL İSTİHDAM BÜROLARINA GEÇİCİ İŞ İLİŞKİSİ FAALİYETİNE ARACILIK YETKİSİ VERİLMESİ

Transkript:

Yüz karası değil kömür karası Böyle kazanılır ekmek parası! Madencinin Vasiyeti Helal lokma! diyerek yer altına indim ben. Helalinden eceli tadıp geri döndüm ben. Rabbim! Neydi şehadet? Cephelerde ölmek mi? Helal lokma ararken can vermeyi bilmek mi? Tek düşüncem horantam helal yesin aşını Akran içinde yavrum dimdik tutsun başını. Evdeşim baş eğmesin, ar etmesin halinden Nimet verene şükrü düşürmesin dilinden. Bir dehlizde can vermek madencinin kaderi. Makamdaki vicdanın acep nedir ederi? Yedi kat yer altında rızkımı aradım ben Canımı verir iken kimlere yaradım ben? Şayet varsa bir ihmal mutlak bulsun devletim Hakkımı helal etmem unutursa milletim! Mustafa KÜTÜKÇÜ UNUTMADIK, Unutturmayacağız! Ruhunuz Şad Olsun.

editör Merhaba Sıcak bir yaz mevsiminin sonuna yaklaşırken, kara haberlerin eziciliği altında geçen bir dönemin ardından daha dolu, daha doyurucu ve daha geniş içerikli beşinci sayısı aracılığıyla SENCE yi seninle buluşturmuş olmanın gönül huzuru içindeyiz. Bu sayıyı hazırlama döneminde Soma daki maden ocağından gelen haber bütün milletimizin içini acıttı. Bu elim olaya kaza deyip geçmeye vicdanımız el vermiyor. Kayıplarımıza Allah tan rahmet, aile fertlerine ve bu acıyı yürekten hisseden herkese sabırlar diliyoruz. Bu vesileyle istihdam alanında taşeronlaşma eğilimi Ercan Han tarafından değerlendirildi. Yasin Pekeroğlu da, iş güvenliği kapsamında Acil Durum Planlaması ve Yönetimi ni inceledi. Saddam rejiminde de sonrasında da en büyük eziyeti çeken topluluk olarak Irak Türkmenleri kan ağlamaya devam ediyor. Suriye deki altüst oluşun üzerine Bayırbucak Türkmenleri nin feryadı onlara eklendi. Üstelik Suriye deki kargaşadan nemalanan IŞİD terörünün de en büyük mağduru Türkmenler oldu. Türkmenlerin acısını Yavuzaslan ın yazısıyla senin de gündemine taşıdık. Aynı şekilde, Stalin in zulmünü en derinden yaşamış olan Kırım Türkleri, bu sefer Rusya ile Ukrayna arasındaki tepişmenin ezdiği çimene döndürülme tehlikesini yaşamaktadır. Tuncer Kalkay ın kaleminden, Kırım Tatarları nın gözüyle konu sayfalarımızda yer aldı. Özcan Pehlivanoğlu da, Balkanlar ın bir Türk için anlam ve önemini inceldi. Ayrıca kadına yönelik şiddet sayfalarımızda konu edildi. Ankara Milletvekili Gülsün Bilgehan ve avukat Aydeniz Alisbah Tuskan ile yapılan röportajlar ve avukat İzzet Doğan ın incelmesine yer verdik. Yunus Şevki Kibar çevreye saygı için Küresel Isınma ile şehit ve gazilere saygı için terörle mücadelenin bir parçasını Güneydoğunun Üvey Evlatları: Korucular ı yazdı. Hüseyin Avcı, Hantal Bürokrasi Nasıl Anlaşılır? diye sordu. Nejla Öksüz, TSK bünyesinde farklı mesleklerde çalışan personelin sorunlarına değinirken Ortak Adları: Sivil Memur diye söze başladı. Ahmet Azizoğlu Yaren Kültürü nü anlatırken, Türk Büro Sen Genel Başkanı Fahrettin Yokuş Türk ü ve Türk ün kutsallarını hatırlattı. Muzaffer Şenduran ile yapılan söyleşi de ise, Türk kültür hayatının ve özellikle Türk müziğinin dertleri dile geldi. Mustafa Yiğit, Peyami Safa ve Cemil Meriç i tanıtırken, Süleyman Güngör, Yusuf Akçura nın hayat hikayesini özetledi. Aramızdan fışkıran umutlardan örnekleri sizlerle paylaşmak istedik. Yazar Banu Kıran ve şair Eyüp Ekinci sayfalarımızdan eserleriyle Sence bir selam verdiler. Murat Ertan Dijital İletişim ve Ülkü Davutoğlu Teknoloji ve Tıp makaleleri ile yeni teknolojinin sosyal hayata ve tıbbi uygulamalara yansımalarını incelediler. Nuran Kılağız ın yazısında ulu önderin sözleriyle bir hatırlatma var: Atatürk Bizden Biridir. Spor sayfamızda Cevdet Doğan ın anlatımıyla Taekwondo yu tanıttık. Hobi sayfamızı evde çiçek yetiştiriciliğine ayırdık. Dilek Kapdağ bizim için Çerkez Tavuğu hazırladı. Afiyet olsun. Altıncı sayıda buluşuncaya kadar afiyetle kalın. Yasemin GÜNGÖR

İÇİNDEKİLER Türk Büro-Sen Adına Sahibi Fahrettin YOKUŞ Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Cafer SEÇER Editör Yasemin GÜNGÖR Yayın Kurulu Nejla ÖKSÜZ Dr. Süleyman GÜNGÖR Yunus Şevki KİBAR Mustafa YİĞİT Ahmet AZİZOĞLU Ülkü DAVUTOĞLU Ali KARADENİZ Banu KIRAN Yönetim Yeri Talatpaşa Bulvarı No:160 06590 Cebeci / ANKARA Tel: 0.312 424 22 11 4 7 11 14 Taşeronlaşma Yeni Kölelik Sistemi Kamuda istihdam edilen taşeron firma çalışanı sayısı 2000 li yılların başında 20 bin iken; bugün kamuda 600 bini aşmış, toplamda ise 2 milyon 500 bine ulaşmıştır. Gülsün BİLGEHAN Kadına karşı şiddetin önlenmesinde en önemli görev önce devlete, devletin kurumlarına sonra sivil toplum örgütlerine düşmektedir. Ailenin Korunması ve Kadına Karşı ŞİDDET İlk insanla ortaya çıkan şiddet olgusu yıllardır hepimizi sarsacak boyutlarda her zaman gündemimizde yaşamaktadır. Av. Aydeniz Alisbah TUSKAN Türk Kadını toplumda hala layık olduğu yerde değil! 4 7 Kapak Yazı İlham GENCER Reklam Rezervasyon Tuğçe DEMİR Tel: 0.312 434 04 12 Faks: 0.312 434 04 13 Yapım Alban Tanıtım Ltd. Şti Tunalı Hilmi Cad. Büklüm Sk. No 45/3 Kavaklıdere/ANKARA Tel: 0.312 430 13 15 www.albantanitim.com.tr 16 18 Kaderlerine Terk Edilen TÜRKMENLER Bugün Türk Milletinin Misak-ı Millisi olan Kerkük Kalesinde Peşmerge vardır. Sözde bayraklarını Osmanlı mezarlarının, Selçuklu izlerinin olduğu Kerkük Kalesi ne çekmişlerdir. Küresel Isınma Yıllardır gündemde olan ve sürekli tartışılan bir konu küresel ısınma. Kimine göre kıyamet kimine göre ise dünyanın normal seyrinin sonucu. 14 16 Baskı Ozyurt Matbaacılık Ltd. Şti. Süzgün Sokak No:8 İskitler/ANKARA Basım Tarihi Ağustos 2014 Yayın Türü Yerel Süreli Yayın (Dört ayda bir yayımlanır.) Yazıların tüm sorumluluğu yazarlara aittir. ISSN: 2147-7329 Bu dergi Türk Büro-Sen tarafından 22 26 HANTAL BÜROKRASİ Nasıl Aşılır? İyi bürokrat; süreç analizi yapan, tehditleri önceden belirleyen ve sorunlara yönelik çözümler geliştirebilen kişidir. Ukrayna Krizi ve Kırım ın İşgali Kırım Tatar Dernekleri; Kırım ın yabancı işgal güçlerinden derhal arındırılması, Kırım Tatar halkının tarihi haklarının iadesi ve Ukrayna nın toprak bütünlüğünün korunması dışındaki yaklaşımları kesinlikle kabul etmiyoruz 26 ücretsiz dağıtılmaktadır.

