İÇ SAVAŞ SONRASI İSPANYOL ROMANINDA KÖY THE PROVINCIAL NOVELS AFTER THE SPANISH CIVIL WAR



Benzer belgeler
Türkçe Ulusal Derlemi Sözcük Sıklıkları (ilk 1000)

Adım Tomas Porec. İlk kez tek boynuzlu bir at gördüğümde sadece sekiz yaşındaydım, bu da tam yirmi yıl önceydi. Küçük bir kasaba olarak düşünmeyi

ÖZGEÇMİŞ. 1. Adı Soyadı: H. Şebnem Atakan 2. Doğum Tarihi: Unvanı: Doç. Dr. 4. Öğrenim Durumu: Derece Alan Üniversite Yıl

TATÍLDE. Biz, Ísveç`in Stockholm kentinde oturuyoruz. Yılın bir ayını Türkiye`de izin yaparak geçiririz.

Yeni Göç Yasas Tecrübeleri

Samed Behrengi. Sevgi Masalı. Çeviren: Songül Bakar

Özgüven Nedir? Özgüven Eksikliği Nedir?

ANAOKULU BİRİMİ AY: ŞUBAT YIL: 2017

Ekmek sözcüğü, sözlüklerde yukarıdaki gibi tanımlanıyor. Aşağıdaki görselin yanında yer alan tanımlar ise birbirinden farklı. Tanımları incele. 1.

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABA ve ÇOCUK

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI. BABALAR ve ERGENLER

6 Çocukla Ahır'da Yaşam Mücadelesi

SEVGİ. Doğduğumuz gün içgüdüsel olarak annemize babamıza sarılır onların yanında olmak

Dönem DENEME TESTİ (Mart 2009)

Okul Çağı Çocuğunda Sevgi Yetersizliği Çalma Davranışına mı Neden Oluyor? Pazartesi, 02 Eylül :14

ANKARA ÜNİVERSİTESİ UYGULAMA ANAOKULLARI ÇOCUK BİLGİ FORMU. 2) Az sorunlu ya da çok sorunlu geçtiyse bu sorunların neler olduğunu kısaca yazınız:

NURULLAH- Evet bu günlük bu kadar çocuklar, az sonra zil çalacak, yavaş yavaş toparlana bilirsiniz.

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΜΕΣΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΚΡΑΤΙΚΑ ΙΝΣΤΙΤΟΥΤΑ ΕΠΙΜΟΡΦΩΣΗΣ

ÜNİTE:1. Sosyolojiye Giriş ve Yöntemi ÜNİTE:2. Sosyolojinin Tarihsel Gelişimi ve Kuramsal Yaklaşımlar ÜNİTE:3. Kültür ve Kültürel Değişme ÜNİTE:4

SOSYAL FOBİ. Sosyal fobide karşılaşılan belirtiler şu şekilde sıralanabilir.

NAFAKA. Nafakasının yiyecek sınıfları ekmek veya un, tuz, yağ, sabun, odun ve her ihtiyaçta kullanılmak üzere laz

edersin sen! diye ciyaklamış cadı. Bunun hesabını vereceksin! Kadının kocası kendisini affetmesi için yarvarmış cadıya. Karısının bahçedeki marulları

Hayalindeki Kadını Kendine Aşık Etmenin 6 Adımı - Genç Gelişim Kişisel Gelişim

Özel Gebze Eğitim Kurumları Öz-Ge Gündüz Bakımevi YILDIZLAR GRUBU ARALIK

MERHABA ARKADAŞLAR BEN YEŞİLCAN!

Bu kitabın sahibi:...

Cümlede Anlam TEST 38

Bilgi güçtür. Sevdiğiniz kişiyi dinleyin ve kendinizi eğitin.

ANOREKTAL MALFORMASYON DERNEĞİ

ΥΠΟΥΡΓΕΙΟ ΠΑΙΔΕΙΑΣ ΚΑΙ ΠΟΛΙΤΙΣΜΟΥ ΔΙΕΥΘΥΝΣΗ ΑΝΩΤΕΡΗΣ ΚΑΙ ΑΝΩΤΑΤΗΣ ΕΚΠΑΙΔΕΥΣΗΣ ΥΠΗΡΕΣΙΑ ΕΞΕΤΑΣΕΩΝ ΠΑΓΚΥΠΡΙΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ 2013

TÜRKİYE GRAMEEN MİKROKREDİ PROJESİ BİSMİL ŞUBESİ. KONU: TGMP Bismil Şubesi Üyelerinden Hasibe TEKİN in Hayatı

Lesley Koyi Wiehan de Jager Leyla Tekül Turkish Level 5

Rukia Nantale Benjamin Mitchley Nahide Büşra Ertekin Turkish Level 5

6. Sınıf sıfatlar testi testi 1

ANKARA ÜNİVERSİTESİ TÖMER TÜRKÇE ÖĞRETİM ARAŞTIRMA VE UYGULAMA MERKEZİ TÜRKÇE SINAVI

Başarıda İç Disiplin. Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür. Ama kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.

