Þ e h l a P e r v i n R u h Kavruk Kýna Farsçadan Çeviren: Haþim Hüsrevþahi Dün geceden beri tekrar baþladým týrnaklarýmý yemeye. Tam Büyük Kapý'nýn aslan kafalý kapý tokmaðý yeri göðü birbirine kattýðýndan beri Kapý, uzun zamandýr sessizdi. Rüzgârýn süpürdüðü hayatýn tozu topraðý kapýnýn altýnda küme olmuþ açýlmýyor. Mirab 1, deniz fenerini almak için odaya dönüp bir misafir olduðunu, yanlýþlýkla Büyük Kapý'yý çaldýklarýný söyleyinceye kadar, aðzým geceden kalma kavruk kýnanýn kokusuyla ve kanýn tuzlu acý tadýyla doldu. Küçük kapýdan girdiklerini gördüm; Mirab yollarýný aydýnlatýyordu. Ýçeri almamalýydý. Kimse gelmeyeli yýllar oldu. Bir zamanlar misafir atlarýnýn ahýrý olan koca ambar, þimdilerde haftada bir eþeklerin, yakýt için getirdikleri odunlarýn kýrpýntýlarýyla dolu. Ben aþaðýdayken, küçük kapýdan girip çýkýyorlar. Kopmuþum; Mirab'a göre dünyanýn göbek baðýndan kopmuþum. Gündüzleri, aþaðýda herkes benim için ayný; hepsi de anadan doðma elimin altýndan geçip gidiyor ve her biri hamamýn sýcaklýðýndan bir parça alýp götürüyor ve geceleri, eskiden yukarýda sabahlara kadar yanýnda olmamý o kadar çok seven Mirab, artýk benim için Mirab deðil. Ben yanlarýna uðramýyorum; o kapý çalýþlarý sonra da yer etmeleri. Kýz korkmuþ, hasta ninesini yan ambardaki yorgana sardý ve sohbet edelim diye yanýma geldi; kendimi odanýn zulasýna çektim. Çay mangalýnýn yanýnda da ninesinin hastalýðýndan laf edip aðlayýnca pek oralý olup aldýrýþ etmedim. Þehre geç geldiklerini söyledi; güya daha önceleri Aðanýn hizmetinde olan babasýnýn tanýdýk olmasý sebebiyle yardým istemek için önce büyük eve uðramýþlar ve güya Aða kendisi onlarý pencerenin arkasýndan görmüþ, acýmýþ ve buraya göndermiþ ki filancasý söylemiþ onlara yer verip yardým edelim diye. Aðanýn onlarý gördüðünü söyledi, fakat Büyükhanýmdan laf etmedi; nerdeymiþ ya da onun da haberi var mýymýþ? 146 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 4, AÐUSTOS-EYLÜL 2005
KAVRUK KINA Týrnaklarýmýn köþesi nasýr baðlayýp su toplamýþ. Öncekinde Mirab ne kadar da uðraþmýþtý, baþýmdan atmýþtým. Kaç yýl önceydi, on yedi, on sekiz. Ýþte üç aþaðý beþ yukarý; kapalý kalsýn diye kapýlarýn tahta sürgülerini sürdü ve parmaklarýmý bezle sardý. Bezi çiðnedim. Karabiber sürdü. Ýþte o zaman içime od düþtü, yandým ne yanmak. Hekimin ayaða kesilince iyileþtim ve kese tutabildim. Fakat bugün Mirab çay tasýný elime tutuþtururken gördü, elini çekti ve avutarak, Belki iþlerde bir güþat olur da yarýn kendini bir-iki saat güneþe verirsin, kemiklerinin nemini silker atarsýn, dedi. O beceremez. Yapamaz, dedim. Sen yapabildin, o da senin gibi. Baþka çaresi de yok. Anasýný, Aðanýn sipariþleri üzerine, biraz parayla, ilaçla gönderdiler gitti, kendisini de hizmet için Büyük Eve göndermek istiyordum, Aða izin vermedi, býrakýn sonraya dedi. Sonunda katlý peþtemali kendim verdim ona ve örtünmek için yün kemerini nasýl sýkmasý gerektiðini öðrettim. Takunyalarýn sað sol yüzleri için, su taþýyan atýn gölgedeki yýrtýk kovasýndan kestim, verdim Mirab'a tahta