TARİHTE ve GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI

Benzer belgeler
ORGANİZATÖR Prof. Dr. Halit ÇALIŞ Konya Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi (+90332) /80 72

Soru: Kimlerin fitre vermesi gerekir? Hangi ürünlerden verilebilir?

1. Enflasyon. Cumhuriyet Halk Partisi Ekonomiden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı TARİH: 12 TEMMUZ 2017 KONU: MYK BİLGİLENDİRME NOTU

Asgari ücretin belirlenmesini düzenleyen Asgari Ücret Yönetmeliği uyarınca, asgari ücret, pazarlık ücreti değildir.

dinkulturuahlakbilgisi.com

Kurbanın Mahiyeti, Vücubu ve Şer î Hikmeti Pazartesi, 31 Ağustos :59

Fıtır Sadakası ve Fıkhi Hükümleri Gönderen Kadir Hatipoglu - Ocak :05:46. Fıtır Sadakası ve Fıkhi Hükümleri

YÖNTEM YEMİNLİ MALİ MÜŞAVİRLİK ve BAĞIMSIZ DENETİM A.Ş.

İSTANBUL DA İNSANİ BİR YAŞAM SÜRDÜRMENİN MALİYETİ TL OLARAK BELİRLENDİ

ZEKÂT. 9/103) buyrulmaktadır.

ÖZGEÇMİŞ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ HARRAN ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

BİRLEŞİK METAL-İŞ B İ RLEŞİK METAL İŞÇİLERİ SENDİKASI UNITED METALWORKERS UNION

Arsa Karşılığı İnşaat İşlerinin Vergilendirilmesinde Ne Değişti?

1. Oturum (10:00-11:30) Oturum Başkanı Prof. Dr. Emin ERTÜRK. Tebliğ: Prof. Dr. Abdullah Mesud KÜÇÜKKALAY Osmangazi Üniversitesi İkt. ve İd. Bil.

Konu Anlatımlı Diyanet Yeterlik Kitabı - İlyas Uçar - Ebû Rudeyha - Evvâh - Kişisel Bilgi Sitesi

KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU

dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Paydaşlarına Göre İMAM-HATİP ORTAOKULLARINDA DİN EĞİTİMİ

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

zekat ve fitre rehberi

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE SADAKA-I FITR İbni Abbas (r.a) şöyle buyurmuştur:

C.C.Aktan (Ed.), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE ARALIK 2013

ZEKÂT IN KELİME OLARAK; ARTMA ÇOĞALMA ARINMA BEREKET Bu anlamlara gelmektedir.

Ck MTP61 AYRINTILAR. 5. Sınıf Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi. Konu Tarama No. 01 Allah İnancı - I. Allah inancı. 03 Allah İnancı - III

LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Deneme Sınavı

2. TÜKETİCİ FİYAT ENDEKSİ

İÇİNDEKİLER İTİKAD ÜNİTESİ. Sorular

Yrd. Doç. Dr. Abdullah DURMUŞ

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

KİMLER KURBAN KESMEKLE YÜKÜMLÜDÜR?

1 İslam ne demektir? Hazreti Peygamberimiz in (sallallahu aleyhi ve sellem) getirdiği din olup bunu kabul etmek, Allah a ve resulüne itaat etmektir.

Ekonomi II. 20.Para Teorisi ve Politikası. Doç.Dr.Tufan BAL. Not:Bu sunun hazırlanmasında büyük oranda Prof.Dr.Tümay ERTEK in Temel Ekonomi kitabından

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Turkey Data Monitor. 1 Nisan Grafikte Büyüme Rakamları

TİSK İŞGÜCÜ PİYASASI BÜLTENİ NİSAN 2013 (SAYI: 23) I. SON BİR YILDA İŞGÜCÜ PİYASASINDAKİ GELİŞMELER (OCAK 2013 İTİBARİYLE) a. İŞGÜCÜ KOMPOZİSYONU:

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

Yrd. Doç. Dr. Abdullah DURMUŞ

TEMİZLİK HAZIRLAYAN. Abdullah Cahit ÇULHA

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

T.C. 8. SINIF I. DÖNEM. ORTAK (MAZERET) SINAVI 14 ARALIK 2013 Saat: 11.20

SOSYAL HAKLAR (Kısa ve Eleştirel Bir Bakış) Yard. Doç. Dr. Umut Omay

ASGARİ ÜCRET VE EKONOMİK BÜYÜME RAPORU RAPORU

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

DİNÎ SÖYLEMİN ÖNEMİ. Tartışmalı İlmî Toplantı PROGRAM - DAVETİYE 16/18 EKİM 2015 TOPLUMSAL BİRLİĞİN GÜÇLENDİRİLMESİNDE

EĞİTİM VE BİLİM İŞ GÖRENLERİ SENDİKASI

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Liseye Geçiş Sınavı Din Kültürü Ahlak Bilgisi Denemesi

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

ZEKAT FITIR SADAKASI SADAKA FARZ VACİP SÜNNET HÜKMÜ ŞARTI NİSAP MİKTARI MALA SAHİP OLMAK VE ÜZERİNDEN BİR YIL GEÇMİŞ OLMASILAZIM HERKEZ

ÖĞRETİM YILI. MÜFTÜLÜĞÜ KUR AN KURSLARI İBADET DERSİ DÖNEM DÜZEYE GÖRE DERS PLÂNI

Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları Yayın No. 756 İSAM Yayınları 202 İlmî Araştırmalar Dizisi 90 Her hakkı mahfuzdur.

Lisans Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Y. Lisans S. Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler /Temel İslam Bilimleri/Hadis 1998

HANEHALKI GELİR VE TÜKETİM ANKETİ

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

Polonya ve Çek Cumhuriyeti nde Tahıl ve Un Pazarı

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

KISMEN PRİME TABİ TUTULACAK KAZANÇLAR NEDİR VE KURUMA BİLDİRİMİ NASIL YAPILIR?

PİYASALARDAKİ GELİŞMELER VE FON PİYASASINA YANSIMASI ALTERNATIF YATIRIM ARAÇLARININ GETİRİLERİ EMEKLİLİK YATIRIM FONLARININ GETİRİLERİ FON ANALİZ

HAZIRGİYİM VE KONFEKSİYON SEKTÖRÜ 2017 TEMMUZ AYLIK İHRACAT BİLGİ NOTU. İTKİB Genel Sekreterliği Hazırgiyim ve Konfeksiyon Ar-Ge Şubesi.

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Günümüz Fıkıh Problemleri

TARİHTE ve GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI

C.Can Aktan (ed), Yoksullukla Mücadele Stratejileri, Ankara: Hak-İş Konfederasyonu Yayını, 2002.

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

AĞUSTOS AYI FİYAT GELİŞMELERİ 6 EYLÜL 2017

EKİM AYI FİYAT GELİŞMELERİ 6 KASIM 2017

Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri

FIKIH KÖŞESİ YAZILARI Zekât ve Fitre Müslümanlar zekât ve fitrelerini şahıslardan ziyade kuruluşa verebilir mi? Zekât ve Fitre ibadetleri, sosyal

Ekonomik Rapor Kaynak: TÜİK. Grafik 92. Yıllara göre Doğuşta Beklenen Yaşam Süresi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği /

Birinci İtiraz: Cevap:

Ekonomik Görünüm ve Tahminler: Aralık 2012

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

MALÎ BÜLTEN-02 M A R M A R A Ü N İ V E R S İ T E S İ M A LÎ BÜLTENİ

TÜRK-İŞ Haber Bülteni

İkinci Öğretim. Küreselleşme ve Yoksulluk

PİYASALARDAKİ GELİŞMELER VE FON PİYASASINA YANSIMASI ALTERNATIF YATIRIM ARAÇLARININ GETİRİLERİ YATIRIM FONLARININ GETİRİLERİ

7. Orta Vadeli Öngörüler

SİRKÜLER NO: POZ-2009 / 52 İST, MALİYE; VADELİ ÇEKLERDE REEKONTU KABUL ETMİYOR

Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

AKTİF EĞİTİMCİLER SENDİKASI EKONOMİ SERVİSİ YÜKSEK ENFLASYON / KAMU ÇALIŞANLARI KAYIP RAPORU

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

572

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

İnsan Kaynakları Muhasebesi. Doç. Dr. Uğur Kaya

AK Parti Hükümetlerinin Yoksullukla Mücadele Performansı ve Sosyal Devlet

2012 Nisan ayında işsizlik oranı kuvvetli bir düşüş ile 2012 Mart ayına göre 0,9 puan azalarak % 9 seviyesinde

2006 YILI EGE BÖLGESİ NİN 100 BÜYÜK FİRMASI

Yard.Doç. Aralık 2000 İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi. Doktora Ekim 1998 M.Ü.S.B. E. Temel İslam Bilimleri Hadis Anabilim Dalı

Ders içeriği (11. Hafta)

BEP Plan Hazırla T.C Osmangazi Kaymakamlığı HAMİTLER TOKİ MTAL Müdürlüğü Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi Bireyselleştirilmiş Eğitim Planı

Araştırma Notu 16/191

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS HUKUK DOKTORİNLERİ VE İSLAM HUKUKU

KONU: 7103 sayılı Vergi Kanunları ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

ÖZET ...DEĞERLENDİRMELER...

