Sayı: 10 / 20-26 Eylül 2013 Belgin Elçioğlu yazdı DIANA Aşk prenseslere yakışmıyor TUNA KİREMİTÇİ MAGAZİN SEYREDE SEYREDE HAFİFTEN TIRLATMIŞ GENÇLER OKAN ARPAÇ YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN... ALEX CROSS RÖPORTAJ CENGİZHAN YELDAN: TÜRKİYE DE SPONSORSUZ İŞ YAPAMAZSINIZ ZEYNEP ALTIOK AKATLI: MENEKŞE DEN ÖNCE NİN GELİRİYLE MÜZE KURULACAK ATALAY TAŞDİKEN: MERYEM, ANADOLU KADINININ YALNIZLIĞINI ANLATIYOR CAN BORA: DANTEL, TEKNİK VE ESTETİK AÇIDAN FARKLI BİR OYUN CANTUĞ TURAY: TİYATRO KAFE, DÖRT OYUNLA PERDE AÇIYOR CANAN SANAN KARA KUTU TİYATRO DAN HEYECAN VERİCİ BİR GÖSTERİ BARIŞ AKPOLAT PLAK SATIŞI ROKETLENDİ
EDİTÖR Neşe Mesutoğlu Yayın Yönetmeni nese.mesutoglu@mybilet.com Magazin etkisi Şöhretlerin lüks içindeki yaşamlarının kapısını açan magazin basını, sansasyonlarla akla değil duygulara sesleniyor. Adrenalin aklı baypas ederken, korku ve acıları bastırıyor. Bu hafta biyografik filmini kapağa taşıdığımız Prenses Diana, basına yansıyan şeffaf hayatıyla kederini dünyanın gözü önünde yaşadı ve 2.5 milyar kişinin izlediği bir cenazeyle ayrıldı. Onun ölümünün ardından korku ve acılarla yüzleşme sonucu İngiltere deki intihar oranları Guardian gazetesine göre yüzde 33.7 arttı. 1880 de New York ta başlayan ve bugün tüm medyayı saran magazin basınının en vahim yanlarından biri, Sofia Coppola nın Pırıltılı Hayatlar filmine konu olan yaşanmış hikayedeki gibi gençler üzerindeki olumsuz etkisi oldu. Ünlülerin eşyalarını çalan ve hapsi boylayan gençleri anlatan film için Tuna Kiremitçi, İletişim kuramayan, içlerindeki boşluğu maddiyatla doldurmaya çalışan yeni yetmeler kadar hazin ne olabilir? O boşluğu hangi Louboutin, hangi Prada, hangi Rolex doldurabilir? diye soruyor. Medyanın gençleri yıpratmak yerine desteklemesi gerektiğini düşünürken üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmek için çalışıyoruz. 24 yaşındaki muhabirimiz Begüm Yılmaz, bu hafta Ankara da Tiyatro Kafe yi kuran 29 yaşındaki Cantuğ Turay ve Fransız Kültür Merkezi nde sahnelenen Dantel oyununun kreatörü 27 yaşındaki Can Bora ile röportaj yaptı. Daha başka röportajlarımız da var. Hafta sonu programını yapmadan önce MyBilet e-dergiye bir göz atın derim. Saygı ve sevgilerimle. 2 www.mybilet.com
İÇİNDEKİLER 21 sayfaya git Özel 8 sayfaya git KAPAK Belgin Elçioğlu yazdı: Naomi Watts, Diana nın bakışlarındaki derin hüznü çok da yakalayamasa bile onun vücut dilini taklit etmekte başarılı, elbiselerini de gayet iyi taşıyor. R Ö P O T R A J 49. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali'nde Toplumsal Vicdan Ödülü'ne layık görülen Menekşe den Önce nin yapımcılığına destek veren Zeynep Altıok Akatlı, Zeynep Geylan'a verdiği röportajda filmin geliriyle Madımak ta bir insanlık suçu müzesi kurulacağını açıkladı. 30 sayfaya git TUNA KİREMİTÇİ Pırıltılı Hayatlar, uzak akrabalarını Nişantaşı nda her gün görebileceğiniz bir grup Los Angeles lı yeni yetmenin macerasını anlatıyor. Televizyondan meşhurların yaşam tarzına o kadar çok maruz kalmışlar ki, delirme noktasına gelmişler. Amaçları, ne yapıp edip o yaşamın bir parçası olmak. 11 sayfaya git OKAN ARPAÇ Alex Cross; bir Rambo, Rocky, Indiana Jones, Mike Hammer, Sherlock Holmes ya da hadi daha özel bir örnek olsun, Shaft değil. Bu az bilinirlik elbette Alex in suçu da değil. Oysa siz onu zaten tanıyorsunuz. Morgan Freeman ın performansıyla, 1997 de Kızları Öp ve 2001 de Örümceğin Maskesi nde kendisiyle müşerref olmuştuk. 3 www.mybilet.com