çivilesin. Ne ettiysem razý olmadý; ille de benim gibi üst kýsmýný da kapatmak için peþtemal istiyordu. Külhanýn perdesinin arkasýndan Mirab'a, Ben çare olamam, dedim ve taburemi alýp yola koyuldum. Yalvarmýyordum ya ona! Razý olursa gönder gitsin orta hamama, gebemiz var, dedim. Dalandan içeri geçerken duydum, Mirab Kýzým çadýraný baþýna al gel perdenin yanýna, sana diyeceklerim var diyordu. Hamamýn kapýsýný açtým ve sabahlarý nefesimi týkayan sýcak buhara girdim. Sanýrým ikinci kiþiyi keseliyorken geldi; orta hamamdan, kaynar su haznesinin 2 yanýndan geçerek. Buhardan çýktýðýnda herkes onu seyrediyordu; cildi buhar rengindeydi ve saf pürüzsüz, hamamýn kapýsýndaki mermer melek heykeli gibi. Hamamýn teri memelerinde parlýyordu. O an Gülper Haným, Rana! Saçlarýmý bu kadar ovalayýp durma, düzeltmesi nafile, diyecek sandým, soluðum buhardan kesildi. Bekleyerek ona bakýyordum; Orta hamamda sana ihtiyaçlarý olmadýklarýný söylüyorlar, Rana kendisi gelsin diyorlar! dedi ve bakýþlarýný, üst kýsmýmý kapatan peþtemalden kaçýrdý. Elimi kaynar su tasýna soktum ve kesenin suyunu müþterinin kýzarmýþ omzuna boca ettim, yandým desin diye ve kalktým. Nimtaç Haným, üç kýzýyla birlikte orta hamamý kapatmýþtý. Ara bölmeden geçerken gördüm, bakýr siniye oturmuþ ve siniye kýrdýklarý yumurtalarýn sarýsý, sininin kenarlarýndan hamamýn tabanýna taþmýþtý. Kalçalarýnda kýrmýzý ilaç lekesi vardý, karnýna ve kemerine sarý kök ve yumurta çalmýþtý. Masaj ve kýrkýnýn suyunu dökmek için kendim gelecektim huzurunuza. Cihan keselemeye baþlasýn istemiþtim, dememe kalmadan Nimtaç'ýn kaynanasý, Hayýr, asla! Cihan, torunum yaþýnda. Ýçim el vermez, dedi. Ýzin verirseniz kýzlarýn kirini alýr, saçlarýna su döker. Paraya ihtiyacý var. Herkes sizin dediðinizi derse, bu iþte tutunamaz gariban, dedim ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 4, AÐUSTOS-EYLÜL 2005 147
ÞEHLA PERVÝN RUH Gecenin ilk çaðrýsýný yapýnca dipteki hamama geçtim. Küçük haznenin yanýnda, baðdaþ kurmuþ, kurnadan baþýna su döküyordu, sanki ömür boyu burada saç-baþ yýkamýþ gibi. Islak saçlarý omuzlarýna þelale olmuþ, yüzünü kapatýyordu. Güneþin altýndaki mýsýr püskülü sarýsý beline kadar iniyordu fakat düðün gecesi için Gülper Hanýmýn saçlarýný kýsacýk kesmiþlerdi, omuzlarýna kadar ve bir de perçem yapmýþlardý. Kendim yýkardým vücudunu, saçlarýný ovalardým hep. Bir tek tanrý bilir kaç kez sýk diþli tahta tarakla saçlarýný akýttýðýmý! Bir ay boyunca natýrlarýn ellerine baktým da öðrendim ve doðum için kendim masaj yaptým. Saçýndan, ayaðýnýn her bir parmaðýna kadar Yüzüne çil düþmemiþti, fakat ben yine de ilacýný sürdüm. Oflayýp sýzlamýyordu, sadece Bizde bu töreler yok, diyordu ve ben öðrendiklerimden memnun, Doðum, insanýn gövdesinin dört sütununu gevþetir yerinden eder. Yerine oturtmalý, sýcak tutmalý iyileþsin diye, diyordum. Bir ay süresince ayakta bir bardak su içmesine izin vermedim. Onu oturtur, bir bacaðýný alýrdým dizime. Karnýný kapatýr sütünü saðardým. Kýrkýnýn çýkýþ suyunu a iþte bu hazneden alýp da baþýna dökünce