Evlat Edinilen Çocuğa Multidisipliner Yaklaşım: Vaka Örnekleri Üzerinden Evlat Edinme. Psikolog Reyhan Bahçivan-Saydam

ISBN :

Asker hemen komutanı süzerek cevap vermiş; 1,78! Komutan şaşırmış;

Kahraman Kit Misafirlikte

penceremi ışığa açıyorum PARMAKLIKLAR ARKASINDAKİ YÜREKLERİ IŞIKLA BULUŞTURUYORUZ

ŞİİR, HİKÂYE, MAKALE. Ekim 2013 Sayı 1. Yazar; HARUN ŞEN

Adım Adım Başarıya...

Sevgili Anneciğim,

Evde çalışırken yararlanabileceği bir yazı tahtası çok işe yarayabilir. Bu tahta, hem yapıcı bir oyuncak

ATTİLA İLHAN ın HAYATI MAVİCİLİK AKIMI

ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİNDE YALAN SÖYLEME DAVRANIŞI

O sabah minik kuşların sesleriyle uyandı Melek. Yatağından kalktı ve pencereden dışarıya baktı. Hava çok güzeldi. Güneşin ışıkları Melek e sevinç

Havacılıkta İnsan Faktörleri. Uçak Müh.Tevfik Uyar, MBA

Uzun Bir Köpek Hakkında Kısa Bir Öykü. Henry Winker. İllüstrasyonlar: Scott Garrett. Çeviri: Bengü Ayfer

HALİDE EDİB ADIVAR VURUN KAHPEYE ROMAN

Rut: Bir Aşk Hikayesi

Çocuklarınıza interneti yasaklamayın; yaptıklarını takip edin. 12 Ocak 2014 Pazar günü, İELEV Eğitim Kurumları Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi

Dört öğrenci sabahleyin uyanamamışlar ve matematik finalini kaçırmışlar, ertesi gün hocalarına gitmişler, zar zor ikna etmişler. Arabaya bindik yolda

İşten Atılan Asil Çelik İşçilerinin okuduğu basın açıklaması: 15/03/2012

FECRİ-ATİ EDEBİYATI SANATÇILARI

KILIÇDAROĞLU K.MARAŞ'TA

DENEYLERLE BÜYÜYORUZ

ANABİLİM EĞİTİM KURUMLARI AİLE İÇİ ŞİDDET

KARANLIKTA FİLİZLENEN TOHUM

AŞKI, YALNIZLIĞI VE ÖLÜMÜYLE CEMAL SÜREYA. Kalsın. Mutsuz etmeye çalışmayacak sizi aslında, sadece gerçekleri göreceksiniz Cemal Süreya nın

AHMET ÖNERBAY GÖRELE'DE

Zürih Kantonunda İlköğretim Okulu

KADINLARIN ÇOK YÖNLÜ GÜÇLENDİRİLMESİ PROJESİ KATILIMCI PROFİLİ RAPORU

Murat Çelebi 2. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Tavan arasında yaşamak

Ürünü tüketmesini/satın almasını/kullanmasını ne tetikledi?

ΤΕΛΙΚΕΣ ΕΝΙΑΙΕΣ ΓΡΑΠΤΕΣ ΕΞΕΤΑΣΕΙΣ ΤΟ ΕΞΕΤΑΣΤΙΚΟ ΔΟΚΙΜΙΟ ΑΠΟΤΕΛΕΙΤΑΙ ΑΠΟ ΕΠΤΑ (7) ΣΕΛΙΔΕΣ

ZİHİNSEL ENGELLİ ÇOCUKLARDA CİNSEL EĞİTİM

AYA THEKLA YERALTI KİLİSESİ

Dil Öğrenme ve yazım dili öğrenme

VERİMLİ DERS ÇALIŞMA

XIV. BÖLÜM KANAAT VE TUTUMLAR

İnci Hoca CÜMLEDE ANLAM 2

GELİŞİMİN EN HIZLI OLDUĞU DÖNEMİ 0-3 YAŞTIR Fakat 0-6 yaşın her döneminde çocuğun öğreneceği fiziksel, sosyal, zihinsel, cinsel, duygusal ve ahlaki gö

SEVGİNİN GÜCÜ yılında Manisa da doğan İlhan Berk, Türk şiirinin en üretken, usta şairlerinden

VIII. BÖLÜM- DOĞUM. 8. Doğum

Kadına Yönelik. Siddete Karsı. Uluslararası. Dayanısma Günü 25KASIM. Av. Selcen BAYÜN Stj. Av. Narin Ceren DİNÇER. 110 Hukuk Gündemi 2013/2

Soyut Zekâsı Gelişmemiş Çocuklarda Allah Korkusu Perşembe, 13 Ocak :55

TurkSail - Yelkencilerin Evi Çarşamba, 02 Eylül :52 - Son Güncelleme Çarşamba, 02 Eylül :47

Genç Yazar Muhammed Akbulut Edebiyat alanında popüler olmaktan ziyade gençlere örnek olmak isterim.

