DENİZ TİCARETİ. Ocak 2015 Yıl 22 Sayı 272



Benzer belgeler
BOGAZ DA 30 BALIK TÜRÜ YOK OLMAK ÜZERE

Düzce Üniversitesi Ziraat ve Doğa Bilimleri Fakültesi tarafından düzenlenen Düzce Fındık Çalıştayı İstiklal Konferans Salonu nda gerçekleştirildi

EKONOMİK GÖSTERGELERLE HATAY. Levent Hakkı YILMAZ İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

Dış Ticaret Verileri Bülteni

1- Ulusal Kırmızı Et Konseyi Seferihisar da Toplanacak!

Asra bedel yatırım, Kandıra Barajı

Avrupa Bölgesel Sosyal Güvenlik Forumu -1ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK:

Hatay İskenderun Bilgi Notu

Mesleki eğitim tanıtım ve işbirliği protokolü

İZMİR TİCARET ODASI MECLİS TOPLANTISI

CUMA İZMİR GÜNDEMİ. -Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı - Basın Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü

ŞARTNAME AMAÇ VE KAPSAM KATEGORİLER KATILIMCI KATILIM KOŞULLARI BAŞVURU FORMU VE TESLİM MATERYALİ

TÜRKİYE DE BU HAFTA EYLÜL 2015

Sanayicilerden destek

İTO Başkanı İbrahim Çağlar: İstanbul yerli ve yabancı yatırımcıya muazzam fırsatlar sunuyor

Kırıkhan Ticaret ve Sanayi Odası Yılı Faaliyet Raporu

İSTE (Barbaros Hayrettin Gemi İnşaatı ve Denizcilik Fakültesi), DENİZCİLİK EĞİTİM KONSEYİ ile demir aldı!

ALO 170 Sivas ta Hizmet Vermeye Başladı

Kayıt Dışı İstihdamla İlgili Proje Ödülleri Sahiplerine Verildi

MUĞLA BÜYÜKŞEHİR: PLANLARI TAMAMLADIK

AYLIK ŞUNE MECLİSİ VE HAFTALIK YÖNETİM KURULU TOPLANTILARI YAPILDI. YÖN. KUR. BŞK. Ş. ARIKAN VE MEC. ÜYESİ İ.



İMEAK DENİZ TİCARET ODASI FETHİYE ŞUBESİ FAALİYET BÜLTENİ

KRUVAZİYER TURİZMİNDE DÜNYA VE İZMİR, TÜRKİYE KRUVAZİYER PLATFORMU NUN ÇALIŞMALARI

İSTANBUL CNR EMLAK FUARINDA YALI EMLAK LA BODRUM RÜZGARI

LOJİSTİK SEKTÖRÜ BÜYÜME ORANLARI

HAMSİ AVCILIĞI ve BAKANLIK UYGULAMALARI. Vahdettin KÜRÜM

EKONOMİK VE MALİ POLİTİKA GENEL BAŞKAN YARDIMCILIĞI Aralık 2011, No:14

Türkiye nin Dünyaya Açılan Kapısı: Yeryüzü Cenneti Mersin

BAKA BULUŞMALARI -I-

Berkalp Kaya KASIM 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

MAYIS 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Su Ürünleri Avcılığı. Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü Avcılık ve Kontrol Daire Başkanı Dr. M. Altuğ ATALAY

Başbakan Yıldırım, Keçiören Metrosu nun Açılış Töreni nde konuştu

YILINDAKİ DEV YATIRIMLAR VE ESERLER

İhracat azaldı, Merkez Bankası faiz indirdi

Dış Ticaret Verileri Bülteni

İMEAK Deniz Ticaret Odası Fethiye Şubesi FAALİYETLERİMİZ


FETHİYE ŞUBESİ / FETHİYE BRANCH

Başbakan Yıldırım, Mersin Şehir Hastanesi Açılış Töreni nde konuştu

AYDIN TİCARET BORSASI

Bodrum-Datça Feribot Seferleri Başladı

T.C. DEVLET DEMİRYOLLARI İŞLETMESİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜ İZMİR LİMANI. Turan YALÇIN Liman İşletme Müdürü

GLOBAL RUN 2017 İÇİN GERİ SAYIM BAŞLADI

YILINDAKİ DEV YATIRIMLAR VE ESERLER

Maliye Bakanı Sayın Mehmet Şimşek in Konuşma Metni

DENİZ KİRLİLİĞİNE İLİŞKİN YASAL PROSEDÜR VE KURUMLARIN SORUMLULUKLARI

KRUVAZİYER TURİZMİ ve DESTİNASYONA KATKISI. Erkunt Öner 2012

Enerji Verimliliği Forum ve Fuarına Enervis Çıkartma Yaptı

ENERJİ GÜNDEMİ SAYI 57 MART Enervis, 10. Enerji Verimliliği Forum ve Fuarı'nın iki farklı etkinliğinde konuşmacı olarak yer alıyor

2013 TE ÇİMEN HALI BÜYÜMEYİ HEDEFLİYOR!

Trakya Ekonomik Göstergeler Bülteni

EKİM AYI MECLİS TOPLANTISI / YÖNETİM KURULU FALİYET RAPORU SUNUMU. YÖNETİM KURULU AYLIK FAALİYET RAPORU 27 Ekim 2014

ANKARA KALKINMA AJANSI.

TEMMUZ 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

YÖNETİM KURULU BAŞKAN YARDIMCISI MEHMET S. ESKİCİ GÖREVİNDEN AYRILDI. ÜYELERİMİZİ İLGİLENDİREN MEVZUAT DEĞİŞİKLİKLEİNİN DUYURULARI YAPILDI

ANADOLU NUN İKİNCİ 500 DE YILDIZI PARLADI ARAŞTIRMA

Mobil SGK Araçları Yollarda

NİSAN 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Dış Ticaret Verileri Bülteni

Dış Ticaret Verileri Bülteni

Kahramanmaraş mutlaka devler liginde olacak

AYDIN TİCARET BORSASI

Dış Ticaret Verileri Bülteni

T.C. MUĞLA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ Deniz ve Kıyı Tesisleri Şube Müdürlüğü

Phone Didim Marina YSR Yatching Services HABERLER

Fethiye den 7 Kooperatif Ulaşımda Dönüşüme Katıldı

BAYRAM DA TERCİH BODRUM VE ROMA. KOCADON: HAZIRIZ

MUSKİ Araç Filosuna Yeni Kamyonlar Ekledi

Bodrum Deniz Dibi Temizlik

Dr. Mustafa KURUCA Isparta da Sosyal Güvenlik Reformunun Yansımaları ve Sosyal Güvenlikte Teşvik Uygulamaları konulu konferans verdi

Kuzey Kıbrıs ta. Bir Çay Molası. Ekonomik ve Kültürel İşbirliği Buluşması Kasım Lefkoşa - Güzelyurt - Girne - İskele - Gazimağusa

GERÇEKLEŞEN FAALİYETLER

EKONOMİK GELİŞMELER Mart 2016

TOBB da Akdeniz Bölge Toplantısı yapıldı

2011 YILI FAALİYET RAPORU Batı Akdeniz Ekonomisini Geliştirme Vakfı

ÜÇÜNCÜ TÜRK KENEŞİ İŞ FORUMU. (24 Ekim 2014, Nahçıvan) TÜRK KENEŞİ GENEL SEKRETERİ RAMİL HASANOV UN İŞ ADAMLARINA HİTABI

FIT 2014 LATİN AMERİKA TURİZM FUARI SONUÇ RAPORU

Hatay İskenderun Bölgesi Ekonomi Sunumu. Figen GÜL DÖNMEZ İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Genel Sekreteri

KALKINMA HABERLERİ 1 EKİM 2010 REFERANS

Emekliler Gelecek Stratejileri Konferansı

Hedef 1: KAPASİTE GELİŞTİRME

ordumuhtarlarderneği tarafından yazıldı Pazartesi, 03 Kasım :00 - Son Güncelleme Perşembe, 06 Kasım :10

OCAK 2016 Web:

GÜLNAR BELEDİYE BAŞKANI AHMET GÜNEL, 6 AYIN DEĞERLENDİRMESİNİ YAPTI

Erbil Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Dara Celil Hayat ile Türkiye-Kürdistan Ekonomik ilişkileri. 02 Temmuz 2014

KUZEY MARMARA OTOYOLU PROJESİ

BASIN BİRİMİ GÜNLÜK YAYIN RAPORU

Şişecam, Yenişehir de dünya genelinde tek lokasyonda kurulu en büyük Cam Kompleksi nin yeni yatırımlarını açtı.

Technology. and. Machine

EKONOMİK GELİŞMELER Temmuz 2013

BASIN BÜLTENİ 31 OCAK 2017

1- Üreticiye prim desteği isteği Tekirdağ Şafak

Rakamlarla Hatay İskenderun Bölgesi nin Ekonomik Görünümü. Levent Hakkı YILMAZ İskenderun Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı

SALI İZMİR GÜNDEMİ. -Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı - Basın Halkla İlişkiler Şube Müdürlüğü

MAHÇİÇEK TEN 2015 MÜJDELERİ

OLAĞAN MECLİS TOPLANTISI

Transkript:

DENİZ TİCARETİ Ocak 2015 Yıl 22 Sayı 272 Turanlı: Ertuğrul Projesi nin En Büyük Hedefi Şehitlerimizin Anısını Canlı Tutmaktır Amatör Denizciliği Kösteklemek ve Denizci Ulus Hayali Denizlerimizin Derinlerindeki Kültürel Miras Aydınlanıyor

Antartika da konteyner gemisi MDTO nın Aylık Yayın Organı Ocak 2015 Yıl: 22 Sayı: 272 MDTD Basın Meslek İlkelerine Uyar. İÇİNDEKİLER 5-7 Mersin Limanında Yaşanan Sorunlar Tartışıldı 9-12 MDTO dan Haberler 14-17 Kısa Kent Haberleri 19-23 Denizcilik Haberleri 24-25 Hatıra Kent Mersin 27 Deniz Feneri 28-30 Amatör Denizciliği Kösteklemek ve Denizci Ulus Hayali 32-33 Denizcilik Gündeminden Kısa Kısa 34-37 Sualtı Arkeolojisi: Denizlerimizin Derinliklerindeki Kültürel Miras Aydınlanıyor! 38-40 İkinci Dünya Savaşı nda Mersin Adana (Yenice İstasyonu) Görüşmeleri 42-43 Türk Bayraklı Gemilerin Psc Denetim Analizleri 44-46 Sirküler 48-49 Karasal Hayvan Etlerine Bağlı Kalmak İnsan Doğasına Aykırı 50 İstatistik 2015 Parçalı Bulutlu!.. Gündem o kadar yoğun ki aslında neyi ön plana çıkarsak olur. 2014 ü geride bıraktık 2015 e bir bakalım dedik. Görünen o ki 2015 parçalı bulutlu geçecek. Ne zaman yağmur yağacağı belli değil. Bu nedenle sürekli yanımızda şemsiye taşımak zorunda kalacağız! Siyaset yazsam bana düşmez! Zaten güzel ülkemde herkes siyasetçi. Siyasetçilerden bize sıra gelmez. Medyanın ise sesi soluğu kesildi. Bir kısım medya müneccim zaten. Olacakları önceden haber veriyor nasıl olsa! Ekonomi mi! Doların yükselişine yetişmek zor. Petrol fiyatları bir düşüyor bir çıkıyor! Altın zirve yaptı... Kredi kartları kullanımı her geçen gün artıyor. Nasıl olsa kredi kartıyla alış veriş yapan bedava aldığını sanıyor... Sonunda da borçlar ödenmiyor ve kart mağdurlarının sayısı çığ gibi büyüyor... Haziran da genel seçimler var. Seçim öncesi vaatler artarsa istikrar nasıl sağlanır bilemem. Yani seçim nedeniyle ekonomide İdare-i Maslahat yapılırsa yandık demektir! Görünen o ki 2015 Türkiye açısından bayağı sancılı geçecek! Özellikle de ekonomideki belirsizlik iş adamlarını kara kara düşündürüyor! Tek sorunu olmayan finans sektörü. Bankalar 2014 te yine karlılıkta zirve yaptı, 2015 te nereye tırmanırlar bilemiyorum. Nasıl olsa işçisinden, memuruna, sanayicisinden ihracatçısına herkes bankalara çalışıyor... Yurdumun genel görüntüsü böyle. Bu da 2015 in sıkıntılı geçeceğinin bir işareti olsa gerek! Şüphesiz Mersin de de durum pek farklı olmayacak. Yıllardır Mersin in geleceği için Tarım, Turizm, Lojistik dedik ama bir adım yol alamadık. Liman ve Serbest Bölge hareketli ama narenciye yerlerde sürünüyor! Turizm in ise T sinden haber yok! Lojistik mi dediniz? Duyamadım Bi daha bi daha Yine umutsuz bir tablo çizdim. Hata mı yaptım nedir? Ünlü bir düşünür Umut biterse yaşam da biter demiş... Bizdeki ise daha farklı, Umut fakirin ekmeği ye Memet ye Yalan da değil hani!.. Saygıyla Ali ADALIOĞLU Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü (MDTO adına): M. Cihat LOKMANOĞLU Genel Koordinatör: Ali ADALIOĞLU Yayın Kurulu: M. Cihat LOKMANOĞLU, Jozef ATAT, Atahan ÇUKUROVA, Mişel ŞAŞATİ, İskender BOTROS, Bedii CANATAN, Özcan BARUT, Korer ÖZBENLİ Yayın Planlama Yönetimi: Tetis Medya Ajansı Basım Yeri: Alev Dikici Basım & Ambalaj Ltd. Şti Tel : 0322 435 13 13 Fax : 0 322 436 34 81 Adres: Döşeme Mahallesi Cumhuriyet Cad. No:133 01130 Adana Basım Tarihi: Ocak 2015 Yönetim Yeri: Pirireis Mah. İsmet İnönü Bulvarı No: 45 33110 Pk: 45 Mersin/Türkiye Tel: 0324 327 70 00 (pbx) Faks: 0324 329 52 30 E-posta: mersindto@mdto.org mdtodergi@mdto.org www.mdto.org.tr

Mersin Limanı nda Yaşanan Sorunlar Tartışıldı Mersin Limanı nda son dönemde yaşanan sorunlar, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) tarafından düzenlenen Mersin Limanı Bilgilendirme Toplantısı nda ele alındı. İşadamlarının limanla ilgili talepleri, şikayetleri ve sorunlarının dile getirildiği toplantıya Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Mersin Deniz Ticaret Odası (MDTO) Meclis Başkanı Jan Taşçı, Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Lokmanoğlu, Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Özdemir, MDTO Yönetim Kurulu Üyeleri, Genel Sekreteri Korer Özbenli, AKFEN Holding ve Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş (MIP) Başkanı Hamdi Akın, MIP Yönetim Kurulu ve İcra Kurulu Üyesi İbrahim Süha Güçsav, MIP Genel Müdürü İsmail Hakkı Tas ile ithalatçı ve ihracatçı iş adamları katıldı. Toplantının açış konuşmasını yapan MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Mersin Limanı nın özelleşmesinden bu yana, yaşanan sorunlardan, yapılan ve yapılacak olan yatırımlara, limanın kentle ilişkilerinden, limanın kentin ulaşım yüküne ve karmaşasına yaptığı etkilere, limanla doğrudan iş yapan lojistik, gümrük, nakliye, depolama ve ihracatçı firmalarının limanla olan iletişimlerinden, karşılıklı yaşan sorunların çözümüne kadar, her zaman öncü olduklarını belirterek, MTSO nun tüm oda, borsa ve diğer ilgili dernek ve kurumlarla iş birliği içinde, her zaman işin içinde olduğunu, çözüm ürettiğini, liman yetkilileri ile yüzlerce toplantı yaptığını ve özellikle MTSO komitelerinin tespit ettiği, sektörün yaşadığı en küçük sorunu bile es geçmediklerini kaydetti. Gerektiğinde sorunları üst mercilerle, yerel yönetimlerle, ilgili bakanlıklarla paylaştıklarını ve her iki taraf için de sorumluluklarını yerine getirdiklerini ifade eden Aşut, bunları yaparken de Mersin limanının neredeyse yarım asırdır Mersin in önemli değerlerinden biri olduğunu bilerek,tüm oda, borsa ve sektörün tüm paydaşları olarak,sadece Mersin iş dünyasına değil, limana da katkı sunma adına bir denge kurduklarını ve bu yönde hareket ettiklerini aktardı. İş Dünyası Varsa Liman Vardır Özelleştiği günden bu yana, Mersin Limanı nın kentin ekonomik anlamda gözdesi ve katkı sunan değeri olma özelliğini kaybetmeye başladığına dikkat çeken Aşut, Tek yanlı politikalar, limanı Mersin in bir değeri olmaktan çıkartmaya başlamıştır. Mersin limanı, Mersin e yabancılaşmaya başlamıştır. Bu her iki taraf adına da çok tehlikeli bir durumdur. Limanın özelleşmesinde en büyük katkıyı sunan iş dünyasının kendisi oldu. Çünkü eski liman bizim hızımıza ve vizyonumuza yetişemiyordu, hantallaşmaya başlamıştı. Teknoloji yetersizdi, alt yapı eksikleri vardı, insan kaynağı dünya ölçeğinde değildi. Gelişen ve değişen küresel ekonomi, Mersin in artan üretim ve ihracat gücü, gelişen Mersin hinterlandı artık modern bir dünya limanı kalitesi gerektiriyordu. Bunun için özelleştirmeye en çok bu salonu dolduran insanlar, bu salondaki kurumlar destek oldu ifadelerini kullandı. Limanı devralan firmanın ticari bir amacının olmasının gayet normal olduğunu dile getiren Aşut, sözlerine şöyle devam etti. Ancak, bizim limandan bazı beklentilerimiz ve bu özelleşmenin sonunda beklediğimiz şeyler vardı: Öncelikle limanın hizmet kalitesini arttıracak yatırımların yapılması geliyordu. Bu yatırımlarla hizmet kalitesi ve hızı artacak, bu da liman kullanıcı firmalarına maliyet avantajı ve rekabet avantajı yaratacaktı. Liman, hizmet ücretlerini makul bir düzeyde tutarak hem kar edecek hem de Mersin firmalarına destek verecekti. Bunun dışında, limanın Mersin in sosyal yaşamına katkı koyan bir kurum olması diğer bir beklentimizdi. Mersin de kazananın, Mersin e katkı koyması en doğal beklentimizdir. Ancak, 4 5

