Editörün Not Defterinden



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ VAKFI ADIGÜZEL ANAOKULU GÖKYÜZÜ SINIFI KASIM AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ DÜŞÜNEN ÇOCUKLAR EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MAYIS AYI 1. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 5-6 YAŞ GRUBU YILDIZLAR SINIFI AYLIK PROGRAMI.,ellerim parmakları, sar makarayı tekerlemelerini

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU EKİM AYI BÜLTENİ

CANLILARIN SINIFLANDIRILMASI

BÜLTENİMİZDE NELER VAR?

ÖZEL EFDAL GÖZTEPE ANAOKULU DENIZYILDIZI GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ

20 Mart Vızıltı. Mercanlar Sınıfından Merhaba;

ŞUBAT AYI BÜLTENİMİZ

Anneye En Güzel Hediye Olarak Ne Alınması Gerekir?

AYLIK BÜLTEN - 2 SANAT TÜRKÇE DİL ETKİNLİĞİ ANA SINIFI C. Aralık Katlama tekniğinde ''balık'' yaptık.

ÖZEL YAKACIK BALKANLAR KOLEJİ Eğitim Öğretim Yılı. Etkinlik Havuzu KASIM AYI +3 YAŞ

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU YILDIZLAR SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI

KASIM AYI VELİ BÜLTENİ

SANAT ATÖLYEMİZ ATÖLYEDE NELER OLUYOR? Renk çalışmaları, Üç Boyutlu Çalışmalar ve Otoportre Çalışmaları

ÖZEL YAKACIK BALKANLAR KOLEJİ Eğitim Öğretim Yılı. Etkinlik Havuzu KASIM AYI +4 YAŞ

Eğitim Öğretim Yılı OKUL ÖNCESİ ŞEKERLİK EĞİTİM SETİ YARIM GÜNLÜK PLAN ÇİZELGESİ

Okuma- Yazmaya Hazırlık. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Müzik Ve Ritim. Fen Ve Doğa Etkinlikleri

GÖKYÜZÜ EĞİTİM KURUMLARI

Mutfak Etkinliği. Türkçe Dil Etkinlikleri Sanat Etkinlikleri Oyunlar Şarkı. Büskivili pasta yapıyoruz.

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU MART AYI 3. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 3-4 YAŞ GRUBU AYLIK PROGRAMI. Tekerlemeler: Hanım kızı, ebe tekerlemelerini öğreniyorum.

2. SINIF İŞİTME ENGELLİ ÖĞRENCİLERİ İÇİN TEST ÇALIŞMASI. Hazırlayan Engin GÜNEY İşitme Engelliler sınıf Öğretmeni

5 YAŞ AYLIK BÜLTEN ARALIK 2018

Mikroorganizmalar gıda üretiminde en önemli tehlike veya tehlike kaynaklarıdır. Hayatımızda da önemli yere sahip olan bu canlılar hakkında genel

KASIM BÜLTENİ. 5-6 YAŞ 2. Kur. Chess Kids Academy

ARALIK AYI +3 YAŞ ÖZEL YAKACIK BALKANLAR KOLEJİ Eğitim Öğretim Yılı AYIN TEMASI

Sevgili Velimiz, SINIF İÇİ ETKİNLİKLER

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 2-3 YAŞ GRUBU CİVCİVLER SINIFI AYLIK PROGRAMI

TEMALARIMIZ KULELER DÜNYA ÇOCUK GÜNÜ HAYVANLARI KORUMA GÜNÜ DÜNYA EL YIKAMA GÜNÜ KURBAN BAYRAMI KIRMIZI GÜNÜ

ÖĞRETİM YILI PENGUEN GRUBU OCAK AYI BÜLTENİ

UĞUR BÖCEKLERİ ANAOKULU EYLÜL EKİM AYI BÜLTENİ

Güneş, Dünya etrafında dönme hareketi yapar. Güneş, sıcak gazlardan oluşan bir gök cismidir. Güneş, kendi etrafında dönme hareketi yapar.

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 3 YAŞ ŞİRİNLER SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU OCAK AYI BÜLTENİ

EYLÜL AYI BÜLTENİ(İnci Taneleri)

3 YAŞ AYIN TEMASI. Cinsiyetim, adım, özelliklerim, görünümümdeki değişiklikler nelerdir?

MÜBDÎ. Allah MUHSÎ dir. MUHSÎ, her şeyin sayısını bilen demektir.

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU SINIFI ŞİRİNLER SINIFI MAYIS AYI AYLIK EĞİTİM PROGRAMI

UĞURBÖCEĞİ GRUBU OCAK AYI BÜLTENİ

BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ

Çocuklar Tatilde! Plansız tatil olmaz! Spor ve oyun iç içe Kitaplar her zaman en iyi dostlarımız!

Okul ve öğretmenine karşı sorumluluklarını bilir.

NİSAN AYI BÜLTENİMİZ

MESLEKLER 2017 HAZİRAN / 1. HAFTA CUMA KONU PERŞEMBE

TEMALARIMIZ UZAY VE GEZEGENLER DÜNYA GÖKYÜZÜ İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ HAFTASI YERLİ MALLARI VE TUTUM HAFTASI YENİ YIL

Ö. Ç. BİLFEN ANAOKULU 6 YAŞ GRUBU GÜNLÜK EĞİTİM PROGRAMI

Veli Mektupları MyLittle Island 1

EYLÜL AYI BÜLTENİMİZ

Sevgili Velilerimiz, SINIF İÇİ ETKİNLİKLER

YUNUS GRUBU OCAK AYI BÜLTENİ

VÜCUDUMUZ SAĞLIĞIMIZ

ÖZEL EFDAL ANAOKULU EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİ DENIZYILDIZI GRUBU KASIM AYI BÜLTENİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI DENİZYILDIZI GRUBU OCAK AYI BÜLTENİ

SINIF İÇİ ETKİNLİKLER

EĞİTİM-ÖĞRETİM DÖNEMİ EYLÜL AYI HAZIRLIK-ARI GRUBU BÜLTENİ

ÖZEL GÜRÇAĞ ANAOKULU 5 YAŞ KASIM 2017 AYLIK BÜLTEN

GAZİANTEP LİSESİ REHBERLİK SERVİSİ

BU AY ÖĞRENDİKLERİMİZ ATATÜRK Atatürk kim olduğunu hatırladık. Atatürk ün hayatını inceledik. Atatürk ün kişisel özelliklerini ifade ettik. Atatürk ün

FORUM EGE GÜNESI ANAOKULU 3-4 YAS GRUBU AYLIK PROGRAMI

OYUN ETKİNLİĞİ Çocukların okula geldikleri ilk saatlerde ve günün farklı saatlerinde sınıflarda bulunan öğrenme merkezlerinde (evcilik, kitap, kukla,

KIRMIZI YENGEÇLER SINIFINDANHERKESE MERHABA;

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 2 YAŞ MİNİK ARILAR SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI

TEMA: OKULUMUZU TANIYALIM KONU: OKULUMUZ TARİH: 01 EYLÜL / 30 EYLÜL YAŞAYAN DEĞERLER: SEVGİ

DENİZ EĞİTİM ATÖLYELERİ. OKUL ÖNCESİ, ATÖLYE ve OYUNLAR

Rutinler temamız kapsamında sabah sporu yaptık, grup sohbetleri ile paylaşımlarda bulunduk. Sabah sporunda reçel yaptık, hayali reçellerimizi

Daha iyi, daha sorunsuz, daha kolay, daha cazip, daha ekonomik olana ulaşabilmek içinse;

DENİZ YILDIZLARI ANAOKULU. NİSAN AYI 1. ve 2. HAFTASINDA NELER YAPTIK?

KIRKPABUÇ ÜRÜN KATALOĞU 2013

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI 3 YAŞ GRUBU MAYIS AYI EĞİTİM PROGRAMI

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI 2. DÖNEM YAZ OKULU EĞİTİM PROGRAMI

Serbest Yazma Konuları. Yrd. Doç. Dr. Aysegul Bayraktar

TASARIM ODAKLI DÜŞÜN KAHVALTILIKLAR

ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel İlkokulu. 5 Yaş Ana Sınıfı Bülteni. Nisan sayfa. sayfa. sayfa. 15 de. 16 da. 14 de BEDEN EĞİTİMİ MÜZİK PDR

ANKET SONUÇLARI. Anket -1 Lise Öğrencileri anketi.

ÇOCUĞUMUN OKUMA ALIġKANLIĞINI VE DÜġÜNME BECERĠSĠNĠ DESTEKLĠYORUZ

Adres: Akçay Mahallesi Yarbaşı Sokak No:13 Kızılcahamam/ANKARA Tel: Fax:

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI. Hikaye / Öykü / Masal: Dürüstlük adlı hikayemizi biz hazırladık.

BÜLTENİMİZDE NELER VAR?

FORUM EGE GÜNEŞİ ANAOKULU 3 YAŞ DENİZYILDIZLARI SINIFI AYLIK EĞİTİM VE BRANŞ DERSLERİ PROGRAMI

Mavi Pupa Montessori Anaokulu nun Sevgili Anne ve Babaları,

HAYAT BİLGİSİ HAFTA SONU ÖDEVİ ADI SOYADI:

Minti Monti. Tilki Tilki Baksana. Bana bak! Hayır, bana bak! Yavru Tilki Neyin Peşindesin? Okula Hazırlık İçin 5 Öneri TİLKİ OKULU

KELEBEKLER ANAOKULU EYLÜL-EKİM AYI BÜLTENİ

TEST. 7. Dişer ne zaman fırçalanmalıdır? A. Yemeklerden sonra B. Okuldan gelince C. Evden çıkmadan önce

ÖZEL YAKACIK BALKANLAR KOLEJİ Eğitim Öğretim Yılı. Etkinlik Havuzu ARALIK AYI +5 YAŞ

İsim İsim İsimlerin Tamamlanmış Hali

OKUMA YAZMAYA HAZIRLIK ÇALIŞMASI

SINIRSIZ ZİYARETLER. Nermin Er in ev atölyesi

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (07 Aralık Ocak 2016)

ÖZEL EFDAL ERENKÖY ANAOKULU PENGUEN GRUBU ŞUBAT AYI BÜLTENİ

ÖZEL İSTANBUL ÜNİVERİSTESİ VAKFI ADIGÜZEL OKULLARI ÇEKMEKÖY ANAOKULU TAVŞANLAR SINIFI MAYIS AYI KAVRAM VE ŞARKILAR

ANASINIFI PYP VELİ BÜLTENİ. (18 Aralık Şubat 2018)

