SÖZLÜ TAR H ATÖLYES IX



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

Göç yani hicret dini bir vazifedir.insanların dinlerini daha iyi yaşamaları,hayatlarını devam ettirebilmeleri için göç bir ihtiyaçtır.

Bu kitabın sahibi:...

TEST: Nasıl Daha Verimli Öğrendiğinizi Biliyor musunuz?

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Renkli Bir Yazarın Kitabı: Renkli Masallar. Bazı insanlar gezi yazısı okumanın sadece daha önce gitmedikleri ya da hayatlarının

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

11. HAFTA 2.ARAŞTIRMA İNCELEME YAZILARI

JUDITH LIBERMAN ÇAĞDAŞ BİR HALK OZANI

TOPLANTI BİLGİLERİ MUTLU GÜNLERİMİZ KONUKLARIMIZ

Koç Üniversitesi nde ders verme tecrübelerim BURAK ÖZBAĞCI 2013

İngilizce öğretmenlerinin asenkron eğitimden ürkmeleri

Şef Makbul Ev Yemekleri'nin sahibi Pelin Tüzün Quality of magazine'e konuk oldu

Sürekli ve Kazançlı Büyüme.

D218 Sosyal Siyaset: Sosyal Yardım, Güç ve Çeşitlilik CDA1: CDA5613


Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

Yaşama toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla yaklaşanların, medyanın eril dilinden rahatsız olmaması mümkün değil dedik.

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

İŞLETMELERDE BECERİ EĞİTİMİNE ÇIKAN ÖĞRENCİLERİN AYLIK PRİM VE HİZMET BELGESİNİ SİSTEME GÖNDERMEK

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Ders seçimi; öğrencilerin ilgi, yetenek ve yaşamdan beklentilerinin değerlendirilmesini gerektiren zor bir süreçtir.

1) İngilizce Öğrenmeyi Ders Çalışmak Olarak Görmek

ikonu bir yeşilçam (ev dekorasyon)

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

BÖLÜM 4 KONTROL DEYİMLERİ


HİKÂYE ETME BİLİMİ 1 :

ALGORİTMA DERSLERİ. Algoritma Nedir? Belirli bir problemi çözmek ve belli bir sonuca ulaşmak için çizilen yola algoritma denir.

Kafkasya ve Türkiye Zor Arazide Komfluluk Siyaseti

Öğrencilerin çektiği fotokopiye yasal formül şart!

A1 DÜZEYİ B KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

Sıkça Sorulan Sorular

Aç l fl Vural Öger Çok değerli misafirler, Konrad-Adenauer vakfının 23 senedir yapmış olduğu bu gazetecilik seminerinde son senesinde bizim de k

Temiz üretimin altı çizilmeli ve algılanması sağlanmalıdır

-SOSYAL MEDYA ARAŞTIRMASI-

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

Aslında bugün İbrahim in Mihrac Ural ın kıçındaki ihanet kılıçları yazısının ikinci bölümü sitede yer alacaktı, ama ne yapayım!

Biz Fakir Okuluz Bizim Velimiz Bize Destek Olmuyor Bizim Velimizi Sen Bilmezsin Biz Bağış Alamıyoruz Cümlelerini kurarken bir daha düşüneceksiniz.

Yaz l Bas n n Gelece i

Radio D Teil 1. Deutsch lernen und unterrichten Arbeitsmaterialien. Ders 01 Köy ziyareti

Demografive Öykü Anlatma Tarzının, Video Reklam Etkinliğini Etkileme Biçimi

HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

25. İngilizce Geniş Zaman Konu Anlatımı (Simple Present) (

3. BELGE DENETİMİ. Bu bölümde belge denetimi için gerekli olan yazım, dil bilgisi ve dil ayarlarını öğreneceğiz.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI OKULLARI ÖZEL LİSESİ ÖĞRETİM YILI I. DÖNEM 11-A SINIFI MF GRUBU DİL VE ANLATIM DERSİ I