İÇİNDEKİLER 40 sayfaya git CANAN SANAN Beyoğlu Tünel de bir tiyatro; KARA KUTU. Bir süredir, adını İstanbul daki Alternatif Tiyatrolar hareketi içinde duymakla birlikte, oyunlarını izleme fırsatını bulamamıştım. Sezonu erken açma kararı vererek soluğu Asmalımescit te aldım. sayfaya git 24 RÖPORTAJ Bu hafta gösterime giren Meryem isimli filmin yönetmeni ve senaristi Atalay Taşdiken, muhabirimiz Begüm Yılmaz a çekimleri Konya da yapılan filme Konyalıların büyük destek verdiğini söyledi. 36 sayfaya git RÖPORTAJ Dünyaca ünlü şarkıcıları İstanbul a getiren organizatör Cengizhan Yeldan, Barış Akpolat ın sorularını yanıtladı. Bir süredir Türkiye'de etkinlik düzenlemeyen Yeldan Vergiler, sponsorların çekilmiş olması, sanatçıların Türkiye'ye normal fiyatlarının üzerinde gelmesi, yerel hizmetlerin kalitesizliğinin yanında diğer ülkelerden çok daha masraflı olması bunda ana etken diyor BARIŞ AKPOLAT Amazon.com, site üzerinden satılan plakları türlere ve yıllara göre yayınladı. Satışlar 2009'da ciddi bir patlama yapıyor ve her yıl katlanarak artıyor. 2013'se satıştaki en yoğun yıl. Türlere göre 2013'te rock türü yüzde 55'le tepede. Ardından yüzde 9,8'le pop geliyor. 33 sayfaya git 4 www.mybilet.com
İÇİNDEKİLER VİZYONDAKİLER: Bu hafta gösterime giren diğer filmlere de göz atmakta fayda var. AJANDA: Bu hafta öne çıkan etkinlikler arasından seçim yapmak zor. Es geçilmemesi gerekenleri hatırlatalım dedik. 51 sayfaya git KIRMIZI GÖZLÜKLÜ KIZ Madonna online kanal kuruyor. Bu kanalı tanıtmak için hazırladığı kısa film gelecek hafta izleyiciyle buluşuyor. Ünlü şarkıcı Elton John un, yedi yıl aradan sonra solo stüdyo albümü The Diving Board çıktı. Sir ünvanlı sanatçı Şarkımı Lindsay Lohan, Justin Bieber gibi etraflarında nelerin olup bittiğinin farkında olmayan tüm çocuklar için yazdım diyor. 46 sayfaya git RÖPORTAJ Fransız Kültür Merkezi nde üç yıldır sahnelenen Dantel isimli oyununun kreatörü Can Bora, muhabirimiz Begüm Yılmaz a, sinemada özel efekt yaratmak için kullanılan Blue Screen in tiyatrodaki bu ilk uyarlamasını anlattı. 43 sayfaya git RÖPORTAJ Ankara da kafe ortamında oyuncularla seyircilerin iç içe olduğu Tiyatro Kafe nin kurucusu Cantuğ Turay (29), Zeynep Geylan a kariyer hedeflerini anlattı. KÜNYE MyBilet e-dergi YAYIN YÖNETMENİ Neşe Mesutoğlu GÖRSEL YÖNETMEN Murat Çavdar EDİTÖR Belgin Elçioğlu KATKIDA BULUNANLAR Barış Akpolat, Okan Arpaç, Tuna Kiremitçi, Canan Sanan, Begüm Yılmaz, Zeynep Geylan İLETİŞİM Muallim Naci Caddesi No:47 Ortaköy 34347 İSTANBUL Telefon: 0212 259 20 60 e-dergi@mybilet.com MyBilet e-dergi de kullanılan tüm yazılar, kaynak gösterilerek yayınlanabilir. 5 www.mybilet.com
SİNEMA AŞKIN PRENSES HALİ Belgin Elçioğlu belgin.elcioglu@mybilet.com ORİJİNAL ADI Diana YÖNETMEN Oliver Hirschbiegel OYUNCULAR Naomi Watts, Naveen Andrews, Douglas Hodge YAPIM 2013, İngiltere SÜRE 113 dk. DAĞITIM Fida Film Dünyanın en ünlü kadınıydı Diana. Önce Leydi Diana, sonra da Galler Prensesi Diana olarak herkes onu sevdi. Prens Charles ile evlendiğinde kilometrelerce uzaktaki genç kızlar töreni televizyondan iç geçirerek izlemişti. Hepimizin onu en baştan beri sevmemizin nedeni mahzunluğuydu belki. İngilizlerin düğün adetlerini bile öğrenmiştik onun sayesinde. Aristokrat bir aileye mensuptu, annesiyle babasının boşanması onu derinden etkilemişti ve yazar Barbara Cartland'ın kızı olan üvey annesini hiç sevmemişti. Başkasına aşık olan kocasıyla evliliğini uzun yıllar sürdürdü. Onunla ayrı yaşadığı ve artık dayanamadığı dönemde BBC ye verdiği röportajda Özellikle de annenizle babanız boşanmışsa, evliliğiniz yürüsün diye çırpınıyorsunuz. Kocamı umutsuzca sevdim, evliliğim yürüsün diye umutsuzca çabaladım diyordu. Ama şu sözleri belki de evliliğinin sonunu belirlemişti: Bu evlilikte biz üç kişiydik, yani biraz kalabalıktı. Bunun ardından 1996 da boşandılar. Uzun süredir beklenen Diana 8 www.mybilet.com
