ALTIGEN BAHÇEDE TÜRK-ERMENİ DANSI M. Cüneyt Yenigün ABD Başkanı Obama nın 6-7 Nisan daki Ankara ve İstanbul konuşmaları yalnız Türkiye de değil, tüm dünyada geniş yankı uyandırdı. Konuşmasında demokrasiden AB ye, Heybeliada dan Türkiye nin Ortadoğu daki rolüne dek birçok konuya değindi. Fakat bunların içinde belki de en çok ses getireni ve dolayısıyla fiilen Türk dış politikasında hareketliliğe yol açanı, 1915 olayları ile Yukarı Karabağ konusunda cesur adımlar atılması ve bu sorunların Türkiye ile Ermenistan arasında çözülmesi gerektiği yönündeki sözleri oldu. Sonuç olarak Aliyev, İstanbul daki Medeniyetler Zirvesi ne katılmadı, tam tersine Medvedev ile görüşmek üzere 17 Nisan da Moskova ya gitti; aynı günlerde Azeri kadın milletvekilleri Türkiye çıkartması yaptılar. Kimilerine göre Azerbeycan Türkiye ye kırıldı ve Yukarı Karabağ meselesini çözmek için Rusya ile enerji karşılığı toprak pazarlığı yaptı. Son yedi yıldır Başbakan danışmanı ve Büyükelçi Ahmet Davutoğlu nun komşularla sıfır problem politikası sayesinde Türkiye nin denizden olanlar da dahil olmak üzere komşularıyla ilişkileri hiç olmadığı kadar iyi durumda, bunun tek istisnasının Ermenistan olması da tesadüf değil. Çünkü Ermenistan ile ilgili sorunlar aynı Kıbrıs ta olduğu gibi çok yönlü, çok aktörlü ve zamana yayılmış bir sorunlar yumağı haline gelmiş durumda. Bu sorunu çözmek isteyen Türkiye, herşeyden evvel iki ana sorunla uğraşmak zorunda: Ermenistan ın Azerbeycan a karşı yürüttüğü Yukarı Karabağ işgali ve Türkiye ye karşı yürüttüğü 1915 iddiaları. Türkiye aynı zamanda bu konulara taraf olmuş 5 aktörle de uğraşmak zorunda: ülkedeki ikinci en güçlü lobinin etkisiyle konuya taraf olmuş tek kutuplu sistemin başındaki ABD, sorunu ve Ermenistan ı bölgesel bir araç olarak kullanan Rusya, ülkelerindeki diasporanın (yurtdışında yaşayan Ermeniler) etkisiyle müdahil olan Fransa, İtalya, Belçika gibi ülkeler dolayısıyla AB, asla kaybetmemesi gereken Azerbeycan ve son olarak diaspora, aşırı milliyetçiler ve kartellerin elinde kalmış Ermenistan. Aktörlerin çokluğu ve güçleri açısından Ermenistan sorununun belki de Kıbrıs tan daha girift ve zor çözümlü bir sorun olduğu ortadadır. İki sorundan birincisi, Yukarı Karabağ (bundan sonra Karabağ olarak anılacaktır) sorunu 20 yıllık bir geçmişe sahiptir. Karabağ daha Azerbeycan bağımsız olmadan evvel Rusya nın verdiği silah ve destekle 19 Ocak 1990 da Azeri katliamına ve işgale başladı, (aynı şablon 2 sene sonra Miloseviç tarafından takip edilerek Bosnalı Sırplar silahlandırılarak Boşnakların üzerine salınmış ve bunu sonucunda bugün Bosna içinde toprakların %49 unu Mostar, Sayı: 51, Mayıs 2009 10
