CUMHURİYET DÖNEMİ MEAL ÇALIŞMALARINDAKİ DEĞİŞİM SÜRECİ



Benzer belgeler
KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

KURAN YOLU- DERS 3. (Prof.Dr. Mehmet OKUYAN ın Envarul Kuran isimli 3 no lu dersinin ilk 50 dakikasının özeti)

Ders : 165 : DUHA SURESİ SÛRENİN MEÂLİ: SÛRENİN ÖZELLİKLERİ: BYK ŞYK DERSLERİ. Rahmân ve Rahîm olan Allah ın adıyla...

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

DOKTORA TEZ ÖNERİSİ HAZIRLAMA KILAVUZU

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

Kur an ın varlık mertebelerini beyan eder misiniz ve ilahi vahiyde lafızların yerinin ne olduğunu

İnönü Üniversitesi Fırat Üniversitesi Siirt Üniversitesi Ardahan Üniversitesi - Milli Eğitim Bakanlığı ‘Değerler Eğitimi’ Milli ve Manevi Değerlerimiz by İngilizce Öğretmeni Sefa Sezer

KUR AN ve SAHÂBE SEMPOZYUMU

e-imza Prof. Dr. Şükrü ŞENTÜRK Rektör a. Rektör Yardımcısı

Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

EDEBİYAT. Celâleddîn Ergûn Çelebi GENC-NÂME HAZİNE KİTABI

Kur an Kerim ayetlerinde ve masumlardan nakledilen hadislerde arş ve kürsî kavramlarıyla çok

İÇİNDEKİLER. Maide Suresi 116 Ve 117. Ayetlerinin Manası Nedir? Teveffi Kelimesi Ve Arap Dili. Teveffinin Manasıyla İlgili Hodri Meydan

Kur'an ve Anlam. Yazarlar Mürsel Ethem Yusuf Topyay Mehmet Akın. Editörler İsmet Eşmeli Mehmet Akın ISBN:

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

İmam Humeyni'nin vasiyetini okurken güzel ve ince bir noktayı gördüm ve o, Hz. Fatıma

ORTA BOY MEAL-MUSHAF SADECE E MEAL ORTA BOY SADECE MEAL

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Ünite 1. Celâleyn Tefsiri. İlahiyat Lisans Tamamlama Programı TEFSİR METİNLERİ -I. Doç. Dr. Recep DEMİR

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI Din Öğretimi Genel Müdürlüğü İMAM HATİP VE ANADOLU İMAM HATİP LİSESİ TEFSİR OKUMALARI DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

Ýslâm Ahlak Teorileri (Ethical Theories in Islam)

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

Ebû Dâvûd un Sünen i (Kaynakları ve Tasnif Metodu) Mehmet Dinçoğlu

1. İnanç, 2. İbadet, 3. Ahlak, 4. Kıssalar

OSMANLICA öğrenmek isteyenlere kaynaklar

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS. Tefsir II ILH

DR.KADİR DEMİRCİ NİN ÖZGEÇMİŞİ VE BİLİMSEL ETKİNLİKLERİ (CV)

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

DUHA SURESİ. Rahman ve Rahim Olan Allah ın Adıyla DUHA SURESİ DUHA SURESİ DUHA SURESİ DUHA SURESİ DUHA SURESİ

Bu yazı sitesinin sahibi hacı Mehmet Bahattin Geçkil tarafından hazırlanmıstır Herhangi bir medyada yayınlanması

İslam Hukukunun kaynaklarının neler olduğu, diğer bir ifadeyle şer î hükümlerin hangi kaynaklardan ve nasıl elde edileceği, Yemen e kadı tayin edilen

Tevrat ta Dabbe İncil de Dabbe İslam Kültüründe Dabbe Hadislerde Dabbetü l-arz Kur an da Dabbetü l-arz Kaynakça. Dabbetü l-arz

AKADEMİK ÖZGEÇMİŞ YAYIN LİSTESİ. : Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Telefon : (0212) : abulut@fsm.edu.tr

Tevrat ta Dabbe İncil de Dabbe İslam Kültüründe Dabbe Hadislerde Dabbetül-Arz Kur an da Dabbetül-Arz Kaynakça. Dabbetül-Arz دابة االرض

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS İslam Tarihi II ILH

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

11. Türkiye Tefsir Akademisyenleri Toplantısı. Medya ve Kur an Sempozyumu

Orucun Manevi Hayatımıza Katkıları

KUR AN TİLÂVETİNDE MÜKEMMELLİK/ HİLYETÜ T-TİLÂVE Fİ TECVÎDİ L-KUR ANİ L-KERÎM

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 9. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

MERYEM SURESİNDEKİ MUKATTAA HARFLERİ كهيعص

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS MESLEKİ İNGİLİZCE II İLH

Bağdat Cad. No:108/B D:26 Fenerbahçe Kadıköy İSTANBUL. : Bilirkişi 2. Ek Rapor ve Ayrık 2. Ek Rapora Karşı Beyanlarımızdan İbarettir.

İSLÂM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ TÜRKÇE MAKALELER İÇİN REFERANS KURALLARI

Eğitim Programları ANA HATLARIYLA İSLAM DİNİ

Ders Adı Kodu Yarıyılı T+U Saati Ulusal Kredisi AKTS

TBD Antalya Şube Başkanı Akyelli: Özellikle yazılımcıların yatırımlarını Antalya da yapmamaları için hiçbir neden yok

KELAM DERSİ ÖĞRETİM PROGRAMI

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Avrupa İslam Üniversitesi İSLAM ARAŞTIRMALARI. Journal of Islamic Research البحوث االسالمية

Anlamı. Temel Bilgiler 1

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

İçindekiler. Giriş Konu ve Kaynaklar 13 I. Konu 15 II. Kaynaklar 19

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

MÂTÜRÎDÎ KELÂMINDA TEVİL

Birinci İtiraz: Cevap:

HZ. PEYGAMBER (S.A.V) İN HOŞGÖRÜSÜ VE AFFEDİCİLİĞİ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 10. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

KIRKLARELİ ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ ZORUNLU ARAPÇA HAZIRLIK NORMAL ÖĞRETİM DERS PLANI VE İÇERİKLERİ ( Akademik Yılı)

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Hafta Konu Ön Hazırlık Öğretme Metodu

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

Kulenizin en üstüne koşup atlar mısınız? Tabii ki, hayır. Düşmanınıza güvenip onun söylediklerini yapmak akılsızca olur.


Hak Teala (cc) itiraz edenlere Hud Suresinde şu kelimelerle cevap vermiştir:

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

DİKKAT VE DİKKAT TOPLAMA ADEM TOLUNAY ANADOLU LİSESİ REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA SERVİSİ

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.


MehMet Kaan Çalen, tarihinde Edirne nin Keşan ilçesinde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Keşan da tamamladı yılında Trakya

ÖNCESİNDE BİZ SORDUK Editör Yayınevi LGS Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Yeni Tarz Sorular Nasıl Çözülür? s. 55

İLÂHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ

dinkulturuahlakbilgisi.com amaz dinkulturuahlakbilgisi.com Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

İçindekiler. Kısaltmalar 13 GİRİŞ I. ÇALIŞMANIN KONUSU VE AMACI 15 II. İÇERİK VE YÖNTEM 16 III. LİTERATÜR 17

Woyzeck: Öğleyin güneş tepeye çıkıp da dünya ateşe düşmüş gibi yanmaya başlayınca, işte o zaman korkunç bir ses bir şeyler diyor bana.

el-itticâhâtü L-MÜNHARİFE FÎ TEFSÎRİ L-KUR ÂN İ L-KERÎM DEVÂFİ UHÂ VE DEF UHÂ

HÜCCETİN İKAMESİ VE ANLAŞILMASI

Tefsir, Kıraat (İlahiyat ve İslâmî ilimler fakülteleri)

T.C. CELAL BAYAR ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ YAZIM KURALLARI VE YAYIN İLKELERİ

Sirküler no: 035 İstanbul, 21 Mart 2011

BULDAN DAKİ İLKÖĞRETİM SINIF ÖĞRETMENLERİNİN YAPISALCI ÖĞRENME HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ

İÇİNDEKİLER. Takdim... 9 İTİKAD ÜNİTESİ. I. BÖLÜM Din Din Ne Demektir? Dinin Çeşitleri İslâm Dini nin Bazı Özellikleri...

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

DİCLE ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ cilt XV, sayı 1, 2013/1

Bu ay içinde orucu ve namazı o kişiye kolaylaştırılır. Bu ay içinde orucu ve namazı ALLAH tarafından kabul edilir.

Dünyayı Değiştiren İnsanlar

Kadınların Dövülmesi. Konusuna Farklı Bir Bakış. (Nisa [4] 34)

Kur'an-ı Kerimde tevafuk mucizesi Kainatta tesadüf yok, tevafuk vardır

Gizlemek. أ Helak etmek, yok etmek أ. Affetmek. Açıklamak. ا ر اد Sahip olmak, malik olmak. Đstemek,irade etmek. Seçme Metnler 25

ELMALILI M. HAMDİ YAZIR SEMPOZYUMU

şeklinde yürütülen geniş kapsamlı ve detaylı bir çalışmadır.

RIZIK VE ZENGİNLİK DUASI (ESMAÜL HÜSNA ŞİFRELERİ-2)

Öğrenim Kazanımları Bu programı başarı ile tamamlayan öğrenci;

Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Birimi Aile Bülteni SINIRLAR VE DİSİPLİN

MARMARA COĞRAFYA DERGİSİ SAYI: 19, OCAK , S İSTANBUL ISSN: Copyright

Transkript:

T.C. KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI CUMHURİYET DÖNEMİ MEAL ÇALIŞMALARINDAKİ DEĞİŞİM SÜRECİ DANIŞMAN: Prof.Dr. M. Kemal ATİK Mehtap YILDIRIM TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJESİ KAHRAMANMARAŞ OCAK 2009

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI CUMHURİYET DÖNEMİ MEAL ÇALIŞMALARINDAKİ DEĞİŞİM SÜRECİ Mehtap YILDIRIM TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJESİ Kod no: Bu proje 12/01/2009 Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından Oy Birliği/Oy Çokluğu İle Kabul Edilmiştir. Prof.Dr.M. Kemal ATİK Doç.Dr. Zekeriya PAK Yrd.Doç.Dr. Halil APAYDIN Danışman Üye Üye Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. Prof.Dr. Ahmet Hamdi AYDIN Enstitü Müdür Vekili Bu Çalışma.tarafından desteklenmiştir. Proje No: Not: Bu projede kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.

KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TEMEL İSLAM BİLİMLERİ ANA BİLİM DALI ÖZET TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJESİ CUMHURİYET DÖNEMİ MEAL ÇALIŞMALARINDAKİ DEĞİŞİM SÜRECİ Mehtap YILDIRIM DANIŞMAN: Prof.Dr.M. Kemal ATİK Yıl :2009, Sayfa:68 Jüri :Prof.Dr. M. Kemal ATİK Doç.Dr. Zekeriya PAK Yrd.Doç.Dr. Halil APAYDIN Allah, Hz. Muhammed i sadece Arap toplumuna değil bütün insanlığa peygamber olarak göndermiştir. Kur an; çağrısı tüm insanlara yönelik olan ve ayrıca da ortaya koyduğu evrensel ilkelere göre yaşayan bir toplum oluşturmalarını muhataplarından isteyen bir ilahi mesajlar bütünüdür. İnsanoğluna düşen, Allah ın en son kitabını gereği gibi anlamasıdır. Kur an ı doğrudan anlayabilmek için Arapça bilmek gerekir. Arapça bilmeyenlerin anlayabilmesi için de, tercüme kaçınılmaz olmaktadır. Bugün dünyada çeşitli dillerde pekçok Kur an tercümesi bulunmaktadır. Bu bağlamda ülkemizde de Cumhuriyet dönemiyle birlikte Kur an ın Türkçe çevirilerinin yapılması giderek hız kazanmış ve pekçok Türkçe meal yazılmıştır. Cumhuriyet dönemiyle başlayan yoğun Kur an meal çalışmalarının ilk dönem, orta dönem ve son dönem meallerinden örnekler vererek günümüze kadar nasıl bir süreç izlediğinin gösterilmesi, meallerdeki farklılık ve benzerlikleri tespit edilmesi ve bu farklılık ve benzerliklerin neden kaynaklandığını temel tefsir eserlerine bakılarak ortaya konması yeni meal çalışmalarına katkı sağlayacaktır. Anahtar Kelimeler: Kur an, meal, tefsir, anlam I

DEPARTMENT OF BASIC ISLAMIC SCIENCES INSTITUTE OF SOCIAL SCIENCES UNIVERSITY OF KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ABSTRACT MA PRAJESH THE CHANGING PROCESS OF QUR AN TRANSLATION STUDIES DURING REPUBLIC PERIOD Mehtap YILDIRIM SUPERVISOR:Prof.Dr. M. Kemal ATİK Year:2009, Pages:68 Jury:Prof.Dr. M. Kemal ATİK :Assoc.Prof.Dr. Zekariya PAK :Asst.Prof.Dr. Halil APAYDIN God, sent Muhammed as a guide not only through Arabian society but also whole humanity. The message of the Qur an is directed towards all people and also the message of the Qur an demand from people to create a society who lives according to the universal principles of the Qur an. The role of the human is to understand the last message of the God, Qur an, properly. In order to understand the Qur an properly people must know Arabic language. The translation of Qur an is inevitable for the people who don t know Arabic. Today there are lots off translations of the Qur an in different language all over the world. In this context in our country especially inceptive the period of the republic, Qur an translation writing studies increasingly gained speed up and many Turkish Qur an translations is written in this period. In order to show how to process followed from past to present, giving the examples of the first quarter, medium term and the last quarter Qur an translation studies which began the period of republic will contribute to new translation studies. And also figure out the differences and the similarities of the Qur an translations and in order to understand these differences and the similarities from looking the basic commentary studies will contribute to new translation studies. Key Words : Qur an, Translation, Commentary, Meaning II

ÖN SÖZ Kur an ın dili Arapça, mesajı ise tüm insanlığadır. Bu da Kur an ın muhataplarının diline çevirisinin yapılmasını zorunlu kılmıştır. Kur an üzerine yapılan çalışmaların en güç olanı, O nun başka bir dile çevirisini yapmaktır. Metnin kutsal oluşu yani Allah Kelamı oluşu hem güçlük boyutunu hem de sorumluluk boyutunu bir kat daha arttırmaktadır. Şuda bilinmelidir ki hiçbir çeviri birebir aslının aynı değildir. Çeviriyi yapan mütercim metinden anladığını çeviri yaptığı dile aktarır. Yani Allah ın ne dediğini ve nasıl söylediğini başka bir dille ifade etmeye çalışmaktadır. Zaten tercüme de Bir kelamın manasını diğer bir lisanda dengi bir tabirle aynen ifade etmek demektir (Yazır,1935:I,9). Kur an ın ilahi mesajın kaynağı olması, insanın da Allah ın kendisi ile iletişim kurduğu yegâne varlık olması, Kur an ı anlama faaliyetini önemli kılmaktadır. Kur an ı Arapça aslından okuyup anlama imkânına sahip olmayan muhatap onu kendi dilinde okuyup anlamak ister. Bu da onu meal okumaya, okuduğu meale de en az aslı kadar bir değer vermeye götürmektedir. Yani muhatap için meal okumak demek, Allah ın Kelamı nı okumak ve ilahi mesajın ne dediğini okumak ve anlamak demektir. Nüfusun büyük bir çoğunluğu Müslüman olan ülkemizde de insanlar inandığı dinin kutsal mesajını okumak ve anlamak istemiştir. Bu nedenle de tercüme faaliyetleri ilk günden bu güne hatta Cumhuriyet döneminden sonra da büyük bir ivme kazanarak devam etmiştir. Bu meallere şöyle bir göz attığımızda her ne kadar kaynak aynı olsa da gerek Kur an ı Kerim in kendine has özelliklerinden gerekse de onu anlamaya ve anladığı kadarını da hedef dile tercüme ederek aktarmaya çalışan mütercimin özelliklerinden kaynaklanan bazı farklılıklara yani farklı ifade kullanımlarına rastlamak mümkün olmaktadır. İşte bundan yola çıkarak Projemizde Türkiye de yapılan meal çalışmalarının ilk dönemden günümüze geçirdiği değişim ve gelişimi incelemek ve Cumhuriyet dönemiyle hız kazanan yoğun meal çalışmalarında ki farklılık ve benzerliklerin ortaya çıkarılarak ayrıca bu farklılıkların neden kaynaklandığını temel tefsir eserlerinden yararlanarak irdelemektir. Bu nedenle ilk ve son dönem meallerinden Hasan Basri ÇANTAY, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Suat YILDIRIM ın mealleri 93-103 arası sureler kapsamında ele alınıp karşılaştırılacaktır. Bunu yaparken de, adı geçen meallerdeki on surenin tercümeleri tek tek ayetler halinde verilip her bir ayetin tercümesindeki benzerliklerin ve farklılıkların ortaya konması şeklinde bir yöntem takip edilecektir. Çalışmamız giriş bölümü ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde genel olarak çalışmamızın konusu, amacı, yöntemi ve önemi üzerinde durulmuştur. Birinci bölümde seçtiğimiz üç mealin özellikleri ve yazarlarının kısaca tanıtımı yapılmaya çalışılmıştır. İkinci bölümde ise asıl konuya geçilerek meal karşılaştırılması yapılacaktır. Proje aşamasına kadar her türlü bilgi birikimiyle hep yanımda hissettiğim, ayrıca proje seçiminde ve hazırlanmasında bana yardımını esirgemeyen Danışman Hocam Prof.Dr.M. Kemal ATİK Bey e, gerek ders dönemi gerek proje döneminde yardımını ve desteğini gördüğüm Hocam Doç.Dr.Zekeriya PAK Bey e, yüksek lisans boyunca ders ve ders dışı zamanlarda bana büyük katkıları olan hocalarımın hepsine ve de gösterdiği destekten dolayı eşim Osman YILDIRIM a teşekkürü bir borç bilir saygı ve sevgilerimi sunarım. Mehtap YILDIRIM Ocak 2009 III

İÇİNDEKİLER ÖZET... I ABSTRACT... II ÖN SÖZ...III İÇİNDEKİLER...IV KISALTMALAR LİSTESİ...V 1. GİRİŞ...1 1.1. Problem...1 1.2. Araştırmanın Konusu Önemi ve Amacı...1 1.3. Araştırmanın Yöntemi...2 1.4. Araştırmanın Kapsamı ve Sınırlılıkları...2 2. MÜTERCİMLER VE MEALLERİ HAKKINDA KISA BİLGİLER...4 2.1. Hasan Basri ÇANTAY, Kur an-ı Hakim ve Meali Kerim...4 2.2. Diyanet İşleri Başkanlığı nın Hazırladığı Kur an-ı Kerim Meali...5 2.3. Suat YILDIRIM, Kur an-ı Hakim in Açıklamalı Meali...6 3. 93-103 ARASI KUR AN SURELERİNİN MEAL KARŞILAŞTIRMALARI...9 3.1. 93. Sure: Duha Suresi...9 3.2. 94. Sure: İnşirah Suresi...16 3.3. 95. Sure: Tin Suresi...19 3.4. 96. Sure: Alak Suresi...23 3.5. 97. Sure: Kadr Suresi...34 3.6. 98. Sure: Beyyine Suresi...38 3.7. 99. Sure: Zilzal Suresi...44 3.8. 100. Sure: Adiyat Suresi...48 3.9. 101. Sure: Karia suresi...52 3.10. 102. Sure: Tekasür Suresi...57 SONUÇ...66 KAYNAKLAR...68 ÖZ GEÇMİŞ... IV

