1. Kompozisyon dalında birinci olan eser. İlim Yolculuğunda Bir Uzun Durak: Üniversite



Benzer belgeler
Ġspanya da üniversite Sistemi

KUPA TEKNĠK BĠLĠMLER MESLEK YÜKSEKOKULUNUN

Demodur Kırmızı yazılar sizin sipariş verirken yollamış olduğunuz yazılardır.

ĠSHAKOL. Ġġ BAġVURU FORMU. Boya Sanayi A.ġ. En Son ÇekilmiĢ Fotoğrafınız. No:.. ÖNEMLĠ NOTLAR

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

TARİH BİLİNCİ MESLEK KÜLTÜRÜ VE HARİTACILIK ÜZERİNE. Prof. Dr. Erol KÖKTÜRK Kocaeli Üniversitesi Karamürsel Meslek Yüksekokulu

Ġngiltere'de Eğitim Sistemi

ÖĞRETMENLİK MESLEK BİLGİSİ DERSLERİ ÖĞRETMENİ

ÖSYM sitesinde yayınlanan ALES hakkında yer alan bilgilere göre ; Sınavda 4 ayrı grupta soru çıkacaktır. Bunlar:

GÜMÜŞHANE ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ VE SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ NE HOŞGELDİNİZ

EK-2: İnşaat Mühendisliği Öğrenci Anketi

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İngilizce Eğitim Programı için gerekli ek rapor

ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI GÜZ YARIYILI ÇİFT ANADAL LİSANS DİPLOMA PROGRAMI KONTENJANLARI

Sınıf Sistemi Öğrencilerini Belirlemeye Yönelik İp Uçları. Sınıf Sistemi Tasdikname Girişi

En Çok Hangi Özel Ders İsteniyor?

GÜNEġĠN EN GÜZEL DOĞDUĞU ġehġrden, ADIYAMAN DAN MERHABALAR

2015-LİSANS YERLEŞTİRME SINAVLARI (2015-LYS) SONUÇLARI. 30 Haziran 2015

ĠNÖNÜ ÜNĠVERSĠTESĠ REKTÖRLÜĞÜ NDEN

Milli Eğitim Bakanlığının Sosyal Bilimler Lisesi açmasının amaçları şu şekilde özetlenebilir:

KARLISU SOSYAL BİLİMLER LİSESİ OKUL REHBERLİK VE PSİKOLOJİK DANIŞMA SERVİSİ

MÜHENDĠSLĠK VE DOĞA BĠLĠMLERĠ FAKÜLTESĠ

BAŞVURU KOŞULLARI: Doktora Programları Başvuru Koşulları. Tezli Yüksek Lisans Programları Başvuru Koşulları

DEMOKRATİKLEŞME VE TOPLUMSAL DAYANIŞMA AÇILIMI

ÜNİVERSİTE SINAV SİSTEMİ ( YGS ve LYS ) Hakkında Bilgilendirme

BĠR MESLEK OLARAK ÖĞRETMENLĠK

ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI 2013 YILI FAALİYET RAPORU

SAĞLIK ORTAMINDA ÇALIġANLARDA GÜVENLĠĞĠ TEHDĠT EDEN STRES ETKENLERĠ VE BAġ ETME YÖNTEMLERĠ. MANĠSA ĠL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ HEMġĠRE AYLĠN AY

İmam - hatip liseleri, imamlık, hatiplik ve Kur'an kursu öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek

ALAN YOK / ALAN SEÇMELİ SINIF SİSTEMİ TASDİKNAME GİRİŞİ Açık Öğretim Lisesi

Murat Çokgezen. Prof. Dr. Marmara Üniversitesi

Oklun Öğrenci Mevcudu

2015 ÖĞRENCİ SEÇME VE YERLEŞTİRME SİSTEMİ (ÖSYS)

ÖZGEÇMİŞ (YÖK FORMATINDA)

SAĞLIKTA DÖNÜġÜMÜN TIP EĞĠTĠMĠNE ETKĠSĠ

TABLO-1 KPSS DE UYGULANACAK TESTLERİN KAPSAMLARI Yaklaşık Ağırlığı Genel Yetenek

T.C. BĠNGÖL ÜNĠVERSĠTESĠ REKTÖRLÜĞÜ Strateji GeliĢtirme Dairesi BaĢkanlığı. ÇALIġANLARIN MEMNUNĠYETĠNĠ ÖLÇÜM ANKET FORMU (KAPSAM ĠÇĠ ÇALIġANLAR ĠÇĠN)

T.C. MARMARA ÜNİVERSİTESİ HUKUK FAKÜLTESİ

TOBB Üniversitesini tanıyalım

T.C. MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI ÇOCUK GELİŞİMİ VE EĞİTİMİ ALANI ÇERÇEVE ÖĞRETİM PROGRAMI

KAFKAS ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI KURUM İÇİ VE ANABİLİM DALI/BÖLÜMLER ARASI YATAY GEÇİŞ KONTENJANLARI VE ŞARTLARI

MESLEK NEDİR? Meslek, bir kişinin hayatını kazanmak geçimini sağlamak için yaptığı iş olarak tanımlanmaktadır.

İmam - hatip liseleri, imamlık, hatiplik ve Kur'an kursu öğreticiliği gibi dini hizmetlerin yerine getirilmesi ile görevli elemanları yetiştirmek

ÇORLU MESLEK YÜKSEKOKULU ELEKTRONİK VE OTOMASYON BÖLÜMÜ

BİYOLOJİ ÖĞRETMENİ TANIM. Çalıştığı eğitim kurumunda, öğrencilere biyoloji ile ilgili eğitim veren kişidir. A- GÖREVLER

Giresun/Bulancak Sarayburnu Camii

Sınavlara Hazırlanan Öğrencilerin Sorularına Cevaplar (2) - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

OKUL MÜDÜRÜMÜZLE RÖPORTAJ

2017-LİSANS YERLEŞTİRME SINAVLARI (2017-LYS) SONUÇLARI

9.SINIFLAR YIL SONU BİLGİLENDİRME TOPLANTISI

AKSARAY ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜNDEN

2017 YILI AĞUSTOS AYI FAALİYET RAPORU

KAFKAS ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÜĞÜ ÖĞRENCİ İŞLERİ DAİRE BAŞKANLIĞI

c) Yabancı Uyruklu Adaylar İçin:

S. NO İŞBİRLİĞİ YAPILACAK KİŞİ VE KURULUŞLAR

AKADEMİK YILI

EĞĠTĠM ÖĞRETĠM YILI 8. SINIF DĠN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BĠLGĠSĠ DERSĠ KONU VE KAZANIMLARININ ÇALIġMA TAKVĠMĠNE GÖRE DAĞILIM ÇĠZELGESĠ

TEKNOLOJİ VE TASARIM DERSİ

6098 SAYILI BORÇLAR KANUNU KAPSAMINDA. ADAM ÇALIġTIRANIN SORUMLULUĞU. Av. Mustafa Özgür KIRDAR ERYĠĞĠT HUKUK BÜROSU / ANKARA

ÇAYIRHAN TURGAY CİNER MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ

DERS SEÇİMİ DERS SEÇĠMĠ NEDĠR? ORTAK DERSLER YILDIRIM BEYAZID ANADOLU LİSESİ

KKTC de EĞİTİM ve ÖĞRENİM. GÖRÜŞLER ve ÖNERİLER

TEZSİZ YÜKSEK LİSANS PROJE ONAY FORMU. Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı Eğitim Yönetimi, Denetimi, Planlaması ve Ekonomisi


AR-Ge ÇalıĢmalarında Temel Bilimlerin Yeri ve Lisansüstü Eğitimde Yapılması Gerekenler

2014-LİSANS YERLEŞTİRME SINAVLARI (2014-LYS) SONUÇLARI. 27 Haziran 2014

Sayın Velimiz, Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Birimi.

İSTEK ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT OKULLARI

FEN-EDEBİYAT FAKÜLTESİ

ÖĞR.GÖR.DR. FATĠH YILMAZ YILDIZ TEKNĠK ÜNĠVERSĠTESĠ MESLEK YÜKSEKOKULU Ġġ SAĞLIĞI VE GÜVENLĠĞĠ PROGRAMI

TABLO-1 KPSS DE UYGULANACAK TESTLERİN KAPSAMLARI Yaklaşık Ağırlığı Genel Yetenek

TÜRKİYE DE TARIM EĞİTİMİ. Yrd. Doç. Dr. M. Kazım Kara

KIRIKKALE ÜNİVERSİTESİ YABANCI DİLLER YÜKSEKOKULU

ÖSYS Öğrenci Seçme ve YerleĢtirme Sistemi (LYS BĠLGĠLENDĠRME SUNUSU) 2013-ÖSYS Sunum, arakliogretmenlisesi.meb.k12.tr

2008 YILINDA ÜNĠVERSĠTELERĠMĠZĠN MADEN MÜHENDĠSLĠĞĠ BÖLÜMLERĠNE KAYIT YAPTIRAN ÖĞRENCĠLERĠN ÖSS PROFĠLĠ ve ÇEġĠTLĠ BĠLGĠLER

İTALYAN OKULLARI NASIL DÜZENLENMİŞTİR?

İSTEK ÖZEL KAŞGARLI MAHMUT OKULLARI

TÜRKİYE DE MÜHENDİSLERİ N SORUNLARI VE MÜHENDİS

Beykoz İlçesi Üniversiteye Giriş Analiz Çalışması (2012, 2013 ve 2014 Yılları)

2016 KPSS ÖN LİSANS TESTİNİN ANALİZİ

SON BEŞ YIL İÇİNDE YAPILAN LİSANS YERLEŞTİRME (LYS) SINAVLARI İLE ÖĞRETMENLİK ALAN BİLGİSİ (ÖABT) SINAVLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ

2016 KPSS ÖN LİSANS TESTİNİN ANALİZİ

VERGİ DENETİM KURULU BAŞKANLIĞI

YÜKSEKÖĞRETİM KURUMLARI SINAVI İLE İLGİLİ SIKÇA SORULAN SORULAR VE CEVAPLARI (Güncellenme Tarihi: 11 Kasım 2017)

Üniversite-Bölüm Tercihler Oktay Aydın 23 Temmuz 2012 / İstanbul oktayaydin@gmail.com

ARAŞTIRMA VE GELİŞTİRME FAALİYETLERİNİN DESTEKLENMESİ HAKKINDA KANUN

GENÇLİK: BİR KELİMENİN TELAKKİSİ

İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ADAY ÖĞRENCİLER TANITIM KATALOĞU

YAŞAM ÖYKÜSÜ. Doğum yeri: Doğum Tarihi: 1. Aile Bilgileri Baba: Adı: YaĢı:

HĠTĠT ÜNĠVERSĠTESĠ. SÜREKLĠ EĞĠTĠM UYGULAMA VE ARAġTIRMA MERKEZĠ FAALĠYET RAPORU

T.C. KAFKAS ÜNĠVERSĠTESĠ EĞĠTĠM FAKÜLTESĠ KURUM ĠÇĠ VE ANABĠLĠM DALI/BÖLÜMLER ARASI YATAY

MARKA ŞEHİR ÇALIŞMALARINDA AVRUPA ŞEHİR ŞARTI SÖZLEŞMESİ DİKKATE ALINMALI

Litvanya'da Eğitimin Avantajları Litvanya'da Eğitim

MUĞLA SITKI KOÇMAN ÜNİVERSİTESİ

GRUPLAR FAKÜLTE/BÖLÜM SAYI. Birinci Grup Hukuk, Siyasal Bilgiler, İktisat, İşletme ve İktisadi ve İdari Bilimler 35

YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ EĞİTİM FAKÜLTESİ PEDAGOJİK FORMASYON EĞİTİMİ SERTİFİKA PROGRAMI BAŞVURU ve UYGULAMA ESASLARI

ALES Puan Türü EA SÖZ. İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi nin İktisat, İşletme, Maliye, EA SAY EA SÖZ. ALES Puan Türü 60 EA EA SÖZ SAY ALES EA SÖZ

T.C KAHRAMANMARAŞ SÜTÇÜ İMAM ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ

Transkript:

1. Kompozisyon dalında birinci olan eser İlim Yolculuğunda Bir Uzun Durak: Üniversite Gerçekten de o kadar çok insan var ki, sırf düşünmeleri gerekmesin diye okurlar. Georg Christoph Lichtenberg Ġngilizce universe ve city kelimelerinin terkibinden oluģan university için kendisini oluģturan kelimeleri esas alarak bir karģılık bulmaya kalkarsak bulacağımız Ģey evren-kent olacaktır; evrenin kendisinde temsil edildiği kent. Ġlk bakıģta bir mübalağa olduğu izlenimi uyandıran bu terkip bir söz oyunundan ziyade bir bakıģ tarzına iģaret etmektedir. Zira esaslı bir ilk ve orta öğretimin üzerine bina edilen yüksek öğrenim, bir cephesiyle gerek fiziki gerek fikri manada kendisini çepeçevre kuģatan âlem hakkında kiģiye bir sarahate kavuģma imkânı vadederken, diğer cephesiyle bir kendilik bilgisi verme iddiası taģır. Türk Dil Kurumunun hazırladığı Türkçe sözlük ise, dilimize üniversite olarak girmiģ olan bu sözcük için Ģu karģılığı uygun bulmuģ: Bilimsel özerkliğe ve kamu tüzel kiģiliğine sahip; yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araģtırma ve yayın yapan fakülte, enstitü, yüksek okul vb. kuruluģ ve birimlerden oluģan öğretim kurumu. Bu yazının konusu bir kavram tahlili olmadığı için bu kadarla iktifa edebiliriz sanırım. Fakat Ģunu belirtmek gerekir ki; kelimenin Ġngilizce aslında saklı bulunan anlamı göz ardı ederek Batı düģünce sistemi içinde üniversite algısının yerli yerinde anlaģılması mümkün değildir. Neyi Nasıl Anlamalı: Eğitim Ġnsanlık tarihinin üzerine çokça kafa yorulan meselelerinden biri olup bugüne gelene kadar üzerinde mutabık kalınan bir sisteme kavuģturulamamıģ olan eğitim meselesine nasıl bir nazarla bakılması gerektiği üzerine, üniversite öğrencisi sıfatıyla kelam etmek biraz cüretkâr olmayı gerektiriyor sanırım. Öte tarafta Her milletin, devletin kendi ihtiyaçlarını, sosyal dokusunu, kültürünü esas alarak buna göre bir eğitim metodu benimsemesi gerektiğine göre âlemģümul bir sistem arayıģında olmak gerekli midir? diye sorulabilir. Fakat bahis konusu olan Ģey insan kavrayıģının belli meziyetlerle teçhiz edilmesi ise milletleri, devletleri belli Ģekilde davranmaya zorlayan bazı ortak kabullere ulaģılması mümkündür. Öyleyse her cesaretin terkisinde bilgelik barındırmayabileceğini bilerek bu hususta birkaç söz sarf etmeli. Ama bundan önce Platon a kulak verelim. Antik Çağın bilinen ilk yüksek öğretim kurumu sayılan Atina Akademisi nin kurucusu olan bu Antik Yunan filozofu, bize ilk ütopya olarak tanıtılan baģeseri Devlet te, akıllıca soru sorma ve cevap verme yeteneği kazandıran Dialektika yı bilimlerin doruğu ve tacı olarak kabul eder ve akademide okutulacak bilimlerlerle ilgili olarak Ģöyle devam eder: - ġimdi, bu bilimleri kimlere vereceğiz, nasıl vereceğiz sıra buna geldi. 1

- Öyle ya. - Ġlkin nasıl bir seçme yaptığımızı hatırlıyor musun? Kimleri baģa getiriyorduk? - Hatırlıyorum. - ĠĢte seçeceklerimiz tıpkı onlar gibi olacak. Yani en dayanıklı, en yiğit ve mümkünse en güzellerini seçeceğiz. Ayrıca yalnız iyi huylu, aklı baģında olmalarına değil, vereceğimiz eğitime elveriģli bir yaradılıģta olmalarına da bakacağız. - Bu yaradılıģtan neyi anlıyorsun? - AnlayıĢ gücü ve öğrenme kolaylığı demek istiyorum, sevgili dostum. Ġnsan kafa eğitiminde beden eğitimine göre daha çok yılar. Çünkü bu çalıģmada kafa yalnızdır. Beden onun çalıģmasına katılmaz. Ve diyalogun ilerleyen bölümlerinde sözünü Ģöyle tamamlar: Hür insan hiçbir Ģeyi köle gibi öğrenmemeli. Bedene zorla yaptırılan Ģeyin ona bir kötülüğü olmasa bile kafaya zorla sokulan Ģey akılda kalmaz. Platon un filozofların idare etmesini öngördüğü devlet modelinde eğitim üzerine sarf ettiği bu cümleler kâğıt üzerinde estetik dursa da üzerinde çokça konuģulması gereken bir sistemden bahsettiği su götürmez. Fakat, talep eden manasına gelen talebenin bu topraklarda öğrencinin karģılığı olarak kullanıldığı ve hocaların talebesini seçmesinin gayet tabii olduğu bir tedrisat kültürünün varisleri olarak Platon a hak vermemek elde değildir. Platon un hocası Sokrates in de gençlerin ahlakını bozduğu suçlamasına maruz kaldığı Atina dan çıkıp bugüne geldiğimizde bizi iki dünya harbi geçirmiģ, sanayideki büyümenin ve teknolojik geliģmenin siyasete baģta olmak üzere sosyal hayatın her veçhesine tesir ettiği bir dünya karģılamaktadır. Yirmi birinci asrın ilk on yılını geride bıraktığımız bu dönemde ardımızda kalan özellikle son iki asrın doğru idrak edilmesi neden önemli ve bu idrakin eğitim ve üniversiteyle ne ilgisi var? denilebilir. Bu noktada yirminci yüzyılın ilk yarısına damgasını vuran Almanlar hakkında yazılan bir eserden Ģöyle bir alıntı yaparsam mesele bir nebze aydınlanacaktır. Harold James, Alman Kimliği adını verdiği eserde bize Ģunları aktarır: Almanya, ekonomide rakiplerini yakalamayı hayal edemediği bir zamanda bile bilimde bir Alman üstünlüğü yaratan, görece bir akademik faaliyet özgürlüğü ve bağımsızlığı sağlamıģtı. 1830 ların ortasından sonra Almanlar enerji, elektrik, manyetizma ve optikte Fransızlar ya da Ġngilizlerden daha çok ve önemli keģiflere imza attılar. Birkaç yıl sonra ise bu yeni düģüncelerin sadece entelektüel heyecan değil aynı zamanda da yeni üretim olanakları yarattığı gözleniyordu. Giessen Üniversitesi laboratuarlarında akademik bir araģtırmacı olan August Kelkule von Stradwitzs ise benzin molekülü üzerinde çalıģırken tamamen yeni bir inorganik kimya bilimi geliģtiriyordu. 1890 a gelindiğinde Almanya daki akademik bilim adamı sayısı Britanya dakinin iki katıydı. Bunların faaliyetleri diğer pek çok sonuç yanında dünya boya pazarında gerçek bir Alman tekeli yaratıyordu. Yüzyılın sonunda en dinamik geliģme kaydeden endüstriler elektrik, kimya ve optik büyük oranda bilimsel baģarıya dayanıyordu. Aynı dönemde yani 19. yüzyılın ortalarından itibaren Osmanlı eğitim sisteminde de ciddi değiģiklikler meydana gelmiģ klasik eğitimin omurgası olan medreselere ilave olarak Darulfünun, Darulmullimin, Mekteb-i Mülkiye, Hukuk Mektebi, Baytar Mektebi ve Sanayi- i 2