ÖZEL EFDAL ANAOKULU YILDIZ GRUBU MART AYI BÜLTENİ

Transkript:

Editörün Not Defterinden Yrd.Doç.Dr. Hacer Erar Bir çocukluk arkadaşıma Eğlenceli Cemal, Bilim den söz ettiğimde, Anlattığın kadarıyla lunapark baştan sona fizik. Eğlence ve bilim benim için asla yan yana Peki, biz bunu neden eğlenceli buluyoruz ki? diye gelmeyecek iki sözcüktür dedi. sordu. Ben de ona, Az sonra neler olacağını bilememe düşüncesi İşte benim de yapmak istediğim tam insanlarda merak uyandırıyor. Aniden hızlanan, olarak bu Cemal. Eğlence ve bilimi bir yavaşlayan, ters dönen oyuncakların oluşturduğu araya getirmek istiyorum dedim. meraklı ruh durumunu çok eğlenceli bulanlar Cemal gülerek, olduğunu biliyorum. Eğlence denilince de aklıma lunaparklar Cemal, geliyor dedi. Sen bulmuyor musun? diye sordu. Ben de ona, Doğrusunu söylemek gerekirse bu oyuncaklar Lunaparklardaki oyuncaklar tasarlanırken içimi dışıma çıkartıyor. diye cevap verdim. bilimden yararlanılır zaten. Yerçekimi, Ben lunaparkları çok severim. Bu gidişle fizik serbest düşme, merkezkaç kuvveti, sevmeye başlayacağım sanırım. Şimdi bu durumda sarkaç hareketleri... diye saymaya okulu lunaparka mı taşıyacağız ya da lunaparkları başlamıştım ki, okul mu yapacağız? diye sordu. Cemal sözümü keserek, Amaan lisedeki fizik derslerine götürdün Gerekirse ikisini de yapacağız. Önemli olan, beni. Bilirsin fizik dersleri benim için hep öğrencilerin merak etmelerini sağlamak. Merak sıkıntılı geçmiştir dedi. etmek öğrenmenin en önemli aşamasıdır. Merak edince çevrendeki her şeyde bu sorunun cevabını Gözümün önüne, tahtaya yansıma açısını hesaplamada kullanılan formülleri yazan öğretmenimiz geldi. Ayna diye çizdiği o dikey çizgi, benim için hiçbir zaman sabahları saçımı tararken baktığım ayna olmadı ve gelen ışık çizgisi de sanki pencereden giren ışık değildi. Fiziği sevmeyi üniversite hayatımda öğrenmiştim ve o günden sonra bir insan nasıl olur da fizik sevmez diye düşünmeye başlamıştım. ararsın. diye cevap verdim. Senden de bu beklenir zaten. Yani şimdi sen bilim hayattır mı diyorsun? Evet Cemal, bilim hayatın ta kendisidir. Hayatımızı sürdürürken de bilimsel düşünüş biçimini uygularsak, mutlu ve başarılı bireyler oluruz. Böyle yaşamak çok eğlencelidir. O halde, bilimsel düşünüş biçimi nasıl bir şey? Bu sayıda bilimsel düşünüş biçiminin ilk aşamasına, yani meraklı olmaya başladık. Diğer adımları bir sonraki sayılarda atmak üzere eğlenceli bilimle kalın 1

İçindekiler Eğlenceli Bilim Merkezi nden Haberler...3 Yrd.Doç.Dr. Hacer Erar Tekstil İpliklerinin Kraliçesi: İpek...5 Yrd.Doç.Dr. C. Merih Şengönül Eğlenceli Bilim Merkezi nden Haberler Yrd.Doç.Dr. Hacer Erar Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile yapılan işbirliği sonucunda 2009 2010 Yapılarda Sağlık Taraması...7 Yrd.Doç.Dr. Burcu Güneş ders yılı başlamadan önce Ankara daki fen ve teknoloji öğretmenleriyle Bir Mikroorganizmanın Günlüğü...9 Dr. Emel Uzunoğlu Stroop Etkisi... 13 Yrd.Doç.Dr. Erol Özçelik Bilim ve Carl Sagan... 15 Prof.Dr. Ramazan Aydın Tereyağından Para Olur mu?... 18 Öğr.Gör. Elif Dayar Hayal Sahnemizde Oyun Başlıyor... 21 Ayşegül Karahan Raprap ile Cimcime... 24 Koray Avcı Çakman Bahçemizde Sonbahar... 26 Esra Işıkan Eğlenceli Psikoloji... 29 Öğr.Gör.Dr. Özlem D. Gümüş Düşünme, algılama, mantık yürütme, karar verme ve problem çözme yetenekleri gelişmiş, çevreye ve değişen koşullara uyum gösterebilen, sanata, araştırma-geliştirmeye, bilim ve teknoloji üretimine yatkın ve beceri düzeyi yüksek insan gücünün yetiştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla kurulan Eğlenceli Bilim Merkezi nde; anaokulu, ilköğretim okulu, lise ve üniversite öğrencilerinin yanı sıra on sekiz yaş üstü yetişkinler için de aktiviteler yapılması amaçlanmaktadır. Eğlenceli Bilim Merkezi bir TÜBİTAK Bilim ve Toplum Projesiyle kuruldu. Bu projenin Fen Kulübü Projeleri ve fizik öğretmenleriyle Çizgi İzleyen Robot Yapımı etkinliği gerçekleştirildi. Proje yürütücülüğünü Yrd. Doç. Dr. Hacer Erar ın gerçekleştirdiği ve tüm masrafları Üniversitemiz tarafından karşılanan etkinliklere, Atılım Üniversitesi Üretim Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Merih Şengönül sunumuyla katkıda bulundu. 3 Uyusak da mı Büyüsek, Uyumasak da mı Büyüsek?... 32 Yrd.Doç.Dr. Hacer Erar Ütopya... 34 Ayla Göğkuş Hacivat ile Karagöz... 37 Yrd.Doç.Dr. C. Merih Şengül Yrd.Doç.Dr. Tolga Akış Kuş Beyinli Kargalar... 39 Doç.Dr. Süha Yağcıoğlu 1. aşamasında Ankara Gölbaşı İlçesindeki 5. sınıf öğrencileriyle Yaz Bilim Parkı çalışması yapıldı. Yaz Bilim Parkı nda sabahları elektronik, fizik ve optik atölyesi çalışmaları, öğleden sonra fotogram masallar ve dans çalışmaları yapıldı. Anadolu Medeniyetleri Müzesinde müze atölyesi çalışmasına katıldık, Beypazar ında doğa atölyesi çalışması yapıldı. Yaz Bilim Parkı nı sergi ile Canlıların Kopyalanması... 41 Yrd.Doç.Dr. Belgin İşgör sonlandırdık. Projenin 2. aşamasında Ankara Ümit BİLSEM Okuluna kayıtlı üstün zekâlı Satranç Köşesi... 43 Tolgay Pekin Yazarlarımızı Tanıyalım... 46 öğrencilerle elektronik atölyesi çalışması yapıldı. Bu öğrencilerden istekli olanlara güneş enerjisiyle çalışan oyuncak araba ve Bulmaca Sayfası... 48 devamında çizgi izleyen robot yaptırıldı.

Atılım Üniversitesi civarında bulunan anaokulları, fen ve doğa atölyesi çalışmaları kapsamında, haftada bir gün iki saati Eğlenceli Bilim Merkezi nde geçirebiliyorlar. Çalışma yapılan okullardan bazıları, Baldudak İlköğretim Okulu Anaokulu, TEK İncek İlköğretim Okulu Anaokulu, ANAÇEV iki saat çalışılıyor. İlkem Koleji İlköğretim Okulu 4-A sınıfının öğretmeni haftada bir gün bütün öğrencilerini bizimle çalışmak üzere getiriyor. Her dönem bir kez ziyaret eden öğrenci gruplarımız da var. Onlarla, daha önce belirlenen bir konuyla ilişkili bir proje yapıyoruz, giderken projelerini götürüyorlar. Bu uygulamaya Yaşayan Eğlenceli Bilim Müzesi adını verdik. Tekstil İpliklerinin Kraliçesi: İpek Yrd.Doç.Dr. C. Merih Şengönül Türkiye nin de dâhil olduğu dünyanın birçok ülkesinde ipek üretilmektedir, Dünya Barışı Anaokulu, Erken Başarı Koleji Anaokulu, İlkem Koleji Anaokulu, Günebakan Anaokulu ve Pınar Yuva. Eğlenceli Bilim Merkezi nde ilköğretim Dünyada sadece Ankara-Gölbaşı nda yetişen ve soyu tükenmekte olan bir çiçek var, Yanar Döner Çiçeği. Biz de çevremizdeki okullarda bir farkındalık yaratmak ve çiçeğin korunmasına katkıda bulunmak ama buna rağmen ipeğin ilk üretildiği yer okulu öğrencileriyle fen kulübü çalışmaları yapılıyor. Erken Başarı Koleji İlköğretim Okulunda fen amacıyla bir kampanya başlattık. Son iki senedir çevremizde bulunan okullarda Yanar Döner Çiçeği Bahçesi oluşturuyoruz. Yanar Döner çiçeği her olan Çin, günümüzde kulübü çalışmalarını seçen 4.- 8. sınıf öğrencileriyle haftada bir gün sene ekim-kasım aylarında ekliyor ve mayıs-haziran aylarında çiçek açıyor. Lise öğrencileri için meslek tanıtım atölye çalışmaları düzenliyoruz. Bu dönem Sokullu Lisesi öğrencileriyle Üretim Mühendisliği Atölye Çalışması gerçekleştirildi. Yrd.Doç.Dr. C. Merih dünyanın halen en büyük ipek üreticisi konumundadır. 5 Şengönül ün yürütücülüğünü yaptığı etkinlikte Bizmut-Kalay alaşımından madalyon dökümü yaptırıldı. herar@atilim.edu.tr İpek, tekstil iplikleri içinde en çarpıcı ve göz alıcı olanıdır. Dokusu ise son derece yumuşak ve pürüzsüzdür. Dut ipekböceğinin, etrafına ördüğü kozadan elde edilen ipek nihai ürüne dönüşene kadar geçirmiş olduğu karmaşık işlemlerden dolayı da en pahalı iplik olma özelliğini korumaktadır. Tekstil endüstrisinde insanlığın kullandığı en eski malzemelerden biri olan ipeğin yapı taşı fibroin isimli proteindir. Fibroin ise her protein gibi amino asitlerden oluşmuştur. Fibroini oluşturan başlıca amino asitler ise glisin, serin ve alanindir. İpek bu özelliği ile biyo kökenli polimerik* malzemeler arasında sınıflandırılır. İpeğin göz alıcı parlaklığının nedeni ise lifinin üçgen prizma şeklinde olmasındandır. İpek, üçgen prizma yapısından dolayı, gelen ışığı değişik açılardan kırabilme özelliğine sahiptir. Bu nedenledir ki ışık altında değişik renkler verebilir. Dut ipekböceğinin dişisi 200 500 yumurta bırakabilir. Yumurtalardan çıkan tırtılların