gözyaþlarý kaplardý yüzünü ve eliyle damarlarý kabarmýþ memelerinin aðýrlýðýný tartar, suyla süt, karýþýp akardý gövdesinden. Benim de sütüm vardý ve yüreðimin derinleri, kaybettiðim çocuðum için köz kebaptý gecenin ikinci çaðrýsýný yapýnca hâlâ Cihan'ý seyrediyordum; yýkanmasýný bitirdi, kalkýp gitti. Peþtemallerimi açýp suya tuttum, bakmadan, renk renk saçlarý, sedir sabun lekelerini attým üzerimden. Memelerimin boþ yerlerinde kötü kaynamýþ iki yara vardý; göðsümde buruþmuþ yanýyordu. Bugün Cihan, bakýþýyla yaramý tazeledi. Hiçbir bakýþ günahýmý böyle çarpmamýþtý yüzüme. Bakýþýný kaçýrýnca sanki herkes bana bakýyordu. Sanki herkes biliyormuþ gibi, sanki daðlanmýþlýðým göðsümde deðil de alnýmdaymýþ gibi. Peþtemali tekrar örtündüm ve dýþarý çýktým. Dalanda elbiselerimi giydim ve külhan yoluyla yukarý çýkmak istedim. Eli saçlarýnda; kuyruk örüyordu: Bugün hamam pek curcunalýydý, dedi. Cumalarý daha da beterdir, dedim. Dipteki hamam çok temizdir, iyidir, ayrý bir haznesi de var, neden kimse oraya gitmez? diye sordu. Dik dik baktým: Yýrtýk gözlü bir herifin cam kümbetinden kadýnlarý seyrettiði söylenir, dedim. Bakýþlarýnda korkudan eser olmadan omuz silkti: Ben hiç görmedim, dahasý, diðer kümbetlerden bakamaz mý ki? dedi. Yeri, duvarlarý da soðuk hem hastalýk getirir, dedim. Fakat hiç de soðuk deðildi, o zamanlar öyle sýcak olurdu ki bazen peþtemallerimizi açar, oturduðumuz sinilerimize sererdik yanmayalým diye. Mirab, hiç kimsenin artýk oraya gitmediðini görünce altýnda ateþ yakmadý. Þimdi o tenha ve serin köþe benimdi. Bir tek ben korkmam, oraya giderim, bakýlacak bir yer de deðil, dedim. Ben de korkmuyorum. Haznesi de pek güzel, bir gün orada uzanýp uyumak istiyor caným, dedi. * Günler, olmuþ bin yýl süreli günler ve geceleri ömrüm yarý oluyor sabah oluncaya kadar. Ölüler gibi uzanýp soluðumu tutuyor, kulak kabartýyorum. Mirab, Diþini sýk, gördüklerini, 148 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 4, AÐUSTOS-EYLÜL 2005
KAVRUK KINA duyduklarýný az geviþ getir diyor. Nereye gitsem, ne yapsam? Bu ateþler hep Cihan'ýn mezarýndan alevlenir. Buraya geleli daha on gün olmamýþ bütün hayatýmý künfeyekün 3 etti. Önceki gün o yataða düþünce, bir uðradým ve kendi kendime en azýndan birkaç gün kendi baþýma iþlerime yetiþirim dedim. Hastalýðý kendi yüzündendi. Ama nasýl da ateþi yükseldi, nasýl da koca kýzartýlar döktü. Peþtemalimi çember yaptým, diyordu, haznenin kýyýsýna koydum, attým kendimi suya, baþýmý çembere koyunca, gözüm tavan kümbetindeki cama takýldý, onu gördüm. Gözleri iki kan çanaðý. Bakýþlarýndan tenim alev aldý, yandým, diyordu. Yalan söylüyordu. Çýðýrtýlarý bitmeden baþucundaydým. Aða, camýn arkasýnda deðildi. Kaç zamandý, duvara ya da yere düþen ýþýk yuvarlaðýndaki gölgesini görmüyordum. Son zamanlarda gelince de telaþtan eteklerim tutuþmuyordu. Sanýrým benim söylediklerim korkutmuþ Cihan'ý. Cildi de belli, su çürüðü, ne ki olur olmaz hazne kýyýsýnda uzanýyor. Sabahtan akþama tenimizdeki su, buhar yetmiyormuþ gibi bir de hazne kýyýsýnda uyuma