SİNEMA filmi, prensesin son iki yılını konu alıyor. Filmin başında, Diana Paris teki otel odasında telefonunun çalmasını bekliyor. Çalmayınca da, koridordan geçerek yanındakilerle asansöre biniyor. Aşağıda kendisini paparazziler bekliyor... Sonra 1995 yılına geri dönerek Pakistanlı kalp cerrahı Hasnat Khan a nasıl aşık olduğunu, bu inişli çıkışlı büyük aşkı nasıl yaşadığını, nasıl gizlemeye çalıştığını, bu arada yardım faaliyetlerine nasıl devam ettiğini görüyoruz. Hasnat, filmde Diana nın gerçek aşkı olarak görünüyor. Diana onun ailesiyle tanışmak için Pakistan ın Lahor kentine kadar gidiyor, Hasnat ın tam bir kaynana görünümündeki annesi Pakistan ın geçmişte İngilizlerden neler çektiğini kısaca anlatıp Diana nın kişiliğinde tüm YALNIZ VE PARANOYA İÇİNDE Naomi Watts: "Prenses Diana, yalnız bırakılmış ve bunun sonucunda paranoya yaşamış. Özgürce yaşayabildiği hiçbir deneyim olamadığından, kendini çok fazla korumak zorunda kalmış. Aslında çok canlı bir kişiliği var. Yapabileceği her şeyi yapmaya çalışmış. Merhamet duygusu, empati kurabilmesi ve inanılmaz gücü onun son derece özel bir insan olmasını sağlamış. Bugün hâlâ onun hakkında söyleyebileceğimiz pek çok şey var. Hasnat ile aralarındaki bağ bence kesinlikle ikisinin de başkalarını iyileştirmeye ihtiyaç duymasından kaynaklanıyor. Ayrıca Diana kendi kendini iyileştirmeye de ihtiyaç duyuyordu." İngilizlere sert çıktıktan sonra Çok pardon ileri gittim diyerek özür diliyor. Ama yine de, Hıristiyan, dul, üstüne üstlük İngiliz olan Diana yı Müslüman ailesine gelin olarak kabul etmiyor. Doktor olmasına karşın püfür püfür sigara içen, alkol kullanan ve fast food ile beslenen Hasnat ise, Mesleğim de mesleğim, ben bir cerrahım, seni çok seviyorum ama seninle evlenirsem tüm dünya ile evlenirim, oysa ki ben insanları kurtarmalıyım, seninle birlikte olmanın bir yolu olsaydı mutlaka denerdim den başka şey söylemiyor. Bu bir doktor için harika bir duruş tabii ki, ama Diana için hiç de öyle olmuyor... Peki, Dodi Fayed? Dodi, Diana nın Hasnat tan ayrıldıktan sonra onu kıskandırmak için adeta kullandığı zengin çocuk portresinden öteye geçmiyor. Diana onunla birlikte yatla gezerken, tanıdığı paparazziye haber vererek fotoğraflarının çekilmesini sağlıyor. Peşinde paparazzi ordusuyla dolaşıyor. 9 www.mybilet.com
SİNEMA Filmde Hasnat ın 'İranlı şair' olarak söz ettiği Mevlana dan da alıntılar var. Ve Diana nın ölümünden sonra, onun için lilyum çiçeklerinin üzerine bıraktığı kağıtta, Mevlana dan belki de filmin ana temasını oluşturan söz yazıyor: Doğruyla yanlış arasında bir bahçe var. Seninle orada buluşacağım Ama mutlu görünse de aklı hâlâ doktorda. Aşkın prenses halini yaşıyor, umutsuzca. Naomi Watts Diana nın elbiselerini gayet iyi taşıyor Özellikle Mulholland Çıkmazı ile tanıyıp sevdiğimiz Naomi Watts, Diana nın bakışlarındaki derin hüznü çok da yakalayamasa bile onun vücut dilini taklit etmekte başarılı, elbiselerini de gayet iyi taşıyor. Ama Watts, geçen yılki Kıyamet Günü filmiyle Oscar adayı olmuş ve olumlu eleştiriler almış olmasına karşın Diana daki performansıyla özellikle İngiliz eleştirmenler tarafından beğenilmedi. BBC deki röportajı yarıda bırakıp çıkmasının nedeni olarak da bu gösteriliyor. Naveen Andrews ise, bu hafta Alex Cross taki Matthew Fox ile birlikte Lost dizisinden izleyeceğimiz ikinci isim. Dizide Iraklı Sayid Jarrah ı canlandıran Andrews, Diana da tamamen farklı bir tipteki Hasnat Khan rolünde. Film Diana nın Hasnat ile aşkı üzerine kurulmuş, ama açıkçası bu karakterde insanı sinir eden bir şeyler var. Bazen Diana bu adama nasıl aşık olmuş, neden bu kadar çabalamış diye düşünmekten kendini alamıyor insan. Karşılıklı sahnelerde Watts ın bütün çabasına karşın uyum tam yakalanamamış ve bazı kopukluklar da var gibi. Ama kurgu ve özellikle de Hasnat ın Beni dünyanın sonuna mı getirdin? dediği sahnedeki görüntüler filmi izlenir kılıyor diyebiliriz. Filmde Hasnat ın İranlı şair olarak söz ettiği Mevlana dan da alıntılar var. Ve Diana nın ölümünden sonra, onun için lilyum çiçeklerinin üzerine bıraktığı kağıtta, Mevlana dan belki de filmin ana temasını oluşturan söz yazıyor: Doğruyla yanlış arasında bir bahçe var. Seninle orada buluşacağım. Fikirlerinin temelinde 'ilâhî aşk' olan tasavvuf ehli Mevlana nın sözlerinin ardına saklamak dahi bu mutsuz aşka saygı uyandırmıyor. Ve sanki aşk prenseslere yakışmıyor. 10 www.mybilet.com
