KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ



Benzer belgeler
Türk ve Alman Bak fl aç s ndan AB Türkiye liflkileri

İÇİNDEKİLER BİRİNCİ BÖLÜM AVRUPA KÖMÜR VE ÇELİK TOPLULUĞU, AVRUPA EKONOMİK TOPLULUĞU VE AVRUPA ATOM ENERJİSİ TOPLULUĞU

1.- GÜMRÜK BİRLİĞİ: 1968 (Ticari engellerin kaldırılması + OGT) 2.- AET den AB ye GEÇİŞ :1992 (Kişilerin + Sermayenin + Hizmetlerin Serbest Dolaşımı.

Her milletin dili kimliğidir eğer dilinizi yozlaştırırsanız kimliğiniz erozyona uğrar.

AVRUPA OTOMOTİV PAZARI 2014 YILI OCAK AYINDA %5 ARTTI.

TARİHLERİ ARASINDAKİ YOLCU TAŞIMA SINIR GEÇİŞLERİ. A2 Yetki Belgeli Geçiş

TARİHLERİ ARASINDAKİ YOLCU TAŞIMA SINIR GEÇİŞLERİ. A2 Yetki Belgeli Geçiş

11 Eylül: AET Bakanlar Konseyi, Ankara ve Atina nın Ortaklık başvurularını kabul etti.

Yüz Nakli Doktorları Birbirine Düşürdü

01/05/ /05/2016 TARİHLERİ ARASINDAKİ EŞYA TAŞIMA GEÇİŞLERİ

Yrd. Doç. Dr. Münevver Cebeci Marmara Üniversitesi, Avrupa Birliği Enstitüsü

TARİHLERİ ARASINDAKİ YOLCU TAŞIMA SINIR GEÇİŞLERİ. A2 Yetki Belgeli Geçiş

AFYON KOCATEPE ÜNİVERSİTESİ ERASMUS+ ÖĞRENCİ ÖĞRENİM VE STAJ HAREKETLİLİĞİ BAŞVURU VE SINAV TAKVİMİ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

HABER BÜLTENİ xx Sayı 8

Yönetim Kurulu Başkanõ Tuncay Özilhan õn Antalya SİAD Konuşmasõ

HABER BÜLTENİ xx Sayı 10

3647 SAYILI ve 2008 (3647/2008) TARİHLİ YUNANİSTAN VAKIFLAR YASASI VE UYGULAMALARI

Kızla İlk Buluşmada Nasıl Sohbet Edilir? Hızlı Bağ Kurma Teknikleri

HABER BÜLTENİ xx Sayı 28 KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜNÜN, ÇALIŞAN SAYISI BEKLENTİSİ ARTTI

HABER BÜLTENİ Sayı 49

Türkiye nin Nükleer Silahlanmaya Bakışı

OCAK-EYLÜL 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

Atölye Çalışması I Eğitim ve Vatandaşlık Nisan 2003 Lidra Palas, Lefkoşa, Kıbrıs

5. TÜRKİYE - AVRUPA FORUMU Türkiye - AB Sivil Diplomasi İnşası: Kapasite İnşası Yönetimi ve Çok Boyutlu İşbirliği

TARİHLERİ ARASINDAKİ YOLCU TAŞIMA SINIR GEÇİŞLERİ. A2 Yetki Belgeli Geçiş

ERASMUS PROGRAMI PERSONEL EĞİTİM ALMA HAREKETLİLİĞİ Bilgilendirme Sunumu. İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Uluslararası İlişkiler Ofisi

HABER BÜLTENİ Sayı 9

KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ

HABER BÜLTENİ Sayı 50

İÇİNDEKİLER NÜFUS VE İŞGÜCÜ PİYASASI TASARRUFLAR

İLK KIBRIS TÜRK PUL SERİSİ

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

01/07/ /07/2015 TARİHLERİ ARASINDAKİ EŞYA TAŞIMA GEÇİŞLERİ

HABER BÜLTENİ Sayı 9

HABER BÜLTENİ xx Sayı 10

Erasmus Programı Hakkında Sıkça Sorulan Sorular

HABER BÜLTENİ xx Sayı 8

HABER BÜLTENİ Sayı 51 Konya Hizmetler Sektörü 2017 de, 2016 ya Göre Daha İyi Performans Sergiledi:

HABER BÜLTENİ xx Sayı 31 KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜNÜN ÇALIŞAN SAYISI BEKLENTİSİ ARTTI

HABER BÜLTENİ xx Sayı 13

Değerlendirme ölçütleri ve ağırlıklı puanlar şunlardır:

HABER BÜLTENİ Sayı 50

Pazar AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ. 27 Şubat 2018

ERASMUS PLUS ÖĞRENCİ HAREKETLİLİĞİ PROGRAMI (STUDENT MOBILITY) AKADEMİK DÖNEMİ 1 Haziran Eylül 2015

AVRUPA TİCARİ ARAÇ SEKTÖR ANALİZİ. 22 Aralık 2015

HABER BÜLTENİ xx Sayı 11

AKÇAKALE SINIR KAPISI

Yaptığım şey çok acayip bir sır da değildi aslında. Çok basit ama çoğu kişinin ihmal ettiği bir şeyi yaptım: Kitap okudum.

Balkan Sivil Toplum Müktesebatı STK ların Savunuculuk ve İzleme Potansiyellerinin Güçlendirilmesi Projesi

Yönetici tarafından yazıldı Çarşamba, 09 Eylül :41 - Son Güncelleme Çarşamba, 09 Eylül :10

HABER BÜLTENİ xx Sayı 47

HABER BÜLTENİ Sayı 69

OCAK-EKİM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

OCAK-KASIM 2017 DÖNEMİ TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRMESİ

HABER BÜLTENİ xx Sayı 33

T.C. GÜMRÜK VE TİCARET BAKANLIĞI Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

GARANTİ EMEKLİLİK VE HAYAT A.Ş. KAMU BORÇLANMA ARAÇLARI EMEKLİLİK YATIRIM FONU 2012 YILI 9 AYLIK FAALİYET RAPORU

HABER BÜLTENİ Sayı 51

AVRUPA BİRLİĞİNE ÜYE VE ADAY ÜLKELERDE TEMEL MAKROEKONOMİK GÖSTERGELER. (Kasım 2011) Ankara

HABER BÜLTENİ xx Sayı 11

HABER BÜLTENİ xx Sayı 17

INCOMING TURİZM RAPORU / ARALIK 2017

HABER BÜLTENİ xx Sayı 14

Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi

ERASMUS+ STAJ HAREKETLİLİĞİ. Bölüm Staj Hareketliliği Koordinatörü Dr. Yeliz Demir

Yavuz Bayülken Tarafından Hazırlanıp Sunulan Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi İşletmeleri Başlıklı Rapor Üzerine Görüşler

HABER BÜLTENİ Sayı 25 KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜ ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDEN UMUTLU

HABER BÜLTENİ xx Sayı 16

2017 YILI TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Öğrenim Hareketliliği Nedir?

II- ÖNCELİKLERİN TANIMLARI VE ÖNCELİKLER ÇERÇEVESİNDE AB MEVZUATINA UYUM, UYGULAMAYA YÖNELİK KURUMSAL YAPILANMA VE FİNANSMAN TABLOLARI

Araştırma Notu 12/124

4. ULUSLARARASI ELECTRONIST FUARINDAN 2016 YILI İÇİN ÜMİT VADEDİCİ KAPANIŞ

HABER BÜLTENİ xx Sayı 14

HABER BÜLTENİ Sayı 24 KONYA İNŞAAT SEKTÖRÜ GÜVEN ENDEKSİ GEÇEN AYA GÖRE DÜŞTÜ:

HABER BÜLTENİ xx Sayı 24

AB NİN BATI BALKANLAR BÖLGESİNE YÖNELİK POLİTİKASI VE BATI BALKAN ÜLKELERİNİN AB ÜYELİK SÜREÇLERİ

HABER BÜLTENİ xx Sayı 26 KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜ ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDEN UMUTLU