Einstufungstest / Seviye tespit sınavı

AİLE YAPILARI. Psikolog Psikoterapist Aile Danışmanı Sibel CESUR AKYUNAK

OYUN VE ÇOCUK. -Çocuğun iç dünyasını anlayabilmek. -Çocuğun olayları anlamasına yardım etmek. -Çocuğa olaylarla baş etme becerileri kazandırmak

OKUL ÖNCESİ ÇOCUĞUNDA UYKU SORUNLARI VE ÖNERİLER

KADIN CİNSELLİĞİNİN SÖYLEMSEL İNŞASI VE NAMUS CİNAYETLERİ: ŞANLIURFA ÖRNEĞİ

Sevda Üzerine Mektup

Benimle Evlenir misin?


DIPLÔME NATIONAL DU BREVET ÉPREUVE DE TURC TOUTES SÉRIES SESSION 2012

Dersler, ödevler, sýnavlar, kurslar... Dinlence günlerinde bile boþ durmak yoktu. Hafta sonu gelmiþti; ama ona sormalýydý.

Sevgili dostum, Can dostum,

JORGE LUIS BORGES PIERRE MENARD A GÖRE DON QUIXOTE & HOMER İN BAZI UYARLAMALARI. Hazırlayan: Rabia ARIKAN

Mehmet Aydın 5. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

Tek başına anlamı ve görevi olmayan ancak kendinden önce gelen sözcükle öbekleşerek anlam ve görev kazanan sözcüklerdir. Edatlar şunlardır:

Ramazan Alkış. - şiirler - Yayın Tarihi: Yayınlayan: Antoloji.Com Kültür ve Sanat

H.CAHİT DERMAN 18. KİŞİSEL RESİM SERGİSİ 30 MART-13 NİSAN

Ahlak Gelişimi. Prof. Dr. İbrahim YILDIRIM

1.4.Etik Sistemleri Etik ilkelerin geliştirilmesinde temel alınan yaklaşımlar hakkaniyet ilkesi, insan hakları, faydacılık ve bireysellik

Transkript:

Nil Ünsal İÇ SAVAŞ SONRASI İSPANYOL ROMANINDA KÖY SUMMARY THE PROVINCIAL NOVELS AFTER THE SPANISH CIVIL WAR The Spanish civil war truncated the cultural evolution of the country. After the civil war a new generation of Spanish writers matured. The war marked an important point in Spain s history and therefore in the country s literature.the Spanish writers tried to discover the heart of Spain, the real life experiences of the people of rural area. In provincial novels we don t only observe a well set of rural background but we also confront with rural people with their own stories, funny memories, unfigurable and tolerable fate. Background of the provincial novels shows us Post civil war era of Spain with the living witnesses. Key Words: Spain /Post civil war /provincial novels / Destitution /Hunger/ Education / Health / Moral qualities Anahtar Sözcükler:İspanya /İç savaş sonrası /köy romanları/yoksulluk/açlık/eğitim/sağlık/ahlak değerleri İspanya da İç savaş başlamadan yıllar önce ülke aydınları olumsuz gidişe her fırsatta değinmişler, ülkenin hiç de iyi olmayan, vahim bir sona doğru doludizgin gittiğine dikkat çekmeye çalışmışlardır. (...) İspanya nın toplumsal yaşamı bu amansız parçalanmanın en ileri örneğini sergil(emektedir)... (...) Bugün bir kurum duracak, yarın bir başka kurum, sonunda onulmaz tarihsel felç durumuyla yüz yüze kal(ınacaktır) (Gasset, 1977:50 51); kalınır da. İspanyollar korkulan sonla Doç. Dr., Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi İspanyol Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı. Ankara Üniversitesi nin 60. ve Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi nin 70. Kuruluş Yıldönümü etkinlikleri kapsamında 21 24 Kasım 2006 tarihleri arasında düzenlenen uluslararası Yazınsal Türler Sempozyumu nda sunulan bildirinin genişletilmiş biçimidir.

2 1936 yılında karşı karşıya gelirler ve bu dehşet ortamında üç yıl yaşamak zorunda kalırlar. Ne ki iç savaşın bitmesiyle ülkede hiçbir şey dinginliğe kavuşmuş değildir. İspanya yaralarını henüz sarmaya başlamış bile değilken bir başkası, İkinci Dünya Savaşı kapıyı çalar. Ülkede yiyecekte, giyecekte hatırı sayılır bir kıtlık baş gösterirken, her şey karneye bağlanır. Basın devletin tekelindedir, kitaplardan, dergilerden, sinema ya da tiyatrodan söz etmek olası değildir. Ülke dış dünyaya kapısını tamamen kapatmıştır. Bütün dünya savaşın bu en acımasız çarkı içinde çırpınıp dururken, İspanya kendi ulusal sorunları içine gömülmüş, yazgısıyla baş başa kalmış, kendi yarasını kendi başına sarma çabasına girişmiştir. İç savaş köy, kent demeden her şeyi çiğneyip geçmiş, insanları bir dipsiz kuyunun içine atmıştır. Bir deri bir kemik kalmış İspanya dır karşımızda duran. Bu acımasız ortamda yazgılarına boyun eğen İspanyol halkının derin sessizliği insanı daha çok etkiler. Aslında bu sessiz yazgıcılık büyük bir çığlık, bir çoksesliliktir. Kendi toprakları üzerinde sürgüne zorlanan insanların yaşam kavgası başlamıştır. Kırsal kesimde yaşamı sürdürmek oldukça güçtür, böylece köylerden, kasabalardan kentlere göçler başlar. Ancak kentlere ayak uydurmak da öyle kolay bir şey değildir, bu insanları daha zor yaşam koşulları beklemektedir. İç savaş sonrası İspanyol insanının yüreği de beyni de büyük bir açmazın içindedir; cesur bir girişimle toprağını bırakıp kente göç etmekle, bu