hevesimiz de olacakmýþ! Nasýl da yükseldi ateþi. Kurna taþýnda ýslattýðým kýnayý sürdüm vücuduna. Öyle ki cildi artýk buhar renginde deðildi. Ayný hurma gibi olmuþtu. Baþtan ayaða hurma renginde. Yelpazeledim ve kýna yapraklarýný alnýna yapýþtýrdým. Sayýklýyor, annesini çaðýrýyordu, sabah olunca iþime gittim. Bir tek bendim bir de dipteki hamam gece yarýsý, iki hamam arasýndaki bölme duvar, sanki haznenin beyaz fayansýna deðil de benim tepeme yýkýldý. Erkekler saati gelmeden, Mirab ile aþaðý indim, bir kapý geniþliðinde taþ kerpiç aþaðý inmiþ ve karanlýk mahzen, hamama aðýz vermiþti. Diþlerim çarpýyordu, dizlerimin beni taþýyacak gücü yoktu. Mirab beni alýp yukarý çýkardý: Bugün uyu! dedi. Uyudum ve rüya gördüm. Rüyam apaçýktý, aydýn, gün gibi. Rüyamda Gülper Haným at arabasýndan indi, arabanýn önünde onun geliþi için kurban edilen ve kaný, onun gümüþ tokalý yeþil kadife ayakkabýsýna sýçrayan koça aldýrmadan büyük eve geldi. Avludan geçerken, bakýþlarý bahçedeki yýðýnla turuncun üzerindeydi. Verandaya geldiðinde, Aða geldi, elinden tuttu ve ona Burasý senin kendi evin. Rana da benim ikizim ve burada doðup büyümüþ, bugünden itibaren senin, ne iþin varsa ona söyle, dedi. Tuhaf tuhaf baktý bana ve Lütfen bir bardak su, dedi. Suyu kristal bardaða koyuyordum ki uyandým gündüz ve rüya? Su düþü rüyada su aydýnlýktýr Aða, öðleden sonra adamýný gönderdi, Rana büyük eve gelsin diye. Mirab'a yalvardým. Felçlidir de! dedim, Söyle ölmüþ fakat beni onun yanýna gönderme ne olur! Kendim gelirim seninle, dedi. Tuttu elimden ve unuttuðum sokaða götürdü ve büyük evin kapýsýnda elimi verdi Aða'nýn bahçývanýnýn eline. Bahçe ve veranda gözümde kararmýþtý, bahçede sadece yaseminleri anýmsadým; kendi sütümden ve Gülper'den saðdýðým sütten ne kadar da dökmüþtüm topraðýna. Aða, her zamanki gibi, tavaný aynalarla ve kucaðýnda güvercinler, kuzular olan kadýnlarýn nakýþlarýyla kaplý salonda, altýn gümüþ iþlemeli Nâsýreddin Þâhi sandalyesine oturuyordu. Salonun halýsýný iþaret etti. Oturdum. ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 4, AÐUSTOS-EYLÜL 2005 149
ÞEHLA PERVÝN RUH Anlat! dedi. Öyle dedi ki, sanki bir emirle salondan çýkmýþým da þimdi dönmüþüm gibi. Kýzcaðýzý anlat, dün hamamda deðildi, dedi. Ona baktým. Þakaklarý aklaþmýþtý ve alnýna çizgiler düþmüþtü. Sana birilerini anýmsatmýyor mu? Yüzü deðil ama endamý, vücudu ayný onunki. Ayný aþiretten de. Unutmamýþsýn ya! dedi. Siz kýsas yaptýnýz ve kanýmdan geçtiniz. Cihan'ý da siz gönderdiniz bizim yanýmýza. Tanrýya yeminler ki gamýnýz tazelensin istemiþ deðiliz, dedim. Sandalyenin aslan pençesi kolluðunu sýktý: Kýsas ettim ve geçtim, neler çektim biliyor musun? Mirab'la hâlâ âþýk maþuk musunuz? Ona, Mirab için asla bir kadýn deðilim demek istiyordum, ama Yemin ederim ki Gülper Haným kendisi gitmeme izin verdi, yoksa gitmezdim, dedim. Siz kendiniz tanýksýnýz ta o ilk saatten itibaren onun kenizi 4 kölesiydim. Dert ortaðýydým. Büyükhaným'ýn emriyle kimse onun adýný anmazdý, ama ben býrakmazdým onun yüreði daralsýn, caný