SİNEMA YENİ BAŞLAYANLAR İÇİN... ALEX CROSS Okan Arpaç okan.arpac@mybilet.com ORİJİNAL ADI Alex Cross YÖNETMEN Rob Cohen OYUNCULAR Tyler Perry, Matthew Fox, Rachel Nichols, Edward Burns, Jean Reno, Carmen Ejogo, Cicely Tyson YAPIM 2012 ABD SÜRE 101 dk. DAĞITIM Özen Film Dedektiflik öyküleri, 1940 ların 50 lerin meşhur kara film lerinden (film noir) bu yana sinemanın en lezzetli ayağını oluşturan janrlardan biri. Bugün artık tüm anlatım olanaklarının özgürce zirve yaptığı Batı televizyonlarında da diziler aracılığıyla, sinema filmlerini aratmayacak hikayeler ortaya konuluyor. Velhasıl, polisiye nin günümüzde yalnızca edebiyat üzerinden değil, sinema ve televizyon aracılığıyla da kendine yol 11 www.mybilet.com
SİNEMA bulup yeni bir dil oluşturduğunu söylemek mümkün. Sanki bir marka ymış gibi duran Alex Cross isminin birçok seyirci için bir şey ifade etmeyeceğini tahmin edebiliriz. Zira Alex Cross; bir Rambo, Rocky, Indiana Jones, Mike Hammer, Sherlock Holmes ya da hadi daha özel bir örnek olsun, Shaft değil. Bu az bilinirlik elbette Alex in suçu da değil. Oysa siz onu zaten tanıyorsunuz. Morgan Freeman ın performansıyla, 1997 de Kızları Jean Reno Öp (Kiss the Girls) ve 2001 de Örümceğin Maskesi nde (Along Came a Spider) kendisiyle müşerref olmuştuk. O filmlerde dedektif Alex Cross tan ziyade gerilim dolu hikayenin kendisi ön plana çıkarılmış, aynı zamanda psikolog olan bu yaşı hafif geçkince dedektif, psikopatlar tarafından kaçırılan insanları bulmaya çalışmıştı. James Patterson ın romanlarından uyarlanan, bize Alex Cross evrenini tanıtmaktan çok polisiye-gerilim lezzeti tattırmaya çalışan ve fena sayılmayacak bu iki filmi bir kenara koyarsak, şimdi başa dönüyoruz demek daha doğru. En azından Morgan Freeman gibi yaşını başını almış bir aktör yerine, sıradan aile komedileri dışında pek bir numarası olmayan daha genç Tyler Perry nin Alex Cross rolüne uygun görülmesi bunun kanıtı. Bir diğer fark da, Freeman lı filmlerde görmediğimiz Alex in karısı Maria Cross un henüz hayatta olması. Çocuk yaşta annesini kanserden, babasını da bir süre sonra alkolden kaybeden Alex, Nana Mama dediği büyükannesi tarafından büyütülmüş, evlenip mutlu bir yuva kurmuş bir dedektif. Belli ki seriye dönüşüp uzun soluklu devam eder diye düşünülen Alex Cross, Afro-Amerikalı dedektifi olabildiğince romana sadık kalarak betimlemeye çalışıyor. Hikaye ise, zayıflığına, çelimsizliğine karşın herhangi bir ağır sıklet boksörü aratmayan kuvvette, acı çekmeyi ve çektirmeyi seven bir psikopat üzerinden ilerliyor. Filmin hem avantajı hem de dezavantajı olan bir isim bu; Lost dizisinin meşhur doktoru Matthew Fox... Sanki dizi sona erdikten sonra 12 www.mybilet.com
SİNEMA aç kalmış ve zafiyet geçirmiş gibi duran Fox, film boyunca kedi-fare oyunu oynuyor polislerle... Yedi (Se7en) filmini andıran inanılmaz canilikte cinayetler işliyor, kurduğu tuzaklarla, bıraktığı ipuçlarıyla manyaklığının derecesini her geçen dakika yukarı taşıyor. Zirve noktası ise, Alex in karısını öldürmesi. Zaten gerek romanlardan gerekse ilk iki filmden bildiğimiz ve sürpriz sayılmayacak bu gelişme üzerine Alex Cross, hiçbir şekilde yakalanması mümkün gözükmeyen Picasso lakaplı caniyi bulmaya ve öldürmeye ant içiyor. Ünlü ressamın tablolarına benzeyen kara kalem çizimlerle arkasında Matthew Fox ipucu bıraktığı için Picasso adıyla bilinen cani ile polislerin kovalamacası, filmin çatısını oluşturuyor. Arada da Nana Mama yı, Cross un bebek bekleyen hamile karısını ve çocuğuyla olan ilişkisini gözlemliyoruz. Polisiye bir film için aslında gerekli tüm malzeme tamam gözüküyor. Tanınmış bir romandan uyarlanması bir yana, oyuncu kadrosunda Edward Burns, Jean Reno gibi isimlere de yer vermesi, Matthew Fox un dünya çapında