3 serüveni göze alamayarak/korkarak, alın terini döktüğü ve doğduğu toprakta ne olursa olsun kalmak arasında bocalar. Bu eyleme ya da eyleyememe arasında gelgitler yaşayan halk, amaç ve amaca yönelik eylem(in), savaşla birlikte insancıl anlamını yitirdi(ği) (...) amacını, umudunu, inancını, insanca değerlerini yitirmiş bir dünyada yaşama(nın) anlamsızlaştı(ğı) (Şener, 1997:75) görüşünü temsil eden bir kimlikle karşımıza çıkar. İç savaş sonrası İspanyol edebiyatı, yukarıda kısaca sunduğumuz tablonun romanlara, öykülere, şiirlere ve tiyatro yapıtlarına yansımasıyla belirginleşir. Bazı yazarlar köyden kente göç eden insanların bu dipsiz kuyunun içinde verdikleri yaşam savaşımını edebiyat düzlemine taşırken, bazıları da kırsal kesimin sorunlarına, köylerde, kasabalarda yaşayan insanların yaşamlarına ayna tutarlar. Köyde olsun kentte olsun, bu insanların bir tek ortak paydada birleştikleri görülür: Savaştan yorgun çıkmış insanın umarsızlığı, yoksulluğu. Yazarlar bunu gösterebilmek için edebiyatı bir amaç olarak kullanmışlardır. Korku, baskı altında kalmış, yaşamı kendi iradesi dışında elinden alınmış savaş insanının görüntüsünü yansıtmak yazarların tek amacıdır. Onlara göre yazarlık yaşamın kendisidir. İç savaş sonrası köy romanlarına gelince... Bu romanların sayısı oldukça fazladır. Süremizin bütün romanları ele almamız için yeterli olmaması, bizi bu yapıtlar arasında bir seçim

4 yapmaya zorladı. Kırsal yaşamın sorunlarını en çarpıcı yönleriyle sunan, okuyanları kimi zaman şaşkınlığa düşürüp, kimi zaman da ürküten ve ülkesinde bir ödülle taçlandırılan romanları irdelemek gibi bir sınırlamaya gittik. İç savaş sonrasında köylünün karşı karşıya kaldığı sorunlar oldukça fazladır: Köylerin varsılları tarafından el konulan topraklar ve toprağı elinden alınan köylünün umarsızlığı, açlık, işsizlik, yoksulluk, eğitimsizlik, sağlık, dinin ve batıl inançların köy üzerindeki etkisi, ahlaki değerlerin yerle bir olması, suç oranının artması. Bu saydığımız sorunlar İç savaş sonrası yazarlar tarafından yapıtlara taşınır. Biz bu çalışmamızda ele aldığımız romanların ortak paydasını oluşturan ve ön plana çıkan konulara değinmekle yetineceğiz. Kırsal bölgelerde topraklar ya çok geniş ya da ufak parçalara bölünmüştü. Topraksız köylünün sayısı çok fazladır ve küçücük tarlası bile olanların durumu zordur. Toprağını bir başkasına işletenlerin işi biraz daha kolaydır. İspanyol köylüsünün ekonomik açıdan geri olması, ekip biçecek toprağının olmayışı yoksulluğu beraberinde getirir. Bu konunun yoğun bir biçimde ele alındığı romanlardan ilki Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Camilo José Cela nın La Familia de Pascual Duarte (Pascual Duarte nin Ailesi) (1942) adlı romanıdır. Adı geçen roman İspanyol İç savaş sonrası romanlarının ve acı gerçeklerin en ürkünç, en dehşet verici, en tiksinti uyandırıcı yönlerinin yansıtılması anlamına gelen

