Türk Dili II (MEP184) Yazar: Doç.Dr.Mehmet Mehdi Ergüzel S1
SAKARYA ÜNİVERSİTESİ Adapazarı Meslek Yüksekokulu Bu ders içeriğinin basım, yayım ve satış hakları Sakarya Üniversitesi ne aittir. "Uzaktan Öğretim" tekniğine uygun olarak hazırlanan bu ders içeriğinin bütün hakları saklıdır. İlgili kuruluştan izin almadan ders içeriğinin tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz. Copyright 2005 by Sakarya University All rights reserved No part of this course content may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic, tape or otherwise, without permission in writing from the University. Sürüm 1 Sakarya 2005 S 1
Yazılı Anlatım Bu Haftanın Hedefi: Bu Haftanın Materyalleri Bu haftaki dersimizde kullanacağımız bir materyal bulunmamaktadır. Kullanılan semboller Animasyon Soru Veritabanı Bağlantılı Soru Simülasyon Püf Noktası 1
Yazılı Anlatım Türleri 1.1 Masal Olağanüstü olayların anlatıldığı yazarı belli olmayan olay yazılarına masal denir. Masallardaki olaylar bilinmeyen bir zamanda, bilinmeyen mekânda geçer, anonimdir. Geçmiş yıllardan günümüze kadar anlatılagelmiştir. Ülkemizdeki masallar tekerleme dediğimiz ( Bir varmış bir yokmuş, develer tellâl iken pireler berber iken...) sözlerle başlar. Ülkemizdeki ilk masal derlemesini Macar İ. Kunoş yapmıştır. Daha sonra Tahir Alangu nun çalışması vardır. (Binbir Gece Masalları) Masal türünün en eski örnekleri: Doğu da M.Ö. VII. YY da Asur-Babil masalları; Batı da ise M.Ö. VIII YY da Hesiodos un masallarıdır. Zamanla gelişen bu tür Aisepos (Ezop) ve La Fontaine; Doğu da Kelile ve Dimne yazarı Beydaba ile çarpıcı örneklerle gelişir. Eski Türk edebiyatında da görülen masallar, Sadi nin Bostan ve Gülistan ile Mevlâna nın Mesnevisinde rastlamak mümkündür. Ayrıca Şeyhi nin yazdığı Harnâme adlı mesnevi de bu türe girer. Tanzimat edebiyatında Şinasi La Fontaine den tercümeler yapar; ayrıca kendi de yazdığı fabl örnekleriyle bu türü hikâyeleştirir. 1.2 Masal Didaktik (öğretici) masallardır. Okuyucuya ahlâkî ders vermeyi amaçlar. Bu tür de masallar kadar çok eski bir edebî türdür. Fabl larda hayvanlar insan gibi karakter taşır, insanlar gibi davranış sergiler, insanlar gibi konuşturulur. Bu konuşmalardan kıssadan hisse diyebileceğimiz ahlâkî dersler çıkar. Bu türün en ünlü yazarları Hesiodos, Aesopos (Ezop) La Fontaine; Hindistan da Kelile ve Dimne isimli fabl yazarı Beydaba dır. La Fontain den ilk tercümeyi yaparak edebiyatımıza bu türü taşıyan Şinasi dir. Ayrıca Orhan Veli Kanık ın La Fontain den fabl tercümeleri vardır. 1.3 Öykü (Hikâye) Yaşanabilir olayları anlatan edebî yazılara hikâye (öykü) denir. Hikâye Romana göre daha kısa yazılardır. Hikâyelerdeki kahramanlar bir ya da birkaç kişiden oluşabilir; kahramanların derinliklerine inilmez. Hikâyede bir olay, olayın geçtiği mekân, zaman, olayı gerçekleştiren kişiler vardır. Hikâyeler giriş (serim) gelişme (düğüm) sonuç (çözüm) bölümlerinden oluşur. Edebiyatımıza, Batı dan giren hikâyelere geleneksel kültürümüzde kıssa adı verilmiş, insanlara ahlâkî bir ders verme amacı güdülmüştür. Ayrıca eski edebiyatımızdaki mesneviler de bir nevi hikâyedir. Hikâyeler anlatım biçimine göre olay hikâyesi, durum hikâyesi diye ikiye ayrılır. Olay hikâyesinde olaylar zinciri; kişiler, mekân, zaman, unsurlarına göre gelişir. Bu