~~ ~~} DİYANET İŞLERi BAŞKANLIGI YAYlNLARI /644 ~ II. UL LA I I iyayi LAR KON E İ TEBLİGLER-MÜZAKERELER 05-07 KASIM 2004 1 ANKARA Ankara.. - 2005
11. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi Televizyon ve Radyolarda Dini Yayınlar Fatih Karaca RTÜK Başkaru Sayın Bakanım, Sayın Başkanım, değerli katılımcılar; bugün, burada, ll. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi çerçevesinde düzerılenen panelde konuşmacı olarak huzurunuzdayım. Gerçekten, kongrenin, böyle bir zamanda, bu kutsal Ramazan'da yapılmış olmasının son derece önerrili olduğunu düşünüyorum. Radyo ve Televizyon üst Kurulu'nda on yıldır görev yapıyorum. Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzerılenen böyle bir toplantı için ilk defa davet aldım ve daveti alır almaz, topluma karşı ödevlerimizi ve medya noktasında yaptıklanmızı arılatınak üzere huzurunuza geldim. Toplum olarak birçok konuda, duyarlılık göstermekten uzaklaştığımızı hepimiz iyi biliyoruz. Tabü, bu konunun bir parçası da Türkiye'de her gün çeşitli tartışmalara sebep olan medya, yani bugün burada asıl konuştuğumuz yazılı basın değil, radyo ve televizyon kuruluşlanmız. Radyo ve televizyorılarda, dinf yayınlar ve dinf prograrrılar konusuna girmeden önce, izin verirseniz, bugün 15 yıla yaklaşan radyo ve televizyon yayıncılığımızla ilgili bazı tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Ben, on beş yıllık radyo ve televizyon yayıncılığı alınında çeşitli konurrılarda görevlerde bulundum. 1990 yılında, Türk Ticaret Kanunu'na göre kurulmuş ilk özel televizyonun kuruculan arasındaydım. 1995 yılına kadar o televizyondaki görevim devam etti. Yani, masanın iki tarafında da görev yapmış bir kişiyim. 1995 yılında ise Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından, Radyo ve Televizyon üst Kurulu'na seçildim. Dolayısıyla, bugün radyo 23
Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi ve televizyon programlan meselesini algılamadan önce, konuyu genel hatlanyla bir gözden geçirelim, radyo ve televizyon h'uruluşlannın nereden nereye geldiğini bir değerlendirelim demek istemem de bundandır. Bugün, radyo ve televizyonlanmız, gerçekten, Avrupa Birliği ülkelerinin önünde, ileri teknolojik imkanlan h'ullanabilmektedirler. Geçmişte bir özel televizyon kuruluşunda da görev almış ve o zor günleri yaşamış biri olarak, bunu çok rahatlıkla ifade edebiliyorum. Gerçekten, bugün, ulusal çapta radyo ve tv yayınlan; stüdyo düzeni, bütün program noktaları ve teknik bakımdan dijital yayın yapabilecek noktaya ulaşmıştır. Ama, teknoloji arılarnındaki yüksek kalite ve bu mükemmeliyet, acaba radyo ve televizyonlaruı program yapılan, program prototipieri ve genel yapılarına yansımış mıdır? Buna evet demeyi gerçekten çok arzu ederdim. Ama, maalesef, on yıldır radyo ve televizyon kuruluşlarının denetlenmesi ve düzenleyici mekanizmasında görev yaparı bir kişi olarak, radyo ve televizyon kuruluşlanmızın bu anlamda başanlı olabildiklerini genel çerçevede söyleyebilmek mümkün değildir. Tabif, bu konunun sadece bir boyutu yok, birden fazla boyutu var. Bu konuda sadece radyo ve televizyon kuruluşlanmızın sahip ve yöneticilerini de sorumlu tutamayız. Bu meselenin bir başka önemli boyutu daha var. Sayın Bakanlarımızın da ifade ettikleri kamuoyunda da çokça konuşulan bir rating konusu var. Bu rating sistemi bugün radyo ve televizyon kuruluşlannı adeta bir prangayla bağlayan ve onun dışında hareket etmemeleri noktasında çok belirleyici olan bir sistemdir. Nedir bu rating sistemi? Mutlaka bu konuyu biliyorsunuz; ama, meselenin bazı bilinmeyen taraflannı burada, huzurunuzda ifade etmek istiyorum. Bugünkü rating sistemi, reklam ajarısları, reklam verenler ve televizyon kuruluşlan arasında ticari bir işlemdir. Zamarı