hayranlarının olması büyük avantaj. Ama ne yazık ki filmin sorunlarının önemli bir kısmı buradan kaynaklı. Başrole star bir aktör yerine, yüzü Amerika dışında pek tanınmayan Tyler Perry nin seçilmiş olması, ilk eksi puan. Belli ki büyük ümitlerle psikopat katil rolüne oturtulan Matthew Fox, akla sürekli Lost u getirirken, inanılmaz derecede zayıflamış olması da filmin içine girmeyi engelliyor. Rahatsız mı yoksa hastalandı da mı bu kadar zayıfladı diye düşünürken filmden kopmamak mümkün değil. Kaldı ki caniyi oynayacağım diye mimiklerini abartması, kötü yü canlandırmak isterken neredeyse karikatüre dönüşmesi, role giremediğini gösteriyor. Hem de başta dediğimiz gibi sinemada ve TV de bunca iyi oynanmış film ve dizi mevcutken... Ama en önemlisi, kahramanın ismini taşıyan filmlerin aynı zamanda bir tarz ve üslup tutturması gerekir. Seyircinin kahramanla özdeşleşmesi şarttır. Tyler Perry, öyle bir ışık ve enerji taşımadığı gibi, senaryo da, yönetmen de hikayedeki savrulmaları engelleyemiyor. Alex Cross la tanışıp empati kurmaya çalışacağımız anlara yeterince vakit kalmıyor. Görüntü çalışması da benzer bir dertten mustarip. Görsel açıdan bütünlüklü bir dil oluşmadığı gibi, akılda kalıcı tek bir kare dahi yok neredeyse. Bu da akla örneğin, yine bir Afro-Amerikalı polis dedektifi olan Shaft ı getiriyor. İlk kez 1970 lerin başında sinemaya uyarlanan Shaft ın maceraları, bugünden bakıldığında Alex Cross un yanında kült mertebesinde duruyor. Yani tam da Alex Cross ta zerresine rastlanmayan şey... Her halükarda polisiye meraklıları izlemek isteyecektir elbette. Fakat beklenti çıtasını yüksekte tutmamakta fayda var. En iyi tarafıysa, daha önce Alex Cross la tanışmamış olanlara ya da ilk iki filmi izleyip de bu karakteri fark etmemiş seyirciye dedektifi biraz daha yakından tanıtıyor olması. Hepsi bu... 13 www.mybilet.com
SİNEMA PASİF AGRESİF Lost dizisiyle tanınan Matthew Fox u, bu hafta Alex Cross isimi gerilim-polisiye türündeki filmde psikopat seri katil rolünde izleyeceğiz. Televizyonda elde ettiği başarıyı Hollywood a taşımayı başaran Fox, çıkardığı skandallara karşın 19 yaşından beri birlikte olduğu eşiyle mutlu bir evlilik sürdürüyor Çeviri: Begüm Yılmaz DÜNYA STARI Matthew Chandler Fox, 14 Temmuz 1966 da ABD de dünyaya geldi. Dağlık olarak bilinen Wyoming de ailesine ait at çiftliğinde büyüdü. Çocukluk yıllarında başına buyruk bir çocuk olduğunu kabul eden Fox, babasının hayatını kurtardığına inanıyor ve o dönemle ilgili olarak şunları söylüyor: 16 yaşındayken 10 arkadaşımı kaybetmiş durumdaydım. Bazıları intihar etti. Bazılarının hayatları ise kavga etmek üzerine kuruluydu. Kimileri eve sarhoş döner ya da direksiyon başında uyuyakalırdı. Wyoming gibi yerlerde bu tür olaylar görülebiliyor. Ama ben, babamın devreye girip beni yatılı okula yollamasıyla onlardan sıyrılıp kolayca kendi yolumu çizebildim. Babam benim hayatımı kurtardı." Yatırım uzmanlığı bana göre değildi Annesinin öğretmenlik yaptığı tek sınıflı ilkokulu bitiren Fox, eğitimine öğrencilerinin çoğunu Kızılderili halkın oluşturduğu Wind River Lisesi nde devam etti. Liseden mezun olduktan sonra, futbol bursuyla Kolombiya Üniversitesi ne kabul edildi. Üniversite eğitimi boyunca Kolombiya Aslanları futbol kulübünde oynayan ünlü aktör, broker olma amacıyla girdiği ekonomi bölümünden dereceyle mezun oldu. New York taki ünlü Wall Street te çalışmak isteyen Fox, yaptığı iş görüşmelerinin ardından bu mesleğin kendisine uygun olmadığı anladı. Kız arkadaşının ajans sahibi annesinin tavsiyesiyle modelliğe başlayan ünlü aktör, çeşitli reklam filmlerinde rol aldıktan sonra 24 Matthew Fox 15 www.mybilet.com