bırakın bunları, bırakın maliyet avantajları ve rekabette destek vermeyi, limanımız, liman dışındaki sahaları da temel görevi olmayan hizmetler için kullanmaya, sektörün yaptığı işi yaparak ona rakip olmaya, her hizmeti kendi vermeye çalışmaya ve kentin ekonomisine daha da çok zarar vermeye başladı. Bir kardeş kurum olarak gördüğümüz Mersin Limanı nın bu tek taraflı tutumu bizi üzmektedir. İş dünyası varsa liman vardır. Bizler rakip değiliz; düşman kardeşler hiç değiliz. Tek taraflı tutumlar birbirimize zarar vermekten başka bir işe yaramaz. Kısa vadede kazanıyor gibi görünse de, bir süre sonra, bu politikalar limana da çok şey kaybettirir, sektöre ve Mersin e çok şey kaybettirir. Dökme Yüke Üvey Evlat Muamelesi Yapılmamalı Bu konularda yapılacak basit yaklaşım değişimlerinin herkese çok şey kazandıracağının altını çizen Başkan Aşut, bunların başında alt yapı ve teknoloji kalitesini arttırmanın geldiğini, ekipman eksiği nedeniyle özellikle dökme yük tahliyelerinde sorunlar yaşandığını, dökme yükte daha teknolojik kavramalar kullanılmasının yaşanan tahliye, kantar ve tonaj sorununun çözümü olacağını, ve haksızlıkları önleyeceğini söyledi. Dökme yüke üvey evlat muamelesi yapılmamalı, konteynere verilen önem diğer yüklere de verilmelidir diyen Aşut, konteyner gemileri geldiğinde tüm ekipman bunlara tahsis edildiğinden, dışarıdan liman sahasına gelen konteyner yüklerine yeterince hizmet verilemediğini, bunun da yine ekipman eksiği ile ilgili bir durum olduğunu, özellikle reefer konteynerlerde ciddi organizasyon ve saha planlama hataları olduğunu, bu nedenle gecikmeler ve iş kayıplarının yaşandığını hatırlatarak, benzer planlama hatalarının Ro-Ro hattında da olduğunu vurguladı. Aşut şöyle devam etti: Bu karmaşanın, zaman ve iş kaybının ortadan kalkması için Ro-Ro hattına da ciddi bir düzenleme gerekiyor. ARF ye uygulanan port portal SİTROM teknolojisi Ro-Ro araçlarına da uygulanırsa, birçok bürokrasi ve iş kaybından, gecikmelerden kurtulmuş oluruz. Öte yandan, Gümrük ile daha koordineli olmak ve X-Ray sayısının arttırılması kontrollerin hızlanmasını sağlayacak diğer teknolojik alt yapı çözümleridir. İkinci önemli başlık ulaşım ile ilgili sorunlar ve önerileridir; liman giriş ve çıkışlarındaki yoğunluklar kentin tek ana arterini kilitlemektedir. Bunun tek çözümü limanın doğrudan otobana bağlanmasıdır. Liman yetkilileri bu konuda daha çok çalışmalıdır. Biz de her seviyede gereken tüm desteği vermeye hazırız. Eğer daha uygun alternatifler varsa, ki var; kentin tek ana arterini tıkamaya hakkımız yok. Çünkü bu yol artık bu yükü taşıyamıyor. Özellikle Serbest Bölge koridorundaki kapılar Gümrükle uyumun sağlanamaması nedeniyle sıkıntı yaşıyor. Liman ve Gümrüğün senkronizasyonu sorunu çözecektir. Sona bıraktığım ama konuşmamın başında da vurguladığım liman ücret tarifelerinin de makul düzeyde tutulması, reel ekonominin gerçeklerinin göz önünde tutulması, ve daha önemlisi Mersin iş dünyasının limanın rakibi değil, aksine en büyük ortağı, paydaşı, destekçisi olduğunun unutulmaması,biraz daha aklı selim politikalar uygulanması, karşılıklı konuşmaktan korkulmaması,hem limanımıza, hem sektörümüze, hem de Mersin e çok şey kazandıracaktır. Yanlış politikalardan dolayı İskenderun Limanı na müşteri kaybedildiğini belirten MTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şerafettin Aşut, Firmalarımızın kaybettiği her müşteri limanın da kaybıdır. Hele hele, ekonominin bıçak sırtı olduğu bu günlerde müşteri kaybına tahammülümüz yoktur. Mersin Limanı nın buna neden olmasına da hakkı yoktur. Bakınız, bir müşteri başka bir liman gidince sadece bir müşteri kaybetmiş olmuyorsunuz; kara taşımacımız kaybediyor, elleçleme yapanlar kaybediyor, depocumuz kaybediyor, lojistik firmalarımız kaybediyor. Yani, liman kaybediyor, sektör kaybediyor, Mersin kaybediyor. Batan gemide kendi kamaramızın güzelliği ve sağlamlığı ne işe yarar? Karşılıklı anlayış, karşılıklı uzlaşma ve empati sorunların çözümü olacaktır. Bizler bu kentin birbirinden ayrılmaz değerleriyiz. Her hak talebinde, her hukuki sorunda yasalara ve mahkemelere başvurursak kurumlara zarar veririz. Kurumları çalışmaz hale getirmek bir maharet değil. Bu öncelikle Liman yetkililerin sorumlu olduğu, daha duyarlı olmaları gereken bir konudur ifadelerini kullandı. Konvansiyonel Yükler Beklediğimizden Daha Hızlı Büyüdü Toplantıda konuşan AKFEN Holding ve Mersin Uluslararası Liman İşletmeciliği A.Ş (MIP) Başkanı Hamdi Akın ise, Mersin Limanına özelleşmeden bugüne kadar 1 milyar 170 milyon dolarlık yatırım yaptıklarını kaydetti. Limanın, Mersin ekonomisinin en büyük parçası olduğunu ve Mersin in limansız düşünülemeyeceğini söyleyen Akın, limanda konteyner kapasitesinde şu anda 1,5 milyon TEU ya yaklaştıklarını, konvansiyonel yükte ise 8,8 milyon ton yüke çıktıklarını belirterek, ilk etapta hedeflerinin kapasiteyi 2,6 milyon TEU ya çıkarmak olduğunu belirtti. Biz Mersin i konteyner limanına dönüştüreceğimizi düşünüyorduk. Genel kargonun daha az olacağını düşünüyorduk ve bu kadar büyüyeceğini öngörmemiştik diyen Akın, konvansiyonel yüklerin beklediklerinden daha hızlı büyüdüğünü, dünyanın konteynerleşmeye gittiğini, yükler daha çok konteynerle taşındığını aktardı. Akın, Mersin de de konteyner yük arttı ama konvansiyonel de beklediğimizden fazla arttı. Kapasiteyi 2,6 milyon TEU ya çıkarmak zorundayız. Tüm çalışmalar başladı." şeklinde konuştu. Bundan sonraki yatırımların en önemli kısmının otoyola bağlanmak olduğunu dile getiren Akın, özellikle dökme yük konusunda yığılmaların bu yıl had safhaya çıktığını ifade ederek, bunun nedeninin de yaşanan kuraklıkla birlikte bu yıl anormal derecede buğday ithalatı yapılması olduğunu söyledi. Genel kargoyu 15 milyon tona kadar çıkaracaklarını, bununla ilgili tüm izinlerini tamamladıklarını da kaydeden Akın, Bu alanda da 5-6 sene bir rahatlama sağlanacak. Gemilerimizin kapasiteleri ve ebatları büyümeye başladı. Büyük gemilerin Mersin e girmesi sorun olmaya başladı, onu çözmeliyiz. 2016 ilk çeyreğine kadar bu yatırımı bitireceğiz ve büyük gemilerin Mersin Limanı na girmesi sorunu kalmayacak. Mersin Limanı her yıl yatırım istiyor ve her yıl bu yatırımı yapma zorunluluğu var. Senede 60-70 milyon dolarlık yatırım yapmazsanız verim alamazsınız. O nedenle yatırımlar devam edecek. Makine ekipman yatırımı da aralıksız sürüyor. diye konuştu. Konuşmasında limanda yük birikmesi sorununa da değinen Akın, bu konuda kendileri dışında da engeller olduğuna işaret ederek, Gümrükte son anda gelen tedbirlerle neredeyse her konteynerin X Ray cihazından geçmesi gerektiğini, bunun da zaman ve yavaşlama demek olduğunu ifade etti. Herkes bekleyecek, demoraj ödenecek başka bir çözümü yok şeklinde konuşan Akın, Bu tür önlemler geliyor maalesef. Akıllı, mantıklı yapılabilecek her şeye birlikte çözüm bulabileceğimize inanıyorum ifadelerini kullandı. bunu ne şehir kabul eder, ne biz kabul ederiz. 1 Milyon Metrekareye Sıkışmış Bir Limanı 5 Katı TEU ya Taşımaya Çalışıyoruz Limanın son 5 senede Türkiye nin büyümesinin 3 misli daha fazla büyüdüğünü ve 400 bin TEU dan 1,5 milyon TEU ya çıktığını vurgulayan Akın, bunların güzel şeyler olduğunu belirterek iş adamlarının olaya güzel tarafından bakmalarını istedi. Yatırımın önemine dikkat çeken Akın, kazandıklarının en azından yarısını yatırıma harcamaya razı olduklarını belirterek, Ama yeter ki, bizim önümüze engeller çıkmasın, bize yardımcı olunsun, size destek verelim. Elbette ki aksaklıklar olacak ama 1 milyon metrekareye sıkışmış bir limanı 5 katı TEU ya taşımaya çalışıyoruz. Türkiye nin toplam konteyner kapasitesi zaten 8 milyon. Biz burayı 5-5,5 e çıkartmaya çalışıyoruz ve bu yatırımları da yapacağız, yapmak zorundayız. Önümüze tabi bir sürü engeller çıkacak, bunları hep birlikte aşmamız için de bize destek vermelisiniz. Büyüme imkanımız var ama bizim yük alabilmemiz, herkesi çok memnun edebilmemize bağlı. Biz Singapurlu ortağımız olmasa bu ivmeyi yakalayamayabilirdik. Bunlar hakikaten uluslararası anlamda önemli çalışmaların sonucunda ortaya çıkartılmıştır. Hiçbir liman bu kadar büyümedi, Marmara Bölgesi nde hiçbir liman bu büyümeleri kat edemez son 6 senede. Mersin in altyapısı var, stratejik konumda, çok önemli lojistik şirketleri var, her şeyiyle buna hazır, şehir her yeriyle bunu hazmedebilecek. Ama büyümemiz, daha teknik, daha mobil, daha modern, daha otomasyonlu hizmet verebiliyor hale gelebilmemiz lazım. Bütün bunların sonucu da para, bu yatırımın hepsi de para. Biraz anlayış gösterin, bu konuda hep beraber el ele verelim Mersin i uçuralım dedi. Mersin e Bakış Açınızı Değiştirin Toplantıda söz alan Mersin Ticaret Borsası Yönetim Kurulu Başkanı Abdullah Özdemir de Mersin Limanı'nın kentin kalbi olduğunu vurgulayarak, limanın artık yük yüklenemez hale geldiğini söyledi. Liman yüzünden işlerin geciktiğini ve müşterilerinin İskenderun limanına ve firmalarına yanaştığını anlatan Özdemir, MIP yüzünden kent ekonomisi kan kaybediyor. Lütfen artık Mersin e bakış açınızı değiştirin. Liman kent ekonomisine katkı sunacağına zarar verir hale geldi" şeklinde konuştu. Mersin Limanı nın özelleştirilmiş gibi görünse de devletin elinin hep içinde olduğunu ve dolayısıyla tam özelleştirilmiş olmadığını söyleyen Akın, şöyle devam etti: Devamlı valilikle, belediyeyle, gümrükle koordinasyonun olması gerekiyor. Böyle bir yapıyla olduğumuz için bu imkansızlıklar oluyor. Bunları hep birlikte mülki idarelere, bakanlığa giderek çözmek gerekir. Bu hepimizin menfaatine olacaktır. Sorunlarınıza mutlaka arkadaşlarımızla bir çözüm bulacağız ama ortada bir gerçek var; bu gerçeği görmezlikten gelmeyelim ve ne yapacağımıza birlikte karar verelim. Biz aslında ticari bir işletme gözüyle bakıyor olsak limanı bugünkü kapasitede ve sabit yükte tutup, 30 seneyi geçer gideriz. Böyle bir şey yapmak ne bizim vicdanımıza uygun, ne de zaten 6 7

MDTO DAN HABERLER Turanlı: Ertuğrul Projesinin En Büyük Hedefi Şehitlerimizin Anısını Canlı Tutmaktır Mersin Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Lokmanoğlu ile Ertuğrul Projesi Başkanı ve BOSAV Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Tufan Turanlı, 12 Ocak günü düzenlenen basın toplantısında, Ertuğrul Projesi kapsamında 2015 yılı içerisinde gerçekleştirilecek sualtı kazısı ve projeye ilişkin diğer çalışmalar hakkında basın mensuplarına bilgi verdi. MDTO Hizmet binasında yapılan toplantıda basın mensupları ile bir araya gelen MDTO Yönetim Kurulu Başkanı Cihat Lokmanoğlu, Ertuğrul Projesine destek vermekten duyduğu memnuiyeti dile getirdi. Lokmanoğlu, 2015 yılında, Ertuğrul kazasının 125. yılında Mersin in kardeş şehri Kushimato da sualtı kazılarının yeniden başlayacağını ve kalan eserlerin gün yüzüne çıkarılacağını söyledi. Ertuğrul, Bir Dostluk Projesidir Daha sonra söz alan BOSAV (Bodrum Karya Kültür Sanat ve Tanıtım Vakfı) Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Ertuğrul Projesi Başkanı Tufan Turanlı ise, batık görüntüleri eşliğinde Ertuğrul kazasının tarihçesini ve proje kapsamında bugüne kadar yapılanları anlattı. Bu çalışma aslında bir dostluk çalışmasıdır diyen Turanlı, İki ülkenin bayraklarının dalgalanmasıyla iki ülkenin ilişkilerini geliştirmek en büyük hedeflerimizden biridir ifadelerini kullandı. Gerek laboratuvarda gerekse denizde tüm çalışmaların Türk ve Japon ekipler tarafından yapıldığını kaydeden Turanlı, 2007 yılında başlayan kazılardan itibaren 7 bin 650 eser çıkarıldığını, bunların içinde 100 kiloya varan gemi parçaları olduğu gibi ufacık çivilerin de bulunduğunu söyledi. Turanlı şöyle devam etti: Eserleri çıkarmak, projenin ufak bir kısmı. Asıl önemli olan bunu halkla paylaşabilmek. Bununla ilgili Japonya da ve Türkiye de pek çok sergiler yapıldı. Ancak asıl önemli olan sergi İstanbul da yapılacak. Çünkü ne de olsa Ertuğrul İstanbul un gemisi. Çıkan eserleri yine MDTO ile birlikte nisan ayından itibaren 3 ay süreyle İstanbul Deniz Müzesi nde halkımıza sunacağız. 16 Eylül den itibaren de Mersin de sergilenecek. 8 9

MDTO DAN HABERLER MDTO DAN HABERLER Sualtı Kazıları Yeniden Başlıyor Sualtı kazılarının, 8 kişiden oluşan dalış ekibiyle, 15 Ocak-15 Şubat 2015 tarihleri arasında yapılacağı bilgisini veren Turanlı, batık alanına ilişkin bilgiler de paylaştı. Kazıların, ortalama 15 metre derinlikte ve dalış ekibi tarafından mağara adı verilen yerde yoğunlaşacağını kaydeden Tufan Turanlı, mağara nın; üzerine büyük bir kayanın düştüğü, çok dar iki girişi olan ve fırtınalardan ve deniz hareketinden korunan bir alan olduğunu bu nedenle de bu bölgede eserlerin son derece iyi korunmuş durumda bulunduğunu söyledi. Japonya da Ertuğrul Rüzgarı Esiyor Kushimato da yeniden başlayacak olan sualtı kazıları, 19 Ocak 2015 Pazartesi günü düzenlenen basın toplantısı ile Japon basınına da duyuruldu. Kushimoto kentinde bulunan Ertuğrul Araştırma Merkezi nde Kushimoto Belediye Başkanı Katsumara Tashima ve Ertuğrul Firkateyni Araştırma Ekibi Başkanı Tufan Turanlı nın katılımıyla düzenlenen basın toplantısı, Japonya nın ve dünyanın en yüksek tirajlı iki gazetesi Yomiuri ve Asahi de dahil olmak üzere ülkenin en büyük gazeteleri ve televizyon kuruluşları tarafından izlendi. Basın toplantısında Ertuğrul Firkateyni kazılarının tekrar başlayacağı tüm Japonya ya duyuruldu. Ertuğrul Japonya da Ders Kitaplarına Girdi 2015 yılının proje için önemine de değinen Başkan Turanlı, 2015 yılının, kazanın 125. yılı ve Türk-Japon diplomatik ilişkilerinin 90. yılı olması nedeniyle çok önemli olduğunu kaydetti. Konuşmasında projenin 3 önemli hedefi bulunduğuna dikkat çeken Turanlı, MDTO ile birlikte en önemli hedeflerinden birinin denizcilik tarihimize dikkat çekmek ve gençlerimize, çocuklarımıza denizi sevdirmek olduğunu belirtti. Turanlı, Japonya da gençlerle çalıştıklarını, kazıların başladığı dönemde faaliyete geçmiş olacak Ertuğrul Araştırma Merkezine ve laboratuvara tüm okullardan öğrenci geleceğini ve Japonya da geçen yıldan itibaren Ertuğrul un ders kitaplarına girdiğini anlattı. Projenin ikinci hedefinin Türkiye yi ve Mersin i Japonya da tanıtmak olduğunu belirten Başkan Turanlı, Japonya nın dünyanın en büyük ekonomilerden biri olduğunu, bu ülke ile ticaret ve turizm ilişkilerini geliştirmenin bizim için önemli olduğunu belirtti. Japon basınının konuya büyük ilgi gösterdiğini hatırlatan Başkan, bugüne kadar Japonya da Ertuğrul la ilgili 600 ün üzerinde gazete haberi çıktığını, bu proje sayesinde MDTO ile birlikte, en büyük tanıtımı yapacaklarını ifade etti. Diğer ikisinin yanı sıra; projenin en büyük hedefini bin bir zorlukla oraya giden ve hayatlarını iki ülkenin dostluğu için feda eden şehitlerimizin anısını canlı tutmak olarak açıklayan Turanlı sözlerini, Çalışmalarımı destekleyen ve bundan sonra birlikte çalışacağımız Mersin Deniz Ticaret Odası na teşekkür ediyorum diyerek tamamladı. Toplantının sonunda, Cihat Lokmanoğlu ve Tufan Turanlı tarafından Ertuğrul Projesi Ana Sponsorluk sözleşmesi imzalandı. Japonya milli televizyonu NHK, çalışmaların başlayacağını güney Japonya da 18:00 haber kuşağında ilk haber olarak verdi. Kushimoto Belediye basın yetkilileri basın toplantısında paylaşılan bilgilerin tüm güney Japonya da (Osaka ve Wakayama Bölgesi), kısmen de kuzey Tokyo da halka ulaştığını belirtiyor. Sualtı kazıları ve proje tanıtımı için Japonya da bulunan Proje Başkanı Tufan Turanlı ise, Kushimoto da havanın aşırı rüzgarlı oluşu nedeniyle dalışların 25 Ocak ta başlayacağı ve dalış ekibinin çalışma alanını ziyaret ederek sualtına demirleme sistemlerini yerleştirdiği bilgisini verdi. Ertuğrul Araştırma Merkezi ise Türk, Japon ve İspanyol araştırmacılarla konservasyon hazırlıklarını başlattı. Öte yandan, Proje Başkanı Tufan Turanlı 19 Ocak 2015 tarihinden itibaren Japonya nın 12 milyon tirajlı Asahi gazetesi, ve 2.7 milyon tirajlı Sankei gazetesinde Ertuğrul projesine yönelik köşe yazıları yazmaya başladı. 10 11