İKV DEĞERLENDİRME NOTU

HABER BÜLTENİ Sayı 22

ARTEV ENTELEKTÜEL VARLIK YÖNETİMİ İSTANBUL SANAYİ ODASI SUNUMU 30 MART 2012

HABER BÜLTENİ Sayı 50

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇÖLLEŞME İLE MÜCADELE SÖZLEŞMESİ 12. TARAFLAR KONFERANSI (COP12)

HABER BÜLTENİ Sayı 20

HABER BÜLTENİ xx Sayı 19

KONYA İNŞAAT SEKTÖRÜNÜN, FİYAT BEKLENTİSİ DÜŞTÜ

TÜRKİYE-HIRVATİSTAN-MAKEDONYA CUMHURİYETİ AVRUPA BİRLİĞİ MÜZAKERE SÜRECİ

SEKTÖRÜN BENİMSENEN FUARI ELEX

01/03/ /03/2016 TARİHLERİ ARASINDAKİ KAPILARA GÖRE EŞYA TAŞIMA GEÇİŞLERİ

Çarşamba İzmir Gündemi

KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜNÜN FİYAT BEKLENTİSİ DÜŞTÜ

AKÇAKALE SINIR KAPISI

HABER BÜLTENİ Sayı 38

HABER BÜLTENİ Sayı 39

HABER BÜLTENİ xx Sayı 33 KONYA HİZMETLER SEKTÖRÜNÜN ÇALIŞAN SAYISI BEKLENTİSİ ARTTI

AVRUPA BİRLİĞİ VE ULUSLARARASI İŞBİRLİĞİ ŞUBESİ

I. Balkan Stevia Konferansı

HABER BÜLTENİ xx Sayı 45

MAYIS 2018 TAŞIMACILIK İSTATİSTİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU

Transkript:

16 Prof. Dr. Atilla ERALP KOPENHAG ZİRVESİ IŞIĞINDA TÜRKİYE AB İLİŞKİLERİ Prof. Dr. Atilla ERALP ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Kopenhag Zirvesiyle ilgili bir düşüncemi sizinle paylaşarak başlamak isterim. Kopenhag Zirvesinde Avrupa Birliği de, Türkiye de çok önemli bir fırsatı kaçırdı. Bunun altını çizmek isterim. Kopenhag da Kıbrıs sorununun çözümü, ortak Kıbrıs ın Avrupa Birliği ne üyeliği ve Türkiye nin Avrupa Birliği yle ilişkilerinde 2004 Mayısından önce bir tarih alması mümkündü. Bu fırsatı ne yazık ki Avrupa Birliği ve Türkiye birlikte kaçırdı. Böyle bir çözüm, söylediğim çözüm olsaydı, bundan bütün aktörler kazanım içinde çıkacaklardı. Şimdi ise, değişik aktörlere değişik maliyetlerin olduğu bir dönem yaşayacağız. Ve buradan yine tabii Avrupa Birliği ve Türkiye anlamlı çözümler üretmeye çalışacak. Ama, bu üretilen çözümlerin hepsi önümüzdeki dönemde daha sorunlu olacaktır. Kopenhag dan önce ise, bunları daha az sorunlu çözebilmek mümkündü. Ama, burada tabii tartışmalarda da girebiliriz, ben burada Avrupa Birliği ni de eleştirmek istiyorum, Türkiye ve Avrupa Birliği birlikte böylesine olumsuz bir sonuca doğru ilerlediler. Bunu söyledikten sonra, değerli arkadaş larım konunun birçok yönlerine de değindiler, ben, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini biraz daha geniş bir perspektif içinde, Avrupa Birliği nin şimdiki genişleme süreci içinde değerlendirmeye ve Kopenhag dan nasıl bir sonuç çıktı ve Türkiye bu genişleme sürecinin neresinde ve buradan nereye gidebilir; bu konular üzerindeki düşüncelerimi sizinle paylaşmak isterim. Her şeyden önce belki şunu saptamakta yarar var: Kopenhag da Avrupa Birliği çok önemli ve tarihi bir karar aldı. Bunun altını çizmekte yarar var. Türkiye de biz tabii kendi dinamiklerimiz, kendi süreçlerimizle uğraştığımız için Avrupa Birliği nin hangi noktada olduğunu, neler yaptığını bazen gözden kaçırıyoruz. 1993 te Kopenhag da başlayan süreç, 2002 yılında Kopenhag da bölünmüş Avrupa dan tek Avrupa ya doğru ilerleyen bir şekilde sonuca ulaştı. Bu son derece önemli. 10 yıl içinde Avrupa Birliği, bölünmüş bir Avrupa dan tek Avrupa ya ilerleyen bir durum yarattı. Bu genişleme süreci içinde 11 ülkenin sorunu çözülmüş durumda. Yani, bunlara Romanya, Bulgaristan ı da kattığımız zaman, 11 ülkeyle ilgili sorun çözülmüş durumda esasında ve bu da çok önemli bir aşama.

