Belki de Gerçekten Ýstiyorsun. Murat Gülsoy



Benzer belgeler
Soðaným da kar gibi Elma gibi, nar gibi Kim demiþ acý diye, Cücüðü var bal gibi

þimdi sana iþim düþtü. Uzat bana elini de birlikte çocuklara güzel öyküler yazalým.

SÖZCÜKTE ANLAM. Gerçek Anlam Yan Anlam Mecaz Anlam Terim Anlam Sözcükler Arasý Anlam Ýliþkileri Anlam Olaylarý Söz Öbeklerinde Anlam

> > ADAM - Yalnız... Şeyi anlamadım : ADAMIN ismi Ahmet değil ama biz şimdilik

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama Haftanýn Testi...25

Rafet El Roman. Amerika. Rafet El Roman. A memo. Burasý New York Amerika. Evler karýþtý bulutlara. Nasýl bir zaman. Nasýl bir yaþam.

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

A t t i l â Þ e n k o n

Sezen Aksu 2. Çok Ayýp. Söz - Müzik: Sezen Aksu. Kulaðýma geliyor, atýp tutuyorsun, ileri geri konuþuyorsun aleyhimde. Çok ayýp, çok ayýp.

Bazen tam da yeni keþfettiðiniz, yeni tanýdýðýnýz zamanda yitirirsiniz güzellikleri.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

KÜLTÜR SANAT-MAVÝ KARANFÝL-127

============================================================================


Budist Leyko dan Müslüman Leyla ya

alternatif cevabı olabilir fakat anlatmak veya vurgulamak istediğim konu insanların alışveriş merkezlerine ihtiyacı olsun olmasın gitme durumları.

============================================================================

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Kimler aptal olarak kabul edilir? Sanki bunu herkes biliyormuþ gibi ama bundan ne

Ýmece Evi. Ziyaret-2016

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

Bettina Knab Tel: / Þu anda çocuðunuzla tedavi için hastanede bulunuyorsunuz. Bu elbette sizin ve aileniz için kolay bir durum deðil.

TAKIM KURMA. 4) Üyeler arasýnda yüksek derecede güven duygusu geliþmiþtir. 2. TAKIM ÝLE ÇALIÞMA GRUBU ARASINDAKÝ FARKLILIKLAR :

Yücel Terkanlýoðlu. HTML clipboard. Yaþamadýklarýndýr Dünyan! Uykuyla geçirdiðim her an, Benim için yitik bir zaman. Rüyayla devirdiðim kazan,

Her þeyin azý karar çoðu zarar derler. Ahmet Arif'in dizelerindeki gibi "Zemheri de uzadýkça uzadý"

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

Yýldýz Tilbe 1 ADAM OLSAYDIN. Söz-Müzik: Yýldýz Tilbe. Sevdim olmadý yar, küstüm olmadý yar. Kendini arattý, beni bulmadý yar

Ali Çolak. Bir Bahçe Düþü


Çocuklar için Kutsal Kitap. sunar. Pavlus un. Seyahatleri

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

KİŞİSEL GELİŞİM NASIL BAŞLAR?

Eze meze Yýllar geçti geze geze. Neler gördüm neler! Daðlar gördüm yerden biter, gökte yiter. Daðlar gördüm kayalý, kayalarý oyalý.

Motivated SİZE İLHAM VERECEK BİR DERGİ

A y þ e S a r ý s a y ý n Kuþlarla Giden

Kavruk Kýna. Gündüzleri, aþaðýda herkes benim için ayný; hepsi de anadan doðma elimin altýndan geçip

Fatih Baþtürk DÖNEMEM SANA. sevdim yürekten anlamadýn sen. dur gitme dedim dinlemedin sen. yalvara yalvara geriye dönsen

135 yýlý geride býrakan köklü bir mizah dergisi geleneðine sahibiz, ama mizah dergilerimiz

Kalbin Mutluluk Rehberi. Mutlu Olmanýn Yollarý

17 ÞUBAT kontrol


TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

ΣΔΛΙΚΔ ΔΝΙΑΙΔ ΓΡΑΠΣΔ ΔΞΔΣΑΔΙ. ΔΙΑΡΚΕΙΑ: 2 ώρες ΗΜΕΡΟΜΗΝΙΑ: 24 Μαΐοσ 2011 ΣΟ ΔΞΔΣΑΣΙΚΟ ΓΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΣΔΛΔΙΣΑΙ ΑΠΟ 8 (ΟΚΣΩ) ΔΛΙΓΔ. Τπογραφή καθηγητή:

PazaR. Sorular cevaplar ve geçmeyen dudak izleri... Aziz Nesin lik. kanun taksimi hicaz oldu n Aziz Þah. Eski bir okul. n Aydýn Adamoðlu.

ÝÇÝNDEKÝLER ANLAM BÝLGÝSÝ...13 YAZIM BÝLGÝSÝ...23 DÝL BÝLGÝSÝ...25 ANLAM BÝLGÝSÝ...27 YAZIM BÝLGÝSÝ...37 DÝL BÝLGÝSÝ...39 ANLAM BÝLGÝSÝ...

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

Güzel Bir Bahar ve İstanbul

YOL AYRIMI SENARYO ALĐ CEYLAN

Bilinen hikayedir. Adamın biri, akıl hastanesinin parmaklıklarına yaklaşmış. İçeride gördüğü deliye:

MERAKLI KİTAPLAR Kavramlar

Yaz l Bas n n Gelece i

Emekli Assubaylar-ArsivSite1. Kayýt Tarihi: Mar 2004Nerede: istanbul, kadiköy, Türkiye.Ýletiler: 6.220

============================================================================

Ferit Edgü YARALI ZAMAN BÝR DOÐU YOLCULUÐUNDAN NOTLAR

============================================================================

C A NAVA R I N Ç AGR ISI

Sami Paþazade Sezai Kedi Öykülerinin En Güzelini Yazdý

ÝNTES ÝN AYLIK GELENEKSEL TOPLANTISI 01 HAZÝRAN 2001 TARÝHÝNDE ÝSTANBUL DA YAPILDI

LYS MATEMATÝK II Soru Çözüm Dersi Kitapçýðý 5 (MF-TM)



HEM DÜŞÜNECEĞİZ, HEM ÖĞRENECEĞİZ HEM DE SÜRPRİZ HEDİYELER KAZANMA ŞANSINA SAHİP OLACAĞIZ.

I. Metni okuyunuz ve soruları cevaplayınız. ÖNEMLİ BİR DERS

ali hikmet ÞEYTAN UÇURTMASI

Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

Bilgilendirme Rehberi

ΕΘΝΙΚΟ & ΚΑΠΟΔΙΣΤΡΙΑΚΟ ΠΑΝΕΠΙΣΤΗΜΙΟ ΑΘΗΝΩΝ ΤΜΗΜΑ ΤΟΥΡΚΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ ΚΑΙ ΣΥΓΧΡΟΝΩΝ ΑΣΙΑΤΙΚΩΝ ΣΠΟΥΔΩΝ Μάθηµα : ΤΟΥΡΚΙΚΗ ΓΛΩΣΣΑ II ΔΕΞΙΟΤΗΤΕΣ ΣΤΟΝ

============================================================================

Bu konuda daha kim bilir ne yöntemler bulunacak? Tüm Kişisel Gelişim Uzmanı Meslektaşlarımı ve dostlarımı WC-TERAPİ çalışmalarına bekliyorum!

HER ŞEYİN BAŞI SAĞLIK

Konumuz sol içi cinayetler, özel olarak da Acilciler bünyesindeki cinayetler

Kraliçe Lob'un maiyetiyle birlikte yaptýðý geçit törenini izlemek için çýkýn dýþarýya!

Öykü ile ilgili bitişik eğik yazı ile 5N1K soruları üretip çözünüz. nasıl : ne zaman:

ÇAĞDAŞ DÜNYA EDEBİYATI. Goscinny / Sempé. Öykü PITIRCIK KÜÇÜK PITIRCIK. Çeviren: Vivet Kanetti. 29. basım

Pelitcik ve Sarıkavak Köyleri-Çamlıdere (04 Ekim 2009) Yazı ve fotoğraflar: Hüseyin Sarı (huseyinsari.net.tr)

ABD'DE ÝÞ SAÐLIÐININ YÜKSELÝÞ VE DÜÞÜÞÜ*

Beck depresyon ölçeği

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

1-Zihinsel kazanýmlar 2-Duyuþsal kazanýmlar 3-Bedensel kazanýmlar

Olmak ya da Olmamak. Cumhuriyetin temel niteliklerine

Türk Kütüphaneciliði 21,1(2007), 75-87

BİR ÇOCUĞUN KALBİNE DOKUNMAK

Dönem DENEME TESTİ (Mart 2009)

Sonsuz Mutluluğa Gerçek Bir Dokunuş...

