PATLAMA ÇUKURLARI MAAR VE DİATREMALAR Volkanizma sonucunda meydana gelmiş en basit şekillerdir. Tahrip şekilleri olarak gaz patlamaları sonucunda meydana gelirler. Sadece gaz patlamaları şeklinde görülen eksplozif volkanizmanın eseri patlama çukurlarına Diatrema denilir. Buna karşılık, çıkan gazla birlikte patlama sırasında parçalanan ana kayaya ait köşeli unsurlar ve piroklastik unsurların bu kuyunun çevresinde alçak bir halka teşkil ederek yığılmasıyla oluşmuş şekillere ise Maar denilir. Kuyu çevresinde bazan lav parçalarına da rastlanır. Şekil olarak dairesel veya elips biçiminde olup iç yamaçları oldukça diktir.genel olarak bir huniye benzerler.çoğunun çapı 400-800 metre arasında değişir.bazılarının içinde sular toplanarak göller meydana gelir, bir kısmı ise kurudur. Oluşumlarına neden olan gaz patlamalarının, bunların altında bulunan bir iç püskürük kütle ile ilgili olduğu kabul edilmektedir. Genel olarak etraflarında tefradan meydana gelen bir halkaya rastlanılır. Bazıları volkanik bir temel üzerinde bazıları ise tortul veya metamorfik bir temel üzerinde açılmış kuyular şeklindedirler. ÜLKEMİZDEKİ MAARLAR İç Anadolu Bölgesi de Ereğli ile Karapınar arasındaki sahada Kacadağ kütlesinin eteklerindeki Tuzlagölü ve Acıgöl. Nevşehir in 16 km. kadar güneybatısında, Güneşdağı volkanik kütlesinin kuzeyindeki Acıgöl. Köroğlu Işıkdağı volkanik kütlesinin üzerinde Kızılcahamam civarındaki Ovacık Depresyonu ve bunun 20 km. güneydoğusundaki Benli Depresyonu. Isparta nın 8 km. güneybatısındaki Gölcük Depresyonu. KALDERA VE SOMMA LAR Volkanik tahrip şekillerinden en dikkat çekici olanıdırlar. Birer inşa şekli olan gerek stratovolkan gerekse karışık volkanlar ve lav volkanları üzerinde tahrip şekilleri olarak gelişirler. KALDERA terimi İspanyolca olup, tencere anlamına gelir. Bu isim, tamamen volkanik olan Kanarya adalarındaki La Caldera depresyonundan alınmıştır. Volkan yapıları (konileri) üzerinde görülen kraterlere benzemekle birlikte onlara göre çok daha büyük depresyonlardır.bazılarının tabanında göllere rastlanır. La Caldera nın çapı 5-6 km.yi, çevresindeki diklikler 500-700 m. yi bulmakla birlikte, bazı kalderalar bunlara göre çok daha büyük boyutlara erişirler.
Oregon daki meşhur Crater Lake in içinde yer aldığı kalderanın çapı 8 km.yi, Alaska daki Aira kalderasının çapı 24, New Mexico daki Valles kalderasının çapı ise 28 km.yi bulmaktadır. Ülkemizdeki kalderalardan en bilineni olan Nemrut Kladerası nın çapı 8 km. kadardır. Kalderanın tabanı 2400 m. civarında olup, batı yarısı yarımay şeklinde bir göl ile kaplıdır. Doğu yarısı ise çeşitli püskürme safhalarına, özellikle de genç püskürmelere ait koni ve genç lav akıntıları ile kaplıdır. Burada iki küçük göl daha bulunur.strato volkan yapısı gösteren Nemrut Dağı nın (2801 m.) dış yamaçları tatlı bir eğime sahip iken, kaldera yamaçları oldukça dik olup bu yamaçların yükseltisi 500-600 m.yi bulur. Kalderanın çökme sonucu meydana geldiği kabul edilmektedir. Bingöl volkanının (3193 m.) da henüz yeni literatüre girmiş (TONBUL, 1996) oldukça büyük ve tipik bir kalderası bulunmakatdır. KAF nın Kuvaterner başlarında kesmesi sonucu güney yarısı yok olmuş olan Bingöl Kalderası bugün yarım daire şeklindedir. D-B yöndeki dış çapı 11-12 km, iç çapı ise 9-10 km. civarındadır. Tabanı 2700-2750 metrelerde uzanmakta, kaldera duvarlarının yükseltisi ise genellikle 250-400 