A1 DÜZEYİ A KİTAPÇIĞI NOT ADI SOYADI: OKUL NO:

ENDÜSTRİ ÜRÜNLERİ TASARIMI EĞİTİMİ VE ÖĞRENME AMAÇLI YAZMA ETKİNLİKLERİ

SADECE BİR ÇANKAYALI DEĞİLİM; ULTRA ÇANKAYALIYIM

Windows XP Professional Kurulumu

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

Şimdi olayı şöyle düşünün. Temel ile Dursun iddiaya giriyor. Temel diyor ki

KAZANIMLAR OKUMA KONUŞMA YAZMA DİL BİLGİSİ

Facebook. 1. Grup ve Sayfalar. Facebook ta birçok grup ve sayfa üzerinden İngilizce öğrenen kişilerle iletişime geçebilir ve

KİTABININ GELİRİNİ, İHTİYACI OLAN KIZ ÇOCUKLARINA VERECEK

KÜÇÜK KALBİMİN İLK REHBERİNİN BU GÜNÜME UZATTIĞI HAYAT YOLU

Sayın Bülent SOYLAN Yeminli Mali Müşavir (E. Hesap Uzmanı)

Cumhuriyet Halk Partisi

Pratik Kuantum Tarifleri. Adil Usta

ΤΠΟΤΡΓΔΙΟ ΠΑΙΓΔΙΑ ΚΑΙ ΠΟΛΙΣΙΜΟΤ ΙΓΡΤΜΑ ΓΙΑΥΔΙΡΙΗ ΑΠΟΓΔΤΜΑΣΙΝΩΝ ΚΑΙ ΒΡΑΓΙΝΩΝ ΔΠΙΜΟΡΦΩΣΙΚΩΝ ΠΡΟΓΡΑΜΜΑΣΩΝ ΚΡΑΣΙΚΑ ΙΝΣΙΣΟΤΣΑ ΔΠΙΜΟΡΦΩΗ

Temel Excel Kullanım Bilgisi

WORLD OF LANGUAGE ACADEMY IELTS SINAVI ÖNEMLİ TAVSIYELER.

DGS Konu Başlıklarına Dön

Limit Oyunları. Ufuk Sevim 10 Ekim 2012

SWOT analiz nedir? On5yirmi5.com

ABLA KARDEŞ Gerçek bir hikayeden alınmıştır.

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI

Rehberlik Araştırma Merkezleri Rehber Olamıyor

Öğrencilere ve ebeveynlere. Öğrenci ve ebeveynlerine mesleki eğitime hazırmı değerlendirmesi hakkında bilgilendirme

İŞİTME ENGELLİLERDE EVLİLİKTE DAHA AZ SORUN YAŞIYOR! - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Windows XP'ye Format Atmak, XP Repair ve XP Kurmak

LSI Keywords İle Sitenizin Sıralamasını Ve Trafiğini Arttırın

Tarih:. Yer:. Katılımcı numarası:... Sosyolinguistik Görüşme 1) İsim:.. Cinsiyet: Meslek:.. Doğum tarihiniz:.. Yaşınız:.. Milliyetiniz:.

DİJİTAL PAZARLAMA. İnternet çağının yeni pazarlama yöntemi

:48 FİLİZ ESEN-BİROL BAŞARAN

Marka Yarattığını Sanan Pazarlamacılar. Can Turanlı

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

1. Lütfen Araştırın!

Onceki izlenimdeki sevgi titresimleri sevgili Ugurcan'in izleniminde devam ediyor...

