Hesenbey Zerdâbi (Zerdab, 7 Haziran 1842 - Bakı, 28 Kasım 1907)



Benzer belgeler

X - Letif eler - Fıkralar

Ebdürrehim Haqverdiyev (Şuşa, Bakı, 1933)

Neriman Nerimanov (Tiflis, 14 Nisan Moskova, 19 Mart 1925)

Nadirezheri. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Tağışahbazi Simurg. (2 Temmuz 1892, Baku - 21 Nisan 1937,?)

Memmed Emin Resûlzâde (Bakû/Novhanı, 31 Ocak Ankara, 6 Mart 1955)

Neriman Hesenzâde (Kazak 1931)

Üzeyir Hacıbeyli (Ağcabedi, 18 Eylül Baku, 23 Kasım 1948)

Necefbey Vezirov ( Şuşa, Şamahı, 1926 )

Aşıq Qerib (Azerbaycan Dastanları, Baku, 1977, s )

Memmed Arif (Bakû, Baku, 1975)

XIII - Efsaneler ve Revayetler

Cefer Cabbarlı (Baku, Baku, 1934)

Çingiz Hüseynov (Baku, 20 Nisan 1929)

Qurbani. Naşı tebib derde derman etmedi, Canan gelip göz evimden ötmedi, '-- Hesret öldüm, elim yara yetmedi, Vezir de menim tek kâmın almasın!

Elekberzade Ebulhesen (Şamaxı, Şamaxı, 1986)

Program. AÇILIŞ 15 EKİM :00-12:00 İstanbul Üniversitesi Cemil Bilsel Konferans Salonu

BEXTİYAR VAHABZADE TÜRK DÜNYASININ İSTİQLAL ŞAİRİDİR

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Molla Nasreddin Dergisi nde Felyetonlar

Memmed Araz (Nahcıvan-Şahbuz, 14 Ekim 1933)

Yusif Semedoğlu (Baku, 25 Aralık 1935)

Töfiq Mahmud (Nahavan, 9 Kasım 1931)

BAKI DÖVL8T UNİVERSİTETİ İLAHİYY AT F AKÜLT8SİNİN ELMİ M8CMU8Sİ

Sultan Mecid Genizâde

İSTİQLALİYET KÜÇESİ. Sovyet devrinin Kommünist prospekti Çarlık zamanının Nikolayevska prospekti

Firudinbey Köçerli (Şuşa, Gence, 1920)

- 354 İstatistik umum müdürlüğü teşkilâtı hakkında kanun

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Mirze İbrahimov (Serab, 1911-Baku, 1994)

Yakup Şakir Ali MEKTEP VE MİLLİ DİL. Parlaq fikir, teren aqıl qazanılır mektepte, Bundan maxrum qalan adam aqir olur elbette.

İSMAIL BEY GASPIRALININ EĞİTİM KONSEPTİNDE ORTAK TÜRKCE

Sayın Bülent SOYLAN Yeminli Mali Müşavir (E. Hesap Uzmanı)

Iğdır Sevdası. yıp olarak acı bir gerçeklik halinde karşımıza dikilmiştir.

Reşidbey Efendiyev (Şeki, Seki, 1942)

SELANİK KALE SURLARININ YIKILMASI


ORTAK TÜRK YAZı PROBLEMİ HAKKINDA İLK TEZ

SAMSUN BAHRİYE MEKTEBİ

İBRAHİM ŞİNASİ

Ali Rıza Malkoç. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

ISLAMIC CIVILISATION IN CAUCASIA PROCEEDINGS OF THE INTERNATIONAL SYMPOSIUM BAKU-AZERBAIJAN, 9-11 DECEMBER Edited by

UZAKTAN EĞİTİM MERKEZİ Atatürk İlkeleri ve İnkilâp Tarihi 1 1.Ders

Iğdır Sevdası AVUKAT SEVDA DOĞAN

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

Sunum ve Sistematik 1. BÖLÜM: MUSTAFA KEMAL İN HAYATI

Mirze Feteli Âhunzâde (Seki, 1812-Tiflis, 10 mart 1878)

Qabil (Baku, 1926-) Saysız şer içinde adi şe'rsen Ancaq ne şeriyin, ne ortağın var. Böyük bir axında üzüb gedirsen, Xırdaca gemisen, öz bayrağın var.

SAYMANLIK YETK VE SORUMLULUKLARININ DEVR Hamdi Mete TU RUL Sayı tay Ba denetçisi

V - Uşağ Neğmeleri (Çocuk Koşukları) (s )

SELANİK ALMANYA VE FRANSA KONSOLOSLARININ ÖLDÜRÜLMESİ 1876

MEHMET RAUF - Genç Gelişim Kişisel Gelişim ( )

ABİDİN DİNO

Semed Vurgun - Seçilmiş Eserleri Cild IV.

A. Ü. Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi [TAED] 51, ERZURUM 2014,

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Şubat Komsu Köyün


TERCİH ETTİĞİN OKOL GELECEĞİNDİR MEVLÜT ÇELİK 8.SINIF KAVRAM HARİTASI. Mevlüt Çelik. T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük

H e s e n z a d e. Men sizin ber gün ne qeder paltar yuduğunuzu, ne qeder zibil q aldığınızı görürdüm.

Şehriyar ( Tebriz, Tebriz, 18 Eylül 1988 )

Haşim Terlan. (Baku, 1923)

Çingiz Elekberzade (Baku, 17 Ekim 1936)

ĠRAN COĞRAFYASINDAN DÖRT TÜRK ÂġIĞI Dr. Ali KAFKASYALI

HUKUK T.C. YARGITAY 9. HUKUK DAÝRESÝ

DEĞERLİ KULANICILARIMIZIN DİKKATİNE

Mersin Büyükşehir Belediye Meclisi Eylül Ayı Toplantısını Yaptı

Avukat Bekir Berk abinin mahkemedeki müdafaalarından hakimlerin ağzı açık kalmış

KESİN SÜRE VERİLİRKEN GİDERLERİN KALEM KALEM AÇIKLANMASI GEREKTİĞİ

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Abdulla Şaiq (Tiflis, 25 Şubat Bakı, 28 Kasım 1959)

Ali Hadi ORHUN (1949 mezunu)

BENDEN SELAM OLSUN BOLU BEYİ'NE

İlgili Kanun / Madde 6100 S. HMK/115,120

CEZAİ ŞARTIN TEK YANLI KARARLAŞTIRILAMAYACAĞI



İ Ö İ

XII - Alqışlar - Qarqışlar - Andlar - Dualar


Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Şiir. Kategori: Şiir Cuma, 23 Nisan :15 tarihinde yayınlandı. Gösterim: / 7 Phoca PDF 1. SEN (1973) Senden, senden, hep senden,

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

TARİH BOYUNCA ANADOLU

SULTAN MEHMET REŞAT IN RUMELİ SEYAHATİ 5

Molla Veli Vidadî. (Şemkir, Şıhlı, 1809)

Ukrayna da Azerbaycan Diasporasının Faaliyetinin Temel Yönleri

ELAZIĞ - TUNCELİ ZİYARETİ

Günlük Ulusal Gazete. yapılar da elbette bu işi bitirmemek için kendilerince bir şey yapacaklardır'' diye konuştu.