28 Ortak Adları Sivil Memur...tüm yaşantılarında risk al- tında olan yaklaşık sayıları 40 bini bu- lan, hemşire, mühendis, avukat, aşçı, şoför, elektrik teknisyeni gibi aklınıza gelebilecek tüm mesleklerdeki personelin ortak adı sivil memur dur. 31 38 Yâren Kültürü Kız Anadan Öğrenir Sofra düzmeyi, Oğlan Babadan Öğrenir Sohbet Gezmeyi... Kaotik Dünya ve Şirketleşen Din Milyonlarca Iraklıya özgürlük getiriyoruz. Silahlarımızla getirdiğimiz özgürlüğü; anayasal düzeni kurup demokrasiye teslim edeceğiz. 31 46 54 46 Gönlü musikiyle yıkanmış bir insan Muzaffer ŞENDURAN Folklör ekipleri Türkiye de hiç- bir folklör ekibiyle mukayase edilemeyecek kadar güçlü ve ihtişamlıydı. 54 Dijital İletişim İlk çağ insanlarının, av öyküsünü başkalarına anlatmak için mağara duvarına çizdiği resimlerle başlayan bilgi paylaşımı, binlerce yıl boyunca gelişerek devam etmiştir. 60 İş Güvenliği Kapsamında Acil Durum Planlaması ve Yönetimi 64 67 68 Acil durum yönetimi ülkemizde her türlü doğal afet, iş kazası, trafik kazası, sabotaj, yangın, patlama, teknolojik risk- ler, çevresel felaketler vb. Atatürk Bizden Biridir Birçok zaferler kazandım, fakat bunların en büyüğünden sonra bile her akşam savaş alanlarında ölen bütün askerleri düşünerek içimden derin bir keder duyuyorum. Güneydoğunun Üvey Evlatları Korucular... Gerçekten birçok korucu bu tür meselelerden dolayı soruşturma geçirmiş ve bir kısmı da görevden uzaklaştırılmıştır. Balkanlar Balkan coğrafyası, Türk Milleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti için, her daim özenle ilgilenilmesi gereken ve Türk Dünyası içinde yer alan önemli bir bölgedir. 64 67 68

SENCE Taşeronlaşma Yeni Kölelik Sistemi Kamuda istihdam edilen taşeron firma çalışanı sayısı 2000 li yılların başında 20 bin iken; bugün kamuda 600 bini aşmış, toplamda ise 2 milyon 500 bine ulaşmıştır. Taşeronlaşma; çalışanlar açısından, sosyal güvencenin ve yarının ne olacağının belli olmadığı bir güvensizlik ortamı yaratmaktadır. Ercan HAN Manisa nın Soma ilçesinde bulunan maden ocağında yaşanan facia milletimizin yüreklerini dağlamıştır. Yaşanan facianın büyüklüğü nedeniyle bütün dikkatler Soma ya çevrilmiştir. Ancak Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre ülkemizde günde ortalama 205 iş kazası gerçekleşmekte, 2 kişi hayatını kaybetmekte ve 6 kişi de iş kazası nedeniyle, iş göremez hale gelmektedir. Bu rakamların yalnızca resmi kayıtlara dayandığı düşünüldüğünde, kayıtlara girmeyen kazalarla birlikte yaşanan can ve mal kaybının çok daha büyük olduğu görülecektir. Alabildiğine artan taşeronlaşma, iş güvenliği ile ilgili gerekli tedbirlerin alınmadığı, minimum maliyet maksimum kar anlayışı nedeniyle insan hayatının hiçe sayıldığı, yitip giden canların Güzel öldüler gibi ifadelerle hafife alındığı acımasız bir bakışı doğurmaktadır. Bilindiği gibi bugün ulaşmış olduğumuz teknolojik ve ekonomik gelişmenin temelinde Sanayi Devrimi yatmaktadır. Ancak 18 ve 19. yüzyıllarda yaşanan gelişmeler; tarım toplumundan endüstri toplumuna geçilirken, maksimum kâr, minimum maliyet temeline dayalı, emeğin sömürülmesini öngören bir anlayışı da beraberinde getirmiştir. İşçilerin çok uzun çalışma süreleri, çok kötü çalışma şartları, çok düşük ücretler ile çalışmak zorunda kaldıkları bu dönemde, kapitalizmin acımasızlığı, sermaye-emek ilişkileri ve paylaşım sürecinde, çatışma ve toplumsal kaosu yaratmıştır. Sendikal hareket, işte bu çatışma süreci içinde paylaşım ve yönetim sorununa çözüm getiren toplumsal bir olgu olarak ortaya çıkmıştır. Çalışma şartlarının iyileşmesi, demokrasinin gelişmesi, insan hakları kavramının ortaya çıkması, yönetişim anlayışının benimsenmesi; temelde sivil toplum olgusunun başarısı olarak kabul edilecek sonuçları doğurmuştur. 4 SENCE 2014 Sayı 5