5 tremendismo akımının ilki olma özelliğini taşımaktadır. Bu yapıtta yoksulluk sınırının da altında yaşayan Pascual in ailesi aracılığıyla tüm İspanyol köylerinde yaşanan trajedilere tanık oluruz. Romanın baş kişisi Pascual içinde yaşadığı evi, tabii buna ev denebilirse, betimlerken, köyün varsıl kişilerinden don Jesús unkini de betimler. Böylece köydeki varsıllarla yoksullar arasındaki karşıtlık belirginleştirilir; Cela nın alaycı ve hicivci anlatım tutumuyla betimlediği köyün iki yüzü okuyucuya sunulur. Sahibi olduğu bir toprağı yoktur Pascual in, işsizdir. Bir lokma ekmeği kalabalık ailesiyle paylaşmak zorundadır. Kız kardeşi Rosario da bu sefalete daha fazla dayanamayarak evden kaçar ve kötü yola düşer. Anne köyün varsıl insanlarından biriyle salt karnını doyurabilmek adına ilişkiye girmiştir. İçinde bulunduğu duruma daha fazla katlanamayan Pascual uzaklara gider. Evde yaşam savaşı veren Pascual in eşi, yine yoksulluk nedeniyle yasak bir ilişki içindedir. Başta yoksulluk olmak üzere yaşanılan diğer sorunlar Pascual i kaçınılmaz sona doğru götürür ve genç adam işlediği birçok cinayetin ardından ölüme mahkum edilir. Görüldüğü gibi yoksulluk, açlık bir ailenin parçalanmasına neden olmuştur. Yoksulluğu, dolayısıyla açlığı en çarpıcı bir biçimde ele alan bir diğer savaş sonrası romanı Miguel Delibes in Las Ratas (Fareler) (1962) başlıklı yapıtıdır. İspanya da verilen Eleştiri Ödülü ile taçlandırılan roman kişileri içi burkan, hüzünle dolduran büyük bir yoksulluğun pençesindedir. Toprakların

6 eşit olarak dağıtılmaması, varsılların toprakların denetimini tamamen ellerine geçirmesi ve bundan doğan eşitsizlik sonucu köy halkının yoksulluğa sürüklenmesi konuları romanın dokusuna işlenmiştir. Romanın baş kişileri fare avcısı el Ratero, oğlu Nini ve köpekleri Fa dır. Üçünün sığındıkları, yaşadıkları yer mağaralardır. Mağaralar onların salt başlarını soktukları bir dam değil, aynı zamanda geçim kaynaklarını sağladıkları yerlerdir. Buralarda yakaladıkları fareleri hem yiyerek karınlarını doyururlar hem de onları komşularına satarak para kazanmaya çalışırlar. Doğanın kucağında ilkel bir yaşam süren bu adam, toprağı olarak kabullendiği mağaraları işgal etmeye çalışan olursa, gözünü kırpmadan cinayet işlemekten de geri durmaz. Karşımızda yoksulluğun/açlığın insanı nasıl akıl almaz yollara sürüklediğinin çarpıcı bir örneği durmaktadır. Ignacio Aldecoa ilk romanı El Fulgor y la Sangre de (Parıltı ve Kan) (1954), beş kadın figürün aracılığıyla salt köylerdeki yoksulluğa değinmekle yetinmemiş, kentleri de mercek altına almıştır. Bu beş kadın toplumun çeşitli kesimlerini temsil etmektedir. Anlatım tekniklerinden bilinç akımının kullanılmasıyla kadınlar, İç savaş öncesi ve sonrasına ışık tutarlar. Felisa adlı kadın eşi Ruipérez le birlikte İç savaştan önce bir Kastilya köyünde yaşamaktadır. Ekip biçtikleri bir toprakları vardır; yiyecek ucuzdu(r) (Aldecoa, 1994:84). Mütevazı toprağın verdiği mütevazı yiyecekler(i) (84) komşu

7 aileyle de paylaşırlar. Ancak savaşın patlamasıyla o zor günler başl(amaktadır) (84); köyde yaşayanlar doğal olarak bu olumsuz şartlara ayak uydurmak zorunda kalırlar. Daha önce sahip oldukları o mütevazı yiyecekler artık Eylül ayında(n) (itibaren)(...) kimin sürdüğü ve nereye gittiği bilinmeyen kamyonlarla (84) alınıp götürülmektedir. Ruipérez eşi Felisa ya İşler kötüye gidiyor. Buğdayı alıp götürüyorlar, her şeyi alıp götürüyorlar(...) Açlık olacak, sefalet çekilecek (84 5) diye yakınır. Savaş öncesinde bir dağ köyünde öğretmenlik yapan María Ruiz arkadaşlarıyla yaptığı bir sohbet sırasında, iki ay süresince ekmeği zeytinyağına banarak yediğini ve bundan dolayı yemekte biraz fazla yağ olduğu takdirde midesinin allak bullak (91) olduğunu dile getirir. Sohbete katılan kadınlardan birinin verdiği yanıt acıdır: Artık midenin sık sık bulanmasını gerektiren bir durum yok, bundan sonra yalnızca varsılların sahip olabileceği yağ altın değerinde (91). Jesús Fernández Santos un romanı Los Bravos da (Saf İnsanlar) (1954) ağalık düzeninin anlatılmasının yanı sıra, yoksulluk karşısında umarsız kalan köy halkının trajik yaşamı irdelenmektedir. Olay 50 li yıllarda bir dağ köyünde geçer. Romanın ilk bölümünde betimlenen köyde sanki hiçbir canlı yoktur, sanki hiç kimse yaşamamaktadır: Köy bomboştu. Evler, ırmak, köprüler ve yol sanki hepten terk edilmiş gibiydi... (Fernández Santos, 2001: 12) Yapacak işi olmayan