MDTO DAN HABERLER MDTO DAN HABERLER Kursiyerler Sertifikalarını Aldı Mersin Deniz Ticaret Odası nın (MDTO), Yabancı Dil Eğitimi projesi kapsamında verilen İngilizce eğitimini başarıyla tamamlayan kursiyerler sertifikalarını 26 Ocak Pazartesi günü MDTO Konferans Salonu nda düzenlenen törenle aldı. MDTO nun üye firma çalışanlarının donanımlarını artırmak amacıyla American Time Dil Kursu işbirliğinde hayata geçirdiği Yabancı Dil Eğitimi ilk kez geçtiğimiz yıl düzenlenmiş, eğitim programı, firma çalışanlarının yoğun ilgi göstermesi nedeniyle aynı yıl içinde tekrarlanmıştı. Program çerçevesinde toplam 72 saat dil eğitimi alarak 2. dönem yabancı dil eğitimini tamamlayan kursiyerler sertifikalarını MDTO da düzenlenen törenle aldı. Başlangıç ve orta seviye olmak üzere iki farklı kur halinde düzenlenen eğitimler sonunda toplam 30 kişi sertifika almaya hak kazandı. Sertifika töreninin açılışında konuşan MDTO Genel Sekreter Yardımcısı Kpt. Halil Delibaş, günümüzde yabancı dil bilmenin gerek iş yaşamında gerekse sosyal yaşamda çok gerekli hale geldiğini vurguladı. Delibaş, gündüz işlerine devam eden, iş çıkışlarında da yabancı dil eğitimi alan kursiyerleri özverileri nedeniyle tebrik etti. Daha sonra söz alan American Time Dil Kursu Müdürü Levent Çetin ise, günümüzde tek yabancı dil bilmenin yeterli olmadığını belirterek, ikinci ya da üçüncü dilin meslek yaşamında tercih sebebi olduğunu söyledi. Konuşmaların ardından, kursiyerlere sertifikaları verildi. 12 13

Çalıştaya Silifke Kaymakamı Şevket Cinbir, Silifke Belediye Başkanı Mustafa Turgut,, Mersin Deniz Ticaret Odası Genel Sekreteri Korer Özbenli, Mersin Deniz Ticaret Odası Genel Sekreter Yardımcısı Mesut Öztürk, Silifke Kent Konseyi Başkanı Rıfat Karaduman, Silifke Kent Konseyi Üyesi Yusuf Buldu, TMMOB Gemi Mühendisleri Odası Başkanı Sinem Dedetaş, Gemi ve Yat İhracatçıları Birliği Başkanı Prof. Dr. Mustafa İnsel, İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesinden Yrd. Doç. Dr. Yalçın Ünsan, TMMOB Gemi Mühendisleri Odasından Erdal Kılıç, Mersin Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi Eyüb Dinç, Mersin Büyükşehir Belediyesi Kent Konseyi Müdürü Hasan Gökbel, Mersin Büyükşehir Denizcilik Daire Başkanı Sinan Bayraktar katıldı. Yat ve tekne endüstrisinin hakkında bilgi veren Gemi ve Yat İhracatçıları Birliği Başkanı Prof. Dr. Mustafa İnsel, Anadolu da 600 yıldan fazla tarihe sahip olan gemi ve tekne inşa sanayinin günümüzde önemli ölçüde istihdam sağlayan ve yurtdışına yapılan ihracatlarla ekonomiye büyük oranda girdi sağlayan bir sektör durumuna geldiğine dikkat çekti. Özellikle, Türk tekne ve yat imalat sanayinin küçük işletmelerle başlayan gelişimi hakkında bilgi veren İnsel, günümüzde bütün sahillere yayılmış 400 den fazla imalatçısıyla ve modern yat imalat bölgeleriyle, ülkenin yükselen sektörü olduğunu belirterek, "Yat ve tekne sanayisi içinde yer alan teknelerin yılık bakım, onarım ve tamir hizmetleri, marina ve çekek hizmetleri, yedek malzeme ve aksesuar satışı, su sporları faaliyetleri için gerekli ekipman, aksesuar ve motor satışı, yat turizmi, su altı ve su üstü sporları faaliyetleri de ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır. Türk yat ve tekne endüstrisinin, yan sanayisi ile birlikte ekonomik büyüklüğü yaklaşık olarak 3 milyar dolara kadar ulaşmıştır. Dünya çapında yaşanan ekonomik krize bağlı olarak, sektörün büyüklüğü biraz azalmış olsa da, alınan tedbirler ve sektöre yönelik yapılacak iyileştirmeler ile önümüzdeki yıldan itibaren tekrar eski büyüklüğüne ulaşacaktır. Bu konuda devletimizin denizciliğimizin gelişimine verdiği ve vereceği destekler çok önemli olacaktır dedi. İTÜ Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Yrd. KISA KENT HABERLERİ Silifke de Doğu Akdeniz Yat Üretim Merkezi Çalıştayı Düzenlendi Silifke de Doğu Akdeniz Taşucu Yat Üretim Merkezi Projesi çalıştayı düzenlendi. Silifke Kent Konseyi tarafından bölge ekonomisine, sosyal kalkınmasına katkı sağlamak amacıyla düzenlenen Doğu Akdeniz Taşucu Yat Üretim Merkezi Projesi çalıştayı Silifke Kültür Merkezinde gerçekleştirildi. Doç. Dr. Yalçın Ünsan ise, yat ve teknelerin yıllık bakım, boya ve onarım hizmetlerine ihtiyaç duyduğunu ve bu gelirlerin ekonomiye ek katkı sağladığını belirterek marina, yat limanı, bağlama yeri, çekek yerleri ihtiyaçlarının yeni sanayi alanları kazandırdığını ve malzeme, aksesuar ve yedek parça sağlayan yan sanayiyi geliştirdiğini vurguladı. Büyük oranda ihraç edilen yat ve teknelerin ülkemize büyük oranlarda döviz kazandırdığına dikkat çeken Ünsan, yat imalatının sağladığı istihdam ile ülkemiz insanlarına yeni iş sahaları yarattığını, yat ve teknelerin kullanımı ile yakıt ve vergi gelirlerinin arttığını, amatör denizcilerinin sayısının artmasına bağlı olarak denizcilik bilincimizi geliştirdiğini, sahip olduğumuz denizlerimizi, kıyılarımızı ve deniz sporlarını ekonomimize kazandırdığını, deniz ve yat turizmini geliştirdiğini anlattı. Yrd.Doç.Dr. Ünsan, özelikle son yıllarda 30 mt.ve üzerindeki süper ya da mega yatların yer aldığı gruba dahil teknelerin, gerek kullanıma dayalı gerekse sahibinin değişmesine bağlı olarak yenileme, onarım ve bakım işlemlerinin giderek arttığını ve ülkemizdeki mevcut tersane, büyük tekne imal yerleri ile çekek alanlarının bu ihtiyaca cevap verecek tarzda kendilerini geliştirmiş olduklarını da sözlerine ekledi. Ekonomik olarak gelişmiş ülkelerin denizlerden etkin şekilde yararlandıklarını dile getiren TMMOB Gemi Mühendisleri Odasından Erdal Kılıç ise, bu ülkelerde insanların deniz ile iç içe olduklarını ve buna dayalı yaygınlaşmış bir deniz kültürüne sahip olduklarını ve sonuç olarak, bu ülkelerde amatör denizciliğin çok gelişmiş olduğunun görülebileceğini kaydetti. Bu tür gelişmiş ülkelerin bugün sahip oldukları büyük deniz ticaret filoları, limanları ile denize yönelik sanayi yatırımlarının temel başlangıç noktasını; deniz ile iç içe yaşayan ve denizciliği bir kültür olarak gören insanlarının sayısının ülke nüfusuna oranla çok olması oluşturmaktadır. Temelden başlayan bu deniz kültürü ve deniz ile barışık insan yapısı, denizlere sahip çıkan ve ekonomik olarak en etkin şekilde denizleri kullanabilen gelişmiş ülkeleri oluşturmuştur. Denizler her zaman, insanlık kültürünün ve tarihsel gelişiminin, ekonomik büyümenin ve sosyalleşmenin ilk şartı olmuştur şeklinde konuştu. Taşucu nda 65 Yıllık Savaş Gemisi Batırıldı Mersin in Silifke ilçesinde, Akdeniz Sahil Güvenlik Komutanlığı nda 3 yıl önce hurdaya çıkarılan 65 yıllık savaş gemisi, dalış turizmini geliştirmek amacıyla batırıldı Mersin in Silifke ilçesinde, Akdeniz Sahil Güvenlik Komutanlığı nda 3 yıl önce hurdaya çıkarılan 65 yıllık savaş gemisi, dalış turizmini geliştirmek amacıyla batırıldı. Projeyi hazırlayan Silifke Sulama Kooperatifi Kurucu Müdürü Ersin Akdoğan, dalış turizmini geliştirmek amacıyla Genelkurmay Başkanlığı ndan alınan hibe izni ile Akdeniz Sahil Güvenlik Komutanlığı bünyesinde 3 yıl önce hurdaya çıkarılan gemiyi Taşucu Limanı ndan bir yat yardımıyla batırılacak olan bölgeye götürdüklerini ve geminin Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı ekiplerin ve dalgıçların yardımıyla güvenli bir şekilde batırıldığını söyledi. Pek çok ören yeri, kuş cenneti ve muhteşem bir denize sahip olduklarını ancak su altı ve su üstü sporlarında oldukça yetersiz durumda olduklarını ifade eden Akdoğan, Bunları geliştirmek için Neler yapabiliriz diye düşünürken, araştırmalarımızı yaparken Akdeniz Sahil Güvenlik Komutanlığı na Mersin'in Anamur ilçesinde Suriye bandıralı bir gemi karaya oturdu. Alınan bilgiye göre, İstanbul dan Mersin Limanı'na giden ve boş olduğu tespit edilen kuru yük gemisi, Anamur açıklarında şiddetli fırtınanın etkisiyle sürüklenerek karaya oturdu. Yetkililer 'Sea Bird' isimli 50 metre uzunluğunda ve yaklaşık 13 metre genişliğindeki geminin gece Anamur açıklarında fırtınanın geçmesini beklemek için demir attığını, ancak motor arızası ve fırtına sebebiyle kıyıya kadar sürüklendiğini belirtti. Gemide bulunan Suriye uyruklu 14 mürettebat Sahil Güvenlik ekipleri tarafından kurtarıldı. Gemi mürettebatının sağlık durumlarının iyi olduğu belirtildi. (İHA) bağlı olan SG-113 gemisinin tarafımıza hibe edilmesi için valiliğimiz aracılığıyla talepte bulunduk dedi. Taleplerinin kabul edilerek hibe işleminin gerçekleşmesinden son derece mutluluk duyduklarını ifade eden Akdoğan şunları söyledi: Gemide gerekli temizlik işlemleri yapıldı. Doğaya zarar vermemesi için uzun bir çalışma yaptık. Gereksiz materyaller çıkarıldı, yağlar, mazotlar temizlendi. Batık yapılacak alanla ilgili araştırmalarımız ve çalışmalarımızı tamamladık. Kültür Ve Turizm Bakanlığı ile birlikte projeye imza attık. Bizim sit alanlarımız çok fazla. Ören yerleri ve Deniz altı arkeolojisine de zarar vermemek için birlikte çalışmalarımızı yaptık. Gıda Tarım Ve Hayvancılık Bakanlığı ndan iznimizi aldık. Kültür ve Turizm Bakanlığıyla ilgili çalışmalarımızı da tamamlayarak çeşitli deniz tabiatına yuva yapmak, pek çok canlıya ev sahipliği yapmak üzere ve dalış turizmine katkıda bulunmak üzere gemiyi denize batırdık. KISA KENT HABERLERİ Bu geminin Silifke turizmine büyük katkı sunacağını belirten Akdoğan, Silifke de Akdeniz Sahil Güvenlik Komutanlığı nda 3 yıl önce hurdaya çıkarılan 65 yıllık savaş gemisi, Taşucu Turizm İşletmeciler Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği ne hibe edildi. 22 metre uzunluğunda ki bu geminin batırılması ile birlikte bölgemizde dalış turizmi canlanacaktır. Amacımız Silifke de dalış turizmine katkı sunmaktır. Yabancı misafirlerimiz bu geminin batırıldığı bölgeye çok rağbet gösterecektir. Aynı zamanda bu alanda olta balıkçılığı da gelişecektir. Bu olay Silifke için son derece önemli bir gelişmedir. Bu gemi 1950 li yıllarda Almanya dan geldi. Ömrünü tamamlayıp hizmet ettikten sonra hizmetini doldurdu. Bazı resmi yazışmalar sonrası gemiyi Silifke ye getirdik. Bu geminin bölgemize gelmesinde emeği geçen Prof. Dr. Nebi Bozkurt hocamıza teşekkür ediyorum. Bu gemi Silifke turizmine büyük katkı sunacaktır dedi. (İHA) Suriye Bandıralı Gemi Anamur da Karaya Oturdu 14 15

