AHMED YESEVÎ VE HACI BEKTAŞ VELİ Aralarõndaki Bağlar, Fikirleri, Tesirleri



Benzer belgeler
Revak Kitabevi, 2015 Tüm hakları Revak Kitabevi ne aittir. Sertifika No: Revak Kitabevi: 30 Bektaşîlik Serisi: 4. Fakrnâme Vîrânî Abdal

ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 14.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ

Balım Sultan. Kendisinden önceki ve sonraki Postnişin'ler sırası ile ; YUSUF BALA BABA EFENDİ MAHMUT BABA EFENDİ İSKENDER BABA EFENDİ

İLİM ÖĞRETMENİN FAZİLETİ. Bu Beldede İlim Ölmüştür

7- Peygamberimizin aile hayatı ve çocuklarla olan ilişkilerini araştırınız

Recep in İlk Üç Orucunun Fazileti

Anlamı. Temel Bilgiler 1

2014 YILI KUTLU DOĞUM HAFTASI SEMPOZYUMU HZ. PEYGAMBER VE İNSAN YETİŞTİRME DÜZENİMİZ

iki sayfa bakayım neler var diye. Üstelik pembe kapaklı olanıydı. Basından izlemiştim, pembe kapaklı bayanlar için, gri kapaklı olan erkekler içindi.

7.SINIF SEÇMELİ KUR AN-I KERİM DERSİ ETKİNLİK (ÇALIŞMA) KÂĞITLARI (1.ÜNİTE)

O, hiçbir sözü kendi arzularına göre söylememektedir. Aksine onun bütün dedikleri Allah ın vahyine dayanmaktadır.

Kur an-ı Kerim i Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Başlıca Özellikleri

dinkulturuahlakbilgisi.com KURBAN İBADETİ Memduh ÇELMELİ dinkulturuahlakbilgisi.com

Sabah akşam tevâzu içinde yalvararak, ürpererek ve sesini yükseltmeden Rabbini an. Sakın gâfillerden olma! (A râf sûresi,7/205)

Kitap Değerlendirmeleri. Book Reviews

5. SINIF DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ

M VE NAZARDAN KORUNMA VE KURTULMA YOLLARI. lar aha beteri. dir veya 7 2. Y. 4. a bakarak " " dersek h 6. olarak sadaka verme.


ESKİ TÜRK EDEBİYATI TARİHİ- 13.YÜZYIL TEMSİLCİLERİ. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Yunus Emre Hacı Bektaş-ı Velî Sultan Veled

İSLAM UYGARLIĞI ÇEVRESINDE GELIŞEN TÜRK EDEBIYATI. XIII - XIV yy. Olay Çevresinde Gelişen Metinler

İLİ : GENEL TARİH : Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Necip Fazıl ın Yaşamındaki Düşünce Labirentleri - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

2.5. AHİ EVRAN 2.6. HACI BEKTAŞ VELİ 20:38

Yayın Değerlendirme / Book Reviews

Es-Seyyid Eş-Şeyh Abdülkadir El Abri Hazretleri

PROF. DR. MESERRET DĐRĐÖZ

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 7. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

İmam-ı Muhammed Terkine ruhsat olmayan sünnettir der. Sünnet-i müekkededir.[6]

Hac ve Umre İle İlgili Mekânlar

BULDAN ÖRNEĞİNDE DENİZLİ YÖRESİ ALEVİ-BEKTAŞİ KÜLTÜRÜ

TÜRK EDEBİYATI 10. SINIFLAR 17 Nisan 2015

EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI 12. SINIF DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ DESTEKLEME VE YETİŞTİRME KURSU KAZANIMLARI VE TESTLERİ

Zirve 9. Sınıf Dil ve Anlatım

Ahmed Yesevi. UNESCO 2016 Hoca Ahmed Yesevî Yılı Anısına

GADİR ESİNTİLERİ -9- Şiir: İsmail Bendiderya

İnci. Hoca GEÇİŞ DÖNEMİ ESERLERİ (İLK İSLAMİ ESERLER)

03-05 Ekim / October Yrd. Doç. Dr. Mehmet YAZICI

Yusuf Bulut. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Acaba İslam dini Kadın ın sünnet olması doğrultusunda bir destur vermiş midir?

Buyruldu ki; Aklın kemali Allah u Teâlâ nın rızasına tabi olmak ve gazabından sakınmakladır.

Ezan Vakti/Kuran-ı Kerim Pro [Faydalı Android Uygulamalar]

Bacıyân-ı Rum. (Dünyanın İlk Kadın Teşkilatı: Anadolu Bacıları)

Kur an ın Bazı Hikmetleri

ALEMLERİN EFENDİSİ NİN (SAV) DİLİYLE KUR AN

Azrail in Bir Adama Bakması

ŞANLIURFA İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ YAYINLARI. Konusu: Urfa Üzerine Yazılmış Şiir Seçkisi

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ...7

Evlenirken Nelere Dikkat Edilmeli?

İSLÂMİYET ETKİSİNDE GELİŞEN TÜRK EDEBİYATI İSLÂMİ İLK ESERLER SORU PROĞRAMI AHMET ARSLAN

İslamiyet in dirilmesi bizden fidye ister. Cenab-ı Hak:

Size iki şey bırakıyorum; onlara sımsıkı sarılırsanız kurtuluşa erersiniz: Biri Allah ın kitabı Kur an, diğeri de Ehl-i beytimdir.

ÖZGEÇMİŞ. Yrd. Doç. Dr. Hacı YILMAZ

2014 YILI FAALİYETLERİ

(Seni sevdiğim için eğer benden bedel isterlerse, iki cihânın mülkünü versem bile bu bedeli ödemeye yetmez.)

MERSİN İL MÜFTÜLÜĞÜ 2015 YILI RAMAZAN AYI VAAZ VE İRŞAT PROGRAMI VAİZİN

6. SINIF DERS: DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ ÜNİTE:1 KONU: DEĞERLENDİRME SORU VE CEVAPLARI

İletişim çağı adını verdiğimiz bir çağda televizyon ve radyonun yoğun olarak ürettiği popü-

Gıybet (Hadis, Tirmizi, Birr 23)

NOT : İMAM-I RABBANÎ Hz. bu mektubu muhterem şeyhi Muhammed Bakibillah'a yazmıştır.

13 MAYIS 2016 CUMA OSMANCIK BELEDİYESİ KÜLTÜR SALONU Çorum-Osmancık İlçesine Hareket AÇILIŞ KONUŞMALARI

Edirne Camileri - Eski Cami. Ahmet Usal - Edirne Vergi Dairesi Başkanlığı

Hacı Bayram-ı Velî nin Torunlarından Şair Ahmed Nuri Baba Divanı ndan Örnekler, Ankara Şehrengizi ve Ser-Güzeşt i

Resulullah ın Hz. Ali ye Vasiyyeti

KURAN I KERİMİN İÇ DÜZENİ

Pir Sultan ABDAL. Sana kıyanlar tarihin kara sayfalarında, sen ise milyonların kalbindesin Ey Ali Aşığı Pir Sultan

ÝÇÝNDEKÝLER. Diyalog Tamamlama Haftanýn Testi...25

Tokat Plevne İmam Hatip Ortaokulu Öğrencilerinin Sorularına cevaplarımız

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİMİZİN AZİZ HATIRASINA

İslâmî Türk Edebiyatı Sempozyumu

UNESCO GENEL KONFERANSLARI TARAFINDAN İLAN EDİLEN ANMA VE KUTLAMA YIL DÖNÜMLERİ

ÖZGEÇMİŞ. Kenan Erdoğan Unvanı. Adı Soyadı. Doçent Doğum Tarihi veyeri Yozgat 01 Mart 1963 Görev Yeri

Ali Nihanî nin Manzum Hacı Bektaş-ı Veli Velayetnamesi (İnceleme-Metin-Sadeleştirme-Dizin)

OĞUZ TÜRKÇESİNİN ANADOLU DAKİ İLK ÜRÜNLERİ (XIII. - XIV.

Bir insan, nefs kılıcını ve hırsını çekip hareket edecek olursa, akıbet o kılıçla kendi maktül düşer. Hz. Ali

13 MAYIS 2016 CUMA OSMANCIK BELEDİYESİ KÜLTÜR SALONU Çorum-Osmancık İlçesine Hareket AÇILIŞ KONUŞMALARI

Yine onlar, sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler; ahiret gününe de kesin olarak inanırlar. Bakara suresi, 4. ayet.

Emine Aydın. Resimleyen: Sevgi İçigen. yayın no: 104 ÇOCUKLAR için islâm TARiHi

Hz. Muhammed. (s.a.s.) in Doğumunun 1437 inci senesi vesîlesiyle.. 18 Mart 2008 Lütfi Kırdar Kongre Merkezi

EHL-İ SÜNNET'İN ÜSTÜNLÜĞÜ.

İSTİKLÂL MARŞI'MIZ. Her milletin bir milli marşı var fakat bizimkisi ayrı. Bizimkisi İstiklal Marşıdır, başka yazılamaz gayrı.

VEFEYÂT. Doç. Dr. Musa Süreyya Şahin

ÇANAKKALE İLİ GELİBOLU İLÇE MÜFTÜLÜĞÜ 2016 YILI 1. DÖNEM (OCAK-ŞUBAT-MART) VAAZ VE İRŞAD PROGRAMI

Akhisarlı Hakkı Baba, 1934 yılında Akhisar da doğdu. Ailesi Aslen Makedonya nın PİRLEPE şehrinden gelmiş Arnavut kökenli bir ailedir.


KALEKIŞLA KÖYÜ TAKVİMİ 2019

6. SINIF. Oturan, duran, kovsuz, gıybetsiz Hakk Muhammed Ali deyip evine vara, tüm canların Yüce Allah dildeki dileğini, gönüldeki muradını vere!

Arkadaşınız UNITE OGRENCI RAPORLARI VE YANIT KAĞITLARI. ICI P.K. 33 Bakırköy / İstanbul

1. HAYATI ESERLERİ Divan Vâridât Ankâ-yı Meşrık Devriyye-i Ferşiyye...17


Ramazan Manileri // Ramazan Manileri. Editors tarafından yazıldı. Cuma, 25 Eylül :55

TAKVA AYI RAMAZAN TAKVA AYI RAMAZAN. Rahman ve Rahim Allah ın Adıyla

BİR BAYRAK RÜZGÂR BEKLİYOR

ve Manisa Muradiye Kütüphanesi nde iki nüshası Bursalı Mehmet Tahir Efendi

Prof.Dr. Jeffrey H. Lang ın İlk Namazı

Bahadın, 2 Ağustos 2014 Sevgili Yoldaşlar, Canlar, Yol Arkadaşlarım, Devrimciler Diyarı Bahadın da buluşan güzel insanlar,

BURDURLU HOCA DAN YURT SÖYLENCELERÝ

1- Aşağıdakilerden hangisi suhuf gönderilen peygamberlerden biri değildir?

Söylemek istemediğimiz birçok şey, söylemek istediğimiz zaman dinleyici bulamaz.

İÇİNDEKİLER. Sayfa.

