Name by Carol Ann Duffy çevirenler Nuray Önoğlu ve Şenel Symons Adın When did your name change from a proper noun to a charm? Şenel Symons: Adın, ne zaman dönüştü; sıradan bir isimden tılsıma? Nuray Önoğlu: Ne zaman çıktı da özel isim olmaktan bir cazibeye dönüştü? Şenel Symons: Nuray cım, çıktı da ifadesi şiirsellik katıyor. Bence bir e gerek yok. Bu dizede senin çevirini daha iyi buldum. Nuray Önoğlu: Senin seçtiğin tılsım sözcüğü daha yerinde. Ayrıca benim çevirim ancak şiirin başlığıyla birlikte anlamlı oluyor ki bu önemli bir sorun. Cem Uzungüneş: İkinci çeviride anlatım bozukluğu var, ama daha güzel çeviri diyecektim ki... diyemedim. ikincisinde, cümle sonunda, "ismin" ya da "adın" olursa sorun çözülür. Özden Arıkan: Ben de maydanuyorum, ona göre :pp Birincide 'sıradan bir isim' yanlış, özel isim olmalı; noktalı virgül yersiz kullanılmış, kötü sırıtıyor orada; 'ad' ve 'isim'i bir arada kullanmak bence ideal değil ama daha iyi çözüm de şahsen bulamıyorum. İkincisinde belki de bundan kaçınmak için öyle yapılmış ama sonuçta yukarıda da söylendiği gibi öznesiz bir cümle çıkmış ortaya. Ayrıca 'cazibe' bence uymuyor, hatta yanlış; tılsım veya sihir daha yerinde bir karşılık (ilk çevirideki tılsım gayet iyi). Öte yandan, ikinci çeviride 'da' bağlacıyla bağlama hadisesi benim çok hoşuma gitti. Umarım fazla asap bozmamışımdır Alpy Alpina: "İsmin ne zaman bir özel isim olmaktan çıkıp, büyünün ta kendisi oluverdi?" gibi bir şey fısıldayabilirim, ama şiiri bir bütün olarak düşünmeli ve ruhunu çevirmeli. Şenel Symons: " büyünün ta kendisi" çok güzel olmuş. Gülhan Tuğ Bulut: Yabancı dilim çeviriden anlayabilecek kadar iyi değil ama şiir seven biri olarak bence iki çevirinin arasına "ve" koymalı. Böylece ikisinde eksik varsa şiirin gücü birbirini tamamlar:-). Aslına bakarsanız şiire ikisi de yakışmış. Şenel Symons: Tam bir melez: Ne zaman çıktı da adın, sıradan bir isim olmaktan, büyünün ta kendisi oluverdi. Deniz Doğançay: Ne zamandan beri ismin bir simya? Şenol Gürel: Ne çağdı o büyüye dönüşmesi adının öylesine bir sesken (bizlerin de katkıda
bulunabileceğini bilemediğimden ilk dizeyi atlamıştım) Şenel Symons: Benim Facebook sayfamdaki gruptan şöyle bir çeviri melezi çıktı: Sıradan bir adın vardı, nasıl da tılsıma dönüştü farketmeden. Mete Neptun: Sıradan bir adın vardı, ne zaman böyle güzelleşti? Azize Özdemir: Adınız sadece özel ad olma özelliğinden sıyrıldı ve benim için büyüleyici bir tılsıma dönüşüverdi. Ahmet Makal: Görüyorum işte, alfabede gizli, bir dilek gibi... Mevhide Coşar: Görüyorum; alfabetik bir sır gibi / Anlıyorum; alfabetik bir giz (gibi) olduğunu... Selçuk Aytimur: Adın ne zaman büyü oldu özel isim olmaktan çıkıp. Sena Şahini: Adın ne zaman değişti bir isimden sihire? Nil Kaplan: Adın beynimde sadece bir isimken,hangi an yaşama nedenime dönüştü?? Nazan Kestik: "Ey sevdiğim, ne zamandır senin yangınında yanıyorum..." ya da "Ey azize, ne vakit meftunun oldum..." Serap: İsmin nezaman bir tırtıldan kelebeğe dönüştü? Its three vowels like jewels on the thread of