1.Aşağıdaki isimlere uygun sıfatkarı getiriniz.(büyük, açık, tuzlu, şekerli, soğuk, uzun,güzel, zengin)

Sevgi Başman. Resimleyen: Sevgi İçigen

Berk Yaman. Demodur. Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır

ÝÇÝNDEKÝLER TEMA 1. Anlam Bilgisi. Yazým Bilgisi. Dil Bilgisi. SÖZCÜK ANLAMI...15 Gerçek, Yan ve Mecaz Anlam...15 Deyim...15

Özcan Karabulut AMÝDA, EÐER SANA GELEMEZSEM


2-Mayýs-Ýkod Mehmet Arsay Klasik Otomobil Müzesi Sucuk Partisi Gönderen : papatya54-28/04/ :46

ilk yar'larımızın sevgili dostları

Kaplumbaða h1zý ile ilerleyen toplama aþama sonunda 56'ya bu parçalarýn lazým olduðu anlaþýldý. :( :(

OHIO DOĞAÇLAMASI (OHIO IMPROMPTU)

Günler süren yağmurdan sonra bulutlar kayboldu. Güneş, ışıl ışıl yüzünü gösterdi. Yıkanan doğanın renklerine canlılık gelmişti. Ağaçlardan birinin

KİTAP GÜNCESİ VIII. GELENEKSEL KİTAP GÜNLERİ SAYI:3

İTÜ GELİŞTİRME VAKFI BEYLERBEYİ ÖZEL ANAOKULU VE ÖZEL İLKÖĞRETİM OKULU EĞİTİM VE ÖĞRETİM YILI 8.VELİ BÜLTENİ

Alt Üst Modern Sanat Enstalasyonu

Transkript:

Belki de Gerçekten Ýstiyorsun Murat Gülsoy

www.altkitap.com Nazlý ya Belki de Gerçekten Ýstiyorsun Murat Gülsoy

altkitap - öykü 1 Belki de Gerçekten Ýstiyorsun Murat Gülsoy Haziran 2000 Yayýna Hazýrlayan: Adnan Kurt Düzelti: Adnan Kurt Tasarým: Faruk Ulay Tasarým Uygulama: Murat Gülsoy Kapak Resmi MaxErnst 2000 altkitap ve Murat Gülsoy Yapýtýn tüm yayýn haklarý saklýdýr. Tanýtým için yapýlacak kýsa alýntýlar dýþýnda yayýncýnýn izni olmaksýzýn hiçbir yolla çoðaltýlamaz. www.altkitap.com editor@altkitap.com

Yazar Hakkýnda Murat Gülsoy, 1967 de Ýstanbul da doðdu. Mühendislik ve Psikoloji eðitimi gördü. Üniversitede öðretim görevlisi olarak çalýþýyor. 1992 yýlýndan beri Hayalet Gemi dergisini çýkarýyor; öykülerinin yanýsýra internette alt.zine adlý dergide elektronik ortama yönelik metin denemeleri gerçekleþtiriyor. Ayný zamanda Açýk Radyo da program yapýmcýsý. Yazarýn Can Yayýnlarý ndan çýkan Oysa Herkes Kendisiyle Meþgul ve Bu Kitabý Çalýn adlarýný taþýyan iki öykü kitabý var.

Ýçindekiler Ölüm Üçlemesi 1 Ütopya: 337 Milisaniye 14 Robotlar Robotlar Robotlar Sözümü Kesiyorlar 23 Zoraki Turist 35 Devlet ve Korku Filmleri 45 Berberler 54 Cennet Kaçkýnlarý 60

Önsöz - Adnan Kurt i Siz Korkular Kurgulamadýnýz mý Hiç? Sýradan insanlar -canlý ve aydýnlýktýr; Yalnýzca ben, karanlýk ve kasvetliyim. Sýradan insanlar -kesin ve kurnazdýr; Yalnýzca ben, donuk ve ahmaðým.. Ve yine de, yalnýzca ben hükmedilmeyen ve ýssýzým, Yalnýzca ben, diðerlerinden farklýyým. Tao I Ching (R.L.Wing çevirisi, Thorsons 1988) Yedi öyküden oluþan üçüncü kitabýyla Murat Gülsoy bizi kendimizle bir maceraya çýkarýyor. Gündelik yaþamlarýmýzdan ve olasý yaþamlarýmýzdan, bazen de bilinçdýþý fantazilerimizden yola çýkarak bambaþka bir uzama býrakýyor. Sanki "neler olabilirmiþ?" sorusuna bir dizi yanýt veriyor. Öykülerde, bir kýrýlma/ bir aydýnlanma anýnda ortaya dökülüyor oyuncular ve kahramanlar. Birden geliþimin/ anlayýþýn bir parçasý oluyoruz biz de -okurlar. Olasý bir durumun sýnýrlara, korkularýn ve komplolarýn sýnýrlarýna çekilmiþ anlatým, bizi de empatik ve eþzamanlý bir düþünceye zorluyor. Böylece, öyküler okuruyla birlikte kuþatýyor kahramanlarý. Durumu ve olup biteni anlama, sorgulayýp çözümleme sürecini birlikte yaþýyoruz. Sýradan olan insanlarla, sýradýþý olduðunun (kendisi ya da ortamýn) ayýrdýna varan kahramanýn hesaplaþmasý her öyküde bambaþka maceralarla sürüyor. Bir berber dükkanýnda sýradan bulup da farkýna varmadýðýnýz ayrýntýlarýn sizi hayrete düþürecek kadar zenginleþtiðini görmek þaþýrtacak bir yerde. Tarihsel bir örgüyle desteklenen kurgu diðer öykülerin tadý için de ipucu olacak. Belki de bir þaþkýnlýk veya yepyeni bir düþünsel pratik kazandýracak bu öyküler okura: "Demek ki hayat baþka bakýþlarla da yaþanabilirmiþ!" "Akþam, herkesin kabul ettiði kadar akþamdýr." Ý. Özel Oysa Murat Gülsoy bu öykülerinde, herkesin kabullendiði dýþýndaki akþamlarý yaþatýyor kahramanlarýna ve bizlere. Toplumsal bir ütopya projesinin sýnýrlara taþýndýðý öyküsünde, kahramanýn boðuþtuðu sorunlar ve özlemleri bize bir baþka bakýþ açýsýný tanýtýyor. Bu þekliyle öyküler belki de düþünce deneyleri bir anlamda. Bireylerin ruh

Önsöz - Adnan Kurt ii durumlarýyla, psikolojik yapýlarýyla varolma ve anlama uðraþlarýnýn kurgulandýðý deneyler, fantaziler. Bir aþkýn ardýndaki kuþkular ve yöneten erkin büyük komplosuyla karþýlaþan kahraman. Bu kurgu gündelik inançlarýmýzla, öðretilerimizle desteklenerek çok iyi temellendiriliyor. Yani, çok benimsediðimiz kavramlar ve yaþam pratikleri acaba gerçek dýþý olabilir mi? Öykülerin tümünde bize büyük bir ustalýkla kiþisel ve ruhsal durumlarý çözümleyen Murat Gülsoy, bunu özenli ve gerçekçi bir örgüyle tamamlýyor. Dünyamýzýn "özlenen" durumlarýnýn oluþturduðu güçlü örgüler. Ya da okunduðunda "Bu çýplak bir gerçek! Televizyonda, sinemada bizlere yapýlan bu iþte." dedirtecek kadar okuru kuþkulandýran, kahramana yaklaþtýran anlatýlar. Baþka bir anda bir rüyaya dalýyorsunuz kahramanýn yerine. Onun için bir rüya görüyorsunuz. Öykülerin tadý anlatarak veya tanýmlayýp sýnýflandýrarak aktarýlamaz. Okuduktan sonra þunu sormayý deneyin: "Ben kendim miyim?"

1 ÖLÜM ÜÇLEMESÝ ÝDAM Sevgili Dostum, Böyle bir mektuba nasýl baþlayacaðýmý bilemiyorum. Seninle çok yakýndýk. Fakat belki çok deðiþmiþsindir. Belki beni anýmsamayacak kadar çok... Çünkü zaman deðiþtiriyor. Örneðin ben çok deðiþtim. Görsen tanýmayacaðýna yemin edebilirim. Kediler ölülerini gizlerlermiþ. Öleceðini anlayan bir kedi ortadan yok olur, on yýllýk sahibi bile cesedini bulamazmýþ. Bu güne kadar da eceliyle ölmüþ bir kedinin cesedine rastlayan olmamýþ. Sadece ortadan kayboluyorlar. Görüþmediðimiz süre içinde hep ayný yerde görev yaptým. Oraya gittiðimden beri -ne kadar sevinmiþtik hatýrlarsýn- bir kâbusu yaþýyorum. Keþke savaþýn orta yerine gitseydim belki çok daha kýsa bir süre yaþardým, fakat hiç olmazsa yaralý insanlarý iyileþtirmeye çalýþmakla geçerdi o kýsa zaman dilimi. O doktorlarý nasýl kýskanýyorum bilemezsin. Ben ne mi yapýyorum? Bir hapishane doktoru ne yaparsa onu dostum. Mahkumlarý tedavi ediyorum. Ve onlar idam ediyorlar. Biliyorsun bu hapishaneye girenler oradan bir tek þekilde çýkabiliyorlar. Yine benim verdiðim ölüm raporuyla. Fakat önce tedavi ediyorum. Ýdam edilmeden önce saðlýk raporu veriyorum. Ve sonra, ölüm raporu veriyorum. Sabah altý otuz, saðlýklý; sabah dokuz onbeþ, ölü. Ve günler gelip geçiyor, ben ölmüyorum. Her an duracaðýný zannettiðim kalbim beni her gün yanýltýyor. Dün gece yine tuhaf bir rüya gördüm. Fakat ondan öncekini anlatmalýyým. Geçen ay idam edilmeden önce muayene ettiðim bir kadýnla ilgili. Kadýn savaþ suçlusu olarak getirilmiþti. En yakýn arkadaþý gizli polismiþ. Ve onun hazýrladýðý raporla tutuklanmýþ, suçunu itiraf etmiþ. "Savaþ karþýtlýðý ve düþman ülkelerin menfaatlerini koruma ve kollama eðilimi..." Her neyse geçenlerde gördüðüm rüya þöyle:bir kasabadayým. Çok fakir bir yer. Bir cenaze töreni yapýlmakta. Ölen, sýradan bir yoksul. Tam gömülmek üzereyken, ölünün alacaklýlarý cenazeyi basýyorlar ve borçlarý ödenmeden gömülemeyeceðini söylüyorlar. Ölünün yakýnlarý