TEOG 2. MERKEZİ ORTAK SINAVLAR DİN KÜLTÜRÜ ve AHLAK BİLGİSİ DERSİ BENZER SORULARI

Transkript:

AHMED YESEVÎ VE HACI BEKTAŞ VELİ Aralarõndaki Bağlar, Fikirleri, Tesirleri ve Türk İslâm Edebiyatõna Katkõlarõ Dr. Seyfullah KORKMAZ E. Ü. İlahiyat Fakültesi skorkmaz@erciyes.edu.tr ÖZET Bu araştõrmada Ahmed Yesevî ile Hacõ Bektaş Veli arasõndaki tüm ilişkiler aydõnlatõlmaya çalõşõlmõştõr. Hacõ Bektaş Veli, Ahmed Yesevî'nin en önemli haleflerindendir. Dõvan-õ Hikmet ile Makalât arasõnda büyük benzerlik ve paralellikler mevcuttur. Ahmed Yesevî'nin Türkistan'da yaptõğõ kutsal görevi, Hacõ Bektaş Veli, Anadolu ve Balkanlar'a taşõmõştõr. Ahmed Yesevî ve Hacõ Bektaş Veli, bilim ve hoşgörüyü temel alan evrensel düşünceleri ve kişinin alõnteri ile geçinmesinin kutsallõğõnõ öne çõkaran yaşama biçimleri ile Türk kültürüne büyük hizmetler yapmõşlardõr. Anahtar Kelimeler Ahmed Yesevî, Hacõ Bektaş Veli, Hikmet, Nefes, Makâlat GİRİŞ Ahmed Yesevî ve Hacõ Bektaş Veli, Türk kültürü üzerinde çok derin ve kalõcõ izler bõrakan iki büyük isimdir. Ahmed Yesevî, bir din tebliğcisi, bir mürşid mutasavvõf, nihayet kendi adõyla anõlan bir tarikat kurucusu olarak Farmedî (477/1084), Kuşeyrî (465/1072), Sülemî 412/1021) ve Yusuf Hemedanî 1050-1140) silsilesinin bir halkasõdõr. Zamanõnda bütün Orta Asya bölgesinde tesirleri olmuştur. Pîr-i Türkistan diye anõlmõş ve hikmetleri dilden dile dolaşarak ve yazõlarak günümüze kadar ulaşmõştõr. Onunla başlayan Hikmet türü, dinî-tasavvufî edebiyatõn rağbet gören bir malzemesi olmuştur 1. Hüseyin Vassâf (1872-1929), Bektaşiyye'nin Hacõ Bektaş Veli'ye

ulaşan silsilesini şu şöyle vermiştir: Hz. Ebu Bekir, Selmân-õ Farisî, İmam Cağfer, Bâyezîd-i Bestâmî, Ebü'l-Hasan Harakânî, Ebû Aliyy-i Fâremedî, Yusuf-õ Hemadânî, Şeyh Hoca Ahmed-i Yesevî, Şeyh Lokmân-õ Horasânî, Cenâb-õ Pîr Hacõ Bektaş-õ Velî 2. Görüldüğü gibi bu silsilede, Hacõ Bektaş Veli, Ahmed Yesevî'nin halefi durumundadõr.. Önemli teracim kitaplarõndan biri kabul edilen Reşahât Aynü'l- Hayat'a göre Türkistan halkõnõn Hoca Ata Yesevî dedikleri Ahmed Yesevî, Yusuf Hemedânî'nin üçüncü halifesi olup Türk velilerinin ser (baş) halkasõdõr 3. Ahmed Yesevî, Hicrî beşinci asrõn ikinci yarõsõnda, Kazakistan'õn Sayram kasabasõnda doğmuştur.. Babasõ Nesep-nâme isimli eserin yazarõ, İbrahim Ata ** 'dõr. Yedi yaşõnda iken babasõnõn ölmesi üzerine ablasõ ile Yesi şehrine gitti. Yesevî künyesini, doğduğu yerden değil de ilk öğrenimini yaptõğõ Yesi'den aldõ. İlk bilgilerini Yesi nin meşhur âlimlerinden olan Arslan Baba'dan aldõktan sonra Buhara'ya gitti ve orada Şeyh Yusuf Hemedânî (504/1110?) nin talebesi oldu. Yesevî, kõsa zamanda hocasõnõn takdirini kazandõ ve ondan aldõğõ feyizle kendini gösterdi.. 562/1166 yõlõnda, 125 yaşõnda * iken vefat etti 4. Hacõ Bektaş Veli, yaklaşõk olarak 645-646 / 1248 yõlõnda Horasan'da doğmuş, 680/1281'de Anadolu'ya gelmiş ve 738/1337'de Kõrşehir (Sulucakarahöyük)'de vefat etmiştir. Anadolu evliyasõnõn meşhurlarõndandõr. İstikametinin doğruluğu ve evliya taifesinden olduğu hususu tevatüre ulaşmõştõr 5. Tarihî olarak tam izah edilemese de - çünkü yaşadõklarõ yõllar arasõnda bir asõrdan fazla bir zaman farkõ görülüyor- kaynaklarda yarõ efsanevî olarak anlatõlanlar ve menkõbeler, ittifakla Hacõ Bektaş Veli'yi Ahmed Yesevî'nin takipçisi ve müridi olarak göstermekteler. Ahmed Yesevî ve Hacõ Bektaşi Veli hakkõndaki ilk ciddi araştõrmalarõ Fuad Köprülü başlatmõştõr. Onun Türk Edebiyatõnda İlk Mutasavvõflar, Bektaşîliğin Menşe'leri 6, Mõsõr'da Bektaşîlik 7 ve benzeri eserleri bu alanda yapõlmõş bilimsel öncü çalõşmalar olarak karşõmõza çõkmaktadõr. Köprülü'nün başlattõğõ bu çalõşmalar, hayli ileriye gitmiş olmasõ gerekirken âdetâ olduğu yerde saymaktadõr 8. Bu araştõrmada, iki büyük gönül adamõ Ahmed Yesevî ile Hacõ Bektaş * Veli arasõndaki ilişkiler ve bağlarõ ulaşabildiğimiz her çeşit bilgiye dayanõlarak aydõnlatõlmaya çalõşõlacaktõr. a- Kaynaklarda Hoca Ahmed Yesevî ve Hacõ Bektaş Veli 326

Menkõbe ve destanlar halk gözüyle görülen ve halkõn hayalinde masallaşan tarihî gerçeklerdir. Ahmed Yesevî ile Hacõ Bektaş Veli arasõndaki ilişkiyi aşağõdaki parağrafta geçen dut ağacõ menkõbesi en güzel şekilde gözler önüne sermektedir: ".. Hacõ Bektaşi Veli Külliyesi. Tarih kokan, ruh kokan maneviyat kokan bir mekan. Bahçede ihtiyar esrarengiz görünümlü bir dut ağacõ var.. Oradaki bir görevliye sordum. Nedir bu ağaç, bir özelliği var mõdõr? dedim. Heyacanlandõ, gözlerinin içi güldü, şöyle cevap verdi: Bu ağaç, Horasan'dan Ahmed Yesevî ocağõndan fõrlatõlan ucu yanmõş sopadõr. Gelip buraya düşmüş, sonra yeşermiştir. Bu işareti bulan Hacõ Bektaş da buraya yerleşmiş, tekkesini kurmuştur. Bu ağaç o gün bu gündür yaşamaktadõr. Hemen o meşhur menkõbeyi hatõrladõm. Hani Ahmed Yesevî, Hacõ Bektaş'õ Anadolu'ya görevlendirmişti de orada bulunan erenlerden biri, ortada yanmakta olan ateşten bir odun (köseği=eğsi) alõp Rum ülkesine yani Anadolu'ya doğru fõrlatmõştõ, o odun bir dut ağacõ dalõydõ. Suluca Karahöyük'e sonradan Hacõ Bektaş tekkesi olacak yere düşmüştü. Vilâyetnâme şöyle der 9 ": "O ağaç hâlâ durur, yukarõ ucu yanõktõr 10 ". Bu anlatõlanlar menkõbe de olsa bir gerçeği yansõtmaktadõr. Yukarõda da belirttiğimiz gibi menkõbe ve destanlar, halkõn hayalinde masallaşan tarihî gerçekler olarak karşõmõza çõkmaktadõrlar. Anadolu'ya doğru havaya fõrlatõlan Köseği=eğsi motifi şu dört menâkõb-nâmede geçer: Hacõ Bektaş-õ Veli Vilâyet-nâmesi, Hacõm Sultan Vilâyet-nâmesi 11, Saltuk-nâme 12, Hoca Ahmed-i Fakih Menâkõbõ 13. Bu motif başka menkõbelerde de bulunabilir. Bu eğsi motifi, Orta Asya erenlerinin Anadolu'ya gönderdikleri bir meşâledir 14. Osmanlõ tarihçilerinin en eskilerinden olan Âşõkpaşazâde (1392-1481)'nin verdiği bilgiye göre Hacõ Bektaş Veli, Horasan'dan, Menteş ismindeki kardeşi ile birlikte Sivas'a, Sivas'tan da Baba İlyas'õ ziyarete gitmişler. Oradan Kõrşehir'e, Kõrşehirden de Kayseri'ye gelmişlerdir. Kardeşi Menteş, Kayseri'den Sivas'a tekrar döndüğü zaman orada şehit düşmüştür. Hacõ Bektaş, Kayseri'den Karahöyük'e gitmiş ve orada vefat etmiştir. Şimdi mezarõ oradadõr 15. Hacõ Bektaş'õn Ahmed Yesevî'nin müridi olduğuna dair rivayetlere Gelibolulu Mustafa Âlî (1593-1600)'nin Künhü'l-Ahbâr'õnda ve Evliya Çelebi'nin Seyahatnâmesi'nde de rastlanmaktadõr 16. Künhü'l-Ahbâr 'dan, Hoca Ahmed Yesevî ile Hacõ Bektaş Veli arasõndaki ilişkileri günümüz Türkçesine aktararak şöyle özetleyebiliriz: 327