Perşembe Konferansları Ortada iki sorun var: Birisi Kıbrıs meselesi. Çünkü Kıbrıs, doğru çözülüyor ama, sorunlu bir şekilde çözülüyor; o bakımdan da tam bir çözüm değil. Diğeri de Türkiye konusu. Şu anda Avrupa Birliği nin yaşanan genişleme sürecinde iki önemli sorunu kalmış durumda. Diğerlerinin hepsi, diğerleri de kolay değildi ama, zaman içinde bir çözüme ulaştı. Ve bu iki sorun da esasında, Kıbrıs la Türkiye meselesi birbiriyle iç içe. Biz bunlar zaman zaman, iç içe değil, Avrupa Birliği de iç içe değil diyoruz ama, bu iki sorun uzun zamandır iç içe esasında ve o yüzden de zaten geldiğimiz noktada ikisi yine iç içe bir şekilde devam ediyor ve Kıbrıs ile ilgili üretilen çözüm de sorunlu bir çözüm olarak ortaya çıkıyor. Şimdi, bunları söyledikten sonra, bu genişleme süreci, yaşanan genişleme sürecinde Türkiye nereden nereye geldi ve buradan nereye doğru gidebilir; bu konudaki bazı düşüncelerimi sizinle paylaşmak isterim. Türkiye, genişleme sürecine, bugün yaşanan genişleme sürecine en son girdi ve en sorunlu girdi. Bazen biz gözden kaçırıyoruz; Türkiye nin Avrupa Birliği yle ilişkileri çok eski zamana dayanıyor, 40 yıllık ilişkiler. Ama, şunu da saptamakta yarar var: Türkiye, 93 ten sonra başlayan sürece en son girdi ve en sorunlu girdi. Hatta 1990 ların ortalarındaki raporlara baktığımız zaman, Türkiye bu genişleme sürecinin içinde yoktu, hiçbir şekilde yoktu. Ve çok sorunlu girdi sonra da. Ne zaman girdi? 1997 Lüksemburg Zirvesine yaklaştığımız noktalarda girdi. Ve 1997 Lüksemburg Zirvesi kararlarını hatırlayalım. Türkiye yle ilgili kararlar çok sorunluydu. Türkiye, genişleme sürecinin içinde mi, dışında mı olduğu belirsiz bir noktadaydı ve Türkiye, diğer ülkelerden farklı olarak Avrupa stratejisinin içine oturtulmuştu. Diğer ülkeler katılım ortaklığı stratejisinin içine konulurken, Türkiye, müphem, belirsiz bir Avrupa stratejisinin içindeydi. Oradan nereye doğru gelindi? 1999 da Helsin ki de aday ülke konumuna geldi ve genişleme sürecinin içine girdi ve katılım ortaklığı stratejisinin içine girdi. O anlamda da tabii Helsinki çok önemli bir dönüm noktasıydı. Sonra ne oldu? Tabii Helsinki den sonraki sürece baktığımız zaman, Türkiye bu üç yılı son derece yanlış ve olumsuz bir şekilde kullandı; yani bunun da altını çizmekte yarar var. Avrupa Birliği ni eleştiriyoruz ama, bu süreçte diğer ülkeler, aday ülkeler, genişleme sürecinin içinde olan bütün ülkeler bu süreç içinde hızlanırken ve çok hızlı hareket ederken, Türkiye son derece yavaş hareket etti. Bakalım, mesela Avrupa Birliği nin önerdiği katılım ortaklığı belgesine. Türkiye nin bunun karşılığında yaptığı Ulusal Programa bakın, Ulusal Programda işlerin ne kadar yavaşlatılmaya çalışıldığını hepimiz görebiliriz. Kısa vadede düşünülen bazı şeyler orta vadeye alındı, sonra zaman içinde bunlar doğru dürüst uygulanmadı ve Türkiye, Helsinki den sonra iki yılı boşuna harcadı. Son bir yıl içinde kendimize geldik, hızlanmaya çalıştık, ama tabii biraz iş işten geçmişti. Biraz evvel de Füsun 17