SİNEMA yaşındayken kariyerine oyunculuk alanında devam etme kararı aldı. Ebeveynleri Fox un aldığı bu karar karşısında mutsuz olsalar da her şeye rağmen onu desteklediler. New York taki Sinema ve Televizyon Okulu nda iki yıl oyunculuk eğitimi aldıktan sonra 25 yaşında konuk oyuncu olarak yer aldığı Wings dizisiyle dikkat çekmeyi başardı. Sunday Mail e verdiği bir röportajda aktör olmayı seçmesinin nedenlerini ise şu şekilde açıkladı: "İçimde bir şey beni buna itti sanki. Bu çok tuhaf bir durum; çünkü ben utangaç bir insanım ve insanların önünde rol yapmak benim için gerçekten çok zordu. Bu seçim hayatımın dönüm noktası oldu. Her türlü zorluğa rağmen yaptığım işi seviyorum." Eşini striptizciyle aldattı Ünlü aktör, henüz 19 yaşında tanıştığı İtalyan asıllı eski bir model olan eşi Margherita Ronchi ile beş yıllık ilişkisinin ardından 1992 de evlendi. Aynı üniversiteden mezun olduğu eşinin kariyerine desteğini gizlemiyor ve Margherita bu hayalimi gerçeğe dönüştürdü. Evlendikten sonra restoranda çalışarak ve bir kahve dükkanı işleterek bana uzun süre destek oldu diyor. Buna karşın ünlü aktör, üç yıl önce eşini 25 yaşındaki Stefani Talbott isimli bir striptizciyle aldatmakla suçlandı. Talbott un iddialarına göre, ilişkileri kendisinin 2010 yılı Temmuz ayında Stars Kabaresinde çalıştığı döneme dayanıyordu. Talbott, In Touch Weekly e vermiş olduğu röportajda, yaşadıklarını şu şekilde ifade ediyordu: "Sahnede dans ediyordum ve bir anda göz göze geldik. Çok heyecanlanmıştım. Sonrasında kendisiyle birkaç kez birlikte olduk." Ünlü aktör bunları yalanladı ama Talbott, Fox un kendisine özel dans ettiği için 80 dolar verdiğini, sonrasında ise oyuncunun arkadaşlarıyla kaldığı eve birlikte gittiklerini iddia ediyordu. Margherita Ronchi eşinin karıştığı bu skandal karşısında sessizliğini koruyarak ona destek oldu ve bu durumun üstesinden beraberce geldiler. One Direction dan yana dertli Kyle ve Byron adında iki çocuğu olan 47 yaşındaki ünlü aktör, şu sıralar kızını çok sevdiği bir müzik grubundan soğutmaya çalışıyor. Fox, 16 yaşındaki Kyle ın o yaştaki pek çok genç kız gibi İngiliz müzik grubu One Direction a takıntılı olmasından duyduğu rahatsızlığı geçtiğimiz aylarda katıldığı Conan O Brien Show da şu sözlerle dile getirdi: "Kızımla One Direction 16 www.mybilet.com
SİNEMA konusunda her konuştuğumda üzülüyorum, çünkü grup hakkında yaptığım yorumlar onu incitiyor. Bu gruptakileri gerçek birer müzisyen olarak görmüyorum. Onlar yerine başka grupları dinlemesini tercih ederim." Yıldızı Lost ile parladı Hollywood daki ufak rollerine karşın1996 da People Dergisi tarafından Dünyanın En Güzel 50 İnsanı listesine dahil edilen ünlü aktörün yıldızı, 2004 yılında tüm dünyada fenomen haline gelen Lost dizisinde canlandırdığı Dr. Jack Shephard rolü ile parladı. Seçmelere, yardımcı rollerden biri olan, Josh Holloway in canlandırdığı düzenbaz James Sawyer Ford rolü için başvuran Fox, yapımcıların onu Dr. Shephard rolü için beğenmesiyle başrolü almış oldu. Ünlü oyuncu, Lost un uluslararası başarısını; herhangi bir ülkenin, milletin ya da etnik kökenin konu alınmamasına bağlıyor. Söylentilere göre ünlü aktör dizide 36 bin dolarla en yüksek ücreti alan oyuncuydu. Lost dizisinin çekimleri süresince ailesiyle birlikte Hawaii de yaşayan ünlü aktör: "Çocuklar burayı sevdi, yaşamak için güzel bir yer, fakat doğruyu söylemek gerekirse burada kalamam. Tropik esintili cennet gibi yerleri seven biri değilim. Dört mevsimin yaşandığı yerleri seviyorum. Güney Pasifik e 2500 mil mesafedeki bir adada yaşasaydım klostrofobik birine dönüşebilirdim" demişti. LOST TAKİ REKABETTE SON DURUM Josh Holloway Matthew Fox 2013 Dünya Savaşı Z (World War Z) 2013 Yılın Savaşı: Rüya Takımı 2012 Alex Cross 2013 Paragonia 2012 Emperor 2011 Görevimiz Tehlike 4 2008 Hızlı Yarışçı (Speed Racer) 2011 Five 2008 Bakış Açısı (Vantage Point) 2011 Community 2006 We Are Marshall 2004-2010 Lost 2004 2010 Lost Kadın şoföre vurdu Lost daki rolüyle 2005 te Satellite Ödülü'nün ve 2006 da SAG Ödülünün sahibi oldu. Ünlü aktör, People Weekly dergisine verdiği röportajda, 15 yılllık