Nefise Mektebi gibi okullar açılmıģtır. Cumhuriyet in ilk yıllarında eğitim birliği reformuyla yeni bir çehreye kavuģan eğitim sistemi içinde bugünkü Ģeklini alan üniversiteler yukarıda adı geçen mekteplerin altyapısını oluģturduğu bir sistem üzerine faaliyetlerini sürdürmüģlerdir. Bu satırları okuyanlar tarihin tozlu raflarından baģımı kaldırıp eğitim meselesinin bugünkü hali üzerine henüz diģe dokunur bir Ģey söylemediğim itirazında bulunabilirler. Hakları yok değil fakat merkezinde üniversitenin yer aldığı konumuza ıģık tutması bakımından bu tarihi arka planın önemi büyük. Osmanlı Devletinin son elli yılı ile Cumhuriyetin ilk elli yılı esas alındığında görülecektir ki, gerek devlet idaresinde gerek sosyal bünyede meydana gelen menfi ya da müspet kayda değer geliģmelerin, yine her iki dönemde öne çıkan ve kalıcı izler bırakan sanat ve edebiyat ürünlerinin ortaya çıkıģında dönemin mekteplilerinin payları çok büyüktür. Keyfiyeti Kemiyete Feda Etmek Bugün Türkiye de 97 si devlet üniversitesi olmak üzere 141 üniversite var. Üniversite olmayan il azdır Türkiye de. Vakıf üniversitelerinin sayısının hızlı artıģı ve her ilde bir üniversite kurulması fikrinin rağbet gördüğü düģünüldüğünde bu sayı burada durmayacak gibidir. Türkiye deki ilk vakıf üniversitesi olan Bilkent Üniversitesinin kuruluģ yılının 1984 olduğu ve geri kalan kırk vakıf üniversitesinin 1992 ve sonrası dönemde kurulduğu düģünüldüğünde söz konuģu artıģın mahiyeti daha iyi anlaģılacaktır. Bu sayısal veriler ne manaya geliyor? Buradan varmak istediğim sonuç nedir? Sayıları bir hayli fazla olmasına rağmen Dünyada baģarı sıralaması bakımından ilk 500 üniversitenin içinde neden Türk üniversitelerinden biri yok? sorusuyla alevlenen tartıģmalardan bahsedecek değilim. Zira bu sorunun Dünyada ilk 50 üniversitenin içinde bir Türk üniversitesi neden yok? biçiminde sorulması gerekirdi. Ġlk 500 üniversiteden 472. olmak neden bir baģarı alameti sayılsın, anlamak çok güç. Aslında Türkiye de yeni üniversite açılıp açılmaması münakaģasının yeni olmadığını Peyami Safa nın 1955 yılında Milliyet de neģredilen yazısından anlıyoruz. Yeni Üniversiteler Açabilir miyiz? baģlığını taģıyan yazıda Peyami Safa Ģu tespitleri yapmıģ: Mevcut okul ve üniversitelerimizin hepsi, modern, medeni bir seviyeye ulaģabilmek için yıllardan beri çeģitli eksikliklerinin tamamlanmasını boģ yere beklerken yenilerini nasıl kurarız? Bugünkü okul ve üniversitelerimiz, öğretmen, profesör, kitap, malzeme, laboratuar bakımından bir türlü tedarik edemedikleri o kadar çok öğretim vasıta ve elemanlarına muhtaçtırlar ki, onları tamamlamak elbette ki yeni okul ve üniversiteler açmaktan evvel düģünülecek meseledir. diyor ve yazıyı Ģu ifadelerle noktalıyor: En ihtiģamlı binayı kapısına üniversite levhası asmakla üniversite haline getiremeyiz. Programların batı üniversitelerinkinden tercüme olması da surî bir benzeyiģtir. Hatta zengin ( ve eser sahibi!) bir profesörler kadrosu da üniversiteyi tamamlamaz. Hakikati araģtırma tecessüs ve humması veren bir ilim atmosferi lazımdır ki, bunu bulamadıkları için birçok yabancı profesörler Ġstanbul dan bile kaçtılar! Bu yazının yayımlandığı yıl, Cumhuriyet otuz iki yaģında ve Türkiye de üniversite sayısı sadece on iki idi. Türkiye nin üniversiteleri dolayısıyla adından söz ettirmesinin kemiyetteki bir artıģtan ziyade keyfiyette bir yükselme ile meydana gelebileceğini söylemek zor olmasa gerek. Misal olsun, Ģarkiyat konusunda Hollanda nın Leiden Üniversitesinin nam 3