MERSİN DENİZ TİCARETİ KASIM OCAK 2014 2015 KISA KENT HABERLERİ KISA KENT HABERLERİ ÇKA 2015 Yılı Doğrudan Faaliyet Desteği Bilgilendirme Toplantısı Çukurova Kalkınma Ajansı (ÇKA) 2015 Yılı Doğrudan Faaliyet Desteği Bilgilendirme Toplantısı yapıldı. Mersin Ticaret ve Sanayi Odası nda (MTSO) yapılan toplantıya, Mersin Valisi Özdemir Çakacak, Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, MTSO Başkanı Şerafettin Aşut, ÇKA Genel Sekreteri Lütfi Altınsu ve kurum müdürleri katıldı. Toplantıda konuşan ÇKA Genel Sekreteri Lütfi Altınsu, bu sene de projeler için ayrılan bütçenin 1 milyon lira olduğunu söyledi. Geçmiş yıllara ait bütçe bilgilerini aktaran Altınsu, 2014 te de 1 milyon bütçe vardı tamamına yakınını harcadık. Geçen yıl 27 proje başvurusundan 13 projeye destek verdik. 2012-2013 te yine 1 milyon lira tahsis edilmiş ve tamamı kullanılmıştı diye konuştu. Altınsu Programın 6 Ocak ta açıldığını kaydetti. Mersin Valisi Özdemir Çakacak ise önemli ve güzel projeler beklediklerini belirterek, ÇKA bu güne kadar 19 mali destek programı uyguladı. 628 başarılı sözleşme imzalamış ve başarılı projeyle 191 milyon lira tutarında kaynak tahsis edildi. Eş finansmanla birlikte 332 milyon lira bölgede ekonomiye kazandırılmıştır. Bunun istihdam yansımalarına bakınca verilen hibe destekleriyle 5 bin kişinin üzerinde istihdam artışı sağlanmıştır. Kalkınma ajanslarının amacı da hem ülkemizdeki bölgeler arası gelişmişlik farklarının azaltılması aynı bölge içinde yine bölgeler içinde gelişmişlik farklarının azaltılması, oranın ekonomik, sosyal, kültürel yönden gelişimine proje destekleriyle ekonomik hareketliliğin artırılmasıdır. Bugün doğrudan faaliyet desteğinin tanıtım açılışını yapıyoruz. Doğrudan faaliyet desteği her yıl uygulanmakta. Geçen yıl 1 milyon lira kalkınma ajansından doğrudan faaliyet desteği olarak bütçe ayrıldı. Bu yılda 1 milyon TL bütçe ayrıldı. Bu hibe ile güzel projeler hayata geçeceğine inanıyorum ifadelerini kullandı. Konuşmaların ardından Türker Dölekoğlu, proje başvuruları konusunda katılımcıları bilgilendirdi.(iha) Sahil Güvenlik, 2014 te 387 Tekneye 674 Bin TL Ceza Kesti Sahil Güvenlik Akdeniz Bölge Komutanlığı, 2014 yılında yasa dışı su ürünleri avcılığı yaptığını tespit ettiği 367 tekneye 487 bin 372 TL, deniz kirliliğine neden olan 20 tekneye 186 bin 690 TL idari para cezası kesti. Mersin Valiliği'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Sahil Güvenlik Akdeniz Bölge Komutanlığı'na bağlı yüksek süratli deniz unsurları ile hava unsurlarının müşterek olarak gerçekleştirdikleri ani denetimlerde bir taraftan yasak sahada yasa dışı su ürünleri avcılığı yaptığı tespit edilen tekne ve kişilere 1380 sayılı Su Ürünleri Kanunu kapsamında idari para cezası uygulanıyor diğer taraftan idari para cezasından kurtulmak için trol donanımlarını keserek denize bıraktığı tespit edilen tekne ve kişilere ise 2872 sayılı çevre kanunu kapsamında idari para cezası kesiliyor. Deniz kirliliği tespiti yapabilen ileri teknoloji ürünü cihazlarla donatılmış Sahil Güvenlik deniz ve hava unsurları tarafından deniz kaynaklı kirlilik tespiti ve idari para cezası uygulamasının yanı sıra, her türlü atık ve artığı yasal mevzuata aykırı olarak denizlere boşaltarak kara kaynaklı deniz kirliliğine neden olduğu tespit edilen işletmelere de 2872 sayılı Çevre Kanunu gereğince idari para cezası uygulanıyor. Sahil Güvenlik Komutanlığı tarafından denizlerde icra edilen yasal denetimlerin yanı sıra denizlerin sürdürülebilir kullanımını sağlamak üzere düzenlenen bilgilendirme toplantılarında, özellikle yasa dışı su ürünleri avcılığı ve deniz kirliliği konusundaki yasal mevzuat hakkında denizlerde faaliyet gösteren vatandaşlara bilgi veriliyor ve vatandaşların sorunları dinleniyor. Bu kapsamda ekipler, 2014 yılı içerisinde gerçekleştirilen denetimler neticesinde yasa dışı su ürünleri avcılığı yaptığı tespit edilen 367 tekneye 487 bin 372 TL, deniz kirliliğine neden olduğu tespit edilen 20 tekneye 186 bin 690 TL olmak üzere 387 tekneye 674 bin TL idari para cezası uyguladı. Ekipler ayrıca, bin 931 adet tekneyi yasal işlem uygulanması maksadıyla ilgili kurumlara sevk etti. (İHA) EMITT Fuarı nda Mersin Rüzgarı Esti Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı (EMITT) 22-25 Ocak 2015 tarihlerinde düzenlendi. Bu yıl 19.su gerçekleştirilen fuarda Mersin Büyükşehir Belediyesi koordinesinde ilçe belediyelerin katılımıyla kurulan stant yoğun ilgi gördü. Tüyap Fuar Merkezi nde ziyaretçilerini ağırlayan Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı (EMITT) 71 ülke, 4 bin 500 ü aşkın kurum, kuruluş ve beldenin katılımlarıyla kapılarını açtı. Fuarın açılışına birçok isim katılırken, Mersin den de Vali Özdemir Çakacak, Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, Mersin Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şerafettin Aşut ile ilçe belediye başkanları katıldı. Fuarda Mersin Büyükşehir Belediyesi koordinesinde kurulan stant büyük ilgi gördü. Standa yoğurtlu lokum, cezerye, portakal, limon, çilek, muz gibi ürünler ziyaretçilere ikram edilirken, çok sayıda protokol üyesi de Mersin standını ziyaret etti. Mersin de bu yıl 14. sü gerçekleştirilecek Mersin Uluslararası Müzik Festivali nin Beste Yarışması için tema olarak Korikos Antik Kenti seçildi. Kızkalesi bölgesini kapsayan ve bu yıl UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi ne giren Korikos Antik Kenti, Mersin, Korikos un Tınısını Arıyor temasıyla bestecilere ilham kaynağı olacak. Burada konuşan Büyükşehir Belediye Başkanı Burhanettin Kocamaz, bütün ilçelerle birlikte EMITT de olduklarını ifade ederek, "Bütün belediye başkanlarımız kendi ilçeleriyle ilgili tanıtımda önemli görevler üstlendiler. Biz de Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak geniş bir standı ilk defa kiraladık. Bugüne kadar Mersin bu şekilde hiç tanıtılmamıştı. Sadece birkaç ilçe belediyesi stant açıyordu. Kalkınma ajansları da bir stantta Mersin ve Adana yı tanıtıyordu. Bölgemiz çok önemli bir cazibe merkezi, kültür değerlerimiz gerçekten çok fazla. Ancak biz geçmişte bunun farkına varamamışız ve bir kısmını heba etmişiz. İnşallah bütün belediye başkanlarımızla birlikte el ele vererek bu tarihi değerlerimizi yeniden ayağa kaldırmaya, canlandırmaya ve turizmin hizmetine sunmaya hazırlanıyoruz" diye konuştu. Bölgede turizmin her türlü çeşidinin olduğunu vurgulayan Kocamaz, Mersin in bu yönüyle diğer turizm bölgelerinden çok daha anlamlı bir bölge olduğunu söyledi. Bu tür fuarların tanıtım konusunda bir fırsat olduğuna değinen Kocamaz, gittikleri yerlerde sadece kültür değerlerini değil bölgede üretilen ürünleri de tanıttıklarını belirtti. Korikos Antik Kenti Notalara İlham Kaynağı Olacak Mersin Uluslararası Müzik Festivali nin resmi internet sitesinden ilan edilen 5. Beste Yarışması nın duyurusunda, yarışmaya başvuruların başladığı bildirildi. Sitede yer alan açıklamaya göre, 14. Mersin Uluslararası Müzik Festivali kapsamında gerçekleştirilecek beste yarışmasına bir rumuzla katılacak yarışmacılar, UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi ne bu yıl giren, Mersin de Kızkalesi bölgesini kapsayan Korikos Antik Kenti üzerine beste yapacaklar. Mersin, Korikos un Tınısını Arıyor sloganıyla gerçekleştirilecek yarışmaya farklı rumuzlarla birden fazla eserle katılabilecek adayların eserleri, jürinin ön elemesinden geçecek. Jürinin ön elemeyle belirlediği 6 eser ise festival kapsamında düzenlenecek konser gecesinde seslendirilecek. Yarışmayı kazanan eser, izleyiciler tarafından seçilecek. Yarışmada birinci olan eser için 5 bin lira ödül verilecek. Adaylar, yarışmaya 31 Mart 2014 mesai saati bitimine kadar başvuruda bulunabilecek.(iha) Mersin Valisi Özdemir Çakacak ise bugün Mersin olarak bu fuarda olduklarını belirterek, "EMITT fuarı dünyanın en büyük turizm fuarlarından biri. 70 in üzerinde ülkenin katıldığı çok önemli bir fuar. Böyle önemli fuarlarda Mersin gibi önemli ve güzel şehirlerin tanıtılması gerekiyor. Çünkü biz turizm değerleri anlamında çok büyük zenginliğe sahibiz. Turizmin her türlü çeşidinde varız. Bu çeşitleri uluslararası fuarlarla tanıtarak bu bölgeye daha fazla turisti çekmek zorundayız. Çukurova Kalkınma Ajansı olarak Mersin ve Adana iliyle katıldık. Yine Büyükşehir Belediyesi diğer ilçeleri de kapsayacak şekilde son derece de büyük bir stantla katıldılar. Amacımız sahip olduğumuz turizm değerlerimizi dünyaya tanıtmak. Gerçekten çok zengin bir turizm potansiyelimiz var. Ama istiyoruz ki bu turizm potansiyeli her yönü ile katma değere dönüşsün Sektör temsilcileriyle sadece yurt içindeki değil aynı zamanda yurt dışındaki fuarlara da katılmanın bir zorunluluk olduğunu düşünüyoruz" şeklinde konuştu. (İHA) 16 17

DENİZCİLİK HABERLERİ Dış ticaret açığı 2014 te yüzde 15,4 düştü Dış ticaret açığı 2014 yılında yüzde 15,4 düşüş göstererek 84,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2014 yılı Aralık ayında, 2013 yılının aynı ayına göre yüzde 1,2 artarak 13 milyar 328 milyon dolar, ithalat yüzde 5,6 azalarak 21 milyar 834 milyon dolar olarak gerçekleşti. Dış ticaret açığı ise aynı dönemde yüzde 14,6 azalarak 8 milyar 506 milyon dolara düştü. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2013 Aralık ayında yüzde 56,9 iken, 2014 Aralık ayında yüzde 61 e yükseldi. 2014 yılı toplamında ise, dış ticaret açığı yüzde 15,4 düşüş göstererek 84,5 milyar dolar olarak gerçekleşti. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre, 2014 Aralık ayında bir önceki aya göre ihracat yüzde 0,6 arttı, ithalat yüzde 11,1 azaldı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise 2014 yılı Aralık ayında önceki yılın aynı ayına göre ihracat yüzde 2, ithalat yüzde 9,3 azaldı. Avrupa Birliği nin (AB-28) ihracattaki payı 2013 Aralık ayında yüzde 40 iken, 2014 Aralık ayında yüzde 40,2 oldu. AB ye yapılan ihracat, 2013 yılının aynı ayına göre yüzde 1,8 artarak 5 milyar 361 milyon dolar olarak gerçekleşti. Almanya ya yapılan ihracat 2014 yılı Aralık ayında 1 milyar 165 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla Irak (1 milyar 111 milyon dolar), İngiltere (763 milyon dolar) ve ABD (722 milyon dolar) takip etti. Çin den yapılan ithalat, 2014 yılı Aralık ayında 2 milyar 318 milyon dolar oldu. Bu ülkeyi sırasıyla Almanya (2 milyar 183 milyon dolar), Rusya (2 milyar 137 milyon dolar) ve ABD (1 milyar 116 milyon dolar) izledi. Teknoloji yoğunluğuna göre dış ticaret verileri, ISIC Rev.3 sınıflaması içinde yer alan imalat sanayi ürünlerini kapsıyor. Aralık ayında ISIC Rev.3 e göre imalat sanayi ürünlerinin toplam ihracattaki payı yüzde 91,7. Yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 4, orta yüksek teknolojili ürünlerin payı ise yüzde 32,9. İmalat sanayi ürünlerinin toplam ithalattaki payı yüzde 78,9. Yüksek teknolojili ürünlerin 2014 Aralık ayında imalat sanayi ürünleri ithalatı içindeki payı yüzde 16,9, orta yüksek teknolojili ürünlerin payı ise yüzde 43,3. www. virahaber.com Üçüncü köprü lojistik sektörünü canlandıracak Tamamlandığında dünyanın en büyük asma köprülerinden biri olacak Yavuz Sultan Selim Köprüsü nde şaft kazıları ve temel çalışmaları tamamlandı. Köprünün kuleleri Avrupa Yakası nda karadan 292 metre, Asya Yakası nda 288 metre yüksekliğe ulaştı. Bugüne kadar projede 50.6 milyon metreküp kazı, 21.8 milyon metreküp dolgu çalışması yapılırken, 109 menfez ve 7 altgeçit ile 2 üstgeçit tamamlandı. 32 viyadük ile 18 altgeçit, 3 dere köprüsü ve 28 üstgeçitte betonarme imalatlar yapılırken, 32 menfez ile Riva ve Çamlık tünellerinde ise çalışmalar sürdürülüyor. Dur-kalkların azalmasıyla 6.7 milyar TL lik tasarruf 29 Ekim e yetiştirilmesi planlanan köprü, lojistik sektörünün de iştihanı kabartıyor. TIR ve kamyonların Yavuz Sultan Selim Köprüsü ne yönlendirilmesiyle, şehir trafiğinin rahatlaması, sektörde planlama imkanının artması ve dur-kalktan kaynaklı yakıt maliyetinin azalması bekleniyor. Sektör yetkilileri, Türkiye deki dev yatırımların lojistik sektörüne önemli oranda katkı sağladığını belirterek, TIR ve kamyonların şehir trafiğini rahatsız etmeden direkt geçişlerinin mümkün olacağını, bunun tüm paydaşlar için kazançlı bir durumu beraberinde getireceğini kaydetti. artabileceğini ifade ederek, köprü ile İstanbul daki dur-kalkların azalacağını ve bu sayede yıllık 6.7 milyar TL tasarruf edilebileceğini ifade etti. 6 bin 500 işçi, 600 mühendis çalışıyor Yapımına 2013 te başlanan 3 milyar dolar maliyetli 3. köprü ve Kuzey Marmara Otoyolu projesinde, Anadolu Yakası'nda temelden 318 metre, Avrupa Yakası'nda ise 322 metreye ulaşan kulelerin yapımı tamamlandı. 3. Boğaz Köprüsü nden araçların ve trenlerin geçeceği çelik tabliyelerin ikisi ise deniz yoluyla getirilerek kule altına kadar olan bölüme yerleştirildi. Daha sonra toplam 60 tabliye iki kule arasına uzanacak. 6 bin 500 işçi ile 600 mühendisin görev yaptığı projenin çalışmalarında yaklaşık 1000 büyük iş makinası kullanılıyor. virahaber.com Yetkililer, 3. Köprü, Kuzey Anadolu Otoyolu, İzmit Otobanı, 3. Havalimanı gibi projelerin sonlanmasıyla lojistikte dünyanın en önemli hatlarından birinin oluşabileceğini ve ticaretin yüzde 20 18 19

DENİZCİLİK HABERLERİ 2014 yılında limanlarımıza 74 bin 766 gemi yanaştı Deniz Ticareti Genel Müdürlüğü nün verilerine göre 2014 yılında Türkiye deki limanlara 74 bin 766 gemi yanaşırken, 383 milyon 120 bin ton mal gümrüklerden ihraç veya ithalat olarak geçti. 2014 te denizden gelen ithal mal sayısında rekor, işlenmemiş taş kömürünün oldu. Limanlara en çok gelen 22 milyon 520 bin ton taş kömürünü, çeşitli ürünlerin bulunduğu 32 milyon tonluk konteynerler (40 lık ve 20 lik) ve 16 milyon ton ile ham petrol izledi. Denizlerden yapılan ithalatın 30 milyon tonu Rusya dan olurken 17 milyon ton ile Ukrayna ve 14 milyon tonla ABD en fazla ithalat yapılan ülkeler oldu. Gemiler ithal ürünleri en fazla Kocaeli limanına indirirken, İzmir Aliağa ve İskenderun limanları da en fazla ithal mal gelen limanlar oldu. Geçen yıla göre limanlara gelen ürünlerde yüzde 4 oranında yükseliş gerçekleşti. Deniz yoluyla yapılan ithalatlarda başı taş kömürü çekti. Yıl boyunca en fazla ithal ürün gelen liman Kocaeli olurken Türkiye genelinde limanlara en çok Rus gemileri demir attı. (Vira Haber) KKTC Su Temin Projesi nde su tutulmaya başlandı Mevsimin kurak geçmesi ve evleri ve arazileri sular altında kalacak olan Akine, Ormancık ve Sarıağaç Mahallesi sakinlerinin kendileri için yapılan yerleşim yerlerinin tamamlanmadığını gerekçe göstermesi nedeniyle su tutması ertelenen, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ne (KKTC) içme suyu sağlayacak olan Mersin in Anamur İlçesi ndeki Alaköprü Barajı nda, kapakların indirilmesiyle su tutulmaya başladı. Asrın Projesi olarak adlandırılmıştı Yıllardır su sıkıntısı çeken KKTC ye içme suyunun bugüne kadar dünyada görülmeyen deniz boru hattıyla taşınmasını sağlayacağı için Asrın projesi olarak adlandırılan projede yapımı tamamlanan Alaköprü Barajı nın su tutmaya başlayacağı tarih daha önce 26 Ağustos 2013 olarak açıklanmıştı. Ancak mevsimin kurak geçmesi, evleri ve arazileri sular altında kalacak olan Akine, Ormancık ve Sarıağaç Mahallesi sakinlerinin kendileri için yapılan yerleşim yerlerinin tamamlanmadığını gerekçe göstermesi nedeniyle ertelenen su tutuma işlemi bugün düzenlenen bir törenle gerçekleşti. Saat 11.00 de baraj kapakları, teknik ekibin kontrolünde vinçlerle suya indirildi. İki dozerde kapakların önünü toprakla doldurdu. Alaköprü Barajı, bölgeye de hayat verecek KKTC nin içme suyunu sağlayacak Alaköprü Barajı, Anamur İlçesi ndeki Dragon Çayı üzerinde, temelden 93 metre yüksekliğinde bulunuyor. Toplam 130,5 milyon metreküp depolama hacmine sahip ön yüzü beton kaplamalı kaya dolgu tipindeki baraj, KKTC ye su aktarılmasının yanı sıra Anamur İlçe merkezi, Akine, Ormancık, Güneybahşiş, Ovabaşı, Köprübaşı, Malaklar, Karalarbahşiş, Emirşah, Evciler, Çarıklar, Bozdoğan, Karaisalı, Akcami ve Narince Mahalleleri ne ait olan toplam 3 bin 293 hektar tarım arazisini sulayacak. KKTC ye 75 milyon metreküp su akacak Alaköprü Barajı nda depolanan suyun 75 milyon metreküplük kısmı, KKTC tarafındaki Geçitköy Barajı na aktarılmak üzere bin 500 milimetre çapında ve 22 kilometre uzunluğunda düktil demir boru hattıyla 10 bin metreküp hacmindeki Anamuryum Dengeleme Deposu na iletilecek. Dengeleme deposundan alınan su, bin 500 milimetre çapında ve bir kilometre uzunluğunda düktil demir boru hattıyla deniz boru hattına bağlanacak. Alaköprü Barajı nın eteğinde kurulacak 26 MW kurulu gücündeki hidroelektrik santral ile yılda 111.27 GWh elektrik üretilerek ekonomiye katkı sağlaması da proje dahilinde planlandı. DENİZCİLİK HABERLERİ Boğaz da 30 balık türü yok olmak üzere Marmara Denizi ndeki 30 a yakın balık türü, kaçak avcılık, yönetim boşluğu, denetimsizlik ve kirlilik gibi etkenler nedeniyle ya yok olma tehlikesiyle karşı karşıya ya da yok olmuş durumda. Büyük gırgır teknelerinin, balıkların henüz üreme aşamasında göç yolu olarak kullandığı İstanbul Boğazı nda ağlarını atmaları balık nesillerine zarar veriyor. Türkiye deki balıkçılar, gelişmiş ülkelerde uygulanan Kota Sistemi ve Bölgesel Balıkçılık sistemlerinin hiçbirini kabul etmiyor. İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Saadet Karakulak, balıkçılık yönetiminin iyileştirilmesi ve İstanbul Boğazı nın bir an önce avcılığa kapatılması gerektiğine işaret ediyor. 2000 de Balıkçılık Çöktü Türkiye de balıkçılığın 1980 li yıllardan sonra hükümetlerin desteğiyle artış gösterdiğini, 90 lı yıllardan sonra balık stoklarının azalmaya başladığını belirten Karakulak, 2000 yılında balık avcılığının çöktüğünü hatırlattı. Karakulak, Türkiye de balıkçılık sektöründe bir başıboşluk bulunduğunu dile getirirken, Denizlerimizdeki balık stokumuzla ilgili hiçbir veri yok. Balıkçıların av güçlerini, avladığı balık çeşitlerini ve miktarlarını doğru tespit edemiyoruz. Bu bilgiler elimizde olmadığı için balıkçılığı da yönetemiyoruz. Hangi balık türünden, ne kadar avlanılabilir? Kaç balıkçı teknesinin çalışması lazım? bilemiyoruz. Avlanma zamanları, av araçları, balık türleri ve boylarıyla ilgili getirilen yasaklar denetimsizlik nedeniyle yetersiz kalıyor dedi. Balık Çıkış Noktaları Kontrol Edilmeli İllegal avcılığın çok fazla yapıldığını belirten Karakulak, Trol avcılığı, Marmara Denizi nde 1970 te yasaklanmış. Ancak trol teknelerinin sayısı her geçen gün artıyor. AB uyum yasaları çerçevesinde her balıkçının bakanlığın oluşturduğu sisteme girerek avladığı balıkları kaydetmesi gerekiyordu. Şu an balıkçı istediği yerden balığını çıkarıyor ve o bölgelerde denetleyen kontrol eden hiç kimse yok. Bu yüzden av miktarları da doğru olarak belirlenemiyor dedi. Cihazlar Kapalı Tutuluyor Karakulak, yurtdışı uygulamalara bakıldığında balıkçı teknelerinin, elektronik izleme sistemleri sayesinde Sahil Güvenlik merkezlerinden takip edilip, yasak bölgeye girmesi halinde teknenin yanına bile gitmeden ağır cezai yaptırımlar uygulandığını söyledi. Türkiye deki teknelerde de bu cihazların var olduğunu belirten Karakulak, Ancak balıkçıların büyük bir bölümü bu cihazları kapalı tuttuğu için Sahil Güvenlik, balıkçıları denizde yakalamaya çalışıyor. Bu da denetimi zorlaştırıyor diye konuştu. Balık Nerede Balıkçılar Orada Karakulak, Balık nerede balıkçılar orada. Herkes kota ölçüsünde avlasa, fiyatlar çok fazla düşmeyecek ve kaynak korunmuş olacak dedi. Marmara Denizi nin endüstriyel balıkçılık için çok önemli bir alan olduğunu belirten Karakulak, Palamut, lüfer, hamsi, istavrit gibi türler balıkçılığımız için önemli türler. Bu türler ilkbaharda üremek için Ege den, Marmara yı kullanarak Karadeniz e göç eder. Yazın üremesini gerçekleştirdikten sonra eylül itibarıyla Boğazları kullanarak geri dönerler. Bu balıkların bir bölümü Marmara Denizi nde kalır ve yatak yapardı. Hamsiyi, lüferi, orkinosu, kılıç balığını kış aylarında da Marmara da bulabilirdik. Sadece illegal avcılık değil, kirliliğin de etkisiyle Marmara da bazı türlerimiz azalmaya başladı, bazı türlerimiz kayboldu. Şu an Marmara Denizi ne orkinos yok denecek kadar az, uskumru kayboldu diye konuştu. Balığın geçiş noktasında avlanılmaz Marmara Denizi ndeki balık popülasyonu için Boğazlar ın çok önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Saadet Karakulak, 40-50 metrelik tekneler Boğaz da kümelenmiş yoğun bir avcılık yapıyor. Balık sürüleri üremelerini sürdürebilmek için oradan geçiş yapmak zorunda. Balığın tam geçiş noktasında avlanmak doğru değil. Üniversiteler olarak 2000 yılından beri İstanbul Boğazı endüstriyel balıkçılığa kapatılmalı diyoruz. Tekneler kıyı ötesine açılabilirler. Ancak Boğaz da avlanmak çok kolay. Av verimi çok fazla. Balıkçı fazla mazot tüketmeden, balığı aramaya zahmet etmeden avlanmış oluyor dedi. Gırgır tekneleri, İstanbul Boğazı nda 24 metreden sığ alanda olmamak kaydıyla yasal olarak ağ atabiliyor. AB ülkelerinde ise balıkçılar, 50 metreden sığ alanlarda avlanamıyor. virahaber.com Boğazlardan geçen gemi sayısı düştü Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz Ticareti Genel Müdürlüğünün verilerine göre, geçen yıl İstanbul Boğazı ndan 38 bin 155, Çanakkale Boğazı ndan ise 36 bin 589 gemi geçti. 2014 te boğazlardan geçen gemilerin toplam grostonu 1 milyar 118 milyon 951 bin 985 olarak belirlendi. Gemilerden 36 bin 425 i kılavuz alırken, 73 bin 914 ü seyir planı verdi. Gemilerden 43 bin 931 inin limanlara uğramadığı, 8 bin 567 sinin ise 200 metreden büyük olduğu kaydedildi. Geçiş yapan gemilerden 15 bin 94 ünün tanker olduğu, bunların 162 sinin boğazlardaki seyrini yedekli tamamladığı bildirildi. Bir önceki yıl İstanbul Boğazı nı 46 bin 532, Çanakkale Boğazı nı da 43 bin 889 gemi geçiş için kullanmıştı 20 21