Transkript:

TARİHTE ve GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI

ENSAR NEŞRİYAT TİC. A.Ş. ISBN: 978-605-9519-56-4 Sertifika No: 17576 İSLÂMÎ İLİMLER ARAŞTIRMA VAKFI Milletlerarası Tartışmalı İlmî Toplantılar Dizisi: 22 Tartışmalı İlmî Toplantılar Dizisi: 87 Kitabın Adı Tarihte ve Günümüzde Zekât Uygulamaları Yayına Hazırlayanlar Dr. İsmail KURT Seyit Ali TÜZ İslâmî İlimler Araştırma Vakfı Koordinatör Prof. Dr. Abdullah KAHRAMAN Kocaeli Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Son Okuma Doç. Dr. Necmettin KIZILKAYA İstanbul Üniversitesi Baskı ve Cilt: ÇINAR MAT. ve YAY. SAN. TİC. LTD. ŞTİ. 100. Yıl Mahallesi Matbaacılar Caddesi Ata Han No:34 / 5 Bağcılar - İSTANBUL Tel: 0212 628 96 00 - Faks: 0212 430 83 35 Sertifika No: 12683 1. Basım: İstanbul, Ağustos 2017/ 2000 adet basılmıştır. Her hakkı mahfuzdur. İzin alınmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz. Kaynak gösterilmek şartıyla iktibas edilebilir. İletişim Adresi: Ensar Neşriyat Tic. A. Ş. Oruçreis Mah. 12. Sokak No: 40-42 Esenler/İstanbul Tel: (0212) 491 19 03-04 Faks: (0212) 438 42 04 www.ensarnesriyat.com.tr ensar@ensarnesriyat.com.tr

19 ZEKÂT NİSAB DEĞERLERİNİN GÜNCELLENMESİ Osman GÜMAN Giriş Kur ân-ı Kerim de sıklıkla namaz ibadetiyle birlikte zikredilen zekât, kimi fakihlere göre vergi özelliği de taşıyan bir ibadet, kimilerine göre ise ibadet yönü de bulunan bir vergidir. Mekke döneminde indirilen bazı ayetlerde zekât emri bulunmakla birlikte o dönemde henüz Müslümanların idaresinde olan bir devlet bulunmadığı için zekât için herhangi bir nisab belirlenmemişti, varlıklı olan sahabiler bireysel olarak ellerinden geldiği kadarıyla ihtiyaç sahiplerine mâlî yardımda bulunmakla yetiniyorlardı. Medine ye hicret gerçekleşip Medine site devletinin kurulmasının ardından ağırlıklı görüşe göre hicretin ikinci yılında zekât farz kılındı ve ilerleyen süreçte deve, koyun ve dirhem gibi mallardan zekât mükellefi olmayı gerektiren varlık ölçüleri olan nisablar, her bir nisabtan ödenmesi gereken zekât miktarları ve zekâtın sarf yerleri gibi detaylar belirlendi ve civardaki Arap kabilelerinin Hz. Peygamber yönetimindeki Medine site devletinin hakimiyeti altına girmesi üzerine zekâtın toplanması ve hak sahiplerine dağıtımı devlet eliyle yapılmaya başlandı. Kur ân-ı Kerim de zekât emri ve zekât verilecek kimseler haricinde herhangi bir detaya yer verilmemiş, neyin infak edileceğine dair bir soru üzerine ihtiyaçtan arta kalan miktarı Doç. Dr., Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslâm Hukuku Anabilim Dalı, oguman@sakarya.edu.tr

688 TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI infak etme emri ile yetinilmiştir. 1 Ancak ihtiyaçtan arta kalan miktar, kapalı ve kişiden kişiye değişkenlik arz eden bir ifadedir. Nisab ve zekât nispetleri gibi ayrıntılı hükümler, Hz. Peygamber in civardaki kabilelere zekât memurları aracılığı ile gönderdiği mektuplar ve dört halifenin zekât uygulamaları ile belirlenmiştir. Zekât mektuplarında o günün Arap toplumunda revaçta olan deve, koyun ve dirhem nisablarına ve zekât nispetlerine yer verilmiş, piyasada tedavülü az olduğu için dinarın; iklim koşulları elverişli olmadığı için Mekke-Medine havalisinde yetiştirilmeyen sığırların, atların ve sair malların nisab miktarlarına temas edilmemiştir. Kaynaklarda dinar ve sığırların zekâtının da Hz. Peygamber tarafından belirlendiğine dair birtakım rivayetler bulunmakla birlikte Hz. Peygamber in zekât mektuplarında bunlara yer verilmemiştir. 2 Hz. Peygamber in dirhem, deve ve koyun sürülerinin nisabı olarak belirlediği alt limitler, 200 dirhem (yaklaşık 595 gr.), 5-9 deve ve 40-120 koyundur. Dinarın nisabı ise farklı bazı görüşler bulunmakla birlikte hâkim görüşe göre 200 dirheme eşdeğer olan 20 miskaldir (yaklaşık 85 gr.). Bu malların piyasa değerlerinde değişmeler olmasına ve diyet miktarlarında bazı denkleştirmeler yapılmasına rağmen 3 ne sahabe döneminde ne de sonrasında zekât nisablarında hiçbir değişikliğe gidilmeyip nisablar aynen muhafaza edilmiştir. 40 koyun, 5 deve ve 200 dirhemin yaklaşık olarak birbirine denk olduğu hususunda genel bir kabulden söz edilebilirse de sahabe tarafından diyet miktarlarında bir denkleştirme yapılırken zekât nisablarına dokunulmamış olması, söz konusu nisabların taabbüdî olduğu yolunda güçlü bir kanıyı beraberinde getirmiş ve çağdaş döneme kadar fıkıh literatüründe zekât nisab miktarları tartışma konusu edilmemiştir. Ne var ki deve, koyun, sığır ve altın, piyasa değerlerini büyük oranda korumuşsa da gümüş, tarih boyunca altın karşısında ciddi bir 1 el- Bakara, 2/219. 2 Bkz. Karadâvî, Fıkhu z-zekât, s. 193, 247. 3 Bardakoğlu, Ali, Diyet, DİA, IX, 475.

ZEKÂT NİSAB DEĞERLERİNİN GÜNCELLENMESİ 689 değer kaybına uğramış ve günümüzde gümüş, altın karşısında değerini tamamen sıfırlamıştır. 4 Bugün itibarıyla emtia piyasasında gümüşün gramı, 1.79 TL., altının gramı ise 127.93 TL. den işlem görmektedir. 5 Buna göre 595 gram gümüşün piyasa değeri 1.065 TL. iken 85 gram altının piyasa değeri 10.863 TL. dir. Bu, Hz. Peygamber döneminden bugüne değin gümüşün alım gücünü ciddi oranda yitirdiğini göstermektedir. Diğer yandan asr-ı saadette ve sonraki yüzyıllarda madeni para sistemi hâkim olup piyasada, altın ve gümüş paralar tedavül etmekte iken XIX. yüzyılın sonlarından itibaren madeni para sistemi tedrici olarak yerini kağıt para sistemine bırakmış, kağıt paranın tedavüle girdiği ilk dönemlerde devletler altın rezervine karşılık olarak para basarken zamanla bu da terk edilmiştir. Günümüzde altın ve gümüş, para piyasasında değil; emtia piyasasında işlem gören kıymetli birer madenden ibarettir. Dolayısıyla herhangi bir ülkede nakde çevrilebilme imkânı bulunmakla birlikte altın ve gümüş, para vasfını yitirmiştir. 6 Gümüşün alım gücünün düşmesi ve madeni para sisteminden kağıt para sistemine geçişle birlikte altın ve gümüşün para vasfını yitirmesi altın ve gümüş ile bunların ölçü olarak kabul edildiği ticarî malların nisabını çağdaş fıkıh bilginleri arasında tartışılır hale getirmiş, Arap dünyası ve Türkiye de pek çok farklı görüş ileri sürülmüştür. Ticaret malı ve paranın zekât nisabının güncellenmesiyle ilgili olarak Türkiye de iki ilmî toplantı gerçekleştirilmiştir. Bunlardan ilki Kur ân Araştırmaları Vakfı (KURAMER) tarafından 02-03 Ekim 2014 tarihlerinde Mudanya da düzenlenen Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri adlı sempozyumdur. Bu sempozyumda Ahmet Tabakoğlu, Yunus Vehbi Yavuz, Hamza Aktan ve Mehmet 4 Tarih boyunca gümüşün yaşadığı değer kayıpları konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Akyıldız, Ali, Para, DİA, XXXIV, 164-165; Tabakoğlu, Ahmet, Nisab, Para ve Gelir Dağılımı, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 27-28. 5 Değerler, 01 Kasım 2016 tarihinde internetten alınmıştır. 6 Akyıldız, Ali, Para, DİA, XXXIV, 165-166.