18 Prof. Dr. Atilla ERALP Hocanın söylediği gibi, tabi Kopenhag da sonuç sürpriz değildi; çünkü bu süreç yavaş bir şekilde ilerledi o şekilde. Burada, Helsinki de Türkiye nin statüsü neydi? Avrupa Birliği de böyle düşünüyordu, ama Türkiye deki yöneticilerin de böyle düşündüğü ortaya çıktı; Türkiye, Avrupa Birliği ilişkilerinde yavaş bir kulvar içine girdi, diğer bütün ülkeler hızlanırken Türkiye yavaş bir kulvar içine girdi. Sadece yavaş bir kulvar içine girmedi. Helsinki nin sorunlu meselelerinden birisi de, Türkiye yi belirsiz bir takvim içine sokmasıydı. Diğerleriyle ilgili takvim ve ilişkiler netleşirken Türkiye belirsiz bir takvim içine konuldu. Ve Türkiye de bunu zorlamadı esasında. Türkiye de bu yavaş ve belirsiz kulvar ilişkisinden hoşlandı bir anlamda; yani bunu da kabul etmek lâzım. Diğer ülkeler, siyasî irade olarak ve yaptıkları işler açısından, sürekli hızlanmaya çalıştılar, kendi ilişkilerini netleştirmeye, kendi takvimlerini belirginleştirmeye çalıştılar. Türkiye böyle bir siyasî irade içinde olmadı bu süreç içinde. Sonuna doğru oldu ama, biraz iş işten geçtikten sonra. Bu çerçevede ben Kopenhag kararlarına baktığım zaman, Kopenhag kararlarını şöyle yorumluyorum: Türkiye yine yavaş bir kulvar içinde, burada farklılık yok, ama biraz daha takvim açısından belirgin kulvar içine girdi. Çok net değil ama, biraz daha belirginleşme oldu. Ne şekilde belirginleşme oldu? 2004 Aralık ta durum görüşülecek ve benim tahminlerime göre, işler olurunda giderse 2005 Mart ta müzakereler başlayacak. Avrupa Birliği genellikle müzakereleri Mart aylarında başlatır; yani 1998 de de öyle oldu, 2000 de de oldu. Türkiye yle de ilgili öyle olması beklenebilir. Ocak ta başlayacağını zannetmiyorum, 2005 Mart ta olabilir diye düşünüyorum. Böylesine bir durum çıktı, biraz daha belirgin bir durum. Düşündüğümüz zaman, şöyle bir tablo ortaya çıkarıyor: 2004 Mayısına kadar çok önemli, bahsedildiği gibi, bir süreç gerçekleşeceği için, Türkiye bunun dışına düşüyor, yani 2004 Mayısından sonra müzakerelere başlayan bir ülke konumuna giriyor. Bir anlamda da şu da oluyor düşünürsek: Türkiye diğerlerinden daha yalnız, daha tek başına bir duruma itiliyor. Yani, 10 ülke girmiş oluyor; Romanya, Bulgaristan için 2007 takvimi var ve Türkiye yle ilgili daha yalnız başına, tek başına bir durum söz konusu. Bunu da düşünmek lâzım. Niye düşünmek lâzım? Çünkü, Avrupa Birliği nin bu genişleme süreçleri genellikle gruplar hâlinde olur. Şimdi de 10 ülkeyi alıyor. Daha önce 3 erli gruplar hâlinde almıştı. Genellikle gruplar hâlinde alır. Yalnız başına bu süreci yürütmek son derece zordur Şimdi, buradan ilerleyerek şunu düşünebiliriz: Acaba Türkiye, Romanya ve Bulgaristan grubunu yakalayabilir mi? Yani, Romanya, Bulgaristan 2007 de tam üye olacaklar, bunu yakalayabilir mi? Bence bu kararların, Kopenhag kararlarına baktığımız zaman, Kopenhag kararları dedi ki Türkiye ye, Türkiye bunu yakalayamaz. Kopenhag kararlarını ben bu şekilde okuyorum. Mesela