kapsayan bir Sırp Cumhuriyeti kurulmuştur.) bir gün sonra Rus askerleri Bakü ye girmiş, Laçin koridoru ve çevresindeki iller Ermeni kontrolüne girmiştir. Bugün hala Ermeni kontrolünde bulunan Karabağ, buradaki Azeriler sürüldükten sonra bağımsızlığını ilan etmiş ama uluslararası alanda Ermenistan hariç hiçbir ülke tarafından tanınmamıştır. Bu savaşta 30.000 civarında Azeri öldürülmüş, 1 milyonu da mülteci durumuna düşmüştür. Bugün Karabağ büyük çoğunlukla Ermeni nüfuslu bir bölge haline dönüştürülmüştür. İkinci sorun, Ermenilerin 1915 tehcir (göç) olayını soykırım olarak tanıtma çabasıdır. Ermeniler bu iddialarını 1. Dünya Savaşı sırasında böl-yönet tekniğini olarak İngiliz Savaş Bakanlığı, Propaganda Bürosu tarafından Arnold Toynbee ye yazdırılan Mavi Kitaba dayandırmaktadırlar. Savaşta, önce Rusya, ardından Fransa ve İngiltere tarafından bağımsız Ermenistan vaadiyle düşman kuvvetlere yardım eden, bir zamanların Millet-i Sadıkası Ermeniler, Osmanlı tarafından doğu illerinden uzak bölgelere taşınmak zorunda kalınmıştır. Tehcir sırasında hastalık ve aşırı soğuğun etkisiyle hem onları götüren Osmanlı kuvvetlerinden, hem de Ermenilerden çok sayıda ölen olmuş, daha sonra bu olayı, soykırım olarak tanıtma çabaları başlamıştır. Bazılarına göre 4T planı (tanıtılması, tanınması, tazminat, toprak) olarak bilinen bu iddialar, Türkiye yi uluslararası arenada oldukça zor durumda bırakmaktadır. Aktörlerin birincisi ABD, Ermeni sorunlarına istemese de karışmak zorunda kalmıştır. Çünkü Ermeniler, ABD deki en güçlü ikinci lobi ve onyıllardır ABD Eyalet ve Federal meclislerinde sözde soykırımın tanınması için baskı yapıyorlar. Mesela Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı ABD nin en kalabalık eyaleti Kaliforniya da 24 Nisan ı içine alan 19-26 Nisan soykırım haftası olarak ilan edilmiş durumda. Obama nın daha önce söz vermiş olmasına rağmen, Türkiye de soykırım sözünü kullanmaması ve hatta bu sorun Türkiye ve Ermenistan arasında çözülmeli sözünün ardından diaspora, Philip Gordon un Senato dan çıkışını engellemiştir. Buna karşılık, ABD nin yeni ilgi alanı içinde ve tek kutuplu sistemin tepesinde olmasından dolayı, Karabağ sorununun çözülmesini ayrıca kendisi de istiyor. Yine Obama Amerikası, aynen Türkiye gibi sorunları çözmek için diyalog tercihini öne çıkartıyor. ABD nin yeni dış politika önceliklerine bakıldığında bunların coğrafya olarak Türkiye nin çevresinde kümelendiği ve Türkiye nin de bu bölgede bölgesel güç olduğu artık kabul ediliyor. Bu yüzden Obama Türkiye yi hem kaybetmek istemiyor, hem de 2003 de bozulan Türk-Amerikan ilişkilerini yeniden inşa etmeye çalışıyor. Obama nın ilk ikili ziyaretini Türkiye ye yapması ve bunu konuşmasında açıkça zikretmesi de bunun göstergelerinden biri. Mostar, Sayı: 51, Mayıs 2009 11