KISALTMALAR LİSTESİ Bknz. :Bakınız Byy. :Basım Yeri Yok C. :Cilt Çev. :Çeviren KSUİFD :Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Haz. :Hazırlayan S. :Sayı s. :Sayfa ss. :Sayfalar Arası Thk. :Tahkik Eden trs :Tarihsiz Vb. :Ve benzeri Yyy. :Yayın yeri yok V

GİRİŞ Mehtap YILDIRIM 1.GİRİŞ 1.1. Problem Kişi gerçek anlamda mutlu ve huzurlu olmak istiyorsa bunu; insanlık için bütün ilkeleri içeren Kur an ın prensiplerini uygulamak ve ona yönelmekle sağlayabilir. Bu da ancak Kur an ı Kerim in yani ilahi mesajın ne dediğini bilmek ve doğru anlamakla mümkün olur. Bizzat Kur an ayetlerinde de bunun vurgulandığını; ilahi mesajı düşünmenin ve anlamanın öğütlendiğini görebiliriz. Örnek verecek olursak şu ayetleri zikredebiliriz: 2/219, 3/190-191, 3/103, 4/145-146, 6/50-51, 7/106,153,155, 7/3,176, 10/24, 13/3, 6/11-44-68-69, 30/8-21, 39/42... Ancak Kur an dilinin Arapça oluşu Arap olmayan veya Arapça bilmeyen muhatapların ona ulaşmasını engellemiştir. Her ne kadar Kur an mealleri birebir Kur an olmamakla beraber onun yansımaları olduğu düşünülürse bu ilahi mesajın diğer dillere tercümesi yapılmakla insanların Kur an ı anlamasına imkân verilmiş olunmaktadır. Ülkemizde de ilk günden bu güne kadar ve özelliklede Cumhuriyet dönemiyle hız kazanan yoğun bir tercüme faaliyeti kendini gösterir. Burada önemli bir sorun ortaya çıkmaktadır. Tercüme metinler ilahi kelamı ne ölçüde yansıtabilmekte ve ona muhatap olana bu mana ve maksadı ne ölçüde aktarabilmektedir. Tercüme faaliyeti her ne kadar tefsir çalışmasından farklı ise de mütercimin kendi yorumunu taşımaktan arî değildir. Bu yönüylede bir nevi tefsir diyebiliriz. Mütercim klasik tefsir kaynaklarından yararlanırken farklı tevillerden birini seçerek ve yine kendi yorumunu, düşüncesini ve inancını katarak aktarır. Buda tercümeler arasında ciddi farklılıkların olmasına neden olur. Kısaca Kur an tercümeleri arasında tam bir benzerlik olduğunu göremeyiz ve de söyleyemeyiz (Pak,2004a: 27). Yapılan her yeni Kur an tercümesi önceki tercümelerin yetersizliği ve eksikliği nedeniyle ortaya çıkmıştır. Bunu meallerin önsözlerini okuduğumuzda rahatlıkla görebilmekteyiz. Ayrıca mealler üzerine yapılan eleştiriler; Arap diline ve üslubuna hâkim olmamak, Türkçe nin inceliklerini bilmemek, kelime ve kavramlara yüklenen farklı anlamlar, deyimsel ifadelerin Türkçeye çevirisindeki başarısızlıklar, ayetlerin siyak ve sibak ilişkisine fazla dikkat edilmemesi, lâfzî tercümeye sadık kalma gayreti sonucunda bilimsel mütalealardan uzak çevirilerin ortaya çıkması, tefsir kaynaklarından yararlanırken dikkatli olmamak gibi konularda yoğunlaşmaktadır (Pak,2004a:28). İşte bu proje çalışmasında meallerde ortaya çıkan farklılıklar ayrıca da benzerlikler genel anlamda bir karşılaştırma yapılarak ortaya konmaya çalışılmıştır. 1.2. Araştırmanın Konusu, Önemi ve Amacı: Kur an ı doğrudan anlamak için Arapça bilmek gerekir. Arapça bilmeyenlerin Kur an ı anlayabilmeleri için de tercümeler zorunlu olmaktadır. Bu nedenle Kur an ın Peygamber döneminden itibaren diğer dillere çevirisi yapılmıştır. Ve çeşitli dillerde pekçok Kur an tercümesi ortaya çıkmıştır. Cumhuriyet dönemiyle ülkemizde de tercüme faaliyetleri hız kazanmış ve çok sayıda Kur an Meali hazırlanmıştır. Ancak bu mealleri incelediğimizde tek söyleme sahip olmadıklarını görürüz. İşte meallerdeki farklılık ve benzerlikleri ortaya koymaya çalıştığımız araştırmamızda bütün Türkçe hazırlanmış mealleri değil de örnek teşkil edebileceği düşünülen üç meal ele alınmıştır. 1

GİRİŞ Mehtap YILDIRIM Cumhuriyet döneminin ilk meallerinden olan Hasan Basri ÇANTAY ın meali, Resmi bir kurum olan Diyanet İşleri Başkanlığı nın hazırladığı meal ve son dönem diyebileceğimiz Suat YILDIRIM ın meali incelenmeye çalışılmıştır. Bu mealleri tüm sureleriyle değil de 93-103 arasındaki on surenin karşılaştırılması yapılarak genel bir kanıya ulaşılmak amaçlanmıştır. Kur an ın dilimize tercümesi yoğun bir şekilde Cumhuriyet dönemiyle başlayıp günümüze kadar da devam etmiştir. Bu dönem içinde farklı zaman ve farklı konumdaki mütercimlerin hazırladığı mealler seçilerek hem mütercimlerin anlayış farklılıklarının hem de Türkçe de görülen dilin değişim ve gelişim sürecinin meallere yansıyıp yansımadığı görülmek istenmiştir. Bu farklılıklar mütercimin kişisel özelliklerinden olabileceği gibi meali hazırlarken yararlandığı tefsir eserlerindeki farklı tevillerden hangisini tercih ettiğiyle de ilişkilendirilebilir. Ayrıca Kur an ın kendine has anlam zenginliğinden de kaynaklanabil- mektedir. Bu karşılaştırmalarda görülen farkların sadece lafız değişikliği mi yoksa anlam değişikliğinin de olup olmadığı ortaya koymaya çalışılmıştır. Çalışmamızın amacını kısaca, belirtmek gerekirse; Kur an ayetlerinin çevirisinde birebir aynı ifadeleri görmek mümkün değildir. Bu durum mütercimin kendine has özelliklerinden kaynaklanabildiği gibi, Kur an ın sahip olduğu anlam zenginliğinden de kaynaklanabilmektedir. İşte bu çalışmada mealler arasındaki benzerlik ve farklılıklar örneklerle gösterilmeye çalışılmıştır. 1.3. Yöntem Çalışmamızda amaç, Cumhuriyet dönemi meallerinden seçtiğimiz Hasan Basri ÇANTAY, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Suat YILDIRIM ın hazırladığı mealler karşılaştırılarak bu dönemdeki meal çalışmalarının nasıl bir değişim ve gelişim süreci izlediğini göstermektir. Bunun içinde yöntemimiz adı geçen meallerdeki 93-103. arası on surenin tercümelerini tek tek ayetler halinde verip, bu ayetlerin anlam ve üslup bakımından benzerlik ile farklılıklarını ortaya çıkarmaya çalışmak, bu benzerlik ve farklılıkların neden kaynaklandığını da temel tefsir eserlerinden faydalanarak tespit etmek şeklinde olmuştur. Meallerdeki bu benzer ve farklılıkların yoruma dayalı bir durum olup olmadığını tespit için öncelikli olarak şu ana tefsir kaynaklarına başvurulmuştur: İbni Kesir, Tefsiru l Kur an il Azim, Fahruddin Razi, Mefatihu l Gayb, İbni Cerir et-taberi, Camiu l Beyan an Tevil il Kur an, Zamahşeri, el-keşşaf, Elmalılı M.Hamdi YAZIR, Hak Dini Kur an Dili. Ayrıca sure başlarındaki giriş bilgileri Elmalılı M.Hamdi YAZIR ın Hak Dini Kur an Dili adlı tefsirinden yararlanılarak hazırlanmıştır. 1.4. Araştırmanın Kapsamı ve Sınırlılıkları Kur an ın başka dillere çevrilmiş pekçok tercümesi olduğunu ve ülkemizde de özellikle Cumhuriyet dönemiyle yoğun bir tercüme faaliyetinin başladığını ve günümüze kadar da hızla devam ettiğini görmekteyiz. Bizim bu çalışmadaki amacımız meallerdeki benzer ve farklılıkları lafız ve mana yönüyle incelemekti. Ancak çok fazla meal bulunduğundan bunları incelemenin de bir proje çalışmasının çok üzerinde olacağından üç meal seçerek belli bir sınır koymak istedik. Bu üç meali seçerken de hareket noktamız, Cumhuriyet ten günümüze kadar geçen bu seksen yıllık zaman diliminin özelliklerini yansıtan ilk dönem meallerinden diyebileceğimiz Çantay meali, 2

GİRİŞ Mehtap YILDIRIM hem zaman açısından orta dönem diyebileceğimiz hem de din konusunda toplumu aydınlatmak, ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kanunen kurulmuş ülkemizin en yüksek dini mercii ve resmi bir devlet kurumu olan Diyanet İşleri Başkanlığı nın hazırladığı meali, son dönem içinde mealinde uyguladığı çeviri teknikleri, açıklayıcı cümle yapısı, son ilmi çalışma sonuçlarını da kullanması ve de en çok okunan günümüz meallerinden olması nedeniyle Yıldırım ın mealidir. Yine projemizin kapsamını göz önünde bulundurarak Kur an surelerinin tamamı değil 93-103 arası on surenin karşılaştırılması yapılmıştır. Bu surelerin seçilmesinde hem kısa olmaları hem konu bütünlüğüne sahip olmaları hemde daha çok bilinen sureler olmalarından dolayıdır. Çalışmanın kapsam ve sınırı açısından asıl konuya geçmeden önce mealler ve yazarları hakkında kısa bilgiler verilmeye çalışılmıştır. Bu bilgiler projemize konu olarak aldığımız üç mealin giriş bölümlerinden hazırlanmıştır. 3