8 köylü kendi içine kapanmış, yazgısıyla baş başa kalmıştır; bu klostrofobik ortam köylünün psikolojisi üzerinde de etkindir, değil çalışmaya gitmek, dışarı adım atmaya korkarlar, büyük bir yalnızlık kuşatmıştır çevrelerini. Köy halkının yaşamı, virane kilise ve işlemeyen bir saat(le) simgelenmektedir. Yoksulluk o denli bellerini bükmüştür ki köyde karaborsa başını almış gitmiştir; köy halkı karnını doyurabilmek için yasadışı balıkçılık yapmaktadır. Bu durağanlık içinde yalnızca tıkır tıkır işleyen köyün ağası don Prudencio nun yaşamıdır; köylünün üzerine bir karabasan gibi çöken ve onun nefretini kazanmış bir ağa. Ancak işin en kötü yönü köylülerin bu yoksulluktan/açlıktan kurtulmak için hiçbir çaba göstermemeleridir. Ağanın ölümünden sonra onun yerini alan köyün doktoru ile yine bir şey değişmez; bu yoksulluk, umarsızlık, içe dönüklük ve karamsarlık sanki sonsuza dek sürüp gidecektir: Ağanın hizmetçisi ve sevgilisi Socorro bu kez doktorun yanında çalışacak, onun sevgilisi olacak, Amparo evde annesine bakmayı sürdürecek, devası olmayan bir hastalığın pençesindeki küçük çocuk yine odasından çıkamayacak gibi gözükmektedir. Bu yazgıyı değiştirmeye çalışan tek kişi ise kentte şansını denemek isteyen postacı Pepe dir. İç savaş sonrası köy romanlarında işlenen konulardan bir diğeri de eğitimdir. Pascual Duarte nin Ailesi nde baş kişi Pascual okulu bıraktığımda on iki yaşındaydım (Cela, 1984:

9 33) der ve şöyle sürdürür konuşmasını: Fazla okumadım. (...) Annem okumamı istemiyordu, (...) yoksul yaşamayı öğrenmek için bilgin olmanın gerekmediğini söylüyordu (33). Ne ki Pascual okula bir süre devam etmiş, okuyup yazmayı, toplayıp çıkarmayı öğrenmişti(r); başı(n)ın çaresine bakmak için bu kadarı yet(ip) arta(caktır) bile (33). Anne babası için bilgisizlerdi, görgüsüzlerdi tanımlamasını yaparak, okuyup yazmasıyla bir hayli caka satan babasının annesine cahil kadın demesiyle evde bir kavganın daha patlak vereceğinin sinyallerini verir. Akşamları baba eve elinde bir gazeteyle gelir, Pascual i ve annesini mutfağa sürükler ve haberleri okur. Bunu okuma yazma bilmeyen karısına inat olarak yapmaktadır. Bu haberleri kocasının uydurduğunu söylemesi üzerine de, kadının ve hatta Pascual in de üzerine yürüyüp dayak atar. Köylerdeki eğitimin yetersiz oluşu batıl inançların yaygınlaşmasını da beraberinde getirir. Örneğin Pascual, kız kardeşi Rosario nun doğumu sırasında avazı çıktığı kadar bağıran annesinin içine şeytan girdiğini sanması; herhangi bir hastalıkta, doğumda ya da karşılaşılan sorunlarda tüm hastalıkların uzmanı, ebe, büyücü ve gizemli biri olan Engracia kadına danışılması gibi. Miguel Delibes in El Camino (Yol) (1950) başlıklı romanının çıkış noktasını oluşturan konu eğitimdir. Yapıtın baş kişilerinden Kukumav Daniel in babası oğlunun içinde yaşadıkları olumsuz koşullardan kurtulması için okumasının

10 zorunlu olduğuna ve bunun için de kente gitmesinin gerekliliğine inanır. İçinde yaşadıkları köyde insan ne uzar ne de kısalır. Baba peynircidir; oğlunun hayatta bir peynirciden daha önemli biri olmasını isteme(ktedir) (Delibes, 1998: 9). Ne ki Daniel in bu işe bir türlü aklı ermemektedir; hayatta ilerlemenin tam olarak ne demek olduğunu bilmemektedir. Küçük Daniel, eczacının oğlu Ramón un avukat olmak için çoktandır kentte okuduğunu, ancak köye geldiğinde tıpkı bir tavuskuşu gibi kabar(dığını) ve herkese tepeden bak(tığını) (10) söyler ve onu kınar. Doğup büyüdüğü bu köyden ve arkadaşlarından ayrılmak ona zor gelmektedir. Bir insanın bilebileceği her şeyi bildiğini san(maktadır) (9), eğer hiç takılmadan okuyabiliyor(sa), derdini anlatacak kadar yazı yazabiliyor, dört işlemi biliyor ve çözebiliyor(sa) (10)) kente okumaya gitmenin hiçbir anlaşılır yanı yoktur. Ertesi gün yola çıkacak olan Daniel e annesi kendisine de giysilerine de iyi bakma(sını); bunların baba(sına) nelere mal olduğunu çok iyi bil(diğini); (...) yoksul (olduklarını); baba(sının) (onun) hayatta bir şey olmasını ist(ediğini); kendisi gibi çalışıp yokluk çekmesi(ni) istem(ediğini) (12) söyleyerek nasihat eder. Peynirci baba okuyamamış olmanın ezikliği içinde isyanla karısına serzenişte bulunur: (...) çocuk başka bir şey olacak.(...) Hayatını bir köle gibi bu sıraya bağlı geçirmeyecek. Yani köle gibi ve benim gibi (14). Görüldüğü gibi baba hiç okumamış olmasına karşın, toplumdaki bozuk düzenin ancak