2 yalvarýyorlar adamlara fakat nuh diyorlar peygamber demiyorlar. Ne kadar borcu olduðunu soruyorum. Adamlarýn söylediði o kadar küçük bir miktar ki durum son derece saçma geliyor bana ve çýkarýp borcu ödüyorum. Sonra adamýn evindeyiz. Yakýnlarý beni aðýrlamak istediklerini söylüyorlar. Ýtiraz etmiyorum ve geceyi orada geçirmeye karar veriyorum. Odanýn ortasýna bir yatak serilmiþ. Yatýyorum ve borçlarýný ödediðim için huzur içinde gömülmüþ olan adam rüyama giriyor. Bana teþekkür ediyor ve bundan sonra bahtýmýn açýldýðýný, baþýma hiç ummadýðým kadar güzel þeyler geleceðini muþtuluyor. Yalnýz her þeyde ortaðýz artýk, diyor. Uyanýp yola çýkýyorum. Artýk bambaþka bir yerdeyim. Göl kýyýsý. Gün batarken birden gölün içinde bir kýzýn yüzdüðünü görüyorum. Þaþýrýyorum. O "Saðlýklý:Ýdam edilmesinde bir sakýnca yoktur!" raporu verdiðim genç kadýn. Ne iyi, kurtulmuþ diyorum. O sýrada kýz beni farkediyor ve bana doðru yüzüyor. Ona aþýk olduðumu hissediyorum. O da bana aþýkmýþ. Birbirimizin yüzünü öpüyoruz. Fakat birdenbire bana kýzdýðýný hatýrlýyor sanki. Neden kurtarmadýn beni diyor. Benim bir þey söylememe fýrsat vermeden sudan çýkmaya baþlýyor. Belinden aþaðýsý korkunç bir ejderha bedeni ve bacaklarýnýn arasýndan binlerce yýrtýcý çene çýkýyor. O sýrada borçlarýný ödediðim adamýn sesini duyuyorum. 'Ne kazanýrsan yarýsý benim demiþtim. Ýþte þimdi ödeþiyoruz!' diyor ve kýzýn ejderha kýsmýný alýyor. Genç kadýnla sonsuz bir mutluluk içinde sulara gömülüyoruz ve uyanýyorum. Canýný sýktýðýmý biliyorum, sevgili dostum. Þimdi bu mektubu okumak yerine kimbilir neler yapacaktýn. Fakat baþka çarem kalmadý. Senin bir nebze olsun yaþadýklarýma tanýk olmaný istedim. Çünkü yaþanýlanlar izlenmiyorsa, bilinmiyorsa hiç bir anlamý kalmýyor. Tanýðý olmadýðýmýz olaylar bizim için adeta varolmuyorlar. Beni gözünün önünde canlandýrmaný istiyorum. Son görüþmemizden bu yana hýzla yaþlandým. Orta yaþlý bir adam görüntüsüne sahip, kel ve zayýfým. Küçükken kýzlarýn hoþuna giden çillerim hastalýklý suratýmda pis lekelere dönüþtü. Ve her sabah o gün asýlacak ya da ilaçla öldürülecek olan mahkumlarý muayene ediyorum. Ya da idam edilmiþ olanlarýn ölüm raporlarýný yazýyorum. Sonra öðlen oluyor. Yemekten sonra yine muayeneler... Akþamlarý ise tam bir iþkence. Televizyonda hiçbir þey yokmuþcasýna eðlenen insanlarýn gizli hayatlarý üzerine alýþýlmýþ programlar ve bir türlü gelmek bilmeyen uyku. Uzunca bir süreden beri o kadýný rüyalarýmda görüyorum.

3 Bazýlarýnda demin anlattýðým gibi mutlu sonla uyanýyorum, fakat çoðunlukla kâbuslarla boðuþuyorum. Kalbim hasta olduðu için uyuþturucunun dozunu artýramýyorum. Ha söylemeyi unuttum. Evde kendime küçük bir laboratuvar kurdum. Eminim farkýndalar fakat bir þey söylemiyorlar. Hatta ürettiðim sentetik uyarýcýlarý ima ederek infaz iþinde çalýþanlara özel bir 'moral programý' uygulamamý bile istediler. Özellikle gardiyanlardan beþinin birbiri ardýna intiharýndan sonra... Kendime birazcýk nefes aldýrabildiðim tek pencere bu sentetik uyarýcýlar. Ne yazýk ki haftada iki kez kullanabiliyorum ve ancak o zaman rüyalarým mutlu sonla bitiyor. Kâbuslarým ise hep ayný. Tuhaf ve büyük bir apartmanýn önünde baþlýyor rüya. Kapýdan içeri girmem gerekli fakat tam kapýnýn önüne gevþek bir iple baðlý ve durmaksýzýn havlayan vahþi bir köpek girmeme engel oluyor. O sýrada yüzünü hiçbir zaman seçemediðim bir adam gelip köpeði kontrol altýna alýyor ve ben içeri girebiliyorum. Asansör gitmem gereken kata ulaþtýðýnda bu apartmanda her katýn tek bir daire olduðunu anlýyorum. Ýçerde egzotik bir atmosfer var. Her taraf karanlýk. Mumlarýn cýlýzca aydýnlattýðý köþelerde göze çarpan garip semboller var. Bir takým arkaik resimler görüyorum. Taþ devrinde insanlarýn þeytan figürleri betimlediklerini fark edince þaþýrýyorum. Neden orada olduðumu bilmiyorum. Tütsüye karýþan bir parfüm kokusu alýyorum. Hiç kimseyi net olarak görmememe raðmen çevremde bir sürü insan olduðunu hissediyorum. Ýzleyen gözlerin varlýðý heyecanlandýrýyor beni. O sýrada odacýk gibi bir yeri gözetlerken buluyorum kendimi. Ortamda duyulan müziðin volümü kulaklarý saðýr edecek kadar yükselmiþ durumda. Odanýn içinde bir çok çýplak kadýn ve erkek görüyorum. Þeytani bir alem yaptýklarýný ve sonunun mutlaka kötü biteceðini hissediyorum. Kaçma þansým varken yine de merakýma ve kaderime yeniliyorum. Odanýn orta yerindeki yükseltide elleri ve ayaklarý iki yana açýlarak baðlanmýþ çýplak bir adam yatýyor. Adamýn yüzünü görmüyorum. Baþý arkaya doðru gerilmiþ durumda olduðu için heyecanla atan þah damarýna dikiyorum gözlerimi. Tüm bedeni harfler ve iþaretlerle boyanmýþ bir kadýnýn yavaþ yavaþ adamýn üzerine oturduðunu görüyorum. Adamýn organý hiç zorlanmadan býçak gibi giriyor kadýnýn bedenine. Nefesim sýkýþýyor. Ayný anda kadýn elindeki ipi gevþetiyor ve adamýn boynuna doðru hizalanmýþ olan giyotinin karanlýðýn içinde su gibi aktýðýný ve yine ayný anda orada yatan adamýn kendim olduðunu

4 anlýyorum. Kadýnýn hep ayný kadýn olduðunu söylememe gerek yok herhalde. Ve bedenimden ayrýlýp yerlerde sürünen kafam, vücudumla birleþmeye devam eden o kadýný izliyor. En nihayet cansýz bedenim içindeki son tohumlarý kadýna boþaltýyor. Ben olmaktan çýkmýþ bedenimin kadýnla çiftleþmesi ve kesik boðazýmdan hýrýltýlarla fýþkýran kan, artýk bana ait olmayan bir bulantý duygusu yaratýyor zihnimde. O anda, adýný bile duymadýðým þeytani bir güç için askerler doðurmak üzere cansýz bedenlerden gebe kalan kadýnlardan oluþan bu ölüm tarikatýnýn sýradan bir kurbaný olduðumu anlýyorum. Bu kâbustan her uyanýþýmda, kalbim, deli gibi çarparak bir gün daha bu korkunç rüyayý görürsem beni terkedeceðini söylüyor çýðlýk çýðlýða. Çaresizlikle kabul ediyorum kaderimi. Daha doðrusu ediyordum. Bu geceye kadar. Gidiyorum dostum. Bir saat kadar önce kararýmý verdim. Fakat sanki beynimin bir bölümü yýllardýr bu gidiþi planlýyormuþcasýna rahatlýkla ayrýntýlarý benim için hallediyor. Senin adresini çarçabuk yýllardýr durmakta olduðu çekmeceden bir çýrpýda çýkaran parmaklarým, bu satýrlarýn büyük bir doðallýkla kaðýda geçiþi, gideceðim yerin belirlenmesi her þey benim dýþýmda geliþiyormuþ gibi þaþkýnlýkla izliyorum. Çünkü gidiyorum dostum. O kedilerin gittikleri bilinmeyen ülkeye gidiyorum. Hoþçakal... ÖTENAZÝ Rahatsýz uyumuþ olduðum için bütün günüm inanýlmaz bir bunaltý ve yorgunluk içinde geçmiþti. Tek hayalim eve gidip, yýkanmak, yünlü kazaklarýn ve battaniyelerin içine dalýp, televizyonda herhangi bir filmi seyrederek uykuya dalmaktý. Bu mýzmýz ruh haliyle eve vardýðýmda, karým akþama misafirlerimizin olduðunu söylerken elime marketten alýnmasý gerekenler listesi tutuþturdu. O sýrada masanýn üzerindeki mektuplara gözüm iliþti. Zarflardan biri hemen dikkat çekiyordu. Gri, oldukça büyük bir zarf. Ayakkabýlarýmý çýkarmadýðým için parmaklarýmýn ucuna basa basa masaya yaklaþtým ve üzerini okumaya çalýþtým. Adýma gönderilmiþti ve gönderenin adý ve adresi yoktu. Alýþveriþten döner dönmez konuk öncesi hazýrlýklara boþ verip kendimi çalýþma odasýna kapattým. Mektup eski bir arkadaþýmdan geliyordu. Son bir kaç yýldýr iyiden iyiye kopmuþtuk. Ancak birbirimize bayramdan bayrama kart gönderen iki eski arkadaþtýk. Yollar ayrýlmýþtý. Bazen hayat isteklerimiz doðrultusunda geliþmiyor. Hele