yapmıģ olması düģündürücü değil midir? KuruluĢu 1453 olarak bilinen ve bir imparatorluk baģkenti olan Ġstanbul da yer alan Ġstanbul Üniversitesinin ilmi birikimi, 1575 de kurulan Leiden Üniversitesi nden aģağı olmasa gerek. Bir ilahiyat fakültesi öğrencisi olarak Ģöyle bir tespitte bulunmayı da elzem kabul ediyorum: Kanada nın 1821 de kurulan en eski üniversitesi olan McGill Üniversitesinin bünyesindeki Ġslami AraĢtırmalar Enstitüsü eliyle bu alanda hatırı sayılır akademik bir merkez haline gelmesini ve arģivinde yüz binin üzerinde kaynak eser barındırmasını nasıl anlamalı? Kökleri Sahn-ı Seman ve Sahn-ı Süleymaniye ye kadar uzanan, 1912 de Emrullah Efendi nin hazırladığı ve tatbik ettiği Darül Fünun projesinde Ulum-u ġeriyye adıyla müstakil bir Ģube haline gelip 1924-1933 yılları arasında Ġlahiyat Medresesi olarak çalıģmalarını sürdüren ve nihayet 1949 da Ġlahiyat Fakültesi ismiyle Ankara Üniversitesi bünyesinde kurulan bu ilim kurumlarının sahasında üstünlük kuramayıģlarını neye bağlamalı? 19. asırdan beri tahsil için Avrupa ya gönderilen gerek öğrenci gerek hoca sayısı hiç azımsanmayacak bir yekûn tutar. Söz konusu ilmî araģtırma olunca bunda ĢaĢılacak bir Ģey yok fakat dünyada akademik çevrelerin Bu mesele hakkında en sağlıklı çalıģmayı Türkiye de falanca üniversitede yürütebiliriz; filanca hocanın fikirlerine müracaat etmeden bu hususta verilecek karar kusurlu olur. gibi beyanlarda bulundukları vaki olmalı değil mi aynı zamanda? Türkiye de neģredilen akademik yayınların dünyanın belli baģlı akademi çevrelerinde adından söz ettirecek ağırlıkta olmasını, Türk üniversitelerinde tartıģılıp billurlaģan siyaset ve iktisat teorilerinin, felsefe ve sanat kuramlarının belirgin bir tesir yaratmasını beklemek hayalcilik olarak mı tasvir edilmelidir? Biteviye Ģikâyetin yersiz olduğunu biliyorum, o halde ne yapmalı, nereden baģlamalı? Bunun kestirme bir cevabı olduğunu düģünmüyorum fakat teģhiste isabet sağlanırsa doğru tedaviyle mesafe alınabilir. Mesela araģtırma görevlilerinin en az meģgul oldukları Ģeyin araģtırma olmasının sebepleri üzerinde yeterince durulmadığı düģüncesindeyim. Akademik unvan almaya yarayacak tezler hazırlamanın ötesinde ilgilenilen sahada önemli bir boģluğu dolduracak ürünler ortaya oymak; kendisinden sonra yapılacak çalıģmalara bir basamak teģkil edecek baģta makale olmak üzere tebliğler, seminerler, konferanslar hazırlamak; kitap neģretmek... Akademinin payına düģen bu gibi hazırlıkların yanında devlet idaresine de bazı görevler düģüyor muhakkak. Akademik kadroya, üniversite idaresine gereken mali desteği ziyadesiyle vermek ve yer tahsisi suretiyle uygun çalıģma ortamı temin etmek; meydana getirdiği eserlerle sahasında kendisine müracaat edilen biri konumuna yükselenlerin kadrini bilmek olarak sıralayabileceğim bu Ģeyler ilk planda gözüme çarpan hususlardır. Türkiye de tıp, hukuk, mühendislik, mimarlık, fenedebiyat ve ilahiyat gibi belli baģlı fakülteleri için elzem olan akademik kadroya, gereken büyüklükte yapılara ve kâfi derecede malzemeye sahip üniversitelerin sayısı pek azdır. Bu Yakadan Bakınca Meseleyi öğrenci oluģun tezahürlerini ön plana çıkararak ele alacak olursam Ģu baģlıklar altında bir Ģeyler söyleyebilirim sanıyorum. a- Üniversiteye GiriĢ Sistemi Evvela üniversiteye kabul için uygulanmakta olan sistem büyük oranda kusurludur. 1974 yılına kadar Türkiye de üniversiteler kendi öğrencilerini kendi alıyordu. Bu tarihten 4

günümüze kadar farklı kalıplara girse de bir merkezi sınav sistemi uygulana geldi. Sınav puanının hesaplanmasında lise tahsilinin etkisi varsa da esas ağırlık bu çoktan seçmeli sınavdan alınan puana verilmiģ durumdadır. Avrupa ülkelerindeki üniversiteler ekseriyetle sınavsız öğrenci kabul ediyorlar. Mesela Almanya ve Ġngiltere de, üniversiteye kabul için lise derslerinizdeki baģarı kıstas olarak kabul ediliyor. Lise sonunda bir yeterlilik sınavı uygulayıp buradan alınacak puanla lise ders notu ortalamasını mezcedip bir ölçü belirleyen ülkeler de hayli fazla. Bizde ise lise eğitiminin ağırlığı küçümsenecek bir seviyede. Merkezi sınav sistemine endekslenmiģ sistem gereği öğrenci üç-dört yıla yayılan lise eğitimi boyunca lisans eğitimini hangi sahada yapacağına dahi karar verememektedir. Böylece öğrenci on yedi-on sekiz yaģında, eğitim düzeyi bakımından bariz farklar bulunan üniversitelerden birine, hakkında üstünkörü malumat sahibi olduğu bir bölüme yerleģir ve asgari dört yılını burada harcar. Bu zoraki yahut bilinçsiz tercihin kiģiye, aileye ve de ülkeye maliyeti ise hesaplamayacak kadar ağır olur. Bunun yerine eğer merkezi bir sınav uygulanması mecburiyeti var ise bunun üniversiteye kabuldeki ağırlığı yüzde elli olmalı, diğer yarısını da liselerde alınacak notlar teģkil etmelidir. b- Hazırlık Sınıfı ama Ġngilizce Değil Üniversiteye kabiliyetlerine ve temayüllerine göre yerleģtirilmesi gereken istisnasız her öğrenci hangi bölümde tahsil görecek olursa olsun iki yıl boyunca yalnızca temel nitelikte dersler almalıdır. Buna göre öğrenciler; - KonuĢtuğumuz lisanın esasına ve inceliklerine vakıf olmamızı temin edecek olan Türk dili - Ġnsanın estetik arayıģının, incelen duyularını görünür kılma çabasının tezahürlerini merkeze alan sanat ve edebiyat, - Varlık, zaman ve mekân arasındaki bağın mahiyetini anlamaya çalıģırken, varoluģ nasıl izah edilir, ahlakın kaynağı nedir, gerçeğin doğası nasıl bilinebilir sorularına bizi muhatap edecek olan felsefe, - Yerküredeki madde ve enerji döngüsünü yani üzerinde yaģadığımız görünür âlemin temel esaslarını bize verecek olan fizik, diğer adıyla doğabilim, - Siyasi tarih, bilim tarihi, dinler tarihi esas olmak üzere dünyanın ve özellikle Türkiye nin geçirdiği merhaleleri önümüze serecek olan tarih, - Canlı bilimi olarak ifade edebileceğimiz ve baģta insanın organik ve anatomik yapısı olmak üzere canlı yaģamının esaslarını bize bildirecek olan biyoloji, - Ġnsanların sesleri, tınıları, notaları ve bizzat sessizliği kullanarak lisan dıģında oluģturduğu ikinci bir anlama/anlatma alanını, klasik eserleri esas alarak bize aktaracak olan müzik derslerini iki sene boyunca görmeli, asgari yeterliği gösterenler üçüncü sene kendi bölüm derslerine devam etmelidirler. Ġkinci hatta üçüncü bir lisan eğitiminden, matematik ve geometri bilgisinden bahsetmedim zira bu iki husus lise eğitimi esnasında muhakkak halledilmiģ olmalıdır. Türkçeyi gereği gibi kullanmaktan aciz, sanat ve edebiyatın parlak ürünlerinden bihaber, muhakeme yeteneği kıt, yaģadığı çağa gelinceye kadar tarihin köģe taģlarını oluģturmuģ kiģi ve hadiselerle, fikir akımlarıyla irtibatsız ve kulağı yüksek seviyede müzikle tanıģmamıģ bir öğrencinin herhangi bir dalda ihtisas yapması sadece vakit israfıdır. 5