çıkabilir. Daha sonra bu iplikler tezgâhlarda dokunarak kumaş yapılır. Tarihteki ilk ipek kumaşlar Çin de dokunmuştur. Bu da Çin e kadar uzanan dünyanın en meşhur ticaret yoluna ipek yolu ismini vermiştir. İpeğin tarihçesi de en az kendisi kadar efsanevidir. Dut ipekböceği 5000 yıl kadar önce Çin de ticari amaçlı yetiştirilmeye Yapılarda Sağlık Taraması Yrd.Doç.Dr. Burcu Güneş Her gün rutin olarak kullandığımız köprülerimiz ve karayollarımız acaba ne ölçüde güvenli durumda? başlanmıştır. Efsaneye göre ipekböceğinin keşfine dair birkaç hikâye bulunmaktadır. Bunlardan en ünlüsüne göre imparatoriçe Leizu, imparatorun dut ağaçlarında oluşan zararı isminden anlaşılacağı üzere beslenme kaynağı dut ağacının yapraklarıdır. Bu tırtıllar 20 30 gün içinde 7 8 santimetrelik bir büyüklüğe ulaşırlar. Bu aşamaya gelen tırtıllar yemeyi bırakır ve incecik ipek lifinden etraflarına, kendilerini güve kelebeğine dönüşme aşamasına kadar koruyacak bir koza örerler. İpekböceği, belli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra kozasını yırtarak dışarı çıkmak isteyecektir, bu da ne yazık ki ipliğin zarar görmesine yol açar. Bunu engellemek için kozalar, ipekböceği belli bir büyüklüğe ulaşmadan kaynatılır. Ne yazık ki, kendisini korumak için ördüğü koza ipek böceğinin başına dert olmuştur. Kaynatılma işlemini takiben, kozalar bir iğne ile delinir ve kesiksiz bir iplik haline gelene dek açılır. İpek elle ya da makinelerle açılarak çile haline getirilir. Bir kozadan 450 ile 1500 metre arasında kesiksiz iplik incelerken ipekböceğinikeşfetmiştir. Leizu, dut yapraklarını yiyip etrafına koza ören ipek böceklerinden birkaç tanesini toplayıp çayını içmek üzere masasına oturur. Çayından bir yudum aldıktan hemen sonra kaynamakta olan suyun içine kozalardan birinin kaza ile düşmesi sonucu kozadan ince bir iplik dışarı çıkmaya başlar. Leizu, bu yumuşak ve dokunma hissi son derece güzel olan ipliği parmağına sarabileceğini keşfeder. Leizu, imparatoru bu kozaları yapan ipekböceklerini yetiştirebileceği bir dut ağacı bahçesini kendisine tahsis etmesi yönünde ikna eder. Çinliler, ipeğin sırrını uzunca bir süre saklamayı başarmış olsalar da, her sır gibi bu da bir süre sonra kaçınılmaz olarak bütün dünyaya yayılır. Türkiye nin de dâhil olduğu dünyanın birçok ülkesinde ipek üretilmektedir, ama buna rağmen ipeğin ilk üretildiği yer olan Çin, günümüzde dünyanın halen en büyük ipek üreticisi konumudundadır. Diğer önde gelen ipek üreticileri arasında Japonya, Hindistan ve Özbekistan sayılabilir. msengonul@atilim.edu.tr *Polimer: Birçok tekil yapıların bir araya gelerek oluşturduğu çoğul yapı. Bir problem ne kadar erken ortaya konulur, teşhis edilirse, onu gidermek için bulunacak çözüm de o kadar kolay ve etkili olur. Özellikle tıp alanındaki örneklere baktığımızda bunun geçerliliğini kolayca anlayabiliriz. Bir hastalığın erken aşamalarında teşhisi bazen ölüm ve yaşam arasındaki fark anlamına gelmektedir. Acaba aynı mantık yapılarımızın güvenliği konusunda da geçerli olabilir mi? 2007 yılının Ağustos ayında A.B.D de Mississippi Nehri üzerindeki 570 metre uzunluğunda, 8 şeritli, üzerinden günde ortalama 140 000 taşıt geçen bir köprü çökmüş, bu olay 13 kişinin ölümüne ve 100 kişinin de yaralanmasına sebep olmuştur. Her gün rutin olarak kullandığımız köprülerimiz ve karayollarımız acaba ne ölçüde güvenli durumdalar? Peki ya binalarımız? Acaba bir deprem geçirmiş ve ayakta kalmayı başarmış bir binanın yapısal olarak ne kadar sağlam olduğunu bilebilir miyiz? 7

olduğunda, bu tip mimari unsurları kaldırmak çok zor ya da pahalı olacağından, saklı kalan yapı elemanlarının değerlendirilmesi de mümkün olamamaktadır. Bu yüzden YST çok cazip bir seçenek olarak ortaya çıkmaktadır. 20.yüzyılın sonlarında, algı tekniklerinde kaydededilen ilerleme, algılayıcıları (sensorları) yapı elemanları ve malzemelerin içine yerleştirme imkânı Bir Mikroorganizmanın Günlüğü Dr. Emel Uzunoğlu Fark edilmesek de, sayıca tüm canlılardan fazlayız. Nüfusumuz, sadece toprağın bir gramında, dünya nüfusunun iki katı kadar. doğurmuştur. Çatlakların varlığı, hasarın boyutu ve hasarlı bölgenin tespiti artık görsel incelemelere gerek kalmaksızın bu algılayıcılar sayesinde mümkün olabilmektedir. Uzun süreli YST uygulamalarında, bu algılayıcılar tarafından kaydedilen bilgiler periyodik olarak kontrol edilerek, kullanımdan kaynaklı olarak ortaya çıkan yaşlanma ve yıpranmanın, yapıda Köprülerin, yapıların ve büyük ölçekli diğer inşaatların sağlamlığı Yapısal Sağlık Taraması (YST) adıyla ortaya çıkan ve gelişmekte olan bir araştırma alanının odak noktasını oluşturmaktadır. Geleneksel olarak bir yapının mevcut durumuna uzmanların görsel olarak yapmış oldukları inceleme sonucunda karar verilmektedir. Ancak bu incelemeler hem kişiye bağlı kalmakta hem de her zaman yeterli düzeyde olamamaktadır. Malzeme içindeki hasarlar ve aksaklıklar da bu incelemelerle tespit edilememektedir. Ayrıca kiriş, kolon gibi yapısal elemanların görünmesini engelleyen kaplamalar herhangi bir işlevsel probleme sebep olup olmadığı araştırılır. Bu, sıra dışı bir davranış belirlendiğinde alarm çalan bir güvenlik sistemine benzetebilir. Deprem veya patlama gibi aşırı yükleme durumu yaratan olaylardan hemen sonra yapılan incelemelerde ise yapının hızlı bir durum değerlendirmesi yapılarak, yapının bütünlüğüyle ilgili anında karar verilmesi amaçlanmaktadır. Şüphesiz 2007 yılında Mississippi Nehri nde yaşanan trajik olayın kesin olarak bir daha tekrarlamamasını sağlayacak bir yöntem bulmak mümkün değildir. Ancak, buna benzer felaketlerin olma riskini büyük ölçüde azaltacak teknolojiler ve tekniklerin bedeli, bu tip felaketlerin bedeliyle kıyaslanamayacak kadar azdır. Bu yüzden YST gibi yeni teknolojilere yatırım yapılması büyük önem taşımaktadır. burcu_gunes@atilim.edu.tr Sevgili Günlüğüm, İnsanoğlu ne tuhaf, çıplak gözle göremediği her şeyi yok sayıyor. Sanki dünya sadece onlara aitmiş ve burada tek başlarına yaşıyorlarmış gibi davranıyor. Oysa, bu kocaman dünya hepimizin. İnsanlar, biz mikroorganizmalar da dâhil olmak üzere tüm canlılarla birlikte yaşamayı öğrenmek zorunda. Onlar farkında olmasalar da, biz mikroorganizmalar her yerde varız. Geceleri başlarını koydukları yastıkta, yüzlerini sildikleri havluda, diş fırçasının tüylerinde, ellerinin üzerinde, ağızlarında hep onlarla birlikteyiz. Dağların doruklarında, okyanusların derinliklerinde bile yaşayabiliyoruz. Fark edilmesek de, sayıca tüm canlılardan da fazlayız. Nüfusumuz, sadece toprağın bir gramında, dünya nüfusunun iki katı kadar. Bilim adamları 1,5 milyondan fazla türümüz olduğunu söylüyor. Üstelik ömrümüz de insanoğlundan daha uzun. Bir arının bağırsağında 25 milyon yıl 9