İkinci aktör Rusya, soruna eski global güç veya yeni etkin bölgesel güç konseptinde bakmakta. Rusya bir asır evvel Ermenileri Osmanlı ya karşı kullanırken onlara devlet sözü vermişti. Ermeniler, 1917 Bolşevik İhtilali ve 1921 den sonra devlet kurmak yerine Rus hegemonyası altına girdiler, ama 1991 de Rusya dan ayrılarak bağımsız olduklarına göre, Rusya bu sözünü bir asır sonra, istemeyerek de olsa tutmuş sayılabilir. Bağımsızlıktan evvel Rusya nın Karabağ işgaline yardım etmesi, son 20 yılda Ermenistan a ekonomik ve siyasal yardımlarda bulunması, geçen sene Ermenistan ı ortak hava savunma sistemine dahil etmesi, Gürcistan daki Cevaheti (Djavakiti) Ermenileri nin hakkını araması ve ikili ilişkilerde ortak din unsurunu kullanması Rus-Ermeni ilişkilerinin oldukça iyi bir düzeyde olduğunun göstergelerinden. Ermenistan da bazı resmi dairelerde bile Putin ve Medvedev in resimlerinin asılı olması bu sevgi ve güvenin karşılıklı olduğunu gösteriyor. Fakat perde arkasında genel olarak Rusya nın Ermenistan ı bir kukla veya dış politikasında küçük bir araç olarak kullandığı söylenebilir. AB ve Avrupa nezdinde de Ermeni diasporası oldukça etkin ve bugüne dek Türkiye yi oldukça zor durumda bıraktı. Avrupa diasporası yakın zamana dek, bir yandan ülke parlamentolarında sözde soykırımı tanıtmaya çabalarken, diğer yandan AGİT bünyesinde kurulan ve 11 ülkeden müteşekkil Minsk Grubu nun (ABD, Rusya, Fransa, Türkiye, Almanya, Belarus, Finlandiya, İtalya, Hollanda, Portekiz, İsveç) birşey yapmasını engelledi. Bu da Avrupalı devletlerin çoğunun her iki sorunda da tarafsız olmaktan uzak kalmasına sebep olarak gösterilmektedir. Ermenistan a gelince, daha Ermenistan kurulurken, Anayasa ya bağlı 8. Tüzük Ermeni (sözde) soykırımının tüm dünyada tanıtılmasını bir devlet politikası olarak kabul eder ifadesi bulunmaktaydı. Buna rağmen, Türkiye, 16 Aralık 1991 de Ermenistan ı tanıyan ilk ülkelerden biri olmuş, daha sonra kendisinin kurduğu Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (KEİT) e, Karadeniz e kıyısı olmamasına rağmen Haziran 1992 de davet etmiş, hatta Karabağ ı işgal ederken insani yardım adı altında Ermenistan a yiyecek ve ilaç girmesine izin vermişti. Yani yakın zamana dek, Türkiye aynı Kıbrıs konusunda olduğu gibi birçok yanlış yapmıştır ve bugün yeni dış politikayı, eldeki bu eksilerle beraber şekillendirmeye çalışmaktadır. Ayrıca Karabağ işgalinin ardından, BMGK nin aldığı 822, 853, 874 ve 884 nolu (Ermenistan ın derhal Karabağ dan çıkması ile ilgili) kararların uygulanması için 1991 de Irak ın Kuveyt i işgaline verilen cevabın aksine, uluslararası alanda bir müeyyide uygulanmamıştır. Karabağ sorununun çözümü yalnız Azerbeycan a değil, Türkiye ye de fayda sağlayacak ve 2008 de Azeri Müsavaat gazetesinin yazdığı gibi PKK nın bu bölgeye yerleşmesi imkansız hale gelecektir. Tüm bunlara rağmen, sert milliyetçilik ve Mostar, Sayı: 51, Mayıs 2009 12
