TÜRK DUYGUSU MECMUASI ÜZERiNE BiR inceleme. An Examination on the Periodical of "Türk Duygusu" Abstract



Benzer belgeler
TÜRK DUYGUSU MECMUASI ÜZERİNE BİR İNCELEME

II. MEŞRUTİYET DÖNEMİ

BİRİNCİ MEŞRUTİYET'İN İLANI (1876)

TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

MEŞRUTİYET DÖNEMİNDE OSMANLI DEVLET TEŞKİLATI

T.C. İNKILÂP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ DERS NOTU I. DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ OSMANLI DEVLETİ NİN GENEL DURUMU. Ekonomik Durum:

Elveda Rumeli Merhaba Rumeli. İsmail Arslan, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2013, 134 Sayfa.

İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ. Neslihan Erkan

İBRAHİM ŞİNASİ

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

ATATÜRK İLKELERİ VE İNKILÂP TARİHİ DERSİ I.DÖNEM MÜFREDAT PROGRAMI

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Program. AÇILIŞ 15 EKİM :00-12:00 İstanbul Üniversitesi Cemil Bilsel Konferans Salonu

AVRUPA VE OSMANLI (18.YÜZYIL) GERİLEME DÖNEMİ

İÇİNDEKİLER İLKSÖZ... 1

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

11.SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

8. SINIF T C İNKILAP TARİHİ VE ATATÜRKÇÜLÜK DERSİ

En İyisi İçin. Cevap 1: "II. Meşrutiyet Dönemi"

İÇİNDEKİLER SUNUŞ İÇİNDEKİLER... III GİRİŞ... 1 BİRİNCİ BÖLÜM BİRİNCİ DÜNYA SAVAŞI ÖNCESİ DÜNYADA SİYASİ DURUM 1. Üçlü İttifak Üçlü İtilaf...

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 11. SINIF TÜRK EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ PLANI

İKİNCİ MEŞRUTİYET DÖNEMİ Siyaset, Toplum, Ekonomi. Neslihan Erkan

Bilim,Sevgi,Hoşgörü.

Sosyal bilgiler öğretmeninin verdiği bu bilgiye dayanarak Mustafa Kemal Paşa ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

İktisat Tarihi I. 5/6 Ocak 2017

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

Takvim-i Vekayi Gazetesi (1831)

Tuba ÖZDİNÇ. Örgün Eğitim

SİYASET BİLİMİ VE ULUSLARARASI İLİŞKİLER DOKTORA PROGRAMI DERS İÇERİKLERİ ZORUNLU DERSLER. Modern Siyaset Teorisi

T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük ATATÜRK Ü ETKİLEYEN OLAYLAR VE FİKİRLER

Lisans :İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Tarih (Gece) Bölümü, Umumi Türk Tarihi Kürsüsü, 1980.

ÖRNEK SORU: 1. Buna göre Millî Mücadele nin başlamasında hangi durumlar etkili olmuştur? Yazınız. ...

İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ AVRASYA ARAŞTIRMALARI YÜKSEK LİSANS PROGRAMI 2015 BAHAR DÖNEMİ DERS İÇERİKLERİ

İÇİNDEKİLER. A. Tarih B. Siyasal Tarih C. XIX.yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları 3 D. Türkiye"nin Jeo-politik ve Jeo-stratejik Önemi 5

T.C KİLİS 7 ARALIK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS DERS İÇERİKLERİ I. DÖNEM


İnci Hoca YEDİ MEŞALECİLER

ANAYASA HUKUKU (İKTİSAT VE MALİYE BÖLÜMLERİ) GÜZ DÖNEMİ ARASINAV 17 KASIM 2014 SAAT 09:00

BAŞBAKAN YARDIMCISI HAKAN ÇAVUŞOĞLU, BATI TRAKYALI GENÇLERLE YTB DE BULUŞTU Cuma, 13 Nisan :47

Demokrasi ve Sivil Toplum (SBK256)

IV.HAFTA XX.YÜZYIL BAŞLARINDA OSMANLI İMPARATORLUĞU

10. SINIF TARİH DERSİ KURS KAZANIMLARI VE TESTLERİ

4.DÖNEM DERS ÖĞRETİM PLANI

UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders

ENSTİTÜ/FAKÜLTE/YÜKSEKOKUL ve PROGRAM: MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİ-ELEKTRIK-ELEKTRONIK MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ DERS BİLGİLERİ. Adı Kodu Dili Türü Yarıyıl

29 EKİM TÖRENLERİ. Cumhuriyet Bayramı Republic Day OFFICIAL HOLIDAY. Cumhuriyetin ilanı ve Atatürk'ün Cumhurbaşkanlığı'na seçilmesi

MİLLİ MÜCADELE TRENİ

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

EĞİTİM - ÖĞRETİM YILI... ANADOLU LİSESİ 11. SINIF TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

EĞİTİM ÖĞRETİM YILI NARLIDERE YATILI BÖLGE ORTAOKULU TC İNKILAP TARİHİ DERSİ AÇIK UÇLU DENEME SINAVI 1

ÜNİBİLGİ. Ankara Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı Bülteni Ağustos 2002 Sayı:12

NECİP FAZIL KISAKÜREK

Fevzi Karamuc;o TARIH 11 SHTEPIA BOTUESE LIBRI SHKOLLOR

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

ÖZ GEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: Oğuzhan KARABURGU 2. Doğum Tarihi: Unvanı: Yrd.Doç.Dr. 4. Öğrenim Durumu:

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF TARİH DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Cezayir'den yükselen bir ses: Yalnızca İslam hükmedecek!

HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ. Doç.Dr. Yunus KOÇ

TMMOB DANIÞMA KURULU 2. TOPLANTISI YAPILDI

TEOG Tutarlılık. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

SAMSUN BASIN TARİHİ KRONOLOJİSİ

Vekiller Heyeti Kararı, Sıkıyönetim Komutanlığı ve Milli Güvenlik Konseyi'nce Kapatılan Siyasi Partiler

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

İktisat Tarihi I. 18 Ekim 2017

2018-LGS-İnkılap Tarihi Deneme Sınavı 9

A) Siyasi birliklerini geç sağlamaları. B) Sömürge alanlarını ele geçirmek istemeleri. C) Sanayi devrimini tamamlayamamaları

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

SURİYE TÜRKMEN PLATFORMU I. TOPLANTISI ONUR VE ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİ SONUÇ BİLDİRİSİ

UKBA. e Bülten TACİKİSTAN DAN TÜRKİYE YE UKBA DERNEĞİ AMERİKA DA SOHBET MECLİSLERİ KURDU KARDEŞLERİMİZLE PİKNİKTEYİZ

UNI 201 MODERN TÜRKİYE NİN OLUŞUMU I

İNKILAP TARİHİ VİZE BÖLÜMÜ ALTIN SORULAR. 1- Osmanlı da ilk kez yabancı ülkeye seyahat eden padişah kimdir? CEVAP: Abdülaziz.

2016 KONYA İKİ DOĞU İKİ BATI ULUSLARARASI ÖĞRENCİLER AKADEMİSİ BAŞVURU KLAVUZU

DİNÇEROĞLU AVUKATLIK BÜROSU A V U K A T HÜSEYİN ENİS DİNÇEROĞLU & ESRA AKKOÇ YAREN AHMET ŞEREF UYANIK & ELİFCAN TEKELİ STJ. AV.

C D E C B A C B B D C A A E B D D B E B A A C B E E B A D B

T.C. CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ YAZIM KURALLARI VE YAYIN İLKELERİ

ABİDİN DİNO

T.C. SİNOP ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLGİLER ENSTİTÜSÜ TARİH TEZLİ YÜKSEK LİSANS PROGRAMI

İÇİNDEKİLER I. BÖLÜM TANZİMAT ÖNCESİNDEN II. MEŞRUTİYET DEVRİNE KADAR BASININ GELİŞİMİ İLE İLGİLİ GENEL DEĞERLENDİRME

-rr (-ratçi KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI YAYINLARI: 961 HALDUN TANER. Mustafa MİYASOĞLU TÜRK BÜYÜKLERİ DİZİSİ : 98

Milli varlığa yararlı ve zararlı cemiyetler

Cumhuriyet Halk Partisi

KİTAP TANITIMI. Necmi UYANIK

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

YAZILI SINAV CEVAP ANAHTARI TARİH

Yeni Türk Edebiyatında Kadıköy. 1. Adı Soyadı: Haluk ÖNER. 2. Doğum Tarihi: Unvanı: Yrd. Doç. Dr.