MÜTERCİMLER VE MEALLERİ Mehtap YILDIRIM 2. MÜTERCİMLER VE MEALLERİ HAKKINDA KISA BİLGİLER 2.1. Hasan Basri ÇANTAY Kur an-ı Hakim ve Meali Kerim Son devir din âlimlerinden olan H.B.ÇANTAY öğretmen, gazeteci, politikacı ve fikir adamıdır. Babası Balıkesirli tüccar Halil Cenâbi Efendi, annesi Balıkesir Kepsuttan Hadice Hanımdır. 1887 (H.1305) senesinde Balıkesir de doğdu. İlk tahsilini Arap Hoca ve İbtidaî Kebir Mekteplerinde gördükten sonra Balıkesir İdadisi ne girdi. Dördüncü sınıftayken babası ölünce okulu terk etmek zorunda kaldı. Depremden yıkılıp yeniden yapılan Zağanos Paşa Camii için yazdığı elli beyitlik tarihi sebebiyle Mutasarrıf Adanalı Paşabeyzade Ömer Bey in takdirini kazandı. Halil Edibin bir şiirine nazire yazdığı için Mehmet Ali Ayni Bey in dikkatin çekti. Nâfiâ Dairesi Tahrirat Kalemine memur oldu. Aynı zamanda Mevlevihane Medresesinde, Ahmet Naci Dede den ve Hacı Ahmet Efendi den Arapça ve Farsça öğrendi. İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra yayınlanan Nasihat ve Balıkesir gazetelerinde yazılar yazdı. Mutasarrıf Mümtaz Bey den Hukuk, İktisat ve Maliye okudu. İttihat ve Terakki Cemiyetinin Balıkesir de ki yayın organı Yıldırım Gazetesini çıkardı. Özel İdare Encümeni Baş Katibi iken1913 senesinde Karasi Gazetesini çıkardı. Lise seviyesinde bir mektep olan Dar-ül-Hilafe de, Türkçe, yazı, edebiyat ve Arapça öğretmenliği yaptı. Genel Meclis de Daimi Encümen üyeliklerinde bulundu.1. Dünya savaşı sonlarına doğru Ses Gazetesi çıkardı. Mehmet Akif ERSOY ile yakın arkadaşlık kurdu. Büyük Millet Meclisi 1. dönemi sonunda tekrar Balıkesir e dönen H.B.ÇANTAY, okullarda edebiyat öğretmenliği ve çocuk yuvası müdürlüğü yaptı. Mahalli gazetelerde yazılar yazdı. 1928 senesinde rahatsızlığı nedeniyle emekliye ayrıldı. Musikiyle de ilgilenmiş olan Hasan Basri ÇANTAY ın çeşitli besteleri vardır. Şiirlerinde, Basri, Hüzni. Serseri, Âşık, Hasan ad ve mahlastlarını kullandı. Ömrünün son yıllarını dini, ilmi, edebi araştırmalara veren Hasan Basri ÇANTAY 1964 (H:1384) senesinde Balıkesir de öldü (Işık,1993:8,218-219). Çantay ın dini ve edebi alanda birçok eseri bulunmaktadır. Yazmış olduğu eserlerden örnekler verecek olursak; Kur-an ı Hâkim ve Meal-ı Kerim, Kırk Hadis ve Mealleri, Mektepli Yavrularıma, Müslümanlıkta Himaye-i Etfal, Ülkü Edebiyatı, Kara Günler ve İbret Levhaları, Zeka Demetleri, Babamın Şiirleri, Akifname ve Fıkh-ı Ekber tercümesi gibi (Işık,1993:8,219). Bu eserler içerisinde en önemlisi ve bizim de çalışmamıza konu edindiğimiz eseri Kur an ı Hakim ve Meal-i Kerim dir. Hasan Basri ÇANTAY mealini hazırlarken kendisi de önsözünde açıkladığı gibi şu yaklaşım tarzıyla yapmıştır: Kur an ın bir tek lafzında paha biçilmez, atlanıp geçilmez nadide cevherlerden üstün ve gömülü öyle muhtelif manalar var ki bütün onlar dinimizin pırlantadan kıymetli temel taşlarıdır. Bunların hepsini tercümede sıralarsak, o tercüme olmaz, izah veya tefsir olur. İhmal edersek taksir bu da kusur ve eksik olur. Nihayet Allah Kelamı ile beşer kelamı arasındaki fark tıpkı Yaratan la yaratılan arasındaki farktır. Bu, gerçektir, muhakkaktır. Bu farkı gidermeye ins ü cin şöyle dursun, melekler ve peygamberler bile muktedir değildir. Çünkü O, ezeli, bu fani bir dildir. İşte sözün özü budur (Çantay,2006:V). Diyerek Kur an tercümesinin ne kadar zor olduğunu belirtir. Meal yazmanın bu kadar zor ve sorumluluk isteyen bir çalışma olmasına rağmen neden kendisinin meal hazırladığını ise şöyle açıklar: Gördüm ki Tıbyan gibi, Mevakib tercümesi gibi eski Türkçe eserler hem bu günün dilinden ve tercüme tekniğinden uzak, hem onlarda asılsız ve faydasız katmalar kucak kucaktır. Bu günün nesli bunu anlamaz, anlayanlar bulunsa bile onlar zamanımızın ruhi ve hakiki ihtiyaçlarını doyurmaya asla yaramaz. Elde halkın da münevverlerin de hep birden aradığı faydayı temin edecek izahlı meal-i kerim 4

MÜTERCİMLER VE MEALLERİ Mehtap YILDIRIM yoktur. Mevcutlarında ya hem dili ve şivesi pürüzlü, hem gidişi münafık, ikiyüzlü; ya görünüşte dili oldukça akıcı, fikri ve mezhebi sapık, ya dil yanı şöyle böyle usta malı, tetkik ve teknik tarafı hatalı; ya dili çok zayıf, ilmi ve görünüşü bugünün ihtiyacına göre pek hafif yahut dili düzgün, ilmi seviyelerden cidden üstündür (Çantay,2006:VI). İşte bu sebeplerle halkın zevk ve istifade ile yorulmadan ve usanmadan okuyabileceği bir İzahlı Meali Kerim e ihtiyaç bulunduğunu kabul etmemek mümkün değildir. O halde Çantay a göre hazırlanan mealin şu özelliklere sahip oması gerekir: Mealin dili o günkü yaşayan dil olmalıdır. Metin dışında kalması gereken açıklamalarda hurafelere ve hadis diye uydurulmuş sözlere asla yer verilmemelidir. En muteber tefsir kitapları ve onların da özlü tarafları kaynak edinilmeli, muhtelif manalardan en çok tercihe şayan olanları metne alınmalı, diğerleri izah kısmında gösterilmelidir. Mealler tıpatıp tercümeye yaklaşmalı, karşılığı Kur an ın metninde bulunmayan kelimeler, sırf tercümeyi süslemek ve desteklemek kastiyle, meallere alınmamalıdır. Metinlerin dışında, itibar edilen tefsirlerdeki kısa mana açıklamalarının meale alınması gerekirse bunlar ancak parantez içinde gösterilmelidir. Metinlerin dışında mealleri ve notlarda bunların açıklamalarını yazarken Arap diline, Arap lügatine, Arap Edebiyatına hâkim olduğu hissettirilmelidir. Kur an ı Kerim in ulvi ve ilahi maksatlarını, Hakk ın vahyine mazhar olmak itibariyle, her insandan iyi anlamış ve anlatmış olan Peygamber in bu alandaki sahih hadisleri gözden geçirilmelidir. Kur an ı Mübin de kullanılan bütün kelime ve terkipler yeterince incelenmeli, dilimizde bunların tam karşılıkları bulunması hususunda gerekli itina gösterilmelidir. Allah ın kelamı ile bilimin nazariyeleri birbirine karıştırılmamalı, mealleri okuyan her meslek erbabı kendi zevk ve ihtisasına göre mealden serbestçe yararlanabilmelidir. Meallerin asıllarından nasıl çıkarılmış olduğunun bilinmesi ve karşılaştırmak isteyenlere kolaylık olmak üzere ayetlerin meallerle aynı yerde bulunması sağlanmalı, meallerin sırası ayetlerin sırasını takip etmelidir (Çantay,2006:VII-VIII). Çantay, mealini hazırlarken bu tespit ettiği noktalara bire bir uymak adına insanüstü bir gayret sarfettiğini belirtir (Çantay,2006:Vİİİ). Biz de, Hasan Basri ÇANTAY mealini, Cumhuriyet döneminin ilk meallerinden olması, yukarıda açıkladığımız gibi Kur an Mealinin nasıl yapılacağının inceliklerini bildirerek kendisinin de mealinde bu noktalara uymak için çok ciddi bir gayret sarfettiğini, birebir lâfzî meal yaparak klasik meal anlayışında bir eser hazırladığını ve de kendinden sonra yapılan meallere büyük tesir etmesi nedeniyle projemiz için seçtik. 2.2. Diyanet İşleri Başkanlığı nın Hazırladığı Kur an-ı Kerim Meali Diyanet İşleri Başkanlığı, Ülkemizde din konusunda toplumu aydınlatmak, ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kanunen kurulmuş en yüksek dini mercii ve resmi bir devlet kurumudur. Ülkemizde özellikle XX.y.y. ikinci yarısından itibaren meallere karşı ilgi ve talebin yoğunlaştığını, bu ilgi ve talep neticesinde piyasaya birçok mealin çıktığını, bunların içinde, gerekli özen gösterilerek hazırlananların az olduğunu bilmekteyiz. Belki de bu sebepten, haklı olarak toplum, yukarıda sözünü ettiğimiz talebi, Diyanet İşleri Başkanlığı nın karşılamasını arzu etmektedir (Diyanet,2006:11). Projemiz için seçtiğimiz Diyanet İşleri Başkanlığı nın hazırladığı meale geçmeden önce, bu alanda Başkanlığın yaptığı bu alandaki önemli çalışmaları da belirtmek istedik, şöyleki; 1930 lu yıllarda Elmalılı Muhammet Hadi YAZIR ın Hak Dini Kur an Dili adlı değerli eserini neşrederek çok önemli bir hizmeti yerine getirdiğini, daha sonra ilk baskısı 1961 yılında yapılan Kur an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı (meali) adlı Kur an 5