16. Ulusal Halk Sağlığı Kongresinin Ardından

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙ ΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΙΕΥΘΥΝΣΗ ΑΝΩΤΕΡΗΣ ΚΑΙ ΑΝΩΤΑΤΗΣ ΕΚΠΑΙ ΕΥΣΗΣ ΥΠΗΡΕΣΙΑ ΕΞΕΤΑΣΕΩΝ ΠΑΓΚΥΠΡΙΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ 2006

Evimi misafirlerim gidince temizlemek için saatlerce uğraşıyorsam birçok arkadaşım

Türk Dili ve Edebiyatı Kaynak Sitesi

26. ANKARA ULUSLARARASI FİLM FESTİVALİ 23 Nisan - 3 Mayıs 2015 ULUSAL BELGESEL FİLM YARIŞMASI YÖNETMELİK

Sınıf Yönetimi etkinlikleri

Suriye'den Mekke'ye: Suriyeli üç hacı adayının hikâyesi

8. SINIF TÜRKÇE DERS BİLGİLERİ

Adım Adım Windows 2000 Server Kurulumu 11 Cuma, 08 Eylül :32 - Son Güncelleme Cumartesi, 12 Eylül :45

Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti Hatıraların Masumiyeti

TV LERDEKİ PROGRAMLARA ÇIKANLAR KURAN OKUMASINI BİLMİYOR

SM 100 Terazi Ayarları. Digi SM 100. SM 100 Terazi Ayarları

Transkript:

SÖZLÜ TARİH ATÖLYESİ IX S: Siyasi konularda sözlü tarih çalışması yaparken bazı sorular sıkıntı yaratabiliyor. Örneğin 12 Eylül konusunda çalışma yaptığımızda, o dönemin olayları içinde bulunan insan silah da kullanmıştır, belki bir adam da öldürmüştür. Bu malzemeyi nasıl kullanacağız? Siyasi konularla ilgili söyleyeceğim şu: Yaşadığımız ülke belli ve çoğumuz yaptığımız görüşmelerde bu tip şeylerle karşılaşıyoruz. Mesela benim görüştüğüm Can Kılçıksız Antakyalı, Arap ve Hıristiyandı. Kendisi bana örgüt geçmişini, cezaevinde yaşadığı işkenceyi anlattı. Buradaki bazı arkadaşlarımızın da bahsettiği ve belirttiği gibi, bunu yaşamış bir insan olmamama rağmen çok etkilendim.. Tabii ki bir görüşmeden ikincisine geçtikçe ben de farklılaştım. Karşımdaki insan da belki başka hiç kimseye anlatmadığı birtakım cezaevi anılarını anlattı. Enteresan bir şey var; İnsanlar anlatmaya korkuyor, çekiniyorlar, sessizleşiyorlar diye bahsediyoruz, ama bazen yakınınız olmayan, kendi çevrenizin dışından birine hayatınızı anlatabilirsiniz. Bazen bu şekilde çözülmeler de gerçekleşiyor. Metin Kahraman la da bunu yaşadım. Ben çok başka bir yerde olduğum için bir şekilde anlatıyorlar, anlattılar ve birçok şey oldu, ben değiştim. Dediğiniz gibi, bu malzemeyi nasıl kullanacaksınız? Orada çok ciddi bir sorumluluk biniyor sizin omuzlarınıza, çünkü o insanı korumak zorundasınız. Bir şey yazdığınız vakit kendinizi de korumak zorundasınız. Türkiye de bir şey yayınladığınız vakit siz de sorumlusunuz. Bir diğer konu, bazılarınızın bahsettiği gibi, anlatılan bazı olaylar gerçekten olmuş mu? Başka tanıklar nasıl anlatabilir? Birçok hikâye çıkabilir aynı konuda. Bir yandan tarihe karşı da bir sorumluluğunuz var. Diyelim ki, Diyarbakır Cezaevi nde yaşananların bu toplum tarafından bilinmesi gerekiyor, toplumu dönüştürücü bilgiler bunlar. Bütün bunların cevabını vermek kolay değildir. Bir denge kurmak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Toplumda yaşanan kötü ve acı olayların tarihe yazılması gerekiyor; ama bunlar yazılırken anlatıcıların ve yazanların korunması gerekiyor. İşin içinden çıkmak zor. Bunlar kolay şeyler değil, ama insanları mutlaka konuşturmalıyız. Yaşadıklarını anlatmalılar. Bunlar illegal de olsa, başlarına iş açacak bir şey de olsa, size anlatacabileceklerini hissettirmelisiniz. Sonra bu malzemenin kullanımıyla ilgili bir süreç başlıyor. Türkiye de bu konuda çok zor durumdayız, çok kısıtlıyız. Sadece bize anlatanlar değil, biz de kendimize sansür uyguluyoruz, çünkü demokratik bir ülkede değiliz. Her an bize bir mahkeme açılabilir, bu gerçek. Böyle bir ülkede 1