690 TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI Erdoğan tarafından hazırlanan tebliğler sunulmuş ve katılımcılar tarafından müzakere edilmiştir. İkinci ilmi toplantı ise V. İslâm Hukuku Anabilim Dalı Koordinasyon toplantısıdır. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından 2-4 Haziran 2008 tarihinde Ankara da düzenlenen toplantıda Mehmet Erdoğan, Mudanya daki sempozyumun tebliğ ve müzakerelerinde dile getirilen görüşleri özetlemiş, ayrıca merhum Mehmet Erkal bir tebliğ sunmuştur. Tebliğ ve müzakereleri ile çok zengin bir içeriğe sahip olduğu için bu iki sempozyumun basılı kitapları araştırmamızın temelini oluşturmuştur. Zekâta dair çağdaş literatür incelendiğinde nisab miktarlarına dair kanaatlerin şu üç başlık altında toplanabileceği görülmüştür: a) Muhafazakâr/gelenekçi yaklaşım, b) Eklektik 7 yaklaşım, c) Tarihselci/gayeci yaklaşım. II. Muhafazakâr/Gelenekçi Yaklaşım Bu yaklaşım sahiplerine göre nisab miktarları taabbüdîdir. Ekonomik değişimler dikkate alınmaksızın nisab miktarları aynen korunmalıdır. Altın ve gümüş nisabı, ilk dönemler itibarıyla birbirine eşit olarak belirlenmekle birlikte diğer nisab kalemlerinin her biri kendine özgü olup birbirine kıyas edilemez. Çünkü deve, koyun ve sığırdaki nisab aralıkları altın ve gümüşteki gibi sabit değil; değişkendir. Altın ve gümüş nisabı aşınca ne miktarda olursa olsun % 2,5 nispetinde zekât verilmesi gerekirken koyunda nisab aralıkları 40, 121, 200, 400 olarak belirlenmiştir. Deve ve sığırda ise aralıklar koyundaki gibi büyük olmamakla birlikte onlarda da sabit aralıklar yoktur. Saime hayvanlarda nisaba malik olunmasına rağmen zekâtın affedildiği aralıkların bulunması 7 Eklektisizm kelimesinin kökü olan eklektik kelimesi, genellikle bir sisteme ait olan veya tek başına anlam ifade eden unsurların birden fazlasını toparlayarak meydana getirilen yeni sistem veya sistemler anlamına gelmektedir.

ZEKÂT NİSAB DEĞERLERİNİN GÜNCELLENMESİ 691 hayvanların zekâtının paralar ve ticaret eşyasının zekâtından farklı bir ilkeye göre belirlendiğini göstermektedir. Dolayısıyla hayvan nisabları ölçü alınarak altın, gümüş ve ticaret eşyasının nisabının güncellenmesi imkânı yoktur. Muhafazakâr yaklaşım kapsamında üç görüşe yer verilebilir: İlk görüşe göre dirhem de dâhil olmak üzere Hz. Peygamber tarafından belirlenen bütün nisablar geçerliliğini korumaktadır. Dolayısıyla 200 dirhem (595) gr. gümüşe veya bu değerde paraya ya da ticaret malına sahip olan kişi zekât mükellefi sayılır. Akademisyenler arasında pek tercih edilmemekle birlikte bu görüş, fıkıh literatüründe geçen bilgileri hiçbir ayıklamaya tâbî tutmamaya meyilli olan bazı çevrelerde varlığını hâlâ devam ettirmektedir. 8 İkinci görüşe göre paralar ve ticaret eşyasının nisabında altının değeri alınmalı ve 20 dinar (yaklaşık 85 gr.) değerinde parası veya ticaret eşyası bulunan kişi zekât mükellefi sayılmalıdır. Bununla birlikte başka parası veya para ile değerlendirilebilecek ticaret malı bulunmayan ama ağırlık olarak 200 dirhem gümüşe sahip olan kişi, gümüş için tespit edilmiş bulunan nisaba ağırlık olarak sahip bulunduğu için zengin kabul edilmeli ve dolayısıyla bunun zekâtını vermelidir. Bir yandan mansus olan hükmün hiçbir değişikliğe tâbî tutulmaksızın uygulanmasını amaçlayan, diğer yandan gümüşün altın karşısındaki aşırı değer kaybını dikkate alan bu görüş, Mudanya da düzenlenen sempozyumda Mustafa Uzunpostalcı tarafından savunulmuştur. 9 Ancak sırf naslarda gümüşün zekât nisabı 200 dirhem (595 gr.) olarak beyan edildi diye 1000 TL. değerinde gümüşe sahip olan kişinin zengin sayılması gerektiğini söylemek savunulması güç bir literalizmdir. 8 Örnek için bkz. http://www.ismailaga.com.tr/zekât-mallari-vehukumleri.html. 9 Bkz. Uzunpostalcı, Mustafa, Müzakereler, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 112-120.

692 TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI Üçüncü görüşe göre ise paralar ve ticaret mallarının nisabında altın esas alınmalıdır; çünkü günümüzde altına göre gümüşün değerinde önemli ölçüde düşüş olmuştur. Hz. Peygamber döneminde yaklaşık 1/10 olan değer farkı, bugün itibarıyla 1/70 e kadar gerilemiştir. Bu yüzden gümüş nisabını ölçü almak makul olmaktan çıkmıştır. Fakihler, altın veya gümüş nisablarının hangisi yoksulun lehine ise onun esas alınmasının daha uygun olduğunu belirtmişler ise de günümüzde gerçekte yoksul sayılabilecek gümüş nisabına malik kişileri zekât, fitre veya kurban yükümlüsü saymak yoksul kesimin lehine değil; aleyhine bir uygulama olur. Bu yüzden günümüzde altın nisabının ölçü alınması hakkaniyete daha uygun düşer. 10 Muhammed Ebû Zehra, Abdülvehhab Hallaf, Abdurrahman Hasan, Karadâvî, Hayrettin Karaman ve Hamdi Döndüren gibi fıkıh bilginleri bu görüşü savunmuşlar, 11 Diyanet İşleri Başkanlığı da paranın nisabının 80,18 gram altının değeri olduğu yönünde görüş belirtmiştir. 12 III. Tecdidcî Yaklaşım Tecdidçi yaklaşım adını verdiğimiz bu yaklaşımın savunucuları, Hz. Peygamber in belirlediği nisabların taabbüdî değil muallel olduğu ve nisablar arasında görece bir eşitlik ve denklik bulunduğu varsayımından hareket etmektedir. Onlara göre günümüzde altın ve gümüşün alım gücü geçmişe nispetle çok düştüğü için gümüş ve altın için belirlenmiş olan nisab ile ne 40 koyun, ne de 5 deve satın almak mümkün değildir. Bugün 595 gram gümüş ile sadece bir, iki koyun alınabilirken 85 gram altın ile 13 koyun alınabilmektedir. Bu olgu, Hz. Peygamber döneminde nisablar arasında mevcut olan denkliğin altın ve gümüş aleyhine bozulduğunu göstermektedir. Dolayısıyla ticaret eşyası ve paraların nisabında gümüş ve altının ölçü alınması isabetli 10 Bkz. Döndüren, Hamdi, Müzakereler, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 36. 11 Karadâvî, Keyfe nete amelü mea s-sünneti n-nebeviyye, s. 153; İbrahim Paçacı, Günümüz Ekonomik Şartlarına Göre Zekâta Tâbî Mallar, s. 114. 12 İbrahim Paçacı, Günümüz Ekonomik Şartlarına Göre Zekâta Tâbî Mallar, s. 114.