"Hacõ Bektaş'õn babasõ, Seyyid Muhammed, Nişabur'a gelerek yerleşti ve burada şehrin ileri gelenlerinden biri olan Şeyh Ahmed'in Hatme adõndaki kõzõ ile evlendi. Bu evlilikten bir müddet sonra Hacõ Bektaş dünyaya geldi 17. Hacõ Bektaş'õn soyu, Musa Kazõm (öl: M.799) yoluyle ehl-i beyte dayanõr. Hoca Ahmed Yesevî'nin halifelerinden Şeyh Lokman, Horasan mõntõkasõnda meşhur olmuştu. Dedesi, Hacõ Bektaş'õ, Şeyh Lokman'a öğrenci olarak verdi. Hacõ Bektaş, gerekli tüm bilgileri ondan tahsil etti. Şeyh Lokman Perende'nin ona,..ya merhaba Hacõ * Bektaş Veli! diye hitap etmelerinden sonra ismi Hacõ Bektaş Veli oldu **. Biline ki Yesu şehrine yerleşmiş olan Hoca Ahmed Yesevî, 99 bin müridi ve her alandaki geniş bilgisi ile Türkistan'da meşhur olmuştu; her zaman alõn teri ile geçinir, boş zamanlarõnda ağaçtan kaşõk, kepçe ve kaseler yapardõ.. Kõssa: Hacõ Bektaş Veli, Hoca Ahmed Yesevî'den Anadolu'ya görevlendirilme ve Sulucakarahöyük'ü sana yurt verdik buyruğu aldõ. Necef, Mekke, Medine, Kudüs, Halep ve Elbistan şehirlerini ziyaret ederek Kayseri'ye geldi.. 18 " Hacõ Bektaş-i Veli'nin, Yesevî ekolünün bir temsilcisi olarak Anadolu'da nasõl görevlendirildiğini ve hangi yollarõ takip ederek Anadolu'ya ulaştõğõnõ bu şekilde anlatan Âlî, bundan sonra da onun birçok kerametinden, önce Tapduk Emre, sonra da Yunus Emre ile buluşmasõndan ve Konya'daki Mevlâna Celale'd-din Rûmî'ye gönderdiği mesajdan söz eder 19. Gelibolulu Mustafa Âlî'nin anlattõğõ bu hususlarda tenkid edeceğimiz yönler ise şunlar olabilir: Öncelikle Hacõ Bektaş'õn soyunu İmam Musa yoluyle Ehl-i Beyt'e bağlamõş ki bunun tarihi olarak izahõ oldukça güçtür. Çünkü arada büyük boşluklar vardõr. Hacõ Bektaşõ Veli'nin Şeyh Lokman Perende yoliyle Ahmed Yesevî'den feyiz aldõğõ izah edilebilir ama Hacõ Bektaş Veli ile Ahmed Yesevî'nin gerçekte birbirleri ile buluşmuş ve görüşmüş olabilecekleri (ilerde de izah edeceğimiz gibi) yine de tarihen imkansõz görünüyor. Çünkü iki velinin yaklaşõk olarak bulabildiğimiz ölüm tarihleri arasõnda yüz yõldan fazla bir fark ortaya çõkõyor 20. Ahmed Yesevî'den önceki asõrlarda bugün anlaşõlan manada bir tarikat olayõ olmadõğõ bilinmektedir. Diğer bir ifade ile Selçuklu öncesi dönemde sûfiler, tekkeler vardõr, tasavvufî faaliyetler vardõr, fakat bunlar mektepleşmemiş, ekolleşmemiş durumdadõr. Bu yönüyle Yeseviyye bu ekolleşme geleneğinin ilk halkasõ sayõlmalõdõr. Yeseviyye ekolünün bizim din ve kültür tarihimizi ilgilendiren iki kolu karşõmõza çõkmaktadõr ki bunlar 328

Nakşibendiyye ve Bektaşiyyedir. XV. yüzyõlõn sonlarõnda Hõzõr b. İlyas tarafõndan kaleme alõnan Menakõb-õ Hacõ Bektaş Veli isimli eser, Anadolu sahasõnda yazõlmõş olup Yeseviyye ile ilgili bilgi veren en eski eserlerdendir 21. Menâkõb-õ Hacõ Bektaş Veli isimli eserde Hacõ Bektaş Veli 'nin ilişkilerinden olarak Ahmed Yesevî 'nin oğlu Kudbeddin Haydar 'õ kurtarmasõ olayõ anlatõlõr : Ahmed Yesevî, Horasan ülkesinin sahibiydi. Bedahşan ülkesinin halkõ, her zaman Horasan iline akõn eder, müslümanlarõn mallarõnõ yağmalardõ. Halk, bir gün toplanõp Ahmed Yesevî'nin yanõna gelirler ve "Bu Bedahşan saldõrganlarõ yüzünden dirliğimiz kalmadõ, rõzkõmõz elden gitti. Ne yapacağõmõzõ bilemez olduk. Tanrõ buyruğunu yerine getir; oğlunu başbuğ yap, onlarõn üzerine gönder 22 " sözleriyle dert yanarlar. Bu yakõnma üzerine Ahmed Yesevî, oğlu Kutbeddin Haydar'a tuğ ve sancak vererek Bedahşan üzerine gönderdi. Kudbeddin Haydar, Murtaza Ali gibi çok iyi savaşmasõna rağmen esir düştü. Düşmanlar saldõrõlarõnõ daha da artõrdõlar. Bunun üzerine halk tekrar Yesevî'ye başvurup savaş taleplerini tekrar arzettiler 23. Ahmed Yesevî, Horasan halkõnõn feryadõnõ duyunca çok üzüldü. Oğlu düşman elinde hapisti. Düşmandan gelen saldõrõlara karşõ halk kendisinden yardõm istiyordu. Ahmed Yesevî ise yaşlanmõştõ ve artõk ata bile binemiyordu. Bu hal karşõsõnda Yiğit bir kulunu bana gönder, diye dua eden Ahmed Yesevî'nin durumunu Allah, Hacõ Bektaş'a ilham etti. "Hacõ Bektaş hemen Türkistan'a yürüdü, Ahmed Yesevî'nin dergahõna ulaştõ.. Ahmed Yesevî, Hacõ Bektaş'õ görünce mülk õssõ geldi diye çok sevindi. İçeriye alõp ağõrladõ; birlikte oturdular; dervişlerle yemek yediler; ardõndan tekbir duasõ okuyup şükrettiler" Sonra Ahmed Yesevî'den emir alan Hacõ Bektaş, düşman üzerine yürüdü.. Ahmed Yesevî'nin oğlunun yanõna ulaşõnca, - Adõm Hacõ Bektaş.. Hacõ Bektaş Hünkar! Baban Ahmed Yesevî gönderdi beni; kalk ayağa! dedi. Sonra da Haydar'õ alõp Ahmed Yesevî'nin tekkesine götürdü 24. Hacõ Bektaş Veli'nin Ahmed Yesevî tarafõndan Anadolu'ya yüce bir görevle gönderilişi de sözünü ettiğimiz Vilâyetnâme (Menakõb-õ Hacõ Bektaş Veli) isimli aynõ eserde şu cümleler ile anlatõlmõştõr: "Ahmed Yesevî'nin başõnda bir zira uzunluğunda bir elif-i taç * vardõ. Bu taç; hõrka, çerağ, sofra, alem ve seccadeyle birlikte Tanrõ'dan Hz. Peygamber'e gelmişti. O da onlarõ erkânla Murtaza Ali'ye vermişti. İmam Ali İmam Hasan'a, İmam Hasan İmam Hüseyin'e; İmam Hüseyin İmam 329

Zeynelabidin'e; İmam Zeynelabidin oğlu İmam Muhammed'e; İmam Muhammed oğlu İmam Musa Kazõm'a; İmam Musa Kazõm da oğlu İmam Rõza'ya sundu. İmam Rõza onlarõ 99 bin Türkistan pirinin piri Hace Ahmed Yesevî'ye verdi. Bunlarõn tümü tekkede dururdu. Şeyh onlarõ, halifelerinden kimseye vermezdi. Soranlara -Sahibi vardõr, gelir, alõr, derdi.. Bir gün halifeler toplanõp onlarõ şeyhten istemeye karar verdiler. - İçimizden birine versin, dediler. Şafak zamanõ, 99 bin halife ibadet etti. Hoca Ahmed Yesevî'nin avlusu çok genişti. Hepsi seccade serip yerli yerine oturdu. Ortaya da büyük bir ateş yakmõşlardõ.. Duadan sonra Şeyh, halifelerin yüzüne baktõ ve ne düşündüklerini anladõ. -Gönlünüzde ne varsa dile getirin söyleyin, dedi. Halifeler dileklerini söylediler.. O sõralar, sadõk bir muhib, darõ getirmişti; darõ meydanõn bir tarafõnda yõğõlõ duruyordu. Şeyh: -Kim bu darõ yõğõnõnõn üstüne seccade serer ve hiçbir darõ ** tanesini yerinden kõmõldatmadan ibadet ederse o emanetler, o adamõn hakkõdõr.. Ama zahmet etmeyin, onlarõn sahibi var; şimdi çõkar, gelir, dedi. Halifeler bu sözler karşõsõnda şaşõrdõlar; utançlarõndan başlarõnõ öne eğdiler. Derken bir de baktõlar ki birisi çõkageldi; - Sabahõnõz aşkolsun, diyerek selam verdi ve halifeleri aralayarak bir yere oturdu. Bu gelen er Hünkâr Hacõ Bektaş Veli idi; halifelerin emanetleri Hace'den istemeleri, kendisine mağlum olmuştu. Bir anda Horasan'dan kalkmõş ve Türkistan'a Hoca Ahmed Yesevî'nin tekkesine gelmişti. Hace, Hünkâr'õn selamõnõ ayağa kalkarak aldõ; Hace'nin davranõşõnõ gören halifeler de ayağa kalktõ. Hace, halifelere dönüp - İşte emanetlerin sahibi geldi, dedi. Sonra, -Ey Horasan'lõ Hacõ Bektaş, diyerek, Hacõ Bektaş'õ huzuruna çağõrdõ. Hünkâr ayağa kalktõ; seccadeyi eline aldõ ve darõ yõğõnõnõn yanõna gitti; Allah'õn adõna besmele çekip seccadeyi darõ yõğõnõnõn üstüne serdi; ardõndan üzerine çõkõp ibadet yaptõ; bir tek darõ tanesi bile yerinden kõmõldamadõ. İbadeti bitirdikten sonra elif-i taç, uçtu Bektaş'õn başõna geçti; hõrka havalanõp sõrtõna kondu; çerağ uyandõ, önünde durdu; peygamberin sancağõ da yerden kopup başõ ucuna dikildi; seccade ise altõna döşendi. Bunu gören halifeler salavat getirdiler.. Hacõ Bektaş, emanetlerini Ahmed Yesevî'ye sundu. Hoca Ahmed Yesevî, erkânõna uygun olarak Hünkâr'õ tõraş etti; ardõndan emanetlerini ve icazetini verdi.(bundan sonra Ahmed Yesevî, Hacõ Bektaş'a şunlarõ) dedi: -Ya Bektaş! nasibini tam olarak aldõn; müjde olsun ki kutbu'l-aktab 330