yaşıyoruz. Her şey de buna göre şekilleniyor, ama bu konuşmaları en azından kayıt altına almalıyız. S: Yaptığımız çalışmaları güvenip nereye teslim edebiliriz? Bu konuda arşivleme yapan kurumlar ile hem analizi yapılmış, tamamlanmış çalışmalarımızı, hem de görüşme kayıtlarımızı teslim edebileceğimiz yerler var mı? Çalışmalarımızı arşive verme, kurumsallaşma meselesi Türkiye de bu yüzden de çok sorunlu; çünkü kurumlara güvenmiyoruz, güvenmemekte de haklıyız. Bir şey bir yere gittiği vakit ona ne olacağını, onun nerelere götürülebileceğini bilemiyoruz. İdeal olarak malzemeyi korumak için insanlarla görüşme yapılması, bunların arşivlenmesi ve potansiyel olarak başkaları tarafından kullanılması çok güzel; ama bana bugün Türkiye de Malzemeni kime verirdin ya da biz kime verelim dediğinizde zorlanıyorum. Bu tabii ki Türkiye de sözlü tarihin çok yeni olması, örgütlenmiş olmaması, kurumsallaşmamasıyla da ilgili; ama çok daha genel anlamda tarihimizle ilgili sorunlarımız olması, tarihçilerin kendi kendileriyle yüzleşmiş olmamalarıyla da çok alakalı. S: Yatılı bölge okullarıyla ilgili bir çalışma düşünüyoruz. Türkiye de yatılı bölge okulları 1960 lardan itibaren başlıyor. Bu çalışmayı bölgesel mi, yoksa tarihsel dönemlere ayırarak mı yapmalıyız? Bir kuşaklar, bir de farklı yerler var. Bir kere herhangi bir proje tasarladığınız vakit elinizdeki imkânı düşünmeniz gerek. Mali imkânlarınıza, ekibinize, zamanınıza göre projenizi düşüneceksiniz; herkesle görüşemezsiniz. Yatılı bölge okullarını ben çalışacak olsam ilk önce çok çok yaşlı insanları mutlaka konuştururum; onları kaybetmemek gerekli. Aynı zamanda bir kuşak karşılaştırması yapmayı da ihmal etmemek isterim; çünkü bu, Türkiye nin farklı dönemlerini birbiriyle karşılaştırmak anlamına gelir. Birçok lokalite var; hepsini karşılaştırmak çok büyük bir iş gibi görünür bana. Bu nedenle, ben olsam bir lokaliteyi çok iyi tanıyıp, o lokalitede bir kuşaklar arası karşılaştırma yapıp, bir pilot proje saptar, daha sonra oradan ne çıktığına bakarım; çünkü o lokalitenin özgünlüğü oranın insanlarının anlatılarını belli şekillerde etkileyecektir. Yerel doku, konuştuğunuz insanların bağlamını bilmeniz çok önemli. Hepsini aynı anda çözmek de çok kolay değil. Kısaca böyle başlamayı hayal edebilirim. S: Bir görüşme esnasında argo ifadeler çıktı, bunları transkripsiyona döktük. Aslına sadık kalıp hepsine yer verecek miyiz? Argo jargon-dil meselelerinde mutlaka karşınızdaki insanın diline saygı duyacaksınız, onunla gideceksiniz. Analiz ve anlamlandırma sürecinde bunu nasıl kullanacağınız başka bir konu, 2