ZEKÂT NİSAB DEĞERLERİNİN GÜNCELLENMESİ 693 değildir. Şu halde hâlâ değerini koruyan diğer nisab kalemleri esas alınarak ticaret eşyası ve paraların nisabı yeniden belirlenmelidir. Ancak genel olarak diğer nisab kalemlerini esas alma hususunda ittifak eden tecdidçiler, nisabı güncellemek için farklı kıstaslar belirlemiş olup başlıca üç görüş tespit edilmiştir. A. Koyun veya Deve Nisabının Esas Alınması Deve ve koyunun ortalama bir değere sahip olduğu bir ülkede 40 koyun veya 5 devenin piyasa değerinin yarısı ölçüt alınabilir. Yusuf el-karadâvî tarafından ileri sürülen bu görüş esasen varsayıma dayalı bir tercihtir. Çünkü Karadâvî nin, Fıkhu zzekât adlı doktora tezindeki esas tercihi yukarıda da ifade ettiğimiz üzere- ticaret malları ve paralar için altının esas alınmasıdır. Çünkü bazı fıkıh bilginleri fakirin yararını gözeterek zekât mükellefiyetinde gümüşün esas alınması gerektiğini söylemişse de gümüş çok büyük değer kaybetmiştir, altın ise gümüşe nispetle piyasadaki değerini korumaktadır. Dolayısıyla gümüş nisabının esas alınması gerektiği görüşü mal sahiplerini sıkıntıya sokar. Bundan dolayı günümüzde altın nisabının esas alınması tercihe daha şayandır. Görüşünü altın lehine ortaya koyduktan sonra Karadâvî, zekât nisabı için sabit bir ölçütün tespit edilmesi mümkün müdür? diye bir başlık açarak altının da bir gün gümüş gibi değerini tamamen yitirmesi veya aşırı değerlenmesi halinde başka nisablardan hareketle sabit bir nisab belirlemenin mümkün olup olmadığını sormuş ve bu soruya olumlu cevap vererek nisab kalemlerinin denkliğini uzunca irdeledikten sonra toprak mahsulleri ile sığır nisabının ticaret malları ve paralar için esas alınamayacağını ifade ederek deve ve koyunun ortalama bir değere sahip olduğu bir ülkede 40 koyun veya 5 devenin piyasa değerinin yarısının ölçüt alınabileceğini savunmuştur. Çünkü Hz. Peygamber in zekât mektuplarında mevcut olan bazı verilere göre o dönemde kırk koyunun piyasa değeri yaklaşık olarak 400 dirheme tekabül etmektedir. O dönemde gümüş nisabı 200 dirhem

694 TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI olduğuna göre dirhem ve dinar nisabı o gün şartlarında koyun ve deve nisabının yaklaşık yarısı eder. 13 B. Nisab Mallarının Ortalamasını Esas Alınması Bu görüşe göre para ister altın, ister gümüş, ister kağıt ve madeni türden olsun ağırlığına göre değil; piyasadaki değerine göre hesap edilerek nisabı belirlenmelidir. Dinar ve dirhemlerin nisabı belirlenirken Hz. Peygamber dönemindeki satın alma güçleri tespit edildikten sonra çağdaş parasal değeri ortaya konmalı ve bu da tek bir rakamla ifade edilmelidir. Bunun için Hz. Peygamber dönemindeki nisab mallarının ortalaması alınmak suretiyle standart bir ölçü belirlenebilir. Bu görüş, Mudanya da düzenlenen sempozyumda Hz. Peygamber Dönemi Hayat Standartlarında Belirlenen Klasik Ölçüler Dikkate Alınarak Zekât Nisabının ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değerinin Belirlenmesi başlıklı bildiriyi sunan Yunus Vehbi Yavuz tarafından savunulmuştur. 14 Hayrettin Karaman a göre ise paranın ve ticarî eşyanın nisâbını tesbit ederken normal şartlarda altın esas alınmalı, ancak iktisadî bakımdan normal sayılmayan durumlarla karşılaşılması halinde ortalama yoluna gidilmelidir. Bir başka yol ise 3-4 kişilik bir ailenin asgarî geçim endeksinin nisab olarak değerlendirilmesidir. 15 Bu ifadesiyle Karaman bir yandan geleneksel yaklaşımın sürdürülmesinden yana olduğunu ortaya koyarken, Karadâvî gibi, altının da değerini yitirmesi veya aşırı değerlenmesi gibi olağanüstü durumları dikkate alarak ortalamanın esas alınabileceği görüşünü ileri sürmüş, bununla birlikte açlık ve yoksulluk endeksi gibi çağdaş ölçütlerden yararlanılması görüşüne de göz kırpmıştır. Bu itibarla Karaman ı ilk tercihi 13 Ayrıntı için bkz. Karadâvî, Fıkhu z-zekât, s. 263-269. 14 Bkz. Yavuz, Yunus Vehbi, Hz. Peygamber Dönemi Hayat Standartlarında Belirlenen Klasik Ölçüler Dikkate Alınarak Zekât Nisabının ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değerinin Belirlenmesi, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 84. 15 http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/meseleler/0116.htm

ZEKÂT NİSAB DEĞERLERİNİN GÜNCELLENMESİ 695 bakımından gelenekselci yaklaşıma; ikinci tercihi bakımından tecdidçi yaklaşıma ve üçüncü tercihi bakımından tarihselci yaklaşıma dahil etmek mümkündür. C. Fitrenin Esas Alınması Zekât ve fitre bir ibadettir ve esasen taabbüdîdir. Zekât nisabına ölçü alınan maddeler taabbüdî değildir. Dolayısıyla nisablarda yeni düzenleme yapılması pekâlâ mümkündür. Bunun için nisab-ı istiğnayı tespitte nisab olarak belirlenen malların ortalaması esas alınabilir. 16 Ramazan bayramında fakire ödenmesi gereken fitre miktarının fakirin bir günlük ihtiyacına denk düştüğü varsayımına yaslanan bu görüş Faruk Beşer e ait olup ona göre birer sa buğday, arpa, hurma ve üzümün piyasa değerinin ortalaması miladi takvime göre 365 veya hicrî takvime göre 355 ile çarpılmak suretiyle zekât nisabının belirlenmesi yoluna gidilebilir. 17 Beşer in teklifine göre ticaret eşyası ve paraların nisabı günümüz şartlarında yaklaşık olarak 15.000 TL. gibi, bir rakama ulaşmakla birlikte nisab-ı gınânın aranması gereken zekât nisabını belirlemede niçin fitre yükümlülüğü için aranan nisab-ı istiğnayı esas alındığı hususu izaha muhtaçtır. Görüldüğü gibi bu yaklaşım kapsamında zikredilen her üç görüşün savunucuları, ayrı yollar izleseler de altın ve gümüşün mevcut piyasa değeri ile asgarî zenginlik ölçütü sayılamayacağı ve altın ile gümüşün asr-ı saadetteki alım gücünün tespit edilmesi gerektiği hususlarında hemfikirdir. Geleneksel yaklaşımın savunucusu olan fıkıh bilginleri, teşri döneminde zekâta tâbî malların nisablarının oransal olarak birbirinden farklı olduğu ve hatta kendi içerisinde de eşitlik taşımadığı tespitinden hareketle bu görüşü şâri tarafından belirlenen nisabları değiştirme 16 Bkz. Beşer, Faruk, Müzakereler, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 50. 17 Bkz. Aynı eser, s. 126.

696 TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI girişimi olarak telakki etmektedirler. 18 Ancak kanaatimizce bu telakkileri isabetli değildir. Şöyle ki: Nisabların eşitliğini/denkliğini savunanların -tespit edebildiğimiz kadarıyla- deve, sığır ve koyun nisablarında herhangi bir değişiklik yapılmasına dair herhangi bir teklif ve çabaları yoktur. Her üç görüşün de varmak istediği amaç, Hz. Peygamber döneminde 200 dirhem ile 20 dinarın alım gücünün ne kadar olduğunu tespit etmeye çalışmaktan ibaret olup deve, koyun vs. malların Hz. Peygamber dönemindeki piyasa değerlerinin tespit edilmesi suretiyle günümüzde ticaret malları ve paralar için o dönemin hayat standartlarına yakın bir belirleme yapılabileceğini düşünmektedirler. Bu amaç, takdire değer ve başarılabilirse- kabul edilebilir olmakla beraber birkaç kalem malın değer tespiti ile o dönemde paranın alım gücünü tespit etmek pek mümkün gözükmemektedir. O dönemden bize ulaşan veriler, nisab mektuplarında zikri geçen alınması gereken yaşta bir deve bulunmaması halinde bir yaş küçük veya büyüğünün 20 dirhem veya iki koyun eksik veya fazlasıyla alınması talimatı, Hz. Peygamber in kendisine 10 dirhem vererek koyun almaya gönderdiği şahsın pazarda bu paraya iki koyun alıp birini 10 dinara satması ve Hz. Peygamber e bir koyun ve 10 dinar ile birlikte geri dönmesi ve bir de Hz. Peygamber in Hz. Cabir den devesini 1 ukiyyeye (40 dirhem) satın alması gibi birkaç münferit alım satım olayından ibarettir. Zekât mektuplarındaki 20 dirhem, 2 koyun denkliği ise olsa olsa mektupların yazıldığı sırada Medine de ortalama bir koyunun 10 dirhem ettiğini ifade eder. Unutulmamalıdır ki koyun, deve ve sığır gibi hayvanlar, kıyemî mallar olup türüne, yaşına, kilosuna göre birim fiyatları -değil aynı dönem- aynı şehirde ve aynı pazarda bile fiyat aralıkları çok değişkendir. Dolayısıyla bu ve benzer yollarla altın ve gümüşün Hz. Peygamber dönemindeki 18 Meselâ bkz. Kacır, Temel, Zekâta Tâbî Malların Nisablarının Hz. Peygamber (s.a.s.) Döneminde Değer Bakımından Eşitliği Meselesi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2015/1, ss. 59-83.