destek veren mikroorganizmalar da bulunuyor. Bu arkadaşlarımız, insanların ağızlarına, bağırsaklarına, derilerine yerleşip bu kişileri zararlı mikroorganizmalara karşı koruyorlar. Nasıl ki insanlar arasında uzun boylular, kısa boylular, zayıflar, şişmanlar, sarışınlar, esmerler varsa, biz mikroorganizmalar da birbirimizden farklı özelliklere sahibiz. Hepimiz yaşayabilmek için farklı koşullara ihtiyaç duyarız. İnsanlar bizleri bakteriler, virüsler ve mantarlar çevirerek ağaçlara yardımcı oluyoruz. Yaptığımız işler sadece bununla da sınırlı değil. Sofralarda afiyetle yenilen yoğurt da bizim ürünümüz. Bazı arkadaşlarımız besinleri parçalayarak asit oluşturuyorlar. Bu asitler sayesinde de yoğurt yapılıyor. Bir tek yoğurt mu? Toprak altındaki organik maddeleri parçalayarak onları petrole dönüştürüyoruz. Altın madenlerindeki Virüslere ait tüm bilgiler bunlarda gizlidir. Tek başlarına yaşayamazlar. Yaşamlarını devam ettirebilmek için mutlaka başka bir canlı hücreye ihtiyaç duyarlar. Ancak hiç çekinmeden onlara ev sahipliği yapan bu iyi kalpli hücrede hastalık oluştururlar. Bakterilerden çok daha küçüktürler. Ancak elektron mikroskobu denilen çok gelişmiş bir tür mikroskopla görülebilirler. yaşayabiliyoruz. Bizi hep kötü canlılar olarak anarlar ancak yeryüzüne sayısız faydamız dokunur. Aramızda kötü niyetli olanlar yok mu? Elbette ki var. Sanki insanların hepsi iyi niyetli mi günlüğüm? Üstelik bizim hastalık yapan türlerimizden korunmak çok basit. Yaşadıkları mekânların, vücutlarının, yedikleri yiyeceklerin temizliğine özen göstererek ve en önemlisi de aşı olarak aramızdaki kötü mikroorganizmalardan kolayca korunabilirler. Aslında canlılar bu mikroorganizmalarla savaşmak için kurulmuş çok düzenli ordulara sahiptir. Adına savunma sistemi diyorlar. Bu ordunun antikorlar gibi son derece güçlü silahları, en az 4000 tane de askeri var. Bu askerlere akyuvarlar deniyor. Bunun dışında savunma sistemine diye sınıflandırırlar. Hepimizin yaşayıp çoğalabilmesi için birbirinden değişik koşullar gerekir. Hatırlasana güneş girmeyen eve doktor girer derler. Neden böyle derler hiç düşündün mü? Çünkü hastalık yapan kötü niyetli mikroorganizmalar güneş görmeyen evlerde yaşamaya bayılır. Hâlbuki insanlar her sabah uyandıklarında pencereyi açıp biraz perdeyi aralasalar, içeri gün ışığı ve temiz hava girer, böylece hasta edici mikroorganizmaların bir kısmından korunabilirler. Ben bir bakteriyim. O kadar küçüğüm ki insanlar beni ancak mikroskop yardımıyla görebiliyor. Benim vücudum çocukların yediği şekerler gibi yuvarlak. Ama yazı yazarken kullanılan virgüle benzeyen ya da krakerler gibi çubuk şeklinde vücutları olan arkadaşlarım da var. Yürümek için ayaklarımız olmadığından, biz tüylerimizle veya kamçılarımızla hareket edebiliyoruz. Her 10 saniyede bir sayımız iki katına çıkabiliyor. Bu sayede 24 saat içerisinde bir anne bakterinin milyarlarca yavrusu oluyor. O kadar çok orman yangını oluyor ki ağaçlar artık tek başlarına oksijen sağlamakta yetersiz kalıyor. Havadaki karbondioksiti alıp oksijene kayaların içinde saklı olan altını da biz dışarı çıkarıyoruz. Bu kadar faydamız varken sence de bize haksızlık etmiyorlar mı sevgili günlüğüm? Tamam, kabul ediyorum, aramızda masum olmayanlar da var. İnsanlarda hastalık yapan, hatta onların ölümüne sebep olan pek çok bakteri türü var. İnsanlara en sık besinlerle veya eğer yıkamazlarsa, elleri aracılığıyla bulaşıyorlar. Bazıları ürettikleri toksinlerle besin zehirlenmesine neden oluyor. Bu toksinleri ve zararlı bakterileri uzaklaştırmak için insanların çiğ sebze ve meyveleri iyice yıkamaları, yemekleri iyi pişirmeleri ve eğer kirliyse suları kaynatarak içmeleri gerekiyor. En önemli korunma yolu ise ellerini ve vücutlarını temiz tutmaları. Virüsler ise biz bakterilere hiç benzemezler. Onlar proteinden bir kıyafet giyerler. Bu kıyafet, insanların derisi gibi onları dış etkilerden korur. Onun altında ise DNA veya RNA ları bulunur. Bunlar virüsün beyni gibidir. Küçük olmalarına kanıp sakın onları zararsız zannetme sevgili günlüğüm. İnsanlarda grip ve nezleye neden olurlar. Sakın gribi hafife alma, 1918 yılında 20 milyondan fazla insan grip yüzünden ölmüş. Şimdilerde de domuz gribine neden oluyorlar. Tüm dünya onlar yüzünden alarma geçti. Havaalanlarına ateşi yükselmiş, hasta insanları tespit edebilmek için ısıya duyarlı kameralar koydular. Maalesef hepsine karşı geliştirilmiş aşı da yok. Üstelik aramızdaki zararlı bakterileri antibiyotik denilen ilaçlar ile öldürebiliyorlar, ancak virüsler maalesef antibiyotiklerden de etkilenmiyor. 11

Stroop Etkisi Yrd.Doç.Dr. Erol Özçelik İnsanlar ancak ellerini yıkayarak ve ağızlarına maske takarak virüslerden korunabilirler. Virüsler dışında bir de mantarlar var. Aklına sadece insanların yediği, ormanlarda yetişen mantarlar gelmesin sevgili günlüğüm. Hastalık oluşturan mantarlar sadece mikroskopla görülebilir, şekilleri de uçan balonlara benzer. Mantarların 100.000 farklı türü var. Bunların da 150 tanesi insanlarda hastalık oluşturuyor. Mantar dostlarımız da biz bakteriler gibidir. Onlar da birbirlerine hiç benzemezler. İnsanlar onları da mayalar ve küfler diye sınıflandırırlar. Ekmek yapımında kullanılan faydalı mayalar olduğu gibi, ekmeğin küflenmesine neden olanlar da yine onlardır. Ürettikleri toksik maddelerle kansere, besin zehirlenmesine neden olan küfler olduğu gibi, ilaç yapımında kullanılan küfler de vardır. Mantarlar sıcak havaları ve nemli ortamları severler. Eğer yıkandıktan sonra insanlar iyi kurulanmazlarsa derilerine yerleşip hastalık oluşturmak için fırsat kollarlar. Çocuklar gibi şekeri çok severler. Bu yüzden de en iyi bitkilerle anlaşırlar. Mantarlar bitkilere besin maddesi ve mineral sağlar. Bitkiler de onları şekerle beslerler. Gördüğün gibi sevgili günlüğüm, yeryüzünde çıplak gözle göremediğimiz sayısız canlı türü yaşıyor. Aslında en önemlisi yaşının veya vücudun ne kadar küçük olduğu değil, senin ne kadar büyük düşünebildiğindir. Eğer dünya üzerinde, hiç fark etmediğin başka yaşamların da var olduğunu biliyorsan ve tüm bu yaşam formlarına saygı gösterebiliyorsan, sen zaten büyümüşsündür. Artık sana çocuk dememek gerekir. Sevgilerimle. emeluzunoglu@medicine.ankara.edu.tr Arkadaşlar, Sizinle bugün çok ilginç bulacağınızı düşündüğüm bir deney yapacağız. Bir sonraki sayfada sağ ve sol olmak üzere iki sütun halinde değişik kelimeler göreceksiniz. Sizden, önce sol sütundaki kelimelerin renklerini yukarıdan aşağıya doğru çok hızlı bir şekilde okumanızı isteyeceğim. Yanlış anlaşılmasın, kelimeleri okumanız değil kelimelerin renklerini söylemeniz bekleniyor! Sol sütundaki kelimeler bitince şimdi de sağ sütundaki kelimelerin renklerini söyleyiniz. Hangi sütundaki kelimelerin renklerini söylemek daha zordu? Cevap: Sol sütundaki kelimeleri okumak daha zordur. kelimeler arasındaki fark nedir? Sizce neden sol sütundaki kelimelerin renklerini söylemek sağ sütundakilere göre daha zordu? Sol sütundaki bir kelimenin ifade ettiği renk ile yazılışında kullanılan renk aynı değildir. Örneğin, kırmızı kelimesi yeşil renk ile yazılmıştır. Sağ sütundaki kelimelerinse anlamları ve mürekkep renkleri aynıdır. Yine bir örnek verecek olursak, kırmızı kelimesi kırmızı renk ile yazılmıştır. Sol sütunda olduğu gibi kelimelerin anlamları ve renkleri birbiri ile uyuşmadığında kelimelerin renklerini söylemek daha uzun zaman alır. Buna Stroop Etkisi denir. Bir dakika! Kelime 13 Çok ilginç değil mi? Sol ve sağ sütundaki renklerinin söylenmesi istenmişken neden

kelimelerin anlamları bizi etkilesin ki? Yoksa kelimelerin renklerini söylerken istemeden kelimeleri okumuş olabilir Bilim ve Carl Sagan Prof.Dr. Ramazan Aydın misiniz? Tuhaf ama gerçek! Okuma yazmayı bilen insanlar bir kelime gördüklerinde istemeseler bile o kelimeyi okurlar! Stroop Etkisini oluşturan da bu durumdur. Kelimelerin renkleri söylenmeye çalışılırken otomatik olarak kelimeler kırmızı kırmızı okunur. Bir denenceye göre, kelimelerin renkleri ve anlamları birbirleriyle mavi mavi uyuşmadığında insanlar zihinsel çaba harcayarak kelimelerin anlamlarını yeşil yeşil bastırmaya ve kelimelerin renklerini söylemeye çalışırlar. Yaşanan gecikmenin bir nedeninin bu olduğu savunulmaktadır. Amerikalı bir psikolog olan John Ridley Stroop 1935 yılında bu etkiyi bulmuştur. Üzerinden yıllar geçmesine rağmen Stroop Etkisi halen bilim adamlarının inceledikleri ve açıklamaya çalıştıkları bir konudur. Şimdi bu deneyi arkadaşlarınıza ve ailenizin diğer üyelerine uygulayabilirsiniz. İlk olarak, katılımcılara yukarıdaki açıklamalara uygun olarak ne yapacaklarını anlatın. Hazır olduklarını hissettiklerinde, bir sonraki sayfada verilen renkli kelimeleri gösterin. Kronometre aracılığıyla katılımcılarınızın bu görevleri ne kadar sürede yaptıklarını da hesaplayabilirsiniz. Sol ve sağ sütundaki kelimelerin okunma sürelerini ayrı ayrı hesaplamayı unutmayın! Hatta bir yarışma yapıp, her iki sütundaki kelimelerin renklerini en hızlı söyleyen kişiyi bile seçebilirsiniz! siyah pembe sarı mavi pembe yeşil sarı kırmızı siyah siyah pembe sarı mavi pembe yeşil sarı kırmızı siyah Yıldızlar, taşlar, köpekler, denizanaları, filler, meyvalar ve sebzeler, çiçekler, mikroplar gibi biz insanların bedeni de ne olursak olalım, ister film yıldızı, ister kral ya da kraliçe, varolan her şey gibi atomlardan oluşmaktadır. Bütün bu sıradan şeyler gibi görünenlerin, atomun yapısıyla, evrenin sınırlarıyla, kuantum teorisi ile, ışık hızı ile ne ilgisi olabilir? Üzerinde yaşadığımız Dünya gezegeninin ve onun da içinde bulunduğu Evrenin en derin ve etkileyici gizemlerini anlamak için izlenecek yol ne olmalıdır? Bilinen en doğru yol, son derece basit ve sıradan gibi görünen olaylara daha derinlemesine bakmaktan geçmektedir. Ama insanları buna ikna etmek kolay görünmüyor. Ne yazık ki insanlar genellikle, olayları zorlaştırmayı, karmaşık hale getirmeyi ve basitten uzaklaşmayı sever. Oysa bilimsel düşünce ve bilimsel uygulamaların en büyük özelliği sade, anlaşılır ve tekrarlanabilir olmalarıdır. Kuşkusuz burada esas olan doğru yöntem ve doğru aleti, doğru zaman ve doğru yerde kullanabilmektir. Bir yıldızın sıcaklığını ölçmek için ona bir 15 eozcelik@atilim.edu.tr