ama ilk transkripsiyona her şey girer, sizin olan transkripsiyondan bahsediyorum, burada her şeyi doğrudan yazarsınız; kesin bir kuralı yok çünkü. Transkripsiyonu ve onun içindeki parantezleri okumak, mümkün olduğu kadar düzeltmeden, klasik cümleler kurmadan, sese göre hareket etmek gerekiyor; ama insanlar bunu gördükleri vakit özellikle o parantez içindeki bilgilerden rahatsız olabiliyor. Ben kişisel olarak transkripsiyonun mutlaka insanlara verilmesi, onların mutlaka transkripsiyonu edit etmesi gerektiğini düşünmüyorum. Duruma göre karar vermenin önemli olduğu kanısındayım. Daha çok, görevimizin işin son ürününün, - yani bir kitleyle paylaşılacak ürünün- o kişinin okuyabileceği bir ürün olması gerektiği düşüncesindeyim. Onaylayacaklar, ama yorum yapmak üzere değil; çünkü siz izin alırken yazacağınız yazının üstünde sizin isminiz olacağını ve o yazının sizin yazınız olacağını zaten söylüyorsunuz. Yorum farkı olabilir. Bu konuda çok güzel bir makale var. Amerikalı bir kadın anneannesiyle bir görüşme yapıyor. Amerika nın güneyi ve ırk meseleleri söz konusu, beyazlar ile siyahlar arasında ilişkiden toplumsal cinsiyete kadar. Anneannesi ona kendi babasıyla ilişkisini anlatıyor. Yazar feminist bir bakış açısından anneannesini ve onun içinde bulunduğu beyaz toplumu babasıyla ilişkisi üzerinden eleştiren bir yazı yazıyor. Sonra anneannesi bunu okuyunca çok kızıyor. Yazının başlığı da Ben Öyle Demedim. Anneanne tamamen farklı bir çözümleme yapıp Babamla ilişkimi sen hiç anlamadın diyor. Bu yazı tamamen yöntem üzerine. Bunu kabullenmek zorundayız. Biz onların otobiyografilerini yazmıyoruz. Otobiyografi ile sözlü tarihin farkı bu. İnsanlar istiyorlarsa kendi hayat hikâyelerini yazabilirler. Biz onların gerçekliğini, uygun olduğunu düşündüğümüz bir hissiyatla yazıyoruz. Kötü niyetle değil, ama farklı düşünebiliriz. Biz biziz, onlar da onlar ve biz baştan bunu onlara söylüyoruz. S: Fotoğrafa ya da belgesel filmlere telif ücreti ödeyerek kullanım hakkı satın alınabiliyor çalışmacı tarafından. Metin veya ses kaydı için bu nasıl mümkün olabilir? Türkiye de telif hakları açık değil. Sözlü tarih de örgütlenmiş değil. Sözlü tarih yapan üç-beş kişi var; inşallah daha çok olacak, ama yasal alan bence mayın tarlası. Bu nedenle zaten izin, kâğıt, imza meseleleri bana biraz sorunlu geliyor. En azından şimdilik sözel anlaşmalarla bu işi götürmek önemli; ama sözlü tarih materyali kurumsallaşıp arşivlere girdiği vakit iş değişiyor; çünkü eğer siz kendi görüşmeleriniz başkalarına kullandırtmak üzere bir kuruma verirseniz o zaman iş bir tarih kaynağı gibi algılanıyor. Türkiye de bu henüz pek yapılmış değil, ama Tarih Vakfı bir örnek olarak verilebilir. Tarih Vakfı nda Cumhuriyet kuşağıyla bazı görüşmeler yapıldı, o görüşmeler tasnif edildi ve orada saklanıyor. O kişilerden tek tek izinler alındı. Dolayısıyla, hiç yapılmamış değil ama tam olarak çözümlenmemiş. Şu anda bu 3