5 bizim gibi oniki yýldýr bitip tükenmek bilmeyen savaþlarda yaþayan ülkelerin, yürekleri kararmýþ insanlarý için her þey kader dediðimiz bir ilk çað tanrýsýnýn ilkel dudaklarý arasýnda. Liseyi bitirir bitirmez askere alýnmýþtým. Dört yýl kadar tropik bir ülkenin, iþgal etmekte olduðumuz daðlarýnda gerillalara karþý savaþmaya gitmiþtim. O ise doðuþtan gelen bir hastalýðý nedeniyle askere alýnmamýþ ve üniversiteye gitmiþti. Kalbinde nasýl ve neden olduðunu bilmediðimiz bir delik vardý. Her an ölebilirdi. Hepimiz için geçerli olan bu durum ona daha yakýn olduðundan mýdýr nedir hepimiz ona iyi davranýrdýk. Hatta biz müfredata yeni konmuþ olan silahlý eðitim derslerinde karavana atýþlar yapýp neþe içinde eðlenirken, o elinde kitabý dalgýn dalgýn atýþ sahasýný gören pencerelerden birinin yanýna otururdu. Bundan rahatsýz olur muydu bilmiyorum. Ýçinde sürekli bir saatli bomba taþýyan biri olarak kendini felsefeye ve fen bilimlerine vermiþti. Sürekli okuduðu için ona Doktor derdik. Adýyla kimse çaðýrmazdý, o da kendi kötü kaderini hatýrlatan adýný pek sevmediðinden olsa gerek, hoþnuttu lakabýndan.artýk þans mý demeliyim yoksa þanssýzlýk mý, gittiðimin ilk yýlýnýn sonunda bir çatýþma sýrasýnda yaralandým ve sol gözümü kaybettim. Bende kalan tek gözümü açtýðýmda kendi ülkemin hastanelerinden birindeydim. Birliðimizde savaþan devlet yetkililerinden birinin oðlu da benim gibi yaralandýðý için hýzla memleketimize geri getirilmiþtik. Þanslýydým fakat yine de o olaydan sonra toparlanmam çok zaman aldý. Þanslýydýk çünkü bir kahramanlar birliði olarak geri dönmüþtük ve devletin þefkatinden azami oranda yararlanmýþtýk; diðer adsýz askerler gibi yokolup gitmemiþtik. Devletin ödediði yüklü bir tazminatla hayatýmýn geri kalan bölümünü edebiyatla uðraþarak geçirebileceðimi anladýðýmda, üniversitenin kapýsýndan gözünde siyah bir bantla giren genç bir adamdým artýk. Ve aradan yýllar geçti. Çok baþarýlý sayýlamayacak -böyle bir ortamda baþarýlý olabilseydim þaþardým- birkaç kitap yayýnlayabilme fýrsatý buldum. Ýlki çok az basýlan ve doðru dürüst daðýtýlamadýðý için ciddiye alýnma fýrsatý bulamamýþ, savaþta aldýðým yaranýn bende yarattýðý umutsuzluðun izlerini taþýyan "Sol Gözümdeki Son Görüntüler" ve ikincisi epeyce ses getiren fakat kýsa zamanda unutulan kýsa öykülerimi topladýðým "YetiþkinlerÝçin On Hüzünlü Masal" adlý kitaplardý. Bu sýrada Doktor'la mektuplaþýyorduk. O bir baþka þehirde týp öðrenimini sürdürüyordu ve ülke içinde yolculuk edilmesinin en aza

6 indirgenmesi için ulaþým araçlarýna yapýlmýþ olan korkunç zamlar yüzünden birbirimizi ziyaret edemiyorduk. Zaten ruh halimiz de bunu gerektiriyordu. "Neredeysen orada kal ve yaþa." Gezmek tehlike demekti. Yani bir takým devlet görevlendirmeleri dýþýnda, öylesine, sýrf meraktan yapýlan geziler... Fakat çok mutsuz olduðumuz da söylenemezdi. En azýndan bir iþimiz, evlerimiz ve bizi seven eþlerimiz, arkadaþlarýmýz vardý. Doktor, týp fakültesini bitirip gerçekten 'doktor' olduktan sonra kýsa bir süre gelip bizde kaldý. Onunla son karþýlaþmamýzdý. Atanacaðý yer belirlenene kadar izin verilmiþti. O onbeþ gün sabahlara dek sohbet ettik, eski okul günlerinden söz ettik, kýsacasý doya doya eðlendik. Uzak fakat en azýndan savaþýn olmadýðýný bildiðimiz bir þehre atandýðýný öðrendiðimizde evde bayram yaptýk.daha sonralarý da mektuplaþmayý sürdürdük fakat gittikçe seyrekleþen mektuplarý iyice soðuklaþmaya, donuklaþmaya baþladý. Ve sonra zaman! Her þeyi nasýl da deðiþtiriyor. Þimdi elimde tuttuðum bu eski dostun mektubuyla canlanan anýlarý nasýl da çaktýrmadan belleðin derinliklerine gömmeyi baþarabilmiþti. Zavallý dostum. Bir veda mektubu yazmýþtý. Aslýnda açýk seçik hiç bir þey söylemiyordu. Karmakarýþýk bir anlatýmý vardý. Aceleyle, aklýna geldiði gibi yazmýþtý. Fakat okuduðumda onun çoktan ölmüþ olduðunu hissetmiþtim. Gözümden birkaç damla yaþ gelirken kapýnýn çalýndýðýný ve karýmýn bana seslendiðini duydum.bütün gece sustum galiba. Herkes durmaksýzýn hasta mýsýn diye sorup duruyordu. Ben de, evet, galiba gibi baþtan savýcý cevaplar veriyordum. Oysa aklým mektuptaydý. Defalarca okuyup anlayamadýðým ipuçlarýný bulmam gerektiðini hissediyordum. Gizli polis olduðunu hepimizin bildiði saygýn misafirimiz ise beni daha deðiþik bir gözle süzüyordu. Zaten bu periyodik aile ziyaretleri kýlýðýna girmiþ davetler özel hayatlarýn üstü kapalý bir denetimi olduðunu hepimiz biliyorduk. Daha fazla þüphe çekmemek için hasta rolünü iyiden iyiye benimsedim. Hatta içimden ertesi gün okula telefon edip hasta olduðumu söylemeye ve böylece hastalýðýmý resmileþtirmeye dair net bir karar bile aldým. Bu sýrada beklenmedik bir þey oldu ve saygýn misafirimiz yeni aldýðým bilgisayarý görmek istediðini söyleyerek beni kendi çalýþma odama davet etti. Allahtan doktorun mektubunu çekmeceme koymuþtum. Diðer kartpostallarýn ve lüzumsuz mektuplarýn olduðu çekmeceye. Saygýn misafirim gözlerini bilgisayarýmýn ekranýna dikip aðýr aðýr konuþmaya

7 ve beni þaþýrtmaya baþladý: "ýkinci kitabýný yeni bitirdim. Çok etkilendik." Sözlerinin aðýrlýðýný arttýrmak için kýsa bir süre suskunluk. 'Biz' gizli öznesinde kimler vardý acaba. Neyi ima ediyordu? "Açýk söylemek gerekirse ilk kitabýndan çok daha iyi ve yetkin. Ýlki, nasýl söylemeli, biraz fazla karanlýk ve umut kýrýcýydý..." Evet, yine suskunluk. Bu sýrada ekranda belirip kaybolan ikonlar. "Fakat bu ikincisi gelecek vaadediyor. Çok daha iyi þeylerin geleceðini hissediyor insanlar. Sen de farkýndasýn deðil mi?" Aptalca onayladým. Lafý nereye getirecekti. Yýllardýr tanýþýyor olmamýza raðmen asla ne düþündüðünü kestiremediðim bu kadýn, bilgisayarýmýn baþýna oturmuþ beni neden övüp duruyordu? Üstelik bundan sonra ne yazacaðýmý ben bilmiyordum. Fakat bu kadýn biliyor gibiydi. "Ben de hep roman yazmak istemiþimdir. Hatta zaman zaman roman konularý düþünür uzun saatler boyunca kurgularý ve kiþileri üzerine kafa yorarým. Hiç bahsetmiþ miydim?" Hayýr fakat merakla dinliyorum. Yine baþýmý salladým. "Fakat yazmak bir yetenek meselesi. O da maalesef bende yok. Yok yok, nazik olmaya gerek yok. Nasýl ki sen bir senfoni besteleyemezsin ben de roman yazamam, bundan gocunuyor deðilim. Fakat diyorum ki..." Tek gözümün içine diktiði kararlý bakýþlarýnda ne bir duygu ne bir pýrýltý. Buz gibi bakýyordu ve ceset gibi gülümsüyordu. Ýpnotize olmuþ gibiydim. Bu duygu ve þevkatten arýnmýþ gerilim gittikçe daha çekici kýlýyordu saygýn misafirimizi. "Diyorum ki ben aklýma gelen konularý sana söylesem ve sen de belki, hoþuna giderse bunlarý romanlaþtýrsan? Zaman zaman beraber çalýþsak!... Sen ve ben." Tuhaf, tehlikeli ve ahlakdýþý bir þeyler ima eden, emir tonunda bir davet! "Tabii, neden olmasýn..." gibilerinden bir þeyler geveledim. "Bu teklifimi ciddiye alýrsan akýllýca davranmýþ olursun. Dostlarýmdan biri büyük bir yayýnevi kuruyor bu günlerde ve senin son kitabýný beðendi. Eðer birlikte çalýþýrsak yeni kitaplarýný basmak isteyeceðinden hiç kuþkum yok!" Ne olduðumu bile anlamadan yarýn için randevulaþmýþ ve diðer konuklarýn hiç bir þey olmamýþ gibi þakalaþtýklarý salona geri dönmüþtük. Baþým zonkluyordu. Kafamýn bir köþesinde Doktor'un mektubu, bir köþesinde yeni aldýðým tuhaf teklif... Konuklar gittikten sonra, aldýðým teklifi karýma söyleyip söylememekte kararsýz kaldým. Karým iki arada bir derede olduðumu ve iþin içinde bir iþ oluðunu hissettiði için üzerime gelmedi ve beni çalýþma odasýnda yalnýz býraktý. Doktor'un mektubunu bir kez daha okudum. Evet hiç kuþkum yoktu.