11 eğitimle giderilebileceğine, çocukların hangi koşulda olursa olsun okutulmasının gerekliliğine ve ülkenin ancak bu şekilde kalkınabileceğine inanan bir aydın köylü kimliğiyle karşımıza çıkmaktadır. Ignacio Aldecoa nın Con el Viento Solano (Samyeliyle) (1956) adlı romanında cinayet işledikten sonra altı gün boyunca adaletten kaçan çingene Sebastián la İç savaş sonrası insanının büyük kalabalıklar içindeki yalnızlığı simgelenmektedir. Romanın asıl çıkış noktasını oluşturan bu yalnızlıktır. Romanda işlenen diğer konular bu odak konunun çevresinde biçimlenip ikinci planda kalırlar. Romanın baş figürü, cinayeti işlediği Talavera dan, teslim olduğu Cogolludo ya kadar kaçıp gizlendiği yerlerdeki çeşitli kesimlerden insanların yaşamlarına ayna tutma görevini üstlenir. Karşılaştığı insanların ortak sorunlarından biri olan eğitim çingene ile çömlekçi arasındaki karşılıklı konuşmada belirginleşir. Çömlekçinin ardından köyün sokağında yürümeye başlayan Sebastián, evinin kapısı önünde çocuğunu uyutmaya çalışan bir kadına çömlekçinin, ufaklık uyumak istemiyor, bir fırt şarap ver (Aldecoa, 1994: 136) dediğini duyar. Çömlekçi daha sonra Sebastián a kendince doğru bulduğu şu açıklamayı yapar: Bir çocuğu uyutmanın en iyi yolu şaraptır. (...) Benim memlekette daha küçük yaşlardan çocuklara içmeyi öğretirler... kendimi bildim bileli hiç su içmedim (137). Romanda yazar eğitim eksikliğinin varlığına

12 dikkat çekerek, eğitimin geçmişten gelen birtakım yanlış alışkanlıkların gölgesi ve baskısı altında kaldığını vurgulamaya çalışmaktadır. İç savaş sonrası köy romanlarının ortak paydasını oluşturan bir diğer konu da sağlıktır. Ekonomik yönden sıkıntı içinde olan köylünün sağlık hizmetlerinden yararlanamaması ya da yararlanması olanaklı iken bunu geri çevirerek kendi alışkanlıkları doğrultusunda hareket etmesi sağlık konusunun nasıl bir açmaz içinde olduğunu kanıtlar niteliktedir. Pascual Duarte nin Ailesi bu yönden en çarpıcı örneklerden biridir. Evin mutfağı hemen hemen ahırla iç içedir. Pascual in kız kardeşi kentten köye geldiğinde mutfakta yatar; odalar temiz değildi(r), doğru dürüst yapılmamışlardı(r) (25) ama onları karakış soğuğundan ve harman sıcağından (25) korumaktadır. Evin avlusunda yer alan kuyunun suyu giderek bozulduğu için artık bu su kullanılmamaktadır. Pascual pis ve leş kokulu (26) ırmaktan balık avlamaktadır, onların besin kaynağıdır bu balıklar. Ailenin hasta doğan son çocuğu Mario, anne şefkatinden uzak aylarca yerlerde sürünüp önüne ne atılırsa y(er); öyle kirli(dir) ki, yıkanmakla pek başı hoş olmayan (Pascual) bile ondan iğrenmeye başla(r) (49). Pascual in annesi de sudan hiç hoşlanmaz. Pascual annesinin yıkandığını sadece bir kez görmüştür. Doğum ilkel koşullarda yapılır ve doğumu yaptıran, daha önce de sözünü ettiğimiz tüm hastalıkların uzmanı, büyücü, gizemli bir kadın olan