SO SYAL KÜ L TÜREL FASAL İYETL ER

Kazak Hanlığı nın kuruluşunun 550. yılı dolayısıyla Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümümüzce düzenlenen Kazak

ÇALIŞAN EMEKLİDEN İKİ KERE DESTEK PRİMİ KESİLEMEYECEĞİ SGK GENELGESİYLE KESİNLEŞTİ

Devleti yönetme hakkı Tanrı(gök tanrı) tarafından kağana verildiğine inanılırdı. Bu hak, kan yolu ile hükümdarların erkek çocuklarına geçerdi.

ÖZGEÇMİŞ Profesör Tarih/Yakınçağ Celal Bayar Üniversitesi Fen Edebiyat Fak. 2014

Derece Bölüm/Program Üniversite Yıl Lisans Tarih Bölümü Ankara Üniversitesi 1997 Yüksek Lisans Tarih (Yakınçağ Tarihi) Ankara Üniversitesi 2000

UNUTULMUŞ BİR FİKİR ADAMI VE HUKUK ÂLİMİ: MİLASLI GAD FRANKO

İlgili Kanun / Madde 4857 S. İşK/ 2 ALT İŞVEREN MUVAZAA

Ateş Ülkesi'nde Ateşgâh Ateşgâh ı anlatmak istiyorum bu hafta sizlere. Ateş Ülkesi ne yolculuk ediyorum bu yüzden. Birdenbire pilot, Sevgili yolcular

SATILMAZ EĞİTİM AMAÇLI KULLANILMAK İÇİN ÇOĞALTILMIŞTIR

Transkript:

Hesenbey Zerdâbi (Zerdab, 7 Haziran 1842 - Bakı, 28 Kasım 1907) Azerbaycan millî basınının ve millî tiyatronun kurucusu, eğitimci, gezeteci-yazar, tebiatşinasuzmandır. 7 haziran 1842 r de Göyçay ilinin Zerdab köyünde yoksul bir bey ailesinde doğdu. Rus ordusunun subayları olan dedesi Rehimbey ve babası Selimbey eğitime, ilme, güzel sanatlara büyük ilgi gösterir ve imkanları dahilinde sanat faaliyetleriyle meşgul olurlardı. Evlerinde toplanan fikir adamlarının -yazar, şair, tarihçi, müzikçi vbsohbet meclisleri, Hesenbey'in ilerdeki fikrî gelişimine olumlu etkiler yapmıştı. Babası önce onu köy mollahanesine vermiş, ama oğlunun bu tahsille ilgilenmediğini görünce onu Rus dilinde eğitim veren Şamahı Şehir okuluna götürmüştü. Bu okulda mezuniyet sınavlarını büyük bir başarıyla veren Hesenbey, Kafkas Tahsil Dairesi Başkanlığı 'hin dikkatini çekmiş ve devlet hesabına Tiflis ortaokuluna kabul edilmişdi. 1860'ta ortaokulu bitiren Hesenbey Zerdâbi, 1861 yılında büyük başarıları dikkate alınarak Moskova Üniversitesi'nin Fizik-Matematik Fakültesinin Tabiat Bölümü'ne imtihansız kabul edilmişti. 1865'te aynı üniversiteyi ilmî dereceyle bitirmişti. Üniversitede tahsil gördüğü yıllarda Moskova Üniversitesi rektörü, meşhur Rus tarihçisi Solovyov'un ailesi ile çok yakın idi. Solovyov'un kızı genç ve yakışıklı Hesenbey'e vurulmuştu. Rektör ise, Rus tarihiyle ilgili Şark kaynaklarıyla tanıştırdığı bu kaabiliyetli gencin profesör olması için üniversitede kalmasını istiyordu. Ama kendi halkına hizmeti her şeyden üstün tutan ve bu arzunun yakıcılığına dayanamayan Hesenbey Zerdâbi, üniversiteyi bitirir bitirmez hemen memleketine döndü. 1865-1868 yıllarında Tiflis toprak idaresinde görev alan Zerdâbi, Azerî köylülerine yapılan haksızlıklara karşı keskin muhalefeti yükünden görevinden uzaklaştırıldı. İhtisasına uygun olmasa da, bir buçuk sene Şamahı mahkeme dairesinde vekillik etti ve burada da kendi vatandaşlarının haklarını savundu. 1869'da Baku ortaokuluna tabiyat tarihi öğretmeni tayin edilen Zerdâbi burada da ilk önce Azerî gençlerini ortaokul ve üniversite tahsiline teşvik etmenin yollarını düşünmüş ve bu amaçla da yaz tatili zamanı, Azerbaycan'ın şehir ve köylerini dolaşarak yoksul talebelerin yaşamını teinin etmek için "Müslüman Cemiyyet-i Hayriyesi"nin temelini atmıştı. Bir yandan tanınmış tabiatşinas âlim olan Hesenbey Zerdâbi, Rusya halk eğitimi tarihinde ilk defa olarak Bakı ortaokulunda Darwinizm eğitimini ders programına dahil etmişti. 1873'te Hesenbey Zerdâbi'nin başkanlığı ve ortaokuldaki Azerî telebelerin iştirakiyle, Azerbaycan kültürü tarihinde ilk tiyatro oyunu gösterilmişti. Sahnede oynamak için, Mirze Feteli Ahundzâde'nin "Hacı Gara" komedisini seçmişti. Oyun büyük başarıyla sahnelenmiş ve buradan toplanan para yoksul telebelere sarf olunmuştu. Eserlerinden birinin kendi sağlığında sahneye koyulması Ahundzâde'yi aşırı derecede sevindirmişti. Ama Hayriye Cemiyeti'nin ve nadir hallerde gösterilen tiyatro oyunlarının yardımı ile milleti uyandırmanın zor olduğunu gören Zerdâbi, herkese hitap etmek için bir kürsü arıyordu. Bu kürsü, kuşkusuz, sade ve anlaşılır bir Azerî Türkçesi ile yayınlanan gazete olabilirdi. 1872'de "Ekinci" adlı gazeteyi yayınlamak isteğiyle Kafkasya'nın resmî makamlarına müracaat eden Zerdâbi, yalnız üç yıl aradan ve uzun, üzücü mücadelelerden sonra gereken izni alabildi. 1874'te İstanbul'a gelerek metbaa avadanlığı ve hurufat elde etdi. İlk Azerbaycan gazetesinin birinci sayısı 22 temmuz 1875'te çıktı. Hesenbey Zerdâbi bu ilk