MÜTERCİMLER VE MEALLERİ Mehtap YILDIRIM Meali ni neşrettiğini bilmekteyiz. Birçok baskısı yapılan bu meal, 1990 lara kadar Başkanlığın Meali olarak hizmet görmüştür (Diyanet,2006:11). Başkanlıkça bu mealin basımını sürdürme imkânı kalmayınca; Diyanet İşleri Başkanlığı, halktan gelen yoğun talebi de göz önüne alarak, yeni bir meal hazırlamaya karar vermiştir. İşte, Din İşleri Yüksek Kurulunca, Doç.Dr.Halil ALTUNTAŞ ve Dr.Muzaffer ŞAHİN tarafından hazırlanan bu meal Başkanlığın yerine getirmesi gereken bu önemli görevi ifa etmek ve halkın bu konudaki yoğun talebine cevap verebilmek ümidi ve düşüncesiyle meydana getirilmiştir. Şunu özellikle belirtmek gerekir ki, Başkanlık bu görevi yerine getirmeye çalışırken daha önce defalarca belirtildiği üzere, Kur an-ı Kerim in hiçbir dile hakkıyla çevirisinin mümkün olmayacağının da bilincindedir (Diyanet,2006:12). Bu mealde mümkün mertebe sade bir dil kullanılmaya çalışılmıştır. Bazı ayetlerin mealleri verilirken ayetlerin okuyucu tarafından daha iyi anlaşılabilmesi için dipnotlarda ilgili başka ayetlere atıflar yapılmıştır. Yani bir nevi Kur an, Kur anla tefsir edilmiştir. Yine açıklamalarda sahih hadislerden yararlanılmıştır. Kur an da birden fazla yerde geçen belli fiil, terim ve isimlerin meallerinde birliğini sağlayabilmek için, zaruret olmadıkça, aynı karşılıkların kullanılmasına özen gösterilmiştir. Bu isimlerle ilgili bazı ayetlere dipnotlarla kısa açıklamalar getirilmiştir. Eğer isimler bugün de toplumumuz tarafından kullanılıyorsa lafzı korunarak meale alınmıştır. Bilindiği gibi pek çok yerde Kur an-ı Kerim in kısa ve özlü bir anlatım tarzı vardır. Bu anlatım tarzında, sözün uzamaması için, bazı hususlar söylenmeden geçilir. Arapça ya vakıf olanlar, sözün akışından söylenmeyenleri kavramakta güçlük çekmezler. Ayetlerin meali verilirken bu hususlar ihtiyaca göre parantez içi açıklamalarla verilmeye çalışılmış, ancak parantezlerin cümlelerin akıcılığını engellemeyecek şekilde olmasına gayret gösterilmiştir. İlk dönem meallerine oranla parentez kullanımının azaldığı da görülmektedir. Yine mealin giriş bölümünde: Diyanet İşleri Başkanlığı nın, İslam Dininin birinci kaynağı Kur an-ı Kerim in doğru anlaşılabilmesi ve anlatılabilmesi yolundaki çabaları devam edecektir (Diyanet,2006:12). Denilerek, meal alanındaki çalışmaların devam ettiği de bize bildirilmektedir. Diyanet İşleri Başkanlığı nın hazırladığı Kur an ı Kerim Meali de proje çalışmamız için yukarıda sıraladığımız özelliklere binaen resmi bir kurum tarafından hazırlanan eser olması nedeniyle seçilmiştir. 2.3. Suat YILDIRIM ve Kur an-ı Hakim in Açıklamalı Meali Yıldırım, 1941 yılında Diyarbakır ın Ergani ilçesinde dünyaya geldi. 1964 yılında Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu.1964-1965 kısa süre Edirne müftülüğün de bulunup iki yıl yedek subay olarak askerlik görevini müteakip Diyanet İşleri Başkanlığı Müfettişliği yaptı. 1968 de Erzurum Atatürk Üniversitesi nde Arap dili ve Edebiyatı Asistanlığı na başladı. 1970-1971 bir müddet Bağdat da incelemelerde bulundu.1973 te Peygamberimizin Kur an-ı Tefsiri konulu Doktora Tezini tamamladı.1977 Tefsir Doçenti unvanını alarak 1977-1987 Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir Anabilim dalı başkanlığını yaptı.1974-1975 döneminde Paris Sorbonne Üniversitesinde incelemeler yaptı. 1987-1988 yıllarında Arabistan da Medine İslam Tebliği Fakültesinde sözleşmeli Profesör olarak lisans ve lisansüstü dersleri okuttu. Daha sonra İstanbul Marmara Üniversitesinde tefsir profesörlüğüne tayin edilip 1989-1993 döneminde burada Tefsir Anabilim Dalı Başkanlığı görevini ifa etti. 1993-1995 döneminde Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı yaptı. Halen 6

MÜTERCİMLER VE MEALLERİ Mehtap YILDIRIM Marmara Üniversitesinde öğretim görevlisi olarak görev yapmaktadır (Yıldırım,2004:612). Yıldırım ın te lif ve tercüme olarak 16 kitabı, yetmişten fazla inceleme ve makalesi bulunmaktadır. Bu çalışmalardan örnekler verecek olursak, şunları sıralayabiliriz: Peygamberimizin Kur an Tefsiri, Kur an da Ulûhiyet, Kur an İlimlerine Giriş, Kur an-ı Kerim ve Fenni Keşifler, Fatiha ve En am Surelerinin Tefsiri, Mevcut Kaynaklara Göre Hıristiyanlık (Yıldırım,2004:612). Yine Yıldırım ın, Tevrat, İncil, Kur an-ı Kerim ve Bilim (Prof.Dr.M.Bucaille nin Fransızca eserinin tercümesi), En Mühim Mesaj: Kur an (Prof.Dr.M.A.Dıraz ın Arapça eserinin tercümesi), Tefsir-i Kebir Tercümesi (Fahreddin Razi nin tefsirini üç arkadaşı ile tercümesi), Le Coran avec la Traduction Française (İki arkadaşı ile birlikte Kur an ın Fransızca Meali), Kur an-ı Hakim ve Açıklamalı Meali, Tefsire Giriş, Oryantalistlerin Yanılgıları,vb. çalışmalarını burada zikretmek yerinde olacaktır (Yıldırım,2004:612). Yıldırım a göre; Meal in, Kur an ın yerini tutamayacağı bilinmelidir. Mealin, yazıldığı dili konuşan insanlar için hazırlandığı da bir gerçektir. Şu halde Türkçe bir mealin işlevi Türkçe bilenlerin en kolay, en çabuk ve en net bir şekilde manaya ulaşmalarını sağlamaktır. Eğer asıl metinde bir ifade tarzı, bir kelime veya bir üslup özelliği bulunuyor ve fakat onun dengi Türkçede yoksa ve ona tam bağlı kalma Türkçe de tuhaf karşılanacaksa, müfessir onu bırakıp Türkçe anlatımı netleştirmeyi tercih edebilmelidir. Ben namaz kılmakla emrolundum yerine Namaz kılmam emredildi gibi. Yine bu düşünce ile meallerin çoğunda rastlanan çok sayıdaki parantezlere yer vermemiştir. Asla bağlı kalınacak diye Türkçe anlatımım muğlâk bırakılmasının veya Türkçenin imkânlarının değerlendirilmemesinin, meallerden istifade güzelliğini azalttığı görülür (Yıldırım,2004:2). Mealinin önemli bir özelliği de, Kur an ın yine Kur an la tefsirini ihtiva etmesidir. Tefsir usulünde bilindiği üzere Kur an ı tefsir etmek isteyen insanın yapacağı ilk iş, ayeti açıklamaya yardım eden diğer ayetleri bulmaktır. Zira Kur an ın bir kısmı diğer kısmını açıklar diye bir hüküm oluşmuştur. İşte bunlara işaret etmek üzere ayet meallerinin sonlarında üç binden fazla ayeti referans olarak vermiştir. Okuyucu ayet meallerini takip eden ayetlere başvurmakla tefsirin başta gelen malzemesini elde etmiş olacaktır (Yıldırım,2004:2). Böylelikle anlaşılması güç ayetleri yine konuyla ilgili diğer ayetleri de vererek okuyucunun anlamasına yardımcı olmakta, bir nevi Kur an ı yine Kur an la tefsir etmektedir. Yıldırım ın hazırladığı mealinin özelliklerini belirtmeye devam edersek; Her ayet mealinin peşinden gelen, yer yer yapılmış açıklamalarda, özellikle çağdaş okuyucunun bilgi edinmek istediği hususlara ağırlık vermeye çalışmıştır. Kitabı hazırlarken çeşitli tefsirlere, hadis kitaplarına ve sair eserlere başvurmakla beraber, o kitapların isim, müellif, cilt ve sayfa numaralarına işaret etmemiştir. Ancak bu bilgilerin müsvedde çalışmasında bulunduğunu belirtmektedir. Bu bilgileri mealine almamasının sebebini de; Mealde zaten genel kabule mazhar olan bilgilere yer verdiğini ve sorumluluğunu kabul etmediği bilgiye yer vermediğini, kaynağını belirtmesi dâhilinde okuyucuların zihinlerinin dağılacağını düşündüğünü, Niçin falandan naklediyor? Oysa falan ve filana da yer vermeliydi gibi düşüncelere sebebiyet vermek istemediği (Yıldırım,2004:2). şeklinde açıklar. Taberi, Zamahşeri, Razi, Beyzavi, Nesefi, İbn Kesir, Ebu s suûd, Alusi, Tefsiru l Menar, Elmalılı M.H.YAZIR, Mevdudi, S. KUTUB, Tabatabai gibi müfessirler ile Ö.R.DOĞRUL, H.B.ÇANTAY, M.HAMİDULLAH, A.Fikri YAVUZ, Süleyman ATEŞ, Celal YILDIRIM, M. ESED ve İSAV tarafından hazırlanmış meallerden eserini hazırlarken yararlandığını söylemektedir (Yıldırım,2004:3). 7