Bugün devlet idaresinin çeģitli kademelerinde yer alan insanların farklı branģlarda üniversite eğitiminden geçmiģ bir sosyal zümreden olduğu hesaba katıldığında meselenin ciddiyeti daha iyi anlaģılacaktır. Sadece eğitimini aldığı alandan haberdar fakat umumiyetle kültür dediğimiz Ģeyden büyük oranda yoksun amir ve memurların eliyle ortaya çıkacak Ģey pek matah bir Ģey olmasa gerekir. 1930 yılında Madrid Üniversitesi Öğrenci Federasyonu tarafından yüksek öğretim reformuyla ilgili bir konferans vermesi istenen Ġspanyol filozof Jose Ortega y Gasset, konuģmasının Kültür ve Bilim baģlığı taģıyan bölümünde Ģu ifadelere yer verir: Bilimin kültür olmayan fakat saf bilimsel teknikler olan, parçalanmamıģ kısımları vardır. Buna karģılık olarak kültür, dünya ve insana dair eksiksiz bir görüģe sahip olmamızı zorunlu kılar; bilimle yetinmek, soyut kuramsal Ģiddetin bitmeye yüz tuttuğu noktada durmak kültürün iģi değildir. Hayat, bilimler evreni bilimsel olarak açıklayana dek bekleyemez. Hayatın en belirgin özelliği mecburi olmasıdır; hiçbir ertelemeye ihtimal vermeyen hayat acildir. Ve onun yorumundan baģka bir Ģey olmayan kültür, hayatın bekleyebileceğinden daha uzun bekleyemez. Bilimin asıl saiki kültürünki gibi hayati bir endiģe değildir. Bilim hayatın zaruretlerine duyarsızdır ve kendi gerekliliklerinin peģinden gider. Buna binaen, bilim biteviye hiçbir sınır tanımadan çeģitlenir ve uzmanlaģır ve hiçbir zaman tamamlanmaz. Fakat kültür, burada ve Ģimdi bizim hayatımıza boyun eğer ve her an tam ve insicamlı bir sitem hayat planı, hayat ormanının baģından sonuna dek rehberlik eden yol olmak zorundadır. c- Mezun ama ÇalıĢma Ġzni (!) Yok Üniversite eğitimi sonrası karģılaģılan zorluklardan bahsetmediğim takdirde bu yazının eksik olacağının farkındayım. Fakat üzerinde söz sarf ederken kendimi fazlasıyla rahatsız hissettiğim bir alan bu. Zira meselenin bu veçhesi, insan üzerinde daha doğrudan ve tahripkâr sonuçlar doğurabilecek özellikler arz eder. Kulağı devletin ilan edeceği yeni polislik kadrolarında olan tarihçiden, postanede giģe memuru olabildiği için kendini Ģanslı hisseden fen bilgisi öğretmeninden, babasının ticarethanesinin baģına geçmeyi kazançlı bulan maden mühendisinden, dersanelerde ders veriyor oluģunu Hiç değilse harçlığımızı çıkarıyoruz. diyerek teselli vesilesi kılan matematikçiden bahsederken surat asmamak elde değildir. Maksadım polis olmayı, memurluğu, ticaretle meģguliyeti önemsiz göstermek değildir Ģüphesiz. Fakat kiģinin eğitimini aldığı sahada faaliyet göstermesi, elde ettiği malumatın diģe dokunur sonuçlarını devģirmesi evvela kiģinin öz saygısını ayakta tutması bakımından önemlidir. Bu aģamada Ģöyle bir sorunun akla gelmesi zor olmasa gerek: Fakültelerin özellikle belli bölümlerinden mezun olanların büyük çoğunluğunun kendi ihtisasları ile alakalı iģlerde çalıģamadıkları yahut eğitimiyle ilgili bir iģte çalıģmak için birkaç yıl beklediği bilindiği halde neden aynı bölümlere artan sayıda öğrenci alınmakta ve yeni fakülte ve bölümler açılmaktadır? Yok, eğer söz konusu alanlarda lisans mezununa ihtiyaç hissedildiği için öğrenci alımına devam ediliyorsa neden mevcut mezunlara ve onlara her yıl eklenen yenilerine ihtiyacın çok altında iģ olanağı sağlanmaktadır? Tıp, eczacılık, hukuk ve mühendisliğin bazı bölümlerinden mezun olanlar için bahsi geçen sıkıntı meydana gelmezken baģta fen- edebiyat ve eğitim fakülteleri olmak üzere, pek çok mühendislik bölümü mezunları atıl durumda kalmakta ve geçim kaygısı nedeniyle baģka iģlere yönelmektedirler. Burada bir parantez açıp, üniversitelerin sadece bir meslek kapısı olarak görülmesi hatasına da 6