Buna karşın 1980 li yıllarla birlikte ortaya çıkan neo-liberal anlayış ve küreselleşme; bir anlamda sermaye-emek çatışması sonucunda dengeye oturmuş olan paylaşım sorununda, sermaye lehine yeni yaklaşımlar, yeni düzenlemeler içermektedir. Teknolojik gelişmenin akıl almaz bir boyuta ulaştığı günümüzde, para ve sermaye artık anlam değiştirerek hayatın odak noktasına yerleşmiştir. Üretim araçlarının el ve şekil değiştirdiği, maksimum kâr, minimum maliyet anlayışının yeniden ortaya çıktığı bir dönemi yaşamaktayız. Emeği, çalışanı ve çalışanlar için yapılan yatırımları bir maliyet unsuru olarak görme yanlışı; Endüstri Devrimi nin üzerinden 300 yıl geçmiş olmasına rağmen, iş kazalarının meslek hastalıklarının hâlâ emek dünyasının çözemediği bir sorun olarak kalmasına neden olmaktadır. Günümüz gelişmelerine baktığımızda, çalışanlarının ekonomik ve sosyal haklarının kısıtlanarak maliyetlerin düşürülmesi, kâr marjının yükseltilmesi için taşeronlaşma sisteminin ön plana çıkarıldığını görmekteyiz. Bu değişim rüzgârından Türkiye de nasibini almakta ve istihdam sistemi taşeron ağırlıklı bir yapıya doğru evrilmektedir. Düşük maliyetli, düşük ücretli, iş güvencesi olmayan, sendikaya üye olduğunda işten çıkarılacağı kesin olan, gerekli asgari iş güvenliği tedbirlerinden dahi yoksun bırakılan taşeron işçilerimizin yaşadığı dram Soma da bir kez daha ortaya çıkmıştır. Taşeronlaşma olgusu, ülkemize özelleştirme yoluyla girmiş, kamunun insan kaynakları alanında hizmet alımı şeklinde yerleşmiştir. Temelde Türk kamu personel sisteminde dört ana istihdam biçimi belirlenmiştir. Bunlar, 657 sayılı DMK nun 4. maddesinin A fıkrası uyarınca çalıştırılan ve iş güvencesine sahip olan memurlar, B fıkrası uyarınca çalıştırılan sözleşmeli personel, C fıkrası uyarınca çalıştırılan geçici personel ve D fıkrası uyarınca çalıştırılan işçilerdir. Ancak yeni kamu yönetimi anlayışı, kamu personel sistemini değiştirerek hizmet alımları yoluyla kamuyu özel sektöre açmayı temel amaç edinmiştir. Yeni kamu yönetimi anlayışının yansıması şeklinde özel sektörden temin edilmeye başlanılan hizmetler; taşıma, temizlik, yemek hazırlama ve dağıtım, koruma ve güvenlik, danışmanlık, tanıtım, basım ve yayım, toplantı, organizasyon, sergileme, fotoğraf, film, fikri ve güzel sanat, bilgisayar sistemlerine yönelik hizmetler ile yazılım hizmetleri, mesleki eğitim, bakım ve onarım, araştırma ve geliştirme, piyasa araştırması ve anket çalışmaları olarak belirtilebilir. Bununla birlikte istihdam sistemi bakımından; kamu kesiminde memurluk yerine idari sözleşmelilik, kadro gereği ücret yerine sözleşme gereği performans ücreti gibi eğilimler, kamu kesimi istihdam rejimini de özel kesim istihdam rejimi ile aynı seviyeye getirmeye yöneliktir. Son yıllarda, memurların iş güvencesinin ortadan kaldırılarak idari sözleşmeli statüye geçirildiği, sendikal ve demokratik haklarının verilmediği, işçilerin de çağrı usulüne göre, esnek, kısmi zamanlı çalışma şartlarına göre istihdam edildiği bir yapı oluşturma isteği ağırlık kazanmaya başlamıştır. Kamuda personel giderlerinin azaltılması amacıyla, temizlik, güvenlik gibi bazı hizmetlerin ihale yoluyla özel şirketlere devredilmesi uygulaması artık kamu hizmetlerinin taşeron şirket elemanları aracılığıyla gördürülmesi boyutuna ulaşmıştır. Geçmişte istisna olan taşeron/alt işveren uygulaması günümüzde yaygın bir istihdam biçimi haline gelmiştir. Kamuda istihdam edilen taşeron firma çalışanı sayısı 2000 li yılların başında 20 bin iken; bugün kamudaki taşeron firma işçileri 600 bini aşmış, toplamda ise 2 milyon 500 bine ulaşmıştır. Taşeronlaşma; çalışanlar açısından, sosyal güvencenin olmadığı, yarınının ne olacağı belli olmayan bir güvensizlik yaratmaktadır. Taşeron uygulamasının temel motifi maliyetlerin özellikle de işgücü maliyetinin düşürülmesidir. Bu sistem çalışma ilişkilerini güvensizleştiren, Son yıllarda, sendikasız ve toplu sözleşmesiz ve hatta iş yasası dışın- memurların iş güvencesinin ortadan da işçi çalıştırmanın bir aracı haline gelmiş durumdadır. kaldırılarak idari 1980 li yıllarla birlikte bütün dünyada taşeronlaşma sermayenin yeni uluslararası stratejisi içerisinde önemli bir yere sahiptir. Bu strateji genel olarak iş ilişkilerinin, çalışma sisteminin esnekleştirilmesi, kuralsızlaştırılması olarak da adlandırılmaktadır. Özellikle işgücünün kolay ikame edilebileceği alanlarda daha hızlı bir taşeronlaşma yaşanmaktadır. Öncelikle sözleşmeli statüye geçirildiği, sendikal ve demokratik haklarının verilmediği, işçilerin de çağrı usulüne göre, esnek, kısmi zamanlı çalışma şartlarına göre istihdam edildiği bir yapı oluşturma isteği ağırlık kazanmaya başlamıştır. Çalışma Hayatı SENCE 2014 Sayı 5 5

SENCE Gelecekte kamuda iş güvencesine sahip çalışanın kalmayacağı, devletin asli ve sürekli görevlerinin bile sözleşmeli, özel sektörde başlayan taşeronlaşma zamanla kamuda da yaygınlaşmıştır. Kamuda alt işveren, hizmet alımı gibi adlar altında kadrolu kamu çalışanı yerine taşeron tercih edilmeye başlanmıştır. düşük maaşlı, Çalışma haklarının en yaygın ihlal edildiği, iş kazalarının en güvencesiz, taşeron fazla olduğu yerler taşeron işçileri tarafından şirketler tarafından yapılan sağlanacağı anlamına işlerdir. gelmektedir. Taşeronlaşmaya karşı işçilerden ve sendikalardan gelen ve giderek artan tepkilerin aksine, sermaye örgütleri taşeron uygulamasının daha da yaygınlaştırılmasını ve kanundaki sınırlamaların kaldırılmasını talep etmektedir. Taşeron işçilik konusunun temeli alt işveren tanımında yatmaktadır. 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesine göre asıl işin bir bölümünde alt işveren çalıştırılabilmesi işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenle uzmanlık gerektiren işler gibi üç koşulun bir arada var olmasına bağlıdır. Fransız yüksek yargısının içtihatları arasında da yer alan bu düzenleme taşeron uygulamasını sınırlamayı amaçlamaktadır. Bu üç koşul aynı anda yok ise yargı taşeron işçi çalıştırmayı muvazaa (hile) olarak kabul etmekte ve işçi başından itibaren asıl işverenin işçisi sayılmaktadır. Nitekim bu yönde verilmiş çok sayıda yargı kararı bulunmaktadır. Taşeron meselesinin kritik noktası bu tanımda düğümlenmektedir. Çıkarılmak istenilen yeni kanunlar, bu üç gerekliliğin bir arada bulunma zorunluluğunu kaldırarak, işin herhangi bir bölümünde, herhangi bir alanda taşeron çalıştırmayı mümkün kılacak ve taşeron sistemini yaygınlaştıracak uygulamalar içermektedir. Bu durum, gelecekte kamuda iş güvencesine sahip çalışanın kalmayacağı, devletin asli ve sürekli görevlerinin bile sözleşmeli, düşük maaşlı, güvencesiz, taşeron işçileri tarafından sağlanacağı anlamına gelmektedir. Bununla birlikte kamuda artan taşeron işçiliği, iş sağlığı ve güvenliği alanını da etkilemekte, çıkarılan Kanuna rağmen işyerlerinde sağlık ve güvenlik tedbirlerini almakla yükümlü işveren konusunda karmaşa yaşanmasına neden olmaktadır. Bunun en açık örneği geçtiğimiz aylarda yaşanan Soma faciasında görülmüştür. Soma daki madenlerin sahibi Türkiye Kömür İşletmeleri (TKİ), yani Devlet iken, söz konusu madenlerin işletilmesi özel sektöre verilmiştir. Yapılan incelemelerde madenleri işletme hakkı kazanan özel şirketin de maden içinde belli ocakları taşeronlara devrettiği ortaya çıkmıştır. Bu durumda hukuki bakımdan Soma da asıl işverenin TKİ olduğu açıktır. Madeni işletme izni alan özel şirket ise alt işveren durumundadır. Aynı alt işveren, işin belli bölümlerini başka alt işverenlere devrederek ikincil bir taşeron sistemi geliştirmiştir. Bu karmaşık yapı, yaşanan facianın sorumlularının bulunmasını engellemektedir. Nitekim soruşturma sonucunda yalnızca madenin işletme hakkını almış olan şirket yöneticilerinin tutuklanması, bunun yanında diğer taşeronların, TKİ nin, Enerji Bakanlığı nın ve madenlerin denetiminden sorumlu olan kişi ve kurumların göz ardı edilmesi, yaşanan belirsizliğin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır. Sendikaların bilinçli birkaç kişi ve kuruluşun dışında, bu sömürüye fazlaca karşı çıkan da bulunmamaktadır. Bilinmelidir ki, kâr da teknolojik ilerleme de, gelişme de insan için vardır. İnsanın olmadığı, insan hayatının yılsonu bilançolarındaki artı bakiyelerden daha değersiz olduğu bir dünyada, bütün değerler anlamını yitirmektedir. Soma da yaşanan ve millet olarak hepimizi derinden yaralayan facia, taşeronlaşmanın, tedbirsizliğin ve bireyselleşmenin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. İş sağlığı ve güvenliğine ilişkin önlemler alınmış olsaydı bu facianın kesinlikle gerçekleşmeyeceğini söylemek mümkündür. Bu bakımdan insan hayatının hiçe sayıldığı, emek üzerinden kâr elde eden üçüncü, dördüncü şahısların türediği bir dünyada, örgütlenme daha da anlam kazanmaktadır. Yürüyen çarka çomak sokacak olanlar da ancak örgütlü gücün farkına varan kitleler olacaktır. Martin Luther in dediği gibi Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, fakat bu arada çok basit bir sanatı unuttuk. İnsan gibi yaşamak... Yeniden insan gibi yaşamayı hatırlayacağımız, emeğin en yüce değer olduğu gerçeğini idrak edip, insan için yapılacak yatırımlarla hayatı güzelleştireceğimiz, iş kazası ve meslek hastalıklarının son bulması için gerekli farkındalığı yaratabileceğimiz bir sürecin başlaması, örgütlenen insanın harekete geçmesiyle sağlanacaktır. 6 SENCE 2014 Sayı 5