MÜTERCİMLER VE MEALLERİ Mehtap YILDIRIM Yine mütercim, Kur an ın incelenen yazılı bir kitap olmasının yanında, okunan, hitab eden, hitabı ve beyanı ile etkili olan bir eser olması nedeniyle imkân ölçüsünde okuyucuya bu özelliğini hissettirmeye çalışmıştır (Yıldırım,2004:3). Bu mealin üçüncü özelliği ayetler arasında zımnen bulunan irtibatları belirtmeye çalışarak Kur an üslubuna yabancı olanların vehmettikleri irtibatsızlık iddiasına mahal vermemesidir. Kur an üslubunun vecizliği sebebiyle, Arapçadaki üslup özelliklerine vakıf olan dikkatli muhatapların anladığı bu münasebetler, Türkçe de ve başka bazı dillerdeki sathi tercümelerde bulunmadığından, Yıldırım, mealinde bunları göstermeye gayret etmiştir. Bunları yaparken de tefsir kitaplarına dayandığını belirtmiştir. Aslında Arapça da bazen bir harfle ifade edilen atıf, te kid, sebebiyet gibi unsurlarla gösterilen bu irtibatlar, sathi bir tercümede gizli kalmakta ve okuyucu arada bir kopukluk ve mana boşluğu olduğunu zannetmektedir. Mesela Neml Suresinin 5. ayetinde ahirete inanmayanları bekleyen çetin azap, 6. ayetinde Hz. Peygambere Kur an ın gönderilmesi, 7. ayetinde ise Hz. Musa nın çölde uzaktan gördüğü ışığa doğru gitmesi ve ona risalet verildiği bildirilmektedir. İlk anda irtibatsız görülen bu unsurlar arasında, aslında siyakta mevcut olan irtibat, bazı tefsir kitaplarında şöylece gösterilir. 5- Onlara çetin bir azap vardır( ) 6- Fakat sana gelince Ey Rasulüm, hiç şüphe yok ki Kur an sana ( ) Allah tarafından verilmektedir. 7- Nitekim resullerden olan Musa da çölde geceleyin ( ) Şayet 6. ayet başında fakat, 7. ayet başında nitekim bağlaçlarıyla bu irtibat gösterilmediği takdirde okuyucu mana boşluğu olduğu zannına kapılacaktır. Yıldırım mealinde bu unsurlara dikkat ettiğini belirtmektedir (Yıldırım,2004,3). Yıldırım ın mealinde diğer meallerde göremediğimiz önemli bir özellik ise konu irtibatı bulunan yerlerde İncil ve Tevrat a (Kitab-ı Mukaddes) atıflarda bulunmasıdır. Suat YILDIRIM ın mealini nasıl ve hangi kriterlere göre hazırladığı yukarıdaki şekliyle izah edilmeye çalışılmıştır. Projede hem son dönem meallerinden olması hem de kullandığı dil ve üslubunun farklı olması, klasık meal anlayışı diyabildiğimiz lâfzî meal yerine tefsiri meal yapması, parantez kullanmaması, Kitab-ı Mukaddes e atıflarda bulunması gibi öne çıkan farklı özeliklerinden dolayı da inceleyeceğimiz üçüncü meal olarak seçmeyi uygun gördük. 8

3. 93-103 ARASI SURELERİNİN MEAL KARŞILAŞTIRMALARI 3.1. 93. Sure: Duhâ Suresi Mekke de nazil olmuş olup onbir ayettir. Adını ilk ayette geçen duhâ kelimesinden almış-tır. Duhâ, güneşin kuşluk vaktindeki parlak hali ile ortalığa verdiği aydınlığa denir. DİYANET :1-Kuşluk vaktine andolsun. 2-Karanlığı çöktüğü vakit geceye andolsun. ÇANTAY :1,2-Andolsun kuşluk vaktine; (insanların) sükuna vardığı zaman geceye ki; YILDIRIM: 1- Güneşin yükselip en parlak halini aldığı kuşluk vakti hakkı için! 2-Sükûna erdiği dem gece hakkı için ki; 1.Anlam Bakımından: -Yemin edatına yüklenen anlam: Kur an-ı Kerim de bazı ayetler yemin edatlarıyla başlamaktadır. Surenin ilk iki ayetinin başında da yemin edatı yer almaktadır. Bu kasem edatı ın و ifade ettiği anlama karşılık Diyanet ve Çantay meallerinde andolsun şeklinde aynı ifadeler kullanılmışken, Yıldırım ın mealinde ise hakkı için şeklinde farklı bir ifade tercih edilmiştir. Söz konusu edatın kasem fonksiyonu taşımasından dolayı, bunun Türkçe karşılığı olarak klasik meal geleneğinde kasem olsun, yemin olsun, andolsun vb. yemin etme ifadeleri tercih edilmiştir. İlk iki mealin bu geleneği sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Ancak bir şey üzerine yemin etmekteki amaç, o şeye değer vermek ve onu söyleyeceği söze tanık yapmaktır. Yıldırım ın mealinde, bu durumdan yola çıkılarak, yemin ifadesi yerine, yeminden kastedilen mananın gözetildiği ve bu nedenle de hakkı için ifadesinin kullanıldığı anlaşılmaktadır. - Duha kelimesine yüklenen anlam: Her üç mütercim de bu kelime için kuşluk vakti karşılığını tercih etmişlerdir. Bu tercih kelimenin Arapçada ifade ettiği anlama da uygundur (Komisyon,1380/1970:I,535). Ancak, mealinde açıklamalı ve yorumlu çeviri yöntemine paralel olarak, Yıldırım ın kuşluk kelimesini güneşin yükselip en parlak halini aldığı şeklinde nitelendirdiği görülmektedir. Müfessirler, ayetteki Andolsun kuşluk vaktine ifadesiyle ilgili olarak şu iki izahı yapmışlardır. Duha ile kuşluk vakti kastedilmiştir. Kuşluk vakti, güneş yükselmeye başlayıp, ışıklarını her tarafa saldığı zamanki gündüz başlangıcı zamanıdır. İkincisi: Duha ile bütün gündüz kastedilmiştir. Delili ise, Allah, bunu geceye mukabil kullanmıştır (er-razi,1425/2005:xi,7062). Üç mealde de ilk açıklamaya uygun bir tercüme görmekteyiz. - Seca kelimesine yüklenen anlam: İkinci ayette geçen bu fiil, üzerine yemin edilen ve gece anlamındaki el-leyl kelimesini zaman bakımından nitelemektedir. Yani gecenin tamamı değil de sınırlı bir anı üzerine yemin edilmektedir. Bu sınır da seca fiili ile belirtilmektedir. Sakinleşmek, dingin ve durgun bir hal almak anlamındaki (Komisyon,1380/1970:I,418) bu fiilin, Çantay ve YILDIRIM tarafından sözlük anlamına uygun olarak sükûna ermek şeklinde çevrildiğini, Diyanet mealinde ise, bu sükûna ermenin keyfiyeti ile ilgili olarak gece karanlığının kendisini hissettirmesi şeklindeki tefsirlerin esas alındığını görmekteyiz (et- Taberi,1425/2005:XV,278). 9