m. arasında değişmektedir. Tabanda yükseltisi fazla olmayan genç konilere rastlanır Güneye açık bulunan kaldera tabanı, Köşkar Suyu tarafından yarılarak morfoloji ve litolojileri birbirinden farklı iki bölüme ayrılmıştır. Kalderanın yarılma değeri güneyde 700-750 m.ye ulaşmaktadır. Bingöl kalderası tipik bir çökme kalderasıdır. Kalderaların oluşumu ya patlamalar, ya çökmeler ya da bu iki olayın birlikte etkili olmasıyla gerçekleşir.buna göre ; 1- Patlama Kalderaları :Volkan konilerinin tepe kısmının şiddetli patlamalar sonucunda tahrip edilmesiyle meydana gelirler.bu durumda çevrede patlama sonucu fırlatılmış koniye ait piroklastik parçalara rastlanabilir. Günümüzde kabul edilen görüşe göre, bu şekilde oluşmuş kalderalar genellikle küçük kalderalardır ve bunların çapı nadiren 1.5 km.yi bulur. 2- Çökme Kalderaları : Çok büyük kalderalardır. Volkanın zirve bölümünün aşağıya doğru çökmesi sonucunda meydana gelirler. Bu çökme, daire şeklindeki bir kırık sistemine (ring faylar) bağlı olarak meydana gelebileceği gibi, volkanı besleyen mağma deposunun hızla boşalması şeklinde gerçekleşebilir. Daha fazla kabul gören bu hipoteze göre çökme kalderalarının oluşumu dört veya beş safhada meydana gelmektedir ;
SOMMA terimi ise Vezüv volkanı üzerindeki Monte Somma dan alınmıştır. Eski kalderanın kenarlarını teşkil eden dikliklerin kalıntılarını ifade etmek için kullanılır. Bu durum, Vezüv ün üst üste iki yapıdan meydana geldiğini ifade etmektedir.bugünkü Vezüv, daha eski bir volkan yapısı üzerine oturmaktadır. Bu eski volkan üzerinde, muhtemelen ilgili olarak çökmelerle meydana gelmiş bir kaldera bulunmaktadır. Monte Somma adını taşıyan dağ, bu eski kalderanın daha yüksek olan kuzeydoğu kenarının kalıntısıdır. Vezüv ün bugünkü konisi ise, bu kalderanın tabanında ve daha çok güney kenarında sonradan oluşmuştur. Bu yeni koninin eski kaldera tabanına göre olan bağıl yükseltisi 350 m. kadardır.güney kısımda oluşmuş yeni koni ile Somma arasında eski kaldera tabanına karşılık gelen sahanlık ise Atrio del Cavallo (Atların bağlandığı yer) adıyla bilinmektedir.
VOLKANİK DOMLAR (Lav Kubbeleri= Kümülodom= Tholoid) Andezit, trakit, dasit gibi orta tip veya riyolit gibi asit lavların akıcı olmamaları, çabuk katılaşan kıvamlı mağma özelliği göstermelerine bağlı olarak oluşan bir relief şeklidir. Bazalt domları çok nadirdir.şekil olarak kenarları çok eğimli bir tepeye karşılık gelirler.domlar dairesel ya da ovalimsi bir şekil alırlar.büyüklükleri çok farklıdır. Çapları birkaç metreden birkaç km.ye ulaşabilir. Kaliforniya daki meşhur Lassen Peak domunun taban çapı 2 km., yüksekliği 600 m.dir. Bu özellikteki mağma kubbemsi bir yığın halinde katılaşıp kalır. Yığılan mağma bu şekillerin üst kısmında, yani içinden çıktıkları kuyuların hemen üzerinde birikin kabararak bir mantar veya karnabahar görüntüsü sunar. Volkanik Domlar 1. Normal Topoğrafya Domları a. Endojen Domlar (Tholid). (Asıl volkanik domları oluştururlar.) b. Eksojen Domlar (Bir volkanın tepesindeki kuyudan veya kraterden çıkan çok yapışkan mağmanın üstüste yığılmasıyla oluşur.nadiren rastlanırlar.daha çok endojen domların tepesinde gelişirler) 2. Tıkaç Domlar ( Plug Dome, Belonites). (Baca içinde silindir şeklindeki volkanik kütlenin yukarı doğru itilmeleri ile meydana gelirler.bu silindirik kütleler bir kraterin ya da volkanın bacasının üst kısmında yer alırlar.)