oyunculuk kariyerinde kendisini daha önce hiç bu kadar iyi hissetmediğini dile getirdi. Ünlü oyuncu, aynı yıl People dergisi tarafından düzenlenen Yaşayan En Seksi Erkekler listesinde de yer aldı. Fox, Lost un son televizyon projesi olacağını açıklamıştı, fakat 2006 yılında Matthew McConaughey ile We Are Marshall adlı televizyon dizisinde rol aldı. Çekimler biter bitmez Hollywood projelerine devam etti. 2011 de bir kadın otobüs şoförüne vurmaktan hakim karşısında çıkan Fox, geçen sene Mayıs ayında ABD nin Oregeon Eyaleti nde alkollü araç kullanırken yakalandı. Tutuklanan ünlü aktör kefaletle serbest bırakıldı. Bu yüzden kozmetik firması L Oréal in yüzüyken işi Gerard Butler a kaptırdığı söylentileri bile dolaşıyordu. 17 www.mybilet.com
SİNEMA ARABAYI ÇALMIŞ DA KAÇIYORMUŞ GİBİ SÜR Avustralyalı aktör Chris Hemsworth, bu hafta vizyona giren aksiyon dram filmi Zafere Hücum da 1976 Formula 1 Şampiyonu İngiliz pilot James Hunt ı canlandırıyor. Formula 1 fanlarının çizgi roman fanları kadar korumacı olduğunu anlatan ünlü aktör, GQ dergisine verdiği röportajda çekimlerde yaşadığı yarış heyecanını anlattı Çeviri: Belgin Elçioğlu Chris Hemsworth F1 otomobillerini kaç kez kullandınız? İzin verilenden çok daha fazla kullandığımız kesin. En çok ustalık isteyen şey, otomobili ekiple birlikte ve etrafınızda kameralar varken kullanmak. Zaten kendinizi tehlikeye atıyorsunuz, bir de etrafta bir sürü insanın olması riski daha da artırıyor. Düz vitesli bir araba kullanmak kadar basit değil. Bunlar yavaş kullanılacak şekilde tasarlanmamış. Teknisyenlerden biri bana Arabayı çalmış da kaçıyormuşsun gibi sür! demişti. İnsanların buna nasıl bağımlı hale geldiğini gördüm. O inanılmaz güçlü otomobilin şasisi vücudunuzun büyük kısmını içine alıyor, adeta kozaya girmiş gibi oluyorsunuz. O gücü parmaklarınızın ucunda 18 www.mybilet.com
SİNEMA hissediyorsunuz. Bambaşka bir his. Zafere Hücum hakkında sorulmasından bıktığınız sorular var mı? Sıkılmaya daha pek fırsatım olmadı. Ama Thor hakkında hangi sorulardan bıktığım çok açık: Egzersiz programınız ne? Çekiç kaç kilo? Kıyafetinizden bahseder misiniz? Bu filmde ise, hem filmde, hem de her yaptığım röportajda James Hunt hakkında bir şeyler öğrendim ve öğreniyorum. Çok karmaşık ve çelişkili bir kişiliği var. James Hunt ve rakibi Niki Lauda hakkında öğrendiğim temel özellik, onların dünyanın en dürüst insanlarından oldukları. Fikirlerinden dönmüyorlar ve düşündüklerini söylemekten hiç çekinmiyorlar. Bu süreçte ben de hep kendime şunu hatırlatıyordum: İnsanlar ne der diye düşünmeyi bırak. Motorsikletleri otomobillere tercih ettiğinizi biliyoruz. Hâlâ motorsiklet kullanıyor musunuz? Artık o kadar fazla kullanmıyorum. Ben küçükken önce bir arazi motorsikletimiz vardı, sonra yıllar içinde birkaç tane değiştirdik. Asıl babamın motosiklet geçmişi çok yoğun. Benim otomobillerle ilgili durumum Arkaya sörf tahtası sığar mı acaba? dan öteye gitmiyor. Formula 1 fanları da çizgi roman fanları kadar takıntılı mı? Bence öyleler, bu konuda son derece korumacı davranıyorlar. Birçok kişi Formula 1 in beyazperdeye yine yanlış yansıtılacağından korkuyordu. Hem aslına uygun, hem drama kurgusu olan, hem de ilgi çekici bir hikaye yaratmak çok zordu. Ama şimdiye kadar kulağıma gelen tepkiler çok olumlu. Bir filmden diğerine vücudunuzda bu kadar değişiklik yapmak kolay olmamıştır herhalde. Yönetmen Ron Howard ile konuştuğum ilk konu Hunt ın fiziksel özellikleriydi. Ben bu rol ile ilgili görüşmeleri yaparken 98 kiloydum, tabii ki onun o kadar kilosu yokmuş. Çok daha az yemeye ve çok daha fazla koşmaya başladım. Kilo vermenin en zor yanı açlıktan ölecek hale gelmekti. İnsanın ruh halini de etkiliyor tabii. 19 www.mybilet.com