düģmemek gerektiği ifade etmeliyim. Üniversite tahsili sonucunda kiģinin geçimini temin edebilecek bir imkâna kavuģması lisans eğitiminin sadece bir yarısı teģkil eder. Üniversite bünyesinde ilmî faaliyetlerin sürdürülmesi ve ülkenin her bakımdan ihtiyaç duyacağı ilmi birikimin sağlanması esastır. Ancak baģta diğer eğitim kurumlarında görev almak üzere, kamu kurum ve kuruluģlarında, özel teģebbüsün canlı olduğu sahalarda ihtiyaç duyulan yetiģmiģ iģ gücünün büyük oranda üniversitelerden karģılanması gerektiği de açıktır. ĠĢte mesele tam da burada düğümlenmektedir. Ġster ihtiyaç olmadığı halde üniversitelerin her yıl binlerce öğrenci alması ister mevcut ihtiyacın çok altında istihdam yaratılması durumunda olsun ortaya çıkan sonuç emek, zaman ve para israfından öte bir anlam taģımamaktadır. Para yerine konulabilir bir değerdir fakat heba olan zamanın ve emeğin telafi edilmesi için insan henüz bir çare bulmuģ değildir. Görüleceği üzere meselenin bir tek cephesi yok. Bütün bu söylenenlerin yanında, gerek akademi çevresi ve öğrenciler bakımından ve gerekse devlet idaresi bakımından belki de en mühimi, üniversitelerin keyfiyetinde meydana gelecek bir yükselmenin her Ģeyden evvel mensubu olunan milletin yükselmesi demek olduğunun ciddiyetle kavranmasıdır. Bir ülkenin kendisine dünya ülkeleri arasında saygın bir yer temin etmesi, o ülkenin coğrafi ve stratejik konumundan, sahip olduğu yer altı ve yerüstü kaynaklarından önce bünyesinde barındırdığı eğitim kurumlarının el üstünde tutulacak bir seviyeye eriģmesi ile mümkündür. Ġkinci Dünya SavaĢı öncesinde Ġngiliz hükümetinin savaģın kaçınılmaz ve bunun Ġngiltere yararına olduğu yönündeki yoğun propaganda faaliyetine rağmen bugün dünyanın ilk on üniversitesi arasında gösterilen Cambridge Üniversitesi, savaģın Ġngiltere nin menfaatlerine aykırı bulduğunu beyan ederek mevcut siyaseti tenkid eden bir tavır sergilemiģtir. Sonuç malum, Ġngiltere savaģa girmiģ ve kazanmıģtır fakat ne Ġngiliz hükümetinin ne de BirleĢik Krallık ta yaģayan insanların aklına Cambridge Üniversitesi ni herhangi bir Ģeyle itham etmek gelmemiģtir. Zira üniversitenin ancak Ġngiltere yararına olduğunu düģündüğü için böyle bir tavrı sergilediğinden kimsenin Ģüphesi yoktur. Bugün Almanya için Göttingen, Leipzig Üniversitelerinin; Ġngiltere için Oxford, Cambridge Üniversitelerinin; Fransa için Paris Üniversitesinin; Rusya için Moskova Üniversitesinin ifade ettiği mana bu ülkelerin milli kimliklerinden bağımsız düģünülemez. Adı geçen üniversitelerde ve emsallerinde ortaya çıkan yahut çıkacak olan her fikri üstünlük, o üniversitenin dâhil olduğu büyük bütüne yani millete ve ülkeye mal edilmiģtir, edilecektir. Sözün Sonu Gelirse Son söz olarak söyleyebilirim ki, Türkiye de baģta üniversiteler olmak üzere eğitim kurumlarının maruz kaldığı itibar kaybının sebepleri üzerinde uzun uzadıya durulmalı, tespit edilen çözüm yolları ve tedbirler ciddiyetle ele alınmalı, gerekliliğine yürekten inandığım kapsamlı bir üniversite reformu yapılmalıdır. Bu reform çerçevesinde mevcut üniversitelerin sayısı azaltılmalı, birçok üniversite daha merkezi ve köklü üniversitelere dâhil olarak faaliyetlerini sürdürmelidir. Azalacak üniversite sayısının aksine öğretim görevlisi sayısı arttırılmalı, bu surette akademinin rütin iģleri dıģında araģtırma ve tez çalıģmalarıyla daha fazla ilgili akademik kadrolar ihdas edilmelidir. Böylece sayıları elliyi geçmeyen ancak öğretim görevlisi sayısı, yerleģkesi ve teknik imkânları bakımından üniversiteler hatırı sayılır bir seviyeye gelmelidirler. Mevcut üniversiteler arasında belli aralıklarla öğrenci ve öğretim 7