Siyasi Parti. Siyasi iktidarı ele geçirmek ya da en azından ona ortak olmak amacıyla örgütlenmiş insan topluluklarına siyasi parti denir.

1915 OLAYLARINI ANLAMAK: TÜRKLER VE ERMENİLER. Mustafa Serdar PALABIYIK

Prof. Dr. Ekrem Pakdemirli

135 yýlý geride býrakan köklü bir mizah dergisi geleneðine sahibiz, ama mizah dergilerimiz

AKÇAABAD VAKFIKEBĠR NÜFUS KÜTÜĞÜ - ( )

MİLLİ EDEBİYAT DÖNEMİ TEMSİLCİLERİ - III

3984 sayılı kanunda şeref ve haysiyet

MehMet Kaan Çalen, tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı yılında Trakya

Cumhuriyet Halk Partisi

TÜRKİYE BÜLTENİ MART, 2013 KAMPANYA

Transkript:

Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Cilt: VIII 1 1, s. 61-74 HAZİRAN-2004, SİVAS TÜRK DUYGUSU MECMUASI ÜZERiNE BiR inceleme ismetemre 1 Anahtar kelimeler: Türk Duygusu Mecmuası, mecmualar, Türk Edebiyatı tarihi, Türk Dili, Türk ekonomisi. Özet: Bu araştırmada, Türk edebiyatı tarihi, ekonomisi ve öteki sosyal konuları kapsayan türk Duygusu Mecmuası ele alınmıştır. Türk Duygusu Mecmuası, Ş. Uluğ ile M. Fazıl tarafından 8 Mayıs 1913 ile 5 Haziran 1913 tarihleri arasında yayımianmış ve üç sayı sürmüştür. Belki kısa ömürlü bir dergi olmuştur fakat Türk kültür tarihinde önemli bir yeri vardır. Key words: Turk Duygusu Mecmuası, Periodicals, Turkis literatura history, Turkish language, Turkish economics ete. An Examination on the Periodical of "Türk Duygusu" Abstract In this research, we argued that Türk Duygusu Mecmuası which contains Turkish literature, history, economics and the other social topics. Türk Duygusu Mecmuası was published by Ş. Uluğ and M. Fazıl on 8 May 1913 and then lt was ended on 5 June 1913 after third number. lt was maybe short-lived. but its effects long-lived. and very important on history ot Turkish cultural aspects. ll. MEŞRUTiYET DÖNEMi TÜRK TARiHiNE GENEL BiR BAKlŞ 1- Siyasi ve Sosyal Durum 1865 yılında Namık Kemal, Ziya Paşa ve arkadaşlarının da içinde bulunduğu bir grup tarafından Osmanlı'da Meşruti bir rejim tesis etmek gayesiyle Jön Türk adlı gizli bir cemiyet kurulur ve bu hareket, semaresini ancak kurulduktan 43 yıl sonra, 1908'de verir. Bu tarihte Binbaşı Enver ile Edirne Posta ve Telgraf Baş Memuru Talat'ın da üye bulundukları Selanik Gerniyeti ayaklandı ve Meşrutiyetle ilgili taleplerini bir telgrafla ll. Abdülhamid'e bildirdi. Bunun üzerine, padişah bu hareketin önüne geçilemez olduğunu kavrayarak 24 Temmuz 1908'de otuz bir yıl önce yürürlükten kaldırdığı Meşrutiyeti tekrar ilan etmeye razı oldu. Istanbul' da, bir grup insan Abdülhamid idaresinin sona erişini büyük sevinçle karşıladı. Hatta, Meşrutiyet'in ilanıyla memlekette bir bayram havası esmeye, Ermenilerle Türkler, Rumlar vs. birbirlerine sarılıp bunu bir zafer sarhoşluğuyla kutlamaya başladılar. Ancak hürriyet havası memlekette uzun zaman devam etmedi. Çünkü Batılılar daha seçim kampanyası sürdürülürken, Istanbul'daki geçici iktidar 1 Cumhuriyet Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. Öğr. Üyesi.

62 türk duy_gusu mecmuasi boşluğundan yararlanıp Osmanlıların hemen karşılık veremeyeceği inancıyla darbelerini indirdiler. "5 Ekim 1908'de Avusturya, Bosna Hersek'i ilhak etti.. Bulgaristan bağımsızlığını ilan etti ve her ikisi de padişahın egemenliğini reddederek hazineye vergi ödemeyi durdurdular. Ertesi gün de Yunanistan, Avrupa devletlerinin boşaltmalarından yararlanıp Girit'i ilhak etti." 2 13 Mart 1909'da, "31 Mart Vakası" meydana geldi. Subaylarına karşı ayaklanan askerler şeriat isteyerek Mebusan Meclisi'ni kuşatmışlar, şehre hakim olmuşlardı. Bu hareket, Selanik'ten yola çıkarılan askeri birliklerin 28 Nisan'da lstanbul'a girişiyle bastırıldı, vaka ile alakası bulunmayan ~ultan ll. Abdülhamid de tahtan indirildi. Ittihak ve Terakki Cemiyeti o zamana kadar hükümet işlerine karışmamıştı. Bundan sonra, iktidara cemiyet taraftarı devlet rıdamları getirildi. 1912 Ekim'inde başlayan Balkan Harbi'<ıde Osmanlı ordusunun yenilmesi üzerine Enver Bey'in başkanlığında küçük bir subay topluluğunun 23 Ocak 1913'te Babı-ı Ali'yi basıp sadrazaıiıı istifaya zorlamasıyla da Ittihak ve Terakki Cemiyeti devletin mukadderatlnı doğrudan doğruya ele aldı ve imparatorluğu 1918 sonlarına kadar sert bir tarzda yönetti. "On yıl süren Ittihak ve Terakki devrinde Türkiye hızla yenileşmiştir. Bu arada şehirlerde belediye teşkilatı kurulmuş, hususiyle Istanbul'da 1854'ten beri mevcut olan 'şehremeneti' geliştirilerek payilahtın temizlik, asayiş ve itfaiye işleri Batı usulünde düzenlenmiştir. Zirai ve iktisadi kalkınmada milli bankacılığın önemi idrak olunduğundan, menşei 1864 yılına kadar giden Ziraat Bankası yanında Osmanlı Itibar-ı Milli Bankası 1917 Martı'nda devlet müessesesi hüviyetinde faaliyete geçirilmiştir. ittihatçılar başlangıçta Osmanlıcılık ideolojisine inanıyorlardı. Fakat Hıristiyan tebaanın yanı sıra Müslüman Arnavut ve Arapların da kendi milli egemenliklerini gerçekleştirmeye çalıştıklarını görünce Osmanlıcılıktan vazgeçtiler., Bu yıllarda imparatorluğun fikir hayatı çeşitli cereyanlarla çalkalanıyordu. Islamcılar ve Batıcılar Osmanlı toplumunun içtimai ve iktisadi meselelerine çözüm yolları arıyorlar, çıkardıkları dergi ve kitaplarda düşüncelerini yayıyorlardı." 3. Aslında ister baskıcı bir yönetimis ister hürriyetten feragatle ülkeyi yönetmek zorunda kalsın, ll. Abdülhamit, Osmanlı çatısı altında barınan, hiç olmazsa Müslüman kitleyi kaynaştırmanın yollarını bulmuştu. "0, Arap ayrılıkçı hareketini durdurmak uğrunda, hilafet müessesinden etkili bir şekilde faydalanmıştır. Sultan, her tarafa gönderdiği hocalar vasıtasıyla Islam propagandası yapmıştır, Müslümanlar arasındaki birlik ve beraberliği kuvvetlendirrnek için Islam'ın bu uğurdaki umdelerinden faydalanmıştır... ll. Abdülhamit, Arapların gönlünü kazanmak uğrunda daha başka tedbirler de aldı. Yıldız Sarayı'nın muhafazası uğrunda Araplardan da bir tabur kurması, bu cümleden bir tedbir idi. Sonra, Arap ileri gelenlerini taltif eder, onları lstanbul'a eelbederek birtakım vazifeler verirdi. lzzet Hulo, Necip Melhame, Abdülhüda ve Şerif Hüseyin gibi ünlüleri sarayında bulunduruyordu. Hatta, Şerif Hüseyin ve entrikalarından çekindiği için onu sürekli sarayda tutmuş, merkezden uzaklaşmasını önlemek için elinden geleni yapmıştır. Zaten, lttihatçılar, Şerif Hüseyin 2 Stanford J. Shaw, Ezel Kural Shaw: Osmanlı Imparatorluğu ve Modern Türkiye, 2. cil!, s. 334. 3 -:Ercüment Kuran, l;ii'rk Dünyası El Kitabı. Osmanlı Imparatorluğu'nda Yenileşme Hareketleri. s. 1012-1013.