Azerî gazetesinin hem sahibi, hem başyazarı, hem mürettibi, hem tashihçisiydi. "Her ilde on qezet okuyandan birisi oxuduğımu qansa, onları qederi ilbeil artar. Axırda o bend ki, suyun qabağmı kesmişdi ve suyu axmağa qoymurdu, rexne tapar ve su mürur ile bendi yuyub aparar"-diye gazetesinin de yardımıyla cahillik ve fanatizmin hisarlarım yıkmak, halkı ilmin ışığına çıkarmak istiyordu. "Ekinci" kısa zamanda Azerbaycan kültür hayatının önemli bir merkezi haline geldi. Devrin Seyid Ezim Şirvânî, Necefbey Vezirov, Esgerağa Gorâni, Elizâde Şirvâni gibi tanınmış aydınları, qe~ zetenin etrafında toplanarak yeniliği, eğitim ve kültürü onun sahifelerinden halka aşılamaya başladılar. Lakin 1877 Rusya-Türkiye savaşı başladıktan sonra, Ermeni casuslarının verdikleri bilgilere dayanan Rus resmî makamları "Ekinçi"yi savaşda Türkleri desteklemekle suçlayarak kapattılar. 1875-1877'de, kısa bir sürede faaliyet göstermesine rağmen "Ekinci" millî basının sonraki gelişmesinde fevkalade bir rol oynadı. Bu da başyazarın gazeteye yüksek bir tutkuyla sarılmasının neticesinde elde edilmişti. Zerdâbi, "Ekinçi"nin ilk sayılarından birinde gazetenin amaçlarını açıklayarak şöyle diyordu; "Her bir vilayetin qezeti gerek o vilayetin aynası olsun. Ye'ni vilayetin sakinlerinin elediyi işler, onlara lazım olan şeyler xülase, onların her bir derdi ve xahişi o qezetde çap olunsun ki, o qezete baxan xalqı aynada gören kimi görsün". Zerdâbi'yi Azerbaycan'dan uzaklaştırmak isteyen Rus yöneticileri 1878'de onu Rusya şehirlerinden birine-stavropol ortaokuluna-tayin ettiler. Lakin kendi halkının içerisinde olmayı her şeyden üstün tutan Zerdâbi resmî devlet hizmetinden istifa etti ve 1880'de doğduğu köy Zerdab'a dönerek polis nezareti altında burada yaşamaya başladı. Zerdab'da yaşadığı dönemde, köylüleri yeni tarımcılık usûlleri ile tanıştırdı, onların haklarını savundu. "Kaspi", "Tercüman" vb. qezetelerde, muhtelif konularda makaleler yayınlattı. 1896'da Bakü'ye dönen Zerdâbi, burada bir tarafdan "Kaspi" gezetesinde çalıştı, öbür taraftansa Baku belediyesinin azası olarak şehir hayatının düzenlemesine, özellikle de Müslüman nüfusun sorunlarının çözülmesine yardımcı oldu. 1898'de meşhur hayırsever zengin Hacı Zeynalabdin Tağıyev'in maddi desteği ile Bakü'de ilk okulunu açtı. Azerbaycan öğretmenlerinin 1906 yılında toplanan kurultayının gerçekleşmesinde de Zerdâbi'nin önemli hizmetleri olmuştu. 1905'te "Hayat" qezetesinin yayın hayatına geçmesiyle Zerdâbi'nin gezeteci-yazar faaliyetinin de yeni donemi başlamıştı. Hesenbey Zerdâbi, XX yy. başlarına kadar Rus memurlarının başıbozukluğuna, mollaların fanatizm ve cahilliğine, asilzadelerin zalimliğine karşı tek başına, kendi aklı ve kalemi ile mücadele vermişti. Yalnız asrın başlarında, bu mücadelesinin sonucunu-onun kalemi ile yetişmiş, onun manevî desteğini almış nesli gördü ve bunun mutluluğunu yaşadı. Çağdaşlarından birinin haklı olarak yazdığı gibi, Hesenbey kendi faaliyeti ile zayıfların sloganı olan "tek adam döyüş meydanında esger ola bilmez" sözlerinin yanlışlığını ispat etmişti. Modern Azerî kültürünün yaratıcılarından biri olan Hesenbey Zerdâbi 28 kasım 1907'de Bakü'de vefat etmiş ve 1 Aralıkta büyük bir törenle defnedilmişti. Onun vefatı münasebetiyle "Taze Heyat" gezetesinde yayınlanan bir makalede şöyle deniyordu: "Bizi Hesenbeyin ölmeyi bir o qeder düşündürmür. Bir bele zehmet ve belalara sebr eden adam âxırı gerek bir gün öleydi. Bizi düşündüren, bizi ağladan milletimiz içerisinde bu növ üreyi, dili, ef ah, mesleki bir, qorkusuz, ürküşüz, sözünü açık-açığma deyen bir millet mücahidinin qeyb olmasıdır. Çoxdur mu bele saf, sâdik, bîgerez iş dalınca gedenlerimiz?" ("Taze Heyat, 1907, N" 182) Eserleri: Bizim Neğmelerimiz. Bakı, 1906; Torpaq, Su, Hava, Bakı, 1911; Bedeni Salamat Saklamak Düsturu!emeli, Bakı, 1912. Kaynakça: Ferhad Ağazade. "Ekinci", Bakı, 1925; Azerbaycan metabuatmın 50 illiyi. Megaleler mecmuesi, Bakı, 1926; Qafqazda ilk Türk gezeti. "Şerqde Medeniyyet ve Yazılı Abideler" mecmuası, c. III, Bakı, 1928; Zaman Memmedov, Hesenbey Zerdâbi, Heyat ve Yaradıcılığı, Bakı, 1957; Heyder Hüseynov. XIX. Esrde Azerbaycan'da Felsefe ve İçtimai-Siyasİ Fikir Tarixînd en, Bakı, 1958, (Rus dilinde); Memmed Mustafayev. Azerbaycan'da İktisadi Fikrin İnkişaf Tarixinden, Bakı, 1958 (Rus dilinde); Ziyeddin Göyüşov. Azerbaycan Maarif çilerinin Etik Görüşleri, Bakı, 1960; Ziyeddin Göyüşov. Zerdâbi'nin Dünya Görüşü, Bakı, 1964 (Rus dilinde); Eziz Mirhemedov. Hesenbey Zerdâbi, "Ekinci", Tam Metin kitabına ön söz, Bakı,, 1979, s.3-17; Veli Memmedov. Ekinci, Bakı, 1975; Müasirleri Zerdâbi Haqqmda, Bakı, 1988. (Rus dilinde); Esmira Cavadova. Setirlerde Dögünen Ürek, Bakı, 1990; Vilayet Muxtaroğlu. Büyük Ekİnçi-Hesenbey zerdâbi, "Xezer" dergisi, 1990 No 2, S.160-244; Möhbahı" Rasımov. Hesenbey Zerdâbi XIX. Esrin İkinci Yarısında Yaşamış Görkemli Azerbaycan Maarifçisidir. Azerbaycan Bilimler Akademisi Felsefe ve Tarix İnstutunun Eserleri, C. XIII, Bakı, 1955 vs.