NEK (Lav Tıkaçları, Baca Tıkaçları) Volkanın aşınmalar sonucunda tahrip edilmesi sonucunda açığa veya yüzeye çıkan eski baca dolgularıdır. Bunlar aşınımdan önce volkanların bacalarının mağma veya lav ve tefra ile dolması
sonucunda bir tıkaç halinde meydana gelirler.bu tıkaç yavaş yavaş artan bir basınçla alttan yukarı doğru itilir.bu durumda tıkaç dom (plug dome) meydana gelir. Tıkaçlar erozyona karşı diğer kayaçlardan daha dayanıklı olduklarından aşınmış volkanlarda bunlar bir kule gibi dimdik dururlar. Volkanik tıkaç ve neklerin çapları birkaç metreden 10001500 metreye kadar değişir.
LAV AKINTILARI ve LAV ÖRTÜLERİ Lav örtüleri fissürler boyunca meydana gelen bazik püskürmeye bağlı olarak meydana gelirler ve lav akıntılarına göre çok daha geniş alanlar kaplarlar. Lav akıntıları ise genelde merkezi püskürmeye bağlı olarak oluşurlar. Lav örtüleri jeolojik geçmişte çok daha geniş alanlı olarak meydana gelmişlerdir. Lav akıntıları ve lav örtülerinin yüzeyleri, daha çok bazalt gibi akıcı bazik lavlardan meydana gelmiş olduklarından, genellikle düzdür. Zemindeki topoğrafik engelleri ve boşlukları da örterek gelişirler. Özellikle lav akıntılarının oluşturduğu setlerin arkasında suların birikmesiyle lav setti gölleri oluşur. Bununla birlikte, lav akıntısının yüzeyde veya derinlikteki katılaşma hızları arasındaki ilişkilere ve lavın gaz kaybetme hızına bağlı olarak asıl iki yüzey tipi ayırdedilir ; Katılaşma Tipleri I- Dermolitik Katılaşma: İçerdikleri gazlar ve akıcılıklarını uzun süre korumalarına bağlı olarak lav akıntısı yüzeyinin bükülmüş halata benzer bir tarzdaki katılaşmadır. Pahoehoe tipi (halat) lavlar oluşur II- Klastolitik Katılaşma: Gazların hızla uçarak lavın daha çabuk soğuması sonucunda lav akıntısı yüzeyinin keskin kenarlı, çatlaklı ve bloklu bir görünüm alması şeklindeki katılaşmadır. Çok engebeli bir yüzeyi ifade eder. Aa tipi (blok) lavlar oluşur (Leçe ve Leçelikler meydana gelir) LAV TÜPLERİ (Lav Bacaları, Tünelleri ve Mağaraları) Lav Bacaları: Altta akış halinde bulunan henüz soğumamış lavlardan çıkan gazların patlayıcı etkisi sonucunda üstteki kabukta meydana gelen açıklıklardır. Lav Tünelleri ve Mağaraları: Katılaşmış yüzey altındaki lavların akıp gitmesi ile meydana gelen galeri ve boşluklardır.
Basınç Sırtları ve Hornitos lar Basınç Sırtları: Alttaki hareketli lavların üzerindeki soğumuş kabuğu uzun bir sırt halinde kabartması ve sırtın üzerinin uzun eksen boyunca çatlaması sonucunda lav akıntısının kenar kısmında ve akış yönü doğrultusunda oluşmuş şekillerdir. Hornitos: Altta henüz hareket veya akış halinde bulunan lavların bazı yerlerde yukarıya doğru yükselmeleri sonucunda lav akıntısının yüzeyinde beliren tepeciklerdir. Bunların üst kısımları parçalanmış ve buradan yüzeye bir miktar lav yayılmış olabilir.