C.Ü. i/ahi"yatfakültesi dergisi, V/f//1, 2004 ismet emre 63 konusunda aynı hassasiyetleri gösteremedikleri için ileriki aşamada Arap yarımadası elimizden çıkmıştır." 4 Avrupa ve Balkanlardaki topraklar elimizden çıkınca Batılıların, özellikle de Ingilizierin dikkatleri bu kez Müslüman tebaaya yöneldi ve "Ortadoğu'daki yerli Müslüman halkı Osmanlıya karşı kışkırtmak için Robert Kolej'e benzer, Beyrut'ta bir Amerikan Protestan Koleji kurmuşlar, bu okullardan mezun olanlar sonraları Osmanlıya karşı yürütülen ayaklanmada başı çekmede birincil rolü üstlenmişlerdir. Buna rağmen Osmanlılarda, lttihatçıların istikrarsız iktidarında bile, Araplar için bir art niyet yoktu. Arapları darıltan birkaç icraattan daha sonra vazgeçmişlerdi. Cemal Paşa'nın Suriye'nin im arı. için harcadığı para, Anadolu'ya harcansaydı, o günün şartlarında Anadolu bir Anadolu daha olurdu.'' 5 Bütün bunlar gösteriyor ki, lttihatçıların ülke yönetimindeki acemiliklerinden, iç karmaşadan çok, gözlerini Osmanlıdan parça koparmaya dikmiş Batılı emperyalist devletlerin bir eseri olarak ülke gün gün bölünmüş ve toprak kaybına uğramıştır. Yerasimos, tersi bir bakış açısıyla, Batılıların Osmanlının çöküşünü hızlandırmaktan çok, geciktirdiği kanaatinde: "Osmanlı Imparatorluğu'nun can çekişmesinin tam bir yüz yıl boyunca uzayıp gitmesi kısmen Avrupa'daki emperyalist devletler arasındaki çatışmalar; kısmen de ülkenin yönetici sınıfı içinde ulusal bir bilinçlenmenin yokluğu yüzündendir. Ikinci olgu, belli ki birinci olgunun veya genel olarak emperyalist sömürünün delaylı bir sonucudur ve her zaman meselenin asıl temelini teşkil eder. Bu bilinçlenme 1908 yılındaki başarısız ulusal devrimle başlayacak ve iç çelişkilerden çok dış dünyayla olan temaslar yoluyla hızlanacaktır." 6 Bir başka Marksist yazar, Niyazi Serkes de, aynı kaynaktan çıkmışçasına, Yerasimos'un söylediklerini tekrarlayacaktır: "Osmanlıda her millette en azından bir ulus olma dayanağı bulunduğu halde Türklerin böyle bir dayanaktan yoksun oldukları bir gerçektir. işte Yeni Osmanlıların ve Yeni Türklerin bir çeyrek yüzyıl içinde gerçekleştiremedikleri bir şeyi, yani Türk halkı arasında ulusal bir birlik olma bilincinin en ilkel görünüşünü 1908 Devrimi bir iki ay içinde ortaya çıkardı. Böyle olduğu halde, Türk ulusçuluğu yine de yeni dönemin üstün siyasal ideolojisi olamamıştır. Sadece bir imparatorluk içindeki 'milliyet'lerden biri olarak Türk halkının ayrı varlığı duyulmaya başlamıştır. ittihak ve Terakki uzun süre bunları birleşmiş (müttehit) bir Osmanlı ulusu olarak görmekte direnmiştir." 7 Yukarıdaki her iki görüş de özellikle Yerasimos'un görüşü, ülkenin yıkılışının sebebini mutlak surette yine kendisinde arayan ve dış sebepleri hiçe indirgeyen görüşler bizi, Batı konusunda masumca düşünmeye sevk eder ki bu yanlıştır. Aslında, Batılıların emperyalist emelleri sürekli Osmanlıyı meşgul etmese, söz konusu yönetim, belli bir süreç içinde kendine bakma, çeki düzen verme fırsatı bulacak belki yıkı:ış mukadder olmaktan çıkacaktı. Bütün bunlara rağmen, Berkes'irı de ifade ettiği gibi Ittihat ve Terakki Partisi, yönetime gelişinden itibaren katı'bir Türkçülük programıyla işe başlamamış, bilakis, mümkün olduğunca bunu telaffuzdan sarf-ı nazar etmiştir. :Süleyman Kocabaş, Türkiye ve ingiltere,vatan Yayınları, Istanbul, 1985, s. 175. a.g.e., s. 175-176. 6 Stefanos Yerasimos, Azgelişmişlik Sürecinde Türkiye, Belge Yayınları, lstanbul1986, 2. cilt, s. 482. 7 Niyazi Berkes, Türkiye'de Çağdaşlaşma, Doğu-Batı Yayınları, Istanbul, 1978, s. 386.

64 türk duygusu mecmuasi Serkes'in ll. Meşrutiyet ve Ittihat ve Terakki hakkındaki bir başka yanılgısı da, Türkçülük hareketinin ll. Meşrutiyet sonrası ortaya çıktığı -ivme kazandığı değil, ortaya çıktığı- görüşü ve bunun ithal olduğu. Şöyle diyor Berkes: lnkılabın -11. Meşrutiyet- Islamcı, Satıcı, Türkçü ya da lslamfaşmak, Batılılaşmak, Uluşfaşmak yönlerinde olması etrafındaki üç düşünce akımı da bu zaman başlamıştır ki bu, partilere ayrılışiara paralel olmayan bir düzeyde yürümüştür. Bunun nedeni, bu üç yöndeki düşüncenin çağdaş uygarlık karşısında yalnız Türk Müslümanfarııiın sorunları etrafında dönmesidir. Parti ayrılıkları ise milliyetler arası sorunlar, mifliyetferfe devfetler arası ilişkiler gibi sorunfar etrafında döner. 1908-1918 yılları arasındaki on yıllık tartışma, buraya kadar izlediğimiz iki yüz yıl birikmiş çağdaşfaşma sorunfarının tümünü kapsayan bir tartışma olacaktır. Bu düşünce akımlarının, lslamcılık, Batıcılık, Türkçülük sözcükleriyle adlandırıfmaları, yanılınıyorsak Rusya'dan gelen Türkçülük düşüncesinin etkisi altında başlamıştır. Rusya'da Rus aydınları arasında kullanılan "Batıcılar", "lslavcılar", "Rusçular" terimlerinin etkisi altında o gelenekten gelen Rusyalı Türkçüler karşıtıarına Satıcı, Islamcı adlarını takınca, onlar da karşılık olarak (ve başlangıçta alay etmek için) onlara Türkçü adını taktılar. Batıcılar ve Islamcılar arasında Osmanlılık hala bir gerçeklik olarak alındığı halde TürkçUlerin hepsi için böyle değildi. Çarlık yönetimi altındaki milliyetçilik geleneğinden gelen Türkçüler, Osmanlı imparatorluğu'nun çökmeye mahkum olduğunu; Ermeni, Rum, Makedon, Arnavut, Arap uluslarının davalarının haklı olduğunu açıkça yazmakla birlikte, Rusya'daki Türk ya da Tatar, Ukrayna, Polanya, Baltık milfetleri ve hatta Musevi cemaat davalarına sempati gösterdikleri bilindiğinden bu üç düşün çığırının en radikali olarak gözüküyorlardı. Bundan ötürü emigre Türkçüler bir süre Osmanlı hükümeti tarafından kovuşturmaya uğramışlardır. Ancak Osmanlıcı Ziya Gökalp'in Türkçülüğü Rusya Türkçülüğünden çıkarıp yine Osmanlılık altında öteki iki çığırla kaynaştırarak Ittihat ve Terakki'nin Batıcı-Islamcı-Milliyetçi karması ideolojisi haline getirmesinden sonradır ki Türkçülük itibarlı bir anlam kazandı ve hükümetçe değilse bile partice desteklenmeye başlandı." 8. Bu ifadelerden de açıkça anlaşıldığı gibi, Serkes Türkçülük fikrinin Osmanlı aydınının k fasında, ll. Meşrutiyetle yer retmeye başladığını ve bunun da Rusya kanalıyla gerçekleştiğini söylüyor. Oysa, açıktan açığa savunuculuğunu yapmamış olsalar bile bu fikir, Namık Kemal nesiinde dahi mevcuttu ama devrin şartları gereği telaffuzdan kaçınılıyordu, Ali Suvai, Ahmet Hikmet, Mehmet Emin gibi aydınfar söz konusu fikirleri kültür planında savunmuş yazarlardır... ll. Meşrutiyet devri olayları ve fikir hareketlerine yön veren veyahut söz konusu fikirlerin savunulup yayılmasında kullanılan siyasi partiler ise şunlardır: 1- Ittihat ve Terakki Fırkası 2- Hürriyet ve lt~laf Fırkası 3- Osmanlı Ahrar Fırkası 4- Fedakaran-ı Milfet Gerniyeti Burada parti ile hükümetin -lttihat ve Terakki- aynı şeyler olduğu akla gelebilir. Ancak hükümetin başında Islamcı Halim Paşa lle, parti içindeki en nüfuzlu düşünür olan Ziya Gökalp arasındaki fark, parti-hükümet ayrıiiiarına bir ışık. tutar sanırız. 8 Niyazi B erkes, a.g.e., s. 404-405.