Röportaj Gülsün BİLGEHAN CHP Ankara Milletvekili Kadına karşı şiddetin önlenmesinde en önemli görev önce devlete, devletin kurumlarına sonra sivil toplum örgütlerine düşmektedir. Kadına yönelik baskı ve şiddetin her geçen gün daha da artığı ülkemizde, şiddetin geldiği noktayı bizimle paylaşır mısınız? Kadına yönelik baskının ve şiddetin her geçen gün arttığını biliyoruz. Bu durumun elbette ekonomik, sosyal ve kültürel nedenleri var ama bunun en temel nedeni kadına bakış açısı. Cumhuriyetin ilk yıllarından bu yana birçok kazanımlar elde eden kadınlar, bugün gelinen noktada maalesef toplumun ikinci sınıf vatandaşı konumuna itilmeye çalışılıyorlar. Özellikle son 12 yıldır ülkeyi yöneten zihniyet, kadın a dair bakanlığın isminde bile kadın adına tahammül edemiyor. Ve bugün gelinen noktada, her geçen gün tırmanan kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve cinayet vakaları artıyor. Türkiye de 2014 ün ilk 6 ayında erkekler tarafından öldürülen kadın sayısı 129, tecavüze uğrayan kadın ve kız çocuklarının sayısı ise 58. Ayrıca 292 kadın da erkekler tarafından yaralandı, 57 kadın ve kız çocuğuna cinsel tacizde bulunuldu. Bu rakamlar sanırım bugün gelinen vahim noktayı somut olarak ortaya koymak için yeterlidir. Ayrıca 2014 ün ilk altı ayında 11 kadın koruma tedbiri altındayken öldürüldü. Röportaj: Deniz GÜRBÜZ SENCE 2014 Sayı 5 7

SENCE Türkiye Cumhuriyeti bugüne Şiddet gören kadınlar korumadan vazgeçiyor, çünkü devlet yeteri kadar kadına karşı şidde- ti önleme bağlamında birçok uluslararası sözleşmeye taraf olmuş ve yasalarını kadar kadınları bununla uyumlaştırmıştır. koruyamıyor ve sonun Buna rağmen yasaların öngördüğü somut adımlar başlangıcı böyle yaşanıyor. atılmayınca kadınlar her geçen gün kendilerini daha da korumasız ve çaresiz hissediyorlar. O kadar ki, 2013 te en fazla kadın cinayetinin yaşandığı İzmir de, son bir yılda şiddet gören kadınların %70 inin şikâyetlerinden vazgeçerek koruma talep etmediğini öğreniyoruz. Sonun başlangıcı şiddet gören kadınlar korumadan vazgeçiyor. Devlet kadınları yeteri kadar koruyamıyor. Bütün bu size anlattıklarım, eşitliğin sadece kâğıt üzerinde var olan ancak sokakta hiç yaşanmayan bir olgu olduğunu anlamaya yetiyor. Sizce, kadına yönelik şiddetin (cinsel şiddet, fiziki şiddet, çocuk gelinler vb.) tamamen engellenmesi mümkün mü? Tabii ki mümkün. Nasıl mümkün? Siyasi ve toplumsal kararlılıkla. Bu mücadele topyekün yürütülmesi gereken bir mücadele. Az önce de söylediğim gibi, Türkiye deki en büyük problem, kâğıt üzerinde var olan eşitliğin günlük uygulamalara yansıtılamıyor olmasıdır. Türkiye de kadınların kaç çocuk doğuracaklarına, nasıl doğum yapmaları gerektiğine, hangi koşullarda sokaklarda yürüyüp yürüyemeyeceklerine, ne zaman evlenmeleri gerektiğine ve kahkaha atıp atmamalarına karar veren bir siyasi anlayış olduğu sürece korkarım ki bu vahim tablo önümüzde durmaya devam edecektir. Kadına karşı şiddetin önlenmesinde en önemli görev önce devlete, devletin kurumlarına sonra sivil toplum örgütlerine düşmektedir. Devletin ilgili kurumları arasında işbirliğinin sağlaması, her kurumun üzerine düşen görevi yerine getirip getirmediğini denetlemesi, toplumun toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilinçlendirilmesi ve erkek egemen sistem yerine eşitlikçi anlayışın yerleştirilmesi noktasında sivil toplum örgütlerinin bugün olduğu gibi yarın da aktif ve sonuç odaklı politikalar üretmesi kadına karşı şiddetle etkin mücadele için olmazsa olmaz başlıklardır. Ayrıca, kadına karşı şiddet sadece Türkiye de değil dünyanın birçok ülkesinde de önemli bir sorun, dolayısıyla Türkiye nin bu konudaki uluslararası mücadelenin de bir parçası olması ve şiddetle mücadeleye ilişkin olarak imzaladığı sözleşmelerin de yükümlülüklerini yerine getirmesi şarttır. Şiddete maruz kalan kadınlarla ilgili olarak yeni gündeme gelen İstanbul Sözleşmesi hakkında bize bilgi verir misiniz? Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, ilk olarak Mayıs 2011 de İstanbul da imzaya açıldığı için uluslararası literatüre İstanbul Sözleşmesi olarak geçti. Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Eşitlik Komisyonu başkanı olduğum dönemde hazırlık ve yazım aşamalarına katkı verdiğim bu sözleşme, uluslararası alanda şiddetin gölgesinde veya tehdidinde yaşayan kadınların temel insan haklarını İstanbul Sözleşmesi ana hatları itibariyle; kadına karşı şiddeti önleme, kadınları şiddetten koruma, kovuşturma ve siyasi savunması bakımından olarak kadına karşı referans alınacak ilk ve tek uluslararası sözleşme olma özelliği taşıyor. şiddetle mücadelede kararlılık temellerine dayanan bir sözleşme. Türkiye nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi nin tüm üye ülkeleri başta olmak üzere tüm dünya ülkelerine kadına karşı şiddetle etkin mücadele için çağrıda bulunuyor. 1 Ağustos 2014 te, yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi ana hatları itibariyle; kadına karşı şiddeti önleme, kadınları şiddetten koruma, kovuşturma ve siyasi olarak kadına karşı şiddetle mücadelede kararlılık temellerine dayanan bir sözleşmedir. 8 SENCE 2014 Sayı 5