Perşembe Konferansları Helsinki kararlarına baktığım zaman, Helsinki de bu potansiyel vardı, yani şöyle bir potansiyel vardı: Türkiye hızlı hareket ederse, Avrupa Birliği de irade gösterirse, Türkiye nin Romanya ve Bulgaristan la birlikte tam üye olma imkânı vardı. Ortaya çıkan sonuç Kopenhag la birlikte, artık denildi ki, Türkiye en erken 2005 Mart ta başlayacak, o zamana kadar tabii Romanya, Bulgaristan bu süreçte çok ilerlemiş olacak, Türkiye artık Romanya, Bulgaristan kategorisini, grubunu yakalayamaz. O anlamda Türkiye yalnız kalacak noktasına geliyor. Bu tabii çok düşündürücü bir nokta. Hızlandırarak, çok hızlandırarak mümkün müdür? Çok zordur açıkçası. Yani, 2005 Martında müzakerelere başlayan bir ülkenin 2007 yi yakalaması çok zordur. Biraz evvel belirtildiği gibi, belki 2010 u yakalayabilir, ama 2007 yi yakalaması çok zordur. Çünkü, bu süreçlere ben baktığım zaman, mesela Polonya yla müzakereler 4.5 yıl sürdü. Polonya yı hani büyük bir ülke, sorunlu bir ülke olarak düşünürsek müzakereler açısından, müzakereler Polonya yla 98 Mart ta başladı ve 2002 nin sonunda bitti. Yani, bir anlamda 4.5 yıldan daha fazla sürdü. Türkiye nin de en az Polonya kadar süreceğini varsayabiliriz. Bazıları, Türkiye nin İspanya kadar sürecini düşünüyor ama, o eski bir süreçti. Türkiye nin de bunu 4-5 yılda bitirebileceğini düşünebiliriz. Ama, tabii o zaman 2010 u belki yakalayabilir ama, 2007 yi yakalaması zorlaşıyor. Buradan ilerleyerek, yine fikir jimnastiğine devam edersek, ben şöyle görüyorum: Avrupa Birliği yakın bir zamanda yeni bir genişleme sürecine başlayacak. Bu genişleme süreci içinde, bunu ne zaman açıklayacağını göreceğiz ama, hazırlıklar içinde, buraya Balkan ülkeleri dahil olacak büyük bir ihtimalle. Bunların arasında Hırvatistan olabilir, Makedonya olabilir, başkaları da olabilir, belki Yugoslavya da olabilir, 4-5 Balkan ülkesini içeren bir sürecin içine girmeyi düşünüyor. Ve düşünülen şeylerden birisi de, zamanla Türkiye nin o grubun içine dahil olması. Bir grup olacaksa, çünkü Romanya, Bulgaristan grubunu kaçırdıktan sonra, Türkiye öbür gruba doğru gidebilir. Bu mümkün olacak mı, olmayacak mı? Tabii, 2010 a kadar Türkiye hızlanırsa, o zaman onlardan önce olabilir ama, 2010 dan sonraya kalırsa, tahminim, Türkiye Balkan ülkeleriyle birlikte düşünülmeye başlayacak. Ancak belirtildiği gibi, 2010 dan sonra Avrupa Birliği nin değişik süreçleri oluşabilir, mekanizmaları değişebilir. Ve tabii Türkiye nin Avrupa Birliği yle ilişkileri 2010 dan sonra ne anlama gelir; bunu da iyi düşünmek lâzım, o bakımdan da, 2010 a kadar bu süreci zorlamak ve 2010 u önemli bir hedef olarak almak lâzım. Biraz evvel belirtildiği gibi, ben de aynı düşünceye katılıyorum. 19