8 Ben onun satýrlarýný okuduðumda o çoktan yokolmuþtu. Kaybolmuþtu. Geride hiç bir iþaret ve delil býrakmaksýzýn. Bu mektup haricinde. Birden paniðe kapýldým. Bu belgeyi mutlaka yok etmeliydim. Postaneden bir þey postaladýðýný mutlaka kayýtlara geçirmiþti peþindeki ikinci sýnýf hafiyeler. Ve amirlerine rapor etmiþlerdi. Zeki amirleri de Doktor'un hayat hikayesinde beþ dakika içinde adýmý adresimi saptamýþlar ve yola çýkmýþlardý. Bir yandan bunlarý düþünüyor, bir yandan da banyodaki küvette mektubu yakmaya çalýþýyordum. Aceleden elim ayaðýma dolaþýyor halen ýslak olan küvet yanmaya bir türlü izin vermiyordu. Tam mektubun küllerini süpürüyordum ki aklýma daha korkunç bir senaryo geldi: Doktor'un bu zarfý bana gönderdiðini zaten biliyorlardý. Oysa ben mektubu yok ederek, bütün þüpheleri üzerimde toplayacaktým. Suçsuz bir insan, arkadaþýndan gelen bir mektubu okur okumaz yok eder miydi? Ettikten sonra 'içinde þöyle þeyler yazýyordu' derse ona inanýrlar mýydý? Üstelik Doktor bilgisayar yolu ile de göndermemiþti güvensizliðinden. Oysa mektupta kayda deðer yani beni suçlayacak hiç bir þey yoktu. Akli dengesi bozulup intihar eden bir doktorun eski bir dostuna yazdýðý veda me ktubundan baþka bir þey deðildi. Yarýn polislere ne cevap vereceðimi düþünüyordum ki, birden randevuyu hatýrladým. Tabii ya, ne kadar da aptalým! Zaten bu akþam yoklanmýþtým. Ve o tuhaf teklif! Tabii ki kandýrýlmýþtým. Yarýn görüþmeye gittiðimde beni gizli bir geçitle sorgu odasýna alacaklar ve doðruyu söyletene kadar yakamý býrakmayacaklardý. Tatmin olduklarýnda ise cesedim týbbi araþtýrmalarýn hizmetine sunulacaktý. Evime, dostlarýma ise bir trafik kazasý haberi ulaþacaktý. Kaçmalýydým! Ama nereye? Nasýl? Hangi cesaretle! Bir an, içimden Doktor'a karþý korkunç bir öfke dalgasý yükseldi. Durup dururken huzurumu bozduðu için içgüdüsel bir nefret duymaya baþlamýþtým. Sonra vicdan azabý... Zavallý dostum. Sen þu anda kaybolan kedilerin gittiði o karanlýk evrende yapayalnýz soðurken ben bencillik krizleri geçiriyorum. Bu düþüncelerin etkisiyle söylememe gerek yok herhalde korkunç kâbuslara daldým. Mektupta okuduðuma benzer kâbuslar... Baþrolde ise saygýdeðer gizli polisim vardý tabii ki. Ertesi gün uykusuzluktan þiþmiþ gözlerimle ona bakýyordum. Bir kaðýt kadar boþ zihnim onun nasýl bu kadar sert ve çekici olduðunu sorguluyordu. Ne söylese kabul edecek gibiydim. Adeta kendimi onun ellerine býrakmak için sabýrsýzlanýyordum. "Kötü görünüyorsun.

9 Kahve?" "Evet lütfen..." "Aklýmda çok güzel bir konu var. Topluma bir þeyler kazandýrabileceðini umduðum bir konu." Merakýmý çekmek için sigarasýndan derin nefesler çekerek aðýr aðýr konuþuyordu. Yüzündeki sabit makyajýn bir çizgisinin bile asla deðiþmediðini farkettim. Ayaða kalktý ve pencereye doðru yürüdü. Onu izlememden hoþlanýyor gibiydi. Ona hayran olacaðýmdan o kadar emindi ki. Demin sekreterine rahatsýz edilmek istemiyorum derken olacaklarý çoktan planlamýþtý. Vücudunun kývrýmlarýna dalýp gitmiþken birdenbire onun sesiyle sýçradým: "Ötenazi!" "Pardon, anlayamadým?" "Ötenazi üzerine bir roman yazmaný istiyorum. Ya da daha iyisi bir dizi öykü. Hepsi birbirinden deðiþik kiþileri anlatsýn. Ümitsiz hastalýklarýn pençesinde kývranan insanlarýn ölme özgürlüðü. Ya da daha iddialý bir yaklaþým: 'Yaþama hakký kadar ölme özgürlüðü' Nefis bir konu deðil mi?" Yüzünü yüzüme yaklaþtýrmýþtý. Oturduðum koltuk adeta bir sanýk sandalyesiydi. Ve onun kokusunu duyuyordum. Vaadedilenlerin alçakgönüllü bir simgesi. Hepsi benim olabilirdi. Ya da 'Doktor'u sormalarý için beni kapýnýn arkasýnda bekleyen canavara teslim edecekti. Seçeneðim yoktu. "Evet, mükemmel bir konu bu. Hatta öykülerin çoðunluðu sýradan basit insanlarýn baþýndan geçmeli. Bir tanesinde de Ötenazi karþýtý bir kadýnýn nasýl çaresiz bir hastalýðýn pençesinde doktorlara yalvardýðýný okumalý okuyucu." Kendimi kaptýrmýþtým. Kaptýrmak istemiþtim. Memnuniyetle beni dinliyordu. Fakat onu memnun etmenin pek de kolay olmadýðýný hissettiren buz gibi bir gülümsemeyle... Çalýþmalara baþlamýþtým. Kendimi ortaokulda kompozisyon ödevi yazan bir çocuk gibi hissediyordum. Bütün boþ vakitlerimi bu çalýþmaya adamýþtým. Bir an önce bitirmek istiyordum. Sanki baþka ödevler verilmeyecekmiþ gibi. Oysa artýk devletin kadrolu bir yazarýydým. Farkýnda bile deðildim. Ya da deðilmiþ gibi yapýyordum. Haftalýk olaðan görüþmelerimizde öykülerin yapýlarýný gözden geçiriyor ne gibi deðiþiklikler yapmam gerektiðini bana dikte ediyordu. Ondan emir almak hoþuma gidiyordu. Yani bir yönüyle. Çok ayýp ve yasak bir þeyi yapmanýn, insanlarý oyuna getirmenin verdiði þeytani bir zevk. Fakat bir yandan da kendimden tiksiniyordum. Ötenazinin yaygýnlaþtýrýlmasý programýnýn bir parçasýydým. Önce kitap yayýnlanacaktý. Ýçindeki öyküler sýcak bir tartýþma yaratacaktý. Çünkü öykülerdeki kahramanlarýn bir çoðu aslýnda ümitsiz bir hastalýðýn

10 pençesinde olmayan insanlardý. Örneðin bir tanesinde, yeni doðmuþ bebeðinin kan, ilik ve doku ihtiyacýný karþýlamak için bilinçli bir þekilde kendini feda eden baba figürü iþleniyordu. Bir diðerinde müebbet hapse mahkum olmuþ bir kadýn. Artýk yaþamak istemiyorlardý. Aslýnda devlet gereksiz yere hapiste ya da dýþarýda insanlarý beslemek istemiyordu. Daha iyi verim alýnabilecek yenilere ihtiyaç vardý. Fakat demokratik bir ülkede insanlarý zorla öldüremezdiniz. Toplumun dokusu dehþet ile zedelenirse bundan herkes zarar görürdü. Oysa kendini daha saðlýklý bir toplum için bile isteye ölüme gönderenler hem birer kahraman olurdu hem de toplum kendini ayýklamýþ olurdu. Hapislerdeki gereksiz insanlardan kurtulan devlet, ayný zamanda bir çok zararlý insaný da zorla imzalattýðý ötenazi belgeleriyle yok edebilirdi. Ve ben de bu korkunç planýn ilk yapý taþýydým. Savaþta yara almýþ bir gaziydim, üniversitede ders veren saygýn bir insandým ve baðýmsýz bir aydýn olarak fikirlerimi savunuyordum. Televizyon programlarýnda tartýþacaktým. Tabii ki hep benim düþüncelerim ikna edecekti insanlarý. Ve daha sonra ödüller, kendi çabam ve yeteneðimle asla yakalayamayacaðým bir þöhret ve üstü örtülü ödeneklerden þahsýma verilen mütevazý bir maaþ... Patronum bunlarý planlarken, o anda beni kullanmanýn verdiði hazzý hiç bir þeyle deðiþmeyeceðini hissediyordum. Hiç bir seviþme bu zevki yaþatamazdý sanýyorum. Bu sapkýn ruh halim bazen evde çocuklarýmla oynarken geçiyor, yerini müthiþ bir vicdan azabýna býrakýyordu. Öyle zamanlarda bilgisayarýn baþýna geçiyor þifreli özel dosyalarýmdan birini açýyor, yazýyor, yazýyor yazýyordum. Doktor'la sohbet ediyordum. Gözyaþlarý içinde ekraný göremez hale geldiðimde kendimi yataða o korkunç kâbusun kollarýna býrakýyordum. Planlarýn hepsi birer birer öngörüldüðü þekliyle gerçekleþti. Tahminimizden daha kolay bir þekilde güçlü bir kamuoyu oluþtu. Ötenazi kanunu hýzla meclisten geçip yürürlüðe kondu. Uygulamalar naklen ve darmatik olarak televizyondan verilmeye baþlandý. Kitabým binlerce sattý. Ýki ayrý ödül ve sayýsýz iyi eleþtiri aldý. Herþey yolunda gidiyordu.benim içinse herþey yolundan çýkmýþtý. Artýk kiþiliðim tamamen parçalarýna ayrýlmýþtý. Ruhum diyebileceðim þeyse sadece kâbuslarla uðraþan bir müebbet mahkumdu bedenim içinde. Ve iþte bu günlerde bende kalan son insanlýk kýrýntýsýyla þu satýrlarý yazýyorum. Ve gitmeye hazýrlanýyorum. Doktor'la buluþacaðým o adý bilinmeyen ülkeye uzun bir yolculuk planlýyorum. Fakat önce görülecek küçük bir hesap kaldý.