Mersin Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Yetiştiricilik Bölümü Hastalıklar A. Dalı Öğretim Üyesi Yrd.Doç.Dr. Cafer Erkin Koyuncu, D.Akdeniz de yaşayan Granyoz (Halili) Argyrosomus regius balıklarında yaptığı araştırmada yeni bir parazit türü keşfetti. Lernanthropus indefinitus n.sp. ismi verilen parazitin dünyada ilk defa görüldüğü belirtildi. Yeni parazit türüyle ilgili üniversiteden yapılan açıklamada Prof.Dr. Raul Castro Romero ve Prof.Dr. Süphan Karaytuğ un da katkılarıyla gerçekleşen araştırma yaklaşık bir yıl sürdü. Doğu Akdeniz in Mersin kıyılarında yaşayan yüzlerce Granyoz balıklarında solungaçlarında araştırma yapan Yrd.Doç.Dr. Cafer Erkin Koyuncu, mikroskobik ortamda bu parazit türünün anatomik yapısını inceleyerek bunun daha önce dünyada hiç görülmeyen bir parazit olduğunu belirledi. Saptadıkları türe, Lernanthropus indefinitus n.sp. (Copepoda: Siphonostomatoida) adını veren öğretim üyeleri, yaptıkları çalışmayı uluslararası bilim dergisinde yayınlayarak parazitin, ilk kez Mersin kıyılarında görüldüğünü dünyaya duyurdu. Ayrıca belirlenen parazit türü, tüm dünyada deniz balık parazitleri sistematiğini yayınlayan World Register of Marine Species tarafından da yeni bir tür olarak kabul edildi ve bilim dünyasına sunuldu. Yrd.Doç.Dr. Koyuncu, yeni keşfedilen parazitin balıklar kadar insan ve çevre sağlığına da etki ettiğini belirterek şunları söyledi: "İlerleyen aşamalarda, yetiştiriciliği hızla artan Granyoz (Halili) çalışmalarında sıkıntı yaratabilecek bir tür. Halili balıklarının solungaçlarına yerleşerek ölüme sebep olabilen parazitler enfeksiyonlara yol açıyor. Bu parazitle mücadelede bazı kimyasallar kullanılmakta ve balıklardan insanlara geçişi söz konusu olmaktadır. Toksik maddeler olduğu için çevre açısından da önem taşıyor. Bu yüzden parazit balıklar kadar insan ve çevre sağlığına da etki ediyor." Türkiye de Doğu Akdeniz in Mersin kıyılarından keşfedilen bu yeni parazit türünün bilimsel araştırmalar için depolanmak veya saklanmak üzere ABD deki National Museum of Natural History, Smithsonian Institution a gönderdiklerini aktaran yrd. Doç.Dr. Koyuncu, "Tüm Dünyada keşfedilen yeni türler böyle Doğa ve Tarih müzelerine gönderiliyor. Eğer parazit örnekleri DENİZCİLİK HABERLERİ Mersin de yeni bir deniz paraziti bulundu bu önemli müzelere gönderilmezse yaptığınız çalışmanın çok bir önemi de kalmıyor. Ankara da Doğa ve Tarih Müzesi bulunmakta fakat bizim çalışmalarımız için yeterli düzeye getirilmesini çok istiyoruz. Çünkü kendi çalışmalarımız bu tür müzelerde korunursa ülkemizin de bilimsel çalışmalarda daha ileriye gideceği inancındayım" diye konuştu. Bu arada Yrd. Doç. Dr. Cafer Erkin Koyuncu, Rektör Prof. Dr. Ahmet Çamsarı yı makamında ziyaret etti. Ziyarette Rektör Çamsarı, yönetim olarak keşif ile patent konusunda çok hassas olduklarını ve marka olmanın önemine vurgu yaparak, bunu başarmak için çeşitli tasarruflarda bulunacaklarını dile getirdi. Rektör Çamsarı, öğretim üyesi Yrd.Doç.Dr. Koyuncu ya bir takdir belgesi vererek başarılarının devamını diledi. (virahaber.com) Denizlerde petrol aramacılığında atağa kalkan Türkiye mart ayında ilk yerli sismik gemiyi denize indirecek. Tuzla da tamamı yerli olarak inşa edilecek sismik arama gemisinin de mart ayında denize ineceğini belirten Yıldız, geminin eylül-ekimde ise tamamen denize açılacağını söyledi. Yıldız, Bundan sonraki hedefimiz ise sondaj platformunu Türkiye de yapmak olacak. Tuzla da 1 milyar dolar civarı rakamla sondaj platformu gerçekleştirmek istiyoruz diye konuştu. Denizlerde üç boyutlu olarak araştırma yapacak olan ve yaklaşık 86 metre uzunluğa sahip olacak olan Türkiye nin yeni sismik araştırma gemisi, modern sevk ve manevra sistemleriyle birlikte, jeofizik (2 ve 3 boyutlu sismik ve gravite-manyetik) sistemler ve deniz tabanı ayrıntılı görüntüleme/haritalama sistemleri, uzaktan kumandalı robot araç (ROV) yanı sıra su kolonu ve deniz tabanından jeolojik örnekleme yapabilecek ekipmanla donatılacak olan gemide ayrıca, veri-işlem, analiz ve değerlendirme laboratuarlarının yanı sıra uluslararası standartlarda bir de helikopter pisti bulunacak. Kendine ait derin (deniz tabanından itibaren yaklaşık 10 15 bin DENİZCİLİK HABERLERİ Yerli sismik gemi, Mart ta suya iniyor MTA nın ihale ettiği ve tamamı yerli üretim olan ve Tuzla da inşa edilen sismik arama gemisi mart ayında denize inecek. m. derinlikte) sismik araştırmalar yapabilecek veri toplama ve enerji kaynağı kapasitesine sahip bir gemisi olmadığı için bu tür gemileri yurt dışından kiralayan Türkiye, yerli sismik geminin denizle buluşmasının ardından bu alandaki dışa bağımlılığından kurtulmuş olacak. 86 metre uzunluğunda 22 metre genişliğindeki gemi, okyanuslarda bile üç boyutlu sismik arama yapabilecek yeterlilikte olacak. Dünyanın en büyük donmuş gölü Dünyanın en büyük gölleri arasında yer alan Ontario Gölü nün donması, bir Kuzey Amerika klasiği haline gelen donmuş gölde buz hokeyi hayranlarını sevindirdi. Kanada nın Toronto, Hamilton kentlerinden başlayıp, New York eyalet sahillerine kadar uzanan Ontario Gölü nün koy ve kıyı şeritleri, kışın ilk soğukları ile buz tuttu. Zaman zaman eksi 30 derecelere varan soğuklar nedeniyle gittikçe kalınlaşan göl yüzeyindeki buz, Kanadalılar için buz hokeyi, buz pateni ve buz balıkçılığı anlamına geliyor. Özellikle hafta sonları hokey sopalarını kapanların soluğu aldığı Hamilton sahilleri, çocuklarına kaymayı öğreten, buz pateni yapan ya da buzda açtığı delikten balık yakalamaya çalışanlarla doluyor. Donan gölde, mangalını, sandalyesini ve yiyeceklerini alıp gelen kış piknikçilerine de rastlanıyor. Ülkede donan göller ve buz tutması ile ünlenen Niagara Şelaleri, yazın ilk aylarına dek bu özelliklerini koruyor. 22 23

Hatıra Kent Mersin Su gibi aziz ol sözünü hep söyledik. Ama içecek suyu çok geç bulduk. Mersinimizde İçme Suyunun Başlangıcı, Gelişimi Kentimizin kuruluş tarihini biz 1836 olarak benimsedik. Kentin sosyal ve ekonomik yönden hızlı büyüdüğünü de gördük. Ama çabucak medeni aleme katılırken, yaşam için zaruri olan içme suyuna kavuşmakta nedense yüz yıl geride kaldık. 1829 yılında kentte son durum şöyle: Sunturas tan ifraz edilen halka sunulan bir suyumuz var. Bu altı çeşmeye taksim edilmiş. Çeşme yerleri şöyle; 1-1865 yılında Bezmi Alem Valide Sultan tarafından yaptırılmış, Eski Cami bitişiğinde. Halen yararlanılıyor. 2- Mesudiye Mahallesi 67 sokak devamında İstiklal Caddesi ne varmadan 100 metre beride. 3- Mahmudiye Mahallesi Zeytinlibahçe yolu üzerinde. Küçük Hamam ın (Barbur Hamamı) yanında. 4-Gümrük Meydanı nda (Çeşme Meydanı da deniliyordu) 5- Eski Rum Erkek Mektebi. (Sonra Orta Mektep- Cumhuriyet İlk Mektebi, halen Özel İdare İşhanı. Yıl 1904 Mersinli Cemal Paşa Caddesi nin köşesine yaptırılan bir depoda biriktirilen su, demir borularla bir kısım yerlere dağıtılabilmiş. Herhangi bir kimyevi işleme tabi olmayıp sadece dinlendirilmiş. gın kulesi olarak kullanıldığını duymuştum. 29.11.1929 Artezyen-süslü çeşme Mersin Belediyesi nin çok önemli bir girişimi oldu. Bir Polonya Şirketi, Mersin in içme suyu ihtiyacını artezyen kuyusu ile karşılayacaktı. Şimdiki şehir mezarlığının güneyinde bir yere artezyen vuruldu. Sonuç güzel oldu. Rezervi vesairesi yerinde bulundu. Evvela merkezi bir mahalde modern bir çeşme ile bu suyu halkımıza sunmak gerekiyordu. Hastane Caddesi nin yol ayrımına kadar borular dizildi ve buraya adı ilk yıllarda süslü çeşme olan cidden modern bir çeşme inşa edildi. 98. metrede suya kavuşuldu. İki ay süre ile de içildi. Ancak tuzlu olarak gelmeye başlayınca kapatıldı. Böylece bütün emekler ve kentin iyi su ümitleri de suya düştü. Bu su hakkında, halk arasında suyun tuzlu değil, sodalı olduğu ve bu yüzden terk edildiği şayiası dolaştı. Süslü Çeşme miz de Kuru Çeşme adını aldı ve aşağıda belirteceğimiz süreye kadar da bu ikinci adıyla anıldı. Arka arkaya iki kez, yukarıdaki gibi artezyen denemesi yapıldı ve 25 metrede kalın ve müteharrik çakıl tabakası geçilemediği için yeraltı suyundan vazgeçildi. Diğerleri Mahallelerin uygun köşe başlarına Belediyece tulumbalar vurulurdu. Mahalleli su ihtiyacını kovalarla buradan temin ediyordu. Mahmudiye Mahallesinde 159 sokak ve 163 sokakların uygun yerlerindeki tulumbaların suyunu biliyordum, iyi idi. Ancak sıkıntımız özellikle yaz aylarında bir süre su çekilmez ise, tulumbanın meşini kuruyor, su almak zorlaşıyordu. O zaman yanımızda bir bardak su getirip meşini ıslatıyorduk. Evlerde de tulumba vurdurularak su ihtiyacı gideriliyordu. 1927 yılında evimizde bunu yaptırdığımızı hatırlıyorum. Yanılmıyorsam 10 metre civarında bir derinlikten işimizi yıllarca gören suyu temin etmiştik. İlk Filtre Şehir Mezarlığı nın batısında yapılan basit bir filtrede biriktirilen sular evlere verilebilmişti. Ancak bu sular genellikle bulanık olurdu, selin olduğu yağmurun çok yağdığı zamanlarda çamur şeklinde akardı. Annelerimiz bunları küplerle, tülbentlerle süzerek alır ve dinlendirirler, bu suretle içilir ve kullanılırdı. Kuruluştan Yüz Yıl Sonra İlk tesis, Osmaniye Mahallesi nde kurulan filtreden geçirilen suyumuzdur. Bu suyu 5 Ocak 1939 günü tesisin hizmete girişinde Belediye Başkanı Mitat Toroğlu şöyle tanıtıyordu: 3,5 km kuzeybatıdaki çaydan fond borularla alınan su, iki kompartımanlı tersip havuzlarında bulanıklığı giderildikten sonra filtreye dahil olacak. Burada havalandırılacak. Sulfat dolamin mahlulü karıştırılacak, süzgeçten geçirilecek. Klor gazı ile karıştırıldıktan sonra 1500 mikaplık temiz su deposunda toplanacak. Evlere dağıtılacak. Kent ihtiyacını uzun süre bu tesis karşıladı. Yaz aylarında soğuk su içer miydik? Evet Mersin deki bütün fabrikalarda buz üretilir, birçok dükkanda da satılırdı. Bir ipe bağlayıp, veya kağıda sarıp evlerimize getirir, aşlama yapıp içerdik. Bazı evlerde yuvarlak sarılmış kurşun boruların üzerine buz konulup, boru ucuna takılı musluktan soğuk su alınabilen aparatlar da bulunurdu. Mersin de Kelvinatör marka buzdolabı 1937 yılında piyasaya çıkmıştı. İki bölümlüydü. Altı motor bölümü, üstü dolaptı. Alıcısı mahduttu. Elektrik kilovatı ile fiyat farkından olmalı, saati ayrıydı. Yeraltı Suyuna Dönüş Şehrin muhtelif yerlerinde kuyular açılmaya başlandı. 1960 yılında Efrenk Deresi kıyısında açılan bir kuyudan 40 lt/sn miktarında, 1972 yılında Karaduvar ve Hamzabeyli kuyularından 140 lt/sn. su alınıyor. 1960 yılında 68.485 olan Mersin in nüfusu 1974 sonunda 152.236 olunca problem yenileniyor. Sırası ile stadyum, 45 Evler, Otogar, Makine İkmal, Yumuktepe, Özgür Çocuk Parkı, Makarna Fabrikası ve daha birçokları ile şebekeye 504 lt/sn su verilmiştir. Ancak suyun elektrik enerjisi ile elde edilmesi, elektrik kısıntıları, maliyet yükseltmesine, kent nüfusunun artması da eklenince yeni çareler aranmaya başlandı. Bu, hayata Berdan ile geçti. Ve Berdan İçme ve kullanma suyu temini için 1975 yılında tesise başlandı. 1994 yılında hizmete girdi. Bugün içmekte olduğumuz su, buradaki arıtma tesislerinde elde edilmektedir. Üç üniteden elde edilen toplam 390.000 metreküp/gün olan suyun % 25 i Tarsus a verilmektedir. Berdan su arıtım tesisleri ile Mersin ve çevresi şu anda, kaliteli, içilebilir nitelikte ve kesintisiz bir içme suyuna kavuşmuştur. Bu hizmet, Mersin Büyükşehir Belediyesi ne bağlı müstakil bütçeli, tüzel kişiliği olan MESKİ tarafından gerçekleştirilmektedir. 10.10.1929 tarihlerinde artezyenle su aranması teşebbüsünde bulunulmuş, sonuç alınamamış. 19.12.1929 Bir İsveç gurubu şimdiki liman çevresinde petrol araması yaparken su bulmuş. Onları ilgilendirmediği için su işini sahiplenmeyip kurdukları tesisi bırakıp gitmişler. Çocukluğumda kuleleri deniz kenarında gördüğümü hatırlarım. Bunların sonradan şimdiki Merkez Bankası karşısında yan- Süslü Çeşme Karaduvar Artezyeni-1972 Tarsus Berdan Barajı 24 25