20 Prof. Dr. Atilla ERALP Ama öbür yandan da, Türkiye nin artık bu sürecin içine girdiğini, Türkiye ile ilgili tartışmaların son derece olgunlaştığını ve yoğunlaştığını ve Türkiye yle ilgili tartışmaların artık özel statü tartışmasından çıktığını, sancılı da olsa, Türkiye yle ilgili tam üyeliğin artık kabullenilmeye başlandığını da görüyorum; bunu da saptamakta yarar var. Bu tartışmalar devam edecektir. Ama Avrupa Birliği, sancılı da olsa artık Türkiye nin Avrupa Birliği sürecini daha kabullenmiş durumda. Yalnız, bunun tabii yine yavaş bir şekilde olması ve mümkünse 2010 un sonrasına kalması ve mümkünse yine Balkan ülkeleriyle birlikte olması düşünülüyor bence. Ancak, Türkiye nin de, -tabii diğer ülkeler nasıl hızlandı bu süreçte diye bakıldığı zaman- hızlanması mümkün. Yani, diğer ülkeler nasıl hızlandıysa Türkiye de hızlanabilir. 2007 yi belki yakalaması zor olabilir ama 2010 u muhakkak zorlaması lâzım. Daha geniş baktığımız zaman şunu da görmek mümkün: Avrupa Birliği merkezi Avrupa da kendine yakın mekanizmaları geliştirdikten sonra bunu muhakkak Doğu Akdenize yaymak isteyecektir ve Balkanlara yaymak isteyecektir. Şu anda iki önemli bölge var Avrupa Birliği açısından. Çünkü merkezi Avrupa yı kendisine katarak sorunu çözmüş durumda. Avrupa Birliği açısından iki önemli bölge bundan sonra Doğu Akdeniz olacak ve Balkanlar olacak. Zaten Kıbrıs sorunuyla Doğu Akdeniz üzerine yoğunlaşmaya başladı ve git gide de Balkanlar üzerine yoğunlaşacak. Zaten Romanya ve Bulgaristan meselesi Balkanları gündeme getiriyor. Yunanistan da zaten Avrupa Birliği nin tam üyesi. Diğer ülkeler de düşünülüyor; Hırvatistan, Makedonya, Yugoslavya, Arnavutluk. Çünkü, bundan sonra Balkanlar daki sorunları çözmeye yönelecek ve Balkanlar ı kendisine katmaya yönelecek. Burada Türkiye nin oldukça önemli bir yeri var. Merkezi Avrupa projesinde Türkiye nin önemli yeri yok ama iş Doğu Akdeniz e geldiği zaman ve Balkanlar a geldiği zaman Türkiye nin çok önemli bir yeri var bu projenin içinde. Avrupa Birliği nin bu projeyi, Doğu Akdeniz deki projesini ve Balkanlar daki projesini Türkiyesiz gerçekleştirmesi mümkün değil. Zaten Avrupa Birliği nin Türkiye yle, genel anlamda bakarsak, daha olumlu ilişkiler içine girmesinde bu bakışların önemi oldu. Yani, Doğu Akdeniz e yöneldikçe ve Balkanlar a yöneldikçe Türkiye nin önemi ortaya çıktı ve Türkiye-Yunanistan sorunlarının çözülmesinin önemi çıktı. Türkiye-Yunanistan sorunları çözül meden Avrupa Birliği Balkanlar da istediklerini gerçekleştiremez; bunun altını çizmek lâzım. Yani, Türkiye-Yunanistan sorunları böyle havadan gündeme gelmedi. Avrupa Birliği de görüyor ki, bu projeyi Balkanlar da ve Doğu Akdeniz de gerçekleştirmek için muhakkak Türkiye-Yunanistan sorunlarını çözmek lâzım. Birde 11 Eylül sonrasında uluslararası sistemdeki kutuplaşma sorunu çıktı ve bu da tabii Avrupa Birliği ni, Türkiye yle ilişkilerinde daha özenli ve daha