YAZILARI (Ekinci 1875-1877 tam metin, Bala, 1979, s. 92-93) Her bir vilayetin qezetesi gerek o vilayetin aynası olsun. Yeni o vilayetin sakinleri elediyi işîer, onlara lazım olan şeyler, xülase, onların her bir derdi ve xahişi o qezetede çap olunsun ki, o qezeteye baxan xalqi aynada gören kimi görsün. Elbette, qezetenin bele ayna kimi olmağı xalq iledir. Ye"ni her kes gerek öz derdini ve xahişini qezetlerinde beyan etsin ki, onların baresinde işden xeberdar olanlar mübahise etmeklik ile onların yaxş-i yamanlığmı aşkar etsinler. Taki o işi gören onun yaxşı ya yamanîığmdan agâh olub sonra peşimançılıq çekmesin. Pes her bir qezetenin umde metlebi mübahisedir ve eğer bizim dünyadan ve elinden xeberdar olanlarımız "Ekinci" qezetesinde yazılan mctlebler baresinde mübahise başlasalar, çox şâd olarıq. Amma, çifayda, qebristanlıqdan ses gelmeyen kimi, bizim xalqdan da bir seda gelmeyir. Qezeteni oxuyanlar o metleblere bir cavab yazmayırlar. Bele olan suretde biz mübahiseye hesret olmaqdan savay, hetta qezetemizi oxuyanlar ondan narazı olduğunu da bu çağacan bilmirik... "Ekinci", 1875, n. II (s. 99-100) Altı ay yoxdur ki, bizim "Ekinci" qezetesi çap olunur. Amma İngilis'in paytaxtı London seherinde onun çap olunmağı me'lumdur. Oradan bir kitabın bir feslinin Türk dilinde olan tercümesini bize gönderibler ki, onun qeletîni düzeldek. Elheqq, bu çox ziyade gözüaçıqhq ister. London seherinde bir nece yüz qezete çap olunur. Onun ile bele kişiler dünyanın ucunda bizim qezete kimi kiçik qezete çap olunmağını eşidib isteyirler ki, ondan da ne'fberdar olsunlar. Amma bizim adamın çoxu ne ki, buçağadek bizim qezeteni oxumayiblar, belke be'zi şexsler onun bina olmağının xeberini eşitmeyibler. Hetta ele adam var ki, qezete pulu verib onu almaq istemir. Bizim xalq dünya işlerini bele soyuq tutmağını bilir iken biz "Ekinci" qezetesini cap erdirmeye başlamjşıq. Ve bizim tek de bir yuxudan oyananlarımıza ümid olnxuşuq ki, xalq qezete oxuynb ondan menfeetberdar olmağa ve dünya işlerinden xeberdar olmağa se'y edecekler. Biz Müselmanlar dünya işini soyuq tutmağa bizim mezhebimiz sebeb deyîl ki, onu ecnebiler bize bohtan deyirîer... Pes biz Müselmanlar dünya milletleri arasında rüsvay ve zelil olub dünya işlerine mehel qoymamamğımıza sebeb ayrı şeylerdir. O sebeblerden sonra danışarıq. İndi bizim ulemalardan iltimas edirik ki, bizim bu sualîanmıza cavab versinler: cünki bizim Peygemberimiz biz Müselmanlara ehnj-ebdanı tehsil etmeye hökm edib ve ona binaen bizlere vacibdir ki, o elmleri tehsil edek... "Ekinci", 1876, n. 12 (s. 223-224) Bir şexs çiyninde ağ demir düymeli palto, başında ağ furaşka, ayağında cınldayan çekme, ağzında papiros sallana gederken bir cavana rast gelib salamlaşıb, birge getdikleri zaman cavan onun yal-kopahna baxıb, onu ziyade kamil hesab edib deyir: bizlerde deyirîer ki, yer bir öküz üste dayamb ve onun her bir ezası terpense onun üste olan yerin hissesi hem terpener. Amma men bunu başa düşmürem: niye zelzele olan zaman be'zi yerin etrafı terpenende özü terpenmir? Cavab: Öküz boş sözdür. Rusların "Narodnie poverie" qezetesi deyir ki, yer deryayi muhitin içerisindedir. Bir boyük balıq ki, ona kit deyirîer, onu dalında saxlayıb ve onun terpenmeyinden yer hem terpenir. Cavan bunu eşidib fikre gedende cenab palto söz arasına söz salmaqdan ötrü başlayır ki, dünen menim dostum Nikolay İvanoviç'in menzilinde bir nece Ruslar ile punş içen zaman Rus dilinde çap olunan "Rostoy" qezetesinde "Çıplaq oğlu ve Vaygünlü qaçaq" baresinde men yazdığım mektubu oxuyurduq. Elheqq çox yaxşı inşa elemişdim ve o qezeteni çıxardan bu sebebe meni te'rif edib deyir ki, merheba, kürd qızmdan bele oğul, Müselmandan bele qâbiliyyet... Cavan bu sözü eşidib qeyrete gelib deyir: niye, meğer bizim Müseîmanlardan qâbiliyyet ehli yoxdur? "Ekinci" qezetesinde cenab Heyderî'nin kelâmını meğer oxumarnısınız? Cenab palto ona eyri baxıb, gülüb deyir: menim Müselmanî savadım yoxdur. Amma onu bilirem ki, müselmandan adam olmaz. "Ekinci", 1876, n. 16 (s. 231-232) Bizim Qafqaz vilayetinin adını eşidib özünü görmeyen ele fikir edir ki, bizim adam bele gözel yerde cennetde olan kimi keyf-damağa meşguldür. O keşler üçün bizim köçerilerin zindeganlığından bir nece kelme danışaq. Qışm çillesindc axşam düşüb, obanın qaz-