Röportaj Türkiye, AİHM de, kadına karşı şiddeti önleyemediği gerekçesiyle maddi cezaya çarptırılmış tek ülke. İstanbul Sözleşmesi nin ülkemize getirdiği yükümlülükler ve kadınlarımıza sağladığı avantajlar nelerdir? Türkiye, bu sözleşmeyi parlamentosunda kabul eden ilk ülke olarak pek çok yükümlülüğü de yerine getirme sözü vermiş oldu. Bu yükümlülükler kadınların özellikle kendi toplumlarında daha güvenli yaşamaları ve her türlü şiddetten uzak kalabilmeleri için aciliyetle hayata geçirilmesi gereken yükümlülüklerdir. İstanbul Sözleşmesinin ve tabii ki kadına karşı şiddetle mücadele için parlamentomuzdan geçirdiğimiz 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasasının gereklerinin bugün, hemen şimdi yerine getirilmeye başlanması kadınların hayatlarında pek çok avantajı da beraberinde getirecektir. 1 Ağustos itibariyle, İstanbul Sözleşmesi yle, şiddete maruz kalan kadınlar artık bütün ilgili kurumların koordinasyonunda sağlanacak ciddi bir devlet koruması altına alındı. Bu sözleşme ile şiddetten korunabilecek, eğitimleri teşvik edilecek, hukuki anlamda desteklenecek, gerek kamu gerekse özel alanda şiddetten arındırılmış ve yaşam hakları korunacak olan kadınlar, bütün erkek egemen normlara rağmen eminim ki kısa zamanda farklı toplumsal alanlarda daha etkin bir varlık gösterecektir. İstanbul Sözleşmesi, kadınların, hak ihlallerine uğradıkları noktada AİHM e başvurusunu kolaylaştırıyor. Korkarım, önümüzdeki günlerde AİHM e kadına karşı şiddet vakalarına ilişkin olarak Türkiye den gitmiş çok sayıd a dosya olacak. SENCE 2014 Sayı 5 9

SENCE Sizce bu sözleşme, kadına uygulanan şiddet ve mobbingi ne oranda engeller? Uygulanabilirliği ne kadardır? Her şeyin bugünden yarına değişmesi kolay değil. Ama sözleşmenin tüm gereklilikleri ve yükümlülükleri yerine getirilirse, şiddet ve mobbing ciddi oranda azalır. Bu sözleşmenin getirdiği en önemli noktalardan biri, sözleşmenin izlenmesi ve denetlenmesi noktasında uluslararası bir mekanizma kurulacak olması. Bu uluslararası mekanizma, sözleşmeye imza atan ve aynı zamanda da onaylayan ülkelerin, sözlerinde durup durmadıklarını, sözleşme maddelerini hayata geçirip geçirmediklerini kontrol edecek ve sözleşmeye taraf tüm ülkeleriyle ilgili rapor yazıp dünya kamuoyuyla paylaşacak. Ayrıca biliyorsunuz, Avrupa Konseyi nin yargı organı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesidir. (AİHM) Türkiye, AİHM de, kadına karşı şiddeti önleyemediği gerekçesiyle maddi cezaya çarptırılmış tek ülkedir. İşte bu sözleşmenin en hayati noktalarından biri de maddi yükümlülükler. Bu sözleşmede, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kadına karşı şiddetin önlenmesi noktasında bütçe ayırması gerekliliği söz konusuyken öteki taraftan sözleşme, kadınların, hak ihlallerine uğradıkları noktada AİHM e başvurusunu kolaylaştırıyor. Korkarım ki önümüzdeki günlerde AİHM e kadına karşı şiddet vakalarına ilişkin olarak Türkiye den gitmiş çok sayıda dosya olacak. Bu nedenle, umuyorum ki, sözleşmenin özellikle maddi yükümlülükleri caydırıcı olur. Sizce anlaşmanın kağıt üzerinde kalmaması için alınması gereken tedbirler nelerdir? Önce toplumsal duyarlılık gerekiyor. Bu duyarlılığı sadece kadına karşı şiddet konusunda değil pek çok konuda sağlayan, yayan bir genç neslin varlığı beni çok Bu ülkenin kadınlarına ve gençlerine güveniyorum. umutlandırıyor. Hep söylediğim bir şey var: Bu ülkenin kadınlarına ve gençlerine güveniyorum. Daha önce de söz ettiğim gibi, sözleşmenin ortaya koyduğu ve bizim de altına imza attığımız yükümlülükler, şiddet sarmalında yaşayan Türkiye de, kadına karşı şiddeti bütünüyle olmasa da büyük ölçüde yok etme noktasında ciddi tedbirler ve yaptırımlar içeriyor. TBMM de dört siyasi parti grubunun da oy birliğiyle kabul ettiği İstanbul Sözleşmesi nin arkasında politik bir kararlılıkla durmak ve sözleşmenin hayata geçirilmesi noktasında başta kadın sivil toplum örgütleri olmak üzere toplumun farklı kesimleriyle birlikte eylem planları oluşturarak hayata geçirmek, alınması gereken en önemli tedbirlerin başında gelmelidir. Ayrıca, tabi ki eğitim ve kültür hayatında kadınların önlerini açma yoluyla alışılagelmiş rol ve modelleri değiştirmek için pozitif önlemler almak yine sözleşmenin olmazsa olmaz şartlarıdır. Ama tekrar etmek istiyorum, bütün bunlar için politik kararlılık şart! Ben de buradan sizin aracılığınızla hükümete mesajımı tekrarlamak istiyorum: Tam üyeyiz, tam kararlı olalım! Kadınlarımızı şiddetten uzak tutalım! Sayın Gülsün Bilgehan, sorularımız bu kadar, sizin eklemek istediğiniz bir şey varmı? 1 Ağustos 2014, kadına karşı şiddeti ciddi bir sorun olarak gören ve çözümüne katkı vermek isteyen herkes için, en önemlisi biz kadınlar için bir milat olarak kabul edilmeli. Kadın hakları konusunda ciddi bir hassasiyet taşıyan ve eşitlik mücadelesini yer aldığı bütün ulusal ve uluslararası platformlarda savunan, anlatan, destekleyen ve kadın sivil toplum örgütleriyle her zaman işbirliği ve dayanışma içinde olan bir kadın parlamenter olarak Dünya üzerinde şiddet son buluncaya kadar mücadeleye devam! diyor, sizlerin aracılığıyla barışa, eşitliğe, kardeşliğe ve dayanışmaya inanan Türkiye nin bütün kadınlarına, tüm Sence dergisi okurlarına sevgi ve saygılarımı iletiyorum. 10 SENCE 2014 Sayı 5

Güncel Ailenin Korunması ve Kadına Karşı ŞİDDET Av. İzzet DOĞAN Kahdem Gönüllü Çalışma Grubu Üyesi Anayasamızın 41. maddesinde, Devlet, ailenin huzur ve refahı ile özellikle ananın ve çocukların korunması için gerekli tedbirleri alır, teşkilatı kurar denilmektedir. Aile Mahkemelerinin kuruluşu ile Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa Anayasamızın bu hükmü kapsamında değerlendirilmeli ve bu düzenlemelerin esas amacının öncelikle kadınları ve sonra da çocukları şiddetten korumak olduğu düşünülmelidir. Kadınlara Karşı Şiddeti Önleme, Cezalandırma ve Ortadan Kaldırmaya İlişkin İnter Amerikan Sözleşmesi nde: Şiddetin fiziksel, ruhsal ve cinsel şiddet biçiminde olabileceği belirtilmiş ve aile içi şiddetin; dayak, hakaret, cinsel istismar, evlilik içi tecavüz ve ben- zeri eylemler olarak gerçekleştirildiği açıklanmıştır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nun 20 Aralık 1993 tarihli ve 44/104 sayılı kararı ile ilan edilen Kadınlara Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Bildiri nin 1. maddesi; kadınlara karşı şiddet, ister kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ızdırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma anlamına gelir. SENCE 2014 Sayı 5 11