Perşembe Konferansları dikkatli olmaya sevk etti. Avrupa Birliği de kültürel kutuplaşmayı istemiyor sistemde. Belki Amerika bunun daha çok farkında ama Avrupa Birliği de git gide daha farkına varmaya başladı. O bakımdan da, güvenlik meselesi uluslararası sistemde kültürel de bir boyut kazandı. Kültürel meseleleri çözmeden güvenilir bir toplum oluşturamıyorsunuz; bunu da görmeye başladıkça Avrupa Birliği, tabi Türkiye nin Avrupa Birliği projesinin içine çekilmesi daha da önem kazandı. Bunları söyledikten sonra, son bir noktaya getirmek istiyorum, Türkiye nin bu süreç içinde yer alacağını ve ilerleyeceğini, ama Türkiye deki siyasî iradeye de meselenin bağlı olduğunu, çünkü bu süreçler hep hızlanmayı gerektiren meseleler, siz yavaş giderseniz, ilişkiler dejenere olmaya başlar, o bakımdan da hızlanmak lâzım. Bunu söyledikten sonra, belki tartışmalarda konuya girebiliriz ama Kıbrıs meselesiyle Türkiye nin Avrupa Birliği konusu ilişkisi üzerine bir düşüncemi aktarmak istiyorum. Türkiye de son zamanlarda da bir tartışma var; Kıbrıs kendi yoluna gidecek, Türkiye Avrupa Birliği ilişkileri de kendi yoluna gidecek. Ben açıkçası bunu mümkün olarak görmüyorum. Yani, baktığım zaman, işin özü neredeyse, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin çözümü ve Kıbrıs meselesinin çözümü. Yani, bunu işin özü olarak düşünmek lâzım. O bakımdan da, Kıbrıs meselesinin çözümüne Avrupa Birliği hâlen çok önem veriyor. Tabii bu, ortada çok ciddî takvim var; Kopenhag kaçtı burada. 28 Şubat a kadar çözülebilinir mi Kıbrıs sorunu ve ortak Kıbrıs Avrupa Birliği nin tam üyesi olabilir mi? Bunu gözleyeceğiz. 28 Şubat a kadar çözülmezse ne olur? Bunu da çok iyi düşünmek lâzım. 28 Şubat a kadar çözülmezse, o zaman zaten Güney Kıbrıs ın tam üye olacağı ortaya çıkıyor. Bunun tabii son derece olumsuz sonuçları var. Ama bu arada ara formüller geliştirilebilinir mi? Yani, 28 Şubat a kadar Kıbrıs sorunu çözülmezse, 28 Şubat tan sonraya sarkabilecek, Kıbrıs sorunundaki yine görüşmelerin devam edeceği ve ilişkilerin gerginlik içinde değil, işbirliği içinde devam edeceği bir süreç yaratılabilinir mi? Çünkü benim tahminim, eğer işbirliği içinde bir süreç yaratılamazsa Kıbrıs meselesinde, Türkiye nin Avrupa Birliği ilişkileri çok daha uzun süreye yayılır ve mümkün de olamaz diye düşünüyorum ben. Yani, Kıbrıs sorunu çözülmeden ve Türkiye-Yunanistan ilişkileri belli bir noktaya gelmeden Türkiye nin Avrupa Birliği ne üye olmasını, ben açıkçası Avrupa Birliği dinamiklerine baktığım zaman çok mümkün olarak görmüyorum. O yüzden, işbirliği içinde Avrupa Birliği ve Türkiye nin ve Yunanistan ın, tabii bütün aktörlerin Kıbrıs sorununu çözerek meselelere yaklaşması, Türkiye-Yunanistan sorunlarını çözerek yaklaşması ve buradan da ilerleyerek Doğu Akdeniz de ve Balkanlar da çok daha güvenlik içinde olan ilişkiler yaratmaya çalışması lâzım. Çünkü projenin esası buraya dayanıyor. Tabii bu sadece Türkiye yle çözülebilecek bir mesele değil. Burada Yunanistan, Kıbrıslı 21

22 Prof. Dr. Atilla ERALP Rumlar, Kıbrıslı Türkler, Avrupa, birçok aktör var. Bunların hepsinin buluşup, bu meseleleri çözüme doğru iletmesinin gerekli olduğu bir süreçten geçiyoruz. Eğer bunlar çözülmezse, bunların hepsi Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini olumsuz etkileyecektir.