malarını tamam qar basıb. Ora-buradan qar içinden tüstü çıxır. Mal-qara qayıdıb qazmalara gelib. Obanın ehli övret-kişiye qanşıb: kimi elinde kürek ağılların içinin qarım atır, kimi tövleye mal sürür, kimi köpeklere yal bişirir, kimi qurd yaralayan malların yarasına baxır, kimi götürüm düşen malları qazmaya sürüyür. Xülâse, böyükden kiçiye here bir işle meşguldür. Qaranhq düşünce xalq mallan rahatlayıb qazmalara çekilir. Birce köpekler çölde qalıb çaqqallm sesini eşidib ağız-ağıza verib ağlaşma ağlayan kimi ulaşırlar. Çovğun şiddet edir. Here elimize bir uzun deyenek alıb bizim kirve Hacı'nm qazmasma gedirik. Köpekler sesizimi eşidib üstümüze tökülür. Biz dal-dala verib özümüzü qoruya-qoruya obanın içine daxil oluruq. Qazmalardan ses gelir. "Ay it heey"amma heç kimden ses gelmir. Hacmin qazmasma yanaşınca köpeklerin qederi ele artır ki, getmek meğdur olmayır. Dalımızı Hacı'nm qazmasma verib ucu dişlenmekden gödelmiş deyenekler ile özümüzü qoruya-qoruya: "Ay Hacı, gel" deye dad edirik. Hacı "Ay it, ay it." deye başında öküz çulu çöle crxıb bizi tanıyıb, qazmaya getirib qızı Tükez'e deyir: "Ağez, ayağa dur, eziz qonaqlar üçün yer qayir". 17 yaşında bir qırmızıyanaq, tergöbek qız gözlerini ovxalaya durub, iki eşşek halığı götürüb buxarınm qabağmda bizim üçün qoyub, Hacı'nm buyurmağına göre başlayır bize aş bişirmeye. Buxarımn qabağmda oturub qazmaya baxırıq. Onun bir küncünde buxarı yanır ki, herden külek onun tüstüsünü içeri doldurur. Bir küncünde bir yaralı keçi ve iki teze doğulmuş buzov bağlanıb. Bir küncünde qanciq eşşek, yani xotuqlu bağlanıb, bir küncünde Hacı'nm tulası doğub, öz küçüklerini emizdirir. Divarm üste köndelen berkimiş ağacın üste 5-6 toyuq yatıb. Hacı buxarının qabağmda cömbelib, qabaq qelyanı rahatlayıb, başına od qoyub bize verib danışır. O cümleden öz övreti Şahperi vefat etdiyini bele neql edir: "Bu il yayda biz dağda olan zaman rehmetlik Şahperi naxoşlayıb gece nâle etdi. Bizim qız da yatmışdi. Gördüm çölde itler berk basir. Ne qeder sesledim, olmadı, çöle çıxıb heç keşi görmeyib itlere aciqlanıb içeri gedib gördüm ki, başına döndüyüm Şahperi Allah rehmetine gedib. Men evi ymlmış heç bilmişem mi ki, itler basan Ezrail imiş? Çıxıb itlerin ağzından onu qurtarmişam. O boynu sınmış alaçığm o biri terefinden girib Şahperi'nin canını aîıb, gedib..." Ey bu kelmeleri oxuyan, dahe besdir. Bizim Hacı başqa danışdığı sözlerden ve Tükez bişirdiyi aşdan danışmayıram. Amma bunu erz edim ki, allah o aşı heç kafere nesib ve Hacı'nı heç kimseneyi hemsöhbet eylemesin. (s. 375-376) Bizim zemane zehmet zamanı olduğuna cok zehmet çeken artıq nef tapir. Ona binaen hükema vaxta dövlet deyir. Ye'ni her kesin zehmet çekmeye vaxtı çox ise o kes artıq dövletli hesab olunur. Bu sebebe Avrupa ehli her bir işi maşına sabi ki, maşın onu temiz ve tez elesin. Ye'ni zehmet çekmek vaxtmı artırmaqdan ötrü işleri maşına salıblar ki, maşın işi tez gördüyüne, o işi tutmağa lazım olan vaxt az olur ve onun artığı qeyri işe gedir. Belede bir iş yerine bir nece iş tutmaq olur. Ona bina bir kimse 50 il zehmet çekib 10 min manat qazana bilir ise, maşm ile iş görende 50 il müddetinde Ömrde gördüyü işi 10 ile görüb dahi ziyade ne'fberdâr olur. Pes bu halda qeyri tayfalar fürseti fövte vermeyib zehmetleri artırmaq se'yindedirler. Amma bizim tayfa... dükan-bazarlarda oturanların çoxu bir cüz'i şey yanma qoyub günde 4-5 müşteri gözlemekden öteri exşamacan ağzını ayinb gelib-geclene tamaşa edir ki, güya bu zaman bir geyri iş görmek günâh imiş. Küçelerde cavanlarımız papaqlarmı eyri qoyub "ay balam! ay balam" çağırır, ya bir-birine yaman deyir. Meydanlarda kimi derviş nağıhna qulaq asır, kimi xoruz, kimi qoç dövüşdürür. Xülâse, heç bir heves ile zehmet çeken yoxdur. Hamı ya tenbellik edib işden qaçırıq, bîkâr oturub Allah'dan buyruq deyirik. Belede teeccübdür indiye geder bizim tayfa telef olmayir ve buna sebeb budur ki, keçmişde biz enine yeyib uzununa gezmişik. Amma indi... yerlerimiz qüvveden düşüb, xeyir-bereket qaçıb, elmden xeberdar olan keşlerin yeri darlıq elediyine gelib bizim yerlerde zindegânlıq edirler. Belede bizler bu tenbellik ve bikarcılıq ile onların müqabilinde durabilmeyib, zindegânlıq çenginde meğlub olacağıq ve nece ki, daşmış çaym suyu mürur ile etrafı qerq edir, habele biz de o tayfaların arasında mürur ile telef olacağıq. Bilirem, bunları oxuyan deyecek ki, bu sözler boş sözdür. Allah rûzıverendir, heç kes acından ölmez. Amma rûzî ile rûzînin tevafütü çoxdur. Pes qardaşlar, zehmetinizi artırın ki, bîkârlıq ve tenbellik insan üçün zeherdir. Zehmet çekmek vaxtım uzatmağa se'y edin ki, sizin rûzî düşmenlerinizin esbablarmı ele getiresiniz. "Ekinci", 1877, n. 11 "Ekinci", 1876, n. 17