DENİZ FENERİ Dinlemeyi öğrenin: Kendi konuşmanızı dinlemekle hiçbir şey öğrenemezsiniz Leo Buscaglia. İnsanlar bencil, sabırsız ve biraz takıntılı olabilir. Hata yapabilir, kendini kaybedebilir, çekilmez olabilirler. Ama en kötü halinde bir insanı çekemiyor ve kaldıramıyorsan, En İyi halinde de o insanı hakketmiyorsundur. Marilyn Monroe İnandığı şeyi yapan insanın enerjisi asla tükenmez. Goethe ANLAR Eğer, yeniden başlayabilseydim yaşamaya, İkincisinde, daha çok hata yapardım. Kusursuz olmaya çalışmaz, sırtüstü yatardım. Neşeli olurdum, ilkinde olmadığım kadar, Çok az şeyi Ciddiyetle yapardım. Temizlik sorun bile olmazdı asla. Daha çok riske girerdim. Seyahat ederdim daha fazla. Daha çok güneş doğuşu izler, Daha çok dağa tırmanır, daha çok nehirde yüzerdim. Görmediğim birçok yere giderdim. Dondurma yerdim doyasıya ve daha az bezelye. Gerçek sorunlarım olurdu hayali olanların yerine. Yaşamın her anını gerçek ve verimli kılan insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eğer, yalnız mutlu anlarım olurdu. Farkında mısınız bilmem. Yaşam budur zaten. Anlar, sadece anlar. Siz de anı yaşayın. Hiçbir yere yanında termometre, su, şemsiye ve paraşüt almadan, Gitmeyen insanlardandım ben. Yeniden başlayabilseydim eğer, hiçbir şey taşımazdım. Eğer yeniden başlayabilseydim, İlkbaharda pabuçlarımı fırlatır atardım. Ve sonbahar bitene kadar yürürdüm çıplak ayaklarla. Bilinmeyen yollar keşfeder, güneşin tadına varır, Çocuklarla oynardım, bir şansım olsaydı eğer. Ama işte 85 indeyim ve biliyorum Ölüyorum Güzellik hoşa gider, zeka eğlendirir, duygusallık coşku verir, oysa kişileri birbirine bağlayan iyiliktir. La Rochefaucauld Bir insanı değerlendirmek için nelere sahip olmadığına değil, sahip olduklarıyla neler yaptığına bak. Doğan Cüceloğlu Jorge Luis Borges Kimse geçmişini satın alacak kadar varlıklı değildir. Irene Cao Daha kolay olmasını dileme, daha iyi olmayı dile. Daha az problem olmasını dileme, daha yetenekli olmayı iste. Daha az zorluk dileme, daha akıllı olmayı dile. Daha az acı talep etme, daha güçlü ol... Hayattan kaçma, fazlası sende var... Mutlu bir yalnızlık, mutsuz bir beraberlikten iyidir. Çünkü birincisi gerçek, ikincisi sahtedir. Charles Bukowski 26 27 Jim Rohn Hissetmekte ve beraber susmakta,usta olmaktır dostluk.. F. Nietzsche

Kpt. Halil Delibaş MDTO Genel Sekreter Yardımcısı Amatör Denizciliği Kösteklemek ve Denizci Ulus Hayali 20 Ocak 2015 tarihinde Hürriyet gazetesinde bir haber dikkatimi çekti. Başlık aynen şöyle idi: TÜRKİYEDE 900 KİŞİYE BİR TEKNE DÜŞÜ- YOR. Denizci olmam ve denizle ilgili bir kurumda çalışmam nedeni ile birkaç ilginç saptama kapsamında özellikle ilgimi çekti bu haber. Bu iyi bir sayı mı yoksa kötü bir oran mı yorumlayamadım açıkça. Denizcilik bir gelişmişlik, medeniyet, ekonomi ve kültür göstergesi. Bu anlamda Tanrı nın bize bahşettiği coğrafyada bir deniz ülkesine sahibiz. Ancak denizci bir ülke miyiz? Maalesef HAYIR, değiliz! Ülkemizde yaşanan çok önemli sorunlardan birisi de trafik kazaları ve bu kazalardaki can ve mal kayıpları. Belki de en dramatik manzara, kazalarda yaralanan ve sakat kalan insanımızın sayısı. Merak ettim; acaba ülkemizde kaç kişiye bir otomobil düşüyor ve tekne sayısı ile oranı nedir diye bir kıyaslama yapmak istedim. Önce Avrupa da bir deniz ülkesine bakmak adına İngiltere deki istatistikler ilgimi çekti. Amatör tekneler, tüm ebattaki yelkenli, motorlu tekneler, sürat botları ve spor amaçlı kullanılan tekneler rüzgar sörfleri gibi denizle ilgili araçların sayısı yaklaşık 1.5 milyon adet civarında. Özetle 65 milyona yakın nüfusu olan İngiltere de yaklaşık 45 kişiye bir tekne düşüyor. Yani ülkemizdeki oranla kıyaslanırsa 20 katı daha fazla bir tekne sayısı görülüyor. Denizyolu kullanımı trafik kazalarını önlemeye yardımcı olabilir mi? Ülkemizde Avrupa ortalamasının 2 katı ölümlü kaza oluyor. En az trafik kazasının meydana geldiği ülke İsveç yani bir deniz ülkesi ve denizci bir ülke. Ülkemizde günde 20-25 insanımız hayatını kaybederken İsveç te bu ortalama günde 1 kişi. İsveç te çeşitli nedenlerle hayatını kaybeden, 100 bin kişiden sadece yüzde 3 ünün trafik kazaları sonucu öldüğü kaydedilmiş. Ülkemizde trafikte her saat 30, her gün 700 kaza oluyor, trafikte her gün 20-25 insanımız ölüyor ve 250-300 insanımız yaralanıyor. Son 27 yılda trafik kazalarında insan kaybımız: 140.000 kişi! Son 27 yılda trafik kazalarında yaralılarımız: 7.000.000 kişi, trafik kazalarında kayıplarımız 10.000 kişi/yıl, trafik kazalarında yaralılarımız 200.000 kişi yıl, trafik kazalarında maddi kaybımız 15.000.000.000 TL/yıl, trafik kazalarının %90 dan fazlası insan hatalarından kaynaklanıyor. Türkiye de trafik kazalarında yaşamını yitiren her 100 yayadan 26 sı çocuk, çocukların, trafik kazaları sonucu hayatlarını kaybetme oranı Türkiye de % 14,7, Almanya da % 4,9, İngiltere de % 5,86, ABD de ise % 6,59.Trafik kazalarını azaltmaya yönelik bir önemli alternatifin de denizyolunu kullanmayı teşvik olduğuna dikkat çekmek üzere bu verilere yer vermeye çalıştım. Ülkemizde tabi ki kara aracı yani otomobil sayısı da artabilir ancak ben burada denize ilgimizin neden bu kadar az olduğuna, diğer bir deyişle denizci bir ülke olamadığımıza değinmek istiyorum. Trafikteki araç sayısı 19 milyona yaklaştı Yakın bir tarihte medyada yer alan haber şöyle. Türkiye'de trafiğe kayıtlı araç sayısı geçen yılın Ocak-Kasım döneminde 800 binden çok artarak 19 milyon sınırına yaklaştı. Türkiye İstatistik Kurumu'nun Motorlu Kara Taşıtları verilerine göre, geçen yıl Ocak-Kasım döneminde 947 bin taşıtın trafiğe kaydı yapıldı, 118 bin taşıtın ise kaydı silindi. Böylece trafikteki toplam taşıt sayısı 829 bin arttı. Kasım ayı sonu itibarıyla trafiğe kayıtlı toplam 18.77 milyon adet taşıtın yüzde 52.3 ünü otomobil, yüzde 16.3 ünü kamyonet, yüzde 15.1 ini motosiklet, yüzde 8.6 sını traktör, yüzde 4.1 ini kamyon, yüzde 2.3 ünü minibüs, yüzde 1.1 ini otobüs oluşturdu. Tekne sahipliği ile kıyaslamak adına sadece otomobil sayısını dikkate alsak bile ülkemizde 10.5 milyon adet otomobil olduğu görülecektir. Trafik kazalarının çok yoğun olduğu, trafik kurallarına uyulmadığı, karayollarımızın teknik altyapısının yetersiz olduğu, dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanmamız gibi olumsuz verilere rağmen, ülkemizde 7 kişiye bir otomobil düşüyor. 900 kişiye ise 1 tekne düşüyor. Yani otomobile sahip olma oranımız tekneye sahip olma oranımıza göre 128 kat daha fazla. Trafik kazalarını azaltmaya yönelik bir önemli alternatifin de denizyolunu kullanmayı teşvik olduğuna dikkat çekmek üzere bu verilere yer vermeye çalıştım. Tabi ki karayolundaki kadar yolcuyu denizyolunda taşımak mümkün değil. Bugün özel oto yerine özel tekne ile işe gitme kavramını düşlediğimizde karşımıza komik bir algı çıkar sanırım. Hadi oradan olur mu böyle şey gibi... Aşağıda değineceğimiz sebeplerden, şu anda tabi ki olmaz. Diyelim ki 7-8 metrelik küçük bir motor yat sahibi oldunuz, bu tekneye yılda ne kadar bağlama kütüğü harcı ödeyeceksiniz, ne kadar sigorta primi ödeyeceksiniz? Nereye bağlayacaksınız, işteyken nereye bırakacaksınız? Karaya almak için rampa var mı? Yoksa marinalarda ne kadar masrafla karaya alıp yıllık bakımını yapacaksınız? Marinaya yıllık ne kadar bağlama ücreti ödeyeceksiniz? Bu sorulara vereceğimiz yanıtlar tekne kullanma ihtimalimizi ortadan kaldırır nitelikte maalesef. MTV ile Bağlama Kütüğü Harcı Bilindiği üzere karayollarında sefer yapan araçlar Emniyet Müdürlüğü kayıtlarına kaydolarak ruhsat alıyorlar ve dönemsel muayeneleri yaptırıp kullanım maksadı, motor hacmi ve yaşlarına bağlı olarak her yıl Motorlu Taşıtlar Vergisi ödüyorlar. Tabi ayrıca kasko, trafik sigortası, otopark ve bakım onarım giderleri de bir özel oto için standart gider olan yakıt haricindeki olası masraflar arasında. Özel tekneler ve Amatör Denizci Belgesi Ülkemizde özel tekne sahibi olmak için gerek tekne adına yapılacak işlemler ve gerekse tekneyi kullanacak kişinin alması gereken belge (Amatör Denizci belgesi) hakkında biraz bilgi vermek isterim. 2.3.2008 tarihli Resmi Gazete de yayımlanan Özel Teknelerin Donatımı Ve Kullanacak Kişilerin Yeterlikleri Hakkında Yönetmelik ile ilgili olarak özellikle amatör denizcileri ilgilendiren özel tekne tanımı şöyle. Özel Tekne: Ticari amaç olmaksızın münhasıran gezi, eğlence, spor ve amatör balıkçılık gibi faaliyetlerde kullanılan, ulusal standarda göre ölçüldüğünde boyu (LH) 2,5 metreden küçük ve 24 metreden büyük olmayan, mülkiyeti gerçek kişilere veya faaliyet konusu su sporları olan dernek veya vakıflara ait tekneler ile bu şartlardan bir veya birkaçını haiz olmamakla birlikte, bağlama kütüğüne kayıtlı olup özel tekne ruhsatnamesi almış olan tekneleri, ifade eder. Özetle özel tekneyi Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı na (Liman Başkanlıklarına) kaydettirerek Bağlama Kütüğü Ruhsatnamesi (Certificate of Registry) almak gerekiyor. Bağlama kütüğü ruhsatnamesinin seyir esnasında teknede bulundurulması ve denetimlerde ibrazı zorunludur. Özel tekneleri kullanmak için de Amatör Denizci Belgesi temin edilmesi ve kullanıcının da yine aynı Bakanlığın açtığı sınavlara (Liman başkanlıklarınca sınav yapılmaktadır) girerek bu belgeyi alması gereklidir. Özel tekneler, bölge, mesafe ve zaman sınırı olmaksızın, en az ADB (Amatör Denizci Belgesi) ile birlikte gemici ve üstü yeterlik belgesi sahibi bir kişinin sevk ve idaresinde seyreder. Ancak, 16 yaşından küçük ADB sahibi kişiler, boyu 7 metreden, sürati saatte 7 deniz milinden fazla olan özel tekneleri sevk ve idare edemezler. Tebliğde şekli belirtilen yetki yazısı ile, sahipleri tarafından başkalarına geçici olarak verilebilirler. Dernek veya vakıflara ait özel tekneler ancak üye ve sporcuları tarafından yetki yazısı ile kullanılabilir. Boyu 2.5 metreden büyük ve 10 beygir gücünden büyük tekneleri kullanmak için ADB gerekiyor. Motoru on beygir gücünden az özel tekneleri, sadece kürekle yürütülen motorsuz tekneleri, kanolar/kayaklar ile ulusal ve uluslararası yarış sınıfı (kürek sporu tekneleri ile Optimist, Laser, Fin, 420, 470, Pirat, Dragon, Wind Surf gibi yelken sporu tekneleri) spor amaçlı tekneleri kullananlarda ADB(Amatör Denizci Belgesi) aranmamaktadır. Teknelerden alınan MTV iptal edilmiş olsa da, harçlar ve gecikme ceza oranları çok yüksek Denizciliğimizi ve bunun yanında denizcilik idaremizce özellikle amatör denizciliğimizi teşvik etmek üzere bir dizi tedbirler alınmıştı. Bunlardan bir tanesi de Bağlama Kütüğü uygulaması. 2009 yılına kadar tekneler yaş ve motor güçlerine bağlı olarak aynı kara araçları gibi her yıl Motorlu Taşıtlar Vergisi kapsamında vergilendiriliyorlardı. Ancak bu uygulama Denizcilik Müsteşarlığının kuruluş ve görevleri ile ilgili temel hukuki metin olan 491 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen madde ile (16 Mayıs 2009 tarihinde Resmi Gazete de yayımlanan yeni bir Kanunla-5897 sayılı) 5 mt ve üzeri tekneler için boylarına ve motor güçlerine bağlı olarak vergilendirilmeleri iptal edilerek yeni ve farklı bir uygulama getirildi. Bu kapsamdaki teknelerini bağlama kütüğüne kaydettirip ruhsat alırken ve sonraki dönemde ruhsatların yıllık vizelerinde 5 metrenin üzerinde teknelerden yıllık 28 29

358-5730 TL ( 2015 yılı için) arasında boylarına göre kademelendirilmiş olarak harç tahsil edilmektedir, ruhsatnamelerden ve bunların vizelerinden (Gemi, deniz ve iç su aracının boyuna göre); 5 metreden 9 metreye kadar, 9 metreden 12 metreye kadar, 12 metreden 20 metreye kadar, 20 metreden 30 metreye kadar ve 30 metreden büyük olanlar olarak 5 ayrı boy kategorisine göre ücret alınmaktadır. Aracın boyunun tespitinde bir metreden küçük değerler dikkate alınmaz. Münhasıran deniz taşımacılığı ve balıkçılık faaliyetinde kullanılan gemi, deniz ve iç su araçları için alınacak ruhsatname ve yapılacak vize işlemleri bu bölümdeki harçlardan müstesnadır denilmektedir. Yabancı Bayraklı Türk Sahipli Özel Tekne Sayısı Azaltılamadı Bu düzenlemede amaç hem yabancı bayrakta olan Türk sahipli özel tekneleri Türk bayrağına çekebilmek, hem de özel tekne sahibi olmayı kolaylaştırarak tekne sahibi sayısını arttırmaktı. Ancak bu hedefe ulaşılabildi mi? Hayır ulaşılamadı. Hala Türk sahipli ancak yabancı bayraklı binlerce özel tekne var sularımızda. Bu yabancı bayraklı tekneler yat seyir izin belge (transit log) işlemi için her yıl yurt dışı çıkış ve giriş yapmak zorunda kalmaktadırlar. Mersin Deniz Ticaret Odası, geçtiğimiz yıl Mersin deki Endüstri Meslek Lisesi nde 9.5 metre boyunda 3 metre eninde bir ahşap motor yat tekne inşa ettirerek tekneyi de MDTO Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi ne vermiştir. Anadolu Denizcilik Meslek Lisesi Makine ve Güverte Bölümü öğrencileri bu tekneyi eğitim maksadı ile kullanmaktadırlar. Örnek olması açısından bu teknenin yıllık masraf kalemlerini bularak neden ülkemizde denizciliğe tekne sahipliğine uzak kaldığımızı anlatmaya çalışacağım. Teknenin Marina bağlama bedeli : 2.750 TL.(Mersin için-yıllık) Teknenin Karaya alma ve bakım masrafları: 1.500 TL(alma, atma+boya bakım) Teknenin yıllık sigorta teminatı: 2.000 TL. Bağlama Kütüğü Vize harcı: 717 TL. Özetle teknenin arıza bakım-onarım masrafları, akaryakıt masrafları, ihtiyaç duyulur ise personel masrafları, marina rıhtım kart ücreti, elektrik, su, internet vb. masraflar hariç olmak üzere yılda 8.000 TL. civarında bir masrafı olmaktadır. Bu masrafı göze alarak tekne sahibi olmak elbette çok zor. Benzer masraf kalemlerini, 1500 cc. lik 5 yaşında bir otomobil için düşünecek olursak, azami 2.000 TL. civarında MTV ve trafik vergisi değeri karşımıza çıkacaktır. Bu para da teknenin masrafının neredeyse dörtte biri kadar olacaktır. Bağlama Kütüğü Vize Harcı ödemenizi bir gün dahi geciktirmeyin! Son dönemde yaşadığımız diğer olumsuz bir uygulama: Diyelim ki yıllık Bağlama Kütüğü Vize Harcını ödemeyi bir gün geciktirdiniz. Yüklü bir ceza ile karşılaşıyorsunuz. Ceza gerekçesi Yönetmelik maddesi şöyle: 5 Eylül 2014 Tarih ve 29130 sayılı Resmi Gazete de yayımlanan Bağlama Kütüğü Uygulama Yönetmeliği Md. 28 gereğince (Ruhsatnamesi olmayan veya zamanında vize işlemi yapılmayan gemi, deniz ve içsu aracının mâliki ve işletenine, tescil edilmemesi veya vize yaptırılmaması nedeniyle idari para cezası uygulanır. Bu ceza, tahsil edilemeyen ruhsat ve vize harç tutarının beşte birine ilave olarak ruhsatnamenin düzenlenmesi veya vizenin yapılması gereken tarihten itibaren geç kalınan her ay için %5 eklenerek hesaplanır.) 2015 yılında 9.5 metrelik teknemize 717 TL. vize harcı ödenmiştir. Vize harcını internetten ödemek mümkün olmamış, Toros Vergi Dairesi nden sıra alınarak ve süre bekleyerek ödenebilmiştir. Aynı gün sıra alınamadığından harç, bir gün geç ödenmiş, bu durumda da Mersin Liman Başkanlığınca gecikme cezası ödenmeden Bağlama Kütüğü Ruhsatı vize edilmemiş ve bir günlük gecikme için asıl verginin %30 u oranında ceza Mersin Gümrük Saymanlığına ödenebilmiştir. Gümrük Saymanlığındaki izdiham nedeni ile de ceza üç günde ancak ödenebilmiştir. Yani cezayı da asıl vergiyi (harç) de internetten ödemek mümkün olmamıştır. Burada yine denizcilik adına çok olumsuz bir uygulama ile karşı karşıyayız: Özel otomobillere ait MTV ödemesi geciktirildiğinde günlük gecikme cezası binde 5 oranında iken tekne için bu cezanın asıl verginin %30 u civarında olmasını anlamak mümkün değildir. Bu dengesiz oran sanırım Anayasamıza da aykırıdır. Gerek bu açıdan gerekse denizciliğimiz açısından, vergi ve ceza ödemedeki yoğun bürokrasiyi de anlamak mümkün değildir. Yıllardır denizde çalışan, bir denizci olarak Bir Deniz Ülkesiyiz Ama Denizci Bir Ülke Değiliz söylemine karşı bir şeyler yapılmamasını görmek üzüntü verici. Yukarıda anlatmaya çalıştığım çelişki, zaten denizci bir ulus istenmediğini doğrular nitelikte. Hukuki düzenleme yapmak, yasa koymak gerçekten çok ciddi iş. İşi ehline bırakmaz isek 900 kişiye neden bir tekne düştüğünü anlamakta her zaman zorlanırız. Denizlerimizdeki, göllerimizdeki tekne sayısı arttıkça, çiçek bahçesindeki güller papatyalar gibi, sularımız daha da güzelleşecektir. Denizlerimizdeki çiçekleri koparmayalım, tam tersi besleyerek güzelleştirip arttıralım. Denizcilerimizin pruvaları neta, denizleri temiz olsun. 30 31