ZEKÂT NİSAB DEĞERLERİNİN GÜNCELLENMESİ 697 alım gücünü tespit etmek kanaatimizce pek imkân dahilinde değil gibidir. IV. Tarihselci/Gayeci Yaklaşım Tarihselci/gayeci yaklaşım sahiplerine göre Hz. Peygamber in belirlediği nisab miktarları tarım toplumu için bir anlam ifade etmekle birlikte sanayi devrimi sonrasında zenginlik ölçütleri ve çağdaş insanın ihtiyaçları geçmiş dönemlere nispetle büyük bir değişikliğe uğramıştır. Dolayısıyla tarım toplumu için belirlenmiş olan zenginlik ölçütlerinin aynen devam ettirilmesi isabetli olmayıp günümüzde zekât nisabının/nisablarının belirlenmesi günümüzün zenginlik/yoksulluk ölçütleri esas alınmalıdır. Deve, koyun ve sığır varlığıyla ve buğday, arpa gibi ürün miktarı ile şehirli bir kişinin asgarî zenginlik sınırını aşıp aşmadığı tespit edilemez. Bu yaklaşım sahiplerinden bir kısmı, havelan-i havl ve havaic-i asliye gibi hususlarda klasik fıkıh anlayışını aynen devam ettirip yalnızca nisab miktarının tespitinde farklı bir usul önerirken diğer bir kısmı ise havelan-i havl (yıllanma) gibi şartların da günümüz şartları için gündemden düşmesi gerektiğini savunmaktadır. Zekât nisabları hakkında düzenlenen ilmî toplantılarda sunulan tebliğ ve müzakerelerden ve konuya ilişkin kaleme alınan makalelerden Mehmet Erdoğan, Hamza Aktan, Ferhat Koca, Mustafa Yıldırım, İbrahim Paçacı ve İzzet Sargın gibi akademisyenlerin -vardıkları sonuçlar arasında kısmî farklılıklar bulunmakla birlikte- tarihselci/gayeci değerlendirmede birleştikleri ve nisab miktarının tespitinde koyun deve gibi mal varlıkları yerine çağdaş kriterlerden yararlanılması gerektiği hususunda birleştikleri görülmüş ve bu kapsamda zikredilebilecek dört görüş tespit edilmiştir. A. Asgarî Ücreti Esas Alan Görüş Zekât nisabının tespitinde bir yıllık asgarî geçimliğin/asgarî ücretin esas alınabileceği görüşü İbrahim Paçacı tarafından savunulmuş olup özetle şu şekilde izah edilebilir: Gümüş, altın,

698 TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI koyun ve bunların ortalamasının esas alınması suretiyle tespit edilen nisab miktarı, Hz. Peygamber in belirlediği nisaba tam olarak tekabül etmez. Çünkü nisab malları arasındaki denklik ve denge bozulmuş; değerleri sosyal ve ekonomik şartlar doğrultusunda değişmiştir. Dolayısıyla belirlenen nisablardan birini veya ortalamasını esas almak yerine, o gün ifade ettiği anlamın; başka bir ifadeyle fonksiyonunun tespit edilmesi daha doğru bir yaklaşımdır. Fıkıh kaynaklarına da yansıyan ilk dönem uygulamalarına bakıldığında, Hz. Peygamber tarafından belirlenen nisabların, kişinin ve ailesinin bir yıllık geçimliği olduğu görülür. Nitekim Hz. Peygamber tarafından tarım mahsulleri için belirlenen nisab, fidye ve keffâret için belirlenen miktar ile kıyaslandığında, bunun asgarî geçimlik olduğu ortaya çıkmaktadır. Toprak mahsullerinin zekâtında nisab, beş vesk olarak belirlenmiştir; çünkü bu miktar en küçük ailenin bir senelik azığıdır. En küçük aile ise eşlerden ve onlarla birlikte çocuk veya hizmetçi olmak üzere üç kişiden oluşur. İnsanın günlük azığı genel olarak bir rıtl veya bir müdd buğday ve benzeridir. Aile fertlerinden her biri her gün bu kadar buğday yerse nisab onlara bir sene yeter ve bir miktar da diğer ihtiyaçları için kalır. Buna göre nisab, en küçük ailenin temel ihtiyaçlarını karşılayan mal varlığıdır. Başka bir ifadeyle temel ihtiyaçlarını karşılayıp muhtaç olmayan kimse zekâtla mükelleftir. Sonuç olarak nisab, mükellefin ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin geçimliğinden ibarettir. Bundan fazla mala sahip olan kişi zekâtla yükümlüdür. 19 Şah Veliyyullah ın o gün şartlarında belirlenen nisab miktarları ile küçük bir ailenin bir yıl geçinebileceğine dair görüşünden 20 hareket eden Paçacı, günümüzde asgarî geçimliğin asgarî ücret esas alınarak tespit edilebileceğini ifade ederek devamla şöyle demiştir. Asgarî ücret işçilere normal bir çalışma 19 Ayrıntı için bkz. Paçacı, İbrahim, Günümüz Ekonomik Şartlarına Göre Zekâta Tâbî Mallar, s. 65-71. 20 Dehlevî nin görüşünün ayrıntısı için bkz. Dehlevî, Şah Veliyyullah, Hüccetullahi l-bâliga, II, 66.

ZEKÂT NİSAB DEĞERLERİNİN GÜNCELLENMESİ 699 günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatı üzerinde asgarî düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir. Kişi eğer havaic-i asliyesinden sonra (12 x asgarî ücret) miktarı para ve ticaret eşyasına sahipse zekât mükellefi olur. 21 Paçacı nın hareket noktası ve izlediği yol makul ve kabul edilebilir olmakla birlikte vardığı sonuç, yani asgarî ücretin esas alınması görüşü tenkide açıktır; çünkü asgarî ücret, -merhum Sebahattin Zaim in de isabetle kaydettiği gibi- 22 havaic-i asliyenin karşılığı değil; işçi sendikaları ile hükümet arasındaki pazarlık sonucunda hükümetin ve işverenlerin razı edildiği rakamdır. Diğer yandan hangi mal türünden olursa olsun Hz. Peygamber döneminde belirlenen nisabların asgarî üç kişilik çekirdek ailenin bir yıllık geçimini karşılıyor olduğu iddiası da iki açıdan eleştiriye açıktır. Birincisi; tarım toplumunda çekirdek aile diye bir aile türü olmayıp büyük aileler vardır. Dolayısıyla tarihte karı-koca ve tek çocuktan müteşekkil bir aile tasavvuru oldukça güçtür. Ayrıca bu iddianın doğru kabul edilmesi halinde şu soru akla gelmektedir: Şayet nisablar, üç kişilik ailenin bir yıllık geçimliği hesap edilerek belirlenmişse sözgelimi üç-dört çocuğun ve ayrıca dede ve ninenin de bulunduğu üye sayısı dördü aşan aileler için de bu nisablar, asgarî geçimlik sayılabilir mi? Şayet sayılamazsa kalabalık aileler için nisab hangi kritere göre belirlenecektir? Son olarak ileri sürülen bu çözüm, nihayetinde altın nisabının esas alınması görüşünden çok da farklı bir zenginlik ölçütü getirmemektedir. Çünkü son yıllardaki iyileştirmelerle birlikte yıllık asgarî ücret tutarı, 15.000 tl. gibi bir tutara denk gelmektedir. Altın nisabı da 10.000 TL.yi aşan bir paraya tekabül etmektedir. Dolayısıyla asgarî ücret görüşü esas alınarak Hz. Peygamber tarafından belirlenen nisablar geçersiz kılınmaktansa 21 Bkz. Paçacı, İbrahim, Müzakereler, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 121-123. 22 Bkz. Zaim, Sebahattin, Müzakereler, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 123.