alanda sadece bu işi yapan bir kurum yok; onun için tartışmamız ileriye dönük. Belki kurumsallaştırmamız gereken bir alan sözlü tarih. S: Siyasi çalışmalarda görüştüğümüz insanların kendilerine göre bir ifadesi var; siyasi kronolojiyle karşılaştırıyorlar anlattıklarını. Bunu nasıl kıracağız? İnsanların çerçeveleri meselesi çok önemli. İnsanların herhangi bir konuda bireysel çerçeveleri ve kendi görüşleri vardır. Bunlar bir siyasi görüş, bazen cemaat veya grup görüşleri olabilir; belli bir cemaate ya da belli bir gruba mensuptur ve onun bağlamındadır. Hep aynı kişilere gidilip konuşulması, toplumun önünde olan ve kamusal alanda çok konuşan insanlarla sözlü tarih yapılması son derece sakıncalıdır, çünkü o insanlar hep aynı şekilde anlatır. Aynı şeyler sorulur, aynı cevapları verirler. Halbuki kamusal alanda konuşmayan, yani performansı hazır olmayan insanlar çok şaşırtıcı, çok yeni bilgiler sunabilir. İnsanların çerçevesini kırmak için sizin kişisel yaklaşımınız, kişisel ilişkiniz ve kullandığınız stratejiler çok önemli. Onların beklediği çerçeveden yaklaşırsanız aynı çerçeveyi alırsınız. Ama belli çerçevedeki insanlara hiç beklemedikleri soruları sorarsanız çok farklı şeyler ortaya çıkabilir. Bir örnek vereyim. Sanıyorum Metin Kahraman görüşmesiydi. Bana ilk olarak sol örgütlere girdiği vakit Dersim de saklanırken köyden köye nasıl geçtiğini, değişik evlerde nasıl saklandığını anlatıyordu. Gayet politik bir hikâyeydi. Yaşlı bir adamın evinde kaldığını söyledi. Ben O amca evinde güvercin besliyor muydu? diye sordum. Hiç alakasız, günlük hayatla ilgili sıradan bir soruydu. Bir köy yaşamı hayal ederseniz ya da bilirseniz alakasız bir söz ya da soru bir çeşit arka kapıdır. Orada yaşanan şeylere çok farklı, başka türlü anekdotların eklenebileceği bir yol sunup ya da o kişinin sizden beklediği yaklaşımdan farklı bir yaklaşım sergileyip onları şaşırtabilirsiniz. Bunu yapacaksınız, ama onu rahatsız etmeden, ona müdahele etmeden. Bir şekilde bunu satır arası bir yaklaşım olarak sergileyebilirsiniz. Bir de ayrıntılar isteyerek o çerçeveyi kırabilirsiniz. Yaptığımız işi kiminle paylaşacağız? Burada da aynı şekilde sorun var, yine kurumsallaşma sorunu. Türkiye de kayda değer bir sözlü tarih örgütlenmesi olmadığı için ancak Toplum ve Bilim gibi, genelde sosyalbilimcilerin yazdığı yerlere yazılabilir. Uluslararası alanda sadece sözlü tarih ve bellek çalışmaları yazılarının basıldığı çok güzel dergiler var, ama tabii orada bir dil değişimi söz konusu. Bu hem iyi, hem kötü. Bir yandan Türkiye de olan biteni başka yerlerde olan bitenle karşılaştırma imkânı sunuyor. Mesela Latin Amerika-Türkiye veya 4