SENCE Uluslararası Af Örgütünün 2004 yılında yayınlamış olduğu rapora göre: Dünyada üç kadından biri fiziksel şiddete ya da cinsel tacize maruz kalmakta, bu durum sadece geri kalmış ülkelerde yaşanmamakta, örneğin İngiltere de her dört kadından biri erkeklerin şiddetine maruz kalmakta ve ayrıca dünyada cinayete kurban giden kadınların %70 i eşleri tarafından öldürülmektedir 2. maddesi de kadınlara karşı şiddetle sınırlı olmayarak şu örneklere yer vermiştir: a) Aile içinde meydana gelen dövme, kız çocuklarının cinsel istismarı, evlenirken verilen başlıkla ilgili şiddet, evlilik içi tecavüz, cinsel organları dağlama ve kadınlara zarar veren geleneksel uygulamalar, eşi olmayanlar arasındaki şiddet ve sömürmek için uygulanan şiddet de dahil fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet uygulanması, b) Toplum içinde meydana gelen tecavüz, cinsel istismar, çalışma hayatında, öğretim kurumlarında ve diğer yerlerde cinsel taciz, kadın satışı ve zorla fahişeleştirme de dahil, fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet, c) Nerede meydana gelirse gelsin devlet tarafından işlenen veya hoş görülen fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet. Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi nin Kadınlara Yönelik Şiddet, Sebepleri ve Sonuçları Özel Raportörü Radhika Coomaraswamy nin aile içi şiddete ilişkin çerçeve mevzuat örneğinde ise; aile içi şiddet eylemleri basit saldırılardan, ağır dayak, kaçırma, tehdit, gözdağı, zorlama, üzerine yürüme, küçük düşürücü sözlü taciz, zorla veya hukuka aykırı olarak haneye girme, kundaklama, mülkün tahribi, cinsel şiddet, evlilik içi tecavüz, drahoma ya da başlık parasına bağlı şiddet, kadın sünneti, fahişelik yaptırmak sureti ile istismara bağlı şiddet, evde çalışan kadın hizmetlilere karşı şiddet ve bu eylemleri gerçekleştirmeye teşebbüse dek, bir aile üyesi tarafından kadınlara uygulanan, cinsiyete dayalı tüm fiziksel, psikolojik ve cinsel kötü muamele eylemleri aile içi şiddet olarak tanımlanmaktadır. Genel olarak aile içi şiddet; aile bireylerinin yaralanmasına, sindirilmesine, öfkelendirilmesine veya duygusal baskı altına alınmasına yol açan fiziki veya herhangi bir şekildeki hareket, davranış ve eylemler bütünüdür. Şiddet Yöntemleri a) Fiziksel şiddet; fiziki gücün bir sindirme, korkutma veya ceza verme yöntemi olarak kullanılmasıdır. Fiziksel şiddet olarak kabul edebileceğimiz eylemler; itmek, tokat atmak, ısırmak, boğmaya çalışmak, tekmelemek, yumruklamak, eşya fırlatmak, fiziksel kuvvet kullanarak evden çıkmasına veya eve girmesine engel olmak, işkence yapmak, bıçak veya silahla tehdit etmek vb... b) Sözel Şiddet; söz ve hareketlerin düzenli bir şekilde korkutma, sindirme, cezalandırma ve kontrol etme aracı olarak kullanılmasıdır. Sözel şiddete ilişkin davranışlardan en belirgini, kişinindeğer verdiği konulara yönelik güven sarsmak ve kişiyi yaralamak amacı ile belirli aralıklarla çok ağır hakaret içeren sözler söylemektir. Kişiyi küçük düşürücü adlar takmak ve sık sık olumsuz bir şekilde eleştirmek ve alay etmek de sözel şiddet kapsamında değerlendirilmektedir. c) Cinsel Şiddet; kişinin isteğine aykırı olarak cinselliğin bir sindirme denetleme ve tehdit aracı olarak kullanılmasıdır. Örneğin kadınla zorla ilişkide bulunmak, aşırı kıskançlık, evlilik içi tecavüz, ensest ve ayrıca kişiye bir eşyaymış gibi davranmak, cinselliği bir cezalandırma yöntemi olarak kullanmak alenen karşı cinse ilgi göstermek, duygusal baskı kurarak cinsel ilişkiye zorlamak, tecavüz etmek, istenmeyen 12 SENCE 2014 Sayı 5

cinsel pozisyonlara zorlamak, fuhuşa zorlamak. Cinsel taciz ise cinsel nitelikli sözlü, sözsüz ya da fiziksel istenmeyen davranış olarak herhangi bir biçimde ortaya çıkabilir. Kişinin onurunu zedeleme amaçlı ya da etkili cinsel nitelikli davranışlar; özellikle sindirici, düşmanca, küçük düşürücü, aşağılayıcı ve saldırgan bir ortam yarattıkları zaman cinsel taciz kapsamına girerler. d) Duygusal Şiddet; duyguların ve duygusal ihtiyaçların, karşı tarafa baskı uygulayabilmek için tutarlı bir şekilde istismar edilmesi, bir yaptırım ve tehdit aracı olarak kullanılmasıdır. Duygusal şiddetin amacı, kurbanın kendine ait saygısını kaybettirmek, korkutmak, kendini güçsüz hissetmesini sağlamaktır. Sevgi, ilgi yokluğu, sevecen davranmama, aşağılama, beceriksizlikle suçlama, küçük görme, insanın içindeki umutları yok etme, zor günlerde, hastalıklarda destek vermeme, yardımcı olmama, yaşanacak güzellikleri paylaşmama, inandığı önem verdiği değerleri görmezlikten gelme, yabancı gibi davranma gibi örnekler, duygusal şiddet kapsamındadır. e) Ekonomik Şiddet; ekonomik kaynakların ve paranın kişi üzerinde bir yaptırım, tehdit ve kontrol aracı olarak düzenli bir şekilde kullanılmasıdır. Örneğin, kadının gelirine, mallarına el koymak, ailesinden katkı sağlamaya zorlamak, gelirini kumarda, içkide harcamak, kazancı olduğu halde kadının ve çocuklarının ihtiyaçlarını karşılamayarak yokluk içinde bırakmak gibi tutumlardır. Gerek uluslararası gelişmeler ve gerekse ülkemizde yapılan çalışmalar sonucu 14 Ocak 1998 tarihli 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun kabul edilmesi ile aile içi şiddet ilk kez bir hukuksal kavram olarak karşımıza çıkmıştır. 4320 sayılı yasanın genel gerekçesinde; Aile içi şiddetin zararları sadece toplum açısından değil, birey açısından da tehlikeli sonuçlar yaratmaktadır. Aile İçi Şiddet, sevgi, şevkat ve merhamet göstermesi gereken bir kişi tarafından uygulandığından, şiddete maruz kalan aile bireyinin ruhi yapısında hayatı boyunca silinmesi zor izler bırakmaktadır denilmektedir. 7 Mayıs 2004 tarihinde Anayasamızda yapılan değişiklikle de, Kadın ve Erkek eşit haklara sahiptir, devlet, bu eşitliğin yaşama geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür hükmü getirilmiştir. 4320 sayılı Kanun, aile içi şiddeti önleme konusunda hiç şüphesiz ki reform niteliğinde çok önemli bir kilometre taşıdır. Bu kanun uygulamada görülen eksikleri gidermek amacı ile hazırlanan 6284 sayılı Kanuna ilişkin Adalet Komisyonu Raporu nda da; En temel insan hakkı olan yaşama hakkının korunması konusunda Devletin yükümlülükleri, sadece yasama faaliyeti ile kalmamalı, aynı zamanda bu yönde toplumsal bilincin uyandırılması ve geliştirilmesi amacıyla gereken her türlü koruyucu ve giderici tedbirin alınmasının gerektiği belirtilmiştir. Ülkemizde çeşitli kesimlerin karşı karşıya kaldığı sosyal, kültürel, iktisadi sorunların ve eğitim seviyesinin düşüklüğünün aile içi şiddetin önemli sebeplerini teşkil ettiği unutulmamalıdır. Dolayısıyla, söz konusu sorunlar ortadan kaldırılmadığı sürece, tek başına kanuni düzenlemelerin, aile içi şiddet sorununun tam olarak çözülmesinde yeterli olamayacağı aşikardır. İlk insanla ortaya çıkan şiddet olgusu yıllardır hepimizi sarsacak boyutlarda her zaman gündemimizde yaşamaktadır. Görsel ve yazılı basını izleyenlerin tanık oldukları dayak, işkence ve cinayetler tüyler ürpertici nitelikte ve acımasızdır. Töre ve namus cinayetleri adı altında kadına yönelik şiddet kadının en güvenceli yaşayacağı aile içinde de, kadının ve çocukların fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik bakımdan acı çekmelerine neden olan ve onların insanlık onurunu yaralayan bir olgudur. Güncel SENCE 2014 Sayı 5 13