700 TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI altın nisabı esas alınarak nisabların aynen korunması kanaatimizce daha uygundur. B. Gelir Dağılımını Esas Alan Görüş Ticaret malları ve paraların nisabı için gelir dağılımının esas alınması teklifi Ahmet Tabakoğlu na aittir. Ona göre on dört yüzyıl içinde gümüş arzının nisbî fazlalığı artmıştır. Zira Hz. Peygamber dönemindeki satın alma gücü itibarıyla 1/10 altın/gümüş oranı XIX. yüzyıl sonlarında 1/16, günümüzde ise 1/63 civarına yükselmiştir. Yine ilk dönemlerdeki mütevazı tüketim tarzı günümüzde çok farklılaşmış, zorunlu ihtiyaçlar büyük değişikliklere uğramıştır. Dahası modern kapitalizm gelir dağılımını bozmuştur ve bozmaya da devam etmektedir. Altın ve gümüş oranlarındaki değişme ile birlikte tüketim standartlarındaki değişme ve gelir dağılımındaki bozulma nisabın tekrar ele alınmasını zorunlu kılmaktadır. Madeni para sistemi artık söz konusu olmadığından ve para bilgisayar parası sürecinde giderek fiktifleştiğinden nisabı para bazından gelir dağılımı bazına oturtmak gerekebilir. Burada da yerel satın alma gücü farklılıklarıyla gelir dağılımındaki farklılıklar dikkate alınmalıdır. Gıda, konut, ulaşım, eğitim, sağlık harcamalarından oluşan aslî ihtiyaçlar daha çok bireyseldir. Bunun üzerinde oluşan nisab ise gelir dağılımı dikkate alınarak objektif olarak tespit edilebilir. 23 Tabakoğlu nun gelir dağılımı teklifini destekleyen Hamza Aktan a göre de zekât nisabları konusunda tarım toplumundan sanayi toplumuna geçmiş olma vakası gözden kaçırılmamalıdır. Tarım toplumunda kabul edilen miktar, bugün sanayi toplumunda çok sembolik bir ekonomik değer olarak görülmektedir. Dolayısıyla sanayi toplumunun gerçeklerine dönmek ve gelir dağılımı teklifi üzerine yoğunlaşmak gerekir. Ayrıca sanayi toplumunda malın üzerinden bir sene geçmesi (havelan-ı havl) gibi bir şey de söz konusu edilemez; çünkü 23 Bkz. Orman, Sabri, Nisab, Para ve Gelir Dağılımı, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 29.

ZEKÂT NİSAB DEĞERLERİNİN GÜNCELLENMESİ 701 şirketlerde bilançolar hep denk tutulur. Bununla birlikte trilyonluk bir servet döner ve daimî olarak üretim yapılır. 24 C. Günümüz Hayat Standartlarını Esas Alan Görüş Mehmet Erdoğan, Ferhat Koca ve İzzet Sargın gibi akademisyenlerce savunulan bu görüşe göre günümüzde Hz. Peygamber in belirlediği nisab mal ve miktarlarının bizzat kendilerinden ziyade onun bu mal ve miktarları belirlerken gözettiği sosyal ve iktisadî amaçlar ve toplumdaki refah seviyesi, fakirlik seviyesi gibi dengelerden hareketle bir ölçüt bulma arayışına girmek daha isabetlidir. Bunun için de yaşadığımız asgarî geçim şartları, hayat standartları ve refah düzeyini belirleyen çeşitli araştırma ve istatistiklerden yararlanılabilir. 25 Günümüzde ücret politikalarının tespitine medar olabilmesi için aylık olarak hazırlanmakta olan iki endeks vardır. Bunlardan biri açlık, diğeri de yoksulluk sınırı endeksidir. İnsanî ihtiyaçlarını belirlenmiş olan en alt sınırlar üzerinde karşılayabilen ve bunun yanında artı bir değeri elinde bulunduran kişiler, açlık sınırı altında kalan ve gerekli besin harcamalarını dahi karşılayamayan insanların elinden tutmalı, kendisinde bulunan fazlalıktan onlara bir mal transferinde bulunmalıdır. Hz. Peygamber dönemine ve o günkü refah düzeyine baktığımızda belirlenen bu miktarların en küçük bir ailenin bir sene boyunca temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek düzeyde olduğu görülür. Ayrıca bir devenin en az sekiz koyuna denk tutulduğunu, beş dirheme bir koyunun alınabildiğini dikkate aldığımızda belirlenen nisab miktarları arasında da yuvarlak bir eşitliğin olduğu görülür. Nisab olarak belirlenen malların, o günkü toplumun geçimine medar olan ve ekonomik değer taşıyan mallar 24 Bkz. Aktan, Hamza, Müzakereler, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 51-52. 25 Bkz. Koca, Ferhat, Müzakereler, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 109; Sargın, İzzet, Yoksulluk ve Zenginlik Kavramlarına Zekât Bağlamında Farklı Bir Bakış, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014/1, s. 164.

702 TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI olduğu da dikkatlerden uzak tutulmamalıdır. 26 Artık ülkelerin zenginliği veya yoksulluğu o ülkede kişi başına düşen millî gelir ile ölçülmektedir. Hal böyle olunca esas itibarıyla göreceli olduğunu kabul ettiğimiz zenginliğin artık günümüzde vaktiyle belirlenmiş nisab denilen kalemler üzerinden değil; ülkelerin gelişmişlik düzeylerinden, hayat standartlarından yararlanılarak belirlenmesi gereği vardır. Bu da kısaca şöyle ifade edilebilir: Her ülkede kişi başına düşen ortalama millî gelir esas alınır. Pratik bir çözüm olarak ülke ekonomisini izleyen aylık endekslerden yararlanılır. Bu endekslerden biri yoksulluk sınırını, diğeri açlık sınırını belirlemeyi amaçlar. Açlık sınırı ile yoksulluk sınırı arasında kalanlar kendi yağı ile kavrulabilen orta tabakayı oluşturur, bunlar zekât ile yükümlü olmazlar, sadece fıtır sadakası verirler ve kurban keserler. Bunlar zekât da kabul edemezler. Açlık sınırının altında hayat sürenler ise fakir sayılır ve bunlar zekât ve fitrenin sarf edileceği esaslı grubu oluştururlar. 27 Erdoğan ile Koca nın görüşleri arasındaki farklılık ise yıllanma şartının aranıp aranmayacağı noktasındadır. Koca ya göre toplam yıllık geliri yıllık yoksulluk sınırının üzerinde olan kimselerin ayrıca toplam bir yıllık yoksulluk sınırının üzerinde birikmiş aynî veya nakdî mal varlığı bulunması ve bunun da üzerinden bir yıl geçmesi halinde o kişi zengin sayılmalı ve söz konusu birikimleri üzerinden herhangi bir mal ayrımı yapılmadan yüzde iki buçuk oranında zekât vermeleri esas olmalıdır. 28 Erdoğan a göre ise zekât yükümlüsünün zekât borçlusu olabilmesi için nisab üzerinden bir yıl geçmiş olması şartı, nisab kalemleri gibi, o günkü tarım ve hayvancılığa dayalı hayat tarzı ile 26 Bkz. Erdoğan, Mehmet, Zekât Nisabının Amacı Dikkate Alınarak Günümüz Hayat Standartlarına Göre Yeniden Belirlenmesi, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 153. 27 Bkz. Erdoğan, Mehmet, Zekât Nisabının Amacı Dikkate Alınarak Günümüz Hayat Standartlarına Göre Yeniden Belirlenmesi, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 153. 28 Bkz. Koca, Ferhat, Müzakereler, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 109.

ZEKÂT NİSAB DEĞERLERİNİN GÜNCELLENMESİ 703 ilgili bir şarttır. Sanayi devrimine değin hayat durağan bir seyir izlediği için önemli bir işleve sahip olan bu şart da nisab gibi sanayi devrimi ile birlikte anlamını yitirmiştir. Çünkü sanayi devrimi akabinde çok hızlı bir değişim sürecine girilmiş ve artık refah düzeyinin nisab olarak esas alınan belirli kalemlerle belirtilmesinin imkân ve anlamı kalmamıştır. 29 Elde edilen gelirin istikrarının tespit edilebilmesi için bir yıl beklenmesi halinde ihtiyaçlar çok çeşitli olduğu ve tüketim ekonomisi sürekli yeni ihtiyaçlar doğurduğu için geriye hiçbir gelir kalmamakta ve aileler gelir ve giderlerini bir şekilde denk getirmektedir. Bundan ise fakir zarar görmektedir. Bu itibarla bir yıl bekleme şartı dikkate alınmamalı ve sözgelimi maaşı, yoksulluk sınırı üzerinde olan bir kimse her ay, maaşının % 2,5 unu zekât olarak ayırmalıdır. Bu görüş, güncel rakamlarla şu şekilde somutlaştırılabilir. Türk İş, Aralık 2015 itibarıyla dört kişilik bir aile için açlık sınırını 1,385 TL.; yoksulluk sınırını ise 4,512 TL. Olarak açıklamıştır. 30 Kamusen ise Ekim 2015 itibarıyla dört kişilik bir aile için açlık sınırını 1,645 TL., yoksulluk sınırını ise 4,326 TL olarak açıklamıştır. 31 Koca ve Erdoğan a göre açlık sınırı yani 1,385 veya 1,645 TL. nin altında bir aylık gelire sahip olan kişi, zekât alacaklısı; yoksulluk sınırının üzerinde; yani 4,512 veya 4,326 TL. ve üzerinde aylık geliri olan bir kimse ise zekât yükümlüsüdür. İki sınır arasında, meselâ 2,000 TL. aylık geliri olan bir kimse ise ne zekât yükümlüsü, ne de zekât alacaklısıdır. Kanaatimizce yoksulluk sınırı üzerinde bir gelire sahip olan kişinin zekât yükümlüsü olduğu hususunda herhangi bir kuşku olmamakla birlikte açlık ve yoksulluk sınırı arasında kalan; meselâ aylık 2,000 TL. geliri olan bir kimsenin zekât alamayacağı, bununla 29 Bkz. Koca, Ferhat, Müzakereler, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 109; Erdoğan, Mehmet, Zekât Nisabının Amacı Dikkate Alınarak Günümüz Hayat Standartlarına Göre Yeniden Belirlenmesi, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, 153. 30 http://www.turkis.org.tr/dosya/r2cg2olnvrao.pdf 31 http://www.haberturk.com/ekonomi/haberin-var-mi/haber/1137047- iste-kamu-senin-yaptigi-aclik-ve-yoksulluk-siniri