komünizm sonrası Balkanlar-Türkiye karşılaştırması yapabiliyorsunuz. O literatürü okuyup bizim hikâyemizle onların hikâyesinin ne kadar örtüştüğünü öğrenebilirsiniz. Türkiye uluslararası literatüre müthiş katkıda bulunabilir; henüz çok az katkı yapıldı. Bunu yapmak çok güzel, ama dil değişimi şöyle bir zorluk getiriyor: Biz eğer görüşmemizi Kürtçe, Türkçe, Pomakça veya hangi dille yaptıysak, uluslararası bilim dili olan İngilizce de alıntılar kullandığımız vakit bir de çeviri tuzağına düşüyoruz. Bir transkripsiyon tuzağımız var, bir de çeviri tuzağımız. Kendi dillerimizdeki deyimleri, argomuzu, konuşmamızın havasını başka bir dilin havasına sokmak gerçekten ciddi bir ihanet. Bir yandan da bunu hiç yapmazsak hiç söz söyleyemeyeceğiz o dünyaya... Özeleştiriyi sürekli yapmak zorundayız, çünkü sürekli öğrenme süreci içerisindeyiz. Her görüşme insana kendisiyle, malzemesiyle tekrar yüzleşme, Bunu bir daha yapsaydım başka türlü yapardım, bu soruyu şöyle sorardım diye düşünme imkânı sunuyor. Yemek yapmak gibi bu; yaptıkça daha iyisi geliyor arkasından. Sözlü tarih zaten sizi sokağa iten bir alan, kitabı yok; en iyisi sürekli yaparak öğrenmek, yapmak ve yaptığını çalışmak. O ses kaydını ve transkripsiyonu sadece makale yazma kaygısıyla değil, yöntem açısından özeleştiri yaparak tekrar çalışmaya dönmeniz gerekli. S: Transkripsiyon sözlü tarih midir, kitaplaşırsa nasıl olur? Burada da tabii farklı görüşler var. En azından ilk transkripsiyon sizin kendi özel arşiviniz. Benim için transkripsiyon bir başlangıç; çünkü bir analiz ve anlamlandırma süreci. Yaşanmış olayın bağlamı olmadan, o transkripsiyonu ham malzeme olarak görüyorum. Çeşitli nedenlerden o ham malzemeyi de paylaşma ihtiyacını duyabilirsiniz. Bu iki şekilde olabilir: Ham malzemeyi bir arşive koyarsınız insanlar gelip bakar veya doğrudan kitaplaştırırsınız, yine insanlar alır okur. Böyle sözlü tarihler var, ama transkripsiyondan sonra yapılacak o kadar çok şey var ki... Sözlü tarihin asıl cevheri, ne olduğu, bize ne katabileceği orada başlıyor. Bu yüzden, transkripsiyon tarihçinin arşivde bulduğu kaynak gibidir. Bahsettiğim feminist tarihçi Carolyn Steadman ın çok güzel bir yazısı var; İngiltere de ilgisiz bir kasabada bir arşivde gidip oturmaktan bahsediyor. Yazının adı Toz ; çünkü o tozlu arşivlerde oturup hayal kuran bir kadın resmi çiziyor. Etrafı dosyalarla-belgelerle dolu, tozlu bir odada oturan bir kadın tarihçi. Yavaş yavaş o belgelerdeki insanların canlandığını, onlarla ilişkiye geçtiğini düşünüyor ve onların hayatlarını hayal etmeye başlıyor; fakat aynı zamanda bize, artık yaşamayan insanların o kâğıtların orada olacağını hiç düşünmediğini, bunun tamamen tesadüfi bir şey olduğunu anlatıyor; çünkü bir kere öldüler ve o kâğıtlar bir şekilde birileri tarafından arşivlenen birer malzeme haline geldi. Virginia Woolf un bakkal defteri, Carolyn 5

Steadman ın oturduğu yerel arşive girdi. Bu garip bir şey; sözlü tarih de biraz böyle. Ham bir malzeme var, o ham malzeme kendi başına aslında çok fazla söz söylemiyor. Carolyn Steadman gibi bir insan Woolf un bakkal defterini bulup onunla ilişkiye geçince birden bire hizmetçilerle elit kadınlar arasındaki ilişkiler üzerine bir şeyler öğrenmeye başlıyor, çünkü onun analizini yapıyor. Sözlü tarihte de biz ham malzemeyi alıyor ve düşünmeye başlıyoruz. Zaten düşünmüşüz veya görüşmede düşündük, transkripsiyonu yaparken düşündük. Bir adım sonra Peki, bunu ne yapacağım? süreci var; buna tekrar döneceğim. 6