SİNEMA BU YARA İYİLEŞMEZ Yönetmenliğini gazeteci-yazar Soner Yalçın ın yaptığı, Madımak katliamını anlatan 'Menekşe den Önce' bu hafta gösterime giriyor. Filmin yapımına destek veren Yazar Zeynep Altıok Akatlı 20 yıl önce Sivas ta köktendinci İslamcıların gerçekleştirdiği bu katliam, Türkiye Cumhuriyeti nin çehresini değiştirmiş ve onulmaz bir yolun başını tutmuştur diyor Röportaj: Zeynep Geylan Film Madımak katliamı gibi toplumsal bir yaraya parmak basıyor. Bu katliamın Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki yeri nedir? Türkiye Cumhuriyeti tarihi ne yazık ki katliamlar, faili meçhuller ve kayıplarla dolu. Bu katliamın hiç değilse son acı olmasını isterdik ama ne yazık ki sistem ve devlet mevcut yaraları kapatmak için adaleti çalıştırmak yerine yeni öldürmelere zemin hazırlıyor. Bu olayın sizin hayatınızdaki izleri ne oldu? Bu olayın benim hayatımdaki izini silmek, yarayı iyileştirmek mümkün olamaz. Ancak idrak edilmesi gereken şudur: Bu katliam benim babamı (Şair Metin Altıok) kaybetmeme ya da öldürülen çocuklarımızın ailelerinin acısına indirgenemez. Elbette bizlerin acılarına da borçludur devlet; ama bu katliamla nicelerinin geleceği yok olmuş, nicelerinin de kararmıştır. Yirmi yıl önce Sivas ta köktendinci islamcıların gerçekleştirdigi bu katliam, Türkiye Cumhuriyeti nin çehresini değiştirmiş ve onulmaz bir yolun başını tutmuştur. Zeynep Altıok Akatlı 21 www.mybilet.com
SİNEMA Yazılarınızda ve Gölgesi Yıldız Dolu adlı kitabınızda hedefiniz Sivas Katliamını unutturmamaktı. 'Menekşe den Önce' filmi bu amacınıza ışık tuttu mu? Yakın tarihimizin, öğretilmek şöyle dursun, unutturulmasına çabalanıyor. Bu nedenle yaşananların gelecek kuşaklara aktarılması için her çaba çok anlamlı. Ben sanat aracılığıyla insanlara değmenin apayrı etkisi olduğunu düşünüyor ve çok önemsiyorum. Bu nedenle bu film benim için yeni bir umuttur. Film bir haberci belgeseli gibi olmayışıyla da çok kuvvetli. Yaşananları tamamen gerçekler üzerinden, yaşayanların gözünden, ağzından dinlediğimiz, duygusu çok yoğun bir belgesel var karşımızda. Buradan kurulacak farkındalık vicdanlarda kalacak ve emininim birilerini değiştirecektir. 'Menekşe den Önce', 49. Uluslararası Altın Portakal Film Festivali'nde yarışma dışı olmasına rağmen jüri tarafından Toplumsal Vicdan Ödülüne layık görüldü. Bu sizin için sürpriz oldu mu? Evet, çok sevindirici bir sürprizdi. Ancak bir anlamda da şaşırtmadı, çünkü çok etkili bir yapım. Topluma bir mesaj vermek, unutturmamak için de bu ödülün katkısı tartışılmaz derecede değerli. Filmde sizi en çok etkileyen ne oldu? Derin bir acıyı yaşayan insanlar bunu kelimelere dökmekte zorlanır. Hiçbir zaman tam dile getiremediğim, anlatmaktan kaçındığım duygularımın olması elbette anlaşılır bir şey; ama birbirine acılarını hatırlatmamak için zarafetle özen gösteren bizler film vesilesiyle bazı detayları ilk defa dinledik! Biliyor, tahmin ediyorduk ama kelimelere dökmemiştik. Şimdi herhangi bir izleyici gibi izlemek benim için çok sarsıcı oldu. Siz sormazsınız, o anlatmaz. Ortak bir anlaşma var gibidir. Dile dökmeden, birbirimizi incitmeden çok yoğun acılar paylaştık, ama sevdiklerinizin ağzından dinlemek bambaşka. Bu duyguyu Roboski ye gittiğimde dilini bilmediğim annelerle aynı acının diliyle, konuşmadan anlaştığımızda da yaşamıştım. Şimdilerde düşünüyorum, insanları bölen dilleri değil şiddet. Madımak ta müze açılması projesi gündemde mi? Elbette, bu filmin geliri sevgili Soner Yalçın ın isteğiyle Madımak ta bir insanlık suçu müzesi kurabilmek için kullanılacak. Orada katillerimizin isimleriyle kayıplarımızın isimleri yan yana tutsak. Bizler, çektiğimiz acılar yetmiyor, her geçen gün bu ülke tarafından farklı şekillerde cezalandırılmaya devam ediyoruz. Devlet bize adalet getirmedi, o tabelada da acılarımızı mühürledi. Arzumuz Madımak ta olması gerektiği gibi bir toplumsal bellek oluşturmak. Bu nedenle müze çalışmaları için bu kaynak bizim için çok değerli olacak. Soner Yalçın a binlerce kez teşekkür ederim. 22 www.mybilet.com