H A L K E V L E R İ Konur Sokak No:8/9 06650 Kızılay/ANKARA G E N E L M E R K E Z İ Tel: (312) 419 27 17 Faks: (312) 419 32 07 HEAD QUARTERS OF PEOPLE S HOUSES www.halkevleri.org.tr HALKIN HAKLARI FORUMU - 2011 KÜLTÜR-SANAT HAKKI ATÖLYESİ SONUÇ BİLDİRGESİ Kültür-Sanat Hakkı atölyesi, Halkın Hakları Forumu nun Sermayenin kent politikalarına karşı mücadele üst başlığı altında 22 Ocak 2011 tarihinde gerçekleştirildi. Atölye tartışmalarına giriş Kültür ve Sanat Hakkı Atölyesi nde, kültür ve sanat alanlarında verilen mücadeleler doğrudan doğruya hak mücadeleleri olarak ve hak mücadeleleriyle kesişme noktaları bakımından ele alınmış; Forum tartışmaları bir başlangıç noktası olarak kabul edilerek, bir dizi tartışma forum sonrasına ertelenmek zorunda kalınmıştır. Dolayısıyla bu atölye bildirgesi kültür ve sanata dair belirli bir bakış açısını örtük olarak içermekle birlikte; sanat teorisi, profesyonel sanat ve sanatçıların yaşadığı dönüşüm ve yıkım, hak mücadelesi yürüten kurum ve toplulukların profesyonel sanat ve sanatçılarla ilişkisi gibi konular tartışılmayı beklemektedir. Sanatın neo-liberal dönemde sermaye politikaları sonucunda yeniden piyasalaştırılması, dönüşüme uğratılması, tahrip edilmesi ve yağmalanması gibi eşzamanlı biçimde yürüyen politikalara dair tartışmalar da forum sonrası sürecin önemli başlıkları olarak belirlenmiş ve bu alanlarda saptamalarla yetinilmiştir. Forum hazırlık toplantıları ve atölye çalışması, kültür ve sanat hakkı ekseninde daha kapsamlı ve tamamlayıcı özel bir forum ihtiyacını da açığa çıkarmıştır. Kültür-sanat hakkı atölyesi olarak Forumda yürüttüğümüz tartışmaları üç temel başlıkta toparlamak mümkün görünmektedir: Bu başlıklar, neoliberal dönemde egemen kültür ve sanat; hak mücadelelerinin bileşimi olarak kültürel ve sanatsal çalışma deneyimleri; taleplerimiz ve önerilerimizden oluşmaktadır. Gerek foruma katılan, gerekse hazırlık sürecinde büyük bir özveriyle bizlerle birlikte kafa yoran sanatçı, aydın ve akademisyen dostlarımızın paylaştıkları fikirler de sonuç metninde katkı olarak değerlendirilmeye çalışılmıştır. Ancak baştan belirtmek gerekir ki amacımız, en azından şimdilik, tek doğruyu tarif etmek ya da sanatla uğraşan kişi ve topluluklara reçete sunmak değildir. Bu sonuç bildirgesinde belirtilen görüşler ve yönelimler, başta forum örgütleyicileri olmak üzere forumda genel hatlarıyla sunulan görüşlerle paralel biçimde düşünenleri bağlamakta; önümüzdeki dönemde neler yapmak istediğimizi, sanat ve kültür alanına hangi mecradan katkıda bulunmaya çalışacağımızı ve atacağımız adımlarda gözeteceğimiz temel çerçeveyi çizmektedir. 1
Hak ve direniş olarak kültür ve sanat, çok yönlü mücadeleler içerisinde birden çok kanaldan zenginleşerek akacaktır. Bizlerse bu süreçte kendi üzerimize düşeni yapmak görevini üstleniyoruz. Sanat sadece sanat değildir: Sermayenin kültür-sanatı İstanbul un sadece tarihi birikimi ile değil, kültür sanat etkinlikleri ile de uluslararası arenada etkin tanıtımın yapılması sayesinde, gerçek bir kültürel deneyim yaşamak isteyen ziyaretçilerin İstanbul a yönlendirilmesi ve ziyaretçilerin kentteki ortalama kalış sürelerinin uzatılması, hem İstanbul un tanıtımına katkıda bulunacak hem de çeşitli ticari faaliyet kollarında daha fazla gelir elde edilmesini sağlayacaktır. Bu durumun sonucu olarak da İstanbul, ekonomik anlamda turizm hareketliliğinden daha fazla yararlanabilecektir. Avrupa Kültür Başkenti'nin İstanbul'a katkıları (www.istanbul2010.org) Neo-liberal kapitalist dönem, kültür-sanat alanına çok yönlü etkilerde bulunmaktadır. Bu dönemin kültürel ürünü, eğlence olarak tüketilen sanat iken, ekonomik ürünü büyük sanat kurumları ve