SENCE Türk Kadını; toplumda hala layık olduğu yerde değil! Toplumumuzda kadının yeri nedir? Toplumdaki erkek egemen anlayış kadını erkeğe bağlı bir insan olarak görüyor. Kadın toplumda güçsüz. Ekonomik olarak birilerine bağımlı. Bu da onun her şeyini kısıtlıyor. Eğitimli kadının yeri mutlaka daha farklı. Ezilmişlik ve ikincillik hissetmiyorsunuz. Kadını eşit birey görme anlayışını pekiştirmek ve yerleştirmek lazım. Av. Aydeniz Alisbah TUSKAN Kadın Hakları Merkezi-Çocuk Hakları Merkezi ve Adli Yardımdan Sorumlu İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Cumhuriyetin en büyük devrimi Kadın Devrimi olmasına rağmen kadın toplumda eğitimde, sağlıkta, ekonomide güçsüzdür, güvencesi yoktur, birey olamamıştır. Bu durum kadının toplumdaki yerini çok etkilemektedir. Kısacası Türk Kadını; toplumda hala layık olduğu yerde değil. Ülkemizde kadına karşı her geçen gün artan şiddetin sizce sebepleri nelerdir? Aile içi şiddet; aile değil toplumun sorunudur. Şiddet insan hakları ihlalidir. Demokrasi sorunudur. Sadece 2014 yılında ülkemizde 135 kadın şiddete maruz kalarak öldürülmüştür. Bu bilinen bir sayıdır. Yani günaşırı bir kadın öldürülmektedir. 2007 Yılında öldürülen kadınla,2013 yılında öldürülen kadın sayısı arasında %1400 artış vardır. Bu durum bir insan hakları ihlalidir. Röportaj: Deniz GÜRBÜZ 14 SENCE 2014 Sayı 5

2007 Yılında öldürülen kadınla, 2013 yılında öldürülen kadın sayısı arasında %1400 artış vardır. olan yaşam hakkını ihlal etmiştir. Türkiye bu konuda AHİM den kaç kez ceza almıştır. Çünkü devlet yaşam hakkını koruyamamış ve Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin en temel unsuru Şiddet psikolojik, sosyal, cinsel, fiziksel ve ekonomik olabilir. Bunun sebepleri ise yaşam şekli, aile ilişkileri, baskı, cahillik, erkek ve kadının eğitimsizliği, alkol, madde kullanımı, çocuklukta aile içinde yaşanan olumsuzluklar, yoksulluk olarak sayılabilir. Sizce şiddetin önlenmesi için alınan tedbirler yeterli midir? Bu konuda tutarlı bir politika yoktur. Yaygın, koruyucu ve önleyici tedbirlerin alınarak yaygınlaştırılması gerekir. Bu konuda acil eylem planları yapılmalı ve devlet koruma ile ilgili önlemleri almalıdır. Sadece yasal düzenlemeler yeterli olmaz. Bunların uygulanması ve yaygınlaştırılması için ulusal eylem planı gerekir. Türkiye de gerekli sayıda kadın sığınma evi var mı? Yeterli sığınma evi yok. Nüfusu 50 bini aşan belediyelerin sığınma evi açma zorunluluğu var. Oysa sığınma evlerinin yarısı sosyal hizmetlere bağlı. Ayrıca bu sığınmadan sonra kadının gideceği yer yok. Yani ara istasyon görevi olan yerler olmalı. Bu konuda daha çok işimiz var. Kadınların koruma talebinde bulunabilmesi için illaki fiziki şiddete mi mağdur kalması gerekir? Hayır. Tüm şiddet türleri neticesi koruma tedbirleri alınabilir. Bu 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasasında da böyledir. Bir hukukçu olarak, kadınların kendilerini koruyabilmeleri için alabileceği önlemlerin nelerdir? Kadınlar önce haklarını öğrenmeli bu konuda eğitilmelidir. Ancak toplumda erkek farkındalığı da çok önemli. Erkekler bazı hakları kendilerinde görmektedirler ve bu konuda eğitilmeleri gerekir. Kadınlar toplumda güçlenmelidir. Dayak yediklerinde veya bu tür muamelelere maruz kaldıklarında nerelere başvurabileceklerini bilmelidirler. Bu konuda kadınlara maddi destek sağlanmalıdır. Toplum konuyla ilgili olarak bilinçlendirilmelidir. Cinsiyet dersleri okutulmalı, ailelerin kız ve erkek çocuklarını eşit yetiştirmesi sağlanmalıdır. Ayrıca toplumda konuyla ilgili anlayış değişikliğine gidilmeli, bunun için de devlet gerekli önlemleri almalıdır. Ayrıca kanayan bir yara olmaya devam eden çocuk gelinler meselemiz var. Bu konuda neler söyleyeceksiniz? Bu durum çocuk haklarına aykırıdır. Büyüklerin iradesiyle çocuklar hayatları boyunca yaşayacakları bir yük altına sokulmaktadır. Burda bu tür evlendirmelere mani olmak dini merasimle küçük çocukların evlendirilmesi, merasimi yapanların cezalandırılması konusu önem arz etmektedir. Taraf olduğumuz ve onayladığımız çocuk hakları sözleşmesine göre; 18 yaşını doldurmayanlar çocuk sayılmaktadır. Fiziki ve bedeni gelişim sağlanmadan anne olmak yani çocuk yaşta anne olmak toplumumuzun en büyük yaralarından biridir. Netice olarak; Türkiye de kadın, toplumda erkekle eşit birey haline gelememiştir. Aile içinde birey, anne, eşinin yanında değil arkasındaki kişi olarak değerlendirilmektedir. 21. yüzyılda bu anlayışı bırakarak toplumda kadının erkekle eşit birey olması için olumlu ayrımcı yani pozitif eylemler, tedbirler alınmalıdır. Röportaj SENCE 2014 Sayı 5 15

SENCE Bugün Türk Milletinin Misak-ı Millisi olan Kerkük Kalesinde Peşmerge vardır. Sözde bayraklarını Osmanlı mezarlarının, Selçuklu izlerinin olduğu Kerkük Kalesi ne çekmişlerdir. Kaderlerine Terk Edilen TÜRKMENLER Güngör YAVUZASLAN Kerkük ün Sesi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü - Bartın Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Musul, Telaferden ve diğer sıcak bölgelerden Erbil e sığınamak isteyen Türkmenler çölün ortasında bırakıldı.erbil e alınmayan Türkmenler yollarda IŞID militanları ve çetelerin eline düştü. IŞİD vahşetinden kaçan Türkmenler şimdi de salgınla karşı karşıya. Binlerce çocuk ve yaşlı 50 derece sıcakta hayata tutunmaya çalışıyor. Kerkük e giden Bartın Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Kerkük ün Sesi Gazetesi Yazı İşleri Müdürü olan Güngör Yavuzaslan dan satır başları; Irak Türkmenleri Peşmerge ve IŞİD Baskısı Altında Peşmerge Güçleri güvenli bölgelere Türkmenleri almıyor. Türkmenler Telafer ve Musul bölgelerinden göç etmelerinin ardından Erbil e alınmadılar. 8 Bin Türkmen Erbil e yakın BA- HIRKA kampından zor şartlarda yaşam mücadelesi veriyor. Bölgeyi kontrolleri altında tutan Bölgsel Kürt Yönetimi görevlileri Türkmenlere karşı sert ve hakarete varan davranışlarda bulunuyor. Türkmen çocuklar çöplerden yemek ararken onlarca yaşlı ve çocuk hayatını kaybetti, Irak Türkmen Cephesi (ITC) duruma tepki gösterdi. İŞİD in saldırıları sonucu evlerini 16 SENCE 2014 Sayı 5