termometre daldırmak, kütlesini tartmak için onu bir teraziye koymak, hacmini bulmak için çevresini adımlamak, rengini ve şeklini öğrenmek için oraya gidip bakmak mümkün değildir. Ama biliriz ki diğer gezegenlerin ve yıldızların dünyaya olan uzaklıkları, sıcaklıkları ve kütleleleri son derece doğru bir şekilde ölçülebilmektedir. Eğer yukarıda saydığımız yöntemleri kullanamıyorsak o zaman bu ölçümler nasıl yapılmaktadir? Bu ve benzeri soruların cevabı yıldızların bize gönderdiği ışık içinde gizlidir. Işığı uygun yöntem ve araçlarla incelediğimizde yıldızlar hakkında bilmediklerimizi öğrenebiliyoruz. gökbilimi ya da astronomi olarak adlandırdığımız bilim dalı ortaya çıkmıştır. Astronomi ve evrenin fiziğini inceleyen astrofizik denildiğinde ise akla ilk gelen isimlerin başında Carl Sagan gelmektedir. Karanlık Bir Dünyada Bilimin Mum Işığı adlı yapıtın ve benzeri pek çok kitabın yazarı, uzay yolculuklarına ve araştırmalarına katkılarından dolayı NASA Olağanüstü Bilimsel Başarı ve Bilimi Halka Ulaştırma ödülü sahibi Carl Sagan, topluma bilimi tanıtma ve bilimsel düşünceyi yaygınlaştırma çabalarının öncülerindendir. Carl Sagan ve onun gibi düşünen bilim insanları sayesinde, bilimsel düşünce geleneğine sahip olmanın ne kadar önemli olduğu toplumlara anlatılabilmiştir. Bu da, toplumların yaşam düzeylerinin yükselmesini, refahı ve huzuru bulmasını olanaklı kılmıştır. Sagan, halkın ilgisine sunulmayan bilimi küçük bir grubun ayrıcalığı olarak nitelendirmektedir. Ona göre, araştırma ve buluşların halka mal edilmesi ve halkta ilgi uyandırması yolunda özel çaba gösterilmelidir. Kozmos gibi Carl Sagan ın diğer yapıtlarını, bilim uğraş alanı olmasa da herkesin okuması Eski İnsanlar dünyanın çok yaşlı olduğunu biliyordu. Geçmişin derinliklerine göz gezdirmeye çalışmışlardı. Şimdi biz de Kozmos un, onların tahmin etmiş olamayacakları kadar eski olduğunu biliyoruz. Uzaya çıkıp evreni inceledik ve gördük ki, karanlık bir galaksinin ücra köşesindeki bir yıldızın çevresinde dolanan bir toz zerreciği üzerinde yaşıyoruz. Uzayın sonsuzluğunda bir zerrecik isek, çağların enginliğinde de ancak bir anlık zaman içinde yaşıyoruz demektir. Evrenin yaratılış tarihinin ya da son şeklini bulduktan sonraki yaşının on beş, yirmi milyar yıl eskiye dayandığını artık biliyoruz. Büyük patlama da (BIG BANG) oluşan Kaos tan, yeni yeni tanımaya başladığımız Kozmos a geçiş, bir anlık bile olsa gözleyebilme ayrıcalığına sahip bulunduğumuz en hayret verici enerji-madde dönüşümüdür. Evrenin başka bir yöresinde bizden daha akıllı yaratıklarla karşılaşıncaya dek, meydana gelen değişim ve dönüşümlerin en müthiş olanı ise biziz Büyük Patlama nın en uzak torunlarıyız Kaynağımız olan Kozmos u öğrenmeye ve değiştirmeye kendilerini adayanlar biziz Carl Sagan ın son eseri Milyarlarca ve Milyarlarca adlı kitabının arka kapağında şunlar yazıyor: Sagan, hepimizin içinde yaşadığı evrene ilişkin temel konuları her zaman olduğu gibi hem aklıyla hem de yüreğiyle ele alıyor. Konu ister insandaki oynadığı oyuncak trenindeki elektrik aksamının kokusu, isterse küresel ısınma ya da Mars ta yaşam olsun Kitaptaki denemeler evrenin uçsuz bucaksızlığında yol alırken, insan zihnini de araştırıyor. Çünkü Sagan a göre gelecek yüzyıllarda karşılaşacağımız sorunları ancak bilimi ve duyguyu birleştirerek çözebiliriz. Toplumda bilimsel düşüncenin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması için merak etme güdüsünün harekete geçirilmesi gerekir. Yenilik ve yaratıcılık için beyinsel güç ve merak yanında, hayal gücü de kaçınılmazdır. Bu gerçekler sadece araştırmacılar için değil tüm insanlar için de geçerlidir. İnsan meraklıdır, yeni şeyleri öğrenmek, farklı şeyler görmek ister. İşte burada topluma bilimi sevdirmek, insanlığın ortak mirası olan bilimsel düşünce geleneğini yaygınlaştırmak için bilime olan merakı artırmak zorundayız. Carl Sagan diğer bilim insanlarına göre şanslı sayılır, çünkü insanların yıldızlara, gök olaylarına ve uzaya karşı duydukları ilgi ve merak, kuantum fiziğine duyulana göre kat kat fazladır. Ancak bu diğer bilim dallarının da halka doğru bir şekilde anlatılması halinde ilgi uyandırmayacağı anlamına gelmez. Bu da bilimi, halkın anlaşına uygun bir şekilde anlatarak popülerleştiren Carl Sagan gibi bilim yazarı olmayı başarmış bilim insanları sayesinde mümkün olacaktır. 17 Bu amaca hizmet etmek üzere gerekir. İşte size Kozmos tan birkaç cümle: avlama içgüdüsü, ister çocukluğunda raydin@atilim.edu.tr

Tereyağından Para Olur mu? Öğr.Gör. Elif Dayar Norveçliler yüzyıllarca tereyağı ve kurutulmuş morina balığı ile alışveriş yapmışlar. uçlarında da bir delik olurmuş ki bu delikten geçirdikleri bir iple bıçakları bellerine bağlarlar ve alışverişe öyle giderlermiş. Tarihteki en küçük para ise Yunanistan da kullanılan bir elma çekirdeği büyüklüğünde metalden yapılan obelas mış. İnsanlar pazara giderken bu küçücük paraları ağızlarına alırlar ve yutmamaya dikkat ederek öyle taşırlarmış. Tarihteki en büyük para da Pasifik teki Yap adalarında kullanılan ve fei adı verilen kocaman ortası delik ve yuvarlak taşlarmış. Bu taşlar bazen o kadar büyük o kadar büyük olurmuş ki ortasındaki deliğe bir insan girip kollarını iki yana açtığında kolları hala daha taşın dış çemberine ulaşamazmış. Tabii bu büyüklükteki parayı pazara götürmezlermiş. Para olduğu yerde 19 Norveçliler yüzyıllarca tereyağı dururmuş, yerliler alışveriş yaptıkça paranın ve kurutulmuş morina balığı ile sahibi değişirmiş. alışveriş yapmışlar. 12. yüzyılda Paradan bu kadar bahsetmişken hiç Güney Amerika da yaşamış olan para kullanmadan yaşayan İnkalardan Aztekler kakao çekirdeklerini, bahsetmemek olmaz. Güney Amerika nın Çok çok eskiden insanlar alışverişi takas usulüyle yaparlarmış. Takas, bir şey almak için bir şey vermek, yani değiş tokuş anlamına geliyor. Örneğin, elma karşılığında armut veya elinizde bulunan ne varsa onu vermek diyebiliriz. Ama tabii elma almak için pazara gittiğinizde elinizde üzüm varsa ve eğer elma satıcısı illa armut istiyorsa, önce üzümü verip armut almanız sonra da armutu verip elmayı almanız gerekiyormuş. Tabii bir de tüm bu elmaları armutları pazara kadar taşımak lazımmış. Durum böyle olunca insanlar başka ödeme yolları araştırmışlar. Örneğin canlı hayvanlar bir ara ödeme birimi olarak kullanılmış. Hayvanların kendi kendilerine yürümeleri bu para yı kolay taşınır kılmış. Üstelik hayvanlar doğurduğunda para durduğu yerde çoğalıyormuş. Bu da insanların hoşuna gidiyormuş. Ama hayvanlar hastalanıp ölünce de para bir anda yokoluveriyormuş. Bunun üzerine insanlar başka para biçimleri aramaya koyulmuşlar. Neler kullanmışlar neler bakırdan yapılmış zilleri, Japonlar pirinci, Hintliler bademi, Sibiryalılar ren geyiklerini ve kırsal yerlerdeki insanlar da tuzu para olarak kullanmışlar. Kuzeybatı Pasifikteki Amerikan yerlileri deniz kabukları ile alışveriş yaparlarmış. 2500 yıl kadar önce yaşamış Çinliler 12-13 cm uzunluğundaki bıçakları para yapmışlar. Bunların bir tarafları bıçak kadar keskinken diğer batı yakasında 1400 lerde yaşamış olan İnka uygarlığında kimse para kullanmazmış. Para kazanmak diye bir kavram da yokmuş. Onun yerine her vatandaş yılda belli bir süre çalışmak zorundaymış. İmparator bütün halkının giyecek yiyecek gibi ne ihtiyacı varsa karşılarmış. Altın İnka uygarlığında çok bol bulunan bir metalmiş. O kadar bol bulunurmuş ki soylu kimseler altından evler inşa ederlermiş. İnkalar altını Güneşin teri, gümüşü de ayın gözyaşları olarak değerlendirir ve bunları sadece