C.Ü. ilahiyat fakültesi dergisi,.vi//11, 2004 ismet emre 65 5- Osmanlı Demokrat Fırkası 6- Ittihad-ı Muhammediye Fırkası 7- Mütedil Hürriyetperveran Fırkası 8- Islahat-ı Esasiye-i Osmaniye Fırkası 9- Ahali Fırkası 10- Osmanlı Sosyalist FıFkası 11- Milli Meşrutiyet Fırkası Bunların içinde, Ittihat ve Terakki Partisi, ll. Meşrutiyet sonrası fikir hayatında ötekilere nazaran daha etkin olmuş, devleti 1908-1918 yılları arasında on yıl yönetmiş hatta Milli Mücadele'nin de özünü teşkil ederek kendine Türk fikir ve siyasi hayatında özel bir yer edinmiştir. Diğer tırkalardan birçoğu sonraları, Hürriyet ve ltilaf Fırkası çatısı altında toplanmış ve Ittihat ve Terakki Partisi'ne sürekli muhalif olmuştur. ll- ll. Meşrutiyet D_evri Basınının Genel Karakteri 11. Abdülhamid'in parlamentonun toplantıya çağırılacağını ve Anayasa'nın tekrar yürürlüğe konulacağını bildiren dört satırlık fermanı, 24 Temmuz 1908 sabahı Istanbul gazetelerinde yayınlanarak, tüm yurttaşiara duyurulmuştur. Bu fermanla ll. Meşrutiyet dönemi, yani ülke yönetimini Batılı anlamda ikinci defa düzenleme dönemi başlamış oluyordu. 9 Yıllardır süregelen basın sansürünün birdenbire kalkması üzerine irili ufaklı, önemli önemsiz bir yığın dergi türemeye başladı. Fakat bu kez de sınır tanımayan, ölçüsüz serbestlik ortamı gazetelerin değer yargılarını gözardı ederek yayın yapmaları sonucunu doğurdu ve "yıkmadık namus, dokunmadık haysiyet" bırakmadılar. Hırçınlaşan matbuatı, daha ileriye gidersek siyaset sahnesini, bir huzura kavuşturmak gerekçesiyle düşünülen tedbirlerden biri de gazete imtiyazı alabilmenin beş yüz lira teminat akçesine bağlanması oldu. Böylece gazetelerin çıkışı kontrol edilmek ve sayısı azaltılm~k isteniyordu.(...) kanunda dikkat çeken bir diğer husus, fiili hizmette bulunanlar bir yana ihtiyata ayrılmış askerlerin bile, müstear isimle de olsa dahili ve harici siyasi meseleler hakkında yazı yazmalarının yasaklanmasıydı. Gazetelerin bu gibi yazı neşreden mesul müdürler için, bir haftadan altı aya kadar hapis, beş altından yirmi beş altına kadar para cezası verilmesi öngörülüyordu. 10 Yayından evvel kontrol ve muayene kalktığı gibi, yayından sonra da hiçbir cezalandırma sözkonusu olmadığından, o günlerin basın hayatını tam bir anarşi olarak nitelendirmek daha doğru olacaktır. 11 Herkes her şeyden ve her tarzda söz edebiliyordu. Bu yayınların önemli bir kısmı Abdülhamid'e hücumlar, eski idarenin sakatlıklarını meydana vurmak, halka yol göstermek için yapılmış fazla popüler vazılardır.. Maarif ve Tercüman-ı Hakikat artık çıkmıyordu ; Sırat-ı Müstakim, Meşrutiyet'ten sonra da bir süre çıkmaya devam etmiş, sonra yerini "Sebilü'r-Reşad"a bırakmıştır. Abdülhamid Devri'nin siyasetten uzak, basit meselelerle ilgilenen "Muallim", "Asar", "Nilüfer", "Mektep" gibi dergileri çoktan kapanmıştır. Buna karşılık 9 M.Nuri lnuğur, Basın ve Yayın Tarihi, Çağlayan Kit., lst., 2.baskı 1982. 10 Ali Birinci, a.g.e., s. 76-77.