terk etmek zorunda kalan Türkmenler şimdi de salgın hastalık tehlikesi ile karşı karşıya. Türkmenlerin yaşam koşullarının hastalığa davetiye çıkardığını ifade eden ITC Yürütme Kurulu üyesi Erbil Milletvekili Aydın Maruf, Oradakilerin tifo, tifüs ve sıtma gibi hastalıklara yakalanmaması mümkün değil. Yeni doğmuş bebekler, çocuklar için ilaç, tedavi, muayene gibi imkânlar yok. Şehirlerde değil şehir dışındaki kamplarda bulunan Türkmenlerin durumu çok daha zordur. Hastalık asıl buralardan yayılıyor dedi. Güncel Kerkük Yangın Yeri, Lice de Türk Bayrağı İndirilirken, Kerkük kalesine Peşmerge Bayrağını Dikti Yavuzaslan Türkmenlerin güvenliğini sağlayamayan Türkiye yaşanacak katliamlardan sorumludur. Bugün Osmanlı Paşalarının mezarlarının olduğu Selçuklu eserlerinin bulunduğu Kerkük Kalesi ne Peşmerge yerleşmiş ve bayrağını dikmiştir dedi. Irak Türkleri Ortadoğu da yaşanan savaş ve şiddet olaylarından Suriye Türkleri gibi en çok zarar gören ve katliama uğrayan halktır. Bugün Telafer de, Kerkük te Türkmen ellerinde eli silahlı caniler Türkmenlere savunmasız Irak halkına saldırmaktadır. Başta IŞİD terör örgütü olmak üzere silahlı terör gurupları saldırdıkları bölgelerde ilk hedef olarak Türkmenleri seçmektedirler. Yavuzaslan Bugün Türk Milletinin Misak-ı Millisi olan Kerkük Kalesinde Peşmerge vardır. Sözde bayraklarını Osmanlı mezarlarının, Selçuklu izlerinin olduğu Kerkük Kalesi ne çekmişlerdir. Telafer de Türkmen katliamı yapılmaktadır. Kerkük ün Beşir köyünde Türkmenler öldürüldü. Sonra şehit edilen bu insanların üzerlerinde benzin dökülerek yakıldı. Bu IŞİD vahşetidir. Türkmen Siyasetçilere Süikast Yapılıyor Yavuzaslan Irak Türkmen Cephesi (ITC) Yürütme Kurulu Üyesi Münir Kafili, Peşmergeler in kontrolündeki Kerkük te uğradığı silahlı saldırıda şehit olmuştur. Kerkük ün Askeri semtinde, kimliği henüz belirlenemeyen silahlı kişilerce polis kontrol noktasına yakın bir mevkide aracına düzenlenen susturucu silahla yapılan saldırıda başından vurularak şehit edilen 3 kız çocuğu babası Münir Kafili, hatırlanacağı üzere geçen yıl Tuzhurmatu da taziye çadırına yapılan ve onlarca kişinin öldüğü intihar saldırısından yaralı olarak kurtulmuştu. 1959 yılında Kerkük te dünyaya gelen ve çok genç yaşta Türkmen milli mücadelesinin bilinciyle hareket eden Münir Burhan Reşit Kafili daha 22 yaşındayken 27 Ekim 1981 yılında devrik Baas Partisi tarafından tutuklanıp 1 Ağustos 2001 de serbest bırakıldı. Kafili 29 ay hapis yattı. Kafili İki müebbet ve 7 yıl ağir hapis cezası aldı. Çeşitli Türkmen siyasi kuruluşlarında yer alan Kafili son olarak Kerkük ilçe Meclis başkanı ve Irak Türkmen Cephesi Yürütme Kurulu üyesi görevini yürütüyordu dedi. Peşmerge IŞİD la Çatışmaktan Kaçınıyor Yavuzaslan Bölgesel Kürt Yönetimi Peşmergesi sadece Kürtlerin olduğu bölgelerde IŞİD miltanlarına müdahale ediyor. Kerkük teki güçlerini artırdılar. Telafer de IŞİD saldırı oldu. Peşmerge Sincar a çekildi. Petrol için Kerkük ü ele geçirdiler. Türkmenlere yardım etmiyorlar. Türkmenler savunmasız sahipsiz dedi. Bu İşin Vebali Türkiye nin Omzunda Güngör Yavuzaslan Türkiye Türkmenlere karşı tarihsel sorumlululuğunu yerine getirerek güvenliklerini sağlamalıdır. Akan her mazlum insanın Türkmenin vebali yetkililerimizin boynudadır. Dışişleri, hükümet harekete geçmelidir.insani yardımlarla bu işi geçiştiremezler. AFAD orda Kızılay orda diyerek bu iş kapatılamaz. Türkmenlerin güvenliği sağlanmalıdır. Kürtlerin Peşmergesi, Arapları Bağdat yönetimi var. Türkmenler sahipsiz. Gözleri Türkiye den gelecek bir haberde. Mehmetçik nasıl Bosna da, Kosova da, Afganistan da barış görevi yapıyorsa Türkmenleri, savunmasız Irak halkını korumalıdır dedi. SENCE 2014 Sayı 5 17

SENCE Küresel Isınma Yunus Şevki KİBAR Yıllardır gündemde olan ve sürekli tartışılan bir konu küresel ısınma. Kimine göre kıyamet kimine göre ise dünyanın normal seyrinin sonucu. Kimi bazı ülkelerin çöl olacağı endişesiyle kimi de yapay gündem olduğu düşüncesinde Sera Etkisi ve Küresel Isınma Nedir? Dünya, üzerine düşen güneş ışınlarından çok, dünyadan yansıyan güneş ışınlarıyla ısınmaktadır. Dünyanın ısınmasını sağlayan aynı zamanda küresel ısınmaya sebep olduğu söylenen güneşten yansıyan bu ışınların başta karbondioksit, diazotmonoksit, kloroflorokarbon, metan ve su buharı olmak üzere atmosferde bulunan gazlar tarafından tutulması durumu sera etkisi olarak adlandırılmaktadır. İklimsel dengenin oluşumunda dünyayı oluşturan hava, kara, su ve buz katmanlarının kendi içlerinde ve birbirleriyle olan etkileşimi önemli bir rol oynarken, güneş ışınlarının dünyamıza ulaşmak için geçmesi gereken ilk katman olan atmosferdeki gaz bileşimlerinin oranı ve dengesi de güneş ışınlarının yansıtılmasında ve emilmesinde önemli işlevlere sahiptir. Güneş ışınlarının bir kısmı yeryüzünde, bir kısmı ise atmosferde emilmektedir. Bir kısmı da emilim gerçekleşmeden yeryüzü yüzeyinden ve atmosferden yansımak suretiyle uzaya kaçmaktadır. Yeryüzü yüzeyinde ve atmosferin yere temas eden en yakın katmanı olan troposferde tutulan enerji, atmosfer ve okyanus dolaşımıyla yeryüzüne dağılmakta, uzun dalgalı yer ışınımı olarak atmosfere geri gönderilmektedir. Uzun dalgalı ışınımın bir bölümünün ise yine atmosfer tarafından emildiği ve daha az güneş enerjisi alan yüksek enlemler ile düşük sıcaklıklarda salındığı ifade edilmektedir. 18 SENCE 2014 Sayı 5