imparatorlarının resimlerini basmışlar. Antik Yunan ve Roma imparatorlukları ülkemiz topraklarında kurulmuş olduğundan günümüzde hala Anadolu da yapılan kazılarda antik paralara rastlamak mümkündür. Dikkat edin, eğer bir gün bir tarlada veya boş arazide bir kazı yapacak olursanız, siz de antik Yunan veya Roma paraları bulabilirsiniz. O zaman hemen bir müzeye gidip haber vermelisiniz. Böylece hem bulduklarınızı müzeye koyarlar hem de sizin adınızı o buluntularla beraber sergilerler!!! edayar@atilim.edu.tr Hayal Sahnemizde Oyun Başlıyor Ayşegül Karahan İhtiyacımız olan malzemeler: kullanılmayan bir ayakkabı kutusu, aydınger kağıt, makas, koli bandı, çöp şiş çubukları, yapıştırıcı, mum ya da el feneri. estetik özelliklerinden dolayı tapınak süslemesinde ve sanat işçiliğinde kullanırlarmış. Fakat İnkaların dışında birçok uygarlık çeşitli metalleri denedikten sonra altın ve gümüşü para olarak kullanmakta karar kılmışlar. Çünkü altın ve gümüşün, az bulunuyor, kolay saklanabiliyor, bölünebiliyor ve taşınabiliyor oluşu bu metalleri diğerlerine göre üstün kılmış. Yaklaşık 2700 yıl önce Ege de Lidyalılar altın ve gümüşten küçük yuvarlak ve düz madeni paralar yapmışlar. 2500 yıl önce de Yunanlıların her şehir devletinin kendi parası olmuş. Üzerlerine tanrı ve tanrıçalarının resimlerini basmışlar. Sonra Romalılar kendi paralarına yıldız ve kartal figürlerini ve sonra da kendi Fark ettim ki, bu aralar yapmaktan en çok zevk aldığımız boş zaman etkinlikleri hep bir elektrik kablosu fişine bağlı. Desem ki televizyon, evde birazcık boş zamanımız olsun, elimiz kendiliğinden televizyon kumandasını buluveriyor. Nasılsa televizyon bize hazır bir şeyler sunuyor, ne yapsam diye düşünmeye gerek kalmıyor. Ama bu televizyonda bir sorun var, bize sunulanları beğensek de beğenmesek de değiştiremiyoruz. Bize sunulanı sorgulamadan sadece izliyoruz; ne onu değiştirebiliyoruz, ne de herhangi bir katkıda bulunabiliyoruz. Bu yüzden televizyon iyi, hoş ama; eksik biraz. Çünkü bizim düşünmemize hiç fırsat vermiyor. Bir de boş zamanlarımızda kullanmaktan çok büyük keyif aldığımız bir elektrikli alet daha var ki, o artık bizim yeni yüzyıl oyuncağımız oldu. Evet evet, tahmininiz doğru; o oyuncağın adı bilgisayar. Artık bilgisayarsız hiç bir iş yürümüyor. Her şeyi o kaydediyor, ödevlerimizi onunla araştırıyoruz, fotoğraflarımıza onunla 21

bakıyoruz, onunla oyun oynuyor, film seyrediyoruz, vs. Eğer bilgisayarı yeni bir şeyler üretmek için kullanmıyorsak yine bir şeyler eksik. Televizyonda olduğu gibi, düşünüp kafa yormamızı sağlayan bir şey kalmıyor bilgisayarda da. Peki ya şu anda hayatımızda büyük yeri olan bu elektrik fişlerini çekiversek ne olur acaba? Ben söyleyeyim, huzur verici bir sessizlik olur önce, biraz rahatlatır bizi. Bir zaman sonra sıkılırız, işte o zaman kendimize eğlenecek yeni yollar ararız. Sıkılınca düşünmeye başlarız, sonra da birbirinden yaratıcı fikirler çıkar ortaya. İşte şimdi üretmeye başladık, ne mutlu! Eskiden televizyon ve bilgisayar hayatımızda bu kadar yer etmemişken çeşit çeşit boş zaman eğlencelerimiz varmış, üretirmişiz. Akşam ziyaretlerinde maniler söylemek, şiirler ezberlemek, kitaplar okumak, seyirlik küçük skeçler oynamak, kukla oynatmak, gölge oyunları ve daha neler neler... Ben bu boş zaman eğlencelerinden birini denemek istedim. Denediğim oyunun adı gölge oyunu idi. Bu oyun, gerilmiş bir perde arkasındaki ışığın önünde perdeye yaklaştırılarak oynatılan tasvirlerle perdede oluşan gölgelere dayanıyor. Karagöz Hacivat oyunları desem bilirsiniz herhalde. İşte o da bir gölge oyunudur. Ben bu oyunu oynarken çok eğlendim, önüme sınırsız bir hayal gücü çıktı. Öğrendim ki, gölge oyunu oynatan sanatçılar, isimlerinin önünde hayali unvanı kullanılarak anılıyorlar. Örneğin Hayali Yüce Ali çok değerli gölge oyunu sanatçılarımızdan biri. İstiyoruz ki hepimiz içimizdeki hayali leri ortaya çıkaralım ve hayal gücümüzü kullanarak eğlenelim. Hazırsanız kendi hayal sahnemizi ve tasvirlerimizi hazırlamaya başlayalım. İhtiyacımız olan malzemeler: kullanılmayan bir ayakkabı kutusu, yağlı kağıt (Aydınger kağıdı), makas, koli bandı, çöp şiş çubukları, yapıştırıcı, mum ya da el feneri. Kendi Hayal Sahnemizi Yapıyoruz İşe eski bir ayakkabı kutusunun kapağını ve kapağa tam karşılık gelen yüzünü kesip almakla başlayalım. Şimdi elimizde iki yüzü boş bir kutu var. Daha sonra kırtasiyede bulabileceğimiz aydınger kağıtla kutumuzun bir yüzünü gergin bir şekilde kaplayacağız. Sabitleme işini koli bandı ile yapabilirsiniz. İşte gölge oyunu sahnemiz hazır. Ekranın arkasında kullanabileceğiniz mum ya da el feneri bizim hayal sahnemizin ışığı olacak. Geriye tek eksiğimiz kaldı, sahnemizde oynatacağımız tasvirlerimiz. Tasvirlerimizi kurguladığımız hikâyemize göre oluşturacağız. İşte şimdi size bir sürprizimiz var. Derginin içinde gölge oyununda esinlenebileceğiniz keyifli bir masalımız ve o masala uygun keyifle oynatabileceğiniz tasvirlerimiz var. Rap rap ve Cimcime adlı masalımızı ünlü bir çocuk yazarı olan Koray Avcı Çakman ablamız yazdı. İlk gölge oyunu deneyiminizi bu masal ve tasvirlerle yaşayabilirsiniz. Sonra da sınırsız hayal gücünüzün içine dalışa geçip, bir sürü yeni hikâye hayal edebilirsiniz. Tasvirleri çevresinden kesin, marketlerde bulabileceğiniz çöp şiş çöplerine yapıştırın. Her tasvir için bir, ya da iki çöp şiş kullanabilirsiniz. İşte tasvirleriniz de hazır. Onları sapları yardımıyla ışık önünde ekrana yaklaştırarak seyircilerinize istediğiniz hikâyeyi anlatabilir, tasvirlerinize sahnede keyifli sohbetler yaptırabilirsiniz. Hayal sahnemizin ana kaynağı hayal gücümüz olduğu için hayal sahnenizde anlatacaklarınız hiç tükenmeyecek demektir. Size iyi eğlenceler, seyircilerinize iyi seyirler dilerim... karahan.aysegul@gmail.com 23

Raprap ile Cimcime Koray Avcı Çakman Orkestrada davul çalmaya karar vermiş. Ne güzel tıpkı eski günlerdeki gibi davul çalarım. demiş arkadaşı Raprap a neşeyle. Raprap Ben de keman çalacağım. demiş. Cimcime şaşırmış bu işe. Keman çaldığını bilmiyordum. demiş. Zaten çalamıyorum. Ama orkestrada yer almayı çok istiyorum. Bu yüzden keman çaldığımı söyleyeceğim Sen çalıyorum dedin diye sana kim kanar? Çalamadığın hemen ortaya çıkar. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Raprap Peki ama ben ne çalacağım? Herkes bir müzik aleti çalarken ben boş boş mu bakacağım? Cimcime gülümsemiş arkadaşına. Eğlenmek için bir şey çalman gerekmez. Sen de orkestradakiler çalarken pekâlâ eğlenebilirsin. Belki tempo tutar, belki dans edersin. herkese Cimcime daha da çok şaşırmış Raprap ın bu son söylediklerine. Öyle çalıyorum demekle olur mu hiç? Çal Raprap eski bir robotmuş. Yürürken raprap sesler çıkardığı için koymuşlar ona bu adı... Ali artık onunla oynamaktan sıkıldığı için onu bir gün yatağının altına atmış. Raprap durur mu hiç orada? Daha o geceden koyulmuş yola, varmış sonunda Oyuncaklar Ülkesi ne Cimcime de yüzü çilli, saçları kızıl, sevimli bir kızmış. Oyuncaklar Ülkesi nde önce Ayşe nin oyuncağıymış. Basılınca düğmesine elindeki davulu çalarmış dom dom diye Ama yaramaz Ayşe bir gün Cimcime nin davulunu kırmış. Davulu da kırılınca, artık oyuncak ses vermiyor diye davulu da, Cimcime yi de atmış tavan arasına Cimcime de durur mu hiç orada? O da Raprap gibi düşmüş yollara, varmış buraya Burası, Kaf Dağı nın ardında Oyuncaklar Ülkesi ymiş. Kırılan, bozulan, unutulan. Mutsuz oyuncaklar buraya gelirmiş. Tıpkı Raprap la Cimcime gibi... Bebekler, kurşun askerler, kuklalar, arabalar, robotlar, toplar Daha neler neler... Tüm oyuncaklar bu ülkede bir köşeye atılmadan, bozuldukları yüzlerine vurulmadan yaşarmış. Keşke tüm çocuklar oyuncaklarının kıymetini bilseler. dermiş hepsi de. Bir gün büyük bir orkestra kurmaya karar vermişler ülkede... Şarkılar, marşlar çalalım. Gülüp eğelenelim. demişler. Herkes gibi Cimcime de orkestraya katılmak istiyormuş. Ben buraya gelmeden önce, davul çalardım gündüz gece Davulum kırıldı diye beni tavan arasına atmıştı Ayşe Ben de sıkıldım buraya geldim bir gece. demiş. dedikleri zaman ne yapacaksın? Kemanın tellerini mi kopartacaksın? Ne var ki keman çalmakta? İki gıy gıy, bir tıy Gıy gıy da gıy gıy. Dokununca kemanın tellerine. Çalar gıy gıy güzelce Sen keman çalmayı kolay mı sanıyorsun. İki gıy gıy yapınca çalmış mı oluyorsun? Ben de o zaman piyano çalarım. Tuşlara sırayla basarım. Kemanı da piyanoyu da bilmeden çalamazsın. Onları öğrenmek için bilen birinden ders almalısın. Saz çalarım öyleyse Dıngır dıngır da dıngır... Dıngır mıngır dıngır mıngır Öğrenmeden saz da çalmazsın. Kimseyi kandırmazsın. Peki ya gitar? Gitar çalıyorum desem. Haklısın Cimcime Ben dans etmeyi çok severim. Buraya gelmeden önce, Ali basınca düğmeme Dans ederdim saatlerce... İki ileriye bir geriye Günler sonra orkestrada Cimcime davul çalarken Raprap da en önde dans etmiş. Tüm oyuncaklar gibi bizim iki arkadaş da o gün çok eğlenmiş. korayavcicakman@gmail.com 25