66 türk duygusu mecmuasi Meşrutiyet'in ilk yıllarında Bab-ı Ali camekanlarını sayısız yeni dergiler doldurmaktadır. Bunlı:ırda, kısa zamanda ardı ardına lslamcılığa, Türkçülüğe, Avrupacılığa ait halk seviyesinde yazılar yayımlanmaya başlamştır. Avrupacılık artık eski nesillerin anladığı dar çerçtıveyi kırmıştır. Şimdi Batı'nın yeni problemleri üzerinde de tartışmalar ve yayınlar olmaktadır. Bunlar fertçilik-toplumculuk,. sosyalizm-kapitalizm, hürriyetçilik-devletçilik, evrimcilik(tekamül)-devrimcilik(inkılap) vb. karşıt kutuplar üzerinde dolaşmaktadır. Fransız ihtilalinden çıkan c o ll e c t i v i s m e, a n a r c h i s m e, c o m m u n i s m e, fikirleri de. bunların arasına girmektedir. 12 Meşrutiyet'in ilk günlerinde Istanbul basınını temsil eden ve bu kavramlar etrafında dönen belli başlı gazeteler IKDAM, SABAH, TERCÜMAN-! HAKIKAT ve SAADET'tir. O yılların. aşırı özgürlük havası içinde baskı makineleri bütün gün çalışmakta, basılan gazeteler, daha matbaa kapılarında halk tarafından kapışılmaktadır. On paraya satılan lkdam gazetesinin, Meşrutiyet'i ve özgürlüğü öven ateşli yazılar nedeniyle karaborsaya düştüğü ve elli kuruşa salıldığı o günleri yaşayanlar tarafından anlatılmaktadır. Yıllardan beri mizah gazeteleri yayımlandığı halde, Ahmet Rasim, Hüseyin Rahmi ve ibrahim Hilmi tarafından (BOŞBOGAZ), Sait Hikmet, Serme! Muhtar ve Osman Kemal tarafından (ELÜFÜRÜK), Ali Fuat tarafından da (KARAGÖZ) adlı mizah gazeteleri kurulmuş ve yayına başlamıştır. Daha sonraları bunları, KALEM, DAVUL, ŞAKA, YUHA, EŞEK, LAKLAK, HACIVAT, CINGÖZ, ZEVZEK, CURCUNA, EL MA'LUM gibi mizah gazeteleri izlemiştir. Meşrutiyet ilan edildiği zaman, Abdülhamit döneminden kalma gazetelerden Ahmet Cevdet'in lkdam'ı yayına devam etmektedir. önceleri Babanzade!smail Hakkı, Abdullah Zühdü, Ahmet Rasim ve Hüseyin Cahil gibi ünlü yazarlar bu gazetenin yazı kadrosunu oluşturmuşlardır. Meşrutiyet döneminde (TANIN) ve (YENI GAZETE)' nin yayın hayatına girmesiyle, Hüseyin Cahit ve Abdullah Zühdü lkdam'dan ayrılmışlardır. Ali Kemal başyazar olduktan sonra lkdam Gazetesi kuwetli bir muhalefete başlamış ve lttihatçılar#karşı AHRAR Partisi'nin fikirlerini savunmuştur. Ahmet Mithat Efendi'nin'.1878'de kurduğu TERCÜMAN~! HAKIKAT gazetesi bu dönemde tarafsız olmaya çalışmış, bir süre sonra da Ahmet Mithat Efendi bu gazeteden ayrılmıştır. Daha sonra da Tercüman-ı Hakikat gazetesini Şükrü ve Behçet Bey'ler birlikte çıkarmışlardır. Bu dönemde tarafsız kalan gazetelerden biri Mihran Efendi'nin çıkarmakta olduğu SABAH, diğeri de Mehmet Efendi ile oğlu Fethi'nin yayınladığı SAADET gazetesidir. Ahmet lhsan'ın gündelik hale getirdiği,. Servet-i Fünün da tarafsız olarak nitelendirilmektedir. Bu devirde, içlerinde Türk Duygusu mecmuasının da bulunduğu belli başlı gazeteler şunlardır: Tanin Gazatesi, Hukuk-ı Umumiye Gazetesi, Serbesti Gazetesi, Mizan Gazetesi, Sada-yı Millet Gazetesi, Yeni Gazete, Şüra-yı Ümmet Gazetesi, Osmanlı Gazetesi, Volkan Ga~etesi, Takvim-i Vakayi Gazetesi... 13 11 M.Nuri lnuğur, a.g.e., s. 305. 12 Hilmi Ziya Ülken, Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, Oıken Yay. Istanbul, (Ikinci bas.) 1979, s.135. 13 M. Nuri lnuğur, a.g.e., s. 307.

C.Ü. ilahiyat fakültesi dergisi V/11/1, 2004 ismet emre 67 TÜRK DUYGUSU MECMUASlNlN ŞEKiL ÖZELLiKLERi Türk Duygusu mecmuasının yazıları doyurucu, halkın isteklerine karşılık verecek nitelik ve yetkinliğe sahip olmasına rağmen ancak üç sayı çıkabiliniştir. Bunlar periyodik olarak: 25 Nisan 1329 (8 Mayıs 1913), 9 Mayıs 1329 (22 Mayıs 1913) ve 23 Mayıs 1329 (5 Haziran 1913) tarihlerinde çıkmıştır. Kapaklı:.. büyük puntolar ve rik'a ile ''Türk Duygusu" ibarelerine yer veren dergide, alttaki "içindekiler" ile üstteki "Türk Duygusu" ibaresi arasında biri iyice açmış, diğer ikisi tarnurcuk halinde bulunan bir lale vardır. Birinci sayfada, kapaktakinin aynısı bir "Türk Duygusu" ibaresi yer almakta, bu ibarenin altında ise diğer derginin 14 çıkış tarihi, müessisleri vs. şu sıra ile alt alta dizilmektedir: 25 Nisan 1329 Ş. Uluğ M. Fazıl Adres: Bab-ı Ali Caddesinde Zaman Kütüphanesi Derginin sol tarafında, bu dizilişin tam karşısında ise şöyle bir mizanpaj ile karşılaşıyoruz: 1 Cemaziyel Ahir 1331 Abone Şartları Son sahifededir Mesleğinize uygun Yazılar kabul edilir Basrimayanlar geri verilmez Değeri: Kırk paradır. Sağda ve soldaki bu iki kompozisyonun altında yer alan başlık altı yazısı ise bir bant içerisinde "On beş günde bir çıkar Türk risalesidir" şeklindedir. Dergi, düzenli olarak, on beş günde bir çıkma prensibine uymuş ve gün bile şaşırmaksızın perşembe günleri çıkmıştır. Son sayfasında ise abone şartları şu şekilde belirlenmiş ve bu düzen her sayıda ayniyelini muhafaza etmiştir: Abone Şartları: Dahil için: Seneliği: 20 kuruş Atlı aylığı: 1 O kuruş Hariç için: Seneliği: 7 Frank Rusya ve Iran için:

68 türk duygusu mecmuasi Seneliği: 3 Ruble Altı aylığı: 1,5 Ruble. Bununla birlikte, derginin 2. ve 3. sayılarının dış kapaklarının en altında ve orta kısımda (2. sayının (b) yüzü; 3. sayının (a) yüzü olmak üzere) birer bulmaca ve müsabaka kuponları mevcuttur. Türk Duygusu mecmuası Necm-i lstikbal matbaasınd9 basılmıştır. Içinde fotoğraf bulunmamakla birlikte, yazılar ve şiirler arasına nadiren de olsa, yer yer çiçek, yaprak, değişik motifler vs. gibi süsler yerleştirilmiştir. TÜRK DUYGUSU MECMUASlNlN MUHTEVA ÖZELLiKLERi "Türk Duygusu" mecmuası (8 Mayıs 1913-5 Haziran 1913) 15, daha ilk sayısından itibaren yayın esaslarının aşağı yukarı genel. çizgilerini "Canımız Islam, Kanımız Türk" makalesiyle verir gibidir. Nitekim, aynı makalede "Emin ve Akif Beylere" ithafının bulunması da mecmuanın Mehmet Emin Yurdakul ve Mehmet Akif Ersoy'un milliyetçi-mukaddesalçı çizgilerini birleştirme gayesini gayet açık bir biçimde göstermektedir. Mecmua adına kaleme alınan aynı makalenin bir başka yerinde, derginin dünya görüşüyle ilgili şu satıriara rastlıyoruz: "Biz Türkler, her şeyden evvel (Müslüman Türk) milletiyiz... Bunu söylemekle bütün mesleğimizi anlatmış oluyoruz; din yüceitici bir saiktir. Milliyet ise yaşalıcı bir kuvvettir. Kızıl bayrağımızfa, dünyalara kol salan büyük yaşıf bayrağın, Islamiyel bayrağının altında bulunduğuft!uzu unutmayız... Unutamayız da... bütün Türkleri milli bir bayrak etrafında toplamakla beraber bütün Müslümanları da dirıi bir bayrağın ilahi gölgeleri altında toplayabilmek yolunu takip ediyoruz." Mecmua, bu yazıyı, ileriye yönelik faaliyetlerde nasıl bir metod izleyeceğini ima ederek noktalıyor: "Tekrar ediyoruz; biz elhamdülillah müslünianız, gözümüzde bütün Müslümanfar kardeşler... Onun için siyaset, medeniyet itibariyle um um şark ile beraberiz... Fakat kendimiz Türk, dilimiz Türktür... Onun için idare ve iktisat cihetlerinden soydaşlarım ız ı düşünürüz..." Mecmuanın ikinci sayısındaki "Milliyet" adlı yazı ile üçüncü sayıdaki "Uyan ve Gör'' başlıklı yazılar da hernem aynı konuları okuyucuya sunmak, onlardaki "milliyet" bilincinin daha da kökleştirifmesine gayret etmek için kaleme alınmış gibidirler. "Milliyet" makalesi, derginin Batı'ya bakışını aksettirmesi ve bugün bile birçok şeyin değişmediğini göstermesi bakımından hayli dikkat çekicidir:"hayı~, m azisini hor gören milfetler istikballerini horlam ış olurlar... Biz bugün Garplaşmak istemiyoruz... Türk ruhumuzla, Şarklı ruhumuzla muasırlaşmak istiyoruz." Aynı çizgi ve tutarlılık derginin üçüncü sayısında da devam etmektedir. Bu sayıda, "Açık Konuşmalar" başlığıyla kaleme alınan ve okuyuculara, "Türklüğü tenvir eden, milli bir mefkure telkin eden" yazıların dergi tarafından benimsendiği ve bundan böyle dergide, Köprülü-zade M. Fuad, Aka Gündüz, Mehmed Emin'le Falih Rıfkı gibi 14 Türk Duygusu Mecmuası, daha önce Büyük Duygu adıyla çıkan bir başka derginin devamıdır. Türk Duygusu Dergişi'nin çıkışından önce dört sayı çıkmış olan Büyük Duygu dergisi, dergi yöneticilerince belirsiz oluşundan dolayı Türk Duygusu'na dönüştürülmüştür. 15 Mecmua, aslındg,..daha önce Büyük Duygu adıyla çıkan bir başka derginin devamı niteliğindedir. Fakat bu ifadeyi belirsiz ve anlaşılmaz bulan derği yöneticileri bunu daha belirgin olan "Türk Duygusu" adıyla çıkarmayı münasip görmüşlerdir. Bu durum derginin Türk Duygusu adıyla çıkmaya başladığı ilk sayısı olan 25 Nisan 329 tarihli sayısında yine dipnot olarak açıklanmıştır. Büyük Duygu 4 sayı çıkmıştır.