DENİZCİLİK GÜNDEMİNDEN KISA KISA İtalyan Rina ile Türk Loydu, Med Marine projesinde güçlerini birleştirdi Türk Loydu, sektörün ihtiyaçları doğrultusunda çalışma ağını genişletiyor. Bu doğrultuda Med Marine tarafından inşa edilecek olan 2 adet Römorkörü Double Class yöntemiyle klaslamak için Rina ile işbirliği anlaşması imzalandı..( www.denizhaber.com.tr) Genmar, 14 adet VLCC tankeri, 1 milyar 400 milyon dolara satın aldı ABD merkezli General Maritime Corporation (GENMAR), Hyundai Tersaneleri'nin Çin, Güney Kore ve Filipinler'de inşa edilen 300 bin -320 bin DWT taşıma kapasitesine sahip 14 adet ham petrol taşıyıcı tankeri, 1 milyar 400 milyon dolara satın aldı. Deniz Haber Ajansı'nın gemi alım-satım raporlarından derlediği bilgiye göre, 2016 yılının ilk çeyreğinde Filipinler Hyundai Tersanesi'nde teslim edilecek 2 adet 320 bin DWT ham petrol taşıyıcı tanker, 2016 yılının son çeyreğinde Çin'in Shanghai Waigaoqiao Tersanesi'nde teslim edilecek 6 adet 319 bin DWT ham petrol taşıyıcı tanker ve 2017 yılının ilk çeyreğinde Güney Kore Hyundai Samho ve Hyundai Gunsan Tersanelerinde inşa edilen 6 adet 300 bin DWT ham peyrol taşıma kapasitesinde sahip toplam 14 VLCC tankeri, 1 milyar 400 milyon dolara satın aldığı kaydedildi..( www.denizhaber.com.tr) Çin tartışmalı sularda yapay ada inşa ediyor Çin, Güney Çin Denizi'ndeki tartışmalı sulara yapay bir adacık inşa ediyor. Bu adacığın uçakların iniş kalkış yapabileceği büyüklükte olduğu belirtiliyor. Çin, güneydoğu Asya'daki gerilimi yeniden tırmandıracak bir adım atıyor. Güney Çin Denizi'ndeki tartışmalı sularda yapay bir adacık inşa eden Çin'in bu adacığı askeri bir üs olarak kullanabileceği belirtiliyor. (www.denizhaber.com.tr) Denizciler sıkıntılı, Türk Deniz Ticaret Filosu küçülüyor Türk deniz ticaret filosu son bir yılda 30 milyon DWT den 27 milyon DWT ye geriledi. TOBB Denizcilik Meclis Başkanı Erol Yücel, Merkez Bankası reeskont kredilerini yeniden devreye sokabilirse filodaki erimenin önüne geçilebilir dedi. Denizcilik sektörü temsilcileri, Türk deniz ticaret filosunun düşüşe geçtiğini dile getiriyor. Yaklaşık 7 yıldır krizle boğuştuklarını ifade eden sektör temsilcilerine göre, gemi finansmanı konusunda büyük sıkıntı yaşanıyor. 2013 te 30.4 milyon DWT ye ulaşan filo son 1 yılda 3 milyon DWT lik düşüş göstererek 2014 sonu itibariyle 27 milyon DWT odu. Denizciler önlem alınmazsa filo uzun vadede 3 milyon DWT ye kadar düşebileceği uyarısında bulundu.( www.denizhaber.com.tr) Schengen de değişikliğe gidilecek Fransa nın başkenti Paris te mizah dergisi Charlie Hebdo ya yapılan kanlı saldırı sonrası, terörle mücadele bir kez daha AB nin gündemine giriyor. Birliğe üye ülkelerin, Schengen sisteminde değişikliğe gitmesi gündemde. (www.7deniz.net) Selanik ve Pire Limanları özelleştirilmeyecek Yunanistan Denizcilik Bakanı Vekili Theodoros Dritsas, Pire ve Selanik limanlarının özelleştirilmesine son verileceğini söyledi. Yunanistan Denizcilik Bakanı Vekili Theodoros Dritsas, katıldığı bir radyo programında Pire ve Selanik Limanlarının özelleştirilmesi konusuna değinerek, "Pire ve Selanik Limanları'nın çoğunluk hisse paketinin satılmasına son veriliyor, bu önemli bir tercihtir" dedi. SYRIZA'nın, Yunanistan Özelleştirme Kurumu (TAİPED) aracılığıyla bu limanların satılmaması yönünde taahhüdü olduğunu belirten Dritsas, bu talebi hem çalışanların hem de işadamları ve yerel yönetimin desteklediğini kaydetti. Çinli şirket Cosco ile Yunanistan arasında imzalanan anlaşma konusuna da değinen Dritsas, "Yeni hükümet daha önce imzalanan ve işler vaziyette olan anlaşmalara karşı çıkmayacak" ifadesini kullandı. Dritsas, hükümetin diyaloga açık olduğunu belirterek,yunanistan ile Çin arasında kalkınma yönündeki işbirliğinin son derece ümit verici olduğunu belirtti. www.denizhaber.com.tr TRACECA Hükümetler arası Komisyon Başkanlığı Türkiye ye geçti Ulaştırma Denizcilik ve haberleşme bakanı Lütfi Elvan, 11 inci TRACECA Bakanlar Konferansı na katıldı. Bakan Elvan, burada düzenlenen devir teslim töreniyle TRACECA Hükümetlerarası Komisyon Başkanlığı nı, Tacikistan'dan devraldı. Kuzey Kıbrıs'ta, limanların özelleştirilmesi planlanıyor Beraberindeki heyetle birlikte Hatay'ın İskenderun İlçesi'ne gelen KKTC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Hasan Taçoy, Limak Port Limanı'nı ziyaret etti. TC Bayındırlık ve Ulaştırma Bakanı Hasan Taçoy, Kıbrıs limanlarının kapasitesinin çok düşük olduğunu, bunu artırmak istediklerini belirtirken, Limak Port Limanı'nı da bu nedenle ziyaret ettiklerini söyledi. Taçoy, şunları söyledi: "KKTC'nin tüm limanları yetersiz olmakla birlikte devlet tarafından çalıştırılıyor. Bunun değiştirilmesi ve bu yıl içerisinde özele devredilmesi mevzubahis. www.denizhaber.com.tr Başbakandan Denizcilik sektörüne müjde! Başbakan Ahmet Davutoğlu denizcilik sektörüne yönelik iki yeni önemli desteği anlattı. Davuutoğlu Bu desteklerle deniz ticaret filomuzu güçlendirmeyi, navlun bağımlılığımızı azaltmayı ve ihracata yönelik gemi inşasını arttırmayı planlıyoruz. Akdeniz ve Karadeniz'de kıyısal taşımacılıkta kullanılan koster tipi gemilerde bir zamanlar ticari hakimiyet kurmuş, çok önemli bir aşamaya gelmiştik. Ancak filomuzdaki 235 adet kosterin yaş ortalaması 28'e yükseldi ve bu gemiler ekonomik ömrünü tamamladı. Denizciliğin kobileri niteliğindeki koster işletmeciliğini teşvik etmek amacıyla, hurda desteği verme kararı aldık. Buna göre, filosunu yenilemek amacıyla eski gemisini hurdaya çıkaran işletmelere, geminin hurda değeri kadar ilave bir hibe desteği sağlayacağız. Gemi sanayimizin ihracata yönelik almış olduğu siparişlerin teminat sorununu da kredi garanti fonu kefaletini devreye sokarak çözeceğiz. Bu uygulama ile bir milyar liralık ilave destek sağlayarak, 5 milyar liralık projeye teminat vermiş olacağız." diye konuştu. www.denizhaber.com.tr Cosco 53 yeni gemi için gerekli finansmanı sağladı Çin Denizcilik Şirketi COSCO 53 yeni gemi inşa için Çin Bankasından gerekli finansman desteğini aldı. Yeni inşa edilecek gemiler, 300 bin DWT luk tankerler, 9400 TEU'luk konteyner gemileri, platformlar ve yük gemileri olacak. Yeni yapılacak gemiler son zamanlarda söküme giden gemilerin yerine yapılacak ve yakıt ekonomisi en az yüzde 20 daha iyi olacak. www.denizhaber.com.tr Trakya'da doğalgaz keşfedildi Trakya'da faaliyet gösteren Kanada menşeli Marsa Enerji firmasınca, Poyraz sahasında yeni doğalgaz rezervi bulunduğu açıklandı. Marsa Enerji'den yapılan açıklamada, yeni keşfedilen doğalgaz rezervinin 600 milyon metreküp olduğu belirtildi. Sahadaki kanıtlanmış rezervin 277 milyon metreküp olduğu ifade edilen açıklamada, bu sahadaki toplam doğalgazın mali değerinin yaklaşık 86 milyon doları bulduğu kaydedildi. Açıklamada, söz konusu sahadaki gazın, 2016 yılının ilk çeyreğinde dolaşıma verilmesinin planlandığı bildirildi.(vira Haber) 32 33

Yrd.Doç.Dr.Hakan Öniz UNESCO UniTwin Sualtı Arkeolojisi Network Koordinatörü S.Ü. Sualtı Arkeolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Sualtı Arkeolojisi: Denizlerimizin Derinliklerindeki Kültürel Miras Aydınlanıyor! Sualtı Arkeolojisi nedir? Eski Yunanca Arke eski, Logos ise bilim anlamına gelir. Bu bağlamda arkeoloji eskinin bilimi olarak kabul edilir ve özetle insanlığın kültürel geçmişini, kültürlerin değişimini ve birbirleriyle olan ilişkilerini inceler. Sualtı arkeolojisi savaşlar, deniz kazaları veya başka nedenlerle suyun altında kalmış gemi batıkları ile antik limanların araştırılması ve kazısının yapılması alanlarında faaliyet gösterir. Yani adından da anlaşılacağı gibi genellikle suların derinliklerinde icra edilen bir bilim dalıdır. Denizler, göller, akarsular, bataklık alanlar yani suyun bulunduğu her yer sualtı arkeolojisinin çalışma alanı içinde yer alır. Geçmişte denizlerin kıyılarına ya da yakınlarına yapılmış yapıların bir bölümü suların yükselmesi veya tektonik hareketler nedeniyle sular altında kalmıştır. 1 Bu kalıntıları incelemek de sualtı arkeolojisinin kapsama alanındadır. Öte yandan Sualtı arkeolojisi kazı ve araştırma faaliyetleri yalnızca suyun altıyla sınırlı değildir. Antik limanlar ve kıyı şeritlerinin bir bölümü nehirlerin getirdiği depozit malzemeler ya da denizden dalgalarla taşınan kum nedeniyle toprak altında kalmıştır. Dolayısıyla bazı liman yapıları ve batmış gemiler de günümüzde toprak altında kalmış durumdadır. İstanbul Marmaray ve Metro kazılarında ortaya çıkartılan Yenikapı Theodosius Limanı ve burada toprağın 6-9 metre altından çıkartılan 37 gemi batığı bu konuya mükemmel bir örnek oluşturur. Dünyada tarımın başladığı toprakların önemli bir bölümü ülkemiz sınırları içinde yer alır. Tarım devrimi insanın toprağa bağlanmasını sağlamıştır. Buna paralel olarak ilk hayvancılık, ilk köyler ve sonrasında yine ilk kentler bu coğrafyada ortaya çıkar. Tüm bu ilkler başka ilkleri de doğurur: ilk yazı, ilk tarih, ilk coğrafya, ilk para, ilk ticaret, ilk kent planları, ilk destanlar, ilk dinsel inançlar, ilk madencilik, ilk metal bilimi bu topraklarda ortaya çıkmış ve bunların çoğu bugün batı olarak nitelediğimiz coğrafyaya binlerce yıl sonra ulaşmıştır. Şüphesiz bütün bu ilkler Anadolu kıyılarına da yansımış, ilk yelkenli gemiler de yaklaşık beş bin yıl önce Mısır ve hemen sonrasında ülkemiz kıyılarında görülmeye başlamıştır. Kıbrıs Tatlısu Çiftlikdüzü nde 9000 yıl öncesinde tarihlenen Nevşehir kökenli obsidyen 2 aletler en az 9000 yıldır kıyılarımızda denizciliğin yapıldığını göstermektedir. Anadolu nun Akdeniz kıyıları başta olmak üzere ülkemizin tüm deniz, göl ve akarsu kıyıları bu eşsiz kültür mirasından payını almıştır. Türkiye kıyılarındaki sualtı kültür varlıkları ve yapılan çalışmalar Türkiye de elli sene kadar önce süngerciler tarafından bulunan ve Prof.George Bass ve ekibi tarafından kazısı yapılan Gelidonya ve Uluburun batıkları Tunç Çağı (M.Ö.3000-1200) arkeolojisi için önemli bilgilere ulaşılmasını sağlamıştır. Öte yandan hem alanın zorluğu ve maliyetleri hem de yeterli uzmanının bulunmaması nedeniyle bu alanda ülkemizde fazla sayıda proje yürütülememektedir. Selçuk Üniversitesi nin Yrd.Doç.Dr. Hakan Öniz başkanlığında yapılan Akdeniz Kıyıları Arkeolojik Sualtı Araştırmaları projesi ile aynı üniversiteden Dr. Erdoğan Aslan ın Demre-Kekova Adasında yürüttüğü çalışmalar; Kocaeli Üniversitesi nden Doç. Dr. Şengül Aydıngün ve Selçuk Üniversitesi nin Küçükçekmece Gölü içinde ve kıyısında yürüttüğü araştırma ve kazılar; Dokuz Eylül Üniversitesi nden Yrd.Doç.Dr. Harun Özdaş ın Ege Denizi Kıyılarında yürüttüğü çalışmalar ile Ankara Üniversitesi nden Prof.Dr.Hayat Erkanal Başkanlığında yapılan Urla Liman Kazısı ülkemizdeki güncel sualtı arkeolojisi projelerini oluşturmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda Mersin Aydıncık Kelenderis antik limanı ve Soli de sualtı araştırma ve kazıları gerçekleştirilmiştir. Bu kazı ve araştırmalar sırasında batıklar, antik limanlar ve demirleme yerleri gibi keşiflerde bulunulmuş, önemli bilgilere ulaşılmıştır. Bu projelere ilaveten 2014 yazında Antalya Müze Müdürlüğü, Selçuk ve 9 Eylül Üniversiteleri birlikteliğiyle başlatılmış olan 11-12. yüzyıl Doğu Roma Dönemi tabak batığı kazısı ülkemizin ilk tabak batığı kazısı ve Türk ekipler tarafından uzun bir aradan sonra gerçekleştirilen ilk sualtı kazısı olması açısından dikkat çekicidir. Aslında sualtı arkeolojisi dünyada da yeni bir alan sayılmaktadır. Bu nedenle yalnızca ülkemizde değil, bütün dünyada karada yapılan arkeolojik çalışmalara kıyasla sualtında çok az çalışma yapılmaktadır. Mısır İskenderiye Feneri ile Nil Nehrinde yapılan sualtı kazıları; İtalya Napoli de bulunan batık Baia Antik Kentinde yürütülen çalışmalar, Avustralya, Hollanda ve Amerika kıyılarında yapılmakta olan geç dönem batık kazıları konuya ilişkin nadir örnekler arasındadır. Sualtı Kültür Mirasımıza yönelik riskler: Elliüç yıl önce Türkiye de sualtı arkeolojisine başlayan Prof.George Bass batıkları bir zaman kapsülüne benzetir. Bu doğru bir terimdir. Sualtı ortamında insanın yaşayamaması özellikle derinlerde bulunan birçok batığın hiç dokunulmadan korunmasını sağlamıştır. Çünkü arkeolojik her türlü kalıntının karşı karşıya kaldığı sorunların çoğu insan eliyle yaratılmaktadır. Şüphesiz kültür mirasına yönelik bu tahribat günümüzden çok önce başlamıştır. İnsanın ulaşabildiği her yerde en az bin yıldır eserlerin çeşitli amaçlarla tahrip edildiği bilinmektedir. Örneğin Roma döneminden kalan 1700-1800 yıllık lahitlerin önemli bir kısmı yüzlerce yıl sonra Doğu Roma (Bizans) Döneminde soyulmuştur. İnsanın ulaşamayacağı toprak ve sualtındaki kalıntılar ise nispeten korunabilmiştir. Bu nedenle suların derinlikleri günümüze kadar birçok batığa dokunulmasını engellemiştir. Öte yandan aletli dalış son yirmi yıldır ilgili herkesin yapabileceği kadar kolay ve ekonomik olmuştur. Bu nedenle binlerce yıldır denizin dibine kolay kolay ulaşamayan insanoğlu sualtındaki kültür mirasının üzerinde güncel bir risk/baskı oluşturmaya başlamıştır. Deniz suyunun eski eserler üzerinde zarar verici etkisi de diğer bir risk unsurunu oluşturur. Hem suda bulunan tuz oranı hem de 34 35