oldun; kõrk yõl hükmün var; bugüne değin bizimdi; bundan sonra senindir. Biz bu yokluk yurdunda fazla kalamayõz, ahirete gideriz. Git, seni Rum'a (Anadolu'ya) saldõk; Sulucakarahöyük'ü sana yurt verdik; Rum'da (Anadolu'da) gerçek erenler, budalalar, sarhoşlar çoktur; artõk hiçbir yerde eğlenme, hemen yürü 25 ". Yine Vilâyet-nâme 'de bu olaylarõn devamõ olarak anlatõldõğõna göre, Hacõ Bektaş Veli, ertesi gün güneş doğarken Hoca Ahmed Yesevî'den izin alõp Anadolu istikametinde yola çõktõ. (Makalenin başõnda da yazdõğõmõz gibi) orada bulunan erenlerden biri yanmakta olan ateşten bir odun alõp Rum ülkesine doğru fõrlattõ; "Rum'daki erenler ve evliyalardan biri de bu odunu tutsun, Türkistan erenlerinin, Rum'a (Anadolu'ya) er gönderdikleri, erenlere mağlum olsun ", dedi. "O, odun dut ağacõydõ; Konya'da Emir Cem Sultan'õn halifesi Hak Ahmed Sultan bu dut ağacõnõ tuttu ve Hacõ Bektaş Tekkesi'nin önüne dikti *. O ağaç bu gün de durur tepe ucu yanõktõr 26 ". Bundan sonra Vilâyet-nâme (Velâyet-nâme)'de Ahmed Yesevî'nin yanõndan yola çõkan Hacõ Bektaş Veli'nin hangi yollarõ takibederek Anadolu'ya geldiği, Anadolu'ya girişinin erenlere mağlum olduğu menkõbesi, Taptuk ve Yunus Emre ile ilişkileri Künhü'l Ahbâr 'da anlatõlanlara benzer bir şekilde dile getirilir. Abartma ve efsanelerin dõşõnda konu ile ilgili kaynaklarõn ittifakla ortaya koyduğu bir gerçek ortaya çõkõyor ki o da, Hacõ Bektaş Veli'nin, Ahmed Yesevî tarafõndan Anadolu'ya görevlendirilişi hadisesidir. Hacõ Bektaş Veli menkõbeleri, Hoca Ahmed Yesevî ile Hacõ Bektaş Veli'nin doğrudan doğruya görüştüklerinde müttefiktirler. Ama tarihî gerçeklere somut baktõğõmõzda bunu kabul etmek zordur. Çünkü iki velînin tahmini ölüm tarihleri arasõnda bir asra yakõn bir zaman farkõ gözüküyor. Bunun yanõnda Ahmed Yesev'i'nin, Hacõ Bektaş Veli'yi görevlendirdiği konusunda menkõbeler, hemen hemen aynõ şeyleri söylemektedirler. "Ahmed Yesevî ve Yesevîlik kültürünün bugün için başlõca üç ana coğrafi bölgede yayõldõğõnõ ve günümüze kadar devam ettiğini söyleyebiliriz: a- Bugünkü Kazakistan, Özbekistan, kõsmen Türkmenistan ve Tacikistan'õ ve Volga boylarõnõ içine alan Orta Asya ağõrlõklõ saha, b- Hindistan sahasõ, c- Anadolu sahasõ 27 ". 331

Bu arada Yesevîlik kültürünün etkisini sürdürdüğü diğer bir alan da Balkanlardõr. Hacõ Bektaş Veli, Balkanlar'a Yesevî kültürünün aktarõlmasõnda atlama noktasõnõ oluşturmuştur. Ahmed Yaşar Ocak, Yesevî kültürünün Anadolu'ya aktarõlmasõnda Hacõ Bektaş Veli'nin oynadõğõ rolü şu cümlelerle özetlemiştir: "Gerçeğe çok yakõn olan tahminlere göre, Yesevîlik Anadolu'ya XIII. yüzyõl başlarõnda Karahitaylar'la Hârezmşahlar arasõndaki mücadelelerin yol açtõğõ, hemen peşinden de Moğol istilâsõnõn sebebiyet verdiği göçlerle girdi. Göçmen Yesevî şeyh ve dervişleri, bu yeni vatanlarõnda zâviyelerini kurarak tarikatlarõnõ yaymağa çalõştõlar. Eski kamozanlarla büyük bir benzerlik gösteren bu insanlar, bu vesileyle, Orta Asya'dan getirdikleri, Ahmed Yesevî ile ilgili bütün sözlü geleneklerini, bugünkü Kõrşehir, Yozgat, Sivas, Amasya ve Tokat mõntõkalarõndaki zaviyelerinde, yeni müridlerine aktardõlar. İşte Bektaşîlik tarikatõ, özellikle Kõrşehir ve havalisinde faaliyet gösteren ve bir Yesevî şeyhi olan Hacõ Bektaş Veli tarafõndan temsil edilen bu geleneklerden doğdu. Yesevîlik, Mâverâünnehir'de nasõl Nakşibendiliği doğurduysa, Anadolu'da da Bektaşiliği doğurdu 28. Ahmed Yesevî ve Yunus Emre ümmi değildiler.. Öğretilerini daha kolay yayabilmek için, halkõn bileceği sade bir dilde şiirlerini okudular. Bu şiirlerin aracõlõğõyla Türkmenler'in kalblerine girdiler.. Bozkõrda yaşayan Türk boylarõ, samimi müslüman olmakla beraber. inançlarõ çok sathî ve şeklî idi. Aynõ zamanda eski geleneklerine bağlõ idiler.. Bilindiği gibi Ahmed Yesevî'nin meclislerinde, kadõnlar ile erkeklerin bir arada bulunduklarõna dair rivayetler vardõr ki bu durum Türk göçebe hayatõnõn bir zaruretidir. Horasan'daki ulemâ, bu duruma gücenip, Türkistan'a müfettiş göndermişler. Ahmed Yesevî de müfettişlere gayet keskin bir cevap vererek geri göndermiştir 29. Burada dikkat edilmesi gereken husus, Ahmed Yesevî'nin, o yõllardaki Türk halkõnõn alõşõk olduğu giyim ve kuşamõ değiştirmeye kalkõşmayarak aynõ zamanda kõz, oğlan, kadõn ve erkek ayrõmõ da yapmayarak ilim ve bilgi öğrenmek isteyen herkese kapõlarõnõ açtõğõ olayõdõr. O yõllarda Türk toplumu, aralarõna katõldõklarõ Arap-Fars İslâm kültür çevresinin insanlarõnõ yadõrgadõlar, kõlõ kõrk yaran fõkõh bilginlerine rağbet etmediler. Göçebe hayatlarõnõn gereği olarak kaç-göçsüz, kadõn, erkek birlikte çalõşmaya ve yaşamaya devam ettiler. Ahmed Yesevî, 332

ibadetleri araç değil amaç sayan, şekilci, kuralcõ ve müdahaleci merasim dindarlarõnõ tenkit etmiş, çevresindeki insanlarõ Tanrõ aşkõna davet etmişti 30. Ahmed Yesevî sohbet meclislerinde kadõnlarla erkeklerin bir arada bulunduğunu, yukarõda söz konusu edilen müfettiş gönderme olayõnõ ve Ahmed Yesevî'nin -haklõ olduğuna inandõğõ için- müfettişe karşõ sert çõkõşõnõ, Divan-õ Hikmet' teki şu dizelerden de anlamaktayõz: "İşittiler Baba Mâçin o zamanda, Ahmed adlõ bir şeyh çõkmõş Türkistan'da; Sohbet kõlmõş kõz ve erkek ile orda Men etmeğe Türkistan'a geldi dostlar Geldi ise, gördüler o meşâyõhõ; "Sen şeyh misin azdõrõcõ insanlarõ?" "Hem o azan şaşkõnõm ben, bil sen bunu" Diye Hazret ona cevap verdi dostlar Emr ettiler Hakîm Hâce Süleyman'a Hem o Sûfî Muhammed-i Danişmend'e Bağlayõp vurun beş yüz kamçõ o nâdana Bir sütuna sõkõ bağlayõp koydu dostlar... Ata dedi: Arkasõnda dev ve peri Yerleşmişti, beş yüz kamçõ ona değdi, Dev ve peri arkasõndan derhal göçtü Bir kamçõsõ ona değdi, bilin dostlar * Baba Mâçin o zaman dedi: Ey Ahmedâ Gelmeseydim, rüsvâ olup halklar ara Ölür idim işbu hâlet ile ben de Ağlayarak halini arz etti dostlar 31 ". Bu dizelerden Ahmed Yesevî'yi suçlayanlarõn yanõldõklarõ hususu dolaylõ olarak anlaşõlmaktadõr. Menkõbeye göre; Ahmed Yesevî, kendini suçlayanlara * bir ders vermek istemiş olacak ki Horasan ve Meverâünnehir'e bir kap içine ateş ve pamuğu birlikte koyarak göndermiş. Oradaki ulema kabõ açtõklarõnda içindeki ateş ve pamuğun birbirine tesir etmediğini yani ateşin pamuğu yakmadõğõnõ görünce de kendilerine verilen dersi bütün açõklõğõ ile anlamõşlardõ. "Eğer kadõn erkek bir ehl-i hak meclisinde biraraya gelerek beraber zikir, ders ve ibadete devam etseler bile, Allah onlarõn kalplerindeki her türlü kin ve düşmanlõğõ yok etmeğe muktedirdir 32 ". Hoca Ahmed Yesevî, binlerce yõllõk Türk töresinin verdiği doğru 333

ölçülerle de donanmõş biri olarak, İslâm'õ doğru anlamõş ve dosdoğru da anlatmõştõr. Bu sebepten, Yesevî kültüründe kadõn ve erkek çalõşmakta ve üretmekte birlikte olduğu gibi, mescitte, mecliste, dergahta ve mektepte de birlikte olmuşlardõr. Kadõn hayatõn dõşõna itilmemiştir 33. Benzer hususlarõn Hacõ Bektaş Veli uygulamasõnda da olduğunu biliyoruz. Eski Türk efsanelerinde kuş ve hayvan kõlõklarõna girme rolü vardõ. Bu durum hem Ahmed Yesevî hem de Hacõ Bektaş Veli menkõbelerinde geçmektedir. Örneğin Vilayetnâme-i Hacõ Bektaş Veli'de anlatõlan Ahmed Yesevî'nin efsanevî hayatõnda, Ahmed Yesevî, turna ya da şahin * şekline girebiliyordu ve bir an içinde uçsuz bucaksõz mesafeleri aşabiliyordu. Aynõ güç Hacõ Bektaş Veli'de de vardõ. O Güvercin donuna girip Horasan'dan Anadolu'daki Suluca Karahöyük'e uçmuş. Kuş şekline girmek, (eski Türklerde) kam-ozanlarda bulunuyordu. Kam ozanlar hem sihirbaz hem de sağlõk verici idiler. Efsanevî muhayyele, canõ, kuş şeklinde tasvir eder. İslâm'õ kabuldan sonra can kuşu kavramõ Türk halk edebiyatõnda devam etmiştir 34 : Ahmed Yesevî hikmetlerinde bu "can kuşu" tabirini aynen görüyoruz: Vah ne yazõk, hasret ile ömrüm geçti; Nefsim benim coşup taştõ, hadden aştõ; Canõm kuşu uçuverse, ruhum kaçtõ; Gafil yürüyen ömrünü yele satar dostlar 35. İslâmî Türk Edebiyatõnda "Gönül kuşu" imajõnõ ilk kullananõn Ahmed Yesevî olduğunu tahmin ediyoruz. Köngül kuşõ şevk kanadõn tutup uçsa Gönül kuşu şevk kanadõn uçup uçsa Cümle vücûd yâdõn sayrar bülbül bolur Cümle vücut yâdõnõ söyleyen bülbül olur 36. Ahmed Yesevî, İslamiyete samimî bir imanla bağlanmõş olan, fakat İslâm'a yeni giren Türk toplumuna, onlarõn diliyle, onlarõn seviyelerine göre, ahlakî ve dini esaslarõ öğütleyici birer hikmet şeklinde bildirerek İslamõ öğretti. Gerek Yesevîliğin gerekse Bektaşîliğin en belirgin özelliği, ayinlere kadõnlarõn da katõlmasõydõ 37. XIII. Yüzyõlda Yesevî dervişleri amel ve ibadet noksanõ olan müslümanlarõ dõşlamama ifadesiyle formüle edebileceğimiz dinî görüş ve davranõşõ yaydõlar. Anadolu insanõnõ tevhid ve Tanrõ aşkõ etrafõnda topladõlar. Ahmed Yesevî tasavvuf geleneğinde, Hacõ Bektaş Veli önemli bir kilometre taşõdõr. O, Gaziler Serdarõ, Alperenler Piri diye anõlõr 38. 334