Eğlenceli Psikoloji Öğr.Gör.Dr. Özlem D. Gümüş Bugün psikolojim bozuk, Psikolojin nasıl?, Bu çocuğun bir psikologa görünmesi lazım. Peki, acaba bu kadar çok dilimize yerleşen bu kavramı ne kadar biliyoruz, hiç düşündünüz mü? 29 Bundan böyle, yayın hayatına yeni başlayan Eğlenceli Bilim Dergisi nin bu sayfalarından, psikoloji alanının konularına ilişkin size ilginç geleceğini düşündüğüm bir takım soru ve cevaplarla sizlere bu köşeden sesleneceğim. Hepimizin bildiği gibi psikoloji ya da bununla ilişkili kavramlar artık hayatımızın her yerinde. Yakın bir geçmişe kadar ismini bile pek duymadığımız bu kelimeyi artık dillerimizden düşürmüyoruz: Bugün psikolojim bozuk, Psikolojin nasıl?, Bu çocuğun bir psikologa görünmesi lazım. Peki, acaba bu kadar çok dilimize yerleşen bu kavramı ne kadar biliyoruz, hiç düşündünüz mü? Psikoloji o kadar geniş bir kavramdır ki onu burada kısaca anlatalım demek doğru olmaz. Belki psikolojinin alt dallarından bahsetmek bu bilim dalının ufku hakkında bir fikir verebilir. Psikolojinin spor psikolojisinden tutun, trafik psikolojisine; çocuk psikolojisinden tutun yaşlılık psikolojisine kadar birçok alt dalı vardır. Bunların yanında siyaset psikolojisi, adli psikoloji, endüstri psikolojisi gibi çok özel alt dalları da

mevcuttur. Bu dalların her birisi isminde geçen kişilerle ilgilenirler; örneğin spor psikolojisi sporcular, çocuk psikolojisi çocuklar, yaşlılık psikolojisi yaşlılarla ilgilenir. Bu köşede, bu alanların ilgilendiği konulardan yeri geldikçe bahsedeceğiz. Bazen çocukların, bazen bebeklerin, bazen yaşlıların, bazen sporcuların, bazen de siyasetçilerin davranışlarının altında yatan sebepleri kurcalayacağız psikolojinin bize sağladığı alet çantamızdaki aletleri kullanarak. Evet, alet çantamız diyorum çünkü yaparak ederek öğreneceğiz psikolojiyi, sadece okuyarak değil. Size az sonra bir örneğini vereceğim birtakım deneyler yaparak hem psikolojiyi öğrenmeye hem de psikolojiyi çevrenizdeki insanlara da öğretmeye başlayabileceksiniz. Kim bilir belki bir gün bu bilimi mesleğiniz olarak da seçersiniz İşte Psikoloji nin cevap aradığı ilginç sorulardan örnekler: Yardıma ihtiyaç duyan birine yardım etme olasılığı, çevresinde 20 kişi mi yoksa 1 kişi mi varken daha fazladır? Size anlamsız gelen bir işi yaptıktan sonra size 1 TL mi yoksa 20 TL mi verildiğinde sizden sonra aynı işi yapacak olan kişiye o işin daha eğlenceli olduğunu söylersiniz? Neden bir olay olup bittikten sonra Ben zaten böyle olacağını biliyordum deriz? Neden ailemizden bir konuda izin almak istediğimizde önce izin vermeyecekleri kadar imkânsız bir istekte bulunup sonra gerçek istediğimizden bahsederiz? Bir şeyi sevdiğimiz için mi yaparız yoksa yaptığımız için mi severiz? Psikoloji bu ve buna benzer milyonlarca soruya yıllardır cevap aramaktadır. Bu sorulara da en net cevaplar deneysel araştırmalar sayesinde verilebilmektedir. Çünkü deneyler dikkatli yapıldığı takdirde nokta atışı yapar gibi sizi hedefe yakınlaştıran yöntemlerdendir. Diğer birçok araştırma yönteminden farklı olarak deneylerde bir değişimleme yaparsınız. Nedir bu değişimleme? Genel olarak deneylerde bir deney bir de kontrol grubu bulunmaktadır. Deney grubuna etkisini ölçmek istediğiniz değişkeni uygular kontrol grubunda da herhangi bir değişiklik yapmazsınız. Bu işleme değişimleme denir. Örneğin gürültülü bir ortamda ders çalışmanın sınav notunu etkileyeceğini düşünüyorsanız, deney grubunun gürültülü bir ortamda ders çalışmalarını, kontrol grubunun ise gürültüsüz bir ortamda ders çalışmalarını isteyebilirsiniz ve sonradan her iki grubun sınavdan aldığı notları karşılaştırabilirsiniz. Bu çok basit bir psikolojik deney örneğidir. Şimdi, sizlerle bu sayıya özel hazırlamış olduğum deneyin ayrıntılarını paylaşacağım. Lütfen açıklamalara uygun olarak deneyi siz de yapmaya çalışın ve beklediğiniz sonuçları elde ettikçe eğlenin!!! Deneyin Konusu: KENDİNİ DOĞRULAYAN KEHANET Çok temel psikoloji kavramlarından biri olan Kendini Doğrulayan Kehanet, çeşitli kaynaklarda Rosenthal Etkisi olarak da yer almaktadır. Kavramın içerisinde geçen kehanet ya da kăhinlik kelimesinden de çıkarılabileceği gibi buradaki amaç, birtakım yöntemlerle daha sonra olacak olayları önceden bilmeye çalışmaktır. Şimdi maddeler halinde yapılacakları sıralayalım: 1. Atletik yetenek gerektiren herhangi bir oyun seçin: basketbol, futbol, voleybol, vb. olabilir. 2. En az 4 er kişiden oluşan iki takım oluşturun. Yalnız bu takımlarda yer alacak kişilerin önceden birbirini tanımadıklarından emin olun. 3. Deneyin birinci bölümünde gruplardan birine diğeri hakkında övgü dolu sözlerle bahsedin. Örneğin: Bu takımdaki X kişisi okulun takımında oynuyor ve geçen yıl birincilik ödülü aldı, Y kişisi bir spor kulübünün genç takımında oynuyor, Z kişisi şu kursa gidiyor diyebilirsiniz. 4. Bir gruptakileri diğerine övdükten sonra bu iki grubun maç yapmaya başlamasını sağlayın ve maç boyunca her iki gruptan size ilginç gelen davranışları ve maçtan elde edilen puanları not edin. 5. Deneyin ikinci bölümünde, bu kez ilk gruba yaptığınız gibi bir grubu diğerine övmektense bir grubu diğerine kötüleyin. Örneğin: Bu takımdaki X kişisinin beden eğitimi notu 2, Y kişisi oynadığı bütün maçlarda yenilgi alıyor, Z kişisi geçen yıl okul takımından atıldı diyebilirsiniz. 6. Şimdi de bir gruptakileri diğerine kötüledikten sonra bu iki grubun maç yapmaya başlamasını sağlayın ve maç boyunca her iki gruptan size ilginç gelen davranışları ve maçtan elde edilen puanları not edin. 7. Son olarak, her iki maçtan elde edilen puanları karşılaştırın ve takımlarda yer alan kişilere deney tamamlandıktan sonra deneyin amacından ve elde edilen sonuçlardan bahsedebilirsiniz. Bundan sonraki kısmı lütfen deneyi yaptıktan sonra okuyun: SONUÇ: Sonuçlar sizi de çok şaşırttı öyle değil mi? İnsanların zihinlerine önceden yerleştirilen düşüncelerin insanların davranışlarını bu derece şekillendirmesi insanı gerçekten çok etkiliyor. Bu deneyin çok benzerlerini kendi hayatınızdaki değişik durumlar için de uygulayabilirsiniz. Bu yolla, hiç sevmediğiniz bir arkadaşınızı sever hale gelebilir, yiyemediğiniz bir yemeği yiyebilir, çalışmak istemediğiniz bir dersi zevkle çalışır hale gelebilirsiniz yeter ki o işi yapabilmek için gereken yeterli miktardaki olumlu düşünceyi zihinlerinize önceden yerleştirebilin. Umarım sizlerin birazcık da olsa psikoloji öğrenmesine ve psikolojiyle eğlenmesine katkıda bulunabilmişimdir. Benimle bu ve bundan sonraki deneyler hakkındaki düşüncelerinizi paylaşabilirsiniz, adresime iletilerinizi bekliyorum Hoşçakalın 31 ogumus@atilim.edu.tr