11 CÝNAYET Yazar o sabah huzur içinde uyandý. Ýçinde birisi sanki onun adýna karar vermiþ ve en doðru ve yüce görevi yerine getirmek için her þeyi ayarlamýþtý. Ayný zamanda korkunç bir özgürlük duygusu. Ýnsanlarla arasýnda hiçbir sözleþme yoktu bu noktadan sonra. Ahlaklý ve iyi olmak zorunda deðildi. Bir çocuk gibiydi. Sorumsuz ve deli. Ýçinde kýpýr kýpýr, yerinde duramayan tüm heyecanlar birazdan tatmin olacaktý. Aynada tek gözünün içine baktý. Acaba iki tane olsalardý her þey yine böyle mi olurdu diye bir süre tedirgin olduktan sonra bu muhteþem günü saðlýksýz düþüncelerle bulandýrmamasý gerektiðini fark etti. Dikkatle traþ oldu. Sýcak suyun içinde saatlerce oyalandý. Küvetin içinde tüm kaslarýný gevþetip, geçmiþ ve gelecekten arýnmýþ bir anýn tadýný çýkarýrken, bu küvette yaktýðý mektubu, Doktor'u, idam edilen kadýný ve kâbuslarýný birer birer aklýndan kovdu. Hepsi o kadar gerilerde kalmýþtý ki... Adeta yoktular. Ýçeride uyuyan karýsý ve çocuklarý da yoktu artýk. Yazdýðý öyküleri, hayalleri, fantazileri, iyi niyetleri, anýlarý, gizli aþklarý... Hepsi bu sýcak suyun içinde çözülmüþ, suya karýþarak þehrin laðým þebekesine doðru yola çýkmýþtý. Siyahlarýný giyindi. Kilitli çekmecesinden iki adet beyaz hap ve siyah deri muhafazalý bir býçak çýkarýp özenle ceketinin cebine yerleþtirdi. Baþtan çýkarýcý bir koku püskürttü ikinci kere. Artýk kimseyi düþünmediði için halen uyumakta olan ailesine iki satýr olsun not býrakmadan, yanýna hiçbir þey almadan evin kapýsýndan çýkýp gitti. Yüzünde uçarý bir gülümseme... Son bir yýl içinde onlarca kez geldiði binanýn sevimsiz görevlilerine ilk defa samimiyetle gülümseyerek, otomatik kapýlarý geçti. Asansörde en az gizli polis olan patronu kadar çekici bir kadýnla karþýlaþtý. Gülümsediler. Seri ve kendinden emin hareketlerle kadýnýn dudaklarýna yaklaþtýrdý dudaklarýný. Kadýnýn öpmesi için bekledi. Hayatýnýn en ateþli öpüþmesiydi. Ýçindeki en ham duygular, en ilkel güdüler özgürlüklerini bir kez daha kutladýlar. Artýk onun kapýsýndaydý. Karþýlaþmaya hazýr mýydý? Bir kez daha kendini gözden geçirdi. Býçaðý yokladý. Avucunda hissettiði sertlik yüzündeki tebessümü pekiþtirdi. Patronunun özel sekreteri ona her zamanki gibi iðrenerek bakýyordu. Bu bakýþlarý her zaman görmezden gelirdi. Fakat þimdi? Evet aþaðýlýk ve satýlmýþ bir yazardý, bu bakýþlarý hak ediyordu. Fakat tüm bunlar eskidendi. Artýk deðiþmiþti. O ezik ve kiþiliksiz adam

12 çok eskilerde kalmýþtý. Ýçindeki öfkeyi durdurmaya gerek duymadý. Sekreterin yüzüne tüm gücüyle yapýþtýrdýðý tokatýn sesini duydu önce. Sonra oyuncak bebek gibi yere yuvarlanan kadýný gördü. Arkasýna bakmadan ve bu olayý tamamen aklýndan silerek patronunun odasýna girdi. O muhteþem yaratýk gözlerini önündeki kaðýtlardan ayýrmaksýzýn konuþmaya baþladý: "Dýþarýda ne oluyor? ýyi misin? Yoksa..." Soru dolu bakýþlarýný gördü. Zevkle gülümsedi. Ýlk defa! Onu þaþýrtmýþtý. Daha da þaþýrtacaktý. Cebinden iki küçük hapý çýkardý. Birini aðzýna attý ve hemen yuttu, diðerini kadýnýn elinin üzerine koydu. Yine içindeki harekete geçmiþti. Önce kapýyý kilitledi. Sonra özel sekretere rahatsýz etmemesini emretti. Baþka zaman böyle bir þeyi yapmasý mümkün deðildi. Patronunun þaþkýnlýðý geçmiþ, bu heyecanlý ve gerilimli anlarýn keyfini çýkarmaya baþlamýþtý. Küçük beyaz hapý yavaþca aðzýna götürdü. O sýrada yazarýn müzik setine yerleþtirdiði diskten onbeþinci yüzyýl ortodoks kilise ilahilerinin bir caz yorumu duyuluyordu. Karþý karþýya oturuyorlardý. Kadýn ilk kez kendisini onun patronu ya da efendisi gibi hissetmiyordu. Fakat emirler verirken onu baþtan çýkardýðý anlarý hatýrlayýp heyecanlanýyordu. Ya da tüm o oyunlarýn hiç bir þey ifade etmediðini hissediyordu. Belki de gerçekte ona aþýktý. Onun içindeki tuhaf ve anlayamadýðý duygularýna aþýktý. Kendisinde olmayan bir þeyler vardý bu tek gözlü adamda. Ve þimdi o þeyle mi karþýlaþacaktý? Bugün seviþeceklerine emindi kadýn. Daha önce hiç seviþmemiþlerdi fakat aralarýndaki gerginlik öyle noktalara çýkmýþtý ki, zaman zaman masanýn baþýnda, onun yazdýklarýný kýyasýya aþaðýlarken ve onun yanaklarýndan önlenemeyen gözyaþlarý süzülürken, kendinden geçip boþaldýðý oluyordu. Karþýsýndaki çaresiz esirin içinde çýrpýnan ruha üstüste defalarca tecavüz etmenin verdiði hayvani bir zevkti bu. Ve þimdi, karþýsýnda bambaþka biri vardý. Esir almaya gelen oydu. Rolleri deðiþeceklerdi. Bunu biliyordu ve o sentetik uyarýcýnýn da etkisiyle artýk beklemeye dayanamayacaðýný hissediyordu. Müziðin aksak ve sýradýþý ritmiyle kendilerinden geçmeye baþlamýþlardý. Yazar ise zihninin gittikçe billurlaþtýðýný, varolduðu uzay parçasýnýn her köþesine hakim olduðunu hissetti. Normalde asla kavrayamadýðý tüm boyutlarýyla hayat þimdi gözlerinin önü nde cisimleþmiþ, elle tutulur hale gelmiþti. Tüm köþeler sivrilmiþ, tüm kenarlar netleþmiþti. Kokusunu hiç bir zaman algýlayamadýðý kadar derinden hissediyordu. Parfümünün, duþta kulandýðý sabununun ve hatta çok da az olsa bunlarýn dýþýnda daha derinden gelen teninin

13 kendi kokusunu algýlýyordu. Avýný parçalamadan önce onu tüm kokularýndan soyan bir hayvan gibi hissediyordu kendini. Deniz dibi yosunlarý gibi müziðin yayýlan dalgalarýnýn etkisiyle salýnýyorlardý. Bedenlerinin sýcaklýðý artmýþ, aðýzlarý kurumuþtu. Zaman duygusundan kurtulmuþ, özgürdüler. Ýnsanlar yoktu artýk. Diðerleri yoktu. Kul ve tanrý vardý. Ruh ve aþk vardý. Kurban ve katil vardý. Kadýnýn ensesini ýsýrmaya baþladý. Uzun çok uzun bir zamandýr kapatýlmýþ, yok edilmeye çalýþýlmýþ bir þey uyanýyordu. Patlýyordu. Artýk onu durdurmak olanaksýzdý. Yazarýn belleðinde baþka birinin hayatýna aitmiþ gibi kýsa kýsa canlanan karýsý ve çocuklarýyla ilgili anýlar geri dönmemecesine uzaklaþýp gittiler. Korkunç ve sözcüklerle anlatýlmasý olanaksýz bir karmaþa yaþandý. Ýkisinin de zihinleri bedenlerini izlemeye çalýþýyordu. Bedenleri her þeyden soyutlanmýþ, ilkel, en ilkel dürtülerin etkisiyle ancak satanik ayinlerde görülebilecek türden bir esrimeyle devinip duruyorlardý. Çýplak, birbirlerine tuhaf bir þekilde kenetlenmiþ durumda cam masanýn üzerindeydiler. Aniden müzik kesildi. Bir uykudan uyanýr gibi oldular. Ya da bir düþün içine daldýlar. Bunu kimse bilemezdi. Kadýnýn baþý masanýn ucundan aþaðýya doðru sarkmakta ve gergin boynunda iyice belirginleþmiþ olan þah damarý nefes nefese kalmýþ bir güvercin kalbi gibi atmaktaydý. Adamýn siyah göz bandý kaybolmuþ, gözünün olmasý gereken yerde buruþuk bir deri titremekteydi. Adam ta baþýndan beri terli avuçlarýnda tuttuðu býçaðýný kadýnýn kaygan teninde dolaþtýrmaya baþladý. Ýkisi de sona yaklaþmakta olduklarýný ve canlý varlýklarýn yaþamlarý boyunca tadabilecekleri, tüm kutsal yerlerden kovulmuþ en korkunç zevki yaþadýklarýný hissediyorlardý. Býçaðýn kadýna deðdiði yerler bazen kýzarýyor bazen ince ince kanýyordu. Kadýndan anlamsýz sesler yükseliyordu. Adam -ki hâlâ adam denebilirse- boðuk boðuk haykýrýyordu. Ne olduðu anlaþýlmayan sözcükler dökülüyordu, aðzýndan, býçaðýnýn ucundan, erkekliðinden, olmayan gözünden... Ýkisi de ayaktaydýlar. Adam kadýnýn arkasýnda durmuþtu. Býçak büyük bir rahatlýkla hiç bir dirençle karþýlaþmaksýzýn kadýnýn karnýna girdi. Adam ve býçak kadýnýn içindeydiler artýk. Kadýn et, kan ve kemikten bir paçavraya dönüþene kadar seviþtiler. Birbirinden ayrýþtýrýlamayacak bir bütün haline gelmiþ olan kurban ve katil cehenneme çevirmiþ olduklarý bu nefis manzaralý gökdelen ofisinin penceresinden boþluða düþmeden kalan tek gözleriyle þehre son bir kez baktýlar.