sýkýlsýn. Büyükhaným'ýn gözünden düþtüm, fakat onu býrakmadým. Benim günahým deðil ya Büyükhaným emir verdiyse çocuðunuzu o emzirmesin diye. Ben olmasam mutlaka bir dadý tutardý. Sizin çocuðunuzu emzirirken kendi bebeðimin ölümünün acýsý bile olmazdý içimde, kendi bebeðimi emzirir gibiydim, ne fark ederdi ki. Siz, Gülper memnundu sanýrsýnýz; ama deðildi. Sürekli durduraksýzdý, aðlýyor sýzlýyordu, eti kaný bendendir diyordu. Avutur, onunla birlikte aðlardým. Büyükhaným'ýn gönlünü almak için de olsa biraz alttan almasý için ikna ettim. Bebeði emzirmek için perdenin arkasýna götürürdüm, üzülmesin diye. O gece de kendisi izin verdi. Ýçimi döktüm ona. Mirab'ýn benim yanýmda olmayý ne kadar çok istediðini biliyordu. Gençti, cahildi hem ben nereden bilebilirdim Gülper Haným bebeði emzirecek, uyuyakalacak ve bebek memelerinin altýnda boðulacak. Keþke bacaðým kýrýlsaydý da gitmeseydim. Ýntihar etmiþti ve cenazesini hazneden getiriyorlardý anladýðýmda. Keþke o saat ölseydim. Anlattým, anlattým o güne kadar söylemem için izin vermedikleri her þeyi ve Aða gözünü benden ayýrmýyordu. Diþlerini sýktýðý için sadece þakaklarý oynuyor ve bana bakýyordu. Elini kaldýrdý, daha konuþmayayým diye aðzýmý kapatmak ister gibi. Sonra alnýný aldý ellerinin ayasýna, diþlerinin arasýndan söyleniyordu: Ölseydin! Suçunu kabul ettin, fakat yaþýyorsun ama Sözünü yuttu. Memelerimi kestiniz, artýk kadýn deðildim, dedim, anne de olmadým. Mirab da benim suçumla yandý! diyordum ki elini tekrar kaldýrdý ve Canýndan geçtim ama dedi, Gülper'i ve bebeði kurtaramazdým, fakat seni kurtardým. Hanýmcan senin katline ferman vermiþti. Ben sadece kýsas ettim ve Mirab'ýn yanýna gönderdim ki gözükmeyesin diye! 150 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 4, AÐUSTOS-EYLÜL 2005
KAVRUK KINA Sustu. Sonra aniden söze baþladý: Bitirmek istiyorum! Ve ellerini öyle uzattý ki bana doðru, sanki oracýkta canýmý alacak gibiydi: Kýzcaðýz Cihan buraya gelsin istiyorum. Mirab da baþtan böyle düþünüyordu, daha çok büyük evde hizmet iþine yarar natýrlýktansa, diyordu. Yavaþ, fakat sertçe kesti sözümü: Benim olsun istiyorum geçici nikâhýný okusunlar derim hayýr daimi nikâhýný kýysýnlar her þey, önceden olduðu gibi olsun istiyorum. Mahzen yolundan gelir ve burada kalýr ve sen de ona hizmet edersin artýk hamama gitmezsin, sadece geceleri ve sadece ona yoldaþlýk için Kendimle sýzlayýp durdum, biliyorum, biliyorum diye: Her zaman olduðu gibi, bu evin kadýnlarý görünmesinler diye, geceleri iþte bu mahzen yoluyla hamama gidip gelmiþler ki Aða Bu yüzden ara duvarý yýktým! dedi. Aðladým: Yapamam! Büyükaða'nýn ruhu hakký için geçin benim baþýmdan. Kýzla konuþurum, gitsin de Allahýna þükürler etsin ki beðenilmiþ, fakat ona hizmet etmem için buraya gelmemi benden istemeyin onu þeyin yerine Sandalyenin kolunu yumrukladý: Kes ukalalýðý! dedi ve salonu terk etti. * Ne yapmalýydým, ne yapmalýydým? Hep kendi kendime söyleyip duruyorum, ne yapmalýyým diye. Bitecek gibi deðildi, hâlâ takas veriyorum. Ama ben nereden bilebilirdim Gülper