my breath. Şenel Symons: Soluğumun tellerine takılmış birer mücevher gibi üç sesli harfi. Nuray Önoğlu: Üç sesli harfi adeta üç değerli taş soluğumun akışında. Şenel Symons: Yine göğüs farkıyla öndesin, Nuray cım J Nuray Önoğlu: Ben o kadar emin değilim. J Demet Karakas: ''Nefesimin esintisine konmuş mücevher, üç sesli harfin.'' Demet Karakas: ''nefesimin esintisine konmuş üç mücevher sanki üç sesli harfin.'' Özden Arıkan: Şimdi bu tamamen subjektif, başka kimse böyle hissetmiyor olabilir, ama ben hissettim, yazayım: Soluk bana vücut sıcaklığını, kokuyu, yorulmayı falan hatırlatıyor; nefes sanki sesle, tınıyla, telle falan daha ilgili gibi. Vowel/jewel & thread/breath numaralarını Türkçeye yansıtma şansı yok galiba maalesef. Ama birincideki gibi/harfi ve belki ikincideki taş/akış buna yaklaşmış. Öte yandan bence en önemli sorun, "üç sesli harf". Sanki üç tane sesi olan bir harften bahsediliyormuş gibi olmuyor mu sizce de? Bunu çözmek zor gerçekten ama, belki "sesli harfleri, üçü birden", "sesli harfleri, üçü de" falan gibi bir şeyler denenebilir. Ben genel olarak ikisini de beğendim, yalnız ikincisinde "adeta" fazla. Olacaksa da âdeta diye yazılmalı ki atın yürüyüşüyle
karışmasın. Evet, çekilmez bir insan olduğumun ben de farkındayım. Deniz Doğançay: nefesime dizilmiş üç ses üç harf üç zümrüt Serap: Cevahir gibi üç ünlüsü, ilham kaynağım. Sena Şahini: Sesimin tellerinde üç mücevher sanki üç sesli harfi. Nazan: "Üç taşlı bir pırlanta, her solukta ışıyan" Its consonants brushing my mouth like a kiss. Şenel Symons: Bir öpücük gibi dokunup geçiyor ağzıma sessiz harfleri. Nuray Önoğlu: Sessiz harfleri birer öpücük sanki, dudağımı yalıyor. Şenel Symons: dokunup geçiyor ağzıma sanki direk çeviri yalıyor dan daha iyi duruyor. Nuray Önoğlu: Öyle gibi. Cem Ünel: Sessizleri, bir öpüş gibi arındırıyor dudaklarımı ( fırçanın temizlemesinden mülhem ) Şenol Gürel: "Bir öpücük gibi konup havalanıyor dudaklarımdan sessiz harfleri" öneri istediğinizi bilmiyor idim. Deniz Doğançay: Ağzıma konuyor sesin, sessiz öpüyor. Necaty Ekr: Dokunuyor harfleri, hafifçe bir buse gibi. Zeynep Karaosman: Sessizliği dudaklarıma çarpıyor, sanki öper gibi. Serap: Ünsüzleri öpücük kondurur gibi ferahlattır ağzımı. Sena Şahini: Sessizleri buse gibi dudağımda süzülür. Nazan: "Sessizleri, dudaklarıma usulca dokunuyor." I love your name. I say it again and again in this summer rain. Şenel Symons: Adını seviyorum senin; bu yaz yağmurunda tekrar etmeye doyamadığım adını. Nuray Önoğlu: Adını seviyorum. Bıkmıyorum yinelemekten bu yaz yağmurunda. Şenol Gürel: Bu yaz yağmurunda adını yeniden yeniden söylüyorum / seviyorum adını Önder Çolak: Adını söylüyorum bu yaz yağmurunda/tekrar etmeye doyamadığım senin adını/