zamarı rating sistemini eleştirirken aslında yanlış anlaşıldık, bunu da ifade edelim. Biz, reklam kuruluşlannın, reklam ajanslan ve televizyonlada yapmış olduğu bu değerlendirmeyi yok saymıyoruz. Bunu da ciddf bilimsel bir çalışma olarak görüyoruz. Bunun sonuçlan konusunda bazı tereddütlerimiz olsa bile, bugün bir başka çalışma olmadığı için, bunlan doğru kabul etmek durumundayız. Ama, bizim itirazırrıız şuna: Bu mesele, sadece ve sadece ticari ölçümleme için kullanılan bir ölçüdür. Yani, bir sosyal tarafı yoktur. Herhangi bir deterjan üreticisi, ürettiği deterjanını hangi saatte seyircinin ekran başında olduğu varsayımıyla ve bunları bir an önce öğrenmek amacıyla bu rating parametresinden medet ummaktadır. Ama rating ölçüm kriterlerinde meselenin sosyal verileri, sosyal değerlendirmeleri yoktur; toplumun istekleri ve beklentileri dikkate alınmamaktadır. Bu kuruluşun genel müdürü, geçenlerde bir gazeteye venniş olduğu beyanatta, "Biz halkın neyi beğendiğini, neyi istediğini düşünmek durumunda değiliz. Bu bizim meselemiz değil. Biz, sadece bize verilen, reklam kuruluş lan, reklam ajanslan ve televizyonlaruı sor- 24
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi duğu ürünlerle ilgili bir değerlendirme yapıyoruz" demektedir. Yani, bugünkü rating sistemi, seyircinin bu programlarla ilgili beğenisinin ne olduğunu tespit eden değil, sadece ekran başında ki izleyici yogunluğunun hangi ölçüde olup olmadığını tespit eden bir araç halirıdedir. Meseleye sadece bu açıdan bakılınca ve bunun sosyal parametreleri ortada olmayınca, radyo televizyon kuruluşlanmız da bütün program plfu1lamalannı bu ticarf ölçütlere göre yapıyorlar. Onlar kendi açılarından, "Ne yapalım bir başka değerlendirme yok, biz buna tabi olmak zorundayız" da diyebilirler. Ama, özel radyo ve televizyon kuruluşlan, her ne kadar ticari kuruluşlar da olsalar, gelir-gider dengesi içerisillde hayatlannı sürdürme zorunluluğunda da olsalar, netice itibanyla kamuya hizmet eden kuruluşlar olduklan içirı, kamu hizmetinin gereklerine uygun yayın yapmak durumundadırlar. Yani, bugün özel radyo ve televizyonları, çimento fabrikalanndan, banka kuruluşlanndan, sigorta şirketlerinden ayıran en temel nokta, işte budur. Zaman zaman, bu bilirıcirı, radyo ve televizyon kuruluşlanmızın yöneticilerinde oluşmadığını görüyoruz. Sadece günü kurtarmanın ve reklam gelirlerini artırmanın dışında hiçbir kaygılan olmuyor. Bu aniamda genelierne yapmak da istemiyorum. Radyo-televizyon kuruluşlan içerisirıde, ratirıg kaygısını ikinci plana alarak, topluma karşı görevlerini yapma hassasiyetinde olan kuruluşlanmız ve yöneticilerimiz de var. Ama, ben bugün hakim olan genel bir anlayışı burada, huzurunuzda ifade etmek istiyor ve bunu rahatlıkla eleştiriyorum. Çünkü, ben, sadece Radyo ve Televizyon üst Kurulu üye ve başkanı olarak görev yapan bir kişi olsam, belki bu kadar sert ve açıklıkla bunları ifade etmeyebilirim. Ama, yayıncılık dünyasından gelen bir kişi olarak, -demirı ifade ettiğim gibi masanın iki tarafinda da görev yaptım- bu öz eleştiriyi bütün açıklığıyla ortaya koyuyorum. Bu meseleyi değerlendirmek ve tartışmak isteyen herkesle her ortamda, demokratik bir çerçevede görüşlerimi ifade etmeye ve tartışmaya hazır olduğumu da huzurunuzda ifade ediyorum. Meselenirı bu boyutunu ortaya koyduktan soma, "Radyo ve Televizyon üst Kurulu olarak siz ne yapıyorsunuz; rating konusunda üzerinize düşen görevleri niye yapmadınız" diye düşünebilirsirıiz. Bu konuyla ilgili görüşlerimi ifade etmek istiyorum: Radyo ve Televizyon üst Kurulu, 1994 yılından 2002 'ye kadar rating dediğimiz ölçme ve izleme konusuyla ilgili yasal bir görev almadı. Yalruzca 2002 yılında, 4756 sayılı Yasada yapılan değişiklikle, pay sahipliğini, yani medyada sahiplik sınınnı ölçmek içirı, Radyo ve Televizyon üst Kurulu'na, bu anlamda bir görev verildi. Ancak, Sayın Cumhurbaşkanı'nın bu yasayı Anayasa Mahkemesi'ne götürmesi ve Anayasa Mahkemesi'nirı de önce bu maddenirı yürüdüğünü durdurması, arkasından iptal etmesi üzerine, Radyo ve Televizyon üst Kurulu'nun, bu anlamda kendisirıe verilen görevi ifa etmesi imkanı kalmadı. Dolayısıyla, Radyo ve Televizyon üst Kurulu'nun, rating konusuyla ilgili olarak kendi denetimirıde, kendi 25