14 ÜTOPYA: 337 MÝLÝSANÝYE Büyük bir huzur ile kulaðýný kum saatinin ince beline dayayýp zamanýn geçiþini dinliyorsun. Hýþýrtýlý, düzenli bir akýþ bu. Uzaklardan gelen kuþ cývýltýlarý ve ýlýk rüzgarýn sesi, sessizliðin içinde pýrýldayan küçük elmaslar, yakutlar, akikler gibi tatlý geliyor sana. Mutlu musun? ýþte þimdi beklediðin gün geldi çattý. O hep hayalini kurduðun cennet senin artýk. Emekli oldun ve daha iþe girdiðin ilk günden beri taksitlerini düzenli olarak ödediðin, þehir dýþýndaki -hem de çok dýþýndaki, neredeyse baþka bir þehirdeki- tatil sitesinin gökdelenlerinin birinin balkonundan aþaðýya, 280 daireye ait olan geniþ bahçeye bakýyorsun. Uçsuz bucaksýz yeþil çayýrdan ibaret bir bahçe... Bahçenin ortasýnda yükselen 280 daireli, açýk ve kapalý yüzme havuzlarýna ve bir çok sosyal tesise sahip bir bina. Elinde tutmuþ olduðun dosyanýn bahçe bölümünü açýyorsun. Sana ait olan bahçe parçasýnýn parselini buluyorsun haritada, sonra balkonundan aþaðýya bakarak o parçayý gözlerinle iþaretliyorsun. Haritanýn yanýndaki notlarý inceliyorsun. Dikimi yapýlabilecek aðaç ve çiçek cinslerinin adlarýný okuyorsun. Adlar senin için öylesine yabancý ki... Zamanla öðrenirim nasýlsa diyorsun. Ýyimsersin. Balkonda derin nefesler alýyorsun. Havada yabani otlarýn kokusu var. Hoþ senin için kentin dýþýndaki her þey yabani, ama olsun doðanýn kokusu bu. Yýllardýr kavuþmayý hayal ettiðin yer. Baþka bir zamandasýn artýk. Yaþadýðýn çaðýn hem içindesin, hem de biraz ötesindesin. Herþeyin ne zaman bu hale geldiðini halen anlamýþ deðilsin. Sen eskilerdensin. Eskimiþ, yaþlanmýþ olanlardansýn. Herkes gibi, çoktan bir þehir devletine dönüþmüþ olan kentten kaçmak, kurtulmak hayalleri ile çalýþtýn durdun. Diðerleri gibi. Kafeste beslediðin kuþlarýn birbiri ardýna yaþlanýp ölürlerken sen yýlmadýn; bir akvaryum, köpek, baþka kuþlar, evde beslenebilecek

15 sürüngenler, hepsini denedin. Hep bir þeyler eksik oldu. Güneþi, doðayý, kýrý özledin durdun. Hayatýnda hiç gitmediðin yerlere duyduðun sýla hasretine en çok geceleri þaþýrdýn. Her þey cezaevleri koþullarýnýn deðiþtirilmesi projesi ile baþladý. En azýndan sen de bir çoklarý gibi böyle düþünüyorsun. Ýþsizlik ve þiddet burcundaydý zaman. Hareketin baþýný bir sivil toplum örgütü çekiyordu. Bir çok þirketin, derneðin, vakfýn ve partinin oluþturduðu bir örgüt. Amacý, gün geçtikçe artan, ve herkese yönelmiþ bireysel þiddetin ýslahý idi. Bilimciler, meslek kuruluþlarý, hatta din adamlarý bu projeye destek veriyorlardý. Açýk oturumlar, paneller, forumlar birbirini doðuruyordu. Bir kaç yýl durmadan bu konu tartýþýldý. Her yeni cinayetle, her saldýrý ile tekrar tekrar bu konu gündeme geliyor, deðiþik boyutlarý ile tartýþma derinleþiyordu. Senin durumun farklýydý. Bursun vardý. Nasýlsa kazanmýþ olduðun sýnav, hayatýný birinci dereceden deðiþtirmiþti. Bir sevgilin vardý. Geleceðe ümitle bakýyordun. Olup bitenler seni derinden etkilemiyordu. Yine de dönüþüm projesinden ümitliydin. Açýlan her sayfaya imzaný çekinmeden koyuyordun. Zaman zaman doðabilecek sakýncalarýn tartýþýldýðý sanal ortamlarda iyi bir hatip olarak kendini gösterebiliyordun: "Düþünün bir suç iþliyorsunuz. Ne olduðu ne kadar aðýr olduðu önemli deðil. Madem ki bir suç iþliyorsunuz, buna ihtiyacýnýz var demektir. Geçelim. Yapmamanýz gereken bir þeyler yapýyorsunuz, diyelim. Ve yakalanýp hapse atýlýyorsunuz. Aradan yýllar geçiyor. Belki ondokuz yaþýnýzda iþlediðiniz bir suçtan yirmi-yirmibeþ yýl hapsediliyorsunuz. O kadar uzun bir zaman geçiyor ki artýk siz baþlangýçtaki suçu iþleyen sizden baþka birine dönüþüyorsunuz. Özgür günlerinize ait anýlarýnýz bile soluyor. Artýk rüyalarýnýza bile girmiyor. Ve bir sabah fark ediyorsunuz ki, hiç tanýmadýðýnýz birinin iþlediði bir suçun cezasýný çekmeye devam ediyorsunuz." Bunlar tartýþýlýyordu ama gerçekte endiþe yaratan bambaþka bir sorundu. Ýçerideki koþullar akýl almayacak bir þiddeti barýndýrýyor, besliyor, hatta büyüterek dýþarýya yansýtýyordu. Bir çoklarýna göre mahkumlarý toptan yok etmenin bir yolu bulunmalýydý. Hatta bir çok

16 defalar, kýþkýrtýlan isyanlar sayesinde gerçekleþtirilen toplu katliamlar, kimsenin vicdanýný rahatsýz etmeden baþarýya da ulaþtý ama binlerce yýla mahkum milyonlarca insan bu þekilde eritilemezdi. Cezalar kýsaltýlýnca suçlu dýþarý çýkar çýkmaz yeni bir suç iþleyip tekrar geri dönüyordu. Cezalar uzun tutulunca da cezaevleri günden güne kalabalýklaþýyor, iþgücünün önemli bir kýsmý bu kurumlarda veya yan sektörlerde çalýþmak zorunda kalýyordu. Suç oranlarý bu hýzla arttýðý takdirde kýsa bir zaman sonra cezaevleri ekonomiyi yutacak duruma gelecekti. Kentin görünen egemenleri olan çokuluslu dev þirketlerin birbirinden yaratýcý danýþmanlarý her tür senaryoyu deðerlendiriyordu. Hatta bir çok dini grup da buna benzer görüþleri savunuyordu: Ceza geciktirilmeden, hemen infaz edilmeli ve diþe diþ, göze göz ilkesi uygulanmalý diyorlardý. Çok geçmeden, küçülmekte olan devletin iplerini ellerinde tutanlar cezaevi reformunu gündeme getirdiler. Hemen herkesin desteði ile büyük paralar akýtýldý bu projeye. Ýyi slogan-düþünceler de bulunmuþtu: "Kötülüðü önlemek için kötü olmak yanlýþtýr", "Kötülük kötülük ile beslenir" vb. Teknolojininin mucizevi yöntemleri ile suçlunun yakalanmasý an meselesiydi. Bu konu çoktan aþýlmýþtý. Dev þirketlerin danýþmanlýðýný yapan üniversiteler kötünün profilini çizdiler: Genç, eðitimsiz, iþsiz, parasýz, ahlaki ve bireysel geliþimini tamamlayamamýþ... Sonra da bu tür bir suçludan 'iyi' bir yurttaþ yaratmanýn gerekleri, formülleri, yöntemleri bulundu. Cezaevlerinin dönüþtürülme projesi bir kaç yerde öncü örneklerle baþlatýldý. Sosyal bilimciler, psikologlar, hekimler, mühendisler, kýsacasý elinde bilgi olan herkesin katýlýmý ile mükemmel cezaevi kuruldu. Suçlunun psikolojisini deðiþtirmeye, onu uyumlu, iyi bir insan yapmaya yönelik tüm silahlar hazýrdý. En iyi psikolojik analiz yöntemleri, eðitim teknolojisinin en geliþkin araçlarý burada iþler kýlýndý. Bununla da yetinilmedi. Mahkuma iyi bir eðitim ve hatta iyi ve deðerli bir meslek sahibi olmasýna yetecek kadar altyapý verildi. Dört bilemediniz beþ yýl içinde en azýlý suçludan akýllýca ittaat etmeyi bilen, olmasý gerektiði gibi kiþiler üretilmeye baþlandý. Yeni bir þans verilmiþ olan kentin þanssýz çocuklarý tekrar sokaða, iþsizlikten baþka bir þey vaad etmeyen kente ikinci bir kez suç iþlememesi koþuluyla fýrlatýldýlar. (Bunca yüksek eðitim verilmiþ bir kiþi eðer yine de suç iþliyorsa, bu suçu iþleme eðilimi genetik bir bozukluða baðlý olmalýydý. Deðiþtirilemeyen kötülük de yok edilmeliydi. Bu kýsým fazla

17 vurgulanmadýðý için projenin iyimserliðine büyük bir gölge düþmemiþti.) Fakat hesaba katmadýðýnýz bir þey vardý. Belki de bir çok þey. Ýlk 'mezun olan' mahkumlar aldýklarý bu donanýmla bambaþka ve mutlu birer vatandaþ olurlarken toplum amaçsýz yoksulluðunun içinde kendine çýkýþ yollarý aramaya devam ediyordu. Senden bir sonraki kuþaðýn durumunu bir düþün. Herhangi bir meslek öðrenmek için yapmalarý gereken yatýrýmý bir düþün. O zamanlar hepiniz cezaevi ile o kadar meþguldünüz ki, bunu daha sonra halledilecek bir sorun olarak görüyordunuz. Ya da bazýlarýnýz sorun olarak bile görmüyordu. Bedeli ödenmemiþ hiç bir þey kutsal deðildi sizin için. Sen bu konuda o kadar katý deðildin, ama fazla duyarlý olduðunu söylemek de mümkün deðil. Bir iþe girmiþtin, gençtin, yeni evlenmiþtin ve evinizde bir su kaplumbaðasý kolonisi besliyordunuz. Üstelik sen ve karýn çalýþarak, alýn teri dökerek bulunduðunuz hiç de yabana atýlmayacak bir noktaya gelmiþtiniz. Fakat ötekiler... Eskiden amaçsýzca veya bir kaç kuruþ için suç iþleyenler için yeni bir seçenek doðmuþtu. Bir yolunu bulup cezaevine kapaðý atmak ve orada modern insanlýk durumunun son nimetlerinden yararlanmak, ana bilgisayara baðlanmak, oradan akmakta olan bilgi ýrmaðýndan kana kana içmek... Liseyi bitiren -ve sýnava giriþ parasýný denkleþtirebilen- hemen her genç, burs sýnavlarýndan çakar çakmaz cezaevine girmek için suç iþlemeye giriþiyordu. En yaygýn suç iþleme biçimi adam yaralama veya cinayetti. (Özel mülke verilen zararlar daha sonra suçluya ödetildiði için pek tercih edilen bir yol deðildi.) Kimsesizlere, yaþlýlara, fakirlere, evsizlere, kýsacasý kaybedenlere yönelik þiddet fazla tepki çekmediði için kýsa zamanda yaygýnlaþtý. Kentin sýrtýna ve vicdanýna yük olan bu insanlarýn bir þekilde ayýklanmasý olarak düþünülüyordu gizliden gizliye. Bir taþla bir çok kuþ. Bu noktada sen diðerlerinden ayrýlmýþ ve hemen safýný seçmiþtin. Eski, görece olarak güçlü sivil toplum örgütünden ayrýlan bir grup vicdan sahibi kiþinin baþýný çektiði yeni bir yapýlanmaya kaydýný yaptýrmýþtýn bile. Gerçi artýk eskisi kadar enerjik deðildin. Oturduðun ev eskimiþ, iþini kaybetme korkusu ile omuzlarýn çökmüþtü. Adýný