kişiye değişiklik gösterdiği ve bu sürenin 4 ile 11 saat arasında olduğu bilinmektedir. Doğuştan itibaren belirlenmiş olan bu süreyi Rüya Görmek İçin Önce Uyumak Gerekir Uyusak da mı Büyüsek, Uyumasak da mı Büyüsek? Yrd.Doç.Dr. Hacer Erar Uyku, yemek yemek, su içmek, nefes kekeleme, konuşulanları anlayamama gibi belli limitler dışında değiştirmek mümkün olmamaktadır. Süreyi kısaltmak zorunda kaldığımızda, uyku yoksunluğu sonucu istenmeyen belirtilerle karşılaşmaktayız. Genetik geçişin varlığını gösteren en iyi kanıt tek yumurta ikizlerinin uyku sürelerinin birbirlerinin tamamen aynı olduğudur. Yeni doğan, ilk 3 aylık dönemde günün yaklaşık 16 18 saatini uykuda geçirmektedir. Bebekler bir uyku düzeni içinde, gece ve gündüz eşit sayıda olmak üzere 24 saatte birçok kez uyanıp, tekrar uyumaktadır. Anne babalar için dayanılmaz derecede zor olan bu uyku düzeni, ne mutlu ki çok uzun sürmemektedir. 3 aylıktan itibaren bebek daha kısa süre uyumaya başlar. Gece uykusundan daha seyrek olarak uyanmaya Uykuda birbirini periyodik olarak izleyen iki değişim dönemi vardır. NonREM Uyku ( REM Olmayan) ve REM (Rapid Eye Movement, Hızlı Göz Hareketi) dönemleri. NonREM uykusu dört evreye ayrılmaktadır. Evre 1 ve 2 yüzeysel uyku dönemini, evre 3 ve 4 ise derin uyku dönemini oluşturur. Göz hareketleri yoktur, kaslar gevşektir, nabız ve solunum yavaşlamıştır. Evre 1 - Uyku basması. Bu, uykuya dalmakta olan bir kişinin karşılaştığı durumdur. Eğer kişi uykunun bu evresinde uyandırılırsa etrafında olup bitenden tamamen haberdar olmamasına karşın genellikle uyanık olduğunu söyleyecektir. Evre 2 - Uykunun bu evresinde kişi uyandırıldığında uykuda olduğunu hatırlayabilir. Evre 3 ve 4 - Derin uyku dönemleridir. REM Uykusu ya da Rüya Görülen Uyku 33 almak gibi organizma için vazgeçilmez bir zorunluluktur. Aç ve susuz yaşamak nasıl mümkün değilse, uyumadan yaşamak da mümkün değildir. İnsanlar uzun süre uykusuz bırakıldıklarında -ki bu tür deneyler genellikle 3 4 gün sürebilmektedir- istem dışı olarak kısa süreli olarak uyuya kalmaktadır. Uykusuz geçen süre uzadığında da uyku ataklarının daha sık ve uzun süreli olduğu görülmektedir. Uyku yoksunluğu deneylerinde, 3 gün sonunda gerginlik, belirtiler ortaya çıkmaktadır. Daha sonra ellerde titreme, vücutta yanma ve ağrılar, görme bozuklukları olmaktadır. Bugüne kadar insanlarda yapılabilmiş, en uzun süreli uykusuzluk deneyi 11 gün ile Amerikalı bir üniversite öğrencisi ile gerçekleştirilmiştir. Denek olan bu öğrencinin, gerçekle ilişkisinin bozulduğu görülmüş ve psikoza benzer bir klinik tabloya girerken uykusuzluk deneyi sonlandırılmıştır. Çoğumuz hayatımızın yaklaşık üçte birini uyuyarak geçirmekteyiz. Uyku süresinin başlar. Bebek 6 aylık olduğunda uyku ihtiyacı 12 saate iner ve gündüzleri daha uzun süre uyanık kalabilir. Okul öncesi dönemde uyku, erişkin dönemdeki, 24 saatte 2 kez özelliğine dönüşür ve çocuk gün içinde sadece 1 kez öğleden sonra uyur. Bu uyku düzeni okul ve daha sonra iş hayatının getirdiği zorunluluklar nedeniyle, aslında fizyolojik olmayan, yani 24 saatte bir kez uyunan gece uykusu haline REM uykusu, uykunun rüya görülen evresidir, ya da bu dönemde görülen rüyalar uyanınca hatırlanır. Bu evre uykunun diğer evrelerinin arasına serpiştirilmiştir. Çok sayıda farklı özellik ile bağlantılıdır. Hızlı göz hareketleri ve huzursuzluğun eşlik etmesi araştırmacılara bu uyku evresinin hafif uyku olduğunu düşündürmüşse de, ağır bir uyku olduğu saptanmıştır. REM uykusunda harcanan zaman yüzdesi doğumdan sonra gittikçe azalır ve (doğumda %50) üç yaşında %33 e, 11 yaşında %27 ye ve ergenlikte de yaklaşık %25 e düşer. sinirlilik, zamanı bilememe, hayal görme, genetik faktörlerin etkisi ile kişiden dönüşür. herar@atilim.edu.tr

Ütopya O günlerde İstanbul da yaşayan Ayla Göğkuş Samim adlı bir çocuk, arkadaşlarından duyduğu, fakat kendisinin göremediği rüyalardan çok etkilenmiş, o da bir kez olsun Neverland a gitmek istemiş, ama Neverland ı görmeye çalışırken büyümüş de büyümüş ve bir gün bu uğraştan sıkıldığını anladığında düşüncesinde çok daha güzel bir ülke oluşturmayı kafasına koymuş. Samim bir sürü uğraşla kafasında oluşturacağı düşler ülkesine şanına layık bir ad koymalıymış; iyice düşünmüş ve kendi adına yakın bulduğu Simeranya da karar kılmış. Düşüne düşüne düşünceden başkaymış. Neverland a gitmeyi çok bir ülke kurmuş; ama Samim artık büyüdüğü için Simeranya sı 35 isteyen çocukların rüyalarında; kimi Neverland dan biraz farklıymış: zaman yol yerine su kaydıraklarıyla Mesela, orada çalışmak zorunluymuş, yolculuk edilirken, kimi zaman ama isteyen istediği işi ya da müziği gizli kristal bahçelerde, renkli yapıyor, sporla uğraşabiliyormuş. gezegenlerden kürelerle top gibi Herkes yine eğleniyormuş, ama oynanıyor, kimi zaman evrenin bütün eğlenirken öğreniyormuş da. İstenen arkadaşlarıyla oynamak ve sadece kendisiyle ışıklarıyla aydınlatılmış lunaparklarda zamanda okunuyor, istenen her konuştuklarına inandığı hayvanlarıyla istediği eğleniliyor, kimi zaman dünyayı kötü şey öğrenilebiliyormuş. Ancak okul İnşaatçı Bob la Sünger Bob un yerlerde koşturabilmek için Neverland denen kalpli Kaptan Kanca dan kurtaran yokmuş ve ev ödevi yerine sadece ve henüz tanışmadığı, Wings kızlarının ülkeye gitmeyi kafasına koymuş. Bu düşünceye deneyler yapılırken, kimi zaman sadece merak varmış. Öğretmenlerse süslü balolara gitmediği, Gece o kadar dalmış ki, Düşünce Perisi Peter e arılarla polen toplanıyor, kimi zaman merak uyandıran rehberlermiş. Bahçesi nde Tombili Boo nun uyumak yardım etmek zorunda kalmış ve sonunda Peter da çöllerde bedevilerle yaşanıyormuş. Samim in ülkesinde herkes sağlıklı zorunda kalmadığı zamanlarda, uzak Neverland da gitmeyi başarmış. Birbirinden farklı, birbirinden renkli ve sabırlıymış. İnsanlar nazik, ülkelerin birinde Peter Pan derler Gel zaman git zaman Neverland ı gönlünce binlerce Neverland hikâyesi dilden çalışkan ve saygılı olduğu için bir çocuk yaşarmış. karıştıran Peter in yaşadığı maceralar meraklı dile dolaşmaya başlamış, ama aslında herkes mutluymuş ve bu nedenle Peter in aklı fikri çocuk yazarlar tarafından birbirinden güzel kitaplarda hepsi aynı ülkedeymiş. Neverland öyle Simeranya da yalan yaşayamıyormuş. kalabilmekteymiş. İstediği yerlere anlatılır olmuş. Kitaplar elden ele dolaştıkça büyülü, öyle büyükmüş ki, her çocuk Samim, Simeranya sından çıkıp okula girip çıkmak, olur olmaz her şeyi Neverland her çocuğun gitmek istediği bir yer rüyasında Neverland ın ancak bir gittiği bir gün arkadaşından Ütopya yapmak, sadece kendinin gördüğü halini almış. Ama her çocuğun kafasındaki yer bölümünü görebiliyormuş. denen bir kelime duymuş. Simeranya

Hacivat ile Karagöz Yrd.Doç.Dr. C. Merih Şengönül Yrd.Doç.Dr. Tolga Akış 37 17 alışkanlığıyla kütüphaneye koşmuş. Bulduğu ansiklopedileri ve interneti karıştırmış. Edindiği bilgilerden Ütopya yı önce Neverland a benzetmiş, ama daha sonra Simeranya ya daha fazla benzediğinde karar kılmış. Çünkü Samim in Simeranya sı gibi başkalarının kafasında da kendilerince mükemmel, özel ülkeleri, yani Ütopyaları varmış. Demek ki, görmek isteyince Peter in Neverland ı, Samim in Simeranyası gibi bin bir çeşit ütopya bulunabilirmiş. Bu duruma çok şaşıran Samim kütüphaneden çıkarak uzak ülkelerdeki yağmurların sesini duyabileceği çubukları yapmak ve başka çocuklardan başka ülkeler duymak üzere Hacer Hocasının Ütopyası olarak gördüğü Eğlenceli Bilim Merkezi ne doğru yola koyulmuş. agogkus@atilim.edu.tr Hacivat: Karagözüm seni çok düşünceli görüyorum bugün. Hayırdır? Karagöz: Sorma Hacı Cavcav dün başıma gelenleri bir bilsen şaşarsın. Hacivat: Senin başına gelen hiç bir şey beni şaşırtmaz Karagözüm. Ne oldu yine? Karagöz: Çoluk çocuğu toplayıp, ailece dere kenarında bir yere pikniğe gittik. Hacivat: Bana haber vermeden mi Karagözüm. Kırıldım doğrusu. Pekâlâ, sonra ne oldu? Karagöz: Ayıptır söylemesi giderken yolda bir köylünün bostanından kocaman bir karpuz aldım. Hacivat: Oh oh! Afiyet olsun yarasın Karagözüme.