türe, Fransız Guy de Maupassant (Guy dö Mopassant) tarafından geliştirildiği için, Maupossant tarzı hikâyeler de denir. Bu tarzı edebiyatımızdaki öncüsü Ömer Seyfettin dir. Olaydan çok psikolojik tahlillere, yorumlara dayanan, genellikle bir sonuca bağlanmayan kişilerin iç dünyalarındaki çatışmaları anlatan hikâyelere durum hikâyesi denir. Durum hikâyesini Rus Anton Çehov tarafından olgunlaştırıldığı için Çehov tarzı hikâye adıyla da anılır. Bu tarzın edebiyatımızdaki temsilcisi ise Sait Faik Abasıyanık tır. Hikâye türünün kaynağı olarak eski Hint gösterilir. İtalyan Boccacio nun Dekameron adlı eseri bu türün ilk örneğidir. Ayrıca İspanyol Cervantes önemli temsilcilerindendir. Modern hikâyeciliğimizin ilk örnekleri; Şemsettin Sami nin Küçük Şeyler i, ayrıca Nâbızade Nazım ın Karabibik adlı eserleridir. 2
1.4 Roman Olmuş ya da olabilecek olayların edebî bir dille anlatıldığı uzun yazılara roman denir. Romanlar kişi, mekân, zaman, olay unsurları üzerine kurulur. Romanlar ele aldıkları konulara göre; tarihî, siyasî, belgesel, sosyal, polisiye, macera, psikolojik (tahlil), biyografik, çocuk romanları diye incelenebilir. Romanda dilin bütün imkânlarından yararlanılır. Roman bir dil sanatıdır. Romanda; tasvir, tahlil, diyalog gibi ifade çeşitlerinden yararlanılır. Tasvir: Romandaki kişiler ve romandaki çevre, eşyalar tasvir edilerek göz önüne serilir; kelimelerle adeta resim yapılır. Tahlil: Romandaki kişilerin ruh halleri ayrıntılarıyla verilir, kişilerin karakterleri, duyguları, düşünceleri ortaya konur. Diyalog: Romandaki kişiler karşılıklı konuşturulur. Bu konuşmalar ya tırnak işareti ile ya da konuşma çizgisi ile gösterilir. Türk edebiyatında ilk Batılı roman 1860 yılında Tanzimat tan sonra başlar. Önce Fransız romanları tercüme edilir. İlk tercüme roman Yusuf Kamil Paşa nın Fenelon un Telemak isimli eseridir. Bu romandan sonra Şemsettin Sami nin Victor Hugo nun Sefiller ini tercüme eder. Tercüme romanlardan sonra ilk telif romanlarımız yazılır. Bunların ilki, Şemsettin Sami nin Taaşşuk u Talat ve Fıtnat ( 1872 ), daha sonra Namık Kemal in İntibah (1876), Cezmi (1881), Sami Paşazâde Sezai nin Sergüzeşt (1888) Nabızade Nazım ın Zehra (1896), Recaizâde Mahmut Ekrem in Araba Sevdası (1898) dır. Bu romanlar teknik yönden çok zayıf, basit diyebileceğimiz romanlardır. Servet-i Fünûn edebiyatı döneminde teknik yönden daha iyi romanlar yazılmaya başlanarak Batı romanlarına benzer eserler ortaya koyulur. Halit Ziya Uşaklıgil, Mehmet Rauf, Hüseyin Rahmi Gürpınar, Halide Edib Adıvar, Mithat Cemal Kutay, Yakup Kadri Karaosmanoğlu... gibi birçok roman yazarımız tekniği iyi, güzel romanlar yazarlar. 1.5 Tiyatro Yaşanabilir olayları belirli kişilerle konuya uygun bir dekor ve belli bir sahne içinde topluluk önünde canlandırma sanatına tiyatro denir. Tiyatro, oyun, piyes kelimeleri aynı anlamda kullanılır. Tiyatro en eski edebî türlerdendir. Bugünkü tiyatronun temeli eski Yunan da atılmıştır. M. Ö. 5. yüzyıldaki Diyonizos şenliklerinde oyunlar oynanırdı. Bu oyunların gelişmesiyle Yunan Tragedyası doğmuştur. Ülkemizde tiyatronun temeli Tanzimat döneminde atılmıştır. Tanzimat a kadar Karagöz, ortaoyunu, kukla gibi seyirlik oyunlar vardı. Tanzimat döneminde Şinasi nin Şair Evlenmesi ilk tiyatro eseridir. Daha sonra Namık Kemal, Ahmet Mithat, Ebüziya Tevfik, Ahmet Vefik Paşa, Abdühhak Hamid, Şemsettin Sami, Recaizade Mahmut Ekrem tiyatro türünde eserler vermişlerdir. Tiyatronun sahneye Konuluş biçimine göre çeşitli bölümleri vardır: Trajedi (tragedya), Komedi (komedya), Dram, Müzikli tiyatro. 