Hazînî mahlaslõ Mahmud b. Hasan isimli bir Yesevî derviş tarafõndan yazõlmõş olup, Osmanlõ Sultanõ III. Murada takdim edilen Cevâhirü'l-Ebrâr Min Emvac-i Bihâr * da da Hacõ Bektaş Veli'nin, Ahmed Yesevî tarafõndan görevlendirilen kimselerden olduğu açõk şekilde belirtilir: "Rivayet olunur ki, Ahmed Yesevî Hazretleri'nin en olgun seviyeye yükselmiş on iki bin tane ashâb-õ suffesi (öğrencisi ya da müridi) vardõ. Bunlarõn hepsi, kõş- yaz devamlõ surette Ahmed Yesevî ile beraberdiler. Bunlarõn haricinde çok değişik bölgelerde, Ahmed Yesevî'den ruhsat ve yetki alarak halkõn eğitimi ile meşgul olan bilge kimseler de vardõ ki bunlar sõrasõyla; Sufî Muhammed Danişmend Zernûkî, Süleyman Hakîm Ata, Baba Mâçin, Emir Ali Hakîm, Şeyh Hasan Bülgânî, İmam Mergazi ve Şeyh Osman Mağribî olmak üzere yedi kişi idiler. Ve derler ki Hacõ Bektaş Rûmî - Allah ona rahmet etsin- dahi (Ahmed Yesevî'den ruhsat alan) bu bilge kişilerdendendir. Bu bilge kişilerin her biri, gayb erenleriyle yoldaş olup, onlarla sürekli ilişki içinde bulunan ve Hak Ta'ala'dan icâzetli kâmil insanlardõ 39 ". Türk İslâm Edebiyatõnda seyahat türünün en önemli ve en büyük eseri olan Evliya Çelebi Seyâhat-nâme'sinde Ahmed Yesevî ismi sõk sõk geçer. Evliya Çelebi, kendisinin de Ahmed Yesevî soyundan geldiğini yazar ve "Ceddimiz Türk-i Türkân Hoca Ahmed Yesevî Hazretleri" der 40. Seyahat-nâme'de de Ahmed Yesevî ile Hacõ Bektaş Veli ilişkisine dair pek çok yarõ efsanevî rivayet zikredilmiştir. Bunlardan seçilen aşağõdaki rivayetler, Türk insanõnõn ve Türk kültürünün bu iki büyük veli arasõnda gördüğü ilişkiyi gözler önüne sermektedir: "Pir-i Türkân (Hoca Ahmed Yesevî), hazretleri, Hacõ Bektaş-õ Veli-i Horâsânî hazretlerini irşâd idüp Rûm'a Selçukiyân'a gönderdikde hikmet-i Huda, Rûm'a Osmancõk asrõnda gelüp Orhan Gazi ile gazâ idüp yeniçeri askerin dahi tertib eyledi. Sonra ceddimiz müşârün ileyh (Hoca Ahmed Yesevî) ibn Muhammed Hanefî Horasân erenlerinden yediyüz kişiyi (Muhammed Buharî')ye terfîkân Rum'a Hacõ Bektaş Veli'ye imdâd gönderdi. Muhammed Buharî, rüfekâsõyla sefere hazõrlanup yola revan olacağõ vakit Hoca Ahmed Yesevî tarafõndan şu yolla tenbîhât icra kõlõndõ: Saltõk Muhammed'im!.. Bektaş'õm seni Rum'a göndersin. (Leh) diyarõnda dalâlet-âyîn olan Sarõ Saltõk sûretine girüp ol mel ûnõ, Dobrõca' da bir ejderi- bir tahta kõlõç vererek- bu kõlõç ile katl eyle. Makedonya Dobrõca'da yedi kõrallõk yirde, nâm u şân sahibi ol, diye ta'limat virdikten sonra yola çõkardõ. Muhammed Buharî Rum'da Hacõ Bektaş'a gelip 335

ceddimizin emrini tebliğ eyledi 41 ". Ahmed Yesevî'nin Sarõ Saltuk'u 700 kişi ile Hacõ Bektaş Veli'ye yardõm etmesi için Anadolu'ya göndermesi, Hacõ Bektaş Veli'nin de Sarõ Saltuk'u Rumeli'ye gönderdiğine dair menkõbe, Anadolu ve Rumeli dõşõnda diğer Türk illerine de yayõlmõştõr 42. Buradaki ifadelerden Sarõ Saltuk 43 ile Ahmed Yesevî ve Hacõ Bektaş Veli arasõnda da derin bağlar olduğu sezilmektedir. Horasan'dan gelme, Hacõ Bektaş Veli için rivayet edildiği gibi Ahmed Fakih (öl:1221), Yunus Emre, Taptuk Emre ve Mevlâna için de rivayet edilmiştir. "Horasan, Doğunun sembolüdür. Atina ve Roma siteleri nasõl Batõyõ özetliyorsa Horasan sitesi de o günün Anadolulularõnõn gözünde Doğunun özetiydi. Bundan olacak, Anadolu, kendisini yenileyenleri toptan Horasan Erenleri olarak görür. Horasan ellerindeki siteler, Abbasîler ve Selçuklular zamanõnda birer büyük İslâm sitesi, ilim yuvalarõydõ. Anadolu dünya çapõndaki bu çõkõşõ, yine oralara bağlõyordu. Sanki Abbasîler ve Büyük Selçuklular batarken, bir sonbahar hasadõndan sonra, toprağa tohumlarõn saçõlmasõ gibi, site imkanlõ bölgelerine yeniden doğuşun, dirilişin şartlarõ ekilmiştir. Doğudan Batõya doğru Anadolu'ya doğru olan akõn ve akõm böylece bir anlam taşõmaktadõr. Sanki medeniyet yer değiştirmekle, çok işlenmiş topraklardan göçerek, kendine bâkir topraklar aramõştõr.. 44 " Fuad Köprülü, "Bektâşîlik ile Yesevîlik arasõnda hiçbir hakikî bağ mevcut değildir 45 " ifadesini kullanmõş ki bu görüşe katõlmak mümkün değildir. Çünkü Ahmed Yesevî'nin düşünceleri ve emelleri ile Hacõ Bektaş Veli'nin düşünceleri ve emelleri arasõnda çok büyük benzerlikler vardõr. Fuad Köprülü, Hacõ Bektaş Veli hakkõndaki menkõbelerin XV. asõrda teşekkül etmiş olduğu için tarihi bir hakikat sayõlamayacağõ fikrini ileri sürmüş, Bektaşîlik ile Yesevîlik arasõnda -halk vezni ve dili ile sade Türkçe ilahilerin çok yaygõn olmasõ gibi- sadece zahirî benzeyişler olduğunu söylemiştir 46. Fakat gerek Ahmed Yesevî'nin Hikmetleri gerekse Hacõ Bektaş Veli'nin Makâlât ve diğer eserlerindeki düşünceler karşõlaştõrõldõğõ zaman aralarõnda büyük benzerlikler olduğu görülecektir. Daha sonraki dönemlerde de Türk insanõ kulaktan kulağa rivayet edilen menkõbeleriyle bu iki büyük veliyi birleştirmiş ve sõmsõkõ kaynaştõrmõştõr. Her iki bilge velî de "Allah aşkõ esasõna dayanan bir irade terbiyesiyle, insanõ daha çok insan yapmak ve üstün insan olmaya yöneltmek gibi hedefler 47 " gütmüşlerdir. Hacõ Bektaş Veli'nin Ahmed Yesevî'ye olan manevî bağlõlõğõnõ 336

ortaya koyan diğer önemli bir belgede Hacõ Bektaş Veli'nin Kitab ül- Fevâid isimli Farsça eseridir. Kitabõn giriş kõsmõnda "Bu eser, Hacõ Bektaş-õ Veli'nindir 48 " denmesine rağmen bir kõsõm yerlerinde "Hacõ Bektaş-õ Veli buyurmuştur 49 " denilerek Hacõ Bektaş Veli'den üçüncü bir şahõs gibi söz edilmiştir ki bu durum, Hacõ Bektaş Veli tarafõndan yazõlmõş olan Kitabü'l- Fevâid 'e sonradan bazõ ilavelerin yapõldõğõnõ göstermektedir *. Kitabü'l- Fevâid, 105 başlõk altõnda ayet, hadis ve büyük sufîlerin sözlerinden şahitler gösterilerek ** yazõlmõştõr. Eserin birkaç yerinde de Ahmed Yesevî'nin, bizzat Hacõ Bektaş Veli ile ilgili olan şu sözlerine yer verildiğini görüyoruz 50 : "Hoca Ahmed Yesevî Hazretleri bir gün Hazreti Hünkar Hacõ Bektaş-õ Veli'ye buyurdu: Eğer daima cennette olmak istersen, herkesle dost ol ve hiç kimseye karşõ kalbinde kin tutma 51 ". "Hoca Hazreti Ahmed Yesevî, Hünkar Hacõ Bektaş-õ Veli'ye buyurdu: Eğer her zaman Cenab-õ Hak ile konuşmak istersen şu rubaîyi dilinden düşürme: Sensiz benim bir dem karara mecâlim yok, İyiliklerini saymaya imkânõm yok. Tenimde her tüy eğer dillense, Binde bir şükrümü yerine getirmeye imkânõm yok 52 ". "Hazreti Bektaş Veli, Ahmed Yesevî'ye, kulu Allah'a götüren yol nasõldõr, diye sordu. O da: - Sana müjdeler olsun. Eğer sen onun yolunda olmasaydõn bu soruyu sormaz, Allah da sana bu soruyu sordurmaz dõ, 53 " dedi. Görüldüğü gibi esas kabul edebileceğimiz bütün kaynaklar, Hoca Ahmed Yesevî ile Hünkar Hacõ Bektaş Veli arasõnda derin bağlar bulunduğunu ortaya koymaktadõr. Bektâşîlik, Türk halkõna kendi sâde ve güzel Türkçesiyle hitap ihtiyacõnõ duymuş ve nefes denilen Türkçe ilahilerinde tasavvufun çok sayõdaki Farsça terimlerinden birçoğunun Türkçelerini bulup kullanmayõ başarmõştõr. Bu hareket birçok Türkçe kelimelerin yeni anlamlar, yeni mecazlarla ve yeni seslerle güzelleşip zenginleşmesini sağlamõştõr. Aynõ ilahiler genellikle hece vezniyle ve ulusal nazõm şekilleriyle söylendiğinden Bektaşî geleneği, dilde, musîkîde ve nazõm şekillerinde millî çizgileri korumuş ve yaşatmõştõr 54. Nihat Sami Banarlõ Makâlât õn dili hakkõnda şunlarõ söylemiştir: 337