Haným neden bana gitmem için izin verirdi. Nereden bilebilirdim ki o geç vakitler, Gülper Haným'ý býrakýp gittiðimde o çocuðu emzirecek, uyuyakalacak ve bebek, memesinin altýnda boðulacak? Ama biliyorum, artýk hiçbir þey eskisi gibi deðil, Aða'yý aldatýyor. Cihan'la geldiðim o ilk saatten itibaren her þeyin deðiþtiðini anladým. Ev ve eþya eskiden olanlardý; fakat Büyükhaným artýk evin hükümraný deðil, hani eskiden parmaðýný uzatýr da derdi ya: Eski hizmetçiler ya gitmiþler ya ölmüþler. Ýlk gece, karanlýk ve boðuk mahzenden geçince, Aða bizi Büyükhaným'ýn insan boyu penceresinin önüne götürdü ve Hanýmcan, Gülper ile Rana gelmiþler selam ediyorlar, dedi. Kapýnýn aralýðýndan gördüm. Sedire oturmuþtu. Yüzü, piþmiþ kerpiç renginde. Her zaman çarýk yüzü dizerken gördüðüm elleri kurumuþ ve kansýzdý; sanki ölümüne an kalan bir kuþun pençesi gibi, yýðýlýp eteðine düþmüþtü. Sersemce, Aða'ya bakarak, Neredeydiler? dedi. Aða, Hamamda dedi, unuttunuz mu Rana'ya haber etmek için mahzene koþuvermiþti þimdi geldi Rana'yý da getirdi bakýn Hanýmýn baþý aðýrca döndü, ýslak ve bulanýk bakýþlarý kapýya yöneldi. Sanýrým gölgelerimizi görmüþ olmalýydý, kafasýný onaylamak için salladý. Sonraki günlerde odasýna gittiðimde beni tanýmadý. Gülper ve Rana neler yapýyorlar diye soruyordu ya da ne bileyim Aða kaç gece Gülper'in yataðýna gidiyor? Ya da hâlâ onu seviyor mu gibi ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 4, AÐUSTOS-EYLÜL 2005 151
ÞEHLA PERVÝN RUH Bacaklarý saðlamdý, fakat tuvalet için yerinden kalkmýyordu. Süzülmüþ çorbayý, sütlacý ve sütünü kýrmýzý lastik kapaklý bir biberona koyar, dayardým aðzýna ve o diþsiz aðzý ve çekilmiþ diþ etleriyle emerdi. Zal'ýn bebekliði olmuþtu; sanki vaktinden fazla anne karnýnda kaldýðý için buruþmuþtu. Bir gün çarýk yüzünün ipini iðnesini götürdüm odaya ve baþladým dizmeye. Bir kez bile olsun gözlerini ellerimden almadý. Siz dizmiyor musunuz? dedim. Yüzünü çevirdi ve Dizerdim, ama iðnemi kaybettim, dedi. Hizmetçisi, Eski hizmetçilerine yol verdiklerinden ve onu getirdiklerinden beri, kimse Hanýmýn eline çarýk yüzünü aldýðýný görmedi, dedi. * Kulaklarým zonkluyor ve salyamý yutamýyorum. Baþým dað kadar aðýr. Düþen alt çenem baþýma aðýrlýk veriyor ve üst çenem kuru tahta gibi. Þimdi de Aða tutturmuþ ki Rana akþamlarý kadýnlar bölümünde hizmet etmeli diye. Mirab, döþeðimi güneþli yere sermiþ ki güz güneþi tenime iþlesin, ýsýnayým diye ve kurumuþ damaðýma damla damla akýtayým diye soðuk sütle dolu çaydanlýðý yanýma býrakmýþ. Mirab'a bakýyorum. Yaþýndan daha fazla ihtiyar ve kambur gösteriyor büyük kapýnýn arkasýnda sertleþmiþ topraðý kazýp kaldýrmaya çalýþýyor; uzak yollardan gelecek ve geceleyecek Aða arabalarý girebilsinler diye. Rüzgârý kesen duvarýn kenarýnda kocaman ocaklar dizmiþler, serbest kalsýn ve kapýlar aðýz açsýn diye aðýr sürgülere çekiçlerle vuruyorlar kýrk gün önceydi Aða, gusül gerekmez dedi. Rana, Büyükhaným'a gusül veriyor, kefenliyor. Cenazeyi, fayanslý haznenin yanýnda yere koymuþlar ve Aða'nýn sandalyesini mahzenin