ulaşılması imkansız hedefler peşinde koşan Ermenistan da en önemli gerçeklik, ekonomisinin altüst olduğu ve büyük bir fakirliğin kol gezdiğidir. Ayrıca bu fakirlik sonucunda hemen hemen tüm sektörlerde kartelleşen şirketler, sınırın açılması durumunda yeni rakiplerin çıkmasıyla bu ayrıcalıklı durumlarını kaybedeceklerinden barışı pek de istememektedirler. Son ama en önemli aktör Azerbeycan ise Türkiye nin kaybetmek istemediği bir dosttur. Azerbeycan, daha başından beri işgali tanımadı, geri çekilmenin barışçıl yolla olmasını istediğini ama bu olmuyorsa, topraklarını savaşla da olsa geri alacağını başından beri söylüyor. Karabağ ve sınırda zaman zaman çatışmalar alevleniyor, iki taraftan da yaklaşık 20 kişinin öldüğü Mart 2008 çatışması gibi. Azerbeycan son on yılda ordusunu çok güçlendirdi, belki de Kafkasya nın en güçlü ordusu haline getirdi, subayların neredeyse tamamı Türkiye de eğitim gördü. Buna karşılık Azerbeycan, petrol gelirlerinin bir kısmına Türkiye yi ortak etti. tek millet, iki devlet sloganı Azerbeycan da sık kullanılan bir deyim. Azerbeycan uluslararası arenada tek dostunun Türkiye olduğunu ve Karabağ sorununun ancak Türkiye ile çözülebileceğine inanıyor. İşte Türkiye bu beşgenin içinde bir aktör; Karabağ sorununda üçüncü taraf ya da arabulucu, 1915 iddialarında ise ikinci taraf. Yani altı aktörlü iki davalı bir sorunlar yumağını, kalıcı, köklü ve geniş bir perspektiften, kazan-kazan tekniği kullanarak ve tüm tarafların katılımıyla çözmeye çalışıyor. Zaten bu, Nisan ortasındaki KEİ 20. Dışişleri Bakanları toplantısında da ortaya çıktı. Dışişleri Bakanı Babacan, Azerbeycan Dışişleri Bakan Yardımcısı Mahmut Mehmet Guliyev, Ermenistan Dışişleri Bakanı Nalbandyan ve Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov ile ayrı ayrı ve sonra da dörtlü bir şekilde görüştü. Türkiye diğer yandan ABD ye çözüm ürettiğini söyledi ve destek aldı; AB de Minsk Grubu içinde 17 yıldır çözümde aciz kaldığı durumu çözmesi için Türkiye ye yeşil ışık yaktı. Zaten diaspora yüzünden istemese de aktör olmak zorunda kalan AB ve ABD sorununun çözümünü kendisi için de bir avantaj olarak görüyor. Türkiye nin Ermenistan ile görüşmesinin Azerbeycan ı kızdırdığını söyleyen kesimin ya çözüm istemeyen, ya çözüm tekniklerini bilmeyen, ya da son bir yılda Aliyev ve Sarkisyan ın 3 kez görüştüğünü veya Ermenistan da Babacan ın yanında Guliyev in olduğunu bilmediklerini varsaymak gerekir. Çatışma yönetimi ve müzakere teknikleri teorisinde, görüşmeler sırasında tartışma ve tırmanmaların yaşanması doğaldır, ama bu hiç konuşmamaktan veya bekle-gör anlayışından çok daha faydalı ve yapıcıdır. Türkiye sorunu çözmeye çalışırken tarafları müzakere masasında tutmaya, diğer yandan Azerbeycan ı da kırmamaya çalışıyor. Ama unutmamak gerekir ki, taraflar pazarlık masasından tüm istediklerini alarak kalkamazlar, bu müzakere teorisinin özüne aykırıdır. Arkasına ABD, AB Mostar, Sayı: 51, Mayıs 2009 13