ZİNDEGANLIQ DAVASI VEYAXUD DİRİLİK MÜBARİZESİ (Hesenbey Zerdabi, seçilmiş Eserleri, Bakı-1960, s.234-236) Dünyada olan hayvanat ve nebatat hemişe birbiri ile, e1elexüsus da öz hemcinsleri ile azuqe davası edirler ve her kes bu davada düşmene artıq geldi, dünyada qalıb zindcganlıq edir ve meğlub olanlar xörekden yanmayıb günü-günden artıq zeif olub âxırda telef olurlar. Xaşxaş otunu ki, hamı tanıyor, onun başında bir toxum qutusu olur ki, onun içinde toxurnlar olur. Onun içinde toxumlar emele gelir. O qutunun toxumları yetişdikten sonra qutunun başında qapaq quruyub düşür ve bu ağzı açıq, içi toxumlar ile dolu qutu külek esen vaxtlarda terpenendc onun içinden toxumlar çıxıb sepelenib etraf yere tökülür. Bu toxumlardan qışda xarab olmayıb sağ qalanları baharda isti düşende neşv ü nüma edir ve onların her birisinden bir kiçik ot emele gelir. Bu bir nece yüz kiçik otlar ki, bir arşına qeder fasilesi olan bir yerde emele gelirler, orada özlerine azuqe tapabilmezler. Onlardan hansmm kökü daha güçki olub, uzağa gedib veya boyu biraz arhq olduğuna yuxan qalxib günün istisinden ve şefeqinden artıq nef'berdâr olur, öz konşusu qardaşınm xöreyini alıb veya İşığını kesib, onun qalxmağma mane olub, onu mürur ile telef edir. Bu tövr o az yerde emele gelen kiçik otlar bir-i biri ile gece ve gündüz asuqe davası edib biri- birini mürur ile telef edib axırda o bir az yerde bir nece yüz otdan bir veya ikisi qalır ki, onlara o yerin xöreyi ve güneşi besdir. Bu zindeganlıq davasını insan da hemişe biribiri ile edir. Keçmişde insan vehşi halında olan zaman bu davanı yumruq, sille, sonra qıhnc, galxan ve daha sonra tüfeng ve geyri esleheler ile edirdi. Ele ki, sonra vurmaq, öldürmek nehy oldu, insan zindeganlıq davasını ağıl ile edir. Her kesin ki, ağlı çoxdur, qanacaği artıqdır bu zindeganlıq davasında düşmene üstün gelib onun rûzisini günü-günden azaldıb, bedenini zeiflendirib, cürbecür naxoşluğa duçar edib, âxirda telef edir. Çünki ağıl ve qanacaq artıq olmağı elm tehsil etmek iledir, ona göre de biz Müselman qardaşlarımiz?. "oxuyun, elm tehsil edin"- deyende zikr olan zindeganhq davasindan ötrü deyirik ki, bu davada Müselman qardaşlarımız meğlub olub axirda puç olmasınlar. Doğrudur, insan xaşxaş otlan kimi bilmerre telef olmaz. Ona göre ki, insan heyvanlarm hamısmdan ağıllıdır ve her cür yaman güne devam ede biler. Amma me'lumdur ki, bu yaman güne qalmaqdan ölüm cox yaxşıdır. Bele yaman güne qaîanlar fehlelik, nokerçilik, rençberrik ile ömrünü keçirib, hemişe gözleri elm tehsil edib zindeganhq davasında artıcı gelenlerin elinde olub... Keçmişde ki, her tayfa bir terefde başını qol-! ağuna çekib dünyadan bîxeber oturub zindeganlıq edirdi, azuqe davası o qeder me'lum etmir idi. Çünki o davanı edenlerin bir-i birinden ağıl baresinde o qeder tefavütü yox idi. Amma bizim zemanede ki, bir terefden demiryolları ve paraxodlar artıbdır, ona göre gediş-geliş asan olubdur ve bir terefden karxanalar, zavodlar artır, günde bir cür teze maşmlar ixtira olunur ve alış-verış malı günügünden artıb ucuzlaşıb yakşıraq olur, heç bir elm tehsil eden tayfa öz yerinde oturub öz tayfasına qenaet etmir. Her tayfa öz malını götürüb satmağa yer axtara-axtara dünyanın lap qaranlıq yerlerini de doldurublar. Ona göre de bu halda zindeganlıq davası artıq, şiddet edib ve onun indi 10 ilde olan semeresi keçmişde 100 ilde olan semeresinden çox artıqdır. Belcde dübare tekrar edirem-qardaşlar, oxuyun, elm tehsil edin. Elelxüsus elm tehsil etmek biz Qafqaz Müselmanlarına vacibdir. Hayat, 4. Ocak 1906 DİL VE DİN fs. 237-239) Bizim zamanımız elm zamanıdır ve elm tehsil etmek her tayfaya vacibd ir ki, zindeganlıq davasında heç olmasa özünü saxlayabilsin ve bele elm tehsil etmek ile ireli geden vaxtda her tayfa gerek iki şeyi berk saxlasm ki, bu şeyler her tayfanın direkleri hesab olunurlar. Ve onların tayfa olmağına sebebdirler. Bu şeylerin birisi dil ve birisi din ve mezhebdir. Ele ki, bunların birisi elden getdi, tayfanın beli sınan kimidir. İkisi de gedende tayfa gayri tayfalara qarışır, mürur ile yox olur. Çünki dil ve mezheb tayfanın ruhu olan kimidir. Nece ki, ruh çıxanda bedende birce ne'ş, ye'ni cemdek qahr ve bu cemdek mürur ile çürüyüb yox olur. Habele dilsiz ve mezhebsiz tayfa da gerek mürur ile yox olsun. Pes, her tayfa elm tehsil eden vaxtda gerek öz dilinde ve öz din ve mezhebinde tereqqi elesin ki, dünyada qalabilsin. Onlarsız tayfa olmaz. Bu âxır zamanacan biz Rusiya'ya tâbe olan Müsehnanlarm işi çox yaman idi. Bir terefden zindeganhq davası il be il ki, şiddet edirdi ve bir terefden de elm tehsil etmek yolu bağlanmış idi. Çünki bizim öz milleti mektebxanalarımız yox idi ki, orada öz dilimizde, öz mezhebimizde elm tehsil etmek olaydı ve dövlet terefinden açılan mekteblerde Rus keşişlerinden missionerlik edenlerin mesleheti ile bizim dilimizi ve adab-i şerietimizi oxutmağı qadağan etmişdiler. Odur ki, bu mekteblere geden müselmen çox az idi ve olmayan kimi idi. Heqiqet, o zaman biz Müselmanlar üçün çox pis keçirdi. Bir terefden zindeganlıq davası ve bir terefden el çekmekle zindeganhq davasından qaçıb qurtarmaq olmaz. Ondan xilâs olmaq isteyen gerek dünyadan el çekib çekilib bir gûşede otursun, bu da ki, olmaz ve olmayanda onun var-yoxu mürur ile elden cçıxacaq. Elm tehsil etmek ile ondan ağılh olanlar onları cürbecür hiyle, fendler