Diğer yandan Çantay mealinde (insanların) sükûna vardığı zaman geceye ki;) denilerek parantez içi bilgi verilmektedir. Parantezin içinde (insanların) kullanılması, tefsir kitaplarında kelimesine ölüyü kefenlemek, sakin olmak, insanların sesinin kesildiği سجى zaman, ruhların sükûna erdiği zaman ve dinlenmek için evlerine çekildiği zaman şeklinde mana verilmiştir ki bu sebeple kullanmış olabilir (ez- Zamahşeri,1418/1998:VI,391). Taberi tefsirinde bu konuyla ilgili olarak İnsanlar içinde sakinleştiği ve karanlığı çevrede yerleştiği vakit geceye, şeklinde izah edilmesinin daha uygun olacağını söylemiştir (et-taberi,1425/2005:xv,278). Bizde şunu söyleyebiliriz ki; bu parantez içi bilgi verilmese de sükûna erdiği zaman geceye andolsun şeklindeki çeviriden insanların evlerine çekildiği, sessizliğin çöktüğü, karanlığın bastığı nı anlayabilmekteyiz. 2-Üslup Bakımından: -Parantez Kullanımı: Ele aldığımız ilk iki ayetin çevirisinde Diyanet ve Yıldırım meallerinde parantez kullanımına rastlanmazken, Çantay gecenin sükûna erişi ile ilgili tercih ettiği yorumdan dolayı parantez kullanmayı gerekli görmüştür. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Çantay ın tercih ettiği yoruma göre, ayette bizzat gecenin sükûna erişi değil, gece ile birlikte insanların sükûna erişidir. Ancak, ayetin lâfzî yapısına sadakati esas alan bir yöntemi tercih ettiği için, asıl metinde lâfzen karşılığı olmayan insanlar kelimesini paranteze almayı uygun görmüştür. -Cümle Yapısı: Diyanet ve Yıldırım meallerinde düz cümle yapısını kullanırken, Çantay devrik cümle yapısını kullanmıştır. Bu da bize ilk dönem ya da klasik dönem diyebileceğimiz Cumhuriyet in ilk yıllarında hazırlanan meallerde daha çok Arapça dilinin özelliklerinin etkisi olduğunu gösterir. DİYANET:3-Rabbin seni terk etmedi, sana darılmadı da. ÇANTAY :3-(Habibim) Rabbin seni terk etmedi.(sana) darılmadı da. YILDIRIM:3-Ey Resulüm Rabbin seni terk etmedi sana darılmadı da. 1-Anlam Bakımından: Üçüncü ayetin çevirisinde anlam bakımından ciddi bir farklılık gözükmemektedir. 2-Üslup Bakımından: -Asıl metinde lafzî karşılığı olmayan kelimelerin kullanılışı: Bu durumu her üç mealde de görmekteyiz. Birincisi Rabbin seni terk etmedi şeklinde başlayan ayetin kimi muhatap aldığı, ayetin kendisinden anlaşılmamaktadır. Ancak tarihi arka plana baktığımızda bu muhatabın Hz. Peygamber olduğu anlaşılmaktadır (İbn Kesir, 759:IV,520). Bu durumu dikkate alan Çantay mealinde parantez içinde (habibim) kelimesini kullanmış, Yıldırım ise mealinde Ey Resulüm ibaresini kullanılmıştır. İkincisi, ayette, darılmadı anlamındaki قلى fiilinin mef ûlü lâfzen zikredilmemişken, her üç mütercim de bu fiili sana darılmadı şeklinde çevirerek, gizli mef ûlün karşılığını sana şeklinde vermişlerdir. Bu konuyla ilgili olarak Diyanet ve Yıldırım, ayet mealinin akabinde şöyle bir açıklamaya yer verilmiştir; Hz. Peygamber e vahyin gelişi bir süre için kesilince müşrikler Rabbi onu terk etti dediler. Bunun üzerine ayetler nazil olmuştur. Âlimler, hangi sebepten dolayı vahyin kesildiği hususunda da ihtilaf etmişlerdir. Yahudiler, Hz. Peygamber e ruh u Zülkarneyn i ve Ashab-ı Kehf i sormuşlar da bunun üzerine Hz. Peygamber inşallah demeden size yarın söylerim demiş, işte vahiy bu yüzden 10

kesilmiş (er-razi,1425/2005:xi,7065). Ve yine Veda- terkte mübalağadır. Zira ayrılıp terk eden kimse terkte aşırıya gitmiş demektir. Rivayete göre peygamber efendimize uzun bir müddet vahiy gelmeyince Müşrikler Rabbi, Muhammed i terk etti, ona darıldı dediler (İbn Kesir,759:IV,520). -Parantez Kullanımı: Yukarıda belirttiğimiz gibi, ayetin lafzi yapısına sadakati esas alan bir yöntemi tercih eden Çantay, asıl metinde lafzen karşılığı olmayan kelimeleri parantez içine almayı uygun görmüştür. DİYANET: 4-Muhakkak ki ahiret senin için dünyadan daha hayırlıdır. ÇANTAY : 4-Elbette ahiret senin için dünyadan hayırlıdır. YILDIRIM: 4-Elbette senin için her zaman işin sonu başından daha hayırlıdır. 1-Anlam Bakımından: - ula ve ahira kelimesine yüklenen anlam bakımından: Diyanet ve Çantay meallerinde ahiret dünya hayatından hayırlıdır şeklinde meal yapılmışken Yıldırım ın mealinde işin sonu başından daha hayırlıdır. Şeklinde meal yapılmıştır. Bunun nedeni metinde geçen ٲ ة ve ٲۏلا kelimelerinden kaynaklanmaktadır. Evvel; ilk, temel, ilk kısım başlangıç, dünya hayatı, ahira; ise son, nihai son, sonuç, netice, ahiret hayatı şeklinde manalara gelmektedir (Komisyon,1380/1970: I,8). Diyanet ve Çantay meallerinde kelimelerin manası evvel- dünya, ahira-ahiret hayatı olarak alınmış ve bu şekilde çevirisi yapılmıştır. Tefsir kitaplarında da bu yönde teviller vardır: Vahyin kesilmesi Peygamberin nübüvvetten azledilmiş olması yüzünden değildir. Tam aksine, bu konuda söylenebilecek en son söz şudur. Bu artık risalete lüzum kalmadığı içindir. Ve bu Peygamberin vefat edeceğinin emaresidir. Buna göre adeta vahyin kesilmesi her ne zaman tahakkuk ederse, bu Hz. Peygamberin ölümüne işaret eder. Ancak ne varki ölüm, Ey Muhammet, senin için daha hayırlıdır. Çünkü ahrette, senin için Allah katında olan şey, dünyada senin için olandan daha üstün ve daha iyidir. Rabbin seni terk etmedi ayeti nazil olunca böylece Peygamber için büyük bir şereflendirme tahakkuk etmiş oldu. Bunun üzerine Hz. Peygamber bu şereflendirmeyi çok bir şey addedince, ona Ahiret senin için, dünyadan daha hayırlıdır denildi ki bu, bu şereflendirme işi her ne kadar büyük bir iş ise de, ancak ne var ki, senin için ahirette, Allah katında olanlar daha üstün ve daha büyüktür denilmiştir. Burada müfessir şu hatırlatmayı yapar; Gelecek durumlar, senin içim geçmiş hallerden daha iyidir. Buna göre Cenab-ı Hak adeta Peygambere her gün izzetine izzet katacağına; makamına makam ekleyeceğini vaat ederek. sen benim seni terk ettiğimi sanma. Tam aksine, gelecek her gün içinde, evet, ben senin makam ve yüceliğini arttıracağım demek istemiştir (er- Razi,1425/2005:XI,7067). Ey Muhammed, şüphesiz Rabbin in sana çeşitli nimetler hazırladığı ahiret, geçici dünya hayatından senin için daha hayırlıdır. O halde dünyada elde edemediğin şeylere üzülme (et-taberi,1425/2005:xv,280). Zamahşeri son ümmetin diğer ümmetlerden hayırlı olduğunu ve onlara şefaat edileceğini ve onların Ahiretteki hallerinin dünyadaki hallerinden daha hayırlı olacağını söyler. Ancak yine müfessir şöyle bir ibareye de yer verir: Vahyin gelmesinin gecikmesi durumunun büyük bir kerameti olduğunu ve bunun sonunda büyük bir nimete düçar olacaklarını söyler (ez-zamahşeri,1418/1998:vi,391). Buna binaen, Yıldırım ın mealinde olduğu gibi senin için işin sonu başından daha hayırlıdır şeklinde anlayabiliriz. Zaten ayetin mealinden hemen sonra yaptığı açıklamada da Yıldırım buna işaret etmektedir. Şöyle ki; Bulunduğun her halin sonu, mesela hayatının başlangıcına nazaran peygamberlik dönemi, nübüvvetin başlangıcında vahyin gelişine nazaran muvakkat kesintisi, vahyin 11

kesilişine rağmen tekrar böyle başlayış hali böylece bu surenin inişinden sonra zamanla ulaşacağın her halin ardı ardına sonu, nihayet ölümden sonra ahiret nimeti, kısacası nübüvvetin başlangıcına nazaran sonrası, hayat ve ölümünde bulunduğun ve bulunacağın her halin önüne nazaran sonu ve bütün dünyaya nazaran ahiret, senin için öncesinden daha hayırlıdır. Yani sen daima bir yükseliş kaydedeceksin. Açıklama şu şekilde devam etmektedir; Ayetin siyak ve sibak ilişkisi göz önünde bulundurulursa ve bu surenin nüzul sebebiyle ilgili rivayetlerde, vahyin Mekke devrinde bir müddet kesildiği ve bu inkıta döneminden sonra da bu surenin inerek Hz. Peygamberi teselli ettiği anlatır. İnkıta döneminde Hz. Peygamber oldukça sıkıntılı günler yaşamış ve umutsuzluğa düşmüş olacak ki bu pasajda o bir taraftan teselli edilirken, diğer yandan da gelecekle ilgili umudu pekiştirilmektedir. Dolayısıyla Arapça metinde geçen ûla ve ahira kelimelerini dünya ve ahiret olarak yorumlamak yanlış olur (Yıldırım,2004:596). 2-Üslup Bakımından: -Eş anlamlı kelimelerin kullanılması: Yıldırım ve Çantay meallerinde kesinlik ifade eden elbette kelimesini kullanırken, Diyanet ayete yine kesinlik ifadesi için kullanılan muhakkakki kelimesi ile başlamıştır. DİYANET :5-Şüphesiz Rabbin sana verecek ve sende hoşnut olacaksın. ÇANTAY :5-Muhakkak ki Rabbin sana verecek de hoşnut olacaksın. YILDIRIM:5-Elbette Rabbin sana ileride öyle ihsan edecek, taki sende O ndan ve verdiğinden hoşnut olacaksın. 1-Anlam bakımından: Beşinci ayetin çevirisinde üç mealde de anlam bakımından ciddi bir farklılık gözükmemektedir. -Asıl metinde lafzi karşılığı olmayan kelimelerin kullanılışı: Çantay, ayetin lafzi yapısına sadakati esas alan bir yöntemi tercih ettiğinden, asıl metinde lafzen karşılığı olmayan kelimeleri kullanmamıştır. Bu ayette Diyanet in de aynı tercihi yaptığını görmekteyiz. Ancak Yıldırım ım çevirisinde asıl metinde lâfzen karşılığı olamayan kelimelerle ayeti açıklayıcı bir tarzda tercüme ettiğini görmekteyiz. Elmalılı tefsirine baktığımızda sevfe gelecekte bir şeyin vuku bulup gerçekleşeceğini ifade eden tenfis edatıdır der ve şöyle devam eder senin Rabbin isminin o şekilde zamir olarak söylenmeyip de böyle açık açık isim olarak söylenmesiyle senin Rabbin, ve sana denilerek hitabın tekrarlanması Rab lık tecellilerinin ard arda gelmesiyle lütuf üzerine lütuftur (Yazır,1935:VIII,5923). Şeklinde açıklama yer almakta ve Yıldırım da mealinde bu tefsiri açıklamayı kullanmaktadır. Yani kısaca söyleyecek olursak, Yıldırım ın çevirisi daha açıklayıcıdır bire bir çeviri değildir. O da bir önceki ayetin açıklamasında olduğu gibi daha sonra, ileride ihsan edeceğine ve bununda daha hayırlı olacağını ifade etmek içindir. DİYANET :6-Seni yetim bulup da barındırmadı mı? ÇANTAY :6-O, bir yetim olduğunu bilip de (seni) barındırmadı mı? YILDIRIM:6- Seni yetim bulup barındırmadı mı? 1-Anlam bakımından: 12