"Hacõ Bektaş Veli'nin Makâlât isimli eserinin Arapça aslõ meydanda yoktur Biri nesirle ikincisi manzum olarak sonradan yapõlmõş iki tercümesi, eserin aslõ hakkõnda fikir verecek mâhiyettedir 55 ". Burada, her ne kadar Makâlât õn aslõnõn Arapça olduğu iddia ediliyorsa da bu görüşe katõlmak mümkün değildir. Hacõ Bektaş Veli, niçin Arapça yazsõn ki? Karşõsõnda hitap edeceği bir Arap topluluğu yoktu. Hacõ Bektaş Veli'nin orijinal taraflarõndan birisi de onun, Türk halkõna, evrensel öğretileri, Türkçe anlatmasõ idi. Makâlât õn aslõ kanaatimizce Arapça olamaz. Ama, birisi, bu güzel kitabõ Arapça'ya çevirmiş olabilir. Nitekim, Mikail Bayram da Makalât' õn dili hakkõnda şu açõklamayõ yapmõştõr: "..Ben Makâlât'õn Denizli Kütüphanesi'ndeki tek nüshasõnõ inceledim. Bozuk bir Arapça ile kaleme alõnmõş ve bu Arapça metin Türkçe Makâlât 'tan hülâsa edilerek meydana getirilmiştir 56 ". Hatta, Makâlât õ bizzat Hacõ Bektaş Veli kendi kalemiyle kendisi yazmamõş da olabilir. Çünkü o yõllarda şeyh ve yazarlar bir mecliste toplanõrlar, sohbet ederler, bir kõsõm insanlar onlarõn sohbetinde bulunurlar, bir veya bir kaç kişi de o sohbette konuşulanlarõ zapta geçerlerdi 57. Sonra da o konuşma metinleri kitap haline getirilirdi. Büyük ihtimalle Hacõ Bektaş Velî'nin Türkçe sözlerinden oluşan Makâlât, bu şekilde yazõlmõştõr. Yine Hacõ Bektaş Veli'nin Farsça olarak yazdõğõ iddia edilen Kitabü'l Fevâid' in de aslõnõn Türkçe olup bu şekilde yazõlmõş olabileceği ihtimali büyüktür. b- Türk İslâm Edebiyatõnda Hikmet Türü İslamiyetin kabulünden önce Türkler arasõnda sözlü bir şiir geleneğinin bulunduğu; bilge kişi olan şairlerin çeşitli amaçlarla yapõlan törenlerde, o yõllardaki inanõşlarõna uygun dinî içerikli şiirler söyledikleri, İslam'õ kabulden sonra da yine bu şairlerin İslâm dinini yaymak ve tanõtmak düşüncesiyle şiiri bir vasõta olarak kullandõklarõ bilinen tarihi hakîkatlardandõr. İşte bu şairlerden birisi de Ahmed Yesevî'dir. Ahmed Yesevî, halkõn anlayacağõ biçimde yazdõğõ bu şiirlerine Hikmet adõnõ vermiştir. Hikmetlerin toplandõğõ esere Divan-õ Hikmet denilmiştir. Sonra Yeseviyye'ye mensup şairler arasõnda da şiir söylenmesi ve bu şiirlere Hikmet denilmesi gelenek haline gelmiştir. Hikmetler, Allah ve insan sevgisini gönüllere yerleştirmeyi gaye edinen, Hz. Peygamberin tebliğ ettiği dine uymayõ telkin eden, insanõ kötü davranõşlardan kurtarmaya çalõşan ahlâkî prensipler olarak karşõmõza çõkmaktadõr. "Denilebilir ki hikmet, İslâmiyet in manzum olarak ifadesidir" Divan-õ Hikmet nüshalarõnda yer alan hikmetlerin hepsinin Ahmed Yesevî'ye ait olmayabileceği de kabul 338

edilmektedir. Fakat bunlarõn bir kõsmõ Ahmed Yesevî'ye ait olmasa bile, şekil, muhteva ve ruh bakõmõndan onlardan farksõz olduğu ve Yeseviyye geleneğini temsil ettiği açõk şekille anlaşõlmaktadõr 58. Hikmetlerin öğretici (didaktik) bir özellik taşõmasõ, dolayõsõyla sanat endişesinden uzak ve basit olmasõ tabiî karşõlanmalõdõr. Bununla beraber ifadedeki samimiyet ve sûfiyane coşkunluk onlarõ basit manzumeler olmaktan da zaman zaman kurtarmaktadõr 59. Nihad Sami Banarlõ, Ahmed Yesevî için,"türk illerinde edebî ve tarihî simasõndan çok destânî şahsiyetiyle yaşamõş ve sevilmiş bir evliyâ şairdir. Şiirleri öğretici mahiyette ve yüksek sanat seviyesinden uzak söyleyişlerdir. Bu manzûmeler, güzelliklerini ve telkin kudretlerini yazarõnõn inanõş ve söyleyişindeki samimiliğinden almõştõr. Bu sebepten içlerinde saf, samimî, ve bâzen derûnî bir lirizm ile rüzgarlanmõş manzûmeler de vardõr. Bu manzûmelere Hikmet adõ verilmiştir.. 60 ". demektedir. Ahmed Yesevî'nin inanç ve fikirlerini halk edebiyatõmõzõn bilinen şekilleri içerisinde hece vezniyle ve sade bir Türkçe ile söylemesi hikmet tarzõnõ doğurmuştur. Ahmed Yesevî bu yönüyle de büyük bir öncüdür. "Ahmed Yesevî devrinde eski halk edebiyatõ mahsullerinin muhteva bakõmõndan olduğu kadar şekil ve ifade bakõmõndan da büyük bir gelişme gösterdiğini kabul etmek hatalõ olmaz sanõrõz. Ahmed Yesevî ile başlayan dinî - tasavvufî konularõ halk edebiyatõ şekilleri içinde anlaşõlõr bir dille ifade edebilmek sanatõ, şüphesiz en mükemmel hale Oğuz Türkçesinde Yunus Emre ile erişmiştir. Bu nedenle Ahmed Yesevî'ye, Yunus Emre'ye bir zemin hazõrladõğõ için edebiyatõmõzda müstesnâ bir yer vermek zorundayõz 61 ". Orta Asya'da halen Divan-õ-Hikmet, adeta kutsal bir metin olarak okunmağa devam etmektedir. Burada Hikmetler, büyük bir saygõ ile ezberlenmekte, hatta yalnõz erkekler değil, kadõnlar arasõnda da Yesevî-han denilen ezbere hikmet okuyucular bulunmaktadõr. Bu Yesevî-hanlar, - bizdeki mevlid okuma gibi- çeşitli amaçlarla yapõlan toplantõlarda Ahmed Yesevî'nin Divan-õ Hikmet 'inden bölümler okumakta ve halk da kendilerini büyük bir vecd içinde dinlemektedirler 62. Kadõnlar arasõnda Yesevî'nin hikmetlerini öğrenmek ve öğretmek faaliyeti, Yesevî hayatta iken başlamõştõ. Ahmed Yesevî'nin kõzõ Gevher Şahnaz, babasõndan öğrendiği hikmetleri önce komşularõna, sonra da diğer mahalle ve köylerde okuyordu. Bu durum kadõnlar arasõnda gelenek haline geldi Az zaman sonra, sonbahardan ilkbahara kadar, Hikmet'i ezberden 339

okuyan kõrk kadõn-kõzlar, mahallelerde, köylerde, çadõrlarda, dört köşeli bir daire teşkil ederek arkalarõna da dinleyicileri almak suretiyle hikmetleri okumaya başladõlar.. Bu gelenek o günlerden bu güne sürüp geldi 63. Yine bugün Orta Asya'da Ahmed Yesevî adõ, daha önce de söylendiği gibi, İslâmla özdeşleşmiş durumdadõr. O çoktandõr, burada tarihî hüviyetinden farklõlaşmõş, efsaneleşmiş bir şahsiyet olarak, Altaylar'dan Volga boylarõna kadar, Pîr-i Türkistan, Hazret-i Türkistan, Hoca Ahmed Yesevî, Ata Yesevî olmuştur 64. Tüm bu bilgiler õşõğõnda, "Ahmed Yesevî'nin, Türk insanõnõn mânen ve ahlâken olgunlaşmasõna kendini adamõş bir Türk büyüğü olduğunu gururla söylemek bir vefa borcudur.. Türk insanõnõn elinden tutmak demek, geleneksel yönteme göre, ona, insana en büyük değeri vermek demektir. Yesevî şöyle diyor 65 " : Halk gelse, seçkin olur, yõldõz gelse ay olur Bakõr gelse altõn olur, dervişler sohbetinde, Kibir hasetler ölür, içine manalar dolar, Göz açõp Hakk'õ görür, dervişler sohbetinde 66. Ahmed Yesevî'nin olduğu gibi yine Türk insanõnõ daha olgun hale getirmeye kendini adamõş olan Hacõ Bektaş Veli'nin de aynõ şekilde bize ulaşan şekilleriyle bir tarihî hayatõ bir de menkõbevî hayatõ vardõr. Her ikisi hakkõndaki menkõbeler de Türk İslâm edebiyatõnõn güzel örnekleri olarak karşõmõza çõkmaktadõr. Hacõ Bektaş velinin sözlerinin, muhteva olarak Ahmed Yesevî'nin hikmetleri ile aynõ paralelde olduğu bir gerçektir. Divan-õ Hikmet üzerinde çalõşan bilginler, bu kitabõn dilinin Doğu Türkçesi yani sonraki Çağatayca olduğunu ve XII. yüzyõlõn özelliklerini taşõdõğõnõ keşfettiler. Bu sebepten Divan-õ Hikmet, Kutadgu Bilig'ten sonra, Türk edebiyatõnõn en eski eseri sayõlabilir, fakat şu farkla ki Divan-õ Hikmet bozkõr halkõnõn anlayabileceği bir dille yazõlmõş bir halk eseridir 67. Ahmed Yesevî bir ilim dili olmasõ sebebiyle Arapça ve Farsça'yõ çok iyi bilmesine rağmen Arap ve Acem dili hastalõğõna yakalanmamõş, göçebe Türklere Türkçe ile hitap etmiş ve öz Türkçe şiirler söylemiştir 68. Divan-õ Hikmet'teki manzumelerin dörtlüklerle yazõlmõş olanlarõnda 4+4+4=12'li hece vezinleri ile yazõlmõş olanlar çoğunluğu teşkil etmektedir. Gazel tarzõndaki hikmetlerin bazõsõnda da hecenin 7+7 =14 veya 8+8= 16'lõ ölçüleri kullanõlmõştõr. Zaman zaman bir hecelik fazlalõk ya da eksiklik de göze çarpmaktadõr. Genellikle yarõm kafiye çeşidi kullanõlmõş ve rediflere de çok denecek şekilde yer verilmiştir. Arasõra aruz vezni ile yazõlmõş olanlar varsa da bunlarõn Ahmed Yesevî'ye ait değil de, sonraki dönemlerde 340