ile onun elinden alıb, onu tez veya geç müflis edecekler, möhtac edecekler ve bir terefden de dövlet açdığı mcktebler ki, orada elm tehsil edenler dil ve mezheblerinden gerek el çekeydiler. Belede biz Müsclmanlar iki deryanını arasında duran gemiydik ki, her terefe meyi etsek yıxılıb qerq olası idik. İndi Allah'a şükür olsun ki, keçen ilden hökm edilibdir ki, Rusiya'ya tâbe olan tayfalar öz uşaqlannı öz mektebxanalarmda öz dillerinde oxudabilerler ve onlar padşahlıq mekteblerinde oxuyanda onların öz dinlerini ve adab-i mezheblerini de onlara oxutsunlar. Eğer ki, bu hökm sadir olandan bir ilecen kecibdir, amma heç bir xeber yoxdur ki, filan yerin Müselmanları bir bele mekteb açıblar. Buçağacan biz Müselmanlar deyirdik ki, mektexanalarda bizim uşaqlarımızı öz dilimizde oxutmağa qoymayırlar. Ona göre bizler de onları oxutmayırıq. Bes indi ne üçün mektexanalar açmayırıq, uşaqlarımızi oxutmayırıq ki, biz istediyimiz ıxtiyari bize veribler? Bizim ile zindeganhq davası edenler iti qılmcı götürüb bizim üstümüze düşüb her bir nicat yolunu bağlayırlar. Kâxhanalar hamisi ecnebilerin elinde, senet de onlarda. Alış-verış yene bedestûr. Hetta bedbext Müselman fehlolcrine de ecnebilere verilen mebleğin yarısını verirler ki, sen oxumamısan, fehleliye qabiliyyetin yoxdur. Bes haçan biz gözleriınizi açıb bunları gorcccyik ve bunlara çare edeceyik? Padşahlıq mektebxanalarmda bizim uşaqlanmıza Öz dillerini ve adab-i şerieti oxutmağa icâze veribler. Ona göre o mektebxanalarm hâkimi bu yeni keçen baharda yazmışdı ki, Müselmanlar öz uşaqlarını oxutmaqdan öteri proqram tertiblesinler ki, onlara ne oxutsunlar ve nece oxutsunlar? Amma buna bir cavab verilmedi. Odur ki, ilin başında bizden bixeber mekteblerin hâkimi öz terefinden bizim dilimizi ve adab-i şeriet oxutmaqdan öteri müellimler te'yin edib ve bu halda onlar ne oxudurlar ve nece oxudurlar, biz bilmirik. Pes biz qonşulanmiza qoşulub bu selahiy yeti eri isteyende ne üçün isteyirdik ve qonşulanmız o selahiyyetlerden nef berdâr olub daha artıq elm tehsil etmeyinden bizlere bir fayda olacaq mı? Qardaşiar, yatmaq vaxtı deyil. Ayılıb bir fikir edin, bu işlerin âxırı nece olacaq? Yoxsa, heqiqet bizim ruhumuz gedib, birce cesedimiz qalib. Belede vay bizini halımıza. Hayat- 6. Ocak-1906 BİZİM NEĞMELERİMİZ (s. 240-241) Bizim Qafqaz Müselmanlarma heç bir yazı ve dü ile dcyilcn söz o qeder eser etmez, nece ki şe'r ile deyilen söz, elebcüsus neğmeler ki, xoş sövt ile oxunur ve bunun sebebi odur ki, Qafqaz'm yerlerinin xasiyyeti beledir. Bizim cennetin bir gûşesine oxşayan vetenimizin dağları, çayları, xoş âb ü hevası ve h'e'f bir cehetden sefah ve dilgûşe olmağı onun az zehmet ile bol mehsûl götüren ahalisini cûşe getirib bu hâle sahr. Bir baxm, bizim âşıqlarımız toylarda oxuyanda onlara qulaq asanlara. Bu zaman qulaq asanlar ele hala gelirler ki, beistilah-i Türk etini kessen de xeberi olmaz. Ele ki, sonra toy qurtardı, âşıqlar evine getdi, 5-10 gün uşaqlar küçede gezende âşıqdan oxuduqları qâfiyeleri oxuya-oxuya gezirler ve birbirinin qeletini düzeldirler. Bizim qardaşlarımızm bu xasiyyeti mehsûlâver torpaq kimidir ki, orada neğme suretinde xoş ovqat ile deyilen söz neqş bağlayib çox qaldığma artıg da eser eder. Keçmişde "Ekinci" gazetesi çıxanda o vaxtm şairlerinden yazıb teveqqe elemişdim ki, bülbülü ve gülü te'rif ve bir-i birlerini hecv etmekden el çekib elm tehsil etmeyin neflerinden ve biz Müsclmanlara olan zülmlerin baresmde şe'rler yazıb onları bizim âşıqlara xoş sovt ile oxumağı öyretsinler ki, âşıqlar onları toylarda oxuyub ehâlini oyatmağa sebep olsunlar. Onlardan birce Seyid Ezim Şirvanî elm tehsil etmek neflerinden bir nece şe'r yazmişdir ki, "Ekinçi"de çap olunmuştur. Amma qeyri şairlerimizden heç bir cavab gelmedi. O ki, bizlere olan zühnlerdir, o barede meliküşşüâra Seyid Ezim Şirvanî de bir şey yazmadı. Buna sebep odur ki, bizim şairlerimiz elm tehsil etmeyibler. Onların qanacağı azdır, gözleri bağlıdır, görmüşler ve o zülmler ki, bizlere olur, onları zülm hesab etmirler. Meselen, me'lûmdur ki, bu lıalda bizim Bakü'de bir gece keçmir ki, küçelerde gedib geleni döyüb, soyub, hetta öldürmek olmasın. Heç bu işler bizim adama eser edir mi? Hâşa etmir. Eğer etseydi, bele olmazdı. Bizim şâirlerimiz de beledir. Onlar da bele gebih işlerden ibret edib cûşe gelinirler ki şe'r yazsınlar. Xülâse, şe'r bir böyük âletdir ki, onunla bizim yuxuda olan qardaşlarımızı ayıltmaq çox asandır. Bizim gonşularımiz Ermeniler bele şe'rler ile çox iş görürler. Bu halda onların kûçelerinde gözleri kor elinde tar âşiqları bir uşaq qolundan tutub qapı-qapı gezdirir. Heç bilirsiniz mi p âşıqlar ne oxuyurlar? Onlar Ermenistan'ın keçmişde olan xoş ve yaman günlerinden, Osmanlı Dövleti'nin onlara eîediyi zülmlerden ve qeyri şe'rler oxuyurlar. Odur ki, bir millet işi olanda Ermenilerin hamisi birden qalxıb bir adam kimi iş görürler. Meğer bizim bele olmadığımız günahdır?. Hayat-8. Ocak. 1906 İTTİHAD-İ LİSAN (s. 244-245)...Biz Rusiya dövletine tâbe olan Müslümanların hamisi Türkdürler. Bizim esil dilimiz Türk dilidir. Amma bu dil ayrı-ayrı yerlerde câri olduğuna her terefde bir qeyri şiveye düşüb, gey-