704 TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI birlikte fitre vermek ve kurban kesmekle yükümlü olacağı hususu eleştiriye açıktır. Çünkü günümüz şartlarında kurban kesmek zekât vermekten çok daha ağır bir yükümlülüktür. Diğer yandan 2,000 TL. gibi bir para ile köyde oturan bir kimse rahatlıkla yaşayabilirken şehirde ve özellikle de İstanbul gibi büyükşehirlerde yaşayan bir kimsenin Erdoğan ın ifadesiyle kendi yağıyla kavrulması pek mümkün gözükmemektedir. Ayrıca işçi sendikalarının zikrettiği bu rakamlar, dört kişilik bir aile için geçerlidir, meselâ dört çocuklu bir aile için geçerli değildir. Dolayısıyla sendikaların açıkladıkları rakamların mutlak bir açlık ve yoksulluk sınırı olarak kabul edilmesi mümkün olmayıp aile üyelerinin sayısına göre değişken rakamların tespit edilmesi gerekir. Son olarak sendikaların açıkladıkları bu rakamlar, hükümet ve işverenlerle pazarlık etmek amacıyla belli oranda şişirilmiş rakamlar olup gerçek açlık ve yoksulluk sınırının tespitinde tartışmaya açık rakamlardır. Bununla birlikte TÜİK verileri yardımıyla Diyanet İşleri Başkanlığı nca oluşturulmuş bir kurulun yıllık olarak ciddi ve güvenilir bir araştırma yapması ve açlık ve yoksulluk sınırının daha objektif bir şekilde belirlenmesi durumunda yoksulluk sınırının altına bağlanan hükümler açısından değil; ama yoksulluk sınırının üstünde bir gelire sahip olan kişinin zekât yükümlüsü olması itibarıyla bu görüş dikkate alınmaya değerdir. D. Nisab Şartı Aramayan Görüş Mustafa Yıldırım tarafından savunulan bu görüşe göre kişi, hiçbir alt limit gözetmeden (geliri günlük, aylık, mevsimlik, yıllık ne olursa olsun) gelirinin asgarî % 2,5 luk miktarını düzenli olarak ihtiyaç sahiplerine vermelidir. Burs alan öğrenci ve zekât alan ihtiyaç sahibi de buna dahildir. Yıldırım, görüşünü şöyle temellendirmektedir: Bugün için en azından Türkiye de zekâtın devlet eliyle toplanması söz konusu değildir. Dolayısıyla vergiye esas olacak nitelikte bir nisab tespitinin hukukî bir aciliyeti yoktur. Hanefîler zekâtta ibadet yönünün, Şâfiîler ise mâlî yönünün ağırlıklı

ZEKÂT NİSAB DEĞERLERİNİN GÜNCELLENMESİ 705 olduğunu vurgularlar. İbadette bireysel yön, mâlî sorumlulukta kamusal yön önem teşkil eder. O halde çok önemli fonksiyonları olan zekâtın ibadet yönü gündeme alınmalıdır. Zekât konusundaki şartlardan birisi de nisabtır. Ancak tamamen ruhi bir tatmin ve yardım etme hazzı yaşatan bu bireysel ibadet için nisabın çok yüksek tutulması ve üstelik üzerinden bir yıl geçmesi şartının konması Allah la olan ilişkimizi devletle olan ilişkiye dönüştürür, yani bir kısım hile yolları aranır ve dinimizin çok önem verdiği infak yollarını daraltır. Oysa, Allah ile aşkın ilişki yerine içkin bir ilişki kursak ve bu konuda nisab koymasak, Kur ân daki infakla ilgili ayetleri tatavvu olarak algılamak yerine emir telakki etsek Kur ân ın paylaşım ruhuna daha uygun olur. 32 Nisab şartı ve yıllanma şartı aramayarak burs alan öğrenci de dahil olmak üzere herkesi zekât yükümlüsü sayan bu görüş, zekât yükümlülüğünde bir yandan zengin veya fakir herkesi fitre yükümlüsü sayan mezhep görüşlerini zekât için de ölçü almakta, diğer yandan ise zekât toplama ve dağıtımı ile ilgili kurumsal bir yapının bulunmaması sebebiyle fiilî olarak müslümanların Mekke dönemini yaşadığını savunarak Mekke dönemindeki zekât uygulamasının esas alınmasını önermek, tabir yerinde ise zekât ile sadaka ve infakı özdeşleştirmektedir. Ancak zekât alanı bile zekât yükümlüsü sayan, Eflatun ve Farabi nin devlet ütopyasını anımsatan bu görüş gerçeklikten uzaktır. Çünkü zekât, Hz. Peygamber in de buyurduğu üzere cimriden mal çıkmasını sağlayan bir araç olup cimri veya cömert bütün zenginlere ait olan asgarî bir yükümlülüktür. İdeal bir müslümanın sadece farz namazları kılmakla ve farz oruçları tutmakla yetinmeyeceği gibi, gönlü zengin olan hali vakti yerinde bir müslümanın da zekât ile yetinmeyip fakir fukaraya yardım etmek için her türlü yolu arayacağı açıktır. Dolayısıyla ideal olanın toplumun bütün kesimlerine teşmil edilmesini salık veren bu görüş, kanaatimizce gerçekçilikten uzak olup isabetli değildir. 32 Bkz. Yıldırım, Mustafa, Müzakereler, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, s. 159.

706 TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI V. Değerlendirme Öncelikle ifade etmeliyiz ki nisab miktarlarından ve diğer bütün detaylardan daha öncelikli olan husus, zekât ibadeti konusunda toplumda bir bilinç oluşturmak ve temel ihtiyaçlarını sıkıntıya düşmeden karşılayabilen insanların temel ihtiyaçları karşılamakta yetersiz kalan kesimlere kârınca kararınca mâlî yardım yapmasını sağlayabilmektir. Müslümanlara paylaşma duygusunun kazandırılmaması ve neme lâzımcılığın yaygınlık kazanması halinde hangi nisab esas alınırsa alınsın belirlenecek nisabın hiçbir anlam ve önemi yoktur. Diğer yandan fıkhî konular, doğası gereği ihtilâfa konudur. Tartışma konusu olan nisab da buna dâhildir. Dolayısıyla herkesin üzerinde uzlaşabileceği tek bir nisab tespiti için uğraş vermek takdire değer bir çabadır; ama zorunlu değildir. Önemli olan, insanların benimsedikleri ve içlerine sinen herhangi bir nisabı esas alarak zekât vermeyi toplumsal ve dinî bir ödev olarak görmelerini sağlayabilmektir. Günümüzde her ne kadar zekât nisablarının taabbüdî değil; ictihadî olduğuna ve tabiatıyla mevcut nisabları Hz. Peygamber dönemi hayat standartları doğrultusunda güncelleştirmenin veya günümüz hayat standartlarının gerektirdiği yeni nisablar belirlemenin mümkün olduğuna dair görüşler varsa da ki şahsen tebliğ sahibi de bu görüştedir- toplumun genelinde namaz gibi, zekâtın da kuralları sabit ve değişmez bir ibadet olduğu algısı hakimdir. Bu mevcut algı değişmediği sürece tebliğde özet olarak sunduğumuz ve her biri büyük bir çaba ve emek mahsulü olan yeni tekliflerin, toplumda makes bulması ve yaygınlık kazanması en azından şimdilik mümkün gözükmemektedir. Ticaret mallarında gümüş nisabının değil; altın nisabının esas alınması görüşünün dahi mazisi çok gerilere gitmezken, gelir dağılımı, asrı saadet hayat standartları, günümüz hayat standartları ve açlık ve yoksulluk endeksleri gibi kıstasların esas alınması yolundaki teklifler, günümüz toplumu için gerçekçilikten uzaktır. Toplumun muhafazakâr yapısı ve buna bağlı olarak zekât nisablarının değiştirilemeyeceği algısı dikkate alındığında