görevlisi değiģim programı uygulanmalı, böylece büyük bir organizmanın insicam içinde çalıģan organları gibi iģbirli halinde olmalıdırlar. Üniversiteler, müfredatından ders geçme sistemine kadar lise eğitiminin belirlenmesinde de öncü bir rol oynamalı, eğitim vereceği öğrencilerin sağlam bir birikimle liseden mezun olmalarını büyük bir kazanç saymalıdırlar. Orta öğretim dediğimiz lise eğitiminin birkaç cümle ile geçiģtirilemeyeceğinin farkındayım. BaĢlı baģına bir yazının konusu olabilecek bu hayati dönem için Ģu kadarını söylemem elzemdir sanıyorum. Eskiden ortaokul dediğimiz okullarda verilen eğitimin sekiz yıllık zorunlu eğitim içinde niteliğinden oldukça feragat ederek eriyip gittiğini söylemek zor değildir. Bunun yerine zorunlu tutulması gereken ilköğretimi altı yıla indirip, eskilerin ortaokulunu liseye dahi ederek orta öğretimi de altı yıla çıkarmak bana çok daha makul görünüyor. Meseleyi sadece sene sayısıyla irtibatlandırdığım sanılmasın. Öğrenci, veli ve öğretmenin fikir teatisi neticesinde baģlanmasına karar verilen ve mecburi tutulmayan bu ikinci altı yıllık öğretim dönemin, kendi içinde derecelendirilerek kabiliyetin ve özverinin karģılığının görüldüğü, tembelliğe, disiplinsizliğe göz yumulmayan bir sistem dâhilinde iģlerlik kazanması bugünkünden daha iyi sonuçlar verecektir. Tekrar üniversite bahsine dönecek olursak söyle devam edebilirim. Üniversiteler azalan periyotlarla belli bölümlere yeni öğrenci alımını geçici olarak durdurmalı, son beģ yıl içinde mezun ettiği öğrencilerin istihdamı için projeler hazırlamalıdır. Vereceği eğitimin kalitesinden öncelikle sorumlu bir eğitim kurumu olarak günü birlik siyasete dahil olmadan, ülkenin ihtiyaç duyacağı kadroları gerektiği gibi yetiģtirmek hususunda inisiyatif sahibi oluģunu her bakımdan öne çıkarmalıdır. Gerek kurumsal kimliği bakımından diğer ülke üniversiteleri arasında hesaba katılır bir yer sahibi olması, gerekse hizmet verdiği ülkenin diğer dünya ülkeleri arasında siyasi, sosyal ve iktisadi bakımdan saygın bir mevkie yükselmesi için her üniversite yürüteceği her ilmi faaliyetin büyük fayda temin edeceği bilinciyle hareket etmelidir. Nalıncı keseri gibi hep kendime yonttuğum düģünülmemeli, öğrenciler olarak bize düģenler üniversitenin payına düģen sorumluluklardan az değildir. Her bir öğrenci zihnen ve ruhen, talip olduğu eğitimin gereklerini üstlenecek bir basirete eriģtiğini her fırsatta söz ve davranıģlarla ortaya koymalıdır. Üniversitelerin hoģça(!) vakit geçirilen bir aylaklık merkezi olduğu fikrine hiç rağbet göstermemeli, ilim ehlinin ciddiyet ve vakarına uygun hareket etmeyi bir ilke olarak benimsemelidir. Ġlim tahsilini yorucu, zahmetli ve dikenli bir patika yolda yürümeye benzetmek mübalağa değildir. Bunun farkına varmıģ kiģiler olarak her öğrenci, üniversitede bulunma maksadını gölgeleyecek durumlara düģmekten kendini ısrarla beri tutmalıdır. Öte tarafta, mezun olduktan sonra yolculuğun yeni baģladığı fikriyle hareket edip nihayet parlak bir ilmi birikime eriģen kiģilerin her zaman azınlıkta olacağını bilmeli ve bu insanlar arasına dâhil olmak için gayret sarf etmelidir. Ama akıldan çıkarılmamalıdır ki ilim nihayetsizdir. Biz tabiatta kelimeleri değil, sadece baş harfleri görürüz; sonra da onları okumaya kalkınca, yeni kelimeler sandığımız o şeylerin gene başka kelimelerin baş harfleri olduğunu anlarız. 8

George Christoph Lichtenberg 2. Şiir dalında birinci olan eser ÖĞRENCĠYE DENĠZ BURSU ÇIKARSA Dalgın bir öğrencinin düşünceleri Fırıncı ustaları Ekmeği Ģekillendirir gibi DüĢünceleri yoğurmaya çalıģır Yüz gramlık ağırlıkla Öğrenciyi kefelere koyar Önce tartar sonra Ģekillendirir Gramajı düģüktür öğrencilerin Kafatası serttir cevizlerin Kabuğunu kırsan da özünü kıramazsın Elemanlar sıcak ortamlara meyilli Ceviz beyni güçlendirir ama Fındık kadar ısıtmaz öğrenciler üģür Gece gececileri sever Sokak lambaları banklarda oturur Uzun kaldırımlar varsa eğer Ya da sessiz bir sahil Ģeridi Öğrencilerin aradığı budur Ama dur Bir Ģeyi bulamadığın yerde aramak Bu doğru değildir -Özgürlüğün tanımı yapılamaz görecelidir Hayır bir tanım yapın öğrencilere Özgürlük nedir? Seher vakti karanlığı tokatlar Yüzü kızarır öğrencilerin Bir kedi çöpten dıģarı fırlar Sorun neredeydi? Dün gece Sorun cevabını kim verecek? Sorun iģte bu! zamana kadar Zaman aģımına uğradı Öğrencinin fotokopisi arkalı önlüdür Silik çıkar her zaman birkaç satırı 9

Renkli fotokopi çektirenlerde var Doğru yapabildiğin zaten senin YalnıĢları tesbit et, tekrar et Ayna karģısında nerede yanlıģ yaptığını Öğrencinin deniz kenarına gidişi Bir arkadaģım Katma değer vergilerinin Demirli olduğu limanda Denizi kitaba alıģtırdı Ve bir arkadaģım Bütün kitaplarını denize bağıģladı Fiyat etiketlerini çöp kutusuna O gün bu gündür bir ĢiĢenin Ġçinde Ģiirler atılmaz denize Deniz kendi yazdığı ġiirleri okur bize Denizin öğrencilere nasihati Ey sahildeki kum taneleri kadar sayısız öğrenciler Bulunduğunuz kampüslerden ne haber vardır Çok öğrenci gördüm sahile geldi yine gelecekler Hepsinin güzel bir gelecek hayali vardır Ben kitabı bir öğrenci ile tanıdım. heceler dilinde söylenmedik sözleri vardır Biliyorum kimi çalıģır kimi daima bekler Ataleti olan varsa azimli olanı vardır Bir süreçtir eğitim-öğretim gençler Sabırla geçilen aģamaları vardır Yakama toplu iğne ile taktığım gemiler Sahile vuran dalgalarda remizler vardır Üzerinde yürüdüğün dalgakıranlar te ler 10

Onlarında korktuğu dalgalar vardır Sorgula Ģimdiye kadar geçti günler Dünlerin geçti ise elinde bugünlerin vardır Dayanak noktası karakter derler Ġçinde keģfedilecek cevherler vardır Denizi dinleyen öğrencinin düşünmeye devam edişi KliĢeleri ezberden okuyanları AlkıĢladık Ģimdiye kadar Görmedik olumsuz yanları Görmedik bilmedik ama inandık Bitmez tükenmez yalanları Vazgeçilmez gerçekler sandık Herkes bizi tanıdı biz olduğumuz için Ötekiler öte durdu bizden çekindi Çirkindi yaptıkları barıģmak istedik BarıĢtık yelkenler suya indi Biz ve öteki değildi aramızdaki mevzu Aslında ondan daha derindi Öne atılan af dileyen biz olduk Biz olduk öteki olamadığımız için Deniz bizi kuģattı üç cephesiyle Önce baktık kesif ufuklarına Ġstiridye içinde inci tanesiyle Sayısız türdeki balıklarına Sevindik Gözlerimiz gördü en ileriyi Ġncileri kalbimize sindirdik 11