dev bütçeli sanat organizasyonları dır. Bu dönüşüm sürecinde sanatın ve sanatçının yaşadıklarını piyasalaşma ve metalaşma gibi kategorilerle değerlendirmek doğru olmakla birlikte, geçmiş dönemle kıyaslandığında kültürün ve sanatın sermaye ekseninde yeniden yapılanarak ek görevler üstlendiği de vurgulanmalıdır. Kültürel değerler ve sanatsal ürünler, finans sermaye için, tıpkı borsa kâğıdı gibi bir yatırım aracı; kentlerin küresel sermayeye pazarlanmasında bir halkla ilişkiler, reklamcılık, pazarlama ve turistik çekim enstrümanı; emekçi halkın kentlerin dışına sürülmesi (soylulaştırma) projelerinin bir parçası durumundadır. Az sayıdaki sanatçı, ürünlerini yüksek meblağlar karşılığında sermaye elitlerine satabilirken, diğer bir grubun ürünleri, sponsorluk ilişkileriyle sermaye sınıfının beğeni süzgecinden geçerek tüketiciye ulaşabilmektedir. Böylece, sermaye parasal fonlar üzerindeki kontrolüne dayanarak sanatçı ve sanat ürünleri üzerinde de tek seçici haline gelmektedir. Kültür-sanat alanının yeniden metalaşması olarak nitelenebilecek olan bu sürecin dışına düşen ya da dışında kalmayı tercih eden sanatçılarsa geçim sıkıntısı ve güvencesiz çalıştırma biçimleriyle piyasanın terbiyesine mahkûm edilmektedir. Bu süreçte sanat eserlerinin içeriği önemini yitirirken, hangi bağlamda üretildiği ve izleyicisiyle nerede ve nasıl buluştuğu öne çıkmakta; bu durumsa (İstanbul Bienali nde olduğu gibi) muhalefetin dilinin ve sanatsal değerlerinin yağmalanmasını mümkün kılmaktadır. Sanatın gerçek muhalefetle buluşma kanallarının yok edildiği koşullarda sanatçı, bu özgürlük ortamında muhalif duruşunu ve dilini serbestçe kullanırken, özgür olduğu yanılsamasını da sürdürebilmektedir. Söz konusu durum, günümüzde sanatçının muhalif olabilmesinin, muhalif politik süreçle yakın 2
temas içerisinde mümkün olduğunu göstermesi bakımından dikkate değerdir. Piyasa mantığı, kültürel-tarihsel değerleri parasallaştırarak yağmalamakta ve bu değerleri, kültürel zenginleşme yerine turistik bir öğeye dönüştürmektedir. Kültürel miras ve değerlerin yazgısı, sermayenin kar ihtiyacına bağımlı hale getirilmekte; özelleştirilmekte ya da HES projesi örneklerinde olduğu gibi yok edilmektedir. Tüm bu değişimleri gerçekleştirebilmek için yetersiz kalan ya da söz konusu uygulamalara engel teşkil eden yasal çerçevelerse, SİT kararlarıyla ilgili yasa tasarısında olduğu gibi neo-liberal değişime tabi tutulmaktadır. Dünya genelinde yaşanan bu sürecin ülkemizdeki yansımasında neo-liberal dönüşümün yürütücüsü olan AKP nin gerici toplumsal projesi özel bir role sahiptir. Toplumsal yaşam, dinci gericilik eliyle cemaatler ekseninde yeniden örgütlenirken, kültür ve sanat alanı da bu projeye destek olacak biçimde araçsallaştırılmıştır. Yerel yönetimler ve medyada elde edilen güçler devreye sokularak topluma piyasacı-gerici, ırkçı, cinsiyetçi bir kültür ve estetik dayatılmaya çalışılmaktadır. AKP nin elinde bulunan tüm yerel yönetim birimlerinde tek tip festivaller düzenlenmekte, gerici kültür merkezleri yaşam alanlarında yaygınlaştırılmaktadır. Söz konusu festivaller aynı zamanda bir fon aktarımı kanalı rolü de üstlenmektedir. Merkezi düzeyde ise RTÜK gibi yapılar sansür ve oto sansür uygulamalarını yaygınlaştırmaktadır. Egemen popüler kültürde (özellikle TV dizilerinde) ve gündelik kültürde özellikle kadına yönelik şiddeti yeniden üreten cinsiyetçilik, ırkçılık ve gericilik derinleşmektedir. Ezilenler, egemen kültürsanatın dilinde ya suçlu ilan edilerek ya da mağdur ve kurban biçiminde temsil edilerek görünmezleştirilmekte; ezilenlerin tarihin yapıcısı ve öznesi olma rolü yok sayılmaktadır. Geleneksel kültür-sanat ortamında varlığı ve ana