13 Engracia dır. Pascual in annesinin doğum sancılarını dindirmek için kadının karnına kendince bildiği merhemler sürer. Küçük Mario nun dişini iplikle çeken Engracia kadın kanamaya neden olur. Küçük çocuğun daha sonra kaba etinde ortaya çıkan irinler bakımsızlık nedeniyle sidikle karışınca ortaya korkunç bir manzara çıkar; bu yaralar sirke ve tuzla iyileştirilmeye çalışılır. Samyeliyle romanında Sebastián köyün sokaklarından geçerken evlerin kapıları açıktır; karanlıktır evlerin içleri, yoksuldur içerisi. Yataklar yazın tahtakurusu doludur; temizlenmesi için tahta karyolanın çatlaklarından içeri kaynar su dökülür ve terementi esansıyla ovulur. Böceklerle dolu evde çocuklar yere serilmiş ot şiltelerin üzerinde uyurlar. Köye geldiği ilk zamanlarda ağalığa isyan eden ve köylüleri bu bağımlılıktan kurtarmaya çaba gösteren Saf İnsanlar ın doktoru işinin çok zor olduğunu bilmektedir. Bir hastalıkla karşılaştıklarında kendisine danışmalarını öğütler köylülere, ne ki köy halkı eski alışkanlıklarından vazgeçmeye hiç niyetli değildir. Bu kez doktor kapı kapı dolaşarak hastalara yardımcı olmayı dener. Köyde sağlıksız koşullarda yaşayan insanların çeşitli hastalıkların pençesinde olması kaçınılmazdır. Ayaklarına kadar gelen bu fırsatı değerlendirmek için köy halkının hiçbir çaba göstermemesinin nedeni, alışkanlıkların eğitimin üzerindeki baskısıyla, eğitim ve öğretime gerekli önemin verilmemesiyle açıklanabilir. En acısı da köy halkının

14 içinde bulunduğu bu edilgen durumdan kurtulmak için herhangi bir girişimde bulunmamasıdır. Nasıl olsa onlar adına düşünen ve onlar adına hareket eden bir ağaları vardır. Doktora ve onun bilgisine karşı duran köylüler, don Prudencio Ağanın ölümüyle ona sarılmak zorunda kalırlar. Sinmiş, korkmuş, kendi içine kapanmış yaşamların kısır döngüsüdür anlatılan. Ekonomik sorunların, işsizliğin, yoksulluğun, eğitimsizliğin başını alıp gittiği bir ortamda ahlak değerlerinin dibe vurması kaçınılmazdır. Pascual Duarte nin Ailesi nde sefalet içinde yaşayan ailenin kadın kişileri ahlaki değerlerini tamamen yitirmişlerdir. Kocasının ölümünden sonra anne, evine bir lokma ekmek getiren köy eşrafından Rafael Beyle mercimeği fırına vermişti(r) (45). Mario bu yasak ilişkinin meyvesidir. Rosario ise, bu yoksulluktan kurtulmak için kente kaçar ve orada bir geneleve düşer. Pascual in karısı Lola eşini çok sevmesine karşın ona ihanet eder; Pascual in evden çok uzaklara gittiği dönemde yoksulluğa karşı verdiği savaşım başarısızlıkla sonuçlanır ve köyün delikanlılarından birinden peydahladığı çocuk onun sonunu hazırlar. Pascual birçok cinayet işler, ancak her zaman nefret ettiğini söylediği, sevgiden, şefkatten ve ahlaktan yoksun olarak tanımladığı annesini boğazını keserek öldürdüğü o an romanın doruk noktasını oluşturur. Saf İnsanlar ın ağası don Prudencio ise, yanına sığınmış ve hizmetinde çalışan genç Socorro ile yasak bir ilişki

15 yaşamaktadır. Socorro bu duruma öylesine alışmıştır ki, ağanın ölümünden sonra köydeki doktorla bir ilişki içine girer; doktorun ağanın evine yerleşmesiyle birlikte genç kadın için değişen hiçbir şey yoktur. Bu duruma alışmış olması daha da kötüdür. Ayrıca romanda bazılarının kolay ve kısa yolu seçip, yasadışı işlerden para kazanmayı bir yaşam biçimi olarak benimsemeleri ahlak dışı bir davranıştır. Her biri birer dönem romanı kategorisi içinde yer alan bu ve diğer iç savaş sonrası yapıtların yazarları İspanya nın siyasal ve toplumsal olaylarına karşı duyarlı sanatçı kişilikleri ile bir adım öne çıkıyorlar. Yazarlar iç savaş sonrasında ortaya çıkan büyük yoksulluğu, kuraklığı, tarım ürünlerindeki inanılmaz düşüşü, kırsal kesimlerden kentlere göçü, kırsal kesimde yaşamaya çalışan köylülerin çetin yaşam koşullarını, evsiz barksız kalanların savaşımını anlatarak halkı içinde bulunduğu duruma karşı duyarlı olmaya çağırıp, bilinçlendirme görevini üstleniyorlar.

16 KAYNAKÇA ALDECOA, Ignacio. (1994). Con el Viento Solano. Barcelona. Ed. Planeta.. (1994). El Fulgor y la Sangre. Barcelona. Ed. Planeta. CELA, Camilo José. (1984). La Familia de Pascual Duarte. Barcelona. Ediciones Destino. DELIBES, Miguel. (1980). Las Ratas. Barcelona. Ediciones Destino.. (1998). El Camino. Barcelona. Ediciones Destino. FERNÁNDEZ SANTOS, Jesús. (2001). Los Bravos. Barcelona. Ediciones Destino. ORTEGA Y GASSET, José. (1964). España Invertebrada. Madrid. Ed. Espasa Calpe. ŞENER, Sevda. (1997). Yaşamın Kırılma Noktasında Dram Sanatı. İstanbul. Yapı Kredi Yayınları.