suyun içinde yaşayan canlılar ayrı ayrı zarar verici özelliktedir. Bu nedenle suyun içinde en çok korunmuş eski eserler üzeri kum veya balçıkla kapanmış olanlardır. Örneğin Akdeniz de yukarıdaki nedenlerle eski bir batığa ait organik kalıntılar 3 genellikle bulunamaz. Ancak soğuk ve az tuzlu olan Baltık Deniz inde çok daha korunmuş antik gemi batıkları bulunmaktadır. Holosen dönemin başından itibaren yaklaşık 16000 yıldır eriyen buzullar okyanus seviyelerinde yükselmeye neden olmaktadır. Akdeniz gibi okyanus sistemine bağlı tüm denizlerde bu yükselme kıyı formlarında yavaş gelişen etkilere neden olmuştur. Yaklaşık 9000 yıl öncesine kadar bu sisteme bağlı olmayan Marmara ve Karadeniz de ise bu yükselme muhtemelen biraz daha ani gelişen etkiler yaratmış, bu değişim kıyılarda yaşayan toplumların yaşam ve beslenme biçimlerini de etkilemiştir. Tüm kıyılarda değişimlerin sona erdiğini söylemek imkânsızdır. Çünkü günümüzde yalnızca kutuplarda kalmış olan buzullar erimeye, denizler de yükselmeye devam etmektedir. Nehirler alüvyon taşımaya devam etmekte, bu alüvyonlar göl ve denizlere dolmaktadır. Dalgalar kıyılara kum yığmayı bırakmamıştır. Tektonik hareketler yatay veya dikey şekilde yer kabuğuna etki etmekte, bazı kıyılar yükselirken bazıları da alçalmaktadır. Tuzlu su dolu rüzgâr ve dalgalar kıyılara vurmakta, yumuşak toprak denize akmaktadır. Bazı göllerde seviyeleri kuraklık ya da fazla su çekimi nedeniyle alçalmaktadır. Diğer taraftan kıyılara insan eliyle yollar, mendirekler, dolgu alanlar inşa edilmeye devam etmektedir. Yani kıyı formları çoğu zaman gözle fark edilemese de sürekli olarak değişmektedir. Dolayısıyla barındırdığı kültür mirası bazen bilimsel araştırmalarla bazen de başka nedenlerle tesadüfen ortaya çıkmaktadır. Modern bir barajın 4 hemen dibinde bulunan İstanbul Yarımburgaz Mağarası yaklaşık 800000 yıldır insan neslini barındırmıştır. Bu açıdan bakarsak yüz binlerce yıldır insanın yaşadığı bu topraklarda henüz keşfedilmemiş çok şey bulunduğunu görmek mümkündür. Uygulanan Yöntemler Şüphesiz günümüzde yaşanan teknolojik gelişim sualtında yapılan bilimsel çalışmaları da kolaylaştırmaktadır. Bugün artık hiç dalış yapmadan deniz dibi yüzeyinde form veren kalıntıları Multi Beam Sonar veya Yan Taramalı Sonar cihazlarıyla tespit etmek, çok derinde olabilecek kalıntıları da doğrudan dalış yapmak yerine sualtı robotlarıyla (ROV 5 ) görüntülemek mümkündür. Aletli dalış yöntemleri ya da robotlar vasıtasıyla bulunan arkeolojik kalıntılar, araştırma ekibinin uzmanları ve Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü yetkilileri tarafından verilecek kararlar paralelinde korumaya alınır. Bu aşamada en çok tercih edilen yöntem yerinde korumadır. Çünkü deniz içinden çıkartılan her türlü malzeme havayla temas ettiği andan itibaren bir bozulma sürecine girer. Bunların konservasyon yöntemleri ayrıca uzmanlık ve maliyet gerektiren konulardır. Ancak deniz dibinde kalmaya devam etmeleri herhangi bir risk oluşturuyorsa bilim heyeti ve Bakanlık uzmanları kararıyla eser sudan çıkartılır ve hemen konservasyon aşamasına sokulur. Hem Selçuk 1 gemisinde, hem Selçuk Üniversitesi Sualtı Araştırma Merkezi nin Kemer deki binasında ve hem de Antalya Müzesinde bulunan Koruma ve Onarım Müdürlüğü nde bu konu için uzmanlar ve olanaklar bulunmaktadır. Denizden çıkartılan eserlere yönelik konservasyonun ilk aşaması genellikle tuzdan arındırmadır. Ancak eserin hammaddesi ve mevcut durumuna bağlı olarak ne şekilde konserve edileceği değişim göstermektedir. Çalışmalar sırasında tespiti yapılan buluntuların sualtında kalmaları herhangi bir risk içermiyorsa ve bilimsel olarak gerek görülmüyorsa konumlarına dokunulmaz. Mevcut halleri fotoğraflanır, filmlenir, çizilir, koordinatlarıyla birlikte uydu fotoğraflarına ve planlara işlenerek milli envantere kaydedilmiş olur. Çıkartılmasına gerek görülen eserler ise konservasyon ve restorasyon aşamalarından sonra müzelerde sergilenir veya müze depolarında uygun ortamlarda muhafaza edilir. Selçuk Üniversitesi ve Sualtı Arkeolojisi: Selçuk Üniversitesi bu alanda yüksek lisans ve doktora programlarını başlatmış olan ülkemizin ilk üniversitesidir. Halen sualtı arkeolojisi alanında ülkemizde yalnızca iki yüksek lisans programı bulunmaktadır. Bunların ilki 2003 yılından beri Selçuk Üniversitesi nde, diğeri ise 2013 de açılan ortak bir programla Ege ve 9 Eylül Üniversitesi nde uygulanmaktadır. Selçuk Üniversitesi sualtı arkeolojisi yüksek lisans programlarını Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Sualtı Arkeolojisi Ana Bilim Dalı kanalıyla yürütmektedir. Konya merkezli Ana Bilim Dalı, Antalya Kemer de bulunan Selçuk Üniversitesi Sualtı Araştırmaları Uygulama ve Araştırma Merkezi nce de desteklenmektedir. Ders uygulamaları ile kazı, araştırma ve koruma-onarım faaliyetleri Kemer de bulunan merkez binası ile Antalya Limanında bulunan Selçuk 1 Bilimsel Araştırma İnceleme Gemisi nde gerçekleştirilmektedir. 27 metre boyundaki bu geminin dışında merkeze ait Triton 1 sonar teknesi ve küçük deniz taşıtları ile her türlü kazı ve araştırma donanımı bulunmaktadır. Selçuk Üniversitesi aynı zamanda UNESCO Sualtı Arkeolisi UniTwin Network ün kurucusu ve lideridir. Southmapton, South Denmark, Alexandria, Varşova, Flinders ve Tokyo gibi Üniversitelerin dâhil olduğu network bu alanda bütün dünyada akademik altyapıyı sağlamak ve devletlerin sualtı kültürel miras konusunda kapasite yapılandırmalarına destek vermek amacındadır. 2012 yılında kurulan Network ün Koordinasyon Merkezi Antalya Kemer dedir. Söz konusu Koordinasyon Merkezi aynı zamanda Selçuk Üniversitesi nin deniz kıyısındaki faaliyetlerini sürdürmek amacıyla yapılmıştır. Bu bina, Kültür ve Turizm Bakanlığı - Akdeniz Kıyıları Arkeolojik Sualtı Çalışmaları; Antalya, Side ve Alanya Müzeleri nin talepleri, Adrasan Tabak Batığı Kazısı, S.Ü. Sualtı Arkeolojisi Ana Bilim Dalı kapsamında düzenlenen yüksek lisans ve doktora programları ile Erasmus ve uluslararası bağlantılı diğer eğitim programlarının gerçekleşmesi amacıyla kullanılmaktadır. UNESCO çatısı altında sualtı arkeolojisiyle bağlantılı tüm akademik faaliyetler bu binadan koordine edilmekte, söz konusu Network buradan yönetilmektedir. sel toplantı organizasyonları da bu binada gerçekleştirilmeye başlamıştır. Merkez binasında, 4 ofis, 1 adet 40 kişilik toplantı salonu, 1 adet koruma-onarım laboratuarı, Prof.Dr.Ahmet Adil Tırpan Kütüphanesi, 8 misafirhane odası, öğrenci yatakhanesi, mutfak, açık hava alanları, depolar ve diğer sosyal bölümler bulunmaktadır. DİPNOTLAR 1 Ülkemizde su yükselmelerine bağlı olarak sular altında kalan yerleşimlere örnek olarak Avşa Adası Manastır Kıyısındaki Tunç Çağı yerleşimi gösterilebilir. Bu bölgede kıyıda bir su kuyusundan çıkartılan örnekler Prof. Mehmet Özdoğan tarafından Neolitik Döneme (M.Ö.8000-5500) tarihlenmiştir. Prof. Nergis Günsenin tarafından sualtında yapılan çalışmalarda ise Tunç Çağı na (M.Ö. 3000-1200) tarihlenen kalıntılar tespit edilmiştir. Bu etkiler nedeniyle Israil kıyılarında yer alan Athlit Yam da da tamamen denizin içinde kalmış bir Neolitik dönem yerleşimi bulunmaktadır. Hem su yükselmesi hem de tektonik hareketler nedeniyle sular altında kalan yerleşimler için ise Antalya Demre de bulunan Kekova adasının çevresindeki Simena, Teimiussa ve Aperlai antik yerleşimleri belirtilebilir. Bu kentlerin M.Ö. 400 lerde kurulduğu düşünülmektedir. 2 KKTC nin kuzeyinde Girne Karpaz yarımadası arasında bulunan Tatlısu Çiftlikdüzü kıyısında Doç.Dr.Müge Şevketoğlu tarafından yapılan kazılar yapılmıştır. Burada bulunan küçük aletlerin hammaddesi olan obsidyen, demirin daha bilinmediği dönemlerde kesici olarak kullanılan volkanik cam esaslı yongalardır. Nadir bulunan obsidyen yataklarının o dönem Anadolu daki en önemli merkezi Nevşehir bölgesindedir. 3 Geminin en önemli kalıntısı ahşap bölümleri yani aslında kendisidir. Terado Navalis adındaki deniz canlısı ahşabın en büyük düşmanıdır. Seferdeyken ahşaba giren bu kurt ahşabı mantar gibi dayanıksız hale getirir ve bazen gemi sırf bu nedenle batar. Kumaş, kemik ve başka her türlü organik materyal bu tür canlılar tarafından üstleri kum veya çamurla kapanmadıkça- yok edilirler. 4 Sazlıdere Barajı, İstanbul Küçükmece Gölü yakını 5 ROV: Remote Operating Vehicle Uzaktan kumandalı sualtı taşıtı Merkezin sualtı kültür mirası, sualtı arkeolojisi, gemi arkeolojisi, denizcilik arkeolojisi, kıyı ve liman arkeolojisi ve benzeri alanlarda bilimsel çalışmaları ile kazı ve araştırmaları; başta UNESCO olmak üzere bu alanlarda faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası bilim kurumlarıyla ortak çalışmaları, eğitim programları ve bilim- 36 37

Doç. Dr. Mustafa HERGÜNER İkinci Dünya Savaşı nda Mersin Adana (Yenice İstasyonu) Görüşmeleri Pek çok tarihçinin kabul ettiği gibi II. Dünya Savaşı 20 yıllık bir mütarekeden sonra I. Dünya Savaşı nın devamıdır. Nitekim uluslararası literatürde her iki savaş I. Savaş (First War) II. Savaş (Second War) olarak geçmektedir. I. Dünya Savaşı nın yok ettiği Osmanlı İmparatorluğu nun külleri üzerine kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti, etrafındaki coğrafyayı kaplayan karalar ve denizlerde meydana gelen en kanlı boğuşmalarda -özellikle insani açıdan- üzerine düşen tüm sorumlulukları yerine getirmesini bilmiş, varlığının temeli olan Lozan Barış Antlaşması na bütün gücüyle bağlı kalmıştır. Nedense bu konuda etkin bir akademik araştırma yoktur. Cumhuriyet tarihimiz kronolojik olarak ve akademik biçimde ve özellikle sebep sonuç ilişkileri araştırılacak olursa II. Dünya Savaşı nın dünya jeopolitik, jeostratejik ve jeoekonomik dengeleri açısından bir dönüm noktasının başlangıcını teşkil ettiği anlaşılır. Bu dönüm noktasını oluşturan birkaç önemli olaylardan ikisi dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü nün bizatihi katılıp kendi ekolünü uyguladığı Adana ve Kahire görüşmeleridir. İsmet İnönü nün bu ekolünü oluşturmasında elbette ki 1909-1923 yıllarında yaşadığı askeri ve siyasi oluşumlar ile 1923 den itibaren yüklendiği devlet görevinin etkileri vardır. Bu görüşmelerle ilgili kendi değerlendirmemizi özetle şöyle anlatabiliriz: 1- Adana görüşmelerine gelecekteki Türkiye nin Jeopolitik yapısını (mevcut coğrafyasında daha geniş boyutlarda sorumluluklar yüklenme ) oluşturma 2- Kahire görüşmeleri ise yine Türkiye nin idaresini (çok partili olma, laiklik kavramına yeni boyutlar getirme.) çağdaşlaştırma II. Dünya Savaşı nın dönüm noktalarından birisi de Alman kuvvetlerinin Stalingrat ta hem yenilmesi ve hem de esir düşmesidir. 21 Haziran 1941 de Rusya ya taarruza geçen Alman kuvvetleri ilk yıl büyük bir engelle karşılaşmadılar. Rus Devlet Başkanı Stalin çok planlı bir şekilde iç bölgelere çekilirken bölgedeki bütün lojistik potansiyelleri tahrip etti ve Almanları General Kış ile Baş Başa bıraktı. General Paulus un 300 bin kişiyi geçen 6. Ordusu ile Stalingrad üzerine Eylül 1942 de başlattığı yürüyüş başarılı biçimde gelişmekte idi. Nitekim kasım ayı geldiğinde 6. Ordu Stalingrad şehrini teslim almak üzere idi. Hareket için izin istedi. Bu izin verilmedi onun yerine kendisi Mareşalliğe terfi ettirildi. Nedense Alman Hava Kuvvetleri Komutanı ve Hitler in baş yardımcısı Maraşel Georing Stalingrad havadan ateş desteğini ve lojistik yardımı yeterince yapmadı ve Alman 6. Ordusu Ruslara teslim oldu. Paulus Alman kuvvetlerinden Ruslara esir olan ilk mareşaldir. Böylece Hitler in sonu belli oldu. Müttefiklerin Afrika çıkarması ve akabindeki Kasablanka Konferansı nın Almanların Stalingrad yenilgisinin belli olmasından sonra yapıldı. Müttefikler (ABD, İngiltere, Fransa) tarafından savaş bölgelerine Kuzey Afrika nın okyanusun tarafındaki kıyılarına -Fas ve Cezayir in kıyılarına- 8 Kasım 1942 tarihinde başarıyla yapılan çıkarmanın amaçlarından biri de Kuzey Afrika da İngiliz kuvvetlerine karşı çok başarılı tank savaşları veren Mareşal Erwin Rommel in etkisizleştirilmesi idi. Ancak Müttefikler artık savaşın sonunu görmekte idiler ve savaş sonu dünyasının planlamalarını hazırlamakta idiler. Kasablanka Konferansı (14-24 Ocak 1943) bu atmosfer içinde yapıldı. Esas olarak ABD Başkanı Roosevelt ile İngiltere Başbakanı Churchill in katıldığı Kasablanka Konferansı nda: Mihver Devletlerinin (Almanya, İtalya ve Japonya) kayıtsız şartsız teslim alınması, Sicilya üzerinden İtalya ya taarruza geçilmesi ve Balkanlarda -Türkiye nin katkısı ile- ikinci bir cephe açılması kararları verilmişti. Churchill in Türkiye ye gelişinin temel sebebi Türkiye nin Balkanlarda ve/veya Ege Denizi nde savaşa sokulması idi. Tabi bunların yanında gelecekte oluşturulacak Yeni Dünya Düzeninde Türkiye nin yeri ve rolünün de belirlenmesi vardı. Başlangıçta konferans yeri olarak Kıbrıs seçilmişti, dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Gizli yapılacak olan bu görüşme nedeniyle ülkeyi terk etmeyi istemiyordu. Eğer görüşme Kıbrıs ta yapılacaksa yerine Başbakanını göndermeyi teklif ediyordu. Oysa Churchill, İnönü ile görüşmeyi istiyordu. Bu nedenle Adana uygun bulundu. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü nün başkanlığını yaptığı Türk Heyeti, Başbakan Şükrü Saraçoğlu, Genelkurmay Başkanı Mareşal Fevzi Çakmak, Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu, Genel Sekreter Feridun Cemal Erkin ve ilgili bürokrat ve generallerden oluşuyordu. İngiliz Heyeti ise Başbakan Churchill in başkanlığında Genelkurmay Başkanı, Dışişleri Genel Sekreteri, Akdeniz Bölge Komutanı ile ilgili bürokrat ve generallerden oluşuyordu. Türk Heyeti 29 Ocak 1943 gecesi Ankara yakınlarındaki Kırıkkale istasyonundan Cumhurbaşkanlığına ait özel trenle hareket ederek 30 Ocak sabahı Adana ya 23 km mesafedeki Yenice İstasyonu na gelmişlerdi. Aynı gün (30 Ocak günü) Adana Hava Alanına gelen İngiliz Heyeti Başbakan Şükrü Saraçoğlu tarafından karşılan Ancak bu durum görünüşte böyleydi, gerçek tamamen farklı biçimde gelişmekte idi. Rus kuvvetleri Stalingrad ın etrafını çevirmiş ve Alman 6. Ordusu nu Stalingrad içinde esir ediyorlardı. General Paulus durumu fark ettiğinde henüz iş işten geçmemişti. Hitler den bir Yarma 38 39