dili yok sayılan Kürt halkı kendisini kültür sanat ortamında müzikle başlayan, giderek sinema ve tiyatroya dek uzanan biçimlerde ve kendi medyasını yaratarak var ederken, iktidarın bu durum karşısındaki yanıtı TRT ŞEŞ olmuştur. Anadilde eğitim ve kültürel sanatsal üretimlere yönelik seçmeci yasaklar, sınırlamalar ve ırkçı bir dilin öne çıkışı, bu sürecin diğer bileşenlerini oluşturmaktadır. Hak olarak kültür sanat alanı: İnsani bir ihtiyaç olarak sanat Tarihsel olarak insan-sanat ilişkisi bize birçok şeyin yanında sanatın insani bir ihtiyaç olduğunu da söylemektedir. Kültür ve sanattan halkın temel bir hakkı olarak söz edebilmemizin bir gerekçesi de bu ihtiyaçtır. Eşitsizlik, haksızlık ve insani yıkıma karşı mücadele, insan etkinliklerinin belki de en insanisi olarak ve kaçınılmaz biçimde, kendisini sanatsal yollarla da ifade etmektedir. Bu durum sanatın ve sanatçının muhalefete katılım biçimlerinin değerlendirilmesinde yaşamsal bir öneme sahiptir. Hak mücadelelerinin bileşeni ve doğrudan bir hak mücadelesi olarak yürütülmekte olan kültür sanat çalışması deneyimlerinde çok çeşitli ve yaratıcı direniş biçimlerinin uç vermekte olduğu görülmektedir. Yakın 3
dönemde gelişen hak mücadeleleri bir yandan kendi dolaysız sanatsalkültürel ifadelerini yaratırken, öte yandan neo-liberal saldırıların kültüreltarihsel boyutları da başlı başına bir direniş kaynağı haline gelmektedir. Bu alanda tiyatro ve drama, özgün müzik üretimleri, bilinen müzik parçalarına yeni sözler yazılması, korolar, video-belgeler, belgesel filmler, grafik tasarım, sokak-duvar şablonları, festivaller ve tiyatro gibi çeşitli örnekler sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Hak mücadeleleri içinde simgeleşen kültürel öğeler ve direniş içerisinde yaratılan sanatsal ifadeler, önümüzdeki dönemin sanatsal üretimi açısından zengin bir kaynak oluşturmaya adaydır. Bu birikimin görünür kılınması, teşvik edilmesi, geliştirilmesi ve teorik tartışmalarla zenginleştirilmesi ise, hem hak mücadelelerine, hem de hak mücadelelerinin sanatına güç kazandıracaktır. Hak mücadelelerinin bileşeni olarak kültürel-sanatsal çalışma deneyimlerinin kimi ortak özelliklere sahip oldukları söylenebilir: HES karşıtı mücadelede müziğin kullanımı, halk koroları, kadın özgürleşmesi mücadelesi içerisinde ortaya çıkan tiyatro çalışması örneklerindeki sanat faaliyetlerinin en önemli ortak özellikleri şöyle sıralanabilir: Kolektif çalışmanın son derece ön planda olması; sanatçıların isimlerinin öne çıkmaması; katılımcılarının sanatçı olma iddiasından uzak ve hak mücadeleleriyle özdeşleşmiş olmaları; Estetik haz üretme işlevinden çok, estetik toplumsallaştırma işleviyle ön plana çıkmaları; özel yetenek ve özel eğitim ile elde edilmiş bilgi ve becerilere ihtiyaç duymamaları; Yeni katılımlarla yenilenerek süreklilik kazanmaları; çalıştırıcı ve katılımcılar arasındaki ilişkinin demokratikliği; Güçlü bir halkçı ve muhalif duruşa sahip olmaları; sermayeden bağımsız olmaları; doğrudan eylemler içerisinde ya da doğrudan eylem olarak üretilmeleri; bu nedenle katılımcılarını özgürleştirici özelliklere sahip olmaları; liberal ideolojiden net ayrımlara sahip olmaları. Yaygın kadın katılımı, ırkçı ve gerici ideolojilere karşı güçlü vurgular taşımaları bir başka önemli özellikken; doğrudan mücadelenin içinden gelen çalıştırıcıların ve çalışmayı sahiplenen katılımcıların varlığının, bu faaliyetlerin süreklilik sorununu çözmekte kritik bir öneme sahip olduğu görülmektedir. Yukarıda saydığımız özellikler, yürütülen çalışmalarda açık ya da örtük; tesadüfî ya da iradi, güçlü ya da zayıf farklı ölçülerde var olup, sanatsal çalışmalara yönelik belirli bir bakış açısı geliştirme sürecinde tartışılarak bilinçli ve iradi bir tutum olarak bilince çıkarılmayı beklemektedir. Vurgulamak gerekir ki bu özellikler kamusal alanın halkçı yeniden üretimi bakımından da son derece güçlü devrimci bir biçime ve içeriğe işaret etmektedir. Bu tartışmalar ışığında kolektif sanatsal üretim ortamlarının sosyal bir etkinlik ve insani bir gerçekleşme biçimi olarak kurgulanması ve bu kapsamda halkın kültür ve sanat hakkının kazanılması için: 4