Il. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi sorumluluğunda bir çalışmayı dizayn edebilme şansı, şu an için söz konusu değil. Ama, umuyoruz ki, Radyo ve Televizyon üst Kurulu yeni kanunu tartışılırken, konuşulurken, konunun taraflan -Hükümet ve Parlamento- mutlaka bir düzenleme yapacaklardır. Biz burada, şu anki kuruluşun yaptığı çalışmalan, reddetme durumunda değiliz. Bu çalışmada sosyal parametreleri koyarken ve sosyal verileri talep ederken, bu kuruluşun, görüşlerinden ve birikimlerinden istifade edebiliriz. Tabii, rating sistemi, demin ifade ettiğim şeklinde olunca, radyo ve televizyon kuruluşlan kendilerine izleyici getirmeyeceğini düşündükleri programlara yönelmiyorlar. özellikle şu hususu büyük bir üzüntüyle ifade ediyorum ki, özel radyo ve televizyon kuruluşlan, dim yayınlara, halkın dinini öğrenmesine ve kavramasına iınkftn tanıyacak bu tür eğitici ve öğretici programlara ilgi göstermiyorlar. ilgi gösteren bazı kanallanmiz ise bunlan, çok da seyredilir saatlerde yayınlayamıyorlar. Elimizde bir tek kamu yayıncısı olarak, gerçekten son derece önemli görevler ifa eden ve kamu yayıncısı ciddiyetiyle davranan TRT kalıyor. TRT de uzun süredir, Diyanet işleri Başkanlığıınızia yapmış olduğu protokol çerçevesinde bu görevini başanyla yerine getiriyor. Ama, onun yaptıklannın da yeterli olduğunu söylemek mümkün değil. Hele ki,~cumartesi akşamlan 21.00-23.00 saatleri arasında- her türlü cazip programın olduğu saatlerde gerçekten hedefine varan prograrnlar üretebilme şansı da yok. Tabii, bu noktada, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu'nun sadece Diyanet işleri Başkanlığıyla değil, başka kamu kuruluşlan, Türkiye Büyük Millet Meclisi'yle de münasebetleri var. Dünyanın her yerinde olduğu gibi bu konunun da taraflanyla yeniden değerlendiritip ve tartışılması imkfuıı var. Çünkü, kamu yayıncısının tanımının ve konumunun yeniden belidendiği yeni bir TRT Yasasına ihtiyaç olduğu anlaşılıyor. Sayın Bakanımız Beşir Atalay'ın da girişimiyle, geçtiğimiz yıl "iletişim Şürası"nda, TRT'yle ilgili olan Kamu Yayıncılığı Komisyonu ve RTÜK Kanunu'yla ilgili Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Komisyonu da bütün bu tespitleri ve bu tarz değerlendirmeler yaptı. Umuyoruz ki, gerek RTÜK Kanunu'nda gerek TRT Kanunu'nda bu düzenlemeler yapılacaktır. Buradan aslında şu ihtiyaç da ortaya çıkıyor: TRT'nin kanallarından birinin, Diyanet işleri Başkanlığı'nın bu teknik altyapısının kuvvetli olduğu düşünülerek, dışandan profesyonel yardım alarak, yeni bir anlayışla yeni bir yayıncılık formatını ortaya çıkarına gerekliliği var. Bunu, sadece TRT çatısı altında değil, yasal düzenleme yapılarak TRT'nin uygun göreceği bir kanalın böyle hizmetlere ayniması gibi bir formül de ortaya konulabilir. Bu noktada kamunun sağlayacağı desteklerle, geçmişte TRT'nin bazı kesintilerden kaynaklanan kayıplan da önlenmiş olur. 26 Bunun ötesinde, radyo ve televizyon yayıncılığınlll bugünkil durumunu rating mesele-