18 bilmediðin bir hastalýða yakalandýklarý için su kaplumbaðasý kolonisini hayvan hastanesine baðýþlamýþtýn (tedavileri için yeterli paran yoktu). Yerine konuþma potansiyeli olan bir papaðan almýþtýn. Üstelik karýndan da ayrýlmýþtýn ve pedofil videolarýn esiri olmuþtun. Bedeninin her geçen gün biraz daha eskidiðini hissettiðinden beri daha genç, daha çocuksu sevgilileri hayal ediyordun. Yine de gidiþatý doðru bulmuyordun. Evet mahkumlarýn ýslahý mükemmel bir þekilde gerçekleþiyordu. Hatta þirketler, en iyi üniversitelerden bile daha iyi birer eðitim kurumuna dönüþmüþ olan cezaevlerinden çýkanlara öncelik veriyorlardý. Eski mahkum kartýný gösterene kapýlar kolayca açýlýyordu. Hoþ kartýný göstermese de eski bir mahkumun hali tavrý, kendini hemen belli ediyordu. Yüzünüze gülüp arkanýzdan çorbanýza tüküren bir garson deðildi yani. Her þeyi olmasý gerektiði gibi yapmayý anlamýþ ve içine sindirmiþ biriydi.üstelik bir daha suç iþleme ihtimali olmayan biriydi eski mahkum. Ondan daha güvenilir kimi bulabilirlerdi ki? (Karýn da öyle düþünüyordu.) Durum böyle olunca her burs sýnavýndan sonra bir suç dalgasý geliyordu. Bu dönemlerde özellikle kalabalýk caddelere, alýþ veriþ merkezlerine gitmek metroya binmek hayati tehlike anlamýna geliyordu. Evden çýkmamak en iyisiydi.. Sen de böyle yapýyordun. Baþka ne yapabilirdin ki? Onlar hayatlarýný kurtarýyorlardý. Evsizler, ve düþkünler böyle dönemlerde akla hayale gelmeyen delikler bulup saklanýyorlardý. Gücü yetenler ise kentin dýþýna kaçmaya ya da en azýndan tenha yerlere kapaðý atmaya çalýþýyorlardý. Çünkü tenha yerlerde suç iþlenmiyordu. Tanýðý olmayan bir suç insaný cezaevine ne yazýk ki götürmüyordu. Faili meçhul bir suç için bir kaç saat içinde binlerce kiþi teslim olabiliyordu. Binlerce itirafçý arasýndan gerçek suçluyu bulup çýkarmak oldukça güç olduðu için tanýksýz dosyalar hemen kapatýlýyordu. Gençler de mecburen suç üstü yakalanabilecekleri kalabalýk mekanlarda suç iþlemeye çalýþýyorlar, hatta bunu toplumsal bir tören havasý içinde yapýyorlardý. Bir yerlerden çaldýklarý arabalara atlayýp müthiþ gürültüler çýkararak suç mahallerine doðru yol alýyorlardý. Sen o sýralar edebiyata merak sarmýþtýn. Kýsa öyküler yazmaya

19 çabalýyordun. Evinden çýkmadýðýn burs sonrasý sendrom günlerinde yazdýðýn bir öykü üzerine oldukça iyi tartýþmalar dönmüþtü. Bilgisayarýný her açtýðýnda bir kaç mesaj buluyordun. Suç iþlemeye karar verip kendine kurban arayan beceriksiz (belki de vicdanlý, bu noktayý özellikle bulanýk býrakmak istemiþtin) bir gencin çýkýþsýzlýðýný anlatmýþtýn öyküde. Garip olan, bir süre sonra öyküyü ve öyküde anlatmak istediklerini unutup yazdýklarýna yanýt olarak gelen mesajlarýn seni ne kadar ve nasýl övdüðü ile ilgilenir olman. Yine de kayýtlý olduðun sivil toplum örgütü boþ durmuyordu. Madem ki cezaevinde bedava eðitim verilebiliyor neden insanlar suç iþlemeden önce, böylesine insanlýk dýþý bir suçu iþlemek zorunda kalmadan önce, bu olanaklar kiþiye sunulmuyordu ki? Örgüt, cezaevlerinin masum halka açýlmasýný, suç iþleyenlerin yeniden eski yöntemlerle hapsedilmesini istiyordu. Gittikçe zayýflayan bir sesle muhalefeti sürdürüyordu. Gittikçe zayýflýyordu, çünkü yapýsal bir deðiþikliðin dayatýlacaðý güçlü bir devlet yoktu ortada. Ortada bir zamanlar kendi yarattýklarý bir düzen vardý. Ve toplumun hiç bir kesimi bu soruna çok da ilgi göstermiyordu. Zýrhlý jipleri ve yüksek duvarlý evleri olanlar zaten uzunca bir süredir hiç þeye müdahale etmiyorlardý. Onlarýn uzaðýndaki gündelik ve basit kötülükle yine basit insanlar uðraþsýn diye düþünüyorlardý. Eski mahkumlar ise bir çeþit toplumsallaþmanýn keyfini sürüyorlardý. Sadece eski mahkumlara açýk olan eðlence yerlerine, alýþ veriþ merkezlerine gidiyorlar, tahliye kartý olanlarýn yaþadýklarý toplu konutlarda güvenlik ve esenlik içinde yeni hayatlarýný sürüyorlardý. Bir yolunu bulup suç iþleyememiþ orta halli insanlar ise - senin gibiler- iþlerini kaybetmemek için var güçleri ile çalýþýyorlar ve genç görünmeye çabalýyorlardý. Tecrübeli yaþlý bir adama para harcamak yerine genç ve daha azýný talep eden bir kaç kiþiyi çalýþtýrmak her þirketin iþine geliyordu. Zaten insanlar her yerde genç ve güzel insanlar görmek istiyordu. Saðlýk sektörü kozmetik ve estetik sektörünün içinde erimek üzereydi. Her çarþýda mutlaka büyük bir klinik, gençleþmek isteyen, çocuðuna yeni bir burun, bir çift yeþil göz, sevgilisine yuvarlak elmacýk kemikleri, veya eþine dümdüz karýn kaslarý armaðan etmek isteyen müþterilerini bekliyordu. Normal yaþama süresini en az iki katýna çýkaran pahalý ilaçlarýn piyasaya verileceði haberleri gündemin ilk sýralarýný iþgal ediyordu. Parasý

20 olmayanlar hýzla yaþlanýp, çirkin bedenlerinin daha da çirkinleþmesini umutsuzlukla izliyorlardý. Sen ise bir çoklarý gibi bedenine iyi bakýp, iyice yaþlanmadan emekli olup kenti terketme hayalleri kuruyordun. Yeþil çayýrlarýn ortasýndaki banka otomatlarýndan para çekip atýný ufuk çizgisine doðru süren yalnýz adam hayalleri hepiniz için hayatýn anlamýný oluþturuyordu. Tüm bunlara ek olarak bir de yeni terör dalgasý baþlamýþtý. Otomatlaþmýþ ve ruhunu kaybetmiþ toplumun Tanrý'dan ayrý düþmesine tahammül edemeyen tüm dinlerin -ki kente hakim iki inanç sistemi vardý- radikal yandaþlarýnýn bir araya gelerek kurduklarý terör örgütünün amacý insan ile Tanrý arasýnda yýkýlmýþ olan köprüyü tekrar inþa etmekti. Ýnsaný ilahi olandan, güzel olandan, iyiden koparan bu sistemi deðiþtirmek gerekiyordu. Çünkü böylesine bir toplumsal suçun üzerine bina edilen bir hayat insaný asla özgürleþtirmeyecek, özgürleþemeyen insan da iradesi ile Tanrý'ya yönelemeyecekti. Fakat sistemin deðiþtirilemezliði de ortadaydý. Sen doðmadan çok önce biten devrimler çaðý o kadar gerilerde kalmýþtý ki... Ýnsanlarý sözcüklerle hareket ettirmek imkansýzdý. Onlar da terör yolunu seçtiler. Büyük patlamalar, toplu katliamlar düzenleyerek insanlarý özgürleþtirmeye çalýþtýlar. Onlara göre insan bu sistemin içinden bir tek þekilde soyutlanabilirdi: Felaket anýnda! O can havli denilen his, o ölümün ve yokoluþun soluðu ile karþýlaþýldýðýnda yapýlan, insanýn ta içinden gelen hareketlerin doðallýðý üzerine kurdular tüm ümitlerini. Bu hayat içinde, bu kent içinde insan sadece felaket anýnda yalnýzlaþýp, özgürleþebilir, Tanrý'yý hissedebilir diye düþünüyorlardý. Ýþte özledikleri köprü de o anda kuruluyordu. Bir an için bile olsa, ilahi saflýk! Sen onlarý hiç bir zaman anlamadýn ama hep korktun. Kalabalýk yerlerde evsizlerin yakýnlarýndan geçtin hep. Çünkü onlarýn felsefesini anlamasan da yöntemlerini çok iyi biliyordun. Onlar düþkünlere asla saldýrmýyorlardý. Senin bildiðini baþkalarý da biliyordu hiç þüphesiz. Ve ýþýklý kalabalýk caddelerin her yanýnda düþkünlerin, evsizlerin, sokak çocuklarýnýn barýnmasýna özellikle çaba gösteriyorlardý. Gençliði çoktan geride býraktýðýndan olsa gerek kafaný fazla yormak istemiyor, sadece günlük oylamalarda fikrini belirtip geri kalan boþ vakitlerinde