seviyorum. Necaty Ekr: Seviyorum adını / bu yaz yağmurunda / söylüyorum tekrar hiç usanmadan. Serap: Seviyorum ismini. Bu yaz yağmurlarında tekrar tekrar dile getiriyorum. Selçuk Aytimur: Seviyorum adını. Tekrar tekrar söylüyorum bu yaz yağmurunda. Sena Şahini: Adını seviyorum. Yaz yağmurunda sürekli söylüyorum. Nazan: Adınla yaşa! Anarım seni şu yaz yağmurlarınca... I see it, discreet in the alphabet, like a wish. Şenel Symons: Alfabede mütevazi duruyor. Yalın bir dilek gibi. Görüyorum. Nuray Önoğlu: Alfabede bir dilek gibi gizlenmiş, görüyorum. Şenel Symons: bir dilek gibi gizlenmiş ifadesi çok hoş! Nuray Önoğlu: Teşekkürler. J Şenol Gürel: Görüyorum / bir dilek gibi ağırbaşlı duruyor harflerin arasında Şenel Symons: "ağırbaşlı " demek hiç aklıma gelmemişti. Çok hoş olmuş! Necaty Ekr: Görüyorum, umuda benzer alfabede bir ketum. Deniz Doğançay: Farkındayım sır içinde harfler, bir dilek gibi. Serap: Alfabe içinde güzide, bir dilek gibi görüyorüm. Selçuk Aytimur: Bir arzu gibi gizlenmiş. Görüyorum alfabede. Sena Şahini: Alfabede gizli tıpkı bir dilek gibi. Nazan: "İşte, alfabede şifreli bir temenni", demesem daha iyi ama "e" ve "i" seslilerine yenildim. :-) I pray it into the night till its letters are light. Şenel Symons: Harfleri ışıldayıncaya kadar dilimde dua, gecenin derinliğinde. Nuray Önoğlu: Her bir harfi ışıyana dek geceye bir dua gibi fısıldıyorum./ Dua ediyorum geceye adını, her bir harfi ışıyana dek.
Şenel Symons: Nuray, burada senin çevirilerini tercih ederim. Harika olmuş! Nuray Önoğlu: Harfleri ışıyana dek ilimde dua da çok güzel olmuş bence! Şenol Gürel: Yakarıyorum geceye adını harf harf ışıldatsın diye. Necaty Ekr: Geceye dualarım onu, ışıyana dek hafleri. Serap: Harfleri aydınlanana dek geceleri dua ediyorum. Sena Şahini: Adını yakarıyorum geceye, her harfi ışıyana dek. Nazan: Yakarıyorum bu kara gecede, sesleriyle ağartsın diye... I hear your name rhyming, rhyming, rhyming with everything. Şenel Symons: Adını duyuyorum, kafiyeli; her şeyle, hep kafiyeli. Nuray Önoğlu: Her şeyle, her şeyle, her şeyle kafiyeli; duyuyorum. Demet Karakaş: ''adını duyuyorum, kafiyeli; her şeyle, her şeyle hep kafiyeli.''(birinci çeviriye fazladan bi her şey ekledim alttaki çeviriden esinlenerek))) Şenol Gürel: Duyuyorum adını / ne varsa / ama ne varsa bu dünayda her şeyle uyaklı Cem Ünel: Her şeye kafiyeli, duymaktayım adını... Necaty Ekr: işitiyorum ismini, hep her şeyle kafiyeli. Serap: Ben adını herşey ile kafiyeli, kafiyeli, kafiyeli, duyuyorum. Nazan: "Adın kulağımda,her tınısıyla uyaklı..." Şiirin tamamını çevirip gönderen dostlarımız da oldu: Cahit Baylav Ne zamandan beri adın ad değil, bir tılsım oldu bana. Üç seslisi üç yakut her nefesimde, sessizleriyse birer buse dudaklarımda. Aşığım bu isme, bıkmıyorum yinelemekten bu yaz yağmurunda. İşte orda, alfabeye gizlenmiş, tıpkı bir dilek gibi. Bir dua gibi dudaklarımda bütün gece, harflerine gün düşene dek. hep kulağımda adın; kafiyeli, kafiyeli herşeyle.
Nazan Ey sevdiğim, nicedir ateşinde yanan ben... Üç taşlı bir pırlanta, her solukta ışıyan sen... Sessizleri, dudaklarıma değer usulca, Adınla yaşa! Anarım seni şu yaz yağmurlarınca... İşte, alfabe içinde tut gizemli bir dilek, Ah yakarıyorum! Şu sesliler geceyi bir ağartsa. Bil ki adın hep kulaklarımda; uyaklı, her tınısıyla... Yeni bir şiir ziyafetinde buluşmak üzere