r C. ü. ilahiyat fakültesi dergisi, V{lf/1, 2004 ismet emre 69 yazar ve şairlerin makale, hikaye ve şiirlerine yer verileceği dile getiriliyor. Nitekim, bütünüyle olmasa bile bu vaat de getirilmiyer değil. M. Emin dışındaki öteki milliyetçi çizgideki yazar ve şairlerin vatan ve memleket duygularını ön planda tutan yazı ve şiirleri dergi sahifelerinde yerini alıyor. Daha birinci sayıyle birlikte, "Ergenekon" şiiriyle görüyoruz Gökalp'i. Bu şiirinde, isminden de anlaşılacağı gibi, bin küsür yıllık Türk tarihi dizelere dökmüştür Gökalp. Devam eden sayılarda, "Altın Yurt" ve "Ak Kurum" adlı şiiriyle, mecmuanın başlangıcından kapanmasına kadar şairin dergiden.ayrılmadıgını görmekteyiz. Aynı konuyla ilgili olmak üzere, derginin üçüncü sayısında Köprülü, Balkanlar'da kaybettiğimiz toprakların özlemiyle şöyle seslenmektedir: "Iki turna gelir allı karalı, Biri yarin arar, biri yaralı, Meriç kan ağlıyor, düşman alalı, Tuna'dan ayrılan candan geçmez mi? Merd olan Meriç'ten al kan içmez mi?" Türk Duygusu mecmuası, incelemelerinde de hemen hemen aynı temalara, milli ve manevi duygu ve düşünceleri işleyen yazılara yer vermiştir. Gerek iki sayı devam eden ve aslında Kürtlerin Türk oldukları, Ermenilerinse, Türk olma ihtimallerini göz ardı etmemek gerektiğini anlatpn Mehmet Hulusi'ye ait "Kürtler ve Ermeniler'' adlı inceleme; gerekse Özden Diler'in kaleme aldığı ve Türkçe gramerle Türk dilinin kullanıldığı yerler ve dağıldığı coğrafya konusunda hayli geniş, teferruatlı bilgiler içeren "Dilimizin Canlılığı" adlı makaleler hep aynı akarsuyu besleyen küçük ırmaklar gibidirler... Bu akarsuyu besleyen öteki kaynaklar ise derginin son sayfa ve kapaklarında yer alan, okuyucuyu yerli mallara özendirir nitelikteki bilmece, bulmaca, müsabakalarla dolu, okuyucu ile hasbıhal sayfalarıdır. Bu sayfalarsa, o günlerde ülkenin yönetimini tamamen devralmış olan lttihatçıların ekonomik programlarını okuyucuya indirger, ona duyurur gibidir. lttihatçı hareketin belli başlı hedeflerinden birinin "Avrupa'dan bağımsızlaşabilmek amacıyla milli bir ekonomi ve milli bir burjuvazi yaratmak" olması kaçınılmazdı. lttihatçılar, Maliye Nazırı Cavit Bey'in teşebbüsleriyle öncelikle bütçeye çeki düzen vermeye gayret gösterdiler. Ikinci olarak, tarımı kalkındırmak mücadelesi verdiler. Bu hedeflerine uygun olarak, Konya ve Çukurova çevresindeki arazinin "Ikinci Mısır" olabileceğine inanmışlardı. Bu cümleden olarak, tarımın makineleşmesi üzerinde de durdular. Tarımın modernleştirilmesi için Alman uzmanlar getirildi; yurtdışına öğrenciler gönderildi. (... ) lttihatçıların bu tür etkinlikleri dışında ekonomik hayattaki asıl gayretleri Türkiye'de "Milli lktisat"ı gerçekleştirmeye yönelik olmuştur. Bu amaçla Müslüman müteşebbisler yaratılmaya çalışıldı. Şirket kurulması teşvik edildi. Bu yolla Müslümanların ticarete özendirileceği umuluyordu... 16 Bu faaliyetin bir yansıması olarak Türk Duygusu mecmuasının dış kapak B yüzlerinde küçük, kısa notlarla, okuyucular yerli mallara özendirilmekte, hatta, çürük Avrupa mallarının alınmaması, tepelenmesi istenmektedir. ~ecmuanın bu yöo.lü çabaları, okuyucu-tacir arası etkileşimi yerli kılma, okuyucuyu sürekli yerli olan 16 Doğuştan Günümüze Büyük Islam Tarihi, 12. cilt, s. 259-260. (Z. Toprak, Türkiye'de Milli Iktisat. 1908-1918'den nakledilmiştir.)

70 türk duygusu mecmuasi mallara yönlendirme girişimi, -Türk ticarethane isimlerini okuyucuya vermek ve milli malları almc:mın ülke kalkınmasındaki yerini devamlı vurgulayarak, Japonya gibi yerli kalarak güçlenmiş ülkeleri örnek göstermek suretiyle, onlardaki mevcut bilinci sağlamlaştırmak... gibi her türlü gayreti Ittihat ve Terakki'nin milli iktisat programını basın yoluyla halka yaymak girişimi olarak değerlendirmek mümkün. Gerçi dergi politik bir çizgi iziemiyor ama ittihatçıların ülkede estirdikleri milli olma heyecanı Türk Duygusu'nda da kendini gösteriyor. 17. "Kasaba ve şehirlerde Avrupa mallarını satanlar, yeni manifaturacı, camcı, hırdavatçı, kırtasiyeci ve diğer bütün esnaflık -başta Ermeniler olmak üzere Yahudilerin ve Rumların işiydi. Büyük ithalatçılığı da Ermeni, Yahudi ve Rumlar yapıyordu. Sanatkarlar da büyük ölçüde onlardandı. Demircilik, Ermenilerin; mandıracılık Yahudilerin; eczacılık Rumların ve Ermenilerin; hekimlik ve bilhassa dişçilik ve büyük şehirlerde berberlik, değirmencilik, kunduracılık, balıkçılık, sarraflık ve bankacılık dahi bu azınlıkların elindeydi. Hasılı nerde kolay ve bol para kazanılırsa arasını onlar tutmuştu." 18 Böyle bir ortamda, yeni yeni bilinçlenmeye ve millet olma şuuruna varmaya başlayan Anadolu halkı elbette hemen her fırsatta yerli mallarının alınmasını, yapılmasını ve salılmasını okuyucuya tavsiye edecektir. Diğer taraftan, Balkanlar'da ve Afrika ile Ortadoğu'da sürekli gerileyiş halinde olan ve toprak kaybına uğrayan Türkler'de geriden geriye millet olma emareleri görülmeye başlar. Bu; hem fikri, hem siyasi, hem de ekonomik alanda kendini gösterir: "ll. Meşrutiyet devrinde, ulusçulara göre baş sorunümmetekonomisi değil, ulus ekonomisini geliştirmekti. Bu benzeri fikirleri savunan birini, Parvus tal<ma adıyla devrin gazetelerinde Tanin, Tasvir-i Efl<ar ve Fransızca Jeune Turc- yazılar çıkan Alexandre Helphand'ı (1867-1924) okuyucularına tanıtmış ve yazılarını da yayıniayacağını duyurmuştur. Parvus'un bu konudaki fikirleri şundan ibaretti: 1- Türkiye'nin geriliğinin asıl nedeni Avrupa sermayesinin sömürgesi haline gelmesidir. Türkiye'nin tarım, ticaret, tabii kaynaklar, demir yolları, bayındırlık tesisleri, gümrük ve maliye gel!rleri Avrupa'nın ekonomik güçlerinin hükmü altındadır. 2- Bu böyle oldukça Türkiye k'alkınması için bir dayanak bulamaz. Türk köylüsünün ve esnafının ekonomisi bu koşullar altında 'kalkınamaz. 3- Böyle bir kalkınma dış yardım ve sermaye akımıyla da olamaz; çünkü kalkınmanın olanaksıziiğı geçmişte böyle bir yola başvurmanın sonucu olarak meydana gelmişti. Dışardan yardım sağlaın:a ancak eskiden daha ağır koşullarla olabilirdi; bu koşullar ise çöküntüyü daha da hızlandıracaktır. 4- Türk aydırılan halktan kopmuş olduklarından toplumların büyük çoğunluğu olan köylü halkın durumunun perişanlığını bilmiyorlar... Hasılı, Türk toplumu Batı toplumunun dışındadır; Batı ile onun arasındaki ilişki sadece sömürenle sömürülen ilişkisidir. Türkiye bir Avrupa sömürgesi olma yolundadır... Parvus'un bu fikirleri Ittihat ve Terakki önderleri üzerinde çok etkili olduğu gibi Türkçüler arasında da ilgi çekti. Ittihat ve Terakki'nin 1911, 1912 ve 1913 17 Mecmuanın birinci siıyısınd~ Kazım Nami (Duru)'nin kaleminden çıkan "Büyük Niyazi" adlı hikayede, Niyazi adlı bir zabit maiyetindeki askerlerle Resne Dağları'na çıkarak büyük bir kahramanlık mücadelesi verir. Bu, Enver Bey (daha sonra Paşa) ile birlikte Meşrutiyet'i ilan etmek için ll. Abdülh<!'iıiid'e karşı ayaklanan Kolağası Niyazi Bey'dir. 1. E. 18 Ali Birinci, a.g.e., s. 18.