ve Rusya yı almış ve hatta BM kararlarına uymamasına rağmen kendisine ciddi bir müeyyide uygulanmayan bir Ermenistan ın kolay lokma olduğunu düşünmemek lazım. Ayrıca Azerbeycan, Türk ve Ermeni halkları da çözüm sırasında herhangi bir ödün vermeye karşı çok hassas bir durumda. Bugün muhtemel bir çözüm planı şu şekilde konuşuluyor: İlk olarak Ermenistan, Karabağ etrafındaki Fuzuli, Akdam, Cebrail, Kubatlı ve Zengihan ı boşaltacak; ardından 1 milyon civarındaki mülteci Türk geri dönecek, Karabağ da statü belirlenmesi için uluslararası yönetim kurulacak, üçüncü adımda 6. şehir Kelceber de Azerbeycan a geri verilecek, sınır bölgelerine Türk ve Rus askerinin olmadığı uluslararası barış gücü yerleştirilecek. Sonunda da Azerbeycan bölgeye geniş bir özerklik tanıyacak. Bu plan, Azerbeycan ın da işine geliyor. Azerbeycan ek olarak Laçin bölgesinin güneyinden Ermenilerin çekilmesini ve Türkiye ile kara bağlantısı kurulmasını istiyor. Buna karşılık Türkiye, 1993 de kapanan Margara sınır kapısını açacak ve Ermenistan ı enerji nakil hatlarına dahil edecek ve hatta ekonomisinin kalkınması için bazı girişimlerde bulunacak. Kısacası şu an Ermenistan için hayati değerde olan ekonomik sorunlarına çözümler sunacak. Tabii bunlar sadece Karabağ konusunda çözüm alternatifleri; Türkiye 1915 iddialarının da çözümünü istiyor. Bugüne dek ısrarla söylediği ama Ermenistan tarafından kabul görmeyen ortak tarihçiler komisyonu da belki bu barış paketinin içine eklemlenebilir. Bugün 1991 den beri Rusya, AB ve ABD büyük üçgeninin içinde Ermenistan, Azerbeycan ve Türkiye üçgeni hiç olmadığı kadar barışa yakın durumda. Yeter ki Rusya ve her üç ülkede de çatışmadan rant sağlayan kesimler, bugüne dek olduğu gibi bu anlaşmaya da engel olmasın. Mostar, Sayı: 51, Mayıs 2009 14
References Daha geniş bilgi için bkz: Yenigün, C., Strategic Depth: Turkey s International Position, The Review of International Affairs, 2 (2), 2002, 120-123. Yenigün, C., Milli Egemenlik ve Supranasyonalizm İkilemi: AB ve Türkiye nin Dış Politikalarının Analizi, (National Sovereignty and Supranationalism Dilemma: The Analyses of Turkey s and EU s Foreign Policies), Aykaç, M., Parlak, Z. (Ed.): Turkey- EU Relations with All Aspects, Elif Publications, Istanbul, 2002, 369-416. Yenigün, C., An Emerging International Actor in Eurasian Stage: OBSEC Turkish Review of Eurasian Studies, 5, 2005, 159-196. Yenigün, C., Aegean Maritime Boundaries: Issues and Solutions, Turkish Review of Balkan Studies, 6, 2001, 153-166. Yenigün, C., Strategic Depth: Turkey s International Position, The Review of International Affairs, 2 (2), 2002, 120-123. Yenigün,C., Republic of Iraq, Wolfgang, G., Inat, K. (Ed.): Foreign Policy in the Greater Middle East, Central Middle Eastern Countries, WVB Wissenschaftliher Verlag Berlin Publications, Berlin, 2005, 37-55. Yenigün, C., Bolat, M. A., Gürcistan: Kaf Dağı nın Ardındaki Çatışma (Georgia: The Conflict Beyond the Kaf Mountain), İnat, K., Duran, B. (Ed.): Dünya Çatışma Alanları (World Conflict Areas), Nobel Publishing, 2 nd Ed., Ankara, 2007, 329-340. Yenigün, C., Soğuk Savaş Sonrasında TBMM ve Dış Politika, (Turkish Parliament and Foreign Policy after the Cold War), Nobel Publications, Ankara, April 2004. Mostar, Sayı: 51, Mayıs 2009 15