Halkın kültür sanat hakkını kullanımı önündeki engelleri kaldırmak üzere: Bize ait olanları geri istiyoruz! Kültür ve sanat alanına yönelik halkın kontrolünde kamusal fonlar ayrılmalıdır. Halkın kültür sanat etkinliklere doğrudan katılımı, erişimi ve gerektiğinde beceri edinmesi sağlanmalıdır. Yaşam alanlarında kültür sanat etkinlikleri için kullanıma uygun mekânlar yaratılmalıdır. Kültürel ve sanatsal ürünlere ulaşabilme (Müze ve sanat etkinliklerine erişimde asgari ücret yeterli olmalıdır) Halkın kültür ve sanat hakkının gerçekleşebilmesi için gerekli serbest zaman ihtiyacını karşılayacak serbest zaman ve insanca yaşayacak bir ücret sağlanmalıdır. Profesyonel sanatçılar halk yararına desteklenmelidir. Adım adım: Hedefler - Öneriler Kültür ve sanat alanının hak olarak örgütlenmesi Kolektif sanatsal üretim ortamları sosyal bir etkinlik ve insani bir gerçekleşme alanı olarak örgütlenmeli, katılımcılar yetenek, beceri ve bilgi kriterleri ile elemeye tabi tutulmamalıdır. Çalıştırıcı katılımcı ilişkisi demokratik ve eşitlikçi bir temelde geliştirici olmalı, çalışmalarda katılımcıların ihtiyaçları temel alınmalıdır. Sanatsal çalışmaları temel uğraş olarak belirleyen katılımcılar için daha özelleşmiş atölyeler kurulmalıdır. Kadınların özgürleşme mücadelesinde ve kendini ifade etmesinde dönüştürücü bir araç olarak kültür-sanat etkinlikleri örgütlenmelidir. Sanatın dönüştürücü potansiyeli özel gruplara yönelik çalışmalarda (gençler, çocuklar, engelliler) değerlendirilmelidir. Sermayenin kentsel saldırılarına karşı Kültür ve sanat alanının doğrudan eylem ve direniş olarak örgütlenmesi Direnişin ve doğrudan eylemin bir ifade aracı olarak sanatsal etkinlikler aracılığıyla sanatsal dilin geliştirilmesi ve direniş sanatlarının üretilmesine katkı sağlanmak üzere: Kültür-sanat etkinliklerini cinsiyetçilik, ırkçılık ve gericilikle mücadelede etkili bir araç haline getirme imkânları aranmalıdır. Direniş sanatlarının dağıtım ve paylaşım sorunlarının aşılması amacıyla mekan sorunu çözmek üzere mevcut mekanların halkın yararına kullanılabilmesi için çalışmalar yürütülmelidir. Buna ek olarak halk festivalleri, şenlikler, sokak gösterimleri ve yeni mekan sorununu yaratıcı bir şekilde aşmaya yönelik etkinlikler çoğaltılmalıdır. 5
Bağımsız halk belgeselciliğinin yaygınlaştırılması için çalışmalar yürütülmelidir. Mücadele içerisinde yaratılan sanatsal ürünlerin arşivlenmesi, kayda geçirilmesi ve paylaşım-dağıtım sorunlarını çözmeye katkıda bulunmak; telif hakları kanunlarıyla cendereye alınmış eserlere ulaşım haksızlığına karşı telifsiz dağıtım ağı yaratmak, sanatı sermayenin ideolojik belirlemelerinden kurtarmak için estetik-ideolojik tartışmaların geliştirilmesine yönelik tartışmalara yürütmek, deneyimleri ve olanakları paylaşmak için yayın başta olmak üzere gerekli çalışmalar yürütülmelidir. Kültür-sanat etkinliklerinin demokratik bir kamusal alanın ve kentsel hayatın yaratılması mücadelesinde halkın bir söz-ifade yöntemi olarak geliştirilmesi ve kültür-sanat hakkı mücadelesi ile insanca yaşanabilir bir kent ve halkın hak mücadeleleri arasında olumlu bir ilişkinin geliştirilmesi hedeflenmelidir. HALKIN HAKLARI FORUMU 2011 KÜLTÜR-SANAT HAKKI ATÖLYESİ 6