aðzý yanýna; görmek istiyordu. Büyükhaným ne kadar küçülmüþtü, tüyü yolunmuþ bir civciv gibi, bir deri bir kemikti. Çenesi sarkmýþtý. Yanaklarý ve gözleri çukura inmiþti, ak ve kývýrcýk saçlarý yer yer dökülmüþtü. Kafuru, sediri ve keten bezi koyup da orayý terk edince baþladým. Aða, Gülper ile çocuða benim gusül verdiðimi biliyor muydun? dedi. Öylece baktým ona. Nasýl yapýlacaðýný bilmiyordum, fakat baþkasý yapsýn istemiyordum, dedi. Hanýmcaný çocuðun yanýnda topraða versinler istiyorum, iyi deðil mi? dedi. Vücudunu bitirmiþ, saçlarýný yýkýyordum ki metal bir þeyin sivriliði parmaðýma oturdu, bakýnca korktum. Geri çekildim. Çarýk iðnesidir, dedi. Büyükhaným'ýn iðnesi? söyleyinceye kadar caným çýktý. Hayýr, dedi, onu, sen gizlice Mirab'ýn yanýna gidince, unuttu çocuðumun býngýldaðýnda senin gittiðin geceler, Gülper'in bebeði döþüne takýp emzirdiðini anlamýþtý. Kendi deyiþiyle Gülper'in pak olmayan sütünü çocuðumu öldürerek temizledi. Galiba çok kötü bakýyordum ona ki, Hayýr, dedi, Hanýmcaný ben öldürmedim. Yapamadým. Son nefesine kadar bile onun heybetinden aman bulmadým. Çene atýnca iðneyi ona 152 ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 4, AÐUSTOS-EYLÜL 2005
KAVRUK KINA býraktým. Kemiði pek sertti, kýrýlýr diye korktum, kan akar diye bunun için de ucu dýþarýda kaldý. Bitti, dedim. Kefeni kastettim; ama Aða gürledi: Hayýr, daha bitmedi. Büyük eve geldiðinde konuþman için izin verdim, fýrsat tanýdým, içini boþaltasýn diye. Ama bunu yapmamalýydým, býrakmalýydým ki sonuna kadar kendi tahminlerinle kalakalasýn, fakat bir ömür boðazýmda týkalý duruyordu ve her nefesle aklýma geliyordu. Þu anda nasýl hafiflediðimi bilemezsin. Sanki yollarýmý dövüp de düzlemiþim ve bir tek elbiselerimi çýrpmam kalmýþ gibi. Ben sizin keniziniz kölenizim, dedim, söz etmem, kimseye anlatmam. Sizin sýrrýnýz benim sýrrýmdýr. Bu budur iþte, dedi, þimdiye kadar kendi sýrrýmý saklýyordum, bundan sonra kýsasta kusur yapmayacaðýn ne malum? Tanrýya yeminler olsun ki etmem, eylemem, dedim. Kaygýsýz bir uykunun arzusu yüreðimde kalmýþ. Bu geceden sonrasýný artýk rahat uyumak istiyorum, ne edip nasýl düþünürsem de hep sen geliyorsun gözümün önüne, dedi. Görünmem artýk. Herkesten kaçarým, eskiden olduðu gibi derken elini yine sanki lafýmý kesecek gibi kaldýrdý ve aðzýmý kapadý. Parmaklarý aðzýma girince öðürdüm ve tam býrakacakken dilimi gördüm; kýrmýzý bir balýk gibi hazenin suyunda bir çizgi çizdi ve suya gömüldü. 1. Farsça. Binanýn, hamamýn, mahallenin su iþiyle uðraþan kiþi. 2. Arapça. Ýran hamamlarýnda yýkanmak için kullanýlan sýcak su dolu, havuz biçimindeki mahzen. 3. Arapça. Ol, ve oldu. Farsça ve Azerbaycan Türkçesinde ayný zamanda topyekûn yok olma anlamýnda da kullanýlýr. 4. Farsça. Kadýn köle. Þehla Pervin Ruh, Haziran 1957'de Þiraz'da (Ýran) doðdu. Öykü yazarlýðýna 1989'da baþladý. Ýlk toplu öyküsü Kavruk Kýna olumlu eleþtiriler aldý. Yazarýn diðer eserleri: Týlsým (Roman, 2001) ve Ben Yalnýz Kalýnca (Toplu öykü, 2004). ÝMGE ÖYKÜLER YIL 1, SAYI 4, AÐUSTOS-EYLÜL 2005 153