rilerden aralanıb, elbette, zikr olan qayda ile bu Türk tayfaları elm tehsil etmeye başlayıb, ye'ni qaranlıq otaqdan çöle çıxıb tereqqi yoluna düşende bir-birinden dexi artıq uzaqlaşacaqdılar. Beledc bir az vaxtdan sonra onlar biri- birinin ne ki, darıışdığını, hetta yazdığım da anlayabilmeyecekdiler. Heç insafdır mı ki, biz Türkler bir dilde, bir dinde ola ola biri- birimizden aralanıb artıq gücden düşmeyimize sebep olaq? Ona göre bizlere vâcibdir ki, indi vaxt keçmemişden ittihad-i lisan dalinca olub bir umûmi dil bina edib, bu ümümi dilde yazıboxuyaq ki, vaxtı ile o dil hammm yazıb oxumaq dili olsun. Bele de Rusiya'da olan Türk tayfaları getdikee biri- birlerine artiq yavuqlaşıb, birleşmekden artiq da güclenib tereqqi etmeye qâdir olurlar ve qardaşhqları daha möhkem olur. Bu halda bizim Türk dilinde Baxçasaray'da çıxan "Tercüman" qezetesi ve Peterburg'da çıxan "Nur" qazetesi bu umûmi dil üste behs edirler. "Tercüman" 30 ildir çixır. Bu 30 ilin müddetinde her terefin Müseîmanları qeyri qezete olmadığına göre onu apanb oxuyublar. Odur ki, biraderimiz Ismayıl Bey isteyir ki, "Tercuman"m dili umumi dil olsun. Amma Axund Bayazidov "Nur" qezetesini Tatar şivesinde çıxarır ve her Türk tayfası qezetesinin öz dilinde çıxmasmı isteyir. Çünki biz Rusiya'da olan Türk tayfaları üçün umûmi dü işletmek vâcibatdandır ve bu halda bele umûmi dil bina etmek çox çetindir. Ona göre mes- lehetdir ki, her tayfa öz xeyrini gözleyib biraz vaxt artıq zehmet qebul edib uşaqlarma te'lim-i ulûm edende qeyri Türk şivelerini de yaddan çixarmasmlar ki, bu uşaqlar gelecekde öz din qardaşlarını daha yaxşı tanıyıb onlar ile daha artıq yaxmlaşıb heqiqi qardaş olmaqdan ötrü özleri üçün umûmi bir dil de bina etsinler. Bizim qafqazlı qardaşlarımızdan gelecekde umûmi dil meğdur olmağım gözleyib, teveqqe olunur ki, bu halda qezeteni camaat oxumaq üçün yazanda camaatm ana dilinde yazsınlar ki, onları her destixetti olan oxuyub anlayabilsin ve fars sözlerini beqedr-i meqdûr az yazsınlar. Heqiqet biz, elelxüsus bizim be'zi muhabirlerimiz, mollarımız yazdığı Türk dili deyil, bir qeyri, ne Fars, ne Türk dilidir-ki, herkes özünün artıq oxuduğunu göstermek isteyir. insanın şerafetinin bir delili de nitqdir. Lâzımdır ki, her kes ele danışsın, ele yazsın ki, onu mümkün mertebe avam da başa düşsün. Belede qezete çıxaranlar gerek yaddan çıxarmasmlar ki, gezete oxuyanlarm coxu, elelxüsus bizim memleketde avamdır, öz Türk şivesinden başqa dil bilmeyirler ve cümle qezetelerimizin idarelerinden teveqqe olunur ki, qeyr-i Müselman tayfalarının şivelerinde çap olunan metleblerin, ora-burasım bir derece bizim şive ile düzeldib sonra çap etsinler ki, onları oxuyanlar anlayabilsinler. Heqiqet qezete camaat üçündür. Camaat qezete üçün deyil. Hayat-11 Ocak-1906