farklõ Yesevî dervişleri tarafõndan yazõlmõş olmasõ ihtimali büyüktür. Münâcât'ta arûzun Mefâ îlün Mefâ îlün Fe ûlün vezni kullanõlmõştõr 69. Fuat Köprülü'nün belirttiği gibi, hikmetlerin fikrî yönünü dinî tasavvufî unsurlar; şekil yönünü de millî unsurlar teşkil eder. Divandaki hikmetlerin hiçbirisi Ahmed Yesevî'ye ait olmasa bile, şurasõ mukakkak ki bu büyük sûfî, halk edebiyatõ şekilleri ile Türkçe hikmetler yazmõş ve ondan sonra Yesevî şairler arasõnda bu yolda manzumeler yazmak, kutsal bir gelenek ( an'ane) halinde asõrlarca devam ettirilmiştir 70. Hoca Ahmed Yesevî ve Hacõ Bektaş Veli, her kavme kendi diliyle hitap etmek gerektiği gerçeğini en iyi kavrayan ve hikemî tarzda eser veren Türk büyüklerindendir. c- Fakr-nâme ile Makâlât Arasõndaki Benzerlikler Hacõ Bektaş Veli'nin Makâlât'õ dört kapõ-kõrk makam tertibi üzere ele alõnmõştõr. Bu tertip, Ahmed Yesevî'nin Fakr-nâme'si ile hemen hemen aynõdõr. Fakr, kişinin hedefe (örneğin fenâfi'llaha) ulaşmak için yapacağõ birtakõm mücahadeleri ve geçeceği makamlarõ ifade eden tasavvufi bir terimdir. Bu makamlarõ anlatan eserlere Fakr-nâme denmiştir. Dinî Tasavvufî Türk Edebiyatõnda fakrõ ve makamlarõnõ anlatan Aşõk Paşa'nõn Fakr-nâme isimli mesnevisinde olduğu gibi müstakil eserler olmakla birlikte, çeşitli tasavvuf ve tabakat kitaplarõnda da muhtelif bölümler halinde fakr-nâmeler ele alõnmõştõr. İşte Ahmed Yesevî'nin Divan-õ Hikmeti'nin Kazan ve Taşkent baskõlarõnõn mukaddimesinde böyle bir Fakrnâme mevcuttur 71. Her ikisi de dört kapõ (a-şeriat b-tarikat c-marifet d-hakikat) ve kõrk makam (her kapõda onar madde) üzere yazõlmõştõr. Her iki kitapta da otuzdan fazla madde müşterek olarak gözükmektedir 72. Bu durum da Hoca Ahmed Yesevî ile Hacõ Bektaş Veli arasõnda ne kadar derin bağlar olduğunu göstermektedir. d- Divan-õ Hikmet ile Makâlât Arasõndaki Benzerlikler "Ahmed Yesevî'nin Divan-õ Hikmet'i ne ise, Hacõ Bektaş-õ Veli'nin Makalât'õ da odur, diyebiliriz. Her iki kitapta içerik ve konularõn sõralanõşõ birbirine çok benzemektedir. Bu bakõmdan her ikisi de Türk milletinin millîdinî muhtevada birlik ve beraberlik içinde olmalarõ için çalõşmõşlardõr 73 ". Veli Şair Ahmed Yesevî, Divan-õ Hikmet'te Kur'an ve Hadis'i birinci derecede kaynak olarak kullanmayõ temel prensip olarak kabul etmiştir 74. 341

Aynõ durum Hacõ Bektaş Veli için de geçerlidir. Divan-õ Hikmet ve Makâlât' tan seçtiğimiz aşağõdaki örnekler bu iki büyük veli ve eserleri arasõndaki büyük benzerlikleri ortaya koymaktadõr: Divan-õ Hikmet: Bismi'llah dip beyân eyley hikmet aytõp Bismillah'la başlayarak hikmet söyleyip Tâliblerge dürr ü güher saçtõm muna Tâliplere inci, cevher saçtõm işte Riyâzetni katõğ tartõp kanlar yutup Riyâzeti katõ çekip, kanlar yutup Min Defter-i Sânî * sözin açtõm muna Ben Defter-i Sâni sözünü açtõm işte 75. Makâlât: "Tanrõ Tebâreke ve Ta alâ Hazretlerine sonsuz şükür, minnet ve senâlar olsun ki zayõf, çaresiz kullarõ yoktan var eyledi ve bizlere İslâmõ nasib betti.. Fakat, aklõn ermesine, gönlün yönelmesine ve suret döğmeğe (insanlarõ uyarmağa) bu kadar söz yeter ki onlarõ da yad ettik.. 76 " Divan-õ Hikmet: Sünnet imiş, kafir de olsa incitme sen Hüda bîzardõr katõ yürekli gönül incitenden Allah şahit öyle kula hazõrdõr Siccîn *; Bilginlerden duyup bu sözü söyledim işte 77. Makâlât: Hazreti Resul buyurmuştur: "Şefkat imandandõr" Yetmiş iki milleti ayõplamamak (gerektir) 78. Divan-õ Hikmet: Ata, ana, kardeşler nere gitti, fikir kõl Dört ayaklõ tahta at bir sana yeter ya Dünya için gam yeme, Hak'tan başkayõ deme Kişi malõnõ yeme, Sõrat üzre tutar ya 79. Gönül vermez dünyaya, el uzatmaz harama Hakk'õ seven âşõklar helâlinden yemişler 80. Makâlât : 342

"..Helâl kazanmak ve ribâyõ harâm bilmektir 81...Ama benim üç dostum vardõr. Ne zaman ki ben ölürüm birisi evde birisi yolda kalõr; birisi ise benimle beraber gelir. Evde kalan malõmdõr, yolda kalan, hõsõmlarõm ve ailemdir; benimle beraber gelen ise iyiliklerim ve amellerimdir.. Er kişinin daima gönül şehrini arõtmasõ ve hiç gafil olmamasõ gerekir 82. Divan-õ Hikmet: Dili ile ümmetim diye yalan söyler Kişi malõnõ almak için saçma-sapan sözler Helalini burda bõrakõp haram gözler Cahillere bu sözleri diyesim gelir Makâlât: ".. Şimdi, için; kibir, hased, cimrilik, tamah, öfke, gõybet, kahkaha (şõmarõklõk), şamata, ve maskaralõklarla doludur. Şimdi azizim! hangi kitapta bunlardan birisinin iman ehlinin içinde olacağõ buyurulur? Nerede kaldõ; (Allah'õn) kitaplarõna ve tebliğlerine inandõğõn?.. Nefs de şeytanõn nâibidir. Şeytanõn subaşõlarõ; kibir, hased, cimrilik, açgözlülük, öfke, gõybet, kahkaha ve maskaralõktõr. Saydõğõmõz bu yedi nesne onun muhafõzlarõ, yanõ kapõcõlarõdõr....kendisini arõtmayan başkalarõnõ da arõtmaz.. Şimdi ey müminler, eğer kendinizi bildiyseniz bu kapõ ümit kapõsõdõr.. Gerçek canlara hülâsa söz yeter.. 83 ". Divan-õ Hikmet: Âlimim diye kitap okur anlamõnõ bilmez Çoğu âyetin anlamõnõ asla bilmez Büyüklenme, ben-benliği dini tutmaz Âlim değil cahildir dostlarõma 84. Molla müftü olanlar, yalan fetva verenler Akõ kara kõlanlar cehenneme girmişler Kadõ imam olanlar, haksõz dava kõlanlar Eşek gibi olarak yük altõnda kalmõşlar 85 Hacõ Bektaş Veli: "Şimdi her zaman insan suretinde olduğu halde insanlõk mertebesinde olmayanlarõ görürsün ya bunlar, endişe ve veballerinin kalabalõğõ içinde boğulmuşlardõr.. Fakat değme kişileri insan yerine koymadõk. Birçoklarõ şekilde insan, manada hayvandõr.. 343

Yetmiş yõllõk ibadet bir saatlik tefekküre denk geldi. Şimdi her kim ki kendini bilmez Çalap Tanrõ'yõ dahi bilmez 86 ". İlim öğrenmek zorunlu ödevdir. Fiilen tatbik edilmeyen kuru bilginin vebali vardõr; onun da hesabõ sorulur 87. " İlmin de yõldõzlara benzediğini ifade etmiştik. Yõldõzlar (gök de) açõk olduğu zaman, (gece) insanlarõn ayaklarõ, yolu görür. Her kimin gerçek ilmi olursa o da Hak'tan yana olan yolu görür ve herşeyi anlar hale gelir. Buna karşõlõk gökyüzü bulutlu olunca insanlarõn ayaklarõ yolu göremez. O halde akõl, marifet ve ilmi olmayan biri Hak'tan yana olan yolu nasõl görebilir ki?.. Yani âlimler olmasa, bir kimse Hak'tan yana olan yolu nasõl görebilir ki? Şimdi ilim büyüklerine babadan anneden daha çok değer vermek gerekir.. 88 ". İlim ve bilginin rehberlik etmediği hayat, karanlõk bir hayattõr 89. SONUÇ Hacõ Bektaş-õ Veli, Ahmed Yesevî ekolünün Anadoluda'ki ulu temsilcilerinden birisidir. Fakr-nâme + Divan-õ Hikmet ile Makâlât arasõnda büyük benzerlikler vardõr. Her ikisinde de Türklük açõk bir biçimde görülmektedir. Anadolu ve Balkanlar daki Müslüman Türk halkõ, Hoca Ahmed Yesevî'nin, Hünkar Hacõ Bektaş Velî'yi Anadolu istikametinde görevlendirdiğine inanmaktadõr. Bu görevlendirmenin meyveleri apaçõk ortadadõr. Ahmed Yesevî'nin Türkistan'da yaptõğõ kutsal görevi, Hacõ Bektaş Veli, Anadolu ve Balkanlar a taşõmõştõr. Her iki büyük veli de insanõmõzõ daha üstün insan haline getirmek için çaba sarfetmişlerdir. Her iki gönül adamõnõn, erkeğin yanõ sõra kadõn eğitimine de çok büyük önem verdiklerini görüyoruz. Her ikisi de Kur'an ve Hadis'i birinci kaynak olarak almõşlar ve ilmin öncülüğünde yürümüşlerdir. Ahmed Yesevî, sâde bir dille Türkçe hikmet söyleme geleneğinin öncüsü olmuştur. Yesevî gelenekli hikmetler, ulaştõğõ tüm bölge insanlarõ için kaynaştõrõcõ bir rol oynamõştõr. Bu arada Ahmed Yesevî - Hacõ Bektaş Veli geleneği çerçevesinde de Türk İslâm Edebiyatõnõn en güzel örnekleri yazõlmõş ve söylenmiştir. Hacõ Bektaş Veli'nin "İlim ve bilginin rehberlik etmediği hayat, karanlõk bir hayattõr" sözü ile Büyük Atatürk'ün "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir " sözleri arasõnda büyük bir benzerlik vardõr. Gerek Ahmed Yesevî gerekse Hacõ Bektaş Veli, bilim ve hoşgörüyü esas alan düşünceleri ve kişinin alõn teri ile geçinmesinin kutsallõğõnõ öne çõkaran yaşama biçimleri ile Türk kültürünün temel taşlarõ olarak karşõmõza 344