" C.Ü. ilahiyat fakültesi dergisi, Vl//11, 2004 ismet emre 71 kongrelerinde ve Türkçülük fikirleri yapan Fransızca Jeune Turc ve Türk Yurdu gibi gazete ve dergilerde bunun yansımalarını görürüz. Ulusal kalkınmanın dayanağı, devletin ulusal bir ekonomi siyaseti gütmesi olmalıydı. Islamcıların sınıf dayanağı olan esnaf yerine Yusuf Akçura ilk defa olarak çağdaş devlet dayanağının burjuvazi olduğunu ileri sürdü." 19 ' Işte böyle bir havanın teneffüs edildiği 1912 ve 13 yıllarında yayın hayatını sürdüren Türk. Duygusu mecmuasının bu fikirlerden uzak kalmış olması, hele milliyetçi mukaddesatçı kimliği ile hiç bağdaşmaz. Biz, Parvus'un yukarıda maddeler halinde sıraladığı gerçeklerin, sonuncusu dışında hepsinin Türk Duygusu tarafından işlendiğini ve üretimin yerli olma savının altında da küçük bir bu~uva yaratma hayali yattığını söyleyebiliriz... Kaldı ki buna, bir de ülkenin peyderpey kötüye giden ekonomisinin her gün biraz daha çıkmaza sürüklendiğini, Avrupa malları karşısında ezilip büzülen, her gün biraz daha zayıf düşen insan emeği mamullerin ihr~ç zorluğunu ve Istanbul çarşılarında boy gösteren Avrupa imali tüketim eşyasını katarsak, derginin yerli mala olan talebi artırma girişiminde ne kadar halkı olduğunu anlamakta güçlük çekmeyiz. Elbette, ihracatımızdaki azınlık- Rum, Ermeni ve Yahudi- payıriı da hesaba katmak gerekiyor..bütün bunları bir tablo ile göstermek gerekirse şöyle bir manzara çıkar: Osmanlı devleti ticaretinin dünya ticareti içind~i payı, resmi istatistiklere göre imparatorluğun son yıllarında şöyle bir gelişme göst~rir: 20 lmp. Dış ticareti Dünya!icareti Imparatorluğun dünya ticaretindeki (ithalat-ihracat) Milyon dolar hissesi milyon dolar - 1880 115,9 15,603 %0,74 1890 157,3 16,944 %0,92 1900 170,5 19,728 %0,86 1910 287,5 31,536 %0,90 1911 307,8 33,360 %0,92 1913 297,1 38,395 ' %0,73 Eğer ticaret hacmindeki düşmenin, Osmanlı Imparatorluğunun Avrupa'daki topraklarını kaybetmesi yüzünden meydana geldiği son kalemi saymazsak, Osmanlı Devleti ticareti dünya ticareti içindeki payı itibariyle hafif bir artma gösterir, ama dünyadaki ticari işlerin bütününe oranla hep zayıf kalır. Osmanlı Imparatorluğu'nda ithalatın görünümü ise şöyledir: 1905-06 1909-10 1911-12. 1913-14 milyon milyon milyon milyon krş. % krş. % krş. % krş. % Gıda 1004 32,1 1282 37,1 1413 33,6 1452 34,7 Giyim 1123 35,9 1102 31,7 1432 31,7 1302 31,1 Vakacak 130 4,1 120 3,5 181 4,0 209 5,0 Sair 573 18,2 65.5 18,8 908 20,2 819. 19,6 ' 19 Niyazi Berkes, a.g.e., s. 460-462.. 20 Stefanos Yerasimes, a.g.e., s. 329-339; Ayrıca geniş bilgi için bkz. S. 287 v.d.

72 türk duygusu mecmuasi 9,6 100,0 Ülkenin tarımsal niteliğine rağmen toplam ithalatın üçte birini besin maddeleri teşkil etmektedir. 1914 yılında sadece tahıl ithalatı toplam ithalatın dörtte birine varmaktadır. Mahalli tekstil sanayinin yıkımı, ithalatta giyim malları içiı'ıdeki büyük payını açıklar. Bunların yanı sıra Ortadoğu'daki petrol yataklarının kısmına sahip olan ülke, yakacağını sağlamak konusunda dış ülkelere bağımlıdır.(...) 1914 yılında yapılan ithalatın %60'ının işlenmiş madde olmasına karşılık sadece %Ts i hammaddedir. Ihracat fiyatlarının genel görünümü, bunların genel bir düşme eğilimi içinde olduklarını ortaya koyar: Kg./ krş. 1907-08 1808-09 1909-10 1910-11 1911-12 1913-14 olarak Buğday 68 68 66 53 72 69 A~a 36 27 41 54 59 52 Pamuk 5,02 4,68 4,96 5,98 5,47 5,13 Afyon 157,0 124,0 139,0 180,0 249,0 116,0 Yapağı 6,33 5,63 4,57 6,25 6,12 6,24 Ine k 152,0 146,0 122,0 119,0 126,0 125,0 Tütün 9,0 ' 8,6 9,0 8,0 8,1 11,2 Kuru üzüm 3,06 2,23 2,78 3,57 4,70 3,25 Milyon kuruş olarak:. Ithalat Ihracat Tütün tuz, vs. Açık. Ihracatı 1899-1900 2450 1559 155 736 1900-01 2384 1491 149 745 : 1901-02 ' 2457 1539 158 760 1902-03 2303 1556 171 576 1903-04 2439 1754 178 507 1904-05 2790 1701 242 847 1905-06 3137 1967 155 1014 1906-07 3229 1950 214 1065 1907-08 3476 1921 222 1.333 r--- 1908'09 3143 1844 235 1964 1909-10 3474 1843 294 1336-1910-11 4256 2208 230 1818 1911-1 2 4506 2491 319 1696