ZEKÂT NİSAB DEĞERLERİNİN GÜNCELLENMESİ 707 serdettiğimiz görüşler içinde, mevcut yapıyı özgün haliyle devam ettirmeye en yakın olduğu için uygulanabilirliği en yüksek olan görüş, zekât yükümlülüğü için altın nisabını esas alan görüştür. Hz. Peygamber ve dört halife döneminde belirlenen ve tarih boyunca kesintisiz bir şekilde uygulanagelen nisablara imkân ölçüsünde dokunmamalı fakat havâic-i asliye kavramı, günümüz hayat standartları dikkate alınarak yeniden ele alınıp kapsamı genişletilmelidir. 33 İnsan sadece yemek yiyen ve bulduğu yere kıvrılıp uyuyuveren biyolojik bir varlıktan ibaret değildir. Dengeli ve yeterli beslenme, güvenlik, sağlık, barınma, eğitim, meslekî faaliyet, ulaşım, iletişim ve hatta ölçüyü kaçırmamak şartıyla eğlence, toplumsal bir varlık olan insan için birer temel ihtiyaçtır. Havaic-i asliye kavramı yeniden gözden geçirilerek kapsamı genişletilmeli ve ortalama bir vasıta ve ortalama bir ev gibi temel bir ihtiyacı karşılamak için kenara ayrılıp biriktirilen para gibi temel ihtiyaçları karşılamak amacıyla ayrılan paralar, nisaba dâhil edilmemeli ve bu kişiler zekâtla yükümlü tutulmamalıdır. Sözgelimi 10.000 TL.si olan kişi zekât olarak sadece 250 lira verse ne olur? şeklindeki bir yaklaşım isabetli değildir; çünkü bu kişi zekât yükümlüsü sayıldığında aynı zamanda kurban kesmekle de yükümlü sayılacaktır. Bu kişinin kurban olarak bir koyun kestiğini varsaysak 250+750=1.000 TL. vermesi gerekecektir. Bu miktar, orta gelir düzeyine sahip birinin bütün bir yıl boyunca dişinden tırnağından artırarak tasarruf ettiği parayı bir çırpıda elden çıkarması demektir ki onun bu parayı yeniden yerine koyması aylarını ve belki de bir yılını alabilir. Ayrıca ev satın almak için para biriktiren kişinin zekât ve kurbanla yükümlü tutulması kirada oturma sürecisini de uzatacak ve bundan da ayrıca mağduriyet yaşayacaktır. Dolayısıyla temel bir ihtiyacını karşılamak amacıyla kendi ihtiyaçlarından tasarruf ederek birikim yapan birini sırf 10.000 TL. üzerinde parası var diye zekât ve kurban mükellefi saymak sen ev sahibi olma! demekle 33 Havaic-i asliyyenin günümüz hayat standartları doğrultusunda yeniden ele alınması gerektiğine dair Hayrettin Karaman ın görüşü için bkz. http://www.hayrettinkaraman.net/makale/0604.htm.

708 TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI eşdeğerdir. Ayrıca sabit bir maaş sahibi olan bir memur ve işçinin biriktirdiği ve sürekli enflasyon karşısında değer yitiren paranın gümüşe ve altına kıyasla artıcı/nâmî kabul edilmesi de ayrıca tartışmaya açık bir husustur. Kurban Hanefîlerin problemi. Hanefîlere göre artıcı olsun veya olmasın nisab miktarı mala sahip olan kişi kurban kesmekle ve fıtır sadakası vermekle mükellef, zekât almamakla mükellef. Ama Hanefîleri aşıverirseniz Mâlikîlere, Şâfiîlere gelirseniz kurban onlara göre aile reisine sünnettir 34 gibi söylemler, -tabir mazur görülsün- müslüman mahallesinde salyangoz satmak ve işin kolayına kaçmaktır. Çünkü Hanefî çevrelerde kurban ibadetinin simgesel bir anlamı vardır. Bu türden mesailde diğer mezhep görüşlerinin Hanefîlere tavsiye edilmesi sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Ayrıca zekât mükellefiyetinde gına, kurban mükellefiyetinde ise istiğna şartı aranır. Nemâ ve yıllanma şartının aranmadığı istiğna nisabının sağlanması, bu iki şartın arandığı gına (zenginlik) nisabına nispetle daha kolay olduğuna ve kurban yükümlülüğünde gına nisabına nispetle sağlanması daha kolay olan istiğna nisabı arandığına göre bundan Hz. Peygamber döneminin hayat şartlarında kurban ibadetinin edasının zekâttan daha kolay olduğu sonucu çıkar. Bu durumdan Zekâtını versin; ama kurban kesmesin noktasına gelmişsek; yani zekât vermek kurban kesmekten daha kolay hale gelmişse iş tersine dönmüş; gına ve istiğnanın göstergesi olması gereken nisablar geçerliliğini kaybetmiş demektir. Ne var ki yeni görüş ve tekliflere kapalı bir toplumda -özellikle de nisab gibi- bir ibadetin önemli bir şartı hakkında nisabları güncelleme ve günümüz şartlarına göre yeniden belirleme teklifi bir laf-ı güzaftan ibaret görünmektedir. Bundan dolayı teklifimiz, ticaret malları ve paraların zekâtında altın nisabının esas alınması ve günümüz hayat standartları doğrultusunda havaic-i asliye kavramının muhtevasının yeniden doldurulmasıdır. 34 Erkal Mehmet, Tebliğlerin Müzakeresi, V. İslâm Hukuku Koordinasyon Toplantısı ve Zekât-Fitre Nisablarının Değerlendirilmesi Sempozyumu, s. 66.

ZEKÂT NİSAB DEĞERLERİNİN GÜNCELLENMESİ 709 Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür eder, saygılarımı sunarım. Kaynaklar Akyıldız, Ali, Para, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi (DİA), İstanbul: 2007, XXXIV, ss. 164-166. Bardakoğlu, Ali, Diyet, Türkiye Diyanet Vakfı Ansiklopedisi (DİA), İstanbul: 1994, IX, ss. 473-479. Dehlevî, Şah Veliyyullah, Ahmed b. Abdürrahim, Hüccetullahi l-baliğa, Beyrut: 2005. Erdoğan, Mehmet, Zekât Nisabının Amacı Dikkate Alınarak Hayat Standartlarına Göre Yeniden Belirlenmesi, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri: Sempozyum Tebliğ ve Müzakereleri, Bursa: Kur ân Araştırmaları Vakfı Kurav Yayınları, 2007, s. 147-156. Erdoğan, Mehmet, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri, V. İslâm Hukuku Anabilim Dalı Koordinasyon Toplantısı Zekât-Fitre Nisablarının Değerlendirilmesi Sempozyumu, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı, 2008, 118-129. Erkal, Mehmet, Zekât ve Nisab Değerlerinin Değiştirilip Değiştirilmemesi Tartışmalarına Karşı Tenkidi Bir Bakış, V. İslâm Hukuku Anabilim Dalı Koordinasyon Toplantısı Zekât-Fitre Nisablarının Değerlendirilmesi Sempozyumu, Ankara, Türkiye Diyanet Vakfı, 2008, 130-155. Erkal, Mehmet, Zekât, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul: 2013, c. 44, ss.197-207. Kacır, Temel, Zekâta Tâbî Malların Nisablarının Hz. Peygamber (s.a.s.) Döneminde Değer Bakımından Eşitliği Meselesi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2015/1, ss. 59-83. el-karadâvî, Yusuf, Keyfe nete âmelü mea s-sünneti n-nebeviyye, Kahire: Daru ş-şurûk, 2004. el-karadâvî, Yusuf, Fıkhu z-zekât, Beyrut: Müessesetü r-risale, 1973.

710 TARİHTE VE GÜNÜMÜZDE ZEKÂT UYGULAMALARI Paçacı, İbrahim, Günümüz Ekonomik Şartlarına Göre Zekâta Tâbî Mallar: Nisab ve Zekât Oranları, Ankara: Ayrıntı Basın Yayın ve Matbaa Hizmetleri, 2015. Sargın, İzzet, Yoksulluk ve Zenginlik Kavramlarına Zekât Bağlamında Farklı Bir Bakış, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2014/1, ss. 153-167. Tabakoğlu, Ahmet, Nisab, Para ve Gelir Dağılımı, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri: Sempozyum Tebliğ ve Müzakereleri, Bursa: Kur ân Araştırmaları Vakfı Kurav Yayınları, 2007, s. 19-31. Yavuz, Yunus Vehbi, Hz. Peygamber Dönemi Hayat Standartlarında Belirlenen Klasik Ölçüler Dikkate Alınarak Zekât Nisabının ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değerinin Belirlenmesi, Zekât Nisabı ve Fitre Miktarının Çağdaş Parasal Değeri: Sempozyum Tebliğ ve Müzakereleri, Bursa: Kur ân Araştırmaları Vakfı Kurav Yayınları, 2007, s. 73-92. İnternet Sayfaları: http://www.ismailaga.com.tr/zekât-mallari-ve-hukumleri.html http://www.hayrettinkaraman.net/kitap/meseleler/0116.htm http://www.turkis.org.tr/dosya/r2cg2olnvrao.pdf http://www.haberturk.com/ekonomi/haberin-varmi/haber/1137047-iste-kamu-senin-yaptigi-aclik-ve-yoksulluk-siniri http://www.hayrettinkaraman.net/makale/0604.htm