II. Uluslar Arası Dinf Yayınlar Kongresi sine indirgeyerek ifade ettikten sonra, bir başka tespiti de yine sizlerle paylaşmak istiyorum. özellikle Ramazan ayı nedeniyle, halkın dinf ihtiyaçlanru karşılamak için, bazı radyo ve televizyon kuruluşlanmız programlar yapıyorlar. Diyanet işleri Başkanımız Sayın Prof. Dr. Ali Bardakoğlu'nun bazı tespitleri oldu. Bence bunlar çok doğru tespitler. Dirıf programlan ilmihaj. bilgisine indirgeyerek ve meseleyi magazin boyutuyla değerlendirerek yayınlar yapılıyor. Bu konuda; Diyanet işleri Başkanlığı, konuyu bilen uzmanlanmız ve hocalanmız var. Yayıncı kuruluşlar dinf programlan yapma ve yayınlama aşamasında nedense konunun uzmanlanna, Diyanet işleri Başkanlığı'na sorma ihtiyacı hissetrniyorlar. Bakın, burada çok rahatlıkla ifade ediyorum, biz ilk özel televizyonu kurarken ve ilk Ramazan ayı programımızı plfuılarken, ilk baş vurduğumuz adres Diyanet işleri Başkanlığı olmuştu. Belki aranızda, o dönem temas ettiğim değerli yöneticiler de olabilir. "Halka diriini öğretebilecek hangi malzemeleriniz varsa, biz bunlan yayınlamaya hazırız, sizlerle bu anlamda programlar yapalım" diye, çok kere kendileriyle görüştüm. O dönemin şartlan içerisinde, çok arzu ettiğimiz malzemelere ulaşabildiğirnizi de söyleyemem. ilk defa biz, Ramazan ayı boyunca bir mukabele programını başlattık ve halktan da çok büyük ilgi topladığımızı ve gerçekten çok önemli bir hizmet yaptığımızı bugün daha iyi anlıyorum. Aynca, Diyanet işleri Başkanlığımızın ve tüm ilgili kurumlann belli meseleler üzerinde birlikte hareket etme ve birlikte değerlendirme mecburiyederi vardır. IL Uluslar Arası Dirıf Yayınlar Kongresi için davet alır almaz, büyük bir istekle çalışma içerisinde olduk. Bu programın diğer aşamalannda da yine Radyo Televizyon üst Kurulu'ndan uzman arkadaşmuz katkı da bulunacak. Biz yine bu sempozyumun, panelin-sonuçlan doğrultusunda, radyo televizyon kuruluşlanna, eğitici-öğretici programlar noktasında ve yasanın bize vermiş olduğu yetki çerçevesinde ne gerekiyorsa, hepsini yapacağız. Sürem doluyor; ama, şunu da açıklıkla ifade edebilirim: Gerçekten, halkımızın dinf programlara ihtiyacı var. Bugünkü yanıltıcı rating sistemi, belki çok farklı sonuçlar gösteriyor olabilir. Sayın Bakanımız da ifade etti; gizemli ya da sır dizileri, bugünkü parametrelerle bile bir rating patlaması yaptı. Aslında bunu, radyo ve televizyon kuruluşlarına seyircinin bir tepkisi olarak da düşünüyorum. Yani, önüne gerçekten seyredilebilir, dirıf içerikli, dirıf programlan koymuyorsunuz, neticede dirıf mesajlan içeren, manevf özellikleri olan bu programlar büyük ilgi görüyor. Bugün, bu program dolayısıyla, adını vermek istemediğim bir televizyon kanalı, bütün rating listelerini altüst ederek, Türkiye'nin üç büyük kanalıyla yanşır haj.e geldi; ilk defa bu tarz programlan üreten radyo ve televizyon kuruluşundan bahsediyorum. Dolayısıyla, halkın bu programlara ilgi. göstermediğini, dirıf içerikli programlara alakasız olduğunu söyleyebilmek ve iddia edebilmek mümkün değildir. 27
II. Uluslar Arası Dini Yayınlar Kongresi Bu mesele bir mücadele meselesidir. Belki kısa zamanda sonuç alınamayacak olunsa bile, bu konuda kararlılığımızı ve umudumuzu yitirmeden, yeni yasal düzenlemelere de bakarak, kuruluşlar olarak öncülük yaparak, bu meseleyi çözmeliyiz diye düşünüyorum. Radyo ve Televizyon üst Kurulu olarak, Diyanet İşleri Başkanlığımıza, bu konuda her türlü yardımı yapmaya hazır olduğumuzu, kendi toplumsal bilincirniz içerisirlde bunun da bizim başlıca ödevirniz olduğunu düşünüyor, hepirıize saygılar sunuyorum. Sağ olun. Oturum Başkam-RTÜK Başkanı Sayın Fatih KaracaBey' e; teknik, bilimsel, objektif tespitlerle yaptığı bu açıklayıcı konuşmalarından dolayı teşekkür ediyorum. Bir anlamda yarın ve ertesi gün devam edecek bu zengirı programın perdesirıi de açmış oldular. Şimdi sözü, TRT Genel Müdürümüz Sayın Şenol Demiröz'e veriyorum. TRT ve özel Kanallarda Dirıf Yayınlarla ilgili bir sunum yapacaklar. Buyurun Sayın Genel Müdürüm. / 28