çõkmaktadõr. BİBLİYOGRAFYA - Ahmed Fakih, Kitâbu Evsâf-õ Mesâcidi'ş-Şerîfe, Yayõmlayan, Hasibe Mazõoğlu, TDK. Yayõnlarõ Ankara 1974. - Ahmed Yesevî, Divan-õ Hikmet, Matbaa-i Mahrusa-i Osmaniyye, İstanbul 1299. - Ahmed Yesevî, Divan-õ Hikmet Seçmeler, Hazõrlayan; Kemal Eraslan, Kültür Bakanlõğõ Yay., Ankara 1991. - Akkuş, Mehmet, "Tasavvufun Anadolu'ya Girişi ve İslâmlaşmada Rolü" Tanõmõ Kaynaklarõ ve Tesirleriyle Tasavvuf, (Vefatõnõn 10. Yõlõnda Mehmet Zahit Kotku ve Tasavvuf Sempozyumu Tebliğleri) Haz., Coşkun Yõlmaz, Seha Neşriyat, İstanbul 1991, 133-142. - Aktan, Ali, "Künhü'l-Ahbâr'a Göre Ahmed Yesevî ve Anadolu'daki Halifeleri", Milletlerarasõ Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu (26-29 Mayõs 1993) Bildirileri, Kayseri 1993, 13-22. - Âli, Gelibolulu Mustafa, Kitabü't-Târih-i Künhü'l-Ahbâr, Kayseri Raşid Efendi Küt. 920 no'lu nüsha, İstinsah Tar. 1083, 20 a- 20b ; neş, Ahmet Uğur- Mustafa Çuhadar-Ahmet Gül- Hakkõ Çuhadar, Erciyes Üniversitesi Yay., Kayseri 1997. - Aslanoğlu, İbrahim, "Alevîlik Nedir" Hacõ Bektaş Veli Araştõrma Dergisi, Ankara 2000, 153-184. - Âşõk Paşaoğlu Tarihi, neş. Atsõz, M.E.B. Yay. İstanbul 1992. - Câmî, Abdurrahman, Nefahâtü'l-Üns Evliyâ Menkõbeleri, Tercüme ve Şerh, Lâmiî Çelebi, Hazõrlayanlar: Süleyman Uludağ- Mustafa Kara, Marifet Yay., İstanbul 1995. - Cumbur, Müjgan "Evliyâ Çelebi Seyahat-nâme'sinde Ahmed Yesevî", Erdem Atatürk Kültür Merkezi Dergisi Hoca Ahmed Yesevî Özel Sayõsõ, c.7, sayõ, 21, Ankara 1995, 887-917. - Coşan, Es'ad, "Ahmed-i Yesevî Hazretleri" Ahmed-i Yesevî Hayatõ Eserleri Tesirleri, Haz., Mehmet Şeker- Necdet Yõlmaz, Seha Neşriyat, İstanbul 1996, 13-49. 345

- Demirci, Mehmet, "Ahmed Yesevî'den Yunus Emre'ye" Milletlerarasõ Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1993, 85-92. - -------------------------, "Ahmed Yesevî'nin Yunus Emre'ye Tesiri olmuş mudur", Dokuz Eylül Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi VIII, İzmir 1994, 61-84. - -----------------------, "Tarihten Günümüze Ahmed Yesevî", Türk Yurdu, sayõ 88, İstanbul, 1994, 41-44. - Ebü'l-Hayr-õ Rûmî, Saltuk- nâme, Haz. Şükrü Haluk Akalõn, Kültür Bak. Yay. I-III, Ankara 1990. - Ecer, A. Vehbi, "Ahmed Yesevî'de Dini Tolerans ve Anadolu'da etkileri", Milletlerarasõ Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1993, 101-113. ---------------------- "Hoca Ahmed Yesevî ve Anadolu Türk Kültürü", Kubbealtõ Akademi Mecmuasõ, Temmuz 2000, 49-55. - Eraslan, Kemal, Divan-õ Hikmet Seçmeler, Ankara 1991. - -----------------------, "Ahmed Yesevî", T.D.V.İ.A., İstanbul 1989, II, 159-161. - ------------------------, "Yesevî'nin Fakrnâme'si ", TDED, XXII, İstanbul 1977, 45-120. - Evliya Çelebi, Mehmed Zõllî b. Derviş, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, İkdam Matbaasõ I-V, Devlet Matbaasõ VII, Orhaniye Matbaasõ VIII, İstanbul 1314-1928. - Fazlurrahman, İslam, Çev. M. Dağ-M.Aydõn, Selçuk Yayõnlarõ, Ankara 1996. - Ferideddin-i Attar, Mantõk al-tayr, çev. Abdülbakî Gölpõnarlõ, Milli Eğitim Bakanlõğõ Yay., I-II, İstanbul 1990. - Fõğlalõ, Ethem Ruhi, Türkiye'de Alevilik Bektaşilik, Selçuk Yay. Ankara 1990. - Genç, İlhan, "Belâgat Yönünden Divan-õ Hikmet Üzerine Bir Değerlendirme", Ahmed-i Yesevî Hayatõ Eserleri Tesirleri, Haz., N. Yõlmaz, Seha Neşriyat, İstanbul 1996, 425-443. - Güzel, Abdurrahman, "Hacõ Bektaş Veli'nin Hayatõ ve Eserleri" Genç 346

Erenler Özel s., Ankara 1998, 5-10. - ------------------------,"Tekke Şiiri", Türk Dili Türk Şiiri Özel Sayõsõ III, Sayõ 445-450, Ankara 1989, 251-454. - --------------------------, "Ahmed Yesevî'nin Fakr-nâme'si ile Hacõ Bektaş Veli'nin Makalat'õ Arasõndaki Benzerlikler" Milletlerarasõ Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, (Ankara 1991), Ankara 1992, 33-43. - Hacõ Bektaş Veli, Makâlât, Esad Coşan'õn Tenkidli Basõmõndan Sadeleştiren Hüseyin Özbay, Kültür Bakanlõğõ Yay. Ankara 1996 (Eser, Ankara İl Halk Kütüphanesi Eski Eserler Bölümü 355 numarada kayõtlõ nüshasõnõn tõpkõ basõmõ ile birlikte yayõnlanmõştõr.) - ----------------------, Kitabu'l-Fevâid (Hazreti Hünkâr Hacõ Bektaş-õ Veli'nin Vasiyetnâmesi) Tertipleyen: İ.Ö., İstanbul 1959. - Hayõt, Baymirza, "Türkistan Kadõnlarõnõn Yesevîcilik Ananesi", Milletlerarasõ Ahmed Yesevî Sempozyumu (26-27 Eylül 1991 Ankara) Bildirileri, Ankara 1992, 45-47 ; Ocak, 299-305. - Hazini, Cevahiru'l-Ebrâr Min Emvac-i Bihâr (Yesevî Menakõbnâmesi), neş. Cihan Okuyucu, Erciyes Üniversitesi Gevher Nesibe Tõp Tarihi Enst. Yay., Kayseri 1995. - Hoca Ahmed Yesevî, Divan-õ Hikmet, Haz., Hayatõ Bice, Türkiye Diyanet Vakfõ Yay., Ankara 1993. - Katip Çelebi, Keşfu'z-Zunûn, I-II, İstanbul 1971. - Kara, Mustafa, "Yeseviyye Kültürünü Günümüze Ulaştõranlar ve "Cevahirü'l-Ebrâr Min Emvâci'l-Bihâr", Milletlerarasõ Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1993, 187-196. - Karakoç, Sezai, Yunus Emre, İstanbul 1974. - Köprülü, Fuad, Türk Edebiyatõnda İlk Mutasavvõflar, Ankara 1976. - -------------------, "Bektaşîliğin Menşe'leri ", Türk Yurdu, sayõ 8, Mayõs 1341, 121-140. - --------------------,"Mõsõr'da Bektaşîlik", Türkiyat Mecmuasõ, VI, (1939), 13-40. - --------------------, "Hoca Ahmed Yesevî Çağatay ve Osmanlõ Edebiyatlarõ Üzerindeki Tesiri", Bilgi Mecmuasõ, Matbaa-i Âmire, İstanbul 347

Nisan 1333, 611-645. - Kurnaz, Cemal- Tatcõ Mustafa, Yesevîlik Bilgisi, Ankara 2000. - --------------------, Ahmet Yesevî nin Takipçileri Yesevîlik Bilgisi, 353-432. - Mazõoğlu, Hasibe, "Ahmed Yesevî'nin Anadolu'ya Attõğõ Ateşli Eğsi" Yesevîlik Bilgisi, haz. C. Kurnaz - M.Tatcõ, Ankara 2000, 459-464. - Mélikoff, İrène, Hadji Bektach un mythe et ses avatars, Çeviri, Turan Alptekin, Hacõ Bektaş Efsaneden Gerçeğe, Cumhuriyet Kitaplarõ, İstanbul 1999. - --------------------, "Ahmed Yesevî ve Türklerde İslâmiyet", Milletlerarasõ Ahmed Yesevî Sempozyumu (26-27 Eylül 1991 Ankara) Bildirileri, Ankara 1992, 61-67. - Mert, Hamdi, Hoca Ahmed Yesevî, Bilig Yayõnlarõ, Ankara 2000. - --------------------, Hünkâr Hacõ Bektaş Velî Hayatõ Hizmeti Mesajõ, Bilig Yay. Ankara 2000. - Ocak, Ahmet Yaşar, "Türk Dünyasõnda Ahmed Yesevî ve Yesevîlik Kültürünün Yayõlõşõ: Bir Sûfî Kültürün Yeniden Güncelleşmesi", Milletlerarasõ Hoca Ahmed Yesevî Sempozyumu Bildirileri, Kayseri 1993, 299-305. - -----------------------, "Anadolu Türk Halk Sûfîliğinde Ahmed Yesevî, Geleneğinin Teşekkülü", Milletlerarasõ Ahmed Yesevî Sempozyumu (26-27 Eylül 1991 Ankara) Bildirileri, Ankara 1992, 75-84. - ----------------------, "Fuad Köprülü Sosyal Tarih Perspektifi ve Günümüz Türkiyesi'nde Din ve Tasavvuf Tarihi Araştõrmalarõnda Tarihin Saptõrõlmasõ Problemi", Türkiyat Araştõrmalarõ Dergisi, sayõ 3, Konya 1977, 221-230. - -----------------------, Fuat Köprülü, "Ahmed Yesevî, İ.A., Millî Eğitim Bas., İstanbul 1965, I, 210-215 - Öztürk, Mürsel, "Ahmed Yesevî- Hacõ Bektaş-õ Veli ve Yunus Emre Zinciri, Yesevîlik Bilgisi, Haz. C. Kurnaz- M. Tatcõ, Ankara 2000, 285-293. - Pekolcay, Necla, İslâmî Türk Edebiyatõ, I-II, İstanbul 1967. 348