C.Ü. ilahiyatfakültesi dergisi, Vl/1/1, 2004 ismet emre 73 1912-13 4355 2392 270 1693 1913-14 4184 2160 265 1759. Istatistiklerde de gözden kaçmayacağı gibi, Osmanlı'nın ihracatının temelini oluşturan maddeler genelde tarım ürünlerine dayanmakla, o da statik bir gelişme göstermektedir. üretim ve ihraç, hemen değişmemekle birlikte,sürekli tarıma dayanmakla, tüketim malları ise sanayi mamulleri olarak tebaruz etmektedir. Meşrutiyet sonrası toprak kaybı ve iç politikadaki istikrarsızlık yüzünden dış açık 1907 ile 1909 arasında gözle görünür biçimde büyümüştür. _ Bütün bu verilere dayanarak, Türk Duygusu. mecmuasının yayınlandığı zamanki ortamı biraz daha aydınlatmak için,ll Meşrutiyet devri iktisadi yapısının nitelikleri hakkında bazı sonuçları maddeler halinde sıralamak dergi hakkındaki bilgilerimizi daha da aydınlatacaktır kanaatirıdeyiz. 1-Üike ekonomisi, terzilik, berberlik gibi küçük zanaatlar. bakımından azınlıkların elinde ve onların himayesine terkedilmişti. 2-Bu duruma Türk halkından ilk tepkiler II.Meşrutiyet'in ilanından sonraki ulusallaşma, yerlileşm'e bilincinden sonra kendini gösteriyor ve o zamana kadar ticarelle uğraşmak bir zül addedilirken, yer yer bu işlerin artık Yahudi, Ermeni ve Rumlar'dan alınıp Türkler ~arafından yapılması, gereği gündeme getiriliyor. Bu işlevi de zamanın iktidarıyle paralel olarak mecmualar üstleniyor. Türk Duygusu mecmuasını bu kategoriye dahil edebiliriz. 3-Üike ihracatının büyük bir kısmını da yine azınlıklar yürütüyor ve gazetelerde artık Türklerin de sanayiye el atmaları gündeme getiriliyor. 4-Ticaret açığı ülkedeki_ iç iktidarsızlığa, sürekli iktidar değişiklikleri ve hükümetlerdeki çalkantılara paralel olarak genelde büyüme arz ediyor.!!.meşrutiyet döneminde bu açıktaki büyüme oranı en yüksek dereceye ulşşıyor. Işte böylesi bir ortamda, Türk Duygusu mecmuasının üretimden tüketime kadar uzanan hayatın her alanında okuyucularına milli bir ruh aşılama bilincinin manidariiğı ve yerindeliği ile mecmuanın ifa ettiği görev herhalde bir kat daha artar. Dergide Yer Alan Önemli Yazarlar ve Yazıları: Demir Kaya : Uyan Kazak, nr. 2, s. 23: Kazakistan'da, Ruslar'ın Kazak köylülerinden toprak vs.'yi zorla almaya çalıştıkianna dair bir yazı. (DURU), Kazım Nami: Büyük Niyazi, nr. 1, s.3-5: Osmanlı-Yunan Harbi esnasında Niyazi adlı bir zabitin gösterdiği büyük kahramaniıkiara dair bir hikaye. (FINCIOGLU), Hüseyin Avni: Tarih Için Bir Hikaye, nr. 2, s.19-23: Balkanlar'da cereyan eden iç savaş esnasında, Kosova ile Piriştine arasında geçen birtakım olayların hikayesi. KÖPRÜLÜ, Fuad: Hicret Türküleri, nr. 3, s. 36: Hece vezniyle yazılmış şiir. KUNOŞ, lgnase: Türkler, Macarlar, nr. 1, s. 6: Türklerle Macarların aslında kardeş milletler oldukları halde hasım haline ~etirildiklerini, yeniden kardeş olma vakitlerinin geldiğini anlatan bir deneme. Mehmed I:J.':!)usi: Kürdler ve Ermeniler, nr. 1, s. 15-16: Yazar, bazı ırki ve coğrafi sebepler göstererek Kürtlerin Türklerin bir boyu olduğunu, Ermenilerin de

7 4 türk duygusu mecmuasi f ~! ' '>.. ~. ' mi~aç oları;ık Türklere benzediklerini ancak Türk olup olmadıkları konusunda hüküm vermenin erkeın olduğunu anlatır. Mehmed Tahir (BURSALI): Lali Mehmed Efendi, nr. 1, s.5: lali Mehmed Efendi'nin hayatı ve eserleri hakkında yazılmış biyografı. Mehmed Tahir (BURSALI): Katib Çelebi, nr.2, s.32; nr. 3, s.46-48: Katip Çelebi'nin edebi kişiliği ve eserleri hakkında biyografı. Mehmed Ziya: Ergenekon, nr. 1, s. 7-1 O: Ziya Gökalp'in Gökalp imzasıyla ve hece vezniyle yazdığı şiir. Mehmed Ziya: Altun Yurd, nr. 2, s.24-25: Ziya Gökalp'in Gökalp imzasıyla ve hece vezniyle yazd'ığı şiir.. Mehmed Ziya: Ak Kurum, nr. 3, s.35: Ziya Gökalp'in Gökalp imzası ve hece vezniyle yazdığı şiir., Özden Diler: Dilimizin Canlılığı, nr. 1, s.10-12; n r.2, s.27-30; nr. 3, s.40-43: Türk dilinin gramer hususiyetleri, kullanım genişliği, üreme ve türerne kabiliyetiyle dünyadaki öteki dilleri e mukayesesinin yapıldığı bir- yazı. Şevket Uluğ: Oğuz'un Aşkı, nr. 1, s.12-14: Gerçek aşkın Türk milletini sevmek olduğunu anlatan mektup türündebir yazı. Turgut Alp: Kırk Kilise Bozgunlarına, nr. 3, s.45-46: Camilere çan, mezarlara haç dikildiği zamanlarda savaşmanın farz olduğuna dair bir yazı. Ayrıca, yukarıdaki yazılara ek olarak Türk Duygusu Dergisi'nin kendi sunuş yazıları hem ön iç kapakta, hem arka iç kapakta yer almaktadır. Derginin misyonunu ve çıkış amacını özetleyen bu. yazılarda, genellikle Türk milletinin biricik kurtuluş yolunun milli mallar üretmek ve tüketmekten geçtiğine dair vurgularla okuyucuları yerli mallara özendiren ifadeler y~r almaktadır. Derginin, 1913'te çıktığı halde, çok açık biçimde özel girişime ve sektöre önem verilmesinin gereği üzerinde durması oldukça şaşırtıcı ve manidardır. Her sayıda, yerli malların salıldığı "milli" mağaza adları verilmekte ve okuyucuların oralardan alış veriş yapmaları tavsiye edilmektedir. Bu yazılarda dikkat çeken bir başka husus da söz konusu özleşme hareketinin dine yeniden sarılınayla mümkün olabileceği ve eğer örnek alınacaksa, Batı-dışı bir millet olan Japonlar'ın alınması gerektiğine dikkat çekilmektedir. Özellikle "Canımız Islam, Kanımıi Türk" (nr.1, s.1-2) adlı ~unuş yazısı özleşme ve kendine dönüş yolunun islam çlinine sarılmak olduğunu ısrarla vurgular. Bunun yanında, derginin ilan ve reklamları da çıkış ama~ına uygundur ve derginin geiıel havasını yansıtmaktadır. Özellikle "Yerli Malları Satan Mağazalar'' bölümünde hem bu mağazaların adları ve adresleri bulunmakta hem de mağazada satılan mallarla ilgili bilgiler yer almaktadır. Bütün bunlaıı., derleyip toparladığımızda Türk Duygusu Mecmuası'nın,. 1913'te, yüzyılın hemen başında çıktığı halde bütünüyle milli bir kimlik sergilerneyi sadece duygusal bir zemin ciarak değil aynı zamanda hayatın pratikleri bakımından da gerekli gördüğünü müşahede ederiz. Özellikle devletin özel sektöre destek vermesi gerektiği üzerinde durulması ve okuyucular&ın Şiddetle ve ısrarla yerli. malları tüketmelerini tavsiye etmesi yine oldukça dikkat çekici bir özelliğidir. Bunun yanında, dönemin belli başlı muhafazakar yazar ve şairlerine yer vermesi ve onların yazılarıyla Şiirlerine ki.jcak açması edebiyat hayatımız açısından önemli olmuştur. i -