1.6 Gezi Yazısı (Seyahatname) Yazarın gezip gördüğü yerleri edebî bir dille ele aldığı yazılara denir. Gezi yazıları bir çeşit gezi hâtıralarıdır. Dünyada bu türün en önemli yazarı Venedikli Marco Polo ve Arap İbn1.7 Anı (Hatıra) Yazarın başından geçen olayları edebî bir dille ele aldığı yazılara anı (hâtıra) denir. Anılardaki olaylar gerçek olduğundan yazar bunları değiştirmez. Olayları anlatırken bu olayların çevresindeki kişileri de ele alır. Anılarda kişinin hayatının tamamının yazılması şart değildir; kişinin hayatından belli bir dönem ele alınabilir. Anı türünde, kişisellik ağır basmakla birlikte olaylar karşısında yazarın objektif, yansız olması beklenir. Anı Batı edebiyatında çok yaygın bir türdür. Eski Yunan edebiyatında Ksenephon un Anabasis adlı 3
eseri ilk anı türüdür. Türk edebiyatında ilk anı türü Hindistan da Türk-Moğol imparatorluğunu kuran şair, devlet adamı Babür Şah ın Babürnâme adlı eseridir. Daha sonra Ziya Paşa, Halit Ziya Uşaklıgil, Falih Rıfkı Atay, Ruşeh Eşref Ünaydın, Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) Muallim Naci, Ebuzziya Tevfik, Ali Suavi... önemli anı yazarlarımızdandır. 1.8 Otobiyografi Bir kişinin kendi hayatını kendi ele alıp yazmasına dayanan bir edebî yazı türüdür. Anı türünü Otobiyografi türünden ayrı tutmak gerekir; otobiyografide yazar kendi hayatını kendi kaleme alır. Anı da ise yazar kendi hayatını anlatmaz; kendi dönemindeki, kendi çevresindeki olayları anlatabilir. Kompozisyon Uygulama Soru: Aşağıdaki paragrafın ana fikri nedir? KİTAP İlk kitap: Hafıza. Denize atılan bir şişe her kitap. Asırlar kumsalda oynayan birer çocuk. İçine, gönlünü boşalttığın şişeyi belki açarlar, belki açmazlar. Her kitap, tılsımlı bir saray. Kapıları her gelene açılmaz... Her kitapta kendimizi okuruz. Kitap istikbale yollanan mektup... Smokin giyen heyecan, mumyalanan tefekkür. Kitap kâinata açılan kapı. Ruh, yazının icâdından sonra ölümsüzleşti. Ehramlar bir taş yığını. Granit homurdanır, mermer gülümser. Yalnız kitap konuşur. İnsanı kertenkele olmaktan kurtaran, soyumuzun hafızası. Kaybolmayan mâzi. (...) Kitap binlerce yılın ötesinden gelen ve binlerce yıl öteye taşan ses. Kitap bütün peygamberlerin mucizesi. Eflâtun u barbardan ayıran okumuş olması. Hepimiz maddenin mağarasında zincirliyiz. Kitap, mağaramıza akseden ışık. Pisliklerden, ölümlü taraflarından sıyrılan insan, yalın kılıç insan. Kalp ve kafa. Cemil Meriç, Seçmeler 4
İmla ve Noktalama Çalışmaları Uygulama Soru: Aşağıdaki cümlede bulunan boşluklara gereken noktalama işaretlerini yazınız. Söz vermiştim kendi kendime ( ) yazı bile yazmayacaktım ( ) Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi ( ) Burada namuslu insanlar arasında ölümü bekleyecektim ( ) hırs, hiddet neme gerekti ( ) Cümlelerin düzeltilmiş hâlini görmek için tıklayınız. Cevap Söz vermiştim kendi kendime ( ; ) yazı bile yazmayacaktım (. ) Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi (? ) Burada namuslu insanlar arasında ölümü bekleyecektim ( ; ) hırs, hiddet neme gerekti (? ) 5