- vecede fiiline yüklene anlam: Yukarıdaki ayetin üç mealininde mana bakımından farklı görülmesinin nedeni vecede kelimesinin bulmak şeklindeki lügat anlamıyla (Komisyon,1380/1970:II,1013), bilmek şeklindeki tefsiri anlamı arasındaki tercihten kaynaklanmaktadır. Diyanet ve Yıldırım, meallerinde bu ayette geçen vecede kelimesine bulmak manasını vermiş ve kelimeyi birebir lügat anlamıyla kullanmışlardır. Çantay ın mealinde ise kelimeye bilmek manası verilerek kelimenin tefsiri anlamı kullanılmıştır. Çantay ın kelimeyi bu şekilde çeviri yapmasının nedeni tefsir eserlerinde de vecede kelimesinin bu şekilde kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Şöyleki; Ayetteki elem yecidke ifadesi bilme anlamına gelen vücud kökünden olup, mansub olan ifadeler, vecede fiilinin iki mef ulüdür. Buradaki bulma işi, Allah ın bulması olup, mana, Allah seni, yetim olarak bilip de, barındırmadı mı? (er-razi,1425/2005:xi,7068). Şeklindedir. Ancak Türkçe olarak anlatım bakımından çok tatmin edici hoş bir anlatım sayılmaz. Yetim bulmak, yetim bilmek tabiri Türkçemizde bu ifade tarzı için kullanılmamaktadır. Zaten çeviri; metnin çevrildiği dilde en iyi şekliyle ifade etmek demektir. Farklı olarak ise Zekeriya Pak ın mealini örnek verebiliriz: Bir yetimken, elinden tutup seni barındırmadı mı? (Pak,2006b: 60). -Parantez kullanımı: Ele aldığımız bu ayette Diyanet ve Yıldırım parantez kullanmazken, Çantay, seni kelimesini parantez içinde kullanmıştır. Bunu, ayetin lâfzî yapısına sadakatten dolayı bu şekilde kullanmıştır. Çünkü ayetin ikinci cümlesi olan (barındırdı) ifadesinde seni anlamına gelebilecek açık bir zamir فٱوى bulunmamaktadır. Zaten ayetin tarihi arka planına ve siyak ile sibağına bakarak bu kişinin Hz. Peygamber olduğunu ve 3. ayettin çevirisinde mütercimlerimizin bunu açıkça söylediklerini gördük (er-razi,1425/ 2005: XI,7068). DİYANET :7-Seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi? ÇANTAY :7-Seni ( çocukluğunda ) kaybolmuş bulup da yolunu doğrultmadı mı? YILDIRIM:7-Seni dinin hükümlerinden habersiz bulup seçerek dosdoğru yola koymadı mı? 1-Anlam bakımından: - dallen kelimesine verilen anlam: İlk mealde yolunu kaybetmiş bulup da yolunu doğrultmadı mı? şeklinde bir çevirinin var olduğunu görmekteyiz. Bu şekilde ض لا kelimesineض verilen anlam nedeniyledir. لا çeviri yapılmasının nedeni ayette geçen kelimesinin lügat manaları: kaybolmak yolunu kaybetmek, sapmak, yanılmak v.b. (Komisyon,1380/1970: 543) dir. Bu kelimeye sapmak ya da yolunu kaybetmek manası verirsek önceden doğru yoldaydı da o doğrudan ayrıldı olur. Diyanet mealinde bu manayı hissedebilmekteyiz. Bu da peygamberimiz için uygun değildir. Yıldırım ın mealindeki açıklamasına bakacak olursak konu belki daha da açık bir hal alır. Seni dinin hükümlerinden habersiz bulup seçerek dosdoğru yola koymadı mı? der. Ve nedenini de şu şekilde açıklar. Hz. Peygamber hayatında hiçbir zaman akıl ve din yönünden sapık olmamıştır. Puta hiç tapmamış Allah ın birliğine küçüklüğünden beri inanmıştır. Ahlak yönünden hep takdir edilmiştir. Fakat peygamber önce sırf akıl ile idrak edilmesi mümkün olmayan hak dini bilmiyordu ve bu dinin hükümlerinden habersizdi. Zamahşeri Keşşaf ta bilmek manasını onu da sen yol bilmezken, okuma yazma bilmezken, eğitim almamışken, şerri ilimleri bilmezken şekliyle 13

kullanmıştır(ez-zamahşeri, 1418/1998:VI,392). Taberi bu ayete şöyle bir açıklama getirmekte dir. Ey Muhammed, Rabbin seni yetim bir kimse olarak bulup da barındırmadı mı? Seni, bu günkü halinin dışında bulup sana doğru yolu göstermedi mi? Seni fakir bulup maddeten zenginleştirmedi mi? Allah Teâlâ bu ayet-i kerimelerde Rasulün Peygamberliğinden önce ki hayatında ona yaptığı yardımlarını ve peygamberlik vererek onu hidayete erdirdiğini beyan etmektedir. Ayette geçen ve şaşırmış olarak tercüme edilen dallen- kelimesi, Süddi tarafından Kavminin bulunduğu durumda olmak şeklinde izah edilmiştir. Buna göre ayetin manası şöyledir: Seni kırk yıl kavminin durumunda bulup sana doğru yolu göstermedi mi? Diğer bazı müfessirler ise bu ifadeyi sapık bir kavmin içinde bulunan şeklinde izah etmişlerdir. Buna göre ayetin manası şöyledir: Seni sapık bir kavmin içinde bulup seni doğru yola iletmedi mi? (et-taberi,1425/2005:xv,281). Çantay mealinde Seni (çocukluğunda) kaybolmuş bulup da yolunu doğrultmadı mı? şeklinde bir çeviri yapmıştır. Bize göre bu şekilde çeviri yapmasının nedeni tefsir kaynaklarında geçen aşağıda belirttiğimiz tevillerden yola çıkmasıdır. dallen in manası sen şeriat ilimlerini bilmezken ümmi iken ve şeriattan hiçbir şey duymamışken Rabbin seni hidayete erdirdi. Nitekim Şura suresinin ikinci ayetinde sen kitabı bilmiyor değilmiydin buyrulmaktadır. Denildiki bu ayetlerde peygamberimizin Mekke nin vadilerinde kaybolup Ebu Cehil tarafından bulunup Abdulmuttalip e teslim etmesine işaret olunmuştur. Bazılarına göre ise sütannesi Halime nin peygamberimizi sütten kesince onu Abdulmuttalib e teslim etmek için getirdiği zaman Mekke nin girişinde kaybetmesine işaret edilmektedir. Bazılarına göre ise de Peygamberimiz amcası Ebu Talip ile Şam a seyahate çıktığında kaybolduğuna işaret olunmaktadır (Kurtubi,1424/2004:X,66). O halde fe heda nın anlamı sen Kur an ı ve onun şeriatını bilmez iken Rabbin sana öğretti veya sen dedenin ve amcanın yanında kaldığın zamanlarda kaybolduğun- da seni bulurdu sana yol gösterirdi. Eğer bir kimse peygamber kırk sene kavminin yaşadığı gibi yaşadı derse bununla onlar gibi ulum-u sem iyyeden vahiyden hali olduğunu kastediyorsa doğrudur. Ancak onların dinleri ve küfürleri üzerine yaşadığını kastediyorsa Allah korusun bu çok kötü bir sözdür (İbn- Kesir,H.759:IV,522). -Parantez Kullanımı: Ele aldığımız bu ayette Diyanet ve Yıldırım parantez kullanmazken, Çantay, çocukluğunda kelimesini parantez içinde kullanmıştır. Ayettin mealinde kullanılan çocukluğunda kelimesi anlamına gelecek bir kelime bulunmamaktadır. Bu mütercimin kende yorumudur. Mütercim ayetin lâfzî yapısına sadakatten dolayı bu yorumunu parantez içinde vermiştir. -Lafızda olamayan kelimelerin kullanılması: Diyanet ve Çantay lafızda olmayan kelime kullanmazken, Çantay çocukluğunda kelimesini kullanır ancak bu kelimenin asıl metinde olmadığını hissettirmek için parentez içinde verir. DİYANET :8-Seni ihtiyaç içinde bulup da zengin etmedi mi? ÇANTAY :8-Seni bir fakir olduğunu bilip de zengin yapmadı mı? YILDIRIM:8-Seni muhtaç bulup ihtiyacını gidermedi mi? 1-Anlam bakımından: Üç mealde de anlam bezerliği görülmektedir. Ancak burada da 6. ayetin anlam bakımından karşılaştırmasını yaparken söylediğimiz gibi; yine vecede kelimesinin hem lügat manasının hemde tefsiri manasının mütercimlerimiz 14